Ana içeriğe atla

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (I VE İ) İLE BAŞLAYANLAR

 

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (I VE İ) İLE BAŞLAYANLAR

IRKÇILIK YOK! BİR ERKEK VE BİR DİŞİDEN, ADEM BABA İLE HAVVA ANA’DAN YARATILDIK

Allah- ü Teâlâ bizleri haberdâr etti de nereden geldiğimiz belli oldu. Şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Şüphesiz ki, Biz, sizi bir erkek (Adem) ile bir dişiden (Havva) yarattık. Birbirinizi tanımanız ve hayatınızın kolaylaşması için de sizi milletler ve kabileler halinde kıldık. Şunu da unutmayın ki, Allah katında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (Allah korkusuyla haramlardan sakınmada) en ileri olanınızdır. Muhakkak ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, her şeyden haberdâr olandır.” (Yaratılıştan kendinin veya ırkının üstün olduğunu iddia, küfürdür. Çünki Allah’ın -Hâşâ- torpil geçtiğine, bir kısım insanları kayırdığına inanmaktır ki, bu da Allah’ı adâletsizlikle ithamdır. Allah, mutlak Adildir ve kullarını eşit mertebede yaratır. Kul sonra, Allah’a yakınlık ve uzaklığı ile üstünlük kazanır veya kaybeder.) Hucürat-13/516

IRMAĞIN SUYUNDAN ÇOĞU İÇİP ELENDİ

Tâlût ordusu, Câlût üzerine giderken bir ırmaktan geçiyorlardı. Bu ırmaktan bir avuç su dışında içmemekle imtihan oldular. Fakat askerlerin pek azı hariç, çoğu bu sudan içtiler de imtihanı kaybettiler. Bakara-249/40

IRMAK SUYU İLE İMTİHANIN HİKMETİ

Susuzluğa sabredemeyen bir askerle düşman karşısına çıkılamazdı. Zira ölüme karşı hiç sabredemeyecek, savaşın cıvcıvlı vaktinde bir çözülme, çorap söküğü gibi olacak ve ordu dağılıp hezimet kaçınılmaz olacaktı. Suya sabredenler ölüme de sabredecek, son ferdine kadar savaşacak ve Allah’ın izni ile zafere ulaşılacaktı. Nitekim öyle de oldu. Bakara-249/40

IRMAKLAR AKAR CENNETLER İÇİNDE

Allah-ü Teâlâ, iman edip sâlih ameller işleyenlere “içinden ırmaklar akan cennetler vardır” buyurmaktadır. Buralara herkes adaydır biline! Bakara-25/4

IRMAKLAR AKITTI YERYÜZÜNDE ALLAH

“Allah O’dur ki, yeryüzünde ırmaklar akıttı.” Ra’d-3/248

IRMAKLAR HALİNDE YERDEN ÇIKARDIĞIMIZ SU İLE BAHÇELERİNİZİ SULARSINIZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Böylece o yağmur suyu ve yerden çıkardığımız kaynak suyu ile meyvelerini yediğiniz hurma ve üzüm bağları yetiştiririz.” Hurma ve üzüm bağları burada, bütün meyveler ve sebzeleri temsilen zikredilmiştir. Barajlar, kaynak suları, çaylar ve ırmaklardan oluşur, onlarla da sulama yapılır. Mü’minûn-19/342

IRMAKLAR Kİ CENNETTE AKARLAR, ONLARI SAYIYORUM İYİ KULAK VERİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Takvâ sahibi olanlara va’d edilen cennetin durumu şöyledir: Orada (zamanla hiçbir vasfı bozulmayan) sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren (aromalı) şaraptan ırmaklar ve sâfi baldan ırmaklar vardır. Üstelik onlar için orada meyvelerin her çeşidi ve Rablerinden de bir mağfiret vardır. Bu nimetlere garkolan muttekiler, hiç o ateşte ebedi olarak kalacak ve kaynar sudan içirilecek kimseler gibi mi olurlar? O pek kaynar su ki, onların barsaklarını paramparça etmiştir.” Muhammed-15/507

IRZLARINI, NAMUSLARINI KORUYABİLENLER KİMLER OLABİLİR?

O namazlarını devamlı kılan şuurlu müslümanlar var ya! Onlar, edep yerlerini, ırz ve namuslarını koruyanlardır. Ancak kendi eşleri veya sahip oldukları câriyeleri müstesna (onlarla meşru’ dairede münâsebette bulunabilirler)! Onlar bu münâsebetlerinden dolayı da ayıplanamazlar. Kim ki, bundan ötesini ararsa (zina ederse), işte onlar, haddi aşanların tâ kendileridir. Meâric-29,31/568

ISLIK ÇALARAK, EL ÇIRPARAK DUA OLUR MU?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların Kâ’be yanındaki duâları ise, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan (alkış tutmaktan) başka bir şey değildir. Öyle ise küfrânınızdan dolayı tadın bakalım azabı!” Enfâl-35/180

ISRAR ETME GÜNAHDA, KALBİNİN MÜHÜRLENMESİ TEHLİKESİ VARDIR

Günâhta ısrar, kurtuluşun önünde korkunç bir engeldir. Hem küçük günâhlarda ısrar, büyük günâhlardan biridir. Hem her bir günâh, kalbde siyah bir leke bıraktığından, karara karara kalbin mühürlenmesine yol açar. Âl-i İmrân-135/66

ISRARA DEĞMEZ, YÜZ ÇEVİR ONLARDAN, NE HALLERİ VARSA GÖRSÜNLER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed! O, iman etmemekte direnen kâfirlere ısrara değmez!) Onlardan yüz çevir (onları kendi hallerine bırak, ne halleri varsa görsünler!), Akıbetlerini, helâk olmalarını gözetle! Zaten onlar da Senin helâk olmanı gözetleyip duruyorlar! Secde-30/416

IŞIK OLAYI

Işık öyle bir nimettir ki onun sayesinde etrafımızdakileri görürüz. Ancak ışık, kuvvetli zuhur ederse, bu sefer ona bakan gözler, göremez olur. İşte Allah da emsalsiz, en kuvvetli bir şekilde zuhur ettiğinden Allah`ı göremeyiz. Buna “Şiddet-i zuhurundan gizlendi” diyoruz. Bakara-17/3

İ`TİKAF

Cemâatle namaz kılınan bir mescitte ibâdet etmek maksadıyla belirli bir zaman kalmaya i’tikâf denir. İ`tikâf, genelde Ramazan-ı Şerif`in son 10 günü ve gecesinde yapılmaktadır. Bakara-125/18

İ’LA, KADINLARA YAKLAŞMAMAYA YEMİN

Kadınlarına yaklaşmamaya yemin eden (i’lâ yapan) kocalara dört ay bekleme ruhsatı verilmiştir. Bu dört ay zarfında isterse yemininin keffâretini verir ve yaklaşır -ki tavsiye edilen de budur- isterse yeminini bozmaz. Fakat bu durumda, dört ay sonrasında karısını boşama mecburiyeti vardır. Aksi takdirde Cahiliye Arabı gibi ölünceye kadar kadına zulüm söz konusu olurdu. Ancak unutmamalıdır ki Allah, her şeyi işiten ve bilendir. (Yani kadına zulmedeni, Allah da zebanilerin eline verir ki, o zaman da onun işi bitiktir demektir.) Bakara-226,227/35

İ’TİKAF ŞARTLARINDANDIR

Ramazan’da i’tikâfa giren mü’minler, i’tikâfta oldukları gecelerde, kadınları ile cinsî münâsebette bulunamazlar! Bakara-187/28

İBADET ALLAH’DAN BAŞKASINA ASLA VE KAT’A YAPILMAZ!

“Kur’an, her yönüyle tahkim ve her şeyi açıklamış bir kitap olarak Hakîm ve Habîr Allah tarafından indirilmiş bir kitaptır; tâ ki (O’nun rehberliği ile şaşırmayasınız ve) Allah’dan başkasına ibâdet etmeyesiniz! Gerçek şu ki Ben (Allah Resûlü), sizi cennetle müjdelemek ve cehennemle uyarmak için O’nun tarafından gönderilmiş bulunuyorum.”Hûd-1,2/220

İBADET ANINDA, HUZUR-U İLAHİDE İKEN AYAKKABILARIN ÇIKARTILMASI GEREKİYOR

Allah-ü Teâlâ, Hz.Musa’ya seslendiğinde “papuçlarını çıkar, çünki Sen Mukaddes Tuvâ vâdisindesin!” demişti. Buradan anlıyoruz ki Huzûr-u İlâhî’de duruşta (namaz gibi) tertemiz olmak gerekir. (Not: Evin içinde giyilen, terlik ve ayakkabıların ibadet esnasında çıkartılması gerekmez. Çünki bunlar, sokak tozlarından aridirler.) Tâhâ-12/311

İBADET EDİNİZ! EMRİ, BÜTÜN İNSANLIĞI BAĞLAR

Bu âyetteki: “Ey insanlar! Rabbinize ibadet ediniz!” fermanı, bütün insanlığa yapıldığından, herkes Allah’a ibadet etmekle mükelleftir. Bakara-21/3

İBADET KİME EDİLİR?

İbadet sadece ve sadece Allah`a edilir. Aksi en büyük günahtır. Fatiha-5/1

İBADET ÖLÜM GELİP ÇATINCAYA KADAR YAPILMASI GEREKEN BİR VAZİFEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sana ölüm gelip çatıncaya kadar da Rabbine ibâdet et!” Hicr-99/266

İBADET YALNIZ ALLAH’A EDİLİR

“İşte Rabbiniz, bu vasıflara sahip olan Allah’dır. Öyleyse O’nu bir tanıyarak, yalnız O’na ibâdet ediniz! Hâlâ gerçekleri düşünmeyecek misiniz?” Yûnus-3/207

İBADETLER SADECE VE SADECE ALLAH’A YAPILIR VE ANCAK O’NA YAKARILIR

Allah, Zatı’nda hakiki mânâda Diri olandır. Öyleyse ölümlüye değil de sadece ve sadece O’na ihlâslı olarak kulluk edin! Zaten hamd, Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur! Mü’min-65/473

İBADETTE HER ŞEYDEN ALAKAYI KESEREK SIRF ALLAH’A YÖNELMEK ESASTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Geceleyin ibadet için kalktığında) Rabbini zikret ve her şeyden alâkanı keserek (tam konsantre olmuş bir halde) O’na yönel!” Yani kendini Rabbine kilitle! Müzzemmil-8/573

İBLİS BU, SECDE ETMEZ Mİ ETMEZ! ETME BAKALIM, KIYAMET YAKLAŞTI HABERİN OLA!

Allah-ü Teâlâ, bir zaman meleklere: “Âdem’e secde edin!” dedi. Melekler de hemen secde ettiler. Ancak (cinlerden olan) İblis, secde etmeyip küstahca: “çamurdan yarattığın kimseye secde mi ederim! Eğer bana mühlet verirsen, benden üstün kıldığın bu Adamın soyunu gör bak, pek azı müstesnâ, nasıl da hâkimiyetim altına alacağım?” dedi. (Hakikaten mel’ûn, ahfâdı ve âvâneleri amaçlarına ulaşmışlar. Gel de sen, insanlık adına kahrolma! Gerçekten çok câhil ve çok zalim insanlarmışız!) İsrâ-61,62/287

İBLİS CİNLERDEN İDİ

“Hz. Âdem Babamıza Allah emrettiği halde secde etmeyen İblis, cinlerden idi ve Rabbinin emri dışına çıktı.” (İblis, bir zamanlar meleklerle beraber olduğu için, bir de Allah-ü Teala: “İblis dışında meleklerin hepsi secde etti” dediği için,yanlışlıkla melek zannediliyor. Bu âyette onun cinlerden olduğu tasrih ediliyor. Zaten o ateşten, melekler ise nûrdan yaratılmış varlıklardır.) Kehf-50/298

İBLİS DEDİ: BANA MÜHLET VER!

İblis dedi: “(Ya Rabbi!) Bana insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver!” (Burada İblis, insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet istemesiyle, kendince ölümü atlatarak hiç ölmemeyi kastetmiştir.) A’raf-14/151

İBLİS MEL’UNUNUN NE KADAR KAFASIZ VE SERSERİ OLDUĞUNA BİR BAKINIZ

İblis dedi: “Ya Rabbi! Beni azdırmana(!) karşılık, yemin ederim ki ben de dünyada onlara günâhları süsleyeceğim ve senin ihlâsa erdirdiğin kulların müstesnâ, onların hepsini azdıracağım!” İblis’in serseriliğini analiz edelim: 1-Diyor ki: “Ya Rabbi! Benden aşağıda olan birine boyun eğmemi istedin. Benim bu emre uymayacağım Sence malumdu. İşte böylece azmama sebep oldun ve bu da bu beşer sebebiyle başıma geldi.” Bir defa senin Hz. Adem’den üstün olduğuna delilin ne? Adem topraktan yaratıldı, toprak hayatın menşeidir; sen ise ateşten yaratıldın, ateş yakıp kül etmekle ölümün menşeidir. Hayat mı üstün, ölüm mü? Madem hayat üstün, öyleyse Hz. Adem senden üstün ey mantıksız! 2-Allah –haşa- senin kadar mı biliyor kimin üstün, kimin alçak olduğunu? Kafan çalışmasa bile madem Allah emrediyor, “vardır bir hikmeti” deyip emre itaat gerekmez miydi? 3-“Ben de onları azdıracağım!” demekle hiç suçu olmayan Ademoğullarına zulüm yapmıyor musun? Allah emretmiş, sen de isyân etmişsin; burada Adem’in ne suçu var da ona gayz ve kin güdüyorsun? Görüyorsunuz İblis ne kadar dangalak ve dengesiz bir mahluk! Hicr-39,40/263

İBLİS VE ZÜRRİYYETİNİ GÖKLERİN VE YERİN YARATILIŞINA ŞAHİT BULUNDURMADIM

Allah-ü Azîm-üş şân buyuruyor: “İblis ve zürriyyetini ne göklerin yaratılmasında, ne de yerin yaratılmasında ve ne de kendilerinin yaratılmasında şâhit bulundurmadım!” Kehf-51/298

İBLİS, BAŞ ŞEYTAN ADEM’E VE EŞİNE DOLAYISI İLE İNSANLIĞA TAM BİR DÜŞMANDIR

Allah-ü Teâlâ, Hz.Adem’e: “Ey Âdem! Bu İblis (baş şeytan), Sana ve zevcen Havva’ya (dolayısı ile bütün insanlığa) tam bir düşmanıdır; sakın sizi cennetten çıkarmasın! (Buna sebep olacak bir günâhı işletmek için sizi kandırmasın!) Yoksa perişan olur ve çok sıkıntı çekersin!” buyurdu. Tâhâ-117/319

İBLİS, BEN DE ONLARA PUSU KURACAĞIM! DEDİ

İblis dedi: “Öyle ise beni azdırmandan dolayı ben de onları (insanları) saptırmak için Senin dosdoğru yoluna oturup pusu kuracağım!” A’râf-16/151

İBLİS, CEHENNEMİ SENİNLE ,CİNLERLE VE SANA UYAN İNSANLARLA DOLDURACAĞIM

İblis’in gayet mağrur bu diklenmesi ve isyanı karşısında Allah-ü Teâlâ da şöyle buyurdu: “İşte bu doğru! (Yani sen ihlâslı kullarım dışındakileri azdıracaksın!) Ben de şu Hakkı söyleyeyim ki: Cehennemi seninle(senin gibi olan neslin cinlerle) ve sana uyan (insanlarla) hep birlikte dolduracağım!” Sâd-84,85/457

İBLİS, EMRETTİĞİM HALDE SECDE ETMENE ENGEL NE Kİ?

Allah-ü Teâlâ ferman etti: “(Ey İblis!) Söyle bakalım, sana emrettiğim halde secde etmene ne engel oldu?” İblis dedi: “Ben O’ndan daha üstünüm; çünki Sen beni ateşten, O’nu ise çamurdan yarattın!” A’râf-12/151

İBLİS, ONLARA DÖRT BİR TARAFINDAN SOKULACAĞIM DEDİ

İblis devamla dedi: “sonra elbette onlara (insanlara) önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve Sen onların çoğunu şükredici kullar bulmayacaksın!” A’râf-17/151

İBLİS, SEBE’ HALKI ÜZERİNE OYNADIĞI OYUNDA MURADINA ERDİ

Gayet ma’mur, birbirini gören şehirler, konak yerleri (moteller) sıra sıra, zenginleşmiş ve refaha ermiş Sebe halkına iblis, bir azgınlık, bir şımarıklık ve doymak bilmeyen bir hırs pompaladı. Sebe’ halkı bu tuzağa gelerek kendilerine yazık ettiler de içlerinden pek az ihlâslılar dışında ekserisi, mel’un iblisi muradına erdirdiler. Sebe’-20/429

İBLİS, ÇABUK İN ORADAN!

Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu: “İblis! Çabuk in oradan! Orada (cennette) kibirlenmek haddine düşmez; haydi çık! Çünki sen alçağın tekisin!” A’râf-13/151

İBLİS, İNSANLARIN DİRİLTİLECEĞİ GÜNE KADAR MÜHLET İSTEDİ AMA

İblis: “Rabbim! Öyle ise bana insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver!” dedi. (Bu kurnazca isteğinde hiç ölmemeyi planlıyordu, ama Allah bunu bilmeyecek değildi ya!) Allah buyurdu: “Haydi belirli bir güne kadar (kıyamet gününe kadar) sana müsâade edildi.” (Yani kıyamet günü sen de öleceksin!)” Hicr-36,38/263

İBLİS, SEN O VAKTE KADAR MÜHLET VERİLENLERDENSİN

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “İblis! Haydi sen o vakte kadar (kıyametin kopması vaktine kadar) mühlet verilenlerdensin!” A’râf-15/151

İBLİS’E, DEFOL ORADAN, FERMANI ÇIKTI DA ONDAN SONRA RACİM SIFATINI ALDI

Allah-ü Teâlâ, İblise: “Defol oradan!” diyerek onu kovdu.O da bundan sonra “kovulmuş” anlamına “Racîm” sıfatını aldı. Rabbimiz (ilâveten) dedi ki: “1-Onlardan (insanlardan) kim sana tabi olursa, şüphesiz ki, bunun tam karşılığı olarak cehennem de cezası olacaktır. Ceza ki, ne ceza! 2-Onlardan gücünün yettiğini sesinle (vesvesenle) yerinden oynat, kötülüklere kaydır! 3-Süvâri ve yaya olarak bütün kuvvetlerini topla, onların üzerine yürü! 4-Mallarda ve evlatlarda onlara ortak ol! 5-Onlara bol bol yalan vaadlerde bulun! Şeytan bu, onları aldatmaktan başka ne va’d eder ki!” İsrâ-63,64/287

İBLİSE SORDU, SEN NİYE SECDE ETMİYORSUN?

Allah cc İblise sordu: “Ey İblis! Sen niye secde edenlerle beraber olmuyorsun?” İblis dedi: “Benim, kendisini kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem mümkün değildir!” (Geri zekâlı, Âdem orda kıbledir!) Hicr-32,33/263

İBLİSİN ŞERRİNDEN ANCAK İHLASLA KORUNABİLİRİZ BAŞKA YOLU YOK

Allah buyurdu: “İşte bu ihlâslı kullarımı senin şerrinden korumak, Bana ait dosdoğru bir yoldur. Gerçekten kullarımın hiçbiri üzerinde senin bir hâkimiyetin yoktur, ancak azgınlardan sana uyanlar müstesnâ.” Hicr-41,42/263

İBRAHİM AS ATEŞTEN KURTULDUKTAN SONRA NEREYE GİTTİ?

Allah, İbrahim as’ı lütfu ile ateşten kurtardıktan sonra, kardeşinin oğlu Lût as ile (ki İbrahim as’ın tek ümmetiydi) herkes için bereketli olan Şam-ı Şerif’e ulaştırdı. (Şam-ı Şerif, bugünkü Suriye ve Filistin’ içine alan bölgedir.) Enbiyâ-71/326

İBRAHİM AS BABASINA, ALLAH’DAN SANA MAĞFİRET DİLEYECEĞİM, DİYE SÖZ VERMİŞTİ

İbrahim as ve beraberinde bulunanlar, kavmi ile bütün alâkalarını kesmişti. Ancak ibrahim as, müşrik babası için “Sana Allah’dan mağfiret dileyeceğim” sözü, bu alâka kesmenin hâricinde idi. Mümtehine-4/548

İBRAHİM AS DÜNYADA İYİLİK VERİLEN, AHİRETTE DE SALİHLERDEN OLAN BİR KUTLUDUR

“İbrahim as, kendisine dünyada iyilik verilen, Ahirette de sâlihlerden olacağı bildirilen peygamberlerin babası kutlu bir insandır.” Nahl-122/280

İBRAHİM AS HARRAN’A GELDİ, SARE VALİDEMİZLE EVLENDİ

“İbrahim as, Babil’den, Mezepotamya’dan ayrıldı. Önce Harran’a uğradı, orada Sâre Vâlidemiz ile evlendi, bilâhare Şam (Bölgesi) ne yerleşti. Sâre Vâlidemizden İshak ve O’ndan da Yakub peygamberler dünyaya geldi.” Meryem-307/49

İBRAHİM AS İLE BABASI AZER ARASINDAKİ MUHAVERE

Bu âyet ile takip eden on âyet, İbrahim as ile babası arasındaki muhâvereden bahseder. Özetle: Allah-ü Teâlâ, bu âyetlerde: İbrahim as’ın özü sözü doğru bir peygamber olduğunu; babasına niçin faydasız putlara taptığını; babasına senin bilmediğin bir ilmin (vahyin) kendisine geldiğini ve ‘Bana tabi ol da seni doğru yola eriştireyim!’ dediğini; ‘babacığım sakın şeytana ibâdet etme, çünki o, Rahman’a âsi olmuştur, senin şeytana dost olmandan korkuyorum, çünki o zaman Rahmân’dan sana bir azap dokunur’ dediğini; babasının da: ‘Ne o, yoksa Sen, benim ilâhlarıma sırtını mı çeviriyorsun? Bundan vazgeçmezsen Seni taşa tutarım, gözümden şöyle bir kaybol!’ dediğini; İbrahim as’ın da ‘Selâm sana! Senin için Rabbimden af dileyeceğim; sizden de putlarınızdan da ayrılıp gidiyorum, Rabbime yalvarıyorum, bu duam sayesinde mahrum olmayacağımı umuyorum (yani sana da hidâyetin geleceğini umuyorum)’ dediğini ve ayrılıp (Şam’a yerleştiğini); O’na İshak ve Yakub’un Rabbinin bir hediyesi olduğunu ve herbirine peygamberlik verildiğini; O (altın nesle) Rabbi, rahmetinden ihsânlarda bulunduğunu ve nice dillerde güzel bir medihle anılmayı nasip ettiğini beyân eder. Meryem-41,50/307

İBRAHİM AS MELEKLERE, EY ELÇİLER, BUNDAN BAŞKA İŞİNİZ NEDİR? DİYE SORDU

Meleklerin bir oğlan müjdelemesi ile karşılıklı konuşmaların arkasından İbrahim as meleklere: “Ey elçiler! Bundan başka ne işiniz (vazifeniz) var, sorabilir miyim?” dedi. Hicr-57/264

İBRAHİM AS NEMRUDA ŞÖYLE DEDİ

İbrahim as, Nemrud’a: “Benim Rabbim, hayatı veren ve alandır” dedi. Nemrut, “ben de yaşatır ve öldürürüm” dedi. Bakara-258/42

İBRAHİM AS TEK BAŞINA BİR ÜMMETTİ

Bu Âyet-i Kerime’de İbrahim as’ın şu özellikleri beyân ediliyor: 1-İbrahim as, tek başına bir ümmettir. Yani tevhid sancağını taşıyan tek müslüman, her hususta kendisine tabi olunan bir rehber. 2-Hanîf, Hak dine yönelen. 3-Kâfirler gibi müşrik değil. 4-Allah’ın nimetlerine şükreden bir zat. 5-Allah tarafından seçilerek peygamberlikle şereflendirilmiş. 6-Doğru yola iletilmiş. Nahl-120,121/280

İBRAHİM AS, BABASI VE HALKINI, NEDİR BU TAPTIĞINIZ NESNELER? DİYE İKAZ ETTİ

İbrahim as, babası ve kavmine şöyle dedi: “Nedir bu taptıtığınız nesneler? İftira etmek için mi Allah’dan başka ma’budlar istiyorsunuz? Peki Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir? (O’nu neden aklınıza getirmiyorsunuz? Halbuki Ma’bud-u bil Hak yalnızca O’dur!)” Sâffât-85,87/448

İBRAHİM AS, BİR VAKİTLER NASIL DUALARDA BULUNMUŞTU?

İbrahim as, bir vakitler şöyle duâlarda bulunmuştu: 1- Ya Rabbi! Burayı (Mekke’yi) emin bir belde kıl! 2-Beni ve evlâtlarımı putlara tapmaktan uzak tut! 3-Ya Rabbi! Doğrusu o putlar, insanların bir çoğunu saptırdılar. Artık bundan sonra kim Bana tabi olursa o Bendendir. Kim de Bana karşı gelirse o da Sen’in merhametine kalmıştır. Şüphesiz Sen Ğafûr’sun, Rahîm’sin. 4-Ey Kerim Rabbimiz! Doğrusu Ben zürriyyetimden bir kısmını (oğlum İsmail ile annesi Hâcer’i), Sen’in Beyt-i Haramın’ın (Kâ’be’nin) yanında, ekin bitmez bir vâdide yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı gereğince kılsınlar diye böyle yaptım. 5-Ey Rabbimiz! Artık insanların bir kısmının gönüllerini onlara (Mekke’de bıraktığım zürriyyetime) doğru yönelt ve onları her türlü mahsüllerden rızıklandır ki Sana şükretsinler! 6-Ey Rabbimiz! Biz ister gizleyelim, ister açığa vuralım, yaptığımız her şeyi bilirsin. Zaten göklerde ve yerde Allah’a gizli kalan hiçbir şey yoktur.” İbrahim-35,38/259

İBRAHİM AS`I RABBİ İMTİHAN ETTİ:

Bir zaman Rabbi, İbrahim`i bir takım kelimelerle=emir ve yasaklarla imtihan etmişti. Ve O, bu imtihanı tastamam kazanmıştı. Bakara-124/18

İBRAHİM AS`IN BEYTULLAH İÇİN DUASI

Hz. İbrahim şöyle dua etti: “Ya Rabbi! Burayı (Beytullah`ın bulunduğu yeri), güvenli bir belde kıl! Buranın halkından Allah`a ve Ahiret gününe iman edenleri, her çeşit mahsullerle rızıklandır!” El Hak bu dua kabul edilmiş ki, hiç bir şey bitmeyen Mekke-i Mükerreme`de her türlü şey var, hem de ter-ü taze var! Ben de buna şâhitlik edenlerdenim! Bakara-126/18

İBRAHİM AS’ A RABBİ, TESLİM OL! DEDİ

Bir vakit Rabb-i Zül Celal, Hz. İbrahim as`a: “kendini can-ı gönülden Hakka teslim et!” dedi. O da: “Alemlerin Rabbine teslim oldum!” demişti. Bakara-131/19

İBRAHİM AS’ A TAHKİKİ İMAN DERSİ VAHYEDİLDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, İbrahim’e imanında yakîne, kesinliğe ulaşması için göklerin ve yerin melekûtunu (ilâhî tasarrufâtın açıkça göründüğü tarafını) da öylece gösteriyorduk.” En’âm-75/136

İBRAHİM AS’ IN BABASI AZER’DİR

Bir zaman İbrahim as, babası Âzer’e: “Sen, birtakım putları ilâh mı ediniyorsun? Doğrusu Ben, seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.” dedi. (Âzer, Tevratta “Terah” diye geçer. Âzer, Terah’ın Arabçasıdır.) En’âm-74/136

İBRAHİM AS’A BİR TEK LUT AS İMAN ETTİ

İbrahim as’a kavminden bir tek Lût as iman etti. (Bu imana mükâfat olarak Allah, O’nu da peygamberlikle şereflendirdi.) Ankebût-26/398

İBRAHİM AS’A GELEN MİSAFİR MELEKLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Onlara (kullarıma) İbrahim’in misafirlerinden (meleklerden) de haber ver! Hani O’nun yanına girmişler de “selâm senin üzerine olsun!” demişlerdi. O da onlara yemek ikrâm etmesine rağmen, yemediklerini görünce (ki melekler yemezler içmezler de ondan) ‘doğrusu biz sizden endişe ediyoruz, korkuyoruz’ demişti. Melekler: ‘Korkma! Biz Sana (büyüdüğünde) Âlim olacak bir oğlunun dünyaya geleceğini müjdeliyoruz!’ dediler.” Hicr-51/263 ; 52,53/264

İBRAHİM AS’A KİMLER YAKINDIR?

İbrahim as’a yakın olanlar, O’na tabi olanlarla, bu Peygamber (Hz. Muhammed sav) ve bu Peygambere iman edenlerdir. Allah, Mü’minlerin dostudur. Âl-i İmrân-68/57

İBRAHİM AS’A MELEKLER MİSAFİR OLDULAR, O DA KIZARMIŞ KÖRPE BİR DANA ETİ İKRAM ETTİ AMA

İbrahim as’a melekler (insan sûretinde) misafir oldular. O da onlara, nefis, güzelce kızartılmış körpe bir dana eti getirip ikram etti. Ama misafirlerinin ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onların bu hâli hoşuna gitmedi. (Çünki melek olduklarından yiyemezlerdi.) Ve onlardan kuşkulandı, kalbine bir korku girdi. “Korkma!” dediler. “Çünki biz aslında Lût kavmini imhâ etmek için gönderildik!” (Lût as, Hz.İbrahim’in as yakın akrabasından olup O’na ilk inanan, bilâhare O’nun şeriatı üzerine Lût Kavmi’ne gönderilen bir peygamberdi. Lût kavminin kıssasına giriş mahiyetinde burada, Hz. İbrahim as’dan bahsedilmiştir.) Hûd-70/228

İBRAHİM AS’IN BABASI VE KAVMİ İLE MUHAVERESİ, ENBİYA SURESİ’NDEN

Allah-ü Teâlâ bizlere hikaye ediyor: “İbrahim as, babası ve kavmine taptıkları heykellerin ne olduğunu, ne işe yaradıklarını, kendilerine, kendi ağızlarıyla ‘bir hiç’ olduklarını ikrâr ettirmek için sorular sordu. Onlar da, atalarının taptığı için taptıklarını söylediler. İbrahim as, yemin ederek atalarının da kendilerinin de bir sapıklık içerisinde olduklarını, açıkça ve net bir şekilde yüzlerine ifâde etti. Onlar, İbrahim as’a, ‘ bunu ciddi ciddi mi söylüyorsun?’ diyerek şaka olmasını arzu ettiklerini bildirdiler. İbrahim as, ‘şaka değil, ciddi ciddi’ söylediğini, putlardan Rab olamayacağını, Rabbın bütün gökleri ve yeri ve her şeyi yaratan olabileceğini, Kendisinin de buna şâhitlik ettiğini söyledi. İçinden de Allah’a yemin ederim ki, siz gittikten sonra bu putların başına bir çorap öreceğim!’ dedi.” Enbiyâ-52,57/325

İBRAHİM AS’IN BAŞINDAN GEÇENLERİ BİLMEK VE İBRET ALMAK ALLAH’IN FERMANIDIR

Allah-ü Teâlâ, Efendimize vahyederek: “Onlara İbrahim’in başından geçenleri de anlat!” buyuruyor ve bildiriyor: “Hani (İbrahim) babası ve kavmine: “Siz nelere tapıyorsunuz?” demişti. Onlar: “Bir takım putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya da devam edeceğiz”diyerek karşılık vermişlerdi. İbrahim: “Peki, duâ ettiğiniz zaman o putlar, sizi işitiyorlar mı, yahut size yarar sağlayabiliyorlar mı veya size zarar verebiliyorlar mı?” dedi. Onlar: “Hayır! Biz atalarımızı böyle yapar bulduk” dediler. İbrahim: “Amma siz, amma atalarınız, taptıklarınız putlar hakkında biraz olsun hiç düşünmediniz mi? İyi bilin ki, Alemlerin Rabbi hâriç, sizin o taptığınız putlar, benim düşmanlarımdır. O, beni yaratandır, Bana doğru yolu gösteren de O’dur. Bana yediren de, içiren de ancak O’dur. Hastalandığımda Bana şifâ veren O’dur. O’dur Beni öldürecek ve sonra da diriltecek olan! Din Günü (Büyük Buluşma) da hatalarımı bağışlayacağını umduğum Ulu Rabbim de yine O’dur. Ya Rabbi! Bana hikmet ver ve Beni sâlih kimselerin arasına ilhâk eyle!” dedi. Şuarâ-69,83/369

İBRAHİM AS’IN DERECESİNİ ALLAH YÜKSELTTİ

Allah-ü Teâlâ, İbrahim as’a kavminin put ve tâğût olan şirk inançlarını, istidlâl yoluyla iptal edecek hikmet dolu delilleri, kalbine doldurdu. O da vazifesini hakkıyle yerine getirdi de Allah, derecesini kat kat yükseltti. En’âm-83/137

İBRAHİM AS’IN KAFİR OLAN BABASINA YAPTIĞI DUA, HANGİ MAKAMDA OLMUŞTU?

Kâfir olarak ölen müşriklere dua edilmesi haramdır. Bir önceki âyette bu açıkça belirtilmiştir. Hz. İbrahim’in kâfir olan babası Âzer’e yapmış olduğu dua ise, sırf ona yaptığı va’di yerine getirmek için olmuştu. Fakat onun Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca, onunla ilgisini kesti. Gerçekten İbrahim as, çok içli (çok ah eden, inleyen) ve yumuşak huylu bir peygamberdi. Tövbe-114/204

İBRAHİM AS’IN KALBİNDEN KORKU GİDİP MÜJDE GELİNCE LUT KAVMİ HAKKINDA NE DEDİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Vakta ki İbrahim’in kalbinden korku geçip gitti ve ona müjde geldi. Tuttu Lût kavmi hakkında( acaba imana gelmezler mi, diye) Bizimle (elçilerimiz azap melekleriyle) mücâdeleye başladı. İbrahim, çok yumuşak huylu, yufka yürekli ve kendisini Allah’a teslim eden bir kuldu.” Hûd-74,75/229

İBRAHİM AS’IN KISSASINDAN AZ BİR ÖZET ANKEBUT SURESİ’NDE DE ANLATILIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İbrahim’i de Resûl olarak gönderdik de O, halkına:‘Ey benim kavmim! Allah’a kulluk edin ve O’ndan sakının! Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Siz Allah’dan başka birtakım putlara tapıyorsunuz. Bunları Allah’a ortak koşmakla, yalan uydurmuş oluyorsunuz. Bu taptıklarınızın size rızık vermesi imkânsız. O halde rızkınızı Allah’ın nezdinde arayın, yalnız O’na ibâdet edin ve O’na şükredin! Sonunda dönüp dolaşıp varacağınız yer, O’nun huzurudur. Şayet siz beni yalancı sayarsanız, sizden önceki ümmetler de Resûllerini yalancı saymışlardı. Peygamberin görevi açıkça tebliğ etmektir’ dedi.” Ankebût-16,18/397

İBRAHİM AS’IN VASİYETİ

Bir vakit İbrahim as, oğullarına şöyle vasiyette bulundu: “Evlatlarım! Allah, bu Dini, sizin için seçti. Sakın Müslümanlıktan başka bir din ile ölmeyiniz!” Bakara-132/19

İBRAHİM NESLİNDEN PEYGAMBER ZİNCİRİNE NELER İHSAN ETTİK NELER

Allah-ü Teâlâ, İbrahim’e İshak ve Yakub’u ihsân ettiğini bildirdiği âyetini takip eden âyette de: “Onları (İbrahim neslini) emrimizle insanlara Hak yolu gösteren imamlar, önderler yaptık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik” buyuruyor ki bunlar, dinlerin ortak temellerindendir. (Not: Bu Altın Nesil, Peygamber Efendimizden sav sonra, Al-i Beyt’in güzîde imamları ile devam etmektedir.) Enbiyâ-73/327

İBRAHİM SENİ İMAM, ÖNDER YAPACAĞIM

Hz. İbrahim as, İmtihanını tam not geçince Rabbi, O`na şöyle dedi: “Ya İbrahim! Seni insanlara Önder=İmam=Peygamber yapacağım. Hz. İbrahim dedi: “Ya Rabbi! Zürriyyetimden de önderler=peygamberler çıkar. Allah buyurdu: “Zalimler, ahdime (nübüvvete) nâil olamazlar!” Bakara-124/18

İBRAHİM SURESİ

14. Sûredir. Mekke’de nâzil olmuştur, 52 âyettir. İbrahim-0/254

İBRAHİM YAHUDİ Mİ İDİ, HIRİSTİYAN MI İDİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! De ki: Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında nasıl olur da Yahudi mi, Hıristiyan mı diye birbirinizle iddialaşıyorsunuz? O, Tevrat ve İncil gönderilmeden önce yaşamış bir peygamberdi. Buna da mı akıl erdiremiyorsunuz? Bildiğiniz (Hz. Musa ve Hz. İsa hakkındakiler) bir tarafa, niçin bilmediğiniz (Hz. İbrahim) hakkında tartışıyorsunuz? İbrahim ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi. O Allah’a tam teslim olmuş bir Hanîf, bir muvahhid idi. Bunları siz bilemezsiniz, Allah bilir. Ve O, aslâ (sizin gibi) müşriklerden değildi.” Âl-i İmrân-65,67/57

İBRAHİM’E İSHAK’I VE ARTI OLARAK DA YAKUB’U İHSAN ETTİK

Allah-ü Teâlâ, İbrahim as’a peygamber oğlu peygamber nesli olarak oğlu İshak’ı, artı, peygamber torun olarak da Yakub’u ihsan ettiğini ve onların hepsini de sâlih kimseler kıldığını, bu Âyet-i Kerime’sinde bildiriyor. Enbiyâ-72/326

İBRAHİM’E SELAM OLSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Bu en büyük belâlı imtihandan muvaffakiyetle çıkan) İbrahim’e sonraki ümmetler içinde iyi bir nâm bıraktık.” O nedenle sonraki bütün ümmetler, Hz. İbrahim as’a “Selâm olsun İbrahim’e!” diye duâ ederler. “İşte Biz, iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünki O, Bizim Mü’min kullarımızdandır.” Sâffât-108,111/449

İBRAHİM’İ ATEŞE ATMAK İÇİN BİNA YAPIN VE ODUN YIĞIN, DEDİLER

Putları kırılan halk büyük bir öfke ile İbrahim as’a verecekleri cezayı kararlaştırdılar: Ateşe atılacak ve yakılacak! Bunun için sözü geçenler ferman ettiler: “Bir bina yapın, (içine odun yığın, ateşe verin) ve o cehennem içine de İbrahim’i atın da putlarımızı kırmak neymiş görsün!” Sâffât-97/448

İBRAHİM’İ DÜNYADA NÜBÜVVETLE ŞEREFLENDİRDİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İbrahim’i dünyada nübüvvetle şereflendirdik. O, Ahirette de Sâlihler’den olacaktır!” Bakara-130/19

İBRET ALAN NE YAZIK Kİ PEK AZ

Alah-ü Teâlâ buyuruyor: “Rabbinizden size indirilene, Kur’an’a tabi olun! O’ndan başka birtakım dostlara (sistemlere) tabi olmayın! Siz ne kadar da az ibret alıyorsunuz!” Evet! Beşer, Kur’an’dan başka her kapıyı çaldı ama o kapılar derdine derman olmadı. İbreti az aldı veya almadı ki, hâlâ başka kapıları çalıyor.) A’râf-3/150

İBRET ALIN EY BASİRET SAHİPLERİ!

Medine Yahudilerinden inkâr edenlerin bir kısmı, muhkem kalelerinin kendilerini koruyacağı zehabına kapılarak fesatlıktan geri durmadılar. Allah da onları hiç ummadıkları bir yerden bastırıverdi ve kalblerine bir korku salıverdi. Öyle ki, sürgüne gönderileceklerinden o güzelim evlerini, müslümanlar yararlanmasınlar diye kendi elleriyle yıkıp târumâr ettiler. Bu ibretlik olayı, Allah-ü Teâlâ, şu âyeti ile kıyamete kadar bâkileştirdi: “İbret alınız ey basiret sahipleri!” Haşir-2/544

İBRET ALINMASI İÇİN GEÇMİŞ KAVİMLERİN BAŞLARINA GELEN MUSİBETLER HATIRLATILIR

Allah, Musa as’ın gönderiliş amaçlarından birisinin, kavmine geçmiş ümmetlerin başlarına gelen musibetleri hatırlatması ve ümmetinin o musibetlerden ibret alarak taşkınlık yapmamasıdır. İbrahim-5/254

İBRET ALMAYAN KİMLER?

İstikametli akıl sahiplerinden başkası ibret almaz! Bakara-269/44

İBRET ALMAZ DA ALMAZ ŞU İNSAN VESSELAM!

Allah-ü Teâlâ, insanoğluna hitaben: “Hiç yeryüzünde dolaşıp bakmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin âkıbetleri nasıl olmuş? Onlar, kuvvetçe, yeryüzünde bıraktıkları eserce kendilerinden daha güçlü idiler. Öyle iken Allah onları günâhları sebebiyle yakalayıp cezalandırdı da kendilerini Allah’ın azâbından koruyacak hiç kimse bulunmadı.” buyuruyor. Evet, insanoğlu, hiç ibret almamakta, zulüm ve câhilliğini tekrarlayıp durmaktadır. Mü’min-21/468

İBRETİ ANCAK GÖNÜLDEN ALLAH’A YÖNELENLER ALIR

Allah, insanlara kudretine delil olarak gökten rızık indirir de bundan ancak, gönülden Allah’a yönelen insanlar ibret alırlar. Mü’min-13/467

İCABET FARZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah ve Resûlü size hayat verecek hakikatlere sizi dâvet ettiğinde ona icâbet edin! Bilin ki Allah, insan ile kalbi arasına girer!” Enfâl-24/178

İCMA-I ÜMMET DELİLİNİN DAYANAĞI OLAN AYET-İ KERİME

“Kim de mü’minlerin yolundan başka bir yola tâbi olursa” âyetindeki “mü’minlerin yolu” ifâdesi, icmâ-i ümmet mânâsınadır. İmâm-ı Şâfii Hazretleri, böyle hükmetmiştir. Nisâ-115/96

İÇ YAĞI, DEVE ETİ GİBİ TEVRATTA HARAM KILINAN BAZI ŞEYLERİ İSA AS, HELÂL KILDI

İsrailoğulları, zulüm ve taşkınlıkta haddi aştıklarından Allah-ü Teâla, sığır ve koyunların iç yağları ve deve eti gibi bazı şeyleri, Tevrat’ta haram kılmıştı. İsa as bu haramı, yeni getirdiği şeritta helâl kılmıştır. Âl-i İmrân-50/55

İÇİN RAHAT OLSUN, YALNIZ DEĞİLSİN! DİĞER PEYGAMBERLER DE SENİN GİBİ MUZDARİP İDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini takviye edecek her şeyi Sana anlatıyoruz. (Belâ ve musîbetler, o kardeşlerine de geldi, bu hususta yalnız değilsin, musîbetler peygamberlerin alın yazısıdır.) Bu Sûrede de Sana Hak ve gerçek, mü’minlere de bir öğüt ve talimât gelmiştir.” Hûd-120/234

İÇKİ YAPIMINI BİLDİREN AYET-İ KERİME

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hurma ve üzümden hem sarhoşluk veren içki, hem de (nektarları ve pekmezleri gibi) güzel gıdalar elde edersiniz. Şüphesiz bunda (aynı şeyde zararlı ve faydalının cem edilmesinde bir imtihan sırrının gizlendiği), aklını çalıştıran kimseler için kat’i bir delil ve ibretlik bir hakikat vardır.” Nahl-67/273

İÇME SUYUNU YAĞMUR HALİNDE İNDİRİR, YERDE DİNDİRİR DE SİZE İÇİRİRİZ

Allah-ü Teâlâ, “gökden belli bir miktarda su indiririz, onu yerde (toprak altında) dindiririz” diyerek içme suyuna dikkat çeker. Zira toprak altında dindirilmeyen su, hem içme suyu olamaz, hem de sadece yağmurun yağdığı gün varlığı söz konusu olabilir. Halbuki insanların yılın her bir gününde, mikroplardan arındırılmış, tadını iyileştiren ve şifâ kaynağı minerallerin karıştığı, kıvamında bir içme suyuna ihtiyaçları vardır. Bunun için de suyun, toprak altında, kayaların bağrında depo edilmesi ve dinlendirilmesi gerekmektedir. Mü’minûn-18/342

İÇME VE SULAMA SULARINI DAĞLARDA VE TOPRAK ALTINDA DEPOLAYAN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Derken gökten yağmur indirip onunla sizi suladık. Halbuki o suyu hazinelerde (dağların bağrında) depolayan da sizler değilsiniz.” Evet yağan yağmurlar yerin üzerinden sel olup akıp gitse ve tekrar denizlere kavuşsa hayat olmazdı. Razzâk-ı Kerim, suları dağlarda ve toprak altında depolayarak yıl boyu yavaş yavaş istifâdemize âmâde kılmasaydı, ırmaklar akıtmasaydı hâlimiz nice olurdu? Düşün ve Rabbine bin teşekkür et ey insan! Hicr-22/262

İÇTİĞİNİZ SUYU BULUTTAN İNDİREN SİZ MİSİNİZ, YOKSA ONU İNDİREN BİZ MİYİZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey inanmamak için kırk dereden su getirmeye çabalayanlar!) Söyleyin bakalım Bana! İçmekte olduğunuz suyu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa onu indiren Biz miyiz? Dileseydik onu tuzlu da yapardık. (Acı yerine böyle tatlı bir su içtiğiniz için) şükretmeniz gerekmez mi” Vâkıa-68,70/535

İDDET BEKLEMEDEN EVLENECEK KADINLAR KİMLERDİR?

Bir kadın, şâyet dokunulmadan (cinsel yaklaşım olmadan) boşanmışsa o kadın iddet beklemeden başka bir erkekle evlenebilir. Ahzâb-49/423

İDDET SÜRESİ HAKKINDA TEREDDÜT EDENLER İÇİN İDDET SÜRESİ ÜÇ AYDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Boşadığınız kadınlarınızdan âdetten (hayızdan) kesilmiş olanlar ile henüz âdet görmemiş olanların iddetleri (boşandıktan sonra bekleme süreleri) hususunda tereddüt ederseniz bilin ki, onların iddet süreleri üç aydır. Bu, Allah’ın size indirdiği bir emridir.” Talâk-4,5/557

İDĞAM-I MÜTECANİSEYN’İN 3. GRUBU OLAN TEK ÖRNEKLİ (BA-MİM) İDĞÂMLI ÂYET

Bu Âyet-i Kerîme’de: “Ya büneyye-rkeb meanâ” olarak yazılan Âyet, tecvid kuralı gereği “ya büneyye-rkem meanâ” olarak okunur. Tek örnekli idğâm-ı mütecâniseynin (ba-mim) grubunun geçtiği âyet, Hûd Sûresi’nin bu 42. âyetidir. Hûd-42/225

İDRİS AS DA BİR SABIR KAHRAMANIYDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) İdris’i de an! İsmail ve Zülkifl ile beraber O da sabreden Sâlih bir kimse idi. O’nu da Rahmetimize dahil ettik.” Enbiyâ-85,86/328

İDRİS AS’IN ÖNE ÇIKAN BİR ÖZELLİĞİ, ÇOK DOĞRU BİR KİMSE OLMASI İDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) İdris’i de an! Zira O, çok doğru bir kimse olan bir Nebi idi. O’nu Yüce bir makâma (göğe) yükselttik.” Meryem-56,57/308

İFFETLİ BİR KADINA İFTİRADA BULUNMAK BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR, KEBAİRDENDİR

Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bunu (Hz. Âişe’ye yapılan iftirayı), dilden dile birbirinize aktarıyordunuz. İşin aslına dâir hiç bir bilginizin olmadığı sözleri, ağzınızda geveleyip duruyordunuz. Bunu basit bir şey zannediyordunuz. Halbuki o, Allah nazarında pek büyük bir vebâldi.” Allah nazarında pek büyük bir vebal olan, biz kullar nazarında da pek büyük bir günâhdır. Nûr-15/350

İFFETLİ KADINA ZİNA İFTİRASINDA BULUNANA SEKSEN SOPA VURULUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İffetli kadınlara zina isnât eden, sonra dört şâhit getiremeyen (müfteri)lerin her birine seksen değnek vurun! Ve ebedî olarak onların şâhitliğini kabul etmeyin! İşte onlar, fâsıkların tâ kendileridir. Ancak bundan sonra tövbe eden ve (asgarî bir yıl iftirâ etmeyerek) hallerini düzeltenler müstesna!” (İslâm Dini gibi kadını koruma altına alan bir din yoktur. Hiç kimse, şunun bunun hakkında ileri geri konuşamaz. Velev ki gerçekten haklı da olsa, kendisi ile beraber dört şâhidin daha olmadığı bir ‘iffetli kadına zina isnadı’ meselesinde seksen sopayı yer ve şâhit olma şerefini de ebediyyen kaybeder. Bundan dolayı mü’minler, böyle nâzik meselelerde aralarında dedikodu kabilinden de olsa konuşamazlar. Ancak hâkim sorarsa, o da görmüşse, gördüğünü söyler yoksa duyduğunu söyleyemez. Kanaatın (zannın), İslâm Dini’nde değeri sıfırdır ve hâkim de “kanaatin ne?” diye soramaz zaten! Hanefi mezhebine göre tövbe eden üzerinden “fâsıklık” damgası düşer, fakat şâhitliği ömür boyu kabul edilmez. Şafi mezhebine göre ise “fâsıklık” damgası düştüğü gibi şâhitliği de iâde edilir. Had cezası olan seksen sopa, tüm mezheplerce düşmez, yer!) Nûr-4,5/349

İFFETLİ KADINLARA ZİNA İFTİRASI ATANLARA DÜNYA VE AHİRET LA’NETİ VARDIR

“Muhakkak ki, çirkin işlerden habersiz (saf), iffetli mü’mine kadınlara zina isnâd edenler, dünyada da Ahirette de lâ’nete uğrarlar. Onlara müthiş bir azap vardır.” Nûr-23/351

İFLAHINI KESDİM ONLARIN, BENİ İNKAR NE DEMEKMİŞ GÖRDÜLER

Allah-ü Teâlâ, Efendimize moral verme sadedinde: “Daha önceki kâfir topluluklara elçi gönderdim, kitap gönderdim, mu’cizeler gösterdim, fakat onlar inadına Beni inkâr ettiler. Sonra Ben de o inkâr edenleri öyle bir yakalayıverdim ki, Beni inkar etmek nasılmış gördüler!” Fâtır-26/436

İFTİRA ALLAH’A OLUNCA MÜFTERİ, BU TAKDİRDE ZALİMCİ BAŞI VASFINI ALIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendisi İslâm’a da’vet edildiği halde yalan söyleyerek (Muhammed’in, yani Ahmed’in getirdiği, apaçık bir sihirdir diyerek) Allah’a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Allah, o zalimleri (zulümlerindeki ısrarları nedeniyle) hidâyete erdirmez.” Saff-7/551

İFTİRA BELASINDAN BİZİ KORUYAN DAİMA ALLAH’IN LÜTFU VE MERHAMETİ OLMUŞTUR

Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Dünyada ve Ahirette Allah’ın Lütfu ve merhameti, sizinle (mü’minlerle) beraber olmasaydı, daldığınız bu yaygaradan (iftirâdan) dolayı size pek büyük bir azap dokunurdu.” Nûr-14/350

İFTİRA BOMBARDIMANINA KARŞI RESULÜLLAH SAV, ŞÖYLE DUA ETTİ

Kâfirlerin, İslâm’ı yok etmek için akla ziyan her kötü isnâdı, her iftirâyı yapmaları karşısında Resûlüllah sav, şöyle duâ etti: “Ya Rabbi! Adâletle hükmünü ver! Rabbimiz Rahmân’dır. Bunca isnâd ve iftiralarınıza karşı yegâne Müsteândır (Kendisi’nden yardım istenendir).” Enbiyâ-112/330

İFTİRA EDENLER! YANDINIZ GİTTİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim bir küçük veya büyük günah işler, sonra onu, mâsum birisinin üstüne atarsa, bir iftira ve apaçık bir vebâl yüklenmiş olur.” Nisâ-112/95

İFTİRA İNSANLAR ARASINDA BASİT BİR ŞEY GİBİ OLSA DA ALLAH KATINDA BÜYÜK BİR VEBALDİR

Allah-ü Teâlâ, Hz. Âişe Vâlidemiz ra hakkında yapılan iftirânın insanlar arasında basit bir şeymiş gibi dilden dile dolaşmasının Kendi Katında ağır bir vebâl olduğunu bu âyeti ile bildirir. Buradan iffetli bir kadına yapılan iftiranın, büyük günâhlardan sayıldığı hükmünü çıkarıyoruz. Nûr-15/350

İFTİRA: NASIL OLUYOR DA YALAN UYDURUP ALLAH’A İFTİRA EDİYORLAR?

Allah-ü Teâlâ: “Nasıl da yalan uydurup (bu Allah’dandır diyerek) Allah’a iftira ediyorlar? Apaçık bir günâh olarak bu, onlara yeter!” buyuruyor. Nisâ-50/85

İFTİRACI DAMGASINI YEMEKTEN KURTULAMAZSIN!

Kim ki, bir başkasına bir suç isnâdında bulunur da dört şâhit getiremezse (hafif suçlarda iki şâhit), Allah katında o yalancılardan yazılarak müfterinin tâ kendisi olduğu tescil edilir. Nûr-13/350

İFTİRACI VE ALAYCILARA ÇOK KÖTÜ HABER, CEHENNEM SABIRSIZLIKLA ONLARI BEKLEMEKTEDİR

Allah’ın Âyetleriyle alay eden ve iftirada bulunanlara çok kötü bir haber var: Dünya hayatı biter bitmez önlerinde cehennem, onları sabırsızlıkla beklemektedir ve dünyada kazandıkları servetler, Allah’dan başka edindikleri dostlar ve koruyucular, o günde (Ahiret gününde) kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir. Çünki onların müstehak oldukları şey, müthiş bir azaptır. Câsiye-10/498

İFTİRACI YANDI DA YANDI, VAY O İFTİRACININ HALİNE!

Allah-ü teâlâ ferman etti: “Her iftiracı, günahkâr kimsenin vay haline! O ki, Allah’ın Âyetlerini dinler, sonra da sanki hiç işitmemiş gibi büyüklük taslayarak inkârında direnir. İşte onu pek elemli bir azap ile müjdele!” Müjdeler olsun! Câsiye-7,8/498

İFTİRADA BULUNAMAZ VE ONUN DEDİKODUSUNU YAPAMAZ, BEN MÜ’MİNİM, DİYEN KİŞİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer mü’min kimselerseniz böyle bir duruma (Hz. Âişe Vâlidemize yapılan iftirayı dilden dile dolaştırmaya) ebediyyen bir daha dönmemeniz için, Allah sizi kesinlikle sakındırıp, yasaklıyor. Allah âyetlerini size açık açık bildiriyor. Allah Alîm ve Hakîm’dir.” Bu Âyet-i Kerime mûcibince, bir mü’min, büyük günâhlardan olan iftirâyı hem yapamaz, hem yapılan iftirânın dilden dile dolaşmasına aracı olamaz! Nûr-17,18/350

İFTİRADAN DOLAYI NEREDEYSE ÇATLAYACAK HALE GELİR GÖKLER!

“Rahmân evlât edindi” diye pek çirkin bir iftirâdan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak hale gelir. Meryem-88,91/310

İFTİRALAR ZAHİRDE ŞER GİBİ GÖZÜKSE DE ASLINDA HAYIRDIR

Müslümanlar olarak gerek ferd, gerek toplum olarak zaman zaman iftirâya ma’ruz kalırız ve bazen çok büyük ıztıraplar çekeriz. Çektiğimiz bu ıztıraplar bize zahiren bunun şer olduğunu gösterir. Halbuki bunda büyük hayırlar vardır, şöyle ki: 1-İftirâ eden günâhlarımızı almış, bizi Ahirette günâh cihetiyle hafifletmiş olur. 2-İftira sebebiyle çektiğimiz ıztıraplar, günâhlarımıza keffâret olur, hiç de boşa gitmez. 3-Turnusol kâğıdı görevi yapmış olur: İftirâ eden ve bu iftirâ furyasına kapılanların içleri dışa vurduğundan, kimin dost, kimin düşman olduğu açığa çıkmış olur.Uhud yolunda müslümanları satanlar (münafıklar) gibi ortaya çıkmış olur. Nûr-11/350

İFTİRANIN BÖYLESİ DE OLMAZ YA, OLMUŞ İŞTE!

O iftiracı ve kalbi mühürlü herifler gürûhu, peygamber efendimize sav iftirada bulunarak: “Kur’an’ı kendi uydurdu” diyorlar. Öyle mi? Halbuki Allah buna müsaade etmez! Dilerse uydurmaya kalkışan peygamberinin kalbini mühürler de bâtılı imha eder. Hakkı ise indirdiği kitapla kuvvetlendirir. Şüphesiz O, sinelerin içinde olanı, hakkıyle bilendir. Şûrâ-24/485

İFTİRANIN BÖYLESİ

Müşrikler, tamamen Allah’a ait olan haram ve helâl hükmünü kendileri tayin ediyorlar ve: “Şunlar haram, şunlar helâl, şunlar yasak, şunları biz izin vermeden yiyemezsiniz!” diyorlardı. Böylece bunu, Allah adına yaptıklarından Allah’a azim iftirada bulunuyorlardı. Allah, onları, bu yaptıkları haddini bilmezliklerinden dolayı yakında cezalandıracaktır. En’âm-138/145

İFTİRAYA UĞRAMIŞ BİR MÜ’MİNE SAHİP ÇIKMAMIZ ALLAH’IN EMRİDİR

Kadın ya da erkek bir Mü’min veya Mü’minler hakkında olumsuz herhangi bir söylenti çıktığında derhal: “Hâşâ! Bu bir iftiradır, böyle şey olamaz!” dememiz gerektiği, o mü’minler hakkında hüsn-i zan beslememiz lâzım geldiği bu âyetle emredilmiştir. Hucürât Sûresi’nin 6. âyetinde de “size bir haber geldiğinde onu iyice araştırın...” fermanı, bu âyeti teyid eden başka bir âyettir. Mü’minler topluluğu olarak birbirimizin şeref ve haysiyetlerini korumamızın, gerçekten olumsuz bir şey varsa onu kamu önünde serrişte etmeden ilgili mahkemeye şâhitleriyle beraber haber vermemizin gerektiğini bu âyetten anlıyoruz. Nûr-12/350

İFTİRAYA UĞRAYAN NAMUSLU VE İFFETLİ BİRİ, KADIN VEYA ERKEK, BÜYÜK ÖDÜLE KAVUŞUR

Hz. Meryem Vâlidemiz gibi bir iffet ve namus âbidesi bir kıza yapılan en ağır bir iftira, O’na Hz. İsa gibi bir Ülül-Azm peygamberin Annesi olmak ile cennet kadınlarının en üstün birkaç Hanımından biri olmak gibi bir mertebe kazandırmıştır. Hz. Meryem misâli, iffetli oldukları halde iftiraya uğrayan imanlı kız veya erkek kardeşlerimiz bilsinler ki, gidecekleri yer, Hz. Meryem’e komşuluktur; çok üzülmesinler, sabırla o günü beklesinler! Tahrîm-12/560

İHLAS İLE YAPILAN AMELE, HZ. EBU BEKR’İN ŞAHSINDA BİR ÖRNEK

Alev saçan ateşten korunup uzaklaştırılacak olan mü’mini (Özelde Hz. Ebu Bekr’i) Allah-ü Teâlâ şöyle övüyor: “O, verdiğini, kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak vermez (sadece Allah rızası için verir)! Verdiklerinden ötürü hiç kimseden bir mükâfat beklentisi içinde de olmaz (kimseyi minnet altında bırakmaz)! O, (vermesinde tek maksat olarak) sadece ve sadece Yüce Rabbini râzı etmek ister! Elbette ileride de (bu yaptıklarından dolayı O,) hoşnut olacaktır.” Leyl-19,21/595

İHLAS SURESİ SIRF ALLAH-Ü TEALA’DAN BAHSEDER

İhlâs Sûresi, sırf Allah-ü Teâlâ’dan bahseder. O sebepten Âyet-el Kürsî gibi, âyetler arasında bir rüçhâniyeti vardır. Bu Sûrede zikredilen Allah-ü Teâlâ’nın sıfatlarına ihlâs ile iman eden bir kimsenin cehennemden kurtulacağı rivâyet edilmiştir ki, bu ihlâs, bu sûreye ad olmuştur. İhlâs Sûresi, Fatiha Sûresi’nden sonra Ümmet-i Muhammed sav tarafından en çok okunan bir sûredir. Üç veya onbir ihlâs ile bir Fatiha okuyan kimseye bir hatim sevâbı verilir. Bu, halis bir niyete göre Rabbimizin lütuflarındandır. İhlâs-1,4/604

İHLAS SURESİ

112. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 4 âyettir. İhlâs-0/604

İHLAS TÜTEN BİR AYET-İ KERİME

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Resûlüm!) De ki: Şüphesiz Benim namazım da, ibâdetlerim de, hayatım ve ölümüm de Alemlerin Rabbi olan Allah içindir!” En’âm-162/149

İHLAS YOKSA KULLUĞUN DA FAYDASI YOK DEMEKTİR

Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu: “Biz, Sana bu kitabı, gerçeğin tâ kendisi olarak indirdik. O halde Sen de dinde, ihlâslı bir kimse olarak ibâdetini O’na has kılarak sadece O’na kulluk et!” Zümer-2/457

İHLAS, İLLA Kİ, İHLAS!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve dinde yalnız O’nun rızâsı için, ihlâslı kimseler olarak O’na (Allah’a) ibâdet edin! Sizi ilk önce O yarattığı gibi yine O’na döneceksiniz!” A’râf-29/152

İHLASA ERDİRİLMİŞ ALLAH’IN KULLARINA GELİNCE ONLARA

Allah-ü Teâlâ, “lâkin ihlâsa erdirilmiş kullar o elemli azâbı tadmayacaklardır. Onlara tarifsiz, her yönünden mükemmel olan bir rızık, türlü türlü meyveler vardır. Onlar ikram olunacak liyâkatta kimselerdir. Onlar Naîm cennetlerinde karşılıklı tahtlar üzerine kurulmuşlardır. Pınardan doldurulmuş (enfes) kadehlerle onların etraflarında dolaşılır. O içecekler, bembeyazdır, içenler için de gayet lezzetlidir. O içecekler gayet derecede hoş (aromalı) olup, sersemletici ve sarhoş edici tarafı da yoktur! Sâffât-40,49/446

İHLASA KİLİTLENMELİYİZ

Allah-ü Teâlâ, Efendimiz sav’in diliyle herkese ferman ediyor: “De ki: Ben Dinimde ibâdetimi yalnızca Allah’a has kılarak kulluk ederim.” Buradan şunu anlıyoruz: İbadette sırf Allah’ın rızasına kilitlenmemiz gerekiyor. İbâdetlerimizde Allah’ın rızasından başka şeyler aramak o ibadeti telvis eder ve reddolunmasına sebep olur. Zira Allah’a yükselecek her şeyin tertemiz ve arı duru, sırf O’nun rızası aranarak yapılmalıdır ki, yükselebilsin! Zümer-14/459

İHLASLA EMROLUNDUM

Kur’an Dili ile Peygamberimiz sav, diyor ki: “Namazım, ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm (başkası için değil, sadece) Alemlerin Rabbi olan Allah içindir! O’nun ortağı yoktur. Ve Ben bununla emrolundum. Ve Ben, Müslümanların ilkiyim!” En’âm-162,163/149

İHRAMLI İKEN AV HAYVANLARI ÖLDÜRMEYİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Siz, ihramlı iken av hayvanlarını öldürmeyin! Kim bilerek öldürürse ona öldürdüğüne benzer bir hayvan kurban etme cezası vardır! Duruma göre bu ceza, Kâ’be’ye ulaşanın kurban kesmesidir ki, bu kurbanın ne olacağına içinizden adâletli iki kişi karar verir. Veya fakirleri doyurması veya onun dengi oruç tutması ile yerine getirilen bir keffârettir. Bununla beraber Allah geçmişte olanı affetmiştir, fakat kim, tekrar yaparsa bilsin ki Allah, ondan intikamını alır. Çünki Allah, Azîz’dir, intikam sahibidir. ” Mâide-95/122

İHRAMLI İKEN AVLANMAK YASAKTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! İhramlı halde iken de av avlamak helâl değildir. Allah dilediği şekilde hükmeder.” Mâide-1/105

İHRAMLI OLAN KİŞİYE DENİZ AVI HELAL, KARA AVI İSE HARAM KILINDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey ihramlılar!) Size ve yolculara bir rızık vesilesi olsun diye deniz avı size helâl kılındı. Kara avı ise, ihramlı olduğunuz müddetçe -lihikmetin- haram kılındı. O halde varıp huzurunda toplanacağınız Allah’dan sakının!” Mâide-96/123

İHTİLAF EDENLER! GERÇEĞİ ALLAH SİZE BİLDİRECEKTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin iç yüzünü, gerçeği Allah, size bildirecektir.” En’âm-164/149

İHTİLAF EDEREK İNSANLIK HAYATI, KIYAMETE KADAR BÖYLE DEVAM EDECEKTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer Rabbin dileseydi, insanları elbette (İslâm üzere) bir tek ümmet yapardı; Fakat O, bunu (bu tek ümmet olmayı, imtihan sırrından dolayı) irâde etmediğinden (insanların irâdesine bıraktığından) insanlar da ittifak etmemişlerdir. Ve böylece (kıyamete kadar) ihtilaf eder vaziyette devam edeceklerdir. Ancak Rabbinin merhamet buyurduğu kimseler, istisna teşkil ederek Hak’ta birleşmeye devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için (rahmete ehil olanları rahmet, ihtilâfa ehil olanları ihtilâf için) yarattı. Böylece Rabbinin: ‘Ben cehennemi, bütün cin ve insanlardan müstehak olanlarla dolduracağım!’ sözü gerçekleşecektir.” Hûd-118,119/234

İHTİLAF ETTİKLERİ MESELELERDE ALLAH, KIYAMET GÜNÜNDE HÜKMÜNÜ VERECEKTİR

Allah-ü Teâlâ, İsrailoğullarının (veya her bir ümmetin), aralarında ihtilaf ettikleri meselelerde, kıyamet gününde hükmünü verip aralarını ayıracaktır. Adâlet-i Tâmme tahakkuk edecektir. Secde-25/416

İHTİLAF MESELELERİNİ ALLAH’A VE RESULÜNE ARZ EDİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Eğer bir şeyde ihtilâfa düşerseniz, onu Allah’a (Allah’ın kitabı Kur’an’a) ve Resûlüne (Resûlüllah’ın Hadîs-i Şerifleri’ne, Sünnet-i Seniyyesine) arz ediniz, (tabi) eğer Allah’a ve Ahiret gününe iman ediyorsanız! Böyle yapmanız, hem daha hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” Nisâ-59/86

İHTİLAF SEBEBİ:

İnsanlar arasında ihtilâf pek yaygındır. Buna sebep, bazılarının haset etmesi ve zalimce davranmasıdır (hakkı olmayan şeyi temellük etmek istemesidir). Bakara-213/32

İHTİLAFA DÜŞEREK PARTİ PARTİ OLANLAR GİBİ OLMAYINIZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Önlerinde kesin İlâhi mesajlar (Kur’an Hakikatları) olduğu halde, (parti parti halinde) bölünüp ihtilâfa düşenler gibi olmayın! Onlar için büyük bir azap vardır!” Âl-i İmrân-105/62

İHTİLAFIN ÜSTESİNDEN GELEMİYORUZ, O ZAMAN DUA EDELİM ARAMIZDA ALLAH HÜKMETSİN!

İnsanlar arasında ihtilâf, bir nevi çaresiz hastalığa benzer. Bu durumda yapacakları iş: “Ey gökleri ve yeri yaratan Allahım! Sen, görüneni de görünmeyeni de bilensin! Hakkında ihtilâfa düştükleri şeyler hususunda kullarının arasında hükmü, Sen verirsin!”şeklinde Allah’a duâ etmekten ibarettir. Zümer-46/462

İHTİLAFLI MESELELERİN HALLİ, KUR’AN VE SÜNNET’İN HAKEMLİĞİ İLE OLUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Resûlüm! Biz, Sana bu Kitab’ı ancak insanların, hakkında ihtilâfa düştükleri meseleleri kendilerine açıklayasın ve iman edecek bir topluluğa bir hidâyet ve bir rahmet olsun diye indirdik.” Nahl-64/272

İHTİYACI YOKTUR ALLAH’IN HİÇBİR ŞEYE, ZİRA O, MÜSTAĞNÎDİR HER ŞEYDEN

Allah-ü Teâla buyuruyor: “İşte böyle oldu (da elim bir azâba düçâr oldular). Bunun sebebi şudur: Çünki peygamberleri apaçık mu’cizelerle geliyorlardı da onlar, ‘Bize, bizim gibi bir beşer olan biri mi doğru yolu gösterecekmiş!’ derlerdi. Böylece inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da müstağnî olduğunu (hiçbir şeye, bahusus onların iman etmesine ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah, Ğanî’dir, Hamîd’dir. Teğâbün-6/555

İHTİYAÇLAR ALLAH’DAN İSTENMEKTEDİR, ZATEN BAŞKASININ NESİ VAR Kİ VEREBİLSİN!

Göklerde ve yerde kim varsa herkes, ister lisan-ı hâl ile olsun, ister lisan-ı kâl ile olsun tüm ihtiyaçlarını Allah’dan isterler. Zaten her şey O’nun olduğu için, bir başkasının vereceği bir şeyi yok ki, verebilsin! Rahman-29/531

İHTİYAR İLE KISIR İKİDEN NASIL ÇOCUK DOĞAR Kİ?

Zekeriyya as: “Ya Rabbi! Ben, başına ihtiyarlık çökmüş biriyim, hanımım da kısır! Bizden nasıl çocuk olabilir?” dedi. Âl-i İmrân-40/54

İHTİYAR İNSANIN ÇOCUĞU OLACAĞINI MI MÜJDELİYORSUNUZ?

İbrahim as, ihtiyarlık zamanında meleklerin kendisine oğlan çocuğunun olacağı müjdesi karşısında şaşırarak: “Beni mi müjdelediniz, ihtiyarlık gelip çatmışken? O halde beni ne ile müjdeliyorsunuz?” dedi. Melekler de: “Sana gerçeği müjdeledik, onun için ümidini kesenlerden olma!” dediler. Hicr-54,55/264

İKİ CENNETTE DE AĞAÇLARIN DALLARI ÇEŞİTLİ MEYVELER SAHİBİDİRLER

(Adn ve Naîm adlı) her iki cennette çeşit çeşit ağaçlar, meyve yüklü dal sahibidirler de cennetlikleri bekliyorlar. Rahman-48/532

İKİ CENNETTE DE AKIP GİDEN İKİ PINAR VARDIR

(Adn ve Naîm) adlı iki cennette de akıp giden iki pınar vardır da etrafında keyf çatacak cennetlikleri bekliyorlar. Bu iki pınarın kaynaklarından birine “Tesnîm” diğerine de “Selsebîl” denilir. Ayrıca bu iki pınardan maksat, insanların ulaşabileceği iki ilim olan zâhir ve bâtın ilim kaynaklarına da işâret olabilir. Allah-ü A’lem! Rahman-50/532

İKİ CENNETTE DE HER MEYVEDEN ÇİFTER ÇİFTER VARDIR

(Adn ve Naîm adlı) her iki cennette de her meyveden çifter çifter vardır. (Bu çifter çifterden maksat, şunlar olabilir: 1-Yaşı da vardır, kurusu da vardır; 2-Dünyada tanıdığınız bilinenlerden de vardır, hiç tanımadığınız bilinmeyenlerden, cennete mahsus meyvelerden de vardır. Allah-ü A’lem! Rahman-52/532

İKİ DENİZİ BİRBİRİNE KAVUŞTURUR DA SULARINI KARIŞTIRMAZ ALLAH!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Allah) iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Ama aralarında bir engel bulunduğundan (suları) birbirine karışmaz!” Bu Âyet-i Kerime’de çok açık bir mu’cize görülüyor: Tadı, tuzu ve özgül ağırlıkları ayrı iki su birbirine kavuşuyor fakat suları birbirine karışmıyor. Tabiattaki câri fizik kanunları dediğimiz genel İlâhî kanunlara aykırı bir durum söz konusu olsa da Allah: “Benim husûsî kanunlarım da var, onlarla bazan genel kanunlarımı geçersiz kılarım! Katılaşınca her şeyin ağırlaşması, bir genel kanunum iken, suyun katılaşınca hafiflemesi husûsî bir kanunumdur. Her özelliği ayrı iki suyu husûsî bir yerde/yerlerde (aralarına ma’nevi bir perde koyarak) birbirine karıştırmamak da Benim ayrı bir husûsî kanunumdur!”diyerek her şeyin dizgininin Kendi elinde olduğunu, tesadüf parmağının karıştıramayacağını, bir mesaj olarak vermektedir. Bu iki su kütlesinin birbirine kavuştukları halde karışmadıkları yer/yerler olarak şu ihtimaller öne çıkmaktadır: 1-Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in birbirine kavuştukları Cebel-i Tarık Boğazı (ki en yakın ihtimal budur); 2-Nil nehrinin Akdeniz’e kavuştuğu yer; 3-Fırat ve Dicle’nin birleşerek Şatt-ül Arab adını aldığı nehrin Basra Körfezi’ne kavuştuğu yer; 4-Mississippi, Amazon,Sarı Irmak gibi içinde gemilerin dolaştığı, denizi andıran cesim ırmakların okyanuslara döküldüğü yerler. Allah-ü A’lem! Rahman-19,20/531

İKİ DOĞUNUN, İKİ BATININ RABBİ ALLAH’DIR

Bu Âyet-i Kerime’de coğrafi hakikatlardan mu’cizeli bir şekilde haber veriliyor. Şöyle ki: 1-Dünya üzerinde okyanuslarla birbirini görmeyecek şekilde ayrılan kara parçaları, aslında iki tanedir: a) Asya, Avrupa, Afrika ve Okyanusya’dan müekkep büyük olan blok; b) Kuzey ve Güney Amerika’dan mürekkep küçük olan blok. Âyet-i Kerime’de her iki bloğun doğuları ve batıları kasdedilmiş olabilir (ki en güçlü ihtimal kanaatimce budur). 2-Güneş ışınları Oğlak ve Yengeç dönenceleri arasında gidip geldiğinden; en uzun ile en kısa günün (ve aralarındaki farklı doğu ve batısı olan günlerin) doğuları ve batıları kasdedilmiş olabilir. 3-Dünyanın yarısı gündüz iken yarısı da gecedir. Bu iki yarının doğuları ve batıları da kasdedilmiş olabilir. (Bu üçüncüsü kanaatimce zayıf ihtimal!) Bu üç ihtimalin hepsinin birden kasdedilmesine de hiçbir engel yoktur. Allah-ü A’lem! Rahman-17/531

İKİ İLAH EDİNİN BENİ VE ANNEMİ! DİYEN SEN MİSİN EY MERYEM OĞLU İSA?

Allah-ü Teâlâ (mesnetsiz ve bir iftira olarak Allah’ın yanında iki ilâh edinen Hıristiyanların bu inançlarındaki butlanlarını isbat sadedinde İsa as’a) şöyle dedi: “Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara: ‘Allah’dan başka (bir de) Beni ve annemi iki ilâh edinin!’ diyen Sen misin?” Mâide-116/126

İKİ KİŞİNİN MİSALİ VE MUHAVERELERİ, DİYALOGLARI

“İki kişiden birine Allah iki üzüm bağı vermiş. O bağların (bahçelerin) etrafını hurmalıklarla çevirmiş ve aralarını da bir ekinlik yapmış ve bir de ırmak akıtmış. Bağ, bahçe yemişlerini vermiş, hiç bir eksik yok. Ayrıca bu bağ sahibinin başka gelirleri de var. Yani zengin mi zengin. (Zenginliğin iyice şımarttığı bu adam, çalım satarak) arkadaşına: “Malım ve servetim senden çok, maiyyet, çoluk çocuk bakımından da senden daha itibarlıyım” dedi. Kibir ve gurur âbidesi gibi bağına girdi de: “Bu bağın bozulup yok olmasına imkân ve ihtimal vermiyorum. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Bununla beraber (kıyamet kopar da) Rabbimin huzuruna götürülürsem orada da bundan daha iyi bir âkıbet bulurum!” dedi. (Kendisine yokluğu, azabı yakıştıramıyor.) Konuşma sırası arkadaşına gelince o da: “Ne o, Kendini ne çabuk unuttun? Sen ki, aslın topraktır, bir damla hakir sudan (meniden) yaratıldın. Bilâhare seni böyle bir adam yerine koyan Rabbini mi inkar ediyorsun? Sen ne dersen de! O benim Rabbim Allah’dır ve Rabbime hiç bir şeyi ortak koşmam! Hem senin bağına girdiğinde (bir şükran ifadesi olarak) “Mâşaallah! Kuvvet ancak Allah’ın yardımı iledir” demen gerekmez miydi? Bununla beraber olur ki Rabbim senin bahçenden daha iyisini bana verir ve senin bahçene gökten bir âfât indirir de bağın kupkuru bir toprak kesilir. Yahut suyu çekilir de artık ondan büsbütün ümidini kesersin.” Çok geçmeden malı ile şımaran zenginin, bütün serveti kül oldu. Bu acı manzara karşısında yaptığı masrafların, harcadığı emeklerin sıfırlanmasıyla kahroldu. Avuçlarını oğuşturarak: “Ah! N’olaydım, Rabbime ibâdette O’na hiçbir şeyi ortak koşmayaydım!” der oldu. Hasılı o zavallının dünyası da gitti, (ihtimal) Ahireti de gitti. Kendisine sahip çıkacak bir Allah’ın kulunu bulamadı, kendi kendini kurtarıcı da olamadı.” Kehf-32,34/296 ; 35,43/297

İKİ ÖLÜM VE İKİ DİRİLİŞ NE DEMEKTİR?

Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah, Kıyamet gününde kâfirlerin şöyle dediklerini nakleder: “Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin; Şimdi günâhlarımızı itiraf ettik. Telâfi etmek için buradan bir çıkış yolu yok mudur?” Bu iki ölümden birincisi, insanın ana rahmindeki henüz ruh verilmemiş haldeki cenin durumu; ikinci ölüm ise bildiğimiz ölümle dünyadan Berzah Alemine gidişimizdir. Birinci diriliş, insanın ana rahminde iken ruhun cenine gelmesi, ikinci diriliş ise kabirlerden kalkıp Mahşer yerinde toplanmamızdır (Celaleyn Şerhi). Allah-ü A’lem! Mü’min-11/467

İKİRCİKLİ BU HAL DE NE? DÜN GÖKLERE ÇIKARDIĞINI BUGÜN YERİN DİBİNE BATIRIYORSUN!

Dün Karun’un yerinde olmaya can atanlar, o yerin dibine sarayı ile birlikte batırılınca bugün: “Vah bize! Meğer Allah, dilediği kimsenin rızkını bol bol verir, dilediğinin rızkını da kısarmış! Eğer Allah, bize lütufta bulunmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay be! Demek ki, kâfirler gerçekten iflâh olmazmış!” diyebiliyorlar ve dediler ve her zaman derler, insanoğlu işte! Kasas-82/394

İKRAM SAHİBİDİR ALLAH!

Bu Âyet-i Kerîme, Allah-ü Teâlâ’nın ikram sahibi olduğunun delilidir. (Bu Âyet olmasa bile Alem-i Şahâdet, bu ikramın şâhididir.) Rahman-78/533

İKTİDARI ELİNDE BULUNDURAN YÖNETİCİLERİN İYİLERİ KİMLERDİR?

Onlar öyle iyi insanlardır ki, şâyet kendilerine yeryüzünde hâkimiyet, iktidar versek, namazlarını hakkıyle îfâ ederler, zekatlarını verirler. İyilikleri (Allah’ın râzı olduğu şeyleri) yayarlar, kötülüğü (Allah’ın yasakladığı ve hoşlanmadığı şeyleri) önlerler. Bununla beraber bütün işlerin âkıbetini belirleyen Allah’dır. (Yani iyi yönetici, başarısını nefsine çıkarmasın, ‘ben ettim, ben yaptım’ diyerek şirke girmesin! Her şeyi Allah’dan bilsin!) Hacc-41/336

İLAH OLDUĞUNA DAİR HİÇ BİR DELİL OLMAMASINA RAĞMEN ALLAH’A ORTAK KOŞARSIN HA!

Kim ki, Allah ile beraber, ilâh olduğuna dâir hiç bir delil olmamasına rağmen birtakım tanrılara taparsa, (meselâ, Firavun gibi bir Tâğût’a yalvarıp yakarırsa) Ahirette Rabbinin huzurunda hesabını verecek (daha doğrusu veremeyecek), cezasını çekecektir. Muhakkak ki kâfirler, aslâ iflâh olmazlar! Mü’minûn-117/348

İLAH YALNIZ ALLAH’DIR, O’NDAN BAŞKA İLAH YOKTUR!

“Muhakkak şu bir gerşektir ki, sizin ilâhınız yalnız Allah’dır, O’ndan başka ilâh yoktur. O, her şeyi ilmi ile kuşatmıştır.” Tâhâ-98/317

İLAH: GÖKLERDE DE YERDE DE TEK İLAH ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Halbuki O (Allah), göklerde de yerde de ibâdete lâyık tek ilâhdır.” En’âm-3/127

İLAH’IN TEK OLMASINI EN KESTİRME NEREDEN ANLAYABİLİRİZ?

Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde Allah’dan başka ilâh olmadığı, O’nun tek olduğu zikredilir. “Kafamız bunu en kestirmeden nasıl kavrayabilir?” denecek olursa cevap şöyle olabilir: Allah-ü Teâlâ’nın her şeyi Mutlak’tır, yani sınırsızdır. Sınırlı olan zaten ilâh olamaz! Zat-ı Ulûhiyetleri de Mutlak, yani sınırsızdır. Sınırsız olan, sınırlı olana sığmaz, yani bir mekan içerisinde olmaz. Yani herkesin bildiği tabirle O, mekandan münezzehdir. Kâinat ne kadar büyük olursa olsun ve hattâ ne kadar genişlerse genişlesin mutlak olan Bir’inin yanında kâinat, bir noktadan öteye geçemez. Binaenaleyh Bir Allah bile bu kâinata hiçbir zaman sığamayacağına göre iki ilâh’a yer kalır mı? Kalmaz! Öyleyse İlâh tek olmak zorundadır ve öyledir. O da Allah’dır. Mü’min-3/466

İLAHIM BEN DE, DİYEN MELEK DE OLSA ONUN HAKKINDAN CEHENNEM GELİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan (meleklerden) her kim: “Ben de ilâhım!” derse, Biz onu da cehennemle cezalandırırız. Zalimleri işte böyle cezalandırırız.” Enbiyâ-29/323

İLAHINIZ TEK İLAHTIR, EY MÜSTEKBİRİN SİZ DE BUNU BÖYLE EZBERLEYİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizin ilâhınız (olan Allah) tek bir ilâhtır. Öyle iken Ahirete iman etmeyenlerin kalbleri, inkârcıdır ve onlar büyüklük taslayan kimselerdir. (Ey müstekbirîn! İlah, yoğu var edendir, hani Allah’dan başka yoğu var eden var mı?) Nahl-22/268

İLAHINIZ TEKDİR EY ADEMOĞLU, TANGIR TUNGUR TANRILARA TAPMAYIN!

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde: “Kesinlikle ilâhınız tekdir!” buyurmaktadır. Evet, zaten iki ve hele çok olamaz ki! Neden? Şundan: İlâhın her şeyi mutlak olur, yani sınırsız olur. O’nun kudretine, ilmine sanatına vs. isimlerinin her birine, nasıl ki sınır koyamazsınız; aynen öyle de Zatı dahi mutlaktır, sınırsızdır. Kâinat ne kadar geniş ve hattâ genişleyen olursa olsun, sınırsız olanın yanında bir noktadan ibaret kalır ve bu nokta durumu hiç değişmez. Halbuki iki ve daha fazla ilâh dediğin an, o ilâhlara bir sınır koymuş olursun, yani kainat içinde bir mekana sığdırmış olursun. O zaman da sınırlı olan, büyüyen ve genişleyen kâinat içerisinde her saat küçülen birinden ilâh olmaz! Öyleyse ilâh bilmecburiyye tektir, amennâ ve saddeknâ! Sâffât-4/445

İLAHİ KİTAPLAR TATBİK EDİLMEDİKÇE, HİÇBİR HAKİKAT ÜZERİNE DEĞİLLERDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! De ki: Ey Ehl-i Kitap! Siz, Tevrat, İncil ve Kur’an’ı hakkıyle tatbik etmedikçe hiçbir hakikat üzere değilsiniz!” Mâide-68/118

İLHAM İLE İCRAAT YAPARLAR HAYVANLAR, KUŞLAR VE BÖCEKLER VS. ŞUURSUZ VARLIKLAR

“Rabbin bal arısına şöyle vahyetti (ilham etti)...” âyeti ile arının, örümceğin, termitin, kuşların, ipek böceğinin... harika sanatlarının ilham-ı ilâhi ile olduğunu bu âyetten anlıyoruz. Nahl-68/273

İLİM, BİZDE SENİN ÖĞRETTİĞİN KADAR VAR!

Melekler dediler: “Süphansın Ya Rabbi! Bizdeki ilim, ancak Senin öğrettiğin kadardır, ilim ve hikmet sahibi Sensin Ya Rabbi!” Bakara-32/5

İLİM EHLİ DE DÜNYAYA ZAAFI OLANLARI DENGELEMEK İÇİN VAR OLMUŞLARDIR HER DEVİRDE

Lihikmetin, dünyaya zaafı olan insanlar her devirde pek çok olsalar da, yine lihikmetin ehl-i ilim de, onları dengelemek için her dâim var olmuşlardır. Nitekim Karun’un servetine meftun olup “keşke bizim de olsaydı” diyenlere karşı ilimden nasibi olanlar şöyle dediler: “Yazıklar olsun size! Bu dünya metaının peşine böylesine düşmek hiç akıl kârı mıdır? İman edip sâlih amel işleyen bir kimse için, Allah’ın cennette hazırladığı mükâfat elbette daha hayırlıdır. Buna da ancak sabredenler kavuşturulur.” Kasas-80/394

İLİM İLE YAKİNİYET KAZANILABİLİNİR, BU DA İNSANI KÖTÜ AKIBETTEN KORUR!

Allah-ü Teâlâ: “Hayır! Eğer gerçeği, ilmelyakîn (kesin bir ilimle) bilseydiniz, böyle yapmazdınız!” buyurarak ilimle yakîniyet kazanılabileceğini,böylece yanlış yapmaktan uzak durup sakınılabileceğini, encâmında da kötü âkıbetten korunulabileceğini bildiriyor. (İlim ne güzel bir şey!) Tekâsür-5/600

İLİM YÜKLÜDÜR, HİKMET YÜKLÜDÜR KUR’AN’IN HER BİR AYETİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor:“ (Ey Resûlüm!) Muhakkak ki, Bu Kur’an, Sana Hakîm ve Alîm (Rabbin) tarafından ulaştırılıyor!” Bunun mânâsı, Kur’an âyetleri, diğer isimlerinin yanı sıra, özellikle Allah’ın Hakîm ve Alîm isimleri muvâcehesinde nâzil olduğundan her âyeti, hikmet ve ilim yüklüdür demektir. El Hak öyledir, Amennâ! Neml-6/376

İLİM, ÖYLE GÜZEL BİR VASIFTIR Kİ, KİŞİNİN ELİNİ TUTAR, ONU İMAN ETMEYE GÖTÜRÜR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendilerine ilim verilmiş olanlar, bu Kur’an’ın Senin Rabbin tarafından gönderilen gerçeğin tâ kendisi olduğunu bilsin de ona iman etsinler!...” Hacc-54/337

İLK DOĞAN ÇOCUK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Erkek (Hz.Adem) eşini (Hz.Havva’yı) sarıp bürüdü, O da hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı), onu bir müddet taşıdı. Hâmileliği ağırlaşınca her ikisi de Rab’leri olan Allah’a yönelip: ‘Eğer bize sağlıklı, kusursuz bir evlât verirsen mutlaka Sana şükreden kullarından oluruz” diye yalvardılar.” (Böylece ilk çocuk doğmuş ve beşer üremeye başlamış oldu.) A’râf-189/174

İLK EV, İLK MA’BET, MEKKE’DEKİ KA’BE’DİR

İnsanlar için yeryüzünde yapılan ilk ev, ilk ma’bet, elbette Mekke’deki Kâ’be’dir. Kâ’be, pek feyizlidir, insanlar için hidâyet rehberidir. Âl-i İmrân-96/61

İLK İNDİRİLEN AYET, YARADAN RABBİNİN ADIYLA OKU, AYETİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yaradan Rabbinin adıyla oku!” Yani okumaktan maksat, her bir yaratıkdaki, san’atın, düzenin, kıvamın, güzelliğin ancak Allah tarafından yaratıldığını görmektir, anlamaktır. Zira okumak anlamaktır, görmek değildir. Sevimli dört ayaklılar, sümbülleri görürler, ama üzerlerindeki nukûş-u Esmâ-i İlâhiyye’yi okuma yetenekleri omadığından onları sadece yerler. Her bir şeyin üzerindeki, Allah’ın mührünü, imzasını görmemek, okuyamamak, kişiyi o sevimliler derecesine indirir. İlk indirilen âyet “oku!” olunca, ilk görevimizin de eşya üzerindeki Allah’ın mührünü, imzasını görmek ve O’na iman etmek olacağı âşikârdır. (Bu Sûrenin ilk beş âyeti, Nûr Dağı, Hıra Mağarası’nda iken Peygamberimize sav ilk gelen Kur’an âyetleridir.) Alak-1/597

İLKELİ, KARARLI VE DİK DURMAK ALLAH’IN EMRİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Ey Resûlüm! Allah’ın âyetleri Sana indirildikten sonra, sakın onlardan seni hiç kimse vazgeçirmesin; Sen insanları Rabbine ibâdet etmeye davet et ve sakın müşriklerden olma!” (Yani, “Hak Sana ulaştıktan sonra, mahalle baskısı ne kadar zorlu olsa da, ne pahasına olursa olsun dik dur, ilkeli ve kararlı davran ve gevşeklik göstererek dâvandan sakın vazgeçme!” dendiğini anlıyorum.) Kasas-87/395

İLKİN YOKTAN YARATMADA ACİZLİK GÖSTERMEYEN ALLAH, TEKRAR YARATMADA ACİZ Mİ OLUR?

Allah-ü Teâlâ mantıklı olmaya çağırıyor: “Peki Biz, ilkin yoktan yaratmada âciz mi kaldık ki, şimdi sizi tekrar yaratmada âcizlik gösterelim? Hayır! Öyle değil! Onlar da böyle olmadığını bilirler ama, yine de yeniden yaratılıştan şüphe içindedirler.” Kâf-15/517

İLLİYYUN NEDİR?

İlliyyûn, Mü’minlerin yaptıkları işlerin kaydedildiği pek şerefli bir kitaptır (defterdir). Yani Mü’minlerin listesi de denebilir ki, Mukarrabûn ona şâhitlik ederler. Mutaffifîn-19/587

İLMELYAKİN BİLMEZSEN AYNELYAKİN CEHENNEMİ GÖRMEYE MAHKUM OLURSUN!

Ey insan! Şayet, kafanı çalıştırıp ilimle Ahiretin var olması lâzım geldiğini öğrenmezsen veya bir öğretenden ders alarak öğrenip yakîniyet kazanmazsan, hiç kusura bakma, aynelyakîn (göz ile görme makamı) cehennemi göreceksin (yani boylayacaksın)! (Bize burada, Âhiretin varlığını isbat eden kitapların mutlaka okunmasına, veya bir bilenin tarifinin dinlenmesine mutlaka kulak verilmesine emir vardır, anladım!) Tekâsür-6,7/600

İLM-İ İLAHİ TÜM ZAMANLARI İHATA EDER, KULLARIN İLMİ İSE BUNLARI KAVRAYAMAZ

Allah, geçmiş ve gelecek, tüm zamanları ilmiyle bilir. Kulların ilmi ise, kapasite olarak tüm zamanları da Allah’ı da kavrayamaz! Tâhâ-110/318

İLM-İ İLAHİ, KUDRET-İ İLAHİ, HER ŞEYİ KUŞATMIŞTIR

“Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Allah’ın ilmi ve kudreti, her şeyi kuşatmıştır.” Kimse yakasını Allah’tan kurtararak izini kaybettiremez. Kötülük işleyenler veya işlemeye niyetli olanlar, bir daha düşünsünler de o yoldan dönsünler. Nisâ-126/97

İLMİMİ ARTIR, DİYE KAVLİ VE FİİLİ DUADA BULUNMAMIZ GEREKİYOR

Allah-ü Teâlâ, Efendimize “Rabbim! İlmimi artır, de!” buyurmakla, O’nun şahsında hepimizden ilmimizi artırmak için (fiilî ve kavlî) duâda bulunmamızı istiyor. (Ağlamayan çocuğa meme verilmez misâli, ilim istemeyen tembele de ilmin verilmeyeceğini, bu âyetten anlıyorum.) Tâhâ-114/319

İLMİN KIYMETİNİ ALİMDEN BAŞKASI NE BİLSİN Kİ!

Kendilerine ilim nasib edilenler, Kur’an’ın gerçeğin tâ kendisi olduğunu, Azîz ve Hamîd Allah’ın yoluna hidâyet ettiğini bilirler. Bir hidâyet ki, kişiyi cennet ve Cemalüllah’a kavuşturuyorsa ve bu da ilim sayesinde oluyorsa, bu ilme ne paha biçilir ki! Bunun kıymetini de herhalde yine Erbâb-ı İlim takdir etse gerektir! Sebe’-6/427

İLYAS AS DA ALLAH’IN GÖNDERDİĞİ PEYGAMBERLERDENDİR

Allah-ü Teâlâ, İlyas as’ın peygamberlerden olduğunu, O’nun halkını şirkten ve günâhlardan sakınmaları için uyardığını, hem en güzel, hem de tek yaratıcı olan Allah’ı bırakıp da Ba’le’ye tapmaya devam etmelerinin kabul edilemez olduğunu söylediğini haber veriyor. Sâffât-123,126/449

İLYAS AS’I HER KAVİM GİBİ KAVMİ DE YALANLADI

İlyas as, Ba’l adındaki puta tapan halkına “siz hâlâ Ba’l’e mi yalvarıyorsunuz?” diye uyarıda bulununca halkı O’nu, diğer kavimlerin peygamberlerini yalanladıkları gibi yalanladılar. Allah-ü Teâlâ da bu Ayet-i Kerimesi’nde, ihlâsa erenlerin dışında o yalanlayıcı halkın, cehennemde hazır bulundurulacaklarını bildirmektedir. Sâffât-127,128/450

İLYAS’A SELAM OLSUN!

Allah-ü Teâlâ, peygamberlerinden İlyas as’a: “İlyas’a Selâm Olsun! Biz iyileri işte böyle mükâfatlındırırız, çünki O, Bizim mü’min kullarımızdandır” diyerek büyük iltifatta bulunmuştur ve O’na sonraki ümmetler içinde güzel bir nâm bırakmıştır. O nâm sebebiyle o gün bugün, pek çok erkek çocuğa İlyas ismi verilmektedir. Sâffât-129,132/450

İMALE AYETİ, TECVİTTE ÜSTÜN ESRE ARASINDA BİR SESLE ÇIKARTILAN AYET

Tecvit kuralı gereği imâle yapılan Âyet-i Kerime, Hûd Sûresi’nin 41. Âyetinde geçer. Hûd-41/225

İMAMLARIMIZ ÖNDERLİĞİNDE RABBİMİZİN HUZURUNA ÇAĞRILACAĞIZ

Rabbimiz buyuruyor: “O gün (Kıyamet günü) geldiğinde her sınıftan insanları, tabi oldukları imamları ile birlikte çağırırız. (İmamlardan maksat, Peygamberlerdir. Peygamberlerin başlarında olmadıkları çağlarda ise imamlar, Vâris-i Nebi olan Müceddit ve Mürşid-i Kâmil olan Büyük Zatlardır.) İsrâ-71/288

İMAN ARTAR MI?

Evet artar! Zira Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçek mü’minler, ancak o kimselerdir ki, yanlarında Allah zikredilince kalbleri ürperir, kendilerine O’nun âyetleri okununca bu, onların imanlarını artırır ve yalnız Rablerine güvenip dayanırlar, tevekkül ederler.” Enfâl-2/176

İMAN EDENLER! İMAN EDİN! NE DEMEKTİR?

Allah-ü Teâlâ’nın: “Ey iman edenler! Allah’a, Resûlüne, gerek Resûlüne indirdiği, gerekse daha önce indirdiği kitaplara iman edin!” buyurması, yakınlarınızın iman ettiği esaslara, onları takliden iman etmekle kalmayın, bilâkis iman esasları üzerinde tefekkür ederek imanınızı tahkike erdirin ki, imanınıza gerçek mânâda bir daha iman etmiş olasınız, demektir. Nisâ-136/99

İMAN EDİP SALİH AMEL İŞLEDİNSE HİÇ ENDİŞE ETME, GÜZEL YERE GİDECEKSİN!

“İman edip salih amel işleyenlerin ecirleri aslâ zayi olmaz.” (Mezaristan seni ürkütmesin, orada geçici olarak haşri bekleyeceksin. Hem yüzyıllarca orada kalsan bile iyi bir insan için orası, birkaç günlük bir bekleme salonundan başka bir yer değildir. Belki seyrine doyumsuz bir pencereden cenneti temaşa etme yeridir.) Kehf-30/296

İMAN EDİP SALİH AMELLER İŞLEYENLERE

Allah, iman edip sâlih ameller işleyenlere bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfat vermeyi vaad etmiştir. Mâide-9/107

İMAN ET BİR DE GÜZEL AMEL İŞLE, BAK NELER NELER BULACAKSIN!

Allah-ü Teâlâ müjde veriyor: “İman edip güzel amel işleyenlere daha güzel karşılık olarak “Cennet”, bir de ziyâde: “Allah’ın Cemâline mazhar olmak” vardır! Ve onların yüzlerine ne bir leke bulaşır, ne de bir zillet! İşte onlar orada ebedî kalacaklardır.” Yûnus-26/211

İMAN ETMEK VE İTAAT ETMEK İMAN ÖNCESİ SALİH AMELLERİN GEÇERLİLİĞİNİ DE SAĞLIYOR

Allah-ü Teâlâ, henüz imanı içine sindirememiş bedevilere şöyle diyor: “Eğer Allah’a ve Resûlüne itaat ederseniz Allah, (önceki salih) amellerinizden hiçbir şey eksiltmez. Allah Ğafûrdur, Rahîmdir. Hucürat-14/516

İMAN ETMENİN BİR GÖSTERGESİ DE NASİHAT KARŞISINDA SECDEYE KAPANMAKTIR

Kimin Allah’ın Ayetlerine hakiki iman ettiğini belirleyen bir gösterge de, kendilerine (Hak ile) nasihat edildiği zaman, kibirlilikten uzak durarak secdeye kapanmaları ve Rablerine hamd-ü senâda bulunmalarıdır. (Bu âyet, Kur’an-ı Kerim’in ondört secde âyetinden sekizincisidir. Secde etmek vâciptir.) Secde-15/415

İMAN ETMEYENLERİN HESABINDAN BİZE BİR SORUMLULUK YOKTUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman etmeyip küfrü tercih edenlerin hesabından müttekilere bir sorumluluk yoktur. (yani hiç kimseyi zorla imana kavuşturmak gibi bir vazifeleri yoktur) Fakat mü’minlerin, onlara iyiliği hatırlatmaları (emr-i bilma’ruf) gibi bir borcu vardır. Belki onlar da inanıp küfürden ve cehennemden sakınırlar.” En’âm-69/135

İMAN ETMEZLERDİ YİNE, ÖLÜLER DİRİLTİLİP ONLARLA KONUŞSALARDI BİLE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, onlara (Senin Hak Peygamber olduğuna şâhitlik etmek üzere) ölüleri diriltseydik (ve onlar da gerçeği bir bir konuşsalardı) Allah’ın diledikleri hâriç yine de (Sana) iman etmezlerdi.” En’âm-111/141

İMAN ETMEZSEN, ASARIM, KESERİM ANLAYIŞINI İSLAM, KESİNLİKLE REDDEDER!

Allah-ü Teâla buyuruyor: “Şimdi Sen mi imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın? Allah’ın izni olmadan hiçbir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. (O, akıl ve irâdelerini iman tarafına kullananlara iman nasip eder.) Akıllarını çalıştırmayanlara ise şeytanı musallat eder.” (Dinde zorlama olmaz, zorlama ile müslüman olmaz! Olsa olsa münâfık olur, o da müslümanın baş belâsı olur!) Yûnus-99,100/219

İMAN ETTİĞİNİ ANLAMA ÖLÇÜSÜ

Allah-ü Teâlâ: “Rabbine yemin olsun ki, inandığını söyleyenler, aralarındaki ihtilâfı çözmek için Resûlüllah’ı hakem tayin etmedikçe, verdiği hükümlerden hiçbir sıkıntı duymaksızın O’na tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar!” buyuruyor.Yani o kişiler ki, arzu ve heveslerini bir tarafa bırakıp, Allah’ın kitabı Kur’an ve Resûlünün sahih Sünnet-i Seniyyesi ile getirdiği ölçülere uymadıkça, mü’min olduğunu iddia edemezler. İşte iman ölçüsü! Nisâ-65/87

İMAN ETTİM, DİYE ELESTÜ BEZMİNDE SÖZ VERMİŞTİN, ŞİMDİ NE OLDU DA İNKAR EDİYORSUN?

Ey inkâr eden nankörler! Resûlüllah sav, sizi Rabbinize iman etmeye davet ettiği halde size ne oluyor da Allah’a iman etmiyorsunuz? Halbuki ruhlar halinde iken Allah sizden Elestü Bezmi’nde bu hususta kesin söz almıştı da siz “iman ettik!” demiştiniz. Verdiğiniz bu söz, sizin iman etmeniz için yeterli bir gerekçedir. Buna rağmen inkârınız, nankörlüğün daniskası olmaz mı? Hadîd-8/537

İMAN HİDAYETİ NİFAK DALALETİ SİFON GİBİ ÇEKER DURUR

Allah-ü Teâlâ, iman eden kullarına bu imanlarından dolayı bir mükâfat olarak hidâyetini artırır. İmanı içselleştirememiş nifak sahiplarinin de kalblerini kararttıkça karartır ve nihayet dalâletteki ısrarları sebebiyle mühürler. Bu durum bize sifonu hatırlatmaktadır. Sifon, fıçıda bulunanı (ama âb-ı hayat, ama meşrubat-ı berbat) boşalttıkça boşaltır, yani sıvı, sıvıyı çeker. Aynen öyle de: İman hidâyeti, nifak da dalâleti çeker durur ve çektiğinin artmasına sebep olur. Muhammed-17/507

İMAN KALBDE SABİT İSE, DİLİN ZOR KARŞISINDAKİ İNKARI ZARAR VERMEZ!

“Kalbi iman ile mutmain olduğu halde inkâra zorlanması ile dilleriyle inkâr sözünü söyleyenler hâriç, kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar, göğsüne küfrü yerleştirirse (mürtet olursa), onlara Allah tarafından bir gazap, hem de müthiş bir azap vardır. Çünki onlar, dünya hayatını üstün tutarak Ahiretlerini fedâ etmişlerdir. Onlar inkârı tercih ettikleri müddetçe Allah kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez.” (Hz. Ammar’ın önünde annesi Sümeyye ile babası Yâsir şehit edilince canını kurtarmak için Ammar, dili ile müşriklerin istedikleri küfür sözünü kerhen söylemesi üzerine bu Âyet-i Kerime nâzil oldu.) Nahl-106,107/278

İMAN VE SALİH AMEL, EŞİTTİR CENNETTE KEYF ÇATMAK

Kim iman eder ve Salih Amel işlerse işte onlar da cennetliklerdir. Hem de orada ebedî kalacaklardır. Bakara-82/11

İMANA BİR GİR, BİR ÇIK, SONRA YİNE GİR YİNE ÇIK; PES YANİ EY MÜNÂFIK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar (münâfıklar) ki, iman ettikten sonra inkâr ettiler. Sonra tekrar iman ettiler, sonra inkâr ettiler. Sonra da inkârlarını arttırdılar. İşte onları Allah, affetmez de doğru yola çıkarmaz da!” (Bu âyet, ‘önce Musa’ya iman ettiler, sonra buzağıya taparak inkâr ettiler; sonra tövbe ederek Musa’ya tekrar iman edip bu sefer İsa’yı inkâr ettiler; sonra da Muhammed’i inkâr ederek inkârda geri dönülmez bir safhaya girdiler; bundan dolayı da Allah artık onları bağışlayacak değildir’ şeklinde de tefsir edilmiştir.) Nisâ-137/99

İMANA GELMİYORLAR BİR TÜRLÜ, NE YAPAYIM?

Allah, Peygamberinin: “Ya Rabbi! Ne yapayım, bunlar bir türlü imana gelmiyen bir kavimdir” dediğini de biliyor ve şöyle buyuruyor: “Şimdi Sen onlardan yüz çevir ve ‘selâm size’ de! Artık ileride âkıbetlerini öğreneceklerdir.” Zuhruf-89/494

İMANDA SEBAT, YANİ TAHKİKİ İMANA ERİP ASLÂ ŞÜPHEYE DÜŞMEMEK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a, Resûlüne ve peygamberine indirdiği kitaba (Kur’an’a), daha önce indirdiği kitaplara imanda sebât edin! Yani tahkiki iman dediğimiz imanı, tüm letâifinizle sindirerek, sarsılmayan bir imanla iman edin! Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, Resûllerini ve Ahiret gününü inkâr ederse haktan iyice uzaklaşmış, sapıklığın en koyusuna dalmış olur!” Nisâ-136/99

İMANI İNKAR, BÜTÜN İYİLİKLERİ SIFIRLAR

Kim imanı, Allah’ı ve ilâhî hükümleri inkar ederse, bütün yaptığı güzel işler, boşa gider ve o, Ahirette de ziyâna uğrayanlardan olur. Mâide-5/106

İMANI İNSANA KÖTÜ ŞEY EMREDER Mİ?

Âyet-i Kerime’de buyuruluyor: “Eğer mü`min iseniz imanınız size ne kötü şey emrediyor?” Yani iman insana kötü şey emretmez. Ama Yahudiler gibi “işittik ama isyan ettik” tipinde olanlar, iman ettik deseler bile, fiiliyatta hevâ ve heveslerinin emirlerini yerine getirdiklerinden onların ilahı, hevâsı olduğu; imanlarının da aslında hevâlarına olduğu ve hevânın ise ne kötü şey emrettiği, beliğ bir şekilde ifâde edilmiştir. Kısaca “gerçek iman, iyiliği emreder, sizinki sahte iman ki, kötülüğü emrediyor” denmektedir. Bakara-93/13

İMANI KALBE ALLAH NAKŞEDER VE BİR RUH, İLÂHÎ BİR YARDIM İLE ONU KUVVETLENDİRİR

Allah-ü Teâlâ, iman sahibi kişilerin kalblerine imanı nakşetmiş ve onu bir rûh (ilâhî bir yardım) ile kuvvetlendirmiştir. Mücâdele-22/544

İMANI VERDİ KÜFRÜ ALDI

O ahmak gibi olma ki, imanını verdi, küfrü aldı. Yani cenneti verdi, cehennemi aldı.” ‘Bu da olur mu?’ deme! Baksana Alem, bu tür sapıklarla dolmuş taşmış! Bakara-108/16

İMANIN BİR BOYUTU

İçi saygı dolu Mü`minler, Rablerine döneceklerini iyi bildiklerinden O`nu görüyormuş gibi yaşantılarına çeki düzen verirler. Bakara-46/6

İMANIN GEÇERSİZ OLDUĞU ZAMAN DİLİMLERİ

Şu hallerle karşı karşıya kalındığında imanın, iman edene hiçbir faydası olmaz, çünki geçersizdir: 1-Ölüm meleklerinin gelmesi, 2-Rabbinin azâbının gelmesi, 3-Kıyamet kopması alâmetinin gelmesi (güneşin battığı yerden doğması gibi). En’âm-158/149

İMAN-KÜFÜR BİRİBİRİNDEN AYRILDI

İmanla küfür, Kur’an ve Son Peygamber’in tebliğâtı ile birbirinden net bir şekilde ayrılmıştır. (Dileyen, dilediği tarafı seçmede hürdür!) Bakara-256/41

İMANLA ŞİRKİ BİRARADA TUTAN TİPLER DE VAR, NE ENTERESAN DEĞİL Mİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göklerde ve yerde Allah’ın varlığını, birliğini, kudretini gösteren nice deliller vardır ki, insanlar yanından geçip gittikleri halde yüzlerini çevirdiklerinden farkına varmazlar. Onların ekserisi şirk koşmaksızın Allah’a iman etmezler. (Yani Allah’a ait olan yaratma işinde, sebeplere de bir hisse vererek şirk koşmuş oluyorlar. Örneğin: Şifâyı veren Allah’dır, fakat biri dese: ‘Beni şu doktor veya şu ilaç iyileştirdi!’ Gaflet hâriç, bunu bile bile söyleyecek olsa, şirk koşmuş olur!) Yûsuf-105,106/247

İMANSIZLAR HER ZAMAN İNANANLARDAN ÇOK OLMUŞTUR, LAKİN KIYMET KEYFİYETTEDİR

Allah-ü Teâlâ, Kıyamet Günü’nün (Yeniden Diriliş’in) mutlaka geleceğini, fakat insanların çoğunun buna iman etmiyor olduklarını beyan ederek her dâim imansızların, insanların ekseriyetini teşkil ettiklerini bildirmektedir. (Evet, kumlar, nebataddan çoktur ama nebatat kıymetlidir; nebatat dahi haşerattan çoktur ama haşerat kıymetlidir; haşerat, hayvanattan çoktur ama hayvanat kıymetlidir; hayvanat, insanlardan çoktur ama insanlar kıymetlidir; insanların imansızları, inananlardan çoktur ama inananlar kıymetlidir; inananlar evliyadan çoktur ama, evliya kıymetlidir; evliya dahi Enbiyadan çoktur ama, Enbiya kıymetlidir. Kısaca kıymet, kemmiyette değil keyfiyettedir.) Mü’min-59/473

İMANSIZLARIN DOSTLARI KİMLERMİŞ BİLİN BAKALIM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz ki, Biz Azîm-üş Şân, şeytanları iman etmeyenlere dostlar kıldık!” A’râf-27/152

İMHA ETTİĞİMİZ NESİLLERİ GÖRMEDİLER Mİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendilerinden önce Hak (Kur’an) ile alay eden nice nesilleri imhâ ettiğimizi görmediler mi? Kaldı ki size vermediğimiz imkânları onlara vermiş, gökten üstlerine bol bol yağmur göndermiş, ayaklarının altından ırmaklar akıtmıştık. Fakat günâhlarından ötürü onları imhâ ettik ve yerlerine yeni nesiller yarattık.” (Onlara kalmayan bu dünya, size mi kalacak? Ne diye Hakkı yalanlıyorsunuz ve onunla alay ediyorsunuz!Yalanlayın bakalım!) En’âm-6/127

İMKANLARI DEĞERLENDİREMEYEN GÖZ, KULAK, GÖNÜL SAHİPLERİNE YAZIKLAR OLSUN!

Allah-ü Teâlâ, Mekke müşriklerini (ve daha sonra onlar gibilerini) uyarma sadedinde şöyle buyurdu: “And olsun ki, Biz onlara size vermediğimiz imkânları vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler, gönüller lütfetmiştik. Fakat onların ne kulakları, ne gözleri ve ne de gönülleri kendilerine hiçbir fayda vermedi. Çünki onlar Allah’ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı da nihayetinde kendisiyle alay etmekte oldukları o korkunç azap, onları her taraftan kuşatıverdi. Ahkâf-26/504

İMKANLARI, DONANIMLARI SİZE VERENİ DÜŞÜNÜP ŞÜKREDİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insanlar! Celâlim hakkı için size yeryüzünde imkânlar verdik (sizi her yönüyle donattık) ve sizin için orada geçim vasıtaları kıldık. Siz ise ne kadar az şükrediyorsunuz!” A’râf-10/150

İMRAN’IN HANIMI HANNE, KIZ DOĞURUNCA NE DEDİ?

Nihayet İmrân’ın hanımı Hanne, karnındakini doğurunca: “Ya Rabbi! Ben bir kız doğurdum” dedi. Zaten Allah, ne doğurduğunu pek iyi biliyordu. O ise Erkek çocuk bekliyordu. Âl-i İmrân-36/53

İMRAN’IN HANIMI HANNE, NASIL BİR ADAKTA BULUNMUŞTU?

Bir vakit İmrân’ın Hanımı (Hanne) şöyle demişti: “Ya Rabbi! Gerçekten ben karnımda taşıdığım çocuğumu her türlü tutsaklıktan âzâd edilmiş olarak Senin yoluna hizmet etsin diye Sana adadım! Artık bunu, benden kabul buyur! Sen İşitensin, Bilensin!” Âl-i İmrân-35/53

İMTİHAN EDİLECEKSİNİZ MALLARINIZLA, CANLARINIZLA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Celâlim hakkı için mallarınızla, canlarınızla imtihan olunacaksınız. Öyle ki, Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Müşriklerden sizi inciten birçok sözler işiteceksiniz. Buna rağmen eğer sabreder ve günâhlardan korunursanız bu davranışınız, yapılacak işlerin en değerlisidir.” Âl-i İmrân-186/73

İMTİHAN EVRELERİ DAHA SONRAKİLERE ÖRNEK OLMASI İÇİNDİR

Allah-ü Teâlâ, müslümanları bir imtihandan diğer imtihana tabi tutmasında elbette hikmetler vardır. Allah-ü Teâlâ’nın: “Sırlarınızı (stratejilerinizi) ortaya çıkarıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz” mealindeki Âyet-i Kerimesi’ni iyi düşünürsek şunu gayet net anlayabiliriz: Her devirde insanlığın tekâmülüne parelel olarak stratejiler de tekamül eder. Kıyamete kadar her stratejinin örneği bizzat Efendimizin sav uygulamalarında meknûzdur. O ince çizgiyi ise Mürşid-i Kâmil makamını ihraz eden Mücedditler, Müçtehitler ve en son da Hz. Mehdi ortaya koyar. Bugüne kadar fiyasko ile neticelenmemiş hizmet metodlarını sadece bu vazifeli büyükler ortaya koymuştur. Hizmet metodları, bir yönüyle de diğer hizmet metodlarına örneklik teşkil eder. Bu dönemdeki hizmet metoduna örnek, doğrudan doğruya Ashab-ı Kiram Efendilerimizin modelidir. Zira biz tıpkı onlar gibi ikinci bir câhiliye dönemini yaşayan insanlar olarak İslâm’a uyandık. Muhammed-31/509

İMTİHAN İÇİN RABBİ İNSANA NİMET VERDİĞİ ZAMAN O, RABBİM BANA İKRAM ETTİ, DER!

İnsan öyle acîb bir varlıktır ki, Rabbi ona kereminden ikram ettiği vakit, “Rabbim bana (hakkım olanı) ikram etti” der! (Sözde şükreder ve Rabbini Âdil olmakla senâ eder ve lâkin...16. Âyeti okuyunuz!) Fecr-15/593

İMTİHAN İÇİN RABBİ İNSANA NİMETİNİ KISTIĞI ZAMAN O, RABBİM BANA İHANET ETTİ, DER!

İnsan öyle çiğ süt emmiş, nankör bir varlıktır ki, Rabbi imtihan için onun rızkını daralttığı zaman “Rabbim bana ihanet etti de beni zelil ve perişan etti” der -hâşâ- Rabbini adâletsizlikle itham eder! Fecr-16/593

İMTİHAN OLMAK KAÇINILMAZ BİR GERÇEKTİR!

Allah-ü Teâlâ: “Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsüllerden noksanlık ile imtihan edeceğiz”buyuruyor. Bakara-155/23

İMTİHAN VAR İMTİHANDAN İÇERU!

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Sizi mutlaka imtihan edeceğiz, tâ ki içinizden cihâd edenleri, sabır ve sebat gösterenleri belli edelim, sırlarınızı ortaya çıkaralım!” Yani imtihanın biri biterken biri başlar, imtihansız bir dünya hayatı yoktur. Muhammed-31/509

İMTİHANDAN KAÇIŞ VE KURTULUŞ YOK; ÖYLEYSE YA BAŞARI, YA BAŞARI OLMALI!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsanlar hiç imtihan edilmeden sadece ‘iman ettik!’ demeleriyle kendi hallerine bırakılıvereceklerini, imtihana tabi tutulmayacaklarını mı sandılar? And olsun ki, biz onlardan (ümmet-i Muhammed’den) öncekileri de imtihan ettik. Allah, elbette ‘iman’ iddiasında bulunanların sâdık olanlarını da, samimiyetsiz olanlarını da pek iyi bilir.” Ankebût-1,3/395

İMTİHANIN BİR TÜRLÜSÜ: GERÇEK ALLAH KORKUSU TAŞIYAN İLE SAHTEKARI, NASIL BELLİ OLUR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, gizli olan iç dünyanızdaki Allah korkusunu ve haramlardan sakınanları açığa çıkarmak için, (ihramlı iken yasaklandığınız) ellerinizin ve mızraklarınızın kolayca erişip avlayabileceğiniz avlarla sizi imtihan edecektir. Artık kim haddi aşarsa (yasağı delerse, gerçek Allah korkusu taşımadığından) ona elemli bir azap vardır!” (İhrama kıyasla bu imtihan, şöyle de olabilir: Meselâ: Tw’den kendini kaptırdığın bir film izliyorsun, bu arada farz bir namazın vakti geçmek üzeredir; filmi terk eder, namazı kılarsan kazanır; namazı terk eder, filmi seyredersen kaybedersin, o kadar!) Mâide-94/122

İMTİHANIN ÇETİN OLMASI, CEVHERLERİN POSALARDAN AYIKLANMASI İÇİNDİR

Allah-ü Teâlâ, Hendek Savaşı’nda Mü’minleri sıktı da sıktı, tâ ki münâfıklar ortaya çıksın! Nitekim A. İbni Übey B. Selûl (gibileri), savaşın kaybedileceğini sanarak patladılar da “Muhammed, bir taraftan Bizans ve İran’ın fethinden bahsediyor, diğer taraftan korkusundan hendek kazıyor. Hani Allah ve Resûlü bize zafer va’d ediyordu, meğer bizi aldatıyormuş!” diyerek içlerindeki nifâkı kustular. Evet ortaya çıkması için önceleri posayla karışık olan cevherlerin, şiddetli bir ateşle imtihanı gerekir ki, birbirlerinden ayrışsınlar. Aynen öyle de, karışık yaşayan Mü’minlerle münâfıkların birbirlerinden ayrışması için Rahman, zaman zaman Mü’minleri çetin Hendek Savaşı gibi imtihanlara tabi tutar. Bu senin alın yazındır, bilesin Ey Mü’min! Ahzâb-11,12/418

İNADA BAK İNADA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hattâ o kâfirlere gökten bir kapı açsak, onlar da yukarı yükselip çıksalar, yine de ‘galiba gözlerimiz bağlandı, belki de büyüye tutulduk’ derler (de yine inanmazlar)!” Hicr-14,15/261

İNADA BAK, İNADA! GÖKTEN BİR PARÇA DÜŞSE, BU ÜST ÜSTE YIĞILMIŞ BİR BULUTTUR, DERLER

İnkârcı müşrik ve kâfirler, kendilerine azap verecek gökten düşen bir parça görseler inatlarından “bu üst üste yığılmış bir buluttur” derler de kendilerine azap olarak gönderildiğini inkâr ederler. Tûr-44/524

İNADIM İNAT, NİCE KAVİMLERİN HELAK NEDENİDİR

Fiavun’un kavmi şöyle derlerdi: “Bizi büyülemek için sen hangi mu’cizeyi getirirsen getir, imkânı yok sana inanacak değiliz!” A’râf-132/164

İNADIN NE MANASI VAR, HELAKET VE FELAKETİNE Mİ SUSADIN NE?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Onlar, (iman etmek için) sadece kendilerinden önce gelip geçmiş milletlerin başlarına gelen felâketli günlerin benzerini mi gözlüyorlar? De ki: Gözleyin bakalım, Ben de sizinle beraber (azâbın gelişini) gözleyenlerdenim!” Yûnus-102/219

İNADINA DİNİ YALANLAMAYA DEVAM HA, ÖYLEYSE GAYET ACI BİR AZABA HAZIR OL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ne oluyor o kâfirlere ki, iman etmiyorlar, Kur’an okunduğunda secdeye kapanmıyorlar? Bilâkis, inadına Dîni yalan saymaya devam ediyorlar. (Habibim Ya Muhammed!) Sen de onları gayet acı bir azap ile müjdele!” (21.Âyet okunduğunda tilâvet secdesi yapmak sünnettir.) İnşikâk-20,24/589

İNANAN MURADININ DA ÖTESİNE ERDİ, İNANMAYANIN AZAP OLDU DERDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip salih ameller işleyenlerin mükâfatını, Allah tamı tamına verecek, hattâ lütfundan hak ettiklerinden daha fazlasını verecektir. Kulluktan kaçınıp kibirlenenleri ise can yakıcı bir azaba sokacak ve onlar, kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bula(maya)caklardır!” Nisâ-173/104

İNANÇSIZLIK NE KORKUNÇ BİR BELADIR?

İnançsızlar, alay ederek bir de şöyle dediler: “Rabbimiz! Bize (nasıl olsa olmayacak olan) azaptan payımızı, hesap gününden önce hemen ver!” (İnançsızlık âdeta kudurtuyor ki, böyle ultra diklenmelere kadar götürebiliyor. Ama azâbı tadınca görecekler!) Sâd-16/452

İNANDIM, DE ÖNCE, SONRA İNKARA GİT, ÖYLE Mİ? KALBİNİN MÜHÜRLENMESİ HAK OLDU

Münâfıklar, önce inandıklarını iddia ederler, sonra da inkâra giderler. Bu sebepledir ki kalbleri, (Allah tarafından) mühürlenmiştir. Daha artık onlar, Hakk’ı anlamazlar. Münâfikûn-3/553

İNANIYORSANIZ, ÜSTÜNSÜNÜZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sakın ha (düşmanlarınız karşısında) yılmayın, gevşemeyin ve üzülmeyin! Eğer inanıyorsanız, üstünsünüz! Âl-i İmrân-139/66

İNANMAMAK İÇİN BAHANE BULDULAR, HAK OLSAYDI FAKİRLER BİZDEN ÖNCE İNANMAZDI

Müşrikler, inanmamalarına kendilerince ma’kul bir bahâne bularak: “Eğer Muhammed’in getirdiği dinde bir hayır olsaydı (Hak din olsaydı) etrafındaki şu fakir insanlar O’na ulaşmakta bizi geçemezlerdi” dediler. (Yani ‘Hak olsaydı, biz ekâbir sınıfı ilgilenir, değerli bulur ve bu inanma işini fakirlere bırakmazdık’ demek istiyorlar.) Allah da peygamberini uyararak: O inkâr edenler, Kur’an ile hidâyete eremediklerinden, “o zaten eski, modası geçmiş bir yalandır!” diyeceklerdir, buyuruyor. Ahkâf-11/502

İNANMAYA ZORLAMAMIŞTIR ALLAH!

Allah-ü Teâlâ bu âyetinde: “Dilersem onlara gökten bir mu’cize indirirdim de ister istemez bu mu’cize karşısında boyunlarını büker, inanmaya mecbur kalırlardı” buyurarak insanları imana zorlamadığını, Kendisi için makbul olan imanın, akıl ve hür irâde neticesinde tamamen gönüllü olarak yapılan iman olduğunu bildiriyor. Lâkin böyle serbest bırakınca da insanların pek çoğunun Rahmân’a sırtını dönerek yüz çevirdiklerini, O’nu yalanladıklarını, O’ndan gelen hakikatlar ile alay ettiklerini, fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine geldiğinde, alay etmelerinin ne demek olduğunu yakında anlayacaklarını bildiriyor. (Evet, Allah için -bir kişi de olsa- hür irâde ile yapılan imanın, milyonlarca cebri imandan daha kıymetli olduğu, bu âyetten rahatlıkla anlaşılıyor.) Şuarâ-4,6/366

İNANMAYANLARIN DÜNYADA YAPTIKLARI İYİLİKLERİ NE OLACAK VEYA NEYE BENZER?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Rablerini inkâr edenlerin durumu şöyledir: Onların (dünyada yaptıkları) iyi işleri, bir kül yığınına benzer: Fırtınalı bir günde rüzgâr, onu şiddetle savurmaktadır. Kazandıklarından hiçbir şeyi ellerinde tutamıyorlar. İşte asıl kayıp, Haktan uzak olan dalâlet budur!” İbrahim-18/256

İNANMAZLARDI MU’CİZEYİ GÖRDÜKTEN SONRA BİLE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Onlar) ona ilk defa iman etmedikleri gibi (bundan sonra da mu’cizeyi görseler bile iman etmeyeceklerdir.) Biz de onların kalblerini ve gözlerini (inkârlarındaki ısrarlarından dolayı) Haktan çeviririz ve onları taşkınlıkları içinde şaşkın şaşkın bırakırız da azgınlıkları içinde bocalayıp dururlar.” En’âm-110/140

İNANMAZLARDI ONLAR YİNE, HER ŞEY TOPLANIP SANA İNANSALARDI BİLE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İstedikleri her şeyi karşılarına koysaydık ve onlar da (Senin Hak Peygamber olduğuna) kefil olsalardı, Allah’ın diledikleri hâriç o kâfirler, yine de (Sana) iman etmezlerdi.” En’âm-111/141

İNANMAZLARDI YİNE İNADINA, GÖZLERİNİN ÖNÜNE MELEKLERİ İNDİRSEYDİK BİLE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz o iman etmeyenlere (Senin Hak Peygamber olmana şâhitlik etmek üzere istedikleri gibi) melekleri indirseydik dahi, Allah’ın diledikleri hâriç onlar yine de (Sana) iman etmezlerdi.” En’âm-111/141

İNANMIYORLAR DİYE KENDİNİ HARAP MI EDECEKSİN EY RESULÜM?

Allah-ü Teâlâ, peygamberimizin sav, insanların hidâyete ermesi için fevkalâde gayret göstermesi, arkalarına düşmesi, fakat onların iman etmemesinden müteessir olması karşısında O’na teselli sadedinde: “(Habibim Ya Muhammed!) Onlar inanmıyor diye kendini harap mı edeceksin?” buyuruyor. Kehf-6/293

İNATÇI MÜNKİRLERE BİR İHTARDIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Biz o inanmamakta ısrar ve inat edenlerden önce, onlar gibi olanlardan nice nesiller imhâ ettik. Şimdi o imhâ edilip adı sanı bilinmeyenlerden birini veya hafif de olsa bir sesini işitiyor musun? (İnadına Sana iman etmeyenlerin hâli de onlardan farklı olacak değildir!)” Meryem-98/311

İNAYET-İ İLAHİYE, KULUN İYİCE SIKIŞTIĞI VE SEBEPLERİN SUKUT ETTİĞİ NOKTADA GELİR

Hendek savaşında Ahzâb (birleşik müşrik orduları), Müslümanlar üzerine üstten ve alttan çullanmışlardı. Öyle ki, müslümanların canları burunlarına gelmişti. (Münâfıklar) Allah hakkında türlü türlü zanda bulunuyorlardı ki, nihayet Allah, birleşik müşrik orduları üzerine bir rüzgâr, bir fırtına ve (melek ve/veya başka) görünmez ordularından gönderdi de müşrikler perişan oldular, taslarını taraklarını bile toplayamadan çekip gittiler. Buradan anlıyoruz ki, müslüman, tek kişi kalsa bile aslâ pes etmez! Rabbinin inâyetine muntazır olur. Evet, Âdetullah’dandır ki kul iyice sıkışa, Mevlâ inâyet ede! Mazlum ve mağdur iman ehline burada mesaj var! Ahzâb-10/418

İNCİ MERCAN DENİZLERDEN ÇIKARTILIR

Allah-ü Teâlâ, zinet eşyası olarak takınılan (inci mercan gibi) takıların denizlerden çıkarıldığını bu Ayet-i Kerime’de haber veriyor. Fâtır-12/435

İNCİ VE MERCAN DENİZLERDEN ÇIKARILIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O ikisinden (o kavuştukları halde farklı yapılara sahip suları birbirine karışmayan iki denizden) inci ve mercan çıkar!” (Bu Âyet-i Kerime, 19. ve 20. Âyetleri tefsir etmektedir. Yani denizi andıran cesim ırmaklardan inci ve mercan çıkmıyorsa birbirine kavuşan bu iki deniz, Akdeniz ile Atlas Okyanusu’dur. Allah-ü A’lem!) Rahman-22/531

İNCİL, TEVRAT’I TASDİK EDİCİ OLARAK HZ. İSA AS’A İNDİRİLDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Meryem oğlu İsa’yı, kendisinden önceki Tevrat’ı tasdik edici olarak gönderdik. Ona Tevrat’ı tasdik edici, takvâ sahipleri için de bir hidâyet ve bir nasihat olan İncil’i verdik. Tâ İncil Ehli, Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin! Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar, fâsıkların tâ kendileridir.” Mâide-46,47/115

İNCİLERLE SÜSLENECEKLER

Allah-ü Teâla müjdeliyor: “Orada (cennette) onlar, incilerle süslenirler, altından bilezikler takınırlar, ipekten elbiseler giyerler (de sonsuza değin hiçbir yükümlülük olmadan yaşarlar da yaşarlar!) Hacc-23/333

İNCİRE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İncire yemin olsun ki...Biz, insanı (ruh ve beden itibarı ile) en güzel bir kıvamda yarattık!” Tîn-1/596

İNCİTEN SÖZ SÖYLENMESİNİ ALLAH SEVMEZ

Allah, inciten kötü sözün (sövüp sayma, hakaret vs.) açıktan söylenmesini sevmez. Ancak zulme uğrayan müstesnâ. Ona ruhsat verilmiştir. Bununla beraber Allah’ın her şeyi işittiğini ve bildiğini bilerek haddi aşmamaya dikkat edilmelidir. Nisâ-148/101

İNCİTME SAKIN RESULÜLLAH’I, YOKSA EN ACI AZAP SANA TATTIRILIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O münâfıklardan bazıları, peygamberi incitmek için ‘O herkese kulak veren (safın) biridir!’ derler. (Habibim Ya Muhammed! Onlara) De ki: “Evet, ama hep hakkınızdaki iyi sözlere kulak veren biridir. Allah’a inanır, mü’minlere güvenir, iman edenleriniz için bir rahmettir O!” işte bu Resûlüllah’ı incitenler yok mu? En acı azâp, onlara olacaktır!” Tövbe-61/195

İNDİRMİŞTİR KUR’AN’I GÖKLERDE VE YERDE OLAN TÜM SIRLARI BİLEN ALLAH!

Kur’an’ı göklerde ve yerde gizli kalmış bütün sırları bilen Allah indirmiştir. (Çünki Kur’an, hiç kimsenin bilemeyeceği, tarihin karanlıklarında kalmış, hattâ tarih öncesi şeylerden bahsediyor. Bu gizlilikleri kim bilirse, Kur’an’ı da ancak O indirir.) Allah, Ğafûr’dur, Rahîm’dir. Furkan-6/359

İNFAK, TURNUSOL KAĞIDI GİBİ KİŞİNİN NE MERTEBEDE OLDUĞUNU ORTAYA ÇIKARIVERİR

İnkârcı kâfirlere “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden siz de Allah yolunda sarf edin!” denildiği zaman Mü’minlere şöyle cevap verirler: “Allah’ın dilediği takdirde kendi doyuracağı bir kimseyi, biz mi doyuracağız? Siz ne sapık düşünen kimselersiniz!” Aslında onların izzeti, kuru gürültüden ibaret! Ziya Paşa’nın dediği gibi: “Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz; Şahsın görünür rutbe-i akl, eserinde!” Yâ Sîn-47/442

İNFİTAR SURESİ

82. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 19 âyettir. İnfitâr-0/586

İNİN ORADAN YERYÜZÜNE!

Adem babamız, Havva anamız ile o yasak ağaca yaklaşınca, Allah-ü Teâlâ da emir buyurdu: “Bazınız bazınıza düşman olarak inin bakalım oradan yeryüzüne!” Bakara-36/5

İNKAR EDENLER DAHİ, İBRAHİM AS YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE GEÇİNİP GİDİYORLAR

Allah-ü Teâlâ, Ferman etti: “Ey Halilim İbrahim! Sen:“Allah`a ve Ahiret gününe iman edenleri rızıklandır!” diyorsun. Hatırın için o iman edenler arasındaki inkârcıları, rızıklandıracağım. Onlar, az bir zaman hayattan nasiplerini alsınlar, sonra cehennem azâbına mahkum edeceğim. O varacakları yer, ne kötüdür!” Bakara-126/18

İNKAR EDENLER, KAÇIP DA KURTULAMAZLAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnkâr edenler, sakın öne geçtiklerini (kaçıp kurtulduklarını) sanmasınlar! Şüphe yok ki onlar, Allah’ı âciz bırakamazlar (cezadan kurtulamazlar)! Enfâl-59/183

İNKAR ETMEZ ZALİMLERDEN BAŞKA VİCDAN SAHİBİ, KALBİ AYDINLATILMIŞ HİÇ KİMSE KUR’AN’I

Allah-ü Teâlâ, Kur’an’ın, şüpheye hiç yer bırakmadan, kendilerine ilim nasip edilenlerin kalblerinde bulunan parlak âyetler olduğunu, zalimlerden başka, vicdan sahibi hiç kimsenin O’nu inkâr edemeyeceğini beyan ediyor. Ankebût-49/401

İNKARA KİLİTLENMİŞ MÜŞRİKLERDEN SENİ DİNLEYENLER DE VARDIR

Müşriklerden bazıları, ‘inanmama önyargısı’ ile beraber, Efendimizin sav Kur’an okumasını dinlemeye gelirlerdi. Fakat inanmamaya kilitli geldiklerinden, anlamak istemediklerinden, Allah-ü Teâlâ da bir ceza olarak, kalblerinin üzerine perdeler, kulaklarına da bir ağırlık koydu. Onlar, artık ne kadar mu’cizeler de görseler yine inanmazlar. Hattâ şöyle derler: “Bu Kur’an, evvelkilerin masallarından başka bir şey değil!” Deyin bakalım! En’âm-25/129

İNKARCILAR İÇİN FARK ETMEZ

İnkâr edenleri korkutsan da korkutmasan da fark etmez, mümkün değil inanmazlar. (Bunlar Ebu Cehil, Ebu Lehep gibi kalbi mühürlenmiş muayyen kâfirlerdir. Bütün kâfirler değildir. Aksi halde dini tebliğ emri, mânâsız kalırdı.) Bakara-6/2

İNKARCILIĞIN PSİKOLOJİK BOYUTU

Tarih boyu insanlar dalâlete düşmüş; Allah da merhametinden onlara peygamberler göndermiş. Fakat toplumun eşrâf takımı hep, bu peygamberlere herkesten önce karşı çıkmışlar. Çünki bir şekilde, toplum içinde sözü, sazı dinlenir, saygı gösterilirken bir Allah elçisi gelmesiyle karizmalarının tamamen çizileceğini, sıradan birileri olacaklarını düşünmüşler, nefisleri de bu durumu hazmedememişti. İşin özünde kibir var, ego var, saygı gösterilmesinden duyulan menhûs haz var! Şeytan da bu damarı hep tahrik etmiş: “Senin gibi birisi hiç sıradan birisi olur mu?” diyerek peygamberlere karşı gelmekle gûya o müstekbir eşrâf takımının izzetini (!) korumuştur. Hakka karşı gelmekte hâlâ bu küfrî izzet, devam etmekte, şu fâni dünyada bir hiç uğruna ebedî hayat telef edilmektedir. O kabına sığmayan müstekbir azizlerden (!) kaç tane bilinen var bugün? Hem bilinse ne yazar? O, orada dehşetli azap içinde kıvranırken, bu dünyada birilerinin “ne adammış!” demesinin ona ne faydası var? Gerçekten insan, kendisini telef etmekle ne kadar zalim ve gafletiyle ne kadar câhildir! Mü’minûn-33,38/343

İNKARCIYA BAHANE Mİ YOK? NEYMİŞ, PEYGAMBER MELEKLERDEN OLMALIYMIŞ!

İnkârcılara “Allah’dan başkasına ibâdet etmeyin!” diye önlerinden ve arkalarından peygamberler gelmişti de onlar (inanmamaya bir bahâne olarak): “Eğer Rabbimiz dileseydi (peygamber olarak) üstümüze meleklerini indirirdi. O nedenle biz, sizinle gönderilen şeylerin hepsini inkâr edicileriz!” dediler. Fussılet-14/477

İNSAF DENEN ŞEY, MÜŞRİKTE OLMAZ, SAF OLMAMAK LAZIM

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer onlar (Mekke müşrikleri), sizi ele geçirirlerse size düşman kesilirler; ellerini ve dillerini size kötülükle uzatırlar ve sizin kâfir olmanızı can-u gönülden isterler.” Mümtehine-2/548

İNSAN BEŞER, İŞTE BAZEN BÖYLE DE ŞAŞAR

İnsan bazen öfke ile, bazen cahillikle şerri, tıpkı hayrı istediği gibi ister. Pek aceleci olduğundan işin sonunu düşünmez (hem beşer hem şaşar)! İsrâ-11/282

İNSAN BU! ALLAH’DAN BAŞINA BİR RAHMET GELSE SEVİNİR, AKSİ HALDE NANKÖR OLUVERİR

İnsan bu! Başına Allah tarafından bir iyilik, bir rahmet gelse, sevincinden âdeta kabına sığmaz olur. Her ne vakit ki kendi irâdesi ile, kendi elleriyle işlediği bir günâhdan ötürü başına bir kötülük gelse bir de bakmışsın ki nankörün teki olmuş çıkmış! Şûrâ-48/487

İNSAN BU, BAKIN NASIL DAVRANIR?

Bu Âyet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ, insan tabiatından haber vererek şöyle buyuruyor: “İnsana bir zarar dokunduğu zaman gönülden O’na yönelerek Rabbine yalvar yakar yalvarır. Sonra Allah, içinde bulunduğu sıkıntıdan onu kurtarıp nimetleri ile şâd ettiğinde bir de bakmışsın ki, eski zor günlerindeki yakarışlarını unutmuş da diğer insanları O’nun yolundan saptırmak için Allah’a ortaklar koşar. (Meselâ sebepleri Allah’ın yerine koyar, her şeyi onlarla açıklamaya çalışır.) Ey Habibim şöyle de o tip nankörlere: “İnkârınla biraz oyalanadur bakalım! Nasıl olsa sen, cehennemliklerdensin!” Zümer-8/458

İNSAN MAYMUN OLDU, AMA MAYMUN İNSAN OLMADI

Allah, haddi aşan İsrailoğullarına ceza olarak “Alçak maymunlar olunuz!” dedi ve oldular. Ancak bunların nesilleri devam etmedi. Ama maymunlara “insan olunuz!”emri gelmedi ki, insanlar arasında atası maymun olan olsun! Bakara-65/9

İNSAN OLARAK YARATTIĞIM BEDENE RUHUMDAN ÜFLEDİĞİMDE

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Artık onu (beden yönüyle) insan olarak yaratıp düzelttiğimde ve ona (yarattığım ma’nevî bir varlık olan) ruhumdan (şuurlu kanunumdan) üflediğimde, hemen ona secde ediciler olarak yere kapanın!” Âyette geçen ‘ruhumdan’ tabiri, insanın şerefini yükseltmek makâmında söylenmiştir. Kâ’be’ye ‘Beytullah=Allah’ın Evi’ denilmesi gibi. Yoksa -hâşâ- insan ruhu, Allah’ın bir parçası değildir. Hicr-29/262

İNSAN RABBİNE KARŞI YAMAN BİR HASIM KESİLDİ

“O (Allah) gökleri ve yeri hikmetle, ciddi bir maksatla yarattı. O, müşriklerin koştukları ortaklardan münezzehdir. Nitekim O, insanı bir damla sudan yarattı. Ama o, yaman bir hasım kesiliverdi.” Nahl-3,4/266

İNSAN SÜZME ÇAMURDAN, BALÇIĞIN ÖZÜNDEN YARATILMIŞ VE YARATILMAKTADIR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerime’sinde insanı süzme çamurdan, yani balçığın özünden yarattığını beyân ediyor. Bu beyanda “Âdem” değil, “insan” kelimesi kullanıldığı için çamurdan yaratılanın sadece Âdem babamız değil, belki tüm insanlığın olduğu vurgulanmıştır. Evet, insanlar ne yerse yesin, hattâ et ve süt tüketse de netice itibariyle bitkilere dayanır. Bitkiler de su ile karışmış topraktan, yani çamurdan yaratılır. Dolayısıyla insan da çamurdan yaratılmaktadır. Mü’minûn-12/341

İNSAN YENİDEN DİRİLTİLDİĞİNDE ŞAŞKIN ŞAŞKIN, NE OLUYOR BUNA? DİYECEK!

Kıyamet Günü Yer, insanı bağrından çıkarıp dışarı attığında insan, şaşkın şaşkın: “Ne oluyor buna?” diyecek! Zilzâl-3/599

İNSAN, BİL Kİ, YENİDEN DİRİLTİLECEKSİN, SİNENDEKİ SIRLAR, BİR BİR ORTAYA DÖKÜLECEKTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kabirlerin içindekiler, yeniden diriltilip dışarıya çıkartılacağını, sinelerde bulunan sırların, bir bir ortaya döküleceğini ve o gün Rablerinin, bunların hepsinden haberdâr olduğunu insan bilmez mi?” Bilir! Lâkin pek nankördür! Âdiyât-9,11/599

İNSAN, DEHR SÛRESİ

76. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 31 âyettir. İnsan-0/577

İNSAN, SULB VE TERAİB’DEN ÇIKAN, ATILAN BİR SUDAN YARATILMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde insan, neden yaratıldığına bir baksın (kibri, gururu bıraksın)! O, sulb (belkemiği) ve Terâib (kaburga kemikleri arasındaki uzuvlar) dan çıkan (ve tazyikle) atılan bir sudan (spermden) yaratıldı.” Târık-5,7/590

İNSANI ALLAH, KİREMİT GİBİ PİŞMİŞ ÇAMURDAN YARATTI

Allah-ü Teâlâ, insanı kiremit gibi pişmiş çamurdan yarattığını bildiriyor. Rahman-14/530

İNSANI TOPRAKTAN YARATAN ALLAH, TOPRAĞA GÖNDERECEK, TEKRAR ORADAN ÇIKARACAK!

Allah-ü Teâlâ, sizi topraktan bitki bitirircesine bitirip, yarattı; sonra tekrar (ölümünüzle) oraya gönderecek; sonra da (mahşer günü için) diriltip sizi oradan çıkaracaktır. Nûh-17,18/570

İNSANIN ÖYLESİ DE VAR Kİ

İnsanlar içerisinde öyleleri de var ki, Allah’ın Rızası’nı kazanmak için kendisini ve tüm malını O’nun yolunda fedâ eder. Böylesine de yaşasın o güzel Cennetler! Bakara-207/31

İNSANIN ÜZERİNDE KATETMESİ GEREKEN YEDİ YOL VARDIR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerime’sinde buyuruyor ki: “And olsun! Biz, sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz, yaratılanlardan gâfil değiliz!” (Yedi yol hakkında çeşitli tefsirler yapılmıştır: 1-Tarâik, “yollar” mânâsında bir kelime olduğundan, Allah katından gelen emirlerin geçtiği yollar anlamında “yedi gök” olarak tefsir edilmiştir. 2-Elmalılı Hamdi Yazır(ra), yedi yolun, “yedi idrâk yolu”olduğunu düşünerek bu yolların: a) Görme, b) İşitme, c) Tatma, d) Koklama, e) Dokunma, f) Akıl, g) Vahiy olduğunu söyler. 3-“Allah’dan geldik, tekrar O’na dönücüleriz” fehvâsınca, kulun Allah’a kavuşması için üstüne, katetmesi gerekli çok çetin “yedi yol” konmuştur. Bunlar: 1-Ruhlar Alemi, 2-Ana Rahmi, 3-Dünya hayatı, 4-Kabir=Berzah, 5-Haşir (Mahşerde toplanıp hesap verme), 6-Sırat (cehennem koridorundan geçiş), 7-Cennet, merhaleleridir ki, kul ancak ondan sonra Rabbine kavuşabilir, diye düşünüp tefsir edenler de olmuştur. Allah-ü A’lem!) Mü’minûn-17/341

İNSANIN YARATILIŞ SAFHALARI

Allah-ü Teâlâ, insanın yaratılış safhalarını şu şekilde açıklamıştır: 1-Allah, İlk önce topraktan Hz. Ademi yarattı; 2-sonra herkesi, babasının nutfesinden (sperminden) yarattı; 3-Sonra Ana Rahmi’ne yapışan döllenmiş bir hücreden (zigottan) yarattı; 4-Sonra cenin haline getirdi; 5-Sonra o cenini rûhuna beden yaptı; 6-Sonra da bir bebek olarak anaların karnından dünyaya teşrif ettirdi; 7-Sonra güçlü bir çağa (gençliğe) eriştirdi; 8-Sonra ihtiyarlığa (tekrar zayıflık dönemine) ulaştırdı; 9-Sonra da kimi (ihtiyarlığa ve gençliğe) ulaşmadan, kimi de ulaştığında sizi öldürdü. Umulur ki aklınızı kullanıp düşünürsünüz. Mü’min-67/474

İNSANLAR ADEM VE HAVVA’DAN ÇOĞALIP YAYILMIŞLARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten (Adem’den) yaratan, O’ndan da eşini (Havva’yı) yaratarak yeryüzüne, her ikisinden doğan birçok erkekler ve kadınlar yayan Rabbinizden sakının!” Bu Âyet-i Kerîme ile tüm insanların, bir erkek ve bir dişiden (Adem ve Havva’dan) doğum yöntemiyle çoğalarak dünyaya yayıldığını öğrenmiş oluyoruz. (NOT: “Ve halega minha”âyetindeki “Ha” zamirinin müennes sigası ile gelmesini gerekçe göstererek ilk yaratılanın, Havva vâlidemiz olduğunu, O’ndan da eşinin, yani Adem as’ın yaratıldığını söyleyen yarım hocaların piyasada dolaştıklarına şâhit oluyoruz. Aslında bu iddia, müddeînin Arapçaya vakıf olmadığını, hattâ Kur’an-ı Kerime dahi yabancı olduğunu isbat eder. Zira Âl-i İmrân Sûresi’nin 59. Âyetinde Yüce Allah, “İsa’nın (babasız yaratılması) misâli, Adem’in misâli gibidir. Allah O’nu da (babasız olarak) topraktan yarattı, sonra O’na ‘ol!’ dedi, O da oluverdi.” buyurarak Adem as’ın kesinlikle topraktan yaratıldığını beyân eder bir. İkinci olarak, Arapçada bazı kelimeler, hem müzekker (erkek) hem de müennes (dişi) için ortak kullanılır. Meselâ “kim” mânâsındaki “men”kelimesi, hem müzekker hem de müennes için ortak kullanılır. “Nefs” kelimesi de ortak kullanılan kelimelerdendir. “Nefs” kelimesi yerine, müennes bir zamir olan “Ha”nın kullanılması, “Nefs”in zaaflarla donatıldığını, yani hilkatinda zayıflık olduğunu vurgulamak içindir. Erkeğe nisbeten kadının, lihikmetin fiziken zayıf olması hâsiyetiyle, “Nefs” kelimesine dişi adılı “Ha” zamirinin kullanılması, gayet mantıkîdir ve beliğdir.) Nisâ-1/76

İNSANLAR PEYGAMBERLERE KULAK ASMAZLAR DA BELA GELİNCE AKILLANIVERİRLER

Nerede ibret almak o insanlarda? Peygamberler gelir, hakikatları apaçık beyan eder de O Kutlulara kulak asmazlar. İllâ ki, bir musibet mi gelecek? Ama o zaman da iş işten geçer. Duhân-13/495

İNSANLARIN ÇOĞU ÖLÇÜ OLARAK ALINMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer ‘yeryüzündeki insanların çoğu böyledir’ diye onlara uyacak olursan, onlar Seni Allah’ın yolundan saptırırlar.” (‘Çoğunluğun tabi olduğu yol doğrudur’ diye o yola takılıp gidinilmez! Doğru yol, Allah’ın vaz’ettiği yoldur. Ölçü, çoğunluğun tabi olduğu değil; Allah’ın koyduğu ölçüdür!) En’âm-116/141

İNSANLARIN EKSERİSİ, NİÇİN İMAN ETMEZLER DERSİNİZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsanların ekserisinin kendilerine hidâyet geldiği halde iman etmemelerinin başlıca sebebi: ‘Allah bula bula bir insan mı seçip halka peygamber olarak gönderdi?’ demeleridir.” İsrâ-94/290

İNSANLARIN TÜMÜ ALLAH’IN BİLGİSİ DAHİLİNDE KAYITLIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “And olsun ki Biz, sizden önden gidenleri de (ölüp gitmişleri de), geri kalanları da (henüz doğmamışları da) pek iyi biliriz.” Yani her şey, Allah’ın bilgisi dâhilinde kayıtlıdır. Hicr-24/262

İNSANLIĞIN TÜMÜ O KIYAMET GÜNÜNDE MAHŞER YERİNDE BİRARADA TOPLU OLACAKLARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Onlara şöyle denilir): Bu gün, (Hak ile bâtılı) birbirinden ayıran karar günüdür. Sizi de, önce gelip geçmiş insanların tümünü de biraraya topladık!” Mürselât-38/580

İNSANLIK YOK EDİLEREK YERLERİNE BAŞKA YARATIKLAR GELİR Mİ?

Evet, Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Görmedin mi ki Allah gökleri ve yeri hikmetle ve ciddi bir maksat için yaratmıştır. Eğer dilerse, sizi (bu ciddi maksadı kavrayamamanızdan ötürü helâk edip) giderir de yerlerinize (insan veya başka yaratıklardan) yepyeni yaratıklar getirir. Ve bu Allah’a göre zor bir şey değildir.” İbrahim-19,20/257

İNŞAALLAH DEMEZSEN ÖYLE OLUR İŞTE!

Eski kavimlerden azgın ve şımarık bir topluluk, sanki garanti altına alınmış gibi bildiklerinden sabah erkenden bahçelerinin mahsûlünü devşireceklerine dair yemin etmişler, fakat (inşaAllah demeyerek) Allah’ın iznine bağlamamışlardı. Allah, onlar uykuda iken gönderdiği bir ateş âfeti ile bahçelerini siyah kül haline getiriverdi de âfete bakakaldılar! Kalem-17-20/564

İNŞİKAK SURESİ

84. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 25 âyettir. İnşikâk-0/588

İNŞİRAH SURESİ

94. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 8 âyettir. İnşirâh-0/596

İNTİKAM ALACAĞIM, DİYOR ALLAH, DİNİ NASİHATLARA SIRTINI DÖNENLERDEN

Allah-ü Teâlâ, kendisine dini nasihat edildiği halde sırtını dönüp hiç oralı olmıyanlardan daha zalim birinin olmayacağını ve bu kişileri Ahirette cezalandırmak suretiyle intikam alacağını beyan ediyor. Secde-22/416

İNTİKAM ALACAĞIZ O AZABA MÜSTEHAK OLANLARDAN, SEN YAŞASAN DA YAŞAMASAN DA!

Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Biz, Seni vefat ettirip yanımıza alsak da (onların yaptıkları yanlarına aslâ kâr kalmayacak ve) müstehak oldukları azâbı onlara taddırarak mü’minlerin intikâmını alırız. Yahut onlara va’d ettiğimiz azâbı, Sen hayattayken de onlara gösteririz. Çünki Biz, her zaman onların üzerine muktedir olanlarız.” (Bu Ayetten şu hüküm rahatlıkla çıkar: Resûlüllah’ın dâvâsı olan İslâmiyet’i kim yok etmek ister, kim o dine zarar verirse, kıyamete kadar Resûlüllah’ın hayatta olmadığı dönemlerde dahi Allah, o dinin müntesipleri mü’minlerin intikamını o zalimlerden alır.) Zuhruf-41,42/491

İNTİKAM ALDIĞINI SÖYLÜYOR ALLAH, PEYGAMBERLERE YALANCI DEYİP REDDEDENLERDEN

İnsanlar, peygamberlere ne vakit ki, karşı çıkmışlar ve inananları yok etmeye çalışmışlarsa, Allah da mü’minlerin intikamını, mü’minler adına o zalimlerden aldığını beyan ediyor. Peygamberlerle uğraşanların âkıbetleri hep berbat olmuştur. Son peygamberden sonra O’nun misyonunu devam ettiren Vâris-i Nebi ile mücadele edenlerin âkıbetleri de aynı şekilde berbat olmuştur. Çünki bu bir ilâhî kanundur. Zuhruf-25/490

İNTİKAM SAHİBİDİR ALLAH

Allah Azîz’dir, İntikam Sahibidir (Kâfir ve münâfıkların işledikleri cürümlerini, yanlarına kâr bırakmaz)! Âl-i İmrân-4/49

İNTİKAMINI ALLAH SENİN YERİNE ALIR, DERT ETME KENDİNE! ZİRA O, AZİZ-ÜN ZÜN TİGAM’DIR!

Ey mağdur mü’min! Zalimlerden Allah senin intikamını alır, hiç dert edinme! Zira Allah, Aziz-ün zün tigâm’dır. Yani hiç kimse ona zerre kadar zarar veremez, O ise isterse istediğinden anında (mağdur kulunun) intikamını hemen alıverir! Zümer-37/461

İPEK ELBİSE CENNET GİYSİSİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Orada (cennette) onların giyim kuşamları ipektendir!” Hacc-23/333

İPİNE SIMSIKI SARILIN ALLAH’IN, HEM DE HEPİNİZ, TOPTAN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Hepiniz, toptan Allah’ın ipine (Dinine) sımsıkı sarılın ve fırka fırka (parti parti) olarak birbirinizden ayrılmayın!” Âl-i İmrân-103/62

İPLİĞİNİ BÜKÜP EĞİRDİKTEN SONRA ÇÖZEN AHMAK KADIN GİBİ OLMAYIN!

“Sayıca, nüfuzca veya malca üstünlüğü istismar ederek güç zehirlenmesine tutulup yeminlerinizi aranızda bir aldatma ve işi bozma sebebi kılmayın! Böyle yaparsanız ipliğini sağlamca büküp eğirdikten sonra çözen, böyle yapınca da bütün emeklerini boşa çıkartan ahmak kadın gibi olursunuz. Allah, sizi bununla (sözünüzü yerine getirmekle veya nüfuz ve servet çokluğuyla) ancak imtihan eder. Kıyamet günü de hakkında ihtilâfa düşmüş olduğunuz şeyleri size açıklayacaktır.” Nahl-92/276

İRADE TUTULMASINA MA’RUZ KALDI MI DENİR BUNA?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir ceza olarak azâbımız geldiğinde, hiç olmazsa iman edip yalvarsalardı ya! Fakat kalbleri katılaştı ve şeytan onlara yaptıklarını süsleyip, câzip gösterdi.” İrâde tutulması denir herhalde buna! En’âm-43/131

İRADE-İ CÜZ’İYE

Allah, insana irade-i cüz’iye verdiği için aralarında ihtilaf ettiler. Bakara-253/41

İRADE-İ CÜZ’İYYEYİ GÖRMEZLİKDEN GELEREK SIYRILAMAZSINIZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Müşrikler diyecekler ki: ‘Eğer Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız, şirk koşmaz, hiçbir şeyi de (kendimize) haram kılmazdık!’ Onardan öncekiler de azâbımızı tadıncaya kadar (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı. De ki: ‘yanınızda herhangi bir belge, bir bilgi varsa hemen ortaya çıkarıp koyun! (İrade-i cüz’iyyeyi görmezlikten gelerek böyle demekle işin içinden sıyrılıp kurtulamazsınız.) Siz, kuru bir zanna tabi olarak sadece yalan söylüyor ve kafadan atıyorsunuz. En mükemmel delil Allah’ındır. Evet, O dileseydi hepinizi doğru yola koyardı. (Ama O, sizi imtihan etmek için kendi irâdenize bıraktı.)” En’âm-148,149/147

İRADE-İ KÜLLİYYE

İrade-i Külliyye, Allah’a ait irade demektir ki, “Allah dilediğini yapar!” âyetinden bunu anlıyoruz. Bakara-41/253

İREM ŞEHRİ SAHİPLERİNE Kİ, O ZAMANDA BENZERİ OLMAYAN BİR ŞEHİRDİ, NASIL AZAB ETTİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O, bir benzeri olmayan (sütunlar üzerine kurulmuş lüks ve görkemli yüksek binalarla dolu) direkli İrem şehrinde yaşayan Âd halkını, görmedin mi Rabbin nasıl azâb etti?” Fecr-6,8/592

İRİN YİYECEK OLAN KİMSE DE KİM OLA?

Bu dünyada Allah’a inanmayan, şirk günahını işleyen, büyük hata irtikap eden mücrim, o günde (Ahirette, cehennemde) iğrenç irinden başka bir şey yemez! Ona orada (yardım edecek) yakın bir dost da yoktur. Hâkka-35,37/567

İRİNLİ, KANLI SU, KİMLERE İÇİRİLECEK DERSİNİZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Her inatçı her zorba zalimin eninde sonunda varacağı yer cehennemdir. Orada kendilerine kanlı, irinli su içirilecek, yutmaya çalışacaklar ama boğazlarından geçiremeyeceklerdir.” İbrahim-16/256

İRŞAD DÜNYASINA, VAHİY ULAĞI MELEKLERE, PEYGAMBERLERE VE MÜRŞİTLERE YEMİN OLSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem (tövbekârları) ma’zur kılmak ya da (günahkârları) uyarmak ve korkutmak için (ilgililere) Zikr (vahy) bırakanlara (ulaştıranlara) yemin olsun!” Vahyi (ilham dahil) melekler peygamberlere, peygamberler başta mürşitler olmak üzere herkese, mürşitler de insanlara ulaştırırlar. İşte bu iletişim, Allah katında kıymet kazanmıştır ki, Allah bu iletişim ashabına yemin ediyor. Mürselât-5,6/579

İRŞAD EHLİ, GİTTİĞİ YERLERDE TERSLENECEĞİNİ, ÇİLELERE MARUZ KALACAĞINI BİLMELİ

Şeytanın en korktuğu şey, Hak Din’in gönüllerde kabul görmesidir. Onun için o mel’un, bütün tahşidatını ve silahlarını buna engel olmak için kullanır. Havârilerin Antakya’ya geldiklerinde, terslenmelerinin altında aslında şeytanın bu korkusu yatar. O,boş durmayıp halkı dürterek bu da’vete karşı çıkmalarını sağlamaya çalışmıştır ve sağlamıştır da. Tarihte bu hep böyle olmuştur, bugün de böyle olmaktadır. Mürşid ekibi nereye gitse, önce bir reaksiyonla karşılaşır. Bunu önceden bilerek hazırlıklı olmalı ve irşad edilecek memlekete önceden başka amaçlarla gidip halk arasında kendini sevdirmeli ve kabul ettirmeli, sonra irşad vazifesine başlamalıdır. Yani önce temsil, sonra tebliğ vazifesi gelmektedir. Gayrı müslim memleketinde bir gayri müslimin kapısını çalarak kapıya çıkana: “Bu bir tebliğdir, Hak Din İslâm’dır, kabul eden cennete, etmeyen cehenneme gidecektir. Ben vazifemi yaptım, ister kabul et, ister etme!” demekle kimse müslüman olmaz! Hattâ olacaklar da ürkütülür. Halbuki yapılacak olan şey, güzel İslâm ahlâkını yaşamaktır. Yâ Sîn-15/440

İRŞAD EKİBİNE SAHİP ÇIKILMASI GEREKTİĞİNİ ANLIYORUZ

Hz. İsa as’ın elçileri olan Havâriler, Antakya’ya gelmişlerdi ki halk tarafından fenâ terslenmişler, hattâ taşlanarak öldürülecekleri tehdidini almışlardı. Bu elçilere sadece esas mesleği marangozluk olan Habib-i Neccar sahip çıkmıştı. Bu sahip çıkışı, taşlanarak şehid edilmesiyle neticelenmişti. Lâkin bu sahip çıkışın Ahiretteki mükâfatı da Allah-ü Teâlâ’nın O’na sahip çıkması ve O’nu cenneti ile taçlandırması sûretiyle noktalandı. Hangi zor ortamda olursa olsun beldemize bir Hak irşad ekibi gelirse onlara sahip çıkmalı, onların iâşe, ibâte ve emniyetleri sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, sahip çıkanlara Allah da sahip çıkacaktır. Yâ Sîn-20/440

İRŞAD VE NASİHAT DİNİMİZİN OLMAZSA OLMAZIDIR, SON NEFESE KADAR DEVAM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Resûlüm! (Onlar kulak verseler de vermeseler de) Sen irşâd ve nasihatine devam et! Sen Rabbinin nimeti hakkı için kâhin de değilsin, deli de değilsin!” Tûr-29/523

İRŞAD’DA KALBİ İMANA YATKIN OLANLARLA MEŞGUL OLUNMALI, VAKİT KAYBEDİLMEMELİ

Allah-ü Teâlâ, Efendimize hitaben: “Sen ancak Zikr’e (Kur’an Hakikatlarına) tabi olan, görmediği halde Rahman’dan çekinen kimseyi uyar! O’nu mağfiret ve güzel bir mükâfatla (cennetle) müjdele!” buyurmakla irşad ve tebliğde metodun, bilhassa kibirli ve inatçı kimselere takılıp kalınmamasını, zamanın heder edilmemesini, kalbi imana yatkın, işi ciddiye alan, önyargısız ve söylenene kulak veren insanlarla meşgul olunmasını bizlere tavsiye ederek yol göstermektedir. Yâ Sîn-11/439

İRŞADA MUHTAÇ BİRİSİNİN TALEBİ, SAİR MEŞGALELER NEDENİYLE REDDEDİLEMEZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Fakat Allah’dan korkarak (O’na saygı duyarak) ve koşarak (şevkle) Sana gelenle (Ümm-i Mektûm ile) Sen ilgilenmiyorsun! Hayır, böyle yapma! Çünki bu (âyetler), bir nasihattır. (Sen herkese ulaştır, zira) artık dileyen ondan (nasihat dersini) alır.” Buradan çıkan ders: Kur’an Hakikatları dersini almak arzusunda olan herkese, bu hakikatları ulaştırmak öncelikli bir vazifedir, bir vecibedir. Abese-8,12/584

İRTİDAT: HİDAYETE ERDİKTEN SONRA SAPITANIN HALİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim hidâyete erdikten sonra Resûlüllah’a muhâlefet eder, mü’minlerin yolundan başka bir yola tâbi olursa, Biz de onu, döndüğü yolda bırakırız ve kendisini cehenneme atarız! Orası, ne kötü bir varış yeridir!” Nisâ-115/96

İSA (AS)

İsrailoğullarının en son peygamberidir. Beş büyük peygamberden biridir. Allah O`nu babasız yaratmıştır. Kendisine İncil-i Şerif verilmiştir. Kur`an-ı Kerim’de her peygamber kendi adıyla zikredilirken O, Meryem oğlu İsa olarak zikredilir. Bu, Hıristiyanların “Allah`ın Oğlu” inançlarını iptal mânâsında “Hayır! O, Meryemin Oğlu`dur”demektir. Hz.İsa`yı çarmıhta öldürmelerine teşebbüs etmeleri karşısında Allah, O sevgili kulunu, o zalimlere bırakmayarak göğe yükseltmiştir. Ahir zamanda Yeryüzü`ne tekrar geleceği Hadis-i Şerif’te bildirilmiştir. Ruh-ul Kudüs (Cebrail as) ile desteklenmiştir. Bakara-87/12

İSA AS DA HERKES GİBİ ÖLECEK VE KIYAMET GÜNÜ DİRİLECEK

“...Doğduğum gün de, öleceğim gün de, dirileceğim gün de Beni mübârek kıldı.” Âyet meâlinden anlıyoruz ki İsa as, herkes gibi ölecek! Şu anda gökte, gök şartlarına uygun bir vücûd-u necmî hâlinde yaşayan İsa as, yeryüzüne inecek (veya inmese de bulunduğu yerde) ölümü tadacaktır. Çünki O da, bizim gibi bir beşerdir. Meryem-33/306

İSA AS GÖĞE YÜKSELTİLDİ

Yahudilerin bu tuzak ve hilelerine karşı Allah, İsa as’a şöyle buyurdu: “Ey İsa! 1-Seni (kıyamete yakın) vefat ettirecek olan Benim! 2-Seni kendi nezdime (göğe) yükseltecek olan Benim! 3-Seni o inkârcıların iftirâlarından kurtarıp temize çıkaracağım! 4-Sana tabi olanları kıyamete kadar kâfirlere üstün kılacağım! 5-Dönüşünüz Bana olup, o vakit aranızda hükmü Ben vereceğim! 6-İnkâr edenleri hem dünyada (sürgünle) hem de Ahirette şiddetli bir azap ile cezalandıracağım, onları bu azaptan kurtaracak olanlar da bulunmayacaktır! Âl-i İmrân-55,56/56

İSA AS HAKINDA ŞÜPHE VE TARTIŞMAYA GİRMEYİN, KUR’AN’A KULAK VERİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Resûlüm!) Ehl-i Kitabın hakkında şüphe ve tartışmalara girdikleri Meryem Oğlu İsa konusunda gerçeğin tâ kendisi olan Allah’ın sözü budur!” (Allah’ın sözüne kulak verin!) Meryem-34/306

İSA AS HAKKINDA ANLATILANLARIN DOĞRUSU, KUR’AN’IN ANLATTIĞIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte işin (İsa as hakkında anlatılanların) gerçeği, bu Kur’an’da anlatılanlardır.” Âl-i İmrân-62/57

İSA AS HAKKINDA GRUPLAR BİRBİRLERİNE DÜŞTÜLER

“İsa as hakkında gruplar (Hıristiyanlarla Yahudiler veya Hıristiyanlar arasındaki fraksiyonlar) kendi aralarında ihtilâfa düştüler. (İçlerinde tevhid inancına (Allah’ın tek olduğuna) sâhip olanlar olduğu gibi; teslis akidesine (baba, oğul, rûh-ül kudüs tarzında üçlemeye, hatta politeizme (çok tanrıcılığa) inananlar da görülür.) Artık Büyük Duruşma’nın yapıldığı hesap günü geldiğinde o kâfirlerin vay haline!” Meryem-37/306

İSA AS İSRAİLOĞULLARINA ŞÖYLE DEDİ

İsa as, İsrailoğullarına şöyle dedi: “Ey İsrailoğulları! Ben, size Rabbiniz tarafından bir mu’cize ile peygamber olarak gönderildim. Ben, benden önce gönderilen Tevrat’ı tasdik ediciyim. Ben, Tevrat’ta haram kılınan bazı şeyleri (sığır ve koyunların iç yağı, deve eti gibi şeyleri) size helâl kılayım diye geldim. Ben, size Rabbinizden bir mu’cize getirdim; şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin Rabbinizdir. Artık Allah’dan sakının, O’na ibâdet edin ve bana da itaat edin! Bu, dosdoğru bir yoldur!” Âl-i İmrân-49,51/55

İSA AS SADECE BİR PEYGAMBERDİR!

Meryem oğlu İsa Mesih as, sadece bir peygamberdir. Nitekim O’ndan önce de birçok peygamberler gelip geçmiştir. Mâide-75/119

İSA AS ŞÖYLE DEDİ: ALLAH BENİM DE RABBİM, SİZİN DE RABBİNİZDİR!

“İsa as, (hakkında yanlış düşünenlere karşı şöyle dedi): “Allah Benim de Rabbim (babam değil), sizin de Rabbinizdir. Öyle ise sadece O’na ibâdet edin! İşte dosdoğru yol budur!” Meryem-36/306

İSA AS, BANA YARDIM EDECEK KİM VAR? DEMİŞTİ

Ne zaman ki İsa as, karşısındakilerin kötü niyetini, küfürleri sebebiyle kendisine suikast düzenleyerek öldüreceklerini anladı, şöyle dedi: “Allah’a giden yolda Bana yardım edecek kim var?” Havâriler haykırdılar: “Biz varız! Biz Allah’a iman ettik, Sen de şâhit ol!” Allahım! Biz de o onbir Havârinin kahramanlıklarına şâhidiz! Âl-i İmrân-52/55

İSA AS, HER İNSAN GİBİ YEMEK YERDİ

Her ikisi de (Hz. İsa ile annesi Hz. Meryem, diğer insanlar gibi) yemek yerlerdi. (Halbuki ihtiyaç sebebiyle yiyip içenlerden İlâh olmaz!) Mâide119/75

İSA AS, KENDİNDEN SONRA GELECEK BİR PEYGAMBERE İŞARET EDİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İsa, mu’cizelerle, açık açık delillerle onlara gelince şöyle dedi: ‘Ben size hikmet getirdim, bir de üzerinde ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. Allah’dan sakının ve Bana itaat edin! Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir, yalnız O’na ibâdet edin, dosdoğru yol budur!’”(İsa as’ın ‘Ben size ihtilafa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak için geldim’ demesi, diğer kısmını Benden sonra gelecek olan peygamber açıklayacaktır demektir. O’ndan sonra gelen Peygamber de bizim Peygamberimiz olmuştur.) Zuhruf-63,64/493

İSA AS, KIYAMET GÜNÜ EHL-İ KİTAP ALEYHİNDE ŞAHİTLİK EDECEKTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet günü, (kulum İsa) Kendisine iman etmeyen Yahudilerin ve kendisini tanrılaştıran Hıristiyanların aleyhinde şâhitlik edecektir.” Nisâ-159/102

İSA AS’A ALLAH-Ü TEALA BAŞKA NE DEDİ?

Allah-ü Teâlâ: “Ey Meryemoğlu İsa! İnsanlara: “Beni ve annemi Allah’dan başka iki tanrı edinin! diyen Sen misin?” diye sorguladığında İsa dedi ki: “Ya Rabbi! Sen noksan sıfatlardan münezzehsin! Benim için hak olmayan bir şeyi söylemem, Bana yakışmaz! Eğer onu söylediysem ma’lumundur elbet! Benim nefsimde olanı Sen bilirsin; fakat Ben, Senin Zat’ında olanı bilemem! Bütün gaybları, hakkıyla bilen ancak Sensin! Sen ne emrettinse Ben onlara, bundan başka bir şey söylemedim. Dediğim hep şu idi: “Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin! Ya Rabbi! Ben aralarında olduğum müddetçe onları gözetiyordum. Fakat vakta ki Sen, Beni aralarından tutup aldın, onları hakkıyla gözetleyici Sen kaldın. Sen, her şeye hakkıyle şâhit olansın! Eğer onları cezalandırırsan, şüphe yok ki onlar, Senin kullarındır. Onları affedersen, Azîz-ü Hakîm Sensin!” Mâide-116,118/126

İSA AS’DAN SONRA NİCE FIRKALAR ÇIKTI VE ARALARINDA AYRILIĞA DÜŞTÜLER

İsa as, kavminin ihtilâfa düştüğü bazı meseleleri açıkladı ve bazılarını da kendisinden sonra gelecek Peygambere bırakmıştı. Lâkin O’ndan sonra ayrılığa düştüler ve aralarından nice fırkalar çıktı. Artık gayet acı bir günün azabından o zulmedenlerin vay haline! Onlar farkında değilken kıyametin ansızın başlarına gelivermesini mi bekliyorlar? Zuhruf-65,66/493

İSA AS’I ALLAH, KENDİ KATINA YÜKSELTTİ

Allah-ü Teâlâ: “O’nu (Hz. İsa’yı) kesinlikle öldürmediler. Bilakis Allah, O’nu kendi Katına yükseltti. Allah Azîz ve Hakîm’dir.”buyurmaktadır. Nisâ-157,158/102

İSA AS’I ÖLDÜR(E)MEDİLER DE AS(A)MADILAR DA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yahudiler, İsa as’ı astık ve öldürdük dediler. Oysa İsa’yı öldür(e)mediler de as(a)madılar da! Öldürülen başkası idi, lâkin kendilerine O’na (İsa’ya) benzer gösterildi.” Nisâ-157/102

İSA AS’IN DURUMU AYNEN ADEM AS’IN DURUMU GİBİDİR

Allah, Hz. İsa as’ı babasız olarak Meryem Vâlidemizden yarattı. Hz. Adem as’ı da babasız ve anasız olarak topraktan yarattı. Yani sebepler, Allah’ın umumî bir kanunu olduğu gibi, Allah’ın “dilediğinde sebepsiz olarak da yaratır!” gibi husûsî bir kanunu vardır. Hz. İsa ve Hz. Adem işte böyle Allah’ın husûsî kanunu ile yaratılmışlardır. Âl-i İmrân-59/56

İSA AS’IN YERYÜZÜNE İNECEĞİNE İŞARET EDEN AYET-İ KERİME

Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Şüphesiz O (İsa’nın Ahir zamanda yeryüzüne gönderilişi), kıyamet için gerçekten bir beyandır(bir alâmettir); sakın onda şüpheye düşmeyin ve Bana (şeriatıma) tabi olun! Doğru yol budur.” Zuhruf-61/493

İSA MESİH’E İNSANLARIN BİR KISMI, HIRİSTİYANLAR, İNANDI, BİR KISMI, YAHUDİLER, İNANMADI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Meryem oğlu İsa: ‘Allah’a (O’nun dinine hizmette) yardımcılarım kimlerdir?’ dediğinde Havarîler (İlk Hıristiyanlar): ‘Biziz!’ dediler de iman ettiler. Diğerleri (Yahudiler) inkâr ettiler (de İsa as’ı çarmıha germeye kalkıştılar). Neticede Biz de iman edenleri (O onbir kişi olan Havârîyi), düşmanlarına (Yahudilere) karşı destekledik de onlar, ötekilere gâlip geldiler. (Yani Havârîlerin can siperâne gayretleri ile Roma İmparatorluğu, Hıristiyan oldu da Filistin’deki Yahudileri târumâr ettiler.) Saff-14/551

İSA’YA AS ALLAH-Ü TEALA KIYAMET GÜNÜ NELER SÖYLEYECEK?

Allah-ü Teâlâ, kıyamet günü bütün peygamberlerini topladığında İsa (as)’a da şunları buyuracak: 1-Ey Meryem Oğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! 2-Sana Ruh-ul Kudüs (Cebrâil) ile kuvvet vermiştim. 3-Beşikte iken de yetişkin halde de insanlarla konuşuyordun. 4-Sana kitabı (yazı yazmayı şeklinde de anlayabiliriz), hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. 5-İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor, sonra içine üflüyordun, o da benim iznimle kuş oluveriyordu. 6-Sen, Benim iznimle anadan doğma körün gözünü açıyordun. 7-Sen, Benim iznimle abraşı (teni alacalıyı) iyileştiriyordun. 8-Sen, Benim iznimle ölüleri kabirlerinden diri olarak çıkarıyordun. 9-Hani İsrailoğullarının Seni öldürme suikastlarını Senden def etmiştim. 10-Kendilerine apaçık mu’cizeler getirdiğinde onların kâfir olanları: “Bu, besbelli bir büyüden başka bir şey değil!” demişlerdi (de Seni ve Havârilerini, şerlerinden korumuştuk.) Mâide-110/125

İSAR HASLETİ, ALLAH-Ü TEALA TARAFINDAN ÖVÜLMÜŞTÜR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendilerinde bir sıkıntı (bir ihtiyaç) olsa bile Onlar (Ensâr-ı İzâm), o kardeşlerini (Muhacir-i Kirâm’ı) kendi nefislerine tercih ederler.” Evet bizler de kendimizi müslüman sayarsak, Ensâr gibi olmalıyız! Haşir-9/545

İSEVİLERİN KALBLERİNE ALLAH ŞEFKAT VE MERHAMET YERLEŞTİRMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ, “...O’na (Hz. İsa as’a) tabi olanların kalblerinde bir şefkat ve bir merhamet kıldık” buyurmaktadır. Hadîd-27/540

İSHAK AS’IN DOĞUMUNU MÜJDELEMEYE GELEN MELEKLERLE İBRAHİM AS’IN MUHAVERESİ

Aslında Lût kavmini helâk etmek üzere vazifelendirilmiş meleklerden bir grup, aynı zamanda İbrahim as’a da bir oğlan (İshak as) müjdelemek için insan sûretinde gelip misafir olmuşlardı. İbrahim as’a şöyle dediler: “Doğrusu biz, bu şehrin halkını imhâ edeceğiz. Çünki oranın halkı, işi iyice azıtan zalim kimseler oldular.” İbrahim as onlara şöyle dedi: “Ama orada Lût var!” Melekler cevaben: “Orada bulunanları biz, pek iyi biliyoruz, O’nu ve ailesini mutlaka kurtaracağız; ancak karısı hâriç; zira o, inkârı sebebiyle geride kalıp helâk edilenlerin arasında olacak!” dediler. Ankebût-31,32/399

İSHAK İLE DE MÜJDELEDİK İBRAHİM’İ

Allah-ü Teâlâ, İbrahim as’ı emrine sadâkatından dolayı hem ciğerpâresi İsmail’i kurban etmekten muaf tuttu, hem de salihlerden bir peygamber olacak ikinci bir oğul olarak İshak’ı müjdeledi. (Buradan kesinlikle anlıyoruz ki Hz. İsmail, Hz. İbrahim’in kurban etmek istediği büyük oğludur. Hz. İshak’ın oğul olarak müjdelenmesi, bu kurban etme hadisesinden sonra olmuştur. Yahudi ve Hıristiyanların “kurban edilecek çocuk Hz. İshak idi” demeleri gerçeği yansıtmamaktadır. Ayrıca Peygamber Efendimizin sav, “Ben iki zebihanın (kurbanlığın) oğluyum!” demesi, kurban edilecek çocuğun kesinlikle Hz. İsmail olduğunu isbat eder. İki zebihadan birisi Hz. İsmail -ki Efendimizin atasıdır- ikincisi de Kendi babası Hz. Abdullah’dır. Abdülmuttalip, O’nu kurban etmek için Allah’a adakta bulunmuştu, sonra O’nun yerine 100 deve kurban edildi de kurtuldu.) Sâffât-112/449

İSHAK VE YAKUB’U O’NA İHSAN ETTİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz O’na (İbrahim’e) İshak ve (İshak’ın oğlu)Yakub’u ihsan ettik ve her birine doğru yolu gösterdik. Daha önce de Nuh’a ve O’nun (İbrahim’den sonra gelen) neslinden Davud’a, Süleyman’a, Eyyub’a, Yusuf’a, Musa ve Harun’a da doğru yolu gösterdik. Biz iyilik edenleri işte böyle mükâfatlandırırız!” En’âm-84/137

İSHAK’A DA İBRAHİM’E DE FEYİZ VE BEREKET VERDİK

Allah-ü Teâlâ, İbrahim as ve oğlu İshak as’a feyiz ve bereket verdiğini, nesillerinden iyilik edenlerin de nefislerine zulmedenlerin de geleceğini bu Ayet-i Kerimesi’nde haber veriyor. Sâffât-113/449

İSLAM BÜTÜN DİNLERİN HEPSİNE ÜSTÜN KILINACAKTIR!

“Müşrikler hoşlanmasa da, onu (İslam’ı) dinlerin hepsine üstün kılmak için, Resûlünü hidâyet ve Hak din ile gönderen O(Allah)dır.” Tövbe-33/191

İSLAM DİNİ İLE ŞEREFLENDİKTEN SONRA OMUZUM YAMIZIM DİYEREK KEM KÜM EDİLMEZ!

İnsanlardan İslâm dâvetini kabul ettikten sonra ileri geri konuşmanın, omuzum yamızım diyerek kem küm etmenin yeri ve bu itirazların, tenkitlerin Allah katında hiçbir değeri yoktur. Bu tür davranışlar, kalbde nifak taşımanın dışa vurmuş tezahürleridir. Bu tür talihsizlere Allah’ın gazabı ve azâbı vardır. Şûrâ-16/484

İSLAM DİNİ İLE ŞEREFLENMEK İÇİN İLK ADIM, KİŞİNİN ALLAH’A YÖNELİK HALDE OLMASIDIR

Allah dilediği kimseyi dinine seçer ve kendisine yönelen kişiyi de ona hidâyet eder. Evet, İslâm ile müşerref olmak her kişiye nasip olmaz. Nasib olması için kişinin, Allah’a yönelik bir hâlet-i rûhiyede olması gerekmektedir. Bu rûhî taraftarlığı onun hidâyetine vesile olur da Allah ona hidâyet eder. Şûrâ-13/483

İSLAM DİNİ RABBİNİN DOSDOĞRU BİR YOLUDUR

Allah-ü Teâlâ buuruyor: “Bu (İslâm Dini), Rabbinin dosdoğru bir yoludur. İbret alacak bir kavim için âyetleri, iyice açıkladık.” En’âm-126/143

İSLAM DİNİ, BÜTÜN DİNLERE ÜSTÜN KILINAN BİR DİNDİR

Bu Âyet-i Kerime, İslâm Dini’nin bütün dinlere üstün kılındığına şehâdet eder: “ O (Allah) ki, bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü hidâyet (Kur’an) ve Hak Din ile gönderdi. Buna şâhit olarak da Allah’ın (Kendisi) yeter!” Fetih-28/513

İSLAM DİNİ, İBRAHİM AS’IN HANİF DİNİ İLE ÖRTÜŞÜR

Allah-ü Teâlâ: “Haydin öyleyse babanız İbrahim’in milletine ve yoluna! Bundan önceki (kitaplarda) da, bu Kur’an’da da, size Müslüman adını veren O’dur (Allah’dır)” buyuruyor. Buradan Hz. İbrahim as’ın dini olan Hanîf Dini’nin, İslâm Dini ile örtüştüğünü, farklılığın olmadığını, sadece İslâm’ın, gelişen insanlığa parelel en gelişmiş bir Hanîf=İslâm Dini olduğu anlaşılıyor. Hacc-78/340

İSLAM DİNİNE KARŞI ÇIKIP MÜCADELE EDENLER, KIYAMET GÜNÜ HÜKMÜ ALLAH VERECEKTİR

Allah-ü Teâlâ bu âyetinde yeni din olarak gelen İslâm’a muhâlefet ederek mücâdele eden gayr-i müslimlere hitâben: “Kıyamet günü üzerinde ihtilâf ettiğiniz konularda aranızdaki son hükmü, Allah verecektir” buyurarak peygamber Efendimizle mücâdele etmelerinin gereksiz olduğunu beyân ediyor. Hacc-69/339

İSLAM DİNİNİ, DİĞER DİNLERE ÜSTÜN KILMAK İÇİN ALLAH, RESULÜNÜ GÖNDERMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Allah ki, Resûlünü (Hz. Muhammed’i), müşrikler hoşlanmasa da diğer bütün dinlere üstün kılmak için hidâyet ve Hak Dîn ile gönderendir.” Saff-9/551

İSLAM DÜŞMANLARIYLA DAHİLDE KAVGAYA TUTUŞMA, GÜZEL BİR ŞEKİLDE ORTAMI TERKET!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların (müşriklerin) söylediklerine sabret; onları güzel bir ayrılışla terket!” Bu âyetten şunu anlıyoruz: Müşrikler, mügalata çıkararak havayı bulandırırlar, bu havada Hak tecelli etmediği için galip gözükürler. Sabrederek onlara muhatap olma ki, böyle bir mügalata ortamı bulamasınlar! Sonra baktın ki aralarında tebliğe müzahir kişi kalmamış, güzel bir tavırla, efendiliği kimseye kaptırmadan oradan ayrıl, hicret et! Evet, mürşit kavga etmez, temsil ile örnek olur, nasibi olan inanır. Müzzemmil-10/573

İSLAM ŞERİATI, MÜŞRİKLERE ÇOK AĞIR GELMEKTEDİR

Habibim Ya Muhammed! Senin kendisine davet etmekte olduğun bu din (İslâm), müşriklere çok ağır gelmektedir. (Zira insanlar alışageldikleri şeyleri, bâhusus nemâlandıkları şeyleri bırakmak istemezler. Halbuki İslâm, insanlık tarihinin en büyük inkılâbı olması hasebiyle, tepeden tırnağa değiştirilmiş bir yaşayış tarzıdır. Bu yeni hayata adapte olmak ise müşriklere çok ağır gelmektedir.) Şûrâ-13/483

İSLAM, ALLAH KATINDAKİ HAK DİN’DİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkah ki, Allah katındaki Hak Din, İslam’dır!” Ehl-i Kitabın bunu kabullenememesi, sırf hasetliklerindendir. Âl-i İmrân-19/51

İSLAM, FITRATA UYGUN YEGANE DİNDİR

Allah-ü Teâlâ, Efendimizin sav şahsında herkese der ki: “O halde Sen, yüzünü ve özünü fıtrata uygun olana (İslâm’a) yönelt! Ki Allah, insanları İslâm fıtratı üzerine yaratmıştır.” Rûm-30/406

İSLAM, GÜNEŞİN DOĞUP BATTIĞI HER YERE ULAŞACAKTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirler istemese de Allah Nûrunu (Kur’an Hakikatlarını) tamamlayacaktır.” (Yani muhtaç olan her gönüle ulaştıracaktır, yani Kur’an Hakikatları, Nam-ı Celîl-i Ahmediyye, güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır. Ulaşmadan zaten kıyamet kopmaz; kıyamet kopacağına göre ulaşacaktır, demektir.) Saff-8/551

İSLAM’A KARŞI SENİNLE MÜNAKAŞA EDENLERE DE Kİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! De ki: Ey Ehl-i Kitap ve Ümmiler (Müşrikler)! 1-Ben ve bana bağlı olanlar, yüzümüzü, özümüzü Allah’a teslim ettik. Başkasını O’nun yerine koymayız! 2-Siz de Allah’a teslim olup Müslüman olmaya var mısınız? 3-Eğer Hakka teslim olup İslâm’a girerseniz doğru yolu bulmuş olursunuz! 4-Yok, eğer yüz çevirirseniz Bana düşen görev, sâdece Hakk’ı tebliğdir. 5-Ve Allah, kullarını görüp durandır!” Âl-i İmrân-20/51

İSLÂM’DAN BAŞKA DİN GEÇERSİZDİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim, (kendisine Hak olarak ulaştığı halde) İslam’dan başka bir din edinirse, bilsin ki bulup edindiği o din, kendisinden aslâ kabul edilmeyecektir. Ve o, Ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır!” Âl-i İmrân-85/60

İSLAM’IN GALEBE ÇALACAĞINI YAKINDA GÖRECEKSİNİZ!

Allah-ü Teâlâ, Efendimizin ve bir avuç Ashabının en garip ve sıkıntılı olduğu bir dönemde: “Allah’ın âyetlerini (galebe çalma alâmetlerini) yakında göreceksiniz de (âkıbet nasılmış) anlayacaksınız!” buyurarak, İslâm’ın yakın gelecekte galebe çalacağını mu’ciznümâ haber veriyor. Nitekim Bedir’de gördüler. Neml-93/384

İSLAM’IN NASIL TEBLİĞ EDİLECEĞİNİ AÇIKÇA BEYAN EDEN AYET-İ KERİME

İnsanları Allah yoluna da’vette takınacağımız tavır şöyle olmalıdır: 1-Hikmetle (insanların yaratılış amacı, aklî ve mantıkî delillerle ortaya konup aklı doyurulmalı; 2-Güzel öğütlerle yaklaşmalı, muhatabı ilzâm yerine iknâ metodu uygulanmalı; 3-En güzel bir şekilde mücâdele ile (yani temsille, söylediğini kendi hayatında tatbikle, hiçbir dünya çıkarı gözetmemekle, inandığın şeylerde kararlılıkla durmakla, aslâ kavga ve cedelleşmeye girmemekle tebliğ vazifemizi yerine getirmeliyiz. Nahl-125/280

İSMAİL AS DA BİR SABIR KAHRAMANIYDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) İsmail’i de an! İdris ve Zülkifl ile beraber O da sabreden Sâlih bir kimse idi. O’nu da Rahmetimize dahil ettik.” Enbiyâ-85,86/328

İSMAİL AS’IN ÖNE ÇIKAN BİR ÖZELLİĞİ DE, SÖZÜNDE DURAN BİRİ OLMASI İDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) İsmail’i de an! Gerçekten O, sözünde duran biri idi. Ve bir Resûl, bir Nebi idi. Ehline, ümmetine namazı ve zekatı emrederdi. O, Rabbinin râzı olduğu bir Elçisi idi.” Meryem-54,55/308

İSMAİL GİBİ BİR OĞUL MÜJDELEDİK İBRAHİM’E

Allah-ü Teâlâ, Hz. İbrahim as’ın duâsı karşılığında (yaşlılığında) O’na aklı başında bir oğul müjdelediğini bu Ayetinde bildiriyor. Bu oğul, İsmail as idi. Çünki başka Ayette “Biz O’na İsmail’i ve İshak’ı lütfettik” buyurarak önce İsmail’in sonra İshak’ın isminin geçmesi, duâya mukabil lütfedilen oğulun İsmail olduğunu gösterir. Ayrıca Peygamber Efendimiz: “Ben iki Zebihanın (kurbanlığın) oğluyum derken babası Hz. Abdullah ve Hz. İsmâil’i kastediyordu. Sâffât-101/448

İSMAİL VE İSHAK AS HZ. İBRAHİM’E YAŞLILIĞINDA İHSAN EDİLDİ

“İbrahim as, duâsına devamla şöyle dedi: “Hamd olsun Allah’a ki, hayli yaşlı olmama rağmen, bu ihtiyarlık hâlimde İsmail ve İshak’ı Bana ihsân etti. Şüphesiz ki Rabbim, her duâyı işiten ve kabul buyurandır.” İbrahim-39/259

İSMAİL’İ KURBAN ETME GİRİŞİMİNİ RÜYASINDA GÖRMÜŞTÜ İBRAHİM AS

İbrahim as, Allah-ü Teâlâ’nın kendisine yaşlılığında ihsan ettiği çocuğu İsmail’i, büyüyüp O’nunla çalışacak çağa geldiği bir yaşta rüyâsında kurban etme girişiminde bulunduğunu görmüştü. Peygamberlerin rüyâları da, vahyin bir çeşiti olduğundan İbrahim as, durumu oğluna açtı ve şöyle dedi: “Ey Oğulcuğum! Ben, rüyamda seni kurban ediyor girişiminde bulunuyorum (kurban ettim değil!) görüyorum. Nasıl yaparız bu işi, Sen ne dersin?” Oğul İsmail: “Babacığım Sana Allah tarafından ne emredildiyse onu yap! İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın!” (Efendimiz dışında hiç bir babanın yapamayacağı en büyük bir imtihan; hiç bir çocuğun o yaşta “emredileni yap!” diyemeyeceği bir tevekkül! Allah’a teslimiyette en zirveyi temsil eden bir olay! Ağlamamak mümkün değil!) Sâffât-102/448

İSRA SURESİ

17. Sûredir. Mekke’de nâzil olmuştur. 111 âyettir. İsrâ-0/281

İSRAF EDENLER ŞEYTANLARIN KARDEŞLERİDİRLER

“Yakınlarına, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver! Sakın saçıp savurma, isrâf etme! Çünki isrâf edenler, şeytanların kardeşleridirler. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.” (Ey suyu, zamanı, yiyecek içeceği isrâf edenler! Şeytanın kardeşi olmak size hiç de yakışmıyor, bundan hep kaybediyorsunuz! Ne olur intibâha gelelim!) İsrâ-26,27/283

İSRAF VE İNAT, AD KAVMİNİN ÇÖKÜŞÜNE SEBEP OLMUŞTUR

Hûd as, kavmi Ad’a gayet özlü nasihatlerde bulunmuştu. Fakat kavmi, bu nasihate kulak asmadı ve inadına atalarının bâtıl yollarına devam ettiler de Hûd as’a küstahça: “Bu getirdiğin şeyler, öncekilerin (önceki peygamberler ve inananların) âdetinden başka bir şey değil; biz azap görecek kimseler de değiliz!” dediler. Şuarâ-137,138/372

İSRAF: YİYİN, İÇİN FAKAT İSRAF ETMEYİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yiyin, için fakat isrâf etmeyin; çünki Allah, isrâf edenleri sevmez!” (Bu Âyet-i Kerime isrâfı haram kılmaktadır. Haram işlemek ise duaların reddine sebeptir.) A’râf-31/153

İSRAFİL AS GELİR ONLARIN HAKKINDAN, HELE BİR KALK BORUSU SUR’A ÜFLESİN!

Müşriklere ne desen, ne yapsan fayda vermiyordu. İnadına “küfürde devam!” diyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah Efendimize: “(Habibim Ya Muhammed!) Sen onlardan yüz çevir! (Bırak ne halleri varsa görsünler! Zamanını onlara ayırarak israf etme! Onların hakkından) Hiç hoşlanmayacakları şeye (hesap verme gününe) çağırıcı münâdî (İsrafil gelir, hele Sûr’a bir üfürsün de) çağırsın!” buyurdu. Evet! Günü gelince çağırılacaklar ve inatları başlarına ne gaileler açarmış görecekler! Asrî müşriklerin kulakları çınlasın! Kamer-6/527

İSRAFİL AS, O GÜN, KIYAMET GÜNÜ HERKESİ ÇAĞIRIR DA HİÇ KİMSE YAN ÇİZEMEZ!

Kıyamet gününde çağırıcı İsrafil as, herkesi da’vet eder. Herkes bu da’vete uyar, yan çizemez. Öyle ki Rahmân’ın heybetinden: 1-Sesler kısılmıştır; 2-Dudaklar yalvararak kıpır kıpır olur; 3-Ayaklar korkudan hışırdar da sen bunlardan başka bir şey işitmezsin! Tâhâ-108/318

İSRAFİL AS’IN ÇAĞIRMASIYLA KABİRLERİNDEN ÇIKIP O’NA DOĞRU KOŞANLARI BİR GÖRECEKSİN!

O gün (yeniden diriliş günü) inatçı kâfirler, gözleri korkudan baygın halde kabirlerinden çıkarlar; onlar sanki yayılmış çekirgeler gibi o çağırıcıya (İsrafil as’a) doğru koşaradım giden kimselerdir. Kamer-7,8/528

İSRAFİL AS’IN SUR’A ÜFÜRÜŞÜYLE MEYDANA GELEN SESE KULAK VER, O DİRİLİŞ GÜNÜDÜR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Münâdînin (İsrafil’in) yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver! O gün (İsrafil’in Sûr’a ikinci defa üfürüşünün çıkardığı o korkunç sesi, bütün insanlar) kesin olarak işiteceklerdir. İşte bu, kabirlerden çıkış günüdür!” Kâf-41,42/519

İSRAİL

Yakup (as)`ın bir lâkabı olup “Allah`ın Kulu”, “Allah`ın seçkini” mânâlarına gelen ibranice bir kelimedir. Bakara-40/6

İSRAİLOĞULLARI ALİMLERİNİN KUR’AN-I KERİM’İN GELECEĞİNİ BİLMELERİ, BİR DELİLDİR

İsrailoğullarının, Kur’an-ı Kerim’i inkâr etmeleri kabul edilemez! Zira İsrailoğulları Alimlerinin (Ulemâ-i Beni İsrail), Kur’an-ı Kerim’in indirileceğini kendi kitapları olan Tevrat’ta görerek bilmeleri, onlar için bir delil değil midir? Elbette delildir! Öyleyse inanmayanların vebâli pek ağırdır. Şuarâ-197/374

İSRAİLOĞULLARI DİĞER İNSANLARDAN ÜSTÜN MÜ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey İsrailoğulları! Size olan nimetimi hatırlayın ki Ben, sizi diğer insanlar üzerinde faziletli kıldım.” Yani o zamanda, Tevrat şeriatının hükümfermâ olduğu zamandaki imanlı atalarınızı, dini başkalarına tebliğ gibi kutsi bir vazifeyi yerine getirdikleri için başka insanlardan üstün kıldım. Yoksa doğuştan bir üstünlük söz konusu değildir. Nitekim bugün de kendini dini tebliğe adayan bir insan, fazilet cihetiyle kendini dini hizmetlere adamayandan üstündür. “Üstünlük Takvâdadır” âyeti fehvâsınca. Bakara-47/6

İSRAİLOĞULLARI GÜZEL BİR YURDA, MISIR ŞAM HATTINA YERLEŞTİRİLDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Andolsun ki, İsrailoğullarını güzel bir yurda (Mısır ve Şam’a) yerleştirdik ve onları temiz şeylerden rızıklandırdık. Kendilerine İlim (Tevrat) gelinceye kadar da ihtilâfta bulunmadılar. Muhakkak ki Rabbin, aralarında ihtilâfa düştükleri şeyler hakkında, kıyamet günü hükmünü verecektir.” Yûnus-93/218

İSRAİLOĞULLARI İLİM, KUR’AN GELDİKTEN SONRA HASETTEN DOLAYI İHTİLAFA DÜŞTÜLER

Allah İsrailoğullarına Din hususunda açık parlak deliller vermiştir. Fakat onlar, kendilerine ilim (Kur’an) geldikten sonra aralarındaki azgınlıktan ve hasetten dolayı ihtilafa (muhalif olmaya) düştüler. Fakat Rabbimiz Allah, kıyamet gününde, ihtilafa düştükleri hususlarda aralarında hükmünü verecektir. Câsiye-17/499

İSRAİLOĞULLARI İŞİ YOKUŞA SÜRDÜLER

Hz. Musa (as) Allah`ın bir sığır kesmelerini kendilerine emrettiğini söyleyince İsrailoğulları “Ay! Sen bizimle alay mı ediyorsun?” Diyerek işi yokuşa sürdüler. Kesmemek için soru sormaya başladılar. Her soruları da onların işlerini zorlaştırdı. Ezcümle şu soruları sormuşlardı: 1-Peki Rabbine söyle de o sığırın ne olduğunu bize açıklasın! 2-Rengi nasıl olacak bu sığırın? 3-Pek anlaşılmadı, nasıl olacağını bize iyice bildirsin! Bakara-68,69/9; 70/10

İSRAİLOĞULLARI KULLARIMI GECELEYİN YOLA ÇIKAR, DİYE MUSA’YA VAHYETTİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nihayet Musa’ya: Kullarımı (İsrailoğullarını) geceleyin yola çıkar; zira siz (Firavun tarafından) mutlaka takip edileceksiniz! Diye vahyettik.” (Not: Yol güzergahının Nil Nehri’nin akıntısı tersi istikametine, yani Yukarı Nil istikametine doğru olduğu kanaatindeyim. Çünki İsrailoğulları Nil boyunca tarlalarda köle olarak çalıştırılıyorlardı.) Şuarâ-52/368

İSRAİLOĞULLARI ONİKİ KABİLEDİR

Asây-ı Musa`nın darbesiyle oniki pınarın fışkırması ve her pınarın bir kabileye mahsus olması, İsrailoğullarının Hz.Yakub`un oniki oğlundan oniki kabile halinde Hz. Musa (as) zamanına kadar intikal ettiğini ispatlamaktadır. Bakara-60/8

İSRAİLOĞULLARI YARILAN DENİZDEN GEÇİNCE PUTPEREST BİR KAVME RASTLADILAR

İsrailoğulları bir mu’cize eseri yarılan denizden geçince kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rastladılar. Dediler ki: “Ey Musa! Onların nasıl bir ilâhları varsa sen de bize öyle bir ilâh yap! A’râf-138/166

İSRAİLOĞULLARI, BOZGUNCULUĞA TEKRAR DÖNERSENİZ, ALLAH DA CEZA VERMEYE DÖNER

“Ey İsrailoğulları! Tövbe ederseniz umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer bozgunculuğa tekrar dönerseniz Allah da size ceza vermeye tekrar döner. (Yani siz nasıl isterseniz!) Zaten öbür tarafta kâfirlere hazırlanmış cehennemi, zindan kılmış!” İsrâ-8/282

İSRAİLOĞULLARI, İYİLİK EDERSENİZ NE A’LA, YOKSA SİZE KÖTÜ HABER VAR!

Bu âyette Allah-ü Teâlâ, İsrailoğularına istilacılara karşı zafer verdiğini, servet ve oğullarla kuvvetlendirdiğini bildirerek şu tembihte bulunuyor: “İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz; kötülük ederseniz de yine kendinize kötülük etmiş olursunuz. İkinci bozgunculuğunuzun va’desi geldiğinde kederinizden suratlarınız asılsın diye başınıza yine düşmanlarınızı musallat ederiz, edeceğiz!” İsrâ-6,7/281

İSRAİLOĞULLARI, SÖZÜNÜZDE DURUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey israiloğulları! Size ihsan ettiğim nimetlerimi hatırlayın ve Bana verdiğiniz: “Atamız İsrail gibi biz de iman ehli olacağız!” sözünüzde durun ki, Ben de “o halde sizi cennetime koyarım!” sözümü yerine getireyim. Bakara-40/6

İSRAİLOĞULLARI, CANLARININ İSTEMEDİĞİ BİR ŞEY GETİREN PEYGAMBERLERİ ÖLDÜRÜRLERDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “And olsun ki Biz, İsrailoğullarından (iman ve itaat üzerine) sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Ne zaman bir peygamber, onlara canlarının istemediği bir şey getirse, bir kısmını yalanlarlar; (Zekeriyya ve Yahya as gibi) bir kısmını da öldürüyorlardı.” Mâide-70/118

İSRAİLOĞULLARI, FİRAVUN KORKUSUYLA İMANLARINI İZHAR EDEMİYORLARDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Başlangıçta Musa’ya, kendi kavminden, genç bir kuşaktan başka iman eden olmadı. Kavmi, Firavunun ve ileri gelen yetkililerin, kendilerine işkence edeceklerinden korkuyorlardı. Yunus-83/217

İSRAİLOĞULLARI, KENDİLERİNE APAÇIK MU’CİZELER GELİP DURURKEN BUZAĞIYA TAPTILAR

Allah-ü Teâla buyuruyor: “İsrailoğulları, (Musa’ya): ‘Bize Allah’ı göster!’ dediler. Böyle isyân dolu istek ve soruları sebebiyle onları yıldırım çarptı. Daha sonra kendilerine apaçık deliller ve mu’cizeler gelmesinin ardından tuttular, bu sefer buzağıyı tanrı edindiler. Derken tövbe ettiler de onları affettik, tamâmen helâk etmedik.” Nisâ-153/101

İSRAİLOĞULLARI’NIN BÜYÜK İMTİHANI

İsrailoğullarını Firavun ve raiyyeti olan kıptiler, azâbın en kötüsüne, evlad acısına ma’ruz bırakmışlardı: Erkek çocuklarını öldürüyorlar, kız çocuklarını hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda İsrailoğulları için Rablerinden büyük bir imtihan vardı. A’râf-141/166

İSRAİLOĞULLARINA ALLAH NELER NELER VERDİ, LAKİN ONLAR KIYMETLERİNİ BİLEMEDİLER

Allah İsrailoğullarına kitap, hükümranlık, hikmet ve nübüvvet verdi, onları helâl ve has rızıklarla rızıklandırdı, onları çağdaşları diğer insanlara üstün kıldı. Fakat onlar hasetle azgınlığa düştüler. Câsiye-16/499

İSRAİLOĞULLARINA BEN’DEN BAŞKASINI RAB EDİNMEYİN, AYETİ TEVRATTA GEÇER

Allah-ü Teâlâ Hz. Musa’ya Tevrat’ı indirdiğini, onu doğru yolu gösteren bir rehber kıldığını, onda: “Ben’den başkasını Rab edinmeyin, Ben’den başkasının himâyesine girmeyin!” diye yazdığını bildirir. İsrâ-2/281

İSRAİLOĞULLARINA HAK YOLU GÖSTERECEK ÖNDERLER KILDIK DİYOR YÜCE ALLAH

Allah-ü Teâlâ, sabretmelerine ve âyetlerimize kat’i olarak inanmalarına bir mükâfat olarak, İsrailoğullarına kendi içlerinden Hak yolu gösterecek emirler, önderler kıldığını beyan ediyor. Secde-24/416

İSRAİLOĞULLARINA HİÇ KİMSEYE VERİLMEYENLER VERİLMİŞTİ

Bir vakit de Musa as, kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Allah’ın size lütfettiği nimetleri bir düşüünün; zira O, içinizden peygamberler çıkardı, sizi hür insanlar yaptı ve devrinizde hiçbir insana vermediğini size verdi.” Mâide-20/110

İSRAİLOĞULLARINDAN ALINAN SAĞLAM SÖZ VE ONİKİ VEKİL TAYİNİ

Allah, İsrailoğullarından sağlam söz aldı ve her boydan bir kişi alarak içlerinden oniki de vekil tayin etti ve şöyle buyurdu: 1-İyi bilin Ben sizinle beraberim. 2-Namazı hakkıyla edâ ediniz; 3-Zekatı veriniz; 4-Gönderdiğim peygamberime iman edip O’na yardım ediniz; 5-Allah’a garz-ı hasen veriniz (yani malınızı Allah yolunda harcayınız)! İşte siz bunları yerine getirirseniz, Ben de kusurlarınızı örter, sizi altından ırmaklar akan cennetlere yerleştiririm. Ama bundan sonra kim de nankörlük ederse o doğru yoldan sapmış ve kendini zâyi etmiş olur. İsrailoğulları, verdikleri bu sağlam sözü, sonradan bozdular, Allah-ü Teâlâ da onlara lânet etti ve kalblerini kaskatı yaptı. Mâide-12,13/108

İSRAİLOĞULLARINDAN ALINAN SÖZLER

İsrailoğullarından: 1-Allah`dan başkasına ibâdet etmeyeceklerine; 2-Anne babaya güzel davranacaklarına; 3-Akrabaya bakacaklarına; 4-Yetimi koruyacaklarına; 5-Yoksullara güzel muâmelede bulunacaklarına; 6-İnsanlara tatlı söz söyleyeceklerine; 7-Namazı hakkıyla edâ edeceklerine, 8-Zekatı vereceklerine; 9-Birbirinizin kanını dökmeyeceğinize; 10-Birbirinizi ülkenizden çıkarmayacağınıza dair söz almıştık, siz de bunu kabul etmiştiniz, ayrıca buna da şâhitlik etmektesiniz. (Bu 83 ve 84. Âyetler, Beni İsrail Şeriatındaki ON EMİR`İ açıkça dile getirmektedir.) Pek azı hariç bu sözlerinden döndüler. Hala da yüz çevirip inadına burunları doğrultusunda gidiyorlar. Bakara-83/11; 84/12

İSRAİLOĞULLARINI ALLAH, O DEVİRDEKİ BÜTÜN İNSANLARA ÜSTÜN KILMIŞTI

Allah-ü Teâlâ, “İsrailoğullarını (diğer insanların üzerine, lâyık olduklarını) bilerek seçtik ve onları (diğer insanların) üstünde kıldık” buyuruyor. (Evet, Allah’ın kanunudur: Kibirlenenleri alçaltır, hor görülenleri üstün kılar.) Bununla beraber Allah onlara, içinde apaçık imtihan içeren nice mu’cizelerden de vermiştir (de bu sefer varlıkla imtihan etmiştir). Duhân-32,33/496

İSRAİLOĞULLARININ ALTUN’A, İNEK CİNSİNE ÇOK ÖNEM VERMELERİ ONLARI SAPITTIRDI

İsrailoğullarının Samiri’nin altın ve mücevherleri eriterek yaptığı buzağıya tapmalarının altında altın ve mücevherat gibi kıymetli şeylerle, inek cinsini değerinin üstünde kutsallaştırmaları, buzağıya tapmalarına bir sebeptir. İhtimal Samiri, taştan, topraktan inek cinsi olmayan bir heykel yapsaydı bu amacına ulaşamaya caktı. Hâlâ altuna olan düşkünlükleri, çok düşündürücüdür. Tâhâ-88/317

İSRAİLOĞULLARININ ERKEK ÇOCUKLARININ ÖLDÜRTÜLMESİ İKİ KEZ OLDU

Musa as, doğmadan önceki Firavun’a kâhinler, “İsrailoğullarından bir erkek çocuk dünyaya gelecek, senin saltanatına son verecek” deyince o da “öyleyse ben de onlardan doğan her erkek çocuğu öldürtürüm!” diyerek doğan her erkek çocuğu öldürtmüş ve bilahare bu vahşetine son vermişti. Hz. Musa as, peygamber olarak gönderilince önceki Firavunun yerine geçen yeni ve en meşhur Firavun, aynı endişe ile İsrailoğullarının erkek çocuklarını tekrar öldürtmeye başladı. Mü’min-25/468

İSRAİLOĞULLARININ ESARET HAYATI SOSYAL DOKUYU EPEY EREZYONA UĞRATMIŞTI

Samiri’nin, böğüren bir buzağı yapıp, “İşte sizin de Musa’nın da Rabbi bu!” demesine kolayca kanıp o buzağıya tapan İsrailoğullarının, esâret hayatı altında; dengeli düşünme, Din kültürü, tevhid inancı gibi konularda oldukça bilgisiz bırakıldıkları anlaşılıyor. Tâhâ-88/317

İSRAİLOĞULLARININ FİRAVUN’LA İMTİHANLARI ONLARA VARİS OLMALARI İÇİN İDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ İsrailoğullarına, Firavun’un pek büyük zulmüne imkân vermemiz, onlara özgürlüğü ve Firavun’un memleketine vâris olmalarını lütfetmek; Firavun, veziri Haman ve ordularının korktukları şeyin (bunlar bizim kökümüzü kazır korkusu) başlarına gelmesini göstermek; Hak yolda insanlara rehberlik yapmalarını sağlamak içindi.” Kasas-6/385

İSRAİLOĞULLARININ İHTİLAFA DÜŞTÜKLERİ ÇOK ŞEYİ KUR’AN ANLATARAK HALLETMİŞ

Muhakkak sûrette bilesiniz ki bu Kur’an, (Süleyman as’ın bu kıssası gibi) İsrailoğullarının ihtilâfa düştükleri şeylerin pek çoğunu, anlatarak meseleyi çözüp halletmiştir. Neml-76/382

İSRAİLOĞULLARININ SABRETMELERİNE MÜKAFAT OLARAK GÜZEL VA’D GERÇEKLEŞTİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İsrailoğullarını, sabretmelerine mükâfat olarak bereketlerle donattığımız o ülkenin doğularına ve batılarına (yani tamamına) vâris kıldık. Böylece Rabbinin yaptığı güzel va’d tamamen gerçekleşmiş oldu.” A’râf-137/165

İSRAİLOĞULLARININ YERYÜZÜNDE İKİ DEFA FESAT ÇIKARACAKLARI BİDİRİLİYOR

Allah-ü Teâlâ, Tevrat’ta İsrailoğularına ülkede iki kez fesat çıkaracaklarını, büyük zorbalıklarla taşkınlıkta bulunacaklarını bildirmiştir. Birinci fesadın bir cezası olarak va’desi geldiğinde kuvvet ve şiddet sahibi kullarımızı üzerlerine musallat ettik diyor. (Bu birinci felaket Babil kralı Buhtunnasr’ın M.Ö. 598 yılındaki istilâsı oldu, o, Kudüs’ü ve Beyt-ül Makdis’i yerle bir etti. İkinci fesad ve cezası olarak iki şık var: a) M.S.70 yılında Romalı komutan Titus Kudüs’ü alıp Yahudileri kılıçtan geçirdi. Başını kurtaran kaçtı, 20. Asra kadar bu çile sürdü. b) 1948’de kurulan İsrail Devleti, Filistindeki 3 milyon yerli müslümanı sürdü ve nice işkencelere mâruz bıraktı. Bir Hadis-i Şerif’de Efendimiz buyuruyor: “Müslümanlarla Yahudiler arasında kanlı bir harb olmadıkça kıyamet kopmaz, Müslümanlar onları kırıp mahvedecek.” İkinci bozgunculuklarının cezası da bu olabilir.) İsrâ-4,5/281

İSTEDİĞİM HER ŞEYE NAİL OLAYIM, DERSEN, ADN CENNETLERİNE GİRMEN LAZIM

“Adn cennetleri ki, oraya takvâ sahipleri girecek! (Oranın) zemininden ırmaklar akar. Onlara orada ne isterlerse var! İşte Allah, müttekileri böyle mükâfatlandırır.” Nahl-31/269

İSTEDİĞİNİZ SOĞAN SARIMSAK ORADA

Hz. Musa as (kavmine) dedi: “Ne o? O hayırlı (değerli) olanı bu aşağılık (değeri az) olanlarla değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin, orada istediğiniz sebzeleri bulursunuz!” Bakara-61/8

İSTERSEM İSTEDİĞİMİ ELDE EDERİM, Mİ DİYOR İNSAN? EDEBİLİRSEN ET BAKALIM!

Allah-ü Teâlâ: “Yoksa insan içinden geçen her şeye, her hülyasına nâil olacağını mı sanıyor? Hayır, öyle değil! Ahiret hayatı da dünya hayatı da Allah’ın elindedir. (O, her şeyi Kendi iznine bağlamıştır.) Necm-24,25/525

İSTİĞFAR EDEN BİR TOPLULUĞA ALLAH AZAP ETMEZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Onlar (Senin ümmetin) istiğfar ederlerken de Allah, onlara azâp edici değildi. (Yani ağızdan değil de, kalbden yapılan istiğfar geçerlidir.) Enfâl-33/179

İSTİĞFAR ET ALLAH’A!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! İstiğfar et, Allah’dan af dile! Muhakkak ki Allah, Ğafurdur Rahimdir. (Peygamber Efendimizin sav şahsında bu hitap aslında bizleredir. Zaten Efendimiz sav de günde en az yüz defa istiğfar ediyordu.) Nisâ-106/95

İSTİĞFAR ET VEYA ETME, YETMİŞ KERE BİLE İSTİĞFAR ETSEN ALLAH ONLARI AFFETMEYECEKTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) O münâfıklar için ister Allah’dan af dile (istiğfar et), ister dileme; yetmiş kere bile istiğfar etsen, Allah onları (münâfıkları) affetmeyecektir!” Tövbe-80/199

İSTİŞARE EDEN KRALLAR, KRALİÇELER, BİLUMUM YÖNETİCİLER, HEP KARLI ÇIKMIŞLARDIR

Yemen’de kurulu ünlü Sebe’ Devleti veya İmparatorluğu, Hz. Süleyman devrinde “Belkıs” adında bir kadın kraliçe tarafından yönetiliyordu. Ve gayet derecede güçlü ve kuvvetli idiler. Kraliçenin Âyân Meclisi’ne: “Bilirsiniz ki, size danışmadan bir karar vermem!”demesi, başarısının sırrını ortaya koyuyor. Efendimiz de vahy ile müeyyed olduğu, bu sebepten hatâ etmesi imkânsız olduğu halde, her işini istişâre ile yapması, “istişâre eden aldanmaz!” hakikatını isbat eder. Neml-33/378

İSTİŞARE ETMEK KUR’ANİ VE İSLAMİ BİR DÜSTURDUR

Allah’a ve cennete kavuşmak isteyenler işlerini kendi aralarında istişâre ederek hallederler. Bu, bir Kur’an düsturudur. Şûrâ-38/486

İSTİŞARE ETMEK, BİR ALLAH EMRİDİR

Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimize sav şöyle buyuruyor: “Onlarla bir iş hususunda istişâre et!” Peygamber Efendimiz sav, vahiy ile müeyyed olduğu halde istişâre etmekle emrolunuyor. Bu O’nun ihtiyacından dolayı değil, ümmete örnek olmasından dolayı böyledir. Hattâ Uhud öncesi olacakları gayb bin gözüyle görmesine ve kendi irâdesi hilâfına olmasına rağmen, istişâreye uymuş ve araziye çıkmıştır. Verilen mesaj: Ümmet, istişâresiz iş yapmamalı! Âl-i İmrân-159/70

İSYAN, MÜTHİŞ BİR AZABI BERABERİNDE GETİRİR

Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimiz sav’in diliyle buyuruyor: “De ki: Doğrusu Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde dehşeti pek büyük bir günün azâbından endişe ederim.” Buradan şunu anlıyoruz: Biz dünyaya Allaha isyan değil, itaat etmek için gönderilmişiz. İsyan eden, yaradılış amacına ters düştüğünden müthiş bir azâba düçar olacaktır! Zümer-13/459

İŞ BAŞI MESELESİ, HER AN ARALIKSIZ İŞ YAPAN SADECE ALLAH-Ü TEALA’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah) her gün (her an) bir iştedir (bir iş başındadır).” Bu Âyet-i Kerime’den Allah’ın hiç boş durmadığını, her an bir şeyler yarattığını anlıyoruz. Ayrıca bu Âyet-i Kerime’den Allah’ın boş durandan hoşlanmadığını anlamak da mümkün! Rahman-29/531

İŞARET DİLİYLE KONUŞARAK İNSANLARIN ANLAŞABİLECEĞİ GÖSTERİLDİ

Zekeriyya as’ın bir oğlanla müjdelenmesinin alâmeti olarak üç gün konuşamaması karşısında O da kavmi ile işâret diliyle konuşmuştu. Bu âyet, bu konuşma tarzının ileride çok geliştirilerek sağır ve dilsizlerin de hemen her konuda her şeyden haberdâr edilebileceğine yol gösteriyor. Meryem-11/304

İŞİTMEDİĞİ HALDE İŞİTTİK! DİYENLER GİBİ OLMAYIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kur’an’ı (Kur’an hakikatlarını) itaat kulağı ile işitip dinlemedikleri halde ‘işittik!’ diyenler gibi olmayın! (Bu hal, aslında münâfıklığı işmâm etmektedir.) Enfâl-21/178

İŞİTMEZLER O YÜZ ÇEVİREN KİMSELER, İKİ KULAK SAHİBİ OLSALAR DA

Kur’an, inanan kimselere cennetle müjdeleyici, inanmayanlara ise cehennemle korkutucu bir kitap olmasına rağmen (iki kulak taşıyan) insanların çoğu, O’nun hakikatlarını işitmeyip yüz çevirdiler. Fussılet-4/476

İŞKENCE ET MÜ’MİNLERE, SONRA HİÇ PİŞMANLIK DUYMA! ÖYLE Mİ? BEKLE CEHENNEM AZABINI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz ki, o mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara (imanlarından vazgeçmeleri için) işkence edip, sonra tövbe etmeyenler var ya, işte onlar için hem cehennem azabı var, hem de (dünyada) yangın azabı var (ki, o ateş onları yakmıştır)! (Men dakka, dukka! Ateşle yakarsan, ateşle yanarsın! Yani hangi işkenceyi başkasına yaparsan, o cinsten işkence görürsün!) Bürûc-10/589

İŞKENCEYE, ZULME, BASKIYA SABRETTİN, ALLAH İÇİN HİCRET ETTİN, MÜJDELER SANA!

“Bundan sonra şunu bil ki: Senin Rabbin, işkenceye, zulme ve baskıya mâruz kaldıktan sonra mücâhede edenler, sabredenler, ardından da hicret edenlerle beraberdir. Evet Rabbin, onların bütün bu güzel hareketlerine karşılık elbette onları bağışlayıp ihsanda bulunacaktır. Çünki O Ğafurdur, Rahimdir.” Nahl-110/278

İŞLER DÖNER DOLAŞIR ALLAH’A GELİR VE NİHAİ HÜKMÜ O VERİR

Bütün işler, Allah’a râci’ olur, Allah’a döndürülür. Onlar hakkındaki nihai hükmü, Allah verir. Hacc-76/340

İŞLERİN TAMAMI NİHAİ HÜKÜM İÇİN ALLAH’A DÖNDÜRÜLÜR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, işlerin tamamının nihai hüküm için kendisine döndürüleceğini beyan ediyor. Fâtır-4/434

İTAAT EDEN KENDİNE, PEYGAMBERİN KİMSEYİ CENNETE GÖTÜRME GİBİ BİR GÖREVİ YOKTUR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a itaat edin, (yetmez) peygambere de itaat edin! Peygamberin görevi, sadece bir tebliğdir. O, tebliğden, siz de itaat etmekten sorumlusunuz! Eğer sırtınızı dönerseniz kendinize yazık edersiniz; itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz.” Nûr-54/356

İTAAT EDERSE MÜ’MİN, MÜNAFIK VE KAFİRLERİ AZAB İÇERİSİNDE BIRAKIR

Mü’minler, Hudeybiye’deki zahirde aleyhlerine gözüken anlaşmaya sırf Resûlüllah’a sav itaat olması için sinelerine taş bağlayarak rıza göstermiş ve sabretmişlerdi. Sonunda bu sabırları onları zafere, münâfık ve kâfirleri ise büyük bir üzüntü ve kahroluşa sevketmişti. Çünki Münâfık ve kâfir erkeklerle kadınlar, Allah hakkında kötü zanda bulunuyorlardı, yani artık mü’minleri bu anlaşma ile artık -Hâşâ- Allah bile kurtaramazdı. Zanlarının tam tersi başarına gelince öfkeden kahroldular. Kahrolun cehennem odunları! Zira Allah, size gazap etmiş, lâ’netlemiş ve sizin için cehennemini hazırlamıştır. Orası ne kötü bir dönüş yeridir! (Buradan çıkarılacak bir ders: Mü’minler, peygamberin hakiki varisleri olan Mürşitlerinin gösterdiği istikamette sabrederler, kısa vâdeli düşünüp acele etmezlerse çözülerek kuvvetlerini kaybetmezler, sonunda da dünya Ahiret muratlarına ererler.) Fetih-6/510

İTAAT ET ALLAH VE RESULÜNE, GİR CENNETİNE, YOKSA TEPETAKLAK DÜŞERSİN CEHENNEMİNE!

Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse Allah, onu içinden ırmaklar akan cennetlerine koyar; kim de itaatten yüz çevirirse onu da pek elemli bir azap ile cezalandırır. Fetih-17/512

İTAAT ETME KAFİRLERE VE MÜNAFIKLARA!

Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimiz sav’e kâfirlere ve münâfıklara itaat etmemesini emrediyor. Peygambere emredilen ümmete de emredilmiş sayıldığından her müslüman için bu emir geçerlidir. Çünki kâfir ve münâfık, emri altındaki müslümanlara zorla veya hile ile İslâm’a aykırı iş yaptırır. Kâfir ve münâfığın sıfatları bellidir. Ahzâb-1/417

İTAAT KİME EDİLMEZ?

Bir kimse ki, azgın kâfirdir veya günâhkârdır (yani tövbe etmiyor, günâhına devam ediyor) ona itaat edilmez! Çünki Allah böyle emrediyor. İnsan-24/578

İTAAT YALNIZ VE DAİMA ALLAH’A OLUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göklerde ve yerde ne varsa hep O’nundur (Allah’ındır) Din (itaat da) dâima O’nadır. Öyle iken Allah’dan başkasından mı korkuyorsunuz?” (İtaatın Allah’a aid olması demek Allah’ın fıtri ve şer’i kanunlarına itaat demektir. Beşeri kanunlar, Allah’ın bu fıtri ve şer’i kanunlarına aykırı değilse itaat olunur ki bu aslında Allah’a itaat sayılır. Aksi halde bozukluk kendisini mutlaka gösterir. Bütün problemler zaten Allah’ın ortaya koyduğu bu fıtri ve şer’i kanunlara ters düşmekten kaynaklanır.) Nahl-52/271

İTAAT:KİM RESULÜLLAH’A İTAAT EDERSE ALLAH’A İTAAT ETMİŞ OLUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim Resûlüllah’a itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de itaattan yüz çevirirse, (Habibim Sen onlara) aldırma! Zaten seni onlar üzerine bir muhâfız olarak göndermedik!” Nisâ-80/90

İTAATSİZLİK ETME, EMEKLERİN HEBA OLUR VESSELAM!

Allah ve Resûlüne itaat edin ki, emekleriniz hebâ olmasın! Ayet, (küfür, şirk, nifak, ucup, riya...gibi hallerle kısmen dahi olsa) Allah ve Resûlüne itaat etmemenin diğer amellerin iptaline sebep olacağını açıkça beyan etmektedir. Öyleyse her bir mü’min, öz geçmişini bir daha sorgulasın! Şayet bir itaatsizlik varsa derhal kendisini düzeltsin, itaatsizlik sayılan hallerini ıslah etmeden ölmesin, kötü bir sürprizle karşılaşabilir. Muhammed-33/509

İTAATTEN YÜZ ÇEVİRİRSENİZ KİME EDERSİNİZ? KENDİ KENDİNİZE EDERSİNİZ, O KADAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a itaat edin, Resûlüne itaat edin! Buna rağmen eğer itaatten yüz çevirirseniz, Resûlümüze düşen görev, sadece açık bir tebliğden ibarettir.” Teğâbün-12/556

İTİRAF EDERLER GÜNAHLARINI O CEHENNEM ASHABI

Kefere ve fecereler, cehenneme kafile kafile geldiklerinde oranın bekçileri onlara: “Size uyarıcı bir peygamber gelmedi mi?” diye sorduklarında onlar: “Evet! Bize bir uyarıcı geldi, fakat biz O’na ‘sen bir sapıksın, Allah hiçbir şey indirmemiştir!’ demiştik” diyerek, günahlarını itiraf ederler. Allah da: “Öyleyse Rahmetten uzak olsun o cehennemlikler!” diye onlara mukabele eder. Mülk-11/561

İTİRAZ ETMEK, DÜŞÜNMEDEN KARŞI ÇIKMAK, YÜZ ÇEVİRMEK BİR MÜŞRİKLİK KLASİĞİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Halbuki onlar (müşrikler), her ne zaman bir mu’cize görseler, itiraz ederek yüz çevirirler ve şöyle derler: Bu süregelen bir sihirdir.” Bu tavır, müşriğin iç dünyasını ele veriyor: O, düşünmez, ön yargılıdır, yüz çevirmesi ise içindeki kin ve düşmanlığın dışa tezahürüdür. Eee, müşrik bu! Kamer-2/527

İTTİFAK EDEREK HAYATIN DEVAMI ANCAK HAK TEALA’NIN MERHAMETİNE VABESTEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsanlar, kıyamete kadar (sırrı teklif gereği özgür oldukarından) ihtilâf eden kimseler olarak devam edeceklerdir. Ancak Rabbinin lütfederek Hakta birleşmeyi nasip ettiği kimseler bunun dışındadır. (Bunlar merhameti İlâhî ile Hak’ta ittifak ederek devam edeceklerdir.) Esasen O, insanları bunun için (ittifaka ehil olanları ittifak, ihtilâfa ehil olanları da ihtilaf için) yarattı. Hûd-118,119/234

İYİ HUYLU, İYİ DAVRANAN MUHSİNLERE CENNET VAR! AKLI OLANIN YOLU BUDUR!

Allah-ü Teâlâ, iyi huylu, iyi davranan muhsinlere pınarlar ve bahçelerle bezenmiş cennet va’dediyor. Zâriyât-15,16/520

İYİ VE GÜZEL DAVRANANLARA MÜKAFATLARI ARTTIRILIR

Allah-ü Teâlâ: “İyi ve güzel davrananlara, ayrıca daha fazla mükafatlar vereceğiz.” buyurdu. A’râf-161/170

İYİLİĞE ASLA ERİŞEMEZSİNİZ

Sevdiğiniz mallarınızdan Allah yolunda harcamadıkça, gerçek iyiliğe aslâ erişemezsiniz. Bununla beraber ne harcarsanız mutlaka Allah onu bilir. Âl-i İmrân-92/61

İYİLİĞE KARŞI İYİLİK HER KİŞİNİN, KÖTÜLÜĞE KARŞI İYİLİK İSE SABIR KÜPÜ ER KİŞİNİN KARIDIR

Allah-ü Teâlâ: “Kötülüğe karşı iyilik yapabilmek hasleti ise, ancak sabredenlerin işi ve faziletten yana nasibi bol olanların kârıdır” diyerek, meselelerimizi ancak iyiliğe de kötülüğe de iyilikle mukabele ederek halledebileceğimizi beyan buyuruyor. Formül bu! Ah insanımız bu fermana kulak verebilseydi! Fussılet-35/479

İYİLİĞİ EMREDERSİN İNSANLARA DA KENDİNİ UNUTURSUN, ÖYLE Mİ?

Ey İsrailoğulları, halka iyiliği emrederken kendinizi unutuyorsunuz öyle mi? Halbuki siz Tevratı okuyup duruyorsunuz. Yapmadığınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Bu nasıl iman, bu nasıl iz`an, bu ne biçim teslimiyet? (Hitap hususi olsa da hüküm umûmidir. Yani İsrailoğullarına emredilenler aynı zamanda herkese emredilmiş sayılır.) Bakara-44/6

İYİLİĞİ EMRET

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sen af ve müsâmaha yolunu tut, iyiliği emret, câhillerden yüz çevir!” A’râf-199/175

İYİLİĞİN TAMAMI, ALLAH’DANDIR

Ey insan! Başına gelen her iyilik, Allah’dandır! Nisâ-79/89

İYİLİK DURURKEN KÖTÜLÜĞE HEM DE ACİLEN KİM TALİP OLUR? KİM OLACAK, MÜŞRİK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Müşriklerin şaşılacak bir yanları da, iyilik dururken, kötülüğü (azâbı) çarçabuk istemeleridir. Halbuki onlardan önce kendileri gibi kavimlere doğrusu nice ibret verici cezalar gelip geçti. (Niçin onlardan ibret almazlar ki!) Şüphesiz Senin Rabbin, insanlara zulümlerine karşı yine de mağfiret sahibidir. Bununla beraber O, cezalandırdığında da cezası pek çetindir.” Ra’d-6/249

İYİLİK EDENLER İYİLİK BULURLAR

Allah-ü Teâla, Efendimize Habibim Ya Muhammed! Tarafımdan kullarıma de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinizden sakının! Bu dünyada iyilik edenlere (Ahirette) iyilik (cennet) vardır. (Bulunduğu yerde iyilik yapamıyorsa veya kötülük yapmaktan kendisini alıkoyamayacaksa, iyilik yapabileceği bir yere gitsin!) Çünki Allah’ın Arz’ı (dünya) geniştir. Hak yolunda sabredenlere ise mükâfatları sınırsız bir şekilde verilir.” Zümer-10/458

İYİLİK EDENLERLE MUHSİNLERLE BERABERDİR ALLAH

Ve muhakkak ki Allah, muhsinlerle (iyilikedenlerle) beraberdir. Ankebût-69/403

İYİLİK ET HERKESE, VELEV Kİ SANA KARŞI SAVAŞ AÇMAYAN BİR KAFİR DE OLSA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, dininizden dolayı sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan çıkarmayan kâfirlere karşı iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan sizi men etmez. Şüphesiz ki, Allah âdil olanları sever.” Evet, adamın liyâkatı varsa, düşmanca da davranmıyorsa ona iyilik etmemiz, Allah’ın emridir. Mümtehine-8/549

İYİLİK GERÇEKTE NASILDIR?

İyilik, yüzleri doğuya ve batıya çevirmek değildir. Asıl iyilik: 1-Allah’a, Ahiret gününe, Meleklere, Kitaplara ve Peygamberlere iman eden; 2-Sevdiği malını Allah Rızası için: a) yakınlara, b) yetimlere, c) yoksullara, d) yolda kalmışlara, e) isteyenlere, f) köle ve esirlere veren; 3-Namazı hakkıyla îfâ eden; 4-Zekatı veren; 5-Sözleştiği zaman sözlerinde duran; 6-Sıkıntı, hastalık ve savaşın şiddetleri esnasında sabreden kimselerin davranışlarıdır. Bakara-177/26

İYİLİK NASİP ET BİZE BU DÜNYADA VE AHİRETTE!

Musa as, yakarışına devamla: “Ya Rabbi! Bize bu dünyada da, Ahirette de iyilik nasib et! Biz Sana yöneldik, Senin yolunu tuttuk!” dedi. A’râf-156/169

İYİLİK YAP DENİZE AT, BALIK BİLMEZSE HALIK BİLİR, SÖZÜNÜ TE’YİD EDEN AYET

Allah-ü Teâlâ, bir önceki Ayette, zerre miktarı bir şeyin dahi Kendisi’nden gizli kalamayacağını bildirerek, zerre miktarı ameli salih işleyenlerin, işledikleri bu amellerinin mükâfatını göreceklerini müjdeliyor. Sebe’-4/427

İYİLİK YAP, İYİLİK BUL, NE YANİ, İYİLİK, BAŞKA BİR ŞEY İLE Mİ NETİCELENECEKTİ?

Bu dünyada Allah’a iman ve O’na itaatla iyilik yapanlar, Ahirette iyilik bulacaklar, yani cennete gideceklerdir! Öyle ya, iyiliğin neticesi, iyilikten başka bir şey mi olacaktı? (Sen sen ol, iyilik yap iyilik bul!) Rahman-60/532

İYİLİK YAPANA ALLAH KARŞILIĞINI KATLAYARAK VERİR

Kim bir iyilik yaparsa Allah karşılığını kat kat arttıracağını bildiriyor. Şûrâ-23/485

İYİLİK YAPANA MÜKAFATI KATLANARAK; KÖTÜLÜK YAPANA CEZASI KÖTÜLÜĞÜ KADAR VERİLİR

Kim iyilik yaparsa, Ahirette mükâfatı ona daha hayırlısıyla (Allah’ın dilediği kadar katlanarak) verilir. Kim de kötülük yaparsa, cezası ona yaptığı kötülük kadar verilir. Kasas-84/394

İYİLİK, MUTLAKA MÜKAFATLANDIRILACAKTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kimseler ki, yaptıkları hayır ve iyiliklerin sevaplarından mutlaka mükâfatlandırılacaklar, aslâ mahrum bırakılmayacaklardır. Çünki Allah, günâhlardan korunan takva sahiplerini pek iyi bilir. Âl-i İmrân-115/63

İYİLİKLE GİT ALLAH’IN HUZURUNA DAHA HAYIRLISINI BUL VE KORKULARDAN EMİN OL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim (Allah’ın huzuruna) bir iyilikle gelirse, ona daha hayırlı bir mükafat vardır. Onlar, o kıyamet gününün korkularından da emin olacaklardır.” Neml-89/384

İZİN ALARAK AYRILMA MESELESİ

Allah-ü Teâlâ, Mü’minlere, riâyet edilmesi bir vecibe olan bir önemli kural bildiriyor. Şöyle ki: “Mü’minler, toplumu ilgilendiren bir meselede istişâre etmek üzere peygamberle beraber bulundukları zaman, O’ndan (O’nun olmadığı devirlerde O’nun vârisi olan Alimlerden) izin almadıkça (işlerini bahâne ederek) ayrılıp gitmezler! Senden, (diğer zamanlarda Vâris-i Nebi’den) izin isteyenler var ya, işte onlar, Allah’a ve Resûlüne iman edenlerdir. Öyle ise bazı işleri için Sen’den izin istedikleri zaman Sen de onlardan dilediklerine izin ver ve (izinsiz ayrılan usül bilmezler) için de Allah’dan af dile! Muhakkak ki Allah, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” Nûr-62/358

İZZET VE ŞEFAAT VESİLESİ OLSUN DİYE İLAH EDİNDİKLERİ PUTLARLA YAKAPAÇADIR ONLAR

“İzzet ve şefâat vesilesi olsun diye Allah’dan başka (canlı cansız) ilâh edinenler, o taptıkları put ve tâğûtlarla o günde (kıyamet gününde) yakapaça olacaklar, o ma’butları, onların tapmalarını inkâr edecekler ve o serserilere düşman olacaklardır.” (Not: Burada dünyevi varlık ve iktidar ve başarıya tanrısal bir nitelik atfederek onu kutsallaştıran, âdeta ona tapan; muhâliflerine de “kutsalıma dokundu” mâzereti ile savaş açan insanlardan bahsediliyor.) Meryem-81,82/310

İZZET, TAMAMEN ALLAH’A AİTTİR

Kim ki izzet ister, bilsin ki izzet, Allah’a aittir. Kimse kendi çabası ile izzet elde edemez, belki Allah dilediğini aziz eder. Aziz olmak isteyenler, salih ameller işleyerek Allah’ın Rızâsını kazanmaya baksın! Umulur ki Allah, O’nu aziz eder. Fâtır-10/434

İZZETİ, ŞEREFİ KAFİRLERİN YANINDA MI ARIYORLAR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Münâfıklar, izzet ve şerefi, kâfirlerle beraber olmakta mı arıyorlar? Oysa bütün izzet ve şeref Allah’ındır!” Nisâ-139/99

İZZETİN TAMAMI ALLAH’INDIR, KEFERE VÜ FECERENİN KEM LAKIRDISI, SENİ ÜZMESİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Onların (boş lâkırdıdan ibâret kem) sözü, Seni üzmesin! Çünki bütün izzet ve üstünlük, Allah’ındır, O her şeyi işitir ve bilir!” Yûnus-65/215

İZZETLİ BİR HAYAT İÇİN RABBANİ REÇETE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Mü’minler! Namazı hakkıyla edâ edin, (burada namaz, tüm bedeni ibâdetler nâmına onları temsilen zikrediliyor) zekatı verin, (burada zekat, tüm mâlî ibâdetler nâmına onları temsilen zikrediliyor) Peygambere itaat edin, (burada peygambere itaat, tüm hukuk, muâmelât nâmına onları temsilen zikrediliyor) ki, merhamete nâil olasınız!” Merhamet-i İlâhi’ye mazhar olanlar, izzetleriyle yaşarlar. Nûr-56/356

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gay...

PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI

                                                 PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI                 Kıyame Sûresi 3. ve 4. Âyetlerinin meallerini okuyalım! Bu âyetlerde Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İnsan kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (dünyadaki eski haline getirmeye) gücü yeteniz.”                 Parmak uçları denmesi, câlib-i dikkattir. Niçin? Parmak uçlarında ne var ki? Evet! Parmak uçlarında parmak izleri var! Bu âyetin nazil olduğu dönemde de parmak izlerinin va...

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız k...