KUR’AN-I KERİM KONULARI: (I VE İ)
İLE BAŞLAYANLAR
IRKÇILIK YOK! BİR ERKEK VE BİR
DİŞİDEN, ADEM BABA İLE HAVVA ANA’DAN YARATILDIK
Allah- ü Teâlâ bizleri haberdâr etti
de nereden geldiğimiz belli oldu. Şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Şüphesiz ki,
Biz, sizi bir erkek (Adem) ile bir dişiden (Havva) yarattık. Birbirinizi
tanımanız ve hayatınızın kolaylaşması için de sizi milletler ve kabileler
halinde kıldık. Şunu da unutmayın ki, Allah katında en değerli, en üstün
olanınız, takvâda (Allah korkusuyla haramlardan sakınmada) en ileri
olanınızdır. Muhakkak ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, her şeyden haberdâr
olandır.” (Yaratılıştan kendinin veya ırkının üstün olduğunu iddia, küfürdür.
Çünki Allah’ın -Hâşâ- torpil geçtiğine, bir kısım insanları kayırdığına
inanmaktır ki, bu da Allah’ı adâletsizlikle ithamdır. Allah, mutlak Adildir ve
kullarını eşit mertebede yaratır. Kul sonra, Allah’a yakınlık ve uzaklığı ile
üstünlük kazanır veya kaybeder.) Hucürat-13/516
IRMAĞIN SUYUNDAN ÇOĞU İÇİP ELENDİ
Tâlût ordusu, Câlût üzerine giderken
bir ırmaktan geçiyorlardı. Bu ırmaktan bir avuç su dışında içmemekle imtihan
oldular. Fakat askerlerin pek azı hariç, çoğu bu sudan içtiler de imtihanı
kaybettiler. Bakara-249/40
IRMAK SUYU İLE İMTİHANIN HİKMETİ
Susuzluğa sabredemeyen bir askerle
düşman karşısına çıkılamazdı. Zira ölüme karşı hiç sabredemeyecek, savaşın
cıvcıvlı vaktinde bir çözülme, çorap söküğü gibi olacak ve ordu dağılıp hezimet
kaçınılmaz olacaktı. Suya sabredenler ölüme de sabredecek, son ferdine kadar
savaşacak ve Allah’ın izni ile zafere ulaşılacaktı. Nitekim öyle de oldu.
Bakara-249/40
IRMAKLAR AKAR CENNETLER İÇİNDE
Allah-ü Teâlâ, iman edip sâlih
ameller işleyenlere “içinden ırmaklar akan cennetler vardır” buyurmaktadır. Buralara
herkes adaydır biline! Bakara-25/4
IRMAKLAR AKITTI YERYÜZÜNDE ALLAH
“Allah O’dur ki, yeryüzünde ırmaklar
akıttı.” Ra’d-3/248
IRMAKLAR HALİNDE YERDEN ÇIKARDIĞIMIZ
SU İLE BAHÇELERİNİZİ SULARSINIZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Böylece o
yağmur suyu ve yerden çıkardığımız kaynak suyu ile meyvelerini yediğiniz hurma
ve üzüm bağları yetiştiririz.” Hurma ve üzüm bağları burada, bütün meyveler ve
sebzeleri temsilen zikredilmiştir. Barajlar, kaynak suları, çaylar ve
ırmaklardan oluşur, onlarla da sulama yapılır. Mü’minûn-19/342
IRMAKLAR Kİ CENNETTE AKARLAR, ONLARI
SAYIYORUM İYİ KULAK VERİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Takvâ
sahibi olanlara va’d edilen cennetin durumu şöyledir: Orada (zamanla hiçbir
vasfı bozulmayan) sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere
lezzet veren (aromalı) şaraptan ırmaklar ve sâfi baldan ırmaklar vardır.
Üstelik onlar için orada meyvelerin her çeşidi ve Rablerinden de bir mağfiret
vardır. Bu nimetlere garkolan muttekiler, hiç o ateşte ebedi olarak kalacak ve
kaynar sudan içirilecek kimseler gibi mi olurlar? O pek kaynar su ki, onların
barsaklarını paramparça etmiştir.” Muhammed-15/507
IRZLARINI, NAMUSLARINI KORUYABİLENLER
KİMLER OLABİLİR?
O namazlarını devamlı kılan şuurlu
müslümanlar var ya! Onlar, edep yerlerini, ırz ve namuslarını koruyanlardır.
Ancak kendi eşleri veya sahip oldukları câriyeleri müstesna (onlarla meşru’
dairede münâsebette bulunabilirler)! Onlar bu münâsebetlerinden dolayı da
ayıplanamazlar. Kim ki, bundan ötesini ararsa (zina ederse), işte onlar, haddi
aşanların tâ kendileridir. Meâric-29,31/568
ISLIK ÇALARAK, EL ÇIRPARAK DUA OLUR
MU?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların
Kâ’be yanındaki duâları ise, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan (alkış tutmaktan)
başka bir şey değildir. Öyle ise küfrânınızdan dolayı tadın bakalım azabı!”
Enfâl-35/180
ISRAR ETME GÜNAHDA, KALBİNİN MÜHÜRLENMESİ
TEHLİKESİ VARDIR
Günâhta ısrar, kurtuluşun önünde
korkunç bir engeldir. Hem küçük günâhlarda ısrar, büyük günâhlardan biridir.
Hem her bir günâh, kalbde siyah bir leke bıraktığından, karara karara kalbin
mühürlenmesine yol açar. Âl-i İmrân-135/66
ISRARA DEĞMEZ, YÜZ ÇEVİR ONLARDAN,
NE HALLERİ VARSA GÖRSÜNLER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed! O, iman etmemekte direnen kâfirlere ısrara değmez!) Onlardan yüz
çevir (onları kendi hallerine bırak, ne halleri varsa görsünler!), Akıbetlerini,
helâk olmalarını gözetle! Zaten onlar da Senin helâk olmanı gözetleyip duruyorlar!
Secde-30/416
IŞIK OLAYI
Işık öyle bir nimettir ki onun
sayesinde etrafımızdakileri görürüz. Ancak ışık, kuvvetli zuhur ederse, bu
sefer ona bakan gözler, göremez olur. İşte Allah da emsalsiz, en kuvvetli bir
şekilde zuhur ettiğinden Allah`ı göremeyiz. Buna “Şiddet-i zuhurundan gizlendi”
diyoruz. Bakara-17/3
İ`TİKAF
Cemâatle namaz kılınan bir mescitte
ibâdet etmek maksadıyla belirli bir zaman kalmaya i’tikâf denir. İ`tikâf, genelde
Ramazan-ı Şerif`in son 10 günü ve gecesinde yapılmaktadır. Bakara-125/18
İ’LA, KADINLARA YAKLAŞMAMAYA YEMİN
Kadınlarına yaklaşmamaya yemin eden
(i’lâ yapan) kocalara dört ay bekleme ruhsatı verilmiştir. Bu dört ay zarfında
isterse yemininin keffâretini verir ve yaklaşır -ki tavsiye edilen de budur-
isterse yeminini bozmaz. Fakat bu durumda, dört ay sonrasında karısını boşama
mecburiyeti vardır. Aksi takdirde Cahiliye Arabı gibi ölünceye kadar kadına
zulüm söz konusu olurdu. Ancak unutmamalıdır ki Allah, her şeyi işiten ve
bilendir. (Yani kadına zulmedeni, Allah da zebanilerin eline verir ki, o zaman
da onun işi bitiktir demektir.) Bakara-226,227/35
İ’TİKAF ŞARTLARINDANDIR
Ramazan’da i’tikâfa giren mü’minler,
i’tikâfta oldukları gecelerde, kadınları ile cinsî münâsebette bulunamazlar! Bakara-187/28
İBADET ALLAH’DAN BAŞKASINA ASLA VE
KAT’A YAPILMAZ!
“Kur’an, her yönüyle tahkim ve her
şeyi açıklamış bir kitap olarak Hakîm ve Habîr Allah tarafından indirilmiş bir
kitaptır; tâ ki (O’nun rehberliği ile şaşırmayasınız ve) Allah’dan başkasına
ibâdet etmeyesiniz! Gerçek şu ki Ben (Allah Resûlü), sizi cennetle müjdelemek
ve cehennemle uyarmak için O’nun tarafından gönderilmiş bulunuyorum.”Hûd-1,2/220
İBADET ANINDA, HUZUR-U İLAHİDE İKEN
AYAKKABILARIN ÇIKARTILMASI GEREKİYOR
Allah-ü Teâlâ, Hz.Musa’ya seslendiğinde
“papuçlarını çıkar, çünki Sen Mukaddes Tuvâ vâdisindesin!” demişti. Buradan
anlıyoruz ki Huzûr-u İlâhî’de duruşta (namaz gibi) tertemiz olmak gerekir.
(Not: Evin içinde giyilen, terlik ve ayakkabıların ibadet esnasında
çıkartılması gerekmez. Çünki bunlar, sokak tozlarından aridirler.) Tâhâ-12/311
İBADET EDİNİZ! EMRİ, BÜTÜN İNSANLIĞI
BAĞLAR
Bu âyetteki: “Ey insanlar! Rabbinize
ibadet ediniz!” fermanı, bütün insanlığa yapıldığından, herkes Allah’a ibadet
etmekle mükelleftir. Bakara-21/3
İBADET KİME EDİLİR?
İbadet sadece ve sadece Allah`a edilir.
Aksi en büyük günahtır. Fatiha-5/1
İBADET ÖLÜM GELİP ÇATINCAYA KADAR YAPILMASI
GEREKEN BİR VAZİFEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sana ölüm
gelip çatıncaya kadar da Rabbine ibâdet et!” Hicr-99/266
İBADET YALNIZ ALLAH’A EDİLİR
“İşte Rabbiniz, bu vasıflara sahip
olan Allah’dır. Öyleyse O’nu bir tanıyarak, yalnız O’na ibâdet ediniz! Hâlâ
gerçekleri düşünmeyecek misiniz?” Yûnus-3/207
İBADETLER SADECE VE SADECE ALLAH’A
YAPILIR VE ANCAK O’NA YAKARILIR
Allah, Zatı’nda hakiki mânâda Diri
olandır. Öyleyse ölümlüye değil de sadece ve sadece O’na ihlâslı olarak kulluk
edin! Zaten hamd, Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur! Mü’min-65/473
İBADETTE HER ŞEYDEN ALAKAYI KESEREK
SIRF ALLAH’A YÖNELMEK ESASTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Geceleyin
ibadet için kalktığında) Rabbini zikret ve her şeyden alâkanı keserek (tam
konsantre olmuş bir halde) O’na yönel!” Yani kendini Rabbine kilitle!
Müzzemmil-8/573
İBLİS BU, SECDE ETMEZ Mİ ETMEZ! ETME
BAKALIM, KIYAMET YAKLAŞTI HABERİN OLA!
Allah-ü Teâlâ, bir zaman meleklere:
“Âdem’e secde edin!” dedi. Melekler de hemen secde ettiler. Ancak (cinlerden
olan) İblis, secde etmeyip küstahca: “çamurdan yarattığın kimseye secde mi
ederim! Eğer bana mühlet verirsen, benden üstün kıldığın bu Adamın soyunu gör
bak, pek azı müstesnâ, nasıl da hâkimiyetim altına alacağım?” dedi. (Hakikaten
mel’ûn, ahfâdı ve âvâneleri amaçlarına ulaşmışlar. Gel de sen, insanlık adına
kahrolma! Gerçekten çok câhil ve çok zalim insanlarmışız!) İsrâ-61,62/287
İBLİS CİNLERDEN İDİ
“Hz. Âdem Babamıza Allah emrettiği
halde secde etmeyen İblis, cinlerden idi ve Rabbinin emri dışına çıktı.” (İblis,
bir zamanlar meleklerle beraber olduğu için, bir de Allah-ü Teala: “İblis
dışında meleklerin hepsi secde etti” dediği için,yanlışlıkla melek
zannediliyor. Bu âyette onun cinlerden olduğu tasrih ediliyor. Zaten o ateşten,
melekler ise nûrdan yaratılmış varlıklardır.) Kehf-50/298
İBLİS DEDİ: BANA MÜHLET VER!
İblis dedi: “(Ya Rabbi!) Bana
insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver!” (Burada İblis, insanların
diriltilecekleri güne kadar mühlet istemesiyle, kendince ölümü atlatarak hiç
ölmemeyi kastetmiştir.) A’raf-14/151
İBLİS MEL’UNUNUN NE KADAR KAFASIZ VE
SERSERİ OLDUĞUNA BİR BAKINIZ
İblis dedi: “Ya Rabbi! Beni
azdırmana(!) karşılık, yemin ederim ki ben de dünyada onlara günâhları
süsleyeceğim ve senin ihlâsa erdirdiğin kulların müstesnâ, onların hepsini
azdıracağım!” İblis’in serseriliğini analiz edelim: 1-Diyor ki: “Ya Rabbi!
Benden aşağıda olan birine boyun eğmemi istedin. Benim bu emre uymayacağım
Sence malumdu. İşte böylece azmama sebep oldun ve bu da bu beşer sebebiyle
başıma geldi.” Bir defa senin Hz. Adem’den üstün olduğuna delilin ne? Adem
topraktan yaratıldı, toprak hayatın menşeidir; sen ise ateşten yaratıldın, ateş
yakıp kül etmekle ölümün menşeidir. Hayat mı üstün, ölüm mü? Madem hayat üstün,
öyleyse Hz. Adem senden üstün ey mantıksız! 2-Allah –haşa- senin kadar mı
biliyor kimin üstün, kimin alçak olduğunu? Kafan çalışmasa bile madem Allah
emrediyor, “vardır bir hikmeti” deyip emre itaat gerekmez miydi? 3-“Ben de
onları azdıracağım!” demekle hiç suçu olmayan Ademoğullarına zulüm yapmıyor
musun? Allah emretmiş, sen de isyân etmişsin; burada Adem’in ne suçu var da ona
gayz ve kin güdüyorsun? Görüyorsunuz İblis ne kadar dangalak ve dengesiz bir
mahluk! Hicr-39,40/263
İBLİS VE ZÜRRİYYETİNİ GÖKLERİN VE
YERİN YARATILIŞINA ŞAHİT BULUNDURMADIM
Allah-ü Azîm-üş şân buyuruyor:
“İblis ve zürriyyetini ne göklerin yaratılmasında, ne de yerin yaratılmasında
ve ne de kendilerinin yaratılmasında şâhit bulundurmadım!” Kehf-51/298
İBLİS, BAŞ ŞEYTAN ADEM’E VE EŞİNE
DOLAYISI İLE İNSANLIĞA TAM BİR DÜŞMANDIR
Allah-ü Teâlâ, Hz.Adem’e: “Ey Âdem!
Bu İblis (baş şeytan), Sana ve zevcen Havva’ya (dolayısı ile bütün insanlığa)
tam bir düşmanıdır; sakın sizi cennetten çıkarmasın! (Buna sebep olacak bir
günâhı işletmek için sizi kandırmasın!) Yoksa perişan olur ve çok sıkıntı çekersin!”
buyurdu. Tâhâ-117/319
İBLİS, BEN DE ONLARA PUSU KURACAĞIM!
DEDİ
İblis dedi: “Öyle ise beni
azdırmandan dolayı ben de onları (insanları) saptırmak için Senin dosdoğru
yoluna oturup pusu kuracağım!” A’râf-16/151
İBLİS, CEHENNEMİ SENİNLE ,CİNLERLE
VE SANA UYAN İNSANLARLA DOLDURACAĞIM
İblis’in gayet mağrur bu diklenmesi
ve isyanı karşısında Allah-ü Teâlâ da şöyle buyurdu: “İşte bu doğru! (Yani sen
ihlâslı kullarım dışındakileri azdıracaksın!) Ben de şu Hakkı söyleyeyim ki:
Cehennemi seninle(senin gibi olan neslin cinlerle) ve sana uyan (insanlarla)
hep birlikte dolduracağım!” Sâd-84,85/457
İBLİS, EMRETTİĞİM HALDE SECDE ETMENE
ENGEL NE Kİ?
Allah-ü Teâlâ ferman etti: “(Ey
İblis!) Söyle bakalım, sana emrettiğim halde secde etmene ne engel oldu?” İblis
dedi: “Ben O’ndan daha üstünüm; çünki Sen beni ateşten, O’nu ise çamurdan
yarattın!” A’râf-12/151
İBLİS, ONLARA DÖRT BİR TARAFINDAN
SOKULACAĞIM DEDİ
İblis devamla dedi: “sonra elbette
onlara (insanlara) önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından
sokulacağım ve Sen onların çoğunu şükredici kullar bulmayacaksın!” A’râf-17/151
İBLİS, SEBE’ HALKI ÜZERİNE OYNADIĞI
OYUNDA MURADINA ERDİ
Gayet ma’mur, birbirini gören
şehirler, konak yerleri (moteller) sıra sıra, zenginleşmiş ve refaha ermiş Sebe
halkına iblis, bir azgınlık, bir şımarıklık ve doymak bilmeyen bir hırs
pompaladı. Sebe’ halkı bu tuzağa gelerek kendilerine yazık ettiler de içlerinden
pek az ihlâslılar dışında ekserisi, mel’un iblisi muradına erdirdiler.
Sebe’-20/429
İBLİS, ÇABUK İN ORADAN!
Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu: “İblis!
Çabuk in oradan! Orada (cennette) kibirlenmek haddine düşmez; haydi çık! Çünki
sen alçağın tekisin!” A’râf-13/151
İBLİS, İNSANLARIN DİRİLTİLECEĞİ GÜNE
KADAR MÜHLET İSTEDİ AMA
İblis: “Rabbim! Öyle ise bana
insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver!” dedi. (Bu kurnazca
isteğinde hiç ölmemeyi planlıyordu, ama Allah bunu bilmeyecek değildi ya!)
Allah buyurdu: “Haydi belirli bir güne kadar (kıyamet gününe kadar) sana
müsâade edildi.” (Yani kıyamet günü sen de öleceksin!)” Hicr-36,38/263
İBLİS, SEN O VAKTE KADAR MÜHLET
VERİLENLERDENSİN
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “İblis! Haydi
sen o vakte kadar (kıyametin kopması vaktine kadar) mühlet verilenlerdensin!”
A’râf-15/151
İBLİS’E, DEFOL ORADAN, FERMANI ÇIKTI
DA ONDAN SONRA RACİM SIFATINI ALDI
Allah-ü Teâlâ, İblise: “Defol
oradan!” diyerek onu kovdu.O da bundan sonra “kovulmuş” anlamına “Racîm”
sıfatını aldı. Rabbimiz (ilâveten) dedi ki: “1-Onlardan (insanlardan) kim sana
tabi olursa, şüphesiz ki, bunun tam karşılığı olarak cehennem de cezası
olacaktır. Ceza ki, ne ceza! 2-Onlardan gücünün yettiğini sesinle (vesvesenle)
yerinden oynat, kötülüklere kaydır! 3-Süvâri ve yaya olarak bütün kuvvetlerini
topla, onların üzerine yürü! 4-Mallarda ve evlatlarda onlara ortak ol! 5-Onlara
bol bol yalan vaadlerde bulun! Şeytan bu, onları aldatmaktan başka ne va’d eder
ki!” İsrâ-63,64/287
İBLİSE SORDU, SEN NİYE SECDE
ETMİYORSUN?
Allah cc İblise sordu: “Ey İblis!
Sen niye secde edenlerle beraber olmuyorsun?” İblis dedi: “Benim, kendisini
kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem
mümkün değildir!” (Geri zekâlı, Âdem orda kıbledir!) Hicr-32,33/263
İBLİSİN ŞERRİNDEN ANCAK İHLASLA
KORUNABİLİRİZ BAŞKA YOLU YOK
Allah buyurdu: “İşte bu ihlâslı
kullarımı senin şerrinden korumak, Bana ait dosdoğru bir yoldur. Gerçekten
kullarımın hiçbiri üzerinde senin bir hâkimiyetin yoktur, ancak azgınlardan
sana uyanlar müstesnâ.” Hicr-41,42/263
İBRAHİM AS ATEŞTEN KURTULDUKTAN
SONRA NEREYE GİTTİ?
Allah, İbrahim as’ı lütfu ile
ateşten kurtardıktan sonra, kardeşinin oğlu Lût as ile (ki İbrahim as’ın tek
ümmetiydi) herkes için bereketli olan Şam-ı Şerif’e ulaştırdı. (Şam-ı Şerif, bugünkü
Suriye ve Filistin’ içine alan bölgedir.) Enbiyâ-71/326
İBRAHİM AS BABASINA, ALLAH’DAN SANA
MAĞFİRET DİLEYECEĞİM, DİYE SÖZ VERMİŞTİ
İbrahim as ve beraberinde
bulunanlar, kavmi ile bütün alâkalarını kesmişti. Ancak ibrahim as, müşrik
babası için “Sana Allah’dan mağfiret dileyeceğim” sözü, bu alâka kesmenin
hâricinde idi. Mümtehine-4/548
İBRAHİM AS DÜNYADA İYİLİK VERİLEN, AHİRETTE
DE SALİHLERDEN OLAN BİR KUTLUDUR
“İbrahim as, kendisine dünyada
iyilik verilen, Ahirette de sâlihlerden olacağı bildirilen peygamberlerin
babası kutlu bir insandır.” Nahl-122/280
İBRAHİM AS HARRAN’A GELDİ, SARE
VALİDEMİZLE EVLENDİ
“İbrahim as, Babil’den,
Mezepotamya’dan ayrıldı. Önce Harran’a uğradı, orada Sâre Vâlidemiz ile
evlendi, bilâhare Şam (Bölgesi) ne yerleşti. Sâre Vâlidemizden İshak ve O’ndan
da Yakub peygamberler dünyaya geldi.” Meryem-307/49
İBRAHİM AS İLE BABASI AZER
ARASINDAKİ MUHAVERE
Bu âyet ile takip eden on âyet,
İbrahim as ile babası arasındaki muhâvereden bahseder. Özetle: Allah-ü Teâlâ, bu
âyetlerde: İbrahim as’ın özü sözü doğru bir peygamber olduğunu; babasına niçin
faydasız putlara taptığını; babasına senin bilmediğin bir ilmin (vahyin)
kendisine geldiğini ve ‘Bana tabi ol da seni doğru yola eriştireyim!’ dediğini;
‘babacığım sakın şeytana ibâdet etme, çünki o, Rahman’a âsi olmuştur, senin
şeytana dost olmandan korkuyorum, çünki o zaman Rahmân’dan sana bir azap
dokunur’ dediğini; babasının da: ‘Ne o, yoksa Sen, benim ilâhlarıma sırtını mı
çeviriyorsun? Bundan vazgeçmezsen Seni taşa tutarım, gözümden şöyle bir
kaybol!’ dediğini; İbrahim as’ın da ‘Selâm sana! Senin için Rabbimden af
dileyeceğim; sizden de putlarınızdan da ayrılıp gidiyorum, Rabbime
yalvarıyorum, bu duam sayesinde mahrum olmayacağımı umuyorum (yani sana da
hidâyetin geleceğini umuyorum)’ dediğini ve ayrılıp (Şam’a yerleştiğini); O’na
İshak ve Yakub’un Rabbinin bir hediyesi olduğunu ve herbirine peygamberlik
verildiğini; O (altın nesle) Rabbi, rahmetinden ihsânlarda bulunduğunu ve nice
dillerde güzel bir medihle anılmayı nasip ettiğini beyân eder. Meryem-41,50/307
İBRAHİM AS MELEKLERE, EY ELÇİLER,
BUNDAN BAŞKA İŞİNİZ NEDİR? DİYE SORDU
Meleklerin bir oğlan müjdelemesi ile
karşılıklı konuşmaların arkasından İbrahim as meleklere: “Ey elçiler! Bundan
başka ne işiniz (vazifeniz) var, sorabilir miyim?” dedi. Hicr-57/264
İBRAHİM AS NEMRUDA ŞÖYLE DEDİ
İbrahim as, Nemrud’a: “Benim Rabbim,
hayatı veren ve alandır” dedi. Nemrut, “ben de yaşatır ve öldürürüm” dedi.
Bakara-258/42
İBRAHİM AS TEK BAŞINA BİR ÜMMETTİ
Bu Âyet-i Kerime’de İbrahim as’ın şu
özellikleri beyân ediliyor: 1-İbrahim as, tek başına bir ümmettir. Yani tevhid
sancağını taşıyan tek müslüman, her hususta kendisine tabi olunan bir rehber.
2-Hanîf, Hak dine yönelen. 3-Kâfirler gibi müşrik değil. 4-Allah’ın nimetlerine
şükreden bir zat. 5-Allah tarafından seçilerek peygamberlikle şereflendirilmiş.
6-Doğru yola iletilmiş. Nahl-120,121/280
İBRAHİM AS, BABASI VE HALKINI, NEDİR
BU TAPTIĞINIZ NESNELER? DİYE İKAZ ETTİ
İbrahim as, babası ve kavmine şöyle
dedi: “Nedir bu taptıtığınız nesneler? İftira etmek için mi Allah’dan başka
ma’budlar istiyorsunuz? Peki Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir? (O’nu
neden aklınıza getirmiyorsunuz? Halbuki Ma’bud-u bil Hak yalnızca O’dur!)”
Sâffât-85,87/448
İBRAHİM AS, BİR VAKİTLER NASIL
DUALARDA BULUNMUŞTU?
İbrahim as, bir vakitler şöyle
duâlarda bulunmuştu: 1- Ya Rabbi! Burayı (Mekke’yi) emin bir belde kıl! 2-Beni
ve evlâtlarımı putlara tapmaktan uzak tut! 3-Ya Rabbi! Doğrusu o putlar, insanların
bir çoğunu saptırdılar. Artık bundan sonra kim Bana tabi olursa o Bendendir. Kim
de Bana karşı gelirse o da Sen’in merhametine kalmıştır. Şüphesiz Sen
Ğafûr’sun, Rahîm’sin. 4-Ey Kerim Rabbimiz! Doğrusu Ben zürriyyetimden bir
kısmını (oğlum İsmail ile annesi Hâcer’i), Sen’in Beyt-i Haramın’ın (Kâ’be’nin)
yanında, ekin bitmez bir vâdide yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı gereğince
kılsınlar diye böyle yaptım. 5-Ey Rabbimiz! Artık insanların bir kısmının
gönüllerini onlara (Mekke’de bıraktığım zürriyyetime) doğru yönelt ve onları
her türlü mahsüllerden rızıklandır ki Sana şükretsinler! 6-Ey Rabbimiz! Biz
ister gizleyelim, ister açığa vuralım, yaptığımız her şeyi bilirsin. Zaten
göklerde ve yerde Allah’a gizli kalan hiçbir şey yoktur.” İbrahim-35,38/259
İBRAHİM AS`I RABBİ İMTİHAN ETTİ:
Bir zaman Rabbi, İbrahim`i bir takım
kelimelerle=emir ve yasaklarla imtihan etmişti. Ve O, bu imtihanı tastamam kazanmıştı.
Bakara-124/18
İBRAHİM AS`IN BEYTULLAH İÇİN DUASI
Hz. İbrahim şöyle dua etti: “Ya
Rabbi! Burayı (Beytullah`ın bulunduğu yeri), güvenli bir belde kıl! Buranın
halkından Allah`a ve Ahiret gününe iman edenleri, her çeşit mahsullerle
rızıklandır!” El Hak bu dua kabul edilmiş ki, hiç bir şey bitmeyen Mekke-i
Mükerreme`de her türlü şey var, hem de ter-ü taze var! Ben de buna şâhitlik
edenlerdenim! Bakara-126/18
İBRAHİM AS’ A RABBİ, TESLİM OL! DEDİ
Bir vakit Rabb-i Zül Celal, Hz. İbrahim
as`a: “kendini can-ı gönülden Hakka teslim et!” dedi. O da: “Alemlerin Rabbine
teslim oldum!” demişti. Bakara-131/19
İBRAHİM AS’ A TAHKİKİ İMAN DERSİ
VAHYEDİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, İbrahim’e
imanında yakîne, kesinliğe ulaşması için göklerin ve yerin melekûtunu (ilâhî
tasarrufâtın açıkça göründüğü tarafını) da öylece gösteriyorduk.” En’âm-75/136
İBRAHİM AS’ IN BABASI AZER’DİR
Bir zaman İbrahim as, babası Âzer’e:
“Sen, birtakım putları ilâh mı ediniyorsun? Doğrusu Ben, seni de kavmini de
apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.” dedi. (Âzer, Tevratta “Terah” diye
geçer. Âzer, Terah’ın Arabçasıdır.) En’âm-74/136
İBRAHİM AS’A BİR TEK LUT AS İMAN
ETTİ
İbrahim as’a kavminden bir tek Lût
as iman etti. (Bu imana mükâfat olarak Allah, O’nu da peygamberlikle
şereflendirdi.) Ankebût-26/398
İBRAHİM AS’A GELEN MİSAFİR MELEKLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Onlara (kullarıma) İbrahim’in misafirlerinden (meleklerden) de
haber ver! Hani O’nun yanına girmişler de “selâm senin üzerine olsun!”
demişlerdi. O da onlara yemek ikrâm etmesine rağmen, yemediklerini görünce (ki
melekler yemezler içmezler de ondan) ‘doğrusu biz sizden endişe ediyoruz, korkuyoruz’
demişti. Melekler: ‘Korkma! Biz Sana (büyüdüğünde) Âlim olacak bir oğlunun
dünyaya geleceğini müjdeliyoruz!’ dediler.” Hicr-51/263 ; 52,53/264
İBRAHİM AS’A KİMLER YAKINDIR?
İbrahim as’a yakın olanlar, O’na
tabi olanlarla, bu Peygamber (Hz. Muhammed sav) ve bu Peygambere iman
edenlerdir. Allah, Mü’minlerin dostudur. Âl-i İmrân-68/57
İBRAHİM AS’A MELEKLER MİSAFİR
OLDULAR, O DA KIZARMIŞ KÖRPE BİR DANA ETİ İKRAM ETTİ AMA
İbrahim as’a melekler (insan
sûretinde) misafir oldular. O da onlara, nefis, güzelce kızartılmış körpe bir
dana eti getirip ikram etti. Ama misafirlerinin ellerini yemeğe uzatmadıklarını
görünce, onların bu hâli hoşuna gitmedi. (Çünki melek olduklarından
yiyemezlerdi.) Ve onlardan kuşkulandı, kalbine bir korku girdi. “Korkma!”
dediler. “Çünki biz aslında Lût kavmini imhâ etmek için gönderildik!” (Lût as, Hz.İbrahim’in
as yakın akrabasından olup O’na ilk inanan, bilâhare O’nun şeriatı üzerine Lût
Kavmi’ne gönderilen bir peygamberdi. Lût kavminin kıssasına giriş mahiyetinde
burada, Hz. İbrahim as’dan bahsedilmiştir.) Hûd-70/228
İBRAHİM AS’IN BABASI VE KAVMİ İLE
MUHAVERESİ, ENBİYA SURESİ’NDEN
Allah-ü Teâlâ bizlere hikaye ediyor:
“İbrahim as, babası ve kavmine taptıkları heykellerin ne olduğunu, ne işe
yaradıklarını, kendilerine, kendi ağızlarıyla ‘bir hiç’ olduklarını ikrâr
ettirmek için sorular sordu. Onlar da, atalarının taptığı için taptıklarını
söylediler. İbrahim as, yemin ederek atalarının da kendilerinin de bir sapıklık
içerisinde olduklarını, açıkça ve net bir şekilde yüzlerine ifâde etti. Onlar,
İbrahim as’a, ‘ bunu ciddi ciddi mi söylüyorsun?’ diyerek şaka olmasını arzu
ettiklerini bildirdiler. İbrahim as, ‘şaka değil, ciddi ciddi’ söylediğini,
putlardan Rab olamayacağını, Rabbın bütün gökleri ve yeri ve her şeyi yaratan
olabileceğini, Kendisinin de buna şâhitlik ettiğini söyledi. İçinden de Allah’a
yemin ederim ki, siz gittikten sonra bu putların başına bir çorap öreceğim!’
dedi.” Enbiyâ-52,57/325
İBRAHİM AS’IN BAŞINDAN GEÇENLERİ
BİLMEK VE İBRET ALMAK ALLAH’IN FERMANIDIR
Allah-ü Teâlâ, Efendimize
vahyederek: “Onlara İbrahim’in başından geçenleri de anlat!” buyuruyor ve
bildiriyor: “Hani (İbrahim) babası ve kavmine: “Siz nelere tapıyorsunuz?”
demişti. Onlar: “Bir takım putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya da devam
edeceğiz”diyerek karşılık vermişlerdi. İbrahim: “Peki, duâ ettiğiniz zaman o
putlar, sizi işitiyorlar mı, yahut size yarar sağlayabiliyorlar mı veya size
zarar verebiliyorlar mı?” dedi. Onlar: “Hayır! Biz atalarımızı böyle yapar
bulduk” dediler. İbrahim: “Amma siz, amma atalarınız, taptıklarınız putlar
hakkında biraz olsun hiç düşünmediniz mi? İyi bilin ki, Alemlerin Rabbi hâriç, sizin
o taptığınız putlar, benim düşmanlarımdır. O, beni yaratandır, Bana doğru yolu
gösteren de O’dur. Bana yediren de, içiren de ancak O’dur. Hastalandığımda Bana
şifâ veren O’dur. O’dur Beni öldürecek ve sonra da diriltecek olan! Din Günü
(Büyük Buluşma) da hatalarımı bağışlayacağını umduğum Ulu Rabbim de yine O’dur.
Ya Rabbi! Bana hikmet ver ve Beni sâlih kimselerin arasına ilhâk eyle!” dedi. Şuarâ-69,83/369
İBRAHİM AS’IN DERECESİNİ ALLAH
YÜKSELTTİ
Allah-ü Teâlâ, İbrahim as’a kavminin
put ve tâğût olan şirk inançlarını, istidlâl yoluyla iptal edecek hikmet dolu
delilleri, kalbine doldurdu. O da vazifesini hakkıyle yerine getirdi de Allah,
derecesini kat kat yükseltti. En’âm-83/137
İBRAHİM AS’IN KAFİR OLAN BABASINA
YAPTIĞI DUA, HANGİ MAKAMDA OLMUŞTU?
Kâfir olarak ölen müşriklere dua
edilmesi haramdır. Bir önceki âyette bu açıkça belirtilmiştir. Hz. İbrahim’in
kâfir olan babası Âzer’e yapmış olduğu dua ise, sırf ona yaptığı va’di yerine
getirmek için olmuştu. Fakat onun Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca,
onunla ilgisini kesti. Gerçekten İbrahim as, çok içli (çok ah eden, inleyen) ve
yumuşak huylu bir peygamberdi. Tövbe-114/204
İBRAHİM AS’IN KALBİNDEN KORKU GİDİP
MÜJDE GELİNCE LUT KAVMİ HAKKINDA NE DEDİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Vakta ki
İbrahim’in kalbinden korku geçip gitti ve ona müjde geldi. Tuttu Lût kavmi
hakkında( acaba imana gelmezler mi, diye) Bizimle (elçilerimiz azap
melekleriyle) mücâdeleye başladı. İbrahim, çok yumuşak huylu, yufka yürekli ve
kendisini Allah’a teslim eden bir kuldu.” Hûd-74,75/229
İBRAHİM AS’IN KISSASINDAN AZ BİR
ÖZET ANKEBUT SURESİ’NDE DE ANLATILIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İbrahim’i
de Resûl olarak gönderdik de O, halkına:‘Ey benim kavmim! Allah’a kulluk edin
ve O’ndan sakının! Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Siz Allah’dan
başka birtakım putlara tapıyorsunuz. Bunları Allah’a ortak koşmakla, yalan
uydurmuş oluyorsunuz. Bu taptıklarınızın size rızık vermesi imkânsız. O halde
rızkınızı Allah’ın nezdinde arayın, yalnız O’na ibâdet edin ve O’na şükredin!
Sonunda dönüp dolaşıp varacağınız yer, O’nun huzurudur. Şayet siz beni yalancı
sayarsanız, sizden önceki ümmetler de Resûllerini yalancı saymışlardı.
Peygamberin görevi açıkça tebliğ etmektir’ dedi.” Ankebût-16,18/397
İBRAHİM AS’IN VASİYETİ
Bir vakit İbrahim as, oğullarına
şöyle vasiyette bulundu: “Evlatlarım! Allah, bu Dini, sizin için seçti. Sakın
Müslümanlıktan başka bir din ile ölmeyiniz!” Bakara-132/19
İBRAHİM NESLİNDEN PEYGAMBER ZİNCİRİNE
NELER İHSAN ETTİK NELER
Allah-ü Teâlâ, İbrahim’e İshak ve
Yakub’u ihsân ettiğini bildirdiği âyetini takip eden âyette de: “Onları
(İbrahim neslini) emrimizle insanlara Hak yolu gösteren imamlar, önderler
yaptık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik”
buyuruyor ki bunlar, dinlerin ortak temellerindendir. (Not: Bu Altın Nesil, Peygamber
Efendimizden sav sonra, Al-i Beyt’in güzîde imamları ile devam etmektedir.)
Enbiyâ-73/327
İBRAHİM SENİ İMAM, ÖNDER YAPACAĞIM
Hz. İbrahim as, İmtihanını tam not
geçince Rabbi, O`na şöyle dedi: “Ya İbrahim! Seni insanlara
Önder=İmam=Peygamber yapacağım. Hz. İbrahim dedi: “Ya Rabbi! Zürriyyetimden de
önderler=peygamberler çıkar. Allah buyurdu: “Zalimler, ahdime (nübüvvete) nâil
olamazlar!” Bakara-124/18
İBRAHİM SURESİ
14. Sûredir. Mekke’de nâzil
olmuştur, 52 âyettir. İbrahim-0/254
İBRAHİM YAHUDİ Mİ İDİ, HIRİSTİYAN MI
İDİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! De ki: Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında nasıl olur da Yahudi mi, Hıristiyan
mı diye birbirinizle iddialaşıyorsunuz? O, Tevrat ve İncil gönderilmeden önce
yaşamış bir peygamberdi. Buna da mı akıl erdiremiyorsunuz? Bildiğiniz (Hz. Musa
ve Hz. İsa hakkındakiler) bir tarafa, niçin bilmediğiniz (Hz. İbrahim) hakkında
tartışıyorsunuz? İbrahim ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi. O Allah’a tam teslim
olmuş bir Hanîf, bir muvahhid idi. Bunları siz bilemezsiniz, Allah bilir. Ve O,
aslâ (sizin gibi) müşriklerden değildi.” Âl-i İmrân-65,67/57
İBRAHİM’E İSHAK’I VE ARTI OLARAK DA
YAKUB’U İHSAN ETTİK
Allah-ü Teâlâ, İbrahim as’a
peygamber oğlu peygamber nesli olarak oğlu İshak’ı, artı, peygamber torun
olarak da Yakub’u ihsan ettiğini ve onların hepsini de sâlih kimseler
kıldığını, bu Âyet-i Kerime’sinde bildiriyor. Enbiyâ-72/326
İBRAHİM’E SELAM OLSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Bu en
büyük belâlı imtihandan muvaffakiyetle çıkan) İbrahim’e sonraki ümmetler içinde
iyi bir nâm bıraktık.” O nedenle sonraki bütün ümmetler, Hz. İbrahim as’a
“Selâm olsun İbrahim’e!” diye duâ ederler. “İşte Biz, iyileri böyle
mükâfatlandırırız. Çünki O, Bizim Mü’min kullarımızdandır.” Sâffât-108,111/449
İBRAHİM’İ ATEŞE ATMAK İÇİN BİNA
YAPIN VE ODUN YIĞIN, DEDİLER
Putları kırılan halk büyük bir öfke
ile İbrahim as’a verecekleri cezayı kararlaştırdılar: Ateşe atılacak ve
yakılacak! Bunun için sözü geçenler ferman ettiler: “Bir bina yapın, (içine
odun yığın, ateşe verin) ve o cehennem içine de İbrahim’i atın da putlarımızı
kırmak neymiş görsün!” Sâffât-97/448
İBRAHİM’İ DÜNYADA NÜBÜVVETLE
ŞEREFLENDİRDİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İbrahim’i
dünyada nübüvvetle şereflendirdik. O, Ahirette de Sâlihler’den olacaktır!” Bakara-130/19
İBRET ALAN NE YAZIK Kİ PEK AZ
Alah-ü Teâlâ buyuruyor: “Rabbinizden
size indirilene, Kur’an’a tabi olun! O’ndan başka birtakım dostlara
(sistemlere) tabi olmayın! Siz ne kadar da az ibret alıyorsunuz!” Evet! Beşer, Kur’an’dan
başka her kapıyı çaldı ama o kapılar derdine derman olmadı. İbreti az aldı veya
almadı ki, hâlâ başka kapıları çalıyor.) A’râf-3/150
İBRET ALIN EY BASİRET SAHİPLERİ!
Medine Yahudilerinden inkâr
edenlerin bir kısmı, muhkem kalelerinin kendilerini koruyacağı zehabına
kapılarak fesatlıktan geri durmadılar. Allah da onları hiç ummadıkları bir
yerden bastırıverdi ve kalblerine bir korku salıverdi. Öyle ki, sürgüne
gönderileceklerinden o güzelim evlerini, müslümanlar yararlanmasınlar diye
kendi elleriyle yıkıp târumâr ettiler. Bu ibretlik olayı, Allah-ü Teâlâ, şu
âyeti ile kıyamete kadar bâkileştirdi: “İbret alınız ey basiret sahipleri!” Haşir-2/544
İBRET ALINMASI İÇİN GEÇMİŞ
KAVİMLERİN BAŞLARINA GELEN MUSİBETLER HATIRLATILIR
Allah, Musa as’ın gönderiliş
amaçlarından birisinin, kavmine geçmiş ümmetlerin başlarına gelen musibetleri
hatırlatması ve ümmetinin o musibetlerden ibret alarak taşkınlık yapmamasıdır.
İbrahim-5/254
İBRET ALMAYAN KİMLER?
İstikametli akıl sahiplerinden başkası
ibret almaz! Bakara-269/44
İBRET ALMAZ DA ALMAZ ŞU İNSAN
VESSELAM!
Allah-ü Teâlâ, insanoğluna hitaben:
“Hiç yeryüzünde dolaşıp bakmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin âkıbetleri
nasıl olmuş? Onlar, kuvvetçe, yeryüzünde bıraktıkları eserce kendilerinden daha
güçlü idiler. Öyle iken Allah onları günâhları sebebiyle yakalayıp cezalandırdı
da kendilerini Allah’ın azâbından koruyacak hiç kimse bulunmadı.” buyuruyor. Evet,
insanoğlu, hiç ibret almamakta, zulüm ve câhilliğini tekrarlayıp durmaktadır.
Mü’min-21/468
İBRETİ ANCAK GÖNÜLDEN ALLAH’A
YÖNELENLER ALIR
Allah, insanlara kudretine delil
olarak gökten rızık indirir de bundan ancak, gönülden Allah’a yönelen insanlar
ibret alırlar. Mü’min-13/467
İCABET FARZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Allah ve Resûlü size hayat verecek hakikatlere sizi dâvet ettiğinde
ona icâbet edin! Bilin ki Allah, insan ile kalbi arasına girer!” Enfâl-24/178
İCMA-I ÜMMET DELİLİNİN DAYANAĞI OLAN
AYET-İ KERİME
“Kim de mü’minlerin yolundan başka
bir yola tâbi olursa” âyetindeki “mü’minlerin yolu” ifâdesi, icmâ-i ümmet
mânâsınadır. İmâm-ı Şâfii Hazretleri, böyle hükmetmiştir. Nisâ-115/96
İÇ YAĞI, DEVE ETİ GİBİ TEVRATTA
HARAM KILINAN BAZI ŞEYLERİ İSA AS, HELÂL KILDI
İsrailoğulları, zulüm ve taşkınlıkta
haddi aştıklarından Allah-ü Teâla, sığır ve koyunların iç yağları ve deve eti
gibi bazı şeyleri, Tevrat’ta haram kılmıştı. İsa as bu haramı, yeni getirdiği
şeritta helâl kılmıştır. Âl-i İmrân-50/55
İÇİN RAHAT OLSUN, YALNIZ DEĞİLSİN!
DİĞER PEYGAMBERLER DE SENİN GİBİ MUZDARİP İDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini takviye edecek her
şeyi Sana anlatıyoruz. (Belâ ve musîbetler, o kardeşlerine de geldi, bu hususta
yalnız değilsin, musîbetler peygamberlerin alın yazısıdır.) Bu Sûrede de Sana
Hak ve gerçek, mü’minlere de bir öğüt ve talimât gelmiştir.” Hûd-120/234
İÇKİ YAPIMINI BİLDİREN AYET-İ KERİME
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hurma ve
üzümden hem sarhoşluk veren içki, hem de (nektarları ve pekmezleri gibi) güzel
gıdalar elde edersiniz. Şüphesiz bunda (aynı şeyde zararlı ve faydalının cem
edilmesinde bir imtihan sırrının gizlendiği), aklını çalıştıran kimseler için
kat’i bir delil ve ibretlik bir hakikat vardır.” Nahl-67/273
İÇME SUYUNU YAĞMUR HALİNDE İNDİRİR, YERDE
DİNDİRİR DE SİZE İÇİRİRİZ
Allah-ü Teâlâ, “gökden belli bir
miktarda su indiririz, onu yerde (toprak altında) dindiririz” diyerek içme
suyuna dikkat çeker. Zira toprak altında dindirilmeyen su, hem içme suyu
olamaz, hem de sadece yağmurun yağdığı gün varlığı söz konusu olabilir. Halbuki
insanların yılın her bir gününde, mikroplardan arındırılmış, tadını iyileştiren
ve şifâ kaynağı minerallerin karıştığı, kıvamında bir içme suyuna ihtiyaçları
vardır. Bunun için de suyun, toprak altında, kayaların bağrında depo edilmesi
ve dinlendirilmesi gerekmektedir. Mü’minûn-18/342
İÇME VE SULAMA SULARINI DAĞLARDA VE
TOPRAK ALTINDA DEPOLAYAN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Derken
gökten yağmur indirip onunla sizi suladık. Halbuki o suyu hazinelerde (dağların
bağrında) depolayan da sizler değilsiniz.” Evet yağan yağmurlar yerin üzerinden
sel olup akıp gitse ve tekrar denizlere kavuşsa hayat olmazdı. Razzâk-ı Kerim, suları
dağlarda ve toprak altında depolayarak yıl boyu yavaş yavaş istifâdemize âmâde kılmasaydı,
ırmaklar akıtmasaydı hâlimiz nice olurdu? Düşün ve Rabbine bin teşekkür et ey
insan! Hicr-22/262
İÇTİĞİNİZ SUYU BULUTTAN İNDİREN SİZ
MİSİNİZ, YOKSA ONU İNDİREN BİZ MİYİZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
inanmamak için kırk dereden su getirmeye çabalayanlar!) Söyleyin bakalım Bana!
İçmekte olduğunuz suyu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa onu indiren Biz miyiz?
Dileseydik onu tuzlu da yapardık. (Acı yerine böyle tatlı bir su içtiğiniz
için) şükretmeniz gerekmez mi” Vâkıa-68,70/535
İDDET BEKLEMEDEN EVLENECEK KADINLAR
KİMLERDİR?
Bir kadın, şâyet dokunulmadan
(cinsel yaklaşım olmadan) boşanmışsa o kadın iddet beklemeden başka bir erkekle
evlenebilir. Ahzâb-49/423
İDDET SÜRESİ HAKKINDA TEREDDÜT EDENLER
İÇİN İDDET SÜRESİ ÜÇ AYDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Boşadığınız kadınlarınızdan âdetten (hayızdan) kesilmiş olanlar ile henüz âdet
görmemiş olanların iddetleri (boşandıktan sonra bekleme süreleri) hususunda
tereddüt ederseniz bilin ki, onların iddet süreleri üç aydır. Bu, Allah’ın size
indirdiği bir emridir.” Talâk-4,5/557
İDĞAM-I MÜTECANİSEYN’İN 3. GRUBU
OLAN TEK ÖRNEKLİ (BA-MİM) İDĞÂMLI ÂYET
Bu Âyet-i Kerîme’de: “Ya büneyye-rkeb
meanâ” olarak yazılan Âyet, tecvid kuralı gereği “ya büneyye-rkem meanâ” olarak
okunur. Tek örnekli idğâm-ı mütecâniseynin (ba-mim) grubunun geçtiği âyet, Hûd
Sûresi’nin bu 42. âyetidir. Hûd-42/225
İDRİS AS DA BİR SABIR KAHRAMANIYDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) İdris’i de an! İsmail ve Zülkifl ile beraber O da sabreden Sâlih
bir kimse idi. O’nu da Rahmetimize dahil ettik.” Enbiyâ-85,86/328
İDRİS AS’IN ÖNE ÇIKAN BİR ÖZELLİĞİ, ÇOK
DOĞRU BİR KİMSE OLMASI İDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) İdris’i de an! Zira O, çok doğru bir kimse
olan bir Nebi idi. O’nu Yüce bir makâma (göğe) yükselttik.” Meryem-56,57/308
İFFETLİ BİR KADINA İFTİRADA BULUNMAK
BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR, KEBAİRDENDİR
Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bunu
(Hz. Âişe’ye yapılan iftirayı), dilden dile birbirinize aktarıyordunuz. İşin
aslına dâir hiç bir bilginizin olmadığı sözleri, ağzınızda geveleyip
duruyordunuz. Bunu basit bir şey zannediyordunuz. Halbuki o, Allah nazarında
pek büyük bir vebâldi.” Allah nazarında pek büyük bir vebal olan, biz kullar
nazarında da pek büyük bir günâhdır. Nûr-15/350
İFFETLİ KADINA ZİNA İFTİRASINDA
BULUNANA SEKSEN SOPA VURULUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İffetli
kadınlara zina isnât eden, sonra dört şâhit getiremeyen (müfteri)lerin her
birine seksen değnek vurun! Ve ebedî olarak onların şâhitliğini kabul etmeyin!
İşte onlar, fâsıkların tâ kendileridir. Ancak bundan sonra tövbe eden ve
(asgarî bir yıl iftirâ etmeyerek) hallerini düzeltenler müstesna!” (İslâm Dini
gibi kadını koruma altına alan bir din yoktur. Hiç kimse, şunun bunun hakkında
ileri geri konuşamaz. Velev ki gerçekten haklı da olsa, kendisi ile beraber
dört şâhidin daha olmadığı bir ‘iffetli kadına zina isnadı’ meselesinde seksen
sopayı yer ve şâhit olma şerefini de ebediyyen kaybeder. Bundan dolayı
mü’minler, böyle nâzik meselelerde aralarında dedikodu kabilinden de olsa
konuşamazlar. Ancak hâkim sorarsa, o da görmüşse, gördüğünü söyler yoksa
duyduğunu söyleyemez. Kanaatın (zannın), İslâm Dini’nde değeri sıfırdır ve
hâkim de “kanaatin ne?” diye soramaz zaten! Hanefi mezhebine göre tövbe eden
üzerinden “fâsıklık” damgası düşer, fakat şâhitliği ömür boyu kabul edilmez. Şafi
mezhebine göre ise “fâsıklık” damgası düştüğü gibi şâhitliği de iâde edilir. Had
cezası olan seksen sopa, tüm mezheplerce düşmez, yer!) Nûr-4,5/349
İFFETLİ KADINLARA ZİNA İFTİRASI
ATANLARA DÜNYA VE AHİRET LA’NETİ VARDIR
“Muhakkak ki, çirkin işlerden
habersiz (saf), iffetli mü’mine kadınlara zina isnâd edenler, dünyada da
Ahirette de lâ’nete uğrarlar. Onlara müthiş bir azap vardır.” Nûr-23/351
İFLAHINI KESDİM ONLARIN, BENİ İNKAR
NE DEMEKMİŞ GÖRDÜLER
Allah-ü Teâlâ, Efendimize moral
verme sadedinde: “Daha önceki kâfir topluluklara elçi gönderdim, kitap
gönderdim, mu’cizeler gösterdim, fakat onlar inadına Beni inkâr ettiler. Sonra
Ben de o inkâr edenleri öyle bir yakalayıverdim ki, Beni inkar etmek nasılmış
gördüler!” Fâtır-26/436
İFTİRA ALLAH’A OLUNCA MÜFTERİ, BU
TAKDİRDE ZALİMCİ BAŞI VASFINI ALIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendisi
İslâm’a da’vet edildiği halde yalan söyleyerek (Muhammed’in, yani Ahmed’in
getirdiği, apaçık bir sihirdir diyerek) Allah’a iftira edenden daha zalim kim
olabilir? Allah, o zalimleri (zulümlerindeki ısrarları nedeniyle) hidâyete
erdirmez.” Saff-7/551
İFTİRA BELASINDAN BİZİ KORUYAN DAİMA
ALLAH’IN LÜTFU VE MERHAMETİ OLMUŞTUR
Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Dünyada ve Ahirette Allah’ın Lütfu ve merhameti, sizinle (mü’minlerle) beraber
olmasaydı, daldığınız bu yaygaradan (iftirâdan) dolayı size pek büyük bir azap
dokunurdu.” Nûr-14/350
İFTİRA BOMBARDIMANINA KARŞI
RESULÜLLAH SAV, ŞÖYLE DUA ETTİ
Kâfirlerin, İslâm’ı yok etmek için
akla ziyan her kötü isnâdı, her iftirâyı yapmaları karşısında Resûlüllah sav,
şöyle duâ etti: “Ya Rabbi! Adâletle hükmünü ver! Rabbimiz Rahmân’dır. Bunca
isnâd ve iftiralarınıza karşı yegâne Müsteândır (Kendisi’nden yardım
istenendir).” Enbiyâ-112/330
İFTİRA EDENLER! YANDINIZ GİTTİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim bir
küçük veya büyük günah işler, sonra onu, mâsum birisinin üstüne atarsa, bir
iftira ve apaçık bir vebâl yüklenmiş olur.” Nisâ-112/95
İFTİRA İNSANLAR ARASINDA BASİT BİR
ŞEY GİBİ OLSA DA ALLAH KATINDA BÜYÜK BİR VEBALDİR
Allah-ü Teâlâ, Hz. Âişe Vâlidemiz ra
hakkında yapılan iftirânın insanlar arasında basit bir şeymiş gibi dilden dile
dolaşmasının Kendi Katında ağır bir vebâl olduğunu bu âyeti ile bildirir.
Buradan iffetli bir kadına yapılan iftiranın, büyük günâhlardan sayıldığı hükmünü
çıkarıyoruz. Nûr-15/350
İFTİRA: NASIL OLUYOR DA YALAN UYDURUP
ALLAH’A İFTİRA EDİYORLAR?
Allah-ü Teâlâ: “Nasıl da yalan
uydurup (bu Allah’dandır diyerek) Allah’a iftira ediyorlar? Apaçık bir günâh
olarak bu, onlara yeter!” buyuruyor. Nisâ-50/85
İFTİRACI DAMGASINI YEMEKTEN
KURTULAMAZSIN!
Kim ki, bir başkasına bir suç
isnâdında bulunur da dört şâhit getiremezse (hafif suçlarda iki şâhit), Allah
katında o yalancılardan yazılarak müfterinin tâ kendisi olduğu tescil edilir. Nûr-13/350
İFTİRACI VE ALAYCILARA ÇOK KÖTÜ
HABER, CEHENNEM SABIRSIZLIKLA ONLARI BEKLEMEKTEDİR
Allah’ın Âyetleriyle alay eden ve
iftirada bulunanlara çok kötü bir haber var: Dünya hayatı biter bitmez
önlerinde cehennem, onları sabırsızlıkla beklemektedir ve dünyada kazandıkları
servetler, Allah’dan başka edindikleri dostlar ve koruyucular, o günde (Ahiret
gününde) kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir. Çünki onların müstehak
oldukları şey, müthiş bir azaptır. Câsiye-10/498
İFTİRACI YANDI DA YANDI, VAY O
İFTİRACININ HALİNE!
Allah-ü teâlâ ferman etti: “Her
iftiracı, günahkâr kimsenin vay haline! O ki, Allah’ın Âyetlerini dinler, sonra
da sanki hiç işitmemiş gibi büyüklük taslayarak inkârında direnir. İşte onu pek
elemli bir azap ile müjdele!” Müjdeler olsun! Câsiye-7,8/498
İFTİRADA BULUNAMAZ VE ONUN
DEDİKODUSUNU YAPAMAZ, BEN MÜ’MİNİM, DİYEN KİŞİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer
mü’min kimselerseniz böyle bir duruma (Hz. Âişe Vâlidemize yapılan iftirayı
dilden dile dolaştırmaya) ebediyyen bir daha dönmemeniz için, Allah sizi
kesinlikle sakındırıp, yasaklıyor. Allah âyetlerini size açık açık bildiriyor. Allah
Alîm ve Hakîm’dir.” Bu Âyet-i Kerime mûcibince, bir mü’min, büyük günâhlardan
olan iftirâyı hem yapamaz, hem yapılan iftirânın dilden dile dolaşmasına aracı
olamaz! Nûr-17,18/350
İFTİRADAN DOLAYI NEREDEYSE
ÇATLAYACAK HALE GELİR GÖKLER!
“Rahmân evlât edindi” diye pek
çirkin bir iftirâdan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak hale gelir.
Meryem-88,91/310
İFTİRALAR ZAHİRDE ŞER GİBİ GÖZÜKSE
DE ASLINDA HAYIRDIR
Müslümanlar olarak gerek ferd, gerek
toplum olarak zaman zaman iftirâya ma’ruz kalırız ve bazen çok büyük ıztıraplar
çekeriz. Çektiğimiz bu ıztıraplar bize zahiren bunun şer olduğunu gösterir. Halbuki
bunda büyük hayırlar vardır, şöyle ki: 1-İftirâ eden günâhlarımızı almış, bizi
Ahirette günâh cihetiyle hafifletmiş olur. 2-İftira sebebiyle çektiğimiz
ıztıraplar, günâhlarımıza keffâret olur, hiç de boşa gitmez. 3-Turnusol kâğıdı
görevi yapmış olur: İftirâ eden ve bu iftirâ furyasına kapılanların içleri dışa
vurduğundan, kimin dost, kimin düşman olduğu açığa çıkmış olur.Uhud yolunda
müslümanları satanlar (münafıklar) gibi ortaya çıkmış olur. Nûr-11/350
İFTİRANIN BÖYLESİ DE OLMAZ YA, OLMUŞ
İŞTE!
O iftiracı ve kalbi mühürlü herifler
gürûhu, peygamber efendimize sav iftirada bulunarak: “Kur’an’ı kendi uydurdu”
diyorlar. Öyle mi? Halbuki Allah buna müsaade etmez! Dilerse uydurmaya kalkışan
peygamberinin kalbini mühürler de bâtılı imha eder. Hakkı ise indirdiği kitapla
kuvvetlendirir. Şüphesiz O, sinelerin içinde olanı, hakkıyle bilendir. Şûrâ-24/485
İFTİRANIN BÖYLESİ
Müşrikler, tamamen Allah’a ait olan
haram ve helâl hükmünü kendileri tayin ediyorlar ve: “Şunlar haram, şunlar
helâl, şunlar yasak, şunları biz izin vermeden yiyemezsiniz!” diyorlardı.
Böylece bunu, Allah adına yaptıklarından Allah’a azim iftirada bulunuyorlardı.
Allah, onları, bu yaptıkları haddini bilmezliklerinden dolayı yakında
cezalandıracaktır. En’âm-138/145
İFTİRAYA UĞRAMIŞ BİR MÜ’MİNE SAHİP
ÇIKMAMIZ ALLAH’IN EMRİDİR
Kadın ya da erkek bir Mü’min veya
Mü’minler hakkında olumsuz herhangi bir söylenti çıktığında derhal: “Hâşâ! Bu
bir iftiradır, böyle şey olamaz!” dememiz gerektiği, o mü’minler hakkında
hüsn-i zan beslememiz lâzım geldiği bu âyetle emredilmiştir. Hucürât Sûresi’nin
6. âyetinde de “size bir haber geldiğinde onu iyice araştırın...” fermanı, bu
âyeti teyid eden başka bir âyettir. Mü’minler topluluğu olarak birbirimizin
şeref ve haysiyetlerini korumamızın, gerçekten olumsuz bir şey varsa onu kamu
önünde serrişte etmeden ilgili mahkemeye şâhitleriyle beraber haber vermemizin
gerektiğini bu âyetten anlıyoruz. Nûr-12/350
İFTİRAYA UĞRAYAN NAMUSLU VE İFFETLİ
BİRİ, KADIN VEYA ERKEK, BÜYÜK ÖDÜLE KAVUŞUR
Hz. Meryem Vâlidemiz gibi bir iffet
ve namus âbidesi bir kıza yapılan en ağır bir iftira, O’na Hz. İsa gibi bir
Ülül-Azm peygamberin Annesi olmak ile cennet kadınlarının en üstün birkaç
Hanımından biri olmak gibi bir mertebe kazandırmıştır. Hz. Meryem misâli, iffetli
oldukları halde iftiraya uğrayan imanlı kız veya erkek kardeşlerimiz bilsinler
ki, gidecekleri yer, Hz. Meryem’e komşuluktur; çok üzülmesinler, sabırla o günü
beklesinler! Tahrîm-12/560
İHLAS İLE YAPILAN AMELE, HZ. EBU
BEKR’İN ŞAHSINDA BİR ÖRNEK
Alev saçan ateşten korunup
uzaklaştırılacak olan mü’mini (Özelde Hz. Ebu Bekr’i) Allah-ü Teâlâ şöyle
övüyor: “O, verdiğini, kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak vermez
(sadece Allah rızası için verir)! Verdiklerinden ötürü hiç kimseden bir mükâfat
beklentisi içinde de olmaz (kimseyi minnet altında bırakmaz)! O, (vermesinde
tek maksat olarak) sadece ve sadece Yüce Rabbini râzı etmek ister! Elbette
ileride de (bu yaptıklarından dolayı O,) hoşnut olacaktır.” Leyl-19,21/595
İHLAS SURESİ SIRF ALLAH-Ü TEALA’DAN
BAHSEDER
İhlâs Sûresi, sırf Allah-ü Teâlâ’dan
bahseder. O sebepten Âyet-el Kürsî gibi, âyetler arasında bir rüçhâniyeti
vardır. Bu Sûrede zikredilen Allah-ü Teâlâ’nın sıfatlarına ihlâs ile iman eden
bir kimsenin cehennemden kurtulacağı rivâyet edilmiştir ki, bu ihlâs, bu sûreye
ad olmuştur. İhlâs Sûresi, Fatiha Sûresi’nden sonra Ümmet-i Muhammed sav
tarafından en çok okunan bir sûredir. Üç veya onbir ihlâs ile bir Fatiha okuyan
kimseye bir hatim sevâbı verilir. Bu, halis bir niyete göre Rabbimizin
lütuflarındandır. İhlâs-1,4/604
İHLAS SURESİ
112. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 4 âyettir. İhlâs-0/604
İHLAS TÜTEN BİR AYET-İ KERİME
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Resûlüm!)
De ki: Şüphesiz Benim namazım da, ibâdetlerim de, hayatım ve ölümüm de
Alemlerin Rabbi olan Allah içindir!” En’âm-162/149
İHLAS YOKSA KULLUĞUN DA FAYDASI YOK
DEMEKTİR
Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu: “Biz, Sana
bu kitabı, gerçeğin tâ kendisi olarak indirdik. O halde Sen de dinde, ihlâslı
bir kimse olarak ibâdetini O’na has kılarak sadece O’na kulluk et!” Zümer-2/457
İHLAS, İLLA Kİ, İHLAS!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve dinde
yalnız O’nun rızâsı için, ihlâslı kimseler olarak O’na (Allah’a) ibâdet edin!
Sizi ilk önce O yarattığı gibi yine O’na döneceksiniz!” A’râf-29/152
İHLASA ERDİRİLMİŞ ALLAH’IN KULLARINA
GELİNCE ONLARA
Allah-ü Teâlâ, “lâkin ihlâsa
erdirilmiş kullar o elemli azâbı tadmayacaklardır. Onlara tarifsiz, her
yönünden mükemmel olan bir rızık, türlü türlü meyveler vardır. Onlar ikram
olunacak liyâkatta kimselerdir. Onlar Naîm cennetlerinde karşılıklı tahtlar
üzerine kurulmuşlardır. Pınardan doldurulmuş (enfes) kadehlerle onların
etraflarında dolaşılır. O içecekler, bembeyazdır, içenler için de gayet
lezzetlidir. O içecekler gayet derecede hoş (aromalı) olup, sersemletici ve
sarhoş edici tarafı da yoktur! Sâffât-40,49/446
İHLASA KİLİTLENMELİYİZ
Allah-ü Teâlâ, Efendimiz sav’in
diliyle herkese ferman ediyor: “De ki: Ben Dinimde ibâdetimi yalnızca Allah’a
has kılarak kulluk ederim.” Buradan şunu anlıyoruz: İbadette sırf Allah’ın
rızasına kilitlenmemiz gerekiyor. İbâdetlerimizde Allah’ın rızasından başka
şeyler aramak o ibadeti telvis eder ve reddolunmasına sebep olur. Zira Allah’a
yükselecek her şeyin tertemiz ve arı duru, sırf O’nun rızası aranarak
yapılmalıdır ki, yükselebilsin! Zümer-14/459
İHLASLA EMROLUNDUM
Kur’an Dili ile Peygamberimiz sav, diyor
ki: “Namazım, ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm (başkası için değil, sadece)
Alemlerin Rabbi olan Allah içindir! O’nun ortağı yoktur. Ve Ben bununla
emrolundum. Ve Ben, Müslümanların ilkiyim!” En’âm-162,163/149
İHRAMLI İKEN AV HAYVANLARI
ÖLDÜRMEYİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Siz, ihramlı iken av hayvanlarını öldürmeyin! Kim bilerek öldürürse
ona öldürdüğüne benzer bir hayvan kurban etme cezası vardır! Duruma göre bu
ceza, Kâ’be’ye ulaşanın kurban kesmesidir ki, bu kurbanın ne olacağına
içinizden adâletli iki kişi karar verir. Veya fakirleri doyurması veya onun
dengi oruç tutması ile yerine getirilen bir keffârettir. Bununla beraber Allah
geçmişte olanı affetmiştir, fakat kim, tekrar yaparsa bilsin ki Allah, ondan
intikamını alır. Çünki Allah, Azîz’dir, intikam sahibidir. ” Mâide-95/122
İHRAMLI İKEN AVLANMAK YASAKTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! İhramlı halde iken de av avlamak helâl değildir. Allah dilediği
şekilde hükmeder.” Mâide-1/105
İHRAMLI OLAN KİŞİYE DENİZ AVI HELAL,
KARA AVI İSE HARAM KILINDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
ihramlılar!) Size ve yolculara bir rızık vesilesi olsun diye deniz avı size
helâl kılındı. Kara avı ise, ihramlı olduğunuz müddetçe -lihikmetin- haram
kılındı. O halde varıp huzurunda toplanacağınız Allah’dan sakının!” Mâide-96/123
İHTİLAF EDENLER! GERÇEĞİ ALLAH SİZE
BİLDİRECEKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra
dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin iç
yüzünü, gerçeği Allah, size bildirecektir.” En’âm-164/149
İHTİLAF EDEREK İNSANLIK HAYATI, KIYAMETE
KADAR BÖYLE DEVAM EDECEKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer
Rabbin dileseydi, insanları elbette (İslâm üzere) bir tek ümmet yapardı; Fakat
O, bunu (bu tek ümmet olmayı, imtihan sırrından dolayı) irâde etmediğinden
(insanların irâdesine bıraktığından) insanlar da ittifak etmemişlerdir. Ve
böylece (kıyamete kadar) ihtilaf eder vaziyette devam edeceklerdir. Ancak
Rabbinin merhamet buyurduğu kimseler, istisna teşkil ederek Hak’ta birleşmeye
devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için (rahmete ehil olanları rahmet, ihtilâfa
ehil olanları ihtilâf için) yarattı. Böylece Rabbinin: ‘Ben cehennemi, bütün
cin ve insanlardan müstehak olanlarla dolduracağım!’ sözü gerçekleşecektir.” Hûd-118,119/234
İHTİLAF ETTİKLERİ MESELELERDE ALLAH,
KIYAMET GÜNÜNDE HÜKMÜNÜ VERECEKTİR
Allah-ü Teâlâ, İsrailoğullarının
(veya her bir ümmetin), aralarında ihtilaf ettikleri meselelerde, kıyamet
gününde hükmünü verip aralarını ayıracaktır. Adâlet-i Tâmme tahakkuk edecektir.
Secde-25/416
İHTİLAF MESELELERİNİ ALLAH’A VE
RESULÜNE ARZ EDİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Eğer bir şeyde ihtilâfa düşerseniz, onu Allah’a (Allah’ın kitabı
Kur’an’a) ve Resûlüne (Resûlüllah’ın Hadîs-i Şerifleri’ne, Sünnet-i
Seniyyesine) arz ediniz, (tabi) eğer Allah’a ve Ahiret gününe iman ediyorsanız!
Böyle yapmanız, hem daha hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” Nisâ-59/86
İHTİLAF SEBEBİ:
İnsanlar arasında ihtilâf pek
yaygındır. Buna sebep, bazılarının haset etmesi ve zalimce davranmasıdır (hakkı
olmayan şeyi temellük etmek istemesidir). Bakara-213/32
İHTİLAFA DÜŞEREK PARTİ PARTİ OLANLAR
GİBİ OLMAYINIZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Önlerinde
kesin İlâhi mesajlar (Kur’an Hakikatları) olduğu halde, (parti parti halinde)
bölünüp ihtilâfa düşenler gibi olmayın! Onlar için büyük bir azap vardır!” Âl-i
İmrân-105/62
İHTİLAFIN ÜSTESİNDEN GELEMİYORUZ, O
ZAMAN DUA EDELİM ARAMIZDA ALLAH HÜKMETSİN!
İnsanlar arasında ihtilâf, bir nevi
çaresiz hastalığa benzer. Bu durumda yapacakları iş: “Ey gökleri ve yeri
yaratan Allahım! Sen, görüneni de görünmeyeni de bilensin! Hakkında ihtilâfa
düştükleri şeyler hususunda kullarının arasında hükmü, Sen verirsin!”şeklinde Allah’a
duâ etmekten ibarettir. Zümer-46/462
İHTİLAFLI MESELELERİN HALLİ, KUR’AN VE
SÜNNET’İN HAKEMLİĞİ İLE OLUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Resûlüm! Biz, Sana bu Kitab’ı ancak insanların, hakkında ihtilâfa düştükleri
meseleleri kendilerine açıklayasın ve iman edecek bir topluluğa bir hidâyet ve
bir rahmet olsun diye indirdik.” Nahl-64/272
İHTİYACI YOKTUR ALLAH’IN HİÇBİR
ŞEYE, ZİRA O, MÜSTAĞNÎDİR HER ŞEYDEN
Allah-ü Teâla buyuruyor: “İşte böyle
oldu (da elim bir azâba düçâr oldular). Bunun sebebi şudur: Çünki peygamberleri
apaçık mu’cizelerle geliyorlardı da onlar, ‘Bize, bizim gibi bir beşer olan
biri mi doğru yolu gösterecekmiş!’ derlerdi. Böylece inkâr ettiler ve yüz
çevirdiler. Allah da müstağnî olduğunu (hiçbir şeye, bahusus onların iman
etmesine ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah, Ğanî’dir, Hamîd’dir. Teğâbün-6/555
İHTİYAÇLAR ALLAH’DAN İSTENMEKTEDİR, ZATEN
BAŞKASININ NESİ VAR Kİ VEREBİLSİN!
Göklerde ve yerde kim varsa herkes, ister
lisan-ı hâl ile olsun, ister lisan-ı kâl ile olsun tüm ihtiyaçlarını Allah’dan
isterler. Zaten her şey O’nun olduğu için, bir başkasının vereceği bir şeyi yok
ki, verebilsin! Rahman-29/531
İHTİYAR İLE KISIR İKİDEN NASIL ÇOCUK
DOĞAR Kİ?
Zekeriyya as: “Ya Rabbi! Ben, başına
ihtiyarlık çökmüş biriyim, hanımım da kısır! Bizden nasıl çocuk olabilir?”
dedi. Âl-i İmrân-40/54
İHTİYAR İNSANIN ÇOCUĞU OLACAĞINI MI
MÜJDELİYORSUNUZ?
İbrahim as, ihtiyarlık zamanında
meleklerin kendisine oğlan çocuğunun olacağı müjdesi karşısında şaşırarak: “Beni
mi müjdelediniz, ihtiyarlık gelip çatmışken? O halde beni ne ile
müjdeliyorsunuz?” dedi. Melekler de: “Sana gerçeği müjdeledik, onun için
ümidini kesenlerden olma!” dediler. Hicr-54,55/264
İKİ CENNETTE DE AĞAÇLARIN DALLARI
ÇEŞİTLİ MEYVELER SAHİBİDİRLER
(Adn ve Naîm adlı) her iki cennette
çeşit çeşit ağaçlar, meyve yüklü dal sahibidirler de cennetlikleri bekliyorlar.
Rahman-48/532
İKİ CENNETTE DE AKIP GİDEN İKİ PINAR
VARDIR
(Adn ve Naîm) adlı iki cennette de
akıp giden iki pınar vardır da etrafında keyf çatacak cennetlikleri
bekliyorlar. Bu iki pınarın kaynaklarından birine “Tesnîm” diğerine de
“Selsebîl” denilir. Ayrıca bu iki pınardan maksat, insanların ulaşabileceği iki
ilim olan zâhir ve bâtın ilim kaynaklarına da işâret olabilir. Allah-ü A’lem! Rahman-50/532
İKİ CENNETTE DE HER MEYVEDEN ÇİFTER
ÇİFTER VARDIR
(Adn ve Naîm adlı) her iki cennette
de her meyveden çifter çifter vardır. (Bu çifter çifterden maksat, şunlar
olabilir: 1-Yaşı da vardır, kurusu da vardır; 2-Dünyada tanıdığınız
bilinenlerden de vardır, hiç tanımadığınız bilinmeyenlerden, cennete mahsus
meyvelerden de vardır. Allah-ü A’lem! Rahman-52/532
İKİ DENİZİ BİRBİRİNE KAVUŞTURUR DA
SULARINI KARIŞTIRMAZ ALLAH!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Allah)
iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Ama aralarında bir engel
bulunduğundan (suları) birbirine karışmaz!” Bu Âyet-i Kerime’de çok açık bir
mu’cize görülüyor: Tadı, tuzu ve özgül ağırlıkları ayrı iki su birbirine
kavuşuyor fakat suları birbirine karışmıyor. Tabiattaki câri fizik kanunları
dediğimiz genel İlâhî kanunlara aykırı bir durum söz konusu olsa da Allah:
“Benim husûsî kanunlarım da var, onlarla bazan genel kanunlarımı geçersiz
kılarım! Katılaşınca her şeyin ağırlaşması, bir genel kanunum iken, suyun
katılaşınca hafiflemesi husûsî bir kanunumdur. Her özelliği ayrı iki suyu
husûsî bir yerde/yerlerde (aralarına ma’nevi bir perde koyarak) birbirine
karıştırmamak da Benim ayrı bir husûsî kanunumdur!”diyerek her şeyin dizgininin
Kendi elinde olduğunu, tesadüf parmağının karıştıramayacağını, bir mesaj olarak
vermektedir. Bu iki su kütlesinin birbirine kavuştukları halde karışmadıkları
yer/yerler olarak şu ihtimaller öne çıkmaktadır: 1-Atlas Okyanusu ile
Akdeniz’in birbirine kavuştukları Cebel-i Tarık Boğazı (ki en yakın ihtimal
budur); 2-Nil nehrinin Akdeniz’e kavuştuğu yer; 3-Fırat ve Dicle’nin birleşerek
Şatt-ül Arab adını aldığı nehrin Basra Körfezi’ne kavuştuğu yer; 4-Mississippi,
Amazon,Sarı Irmak gibi içinde gemilerin dolaştığı, denizi andıran cesim
ırmakların okyanuslara döküldüğü yerler. Allah-ü A’lem! Rahman-19,20/531
İKİ DOĞUNUN, İKİ BATININ RABBİ
ALLAH’DIR
Bu Âyet-i Kerime’de coğrafi
hakikatlardan mu’cizeli bir şekilde haber veriliyor. Şöyle ki: 1-Dünya üzerinde
okyanuslarla birbirini görmeyecek şekilde ayrılan kara parçaları, aslında iki
tanedir: a) Asya, Avrupa, Afrika ve Okyanusya’dan müekkep büyük olan blok; b)
Kuzey ve Güney Amerika’dan mürekkep küçük olan blok. Âyet-i Kerime’de her iki
bloğun doğuları ve batıları kasdedilmiş olabilir (ki en güçlü ihtimal
kanaatimce budur). 2-Güneş ışınları Oğlak ve Yengeç dönenceleri arasında gidip
geldiğinden; en uzun ile en kısa günün (ve aralarındaki farklı doğu ve batısı
olan günlerin) doğuları ve batıları kasdedilmiş olabilir. 3-Dünyanın yarısı
gündüz iken yarısı da gecedir. Bu iki yarının doğuları ve batıları da kasdedilmiş
olabilir. (Bu üçüncüsü kanaatimce zayıf ihtimal!) Bu üç ihtimalin hepsinin
birden kasdedilmesine de hiçbir engel yoktur. Allah-ü A’lem! Rahman-17/531
İKİ İLAH EDİNİN BENİ VE ANNEMİ!
DİYEN SEN MİSİN EY MERYEM OĞLU İSA?
Allah-ü Teâlâ (mesnetsiz ve bir
iftira olarak Allah’ın yanında iki ilâh edinen Hıristiyanların bu
inançlarındaki butlanlarını isbat sadedinde İsa as’a) şöyle dedi: “Ey Meryem
oğlu İsa! İnsanlara: ‘Allah’dan başka (bir de) Beni ve annemi iki ilâh edinin!’
diyen Sen misin?” Mâide-116/126
İKİ KİŞİNİN MİSALİ VE MUHAVERELERİ,
DİYALOGLARI
“İki kişiden birine Allah iki üzüm
bağı vermiş. O bağların (bahçelerin) etrafını hurmalıklarla çevirmiş ve
aralarını da bir ekinlik yapmış ve bir de ırmak akıtmış. Bağ, bahçe yemişlerini
vermiş, hiç bir eksik yok. Ayrıca bu bağ sahibinin başka gelirleri de var. Yani
zengin mi zengin. (Zenginliğin iyice şımarttığı bu adam, çalım satarak)
arkadaşına: “Malım ve servetim senden çok, maiyyet, çoluk çocuk bakımından da
senden daha itibarlıyım” dedi. Kibir ve gurur âbidesi gibi bağına girdi de: “Bu
bağın bozulup yok olmasına imkân ve ihtimal vermiyorum. Kıyametin kopacağını da
sanmıyorum. Bununla beraber (kıyamet kopar da) Rabbimin huzuruna götürülürsem
orada da bundan daha iyi bir âkıbet bulurum!” dedi. (Kendisine yokluğu, azabı
yakıştıramıyor.) Konuşma sırası arkadaşına gelince o da: “Ne o, Kendini ne
çabuk unuttun? Sen ki, aslın topraktır, bir damla hakir sudan (meniden)
yaratıldın. Bilâhare seni böyle bir adam yerine koyan Rabbini mi inkar
ediyorsun? Sen ne dersen de! O benim Rabbim Allah’dır ve Rabbime hiç bir şeyi
ortak koşmam! Hem senin bağına girdiğinde (bir şükran ifadesi olarak)
“Mâşaallah! Kuvvet ancak Allah’ın yardımı iledir” demen gerekmez miydi? Bununla
beraber olur ki Rabbim senin bahçenden daha iyisini bana verir ve senin bahçene
gökten bir âfât indirir de bağın kupkuru bir toprak kesilir. Yahut suyu çekilir
de artık ondan büsbütün ümidini kesersin.” Çok geçmeden malı ile şımaran
zenginin, bütün serveti kül oldu. Bu acı manzara karşısında yaptığı masrafların,
harcadığı emeklerin sıfırlanmasıyla kahroldu. Avuçlarını oğuşturarak: “Ah!
N’olaydım, Rabbime ibâdette O’na hiçbir şeyi ortak koşmayaydım!” der oldu. Hasılı
o zavallının dünyası da gitti, (ihtimal) Ahireti de gitti. Kendisine sahip
çıkacak bir Allah’ın kulunu bulamadı, kendi kendini kurtarıcı da olamadı.”
Kehf-32,34/296 ; 35,43/297
İKİ ÖLÜM VE İKİ DİRİLİŞ NE DEMEKTİR?
Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah, Kıyamet
gününde kâfirlerin şöyle dediklerini nakleder: “Rabbimiz! Bizi iki defa
öldürdün, iki defa dirilttin; Şimdi günâhlarımızı itiraf ettik. Telâfi etmek
için buradan bir çıkış yolu yok mudur?” Bu iki ölümden birincisi, insanın ana
rahmindeki henüz ruh verilmemiş haldeki cenin durumu; ikinci ölüm ise
bildiğimiz ölümle dünyadan Berzah Alemine gidişimizdir. Birinci diriliş, insanın
ana rahminde iken ruhun cenine gelmesi, ikinci diriliş ise kabirlerden kalkıp
Mahşer yerinde toplanmamızdır (Celaleyn Şerhi). Allah-ü A’lem! Mü’min-11/467
İKİRCİKLİ BU HAL DE NE? DÜN GÖKLERE
ÇIKARDIĞINI BUGÜN YERİN DİBİNE BATIRIYORSUN!
Dün Karun’un yerinde olmaya can
atanlar, o yerin dibine sarayı ile birlikte batırılınca bugün: “Vah bize! Meğer
Allah, dilediği kimsenin rızkını bol bol verir, dilediğinin rızkını da
kısarmış! Eğer Allah, bize lütufta bulunmasaydı, bizi de yerin dibine
geçirirdi. Vay be! Demek ki, kâfirler gerçekten iflâh olmazmış!” diyebiliyorlar
ve dediler ve her zaman derler, insanoğlu işte! Kasas-82/394
İKRAM SAHİBİDİR ALLAH!
Bu Âyet-i Kerîme, Allah-ü Teâlâ’nın
ikram sahibi olduğunun delilidir. (Bu Âyet olmasa bile Alem-i Şahâdet, bu ikramın
şâhididir.) Rahman-78/533
İKTİDARI ELİNDE BULUNDURAN YÖNETİCİLERİN
İYİLERİ KİMLERDİR?
Onlar öyle iyi insanlardır ki, şâyet
kendilerine yeryüzünde hâkimiyet, iktidar versek, namazlarını hakkıyle îfâ
ederler, zekatlarını verirler. İyilikleri (Allah’ın râzı olduğu şeyleri)
yayarlar, kötülüğü (Allah’ın yasakladığı ve hoşlanmadığı şeyleri) önlerler.
Bununla beraber bütün işlerin âkıbetini belirleyen Allah’dır. (Yani iyi
yönetici, başarısını nefsine çıkarmasın, ‘ben ettim, ben yaptım’ diyerek şirke
girmesin! Her şeyi Allah’dan bilsin!) Hacc-41/336
İLAH OLDUĞUNA DAİR HİÇ BİR DELİL
OLMAMASINA RAĞMEN ALLAH’A ORTAK KOŞARSIN HA!
Kim ki, Allah ile beraber, ilâh
olduğuna dâir hiç bir delil olmamasına rağmen birtakım tanrılara taparsa, (meselâ,
Firavun gibi bir Tâğût’a yalvarıp yakarırsa) Ahirette Rabbinin huzurunda
hesabını verecek (daha doğrusu veremeyecek), cezasını çekecektir. Muhakkak ki
kâfirler, aslâ iflâh olmazlar! Mü’minûn-117/348
İLAH YALNIZ ALLAH’DIR, O’NDAN BAŞKA
İLAH YOKTUR!
“Muhakkak şu bir gerşektir ki, sizin
ilâhınız yalnız Allah’dır, O’ndan başka ilâh yoktur. O, her şeyi ilmi ile
kuşatmıştır.” Tâhâ-98/317
İLAH: GÖKLERDE DE YERDE DE TEK İLAH
ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Halbuki O
(Allah), göklerde de yerde de ibâdete lâyık tek ilâhdır.” En’âm-3/127
İLAH’IN TEK OLMASINI EN KESTİRME
NEREDEN ANLAYABİLİRİZ?
Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde
Allah’dan başka ilâh olmadığı, O’nun tek olduğu zikredilir. “Kafamız bunu en
kestirmeden nasıl kavrayabilir?” denecek olursa cevap şöyle olabilir: Allah-ü
Teâlâ’nın her şeyi Mutlak’tır, yani sınırsızdır. Sınırlı olan zaten ilâh
olamaz! Zat-ı Ulûhiyetleri de Mutlak, yani sınırsızdır. Sınırsız olan, sınırlı
olana sığmaz, yani bir mekan içerisinde olmaz. Yani herkesin bildiği tabirle O,
mekandan münezzehdir. Kâinat ne kadar büyük olursa olsun ve hattâ ne kadar
genişlerse genişlesin mutlak olan Bir’inin yanında kâinat, bir noktadan öteye
geçemez. Binaenaleyh Bir Allah bile bu kâinata hiçbir zaman sığamayacağına göre
iki ilâh’a yer kalır mı? Kalmaz! Öyleyse İlâh tek olmak zorundadır ve öyledir.
O da Allah’dır. Mü’min-3/466
İLAHIM BEN DE, DİYEN MELEK DE OLSA
ONUN HAKKINDAN CEHENNEM GELİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan
(meleklerden) her kim: “Ben de ilâhım!” derse, Biz onu da cehennemle cezalandırırız.
Zalimleri işte böyle cezalandırırız.” Enbiyâ-29/323
İLAHINIZ TEK İLAHTIR, EY MÜSTEKBİRİN
SİZ DE BUNU BÖYLE EZBERLEYİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizin
ilâhınız (olan Allah) tek bir ilâhtır. Öyle iken Ahirete iman etmeyenlerin
kalbleri, inkârcıdır ve onlar büyüklük taslayan kimselerdir. (Ey müstekbirîn! İlah,
yoğu var edendir, hani Allah’dan başka yoğu var eden var mı?) Nahl-22/268
İLAHINIZ TEKDİR EY ADEMOĞLU, TANGIR
TUNGUR TANRILARA TAPMAYIN!
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde: “Kesinlikle ilâhınız tekdir!” buyurmaktadır. Evet, zaten iki ve
hele çok olamaz ki! Neden? Şundan: İlâhın her şeyi mutlak olur, yani sınırsız
olur. O’nun kudretine, ilmine sanatına vs. isimlerinin her birine, nasıl ki
sınır koyamazsınız; aynen öyle de Zatı dahi mutlaktır, sınırsızdır. Kâinat ne
kadar geniş ve hattâ genişleyen olursa olsun, sınırsız olanın yanında bir
noktadan ibaret kalır ve bu nokta durumu hiç değişmez. Halbuki iki ve daha
fazla ilâh dediğin an, o ilâhlara bir sınır koymuş olursun, yani kainat içinde
bir mekana sığdırmış olursun. O zaman da sınırlı olan, büyüyen ve genişleyen
kâinat içerisinde her saat küçülen birinden ilâh olmaz! Öyleyse ilâh
bilmecburiyye tektir, amennâ ve saddeknâ! Sâffât-4/445
İLAHİ KİTAPLAR TATBİK EDİLMEDİKÇE, HİÇBİR
HAKİKAT ÜZERİNE DEĞİLLERDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! De ki: Ey Ehl-i Kitap! Siz, Tevrat, İncil ve Kur’an’ı hakkıyle tatbik
etmedikçe hiçbir hakikat üzere değilsiniz!” Mâide-68/118
İLHAM İLE İCRAAT YAPARLAR HAYVANLAR,
KUŞLAR VE BÖCEKLER VS. ŞUURSUZ VARLIKLAR
“Rabbin bal arısına şöyle vahyetti
(ilham etti)...” âyeti ile arının, örümceğin, termitin, kuşların, ipek
böceğinin... harika sanatlarının ilham-ı ilâhi ile olduğunu bu âyetten
anlıyoruz. Nahl-68/273
İLİM, BİZDE SENİN ÖĞRETTİĞİN KADAR
VAR!
Melekler dediler: “Süphansın Ya
Rabbi! Bizdeki ilim, ancak Senin öğrettiğin kadardır, ilim ve hikmet sahibi
Sensin Ya Rabbi!” Bakara-32/5
İLİM EHLİ DE DÜNYAYA ZAAFI OLANLARI
DENGELEMEK İÇİN VAR OLMUŞLARDIR HER DEVİRDE
Lihikmetin, dünyaya zaafı olan
insanlar her devirde pek çok olsalar da, yine lihikmetin ehl-i ilim de, onları
dengelemek için her dâim var olmuşlardır. Nitekim Karun’un servetine meftun
olup “keşke bizim de olsaydı” diyenlere karşı ilimden nasibi olanlar şöyle
dediler: “Yazıklar olsun size! Bu dünya metaının peşine böylesine düşmek hiç
akıl kârı mıdır? İman edip sâlih amel işleyen bir kimse için, Allah’ın cennette
hazırladığı mükâfat elbette daha hayırlıdır. Buna da ancak sabredenler kavuşturulur.”
Kasas-80/394
İLİM İLE YAKİNİYET KAZANILABİLİNİR, BU
DA İNSANI KÖTÜ AKIBETTEN KORUR!
Allah-ü Teâlâ: “Hayır! Eğer gerçeği,
ilmelyakîn (kesin bir ilimle) bilseydiniz, böyle yapmazdınız!” buyurarak ilimle
yakîniyet kazanılabileceğini,böylece yanlış yapmaktan uzak durup
sakınılabileceğini, encâmında da kötü âkıbetten korunulabileceğini bildiriyor.
(İlim ne güzel bir şey!) Tekâsür-5/600
İLİM YÜKLÜDÜR, HİKMET YÜKLÜDÜR
KUR’AN’IN HER BİR AYETİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:“ (Ey
Resûlüm!) Muhakkak ki, Bu Kur’an, Sana Hakîm ve Alîm (Rabbin) tarafından
ulaştırılıyor!” Bunun mânâsı, Kur’an âyetleri, diğer isimlerinin yanı sıra,
özellikle Allah’ın Hakîm ve Alîm isimleri muvâcehesinde nâzil olduğundan her
âyeti, hikmet ve ilim yüklüdür demektir. El Hak öyledir, Amennâ! Neml-6/376
İLİM, ÖYLE GÜZEL BİR VASIFTIR Kİ, KİŞİNİN
ELİNİ TUTAR, ONU İMAN ETMEYE GÖTÜRÜR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendilerine ilim verilmiş olanlar, bu Kur’an’ın Senin Rabbin tarafından
gönderilen gerçeğin tâ kendisi olduğunu bilsin de ona iman etsinler!...”
Hacc-54/337
İLK DOĞAN ÇOCUK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Erkek
(Hz.Adem) eşini (Hz.Havva’yı) sarıp bürüdü, O da hafif bir yük yüklendi (hâmile
kaldı), onu bir müddet taşıdı. Hâmileliği ağırlaşınca her ikisi de Rab’leri
olan Allah’a yönelip: ‘Eğer bize sağlıklı, kusursuz bir evlât verirsen mutlaka
Sana şükreden kullarından oluruz” diye yalvardılar.” (Böylece ilk çocuk doğmuş
ve beşer üremeye başlamış oldu.) A’râf-189/174
İLK EV, İLK MA’BET, MEKKE’DEKİ
KA’BE’DİR
İnsanlar için yeryüzünde yapılan ilk
ev, ilk ma’bet, elbette Mekke’deki Kâ’be’dir. Kâ’be, pek feyizlidir, insanlar
için hidâyet rehberidir. Âl-i İmrân-96/61
İLK İNDİRİLEN AYET, YARADAN RABBİNİN
ADIYLA OKU, AYETİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yaradan
Rabbinin adıyla oku!” Yani okumaktan maksat, her bir yaratıkdaki, san’atın, düzenin,
kıvamın, güzelliğin ancak Allah tarafından yaratıldığını görmektir, anlamaktır.
Zira okumak anlamaktır, görmek değildir. Sevimli dört ayaklılar, sümbülleri
görürler, ama üzerlerindeki nukûş-u Esmâ-i İlâhiyye’yi okuma yetenekleri
omadığından onları sadece yerler. Her bir şeyin üzerindeki, Allah’ın mührünü,
imzasını görmemek, okuyamamak, kişiyi o sevimliler derecesine indirir. İlk
indirilen âyet “oku!” olunca, ilk görevimizin de eşya üzerindeki Allah’ın
mührünü, imzasını görmek ve O’na iman etmek olacağı âşikârdır. (Bu Sûrenin ilk
beş âyeti, Nûr Dağı, Hıra Mağarası’nda iken Peygamberimize sav ilk gelen Kur’an
âyetleridir.) Alak-1/597
İLKELİ, KARARLI VE DİK DURMAK
ALLAH’IN EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Ey
Resûlüm! Allah’ın âyetleri Sana indirildikten sonra, sakın onlardan seni hiç kimse
vazgeçirmesin; Sen insanları Rabbine ibâdet etmeye davet et ve sakın
müşriklerden olma!” (Yani, “Hak Sana ulaştıktan sonra, mahalle baskısı ne kadar
zorlu olsa da, ne pahasına olursa olsun dik dur, ilkeli ve kararlı davran ve
gevşeklik göstererek dâvandan sakın vazgeçme!” dendiğini anlıyorum.)
Kasas-87/395
İLKİN YOKTAN YARATMADA ACİZLİK
GÖSTERMEYEN ALLAH, TEKRAR YARATMADA ACİZ Mİ OLUR?
Allah-ü Teâlâ mantıklı olmaya
çağırıyor: “Peki Biz, ilkin yoktan yaratmada âciz mi kaldık ki, şimdi sizi tekrar
yaratmada âcizlik gösterelim? Hayır! Öyle değil! Onlar da böyle olmadığını
bilirler ama, yine de yeniden yaratılıştan şüphe içindedirler.” Kâf-15/517
İLLİYYUN NEDİR?
İlliyyûn, Mü’minlerin yaptıkları
işlerin kaydedildiği pek şerefli bir kitaptır (defterdir). Yani Mü’minlerin
listesi de denebilir ki, Mukarrabûn ona şâhitlik ederler. Mutaffifîn-19/587
İLMELYAKİN BİLMEZSEN AYNELYAKİN CEHENNEMİ
GÖRMEYE MAHKUM OLURSUN!
Ey insan! Şayet, kafanı çalıştırıp
ilimle Ahiretin var olması lâzım geldiğini öğrenmezsen veya bir öğretenden ders
alarak öğrenip yakîniyet kazanmazsan, hiç kusura bakma, aynelyakîn (göz ile
görme makamı) cehennemi göreceksin (yani boylayacaksın)! (Bize burada, Âhiretin
varlığını isbat eden kitapların mutlaka okunmasına, veya bir bilenin tarifinin
dinlenmesine mutlaka kulak verilmesine emir vardır, anladım!) Tekâsür-6,7/600
İLM-İ İLAHİ TÜM ZAMANLARI İHATA
EDER, KULLARIN İLMİ İSE BUNLARI KAVRAYAMAZ
Allah, geçmiş ve gelecek, tüm
zamanları ilmiyle bilir. Kulların ilmi ise, kapasite olarak tüm zamanları da
Allah’ı da kavrayamaz! Tâhâ-110/318
İLM-İ İLAHİ, KUDRET-İ İLAHİ, HER
ŞEYİ KUŞATMIŞTIR
“Göklerde ve yerde olan her şey
Allah’ındır. Allah’ın ilmi ve kudreti, her şeyi kuşatmıştır.” Kimse yakasını
Allah’tan kurtararak izini kaybettiremez. Kötülük işleyenler veya işlemeye
niyetli olanlar, bir daha düşünsünler de o yoldan dönsünler. Nisâ-126/97
İLMİMİ ARTIR, DİYE KAVLİ VE FİİLİ
DUADA BULUNMAMIZ GEREKİYOR
Allah-ü Teâlâ, Efendimize “Rabbim!
İlmimi artır, de!” buyurmakla, O’nun şahsında hepimizden ilmimizi artırmak için
(fiilî ve kavlî) duâda bulunmamızı istiyor. (Ağlamayan çocuğa meme verilmez
misâli, ilim istemeyen tembele de ilmin verilmeyeceğini, bu âyetten anlıyorum.)
Tâhâ-114/319
İLMİN KIYMETİNİ ALİMDEN BAŞKASI NE
BİLSİN Kİ!
Kendilerine ilim nasib edilenler, Kur’an’ın
gerçeğin tâ kendisi olduğunu, Azîz ve Hamîd Allah’ın yoluna hidâyet ettiğini
bilirler. Bir hidâyet ki, kişiyi cennet ve Cemalüllah’a kavuşturuyorsa ve bu da
ilim sayesinde oluyorsa, bu ilme ne paha biçilir ki! Bunun kıymetini de
herhalde yine Erbâb-ı İlim takdir etse gerektir! Sebe’-6/427
İLYAS AS DA ALLAH’IN GÖNDERDİĞİ
PEYGAMBERLERDENDİR
Allah-ü Teâlâ, İlyas as’ın
peygamberlerden olduğunu, O’nun halkını şirkten ve günâhlardan sakınmaları için
uyardığını, hem en güzel, hem de tek yaratıcı olan Allah’ı bırakıp da Ba’le’ye tapmaya
devam etmelerinin kabul edilemez olduğunu söylediğini haber veriyor.
Sâffât-123,126/449
İLYAS AS’I HER KAVİM GİBİ KAVMİ DE
YALANLADI
İlyas as, Ba’l adındaki puta tapan
halkına “siz hâlâ Ba’l’e mi yalvarıyorsunuz?” diye uyarıda bulununca halkı
O’nu, diğer kavimlerin peygamberlerini yalanladıkları gibi yalanladılar.
Allah-ü Teâlâ da bu Ayet-i Kerimesi’nde, ihlâsa erenlerin dışında o yalanlayıcı
halkın, cehennemde hazır bulundurulacaklarını bildirmektedir.
Sâffât-127,128/450
İLYAS’A SELAM OLSUN!
Allah-ü Teâlâ, peygamberlerinden
İlyas as’a: “İlyas’a Selâm Olsun! Biz iyileri işte böyle mükâfatlındırırız, çünki
O, Bizim mü’min kullarımızdandır” diyerek büyük iltifatta bulunmuştur ve O’na
sonraki ümmetler içinde güzel bir nâm bırakmıştır. O nâm sebebiyle o gün bugün,
pek çok erkek çocuğa İlyas ismi verilmektedir. Sâffât-129,132/450
İMALE AYETİ, TECVİTTE ÜSTÜN ESRE
ARASINDA BİR SESLE ÇIKARTILAN AYET
Tecvit kuralı gereği imâle yapılan
Âyet-i Kerime, Hûd Sûresi’nin 41. Âyetinde geçer. Hûd-41/225
İMAMLARIMIZ ÖNDERLİĞİNDE RABBİMİZİN
HUZURUNA ÇAĞRILACAĞIZ
Rabbimiz buyuruyor: “O gün (Kıyamet
günü) geldiğinde her sınıftan insanları, tabi oldukları imamları ile birlikte
çağırırız. (İmamlardan maksat, Peygamberlerdir. Peygamberlerin başlarında olmadıkları
çağlarda ise imamlar, Vâris-i Nebi olan Müceddit ve Mürşid-i Kâmil olan Büyük
Zatlardır.) İsrâ-71/288
İMAN ARTAR MI?
Evet artar! Zira Allah-ü Teâlâ
buyuruyor: “Gerçek mü’minler, ancak o kimselerdir ki, yanlarında Allah
zikredilince kalbleri ürperir, kendilerine O’nun âyetleri okununca bu, onların
imanlarını artırır ve yalnız Rablerine güvenip dayanırlar, tevekkül ederler.”
Enfâl-2/176
İMAN EDENLER! İMAN EDİN! NE
DEMEKTİR?
Allah-ü Teâlâ’nın: “Ey iman edenler!
Allah’a, Resûlüne, gerek Resûlüne indirdiği, gerekse daha önce indirdiği
kitaplara iman edin!” buyurması, yakınlarınızın iman ettiği esaslara, onları
takliden iman etmekle kalmayın, bilâkis iman esasları üzerinde tefekkür ederek
imanınızı tahkike erdirin ki, imanınıza gerçek mânâda bir daha iman etmiş
olasınız, demektir. Nisâ-136/99
İMAN EDİP SALİH AMEL İŞLEDİNSE HİÇ
ENDİŞE ETME, GÜZEL YERE GİDECEKSİN!
“İman edip salih amel işleyenlerin
ecirleri aslâ zayi olmaz.” (Mezaristan seni ürkütmesin, orada geçici olarak
haşri bekleyeceksin. Hem yüzyıllarca orada kalsan bile iyi bir insan için
orası, birkaç günlük bir bekleme salonundan başka bir yer değildir. Belki
seyrine doyumsuz bir pencereden cenneti temaşa etme yeridir.) Kehf-30/296
İMAN EDİP SALİH AMELLER İŞLEYENLERE
Allah, iman edip sâlih ameller işleyenlere
bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfat vermeyi vaad etmiştir. Mâide-9/107
İMAN ET BİR DE GÜZEL AMEL İŞLE, BAK
NELER NELER BULACAKSIN!
Allah-ü Teâlâ müjde veriyor: “İman
edip güzel amel işleyenlere daha güzel karşılık olarak “Cennet”, bir de ziyâde:
“Allah’ın Cemâline mazhar olmak” vardır! Ve onların yüzlerine ne bir leke
bulaşır, ne de bir zillet! İşte onlar orada ebedî kalacaklardır.” Yûnus-26/211
İMAN ETMEK VE İTAAT ETMEK İMAN
ÖNCESİ SALİH AMELLERİN GEÇERLİLİĞİNİ DE SAĞLIYOR
Allah-ü Teâlâ, henüz imanı içine
sindirememiş bedevilere şöyle diyor: “Eğer Allah’a ve Resûlüne itaat ederseniz
Allah, (önceki salih) amellerinizden hiçbir şey eksiltmez. Allah Ğafûrdur, Rahîmdir.
Hucürat-14/516
İMAN ETMENİN BİR GÖSTERGESİ DE
NASİHAT KARŞISINDA SECDEYE KAPANMAKTIR
Kimin Allah’ın Ayetlerine hakiki
iman ettiğini belirleyen bir gösterge de, kendilerine (Hak ile) nasihat
edildiği zaman, kibirlilikten uzak durarak secdeye kapanmaları ve Rablerine
hamd-ü senâda bulunmalarıdır. (Bu âyet, Kur’an-ı Kerim’in ondört secde
âyetinden sekizincisidir. Secde etmek vâciptir.) Secde-15/415
İMAN ETMEYENLERİN HESABINDAN BİZE
BİR SORUMLULUK YOKTUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman
etmeyip küfrü tercih edenlerin hesabından müttekilere bir sorumluluk yoktur. (yani
hiç kimseyi zorla imana kavuşturmak gibi bir vazifeleri yoktur) Fakat
mü’minlerin, onlara iyiliği hatırlatmaları (emr-i bilma’ruf) gibi bir borcu
vardır. Belki onlar da inanıp küfürden ve cehennemden sakınırlar.” En’âm-69/135
İMAN ETMEZLERDİ YİNE, ÖLÜLER DİRİLTİLİP
ONLARLA KONUŞSALARDI BİLE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, onlara
(Senin Hak Peygamber olduğuna şâhitlik etmek üzere) ölüleri diriltseydik (ve
onlar da gerçeği bir bir konuşsalardı) Allah’ın diledikleri hâriç yine de
(Sana) iman etmezlerdi.” En’âm-111/141
İMAN ETMEZSEN, ASARIM, KESERİM
ANLAYIŞINI İSLAM, KESİNLİKLE REDDEDER!
Allah-ü Teâla buyuruyor: “Şimdi Sen
mi imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın? Allah’ın izni olmadan hiçbir
kimsenin iman etmesi mümkün değildir. (O, akıl ve irâdelerini iman tarafına
kullananlara iman nasip eder.) Akıllarını çalıştırmayanlara ise şeytanı
musallat eder.” (Dinde zorlama olmaz, zorlama ile müslüman olmaz! Olsa olsa
münâfık olur, o da müslümanın baş belâsı olur!) Yûnus-99,100/219
İMAN ETTİĞİNİ ANLAMA ÖLÇÜSÜ
Allah-ü Teâlâ: “Rabbine yemin olsun
ki, inandığını söyleyenler, aralarındaki ihtilâfı çözmek için Resûlüllah’ı
hakem tayin etmedikçe, verdiği hükümlerden hiçbir sıkıntı duymaksızın O’na tam
bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar!” buyuruyor.Yani o kişiler
ki, arzu ve heveslerini bir tarafa bırakıp, Allah’ın kitabı Kur’an ve Resûlünün
sahih Sünnet-i Seniyyesi ile getirdiği ölçülere uymadıkça, mü’min olduğunu
iddia edemezler. İşte iman ölçüsü! Nisâ-65/87
İMAN ETTİM, DİYE ELESTÜ BEZMİNDE SÖZ
VERMİŞTİN, ŞİMDİ NE OLDU DA İNKAR EDİYORSUN?
Ey inkâr eden nankörler! Resûlüllah
sav, sizi Rabbinize iman etmeye davet ettiği halde size ne oluyor da Allah’a
iman etmiyorsunuz? Halbuki ruhlar halinde iken Allah sizden Elestü Bezmi’nde bu
hususta kesin söz almıştı da siz “iman ettik!” demiştiniz. Verdiğiniz bu söz,
sizin iman etmeniz için yeterli bir gerekçedir. Buna rağmen inkârınız, nankörlüğün
daniskası olmaz mı? Hadîd-8/537
İMAN HİDAYETİ NİFAK DALALETİ SİFON
GİBİ ÇEKER DURUR
Allah-ü Teâlâ, iman eden kullarına
bu imanlarından dolayı bir mükâfat olarak hidâyetini artırır. İmanı
içselleştirememiş nifak sahiplarinin de kalblerini kararttıkça karartır ve
nihayet dalâletteki ısrarları sebebiyle mühürler. Bu durum bize sifonu
hatırlatmaktadır. Sifon, fıçıda bulunanı (ama âb-ı hayat, ama meşrubat-ı
berbat) boşalttıkça boşaltır, yani sıvı, sıvıyı çeker. Aynen öyle de: İman
hidâyeti, nifak da dalâleti çeker durur ve çektiğinin artmasına sebep olur.
Muhammed-17/507
İMAN KALBDE SABİT İSE, DİLİN ZOR KARŞISINDAKİ
İNKARI ZARAR VERMEZ!
“Kalbi iman ile mutmain olduğu halde
inkâra zorlanması ile dilleriyle inkâr sözünü söyleyenler hâriç, kim iman
ettikten sonra Allah’ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar, göğsüne küfrü
yerleştirirse (mürtet olursa), onlara Allah tarafından bir gazap, hem de müthiş
bir azap vardır. Çünki onlar, dünya hayatını üstün tutarak Ahiretlerini fedâ
etmişlerdir. Onlar inkârı tercih ettikleri müddetçe Allah kâfirler topluluğunu
hidâyete erdirmez.” (Hz. Ammar’ın önünde annesi Sümeyye ile babası Yâsir şehit
edilince canını kurtarmak için Ammar, dili ile müşriklerin istedikleri küfür
sözünü kerhen söylemesi üzerine bu Âyet-i Kerime nâzil oldu.) Nahl-106,107/278
İMAN VE SALİH AMEL, EŞİTTİR CENNETTE
KEYF ÇATMAK
Kim iman eder ve Salih Amel işlerse
işte onlar da cennetliklerdir. Hem de orada ebedî kalacaklardır. Bakara-82/11
İMANA BİR GİR, BİR ÇIK, SONRA YİNE
GİR YİNE ÇIK; PES YANİ EY MÜNÂFIK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar
(münâfıklar) ki, iman ettikten sonra inkâr ettiler. Sonra tekrar iman ettiler, sonra
inkâr ettiler. Sonra da inkârlarını arttırdılar. İşte onları Allah, affetmez de
doğru yola çıkarmaz da!” (Bu âyet, ‘önce Musa’ya iman ettiler, sonra buzağıya
taparak inkâr ettiler; sonra tövbe ederek Musa’ya tekrar iman edip bu sefer
İsa’yı inkâr ettiler; sonra da Muhammed’i inkâr ederek inkârda geri dönülmez
bir safhaya girdiler; bundan dolayı da Allah artık onları bağışlayacak
değildir’ şeklinde de tefsir edilmiştir.) Nisâ-137/99
İMANA GELMİYORLAR BİR TÜRLÜ, NE
YAPAYIM?
Allah, Peygamberinin: “Ya Rabbi! Ne
yapayım, bunlar bir türlü imana gelmiyen bir kavimdir” dediğini de biliyor ve
şöyle buyuruyor: “Şimdi Sen onlardan yüz çevir ve ‘selâm size’ de! Artık
ileride âkıbetlerini öğreneceklerdir.” Zuhruf-89/494
İMANDA SEBAT, YANİ TAHKİKİ İMANA
ERİP ASLÂ ŞÜPHEYE DÜŞMEMEK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Allah’a, Resûlüne ve peygamberine indirdiği kitaba (Kur’an’a), daha
önce indirdiği kitaplara imanda sebât edin! Yani tahkiki iman dediğimiz imanı,
tüm letâifinizle sindirerek, sarsılmayan bir imanla iman edin! Kim Allah’ı, meleklerini,
kitaplarını, Resûllerini ve Ahiret gününü inkâr ederse haktan iyice uzaklaşmış,
sapıklığın en koyusuna dalmış olur!” Nisâ-136/99
İMANI İNKAR, BÜTÜN İYİLİKLERİ
SIFIRLAR
Kim imanı, Allah’ı ve ilâhî
hükümleri inkar ederse, bütün yaptığı güzel işler, boşa gider ve o, Ahirette de
ziyâna uğrayanlardan olur. Mâide-5/106
İMANI İNSANA KÖTÜ ŞEY EMREDER Mİ?
Âyet-i Kerime’de buyuruluyor: “Eğer
mü`min iseniz imanınız size ne kötü şey emrediyor?” Yani iman insana kötü şey
emretmez. Ama Yahudiler gibi “işittik ama isyan ettik” tipinde olanlar, iman
ettik deseler bile, fiiliyatta hevâ ve heveslerinin emirlerini yerine
getirdiklerinden onların ilahı, hevâsı olduğu; imanlarının da aslında
hevâlarına olduğu ve hevânın ise ne kötü şey emrettiği, beliğ bir şekilde ifâde
edilmiştir. Kısaca “gerçek iman, iyiliği emreder, sizinki sahte iman ki,
kötülüğü emrediyor” denmektedir. Bakara-93/13
İMANI KALBE ALLAH NAKŞEDER VE BİR
RUH, İLÂHÎ BİR YARDIM İLE ONU KUVVETLENDİRİR
Allah-ü Teâlâ, iman sahibi kişilerin
kalblerine imanı nakşetmiş ve onu bir rûh (ilâhî bir yardım) ile kuvvetlendirmiştir.
Mücâdele-22/544
İMANI VERDİ KÜFRÜ ALDI
O ahmak gibi olma ki, imanını verdi,
küfrü aldı. Yani cenneti verdi, cehennemi aldı.” ‘Bu da olur mu?’ deme! Baksana
Alem, bu tür sapıklarla dolmuş taşmış! Bakara-108/16
İMANIN BİR BOYUTU
İçi saygı dolu Mü`minler, Rablerine
döneceklerini iyi bildiklerinden O`nu görüyormuş gibi yaşantılarına çeki düzen
verirler. Bakara-46/6
İMANIN GEÇERSİZ OLDUĞU ZAMAN
DİLİMLERİ
Şu hallerle karşı karşıya
kalındığında imanın, iman edene hiçbir faydası olmaz, çünki geçersizdir: 1-Ölüm
meleklerinin gelmesi, 2-Rabbinin azâbının gelmesi, 3-Kıyamet kopması alâmetinin
gelmesi (güneşin battığı yerden doğması gibi). En’âm-158/149
İMAN-KÜFÜR BİRİBİRİNDEN AYRILDI
İmanla küfür, Kur’an ve Son
Peygamber’in tebliğâtı ile birbirinden net bir şekilde ayrılmıştır. (Dileyen, dilediği
tarafı seçmede hürdür!) Bakara-256/41
İMANLA ŞİRKİ BİRARADA TUTAN TİPLER
DE VAR, NE ENTERESAN DEĞİL Mİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göklerde
ve yerde Allah’ın varlığını, birliğini, kudretini gösteren nice deliller vardır
ki, insanlar yanından geçip gittikleri halde yüzlerini çevirdiklerinden farkına
varmazlar. Onların ekserisi şirk koşmaksızın Allah’a iman etmezler. (Yani
Allah’a ait olan yaratma işinde, sebeplere de bir hisse vererek şirk koşmuş
oluyorlar. Örneğin: Şifâyı veren Allah’dır, fakat biri dese: ‘Beni şu doktor veya
şu ilaç iyileştirdi!’ Gaflet hâriç, bunu bile bile söyleyecek olsa, şirk koşmuş
olur!) Yûsuf-105,106/247
İMANSIZLAR HER ZAMAN İNANANLARDAN
ÇOK OLMUŞTUR, LAKİN KIYMET KEYFİYETTEDİR
Allah-ü Teâlâ, Kıyamet Günü’nün
(Yeniden Diriliş’in) mutlaka geleceğini, fakat insanların çoğunun buna iman
etmiyor olduklarını beyan ederek her dâim imansızların, insanların ekseriyetini
teşkil ettiklerini bildirmektedir. (Evet, kumlar, nebataddan çoktur ama nebatat
kıymetlidir; nebatat dahi haşerattan çoktur ama haşerat kıymetlidir; haşerat, hayvanattan
çoktur ama hayvanat kıymetlidir; hayvanat, insanlardan çoktur ama insanlar
kıymetlidir; insanların imansızları, inananlardan çoktur ama inananlar
kıymetlidir; inananlar evliyadan çoktur ama, evliya kıymetlidir; evliya dahi
Enbiyadan çoktur ama, Enbiya kıymetlidir. Kısaca kıymet, kemmiyette değil keyfiyettedir.)
Mü’min-59/473
İMANSIZLARIN DOSTLARI KİMLERMİŞ
BİLİN BAKALIM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz
ki, Biz Azîm-üş Şân, şeytanları iman etmeyenlere dostlar kıldık!” A’râf-27/152
İMHA ETTİĞİMİZ NESİLLERİ GÖRMEDİLER
Mİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendilerinden önce Hak (Kur’an) ile alay eden nice nesilleri imhâ ettiğimizi
görmediler mi? Kaldı ki size vermediğimiz imkânları onlara vermiş, gökten
üstlerine bol bol yağmur göndermiş, ayaklarının altından ırmaklar akıtmıştık. Fakat
günâhlarından ötürü onları imhâ ettik ve yerlerine yeni nesiller yarattık.” (Onlara
kalmayan bu dünya, size mi kalacak? Ne diye Hakkı yalanlıyorsunuz ve onunla
alay ediyorsunuz!Yalanlayın bakalım!) En’âm-6/127
İMKANLARI DEĞERLENDİREMEYEN GÖZ, KULAK,
GÖNÜL SAHİPLERİNE YAZIKLAR OLSUN!
Allah-ü Teâlâ, Mekke müşriklerini
(ve daha sonra onlar gibilerini) uyarma sadedinde şöyle buyurdu: “And olsun ki,
Biz onlara size vermediğimiz imkânları vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler,
gönüller lütfetmiştik. Fakat onların ne kulakları, ne gözleri ve ne de
gönülleri kendilerine hiçbir fayda vermedi. Çünki onlar Allah’ın âyetlerini
bile bile inkâr ediyorlardı da nihayetinde kendisiyle alay etmekte oldukları o
korkunç azap, onları her taraftan kuşatıverdi. Ahkâf-26/504
İMKANLARI, DONANIMLARI SİZE VERENİ
DÜŞÜNÜP ŞÜKREDİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
insanlar! Celâlim hakkı için size yeryüzünde imkânlar verdik (sizi her yönüyle
donattık) ve sizin için orada geçim vasıtaları kıldık. Siz ise ne kadar az
şükrediyorsunuz!” A’râf-10/150
İMRAN’IN HANIMI HANNE, KIZ DOĞURUNCA
NE DEDİ?
Nihayet İmrân’ın hanımı Hanne,
karnındakini doğurunca: “Ya Rabbi! Ben bir kız doğurdum” dedi. Zaten Allah, ne
doğurduğunu pek iyi biliyordu. O ise Erkek çocuk bekliyordu. Âl-i İmrân-36/53
İMRAN’IN HANIMI HANNE, NASIL BİR
ADAKTA BULUNMUŞTU?
Bir vakit İmrân’ın Hanımı (Hanne)
şöyle demişti: “Ya Rabbi! Gerçekten ben karnımda taşıdığım çocuğumu her türlü
tutsaklıktan âzâd edilmiş olarak Senin yoluna hizmet etsin diye Sana adadım!
Artık bunu, benden kabul buyur! Sen İşitensin, Bilensin!” Âl-i İmrân-35/53
İMTİHAN EDİLECEKSİNİZ MALLARINIZLA,
CANLARINIZLA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Celâlim
hakkı için mallarınızla, canlarınızla imtihan olunacaksınız. Öyle ki, Yahudilerden,
Hıristiyanlardan ve Müşriklerden sizi inciten birçok sözler işiteceksiniz. Buna
rağmen eğer sabreder ve günâhlardan korunursanız bu davranışınız, yapılacak
işlerin en değerlisidir.” Âl-i İmrân-186/73
İMTİHAN EVRELERİ DAHA SONRAKİLERE
ÖRNEK OLMASI İÇİNDİR
Allah-ü Teâlâ, müslümanları bir
imtihandan diğer imtihana tabi tutmasında elbette hikmetler vardır. Allah-ü
Teâlâ’nın: “Sırlarınızı (stratejilerinizi) ortaya çıkarıncaya kadar sizi
imtihan edeceğiz” mealindeki Âyet-i Kerimesi’ni iyi düşünürsek şunu gayet net
anlayabiliriz: Her devirde insanlığın tekâmülüne parelel olarak stratejiler de
tekamül eder. Kıyamete kadar her stratejinin örneği bizzat Efendimizin sav
uygulamalarında meknûzdur. O ince çizgiyi ise Mürşid-i Kâmil makamını ihraz
eden Mücedditler, Müçtehitler ve en son da Hz. Mehdi ortaya koyar. Bugüne kadar
fiyasko ile neticelenmemiş hizmet metodlarını sadece bu vazifeli büyükler
ortaya koymuştur. Hizmet metodları, bir yönüyle de diğer hizmet metodlarına
örneklik teşkil eder. Bu dönemdeki hizmet metoduna örnek, doğrudan doğruya
Ashab-ı Kiram Efendilerimizin modelidir. Zira biz tıpkı onlar gibi ikinci bir
câhiliye dönemini yaşayan insanlar olarak İslâm’a uyandık. Muhammed-31/509
İMTİHAN İÇİN RABBİ İNSANA NİMET
VERDİĞİ ZAMAN O, RABBİM BANA İKRAM ETTİ, DER!
İnsan öyle acîb bir varlıktır ki, Rabbi
ona kereminden ikram ettiği vakit, “Rabbim bana (hakkım olanı) ikram etti” der!
(Sözde şükreder ve Rabbini Âdil olmakla senâ eder ve lâkin...16. Âyeti
okuyunuz!) Fecr-15/593
İMTİHAN İÇİN RABBİ İNSANA NİMETİNİ
KISTIĞI ZAMAN O, RABBİM BANA İHANET ETTİ, DER!
İnsan öyle çiğ süt emmiş, nankör bir
varlıktır ki, Rabbi imtihan için onun rızkını daralttığı zaman “Rabbim bana
ihanet etti de beni zelil ve perişan etti” der -hâşâ- Rabbini adâletsizlikle
itham eder! Fecr-16/593
İMTİHAN OLMAK KAÇINILMAZ BİR
GERÇEKTİR!
Allah-ü Teâlâ: “Sizi mutlaka biraz
korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsüllerden noksanlık ile
imtihan edeceğiz”buyuruyor. Bakara-155/23
İMTİHAN VAR İMTİHANDAN İÇERU!
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Sizi
mutlaka imtihan edeceğiz, tâ ki içinizden cihâd edenleri, sabır ve sebat
gösterenleri belli edelim, sırlarınızı ortaya çıkaralım!” Yani imtihanın biri
biterken biri başlar, imtihansız bir dünya hayatı yoktur. Muhammed-31/509
İMTİHANDAN KAÇIŞ VE KURTULUŞ YOK;
ÖYLEYSE YA BAŞARI, YA BAŞARI OLMALI!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsanlar
hiç imtihan edilmeden sadece ‘iman ettik!’ demeleriyle kendi hallerine
bırakılıvereceklerini, imtihana tabi tutulmayacaklarını mı sandılar? And olsun
ki, biz onlardan (ümmet-i Muhammed’den) öncekileri de imtihan ettik. Allah, elbette
‘iman’ iddiasında bulunanların sâdık olanlarını da, samimiyetsiz olanlarını da
pek iyi bilir.” Ankebût-1,3/395
İMTİHANIN BİR TÜRLÜSÜ: GERÇEK ALLAH
KORKUSU TAŞIYAN İLE SAHTEKARI, NASIL BELLİ OLUR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, gizli
olan iç dünyanızdaki Allah korkusunu ve haramlardan sakınanları açığa çıkarmak
için, (ihramlı iken yasaklandığınız) ellerinizin ve mızraklarınızın kolayca
erişip avlayabileceğiniz avlarla sizi imtihan edecektir. Artık kim haddi aşarsa
(yasağı delerse, gerçek Allah korkusu taşımadığından) ona elemli bir azap
vardır!” (İhrama kıyasla bu imtihan, şöyle de olabilir: Meselâ: Tw’den kendini
kaptırdığın bir film izliyorsun, bu arada farz bir namazın vakti geçmek
üzeredir; filmi terk eder, namazı kılarsan kazanır; namazı terk eder, filmi
seyredersen kaybedersin, o kadar!) Mâide-94/122
İMTİHANIN ÇETİN OLMASI, CEVHERLERİN POSALARDAN
AYIKLANMASI İÇİNDİR
Allah-ü Teâlâ, Hendek Savaşı’nda
Mü’minleri sıktı da sıktı, tâ ki münâfıklar ortaya çıksın! Nitekim A. İbni Übey
B. Selûl (gibileri), savaşın kaybedileceğini sanarak patladılar da “Muhammed, bir
taraftan Bizans ve İran’ın fethinden bahsediyor, diğer taraftan korkusundan
hendek kazıyor. Hani Allah ve Resûlü bize zafer va’d ediyordu, meğer bizi
aldatıyormuş!” diyerek içlerindeki nifâkı kustular. Evet ortaya çıkması için
önceleri posayla karışık olan cevherlerin, şiddetli bir ateşle imtihanı gerekir
ki, birbirlerinden ayrışsınlar. Aynen öyle de, karışık yaşayan Mü’minlerle
münâfıkların birbirlerinden ayrışması için Rahman, zaman zaman Mü’minleri çetin
Hendek Savaşı gibi imtihanlara tabi tutar. Bu senin alın yazındır, bilesin Ey
Mü’min! Ahzâb-11,12/418
İNADA BAK İNADA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hattâ o
kâfirlere gökten bir kapı açsak, onlar da yukarı yükselip çıksalar, yine de
‘galiba gözlerimiz bağlandı, belki de büyüye tutulduk’ derler (de yine
inanmazlar)!” Hicr-14,15/261
İNADA BAK, İNADA! GÖKTEN BİR PARÇA DÜŞSE,
BU ÜST ÜSTE YIĞILMIŞ BİR BULUTTUR, DERLER
İnkârcı müşrik ve kâfirler,
kendilerine azap verecek gökten düşen bir parça görseler inatlarından “bu üst
üste yığılmış bir buluttur” derler de kendilerine azap olarak gönderildiğini
inkâr ederler. Tûr-44/524
İNADIM İNAT, NİCE KAVİMLERİN HELAK
NEDENİDİR
Fiavun’un kavmi şöyle derlerdi:
“Bizi büyülemek için sen hangi mu’cizeyi getirirsen getir, imkânı yok sana
inanacak değiliz!” A’râf-132/164
İNADIN NE MANASI VAR, HELAKET VE
FELAKETİNE Mİ SUSADIN NE?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Onlar, (iman etmek için) sadece kendilerinden önce gelip geçmiş
milletlerin başlarına gelen felâketli günlerin benzerini mi gözlüyorlar? De ki:
Gözleyin bakalım, Ben de sizinle beraber (azâbın gelişini) gözleyenlerdenim!”
Yûnus-102/219
İNADINA DİNİ YALANLAMAYA DEVAM HA,
ÖYLEYSE GAYET ACI BİR AZABA HAZIR OL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ne oluyor
o kâfirlere ki, iman etmiyorlar, Kur’an okunduğunda secdeye kapanmıyorlar?
Bilâkis, inadına Dîni yalan saymaya devam ediyorlar. (Habibim Ya Muhammed!) Sen
de onları gayet acı bir azap ile müjdele!” (21.Âyet okunduğunda tilâvet secdesi
yapmak sünnettir.) İnşikâk-20,24/589
İNANAN MURADININ DA ÖTESİNE ERDİ,
İNANMAYANIN AZAP OLDU DERDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip
salih ameller işleyenlerin mükâfatını, Allah tamı tamına verecek, hattâ
lütfundan hak ettiklerinden daha fazlasını verecektir. Kulluktan kaçınıp
kibirlenenleri ise can yakıcı bir azaba sokacak ve onlar, kendileri için
Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bula(maya)caklardır!” Nisâ-173/104
İNANÇSIZLIK NE KORKUNÇ BİR BELADIR?
İnançsızlar, alay ederek bir de
şöyle dediler: “Rabbimiz! Bize (nasıl olsa olmayacak olan) azaptan payımızı,
hesap gününden önce hemen ver!” (İnançsızlık âdeta kudurtuyor ki, böyle ultra
diklenmelere kadar götürebiliyor. Ama azâbı tadınca görecekler!) Sâd-16/452
İNANDIM, DE ÖNCE, SONRA İNKARA GİT, ÖYLE
Mİ? KALBİNİN MÜHÜRLENMESİ HAK OLDU
Münâfıklar, önce inandıklarını iddia
ederler, sonra da inkâra giderler. Bu sebepledir ki kalbleri, (Allah tarafından)
mühürlenmiştir. Daha artık onlar, Hakk’ı anlamazlar. Münâfikûn-3/553
İNANIYORSANIZ, ÜSTÜNSÜNÜZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sakın ha
(düşmanlarınız karşısında) yılmayın, gevşemeyin ve üzülmeyin! Eğer
inanıyorsanız, üstünsünüz! Âl-i İmrân-139/66
İNANMAMAK İÇİN BAHANE BULDULAR, HAK
OLSAYDI FAKİRLER BİZDEN ÖNCE İNANMAZDI
Müşrikler, inanmamalarına
kendilerince ma’kul bir bahâne bularak: “Eğer Muhammed’in getirdiği dinde bir
hayır olsaydı (Hak din olsaydı) etrafındaki şu fakir insanlar O’na ulaşmakta bizi
geçemezlerdi” dediler. (Yani ‘Hak olsaydı, biz ekâbir sınıfı ilgilenir, değerli
bulur ve bu inanma işini fakirlere bırakmazdık’ demek istiyorlar.) Allah da
peygamberini uyararak: O inkâr edenler, Kur’an ile hidâyete eremediklerinden,
“o zaten eski, modası geçmiş bir yalandır!” diyeceklerdir, buyuruyor. Ahkâf-11/502
İNANMAYA ZORLAMAMIŞTIR ALLAH!
Allah-ü Teâlâ bu âyetinde: “Dilersem
onlara gökten bir mu’cize indirirdim de ister istemez bu mu’cize karşısında
boyunlarını büker, inanmaya mecbur kalırlardı” buyurarak insanları imana
zorlamadığını, Kendisi için makbul olan imanın, akıl ve hür irâde neticesinde
tamamen gönüllü olarak yapılan iman olduğunu bildiriyor. Lâkin böyle serbest
bırakınca da insanların pek çoğunun Rahmân’a sırtını dönerek yüz çevirdiklerini,
O’nu yalanladıklarını, O’ndan gelen hakikatlar ile alay ettiklerini, fakat alay
edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine geldiğinde, alay etmelerinin ne
demek olduğunu yakında anlayacaklarını bildiriyor. (Evet, Allah için -bir kişi
de olsa- hür irâde ile yapılan imanın, milyonlarca cebri imandan daha kıymetli
olduğu, bu âyetten rahatlıkla anlaşılıyor.) Şuarâ-4,6/366
İNANMAYANLARIN DÜNYADA YAPTIKLARI
İYİLİKLERİ NE OLACAK VEYA NEYE BENZER?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Rablerini
inkâr edenlerin durumu şöyledir: Onların (dünyada yaptıkları) iyi işleri, bir
kül yığınına benzer: Fırtınalı bir günde rüzgâr, onu şiddetle savurmaktadır. Kazandıklarından
hiçbir şeyi ellerinde tutamıyorlar. İşte asıl kayıp, Haktan uzak olan dalâlet
budur!” İbrahim-18/256
İNANMAZLARDI MU’CİZEYİ GÖRDÜKTEN
SONRA BİLE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Onlar)
ona ilk defa iman etmedikleri gibi (bundan sonra da mu’cizeyi görseler bile
iman etmeyeceklerdir.) Biz de onların kalblerini ve gözlerini (inkârlarındaki
ısrarlarından dolayı) Haktan çeviririz ve onları taşkınlıkları içinde şaşkın
şaşkın bırakırız da azgınlıkları içinde bocalayıp dururlar.” En’âm-110/140
İNANMAZLARDI ONLAR YİNE, HER ŞEY TOPLANIP
SANA İNANSALARDI BİLE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“İstedikleri her şeyi karşılarına koysaydık ve onlar da (Senin Hak Peygamber
olduğuna) kefil olsalardı, Allah’ın diledikleri hâriç o kâfirler, yine de
(Sana) iman etmezlerdi.” En’âm-111/141
İNANMAZLARDI YİNE İNADINA, GÖZLERİNİN
ÖNÜNE MELEKLERİ İNDİRSEYDİK BİLE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz o iman
etmeyenlere (Senin Hak Peygamber olmana şâhitlik etmek üzere istedikleri gibi)
melekleri indirseydik dahi, Allah’ın diledikleri hâriç onlar yine de (Sana)
iman etmezlerdi.” En’âm-111/141
İNANMIYORLAR DİYE KENDİNİ HARAP MI
EDECEKSİN EY RESULÜM?
Allah-ü Teâlâ, peygamberimizin sav, insanların
hidâyete ermesi için fevkalâde gayret göstermesi, arkalarına düşmesi, fakat
onların iman etmemesinden müteessir olması karşısında O’na teselli sadedinde:
“(Habibim Ya Muhammed!) Onlar inanmıyor diye kendini harap mı edeceksin?” buyuruyor.
Kehf-6/293
İNATÇI MÜNKİRLERE BİR İHTARDIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Biz o inanmamakta ısrar ve inat edenlerden önce, onlar gibi
olanlardan nice nesiller imhâ ettik. Şimdi o imhâ edilip adı sanı
bilinmeyenlerden birini veya hafif de olsa bir sesini işitiyor musun? (İnadına
Sana iman etmeyenlerin hâli de onlardan farklı olacak değildir!)” Meryem-98/311
İNAYET-İ İLAHİYE, KULUN İYİCE
SIKIŞTIĞI VE SEBEPLERİN SUKUT ETTİĞİ NOKTADA GELİR
Hendek savaşında Ahzâb (birleşik
müşrik orduları), Müslümanlar üzerine üstten ve alttan çullanmışlardı. Öyle ki,
müslümanların canları burunlarına gelmişti. (Münâfıklar) Allah hakkında türlü
türlü zanda bulunuyorlardı ki, nihayet Allah, birleşik müşrik orduları üzerine
bir rüzgâr, bir fırtına ve (melek ve/veya başka) görünmez ordularından gönderdi
de müşrikler perişan oldular, taslarını taraklarını bile toplayamadan çekip
gittiler. Buradan anlıyoruz ki, müslüman, tek kişi kalsa bile aslâ pes etmez!
Rabbinin inâyetine muntazır olur. Evet, Âdetullah’dandır ki kul iyice sıkışa, Mevlâ
inâyet ede! Mazlum ve mağdur iman ehline burada mesaj var! Ahzâb-10/418
İNCİ MERCAN DENİZLERDEN ÇIKARTILIR
Allah-ü Teâlâ, zinet eşyası olarak
takınılan (inci mercan gibi) takıların denizlerden çıkarıldığını bu Ayet-i Kerime’de
haber veriyor. Fâtır-12/435
İNCİ VE MERCAN DENİZLERDEN ÇIKARILIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
ikisinden (o kavuştukları halde farklı yapılara sahip suları birbirine
karışmayan iki denizden) inci ve mercan çıkar!” (Bu Âyet-i Kerime, 19. ve 20. Âyetleri
tefsir etmektedir. Yani denizi andıran cesim ırmaklardan inci ve mercan
çıkmıyorsa birbirine kavuşan bu iki deniz, Akdeniz ile Atlas Okyanusu’dur. Allah-ü
A’lem!) Rahman-22/531
İNCİL, TEVRAT’I TASDİK EDİCİ OLARAK
HZ. İSA AS’A İNDİRİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Meryem
oğlu İsa’yı, kendisinden önceki Tevrat’ı tasdik edici olarak gönderdik. Ona
Tevrat’ı tasdik edici, takvâ sahipleri için de bir hidâyet ve bir nasihat olan
İncil’i verdik. Tâ İncil Ehli, Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin! Kim
Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar, fâsıkların tâ kendileridir.”
Mâide-46,47/115
İNCİLERLE SÜSLENECEKLER
Allah-ü Teâla müjdeliyor: “Orada
(cennette) onlar, incilerle süslenirler, altından bilezikler takınırlar, ipekten
elbiseler giyerler (de sonsuza değin hiçbir yükümlülük olmadan yaşarlar da
yaşarlar!) Hacc-23/333
İNCİRE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İncire
yemin olsun ki...Biz, insanı (ruh ve beden itibarı ile) en güzel bir kıvamda
yarattık!” Tîn-1/596
İNCİTEN SÖZ SÖYLENMESİNİ ALLAH
SEVMEZ
Allah, inciten kötü sözün (sövüp
sayma, hakaret vs.) açıktan söylenmesini sevmez. Ancak zulme uğrayan müstesnâ. Ona
ruhsat verilmiştir. Bununla beraber Allah’ın her şeyi işittiğini ve bildiğini
bilerek haddi aşmamaya dikkat edilmelidir. Nisâ-148/101
İNCİTME SAKIN RESULÜLLAH’I, YOKSA EN
ACI AZAP SANA TATTIRILIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
münâfıklardan bazıları, peygamberi incitmek için ‘O herkese kulak veren (safın)
biridir!’ derler. (Habibim Ya Muhammed! Onlara) De ki: “Evet, ama hep
hakkınızdaki iyi sözlere kulak veren biridir. Allah’a inanır, mü’minlere
güvenir, iman edenleriniz için bir rahmettir O!” işte bu Resûlüllah’ı
incitenler yok mu? En acı azâp, onlara olacaktır!” Tövbe-61/195
İNDİRMİŞTİR KUR’AN’I GÖKLERDE VE
YERDE OLAN TÜM SIRLARI BİLEN ALLAH!
Kur’an’ı göklerde ve yerde gizli
kalmış bütün sırları bilen Allah indirmiştir. (Çünki Kur’an, hiç kimsenin
bilemeyeceği, tarihin karanlıklarında kalmış, hattâ tarih öncesi şeylerden
bahsediyor. Bu gizlilikleri kim bilirse, Kur’an’ı da ancak O indirir.) Allah,
Ğafûr’dur, Rahîm’dir. Furkan-6/359
İNFAK, TURNUSOL KAĞIDI GİBİ KİŞİNİN
NE MERTEBEDE OLDUĞUNU ORTAYA ÇIKARIVERİR
İnkârcı kâfirlere “Allah’ın sizi
rızıklandırdığı şeylerden siz de Allah yolunda sarf edin!” denildiği zaman
Mü’minlere şöyle cevap verirler: “Allah’ın dilediği takdirde kendi doyuracağı
bir kimseyi, biz mi doyuracağız? Siz ne sapık düşünen kimselersiniz!” Aslında
onların izzeti, kuru gürültüden ibaret! Ziya Paşa’nın dediği gibi: “Ayinesi
iştir kişinin lâfa bakılmaz; Şahsın görünür rutbe-i akl, eserinde!” Yâ
Sîn-47/442
İNFİTAR SURESİ
82. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 19 âyettir. İnfitâr-0/586
İNİN ORADAN YERYÜZÜNE!
Adem babamız, Havva anamız ile o
yasak ağaca yaklaşınca, Allah-ü Teâlâ da emir buyurdu: “Bazınız bazınıza düşman
olarak inin bakalım oradan yeryüzüne!” Bakara-36/5
İNKAR EDENLER DAHİ, İBRAHİM AS YÜZÜ
SUYU HÜRMETİNE GEÇİNİP GİDİYORLAR
Allah-ü Teâlâ, Ferman etti: “Ey
Halilim İbrahim! Sen:“Allah`a ve Ahiret gününe iman edenleri rızıklandır!” diyorsun.
Hatırın için o iman edenler arasındaki inkârcıları, rızıklandıracağım. Onlar, az
bir zaman hayattan nasiplerini alsınlar, sonra cehennem azâbına mahkum
edeceğim. O varacakları yer, ne kötüdür!” Bakara-126/18
İNKAR EDENLER, KAÇIP DA
KURTULAMAZLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnkâr
edenler, sakın öne geçtiklerini (kaçıp kurtulduklarını) sanmasınlar! Şüphe yok
ki onlar, Allah’ı âciz bırakamazlar (cezadan kurtulamazlar)! Enfâl-59/183
İNKAR ETMEZ ZALİMLERDEN BAŞKA VİCDAN
SAHİBİ, KALBİ AYDINLATILMIŞ HİÇ KİMSE KUR’AN’I
Allah-ü Teâlâ, Kur’an’ın, şüpheye
hiç yer bırakmadan, kendilerine ilim nasip edilenlerin kalblerinde bulunan
parlak âyetler olduğunu, zalimlerden başka, vicdan sahibi hiç kimsenin O’nu
inkâr edemeyeceğini beyan ediyor. Ankebût-49/401
İNKARA KİLİTLENMİŞ MÜŞRİKLERDEN SENİ
DİNLEYENLER DE VARDIR
Müşriklerden bazıları, ‘inanmama
önyargısı’ ile beraber, Efendimizin sav Kur’an okumasını dinlemeye gelirlerdi. Fakat
inanmamaya kilitli geldiklerinden, anlamak istemediklerinden, Allah-ü Teâlâ da
bir ceza olarak, kalblerinin üzerine perdeler, kulaklarına da bir ağırlık
koydu. Onlar, artık ne kadar mu’cizeler de görseler yine inanmazlar. Hattâ
şöyle derler: “Bu Kur’an, evvelkilerin masallarından başka bir şey değil!” Deyin
bakalım! En’âm-25/129
İNKARCILAR İÇİN FARK ETMEZ
İnkâr edenleri korkutsan da
korkutmasan da fark etmez, mümkün değil inanmazlar. (Bunlar Ebu Cehil, Ebu
Lehep gibi kalbi mühürlenmiş muayyen kâfirlerdir. Bütün kâfirler değildir. Aksi
halde dini tebliğ emri, mânâsız kalırdı.) Bakara-6/2
İNKARCILIĞIN PSİKOLOJİK BOYUTU
Tarih boyu insanlar dalâlete düşmüş;
Allah da merhametinden onlara peygamberler göndermiş. Fakat toplumun eşrâf
takımı hep, bu peygamberlere herkesten önce karşı çıkmışlar. Çünki bir şekilde,
toplum içinde sözü, sazı dinlenir, saygı gösterilirken bir Allah elçisi
gelmesiyle karizmalarının tamamen çizileceğini, sıradan birileri olacaklarını
düşünmüşler, nefisleri de bu durumu hazmedememişti. İşin özünde kibir var, ego
var, saygı gösterilmesinden duyulan menhûs haz var! Şeytan da bu damarı hep
tahrik etmiş: “Senin gibi birisi hiç sıradan birisi olur mu?” diyerek
peygamberlere karşı gelmekle gûya o müstekbir eşrâf takımının izzetini (!)
korumuştur. Hakka karşı gelmekte hâlâ bu küfrî izzet, devam etmekte, şu fâni
dünyada bir hiç uğruna ebedî hayat telef edilmektedir. O kabına sığmayan
müstekbir azizlerden (!) kaç tane bilinen var bugün? Hem bilinse ne yazar? O,
orada dehşetli azap içinde kıvranırken, bu dünyada birilerinin “ne adammış!”
demesinin ona ne faydası var? Gerçekten insan, kendisini telef etmekle ne kadar
zalim ve gafletiyle ne kadar câhildir! Mü’minûn-33,38/343
İNKARCIYA BAHANE Mİ YOK? NEYMİŞ, PEYGAMBER
MELEKLERDEN OLMALIYMIŞ!
İnkârcılara “Allah’dan başkasına
ibâdet etmeyin!” diye önlerinden ve arkalarından peygamberler gelmişti de onlar
(inanmamaya bir bahâne olarak): “Eğer Rabbimiz dileseydi (peygamber olarak)
üstümüze meleklerini indirirdi. O nedenle biz, sizinle gönderilen şeylerin
hepsini inkâr edicileriz!” dediler. Fussılet-14/477
İNSAF DENEN ŞEY, MÜŞRİKTE OLMAZ, SAF
OLMAMAK LAZIM
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer onlar
(Mekke müşrikleri), sizi ele geçirirlerse size düşman kesilirler; ellerini ve
dillerini size kötülükle uzatırlar ve sizin kâfir olmanızı can-u gönülden
isterler.” Mümtehine-2/548
İNSAN BEŞER, İŞTE BAZEN BÖYLE DE
ŞAŞAR
İnsan bazen öfke ile, bazen
cahillikle şerri, tıpkı hayrı istediği gibi ister. Pek aceleci olduğundan işin
sonunu düşünmez (hem beşer hem şaşar)! İsrâ-11/282
İNSAN BU! ALLAH’DAN BAŞINA BİR
RAHMET GELSE SEVİNİR, AKSİ HALDE NANKÖR OLUVERİR
İnsan bu! Başına Allah tarafından bir
iyilik, bir rahmet gelse, sevincinden âdeta kabına sığmaz olur. Her ne vakit ki
kendi irâdesi ile, kendi elleriyle işlediği bir günâhdan ötürü başına bir
kötülük gelse bir de bakmışsın ki nankörün teki olmuş çıkmış! Şûrâ-48/487
İNSAN BU, BAKIN NASIL DAVRANIR?
Bu Âyet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ, insan
tabiatından haber vererek şöyle buyuruyor: “İnsana bir zarar dokunduğu zaman
gönülden O’na yönelerek Rabbine yalvar yakar yalvarır. Sonra Allah, içinde
bulunduğu sıkıntıdan onu kurtarıp nimetleri ile şâd ettiğinde bir de bakmışsın
ki, eski zor günlerindeki yakarışlarını unutmuş da diğer insanları O’nun
yolundan saptırmak için Allah’a ortaklar koşar. (Meselâ sebepleri Allah’ın
yerine koyar, her şeyi onlarla açıklamaya çalışır.) Ey Habibim şöyle de o tip
nankörlere: “İnkârınla biraz oyalanadur bakalım! Nasıl olsa sen, cehennemliklerdensin!”
Zümer-8/458
İNSAN MAYMUN OLDU, AMA MAYMUN İNSAN
OLMADI
Allah, haddi aşan İsrailoğullarına
ceza olarak “Alçak maymunlar olunuz!” dedi ve oldular. Ancak bunların nesilleri
devam etmedi. Ama maymunlara “insan olunuz!”emri gelmedi ki, insanlar arasında
atası maymun olan olsun! Bakara-65/9
İNSAN OLARAK YARATTIĞIM BEDENE
RUHUMDAN ÜFLEDİĞİMDE
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Artık
onu (beden yönüyle) insan olarak yaratıp düzelttiğimde ve ona (yarattığım
ma’nevî bir varlık olan) ruhumdan (şuurlu kanunumdan) üflediğimde, hemen ona
secde ediciler olarak yere kapanın!” Âyette geçen ‘ruhumdan’ tabiri, insanın
şerefini yükseltmek makâmında söylenmiştir. Kâ’be’ye ‘Beytullah=Allah’ın Evi’
denilmesi gibi. Yoksa -hâşâ- insan ruhu, Allah’ın bir parçası değildir.
Hicr-29/262
İNSAN RABBİNE KARŞI YAMAN BİR HASIM
KESİLDİ
“O (Allah) gökleri ve yeri hikmetle,
ciddi bir maksatla yarattı. O, müşriklerin koştukları ortaklardan münezzehdir.
Nitekim O, insanı bir damla sudan yarattı. Ama o, yaman bir hasım kesiliverdi.”
Nahl-3,4/266
İNSAN SÜZME ÇAMURDAN, BALÇIĞIN
ÖZÜNDEN YARATILMIŞ VE YARATILMAKTADIR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerime’sinde insanı süzme çamurdan, yani balçığın özünden yarattığını beyân
ediyor. Bu beyanda “Âdem” değil, “insan” kelimesi kullanıldığı için çamurdan
yaratılanın sadece Âdem babamız değil, belki tüm insanlığın olduğu
vurgulanmıştır. Evet, insanlar ne yerse yesin, hattâ et ve süt tüketse de
netice itibariyle bitkilere dayanır. Bitkiler de su ile karışmış topraktan,
yani çamurdan yaratılır. Dolayısıyla insan da çamurdan yaratılmaktadır.
Mü’minûn-12/341
İNSAN YENİDEN DİRİLTİLDİĞİNDE ŞAŞKIN
ŞAŞKIN, NE OLUYOR BUNA? DİYECEK!
Kıyamet Günü Yer, insanı bağrından
çıkarıp dışarı attığında insan, şaşkın şaşkın: “Ne oluyor buna?” diyecek! Zilzâl-3/599
İNSAN, BİL Kİ, YENİDEN
DİRİLTİLECEKSİN, SİNENDEKİ SIRLAR, BİR BİR ORTAYA DÖKÜLECEKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kabirlerin
içindekiler, yeniden diriltilip dışarıya çıkartılacağını, sinelerde bulunan
sırların, bir bir ortaya döküleceğini ve o gün Rablerinin, bunların hepsinden
haberdâr olduğunu insan bilmez mi?” Bilir! Lâkin pek nankördür! Âdiyât-9,11/599
İNSAN, DEHR SÛRESİ
76. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 31 âyettir. İnsan-0/577
İNSAN, SULB VE TERAİB’DEN ÇIKAN,
ATILAN BİR SUDAN YARATILMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde
insan, neden yaratıldığına bir baksın (kibri, gururu bıraksın)! O, sulb
(belkemiği) ve Terâib (kaburga kemikleri arasındaki uzuvlar) dan çıkan (ve
tazyikle) atılan bir sudan (spermden) yaratıldı.” Târık-5,7/590
İNSANI ALLAH, KİREMİT GİBİ PİŞMİŞ
ÇAMURDAN YARATTI
Allah-ü Teâlâ, insanı kiremit gibi
pişmiş çamurdan yarattığını bildiriyor. Rahman-14/530
İNSANI TOPRAKTAN YARATAN ALLAH,
TOPRAĞA GÖNDERECEK, TEKRAR ORADAN ÇIKARACAK!
Allah-ü Teâlâ, sizi topraktan bitki
bitirircesine bitirip, yarattı; sonra tekrar (ölümünüzle) oraya gönderecek;
sonra da (mahşer günü için) diriltip sizi oradan çıkaracaktır. Nûh-17,18/570
İNSANIN ÖYLESİ DE VAR Kİ
İnsanlar içerisinde öyleleri de var
ki, Allah’ın Rızası’nı kazanmak için kendisini ve tüm malını O’nun yolunda fedâ
eder. Böylesine de yaşasın o güzel Cennetler! Bakara-207/31
İNSANIN ÜZERİNDE KATETMESİ GEREKEN
YEDİ YOL VARDIR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerime’sinde buyuruyor ki: “And olsun! Biz, sizin üzerinizde yedi yol yarattık.
Biz, yaratılanlardan gâfil değiliz!” (Yedi yol hakkında çeşitli tefsirler
yapılmıştır: 1-Tarâik, “yollar” mânâsında bir kelime olduğundan, Allah katından
gelen emirlerin geçtiği yollar anlamında “yedi gök” olarak tefsir edilmiştir.
2-Elmalılı Hamdi Yazır(ra), yedi yolun, “yedi idrâk yolu”olduğunu düşünerek bu
yolların: a) Görme, b) İşitme, c) Tatma, d) Koklama, e) Dokunma, f) Akıl, g)
Vahiy olduğunu söyler. 3-“Allah’dan geldik, tekrar O’na dönücüleriz”
fehvâsınca, kulun Allah’a kavuşması için üstüne, katetmesi gerekli çok çetin
“yedi yol” konmuştur. Bunlar: 1-Ruhlar Alemi, 2-Ana Rahmi, 3-Dünya hayatı, 4-Kabir=Berzah,
5-Haşir (Mahşerde toplanıp hesap verme), 6-Sırat (cehennem koridorundan geçiş),
7-Cennet, merhaleleridir ki, kul ancak ondan sonra Rabbine kavuşabilir, diye
düşünüp tefsir edenler de olmuştur. Allah-ü A’lem!) Mü’minûn-17/341
İNSANIN YARATILIŞ SAFHALARI
Allah-ü Teâlâ, insanın yaratılış
safhalarını şu şekilde açıklamıştır: 1-Allah, İlk önce topraktan Hz. Ademi
yarattı; 2-sonra herkesi, babasının nutfesinden (sperminden) yarattı; 3-Sonra
Ana Rahmi’ne yapışan döllenmiş bir hücreden (zigottan) yarattı; 4-Sonra cenin
haline getirdi; 5-Sonra o cenini rûhuna beden yaptı; 6-Sonra da bir bebek
olarak anaların karnından dünyaya teşrif ettirdi; 7-Sonra güçlü bir çağa
(gençliğe) eriştirdi; 8-Sonra ihtiyarlığa (tekrar zayıflık dönemine) ulaştırdı;
9-Sonra da kimi (ihtiyarlığa ve gençliğe) ulaşmadan, kimi de ulaştığında sizi
öldürdü. Umulur ki aklınızı kullanıp düşünürsünüz. Mü’min-67/474
İNSANLAR ADEM VE HAVVA’DAN ÇOĞALIP
YAYILMIŞLARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
insanlar! Sizi tek bir nefisten (Adem’den) yaratan, O’ndan da eşini (Havva’yı)
yaratarak yeryüzüne, her ikisinden doğan birçok erkekler ve kadınlar yayan
Rabbinizden sakının!” Bu Âyet-i Kerîme ile tüm insanların, bir erkek ve bir
dişiden (Adem ve Havva’dan) doğum yöntemiyle çoğalarak dünyaya yayıldığını
öğrenmiş oluyoruz. (NOT: “Ve halega minha”âyetindeki “Ha” zamirinin müennes
sigası ile gelmesini gerekçe göstererek ilk yaratılanın, Havva vâlidemiz
olduğunu, O’ndan da eşinin, yani Adem as’ın yaratıldığını söyleyen yarım
hocaların piyasada dolaştıklarına şâhit oluyoruz. Aslında bu iddia, müddeînin
Arapçaya vakıf olmadığını, hattâ Kur’an-ı Kerime dahi yabancı olduğunu isbat
eder. Zira Âl-i İmrân Sûresi’nin 59. Âyetinde Yüce Allah, “İsa’nın (babasız
yaratılması) misâli, Adem’in misâli gibidir. Allah O’nu da (babasız olarak)
topraktan yarattı, sonra O’na ‘ol!’ dedi, O da oluverdi.” buyurarak Adem as’ın
kesinlikle topraktan yaratıldığını beyân eder bir. İkinci olarak, Arapçada bazı
kelimeler, hem müzekker (erkek) hem de müennes (dişi) için ortak kullanılır.
Meselâ “kim” mânâsındaki “men”kelimesi, hem müzekker hem de müennes için ortak
kullanılır. “Nefs” kelimesi de ortak kullanılan kelimelerdendir. “Nefs”
kelimesi yerine, müennes bir zamir olan “Ha”nın kullanılması, “Nefs”in
zaaflarla donatıldığını, yani hilkatinda zayıflık olduğunu vurgulamak içindir.
Erkeğe nisbeten kadının, lihikmetin fiziken zayıf olması hâsiyetiyle, “Nefs” kelimesine
dişi adılı “Ha” zamirinin kullanılması, gayet mantıkîdir ve beliğdir.)
Nisâ-1/76
İNSANLAR PEYGAMBERLERE KULAK
ASMAZLAR DA BELA GELİNCE AKILLANIVERİRLER
Nerede ibret almak o insanlarda?
Peygamberler gelir, hakikatları apaçık beyan eder de O Kutlulara kulak
asmazlar. İllâ ki, bir musibet mi gelecek? Ama o zaman da iş işten geçer.
Duhân-13/495
İNSANLARIN ÇOĞU ÖLÇÜ OLARAK ALINMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer
‘yeryüzündeki insanların çoğu böyledir’ diye onlara uyacak olursan, onlar Seni
Allah’ın yolundan saptırırlar.” (‘Çoğunluğun tabi olduğu yol doğrudur’ diye o
yola takılıp gidinilmez! Doğru yol, Allah’ın vaz’ettiği yoldur. Ölçü, çoğunluğun
tabi olduğu değil; Allah’ın koyduğu ölçüdür!) En’âm-116/141
İNSANLARIN EKSERİSİ, NİÇİN İMAN
ETMEZLER DERSİNİZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsanların
ekserisinin kendilerine hidâyet geldiği halde iman etmemelerinin başlıca
sebebi: ‘Allah bula bula bir insan mı seçip halka peygamber olarak gönderdi?’
demeleridir.” İsrâ-94/290
İNSANLARIN TÜMÜ ALLAH’IN BİLGİSİ
DAHİLİNDE KAYITLIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “And olsun
ki Biz, sizden önden gidenleri de (ölüp gitmişleri de), geri kalanları da
(henüz doğmamışları da) pek iyi biliriz.” Yani her şey, Allah’ın bilgisi
dâhilinde kayıtlıdır. Hicr-24/262
İNSANLIĞIN TÜMÜ O KIYAMET GÜNÜNDE
MAHŞER YERİNDE BİRARADA TOPLU OLACAKLARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Onlara
şöyle denilir): Bu gün, (Hak ile bâtılı) birbirinden ayıran karar günüdür. Sizi
de, önce gelip geçmiş insanların tümünü de biraraya topladık!” Mürselât-38/580
İNSANLIK YOK EDİLEREK YERLERİNE
BAŞKA YARATIKLAR GELİR Mİ?
Evet, Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Görmedin mi ki Allah gökleri ve yeri hikmetle ve ciddi bir maksat için
yaratmıştır. Eğer dilerse, sizi (bu ciddi maksadı kavrayamamanızdan ötürü helâk
edip) giderir de yerlerinize (insan veya başka yaratıklardan) yepyeni
yaratıklar getirir. Ve bu Allah’a göre zor bir şey değildir.” İbrahim-19,20/257
İNŞAALLAH DEMEZSEN ÖYLE OLUR İŞTE!
Eski kavimlerden azgın ve şımarık
bir topluluk, sanki garanti altına alınmış gibi bildiklerinden sabah erkenden
bahçelerinin mahsûlünü devşireceklerine dair yemin etmişler, fakat (inşaAllah
demeyerek) Allah’ın iznine bağlamamışlardı. Allah, onlar uykuda iken gönderdiği
bir ateş âfeti ile bahçelerini siyah kül haline getiriverdi de âfete
bakakaldılar! Kalem-17-20/564
İNŞİKAK SURESİ
84. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 25 âyettir. İnşikâk-0/588
İNŞİRAH SURESİ
94. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 8 âyettir. İnşirâh-0/596
İNTİKAM ALACAĞIM, DİYOR ALLAH, DİNİ
NASİHATLARA SIRTINI DÖNENLERDEN
Allah-ü Teâlâ, kendisine dini
nasihat edildiği halde sırtını dönüp hiç oralı olmıyanlardan daha zalim birinin
olmayacağını ve bu kişileri Ahirette cezalandırmak suretiyle intikam alacağını
beyan ediyor. Secde-22/416
İNTİKAM ALACAĞIZ O AZABA MÜSTEHAK
OLANLARDAN, SEN YAŞASAN DA YAŞAMASAN DA!
Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Habibim Ya Muhammed! Biz, Seni vefat ettirip yanımıza alsak da (onların
yaptıkları yanlarına aslâ kâr kalmayacak ve) müstehak oldukları azâbı onlara
taddırarak mü’minlerin intikâmını alırız. Yahut onlara va’d ettiğimiz azâbı, Sen
hayattayken de onlara gösteririz. Çünki Biz, her zaman onların üzerine muktedir
olanlarız.” (Bu Ayetten şu hüküm rahatlıkla çıkar: Resûlüllah’ın dâvâsı olan
İslâmiyet’i kim yok etmek ister, kim o dine zarar verirse, kıyamete kadar Resûlüllah’ın
hayatta olmadığı dönemlerde dahi Allah, o dinin müntesipleri mü’minlerin
intikamını o zalimlerden alır.) Zuhruf-41,42/491
İNTİKAM ALDIĞINI SÖYLÜYOR ALLAH,
PEYGAMBERLERE YALANCI DEYİP REDDEDENLERDEN
İnsanlar, peygamberlere ne vakit ki,
karşı çıkmışlar ve inananları yok etmeye çalışmışlarsa, Allah da mü’minlerin
intikamını, mü’minler adına o zalimlerden aldığını beyan ediyor. Peygamberlerle
uğraşanların âkıbetleri hep berbat olmuştur. Son peygamberden sonra O’nun
misyonunu devam ettiren Vâris-i Nebi ile mücadele edenlerin âkıbetleri de aynı
şekilde berbat olmuştur. Çünki bu bir ilâhî kanundur. Zuhruf-25/490
İNTİKAM SAHİBİDİR ALLAH
Allah Azîz’dir, İntikam Sahibidir
(Kâfir ve münâfıkların işledikleri cürümlerini, yanlarına kâr bırakmaz)! Âl-i
İmrân-4/49
İNTİKAMINI ALLAH SENİN YERİNE ALIR, DERT
ETME KENDİNE! ZİRA O, AZİZ-ÜN ZÜN TİGAM’DIR!
Ey mağdur mü’min! Zalimlerden Allah
senin intikamını alır, hiç dert edinme! Zira Allah, Aziz-ün zün tigâm’dır. Yani
hiç kimse ona zerre kadar zarar veremez, O ise isterse istediğinden anında
(mağdur kulunun) intikamını hemen alıverir! Zümer-37/461
İPEK ELBİSE CENNET GİYSİSİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Orada
(cennette) onların giyim kuşamları ipektendir!” Hacc-23/333
İPİNE SIMSIKI SARILIN ALLAH’IN, HEM
DE HEPİNİZ, TOPTAN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Hepiniz, toptan Allah’ın ipine (Dinine) sımsıkı sarılın ve fırka fırka
(parti parti) olarak birbirinizden ayrılmayın!” Âl-i İmrân-103/62
İPLİĞİNİ BÜKÜP EĞİRDİKTEN SONRA ÇÖZEN
AHMAK KADIN GİBİ OLMAYIN!
“Sayıca, nüfuzca veya malca
üstünlüğü istismar ederek güç zehirlenmesine tutulup yeminlerinizi aranızda bir
aldatma ve işi bozma sebebi kılmayın! Böyle yaparsanız ipliğini sağlamca büküp
eğirdikten sonra çözen, böyle yapınca da bütün emeklerini boşa çıkartan ahmak
kadın gibi olursunuz. Allah, sizi bununla (sözünüzü yerine getirmekle veya
nüfuz ve servet çokluğuyla) ancak imtihan eder. Kıyamet günü de hakkında
ihtilâfa düşmüş olduğunuz şeyleri size açıklayacaktır.” Nahl-92/276
İRADE TUTULMASINA MA’RUZ KALDI MI
DENİR BUNA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir ceza
olarak azâbımız geldiğinde, hiç olmazsa iman edip yalvarsalardı ya! Fakat
kalbleri katılaştı ve şeytan onlara yaptıklarını süsleyip, câzip gösterdi.”
İrâde tutulması denir herhalde buna! En’âm-43/131
İRADE-İ CÜZ’İYE
Allah, insana irade-i cüz’iye
verdiği için aralarında ihtilaf ettiler. Bakara-253/41
İRADE-İ CÜZ’İYYEYİ GÖRMEZLİKDEN
GELEREK SIYRILAMAZSINIZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Müşrikler
diyecekler ki: ‘Eğer Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız, şirk koşmaz, hiçbir
şeyi de (kendimize) haram kılmazdık!’ Onardan öncekiler de azâbımızı tadıncaya
kadar (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı. De ki: ‘yanınızda herhangi bir
belge, bir bilgi varsa hemen ortaya çıkarıp koyun! (İrade-i cüz’iyyeyi görmezlikten
gelerek böyle demekle işin içinden sıyrılıp kurtulamazsınız.) Siz, kuru bir
zanna tabi olarak sadece yalan söylüyor ve kafadan atıyorsunuz. En mükemmel
delil Allah’ındır. Evet, O dileseydi hepinizi doğru yola koyardı. (Ama O, sizi
imtihan etmek için kendi irâdenize bıraktı.)” En’âm-148,149/147
İRADE-İ KÜLLİYYE
İrade-i Külliyye, Allah’a ait irade
demektir ki, “Allah dilediğini yapar!” âyetinden bunu anlıyoruz. Bakara-41/253
İREM ŞEHRİ SAHİPLERİNE Kİ, O ZAMANDA
BENZERİ OLMAYAN BİR ŞEHİRDİ, NASIL AZAB ETTİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O, bir
benzeri olmayan (sütunlar üzerine kurulmuş lüks ve görkemli yüksek binalarla
dolu) direkli İrem şehrinde yaşayan Âd halkını, görmedin mi Rabbin nasıl azâb
etti?” Fecr-6,8/592
İRİN YİYECEK OLAN KİMSE DE KİM OLA?
Bu dünyada Allah’a inanmayan, şirk
günahını işleyen, büyük hata irtikap eden mücrim, o günde (Ahirette,
cehennemde) iğrenç irinden başka bir şey yemez! Ona orada (yardım edecek) yakın
bir dost da yoktur. Hâkka-35,37/567
İRİNLİ, KANLI SU, KİMLERE İÇİRİLECEK
DERSİNİZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Her inatçı
her zorba zalimin eninde sonunda varacağı yer cehennemdir. Orada kendilerine
kanlı, irinli su içirilecek, yutmaya çalışacaklar ama boğazlarından geçiremeyeceklerdir.”
İbrahim-16/256
İRŞAD DÜNYASINA, VAHİY ULAĞI
MELEKLERE, PEYGAMBERLERE VE MÜRŞİTLERE YEMİN OLSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem
(tövbekârları) ma’zur kılmak ya da (günahkârları) uyarmak ve korkutmak için
(ilgililere) Zikr (vahy) bırakanlara (ulaştıranlara) yemin olsun!” Vahyi (ilham
dahil) melekler peygamberlere, peygamberler başta mürşitler olmak üzere
herkese, mürşitler de insanlara ulaştırırlar. İşte bu iletişim, Allah katında
kıymet kazanmıştır ki, Allah bu iletişim ashabına yemin ediyor. Mürselât-5,6/579
İRŞAD EHLİ, GİTTİĞİ YERLERDE
TERSLENECEĞİNİ, ÇİLELERE MARUZ KALACAĞINI BİLMELİ
Şeytanın en korktuğu şey, Hak Din’in
gönüllerde kabul görmesidir. Onun için o mel’un, bütün tahşidatını ve
silahlarını buna engel olmak için kullanır. Havârilerin Antakya’ya
geldiklerinde, terslenmelerinin altında aslında şeytanın bu korkusu yatar.
O,boş durmayıp halkı dürterek bu da’vete karşı çıkmalarını sağlamaya
çalışmıştır ve sağlamıştır da. Tarihte bu hep böyle olmuştur, bugün de böyle
olmaktadır. Mürşid ekibi nereye gitse, önce bir reaksiyonla karşılaşır. Bunu önceden
bilerek hazırlıklı olmalı ve irşad edilecek memlekete önceden başka amaçlarla
gidip halk arasında kendini sevdirmeli ve kabul ettirmeli, sonra irşad
vazifesine başlamalıdır. Yani önce temsil, sonra tebliğ vazifesi gelmektedir.
Gayrı müslim memleketinde bir gayri müslimin kapısını çalarak kapıya çıkana:
“Bu bir tebliğdir, Hak Din İslâm’dır, kabul eden cennete, etmeyen cehenneme
gidecektir. Ben vazifemi yaptım, ister kabul et, ister etme!” demekle kimse
müslüman olmaz! Hattâ olacaklar da ürkütülür. Halbuki yapılacak olan şey, güzel
İslâm ahlâkını yaşamaktır. Yâ Sîn-15/440
İRŞAD EKİBİNE SAHİP ÇIKILMASI
GEREKTİĞİNİ ANLIYORUZ
Hz. İsa as’ın elçileri olan
Havâriler, Antakya’ya gelmişlerdi ki halk tarafından fenâ terslenmişler, hattâ
taşlanarak öldürülecekleri tehdidini almışlardı. Bu elçilere sadece esas
mesleği marangozluk olan Habib-i Neccar sahip çıkmıştı. Bu sahip çıkışı,
taşlanarak şehid edilmesiyle neticelenmişti. Lâkin bu sahip çıkışın Ahiretteki
mükâfatı da Allah-ü Teâlâ’nın O’na sahip çıkması ve O’nu cenneti ile
taçlandırması sûretiyle noktalandı. Hangi zor ortamda olursa olsun beldemize
bir Hak irşad ekibi gelirse onlara sahip çıkmalı, onların iâşe, ibâte ve
emniyetleri sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, sahip çıkanlara Allah da sahip
çıkacaktır. Yâ Sîn-20/440
İRŞAD VE NASİHAT DİNİMİZİN OLMAZSA
OLMAZIDIR, SON NEFESE KADAR DEVAM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Resûlüm! (Onlar kulak verseler de vermeseler de) Sen irşâd ve nasihatine devam
et! Sen Rabbinin nimeti hakkı için kâhin de değilsin, deli de değilsin!”
Tûr-29/523
İRŞAD’DA KALBİ İMANA YATKIN
OLANLARLA MEŞGUL OLUNMALI, VAKİT KAYBEDİLMEMELİ
Allah-ü Teâlâ, Efendimize hitaben:
“Sen ancak Zikr’e (Kur’an Hakikatlarına) tabi olan, görmediği halde Rahman’dan
çekinen kimseyi uyar! O’nu mağfiret ve güzel bir mükâfatla (cennetle) müjdele!”
buyurmakla irşad ve tebliğde metodun, bilhassa kibirli ve inatçı kimselere
takılıp kalınmamasını, zamanın heder edilmemesini, kalbi imana yatkın, işi
ciddiye alan, önyargısız ve söylenene kulak veren insanlarla meşgul olunmasını
bizlere tavsiye ederek yol göstermektedir. Yâ Sîn-11/439
İRŞADA MUHTAÇ BİRİSİNİN TALEBİ, SAİR
MEŞGALELER NEDENİYLE REDDEDİLEMEZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Fakat
Allah’dan korkarak (O’na saygı duyarak) ve koşarak (şevkle) Sana gelenle (Ümm-i
Mektûm ile) Sen ilgilenmiyorsun! Hayır, böyle yapma! Çünki bu (âyetler), bir
nasihattır. (Sen herkese ulaştır, zira) artık dileyen ondan (nasihat dersini)
alır.” Buradan çıkan ders: Kur’an Hakikatları dersini almak arzusunda olan
herkese, bu hakikatları ulaştırmak öncelikli bir vazifedir, bir vecibedir.
Abese-8,12/584
İRTİDAT: HİDAYETE ERDİKTEN SONRA
SAPITANIN HALİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim
hidâyete erdikten sonra Resûlüllah’a muhâlefet eder, mü’minlerin yolundan başka
bir yola tâbi olursa, Biz de onu, döndüğü yolda bırakırız ve kendisini
cehenneme atarız! Orası, ne kötü bir varış yeridir!” Nisâ-115/96
İSA (AS)
İsrailoğullarının en son
peygamberidir. Beş büyük peygamberden biridir. Allah O`nu babasız yaratmıştır. Kendisine
İncil-i Şerif verilmiştir. Kur`an-ı Kerim’de her peygamber kendi adıyla
zikredilirken O, Meryem oğlu İsa olarak zikredilir. Bu, Hıristiyanların
“Allah`ın Oğlu” inançlarını iptal mânâsında “Hayır! O, Meryemin
Oğlu`dur”demektir. Hz.İsa`yı çarmıhta öldürmelerine teşebbüs etmeleri
karşısında Allah, O sevgili kulunu, o zalimlere bırakmayarak göğe
yükseltmiştir. Ahir zamanda Yeryüzü`ne tekrar geleceği Hadis-i Şerif’te
bildirilmiştir. Ruh-ul Kudüs (Cebrail as) ile desteklenmiştir. Bakara-87/12
İSA AS DA HERKES GİBİ ÖLECEK VE
KIYAMET GÜNÜ DİRİLECEK
“...Doğduğum gün de, öleceğim gün
de, dirileceğim gün de Beni mübârek kıldı.” Âyet meâlinden anlıyoruz ki İsa as,
herkes gibi ölecek! Şu anda gökte, gök şartlarına uygun bir vücûd-u necmî
hâlinde yaşayan İsa as, yeryüzüne inecek (veya inmese de bulunduğu yerde) ölümü
tadacaktır. Çünki O da, bizim gibi bir beşerdir. Meryem-33/306
İSA AS GÖĞE YÜKSELTİLDİ
Yahudilerin bu tuzak ve hilelerine
karşı Allah, İsa as’a şöyle buyurdu: “Ey İsa! 1-Seni (kıyamete yakın) vefat
ettirecek olan Benim! 2-Seni kendi nezdime (göğe) yükseltecek olan Benim!
3-Seni o inkârcıların iftirâlarından kurtarıp temize çıkaracağım! 4-Sana tabi
olanları kıyamete kadar kâfirlere üstün kılacağım! 5-Dönüşünüz Bana olup, o
vakit aranızda hükmü Ben vereceğim! 6-İnkâr edenleri hem dünyada (sürgünle) hem
de Ahirette şiddetli bir azap ile cezalandıracağım, onları bu azaptan
kurtaracak olanlar da bulunmayacaktır! Âl-i İmrân-55,56/56
İSA AS HAKINDA ŞÜPHE VE TARTIŞMAYA
GİRMEYİN, KUR’AN’A KULAK VERİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
Resûlüm!) Ehl-i Kitabın hakkında şüphe ve tartışmalara girdikleri Meryem Oğlu
İsa konusunda gerçeğin tâ kendisi olan Allah’ın sözü budur!” (Allah’ın sözüne
kulak verin!) Meryem-34/306
İSA AS HAKKINDA ANLATILANLARIN
DOĞRUSU, KUR’AN’IN ANLATTIĞIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte işin
(İsa as hakkında anlatılanların) gerçeği, bu Kur’an’da anlatılanlardır.” Âl-i
İmrân-62/57
İSA AS HAKKINDA GRUPLAR BİRBİRLERİNE
DÜŞTÜLER
“İsa as hakkında gruplar
(Hıristiyanlarla Yahudiler veya Hıristiyanlar arasındaki fraksiyonlar) kendi
aralarında ihtilâfa düştüler. (İçlerinde tevhid inancına (Allah’ın tek
olduğuna) sâhip olanlar olduğu gibi; teslis akidesine (baba, oğul, rûh-ül kudüs
tarzında üçlemeye, hatta politeizme (çok tanrıcılığa) inananlar da görülür.)
Artık Büyük Duruşma’nın yapıldığı hesap günü geldiğinde o kâfirlerin vay
haline!” Meryem-37/306
İSA AS İSRAİLOĞULLARINA ŞÖYLE DEDİ
İsa as, İsrailoğullarına şöyle dedi:
“Ey İsrailoğulları! Ben, size Rabbiniz tarafından bir mu’cize ile peygamber
olarak gönderildim. Ben, benden önce gönderilen Tevrat’ı tasdik ediciyim. Ben, Tevrat’ta
haram kılınan bazı şeyleri (sığır ve koyunların iç yağı, deve eti gibi şeyleri)
size helâl kılayım diye geldim. Ben, size Rabbinizden bir mu’cize getirdim;
şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin Rabbinizdir. Artık Allah’dan sakının, O’na
ibâdet edin ve bana da itaat edin! Bu, dosdoğru bir yoldur!” Âl-i
İmrân-49,51/55
İSA AS SADECE BİR PEYGAMBERDİR!
Meryem oğlu İsa Mesih as, sadece bir
peygamberdir. Nitekim O’ndan önce de birçok peygamberler gelip geçmiştir.
Mâide-75/119
İSA AS ŞÖYLE DEDİ: ALLAH BENİM DE
RABBİM, SİZİN DE RABBİNİZDİR!
“İsa as, (hakkında yanlış
düşünenlere karşı şöyle dedi): “Allah Benim de Rabbim (babam değil), sizin de
Rabbinizdir. Öyle ise sadece O’na ibâdet edin! İşte dosdoğru yol budur!”
Meryem-36/306
İSA AS, BANA YARDIM EDECEK KİM VAR?
DEMİŞTİ
Ne zaman ki İsa as,
karşısındakilerin kötü niyetini, küfürleri sebebiyle kendisine suikast
düzenleyerek öldüreceklerini anladı, şöyle dedi: “Allah’a giden yolda Bana
yardım edecek kim var?” Havâriler haykırdılar: “Biz varız! Biz Allah’a iman
ettik, Sen de şâhit ol!” Allahım! Biz de o onbir Havârinin kahramanlıklarına
şâhidiz! Âl-i İmrân-52/55
İSA AS, HER İNSAN GİBİ YEMEK YERDİ
Her ikisi de (Hz. İsa ile annesi Hz.
Meryem, diğer insanlar gibi) yemek yerlerdi. (Halbuki ihtiyaç sebebiyle yiyip
içenlerden İlâh olmaz!) Mâide119/75
İSA AS, KENDİNDEN SONRA GELECEK BİR
PEYGAMBERE İŞARET EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İsa, mu’cizelerle,
açık açık delillerle onlara gelince şöyle dedi: ‘Ben size hikmet getirdim, bir
de üzerinde ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için
geldim. Allah’dan sakının ve Bana itaat edin! Allah, benim de Rabbim, sizin de
Rabbinizdir, yalnız O’na ibâdet edin, dosdoğru yol budur!’”(İsa as’ın ‘Ben size
ihtilafa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak için geldim’ demesi, diğer
kısmını Benden sonra gelecek olan peygamber açıklayacaktır demektir. O’ndan
sonra gelen Peygamber de bizim Peygamberimiz olmuştur.) Zuhruf-63,64/493
İSA AS, KIYAMET GÜNÜ EHL-İ KİTAP
ALEYHİNDE ŞAHİTLİK EDECEKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet
günü, (kulum İsa) Kendisine iman etmeyen Yahudilerin ve kendisini tanrılaştıran
Hıristiyanların aleyhinde şâhitlik edecektir.” Nisâ-159/102
İSA AS’A ALLAH-Ü TEALA BAŞKA NE
DEDİ?
Allah-ü Teâlâ: “Ey Meryemoğlu İsa!
İnsanlara: “Beni ve annemi Allah’dan başka iki tanrı edinin! diyen Sen misin?”
diye sorguladığında İsa dedi ki: “Ya Rabbi! Sen noksan sıfatlardan münezzehsin!
Benim için hak olmayan bir şeyi söylemem, Bana yakışmaz! Eğer onu söylediysem
ma’lumundur elbet! Benim nefsimde olanı Sen bilirsin; fakat Ben, Senin Zat’ında
olanı bilemem! Bütün gaybları, hakkıyla bilen ancak Sensin! Sen ne emrettinse
Ben onlara, bundan başka bir şey söylemedim. Dediğim hep şu idi: “Rabbim ve
Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin! Ya Rabbi! Ben aralarında olduğum müddetçe
onları gözetiyordum. Fakat vakta ki Sen, Beni aralarından tutup aldın, onları
hakkıyla gözetleyici Sen kaldın. Sen, her şeye hakkıyle şâhit olansın! Eğer
onları cezalandırırsan, şüphe yok ki onlar, Senin kullarındır. Onları
affedersen, Azîz-ü Hakîm Sensin!” Mâide-116,118/126
İSA AS’DAN SONRA NİCE FIRKALAR ÇIKTI
VE ARALARINDA AYRILIĞA DÜŞTÜLER
İsa as, kavminin ihtilâfa düştüğü
bazı meseleleri açıkladı ve bazılarını da kendisinden sonra gelecek Peygambere
bırakmıştı. Lâkin O’ndan sonra ayrılığa düştüler ve aralarından nice fırkalar
çıktı. Artık gayet acı bir günün azabından o zulmedenlerin vay haline! Onlar
farkında değilken kıyametin ansızın başlarına gelivermesini mi bekliyorlar? Zuhruf-65,66/493
İSA AS’I ALLAH, KENDİ KATINA
YÜKSELTTİ
Allah-ü Teâlâ: “O’nu (Hz. İsa’yı)
kesinlikle öldürmediler. Bilakis Allah, O’nu kendi Katına yükseltti. Allah Azîz
ve Hakîm’dir.”buyurmaktadır. Nisâ-157,158/102
İSA AS’I ÖLDÜR(E)MEDİLER DE
AS(A)MADILAR DA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yahudiler,
İsa as’ı astık ve öldürdük dediler. Oysa İsa’yı öldür(e)mediler de as(a)madılar
da! Öldürülen başkası idi, lâkin kendilerine O’na (İsa’ya) benzer gösterildi.”
Nisâ-157/102
İSA AS’IN DURUMU AYNEN ADEM AS’IN
DURUMU GİBİDİR
Allah, Hz. İsa as’ı babasız olarak
Meryem Vâlidemizden yarattı. Hz. Adem as’ı da babasız ve anasız olarak
topraktan yarattı. Yani sebepler, Allah’ın umumî bir kanunu olduğu gibi,
Allah’ın “dilediğinde sebepsiz olarak da yaratır!” gibi husûsî bir kanunu
vardır. Hz. İsa ve Hz. Adem işte böyle Allah’ın husûsî kanunu ile yaratılmışlardır.
Âl-i İmrân-59/56
İSA AS’IN YERYÜZÜNE İNECEĞİNE İŞARET
EDEN AYET-İ KERİME
Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz O (İsa’nın Ahir zamanda yeryüzüne gönderilişi), kıyamet için
gerçekten bir beyandır(bir alâmettir); sakın onda şüpheye düşmeyin ve Bana
(şeriatıma) tabi olun! Doğru yol budur.” Zuhruf-61/493
İSA MESİH’E İNSANLARIN BİR KISMI, HIRİSTİYANLAR,
İNANDI, BİR KISMI, YAHUDİLER, İNANMADI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Meryem
oğlu İsa: ‘Allah’a (O’nun dinine hizmette) yardımcılarım kimlerdir?’ dediğinde
Havarîler (İlk Hıristiyanlar): ‘Biziz!’ dediler de iman ettiler. Diğerleri
(Yahudiler) inkâr ettiler (de İsa as’ı çarmıha germeye kalkıştılar). Neticede
Biz de iman edenleri (O onbir kişi olan Havârîyi), düşmanlarına (Yahudilere)
karşı destekledik de onlar, ötekilere gâlip geldiler. (Yani Havârîlerin can
siperâne gayretleri ile Roma İmparatorluğu, Hıristiyan oldu da Filistin’deki
Yahudileri târumâr ettiler.) Saff-14/551
İSA’YA AS ALLAH-Ü TEALA KIYAMET GÜNÜ
NELER SÖYLEYECEK?
Allah-ü Teâlâ, kıyamet günü bütün
peygamberlerini topladığında İsa (as)’a da şunları buyuracak: 1-Ey Meryem Oğlu
İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! 2-Sana Ruh-ul Kudüs (Cebrâil) ile
kuvvet vermiştim. 3-Beşikte iken de yetişkin halde de insanlarla konuşuyordun. 4-Sana
kitabı (yazı yazmayı şeklinde de anlayabiliriz), hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i
öğretmiştim. 5-İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor, sonra içine
üflüyordun, o da benim iznimle kuş oluveriyordu. 6-Sen, Benim iznimle anadan
doğma körün gözünü açıyordun. 7-Sen, Benim iznimle abraşı (teni alacalıyı)
iyileştiriyordun. 8-Sen, Benim iznimle ölüleri kabirlerinden diri olarak
çıkarıyordun. 9-Hani İsrailoğullarının Seni öldürme suikastlarını Senden def
etmiştim. 10-Kendilerine apaçık mu’cizeler getirdiğinde onların kâfir olanları:
“Bu, besbelli bir büyüden başka bir şey değil!” demişlerdi (de Seni ve
Havârilerini, şerlerinden korumuştuk.) Mâide-110/125
İSAR HASLETİ, ALLAH-Ü TEALA TARAFINDAN
ÖVÜLMÜŞTÜR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendilerinde bir sıkıntı (bir ihtiyaç) olsa bile Onlar (Ensâr-ı İzâm), o
kardeşlerini (Muhacir-i Kirâm’ı) kendi nefislerine tercih ederler.” Evet bizler
de kendimizi müslüman sayarsak, Ensâr gibi olmalıyız! Haşir-9/545
İSEVİLERİN KALBLERİNE ALLAH ŞEFKAT
VE MERHAMET YERLEŞTİRMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ, “...O’na (Hz. İsa
as’a) tabi olanların kalblerinde bir şefkat ve bir merhamet kıldık” buyurmaktadır.
Hadîd-27/540
İSHAK AS’IN DOĞUMUNU MÜJDELEMEYE
GELEN MELEKLERLE İBRAHİM AS’IN MUHAVERESİ
Aslında Lût kavmini helâk etmek
üzere vazifelendirilmiş meleklerden bir grup, aynı zamanda İbrahim as’a da bir
oğlan (İshak as) müjdelemek için insan sûretinde gelip misafir olmuşlardı. İbrahim
as’a şöyle dediler: “Doğrusu biz, bu şehrin halkını imhâ edeceğiz. Çünki oranın
halkı, işi iyice azıtan zalim kimseler oldular.” İbrahim as onlara şöyle dedi:
“Ama orada Lût var!” Melekler cevaben: “Orada bulunanları biz, pek iyi
biliyoruz, O’nu ve ailesini mutlaka kurtaracağız; ancak karısı hâriç; zira o,
inkârı sebebiyle geride kalıp helâk edilenlerin arasında olacak!” dediler. Ankebût-31,32/399
İSHAK İLE DE MÜJDELEDİK İBRAHİM’İ
Allah-ü Teâlâ, İbrahim as’ı emrine
sadâkatından dolayı hem ciğerpâresi İsmail’i kurban etmekten muaf tuttu, hem de
salihlerden bir peygamber olacak ikinci bir oğul olarak İshak’ı müjdeledi. (Buradan
kesinlikle anlıyoruz ki Hz. İsmail, Hz. İbrahim’in kurban etmek istediği büyük
oğludur. Hz. İshak’ın oğul olarak müjdelenmesi, bu kurban etme hadisesinden
sonra olmuştur. Yahudi ve Hıristiyanların “kurban edilecek çocuk Hz. İshak idi”
demeleri gerçeği yansıtmamaktadır. Ayrıca Peygamber Efendimizin sav, “Ben iki
zebihanın (kurbanlığın) oğluyum!” demesi, kurban edilecek çocuğun kesinlikle
Hz. İsmail olduğunu isbat eder. İki zebihadan birisi Hz. İsmail -ki Efendimizin
atasıdır- ikincisi de Kendi babası Hz. Abdullah’dır. Abdülmuttalip, O’nu kurban
etmek için Allah’a adakta bulunmuştu, sonra O’nun yerine 100 deve kurban edildi
de kurtuldu.) Sâffât-112/449
İSHAK VE YAKUB’U O’NA İHSAN ETTİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz O’na
(İbrahim’e) İshak ve (İshak’ın oğlu)Yakub’u ihsan ettik ve her birine doğru
yolu gösterdik. Daha önce de Nuh’a ve O’nun (İbrahim’den sonra gelen) neslinden
Davud’a, Süleyman’a, Eyyub’a, Yusuf’a, Musa ve Harun’a da doğru yolu gösterdik.
Biz iyilik edenleri işte böyle mükâfatlandırırız!” En’âm-84/137
İSHAK’A DA İBRAHİM’E DE FEYİZ VE
BEREKET VERDİK
Allah-ü Teâlâ, İbrahim as ve oğlu
İshak as’a feyiz ve bereket verdiğini, nesillerinden iyilik edenlerin de
nefislerine zulmedenlerin de geleceğini bu Ayet-i Kerimesi’nde haber veriyor.
Sâffât-113/449
İSLAM BÜTÜN DİNLERİN HEPSİNE ÜSTÜN
KILINACAKTIR!
“Müşrikler hoşlanmasa da, onu
(İslam’ı) dinlerin hepsine üstün kılmak için, Resûlünü hidâyet ve Hak din ile
gönderen O(Allah)dır.” Tövbe-33/191
İSLAM DİNİ İLE ŞEREFLENDİKTEN SONRA
OMUZUM YAMIZIM DİYEREK KEM KÜM EDİLMEZ!
İnsanlardan İslâm dâvetini kabul
ettikten sonra ileri geri konuşmanın, omuzum yamızım diyerek kem küm etmenin
yeri ve bu itirazların, tenkitlerin Allah katında hiçbir değeri yoktur. Bu tür
davranışlar, kalbde nifak taşımanın dışa vurmuş tezahürleridir. Bu tür
talihsizlere Allah’ın gazabı ve azâbı vardır. Şûrâ-16/484
İSLAM DİNİ İLE ŞEREFLENMEK İÇİN İLK
ADIM, KİŞİNİN ALLAH’A YÖNELİK HALDE OLMASIDIR
Allah dilediği kimseyi dinine seçer
ve kendisine yönelen kişiyi de ona hidâyet eder. Evet, İslâm ile müşerref olmak
her kişiye nasip olmaz. Nasib olması için kişinin, Allah’a yönelik bir hâlet-i
rûhiyede olması gerekmektedir. Bu rûhî taraftarlığı onun hidâyetine vesile olur
da Allah ona hidâyet eder. Şûrâ-13/483
İSLAM DİNİ RABBİNİN DOSDOĞRU BİR
YOLUDUR
Allah-ü Teâlâ buuruyor: “Bu (İslâm
Dini), Rabbinin dosdoğru bir yoludur. İbret alacak bir kavim için âyetleri,
iyice açıkladık.” En’âm-126/143
İSLAM DİNİ, BÜTÜN DİNLERE ÜSTÜN
KILINAN BİR DİNDİR
Bu Âyet-i Kerime, İslâm Dini’nin
bütün dinlere üstün kılındığına şehâdet eder: “ O (Allah) ki, bütün dinlere
üstün kılmak için Resûlünü hidâyet (Kur’an) ve Hak Din ile gönderdi. Buna şâhit
olarak da Allah’ın (Kendisi) yeter!” Fetih-28/513
İSLAM DİNİ, İBRAHİM AS’IN HANİF DİNİ
İLE ÖRTÜŞÜR
Allah-ü Teâlâ: “Haydin öyleyse
babanız İbrahim’in milletine ve yoluna! Bundan önceki (kitaplarda) da, bu
Kur’an’da da, size Müslüman adını veren O’dur (Allah’dır)” buyuruyor. Buradan
Hz. İbrahim as’ın dini olan Hanîf Dini’nin, İslâm Dini ile örtüştüğünü,
farklılığın olmadığını, sadece İslâm’ın, gelişen insanlığa parelel en gelişmiş
bir Hanîf=İslâm Dini olduğu anlaşılıyor. Hacc-78/340
İSLAM DİNİNE KARŞI ÇIKIP MÜCADELE
EDENLER, KIYAMET GÜNÜ HÜKMÜ ALLAH VERECEKTİR
Allah-ü Teâlâ bu âyetinde yeni din
olarak gelen İslâm’a muhâlefet ederek mücâdele eden gayr-i müslimlere hitâben:
“Kıyamet günü üzerinde ihtilâf ettiğiniz konularda aranızdaki son hükmü, Allah
verecektir” buyurarak peygamber Efendimizle mücâdele etmelerinin gereksiz
olduğunu beyân ediyor. Hacc-69/339
İSLAM DİNİNİ, DİĞER DİNLERE ÜSTÜN
KILMAK İÇİN ALLAH, RESULÜNÜ GÖNDERMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Allah
ki, Resûlünü (Hz. Muhammed’i), müşrikler hoşlanmasa da diğer bütün dinlere
üstün kılmak için hidâyet ve Hak Dîn ile gönderendir.” Saff-9/551
İSLAM DÜŞMANLARIYLA DAHİLDE KAVGAYA
TUTUŞMA, GÜZEL BİR ŞEKİLDE ORTAMI TERKET!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların
(müşriklerin) söylediklerine sabret; onları güzel bir ayrılışla terket!” Bu
âyetten şunu anlıyoruz: Müşrikler, mügalata çıkararak havayı bulandırırlar, bu
havada Hak tecelli etmediği için galip gözükürler. Sabrederek onlara muhatap
olma ki, böyle bir mügalata ortamı bulamasınlar! Sonra baktın ki aralarında
tebliğe müzahir kişi kalmamış, güzel bir tavırla, efendiliği kimseye
kaptırmadan oradan ayrıl, hicret et! Evet, mürşit kavga etmez, temsil ile örnek
olur, nasibi olan inanır. Müzzemmil-10/573
İSLAM ŞERİATI, MÜŞRİKLERE ÇOK AĞIR
GELMEKTEDİR
Habibim Ya Muhammed! Senin kendisine
davet etmekte olduğun bu din (İslâm), müşriklere çok ağır gelmektedir. (Zira
insanlar alışageldikleri şeyleri, bâhusus nemâlandıkları şeyleri bırakmak
istemezler. Halbuki İslâm, insanlık tarihinin en büyük inkılâbı olması
hasebiyle, tepeden tırnağa değiştirilmiş bir yaşayış tarzıdır. Bu yeni hayata
adapte olmak ise müşriklere çok ağır gelmektedir.) Şûrâ-13/483
İSLAM, ALLAH KATINDAKİ HAK DİN’DİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkah
ki, Allah katındaki Hak Din, İslam’dır!” Ehl-i Kitabın bunu kabullenememesi,
sırf hasetliklerindendir. Âl-i İmrân-19/51
İSLAM, FITRATA UYGUN YEGANE DİNDİR
Allah-ü Teâlâ, Efendimizin sav
şahsında herkese der ki: “O halde Sen, yüzünü ve özünü fıtrata uygun olana
(İslâm’a) yönelt! Ki Allah, insanları İslâm fıtratı üzerine yaratmıştır.” Rûm-30/406
İSLAM, GÜNEŞİN DOĞUP BATTIĞI HER YERE
ULAŞACAKTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirler
istemese de Allah Nûrunu (Kur’an Hakikatlarını) tamamlayacaktır.” (Yani muhtaç
olan her gönüle ulaştıracaktır, yani Kur’an Hakikatları, Nam-ı Celîl-i
Ahmediyye, güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır. Ulaşmadan zaten kıyamet
kopmaz; kıyamet kopacağına göre ulaşacaktır, demektir.) Saff-8/551
İSLAM’A KARŞI SENİNLE MÜNAKAŞA
EDENLERE DE Kİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! De ki: Ey Ehl-i Kitap ve Ümmiler (Müşrikler)! 1-Ben ve bana bağlı
olanlar, yüzümüzü, özümüzü Allah’a teslim ettik. Başkasını O’nun yerine
koymayız! 2-Siz de Allah’a teslim olup Müslüman olmaya var mısınız? 3-Eğer
Hakka teslim olup İslâm’a girerseniz doğru yolu bulmuş olursunuz! 4-Yok, eğer
yüz çevirirseniz Bana düşen görev, sâdece Hakk’ı tebliğdir. 5-Ve Allah, kullarını
görüp durandır!” Âl-i İmrân-20/51
İSLÂM’DAN BAŞKA DİN GEÇERSİZDİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim, (kendisine
Hak olarak ulaştığı halde) İslam’dan başka bir din edinirse, bilsin ki bulup
edindiği o din, kendisinden aslâ kabul edilmeyecektir. Ve o, Ahirette hüsrana
uğrayanlardan olacaktır!” Âl-i İmrân-85/60
İSLAM’IN GALEBE ÇALACAĞINI YAKINDA
GÖRECEKSİNİZ!
Allah-ü Teâlâ, Efendimizin ve bir
avuç Ashabının en garip ve sıkıntılı olduğu bir dönemde: “Allah’ın âyetlerini
(galebe çalma alâmetlerini) yakında göreceksiniz de (âkıbet nasılmış)
anlayacaksınız!” buyurarak, İslâm’ın yakın gelecekte galebe çalacağını
mu’ciznümâ haber veriyor. Nitekim Bedir’de gördüler. Neml-93/384
İSLAM’IN NASIL TEBLİĞ EDİLECEĞİNİ
AÇIKÇA BEYAN EDEN AYET-İ KERİME
İnsanları Allah yoluna da’vette
takınacağımız tavır şöyle olmalıdır: 1-Hikmetle (insanların yaratılış amacı, aklî
ve mantıkî delillerle ortaya konup aklı doyurulmalı; 2-Güzel öğütlerle
yaklaşmalı, muhatabı ilzâm yerine iknâ metodu uygulanmalı; 3-En güzel bir
şekilde mücâdele ile (yani temsille, söylediğini kendi hayatında tatbikle,
hiçbir dünya çıkarı gözetmemekle, inandığın şeylerde kararlılıkla durmakla,
aslâ kavga ve cedelleşmeye girmemekle tebliğ vazifemizi yerine getirmeliyiz.
Nahl-125/280
İSMAİL AS DA BİR SABIR KAHRAMANIYDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) İsmail’i de an! İdris ve Zülkifl ile beraber O da sabreden Sâlih
bir kimse idi. O’nu da Rahmetimize dahil ettik.” Enbiyâ-85,86/328
İSMAİL AS’IN ÖNE ÇIKAN BİR ÖZELLİĞİ
DE, SÖZÜNDE DURAN BİRİ OLMASI İDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) İsmail’i de an! Gerçekten O, sözünde duran
biri idi. Ve bir Resûl, bir Nebi idi. Ehline, ümmetine namazı ve zekatı
emrederdi. O, Rabbinin râzı olduğu bir Elçisi idi.” Meryem-54,55/308
İSMAİL GİBİ BİR OĞUL MÜJDELEDİK
İBRAHİM’E
Allah-ü Teâlâ, Hz. İbrahim as’ın
duâsı karşılığında (yaşlılığında) O’na aklı başında bir oğul müjdelediğini bu
Ayetinde bildiriyor. Bu oğul, İsmail as idi. Çünki başka Ayette “Biz O’na
İsmail’i ve İshak’ı lütfettik” buyurarak önce İsmail’in sonra İshak’ın isminin
geçmesi, duâya mukabil lütfedilen oğulun İsmail olduğunu gösterir. Ayrıca
Peygamber Efendimiz: “Ben iki Zebihanın (kurbanlığın) oğluyum derken babası Hz.
Abdullah ve Hz. İsmâil’i kastediyordu. Sâffât-101/448
İSMAİL VE İSHAK AS HZ. İBRAHİM’E
YAŞLILIĞINDA İHSAN EDİLDİ
“İbrahim as, duâsına devamla şöyle
dedi: “Hamd olsun Allah’a ki, hayli yaşlı olmama rağmen, bu ihtiyarlık hâlimde
İsmail ve İshak’ı Bana ihsân etti. Şüphesiz ki Rabbim, her duâyı işiten ve
kabul buyurandır.” İbrahim-39/259
İSMAİL’İ KURBAN ETME GİRİŞİMİNİ
RÜYASINDA GÖRMÜŞTÜ İBRAHİM AS
İbrahim as, Allah-ü Teâlâ’nın
kendisine yaşlılığında ihsan ettiği çocuğu İsmail’i, büyüyüp O’nunla çalışacak
çağa geldiği bir yaşta rüyâsında kurban etme girişiminde bulunduğunu görmüştü.
Peygamberlerin rüyâları da, vahyin bir çeşiti olduğundan İbrahim as, durumu
oğluna açtı ve şöyle dedi: “Ey Oğulcuğum! Ben, rüyamda seni kurban ediyor
girişiminde bulunuyorum (kurban ettim değil!) görüyorum. Nasıl yaparız bu işi, Sen
ne dersin?” Oğul İsmail: “Babacığım Sana Allah tarafından ne emredildiyse onu
yap! İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın!” (Efendimiz dışında hiç bir
babanın yapamayacağı en büyük bir imtihan; hiç bir çocuğun o yaşta “emredileni
yap!” diyemeyeceği bir tevekkül! Allah’a teslimiyette en zirveyi temsil eden
bir olay! Ağlamamak mümkün değil!) Sâffât-102/448
İSRA SURESİ
17. Sûredir. Mekke’de nâzil
olmuştur. 111 âyettir. İsrâ-0/281
İSRAF EDENLER ŞEYTANLARIN
KARDEŞLERİDİRLER
“Yakınlarına, yoksula, yolda kalmışa
hakkını ver! Sakın saçıp savurma, isrâf etme! Çünki isrâf edenler, şeytanların
kardeşleridirler. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.” (Ey suyu, zamanı, yiyecek
içeceği isrâf edenler! Şeytanın kardeşi olmak size hiç de yakışmıyor, bundan
hep kaybediyorsunuz! Ne olur intibâha gelelim!) İsrâ-26,27/283
İSRAF VE İNAT, AD KAVMİNİN ÇÖKÜŞÜNE
SEBEP OLMUŞTUR
Hûd as, kavmi Ad’a gayet özlü
nasihatlerde bulunmuştu. Fakat kavmi, bu nasihate kulak asmadı ve inadına
atalarının bâtıl yollarına devam ettiler de Hûd as’a küstahça: “Bu getirdiğin şeyler,
öncekilerin (önceki peygamberler ve inananların) âdetinden başka bir şey değil;
biz azap görecek kimseler de değiliz!” dediler. Şuarâ-137,138/372
İSRAF: YİYİN, İÇİN FAKAT İSRAF
ETMEYİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yiyin,
için fakat isrâf etmeyin; çünki Allah, isrâf edenleri sevmez!” (Bu Âyet-i
Kerime isrâfı haram kılmaktadır. Haram işlemek ise duaların reddine sebeptir.)
A’râf-31/153
İSRAFİL AS GELİR ONLARIN HAKKINDAN, HELE
BİR KALK BORUSU SUR’A ÜFLESİN!
Müşriklere ne desen, ne yapsan fayda
vermiyordu. İnadına “küfürde devam!” diyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah
Efendimize: “(Habibim Ya Muhammed!) Sen onlardan yüz çevir! (Bırak ne halleri
varsa görsünler! Zamanını onlara ayırarak israf etme! Onların hakkından) Hiç
hoşlanmayacakları şeye (hesap verme gününe) çağırıcı münâdî (İsrafil gelir, hele
Sûr’a bir üfürsün de) çağırsın!” buyurdu. Evet! Günü gelince çağırılacaklar ve
inatları başlarına ne gaileler açarmış görecekler! Asrî müşriklerin kulakları
çınlasın! Kamer-6/527
İSRAFİL AS, O GÜN, KIYAMET GÜNÜ HERKESİ
ÇAĞIRIR DA HİÇ KİMSE YAN ÇİZEMEZ!
Kıyamet gününde çağırıcı İsrafil as,
herkesi da’vet eder. Herkes bu da’vete uyar, yan çizemez. Öyle ki Rahmân’ın
heybetinden: 1-Sesler kısılmıştır; 2-Dudaklar yalvararak kıpır kıpır olur; 3-Ayaklar
korkudan hışırdar da sen bunlardan başka bir şey işitmezsin! Tâhâ-108/318
İSRAFİL AS’IN ÇAĞIRMASIYLA
KABİRLERİNDEN ÇIKIP O’NA DOĞRU KOŞANLARI BİR GÖRECEKSİN!
O gün (yeniden diriliş günü) inatçı
kâfirler, gözleri korkudan baygın halde kabirlerinden çıkarlar; onlar sanki yayılmış
çekirgeler gibi o çağırıcıya (İsrafil as’a) doğru koşaradım giden kimselerdir. Kamer-7,8/528
İSRAFİL AS’IN SUR’A ÜFÜRÜŞÜYLE
MEYDANA GELEN SESE KULAK VER, O DİRİLİŞ GÜNÜDÜR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Münâdînin
(İsrafil’in) yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver! O gün (İsrafil’in
Sûr’a ikinci defa üfürüşünün çıkardığı o korkunç sesi, bütün insanlar) kesin
olarak işiteceklerdir. İşte bu, kabirlerden çıkış günüdür!” Kâf-41,42/519
İSRAİL
Yakup (as)`ın bir lâkabı olup
“Allah`ın Kulu”, “Allah`ın seçkini” mânâlarına gelen ibranice bir kelimedir. Bakara-40/6
İSRAİLOĞULLARI ALİMLERİNİN KUR’AN-I
KERİM’İN GELECEĞİNİ BİLMELERİ, BİR DELİLDİR
İsrailoğullarının, Kur’an-ı Kerim’i
inkâr etmeleri kabul edilemez! Zira İsrailoğulları Alimlerinin (Ulemâ-i Beni
İsrail), Kur’an-ı Kerim’in indirileceğini kendi kitapları olan Tevrat’ta
görerek bilmeleri, onlar için bir delil değil midir? Elbette delildir! Öyleyse
inanmayanların vebâli pek ağırdır. Şuarâ-197/374
İSRAİLOĞULLARI DİĞER İNSANLARDAN
ÜSTÜN MÜ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
İsrailoğulları! Size olan nimetimi hatırlayın ki Ben, sizi diğer insanlar
üzerinde faziletli kıldım.” Yani o zamanda, Tevrat şeriatının hükümfermâ olduğu
zamandaki imanlı atalarınızı, dini başkalarına tebliğ gibi kutsi bir vazifeyi
yerine getirdikleri için başka insanlardan üstün kıldım. Yoksa doğuştan bir
üstünlük söz konusu değildir. Nitekim bugün de kendini dini tebliğe adayan bir
insan, fazilet cihetiyle kendini dini hizmetlere adamayandan üstündür. “Üstünlük
Takvâdadır” âyeti fehvâsınca. Bakara-47/6
İSRAİLOĞULLARI GÜZEL BİR YURDA, MISIR
ŞAM HATTINA YERLEŞTİRİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Andolsun
ki, İsrailoğullarını güzel bir yurda (Mısır ve Şam’a) yerleştirdik ve onları
temiz şeylerden rızıklandırdık. Kendilerine İlim (Tevrat) gelinceye kadar da
ihtilâfta bulunmadılar. Muhakkak ki Rabbin, aralarında ihtilâfa düştükleri
şeyler hakkında, kıyamet günü hükmünü verecektir.” Yûnus-93/218
İSRAİLOĞULLARI İLİM, KUR’AN
GELDİKTEN SONRA HASETTEN DOLAYI İHTİLAFA DÜŞTÜLER
Allah İsrailoğullarına Din hususunda
açık parlak deliller vermiştir. Fakat onlar, kendilerine ilim (Kur’an)
geldikten sonra aralarındaki azgınlıktan ve hasetten dolayı ihtilafa (muhalif
olmaya) düştüler. Fakat Rabbimiz Allah, kıyamet gününde, ihtilafa düştükleri
hususlarda aralarında hükmünü verecektir. Câsiye-17/499
İSRAİLOĞULLARI İŞİ YOKUŞA SÜRDÜLER
Hz. Musa (as) Allah`ın bir sığır
kesmelerini kendilerine emrettiğini söyleyince İsrailoğulları “Ay! Sen bizimle
alay mı ediyorsun?” Diyerek işi yokuşa sürdüler. Kesmemek için soru sormaya
başladılar. Her soruları da onların işlerini zorlaştırdı. Ezcümle şu soruları
sormuşlardı: 1-Peki Rabbine söyle de o sığırın ne olduğunu bize açıklasın!
2-Rengi nasıl olacak bu sığırın? 3-Pek anlaşılmadı, nasıl olacağını bize iyice bildirsin!
Bakara-68,69/9; 70/10
İSRAİLOĞULLARI KULLARIMI GECELEYİN
YOLA ÇIKAR, DİYE MUSA’YA VAHYETTİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nihayet
Musa’ya: Kullarımı (İsrailoğullarını) geceleyin yola çıkar; zira siz (Firavun
tarafından) mutlaka takip edileceksiniz! Diye vahyettik.” (Not: Yol güzergahının
Nil Nehri’nin akıntısı tersi istikametine, yani Yukarı Nil istikametine doğru
olduğu kanaatindeyim. Çünki İsrailoğulları Nil boyunca tarlalarda köle olarak
çalıştırılıyorlardı.) Şuarâ-52/368
İSRAİLOĞULLARI ONİKİ KABİLEDİR
Asây-ı Musa`nın darbesiyle oniki
pınarın fışkırması ve her pınarın bir kabileye mahsus olması, İsrailoğullarının
Hz.Yakub`un oniki oğlundan oniki kabile halinde Hz. Musa (as) zamanına kadar
intikal ettiğini ispatlamaktadır. Bakara-60/8
İSRAİLOĞULLARI YARILAN DENİZDEN
GEÇİNCE PUTPEREST BİR KAVME RASTLADILAR
İsrailoğulları bir mu’cize eseri
yarılan denizden geçince kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme
rastladılar. Dediler ki: “Ey Musa! Onların nasıl bir ilâhları varsa sen de bize
öyle bir ilâh yap! A’râf-138/166
İSRAİLOĞULLARI, BOZGUNCULUĞA TEKRAR
DÖNERSENİZ, ALLAH DA CEZA VERMEYE DÖNER
“Ey İsrailoğulları! Tövbe ederseniz
umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer bozgunculuğa tekrar dönerseniz
Allah da size ceza vermeye tekrar döner. (Yani siz nasıl isterseniz!) Zaten
öbür tarafta kâfirlere hazırlanmış cehennemi, zindan kılmış!” İsrâ-8/282
İSRAİLOĞULLARI, İYİLİK EDERSENİZ NE
A’LA, YOKSA SİZE KÖTÜ HABER VAR!
Bu âyette Allah-ü Teâlâ, İsrailoğularına
istilacılara karşı zafer verdiğini, servet ve oğullarla kuvvetlendirdiğini
bildirerek şu tembihte bulunuyor: “İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş
olursunuz; kötülük ederseniz de yine kendinize kötülük etmiş olursunuz. İkinci
bozgunculuğunuzun va’desi geldiğinde kederinizden suratlarınız asılsın diye
başınıza yine düşmanlarınızı musallat ederiz, edeceğiz!” İsrâ-6,7/281
İSRAİLOĞULLARI, SÖZÜNÜZDE DURUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
israiloğulları! Size ihsan ettiğim nimetlerimi hatırlayın ve Bana verdiğiniz:
“Atamız İsrail gibi biz de iman ehli olacağız!” sözünüzde durun ki, Ben de “o
halde sizi cennetime koyarım!” sözümü yerine getireyim. Bakara-40/6
İSRAİLOĞULLARI, CANLARININ
İSTEMEDİĞİ BİR ŞEY GETİREN PEYGAMBERLERİ ÖLDÜRÜRLERDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “And olsun
ki Biz, İsrailoğullarından (iman ve itaat üzerine) sağlam söz almış ve onlara
peygamberler göndermiştik. Ne zaman bir peygamber, onlara canlarının istemediği
bir şey getirse, bir kısmını yalanlarlar; (Zekeriyya ve Yahya as gibi) bir
kısmını da öldürüyorlardı.” Mâide-70/118
İSRAİLOĞULLARI, FİRAVUN KORKUSUYLA İMANLARINI
İZHAR EDEMİYORLARDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Başlangıçta Musa’ya, kendi kavminden, genç bir kuşaktan başka iman eden
olmadı. Kavmi, Firavunun ve ileri gelen yetkililerin, kendilerine işkence
edeceklerinden korkuyorlardı. Yunus-83/217
İSRAİLOĞULLARI, KENDİLERİNE APAÇIK
MU’CİZELER GELİP DURURKEN BUZAĞIYA TAPTILAR
Allah-ü Teâla buyuruyor:
“İsrailoğulları, (Musa’ya): ‘Bize Allah’ı göster!’ dediler. Böyle isyân dolu
istek ve soruları sebebiyle onları yıldırım çarptı. Daha sonra kendilerine
apaçık deliller ve mu’cizeler gelmesinin ardından tuttular, bu sefer buzağıyı
tanrı edindiler. Derken tövbe ettiler de onları affettik, tamâmen helâk
etmedik.” Nisâ-153/101
İSRAİLOĞULLARI’NIN BÜYÜK İMTİHANI
İsrailoğullarını Firavun ve raiyyeti
olan kıptiler, azâbın en kötüsüne, evlad acısına ma’ruz bırakmışlardı: Erkek
çocuklarını öldürüyorlar, kız çocuklarını hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda
İsrailoğulları için Rablerinden büyük bir imtihan vardı. A’râf-141/166
İSRAİLOĞULLARINA ALLAH NELER NELER
VERDİ, LAKİN ONLAR KIYMETLERİNİ BİLEMEDİLER
Allah İsrailoğullarına kitap, hükümranlık,
hikmet ve nübüvvet verdi, onları helâl ve has rızıklarla rızıklandırdı, onları
çağdaşları diğer insanlara üstün kıldı. Fakat onlar hasetle azgınlığa düştüler.
Câsiye-16/499
İSRAİLOĞULLARINA BEN’DEN BAŞKASINI
RAB EDİNMEYİN, AYETİ TEVRATTA GEÇER
Allah-ü Teâlâ Hz. Musa’ya Tevrat’ı
indirdiğini, onu doğru yolu gösteren bir rehber kıldığını, onda: “Ben’den
başkasını Rab edinmeyin, Ben’den başkasının himâyesine girmeyin!” diye
yazdığını bildirir. İsrâ-2/281
İSRAİLOĞULLARINA HAK YOLU GÖSTERECEK
ÖNDERLER KILDIK DİYOR YÜCE ALLAH
Allah-ü Teâlâ, sabretmelerine ve
âyetlerimize kat’i olarak inanmalarına bir mükâfat olarak, İsrailoğullarına
kendi içlerinden Hak yolu gösterecek emirler, önderler kıldığını beyan ediyor.
Secde-24/416
İSRAİLOĞULLARINA HİÇ KİMSEYE
VERİLMEYENLER VERİLMİŞTİ
Bir vakit de Musa as, kavmine şöyle
demişti: “Ey kavmim! Allah’ın size lütfettiği nimetleri bir düşüünün; zira O,
içinizden peygamberler çıkardı, sizi hür insanlar yaptı ve devrinizde hiçbir
insana vermediğini size verdi.” Mâide-20/110
İSRAİLOĞULLARINDAN ALINAN SAĞLAM SÖZ
VE ONİKİ VEKİL TAYİNİ
Allah, İsrailoğullarından sağlam söz
aldı ve her boydan bir kişi alarak içlerinden oniki de vekil tayin etti ve
şöyle buyurdu: 1-İyi bilin Ben sizinle beraberim. 2-Namazı hakkıyla edâ ediniz;
3-Zekatı veriniz; 4-Gönderdiğim peygamberime iman edip O’na yardım ediniz;
5-Allah’a garz-ı hasen veriniz (yani malınızı Allah yolunda harcayınız)! İşte
siz bunları yerine getirirseniz, Ben de kusurlarınızı örter, sizi altından
ırmaklar akan cennetlere yerleştiririm. Ama bundan sonra kim de nankörlük
ederse o doğru yoldan sapmış ve kendini zâyi etmiş olur. İsrailoğulları, verdikleri
bu sağlam sözü, sonradan bozdular, Allah-ü Teâlâ da onlara lânet etti ve kalblerini
kaskatı yaptı. Mâide-12,13/108
İSRAİLOĞULLARINDAN ALINAN SÖZLER
İsrailoğullarından: 1-Allah`dan
başkasına ibâdet etmeyeceklerine; 2-Anne babaya güzel davranacaklarına;
3-Akrabaya bakacaklarına; 4-Yetimi koruyacaklarına; 5-Yoksullara güzel
muâmelede bulunacaklarına; 6-İnsanlara tatlı söz söyleyeceklerine; 7-Namazı
hakkıyla edâ edeceklerine, 8-Zekatı vereceklerine; 9-Birbirinizin kanını
dökmeyeceğinize; 10-Birbirinizi ülkenizden çıkarmayacağınıza dair söz almıştık,
siz de bunu kabul etmiştiniz, ayrıca buna da şâhitlik etmektesiniz. (Bu 83 ve
84. Âyetler, Beni İsrail Şeriatındaki ON EMİR`İ açıkça dile getirmektedir.) Pek
azı hariç bu sözlerinden döndüler. Hala da yüz çevirip inadına burunları
doğrultusunda gidiyorlar. Bakara-83/11; 84/12
İSRAİLOĞULLARINI ALLAH, O DEVİRDEKİ BÜTÜN
İNSANLARA ÜSTÜN KILMIŞTI
Allah-ü Teâlâ, “İsrailoğullarını
(diğer insanların üzerine, lâyık olduklarını) bilerek seçtik ve onları (diğer
insanların) üstünde kıldık” buyuruyor. (Evet, Allah’ın kanunudur:
Kibirlenenleri alçaltır, hor görülenleri üstün kılar.) Bununla beraber Allah
onlara, içinde apaçık imtihan içeren nice mu’cizelerden de vermiştir (de bu
sefer varlıkla imtihan etmiştir). Duhân-32,33/496
İSRAİLOĞULLARININ ALTUN’A, İNEK
CİNSİNE ÇOK ÖNEM VERMELERİ ONLARI SAPITTIRDI
İsrailoğullarının Samiri’nin altın
ve mücevherleri eriterek yaptığı buzağıya tapmalarının altında altın ve
mücevherat gibi kıymetli şeylerle, inek cinsini değerinin üstünde
kutsallaştırmaları, buzağıya tapmalarına bir sebeptir. İhtimal Samiri, taştan,
topraktan inek cinsi olmayan bir heykel yapsaydı bu amacına ulaşamaya caktı.
Hâlâ altuna olan düşkünlükleri, çok düşündürücüdür. Tâhâ-88/317
İSRAİLOĞULLARININ ERKEK ÇOCUKLARININ
ÖLDÜRTÜLMESİ İKİ KEZ OLDU
Musa as, doğmadan önceki Firavun’a
kâhinler, “İsrailoğullarından bir erkek çocuk dünyaya gelecek, senin
saltanatına son verecek” deyince o da “öyleyse ben de onlardan doğan her erkek
çocuğu öldürtürüm!” diyerek doğan her erkek çocuğu öldürtmüş ve bilahare bu
vahşetine son vermişti. Hz. Musa as, peygamber olarak gönderilince önceki Firavunun
yerine geçen yeni ve en meşhur Firavun, aynı endişe ile İsrailoğullarının erkek
çocuklarını tekrar öldürtmeye başladı. Mü’min-25/468
İSRAİLOĞULLARININ ESARET HAYATI
SOSYAL DOKUYU EPEY EREZYONA UĞRATMIŞTI
Samiri’nin, böğüren bir buzağı
yapıp, “İşte sizin de Musa’nın da Rabbi bu!” demesine kolayca kanıp o buzağıya
tapan İsrailoğullarının, esâret hayatı altında; dengeli düşünme, Din kültürü,
tevhid inancı gibi konularda oldukça bilgisiz bırakıldıkları anlaşılıyor. Tâhâ-88/317
İSRAİLOĞULLARININ FİRAVUN’LA
İMTİHANLARI ONLARA VARİS OLMALARI İÇİN İDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “
İsrailoğullarına, Firavun’un pek büyük zulmüne imkân vermemiz, onlara özgürlüğü
ve Firavun’un memleketine vâris olmalarını lütfetmek; Firavun, veziri Haman ve
ordularının korktukları şeyin (bunlar bizim kökümüzü kazır korkusu) başlarına
gelmesini göstermek; Hak yolda insanlara rehberlik yapmalarını sağlamak
içindi.” Kasas-6/385
İSRAİLOĞULLARININ İHTİLAFA
DÜŞTÜKLERİ ÇOK ŞEYİ KUR’AN ANLATARAK HALLETMİŞ
Muhakkak sûrette bilesiniz ki bu
Kur’an, (Süleyman as’ın bu kıssası gibi) İsrailoğullarının ihtilâfa düştükleri
şeylerin pek çoğunu, anlatarak meseleyi çözüp halletmiştir. Neml-76/382
İSRAİLOĞULLARININ SABRETMELERİNE
MÜKAFAT OLARAK GÜZEL VA’D GERÇEKLEŞTİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“İsrailoğullarını, sabretmelerine mükâfat olarak bereketlerle donattığımız o
ülkenin doğularına ve batılarına (yani tamamına) vâris kıldık. Böylece Rabbinin
yaptığı güzel va’d tamamen gerçekleşmiş oldu.” A’râf-137/165
İSRAİLOĞULLARININ YERYÜZÜNDE İKİ
DEFA FESAT ÇIKARACAKLARI BİDİRİLİYOR
Allah-ü Teâlâ, Tevrat’ta
İsrailoğularına ülkede iki kez fesat çıkaracaklarını, büyük zorbalıklarla
taşkınlıkta bulunacaklarını bildirmiştir. Birinci fesadın bir cezası olarak
va’desi geldiğinde kuvvet ve şiddet sahibi kullarımızı üzerlerine musallat
ettik diyor. (Bu birinci felaket Babil kralı Buhtunnasr’ın M.Ö. 598 yılındaki
istilâsı oldu, o, Kudüs’ü ve Beyt-ül Makdis’i yerle bir etti. İkinci fesad ve
cezası olarak iki şık var: a) M.S.70 yılında Romalı komutan Titus Kudüs’ü alıp
Yahudileri kılıçtan geçirdi. Başını kurtaran kaçtı, 20. Asra kadar bu çile
sürdü. b) 1948’de kurulan İsrail Devleti, Filistindeki 3 milyon yerli müslümanı
sürdü ve nice işkencelere mâruz bıraktı. Bir Hadis-i Şerif’de Efendimiz
buyuruyor: “Müslümanlarla Yahudiler arasında kanlı bir harb olmadıkça kıyamet
kopmaz, Müslümanlar onları kırıp mahvedecek.” İkinci bozgunculuklarının cezası
da bu olabilir.) İsrâ-4,5/281
İSTEDİĞİM HER ŞEYE NAİL OLAYIM,
DERSEN, ADN CENNETLERİNE GİRMEN LAZIM
“Adn cennetleri ki, oraya takvâ
sahipleri girecek! (Oranın) zemininden ırmaklar akar. Onlara orada ne
isterlerse var! İşte Allah, müttekileri böyle mükâfatlandırır.” Nahl-31/269
İSTEDİĞİNİZ SOĞAN SARIMSAK ORADA
Hz. Musa as (kavmine) dedi: “Ne o? O
hayırlı (değerli) olanı bu aşağılık (değeri az) olanlarla değiştirmek mi
istiyorsunuz? O halde şehre inin, orada istediğiniz sebzeleri bulursunuz!” Bakara-61/8
İSTERSEM İSTEDİĞİMİ ELDE EDERİM, Mİ
DİYOR İNSAN? EDEBİLİRSEN ET BAKALIM!
Allah-ü Teâlâ: “Yoksa insan içinden
geçen her şeye, her hülyasına nâil olacağını mı sanıyor? Hayır, öyle değil!
Ahiret hayatı da dünya hayatı da Allah’ın elindedir. (O, her şeyi Kendi iznine
bağlamıştır.) Necm-24,25/525
İSTİĞFAR EDEN BİR TOPLULUĞA ALLAH
AZAP ETMEZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Onlar (Senin ümmetin) istiğfar ederlerken de Allah, onlara azâp
edici değildi. (Yani ağızdan değil de, kalbden yapılan istiğfar geçerlidir.)
Enfâl-33/179
İSTİĞFAR ET ALLAH’A!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! İstiğfar et, Allah’dan af dile! Muhakkak ki Allah, Ğafurdur Rahimdir.
(Peygamber Efendimizin sav şahsında bu hitap aslında bizleredir. Zaten
Efendimiz sav de günde en az yüz defa istiğfar ediyordu.) Nisâ-106/95
İSTİĞFAR ET VEYA ETME, YETMİŞ KERE
BİLE İSTİĞFAR ETSEN ALLAH ONLARI AFFETMEYECEKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) O münâfıklar için ister Allah’dan af dile (istiğfar et), ister
dileme; yetmiş kere bile istiğfar etsen, Allah onları (münâfıkları)
affetmeyecektir!” Tövbe-80/199
İSTİŞARE EDEN KRALLAR, KRALİÇELER,
BİLUMUM YÖNETİCİLER, HEP KARLI ÇIKMIŞLARDIR
Yemen’de kurulu ünlü Sebe’ Devleti
veya İmparatorluğu, Hz. Süleyman devrinde “Belkıs” adında bir kadın kraliçe
tarafından yönetiliyordu. Ve gayet derecede güçlü ve kuvvetli idiler. Kraliçenin
Âyân Meclisi’ne: “Bilirsiniz ki, size danışmadan bir karar vermem!”demesi, başarısının
sırrını ortaya koyuyor. Efendimiz de vahy ile müeyyed olduğu, bu sebepten hatâ
etmesi imkânsız olduğu halde, her işini istişâre ile yapması, “istişâre eden
aldanmaz!” hakikatını isbat eder. Neml-33/378
İSTİŞARE ETMEK KUR’ANİ VE İSLAMİ BİR
DÜSTURDUR
Allah’a ve cennete kavuşmak
isteyenler işlerini kendi aralarında istişâre ederek hallederler. Bu, bir Kur’an
düsturudur. Şûrâ-38/486
İSTİŞARE ETMEK, BİR ALLAH EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimize
sav şöyle buyuruyor: “Onlarla bir iş hususunda istişâre et!” Peygamber
Efendimiz sav, vahiy ile müeyyed olduğu halde istişâre etmekle emrolunuyor. Bu
O’nun ihtiyacından dolayı değil, ümmete örnek olmasından dolayı böyledir. Hattâ
Uhud öncesi olacakları gayb bin gözüyle görmesine ve kendi irâdesi hilâfına
olmasına rağmen, istişâreye uymuş ve araziye çıkmıştır. Verilen mesaj: Ümmet, istişâresiz
iş yapmamalı! Âl-i İmrân-159/70
İSYAN, MÜTHİŞ BİR AZABI BERABERİNDE
GETİRİR
Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimiz
sav’in diliyle buyuruyor: “De ki: Doğrusu Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde
dehşeti pek büyük bir günün azâbından endişe ederim.” Buradan şunu anlıyoruz:
Biz dünyaya Allaha isyan değil, itaat etmek için gönderilmişiz. İsyan eden, yaradılış
amacına ters düştüğünden müthiş bir azâba düçar olacaktır! Zümer-13/459
İŞ BAŞI MESELESİ, HER AN ARALIKSIZ
İŞ YAPAN SADECE ALLAH-Ü TEALA’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah)
her gün (her an) bir iştedir (bir iş başındadır).” Bu Âyet-i Kerime’den
Allah’ın hiç boş durmadığını, her an bir şeyler yarattığını anlıyoruz. Ayrıca bu
Âyet-i Kerime’den Allah’ın boş durandan hoşlanmadığını anlamak da mümkün!
Rahman-29/531
İŞARET DİLİYLE KONUŞARAK İNSANLARIN
ANLAŞABİLECEĞİ GÖSTERİLDİ
Zekeriyya as’ın bir oğlanla müjdelenmesinin
alâmeti olarak üç gün konuşamaması karşısında O da kavmi ile işâret diliyle
konuşmuştu. Bu âyet, bu konuşma tarzının ileride çok geliştirilerek sağır ve
dilsizlerin de hemen her konuda her şeyden haberdâr edilebileceğine yol gösteriyor.
Meryem-11/304
İŞİTMEDİĞİ HALDE İŞİTTİK! DİYENLER
GİBİ OLMAYIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kur’an’ı
(Kur’an hakikatlarını) itaat kulağı ile işitip dinlemedikleri halde ‘işittik!’
diyenler gibi olmayın! (Bu hal, aslında münâfıklığı işmâm etmektedir.)
Enfâl-21/178
İŞİTMEZLER O YÜZ ÇEVİREN KİMSELER,
İKİ KULAK SAHİBİ OLSALAR DA
Kur’an, inanan kimselere cennetle
müjdeleyici, inanmayanlara ise cehennemle korkutucu bir kitap olmasına rağmen
(iki kulak taşıyan) insanların çoğu, O’nun hakikatlarını işitmeyip yüz
çevirdiler. Fussılet-4/476
İŞKENCE ET MÜ’MİNLERE, SONRA HİÇ
PİŞMANLIK DUYMA! ÖYLE Mİ? BEKLE CEHENNEM AZABINI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz
ki, o mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara (imanlarından vazgeçmeleri için)
işkence edip, sonra tövbe etmeyenler var ya, işte onlar için hem cehennem azabı
var, hem de (dünyada) yangın azabı var (ki, o ateş onları yakmıştır)! (Men
dakka, dukka! Ateşle yakarsan, ateşle yanarsın! Yani hangi işkenceyi başkasına
yaparsan, o cinsten işkence görürsün!) Bürûc-10/589
İŞKENCEYE, ZULME, BASKIYA SABRETTİN,
ALLAH İÇİN HİCRET ETTİN, MÜJDELER SANA!
“Bundan sonra şunu bil ki: Senin
Rabbin, işkenceye, zulme ve baskıya mâruz kaldıktan sonra mücâhede edenler,
sabredenler, ardından da hicret edenlerle beraberdir. Evet Rabbin, onların
bütün bu güzel hareketlerine karşılık elbette onları bağışlayıp ihsanda
bulunacaktır. Çünki O Ğafurdur, Rahimdir.” Nahl-110/278
İŞLER DÖNER DOLAŞIR ALLAH’A GELİR VE
NİHAİ HÜKMÜ O VERİR
Bütün işler, Allah’a râci’ olur,
Allah’a döndürülür. Onlar hakkındaki nihai hükmü, Allah verir. Hacc-76/340
İŞLERİN TAMAMI NİHAİ HÜKÜM İÇİN
ALLAH’A DÖNDÜRÜLÜR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, işlerin tamamının nihai hüküm için kendisine döndürüleceğini
beyan ediyor. Fâtır-4/434
İTAAT EDEN KENDİNE, PEYGAMBERİN
KİMSEYİ CENNETE GÖTÜRME GİBİ BİR GÖREVİ YOKTUR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a
itaat edin, (yetmez) peygambere de itaat edin! Peygamberin görevi, sadece bir
tebliğdir. O, tebliğden, siz de itaat etmekten sorumlusunuz! Eğer sırtınızı
dönerseniz kendinize yazık edersiniz; itaat ederseniz doğru yolu bulmuş
olursunuz.” Nûr-54/356
İTAAT EDERSE MÜ’MİN, MÜNAFIK VE KAFİRLERİ
AZAB İÇERİSİNDE BIRAKIR
Mü’minler, Hudeybiye’deki zahirde
aleyhlerine gözüken anlaşmaya sırf Resûlüllah’a sav itaat olması için
sinelerine taş bağlayarak rıza göstermiş ve sabretmişlerdi. Sonunda bu
sabırları onları zafere, münâfık ve kâfirleri ise büyük bir üzüntü ve kahroluşa
sevketmişti. Çünki Münâfık ve kâfir erkeklerle kadınlar, Allah hakkında kötü
zanda bulunuyorlardı, yani artık mü’minleri bu anlaşma ile artık -Hâşâ- Allah
bile kurtaramazdı. Zanlarının tam tersi başarına gelince öfkeden kahroldular.
Kahrolun cehennem odunları! Zira Allah, size gazap etmiş, lâ’netlemiş ve sizin
için cehennemini hazırlamıştır. Orası ne kötü bir dönüş yeridir! (Buradan
çıkarılacak bir ders: Mü’minler, peygamberin hakiki varisleri olan
Mürşitlerinin gösterdiği istikamette sabrederler, kısa vâdeli düşünüp acele
etmezlerse çözülerek kuvvetlerini kaybetmezler, sonunda da dünya Ahiret
muratlarına ererler.) Fetih-6/510
İTAAT ET ALLAH VE RESULÜNE, GİR
CENNETİNE, YOKSA TEPETAKLAK DÜŞERSİN CEHENNEMİNE!
Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse
Allah, onu içinden ırmaklar akan cennetlerine koyar; kim de itaatten yüz
çevirirse onu da pek elemli bir azap ile cezalandırır. Fetih-17/512
İTAAT ETME KAFİRLERE VE MÜNAFIKLARA!
Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimiz
sav’e kâfirlere ve münâfıklara itaat etmemesini emrediyor. Peygambere emredilen
ümmete de emredilmiş sayıldığından her müslüman için bu emir geçerlidir. Çünki
kâfir ve münâfık, emri altındaki müslümanlara zorla veya hile ile İslâm’a
aykırı iş yaptırır. Kâfir ve münâfığın sıfatları bellidir. Ahzâb-1/417
İTAAT KİME EDİLMEZ?
Bir kimse ki, azgın kâfirdir veya
günâhkârdır (yani tövbe etmiyor, günâhına devam ediyor) ona itaat edilmez!
Çünki Allah böyle emrediyor. İnsan-24/578
İTAAT YALNIZ VE DAİMA ALLAH’A OLUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göklerde
ve yerde ne varsa hep O’nundur (Allah’ındır) Din (itaat da) dâima O’nadır. Öyle
iken Allah’dan başkasından mı korkuyorsunuz?” (İtaatın Allah’a aid olması demek
Allah’ın fıtri ve şer’i kanunlarına itaat demektir. Beşeri kanunlar, Allah’ın
bu fıtri ve şer’i kanunlarına aykırı değilse itaat olunur ki bu aslında Allah’a
itaat sayılır. Aksi halde bozukluk kendisini mutlaka gösterir. Bütün problemler
zaten Allah’ın ortaya koyduğu bu fıtri ve şer’i kanunlara ters düşmekten
kaynaklanır.) Nahl-52/271
İTAAT:KİM RESULÜLLAH’A İTAAT EDERSE
ALLAH’A İTAAT ETMİŞ OLUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim
Resûlüllah’a itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de itaattan yüz
çevirirse, (Habibim Sen onlara) aldırma! Zaten seni onlar üzerine bir muhâfız
olarak göndermedik!” Nisâ-80/90
İTAATSİZLİK ETME, EMEKLERİN HEBA
OLUR VESSELAM!
Allah ve Resûlüne itaat edin ki, emekleriniz
hebâ olmasın! Ayet, (küfür, şirk, nifak, ucup, riya...gibi hallerle kısmen dahi
olsa) Allah ve Resûlüne itaat etmemenin diğer amellerin iptaline sebep
olacağını açıkça beyan etmektedir. Öyleyse her bir mü’min, öz geçmişini bir
daha sorgulasın! Şayet bir itaatsizlik varsa derhal kendisini düzeltsin, itaatsizlik
sayılan hallerini ıslah etmeden ölmesin, kötü bir sürprizle karşılaşabilir. Muhammed-33/509
İTAATTEN YÜZ ÇEVİRİRSENİZ KİME
EDERSİNİZ? KENDİ KENDİNİZE EDERSİNİZ, O KADAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a
itaat edin, Resûlüne itaat edin! Buna rağmen eğer itaatten yüz çevirirseniz,
Resûlümüze düşen görev, sadece açık bir tebliğden ibarettir.” Teğâbün-12/556
İTİRAF EDERLER GÜNAHLARINI O
CEHENNEM ASHABI
Kefere ve fecereler, cehenneme
kafile kafile geldiklerinde oranın bekçileri onlara: “Size uyarıcı bir
peygamber gelmedi mi?” diye sorduklarında onlar: “Evet! Bize bir uyarıcı geldi,
fakat biz O’na ‘sen bir sapıksın, Allah hiçbir şey indirmemiştir!’ demiştik”
diyerek, günahlarını itiraf ederler. Allah da: “Öyleyse Rahmetten uzak olsun o
cehennemlikler!” diye onlara mukabele eder. Mülk-11/561
İTİRAZ ETMEK, DÜŞÜNMEDEN KARŞI
ÇIKMAK, YÜZ ÇEVİRMEK BİR MÜŞRİKLİK KLASİĞİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Halbuki
onlar (müşrikler), her ne zaman bir mu’cize görseler, itiraz ederek yüz
çevirirler ve şöyle derler: Bu süregelen bir sihirdir.” Bu tavır, müşriğin iç
dünyasını ele veriyor: O, düşünmez, ön yargılıdır, yüz çevirmesi ise içindeki
kin ve düşmanlığın dışa tezahürüdür. Eee, müşrik bu! Kamer-2/527
İTTİFAK EDEREK HAYATIN DEVAMI ANCAK
HAK TEALA’NIN MERHAMETİNE VABESTEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsanlar,
kıyamete kadar (sırrı teklif gereği özgür oldukarından) ihtilâf eden kimseler
olarak devam edeceklerdir. Ancak Rabbinin lütfederek Hakta birleşmeyi nasip
ettiği kimseler bunun dışındadır. (Bunlar merhameti İlâhî ile Hak’ta ittifak
ederek devam edeceklerdir.) Esasen O, insanları bunun için (ittifaka ehil
olanları ittifak, ihtilâfa ehil olanları da ihtilaf için) yarattı.
Hûd-118,119/234
İYİ HUYLU, İYİ DAVRANAN MUHSİNLERE
CENNET VAR! AKLI OLANIN YOLU BUDUR!
Allah-ü Teâlâ, iyi huylu, iyi
davranan muhsinlere pınarlar ve bahçelerle bezenmiş cennet va’dediyor.
Zâriyât-15,16/520
İYİ VE GÜZEL DAVRANANLARA
MÜKAFATLARI ARTTIRILIR
Allah-ü Teâlâ: “İyi ve güzel
davrananlara, ayrıca daha fazla mükafatlar vereceğiz.” buyurdu. A’râf-161/170
İYİLİĞE ASLA ERİŞEMEZSİNİZ
Sevdiğiniz mallarınızdan Allah
yolunda harcamadıkça, gerçek iyiliğe aslâ erişemezsiniz. Bununla beraber ne
harcarsanız mutlaka Allah onu bilir. Âl-i İmrân-92/61
İYİLİĞE KARŞI İYİLİK HER KİŞİNİN, KÖTÜLÜĞE
KARŞI İYİLİK İSE SABIR KÜPÜ ER KİŞİNİN KARIDIR
Allah-ü Teâlâ: “Kötülüğe karşı
iyilik yapabilmek hasleti ise, ancak sabredenlerin işi ve faziletten yana
nasibi bol olanların kârıdır” diyerek, meselelerimizi ancak iyiliğe de kötülüğe
de iyilikle mukabele ederek halledebileceğimizi beyan buyuruyor. Formül bu! Ah
insanımız bu fermana kulak verebilseydi! Fussılet-35/479
İYİLİĞİ EMREDERSİN İNSANLARA DA
KENDİNİ UNUTURSUN, ÖYLE Mİ?
Ey İsrailoğulları, halka iyiliği
emrederken kendinizi unutuyorsunuz öyle mi? Halbuki siz Tevratı okuyup
duruyorsunuz. Yapmadığınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Bu nasıl iman, bu nasıl
iz`an, bu ne biçim teslimiyet? (Hitap hususi olsa da hüküm umûmidir. Yani
İsrailoğullarına emredilenler aynı zamanda herkese emredilmiş sayılır.) Bakara-44/6
İYİLİĞİ EMRET
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sen af ve müsâmaha yolunu tut, iyiliği emret, câhillerden yüz
çevir!” A’râf-199/175
İYİLİĞİN TAMAMI, ALLAH’DANDIR
Ey insan! Başına gelen her iyilik,
Allah’dandır! Nisâ-79/89
İYİLİK DURURKEN KÖTÜLÜĞE HEM DE
ACİLEN KİM TALİP OLUR? KİM OLACAK, MÜŞRİK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Müşriklerin şaşılacak bir yanları da, iyilik dururken, kötülüğü (azâbı)
çarçabuk istemeleridir. Halbuki onlardan önce kendileri gibi kavimlere doğrusu
nice ibret verici cezalar gelip geçti. (Niçin onlardan ibret almazlar ki!)
Şüphesiz Senin Rabbin, insanlara zulümlerine karşı yine de mağfiret sahibidir.
Bununla beraber O, cezalandırdığında da cezası pek çetindir.” Ra’d-6/249
İYİLİK EDENLER İYİLİK BULURLAR
Allah-ü Teâla, Efendimize Habibim Ya
Muhammed! Tarafımdan kullarıma de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinizden
sakının! Bu dünyada iyilik edenlere (Ahirette) iyilik (cennet) vardır. (Bulunduğu
yerde iyilik yapamıyorsa veya kötülük yapmaktan kendisini alıkoyamayacaksa,
iyilik yapabileceği bir yere gitsin!) Çünki Allah’ın Arz’ı (dünya) geniştir.
Hak yolunda sabredenlere ise mükâfatları sınırsız bir şekilde verilir.”
Zümer-10/458
İYİLİK EDENLERLE MUHSİNLERLE
BERABERDİR ALLAH
Ve muhakkak ki Allah, muhsinlerle
(iyilikedenlerle) beraberdir. Ankebût-69/403
İYİLİK ET HERKESE, VELEV Kİ SANA
KARŞI SAVAŞ AÇMAYAN BİR KAFİR DE OLSA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, dininizden
dolayı sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan çıkarmayan kâfirlere
karşı iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan sizi men etmez. Şüphesiz ki, Allah
âdil olanları sever.” Evet, adamın liyâkatı varsa, düşmanca da davranmıyorsa
ona iyilik etmemiz, Allah’ın emridir. Mümtehine-8/549
İYİLİK GERÇEKTE NASILDIR?
İyilik, yüzleri doğuya ve batıya
çevirmek değildir. Asıl iyilik: 1-Allah’a, Ahiret gününe, Meleklere, Kitaplara
ve Peygamberlere iman eden; 2-Sevdiği malını Allah Rızası için: a) yakınlara,
b) yetimlere, c) yoksullara, d) yolda kalmışlara, e) isteyenlere, f) köle ve
esirlere veren; 3-Namazı hakkıyla îfâ eden; 4-Zekatı veren; 5-Sözleştiği zaman
sözlerinde duran; 6-Sıkıntı, hastalık ve savaşın şiddetleri esnasında sabreden
kimselerin davranışlarıdır. Bakara-177/26
İYİLİK NASİP ET BİZE BU DÜNYADA VE
AHİRETTE!
Musa as, yakarışına devamla: “Ya
Rabbi! Bize bu dünyada da, Ahirette de iyilik nasib et! Biz Sana yöneldik, Senin
yolunu tuttuk!” dedi. A’râf-156/169
İYİLİK YAP DENİZE AT, BALIK BİLMEZSE
HALIK BİLİR, SÖZÜNÜ TE’YİD EDEN AYET
Allah-ü Teâlâ, bir önceki Ayette,
zerre miktarı bir şeyin dahi Kendisi’nden gizli kalamayacağını bildirerek, zerre
miktarı ameli salih işleyenlerin, işledikleri bu amellerinin mükâfatını
göreceklerini müjdeliyor. Sebe’-4/427
İYİLİK YAP, İYİLİK BUL, NE YANİ,
İYİLİK, BAŞKA BİR ŞEY İLE Mİ NETİCELENECEKTİ?
Bu dünyada Allah’a iman ve O’na
itaatla iyilik yapanlar, Ahirette iyilik bulacaklar, yani cennete
gideceklerdir! Öyle ya, iyiliğin neticesi, iyilikten başka bir şey mi olacaktı?
(Sen sen ol, iyilik yap iyilik bul!) Rahman-60/532
İYİLİK YAPANA ALLAH KARŞILIĞINI
KATLAYARAK VERİR
Kim bir iyilik yaparsa Allah
karşılığını kat kat arttıracağını bildiriyor. Şûrâ-23/485
İYİLİK YAPANA MÜKAFATI KATLANARAK;
KÖTÜLÜK YAPANA CEZASI KÖTÜLÜĞÜ KADAR VERİLİR
Kim iyilik yaparsa, Ahirette
mükâfatı ona daha hayırlısıyla (Allah’ın dilediği kadar katlanarak) verilir.
Kim de kötülük yaparsa, cezası ona yaptığı kötülük kadar verilir. Kasas-84/394
İYİLİK, MUTLAKA
MÜKAFATLANDIRILACAKTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kimseler
ki, yaptıkları hayır ve iyiliklerin sevaplarından mutlaka
mükâfatlandırılacaklar, aslâ mahrum bırakılmayacaklardır. Çünki Allah,
günâhlardan korunan takva sahiplerini pek iyi bilir. Âl-i İmrân-115/63
İYİLİKLE GİT ALLAH’IN HUZURUNA DAHA
HAYIRLISINI BUL VE KORKULARDAN EMİN OL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim
(Allah’ın huzuruna) bir iyilikle gelirse, ona daha hayırlı bir mükafat vardır.
Onlar, o kıyamet gününün korkularından da emin olacaklardır.” Neml-89/384
İZİN ALARAK AYRILMA MESELESİ
Allah-ü Teâlâ, Mü’minlere, riâyet
edilmesi bir vecibe olan bir önemli kural bildiriyor. Şöyle ki: “Mü’minler, toplumu
ilgilendiren bir meselede istişâre etmek üzere peygamberle beraber bulundukları
zaman, O’ndan (O’nun olmadığı devirlerde O’nun vârisi olan Alimlerden) izin
almadıkça (işlerini bahâne ederek) ayrılıp gitmezler! Senden, (diğer zamanlarda
Vâris-i Nebi’den) izin isteyenler var ya, işte onlar, Allah’a ve Resûlüne iman
edenlerdir. Öyle ise bazı işleri için Sen’den izin istedikleri zaman Sen de
onlardan dilediklerine izin ver ve (izinsiz ayrılan usül bilmezler) için de
Allah’dan af dile! Muhakkak ki Allah, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” Nûr-62/358
İZZET VE ŞEFAAT VESİLESİ OLSUN DİYE
İLAH EDİNDİKLERİ PUTLARLA YAKAPAÇADIR ONLAR
“İzzet ve şefâat vesilesi olsun diye
Allah’dan başka (canlı cansız) ilâh edinenler, o taptıkları put ve tâğûtlarla o
günde (kıyamet gününde) yakapaça olacaklar, o ma’butları, onların tapmalarını
inkâr edecekler ve o serserilere düşman olacaklardır.” (Not: Burada dünyevi
varlık ve iktidar ve başarıya tanrısal bir nitelik atfederek onu
kutsallaştıran, âdeta ona tapan; muhâliflerine de “kutsalıma dokundu” mâzereti
ile savaş açan insanlardan bahsediliyor.) Meryem-81,82/310
İZZET, TAMAMEN ALLAH’A AİTTİR
Kim ki izzet ister, bilsin ki izzet,
Allah’a aittir. Kimse kendi çabası ile izzet elde edemez, belki Allah
dilediğini aziz eder. Aziz olmak isteyenler, salih ameller işleyerek Allah’ın
Rızâsını kazanmaya baksın! Umulur ki Allah, O’nu aziz eder. Fâtır-10/434
İZZETİ, ŞEREFİ KAFİRLERİN YANINDA MI
ARIYORLAR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Münâfıklar, izzet ve şerefi, kâfirlerle beraber olmakta mı arıyorlar? Oysa
bütün izzet ve şeref Allah’ındır!” Nisâ-139/99
İZZETİN TAMAMI ALLAH’INDIR, KEFERE
VÜ FECERENİN KEM LAKIRDISI, SENİ ÜZMESİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Onların (boş lâkırdıdan ibâret kem) sözü, Seni üzmesin! Çünki
bütün izzet ve üstünlük, Allah’ındır, O her şeyi işitir ve bilir!” Yûnus-65/215
İZZETLİ BİR HAYAT İÇİN RABBANİ
REÇETE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Mü’minler! Namazı hakkıyla edâ edin, (burada namaz, tüm bedeni ibâdetler nâmına
onları temsilen zikrediliyor) zekatı verin, (burada zekat, tüm mâlî ibâdetler
nâmına onları temsilen zikrediliyor) Peygambere itaat edin, (burada peygambere
itaat, tüm hukuk, muâmelât nâmına onları temsilen zikrediliyor) ki, merhamete
nâil olasınız!” Merhamet-i İlâhi’ye mazhar olanlar, izzetleriyle yaşarlar. Nûr-56/356
Yorumlar
Yorum Gönder