KUR’AN-I KERİM KONULARI: (Ş) İLE
BAŞLAYANLAR
ŞAFAĞA YEMİN
EDERİM Kİ, SİZ HALDEN HALE GEÇECEKSİNİZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şafağa
(akşamın kızıllığına) yemin ederim ki, siz (cennet veya cehennemdeki
ikâmetgâhınıza yerleşinceye kadar) mutlaka tabakadan tabakaya binecek (halden
hale geçecek)siniz!” İnşikâk-16,19/589
ŞAFAK VAKTİNE YEMİN OLSUN Kİ,
KIYAMET GELECEKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Fecr’e
(şafak vaktine) yemin olsun ki (kıyamet gelecektir)!” Fecr-1/592
ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINDIR ALLAH
İNSANA
İnsanın nefsinin kendisine neler
fısıldadığını, neler telkin ettiğini Allah pek daha iyi bilir. Çünki Allah, insana
şah damarından daha yakındır. Kâf-16/518
ŞAH, (CAN) DAMARINI KESERDİK ONUN, UYDURUP
UYDURUP, BU ALLAH SÖZÜDÜR DESEYDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer O
Peygamber, Bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, O’nu mutlaka elimizle
(yani kuvvetli bir azapla) yakalardık. Sonra da O’nun can damarını keserdik (ki
O, aslâ böyle bir şey yapmaz!) Sizden hiçbir kimse de buna engel olamazdı!”
(Can damarının kesilmesi, her şeyini borçlu olduğu vahyin kesilmesi anlamına da
gelebilir. Buradaki tehdit, Hz.Peygamberin sav vahyi değiştirmesinin
imkânsızlığını anlatmaktadır. Yoksa bazılarının zehâbına göre ‘yalancı peygamber
çıkarsa boğazı kesilir’ anlamına gelmez!) Hâkka-44,47/567
ŞAHİT OLANA VE ŞAHİT OLUNANA YEMİN
OLSUN Kİ, O ASHAB-I UHDUD KAHROLSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(O kıyamet
gününde) şâhit olana ve şâhit olunana yemin olsun ki, O Ashab-ı Uhdûd
kahrolsun!” (Şâhitlik Allah katında son derece önemlidir ki, Allah-ü Teâlâ
yemin etmiş.) Bürûc-3,4/589
ŞAHİT OLARAK ALLAH YETER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dini inkâr
eden kefereler: ‘Sen peygamber olarak gönderilmiş biri değilsin!’derler. Sen de
de ki: ‘(Bu hususta) Benimle sizin aranızda şâhit olarak Allah yeter! Ve bir de
yanında kitap ilmi bulunanlar (Ehl-i Kitap’dan mü’min olanlar, Benim nübüvvetimi
bilirler)!” Allah-ü Teâlâ, İnanmayanlara karşı Efendimize şöyle vahyetti: “De
ki: Benimle sizin aranızda şâhit olarak Allah yeter! O, göklerde ve yerde olan
her şeyi bilir. Bâtıla iman edip, Allah’ı inkâr edenler, işte asıl onlar,
hüsrâna uğrayanların tâ kendileridir.” Ra’d-43/254 ; Ankebût-52/401
ŞAHİT OLARAK PEYGAMBERLİĞİME ALLAH
YETER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “De ki:
Allah, Benimle sizin aranızda en büyük şâhidimdir. O, şâhit olarak yeter! (Zira
Beni mu’cizeli Kur’an’la destekledi, Bana mu’cizeler ihsân etti, Beni daha önce
gelen peygamberlerle ümmetlerine haber verdirdi.) En’âm-19/129
ŞAHİTLER GETİRECEĞİZ HER ÜMMETTEN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gün
gelecek, o gün her ümmetten birer şâhit getireceğiz. Artık o kâfirlere, ne özür
dilemeleri için izin verilir, ne de onlardan Rablerini râzı etmeleri istenir.”
(Burada şâhitlerden maksat peygamberlerdir. Son peygamberden sonra o vazifeyi
güncelleştiren Vâris-i Nebi denilen Müceddit ve Mürşid-i kâmil büyük Âlim
zatlardır.) Nahl-84/275
ŞAHİTLER, ŞAHİTLİKTEN KAÇINMASIN!
Borçlanan ile alacaklı arasında
anlaşmazlık çıkarsa, borçlanırken şâhit olanlar, şâhitlikten kaçınmasın, adâlet
tecelli etsin! Bakara-282/47
ŞAHİTLERDİR PEYGAMBERLER KIYAMET
GÜNÜNDE GÖNDERİLDİKLERİ TOPLUMLAR ÜZERİNE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Mekkeliler ve ey insanlar! Muhakkak ki Biz, Firavun’a bir peygamber
gönderdiğimiz gibi, size de kıyamet günü hakkınızda şâhitlik edecek bir
peygamber gönderdik. Fakat Firavun, O peygambere isyan etmişti. Biz de onu şiddetli
bir cezaya çarptırdık. Siz de (Firavun gibi) isyan ederseniz, çocukları ak
saçlı ihtiyarlara çeviren bir günden kendinizi nasıl koruyabilirsiniz?” Müzzemmil-15,17/573
ŞAHİTLİĞİ GİZLEYEN NE OLUR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şahitliği,
görüp bildiğinizi gizlemeyin! Kim ki gizler, onun kalbi günâhkâr olur. Allah, kim
ne yapıyorsa onu hakkıyle bilir! Bakara-283/48
ŞAHİTLİK EDERKEN DİLİNİZİ EĞİP
BÜKEREK HAKKI SÖYLEMEKTEN KAÇINMAYIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Ey iman
edenler! Şâhitlik yaparken yakınlarınız var diye Hak’tan saparak, nefsinizin
arzusuna uymayın! Dilinizi eğip bükerek Hak’kı söylemekten çekinmeyin veya
büsbütün şâhitlikten kaçınmayın! Eğer kaçarsanız biliniz ki Allah, bütün
yaptıklarınızdan haberdârdır.” Nisâ-135/99
ŞAHİTLİK Mİ EDİYORSUNUZ ALLAH’DAN
BAŞKA İLAH OLDUĞUNA? DELİLİNİZİ GÖSTERİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz mi
Allah’dan başka ilâh olduğuna şâhitlik ediyorsunuz? (Öyleyse gösterin
delilinizi! Habibim Ya Muhammed!) De ki: Ben şâhitlik etmem (çünki başka ilâh
görünmüyor)! İlâh, ancak tek ilâhdır (O da Allah’dır, çünki her şeyde O’nun
mührü görünüyor). Ve Ben sizin Allah’a ortak koştuklarınızdan uzağım!” En’âm-19/129
ŞAHİTLİK YAPARKEN ALEYHİNE DE OLSA
SAKIN HAKTAN AYRILMA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Allah için şâhitlik eden insanlar olun! Bu şâhitliğiniz, kendiniz,
anneniz, babanız, yakın akrabalarınız aleyhinde de olsa, sakın Hak’tan
ayrılmayınız! İsterse onlar, zengin olsun, fakir olsun farketmez. Çünki Allah, her
ikisine de sizden daha yakındır (onların maslahatını sizden daha iyi bilir). Nisâ-135/99
ŞAHİTLİK YAPARKEN YALAN SÖYLEYİP
HÂKİMİ ŞAŞIRTAN, VEBÂLİ YÜKLENMİŞ OLUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Habibim
Ya Muhammed! Eğer Senin üzerinde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan
bir zümre, Seni bile şaşırtacaklardı. Onlar, yalnız kendilerini şaşırtırlar. Sana
hiçbir zarar veremezler!” Evet, hâkimler, şâhitlerin şâhitliklerine göre hüküm
verdiklerinden bütün vebâl, şâhitlerindir. Nisâ-113/95
ŞAHİTLİK, ADALETİN TAHAKKUKUNDA EN
ÖNEMLİ UNSURDUR, VEBALİ DE PEK AĞIRDIR
Allah-ü Teâlâ, “şâhitliği Allah için
dosdoğru yapın! Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kimselere Allah’ın talimatı
ve nasihatı böyledir” buyurmaktadır. (Evet, mahkemede hâkim, şâhitlerin
beyânına göre hüküm verir. Şâyet şâhidin yalanı üzere bir adâletsizlik, bir
zulüm olmuşsa, o takdirde bütün vebal, şâhidin boynuna takılmış olur. Vebal
altında kalırım korkusu ile şâhitlikten kaçınmak da ayrı bir vebaldir.
Yapılacak iş, vukûatı gören kim ise (başkasından duyan değil) o, mahkemeye
Allah’ın emri olduğu için gidecek, ilave eklemeksizin ve eksik söylemeksizin ne
gördüyse aynen gördüğüne şâhitlik edecektir. Böyle şâhide de Allah, adâleti
tecelli ettirdiği için büyük ecirler verecektir.) Talâk-2/557
ŞAHİTLİKLERİ DÜRÜSTÇE KİMLER İFA
EDERLER?
O namazlarını devamlı kılan şuurlu
müslümanlar var ya! Onlar, şâhitliklerini hakkıyle yerine getirirler. (Şâhitlik
makamındaki bir müslüman, birilerinden korkarak şâhitlik yapmaktan çekinmez, şâhitlik
yaparken de fazla veya eksik olmaksızın, gördüğünü olduğu gibi söyler. Bu
hususta Allah’dan başka kimseden korkmaz!) Meâric-33/568
ŞAİR, KAHİN, BÜYÜCÜ, MECNUN MU
DİYORSUNUZ ALEMİN EFENDİSİNE?PÖHÖ PÖHÖ PÖH!
“Müşrikler, Allah Resûlüne gâh şâir,
gâh kâhin, gâh büyücü, gâh mecnûn dediler de dalâlete düştüler, ne diyeceklerini
şaşırdılar, Hakk’a gidecek bir yol bulmaya da tâkatları, güçleri kalmadı.” İsrâ-48/285
“ŞAİRİN BİRİ” DEMELERİNİ AKILLARI MI
EMREDİYOR? YOKSA ONLAR AZGINLAR TOPLULUĞU MU?
Efendimize sav “şâirin biri”
demelerinin bir iftira olduğu besbelli! Çünki o dönemde şiirin ne olduğunu en
iyi bilen toplum, câhiliye Araplarıdır. Öyleyse onlar, azgın bir toplum olarak
başka değil, sırf insanların Kur’an’a ulaşmalarını engelleme çabası
içerisindedirler. Tûr-32/524
“ŞAİRİN BİRİ” Mİ DİYORLAR SANA?
YOKSA BAŞINA GELECEK BİR BELA MI BEKLİYORLAR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ne o?
Yoksa onlar: ‘Ne olacak, O şairin biri! Biz O’nun feleğin başına neler
getireceğini göreceğiz’ mi diyorlar? De ki: Bekleyin bakalım! Doğrusu Ben de
sizinle beraber (başınıza gelecek azâbı) bekleyenlerdenim.” Tûr-30,31/523
ŞAİRLERİN PEŞİNE “ĞAVUN” DENİLEN
AZGINLAR, SAPKINLAR VE ÇAPKINLAR DÜŞER
Allah-ü Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’e
nazîre olması noktasında şiir söyleyen şâirlerin peşine düşenler için: “Şâirler
var ya, bunların peşine Ğâvûn (azgınlar, sapkınlar ve çapkınlar) düşer! Görmez
misin o şâirler, her vâdide şaşkın şaşkın hayallerin peşinde dolaşırlar da (her
türlü yalan ve çirkin sözler söyleyerek) yapmayacakları şeyleri söylerler.
Ancak, iman edip, sâlih amel işleyen (şâirler), Allah’ı çok zikredip ananlar, kendilerine
zulmedildikten sonra şiirleri ile intikam alan (mü’min şâirler) müstesnâ! Zalimler
ise nasıl bir inkılâb ile devrileceklerini, yakında öğreneceklerdir” buyuruyor.
Şuarâ-224,227/375
ŞAKİLER, BEDBAHTLAR, CEHENNEME
ATILACAKLARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şakîler
(bedbahtlar) cehenneme atılacaklar, çektikleri azabın dehşetinden, devamlı
sûrette hıçkırıp canları çıkasıya feryâd edecekler. Senin Rabbinin dilemesi
hâriç, gökler ve yer durdukça, orada ebedî kalacaklardır. Çünki Rabbin dilediğini
yapar.” Hûd-106,107/232
ŞANI PEK YÜKSEKTİR PEYGAMBER
EFENDİMİZİN SAV
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Hem Senin şânını yükseltmedik mi?” (Allah’ın yükselttiği bir şân,
hiç yüksek olmaz mı? Elbette olur!) İnşirâh-4/596
ŞARAP HAKKINDA NAZİL OLAN İLK AYET
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sana şarap
ve kumar hakındaki hükmü soruyorlar. De ki: İkisinde de hem büyük günâh, hem de
insanlara bazı menfaatler vardır. Fakat günâhları, faydalarından daha çoktur!” (NOT:
Bu âyetin hükmü, daha sonra gelen başka bir âyetle kaldırılmıştır. Yani bu âyet
mensuhtur. Bu tür âyetlerin geliş hikmeti, inananları yavaş yavaş, ısındıra
ısındıra İslâm’a kazandırmaktır. Bugün de bu metod geçerlidir. Yani yeni
müslüman olmuş bir din kardeşimizin önüne yasaklar listesi ile farzlar mecmuası
konmamalıdır. İslâm’ın bidâyetinde olduğu gibi sadece: “Allah birdir diyen
kurtulur!” denmelidir.) Bakara-219/33
ŞARAP HARAMDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar ve fal okları, ancak şeytanın işinden
birer murdar pisliktir. Bunlardan kaçının ki felâh bulasınız!” Mâide-122/90
ŞARAP, SARHOŞ EDEN İÇKİLER VE KUMAR
İLE ŞEYTAN ARANIZDA NE YAPMAK İSTER?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şarap
(sarhoş eden her türlü içki) ve kumar ile şeytanın yapmak istediği şey, aranıza
kin ve düşmanlık salmak; sizi Allah’ı zikretmekten ve namazı edâ etmekten
alıkoymaktır. Artık bu habis şeylerden vazgeçtiniz değil mi?” Mâide-91/122
ŞAŞILACAK ŞEY, SENİ KİM YARATTI?
SORUSUNA, ALLAH, DİYENLER, NASIL VAZGEÇERLER?
Öyle şaşılacak insanlar vardır ki, kendilerine:
“Sizi kim yarattı?” diye sorsanız, “Allah yarattı!” derler. O halde nasıl
oluyor da Allah’ı tek ilâh olarak kabul etmekten vazgeçiriliyorlar? Hayret ki,
ne hayret! Zuhruf-87/494
ŞAŞIRMIŞSA BİRİSİ, DAHA ONU DOĞRU
YOLA GETİRECEK DE KİM OLA?
Allah, kimi şaşırtırsa, onu doğru
yola getirecek yoktur! Allah, onları azgınlıkları içinde bırakır da bocalayıp
dururlar. A’râf-186/173
ŞAŞIRTIR BİR ÇOKLARINI
Allah, sivrisinek misalinde olduğu
gibi bazı misal verir ki, bazı beyinsizler, o misali idrak edemezler de
şaşırırlar. O misali dar kafasına sığdıramayan ise inkâr eder ve fâsık bir
kâfir olur. Bakara-26/4
ŞAŞIRTMIŞ VE DALALETE ATMIŞSA ALLAH
BİRİNİ, DAHA ARTIK ONA HİÇBİR DOST BULUNMAZ
Allah, küfürlerindeki inatları
sebebiyle kimi şaşırtmış ve dalâlete atmışsa, daha artık onu koruyacak ne bir
kimse, ne de bir dost bulunmaz, işi bitiktir onun! Şûrâ-44/486
ŞAŞIRTMIŞSA ALLAH BİRİNİ, DAHA ARTIK
ONU KİM DOĞRU YOLA GETİREBİLİR?
Allah, birini (kendi isyanı, düşüncesizliği
ve dengesizliği yüzünden) şaşırtmışsa; daha artık onu hidâyete, doğru yola kim
getirebilir ki? O şaşkınlar, (Ahirette) hiçbir yardımcı da bulamazlar! Rûm-29/406
ŞAŞIRTMIŞSA BİRİNİ ALLAH, KİMSE ONU
DOĞRU YOLA KOYAMAZ
Allah bir kişiyi, kendi isyanındaki
ısrarı sebebiyle dalâlete atıp şaşırtmışsa, artık onu hidâyete erdirecek, onu
doğru yola koyacak kimse bulunamaz. (Küfrün en büyük kaynaklarından biri de
inattır.) Zümer-23/460
ŞAŞKIN AHMAK GİBİ, HİDAYETE
ÇAĞIRANLAR VARKEN DÖNÜP PUTLARA MI TAPALIM?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Allah’ı bırakıp da bize ne fayda veren, ne de bize zararı
dokunan şeylere mi tapalım? Allah, bize hidâyet verdikten sonra şeytanların
kandırıp şaşkın bir halde çöle düşürdükleri; arkadaşlarının ise “Bize gel!”
diye doğru yola çağırıp durdukları ahmak gibi gerisin geriye İslam’dan şirke mi
dönelim? (Olacak şey değil!)” En’âm-71/135
ŞAŞKINLIK VE SAPKINLIK ŞAMPİYONLARI,
HEVA VE HEVESLERİNE TABİ OLANLARDIR
Bu Âyet-i Kerime’de Yüce Allah,
“halbuki Allah tarafından bir delil olmaksızın kendi hevâ ve heveslerine tabi
olanlardan daha şaşkın, daha sapkın kimse olabilir mi?” buyuruyor. (Şaşkınlık
ve sapkınlık şampiyonlarının, kendi hevâ ve heveslerine tabi olanlar olduğu,
beyan ediliyor; amenna ve saddaknâ!) Kasas-50/390
ŞAŞKINSA BİRİLERİ, ŞAŞKINLIKLARINA
ŞAŞMAMAK GEREKİR!
Putperest Mekkeliler arasından, kendilerinden
en emin bildikleri bir Kutlu, onları irşad etmek üzere “peygamber ünvanı” ile
aralarına gönderilince her nedense pek şaşırdılar. “İlâhları (hem de
görünmeyen) tek bir ilâh mı yapmış? Doğrusu bu, şaşılacak bir şey! Yok, yok!
Bu, pek yalancı bir sihirbazın tekidir!” demeye başladılar. Ne diyelim?
Şaşkınsa birileri, şaşkınlığına şaşmamak lâzım! Sâd-4,5/452
ŞEAİR-İ İSLAM’A HÜRMET, KALBLERİN
TAKVASINDANDIR
“Kim Allah’ın Şeâiri’ne, Dinin
alâmetlerine hürmet ederse, bu davranışı, kalblerin takvâsındandır.” (Şeâir:
Ezan, Safâ-Merve, sarık, sakal, Din Âlimi... gibi görüldüğünde Allah, Peygamber,
Ahiret vs. Dini hakikatları çağrıştıran ulvi alâmetlerdir.) Hacc-32/335
ŞEAİR-İ İSLAMİYEDENDİR HÜRMETSİZLİK
ETMEMEMİZ EMREDİLEN ŞU ALAMETLER
Şu Şeâir-i İslâmiyelere hürmet
edeceğiz: 1-Allah’ın şeâirine (Dinin alâmetlerine, Ezan gibi), 2-Haram aya,
3-Kâ’be’ye hediye edilen kurbana, 4-Hediye edilen kurbanlıklara takılan gerdanlıklara,
5-Lütfu ilâhî, Rızâ-ı ilâhî umuduyla Beyt-i Harâm’a gelenlere. Mâide-2/105
ŞEFAAT ALLAH’IN KENDİSİNE İZİN VERDİĞİ
KİMSEDEN BAŞKASINDAN GELMEZ
Kıyamet gününde Rahmân’ın kendisine
izin verdiği ve râzı olduğu kimseden başkasının şefâati fayda vermez! Tâ Hâ-109/318
ŞEFAAT ANCAK ALLAH’IN İZİN
VERMESİYLE EDİLEBİLİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendisinden (Allah’dan) izin çıkmadıkça, O’nun katında hiçbir kimse şefaat
edici değildir!” Yûnus-3/207
ŞEFAAT EDEN MELEKLER DE VARDIR
“Onlar sadece Allah’ın râzı olduğu
kimse hakkında şefâat ederler” âyet meâlinden anlıyoruz ki, melekler de şefâat
edeceklerdir. Enbiyâ-28/323
ŞEFAAT ETME HAKKI OLARAK ALLAH, PEYGAMBERİMİZE
RAZI OLACAĞI KADAR HAK VERMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Elbette Rabbin Sana ileride öyle ihsan edecek, (Ahiret gününde
ümmetinden dilediğine şefâat etme) hakkı verecek ki, tâ Sen de râzı olacaksın!”
Duhâ-5/596
ŞEFAAT HAKKI SADECE ALLAH’IN
KENDİLERİNE İZİN VERDİKLERİNE VERİLECEKTİR
Bu âyette şefâat hakkının (veya
şefâata mazhar olmanın), sadece Allah’ın kendilerine söz (izin) verdiği
kimselere ait olduğu bildirilmektedir. Meryem-87/310
ŞEFAAT, O GÜN ANCAK KENDİLERİNE İZİN
VERİLENLER TARAFINDAN YAPILIR
Kıyamet gününde Allah’ın kendisine
izin verdiği kimseden başkasının şefâati, fayda vermez! Sebe’-23/430
ŞEFAATÇİ OLARAK PUTLARA MI BEL
BAĞLAMIŞ? PÖH! ONLARIN KENDİNDEN HABERLERİ YOK!
Allah’dan başka birtakım nesneleri
şefaatçi edinenler bilsinler ki, şefaat tamamen Allah’a aiddir. O putlar şefaat
etmek şöyle dursun hiç bir şeye sahip değillerdir. Hatta kendilerinin var
olduğunu bile bilmezler. Böyle nesnelerden mi şefaat beklemekteler? “Pöh!”
denir onların nâakıl akıllarına! Zümer-43,44/462
ŞEFAAT-I PEYGAMBERİ, KADEM-İ SIDK
KİMLEREDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İçlerinden
(Kâmil bir) erkeğe (Efendimize): ‘İman edenlere Rableri katında kendileri için bir
kadem-i sıdk=peygamberin şefaatı bulunduğunu müjdele!’diye vahyetmemiz, insanlar
için şaşılacak bir şey mi oldu da kâfirler: ‘Şüphesiz bu, gerçekten apaçık bir
sihirbazdır!’ dediler?” (Evet, Resûlüllah’ın, biiznillah şefaati Haktır.) Yûnus-2/207
ŞEFKAT DİNİ OLMASINA BİR DELİLDİR,
KUR’AN’IN RAHMAN VE RAHİM’DEN NAZİL OLMASI
Kitabın (Kur’an’ın) Rahmân ve Rahîm
tarafından indirilmesi, Yeni Din’in (İslâm’ın) şefkat ve merhamet buutlu bir
Din olmasına delâlet eder. Fussılet-2/476
ŞEFKAT TOKADIDIR DÜNYA AZABI, TABİ
ANLAYANLARA!
Allah-ü Teâlâ, Ahiretteki büyük
azâbdan önce, belki isyankâr hallerinden dönerler diye dünyada dahi o
mücrimlere azap taddıracağını söylüyor. Böyle bir azap, hem Ahiretteki azâbı
hafifletmesi bakımından, hem de dünyada iken uyanıp kendisini ıslah etmesi
bakımından sahibi için bir şefkat tokadı mesâbesindedir. Zira bazen bir musibet
bin nasihatten daha tesirli olur. Secde-21/416
ŞEFKAT-I İLAHİ, MERHAMET-İ İLAHİ
OLMASAYDI MÜTHİŞ BİR AZAP İŞİMİZİ BİTİRİRDİ
Benî Âdem olarak “iftirâ” gibi nice
nice günâhlar işlememiz karşısında bakın Allah-ü Teâlâ ne buyuruyor: “Eğer
Allah’ın İhsânı ve Rahmeti olmasaydı ve eğer Allah pek şefkatli ve pek merhametli
olmasaydı, başınıza müthiş bir azap gelirdi (de işinizi bitirirdi).” Nûr-20/350
ŞEFKATİ PEK ÇOKTUR ALLAH’IN
Allah, kullarına karşı pek
şefkâtlidir. Âl-i İmrân-30/53
ŞEHİRLERİN ANASI MEKKE’DİR
Mekke-i Mükerreme, şehirlerin
anasıdır, yani ilk şehir hayatı, Mekke-i Mükerreme’de yaşanmıştır. Şûrâ-7/482
ŞEHİRLERİN ANASI, MEKKE-İ
MÜKERREME’DİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu Kur’an,
mübârek, kendinden önceki kitapları tasdik edici ve Şehirlerin Anası olan Mekke
ahâlisini ve etrafındaki kimseleri korkutasın diye Sana indirdiğimiz bir
kitabdır.” En’âm-92/138
ŞEHİRLERİN TAMAMI KIYAMET KOPMADAN
ÖNCE İMHA EDİLECEKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hiçbir
şehir yoktur ki, kıyamet gününden önce Biz, orayı imhâ etmiş olmayalım ve
şiddetli bir azâba uğratmayalım. Bu, kitapta (Levh-i Mahfûz’da) yazılıdır.” İsrâ-58/286
ŞEHİT OLANLARA YAKIN SEVABI, ŞEHİT
OLMAYI BEKLEYEN GAZİLER DE ALIRLAR
Enes bin Nadr ve diğer Uhut
Şehitleri gibi nice Yiğitler, şehâdetleriyle günâhlarını sıfırlayarak A’lây-ı
İlliyyin’e yükselirler. Onlar gibi şehit olmasını bekliyen gaziler de onlara
yakın (belki de niyetleri itibariyle onlar kadar) sevaba nâil olurlar. Ahzâb-23/420
ŞEHİT OLMAYI İSTEMEK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz ölümle
yüz yüze gelmeden önce şehit olmayı temenni etmiştiniz. İşte şimdi onu âyân
beyân yakînen gördünüz!” (Not: Esas olan Dîn-i İslâm’ın intişârı ve devâmıdır.
Zamanı gelir şehit olmak gerekir, zamanı gelir olmamak gerekir. Bu zamanda Dîni
neşr için temsil keyfiyeti yüksek, çok insana ihtiyaç olduğundan şehit olmamak
zamanıdır.) Âl-i İmrân-143/67
ŞEHİT RUHLARI, YEŞİL KUŞLAR
BEDENİNDE CENNETTE ZEVK-U SAFA İÇERİSİNDE YAŞIYORLAR
Bir Hadîs-i Şerif’te Efendimiz sav, Uhud
Şehitleri’nin ruhlarının, yeşil kuşlar içinde cennette zevk-u safa içinde
yaşadıklarını naklettikten sonra “keşke onların durumlarını, kardeşlerimiz
bilse de cihaddan çekinmeselerdi”demesi üzerine Allah-ü Teâlâ,‘şehitlerin
durumlarını, onlar adına Ben bildiriyorum’ diyerek bu Âyet-i Kerime’yi inzâl
buyurmuştur. Aslında bu müjde, şehid yakınlarının acısını hiçe indirir. Âl-i
İmrân-170/ 71
ŞEHİTLER ÖLMEZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah
yolunda öldürülenlere “ölü” demeyiniz! Bilakis onlar diridirler, fakat siz
bunun farkında değilsiniz!” Bakara-154/23
ŞEHİTLER, MÜSTAKBEL ŞEHİTLERE MÜJDE
VERMEK İSTERLER
Allah’ın lütfundan nice nimetlere
kavuşup sevince garkolan şehitler, arkalarından gelecek, ama henüz kendilerine
kavuşmayan müstakbel şehitlere vermek istedikleri müjdeyi, onlar adına Allah-ü
Teâlâ bize veriyor: “şehitlere hiçbir korku olmayacak ve mahzun da
bulunmayacaklardır.” Ayrıca Allah’ın, “nimetini, lütfunu, mükâfatını zâyi’
etmeyeceği” müjdesiyle de sevinirler. Âl-i İmrân-170,171/71
ŞEHİTLERE MÜJDE
Allah-ü Teâlâ: “Kim Allah yolunda
savaşa girer ve öldürülüp şehit olursa veya galip gelir de gazi olursa, ileride
(cennette), ona pek büyük bir mükâfat vereceğiz.” buyuruyor. Nisâ-74/88
ŞEHİTLERE “ÖLÜ” DEMEYİN! ONLAR
HAYATTADIRLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah
yolunda öldürülenlere, sakın ‘ölüler’ demeyin! Onlar hayattadırlar ve
Rablerinin katında yaşarlar, rızıklandırılırlar. Hem onlar, Allah’ın
kendilerine ihsan ettikleriyle sevinç içindedirler.” Âl-i İmrân-169,170/71
ŞEHİTLERİN NAİL OLDUKLARI İNSANLARIN
TOPLADIKLARI BÜTÜN MALLARDAN DAHA HAYILIDIR
Allah-ü Teâlâ: “Allah yolunda ölür
veya öldürülürseniz, bilin ki Allah’ın verdiği mağfiret ve Rahmet, insanların
topladıkları bütün mallardan daha hayırlıdır” buyuruyor. Âl-i İmrân-157/69
ŞEKİL VERDİK SİZE EY ÂDEMOĞLU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Ademoğlu! Sizi (babanız Âdem’i) Biz yarattık, sonra size şekil verdik!” A’râf-11/150
ŞEKLİMİZ, YÜZ ÇİZGİLERİMİZ NEREDE
TAYİN EDİLDİ?
Allah, herkesin yüz çizgilerini,
annelerinin karnında iken şekillendirmiştir. Âl-i İmrân-6/49
ŞEMS SURESİ
91. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 15 âyettir. Şems-0/594
ŞER DÜNYASI OLARAK YERYÜZÜNÜN
ŞAMPİYONLARI, BAKIN KİMLERMİŞ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“(Kendilerine bekledikleri peygamber gelmesine rağmen) kitap ehlinden ve
müşriklerden inkâr edenler, (bu samimiyetsizlikleri ve nice inanacak kimseleri,
bu kaypaklıkları ile idlâl etmeleri sebebiyle) cehennem ateşindedirler. Hem de
onlar, orada devamlı kalıcıdırlar. İşte onlar, yeryüzündeki mahlûkatın en
şerlilerinin tâ kendileridir!” Beyyine-6/598
ŞER ODAKLARI DİKKAT EDİN, ALLAH’IN
AZABI HİÇ UMMADIĞINIZ YERDEN GELİVERİR!
“Şer plânları hazırlayan şer
odakları, şunlardan emin mi oldular?: 1-Allah’ın kendilerini yerin dibine
geçirmesinden; 2-Hiç ummadıkları bir yerden azâbın gelmesinden; 3-Gezip
dolaşırken Allah’ın kendilerini kıskıvrak yakalamasından ki, kaçıp kurtulacak
hiç bir imkânları da yok! 4-Azâbın kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte
yakalamasından ki, Rabbiniz çok şefkatli olduğundan bir kalemde sizi silip
süpürmüyor da mühlet vere vere azabını gerçekleştiriyor. Nahl-45,47/271
ŞER ZANNETTİĞİNİZ ŞEY HAYIR OLABİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz bir
şeyi şer zannedersiniz de o aslında sizin için hayırdır; (savaşa katılmanın
ucunda ölüm olduğu için şer zannedilir. Fakat ülkenin selâmeti, hepimizin
selâmeti olduğundan o zâhiri şer, bâtında hayrın tâ kendisidir.) Siz bilmezsiniz,
Allah bilir!” Bakara-216/33
ŞEREFLENMEK İSTEYENLERE AÇIK ÇEK:
KUR’AN’A SARIL ŞEREFYAB OL!
Allah-ü Teâlâ müjdeliyor ki: “İçinde
muhtaç olduğunuz her rehberliği bulabileceğiniz, size şan ve şeref kazandıran
bir Kitap (Kur’an) indirdik. Hiç kafanız çalışmıyor mu? (Ki, bu kitapla
şereflenmeyi düşünemiyorsunuz?)” Enbiyâ-10/321
ŞEREFLİ BİR KUR’AN’DIR O KİTAP, KAFİRLERİN
YALANLAMALARI ONA BİR EKSİKLİK GETİRMEZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed! Kâfirler Onu (Kur’an’ı) yalanlayadursunlar) bilâkis O, çok şerefli
bir Kur’an’dır, Levh-i Mahfûz’da (korunmuş bir levhada)dır.” (Gözünü kapatan
güneşin ışığını eksiltmez; bilâkis kendisine etrafı karanlık eder!) Bürûc-21/590
ŞEREFTE ZİRVEYİ TEMSİL EDENLER,
KİMLERDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki bu Kur’an, pek şerefli bir Elçi’nin (Cebrail’in ve Muhammed’in vahiyden
ibaret) sözüdür. Hem o, bir şâir sözü değildir! Ne kadar da az iman
ediyorsunuz!” Hâkka-40,41/567
ŞEREFTİR KUR’AN, RESULÜLLAH’A DA
KAVMİNE, ÜMMETİNE DE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Muhakkak ki Kur’an, Sana da kavmine (ümmetine) de bir şereftir.
İleride (Ahirette) ondan (Kur’an’a uyup uymamanızdan) sorguya çekileceksiniz!” Zuhruf-44/491
ŞERİAT HER DEVRE GÖRE BAŞKA BAŞKADIR
İnsanlar devirler ilerledikçe
tekâmül ederler. Bu tekâmüle paralel olarak şer’i hükümler de devrin
insanlarının ihtiyaçlarını görecek şekilde tekemmül etmiş olarak gönderilir.
Allah bu hususu “her devrin bir hükmü vardır” âyeti ile açıklar. Şeriattaki bu
değişikliği ancak Allah peygamberleri vasıtası ile yapar. Bu hususta hiç
kimsenin yetkisi olamaz! İslâm, son din olduğundan artık şeriatın kıyamete
kadar değişmesi söz konusu değildir. Ra’d-38/253
ŞERİAT HER ÜMMETTE FARKLI FARKLI
OLUR, FARKLILIĞI BELİRLEYEN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, her
ümmete medeniyet seviyesine uygun bir şeriat tarzı koymuştur. O bakımdan daha
önceki şeriatların müntesipleri (Yahudi ve Hıristiyanlar gibi) Senin (Hz. Muhammed)
şeriatına muhâlefet etmesinler! Onları yeni dine, yeni şeriata davet et!Çünki
Sen dosdoğru bir din, dosdoğru bir şeriat üzerindesin! Eğer seninle mücâdele
ederlerse de ki: “Allah sizin yaptıklarınızı pek iyi bilmektedir.” Hacc-67,68/339
ŞERİAT KANUNLARI KOYMA YETKİSİ,
ALLAH’DAN BAŞKA SADECE RESULÜLLAH’A AİTTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Peygamber
size ne verdiyse (yapınız diye tebliğ ettiyse) onu alınız (uygulayınız); sizi
neden nehyettiyse (yapılmasını yasakladıysa) ondan hemen kaçınınız!” Bu Âyet-i
Kerime, Peygamber Efendimizin sav de Şâri’ (şeriat kanunları koyma yetkisine
sahip) olduğunun delilidir. Haşir-7/545
ŞERİAT, HER DEVİRDE O DEVRİN
ŞARTLARINA GÖRE BİR ŞERİAT OLARAK KILINDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
insanlar!) Her biriniz için (gönderdiğimiz peygamberiniz ile) size bir şeriat
ve bir yol ta’yin ettik. Eğer Allah dileseydi hepinizi (tâ baştan, Adem’den bu
tarafa) tek bir ümmet yapardı (da tek bir peygamberiniz, tek bir şeriat
kitabınız olurdu). Fakat O, size verdiği farklı şeriatlerle sizi imtihan etmek
için ayrı ayrı ümmetler yaptı. (Tekâmül eden insanlığa, tekâmül etmiş şeriat
gönderdi.)” Mâide-48/115
ŞERİATA TESLİM OLANLARIN İLKİ, HZ.
MUHAMMED SAV’DİR
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed
sav, Kur’an lisânı ile diyor: “Doğrusu Ben, size getirdiğim şeriata teslim
olanların ilki olmakla emrolundum. Ve ‘sakın müşriklerden olma!’ diye de Bana
emredildi.” En’âm-14/128
ŞERİATTA BİR İNKILAB OLDU, KUR’AN
ŞERİATI, TEVRAT ŞERİATINI HÜKÜMSÜZ KILDI
İslâm Dini gelene dek insanlık, Hz. Musa’nın
getirdiği Tevrat Şeriatı üzerine idiler. Allah, Hz. Muhammed’i sav yeni bir
şeriatla, Kur’an Şeriatı ile muvazzaf kılarak Tevrat Şeriatını neshetti, hükmünü
geçersiz kıldı. Her iki şeriat da Allah’ın kanunlarından başka bir şey değilken
Allah, tekâmül eden insanlığa tekâmül etmiş bir şeriatı (Kur’an Şeriatını)
vaz’ederek, eski şeriatının tüm hükümlerini iptal etmiştir. Zaten şeriatı koyan
Allah olduğu için nesheden de Allah olmuştur. Kim ne diyebilir ki?! Câsiye-18/499
ŞERLE DE HAYIRLA DA İMTİHAN EDİLİR
İNSAN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Biz,
insanı imtihan olarak şerle de hayırla da deneriz. Sonunda Huzurumuz’a
döndürüleceksiniz!” Enbiyâ-35/323
ŞEYTAN AYAKLARINI KAYDIRDI
Şeytan Hz. Adem ve Havva`yı
kandırarak yasak ağaçtan yemelerini sağladı ve bu da Adem ve Havva`nın
cennetten çıkmalarına sebep oldu. Bakara-36/5
ŞEYTAN BİR TAKIM KURUNTULARLA OYALAR
İNSANI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şeytan, onlara
uzun ömür, bitmez tükenmez dünyalık emeller va’d eder, boş temennîlere sevk
eder, birtakım kuruntularla onları boş yere oyalar. Halbuki şeytan, onlara kuru
bir aldatmadan başka bir şey va’d etmez. İşte hayatını şeytanın bu boş
kuruntuları içinde geçirenler var ya, onların varacakları yer cehennemdir, ondan
(cehennemden) kaçacakları bir yer de bulamazlar!” Nisâ-120,121/96
ŞEYTAN CENNETTE ADEM VE HAVVA’YA
VESVESE VERDİ
Derken şeytan, (o ikisini, neticelerinden
biri de) onlardan örtülmüş avret yerlerini kendilerine göstermek (olan hataya
sevk etmek) için, onlara vesvese verdi ve: “Rabbiniz ancak melek olmayasınız
veya (cennette) ebedî kalıcılardan olmayasınız diye sizi bu ağaçtan men etti!”
dedi. (Not: Derin bir temmül, ağaçtan tadma, mecâzen cinsel ilişkiyi hatıra
getiriyor. Allah-ü A’lem) Ve (devamla) onlara: “Doğrusu ben size gerçekten
(iyiliğiniz için) nasihat edenlerdenim” diye de yemin etti. A’râf-20,21/151
ŞEYTAN FİT VERDİ DE O FİTLE GERİSİN
GERİ GİDİP DİNDEN ÇIKTILAR
Bazı dönekler vardır ki, kendilerine
doğru yol iyice belli olduktan sonra şeytanın fit vermesiyle, kötü amellerini
kendilerine süslemesiyle gerisin geri döndüler ve uzun emellere düştüler. Bunun
sebebi, onların, Allah’ın indirdiğini hoş görmeyen kimselere (yahudilere) “bazı
hususlarda size itaat edeceğiz!” demeleridir. Halbuki Allah onların içlerinde
gizlediklerini pekâla bilmektedir. (Bunlar münâfıklardı.) Muhammed-25,26/508
ŞEYTAN İNSANA İSTEDİĞİNİ YAPTIRABİLME
GÜCÜNE SAHİP MİDİR?
Hayır! Bu âyetten anlıyoruz ki, şeytanın
böyle bir gücü yoktur. Şeytan, “Doğrusu, benim size istediğimi yaptıracak bir
gücüm yoktu. Sadece ben sizi davet ettim, siz de çağrımı kabul ettiniz. O halde
beni ayıplamayın, kendinizi kınayın! (Sizi enayiler sizi, vaktinde düşünüp bana
uymayacaktınız!) Hem ben sizin daha önce beni Allah’a şerik yapmanızı da
reddetmiştim” der. Elbette böyle zalimlerin hakkı gayet acı bir azaptır. İbrahim-22/257
ŞEYTAN İNSANI ALLAH HAKKINDA,
ALLAH’IN AFFI VE KEREMİ İLE NASIL ALDATIR?
Bu Âyet-i Kerime’de şeytanın, insanı
Allah’ın affı ve Keremi ile aldattığından bahsediliyor. Allah-ü A’lem şeytan
insana şöyle fısıldar: “Allah, şirk dışında her günahı bağışlayacağını
söylemiyor mu? Sen şirk koşma, ama şu çok lezzetli olan günahlardan bir tad!
İçinde bir merak, bir uhde kalmasın, nasıl olsa -dedim ya- Allah şirk hâricinde
bütün günahları bağışlayacağını söylüyor, tövbe edersin olur biter!” Allah
affeder ama dilediğini affeder. Affına garanti yok! İnsan bu af ve kereme
güvenerek günah bataklığına dalar, her bir günah da onu küfre doğru bir adım
ilerletir de nihayet helâk olur. İşte şeytan böyle tuş eder insanı! Hadîd-14/538
ŞEYTAN İNSANLARA AMELLERİNİ SÜSLÜ
GÖSTERİR DE İNSAN FARKINA VARMADAN SAPITIR
Ad ve Semûd kavimleri, aklı yerinde,
basiret sahibi kimseler iken, şeytanın amellerini süslü göstermesinden dolayı
kendilerini bir şey zannederek (akıllarına çok güvendiklerinden peygamberlerini
dinlemediler de) şeytanın tuzağına düştüler ve sapıttılar; sonra da müstehak
olduklarından helâk oldular. Ankebût-38/399
ŞEYTAN SİZE DÜŞMAN İKEN KALKIP DA
ONU VE EVLATLARINI DOST MU EDİNİYORSUNUZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Ademin
evlatları! O şeytanlar size düşman oldukları halde şimdi kalkıp Benim dışımda
onu ve evlâtlarını kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar, sizin
amansız düşmanlarınızdır. Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir, ne zararlı
bir takasdır!” Kehf-50/298
ŞEYTAN TAŞLAMAK
Küçük, Orta ve Büyük Şeytan’ları
taşlamak acele eden için iki gün (bayramın 2. ve 3.günü) etmeyene üç gündür
(bayramın 2., 3. ve 4. günü). Şeytanları temsil eden yapıtlar, Hz. İbrahim as,
Hz. İsmail as ve Hacer Validemiz’in şeytanı taşladıkları Minâ mevkiindedir. Bakara-203/31
ŞEYTAN TAŞLAMANIN MA’KULİYETİ VAR
MI?
Elbette! Şöyle ki: 1-Efendimiz sav
taşladığı için biz de taşlarız. Bu taabbüdîdir, burada aklın, mantığın onayı
istenmez. 2-Nasıl ki, saygın bir adamın heykeline hakaret, o adamın saygınlığı
ölçüsünde ona hakaret sayılır. Hz. İbrahim as’ı Allah’ın emrinden vazgeçirmeye
çalışan şeytan dünyasının o çok saygın şeytanına hakaret de, bizzat o şeytana
ve onun kişiliğinde tüm şeytanlara hakaret sayılır. Bırakın, bu kadarı da bizim
hakkımız olsun! Bakara-203/31
ŞEYTAN YEMİN BİLLAH EDEREK İNSANOĞLUNA
OLAN KİN VE GAYZINI KUSTU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ayaklarını
kaydırmak için zaaflarından yararlanarak kadını onlara ma’but yapan) şeytana
Allah, lânet etti. Bunun üzerine o mel’un da şöyle dedi: 1-And olsun ki, Senin
kullarından belli bir pay edineceğim. 2-Onları, mutlaka dalâlete düşüreceğim.
3-Muhakkak ki, onları boş temennilere sevk edeceğim. 4-Onlara davarların
kulaklarını yarmalarını emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” Nisâ-118,119/96
ŞEYTAN, AKLINI KULLANMAYAN
NİCELERİNİ SAPTIRDI, ŞEYTANIN İŞİ BU!
Allah-ü Teâlâ, peygamberleri
aracılığı ile “şeytana kanmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır!” deyip
durduğu halde söz dinlemez, aklını kullanmaz nice nesiller, şeytana kapıldılar
da şeytan, onları dalâlete sevk ederek sapıklar haline getirdi. Allah-ü Teâlâ
da onlara: “Hiç mi akıl erdirmiyordunuz?” diyecektir. Yâ Sîn-62/443
ŞEYTAN, RABBİMİZ, ONU BEN
AZDIRMADIM, DİYE KIVIRMAK İSTESE DE KOVULUR!
Şeytana arkadaş olmuş ve onun
tarafından kötü amelleri süslenmiş, kendine Allah ile beraber başka tanrılar
edinmiş yamuk heriflerle dalaşmasında arkadaşı şeytan, mes’uliyetten sıyırmak
ister de şöyle der: “Rabbimiz! Onu ben azdırmadım; kendisi zaten Hak’tan uzak
bir sapıklık içerisinde idi!” Allah da: “Huzurumda çekişmeyin! Çünki size daha
önceden (Dünyada) azap edeceğime dair tehdidimi bildirmiştim. Benim katımda söz
(karar) değiştirilmez; ve Ben kullarıma aslâ zulmedici değilim!”der, onları
tardeder. Kâf-27,29/518
ŞEYTAN, İNSANA, İNKAR ET, DER, İNSAN
İNKAR EDİNCE DE BEN ALLAH’DAN KORKARIM, DER
Şeytan, şeytanlığının gereği insana
“inkâr et!” der; insan da ona kanarak inkâr eder. Bu sefer şeytan, bir kenara
çekilerek ona: “Ben senden uzağım! Çünki ben, Alemlerin Rabbi olan Allah’(ın
azâbın) dan korkarım!” deyiverir. Netice itibariyle ikisinin de gideceği yer, kesintisiz
olmak üzere dâimi cehennem oldu. İşte böylecedir zalimlerin cezası! Haşir-16/546;
17/547
ŞEYTANA DEĞİL, BANA İBADET EDİN, İŞTE
DOSDOĞRU YOL BUDUR, DİYECEKTİR YÜCE ALLAH
Allah-ü Teâlâ: “Ey Adem oğulları!
Apaçık düşmanınız olan şeytana değil de Bana ibadet edin! İşte dosdoğru yol
budur!” diyecektir Ahiret gününde. Yâ Sîn-61/443
ŞEYTANDAN DOST EDİNİRSEN, O MEL’UN
YAKANA YAPIŞIR VE BİR DAHA DA SENİ BIRAKMAZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “
Şeytanların dostlarına gelince; şeytanlar, onları azgınlığa sürükler, sonra da
yakalarını bir daha bırakmazlar.” A’râf-202/175
ŞEYTANI DOST EDİNENİN HALİ DUMAN!
Allah-ü Teâlâ: “Kim Allah’ı bırakıp
da şeytanı dost edinirse, şüphesiz apaçık bir zarara, ziyâna girmiş ve hüsrâna
uğramış olur.” buyuruyor. Nisâ-119/96
ŞEYTANI DÜŞMAN EDİNMEK ALLAH’IN
EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde (cinni ve insi) şeytanların Mü’minlere düşman olduğunu,
Mü’minlerin de şeytanları kendilerine düşman edinmelerini, zira o şeytanların,
kendilerine taraftar kazanarak kendileriyle birlikte alevli ateş ehli olsunlar
diye çabaladıklarını, süsledikleri bâtıl dâvâlarına çağrı yaptıklarını
bildirerek ikaz ediyor ve o mel’unlardan sakınmalarını emrediyor. (Not: Düşmanlık
emri, şeytanlara karşı düşmanlıktır. Yoksa, işinde gücünde, kendinden başkasına
zararı olmayan kâfirlere karşı değildir. Şeytan kimdir? Şeytan, kendini
beğenmiş, kibirli, başkasının faziletine tahammülü olmayan, bu yüzden onu
çekemeyen ve o faziletin ondan gitmesi için çabalayan, Allah’ın kendisi için
takdir ettiği hayatı beğenmeyerek isyan eden, başkalarına zarar vermeyi hayatının
gayesi edinen bir nevi anarşist, hatta terörist olan habis ruhlu varlıktır.
İnsanlara zarar veren virüs, mikrop, zararlı hayvan ve haşerata da şeytan
denebilir.) Fâtır-6/434
ŞEYTANI MUSALLAT EDERİZ O KUR’AN’I
GÖZ ARDI EDENE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim
Rahman’ın Zikri’ni (Kur’an’ı) göz ardı ederse, (meselelerini sanki Kur’an
yokmuş gibi, sırf kendi kafasıyla çözmeye kalkışırsa) Biz ona bir şeytanı
musallat ederiz de o (şeytan), ona arkadaş olur. Halbuki onlar (şeytanlar), bunları
mutlaka doğru yoldan çıkarırlar ama bu gafiller, kendilerinin hâlâ doğru yolda
olduklarını sanırlar.Tâ ki, Huzurumuza çıkana dek böyle devam ederler. Huzurumuza
(şeytan) arkadaşı tarafından fena halde kandırıldığını farkettiklerinde ise:
‘Keşke benimle senin aramızda iki doğu arası kadar (Asya’nın doğusu ile
Amerika’nın doğusu kadar) uzaklık olsaydı! Meğer sen ne kötü arkadaşmışsın be!’
derler. Halbuki böyle demeniz, bugün size aslâ bir fayda vermez! Çünki siz,
hayatınız boyunca birlikte masumlara zulmettiniz, burada da azâbı birlikte
çekeceksiniz!” Zuhruf-36,39/491
ŞEYTANIN ADIMLARINA UYMAYIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sağmal
hayvanlardan yük taşıyanı ile kesilmek üzere yere yatırılanı da sizin için
yaratan Allah’dır. Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden yiyin, fakat şeytanın
adımlarına uymayın! Çünki o, size apaçık bir düşmandır!” En’âm-142/145
ŞEYTANIN ADIMLARINI İZLEMEYİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Şeytanın adımlarını izlemeyin! Çünki şeytan, insanların arasını açan
apaçık bir düşmandır. Şeytanın peşinde gidenler, buluttan gölgelikler içinde
meleklerin inmesini ve işlerinin bitirilmesini, haklarında hükmün verilmesini
mi bekliyorlar? Bilsinler ki bütün işler ve hükümler Allah’a aittir.” Bakara-208-210/31
ŞEYTANIN DÜMEN SUYUNA KAPILANI
ALLAH’IN LÜTUF VE MERHAMETİ KURTARIR
Şeytanın izinden giden öyle kirlenir
ki, Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı ebediyyen temize çıkamazdı. Nûr-21/351
ŞEYTANIN EN BÜYÜK TUZAKLARINDAN
BİRİNE DİKKATİNİZİ ÇEKERİM!
Şeytan, öyle süper bir hilekârdır
ki, insana şöyle der: “Allah çok affedicidir, hele şu günâhın da bir tadına
bak! Tövbe edersin, O da seni affeder.” Evet o mel’un, Allah’a güvendirerek
sana her günâhı işlettirebilir, dikkatli ol! Lokman-33/413
ŞEYTANIN EN MÜTHİŞ BİR TUZAĞI
Şeytan, inananları dalâlete düşüremeyeceğini
anlayınca taktik değiştirerek şöyle vesvese verir: “Sen şu günahın bir defaya
mahsus olsa da hele bir tadına bak! Merakını önce bir gider, Allah nasıl olsa
şirkten başka her şeyi affedeceğini söylüyor. Sonra tam hulûs-u kalb ile O’na
kulluk edersin! Hem tevbe etmek de müthiş bir sevaptır ki, o tevbe ile sadece
sen değil, belki de yetmiş bin kişi affedilecek! Allah Ğafûr’dur!” Çok aldatıcı
mel’un şeytan, Mü’minleri isyana sürüklerken bu minvaldeki vesveseleri ile
Allah’ın affına güvendirir ve kandırır. Dikkatli olalım! Fâtır-5/434
ŞEYTANIN İNSAN ÜZERİNDE HAKİMİYETİ
VAR MI?
Allah-ü Teâlâ İblis’e şöyle buyurdu:
“(Ey mel’un!) Benim gerçek kullarıma senin aslâ bir hâkimiyetin yoktur ve
olmayacaktır da!Rabbinin onlara vekil olması, onları koruyucu olması yeter de
artar bile!” İsrâ-65/287
ŞEYTANIN İNSAN ÜZERİNDE HAKİMİYETİ
VAR MIDIR, YOK MUDUR?
“Şu şüphesiz ki, iman edenler ve
Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hâkimiyeti yoktur. Onun
nüfuzu ve hâkimiyeti, ancak onu dost edinenler ve onu Allah’a ortak sayanlar
üzerindedir.” (Hem Allah’dan, hem şeytandan korkarsan, kendisinden korkulan
olarak şeytanı Allah’a ortak koşmuş olursun. Allah da seni şeytanın oyuncağı
haline getirir. Öyleyse Allah’dan korkan daha başka hiçbir şeyden korkmaz!) Nahl-99,100/277
ŞEYTANIN İŞİ, İMAN EDENLERİ YOLDAN
ÇEVİRMEK; ETMEYENLERİN İMANINA ENGEL OLMAKTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Sakın
şeytan sizi iman yolundan çevirmesin! Çünki o, size apaçık bir düşmandır.” Zuhruf-62/493
ŞEYTANIN İZİNDEN GİTMEYİN, ÇÜNKİ O
KÖTÜLÜKLERİ EMREDER!
Allah-ü Teâlâ, iman edenlerin zinhar
şeytanın izinden gitmemesini emrediyor. Zira şeytanın, izinden gidenlere hep
fena, çirkin, gayr-i meşru işler yapmasını emrettiğini bildirir. Nûr-21/351
ŞEYTANIN KARDEŞLERİ DE KİMLER OLA?
“İsraf edenler, şeytanların
kardeşleridirler.” İsrâ-27/283
ŞEYTANIN PEŞİNDEN GİTMEYİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
insanlar! Şeytanın adımlarına tâbi’ olarak peşinden gitmeyiniz! Çünki o size
apaçık bir düşmandır. O sizi hep çirkin işler yapmaya, hayâsızlığa, bir de
Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri iddia etmeye teşvik eder!” Bakara-168-169/24
ŞEYTANIN VESVESE VERMESİNE NİÇİN
MÜSAADE EDİLDİ?
Malum, bu dünyada herkes imtihan
edilmektedir. Şeytan veya onun gibi birisi vesvese verecek ki, iyi niyetli, ilimden
nasibi olan, Kur’an ve diğer ilâhî kitapların Rabbinden gelen Hak bir mesaj olduğunu
bilen, onu kalbleriyle tasdik ederek gönülden bağlanan safi insanlar,
kazanacak; acabalı, alacalı olanlar, kalbleri hastalıklılar, münâfıklar ve
kalbleri katılaşmış müşrikler kaybedecek! Hacc-53,54/337
ŞEYTANLAR ARTIK GÖĞE YÜKSELİP
MELEKLERİ DİNLEYEMEZLER
Allah-ü Teâlâ, dünya semâsını
yıldızlarla süslediğini ve onu her asi şeytandan muhafaza buyurduğunu
bildirerek artık şeytanların göğe yükselip melekleri dinleyerek bazı bigiler
edinmelerinin yolunun kapatıldığını beyan ediyor. Kur’an nâzil olmazdan önce
şeytanlar göğe yükseliyorlardı, melekleri dinleyerek hırsızladıkları bilgileri
kâhinlere söylüyorlardı. Kâhinler de içinde gelecekte olup biteceklerden haber
veren bu bilgilerle insanlar arasında çalım satıyorlardı. Kur’an’ın
indirilmesi, bu haksız saltanata son verdi elhamdülillah! Sâffât-7/445
ŞEYTANLAR BİZİ KENDİLERİNİ GÖREMEYECEĞİMİZ
CİHETTEN GÖRÜRLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Çünki o
(iblis) ve kabilesi sizi, kendilerini göremeyeceğiniz cihetten görürler.”
(İmtihan dünyasında onu (şeytanı) göremememiz lâzım! Yoksa o mel’ûnu göre göre pek
çok insan, günâha yaklaşmayacaktı ki, bu da imtihan sırrına aykırı olurdu.) A’râf-27/152
ŞEYTANLAR GÖĞE YÜKSELİP KULAK
HIRSIZLIĞI YAPIYORLAR MI?
Evet, bu âyetten böyle bir hakikatın
var olduğunu anlıyoruz. Âyet: “Ancak kulak hırsızlığı edenler olursa onu da
(yakıcı) parlak bir ateş parçası, bir ışık kovalar.” Meâlindedir. Hiç bir yer
boş değildir ve boş boş dursun diye yaratılmamıştır. Oralarda bilemediğimiz
nice hikmetli işler görülüyor. Bir tanesi de, insanlarla ilgili belli bir zaman
dilimini içine alan kaderin oralarda istinsah edildiği hakikatıdır. Kader-i
Muallak diye adlandırdığımız bu yerlere Kur’an-ı Kerim’in nüzulünden önce
şeytanlar çıkıyorlardı ve oradan geleceğe dair bazı şeyleri, hırsızlayarak
öğreniyorlardı. Bu öğrendikleri şeylere bazı yalanları da katarak kâhinlere
aktarıyorlardı. Kâhinler, bu verilerle hem keyifli bir saltanat sürüyorlar, hem
de Hak ilâhi mesajların önüne perde oluyorlardı. İşte Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’i
kâhinlerin bu verilerle bulandırmasını önlemek maksadıyla gök kapılarını
şeytanlara kapatmış, çıkmak isteyenleri de şihapları ile taşa tutmuştur. Ondan
dolayıdır ki çok revaçta olan kâhinlik, Kur’an-ı Kerim’in nüzulü ile bıçakla
kesilmişcesine son bulmuştur. Bugün tek tük bazı gelecek haberleri bazı
kâhinler söylese ve söyledikleri doğru çıksa da bu sadece oralarda nice
hikmetli şeylerin yazılıp çizildiğini isbat sadedinde bir müsâade istisnasıdır.
Hicr-18/262
ŞEYTANLARA İNSANLARI KULAKLARINDAN
TUTUP CEHENNEME GÖTÜRECEK SULTA VERİLMEDİ
İblis’in ve avânesi olan
şeytanların, insanları kulaklarından tutup cehenneme götürecek bir sultaları
yoktur. Onlara sadece vesvese vermek gibi bir güç verilmiştir. Allah-ü
Teâlâ’nın buna müsâade etmesi ise, Ahirete inananlarla o konuda şüphe edenleri
birbirinden ayırt etmesi içindir. Sebe’-21/429
ŞEYTANLARI ALLAH, KAFİRLERE MUSALLAT
EDER DE ONLARI ŞERRE TAHRİK EDERLER
Bu ve takip eden iki âyette Allah:
“şeytanları kâfirlere musallat ettiğini, o mel’unların, vesveseleriyle o
kâfirleri tahrik ettiklerini (Mü’minlere olan düşmanlıklarını dâima taze
tuttuklarını), ama (kâfirlerle cihâda) acele etmememizi, onların günlerinin
sayılmakta olduğunu” bildiriyor. Meryem-83,84/310
ŞEYTANLARIN KİME İNECEĞİNİ, KİMİN
İÇİNDE CİRİT ATACAĞINI, HABER VEREYİM Mİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Şeytanların asıl kime ineceğini (kimin içinde cirit atacağını) size haber
vereyim mi? Onlar, yalan ve iftiraya düşkün, çok günâhkar olan herkesin üzerine
inerler (damarlarında fellik fellik dolaşırlar). Çünki o iftiracılar,
şeytanlara kulak verirler. Esasen onların çoğu, yalancıdırlar. Şuarâ-221,223/375
ŞEYTANLARIN VESVESELERİNDEN VE
ONLARIN YANIMDA BULUNMALARINDAN SANA SIĞINIRIM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Şöyle de: “Rabbim! Şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım! Ve
yine Rabbim! Onların yanımda bulunmalarından Sana sığınırım!” Mü’minûn-97,98/347
ŞIMARDIKÇA ŞIMARDIN DÜNYADA, CEHENNEMİ
BOYLADIN UKBADA!
Dünyada öyleleri vardır ki,
şımardıkça şımarırlar. Kendilerini ıslah etmeden de Ahirete giderler. Onlara:
1-Cehennemde kızgın ateş ve kaynar su; 2-Hiçbir serinliği ve faydası olmayan
simsiyah dumandan bir gölge vardır. Vâkıa-42,45/534
ŞIMARIK TOPLULUKLAR, BİLESİNİZ Kİ, AZ
ZAMAN SONRA HER ŞEYİNİZ ALLAH’A MİRAS KALACAK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, nimetlerimizle
şımarmış nice şehir halkını helâk ettik, işte harab olmuş yerleri!
Kendilerinden sonra oralarda pek az kimseler oturabilmişlerdir. Nihayetinde
hepsi geldi geçti de neleri varsa hepsine Biz vâris olduk. (İbret almayacak
mısınız?) Kasas-58/391
ŞIMARIK, CENNETİN TAPUSUNU MU KOYDUN
KOYNUNA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yemin
olsun ki insan, başına gelen bir sıkıntıdan sonra tarafımızdan kendisine bir
nimet taddırsak, ‘bu benim hakkımdı zaten, hem ben kıyametin kopacağını da
zannetmiyorum, hem müslümanların dedikleri gibi Rabbime döndürülecek olsam bile
O’nun yanında da benim için daha güzeli vardır’ diyerek şımarığın teki olarak
destesiz kafadan atar. Ama Biz (o karnından konuşan şımarık) kâfirlere, dünyada
yapmış oldukları her şeyi, tek tek bildireceğiz ve onlara pek şiddetli bir
azaptan taddıracağız!” Fussılet-50/481
Şİ’RA YILDIZININ RABBİ DE ALLAH’DIR
(Güneşden 23 kat daha parlak olan, câhiliyye
dönemi bazı Arapların taptıkları) Şi’râ (yıldızının) Rabbi de sadece ve sadece
Allah’dır. Necm-49/527
ŞİFA VE RAHMETTİR KUR’AN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
Kur’an’dan öyle şeyler indiririz ki o, mü’minler için bir şifâ ve rahmettir. Ama
O (Kur’an), zalimlerin sadece ziyânını arttırır.” (Yağmur gibi: Verimli toprağa
can suyu olup, nebâtâtın bitmesine sebep olur; çorak toprağı ise köpürtür
tuzunun meydana çıkmasını sağlar.) İsrâ-82/289
ŞİFA VEREN ANCAK ALLAH’DIR
Hz. İbrahim kavmine dedi ki:
“Hastalandığımda Bana şifâ veren ancak O’dur (Allah’dır).” Şuarâ-80/369
ŞİFADIR KUR’AN HER İMAN EDENE!
Kur’an, iman edenler için bir
hidâyet ve şifâ kaynağıdır. Evet, Kur’an, içinden çıkamayacağımız meseleleri
tam halleden bir ahkâm kaynağı olduğu gibi, lâfzı dahi okunduğunda hastalara
şifâdır. Şu kadar var ki inanması lâzım, inanmayana şifâ değildir. Fussılet-44/480
ŞİFALI SERİN SU İLE ŞİFA BULUNACAĞINI
KUR’AN’DAN ÖĞRENİYORUZ
Allah-ü Teâlâ, Eyyûb as’a
hastalığından şifâ bulması için “ayağını yere vur! Çıkan serin su ile yıkan ve
ondan iç!” ferman etti. O da öylece yapınca şifâ bulup hastalıklarından
kurtuldu. (Araştırmacı Tabiplere duyurulur!) Sâd-42/454
ŞİİR ÖĞRETMEDİ ALLAH EFENDİMİZE,
ŞAİRLİK ONA YARAŞMAZDI DA!
Peygamber Efendimize sav Allah, şiir
öğretmedi, belki O’na Din’i vahyetti de Şâri’ (Şeriat koyan) oldu, şâir olmadı.
Zaten şâirlik Efendimize yaraşmazdı da! (Şiir için ayıracak saniyesi bile
yoktu. Hem şiir manayı kalıba uydurmak olduğundan çok mana her yönüyle ifade
edilmeyebilirdi.) O’nun getirdiği, hakikatları apaçık beyan eden bir nasihat
kitabı Kur’an’dan başka bir şey değildir. Tâ ki, O Kur’an ile, yaşayan her
kişiyi (azâb-ı İlâhi ile) uyarsın, uyarması sebebiyle kâfirler üzerine (azap
hususunda) hüküm Hak olsun diye! Yâ Sîn-69,70/443
ŞİMŞEĞİN ÇAKMASI ALLAH’IN VARLIĞININ
VE KUDRETİNİN DELİLLERİNDENDİR
Allah’ın kudretinin delillerinden
biri de gâh korku, gâh ümit içinde şimşek çakmasının gösterilmesi, gökten bir
su indirilip onunla ölmüş toprağa hayat verilmesidir. Elbette bunda aklını
çalıştıran insan toplulukları için ibretler vardır. Rûm-24/405
ŞİMŞEK HEM KORKU, HEM DE ÜMİT VERİR!
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, şimşeği hem korku, hem de ümit verir bir kıvamda yarattığını;
bunu, Kendisinin delillerinden biri olarak kıldığını beyan ediyor. Rûm-24/405
ŞİRK DIŞINDA HER ŞEYİ DİLEDİĞİ KİMSE
İÇİN BAĞIŞLAR ALLAH
Allah-ü Teâlâ: “Muhakkak ki Allah,
kendisine şirk (ortak) koşulmasını bağışlamaz, bunun dışındaki günâhları ise, dilediği
kimse için bağışlar” buyuruyor. Nisâ-116/96
ŞİRK EN BÜYÜK GÜNAHTIR, ONDA ISRAR
EDEN DE CEHENNEMLİKTİR
Öyle anût kefereler vardır ki, en
büyük günah olan şirkte (Allah’a ortak koşmakta) ısrar ederler. Onlara da
Allah, cehennemde: 1-Kızgın ateş ve kaynar su; 2-Serinliği ve faydası olmayan
simsiyah bir duman tabakası altı hazırlamıştır. (Ne edelim? Kendileri ettiler, kendileri
buldular, dünyada iken hiç nasihat dinlemezlerdi.) Vâkıa-42,46/534
ŞİRK İÇİNDE ÖLMEYE ADAY BAY VE
BAYANLAR, SİZE KÖTÜ HABERİM VAR!
Ey şirk içinde Allah’dan başka
fânilere Allah’ın güç ve kudretini taksim etmiş nâdanlar! Allah-ü Teâlâ ferman
ediyor ki: “İçinizden kim bu şirk koşma zulmünü işlerse, bilsin ki, ona pek
büyük bir azap taddıracağız!” Furkan-19/360
ŞİRK KOŞAN, HAKK’TAN ÇOK UZAĞA
SAPMIŞ OLUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim de
şirk koşarsa (Allah’a ait bir işi başkasına nisbet eder ve tövbe etmeden bu
şekilde ölürse), Hakk’tan çok uzaklaşmış olur.” (Savrularak kendi tatlı canını
cehenneme atmış olur.) Nisâ-116/96
ŞİRK KOŞMAK İÇİN FERMAN MI VAR
ALLAH’DAN?
Ey Allah’a şirk koşanlar! Allah, -hâşâ-
Kendine ortak edindiğini bir fermanla size bildirdi de ondan dolayı mı Allah’a
ortaklar koşuyorsunuz? Rûm-35/407
ŞİRK KOŞMAYIN!
Rızkınızın Allah`tan geldiğini bilip
dururken, sebepleri, rızkın gelişinde Allah`a ortaklar koşarak şirke girmeyin! Bakara-22/3
ŞİRK, AF EDİLMEYECEK OLAN TEK
GÜNAHDIR
Şüphesiz ki Allah, kendisine ortak
koşulmasını affetmez; bunun dışındaki tüm günâhları, kendi lütfundan dilediği
kimse için bağışlar! (Bağışlanmayan şirk, şirk ile ölen kimse içindir. Yoksa
hayatının bir bölümünde şirk koşmuş, sonra tövbe etmiş imana gelmiş kimse için
değildir.) Nisâ-48/85
ŞİRK, ALLAH’A ORTAK KOŞMAK, BÜTÜN
KAZANÇLARI SIFIRLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte bu
yol (Peygamberlerin yolu), hidayet yoludur ki Allah, dilediğini o yola iletir.
Eğer onlar, Allah’a ortak koşsalardı, bütün kazançları heder olmuş gitmişti.” En’âm-88/137
ŞİRK, EN BÜYÜK GÜNAHDIR
Kim Allah’a ortak (şirk) koşarsa,
müthiş bir iftira etmiş ve günâhın en büyüğünü işlemiş olur. Nisâ-48/85
ŞİRKE KADAR GÖTÜREN BİR DENGESİZLİK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Tuttular, Allah’a
birtakım şerikler yakıştırdılar.” (Şöyle anladım: Meselâ zeki bir insanın, oğlu
veya kızı için, ‘onun zekâsı benden geçme!’ hezeyânı, Allah’a ait bir yaratma
işini, nefsine mal etmek olduğundan şirktir.) “Halbuki Allah, onların yakıştırdıkları
her türlü ortaktan münezzehtir!” (Yani insan, söylediğine ve yaptığına âzâmi
derecede dikkat etmeli, haddini bilmeli, her şeyin sahibinin Allah olduğunu,
bize sadece ve sadece emâneten verildiğini unutmamalı! IQ sü yüksek olma ile
zeki ana babanın çocuğu olma arasında pozitif bağ olabilir. Bu zekanın o
ebeveynden geçmesi anlamına gelmez. İmtihan ediliyoruz, ana babadandır diyenler
kaybeder, Allah’dandır diyenler kazanır. Sebepler imtihan için birer
perdedirler.) A’râf-190/174
ŞİRKE KADAR GÖTÜREN EVLAT SEVGİSİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Fakat
(Âdem ve Havva’nın neslinden öyleleri de var ki, Allah) kendilerine kusursuz
bir çocuk verince, annesi de babası da ölçüyü kaçırıp verdiği çocuk sebebiyle
şirke bulaştılar.” (Şöyle anladım: Çocuklarındaki kabiliyetleri bizzat kendi
nefislerine nisbet ederek veya esbâba nisbet ederek şirke girdiler.) A’râf-190/174
ŞUARA SURESİ
26. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 227 âyettir. Şuarâ-0/366
ŞUAYB AS DA DUYARSIZ MEDYEN HALKINA SON
SÖYLEYECEKLERİNİ SÖYLEDİ ARTIK
Şuayb: “Ey halkım! Akrabalarım sizin
nazarınızda, demek Allah-ü Teâlâ’dan daha mı kıymetli ki siz, O’nun
buyruklarını arkanıza atıverdiniz. Ama unutmayın ki Rabbim, yaptığınız bütün
şeyleri, ihâta etmekte ve bilmektedir. Ey halkım! Siz vargücünüzle elinizden
geleni yapın, ben de vazifemi yapıyorum. Zelil ve perişan eden azâbın kime
geleceğini ve asıl yalancının kim olduğunu yakında bilip öğreneceksiniz!
Gelecek azabı gözleyip bekleyin, doğrusu sizinle beraber ben de gözleyip
bekliyorum.” (Şuayb as, nâtık bir Nebi idi.) Hûd-92,93/231
ŞUAYB AS HELAK OLAN KAVMİ HAKKINDA
NELER DEDİ?
Şuayb as, artık onlardan (Medyen
ahâlisi ile Ashab-ı Eyke’den) yüz çevirdi ve şöyle dedi: “Zavallı halkım! Yemin
olsun ki size Rabbimin gönderdikleri buyruklarını, tebliğ ettim ve size nasihat
ettim. Artık böyle kâfir ve nankör bir toplum için ne diye üzülüp kendimi harab
edeyim!” A’râf-93/161
ŞUAYB AS KAVİMLERİNE NELER DEDİ?
Şuayb as, peygamber olarak
gönderildiği Medyen ve Eyke ahâlilerine şöyle hitab etti: “Ey kavmim! Yalnız
Allah’a ibâdet edin! Çünki sizin için O’ndan başka tanrı yoktur. Size
Rabbinizden apaçık bir mu’cize gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanlara
(eşyalarını) mallarını eksik vermeyin ve ıslah edildikten sonra yeryüzünde
fesat çıkartmayın! Mü’minlerseniz, böyle yapmanız, sizin için daha hayırlıdır. Hem
öyle tehditler savurarak, yol başlarını tutup iman edenleri, Allah’ın yolundan
çevirmeyin! Bu yolun eğri büğrü olduğuna dair şüpheler verip halkı yanıltmayın!
Hatırlayın ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. (Buna şükredeceğiniz yerde
nankörlükte bulunuyorsunuz ama) bakın sizden önce fesat çıkaranların âkıbeti
nasıl oldu? İçinizden iman edenler, inanmayanlar karşısında Allah aramızda
hükmünü verinceye kadar (onları helâk edinceye kadar) sabretsin! Çünki O, hüküm
verenlerin en hayırlısıdır!” A’râf-85,87/160
ŞUAYB AS KAVMİNİN TEHDİDİNE MEYDAN
OKUDU
Şuayb as kavminin tehdidi karşısında
şöyle dedi: “Allah, bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin inancınıza
dönersek, o takdirde Allah’a karşı yalan iftira etmiş oluruz! (Dolayısı ile
kesinlikle mümkün değil!) Rabbimizin ilmi her şeyi kapsar (bizim hâlimize
nigâhbândır). Biz yalnız Allah’a dayanırız. Rabbimiz! Bizimle şu halkımız
arasında Hak olan hükmünü ver! Sen elbette hüküm verenlerin en hayırlısısın
(hükmünün önüne kimse geçemez)!” A’râf-89/161
ŞUAYB AS MEDYEN HALKINA NE GİBİ
NASİHATLARDA BULUNMUŞTU?
Şuayb as halkına nasihat olarak dedi
ki: “Ey kavmim! Ölçü ve tartıyı dengi dengine tam tutun, halkın hakkını yemeyin
ve yeryüzünde ifsâd edici kimseler olarak bozgunculuk yapmayın! Eğer mü’min
iseniz, Alah’ın helâlinden bıraktığı kâr, sizin için daha hayırlıdır. Ben size
öğüt veriyorum, yoksa fesadınıza mani olacak bir muhâfız değilim. Vazifem
sadece tebliğden ibarettir.” Hûd-85,86/230
ŞUAYB AS, MEDYEN HALKINA PEYGAMBER
OLARAK GÖNDERİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Medyen
halkına da kardeşleri (kavimdaşı) Şuayb’ı peygamber olarak gönderdik.” Şuayb,
onlara dedi ki: “Ey benim halkım! Yalnız Allah’a kulluk edin; Ahiret gününe
umut bağlayın ve yeryüzünde fesat çıkararak düzeni bozmayın!” Ankebût-36/399
ŞUAYB AS, MEDYEN KÜSTAHLARINA
CEVABEN DEDİ Kİ
Şuayb as, alaycı, küstah
Medyenlilere cevâben dedi ki: “Ey halkım! Ya Ben, Rabbimden gelen açık delile dayanıyorsam
ve O, kendi katından Bana güzel bir nasip lütfetmişse? O’na nankörlük etmem
doğru olur mu? Hem Ben, sizi birtakım şeylerden men ederken kendim, onları
işlemek istemiyorum ki! İstediğim tek şey, gücüm yettiğince ortalığı
düzeltmektir. Muvaffak olmam sadece Allah’ın yardımı ile olur. Onun için Ben,
yalnız O’na dayanıyorum, O’na yöneliyorum. Ey halkım! Bana muhâlif olmanız, sakın
sizi Nûh halkının, yahut Hûd halkının, veyahut Semûd halkının başına gelen
felâketler gibi bir musibete uğratmasın! Lût kavmi, sizden uzak değildir. O
halde Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra O’na tövbe edin! Şüphesiz Rabbim, Rahimdir,
Vedûd’dur.” Hûd-88/230 ; 89,90/231
ŞUAYB PEYGAMBER ALEYHİSSELAM
Bugünkü Mısır, İsrail, Ürdün
toprakları içinde bulunan yerde yaşayan Medyen (ki adını Hz. İbrahim’in oğlu
Medyen’den almıştır) ve Eyke ahâlilerine peygamber olarak gönderilmiştir. Gayet
derecede hatip birisiydi. Bu hususiyetinden dolayı kendisine, “peygamberlerin
hatibi” ünvanı verilmiştir. İsmi süryânice “Beyrut” ile aynı mânâdadır. Medyen
ve Eyke ahâlilerinin ölçü ve tartıda yaptıkları hile ve benzeri
ahlâksızlıklarından dolayı kavimlerine beddua etmiş ve Medyen ahâlisi, şiddetli
bir sarsıntı ile; Ashab-ı Eyke de ateş yağdıran bir bulut ile helâk
edilmişlerdir. Hz. Şuayb as aynı zamanda Hz. Musa as’ın kayınpederi de olur. A’râf-85/160
ŞUAYB, YA DİNİNDEN DÖNERSİN YA DA
ÜLKEMİZDEN ÇIKARIRIZ!
Medyen halkının kibirli ileri
gelenleri: “Bak Şuayb! Yeminle söylüyoruz, ya tekrar dinimize dönersiniz, ya da
Seni ve sana inanan taraftarlarını ülkemizden çıkarırız.” Dediler. Şuayb as da:
“ya istemezsek ne olacakmış?” dedi. A’râf-88/161
ŞURA SURESİ
42. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 53 âyettir. Hâ Mîm ile başlayan üçüncü Sûredir. Birinci ve ikinci
âyetleri Hurûf-u Mukattaa olan tek sûredir. Şûrâ-0/482
ŞUURSUZ OLANLAR DA KİMLER OLA Kİ?
Münâfıklar, akıllarınca Allah’ı ve
iman edenleri aldatmaya çalışırlar. Allah’ı aldatmaları söz konusu olamayacağı
için, aslında kendi nefislerini aldatırlar. Bu aldanmışlıklarını akılcağızları
kavrayamadığı için, âkıbetlerinin fecâatini idrak edemezler. İşte bu
idraksizliğe “şuursuzluk” denir. Yani şuursuzluk, gafletle gelen bir spastik
özürlülüktür. Bakara-9/2
ŞÜKREDELİM, HEP ŞÜKREDELİM, NE KADAR
ŞÜKRETSEK YİNE AZDIR
Allah-ü Teâlâ’ya ne kadar şükretsek
yine azdır! Zira:1-Bize Zikri (Kur’an’ı) göndermiştir ki, Onunla Allah’a giden
yolumuzu buluyoruz. 2-Bir Peygamber göndermiştir ki, O kutlu Elçi, Allah’ın
nurlar saçan, yollar açan Âyetlerini okuyor da iman edip salih amel
işleyenleri, küfür karanlıklarından iman aydınlıklarına çıkarsın! 3-Kim iman
edip salih amel işlerse, onu altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi
kalacakları cennetlere koyacağını vadediyor. Allah, gerçekten bu akıllı, iman
ve salih amel sahibi kişiye ne de güzel rızık ihsan etmiştir! Talâk-11/558
ŞÜKREDEN KENDİ LEHİNE, NANKÖRLÜK
EDEN DE KENDİ ALEYHİNE ETMİŞ OLUR
Süleyman as, bu kadar nimetlere
mazhar olunca: “Bu Rabbimin lütuflarındandır. Rabbim, şükredenlerden mi, yoksa
nankörlük edenlerden mi diye beni sınamaktadır. Şükreden kendi lehine şükreder,
nankörlük eden de bilmelidir ki Rabbimin onun şükrüne hiç ihtiyacı yoktur. Rabbim
Kerîm’dir!” dedi. Neml-40/379
ŞÜKREDEN ŞAKİR OLMAK DA KÜFREDEN
KAFİR OLMAK DA ELİNDE, SERBESTSİN BU DÜNYADA!
Allah-ü Teâlâ insana, onu imtihan
etmek için göz ve kulak vermiş, Peygamberleri ile doğru yolu göstermiş, sonra
da ‘gördüklerin ve duydukların ile bir değerlendirme yap’ diye onu imtihan
dünyasında serbest bırakmış! İşte bu imtihan meydanında insanoğlu, duydukları
ve gördükleri ile ya Rabbini bulur ve kazanır veya bulamaz da kaybeder! Gören,
fakat duymayan görmesi ile; duyan, fakat görmeyen işitmesi ile imtihan olur.
Görmeyen, aynı zamanda duymayan ise imtihandan muaf tutulur. İşte hayatın enine
boyuna bütün çerçevesi bundan ibarettir. İnsan-3/577
ŞÜKREDENİ ALLAH NİYE CEZALANDIRSIN
Kİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz
şükredip iman ettikten sonra Allah, ne diye sizi cezalandırsın ki? Gerçekten
Allah, şükredenlerin mükâfatlarını bol bol verendir ve her şeyi hakkıyla
bilendir.” Nisâ-147/100
ŞÜKREDENLER MÜKAFATLANDIRILACAKLARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz,
şükredenleri elbette mükâfatlandıracağız!” Âl-i İmrân-145/67
ŞÜKREDİN, NANKÖRLÜK ETMEYİN!
Allah-ü Teâlâ: “Beni anın ki, Ben de
sizi anayım, Bana şükredin ve sakın nankörlük etmeyin!” buyurmaktadır. Bakara-152/22
ŞÜKÜR İLE İBADET, BİRBİRİNDEN
AYRILMAYAN İKİ PARÇALI BİR BÜTÜNDÜR!
Allah-ü Teâlâ: “Eğer Allah’a ibadet
eden kimselerseniz, O’na şükrediniz (şükretmeniz gerekir)!” buyuruyor. Bakara-172/25
ŞÜKÜR NİMETİN ARTMASINA SEBEPTİR
Allah cc buyuruyor: “Eğer
şükrederseniz, muhakkak size nimetimi artırırım, yok eğer nankörlük ederseniz, bilesiniz
ki azabım pek şiddetlidir!” İbrahim-7/255
ŞÜPHE YOKTUR
Kur`an-ı Kerim`in Allah`tan
indirilmiş bir kitap olduğunda şüphe olmadığı bildiriliyor. Bakara-2/2
ŞÜPHECİDİR ŞU İNSAN, NE HİKMETSE
Allah, ilk insanı (Adem’i) çamurdan
yarattı. Onun çocukları olan bizleri de hâlâ çamurdan yaratmaktadır. Şöyle ki:
Sperm ile yumurta, yediğimiz gıdalardan; gıdalar, nebatî maddelerden; onlar da
süzme çamurdan yaratılmıştır. Şimdi bu gerçek ortadayken beşer, şaşarak bir de
kalkmış, bu yaratılıştan şüphe ediyor. (Şüphe etmek, ilmin gelişmesi içindir,
yoksa sübut bulmuş bir şeyde şüphe edilmez!) Yani olacak şey değil! Akıl
tutulması mı nedir, bilmiyorum. En’âm-2/127
ŞÜPHECİLİK AYNI ZAMANDA İNKARCILIĞIN
DA SEBEBİDİR
Öyle kavimler geldiler ki
peygamberlerine: “Çünki biz, yaptığınız davetin mâhiyetinden derin bir şüphe
içerisindeyiz!” dediler de inkâr ettiler. Halbuki, sâlim bir akılla biraz
düşünselerdi, hakikatı kavramış olurlardı. İbrahim-9/255
ŞÜPHELİ İMAN GEÇERLİ DEĞİLDİR,
KURTULUŞA MEDAR OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde: “Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah’ı ve Resûlünü tasdik
ederler, sonra şüpheye düşmezler...” buyurmaktadır. Evet, iman şüpheyi
kaldırmaz! İmanda kesin inanma ve tasdik vardır. Hucürat-15/516
Yorumlar
Yorum Gönder