KUR’AN-I KERİM KONULARI: (S) İLE
BAŞLAYANLAR
SA’Y
Kim Hac veya Umre niyeti ile
Ka’be’yi ziyaret ederse, her biri için yaptığı tavaftan sonra sa’y etmesinde
üzerine bir günah yoktur, yani sa’y etmesi gerekir! Bakara-158/23
SABAH AKŞAM, 24 SAAT ALLAH’IN RIZASINA
KİLİTLENENLERLE BERABER OL!
Allah-ü Teâlâ’nın Cemâline kavuşmayı
arzu ediyorsan, sabah akşam, yani 24 saat Allah’ın rızâsına kilitlenmen lâzım.
Acaba Allah’ın rızası nerededir diye günün tamamında sabırla bir detektif gibi
rızâ aramalısın! Kehf-28/296
SABAH AKŞAM, YANİ TAM GÜN ALLAH’I
TESBİH ETMEK (NAMAZ KILMAK) FARZDIR
İnsanın temel yaratılış amacı,
tanıdığı Allah’ı sabah akşam (yani tam gün) tesbih etmek, yani O’nun için namaz
kılmak, O’nu tefekkür etmek, O’nu anmak ve O’na duâ duâ yalvarmaktır. Gerisi
hayatta kalabilmek için yaşamına vâbeste tâli vazifeleridir. Fetih-9/510
SABAH ERKEN DAVRANMAK MUVAFFAK OLMAK
İÇİN BİR KURALDIR
Allah-ü Teâlâ düşmana baskın yapmak
üzere sabah erken davranan mücâhitlere yemin ederek diyor ki: “Gerçekten insan,
Rabbisine karşı çok nankördür!” Buradan sabah erken davrananın muvaffak
olacağını anlayabiliriz! Âdiyât-2,6/599
SABAH NAMAZI ŞAHİTLİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gündüzün
güneşin döndüğü (öğle ve ikindi vakitlerinde), gecenin kararmasına kadar (gün
batımında akşam, iyice kararınca da yatsı) namazlarını kıl! Bir de (hâsseten)
sabah namazını kıl! Zira sabah namazı (gece ve gündüz melekleri tarafından)
şâhit olunan bir namazdır.” İsrâ-78/289
SABAH VE AKŞAM NAMAZLARINDAN SONRA
OKUNAN, LA YESTEVİ, AŞRI ŞERİFİ BU AYETTEN
Sabah ve akşam namazlarından sonra
okunan ve “Lâ Yestevî Ashab-ün Nâri ve Ashab-ül Cenneh” ile başlayan Aşr-ı
Şerif, bu âyetten itibaren okunmaktadır. Haşir-20/547
SABAH, ÖĞLE VE İKİNDİ NAMAZLARINI,
GÜNDÜZ NAMAZLARINI KIL!
Allah-ü Teâlâ, müşriklerin
şarlatanlıklarına karşı Efendimize sabırlı olmasını tavsiye ederek şöyle diyor:
“(Habibim Ya Muhammed!) O halde onların (müşriklerin) söylediklerine karşı
sabret! Gerek güneşin doğuşundan önce, gerekse batışından önce (gündüz) Rabbine
hamd ile O’nu tesbih et! (Sabah, öğle ve ikindi namazlarını kıl!) Kâf-39/519
SABAHIN NEFES ALDIĞI, AĞARMAYA YÜZ
TUTTUĞU VAKTE ALLAH, YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nefes
almaya (ağarmaya yüz tutmaya) başladığı vakit sabaha yemin olsun ki, Kur’an çok
şerefli bir Elçinin (Cebrailin, vahiyden ibaret) sözüdür!” Tekvîr-18,19/585
SABIKUN Kİ, MAHŞER MEYDANINDA
TOPLANANLARIN HEPSİNDEN HAYIRLILARI BUNLARDIR
Kıyamet Günü Mahşer Meydanı’nda
toplanmış olan üç zümreden birisi, Sâbıkûn (Hayra hizmette birbirleriyle
yarışıp önde gidenler) dir ki bunlar, (Peygamberler dışında) Mahşer Meydanı’nda
toplanan insanların en talihli, en hayırlı ve Allah’a en yakın olanlarıdır. Vâkıa-10/533
SABIR OLMADAN OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ: “Rabbin için (O’nun
yolunda) sabret!” buyurmaktadır. Buradan anlaşılıyor ki, Allah yolunda
olanların başına çok gaileler gelecek! Bunu bilerek önceden hazırlıklı olmak
gerekir. Bir eli yağda bir eli balda cennete gidiş yok! Cennet çok pahalı! Müddessir-7/574
SABIR PEYGAMBERANE BİR DAVRANIŞTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Senden önce nice peygamberler de yalanlanmıştı. Fakat
yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı onlar, sabrettiler. Nihayet
onlara yardımımız gelip yetişti. Allah’ın yardım vaadini değiştirecek hiçbir
kuvvet yoktur. Nitekim O Resûllerin kıssalarından bazı bölümler, Sana da geldi.”
En’âm-34/130
SABIR, DAYANIKLI OLMAK VE GEVŞEKLİĞE
DÜŞMEMEK, EMR-İ HAKTIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sabret,
çünki Allah’ın va’di haktır. Öyle ise Allah’ın va’dine inanmayanlar, seni
dayanıksız bulmasın ve seni gevşekliğe düşürmesinler!” O halde sabredeceğiz, dayanıklı
olacağız ve gevşemeyeceğiz! Rûm-60/409
SABIRDA DÜŞMANLARINIZA ÜSTÜN GELİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler, Sabredin! Sabır yarışında (düşmanlarınıza) üstün gelin! Hem her ân
cihâda hazırlıklı ve uyanık olun! Allah’a karşı gel-mekten sakının ki, kurtuluşa
eresiniz!” Âl-i İmrân-200/75
SABIRLILARI ALLAH SEVER!
Allah, sabredenleri sever! Âl-i
İmrân-146/67
SABİİLER
Sabiîler şayet Allah`a ve Ahiret
Günü`ne iman eder ve salih amel işlerlerse hiç korkmasınlar ve üzülmesinler, kurtulurlar.
Bakara-62/9
SABİİLERİN, HIRİSTİYANLARIN VE YAHUDİLERİN
KURTULUŞU MÜMKÜN MÜ?
Evet, ama şöyle: O iman etmiş
gözükenler (münâfıklar), Yahudiler, Sabiiler ve Hıristiyanlardan kim, Allah’a
ve Ahiret Gününe iman edip salih amel işlerse, artık onlara hiçbir korku yoktur
ve onlar aslâ mahzun olmazlar. Mâide-69/118
SABİKUN ZÜMRESİNİN ÇOĞU ÖNCEKİ
ÜMMETLERDEN, AZI SONRAKİ ÜMMETLERDENDİR
Hayırda hizmette birbirleriyle
yarışan ve Sâbikûn ünvanını kazanan en hayırlılarının çoğu, önceki ümmetlerden;
birazı da sonraki ümmetlerdendir. (Demek ki, kemiyet arttıkça keyfiyet
azalıyor.) Vâkıa-13,14/533
SABİT SÖZLE SEBAT KAZANMAK
“Allah cc iman edenleri, dünya
hayatında da, Ahirette de o sâbit söz (Kelime-i şehâdet) üzerinde sağlam bir
şekilde tutar da ayağı kaymaz.” İbrahim-27/258
SABREDENLER, HİDAYETE ERERLER, MAĞFİRET
VE RAHMETE MAZHAR OLURLAR
Rableri tarafından hidâyete
erdirilip mağfiret ve rahmete mazhar olanlar, o sabredenlerin tâ kendileridir. Bakara-157/23
SABREDENLERE MÜKAFATLARI SINIRSIZ
OLARAK, TARTIYA KONMAYARAK VERİLİR
Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i
Kerimesi’nde, Hak yolda karşılaştıkları sıkıntılara sabredenlere mükâfatlarını,
sınırsız bir şekilde vereceğini müjdelemektedir. (Bir hadis-i Şerif’te de
Efendimiz şöyle buyurur: “Allah-ü Teâlâ, kıyamet gününde terazileri koyar. Önce
namaz kılanlar getirilir ve ücretleri tartılarak noksansız bir şekilde
kendilerine verilir. Ardından zekat verenler getirilir, onların da ücretleri
tartılarak noksansız bir şekilde kendilerine verilir. Nihayet Hak yolda belâya
düçar olmuş olanlar getirilir ve bunlar için terazi de konmaz, divan da
kurulmaz, defterler de açılmaz! Bunlara ücretleri, sağanak yağmurları gibi
sınırsız ödenir.) Zümer-10/458
SABREDENLERİ MÜJDELE
Allah-ü Teâlâ: “Sen sabredenleri
müjdele!” buyuruyor. Bakara-155/23
SABREDENLERLE BERABERDİR ALLAH
Allah-ü Teâlâ: “Muhakkak ki Allah,
sabredenlerle beraberdir!” buyuruyor. Bakara-153/22
SABRET EY RESULÜM, ÇÜNKİ ALLAH’IN
VA’Dİ HAKTIR
Kalbi mühürlenmiş, ne söylesen
dinlemeyen, duvar gibi insanlar karşısında sıkıntı duyan Efendimize Yüce Allah:
“Sabret Sen Ey Resûlüm! Çünki Allah’ın va’di Haktır. Sakın ona inanmayanlar, Seni
gevşekliğe düşürmesin!” buyuruyor. Rûm-60/409
SABRET MÜŞRİKLERİN EZİYETLERİNE EY
RESULÜM, HEM DE GÜZEL BİR SABIRLA SABRET!
Allah- ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed! Müşriklerin eziyetlerine karşı) Sen güzel bir sabırla sabret!
(Çünki tepelerine azâbın inmesi yaklaştı.) Doğrusu onlar, o azâbı (akıllarınca
gerçekleşmesini) uzak görüyorlar. Halbuki Biz, onu (n gerçekleşeceğini
bildiğimiz için) yakın görüyoruz.” Meâric-5,7/567
SABRET VE MAHZUN DA OLMA, HEM TELAŞA
GEREK YOK, GÖNLÜNÜ SERİN TUT!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
Sevgili Resûlüm!) Kafirlerin Senden yüz çevirmelerinden dolayı mahzûn olma, sabret,
hile ve dolapları karşısında telâşa kapılma, darlanma, sıkıntıya düşme! Çünki
Allah, günâhlarından sakınanlar ve güzel davrananlarla beraberdir.” Nahl-127,128/280
SABRET!
Sabret! Zira Allah, iyi
davrananların mükâfâtını zayi etmez! Hûd-115/233
SABRETMEYENLERİN, NAMAZ
KILMAYANLARIN NESİ EKSİKTİR ACABA?
Allah-ü Teâlâ, bizlere sabrederek ve
namaz kılarak Kendisi!nden yardım dilememizi salık verirken, sabretmeyenlerin
ve namaz kılmayanların “Allah’a gönülden bağlılıklarının eksik olduğunu”
belirtiyor. Bakara-45/6
SABRETSELERDİ, KENDİLERİ İÇİN ELBETTE
HAYIRLI OLURDU
Resûlüllah sav Efendimizi kaba saba
seslerle evinin dışından seslenerek rahatsız etmeseler ve sabretselerdi, elbette
kendileri için hayırlı olurdu. (Bugün için Ravzayı Mutahhara civarında korna
çalmasalar elbette kendileri için hayırlı olur.) Bununla beraber Allah,
Ğafûr’dur, Rahîm’dir. Hucürat-5/515
SABRI TAVSİYE ETMEK VE EN EVVEL
KENDİSİNİN SABIRLI OLMASI ALLAH EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ, her bir insanın
hüsrâna uğrayacağını, ancak iman edip salih ameller işleyenlerin, Hakk’ı ve
sabr’ı tavsiye edenlerin bu hüsrâna uğramaktan kurtulacaklarını haber
vermektedir. (Kişinin sabrı tavsiye ederken; kendisinin de, “yapmadıklarınızı
niçin söylüyorsunuz?” Fehvasınca, sabırlı olması lâzım gelmektedir.) Asr-2,3/601
SAÇLARIN AĞARMASI İLE ÇEKİLEN
ÇİLELER ARASINDA DOĞRU BİR ORANTI VARDIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnkâr
ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviren (dehşetli) bir günden
kendinizi nasıl koruyacaksınız?” Azabın dehşeti, çocuk yaşta birinin saçlarını
beyaza çevirdiğine göre, çekilen çilelerin, saçın ağarmasına etkisi olduğuna delildir.
Müzzemmil-17/573
SAÇMA SAPAN İSTEKLER ÖNE SÜREREK
ZIRVALADILAR!
Müşrikler peygamberlik makâmını, malı
mülkü olmayan bir yetime (Efendimize sav) lâyık görmeyerek, kendi aralarında
şöyle saçmalıyorlardı: “Sahi gerçekten peygamber ise, O’na bir hazine
indirilmeli veya beraberinde bir melek gelmeli değil miydi? Peygamber dediğin
şöyle kerli ferli, zengin, ne bileyim meleklerle düşüp kalkan birisi olur! Vs.”
Hûd-12/221
SAD SURESİ
38. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur.
88 âyettir. Sâd, Hurûf-u Mukattaa’dan tek harfli bir Harf-i Mukattaa’dır ve
müstakil bir âyet değildir. Zaten tek harfli olarak Hurûf-u Mukattaa’dan âyet
olan hiçbir âyet bulunmamaktadır. Mânâsını Allah bilir. Sâd-0/452
SAD
Bu şanlı, şerefli Kur’ân’a yemin
olsun ki, O Haktır. (Ama) hayır! İnkâr edenler, (Kur’ân’da eksik bir yer
olduğundan değil) bilâkis kibir ve gurur heykeli olduklarından Allah’a ve
Resûlüne karşı muhalefet içinde olduklarından inkâr ediyorlar. Sâd-1,2/452
SADAKA BİR KISIM GÜNAHLARA
KEFFARETTİR
Açık veya gizli olarak verdiğiniz
sadaka (Kul hakkı olmayan) bir kısım günahlarınıza keffarettir! Bakara-271/45
SADAKA VER, KARZ-I HASENDE BULUN, HEM
MALIN ARTSIN, HEM DE CENNETİ KAP!
Muhakkak ki, sadaka veren erkeklerle
sadaka veren kadınlar ve Allah’a (karz-ı hasen) güzel bir ödünç verenler var
ya, onlara verdiklerinin karşılığı artırılacak, ayrıca değerli bir mükâfat da
verilecektir. (Bu değerli mükâfat, cennet olabilir, Cemal’üllah olabilir.
Allah-ü A’lem!) Hadîd-18/538
SADAKA VEREN ZENGİN YA DA FAKİR
MÜ’MİNLERİ ALAYA ALANLAR VAR YA, VAY HALLERİNE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Mü’minlerden durumu müsâit olanlardan (zekat üzeri bağışta bulunanlar) ile
(fakirlikleri sebebiyle) çalışıp didinerek kazandıklarından az bağışta
bulunanları dillerine dolayıp alaya alan münâfıklar var ya, işte Allah, asıl
onlarla alay etmiştir (onları maskara etmiştir) ve onlara gayet acı bir azap
vardır!” Tövbe-79/198
SADAKALAR BOŞA ÇIKAR MI?
Evet, çok dikkat etmek lazımdır, zira
verdiğin sadakanın ardından minnet edersen, alan fakiri incitirsen o sadaka
boşa gitmiştir. Bu boşa gitme durumu, tıpkı malını insanların görmesi için
tasaddukta bulunan veya Allah ve Ahiret gününe iman etmeyen kişinin amelinin
boşa gitmesine benzer. Bakara-264/43
SADAKALLAHÜ DE SEN!
Sen “sadakallahü, Allah doğru
söyledi” de! Haydi Hanif (Hakka yönelmiş) olan İbrahim’in dinine tabi olun! Hem
O (puta tapan sizin gibi) müşriklerden değildi. Âl-i İmrân-95/61
SADAKALLAH-ÜL AZİM’DEN SONRA OKUNAN
AYET
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “İzzet
sahibi olan Senin Rabbin, onların vasıflandırmakta oldukları bütün bâtıl
iddialarından münezzehdir. Selâm peygamberler üzerine olsun! Hamd, Alemlerin
Rabbi Allah’a mahsustur.” (Bu Âyet-i Kerime, Kur’an okunduktan sonra “SadakAllah-ül
Azîm” dedikten sonra örfen okunur.) Sâffât-180,182/451
SADAKAYI AÇIK MI, GİZLİ Mİ VERELİM?
Açık bir şekilde verilen sadaka (yani
genelde zekat, diğer sadaka da olabilir) ne güzel! Çünki başkalarını teşvik
ediyor. Gizli verilen sadaka (zekat ve ötesi) daha da güzel! Çünki riyadan (gösterişten)
uzak ve alanın onuru da rencide edilmemiş oluyor. (Not: Zekatın açıktan,
sadakanın gizli verilmesi daha makbuldür denilmiş.) Bakara-271/45
SAF SAF DİZİLENLERE YEMİN EDİYOR
ALLAH-Ü TEALA
Allah-ü Teâlâ bir şeye yemin etti mi
o çok kıymettârdır, demektir. Allah-ü Teâlâ, kendi rızâsını kazanmak için saf
saf olan Meleklere, Mü’minlere, Mücâhitlere, Alimlere, başkalarını koordine
ederek İslâm hizmetine sevk edenlere, İslâm’a zarar vermek isteyenlere
haykırarak onları bu zararlarından men’ edenlere vs.yemin ediyor. Sâffât-1,2/445
SAFA İLE MERVE
Safa ile Merve, Allah’ın belirlediği
şeâirdendir, nişânelerdendir. Bakara-158/23
SAFA TEPESİNİN ALTIN OLMASINI
İSTEDİLER
Müşrikler, Safâ tepesinin mu’cize
olarak altın olmasını istediler. Allah da, “istersen altın yaparım, fakat iman
etmezlerse hiç görülmedik azap gönderirim” deyince Efendimiz sav, kavminin
helâk olması endişesiyle Safâ tepesinin altın olmasını istememiş. Aslında Safâ
tepesinin altın olmasından daha hârika şeylerin, hayatın içinde olduğunu hatırlatmak
üzere bu Âyet-i Kerime indirilmiştir. El hak, Yer’in toprak olması, atmosferdeki
hava dengesi, yağmurun yağdırılması, gece ve gündüzün peş peşe gelmesi,
mevsimler, insanlık için altından daha kıymetlidir. Bakara-164/24
SAFF SURESİ
61. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 14 âyettir. Saff-0/550
SAFFAT SURESİ
37. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 182 âyettir. Sâffât-0/445
SAĞIR OLARAK HAŞREDİLMEK
Allah, (isyânkârlıkları yüzünden)
dalâlete (sapıklığa) attığı kimseleri kıyamet günü sağır olarak haşredeceğini
söylüyor. İsrâ-97/291
SAĞIRDIR ONLAR
Kimler ki, Hakikat-ı Kur`aniye`yi
duymak istemez ve kulaklarını tıkarlar, işte onlar, sağırların tâ
kendileridirler. Bakara-18/3
SAĞIRIN MANEVİSİ DE DUYMAZ!
Resûlüllah sav, Allah’dan aldığı
vahiyle inanmayanları uyarıyor, âkıbetleri hakkında onları korkutuyordu. Ama
adamlar, bu çağrılardan hiç etkilenmiyorlardı. Belli ki, işiten
sağırlardandılar, uyarıldıkları halde bu çağrıyı duymaz oluyorlardı. Enbiyâ-45/325
SAĞIRLARA HAKKI İŞİTTİREMEZSİN!
ÇÜNKİ ONLARIN ÖLÜLERDEN FARKI YOKTUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Şunu bil ki Sen, ölülere sesini duyuramazsın! Arkasını dönüp
giden (duymak istemeyen) sağırlara da Hakk da’vetini işittiremezsin! (Çünki duysalar
da onlar, ölüler gibidirler, sağır, müteharrik cenazelerdir.)” Rûm-52/409
SAĞIRLIK KALBLERİNE KADAR İNMİŞSE NE
SÖYLESEN İŞİTTİREMEZSİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan
Seni dinleyenler de vardır. Fakat Hakkı anlamayan o sağırlara, üstelik akılları
da ermiyorsa, Sen mi işittireceksin? (Mümkün değil!)” Yûnus-42/212
SAHTE DİN KURUCULARIN İŞİ, ALLAH’IN
MÜHLET VERMESİ OLMASAYDI ÇOKTAN BİTİRİLMİŞTİ
Yüce Allah’ın izin vermediği ve aslâ
hoşlanmadığı bir işi, bir “din vaz’etme”yi ortaya atanların işleri, eğer
Allah’ın cezayı ertelemeye dair hükmü olmasaydı çoktan bitirilmiş olurdu. Ve o
sahte din koyucu zalimlere gayet acı bir azap vardır. Şûrâ-21/484
SAHTE PEYGAMBERDEN DAHA ZALİM KİM
OLABİLİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a
karşı yalan uydurandan veya kendisine birşey vahyolunmadığı halde ‘bana da
vahyolundu; Allah’ın indirdiği âyetler gibi ben de indireceğim’diyenden daha
zalim kim olabilir?” En’âm-93/138
SAİD VE ŞAKİ İSİMLERİ BU AYETTE
GEÇİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün
(Mahşer Günü) gelince, Allah’ın izni olmaksızın hiç kimse konuşamaz. Artık
onlardan kimi Şakî (bedbaht), kimi Saîd (mutlu) olandır.” Hûd-105/232
SAİDLER ,MUTLU OLANLAR İSE
CENNETTEDİRLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Saîdler
(mutlu olanlar) ise cennettedirler. Senin Rabbinin dilemesi hâriç, gökler ve
yer durdukça, orada ebedî kalacaklardır. Kesintisi olmayan bir ihsân içinde
olacaklardır.” Hûd-108/232
SAKAR VAR YA SAKAR, CEHENNEMDEKİ EN
BÜYÜK BELALARDAN BİRİDİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hayır! İş
kâfirlerin bildikleri gibi değil! Ay’a, döndüğü vakit geceye, ağardığı dem
sabaha yemin olsun ki bu Sakar (cehennemdeki en korkunç vâdi), en büyük
belâlardan biridir, beşer için en müthiş bir uyarıdır, ileri veya geri gitmek
durumunda olanlar (haddi aşanlar ile gafiller) için gayet derecede büyük bir
ikazdır!” Müddessir-32,37/575
SAKAR’A ATACAĞIM ONU, SAKAR Kİ, İÇİNE
ATILANDA NE ET BIRAKIR NE DE KEMİK, YER BİTİRİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O, (Kur’an
bir beşer sözüdür) diyeni Ben de Sakar’a atacağım! Sakar nedir bilir misin?
Nereden bileceksin! O, içine atılanda ne et bırakır, ne de kemik! Yer bitirir.
(Cehennemde de ölüm olmadığından, durmadan beden yenilendiğinden) Sakar, adamlarını
bırakmaz, onları yiyip bitirmeye susamıştır! Üzerinde ondokuz (cehennem
bekçisi) vardır.” Müddessir-26,30/575
SAKAR’A DÜŞMÜŞ BİR KERE KEFERE, DAHA
ARTIK ONA ŞEFAATÇİLERİN ŞEFAATİ DE KAR ETMEZ!
Şefaatçilerin şefaatinin,
cehennemdekilere, bâhusus Sakar Vâdisine düşenlere aslâ fayda vermeyeceği ve
haram kılındığı, bu Âyet-i Kerime’de beyan ediliyor. Sakar’a düşenin vay
haline! Müddessir-48/576
SAKAR’A SİZİ SOKAN NEDİR?
SÖYLESENİZE!
Allah-ü Teâlâ haber veriyor:
“Cennetlikler, kendi aralarında cehennemliklerin halinden sorarlar; derken o
mücrimleri görünce (soruyu onlara yönelterek): ‘Sizi Sakar’a (cehennemin en
dehşetli vâdisine) sokan nedir?’ diye sorarlar. Onlar da: ‘Biz, namaz
kılanlardan değildik; yoksulu da doyurmaz, ihtiyaçları ile ilgilenmezdik;
bâtıla dalanlarla birlikte biz de dalardık; Dîn (hesap) Günü’nü yalanlardık; tâ
ölüm bizi yakalayıncaya kadar hep böyleydik!” Müddessir-40,47/575
SAKININ ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN!
ALLAH’IN KESİN EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yemin
olsun ki, sizden öncekilerden kendilerine kitap verilenlere de size de Allah’a
karşı gelmekten sakının diye emrettik. Buna rağmen inkâr ederseniz, bilesiniz
ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah, Ğanî’dir, Hamîd’dir.
(Yani Allah’ın mülkünde pâyidâr olamazsınız!) Nisâ-131/98
SAKININ ÖYLE BİR GÜNDEN Kİ
O gün hiç bir kimse bir başkası
yerine ödeme yapamaz. Kurtuluş fidyesi kabul edilmez. Hem ona şefâat da fayda
vermez. Onlara yardım da edilmez. Bakara-123/18
SAKINMANIN ÜST DÜZEY MERTEBESİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece sakının! O’na
lâyık olduğu ta’zimi gösterin ve siz ancak müslüman olan kimseler olarak can
verin!” Âl-i İmrân-102/62
SAKLAYAMAZSINIZ ALLAH’DAN YAPTIĞINIZ
HER BİR ŞEYİ, ÇÜNKİ O, BİLİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki Allah, göklerin ve yerin gaybını, gizliliklerini bilir. Çünki Allah, ne
yaparsanız yapın, hakkıyla görendir.” Dolayısıyla Allah’dan saklayarak hiçbir
fırıldak çeviremezsiniz! Hucürat-18/516
SAKLI KALMAZ HİÇ BİR ŞEY; VAKTİ
GELİNCE ORTAYA ÇIKAR!
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, hardal tanesi kadar küçük bir şeyi, bir kayanın içine koysan, veya
göklere ya da Yer’in dibine saklasan, onu getirip önüne koyacağını bildiriyor. Lokman-16/411
SALAVAT GETİRMEMİZ PEYGAMBERİMİZE
ALLAH’IN EMRİDİR
Cum’a hutbeleri öncesinde müezzin
tarafından okunan ve hepimizce ezberden bilinen: “Ey iman edenler! Muhakkak ki
Allah ve melekleri, O Nebi üzerine (Hz. Muhammed’e) salât (rahmet ve senâ)
ederler. Siz de O’na salât edin ve tam bir teslimiyetle, içtenlikle O’na selâm
verin!” Ayet-i kerimesi, bu âyette geçmektedir. Ahzâb-56/425
SALDIRANA MİSLİ İLE CEVAP VERMEK
HAKKINDIR FAKAT AFFETMEK DAHA İYİDİR
Allah-ü Teâlâ, bu âyetinde,
kendisine saldırana misliyle cevap verme hakkını verdiğini, sonra yine
saldırıya uğrarsa elbette ona yardım edeceğini beyân buyurmuştur. (Bununla
beraber Al-i İmrân-134. Âyetinde affetmenin daha faziletli olduğunu bildirir.)
Allah Afüvv(çok affedici) ve Ğafûr(çok bağışlayıcı)dır. Hacc-60/338
SALİH AMELLER İŞLEYENLERİN DOSTU
ALLAH’DIR
Ve O Allah, yapmakta oldukları sâlih
ameller sebebiyle onların (İslâm Dini üzere vefat edenlerin) dostudur, yardımcısıdır.
En’âm-127/143
SALİH AS İLE SEMUD ARASINDAKİ
DİYALOG
Sâlih as, kavmi Semud’a: “Ey kavmim!
Niçin iyilikten önce kötülüğün çarçabuk gelmesini istiyorsunuz? Allah’dan af
dileseniz olmaz mı? Mağfiret dilemekle umulur ki size merhamet olunur” dedi.
Semûd da: “Senin ve yanındakilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. Bunun
üzerine Sâlih as da: “Uğursuzluk dediğiniz şey, Allah katında hükme bağlanmış
bir takdirdir. Doğrusu, Allah sizi imtihana tabi tutmuştur” dedi. Neml-46,47/380
SALİH AS, SEMUD HALKINA NELER DEDİ
NELER!
Sâlih as, Semûd kavmi olan halkına
dedi ki: “Ey halkım! Yalnız Allah’a ibâdet edin! Çünki sizin O’ndan başka
tanrınız yoktur. İşte size Rabbinizden açık bir delil, bir mu’cize olarak
Allah’ın dişi devesi! Onu kendi haline bırakın, Allah’ın diyârında otlasın, sakın
ona bir fenalık yapmayın! Yoksa sizi pek acı, pek elemli bir azap
yakalayıverir!” A’râf-73/158
SALİH AS, KAVMİ SEMUD’UN TEPKİSİNE
NE ŞEKİLDE CEVAP VERDİ?
Sâlih as dedi: “Ey kavmim! Şimdi
söyleyin bakayım, şâyet Ben, Rabbimden gelen kesin delile dayanıyorsam ve O, tarafından
Bana bir nübüvvet lütfetmişse? Peki bu durumda Ben kalkıp Allah’a isyan
edersem, O’nun cezasından kim Beni kurtarabilir? Sizin Bana hiçbir faydanız
olamaz, olsa olsa ziyânımı artırırsınız!” Hûd-63/228
SALİH AS’A KAVMİ SEMUD NASIL BİR
TEPKİ GÖSTERDİ?
Dediler ki: “Ey Sâlih! Sen şimdiye
kadar ümit bağladığımız bir kişi idin; şimdi ne oldu sana? Ne diye bizi,
atalarımızın taptığı tanrılara tapmaktan vazgeçirmek istiyorsun? Doğrusu, senin
çağırdığın bu fikrin doğruluğundan şüphe içindeyiz.” Hûd-62/227
SALİH AS’IN DEVESİ SEMUD HALKINA
MU’CİZE OLARAK BİR KAYANIN İÇİNDEN ÇIKAGELDİ
Sâlih as, kavmi Semûd’a dedi: “Ey
kavmim! İşte bu, size bir mu’cize olarak (isteğiniz doğrultusunda büyük bir
kayanın içinden çıkıp gelen) Allah’ın dişi devesidir. Bırakın onu, Allah’ın
mülkünde yayılsın, yesin, içsin! Sakın kötü bir maksatla ona el sürmeyin, yoksa
çok geçmez sizi bir azap kıstırıverir!” Hûd-64/228
SALİH AS’IN DEVESİNİ KESTİLER, BÖYLECE
AZAP ÜZERLERİNE VACİP OLDU
“Fakat Semûd kavmi, Sâlih as’ın bu
ikâzını dinlemeyerek dişi deveyi kestiler. Bunun üzerine Sâlih: ‘Yurdunuzda üç
gün daha yaşayın! Bu, yalan olmayan bir tehdittir!’ dedi.” Hûd-65/228
SALİH AS’IN SEMUD’UN AKIBETİ SONRASI
HİCRANLI SÖZLERİ
Sâlih as, yüzünü öteye çevirip: “Ey
halkım! And olsun ki Ben, size Rabbimin buyruklarını tebliğ ettim, size nasihat
ettim, fakat siz, nasihat edenleri bir türlü sevmiyorsunuz!” dedi. A’râf-79/159
SALİH BİR MÜ’MİN KİME DENİR?
Şu vasıfları taşıyan bir mü’mine
rahatlıkla “bu sâlih bir mü’mindir”diyebilirsiniz: 1-O, yalnız Allah’a ibâdet
eder ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmaz. 2-Anne babasına son derece saygılıdır.
3-Akrabaları ile irtibâtı sıkı ve güzeldir. 4-Yetimleri, fakirleri kollar, onları
gözetler. 5-Yakın komşulara, uzak komşulara iyi davranır. 6-yol arkadaşına, gariplere,
yolda kalmışlara sahip çıkar. 7-eli altındaki (köle, cariye, hizmetli, işçi)
lere güzel muamelede bulunur. 8-Kendini beğenmez, her platformda üste çıkarak
“Ben!”demez. 9-Sağda solda övünüp durmaz ve övünenleri de sevmez. Nisâ-36/83
SALİH KİMSELER ZÜMRESİNE NE EDİP
EDİP GİRMEK LAZIM!
Allah-ü Teâlâ, müjde veriyor: “İman
edip sâlih ameller işleyenleri, elbette hayırlı insanlar arasına dahil
edeceğiz!” Ankebût-9/396
SALİH KULLAR ARASINA İLHAK VE HİKMET
VERMESİ İÇİN RABBİMİZE YALVARMALIYIZ
Allah-ü Teâlâ bizlere bidiriyor: Hz.
İbrahim şöyle duâ etmişti: “Ya Rabbi! Bana Hikmet ihsân buyur ve Beni sâlih
kimseler arasına ilhâk eyle!” Şuarâ-83/369
SALİH NESİL TALEP ETMEK İÇİN DUAYA
DAVET VAR
Bu âyet-i Kerime’de kişinin duâ duâ
Allah’a yalvarıp salih evlatlar vermesini istemesi teşvik ediliyor. Zaten
evliliğin birinci amacı salih nesil yetiştirmektir. (“Bir iki yeter!” diyenler,
hesap günü sıkıntısından korksun!) Ahkâf-15/503
SALİH, HAYIRLI İNSANLAR İÇİN ÖRNEK
İNSANLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Zekeriyya’ya, Yahya’ya, İsa’ya, İlyas’a da doğru yolu gösterdik. Onların hepsi
de sâlih, hayırlı insanlardandı.” En’âm-85/137
SALTANAT İLE ZAHİDANE BİR KULLUĞU
ANCAK NEBİLER VE RAŞİT HALİFELER YAPABİLİR
Süleyman as gibi bir sultan, dünyadan
gelip geçmemiştir. Zira O, Rabbine: “Bana, Benden sonra hiç bir kimseye nasip
olmayacak bir saltanat ver! Şüphesiz Vehhâb olan ancak Sensin!” diye duâ
etmişti de Allah-ü Teâlâ bu duâsını kabul etmişti. Bununla beraber o debdebeli
saltanatta O, bir zâhid gibi yaşamasını bilmiştir. Saltanatla zâhidâne bir
kulluk, beki de hayatta başarılabilmesi en zor iştir. Onun için ya Nebi
Süleyman as olmak lâzım, Ya Râşit Halife Ömer ra olmak lâzım. Bunun dışında çok
nâdirattan Yavuz Sultan Selim gibi kişiler ancak bunu başarabilmişlerdir. Sâd-34,35/454
SALTANAT-I DÜNYEVİYE, BİLE BİLE KENDİLERİNE
HAKKI İNKAR ETTİRDİ
Hz. Musa ve Hz. Harun, Firavun ve
avânesinin karşısına mu’cizeleriyle çıkınca onlar, karşılarındaki Zatların
sihirbaz olmadıklarını, gösterdikleri mu’cizelerin Hak olduğunu bildikleri
halde, dünya saltanatlarının kaybolması korkusu, kibir ve zulüm sâikıyle inkâr
yolunu tercih ettiler. Ama o fesatçıların âkıbeti, sonraki nesillere bir ibret
dersi olarak kaldı. Onlar, hem dünyalarını, hem de Ahiretlerini kaybettiler. Neml-14/377
SALTANAT-I İLAHİYEYE ORTAKLAR HA,
HANİ YAPTIKLARINI GÖSTERİN DE BİR BAKALIM!
Allah-ü Teâlâ Efendimize, müşriklere
karşı şöyle demesini vahyetti: “De ki: Ey müşrikler! Allah’a (saltanatında)
ortak saydıklarınızı Bana gösterin” de neler yapabilmişler bir bakalım! Bilakis
Allah, her şeyi yaratıyor, eviriyor, çeviriyor. Sizin tanrılarınızın bir şey
yapması şöyle dursun, yerlerinden kıpırdayamıyorlar. Sebe’-27/430
SALTANATTA SÜLEYMAN AS, DÜNYA
SULTANLARINA BİR ÖRNEKTİR, TABİ ANLAYANLAR İÇİN!
Hiç kimse sultanlıkta Hz. Süleyman
as’ın saltanatına ulaşamaz! Buna rağmen O, hep Allah’a yönelen, dünya saltanatını
dâvâsı için sadece bir araç olarak kullanan zâhid bir kul idi. Evet, kim ne
kadar tevâzu sahibidir, Allah da O’nu tevâzusu nisbetinde aziz eder. “Hiç ender
hiçim!” diyenleri elbette Allah, en yüksek mertebelerde dolaştıracaktır.
Süleyman as, bu hakikata en güzel bir örnektir. Sâd-30/454
SAMEDDİR ALLAH!
Bu Sûrenin ikinci âyetinde Allah’ın
Samed (her şeyin O’na muhtaç olması, fakat O’nun hiçbir şeye muhtaç olmaması)
olduğu beyan edilmiştir. İhlâs-2/604
SAMİRİ FELSEFE YAPTI VE YAPTIĞI İŞİN
HOŞ BİR ŞEY OLDUĞUNU SÖYLEDİ
Musa as’ın, “senin zorun ne?” sorusu
karşısında Samiri: “Ben, onların görmedikleri şeyi gördüm ve Cebrail’in atının
izinden bir avuç toprak alıp onu potanın içine attım da onun bereketinden yararlanmak
istedim. Böylece nefsim de bana, bunu hoş gösterdi” dedi. Tâhâ-96/317
SAMİRİ’YE ALDANIP BUZAĞIYA TAPAN
İSRAİLOĞULLARININ MAZERETLERİ
Musa as, Tûr Dağı’ndan kızgın ve
üzgün dönüp halkına esip yağınca onlar da: “Sana verdiğimiz sözden
kendiliğimizden geri dönmedik; fakat biz o halkın (Mısırlılar’ın) zinet
eşyalarından birtakım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları ateşe attık, Samiri de
kendi mücevherlerini atıverdi. (İsrailoğulları, Mısır’dan çıkmadan önce
Mısırlılardan ödünç olarak bir miktar altın ve zinet eşyaları almışlardı. Hz. Musa
as, Tûr Dağı’ndan dönmekte gecikince Samiri, “Musa’nın gecikmesine sebep
üzerinizdeki bu emânetlerdir” diyerek onlardaki ağırlıkları önünde topladı ve
eriterek böğüren bir buzağı yaptı. Tevhid kültürü gelişmemiş halk da ona
kandı.) Tâhâ-87/316
SAMİRİ’YE, DEFOL, DEDİ MUSA AS
Samirinin böyle küstahça cevabı
karşısında Musa as, ona: “Defol! Artık sen ömür boyu ‘bana dokunmayın, benden
uzak durun!’ diyeceksin; ayrıca senin aslâ kurtulamayacağın bir ceza yerin
(cehennem) de var!” dedi. (Samiri bundan sonra öyle bir hastalığa yakalandı ki,
kimse yanına yaklaşamadı, yalnız yaşadı ve cehennem oldu gitti.) Tâhâ-97/317
SAMİRİYE DÖNEN MUSA AS, YA, SENİN
ZORUN NEYDİ EY SAMİRİ? DEDİ
Harun as’ın mâzeretini arz
etmesinden sonra Musa as, Samiriye döndü ve “Ya, senin zorun neydi de bu
buzağıyı yaparak bu kadar insanı dalâlete attın?” dedi. Tâhâ-95/317
SAPIĞIN DANİSKASI KİM OLABİLİR
Sapığın daniskası o kişidir ki, her
şeyini veren, her ihtiyacını yaratan Allah’ı bırakır da kıyamet gününe kadar
(ve kıyamet gününde) kendisine cevap veremeyecek kadar âciz putlara duâ eder, yalvarır.
Halbuki onlar, bunların duâlarından dahi haberdâr değildirler. Ahkâf-5/501
SAPIĞIN TEKİSİN, DEĞİL Mİ Kİ
KUR’AN’I HAK OLDUĞUNU BİLE BİLE RED EDİYORSUN!
Söyleyin bakalım! Bu Kur’an size
Allah tarafından geldiği ve siz de bunu bildiğiniz halde, Onu inkâr ve ret
etmişseniz, Bu takdirde Hak’tan iyice uzaklaşmış olan sizlerden daha sapık kim
olabilir? Fussılet-52/481
SAPIK VE SAPTIRANLARI ALLAH, YANINA
YAKLAŞTIRMAZ!
Allah cc buyuruyor ki: “Ben, sapık
ve saptıran kimseleri hiçbir zaman yanıma yaklaştırmam, yardımcı da edinmem!”
(Not: ‘Yardımcı edinmem!’ ibâresinden -Hâşâ- Allah’ın yardımcı edindiği anlamı
çıkmaz! Belki Allahın, ‘hiçbir yardımcıya muhtaç olmadığı’ anlamı çıkar!) Kehf-51/298
SAPIK VE SAPTIRMAK İSTEYEN GÜRUH,
ŞİMDİLİK KEYFİNİZE BAKIN BAKALIM!
“İnsanları Allah yolundan saptırmak
için Allah’a birtakım ortaklar koşanlar, şimdilik keyfinize bakın bakalım!
Sonunda dönüp dolaşıp gideceğiniz yer, ateştir!” İbrahim-30/258
SAPIKLAR GÜRUHU DA DOĞRU YOLU BULANLAR
DA ALLAH’IN DİLEMESİYLEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, kimi
dilerse, onu (küfründeki inadı sebebiyle) sapıklığa atar; kimi de dilerse, onu
(hikmetine binâen, kendi lütfundan) dosdoğru bir yol üzere kılar.” En’âm-39/131
SAPIKLARI DA DOĞRU YOLDA OLANLARI DA
RAB ALLAH, ÇOK İYİ BİLİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki Rabbin, yolundan sapanları da, doğru yolda olanları da çok iyi bilendir.” En’âm-117/141
SAPIKLARIN KRALI DA OLUR MU?
Olur! İmanlarından sonra küfre
sapanların, sonra inkârda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmez. İşte
asıl sapıklar (sapıkların kralı), bunlardır. Âl-i İmrân-90/60
SAPIKLIĞIN DA EN UÇ NOKTASINDA OLANI
VARMIŞ BAK GÖR!
“Adam Allah’dan başka öyle birine
yalvarır yakarır ki, o yalvarıp yakardığı, kendisine fayda da zarar da veremez!
İşte sapıklığın en uç noktasında olan, Hakk’dan uzak dalâlet budur. Hattâ bazen
zararı, yararından daha yakın kimselere yalvarır yakarır. O yalvardığı, kendisi
için ne kötü bir Mevlâ, ne kötü bir yandaştır! (Bir bilebilse!)” Hacc-12,13/332
SAPIKLIĞIN DERİNİNDE OLANLAR DA
KİMLER OLA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O inkâr
edenler ve insanları Allah yolundan engelleyenler, şüphesiz ki, derin bir
sapıklık içerisindedirler.” Nisâ-167/103
SAPITTI MI BİRİSİ, DAHA ARTIK ONU
KİMSE YOLA GETİREMEZ!
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerime’de
“Allah kimi sapıtırsa daha artık kimse onu doğru yola getiremez!” buyuruyor. Zümer-36/461
SAPTIRMAK, ALAY ETMEK ŞİARI OLUNCA,
SOLUĞU CEHENNEMDE ALIR, O KADAR!
İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiçbir
delile dayanmaksızın halkı Allah yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için
âkıbetini düşünmeden boş ve asılsız sözlere rağbet eder. Zavallı, bununla
cennete giden yoldan saparak kendisine hazırlanan zelil ve perişan edici azâba
müstehak olur. Lokman-6/410
SARAYLARIN EN KRALINDA MI YAŞAMAK
İSTİYORSUN? KULAK VER BANA!
Allah-ü Teâlâ Furkan Sûresi’nin 70
ve 76. Âyetleri arasındaki âyetlerde o saraya giden yolun yol haritasını
çiziyor. Altını çizercesine oku, yetmez, tatbik et! Sonra o üstün sarayda
Allah’ın izniyle ebediyyen yaşarsın! Furkan-70,76/365
SARE VALİDEMİZ, ÇOCUK MÜJDESİNİ
DUYUNCA GÜLÜMSEDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu sırada
İbrahim’in hanımı (Sâre) de, hizmet için ayakta durmuş, onları dinliyordu. Bunu
(Zalim Lût kavminin helâk edileceği müjdesini) işitince gülümsedi. Biz de Onu İshak’ın, Onun peşinden de (torun
olarak) Yakub’un doğumu ile müjdeledik.” Hûd-71/228
SARF EDİN ALLAH YOLUNDA, TASARRUFUNU
EMANETEN SİZE BIRAKTIĞI HERBİR ŞEYDEN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a ve
Resûlüne iman edin ve O’nun tasarrufunu emaneten size bıraktığı herbir şeyden
Allah yolunda sarf edin! İçinizden Allah için sarf edenlere büyük mükâfatlar
vardır.” Hadîd-7/537
SARHOŞ İKEN MESCİDE YAKLAŞMAYIN EY
İMAN EDENLER!
Allah-ü Teâlâ: “Ey iman edenler!
Sarhoş iken, ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar mescide yaklaşmayın!”
buyuruyor.(Bu Âyet-i Kerime, içkinin yasaklanmasına alıştırma adına ikinci
merhalede gelen bir âyettir, daha sonra Mâide Sûresi’nin 90 ve 91. âyetleri ile
içki tamamen yasaklanınca, bu âyetin hükmü kaldırılmıştır.) Nisâ-43/84
SARHOŞ OLMADIĞI HALDE O GÜNDE, İNSANLARI
SEN SARHOŞ GİBİ GÖRÜRSÜN!
“Kıyametin kopması, öyle dehşetlidir
ki, Sen, insanları o günde sarhoşlar gibi yalpalar görürsün! Halbuki onlar
sarhoş değillerdir, fakat Allah’ın azâbı pek dehşetlidir.” Hacc-2/331
SARP YOKUŞ NEDİR Kİ, PEK ÇOKLARI
AŞAMIYORLAR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sarp yokuşun (akabenin) ne olduğunu Sen bilir misin? O, bir
köleyi, bir esiri azad ederek hürriyyetine kavuşturmaktır (ki bununla kendi
nefsini cehennem ateşinden azad etmiş olsun!); kıtlık zamanında akrabadan bir
yetimi veya (barınacak hiçbir yeri olmadığından toprağı yatak, gök kubbeyi
yorgan yapan) yoksulu doyurmaktır. Sarp yokuş, (kesenin ağzını açmanın
ötesinde) aynı zamanda iman edenlerden, birbirine sabrı ve merhameti tavsiye
edenlerden olmaktır.” Beled-11,17/594
SARP YOKUŞU, AKABEYİ AŞAMADI GİTTİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ona (İslâm
düşmanlığı yolunda yığın yığın mal telef ettim diyene) görmesi için iki göz, bir
lisan ve iki dudak vermedik mi? Ona da (herkese olduğu gibi hayır ve şer) iki
yol göstermedik mi? Fakat o, (bu iki gözü, iki dudak ile dilini kullanamayarak)
sarp yokuşu (Allah’ın rızasına giden yokuşu) aşamadı (da kaybetti gitti)! Beled-8,11/594
SATIN ALDI ALLAH, MÜ’MİNLERDEN
CANLARINI VE MALLARINI CENNET KARŞILIĞINDA
“Allah, karşılık olarak cenneti
verip mü’minlerden canlarını ve mallarını satın almıştır.” Tövbe-111/203
SATIRLARDA YAZILI KUR’AN AYETLERİDİR
BUNLAR!
“Elif Lâm Râ. Bunlar, (satırlarda
yazılı) kitabın âyetleri ve (Hak ile bâtılı) apaçık beyân eden bir Kur’andır.” Hicr-1/261
SATTINIZ KUTSAL KİTABINIZI AZ BİR
BAHAYA, HANİ ONU AÇIKLAYACAK VE GİZLEMEYECEKTİNİZ?
Allah, vaktiyle Ehl-i Kitap’tan
“Kitabı, insanlara mutlaka anlatacaksınız, O’nu asla gizlemeyeceksiniz!” diye
teminat almıştı. Ama onlar, bu ahitlerini kulak ardı ettiler ve az bir bahâya
kutsal kitaplarını sattılar. Ne kötü bir alışveriş!” Âl-i İmrân-187/74
SAVAŞ AÇANLAR KUR’AN’A, MÜJDELER
OLSUN, CEHENNEM SİZİ BEKLİYOR!
Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i
Kerîmesi’nde: “Âyetlerimizi etkisiz hâle getirmek için var gücüyle çaba
gösteren savaşçılar var ya; Cehennemlikler, onların ta kendileridir!” buyuruyor.
(Bize de müjdelemek düşer.) Hacc-51/337
SAVAŞ AÇANLARLA SAVAŞMAK İÇİN MAZLUM
MÜ’MİNLERE İZİN VERİLDİ
“Kendilerine savaş açılan
Mü’minlere, savaşmaları için izin verildi. Çünki onlar, saldırıya maruz kalarak
mazlûm duruma düştüler. Bu âyetten, kendilerine savaş açılmadan Mü’minlerin, uslu
duran bir topluluğa (gayr-i Müslim de olsa) savaş açamayacaklarını anlıyoruz.
Allah, kendilerine savaş açan düşmanlarına karşı Mü’minlere zafer vermeye
elbette kâdirdir.” Hacc-39/336
SAVAŞ AÇMAYIN, AMA SİZE SAVAŞ
AÇANLARA DA BARIŞ TEKLİFİNİ ÖNCE SİZ GÖTÜRMEYİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ O halde
(size savaş açanlarla savaşta iken) gevşemeyin ve siz daha üstün olduğunuz bir
halde iken o kâfirleri sulha da’vet edip de zillet göstermeyin! Çünki Allah, sizinle
beraberdir. O aslâ sizin gayretlerinizi boşa çıkarmaz ve amellerinizin
sevaplarını eksiltmez!” Muhammed-35/509
SAVAŞ AÇTI HZ. MUSA’YA FİRAVUN.
MAKSADI O’NU BERTARAF EDİP SALTANATINI SÜRDÜRMEKTİ
Firavun, Hz. Musa’yı yalanladı ve
(Allah’a) isyan etti; sonra O’nu bertaraf etmek üzere bir çalışma içine girdi,
O’na savaş açtı. (Tabi, nihayetinde ordularıyla beraber boğularak bu savaşı
kaybetti.) Nâziât-22/583
SAVAŞ ÇIKMASI DA BU İMTİHAN DÜNYASINDA
ALLAH’IN İZNİNE BAĞLIDIR
Allah dileseydi sonradan gelenler, kendilerine
apaçık deliller geldikten sonra savaş çıkararak birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat
Allah, imtihan sırrından dolayı insanları cüz’i iradelerinde serbest bıraktığı
için ihtilâfa düştüler, onlardan kimi iman etti, kimi de inkâr etti. İnananlar
ile inkâr edenler, birbirleriyle savaştılar. Halbuki Allah dileseydi, onlar
birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat Allah, dilediğini yapar elbette! Bakara-253/41
SAVAŞ EMRİ VERİLMİŞSE, SANA DÜŞEN
İTAAT ETMEKTİR, OMUZUM, YAMIZIMIN ANLAMI YOK!
Allah-ü Teâlâ, “savaş hakkında hüküm
bildiren bir sûre indirilmesini isteyenlerin, hükmü açık bir savaş emri içeren
Âyetin inmesi karşısında onlara düşen iş, hiç “omuzum yamızım” demeden
Resûlüllah’a itaat etmeleri olmalıydı. İş ciddiye bindiği zaman onlar, verdikleri
sözde dursalardı, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu” buyurmaktadır. Muhammed-21/508
SAVAŞ ESNASINDA NİÇİN ALLAH! ALLAH!
DİYE BAĞIRIRIZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Bir (düşman) ordusu ile karşılaştığınız zaman dayanın, sebat edin ve
Allah’ı çok zikredin! (Allah! Allah! deyin) ki kurtuluşa eresiniz!” (Başka
Esmâ-ı İlâhî ve dua olabilse de o telaş ile herkes “Allah! Allah!” der,
vesselâm!) Enfâl-45/181
SAVAŞ FARZ KILININCA ELLERİ AYAKLARI
BİRBİRİNE DOLAŞTI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Baksana o
kimselere ki, savaş zamanı değilken kendilerine ‘Siz namazı hakkıyla edâ edin, zekatı
verin, bir savaşa sebebiyet vermeyin!’ denilmişti. Sonra onlara savaş farz
kılınınca, onlardan bir kısmı, insanlardan, Allah’dan korkarcasına hattâ daha
fazla korkup şöyle dediler: ‘Rabbimiz! Niçin bize savaşı farz kıldın?’” Nisâ-77/89
SAVAŞ HAKKINDA BİR SURE İNDİRİLSİN,
DİYORDUN, İNDİRİLİNCE BU ÖLÜM BAYGINLIĞI DA NE?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ya
Muhammed! O iman edenler ‘keşke savaş hakkında bir sûre indirilseydi’ diyorlar.
Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de içinde savaş emri zikredilince, kalblerinde
hastalık bulunanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimselerin Sana bakışıyla
baktıklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin!” Muhammed-20/508
SAVAŞ KAÇAKLARI, FARKINDA OLMASALAR
DA BOZGUNCULARIN TA KENDİLERİDİRLER
Savaştan Kaçanlar ve kaçmaya meyilli
olanlara “bize gelin!” diyenler (münâfıklar), bozguncuların tâ kendileridir.
Zaten bunlar, savaşa pek az iştirak ederler. (Savaştan kaçmak, büyük günahlardandır.)
Ahzâb-18/419
SAVAŞ KANUNLARINI ORTAYA KOYAN
AYET-İ KERİME
Bu âyet-i Kerime’de savaş kanunları
meknûzdur, sınırları çizilmiştir, şöyle ki: 1-Savaş kâfirlerle olur, müslümanların
müslümanlarla savaşmasına ilâhi izin yoktur. (“Kafirlerle savaş için karşı
karşıya geldiğiniz zaman” ibaresi, buna delildir.) 2-Savaşı siz başlatmayın, düşman
savaşı başlatırsa siz de savaştan kaçınmayın! 3-Savaşı sona erdirmek için
düşmana en etkileyici yaptırım olan boyunlarını vurun (yani düşman muharibini
etkisiz hale getirin) ki, güçleri zayıflasın ve teslime mecbur olsunlar!
4-Teslim olanları esir halinde tutun ki, toparlanmalarına fırsat vermeyin!
5-Artık savaş ihtimali kalmamışsa (insanların özgür yaşaması, temel haklarından
olduğu için) onları ya lütfederek, meccanen özgürlüklerine kavuşturun, ya da
fidye alarak salın! 6-Savaş tamamen sona erinceye kadar (düşman silahlarını
teslim edinceye kadar) gevşemeyin ve işi sıkı tutun! (Zira düşmanın elinde
silahı dururken barış istemesi bir tuzak olabilir.) Muhammed-4/506
SAVAŞ OLACAĞINI BİLSEYDİK, SİZE
KATILIRDIK
Münâfıklara: “Allah yolunda savaşın
veya hiç olmazsa düşmanın ailenize saldırmasını önleyin!” dendiğinde bahâne
olarak şöyle demişlerdi: “Biz, savaş olacağını bilseydik size katılırdık.” Aslında
bu sözü, kalbleri onaylamıyordu. Âl-i İmrân-167/71
SAVAŞ ÖNCE YAKINIMIZDAKİ KAFİRLERLE
OLMALIDIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Kâfirlerden öncelikle sizin yakınınızda olanlarıyla savaşın; öyle ki
sizde bir ciddiyet ve üstün gayret görsünler. İyi bilin ki Allah, fenalıklardan
sakınan müttekîlerle beraberdir.” Tövbe-123/206
SAVAŞ SİZE FARZ KILINDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O hoşunuza
gitmeyen savaş, (mukaddesâtı koruma amaçlı olarak) size farz kılındı.” Zira
Ümmet-i Muhammed’in sav bekâsı esastır. Müslüman bu dünyaya zevk-u safâ amaçlı
bir hayat yaşamak için değil, belki mukaddesâtı çerçevesinde yaşatma yörüngeli
bir hayatı yaşamak için gelmiştir. Mukaddesâtı ve masum insanların, hele hele
masum çocuklar ve kadınların hayatının tehlike altında olması söz konusu olursa
o, kendi hayatını kolayca istihkâr eder ve savaş meydanlarında arslanlar gibi
savaşır! O, aslâ mücerret menfaati için savaş açmaz! Bakara-216/33
SAVAŞ! ALLAH YOLUNDA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Lâf anlamayan, hışımla İslâm toplumunu yok etmek isteyen düşmanlara
karşı Allah yolunda savaş! Sen, ancak kendinden sorumlusun. Mü’minleri de
cihâda teşvik et! Umulur ki Allah, o inkâr edenlerin kuvvetini kırar.” Nisâ-84/90
SAVAŞ, TURNUSOL KAĞIDI GİBİ GERÇEK
MÜ’MİNLERLE MÜNAFIKLARI ORTAYA ÇIKARIR
Allah-ü Teâlâ, Mü’minleri
düşmanlarıyla yaka paça eder ki, Dinini korumak için hayatını ortaya koyan
şehit ve gazilerle bundan kaçınan (sahte mü’min) münâfıkları ortaya çıkarsın!
Ancak yine de Çok affedici ve çok merhametli olan Rabbimiz, tövbe ederlerse
onları affedeceğini beyan eder. Ahzâb-24/420
SAVAŞA HAZIR OL! ZİRA ALLAH VE
RESÛLÜ, SANA KARŞI SAVAŞ AÇTI
Ey fâizi terk etmemekte ısrar eden
herif! Bil ki, Allah ve Resûlü, sana karşı savaş açmış durumdadır ve tabi bu
savaşın galibi de besbellidir! Bakara-279/46
SAVAŞA KATILAMAMANIN ÜZÜNTÜSÜ İLE
GÖZYAŞI DÖKENLERE DE GÜNAH YOKTUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
Resûlüm! Savaşa katılma amacı ile) bir binek temin etmen için sana
geldiklerinde: ‘Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum’ deyince, harcayacak para
bulamamaları sebebiyle göz yaşı döke döke dönüp gidenlere de cihâda iştirak
edememelerinden dolayı bir günâh yoktur!” Tövbe-92/200
SAVAŞA KATILAMAYANLARDAN KİMLERE
GÜNAH YOKTUR?
“Allah’a ve Resûlüne sâdık
kaldıkları takdirde, zayıflara, hastalara ve harcama imkânı bulamayanlara,
(cihâddan geri kalmalarından dolayı) bir günâh yoktur. Zira onlar, geri
kalmakla beraber, (memleketlerinde) iyilik ediyorlar. İyilik edenlerin
aleyhinde söylenecek bir şey yoktur! Çünki Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” Tövbe-91/200
SAVAŞA KATILMAMA RUHSATI KİMLERE
VERİLMİŞTİR?
Savaşa şu kimseler katılmazsa onlara
herhangi bir sorumluluk ve günah yoktur. Bunlar: 1-Körler, 2-Topal olanlar, 3-Hasta olanlardır. Fetih-17/512
SAVAŞA KATILMAYANLARDAN KİMLERE
GÜNAH VARDIR?
“Günâh yolu, ancak zengin olmalarına
rağmen savaşa katılmamak için bahâneler ileri sürenlerin aleyhinedir.
Ayıplanacak birileri, bunlardır. İşte onlar, geride kalan güçsüz kadınlarla
beraber kalmaya râzı oldular. Allah da bu sebepten onların kalblerini
mühürledi. Artık onlar hakkı, işlerin gerçek mâhiyetini bilemezler.” Tövbe-93/200
SAVAŞA KATILSALAR DA MÜNAFIKLAR, VAZİYETİ
KURTARMAK KABİLİNDEN KATILIRLAR
Münâfıklar, korkuya dubara savaşa
katılsalar da hayırları olmaz! Zaten maddi yönden savaşa katkısı, vaziyeti
kurtaracak kadar olur. Savaş esnasında düşmanın saldırısı hengâmesinde, çok
korktuklarından, sanırsın ki ölüm sekeratına düşmüş de gözleri dönmüş ve patlak
patlak Sana bakıyorlar! Ahzâb-19/419
SAVAŞA KİMLERLE BERABER ÇIKILIR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde
dünya hayatını değil, Ahirete tâlip ve müşteri olanlar, Allah yolunda
savaşsınlar! (Kemiyet göz önüne alınır da çok gözükelim diye karma münâfıklarla
beraber savaşa çıkılırsa, savaşın en kritik anında o münâfıklar, ihânet ederek
bozguna sebebiyet verebilirler. Tâlût as gibi iyice elenenleri ayıkladıktan
sonra kalan adanmış ruhlarla yola çıkılırsa, Allah’ın izni ile savaş
kazanılır.) Nisâ-74/88
SAVAŞA TOPYEKÜN SEFERBER OLMAZSANIZ,
DİNE BİR ŞEY OLMAZ, AMA SİZ KAYBEDERSİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer
(savaş için) topyekün seferber olmazsanız, Allah sizi acı bir azaba uğratır ve
sizin yerinize başka bir topluluk getirir de siz savaşa çıkmamakla O’nun dinine
zerrece zarar veremezsiniz (kaybeden siz olursunuz)! Tövbe-39/192
SAVAŞANLARLA SAVAŞIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizinle
savaşanlara karşı (meşru’ müdâfa hakkını kullanarak) Allah yolunda siz de
savaşın! Fakat haksız yere saldırmayın!” Bakara-190/28
SAVAŞIN ŞEYTANIN TARAFTARLARIYLA!
Allah-ü Teâlâ: “Ey Mü’minler! Haydi,
şeytanın taraftarları ile savaşın! Muhakkak ki şeytanın hilesi zayıftır.”
buyuruyor. Nisâ-76/89
SAVAŞIRLAR, TAMAM! AMA KİM KİMİN
YOLUNDA SAVAŞIR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman
edenler, Allah yolunda savaşırlar; kâfirler ise şeytan yolunda savaşırlar.” Nisâ-76/89
SAVAŞTA GEVŞEMEMEK
Allah-ü Teâlâ, Rabbânîlerin, savaşta
gevşemediklerini bildiriyor. Öyleyse mü’minlere düşen de Rabbânîler gibi
olmaktır. Âl-i İmrân-146/67
SAVAŞTA İLK SALDIRAN TARAF DEĞİLİZ
Müslümanların savaş başlatması veya
haksız saldırıda bulunması meşru’ değildir. Savaş, ancak savaş açan düşmana
karşı veya insanlık temel haklarını gasbeden zorbalardan o mazlum insanların
haklarını geri almak için meşru’ kılınmıştır. Yani durup duran kâfirlere, “bu
kâfirdir” diye kimse savaş açamaz, bu yasaktır! Öyle olsaydı, müslümaların,
yeryüzünde kâfir kalmayıncaya kadar sürekli savaş halinde olmaları icab ederdi.
Halbuki kâfirin, yaşama hakkı vardır, onu kimse gasp edemez! Muhakkak ki Allah,
haddi aşanları Allah sevmez! Bakara-190/28
SAVAŞTA ONLARI KENDİ KUVVETİNİZLE
ÖLDÜRMEDİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte
onları (Bedir savaşında aslında) siz öldürmediniz, velâkin onları (müşrikleri)
Allah öldürdü.” Enfâl-17/178
SAVAŞTA ZAAF GÖSTERMEMEK
Allah-ü Teâlâ, Rabbânîlerin, savaşta
zaaf göstermediklerini bildiriyor. Öyleyse mü’minlere düşen de Rabbânîler gibi
olmaktır. Âl-i İmrân-146/67
SAVAŞTA, HİZMETTE ARKADA
PASİF;GANİMET DAĞITIMINDA ÖNDE CANAVAR OLANLAR
Münâfıkların bir alâmeti de savaş
esnasında korkaklıkları ve isteksizlikleri yüzünden arka safta dururlar, vaziyeti
idare edecek kadar gözükürler. Lâkin korku geçince, savaş kazanılınca, ganimet
dağıtımı esnasında en ön safta yer alırlar da ganimet kapma hırsına tutulmuş
kimseler olarak gerçek mü’minleri keskin dilleriyle incitirler. Onların
amelleri boşa gittiğinden, Ahirette alacakları hiç bir şey yoktur. Ahzâb-19/419
SAVAŞTAN KAÇMAK BÜYÜK GÜNAHTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Ordu halinde kâfirlerle savaşmak için karşılaştığınızda, onlara
arkanızı dönüp kaçmayın! (Günâh-ı kebâirdendir.) Ancak, savaşta taktik icabı
dönüp hücum etmek için bir tarafa çekilmek veya diğer bir birliğe katılmak
maksadıyla düşman önünde geri adım atmak, müstesnâdır. Kim arkasını dönüp
düşman önünden kaçarsa, Allah’dan bir gazaba uğrar. Onun varacağı yer, cehennemdir,
o ne kötü bir âkıbettir!” Enfâl-15,16/ 177
SAVURUYORDUNUZ DESTEKSİZ DESTEKSİZ,
NETİCEDE KENDİNİZİ ATEŞE SAVURDUNUZ!
Müşrikler, kendilerine daha önce
kitap ve peygamber verilmediği halde (kendilerinde mukayese edecek bir ölçü
birimi olmadığı halde) sırf işkembe-i kübrâdan desteksiz atarak Hakkı inkâr
etmek suretiyle tozu dumana kattılar. Halbuki bunlardan öncekiler, bunların
servet ve ömür bakımından on katı fazla olmalarına rağmen Allah’ın
peygamberlerini yalanladılar da kendilerine takdir edilen azabı önleyemediler.
Şimdi siz mi önleyeceksiniz o azabı ey Mekke müşrikleri? Allah-ü Teâlâ’yı
dünyada reddeden o müşrikleri, Ahirette Allah-ü Teâlâ’nın nasıl reddettiğini, nasıl
ateşe savrulup gittiklerini iyice gördüler. Sebe’-44,45/432
SAYMAKLA BİTİREMEZSİNİZ ALLAH’IN
NİMETLERİNİ
“Eğer Allah’ın nimetlerini sayacak
olsanız, mümkün değil, onları saymakla bitiremezsiniz. Gerçekten Allah Ğafûr ve
Rahîm’dir.” Nahl-18/268
SEB’-İ MESANİ, YEDİ AYET, FATİHA
SURESİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz
her şeyi yaratan ve her şeyi bilen ancak Rabbindir. Celâlim hakkı için Biz,
Sana Seb’-i Mesânî=Fâtiha Sûresi ile şu Yüce Kur’an’ı verdik.” Hicr-86,87/265
SEBE’ HALKI KİMLERDİR?
Sebe’ halkı, Yemen’de yerleşik olup
bugünkü San’a şehri yakınlarında meskûn idiler. Oturdukları yerleri, sağdan ve
soldan çevreleyen iki bahçe arasıydı. Çok bağışlayıcı bir Rab-bın ihsanına
mazhar, çok hoş bir diyarda yaşıyorlardı. Kendilerine “Rabbinizin rızkından
yiyin de O’na şükredin!” denilmişti. Fakat onlar, şükürden yüz çevirdiler. Rableri
onların üzerine “Arim Selini” gönderdi de o güzelim bahçeler, içinde kala kala
buruk yemişli, acı ılgınlık, dikeni çok, meyvesi az ağaçlardan bir miktar
kalmış, harâb olmuş bahçelerden ibaret kaldı. Sebe’-15,16/429
SEBE’ HALKI, HIRSLARINA YENİK DÜŞEREK
KENDİLERİNE ZULMETTİLER
Sebe’ halkı, birbirini görecek kadar
yakın şehirler, bu şehirler arası düzgün ve emniyetli yollar içerisinde tâ Şam
beldesine kadar seyehat edip dururken, rahatlık onları şımarttı ve
azgınlaştırdı. Hırslarına kapılarak şehirler arası mesafenin daha uzun olması
ve böylece yurtlarının daha geniş olması için duâ ettiler. Allah da onları
başka yerlere göç ettirerek darmadağın etti. O dillere destan anlı şanlı
ülkeleri artık bir masal ülkesi haline geldi. Evet hırs, sebeb-i hasârettir! Bu
haris Sebe’ halkının âkıbetinde, sabırlı ve şükürlü kimseler için alınacak nice
ibretli dersler vardır. Sebe’-19/429
SEBE’ HALKININ YURDLARI, YEMEN’DEN
ŞAM’A KADAR UZANAN MA’MUR YERLERDİ
Sebe’ halkının yurdları, Yemen’den
tâ bereketli belde Şam havâlisine kadar, birbirini görecek kadar yakın şehirlerden
müteşekkil ma’mur beldelerdi. Rahatça ve emniyet içerisinde seyehat
ediyorlardı. Sebe’-18/429
SEBE’ MELİKESİ BELKIS, MEKTUBU
ALINCA AYAN MECLİSİNİ TOPLAYIP İSTİŞARE ETTİ
Hüdhüd’ün bıraktığı mektubu alan
Sebe’ Melikesi Belkıs, Âyân meclisini toplayarak onlara şöyle hitap etti:
“Değerli danışmanlarım! Bana çok önemli, çok şerefli bir mektup ulaştı. Mektup
Süleyman’dandır ve ‘Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla’ diye başlıyor. ‘Bana karşı
kibirlenmeyin, karşı koymayın, itaat ve teslimiyet göstererek yanıma gelin!’
diye devam ediyor. Değerli danışmanlarım! Bu mesele hakkında görüşlerinizi rica
ediyorum, çok iyi bilirsiniz ki, sizi çağırıp görüşlerinizi almadan hiçbir
meseleyi hükme bağlamam!” (Doğrusu müslümanca yapıyormuş işini, nitekim bunun
mükâfatını da hidâyete ermekle gördü.) Neml-29,32/378
SEBE’ SURESİ
34. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur, 54 âyettir. Sebe’-0/427
SECDE AYETLERİ
Kur’an-ı Kerîm’de ondört yerde secde
âyetleri geçer. Bunlardan yedisi farz, üçü vâcip, dördü de sünnettir. Farz
olanlar, A’râf, Ra’d, Nahl, İsrâ, Meryem, Hâc ve Sâd Sûrelerinde; vâcip
olanlar, Furkân, Secde ve Fussılet Sûrelerinde; Sünnet olanlar ise, Neml, Necm,
İnşikak ve Alak Sûrelerinde geçen secde âyetleridir. A’râf-206/175
SECDE AYETLERİNİN BİRİNCİSİ, BU AYET
OLUP MELEKLERİN SECDESİNDEN BAHSEDER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Rabbine
yakın (melekler), O’na kulluk ve ibâdet etmekten aslâ kibirlenmez, hep O’nu
tenzih eder ve yalnız O’na secde ederler.” (Bu âyet okunduğunda secde etmek,
farzdır!) A’râf-206/175
SECDE EDİN ADEM’E DEDİK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:“Celâlim
hakkı için sizi (babanız Âdem’i) Biz yarattık, O’na şekil verdik. Sonra da
Meleklere: ‘Haydi Âdem’e secde edin!’ dedik. Onlar da hemen secde ettiler. (Cinlerden
olan) İblis, secde edenlerden olmadı.” A’râf-11/150
SECDE ETMEYE EN BÜYÜK ENGEL
KİBİRLİLİKTİR
“Onlar, kendilerine (Hak ile)
nasihat edildiği zaman secdeye kapanırlar, aslâ kibirlenmezler, Rablerine
hamd-ü senâda bulunurlar.” (Mefhumu muhalifinden pekâla şu mana çıkar:
‘kibirlenenler, secdeye kapanamazlar!’) Secde-15/415
SECDE ETMEYEN KİBİRLİLER! BİLİN Kİ,
ALLAH’IN KENDİSİNE SAYISIZ SECDE EDENLERİ VAR!
Allah’a secde etmeyen o kibirliler
bilsinler ki, Allah’ın katında bulunan (sayısız melekler) den gece ve gündüz
Kendisini hiç usanmadan tesbih ve tenzih eden nice (melek) kulları vardır.
Allah’ın, değil insanların, hiç bir varlığın secde etmesine ihtiyacı yoktur.
Secde edenler kendi lehlerine secde etmiş olurlar. Fussılet-38/479
SECDE ETMEYEN TEK VARLIK YOKTUR ŞU
KAİNATTA, ŞEYTAN VE ŞEYTANA UYANLARDAN BAŞKA!
“Hem göklerde ve yerde ne varsa, (canlı
olsun, cansız olsun), melek olsun, debelenen bir canlı (veya herhangi bir şey
olsun) hepsi, Allah’a secde eder, aslâ kibirlenmezler.” (Bu âyet 3. Secde
âyetidir. Secde edilmesi farzdır.) Nahl-49/271
SECDE ETMEYEN, SADECE CİN VE İNSAN
KILIKLI ŞEYTANLAR KALMIŞ!
“Gözünle görmüşcesine bilmez misin
ki, göklerde ve yerde kim varsa, hatta Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, debelenen
bütün canlılar ile insanlardan birçoğu O Allah’a secde ederler. Onlardan birçok
kimse de vardır ki azap üzerine hak olmuştur.” (Bu Âyet-i Kerime 6. Secde
âyetidir, secde etmek farzdır.) Hacc-18/333
SECDE ETMEYENLERİN, SECDE EDENLERE
ORANI YÜZDE SIFIRDIR
Başta iblis olmak üzere ona uyan bir
kısım cinnî ve insî şeytanlar dışında kâinatın tamamı, canlı cansız herkes, Yüce
Allah’a secde etmektedirler. Bütün varlıklar baz alındığında, secde
etmeyenlerin secde edenlere oranı, yüzde sıfırdır. Hacc-18/333
SECDE GÜNEŞ’E AY’A DEĞİL, SADECE VE
SADECE ONLARI YARATAN ALLAH’A EDİLİR!
Secde, Güneş’e Ay’a (veya herhangi
bir şeye) yapılmaz, sadece ve sadece onları yaratan Allah’a yapılır; eğer O’na
ibâdet ediyorsanız tabi! (Bu âyet, 11. Secde âyetidir, secde etmek, vâciptir.) Fussılet-37/479
SECDE SURESİ
32. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. Otuz âyettir. Secde-0/414
SECDE VE İBADET EDİNİZ ALLAH’A
,HAYDİN ÖYLEYSE!
Ey Benî Adem! Mezkûr Âyetlerde
belirtildiği üzere ne müthiş nimetler içinde yüzdüğünüzü gördünüz. Şimdi size
neyin yakıştığını da anladınız. Haydin öyleyse! Gülmeyi bir tarafa bırakarak
sevinç gözyaşları içinde “Allah için secde ve ibadet ediniz!” (Bu Âyet-i
Kerime, Kur’an-ı Kerim’deki ondört secde Âyetinin onikincisidir. Tilâvet
secdesi yapmak gerekir, sünnettir.) Necm-62/52
SECDE: GÖKTE VE YERDE KİM VARSA
HEPSİ, ALLAH’A SECDE EDERLER
Hem göklerde ve yerde bulunan
kimseler (ve şeyler) ve onların gölgeleri, sabah-akşam (24 saat) bir kısmı
isteyerek, bir kısmı da istemeyerek de olsa Allah’a secde ederler. (Bu âyet, 2.
Secde âyetidir. Secde etmek farzdır.) Ra’d-15/250
SEÇKİN NESİL Kİ, NE SEÇKİN NESİL!
Gerçek şu ki Allah, Adem’i, Nuh’u,
İbrahim Ailesi ile Âl-i İmrân’ı birbirinden gelen bir zürriyyet olarak seçti de
âlemler üzerine üstün kıldı. Âl-i İmrân-33,34/53
SEÇKİN OLMANIN BİR ÖZELLİĞİ DE
AĞLAYARAK SECDEYE KAPANMAKTIR
“Allah cc, Âdem as’ın evlâtlarından,
Nûh as’ın ve gemisindekilerin zürriyyetlerinden, İbrahim as ve Yakub as’ın
neslinden seçkin kullarına peygamberlik vermişti ki onlar, zaten Rahmân’ın
âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.” (Bu âyet, 5. Secde âyetidir,
secde etmek farzdır.) Meryem-58/308
SEFERBERLİK İLAN EDİLDİĞİ HALDE
OLDUĞUNUZ YERDE ÇAKILIP KALDINIZ HA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Size ne oldu ki ‘Allah yolunda seferber olunuz!’ emri verilince
olduğunuz yere çakılıp kaldınız? Ahiretten vazgeçip dünya hayatına mı râzı
oldunuz? Ama iyi bilin ki dünya hayatının menfaati, Ahiretin yanında ancak pek
az bir şeydir!” Tövbe-38/192
SEHER VAKİTLERİNDE İSTİĞFAR EDENLERE
PINARLAR VE BAHÇELERLE BEZENMİŞ CENNETLER VAR!
Takvânın diğer gereklerini yerine
getiren ve seher vakitlerinde arılar gibi vızıldayarak istiğfar eden muhsinlere
pınar başları ve bahçelerle donatılmış cennetler var! Zâriyât-18/520
SEKİNENİN MÜ’MİNLERİN KALBİNE
İNMESİ, ONLARIN YAKİNLERİNİN ARTMASINI SAĞLAR
Allah-ü Teâlâ, Mü’minlerin kalbine
sekineyi (huzur ve itmi’nanı) indirmiştir ki, onların imanlarına iman katsın,
yakînlerini arttırsın! Gerçekten mü’minler, ölümle burun buruna geldikleri
savaş meydanlarında bile hep korkusuz ve soğukkanlı davranmışlardır. Ölüm
onları değil, Onlar, ölümü kovalamışlardır. Fetih-4/510
SEKİZ ÇİFT HAYVANIN ETLERİNİN HELAL
OLDUĞU BİLDİRİLİYOR
Allah-ü Teâlâ, (deve, sığır, koyun
ve keçiden erkekli dişili) sekiz eş hayvanın etlerinin helâl olduğunu vahiyle
bildirdi. Zümer-6/458
SEKİZ EŞ HAYVANDAN HANGİSİ HARAM,
HANGİSİ HELAL?
Allah, (kesip yemeniz için) sekiz eş
hayvan yarattı. Koyundan iki, keçiden iki, deveden iki, sığırdan iki. De ki:
İki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde
bulunan yavruları mı haram kıldı? (Cahiliye arapları, keyflerine göre
hayvanları helal veya haram kılarlardı. Allah, bu Âyet-i Kerime’de istediği
hayvanı haram, istediği hayvanı helâl kıldığını, yetkinin sadece Kendisine ait
olduğunu bildiriyor.) En’âm-143,144/146
SEKTE AYETLERİ
Kur’an-ı Kerim âyetleri içerisinde
dört sekte âyeti bulunmaktadır: a-Kehf-1/292; b- Yâ Sîn-52/442; c-
Kıyamet-27/577; d- Mutaffifîn-14/587
SELAM İLTİFATI VAR ALLAH-Ü TEALA’DAN
KENDİSİNE KAVUŞACAKLARA O GÜN!
Allah-ü Teâlâ’ya kavuşacak olan
mü’minlere kavuştukları gün Allah-ü Teâlâ: “Selam!” diye kendilerine iltifatta
bulunacaktır. Ne talihlilerdir o mü’minler ki, bu iltifata ek olarak
kendilerine cennet gibi çok güzel bir mükâfat da hazırlanmıştır. Ahzâb-44/423
SELAM ALIP VERMEDE BİR AYRINTI
Müslüman olmayana “Selâm size!”
denebileceğini bu âyetten anlıyoruz. Diğer nâslarla çerçevesini çizecek
olursak: 1-“Allah yolunu açık etsin de hakikata uyanasın!” mânâsı murad
edilerek gayr-i müslime “selâm sana!” denebilir. 2-Gayr-i müslimin “selâm”
kelimesiyle verdiği bir selâm, “Allah sana hidâyet ihsan buyursun da selâmete
eresin!” niyetiyle aynı “selâm” kelimesiyle alınabilir, hattâ alınmalıdır, keşke
herkes hidâyette olsun da dünyamız cennete benzesin. 3-Gayr-i müslime “cennet
ehli olasın!” mânâsına gelen “Es-selâm” ile selâm verilmeyeceği gibi onun
“Es-selâm” ile verdiği selâmına “Es-selâm” ile mukabele edilmez, hele niyyet
hiç edilmez, belki sadece “selâm” kelimesi ile mukabelede bulunulur. 4-Selâma
ilave edilen “Ve Rahmet-ullahi” kelimesiyle gayr-i müslime selâm verilmez de
alınmaz da! 5-Gayr-i müslim “ve Rahmetullahi” kelimesiyle selâm verse sadece 1.
ve 2. Maddedeki mülâhazalar ile “ve aleyküm selâm” denebilir. Zuhruf-89/494
SELAM OLSUN ONA, KELAM-I KUDSİSİNE
KİM MAZHARDI?
Allah-ü Teâlâ övüyor: “Doğduğu gün
de, vefat edeceği gün de, diriltilip kabirden kalkacağı gün de ‘Selâm
Olsun’O’na! (Yahya’ya!)” Yani, Yahya as, dünya ve Âhiret hayatında hep Allah’ın
rızâsına mazhar olacaktır, demektir. Meryem-15/305
SELAM OLSUN! SELAM OLSUN! SESLERİ, CENNET
EHLİNİN HEP İŞİTTİKLERİ BİR SÖZDÜR
Cennette cennet ehlinin işittikleri
söz, hep “selâm olsun! selâm olsun!” sesleridir. Vâkıa-26/534
SELAM SİZE, KELAMI İLE İLTİFATTA
BULUN O İMAN EDİP YANINA GELENLERE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Âyetlerimize iman edenler, Sana geldiklerinde onlara: “Selâmün
Aleyküm=Selâm size!” kelâmıyla iltifatta bulun! (Ve şöyle gönüllerini
serinlet): Rabbiniz (size) rahmet (etmey)i, kendi Zatı üzerine (ilke edinip)
yazmıştır. Şöyle ki: Sizden kim bilmeyerek bir günah işler de sonra ardından
tövbe eder ve hâlini düzeltirse bilsin ki O (Allah), Ğafur ve Rahîm’dir.” En’âm-54/133
SELAM VERECEK RABLERİ CENNET EHLİNE
Cennette nimetlerin üstünde bir
nimet şudur ki, Rabb-i Rahîmleri cennet ehline: “Selâm!” diyerek hitab
edecektir. Bu nimet, her şeyi unutturacak kadar en tatlı olanıdır. Rabb-i
Rahîm’imizden ümid ediyoruz. Yâ Sîn-58/443
SELAM VERMEK, SELAM ALMAK MESELESİ
İslâm’ın en önemli prensiplerinden
biri de selâm vermek ve selâm almak meselesidir. Şöyle ki:1-Selâm vermek
sünnet, duyurmak vâcip, selâm almak ise farz-ı kifâyedir. 2-Selâm alırken ya
daha iyisi ile veya en azından verilenin misliyle selâmı almak gerekir. Meselâ:
“Es-selâmü aleyküm” diyene, ya “aleyküm selâm ve rahmetullah” demeli ya da
“aleyküm selâm” demeli. “Es-selâmü aleyküm ve Rahmetullah” diyene en azından
“aleyküm selâm ve Rahmetullah” demek farz! “Aleyküm selâm”demek yetmez. 3-Selâm
verirken en azıyla, yani “esselâmü aleyküm”demekle yetinmeli. Zira avam,
ayrıntıları bilmediğinden selâmı eksik almış olur. 4-Selâmı, tek kişi çok
kişiye, yukarıdan gelen yukarı çıkana yürüyen oturana, yaşca küçük büyüğe, vasıtalı
yayaya, yüksüz yüklüye verir. Nisâ-86/90
SELAM! SELAM! DİYE DOLAŞIRLAR CENNET
EHLİ, KENDİ ARALARINDA!
“Onların (Mü’minlerin) orada
(cennette) birbirlerine iyi dilek ve temennileri, hep ‘Selâm!’ dır.” Yûnus-10/208
SELAM! SELAM! DİYECEK CENNET EHLİ
BİRBİRLERİNE!
Cennete girmiş talihliler orada
birbirleriyle karşılaştıklarında muhataplarına olan iyi dilek temennileri,
“Selâm!” olacaktır. İbrahim-23/257
SELAMET VE FELAHA KİMLER ERER?
İçinde iyiliğe davet eden, kötülüğü
önleyen bir “Hizmet Cemaatı” bulunan topluluklar, selâmet ve felâha ererler.
Bunu Kur’an söylüyor. Âl-i İmrân-104/62
SELAMET-İ DÜNYA VE AHİRET İSTERSEN
HZ. YAHYA GİBİ OLMALISIN!
Allah-ü Teâlâ Hz. Yahya’ya:
“Doğduğu, öldüğü ve dirileceği gün de Selâm olsun O’na!” diyor. Buna sebep:
1-Hz. Yahya’nın, arı duru bir gönül ve 2-Allah’a çok saygılı bir takvâ sahibi,
3-Günâhlardan sakınan tertemiz bir insan, 4- Anne babasına iyi davranan hayırlı
bir evlât, 5-Yumuşak huylu, iyi geçimli birisi olması, 6-Aslâ zorba ve isyankâr
biri olmamasıdır. İşte sen de bu vasıfları taşıyabilirsen, Allah seni de
doğduğunda selâmette kıldığı gibi öleceğin gün de, dirileceğin gün de selâmette
kılar, hiç şüphen olmasın! Meryem-15/305
SELAMI VAR ALLAH’IN EY SEÇKİN
KULLARI, BİR DE ÖĞÜDLERİ VAR, DİNLEYİN!
Allah-ü Teâlâ Efendimiz sav
aracılığı ile seçkin güzel kullarına selâm gönderiyor ve şu öğütlerde
bulunuyor: “De ki: Allah’a hamd olsun, seçtiği kullarına da selâm olsun! Allah
mı hayırlıdır, yoksa O’na ortak saydıkları şeyler mi? O putlar mı hayırlıdır, yoksa
gökleri ve yeri yaratan, gökten size bir su indiren Rabbiniz mi? Allah, o su
ile size nice bahçeler yetiştirdi ki, siz onun tek bir ağacını bile
yaratamazsınız. Allah ile beraber başka ilâh olur mu? Elbette olmaz! Ama onlar
Haktan sapan bir güruhtur. O putlar mı üstün, yoksa yeryüzünü yerleşmeye
elverişli kılan, içinde yer yer ırmaklar akıtan, Arz’ın sükûneti için sağlam
dağlar yerleştiren ve iki denizin arasına bir engel koyan Allah mı? Hiç Allah
ile beraber başka tanrı olur mu? Elbette olmaz! Ama onların çoğu Hakkı
bilmiyorlar. O putlar mı üstün, yoksa çaresiz kalıp yalvar yakar duâ eden
insanın duâsını kabul edip sıkıntısını gideren, siz insanları yeryüzünün
halifeleri kılan Alah mı? Hiç Allah ile beraber başka tanrı olur mu? Elbette
olmaz! Ama ne kadar da az düşünüyor ve ibret almıyorsunuz! O putlar mı üstün, yoksa
size karanın ve denizin karanlıklarında yol gösteren ve rahmetinin (yağmurun)
müjdecisi olarak rüzgârı gönderen (Allah) mı? Hiç Allah ile beraber başka bir
ilâh olur mu? Elbette olmaz! Allah o müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehdir.”
Neml-59,63/381
SELAMIN ALLAHCASINI DEĞİL, ALÇAKÇASINI
VERİRLERDİ, CEHENNEM ONLARI AŞKLA BEKLİYOR
Bir takım nâdanlar, Allah Resûlünün
yanına geldiklerinde ağızlarını eğip bükerek, “selâm” kelimesine benzeterek
“sana ölüm olsun!” mânâsına gelen “Es-sâmü Aleyke!” derlerdi; içlerinden de
“Allah bizi bu söylediklerimizden dolayı cezalandırsa ya!” diyerek alay
ederlerdi. Peygamber Efendimiz sav, onların ne maksatla böyle söylediklerini
tabi ki anlıyordu ama hiç istifini bozmadan onlara “size de olsun!” mânâsına
gelen “Ve Aleyküm!” diyerek cevap verirdi. Cehennem onlara yeter! Oraya
gireceklerdir. Artık ne kötü varılacak bir yerdir orası! Mücâdele-8/542
“SELAMÜN ALEYKÜM!” KELİME-İ
TAYYİBESİ NEREDE GEÇER?
Cennet ile cehennem arasındaki A’raf’daki
Sûr’un yüksek tepelerinde bulunan kimseler, cennete yönelmiş Ehl-i Cennet’e:
“Selâmün Aleyküm!” diye seslenirler. İşte bu müjde, bu Âyet-i Kerîme’de geçer. A’râf-46/155
SELEF-İ SALİHİN’E DUA EDEREK VEFA
GÖSTERMEK, KUR’AN’IN ÖVDÜĞÜ BİR AHLAKTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan
(Ensar ve Muhacirlerden) sonra gelenler (kıyamete kadar gelecek mü’minler)
şöyle derler: Rabbimiz! Bize ve iman cihetiyle bizi geçmiş (bizden önce iman
etmiş) olan kardeşlerimize mağfiret eyle! Kalblerimizde iman edenlere karşı bir
kin bırakma!” Evet, Din-i Mübin-i İslâm’ı başlangıcından bugüne her türlü
mehâliki göğüsleyerek bizlere kadar ulaştıran ve bizlerin de iman sahibi
olmasına vesile olan Selef-i Salihin’e, bugünün mü’minleri olarak bizlerin,
onlar hakkında mağfiret dileyerek duâlar etmemiz, hem bir vefa borcu, hem de
bir Kur’an ahlâkıdır. Haşir-10/546
SELİM, TEMİZ BİR KALB İLE ALAH’IN
HUZURUNA VAR Kİ KURTULABİLESİN!
Mahşer günü, öyle dehşetli bir
gündür ki, o günde mal da evlât da hiçbir fayda vermez. Sadece ve sadece selim
ve temiz bir kalb ile Allah’ın huzuruna varabilirsen sana o fayda verir! Şuarâ-89/370
SELİM BİR KALB İLE RABBİNE GELEN
İBRAHİM AS
İbrahim as da atası Nûh as’ın
yolunda olanlardan idi. Çünki Rabbine selim bir kalb ile gelmişti. Sâffât-83,84/448
SELSEBİL, CENNETTE BİR PINARDIR Kİ,
ZENCEBİLDENDİR
Cennette, cennet ehline kaynağı
zencebîl olan pınardan doldurulan bir kadehden cennet şarabı ikram edilir. Şeker
şerbet olsun içene! İnsan-18/578
SEMAVAT İKİ GÜNDE (İKİ DEVREDE)
ALLAH TARAFINDAN YARATILDI
Allah, göğü yedi kat semavat olarak
iki günde (iki devrede) yarattı. Sonra her semada bulunanlara kendilerine ait
vazifelerini vahyetti (ilhametti). Fussılet-12/477
SEMUD AZGINLAŞTI, EN CÜR’ETKARI
İLERİ ATILDI, ALLAH DA ONLARI AZABIYLA DÜMDÜZ ETTİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Semûd
(kavmi), azıtarak (peygamberlerini) yalanlamıştı, hani onların en azılı
cür’etkârı ise, ileri atılıp (deveyi kesmişti) de Allah’ın elçisi (Salih) onlara:
(bir imtihan için mu’cize olarak verilen) Allah’ın devesini (kesmeyin) ve onun
su içme sırasını gözetin demişti. Fakat onlar, O (peygamber Salih’i) yalancı
sayıp onu (deveyi) kestiler. Bunun üzerine Rableri (Allah), bu günâhları
sebebiyle üzerlerini azap ile kapladı da onları dümdüz (yerle bir) etti.” Şems-11,14/594
SEMUD HALKININ AZABI ŞU ŞEKİLDE
TAHAKKUK ETTİ
Semûd’dan bir azgın, cür’etle o
mübarek deveyi kesince artık helâk olma onlara Hak olmuştu. Bunun üzerine
Allah-ü Teâlâ üzerlerine korkunç bir ses gönderdi de davar ağılı yapanın
topladığı kuru ot kırıntıları gibi oldular! Kamer-31,32/529
SEMUD KAVMİ BİR DİŞİ DEVE İLE
İMTİHANA TABİ TUTULDU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz
Biz, onları (Semûd kavmini) imtihan etmek için (içlerine) o dişi deveyi
göndericileriz. Ey Salih, şimdi Sen onların ne yapacaklarını gözet ve
eziyetlerine de sabret!” Kamer-27/528
SEMUD KAVMİ DE KORKUTUCULARI
PEYGAMBER SALİH AS’I YALANLADI DA NE OLDU?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Semûd
(kavmi) de korkutucularını (Peygamberleri Salih as’ı) yalanlayarak şöyle
dediler: ‘Biz, yani şimdi içimizden bir adamın peşine takılıb da mı gideceğiz?
Böyle yaparsak doğrusu sapıtmış ve çıldırmış oluruz. Ne o yani? Bu zikir
(vahiy), içimizden bula bula O’na mı indirildi? Başka adam mı kalmamış? Hayır
hiç de öyle değil! O yalancının, küstahın tekidir!’ Biz de (Salih’e) dedik ki, Sen
hiç üzülme! Onlar yarın (Ahirette) asıl kimin yalancı, kimin küstah olduklarını
öğrenirler!” Kamer-23,26/528
SEMUD KAVMİ DE PEYGAMBERLERİ
YALANLADI
Semûd Kavmi de peygamberleri
yalanladı. Kardeşleri Sâlih, onlara şöyle nasihatte bulunmuştu: “Allah’a karşı
gelmekten sakınmıyor musunuz? Bilesiniz ki ben, Allah tarafından size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’dan sakının da Bana itaat edin!
Bu tebliğ hizmetime karşılık sizden bir ücret de talep etmiyorum. Benim
ücretimi verecek olan ancak Alemlerin Rabbidir. Siz burada, her türlü belâdan
emin kılınmışlar olarak bağlarda, bahçelerde, pınarlar başında, ekinler, bostanlar,
tomurcukları olgunlaşan, yüklü salkımları sarkan hurmalıklar içinde devamlı
kalacağınızı mı sanıyorsunuz? Böyle düşündüğünüz için mi (deprem ve tabii
âfetlere karşı dayanıklı olsun diye) kayalardan yontarak evler mi
ediniyorsunuz? Artık Allah’a karşı gelmekten sakının da Bana itaat edin! Sakın,
işi gücü yeryüzünde fesat çıkararak bozgunculuk yapanların, ıslah olarak hiç
bir faaliyette bulunmayanların isteklerine uymayın!” Şuarâ-141,152/372
SEMUD KAVMİ KORKUNÇ BİR SES İLE
DİYARLARINDA ÇÖKEKALDILAR
“Allah’ın mu’cize olarak gönderdiği
deveyi Semûd kavmi keserek zulmedince, o korkunç ses onları tutuverdi de
diyarlarında çökekaldılar. Sanki hiç orada yaşamamışlar gibi oldular, silinip
gittiler. Evet! İnkâr etti Rabbini Semûd halkı, evet, işte onun için defolup
gitti Semûd halkı!” Hûd-67,68/228
SEMUD KAVMİ SALİH AS’IN NASİHATLERİNE
NASIL TEPKİ GÖSTERDİ?
Sâlih as’ın nasihatlerine kulak
asmayan Semûd Kavmi: “Sen ancak iyiden iyiye sihirlenmiş birisin, hem Sen bizim
gibi bir insansın! Eğer iddianda tutarlı biri isen, haydi bir mu’cize getir de
görelim!” dediler. Şuarâ-153,154/372
SEMUD KAVMİ ŞİDDETLİ BİR SARSINTI
İLE HELAK OLDU
Sâlih as’a meydan okumalarından
sonra Semûd kavmini şiddetli bir sarsıntı kıskıvrak yakaladı da yurtlarında
çökekaldılar. A’râf-78/159
SEMUD KAVMİ, AD KAVMİNDEN SONRADIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Semûd!)
Hatırlayın ki Allah sizi, Âd (kavmin)den sonra yeryüzünde halîfeler kıldı ve
sizi yeryüzünde yerleştirdi.” A’râf-74/159
SEMUD KAVMİ, BİR KORKUNÇ SES İLE
HELAK EDİLMİŞTİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Semud
kavmi, azgın bir hadise olan o korkunç ses, zelzele ile helâk edilmişti.” Hâkka-5/565
SEMUD KAVMİ, BİRBİRİYLE ÇEKİŞEN İKİ
FIRKA OLDULAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yalnız
Allah’a ibâdet etmeleri çağrısında bulunmak üzere Semûd kavmine Sâlih’i elçi
olarak gönderdik; Sâlih bir de baktı ki, onlar birbiriyle cedelleşen iki fırka
olmuşlar.” Neml-45/380
SEMUD KAVMİ, SÖZ DİNLEMEDİLER, DİŞİ
DEVEYİ KESTİLER DE HELAK OLMALARI HAK OLDU
Sâlih as’ın tüm uyarılarına rağmen
Semûd halkından bir güruh, (imansızlıklarından) su nöbetine tahammül edemeyerek
yasaklanmış olduğu halde, kendileri için bir imtihan olan dişi deveyi kestiler.
Fakat azâbın kendilerini sarmaladığını anlayınca pişman oldular. Lâkin çok geç
kaldıklarından bu pişmanlıkları, onlara hiç fayda vermedi. Çünki azap onlara
gelmişti, onu geri çevirecek hiç bir kuvvet ve kudret de yoktu. Bunda da
alınacak pek çok ibret dersi vardır ama onların çoğu, iman etmiş kimseler
değillerdir. Ama (Ey Habibim Muhammed!) Senin Rabbin Azîz ve Rahîm’dir! Şuarâ-157,159/372
SEMUD KAVMİNE DE KARDEŞLERİ SALİH’İ PEYGAMBER
OLARAK GÖNDERDİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Semûd
halkına da kardeşleri Sâlih’i peygamber olarak gönderdik. Sâlih, onlara şöyle
dedi: “Ey benim kavmim! Yalnız Allah’a ibâdet edin! Çünki sizin O’ndan başka
ilâhınız yoktur! Sizi topraktan yetiştirip yaratan, sizi orada yaşatan O’dur. O
halde O’ndan mağfiret dileyin, yine O’na dönün, tövbe edin! Çünki Rabbim
kullarına çok yakın ve onların tövbe ve duâlarını kabul edendir.” Hûd-61/227
SEMUD KAVMİNE DE SALİH’İ PEYGAMBER
OLARAK GÖNDERDİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Semûd
kavmine de içlerinden biri olan kardeşleri Sâlih’i peygamber olarak gönderdik.”
A’râf-73/158
SEMUD KAVMİNİN BAŞINA AZAP GELİP
BİNDİ, SALİH AS VE MÜ’MİNLER KURTARILDILAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Azap
emrimiz gelince, tarafımızdan bir lütuf olarak Sâlih’i ve beraberindeki
mü’minleri azaptan ve o günün zilletinden kurtardık. Şüphesiz ki Senin Rabbin,
Kavî (çok kuvvetli) ve Azîz’dir (mutlak gâliptir). Hûd-66/228
SEMUD KAVMİNİN YILDIRIM ÇARPMASIYLA
HELAK EDİLİŞİ BU AYETLERDE DE ZİKREDİLİYOR
Allah-ü Teâlâ, bu âyet-i
Kerimesi’nde: “Semûd kavminin helâk edilişinde de ibret alınacak hususların
olduğunu, kendilerine: ‘Bir süre hayattan zevk alın bakalım!’ diye mühlet
verildiğini, akıllarını kullanarak bu mühleti değerlendiremeyip Rablerinin
emirlerine karşı gelmeleri üzerine de bakıp dururlarken kendilerini yıldırım
çarptığını, böylece yerlerinde kalakaldıklarını ve kimseden de yardım
göremediklerini” bu âyetlerinde beyan ediyor. Zâriyât-43,45/521
SEMUD NİHAYET DEVEYİ KESTİ DE AZAP
ÜZERLERİNE VACİP OLDU
Semûd halkı bu nöbetleşe su
taksimine sabredemedi. Nihayet azgın arkadaşlarını çağırdılar. O şirret,
kılıcına cür’etle sarıldı ve deveyi kesti de artık Semûd üzerine azâb Hak oldu.
Bunun üzerine Allah-ü Teâlâ da şöyle ferman etti: “Artık bak onlara, Benim
azabım ve korkutmalarım nasılmış bir görsünler!” dedi. Kamer-29,30/529
SEMUD ZALİMLERİNİN EVLERİ ÇÖKTÜ,
HARABEYE DÖNDÜ
Semûd kavminin şirret imansız
zalimleri, işi gücü kumpas, entrika, tuzak kurmak iken azâb-ı İlahi birden
karşılarına çıkıverdi. Zulümleri yüzünden evleri çöktü, her taraf ıssız bir
virâneye döndü. İman edip Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise kurtuldu.
Elbette bunda bilecek ve ibret alacak kimseler için apaçık bir delil vardır. Neml-52,53/380
SEMUD’UN SUYU DEVE İLE ARALARINDA NÖBETLEŞE
OLACAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
Salih!) Onlara bildir ki su, aralarında nöbetleşe olacak. Her su nöbetinde,
orada hazır bulunan kişi sıra sahibidir.” (Bu nöbet, bir gün kendilerine, bir
gün deveye şeklinde de tefsir edilmiştir.) Kamer-28/529
“SEN AĞA BEN AĞA, İNEKLERİ KİM SAĞA?”
DEYİMİ DOĞRU BİR DEYİMDİR
Allah-ü Teâlâ, insanları farklı
konumlarda yaratmıştır. Kimini kiminden üstün, kimi kiminden zengin, kimi
ihtiyaç sahibi alan ve kimi de veren... Bütün bunlar, hayatın çarklarının
dönmesi için Allah’ın fıtrî sosyal kanunlarıdır. Zuhruf-32/490
SEN RABBİNLE GİT, ONLARLA SAVAŞ! HA
BİZ BURADA OTURUCULARIZ
İsrailoğulları: “Ey Musa! Doğrusu
biz, o zorbalar orada (Filistinde) bulundukları müddetçe biz oraya aslâ
girmeyiz; onun için Sen, Rabbinle git, ikiniz onlarla savaşın; biz onlarla
savaş etmektense burada (Tih sahrasında, faran çölünde) oturucularız!” dediler.
Allah da o küstah korkak ve isyancıları, çölde kırk yıl bekletti. Mâide-24/111
SENET’E İKİ ŞAHİT GEREKİR
Boçlanıp senet verdiğiniz zaman, iki
erkek veya bir ekekle uygun göreceğiniz iki kadını şâhit tutun, yani imzalarını
alın! Bakara-282/47
SENET YAPIN!
Allah, vadeli borçlarınızı
yazmanızı, yani senet yapmanızı söylüyor. Bakara-282/47
SEPT (CUMARTESİ) GÜNÜ İBADETİ,
İHTİLAF EDEN YAHUDİLERE FARZ KILINMIŞTI
Yahudilerden Cuma gününün ibâdete
tahsisi istenmiş, fakat onlardan bazılarının muhâlefet etmeleri üzerine Sept
(Cumartesi) günü gayet disiplinli bir tatil ile ibâdet günü olarak farz
kılınmıştır.” Nahl-124/280
SERFİRAZ KILINDI MUSA AS, DİĞER İNSANLAR
İÇİNDE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ya Musa!
Ben gönderdiklerimle (vahyettiklerimle) ve konuşmamla Seni insanlar içinde
serfirâz kıldım!” A’râf-144/167
SERT DAVRAN ŞU KAFİRLERLE
MÜNAFIKLARA EY PEYGAMBER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:“Ey (şanlı)
Peygamber! Kâfirler ve münâfıklarla mücâhede et ve onlara karşı sert davran!
Onların varacakları yer cehennemdir ve ne kötü bir dönüş yeridir orası!”
(Bilhassa Tebük Seferinde münâfıklıkları iyice ortaya çıkanlar, mevzubahistir.)
Tövbe-73/198
SERVET ZEHİRLENMESİYLE GURUR KİBİR
ABİDESİ HALİNE GELENİ BIRAK, ZAMAN İSRAFIDIR ZİRA!
Peygamber Efendimizin sav, “müslüman
olurlar” ümidi ve şevki ile Kureyşin ileri gelen servet zehirlenmesi ile imana
müstağnî müstekbirlere iltifat ettiği; o sırada kendisinin de irşâdını isteyen müstaz’af
fakat mü’min a’mâya (gelişini zamansız bulduğu Ümm-i Mektûm’a) iltifat
etmemesini Allah-ü Teâlâ hoş karşılamadı da şöyle vahyetti:“(Servet
zehirlenmesiyle gururlanan) kendisini (imana) muhtaç görmeyen (o müstekbir ve
müstağnî) kimseye iltifat ediyorsun da, (günâhlardan) arınmak isteyen a’maya
(sırtını) dönerek iltifat etmiyorsun! Halbuki (o müstekbir ve arınmaya müstağnî
olanın) arınmak istememesinden Sana ne! (Onunla meşgul olmak bir) oyalanmadır
(bir zaman israfıdır). Hayır,(böyle yapma)!” (Not: Ali Ünal Hoca mealinde
sırtını dönenin Peygamberimiz değil. O müstekbir müşrik olduğunu ikna eder bir
üslupla ifade etmiş ki bana da uygun olanın müşriğin sırtını dönmesi geldi.
Zira peygamberimiz niye sırtını dönsün ki? Olsa olsa sorusuna hemen cevap vermez.
Zaten öyle de yapmıştır.) Abese-7/584
SERVETİM, DİYE ÖVÜNÜP ÇALIM SATTIĞIN
MAMELEKİN ELİNDEN ALINDIĞINDA ANLARSIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (haddini
bilmez insan, övünerek:‘Ben İslâm düşmanlığı uğrunda) yığın yığın servet
tükettim’ diye övünür durur. (Ne o?) Kendisini gören olmadığını mı sanıyor?”
(San bakalım! Yarın ölüp kıyamet günü diriltildiğinde o servetlerinin, başının
en büyük belâsı olduğunu anlayınca aklın başına gelir! Ne çare ki, yapabileceğin
bir şey kalmamıştır artık!) Beled-6,7/593
SERVETİN ÇOKLUĞUNUN İNSANI
ŞIMARTTIĞI, AZDIRDIĞI BİR GERÇEKTİR
Bu Âyet-i Kerime’den anlıyoruz ki, servet
insanı şımartıyor, azgınlaştırıyor. Demek insanın mala karşı büyük bir zaafı
var. Aynı zamanda servetle imtihan, yoklukla imtihandan daha zor. Zor olmasaydı
cennet ehlinin çoğu fakir değil de zenginler olurdu. Halbuki “cennet ehlinin
çoğu fakirlerdir.”(Hadis-i Şerif) Kasas-58/391
SERVET-Ü SAMAN ZAAFLI İNSANLAR HER
DEVİRDE PEK ÇOK OLUYORLAR, LİHİKMETİN
Karun bir gün ziyneti ve şatafatı
ile ihtişam içerisinde halkının karşısına çıktı. Dünya hayatına pek düşkün, dünyaya
zaafı olan pek çok kimse: “Keşke bizim de Karun gibi servetimiz olsaydı (da şu
dünyadan biz de kâm alsaydık), adamın amma da büyük nasibi varmış ha, keyfine
diyecek yok!” dediler. Kasas-79/394
SESLERİN EN ÇİRKİNİ, AVAZ AVAZ
BAĞIRAN EŞEKLERİN SESİDİR
Lokman as, oğluna nasihat ederken
bir de şöyle dedi: “Oğulcuğum! (İnsanlarla konuşurken) sesini alçalt, bağırarak
konuşma! Zira seslerin en çirkini, elbette (avazı çıktığınca bağıran) eşeklerin
sesidir.” Lokman-19/411
SEVAPLAR ASGARİ BİRE ON YAZILIR
Allah-ü Teâlâ müjde veriyor: “Kim
bir iyilikle gelirse ona on misli verilir. Kim bir kötülükle gelirse ona sadece
kötülüğü kadar (misliyle) ceza verilir.” En’âm-160/149
SEVAPLAR, İYİLİKLER, GÜNAHLARI, KÖTÜLÜKLERİ
GİDERİR, SİLER SÜPÜRÜR
Allah-ü Teâlâ lütfu ile buyuruyor:
“Muhakkak ki haseneler (sevaplar, iyilikler), seyyieleri (günâhları, kötülükleri)
giderir. Bu, düşünen ve ibret alanlara bir nasihattır!” (Not: Fıkıh ulemâsı,
sevapların, küçük günâhları gidereceğini, büyük günahlarla, kul hakkı olan
günâhların ise mîzâna konacağını belirtmişlerdir. O bakımdan sevaplara
güvenerek büyük günâh işlemeye cesaretli olmayalım, hatta küçük günâhlara da
cesaretli olmayalım! Çünki, devamlı işlenen küçük günâhlar da büyük günahlardan
sayılır. Ayrıca bilerek, ‘nasıl olsa sevaplar günâhları giderir’ diye bile bile
günâh işlemek affa medâr olmaz! Af, beşer olduğumuzdan bir kere işlediğimiz ve
hemen pişman olarak bir daha işlememeye azmettiğimiz günâhlarımız için
mevzubahistir.) Hûd-114/233
SEVDİRDİ İMANI ALLAH, ÇİRKİN
GÖSTERDİ KÜFRÜ, FISKI VE İSYANI ELHAMDÜLİLLAH!
Sonsuz merhamet sahibi Yüce Allah, lütfu
ve nimeti ile biz müslümanlara imanı sevdirmiş ve onu kalblerimizde
süslemiştir. Küfrü, fıskı ve isyanı ise çirkin göstererek ondan nefret
ettirmiştir. Böylece bizleri rüşde erdirmiştir. Allah, Alîm’dir, Hakîm’dir. Hucürat-7,8/515
SEVGİ:ALLAH SEVGİSİNE HİÇBİR SEVGİ
ULAŞAMAZ!
Mü’minlerin Allah’a olan sevgileri
her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir. Öyle müşriklerin put sevgisi ile
mukayese edilemez! Mü’minler, Allah’ı o kadar severler ki, O’nun uğrunda
canlarını bile seve seve fedâ ederler; müşrikler ise, putları için değil, belki
nâdiren putlaştırdığı nefsi için nefsini fedâ edebilir. Bakara-165/24
SEVGİDE İMAN EDENLERE EN YAKIN
OLANLAR, HIRİSTİYANLARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Sen, İman edenlere (Müslümanlara) sevgi bakımından en çok yakınlık
duyanların: “Biz Nasârâyız, Hıristiyanız!” diyenler olduğunu bulacaksın!” Mâide-82/120
SEVGİNİN TUHAFINA BAKIN!
Öyle insanlar vardır ki, Allah’tan
başkasını Allah’a denk tutarak Allah’ı severcesine onları severler. Bunlar
kendilerine zulmeden ve azabı kendilerine vacip kılan beyinsizlerdir. Keşke
ölmeden önce bilselerdi! Bakara-165/24
SEVGİYE LAYIK OLMAYANLARA SEVGİ
BESLEMEYİ ALLAH HOŞ GÖRMÜYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Onlar (Mekke müşrikleri), size Hakk’dan gelen gerçeği (İslâm’ı)
reddettikleri halde siz, (onlara duyduğunuz) sevgi sebebiyle kendilerine (savaş
hazırlıklarınıza dair haber) ulaştırıyorsunuz. Üstelik onlar, sizi ve Allah
Resûlünü sırf ‘Allah Rabbimizdir!’ dediğiniz için vatanınız (Mekke) den
çıkarıyor oldukları (halde mi onlara hâlâ sevgi göstereceksiniz?) ” Buradan şu
mesaj çıkıyor: İslâm’ı yok etmek için gözü dönmüş, akrabalık bağlarını koparmış
keferelere -düşmanlık yapmasanız da- sevgi göstermeniz câiz değildir. Allah
düşmanlarına sevgi, Allah’ın hoşuna gitmez! Mümtehine-1/548
SEVİMLİ AMELLER
Şu ameller, Allah katında pek
sevimlidir: 1-Namazı hakkı ile edâ etmek; 2-İyiliği yaymak; 3-Kötülüğü önlemeye
çalışmak; 4-Başa gelen sıkıntılara sabretmek. Lokman-17/411
SEVİMLİ KILINACAKLARDIR İMAN EDİP
SALİH AMELLER İŞLEYENLER HERKES NEZDİNDE!
“İman edip sâlih ameller işleyenleri
Rahmân (Allah), hem Kendi nezdinde, hem de mahlûkatı nezdinde sevimli
kılacaktır, mahlûkâtın kalblerinde onlara karşı bir sevgi yaratacaktır.” Meryem-96/311
SEVMEZ ALLAH ASLA KAFİRLERİ!
Allah, iman edip salih ameller
işleyenleri fazlından mükâfatlandıracaktır (cennetine koyacaktır). O, kâfirleri
ise aslâ sevmez! (Onlara cennet yok!) Rûm-45/408
SEVMEZ ONLARI ALLAH!
Allah, azgın kâfirlerle (fâizi helâl
sayanlarla) günâhta ısrarcı herifleri (haram olduğunu bildiği halde fâizde
ısrar edenleri) sevmez! Allah’ın sevmediğini cennet de sevmez ve içine almaz!
(Cehennem ise bu tipleri pek sever, aşk-u şevk ile onları bekler!) Bakara-276/46
SEVR MAĞARASINDA İKEN HZ. EBU BEKİR
iLE PEYGAMBERİMİZE SAV ALLAH’IN YARDIMLARI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer siz
peygambere yardımcı olmazsanız, Allah vaktiyle O’na yardım ettiği gibi, yine
yardım eder!” Evet etti! Şöyle ki: 1-Sevr Mağarasında tam emniyet sağladı. Güvercin
yuvası ile örümcek ağının perdelemesi, müşriklerin mağaraya girmesini
engelledi. 2-Sekînetini (kalb huzurunu, telâşsızlığı) verdi ki, hiç endişe
etmedi. 3-Görünmeyen ordularla Resûlüne kuvvet verdi. (Şeytanın ısrarla:
‘içeriye bakın!’telkinine rağmen Ümeyye bin Halef’in kalbine, buna iltifat
etmemeyi yerleştirdi.) Tövbe-40/192
SICAKTA SEFERE ÇIKMAYIN DİYENLERE, “CEHENNEM
ATEŞİ DAHA SICAK” DE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten hoşlanmayıp
‘Bu sıcakta sefere çıkmayın!’ dediler. De ki: ‘cehennem ateşi, bundan da sıcak!
Ona nasıl dayanacaksınız?’ Bunu bir bilip anlasalardı!” (Anlayacak ferâset
nerde?) Tövbe-81/199
SIDDIKLAR VE HAKKA ŞAHİTLİK EDENLER
KİMLERDİR ALLAH NEZDİNDE?
Allah’a ve Resûlüne iman edenlerdir
ki onlar, Rableri nezdinde Sıddıklar ve Hakka şâhitlik edenler
zümresindendirler. Kendilerine mükemmel ecirler ve nûrlar vardır. Hadîd-19/539
SIFIR ÇEKER ONLAR AHİRETTE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a
verdikleri söz ve yeminlerini az bir dünyalık menfaati karşılığında satanlar
var ya, işte onların Ahirette hiçbir nasipleri yoktur!” Onlar, orada sıfır
çeken aklı kıt zavallılardır. Onların hakkı, çok acı bir azaptır! Âl-i
İmrân-77/58
SIĞINIRIM İNSANLARIN İLAHINA O SİNSİ
ŞEYTANIN ŞERRİNDEN!
İnsanların kalblerine vesvese
pompalayan o sinsi şeytanın şerrinden, insanların ilâhı Allah’a sığınırım! Nâs-3,6/604
SIĞINIRIM İNSANLARIN MUTLAK HÜKÜMDARI
VE SAHİBİNE O SİNSİ ŞEYTANIN ŞERRİNDEN!
İnsanların kalblerine vesvese
pompalayan o sinsi şeytanın şerrinden, insanların Hükümdârı ve sahibi Allah’a
sığınırım! Nâs-2,6/604
SIĞINIRIM İNSANLARIN RABBİNE O SİNSİ
ŞEYTANIN ŞERRİNDEN!
İnsanların kalblerine vesvese
pompalayan o sinsi şeytanın şerrinden, İnsanların Rabbi Allah’a sığınırım! Nâs-1,6/604
SIĞINIRIM SABAHIN RABBİNE!
Sabahın aydınlığı ile insanlar
evlerinden sokaklara çıkarlar. Bu sokaklarda pek çok şer irtikap edilir. Bütün
bunları göz önüne alarak şöyle deriz: “Sabahın Rabbine sığınırım!” Felak ve Nâs
sûrelerine şerlerden sığınma mânâsında “muavvizeteyn” denmiştir. Felak-1/604
SIĞINMA TALİMATI, BİZZAT ALLAH-Ü
TEALA’DAN GELMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimiz
sav’in şahsında, her türlü şerden Allah’a sığınmamızın üslûbunu bizlere Felak
Sûresi ile birlikte bu sûrede de ta’lim etmiştir. Biz dahi sabah akşam bu
sûreleri okuruz, okumalıyız! Nâs-1,6/604
SIĞINMAK İSTEYEN MÜŞRİK’E EMAN VER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer
müşriklerden biri Senden sığınma hakkı isteyip emân dilerse, ona emân ver, tâ
ki Allah’ın kelâmını dinlesin, düşünsün! Sonra (şâyet o, müslümanlığı
benimsemese bile) onu, güvenli bir şekilde vatanına ulaştır. Zira onlar,
İslâm’ın gerçek mâhiyetini bilmeyen bir topluluktur.” Tövbe-6/186
SIĞIR, (BAKARA) KESİN!
Bir vakit Hz. Musa (as) kavmine:
“Allah bir sığır kesmenizi emrediyor!” dedi. (Not: Bu âyetteki “Bakara”
kelimesi, bu sûreye ad olmuştur.) Bakara-67/9
SIĞIRI BOĞAZLAMALARINDAKİ HİKMET
İsrailoğullarının başlarında Hz. Musa
gibi bir peygamber, Tevrat gibi bir kitap olmasına rağmen, eski cahiliye
inanışlarından “sığır kutsal hayvan” inanışı, kalplerinin derûnunda kök
salmıştı. Bu inanış şirk kokuyordu. Kalplerindeki bu muzır muhabbeti kökünden
söküp atmak için Bakaranın=sığırın kesilmesi lâzımdı. Kestiler ve gördüler ki
kesilince hiç bir şey olmuyormuş, bir uğursuzluk gelmiyormuş. Hem imanları
arttı, hem şirkten kurtuldular. Bakara-71/10
SIKINTI ÇEKESİN DİYE KUR’AN’I SANA
İNDİRMMEDİK!
Bu Âyetlerde Kur’an-ı Kerim’in
Peygamber Efendimize bir sıkıntı olsun, bir meşakkat çeksin diye değil; ancak
Allah’dan korkanlara bir nasihat olsun diye indirildiği beyân edilmektedir. (Vahiy
geldiğinde Efendimiz sıkıntı çekiyordu.) Tâhâ-2,3/311
SIKINTI GEÇİCİDİR VE SIKINTININ BİR
HİKMETİ VARDIR
Uhud savaşı sıkıntıları gibi
sıkıntılar geçicidir. Bu sıkıntılar dahi hikmet doludur. Allah-ü Teâlâ bu
sıkıntılar ile: 1-Temiz (Mü’min) ile murdarı (münâfığı), birbirinden ayırsın,
2-Allah size gaybı bildirmemiştir, tâ ki, irâdelerin hakkı verilsin, 3-Allah gaybı
dilediği peygamberlerine bildirir ki, O’na imanınız artsın! Evet Allah’a karşı
gelmekten sakınırsanız sizin için pek büyük bir mükâfat vardır. Âl-i
İmrân-179/72
SIKINTI MÜNAFIK VE KAFİRLERDEN
GELİYORSA GEÇİCİDİR, SABREDİP ALDIRMAMAK LAZIM!
Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimize
(ve dolayısıyla bütün Mü’minlere) “kâfirlere ve münâfıklara itaat etmemesini, onların
verdikleri sıkıntıya aldırmamasını (çünki geçici olduğunu), Allah’a tevekkül
etmesini, koruyucu olarak Allah’ın yeter olduğunu” bilmesini beyan ediyor. Ahzâb-48/423
SIKINTILARA SABIR, İLLA Kİ SABIR
GEREKİR!
Allah-ü Teâlâ haber veriyor ve
Peygamberler, Kur’an lisanı ile şöyle diyorlar: “Bize verdiğiniz her türlü
sıkıntıya da mutlaka sabredeceğiz. Tevekkül edenler ise, artık ancak Allah’a
tevekkül etsinler!” İbrahim-12/256
SIKINTIYA DÜŞMENİZ O’NA AĞIR GELİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şanım
hakkı için, size kendi aranızdan öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya
düşmeniz O’na ağır gelir; O, size düşkündür, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir!”
(Evet, öyle sevgili bir Peygamber ki, mahşerde diğer peygamberler dâhil herkes:
‘Nefsi, nefsi!’ derken O: ‘Ümmeti, Ümmeti!’ diyecektir. Evet, öyle bir
Peygamber işte! Ne mutlu bu Peygambere ümmet olma şerefine nâil olanlara!) Tövbe-128/206
SIKINTIYA UĞRADIĞINIZDA YALNIZ
ALLAH’A YALVARIRSINIZ
Allah-ü Teâlâ: “Hayır! (Sıkıntıya
uğradığınızda) yalnız O’na (Allah’a) yalvarırsınız. O da dilerse duanıza sebep
olan sıkıntıyı kaldırır ve o zaman siz de, Allah hakkında uydurduğunuz o
ortakları unutursunuz.” buyuruyor. En’âm-41/131
SIKINTIYI DA HAYRI DA ALLAH VERİR,
KİMSE KARIŞAMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer
Allah, sana bir sıkıntı dokundurursa, O’ndan başkası onu gideremez. Sana bir
hayır dokundurursa zaten O, her şeye gücü yetendir.” En’âm-17/128
SIKIŞINCA VAZZUK VUZZUK EDEREK “ALLAH!”
DER ŞU İNSAN, SONRA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) sizi
kim kurtarır? Sıkıntıya düştüğünüz (o zaman) da kıvranarak (vazzuk vuzzuk
ederek) açıkca ve gizlice O’na (Allah’a) dua edersiniz (değil mi)? ‘Yemin olsun
ki, eğer Allah bizi bundan kurtarırsa mutlaka şükredenlerden olacağız!’
diyenler de sizlersiniz (değil mi)? Sizi, ondan ve bütün sıkıntılardan ancak
Allah kurtarır; sonra siz, sözünüzü unutur da yine O’na şirk koşarsınız (değil
mi)?” (İnsan bu, ekseriya hep böyle yapar!) En’âm-63,64/134
SIMSIKI TUTUN ALLAH’IN DİNİNE, AYET
VE HADİS ATMOSFERİNDE YAŞA Kİ KENDİNİ KORUYASIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz o
kimselersiniz ki, Allah’ın âyetleri kendinize okunurken ve aranızda Elçisi
bulunurken nasıl inkâr edersiniz? İnkar edemezsiniz! Kim Allah’ın dinine
sımsıkı tutunursa o dosdoğru bir yola hidâyet edilmiştir. (Allah Elçisi’nin
aramızda bulunması, O’nun Sünnet-i Seniyyesi’nin bizi sarıp sarmalaması, yani
hayatımızın Sünnet-i Seniyye-i Ahmediyye ile dizayn edilmesidir.) Âl-i
İmrân-101/62
SINIRI AŞANI ATEŞE SOKACAĞIZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim
Allah’ın koyduğu yasak sınırlarını aşarak haksızlık ederse bilsin ki Allah da
onu ateşe sokacaktır. Bu, Allah’a çok kolaydır.” Nisâ-30/82
SIR MESELESİ, PEYGAMBERİMİZ SAV İLE
BAZI HANIMLARI ARASINDA GEÇEN SIR MESELESİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hani
peygamber (Hz. Muhammed), hanımlarından birine (büyük ihtimal Hz. Hafsa’ya) bir
sözü sır olarak söylemişti. Fakat (o hanımı) bu sözü (diğer bir hanımına) haber
verince Allah da bu durumu peygamberine bildirdi. O da hanımına söylediğinin
bir kısmını bildirip, bir kısmından ise (bahsetmeyerek) vazgeçmişti. Peygamber
sır verdiği hanımına bu durumu anlatınca, o da hayret ederek: “Bunu Sana kim
haber verdi?” dedi. Peygamber de: “Bana bunu her şeyi bilen, her şeyden
haberdâr olan Allah haber verdi” diye cevap verdi.” (Peygamber Efendimizin sav
hanımına verdiği sır hakkında müfessirler üç görüş ileri sürmüşlerdir:1-Peygamberin
bal şerbeti içmemeye yemin etmesi; 2-Mariye validemize yaklaşmayacağına dair
yemin etmesi ‘ki bu rivayet zayıftır’; 3-Hilâfetin önce Hz. Ebu Bekir’de, O’ndan
sonra da Hz. Ömer’de olacağına dair verdiği sır!) Tahrîm-3/559
SIR VEREMEZ DÜŞMANINA ALLAH YOLUNDA
CİHADA ÇIKAN MÜCAHİT!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz hem
Benim yolumda cihâd etmek ve rızamı kazanmak için yurdunuzdan, yuvanızdan
çıkarılmayı göze alıyorsunuz, hem de nasıl oluyor da onlara sevgi göstererek
sır veriyorsunuz? Halbuki Ben gizleseniz de açıklasanız da her şeyi
bilmekteyim. Doğrusu sizden kim bunu (sır vermeyi) yaparsa o takdirde o, düz
yolun ortasında sapıtmış olur! Mümtehine-1/548
SIRAT-I MÜSTEKİM, İŞTE YOL BUDUR!
Sırat-ı müstekîm ararsan, En’âm
Sûresi’nin 151, 152 ve 153. Âyetlerine tabi olacaksın! Ki bu âyetler, önceki
şeriatlarda da vardı. En’âm-153/148
SIRAT-I MÜSTEKİM, DOSDOĞRU YOL,
KİMLERİN YOLUDUR?
Fâtiha Sûresi’ndeki: “kendilerine
nimet verdiklerinin yoluna (bizi ilet Ya Rabbi)!” meâlindeki âyetin açılımını
bu âyet yapar, şöyle ki: “Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse bilsin ki onlar,
kendilerine Allah’ın nimet verdiği Nebîler, Sıddîklar, Şehitler ve Sâlihlerle
berâberdirler, hem işte onlar, ne güzel arkadaştırlar!” Yani sırat-ı müstekîmi
temsil eden bu dört zümrenin yolu, sırat-ı müstekîm yoludur. Bu (dosdoğru yolda
olma) lütfu, Allah’dandır, bu lütfa lâyık olanların kadrini Allah’ın bilmesi,
yeter de artar (bile)! Nisâ-69,70/88
SIRAT-I MÜSTEKİM
Doğru yol demektir ki bu yol, 1-Peygamberlerin,
2-Sıddıkların, 3-Şehitlerin, 4-Sâlih kulların tuttuğu yoldur. Fatiha-6,7/1
SIRDAŞ KİMİ EDİNECEĞİZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Müslümanlardan başkasını sırdaş edinmeyin! Çünki onlar, size fesat
çıkarmakta ellerinden geleni arkalarına bırakmazlar, dâima sizin sıkıntıya düşmenizi
isterler.” Âl-i İmrân-118/64
SIRDAŞ KİMLER OLABİLİR, KİMLER
OLAMAZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa siz,
içinizden mücâhede edenlerle Allah’dan, Resûlünden ve mü’minlerden başkasını
sırdaş edinmeyenleri iyice ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı
mı zannettiniz?” Tövbe-16/188
SIRDAŞ KİMLER OLAMAZ BİR MÜ’MİNE?
Allah, kendi, Resûlü ve mü’minlerden
başkasını bir mü’minin sırdaş edinmesini yasaklıyor. Binâenaleyh, inanmayanları
sırdaş edinemezsiniz! Tövbe-16/188
SIRLARINIZI VE FISILDAŞMALARINIZI
ALLAH’IN İŞİTMİYOR OLDUĞUNU MU SANIYORSUNUZ?
Yoksa onlar (müşrik, münâfık, İslâm
düşmanı bilumum herkes), sırlarını (içlerinden geçirdiklerini) ve fısıldaşmalarını
Allah’ın işitmediğini mi sanıyorlar? Hayır! Allah işitir ve (o heriflerin)
yanlarında bulunan Allah’ın elçileri (yazıcı melekler) de işledikleri her şeyi
yazıyorlar. Zuhruf-80/494
SIRRINA MUKAYYET OL, BİLHASSA EN
KRİTİK DÖNEMLERDE BİN DÜŞÜN BİR KONUŞ!
Hz. Musa’nın annesi, bebeğinin
Firavun’un sarayında olduğunu öğrenince Allah’ın kalbine sabır ve metânet
takviye etmesi olmasaydı, neredeyse O’nun kendi çocuğu olduğunu açığa
vuracaktı. Eğer açığa vursaydı, bebeğin İsrailoğullarından olduğu
anlaşılacaktı. O zaman da yaşama şansı kalmayacaktı. Kasas-10/385
SIRTINA AĞIR GELEN, BELİNİ
ÇATIRDATAN YÜKÜNÜ SENDEN İNDİRMEDİK Mİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Senin belini çatırdatan, sırtına çok ağır gelen o yükünü
(Risâletin çok ağır meşakkatını), Senden indirmedik mi?” Efendimiz sav, Risâletinin
en zor döneminde tahammülüne ancak bir Nebînin katlanabileceği o en ağır
şartlarda iken Allah-ü Teâlâ O’nu Mirâc ile şereflendirdi ve bu hadise de O’nun
tüm dertlerine derman oldu, bu meşakkatı hafifletti.) İnşirâh-2,3/596
SIRTINI DÖNÜP BURNUNUN DOĞRULTUSUNDA
UZAKLAŞANA BAK BİR SEN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Bak Sen şu (imandan) yüz çevirip uzaklaşana, az bir şey verip de
sonra cimrilik edene! Gaybın ilmi onun yanında mıdır ki, o (amelinin
neticesini) görüyor (da azâbı göze alabiliyor)?” (Bu Âyetin, iman ettikten
sonra şirke düşen Velid B. Muğîre hakkında nazil olduğu rivayet edilmiştir.
Müddessir Sûresi’nde bu herifin cehennemdeki yerinin, korkunç Sakar (çukuru)
olduğu bildirilmiştir. Âyetin hükmü, kıyamete kadar Velidlerin izinden
gidenlere de geçerlidir.) Necm-33,35/526
SIVIŞIP GİDERLER HA, KENDİLERİNİ
ALEMİN AKILLILARI SANAN O MÜNAFIKLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Halbuki
haklarında bir Sûre indirildiği zaman, (o münâfıklar), birbirlerine alaylı göz
kırparak bakarlar, (farkına varıldıklarından endişe ederek birbirlerine): ‘Sizi
birisi görüyor mu?’ derler. Sonra da sıvışıp giderler. Anlamaz bir topluluk
olduklarından, nasıl iman ve Kur’an meclisinden uzaklaşıp gidiyorlarsa, Allah
da onların kalblerini imandan uzaklaştırır.” (Resûlüllah sav, Kur’an’dan yeni
bir bölüm indirildiğinde Ashâbını mescidde toplar ve tebliğ ederdi. Münâfıklar
zevâhiri kurtarmak için mescide gelirler, ancak sıkıla sıkıla dinleyip ilk
fırsatta sıvışıp giderlerdi.) Tövbe-127/206
SIYRILDI GİTTİ AZGININ, SAPKININ
TEKİ OLDU, ŞEYTAN DA ONU PEŞİNE TAKTI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Önceleri
âyetleri kabul etmekle beraber sonradan inkâr ederek sıyrıldı gitti, şeytan da
(fırsatı kaçırmayarak) onu peşine taktı, derken azgınlardan biri olup çıktı.
Eğer dileseydik, onu verdiğimiz o âyetler sayesinde yüksek bir mevkiye
çıkarırdık. Lâkin o, dünyaya saplandı ve hevâsının esiri oldu.” (Bu zavallı,
İsrailoğulları âlimlerinden Bel’am bin Baura’dır. Mukaddes topraklara girmek hususunda
Musa as’a muhalefet ederek, zorba hükümdarlara yardımda bulunmuştu.) A’râf-175/172
SİCCİN NEDİR, BİLİR MİSİN?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) ‘Siccîn’ nedir, Sen bilir misin? Siccîn, kâfirlerin yaptıkları
işlerin kaydedildiği defterdir! (Yani kâfirlerin listesi de denebilir.) O gün, Dîn
Günü’nü yalanlayanların, Hakkı yalan sayanların vay hallerine! Bu Dîn Günü’nü
yalanlayanlar, ancak haddi aşan her bir günahkâr, zalim ve azgınlardır.” Mutaffifîn-8,12/587
SİDRETÜ-L MÜNTEHA NE DEMEKTİR, NASIL
ANLAMALIYIZ?
Sidret-ül Müntehâ hakkında
Alimlerimiz değişik görüşlerde bulunmuşlardır. Bunlardan en mu’teberi olanı
itibarıyla Sidret-ül Müntehâ, Peygamber Efendimize sav Mi’rac gecesinde
gösterilen, hilkatin aldığı son şekli gösteren, Emir Alemi’nin sonundaki
“Şeceret-ül kevn”dir. Yani yaratılış ağacıdır, kâinat ağacıdır. Necm-14/525
SİDRET-ÜL MÜNTEHA PEYGAMBERİMİZE
GÖSTERİLDİĞİNDE ONU FEYZ, SARDIKÇA SARIYORDU
Mi’racda Peygamber Efendimize sav
Sidret-ül Müntehâ gösterildiğinde onu (Sidreyi) bir feyz, sardıkça sarıyordu,
bürüdükçe bürüyordu. Necm-16/525
SİHİR İLMİNİ KİM ÖĞRETTİ?
Şeytanlar, insanlara sihri talim
etmişlerdi, bir şekilde eksik gedik yapıyorlardı. Usûlüne uygun sihri öğreten, Bâbil`de
Hârut ve Mârut isimli iki melektir. Fakat bu iki melek, diyorlardı ki: “Biz, sizin
için bir fitneyiz (imtihan vesilesiyiz). İsteyen bizden sihri öğrenir kâfir
olur, isteyen sabreder, öğrenmez, kâfir olmaktan kurtulur, karar sizin!” Ne
hazin ki insanların çoğu, sihri öğrendiler de kâfir oldular. Demek beş paralık
peşin lezzet, milyarlarca lira veresiye lezzete tercih ediliyor. Bakara-102/15
SİHİR NE YAPAR?
Sihir, insanın irâdesine tesir eder,
koca ile karının arasını açar, insanı deli gibi yapabilir. Ama bütün bunlar, Allah
müsâade ederse olabilir. Her gün Ayet-el Kürsi’yi, Fatiha, İhlas, Felak ve Nâs
sûrelerini okuyana Allah`ın izni ile sihir tesir etmez! Bu da tecrübe ile
sabittir. Zaten Felak ve Nâs sûreleri, yapılan bir sihrin bozulması ya da
tutmaması sadedinde nâzil oldular. Bakara-102/15
SİHİR NEDİR?
İnce ilmi hakikatlardır. Belli
formülleri vardır. Sihrin insanlara tesiri vardır. Kolayca kötüye
kullanılabilir. Menhus ruhlar için sihirle başkasına tesir etmek, zevk
verebilir. Sihir yapmak, yaptırmak, aracı olmak kişiyi kâfir eder. Büyük
günahlardan biridir. Tövbe edip kendini ıslah etmeden ölürse ebedi
cehennemliktir. Sihir ilmi, bir imtihan vesilesi olarak insanlara
öğretilmiştir. Dileyen sihir yapar, yaptırır kâfir olur, dileyen ondan uzak
durur, kurtulur. Sihir hayırda kullanılamaz! Şu kadar var ki yapılan bir sihri
bozmak ve meshûru, bu illetten kurtarmak için sihir ilmini öğrenmeye müsâade
edilmiştir. Bakara-102/15
SİHİR, SİHİR DİYORDUNUZ; SÖYLEYİN
BAKALIM BU DA MI SİHİR?
Cehennemlikler cehennemin önüne
getirilecekler ve kendilerine: “sihir, sihir diyordunuz; söyleyin bakalım bu da
mı sihir, yoksa siz mi görmüyorsunuz? Girin oraya!” denilecek ve içerisine
tıkılacaklardır. Tûr-15,16/523
SİHİRBAZLAR FİRAVUN’A, EĞER BİZ
GALİP GELİRSEK BİZE BÜYÜK BİR ÖDÜL VERİLİR HERHALDE!
Derken sihirbazlar toplandı, halk
toplandı, Hz. Musa da geldi. Sihirbazlar (Hz. Musa as’ı bir büyücü zannettiklerinden
ve kendilerinin de gâlip geleceklerinden gayet emin olduklarından tamah ederek)
Firavun’a: “Eğer biz gâlip gelirsek, elbet bize büyük bir ödül verilir
herhalde!” dediler. Firavun da: “Evet, üstelik sizi yakın çevreme alacağım, benim
gözdelerim olacaksınız!” dedi. Şuarâ-41,42/368
SİHİRBAZLAR HZ. MUSA’NIN ORTAYA
KOYDUĞUNUN SİHİR OLMADIĞINI ANLADILAR
Musa as’ın asâsı (bastonu), bir
mu’cize eseri âdeta bir ejderha oldu ve sihirbazların ne kadar ipleri ve
sopaları varsa hepsini yuttu. Bunun üzerine sihirbazlar, bunun bir sihir değil,
belki bir mu’cize olduğunu, muhataplarının da bir peygamber olduğunu anladılar
ve secdeye kapandılar, “Harun’un ve Musa’nın Rabbine iman ettik!” dediler. (Evet
Hz. Musa’nın yaptığı sihir olsaydı, o ip ve sopaların kaybolmaması lâzımdı. Halbuki
ne kadar ip ve sopa varsa hepsi yutulmuştu ve o ejderha görünümlü şey, Hz. Musa’nın
elinde tekrar asâ olmuştu. Asâda da yuttuğu iplerden ve sopalardan dolayı bir
şişmanlık ve bir ağırlık yoktu.) Tâhâ-70/315
SİHİRBAZLAR KENDİ ARALARINDA FİS KOS
ETTİLER VE, İKİSİ DE SİHİRBAZDIR, DEDİLER
Musa as’ın nasihatına rağmen
sihirbazlar kendi aralarında fis kos ederek, Hz. Musa ile Hz. Harun’un sihirbaz
olduklarına karar verdiler ve “herhalde bu ikisi sihirleriyle sizi yurdunuzdan
çıkarmak isteyen, istikrarlı güzel yaşam düzeninizi bozmak isteyen iki büyücü!
O halde bütün hünerlerinizi toplayın, bir merâsim düzeninde ortaya çıkın, bugün
üstün gelen iflâh olacak!” dediler. Tâhâ-62,64/314
SİHİRBAZLAR VE MUSA AS
Firavun ülkesinin en mahâretli sihirbazlarını
toplayıp kuşluk vakti önceden tayin edilen Bayram Yeri’ne geldi. (Kendince Musa
as’ı mars edecekti.) Tâhâ-60/314
SİHİRBAZLAR, FİRAVUN’UN İZZETİ HAKKI
İÇİN GALİP GELECEK OLAN BİZLERİZ, DEDİLER
Sihirbazlar: “(göz boyamak üzere)
iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve (böbürlenerek) Firavunun izzeti
üzerine yemin ederiz ki, gâlip olanlar elbette bizler olacağız!” dediler. Şuarâ-44/368
SİHİRBAZLAR, İMANLARININ KARŞILIĞINDA
ASILARAK ŞEHİT OLDULAR
Allah-ü Teâlâ biz kullarını
bilgilendiriyor: Sihirbazlar, “ballar balını bulduk, kovanımız yağma olsun!”
misüllü: “Hiç önemi yok! Çünki Biz, Rabbimize dönücü kimseleriz. İman eden kimselerin
ilkleri olduğumuzdan ötürü umarız ki Rabbimiz günâhlarımızı affeder” dediler. Şuarâ-50,51/368
SİHİRBAZLARA MUSA AS, YAZIKLAR OLSUN
SİZE, ALLAH’A İFTİRA ATMAYIN! DEDİ
Musa as, sihirbazlara: “Yazıklar
olsun size, Allah’a yalan yere iftirâ atmayın, yoksa O, size öyle bir azap
gönderir de kökünüzü keser! İftirâ edenin sonu hüsrândır!” diye nasihat etti. Tâhâ-61/314
SİHİRBAZLARIN SİHİRLERİ PEK
DEHŞETLİYDİ
Sihirbazlar, iplerini ve sopalarını
ortaya attılar. O da ne? İpler ve sopalar korkunç yılanlar şeklinde gözüküyor
ve hareketleriyle görenleri korkutuyorlardı. Musa as (yılandan değil de, halkın
bu sihirlere aldanıp Haktan uzaklaşabileceği endişesiyle) içinde birden bir
endişe, bir çeşit korku duydu. Tâhâ-66,67/315
SİHİRBAZLARLA HZ. MUSA’NIN
YARIŞMASINDA HÜNERLERİNİ ÖNCE KİM ORTAYA KOYSUN?
Yarış başlayınca Hz. Musa
sihirbazlara: “Hünerlerinizi önce siz ortaya koyun (bakalım)!” dedi. Şuarâ-43/368
SİHİRBAZLARLA MUSA AS ARASINDA
MUHAVERE
Sihirbazlar söze başladı ve dediler:
“Musa! Hünerini önce Sen mi atacaksın, yoksa önce biz mi atalım?” Musa as:
“Önce siz atın!” dedi. Tâhâ-65,66/315
SİNA DAĞINA YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü
TEALA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sînâ
dağına yemin olsun ki Biz, insanı (ruh ve beden itibarı ile) en güzel bir
kıvamda yarattık!” Tîn-2/596
SİNEK O SAHTE TANRILARDAN BİR ŞEY
KAPSA, BUNU ONDAN GERİ ALAMAZLAR
Allah-ü Teâlâ, kendisinden başka
yalvardıkları sahte tanrıların, bir sinek kadar güçlerinin olmadığını, böyle
şeylere ibâdet etmenin ne kadar câhillik olduğunu güzel bir misalle ortaya
koyuyor, şöyle ki: “Ey insanlar! Sizin Allah’dan başka kendisine yalvarmakta
olduklarınız, kendi aralarında güç birliği yapsalar da bir sinek dahi
yaratamazlar. Hattâ sinek, o tanrılardan bir şey kapsa da bunu, o sinekten geri
alamazlar. Yardım isteyen de, kendinden istenilen de ne kadar aciz! (Sinekten
âciz bir nesneye tapılır mı?) Hacc-73/340
SİNELERİN GİZLEDİĞİ HER ŞEYİ BİLİR
ALLAH
Allah, harama bakan hâin gözleri de
sinelerin gizlediğini de bilir. Mü’min-19/468
SİVRİSİNEK HUSUSUNDA
Sivrisineğin misal olarak verilmesi
hususunda iman edenler şöyle derler: “Bu sivrisinek misali, Rabbimizden gelen
bir gerçektir ve Hak`tır (şimdi anlayamasak da mutlaka bir hikmetinin olduğu
bir gün anlaşılacaktır, nitekim pek güzel anlaşıldı da!).” Kafirler ise şöyle
derler: “Allah böyle sivrisinekten misal vermekle ne kastediyor? (Çünki Allah’a
itimatları yok!)”. Bakara-26/4
SİVRİSİNEK
Allah sivrisineği misal olarak
getirmekten çekinmez. Nitekim sivrisinekteki fizyoloji ve erkan-ı harp
kabiliyetinin hârika olduğu, bugün pek güzel anlaşılmıştır. Bakara-26/4
SİZE VERİLENİN BENZERİ, BAŞKASINA
VERİLMEDİ, BUNU BÖYLE BİLİN!
Ehl-i Kitaptan bir tâife, -yeni dine
(İslâm’a) girerler korkusuyla- diğer dindaşlarına şöyle diyorlardı: “size
verilenin (İlâhi vahyin) bir benzeri, başkalarına (Müslümanlara) da verildiğine
inanmayın! Ayrıca, Rabbinizin huzurunda Müslümanların karşı delil getirip sizi
mağlup edeceklerine de sakın ha inanmayın!” Âl-i İmrân-73/58
SİZİ YENİDEN YARATMAK MI ZOR, YOKSA
GÖĞÜ YARATMAK MI? BİR DÜŞÜNÜN EY MÜNKİRLER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Haşr-ü
Neşri inkâr edenler! Bir düşünün bakalım!) sizi yeniden yaratmak mı daha zor,
yoksa göğü yaratmak mı? Göğü (Allah, baksanıza nasıl da sağlam) bina etti, onu
(göğü) direksiz yükseltti ve tıkır tıkır kusursuz işleyen bir sisteme bağladı. Gecesini
kararttı, kuşluğunu (gündüz aydınlığını) açığa çıkardı.” Allah-ü Teâlâ, bununla
zahirde insana göre göğün yaratılmasının ve tedbirinin çok zor olduğunu nazara
vererek câhiliye Arabını tefekküre davet ediyor. Gerçekte ise Allah için bir
insanı yaratmakla koca kâinatı yaratmak arasında hiçbir fark yoktur. Açıkçası
Allah için zor bir şey yoktur, o bir şeyi yaratırken, düşünmez, plan yapmaz,
uğraşmaz; ona sadece “Ol!” der o da anında oluverir! Nâziât-27,30/583
SİZİ YERYÜZÜNDE YAYAN ALLAH’DIR,
NİHAYETİNDE O’NUN HUZURUNDA TOPLANACAKSINIZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Sizi yeryüzünde (yaratıp) zürriyyet halinde yayan O’dur
(Allah’dır)! Öldükten sonra dirilip tekrar O’nun huzurunda toplanacaksınız!” Mülk-24/562
SİZİ, BABANIZ ADEMİ BİZ YARATTIK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizi
(babanız Âdem’i) Biz yarattık, sonra size şekil verdik!” A’râf-11/150
SODOM GOMORE AHALİSİNİN YAŞADIKLARI
YERLERİ ALLAH ALT ÜST ETTİ
Allah-ü Teâlâ, Lût as’ın kavmine
(Sodom Gomore ahâlisine) ait olan şehirleri de (ultra fuhşiyatta
bulunduklarından) kaldırıp yere çaldı, onların yaşadıkları yeri alt üst etti.
Öyle ki, taş yığınları onların yorganları oldu. Necm-53,54/527
SOFRA, MAİDE İNDİREBİLİR Mİ BİZE
GÖKTEN RABBİN? DEDİ HAVARİLER
Bir vakit Havâriler: “Ey Meryem oğlu
İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi? (indirir mi?)” dediler. O da:
“Eğer mü’min iseniz Allah’tan korkun da edebi aşmayın!” diye cevap verdi.
Havâriler de: “Biz, istiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz mutmain olsun, Senin
bize doğru söylediğini (iyice) bilelim ve buna şâhitlik edenlerden olalım!”
dediler. Mâide-112,113/125
SOFRA, MAİDE İNDİRİLMESİ HUSUSUNDA
ALLAH-Ü TEALA, NE BUYURDU?
Allah-ü Teâlâ buyurdu ki: “Ben, onu
(sofrayı) size yukarıdan indirecek olanım! Fakat ondan sonra içinizden kim
inkâr ederse onu, dünyada hiç kimseye yapmayacağım derecede bir azapla
cezalandırırım.” Mâide-115/126
SOFRA ,MAİDE İNDİRİLMESİ İSTEĞİ
KARŞISINDA HZ. İSA NASIL DUA ETTİ?
Meryemoğlu İsa: “Ey büyük Rabbimiz, Ey
Yüce Allahım! Bize gökten bir sofra indir ki (o iniş günü) bizim hem evvelimiz,
hem âhirimiz (yani ümmetimin tamamı) için bir bayram ve Senden bir mu’cize
olsun! Bizi rızıklandır, zira rızık verenlerin en hayırlısı Sensin!” dedi. Mâide-114/126
SOĞAN SARIMSAK İSTER OLDULAR
İsrailoğulları bir vakit şöyle
demişti: “Ya Musa! Biz bir çeşit yemeğe (kudret helvası ile bıldırcın etine)
imkânı yok dayanamayacağız. Rabbine yalvar da bize yerin bitirdiği sebzesinden,
kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın!” Bakara-61/8
SON AYETİN SON KELİMESİ İNSAN, SONDAN
İKİNCİ KELİMESİ DE CİN’DİR VE PEK HİKMETLİDİR
Kur’an-ı Hakîm’in ilk Âyetinin ilk
iki kelimesi, Allah ve Hamd’dir. Yani Allah’a hamd ile başlar; Kur’an-ı
Kerîm’in son âyetinin son iki kelimesi de cin ve insan kelimeleri ile biter. Bu
açıkça şu mesajı veriyor: Kur’an’ın kaynağı, başlangıcı, Allah’dır. Nihayeti, hedefi
ise cinler ve insanlardır. Yani Kur’an, Allah’dan cin ve insanlara uzatılan bir
kopmaz iptir. İpin bir ucunda Allah, diğer ucunda cin ve insanlar vardır. Bu
ipe kim yapışırsa Allah’a kavuşur, vesselâm! Nâs-6/604
SON DURAK HUZUR-U HAKK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Hepiniz dönüp dolaşıp Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. O da
yaptıklarınızı, size bir bir haber verecektir.” Mâide-105/124
SON DURAK KARA TOPRAK DEĞİL, ONUN
ÖTESİNDE ALLAH’IN HUZURUNA VARIŞTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve
muhakkak ki en son durak, Rabbine varıştır!” Öldüğümüzde cesedimiz toprağa
gömülürken, ruhumuz Allah’ın huzuruna çıkartılacaktır. Ona göre yaşamına
yeniden ayar ver! Necm-42/526
SON PEYGAMBER, HZ. MUHAMMED SAV’DİR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde peygamberlerin sonuncusunun Muhammed (sav) olduğunu açıkça beyan
ediyor. Ahzâb-40/422
SORGUYA ÇEKECEĞİZ MÜŞRİKLERİN
HEPSİNİ, SEN MÜSTERİH OL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
müşrikler ki Kur’an’ı kısım kısım ayırdılar (Bir kısmına Hak, bir kısmına bâtıl
dediler). Rabbine Yemin Olsun ki, onların hepsini yaptıkları işlerden sorumlu
tutacağız!” Hicr-91,93/266
SORGUYA ÇEKİLECEKSİN O HESAP GÜNÜNDE
TÜM NİMETLERİ NASIL TASARRUF ETTİĞİNDEN!
Allah-ü Teâlâ, verdiği nimetlerin
tümünden, o hesaba çekildiğimiz günde, kesinlikle, onları nasıl tasarruf ettiğimizi
bize bir bir soracak! Tekâsür-8/600
SORUP DURDUĞUNUZ ŞEYİ YAKINDA
ÖĞRENECEKSİNİZ, HAYIR, YAKINDA ÖĞRENECEKSİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar
birbirine hangi şeyden sorup duruyorlar? Onların (müşriklerin) hakkında
ihtilâfa düştükleri o büyük haberden (öldükten sonra dirilmekten) mi? Hayır!
(Tartışmaya hiç gerek yok) Yakında öğrenecekler! Yine hayır! Yakında (ölüp
dirildiklerinde) gerçeği öğrenecekler!” Nebe’-1,5/581
SÖVMEYİN ONLARIN PUTLARINA,
TAĞUTLARINA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların
Allah’dan başka tapmakta olduklarına (putlarına, tâğûtlarına, tanrılarına)
sövmeyin! Yoksa (onlar da) bilgisizce haddi aşarak Allah’a söverler (ki bu
durumda siz, Allah’a sövmüş gibi günâhkâr olursunuz). Böylece her ümmete
(yapmakta oldukları kendi) amellerini süsledik.” En’âm-108/140
SÖVÜP SAYANI ALLAH SEVMEZ!
Allah-ü Teâlâ, sövüp sayma, hakâret
gibi başkasını incitecek kötü sözün bilhassa açıktan söylenmesini sevmez! Ancak
haksız yere böyle kötü söze ve hakârete maruz kalan kimselerin misliyle ve
haddi aşmayarak karşılık vermesi müstesnâ. Onlara ruhsat verilmiştir. Zira
sustuğu takdirde o ithamlara müstehak olduğu anlaşılacaksa o zaman bu ruhsatı
kullanır. Lâkin hayır, bu ruhsatı kullanmakta değil, sabretmektedir. Nisâ-148/101
SÖZ ÇIKTI AĞIZDAN, UÇTU GİTTİ,
KAYBOLDU, SANMA! HEPSİ TEK TEK KAYIT ALTINA ALINDI
İnsanın ağzından çıkan tek bir söz
yoktur ki bu sözü, yanında gözetleyici bir melek bulunmasın ve kayıt altına
almasın! (Temiz bir “Amel Defterim” verilsin istiyorsan ağzından çıkana dikkat
etmelisin!) Kâf-18/518
SÖZ SÖYLEDİĞİNİZ ZAMAN DA ADALETLİ
OLUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Söz
söylediğiniz zaman, karşınızdaki akrabanız dahi olsa adâletli olun, doğruyu
söyleyin! Bunlar, Allah’ın size emrettiği şeylerdir.” En’âm-152/148
SÖZ SÖYLERKEN MUHATABIMIZA EN GÜZEL
SÖZLE HİTAB ETMELİYİZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Kullarıma söyle; (muhâtapları kâfir de olsa), ona sözün en güzeli
ile hitâb etsinler, hiddet göstermesinler, sövüp saymasınlar, kırıcı, kaba, hakâret
içerikli sözlerden kaçınsınlar! Zira şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır.”
(Onlarla siz mü’minlerin arasını bozmak ister. Bu apaçık düşmanınıza koz
vermeyiniz, hattâ muhâtabınız size hakâret dolu sözlerle söylense bile! Mü’min,
güzel ahlâkıyla insanlar arasında temâyüz eden insandır.) İsrâ-53/286
SÖZ VERDİYSENİZ TUTACAKSINIZ, AKSİ
TAKDİRDE AHİRETTE SORGUYA ÇEKİLECEKSİNİZ!
Allah cc: “verdiğiniz sözü yerine
getirin, çünki verilen sözde bir sorumluluk vardır!” buyuruyor. İsrâ-34/284
SÖZ VERMİŞTİNİZ ALLAH’A, HATIRLAYIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın
size lütfettiği (İslâm) ni’metini,‘işittik ve itaat ettik!’dediğinizde sizden
aldığı sözünüzü hatırlayın! (Resûlüllah sav, Akabe ve Hudeybiye’de Ashab-ı
Kirâm’dan böyle bir söz=biat almıştı. Kıyamete kadar Resûlüllah’ın
peygamberliğini kabul eden her müslüman da bu sözü=biatı vermiş sayılır. Zira
Rasûlüllah zamanında yaşasaydı aynı sözü verecekti. Bu söz, Ruhlar Âlemi’nde
“Kâlû Belâ!” diyerek Rabbimizin Rubûbiyetini kabul ettiğimiz söz de olabilir.)
Allah’a karşı gelmekten sakının! Şüphesiz Allah, sinelerde saklı bütün sırları
bilir.” Mâide- 107/7
SÖZ:ALLAH’DAN DAHA DOĞRU SÖZLÜ KİM
OLABİLİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip
sâlih ameller işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Onlar, orada
ebedi olarak devamlı kalacaklardır. Bu, onlara Allah’ın Hakk bir va’didir. Allah’dan
daha doğru sözlü kim olabilir?” Nisâ-122/97
SÖZÜN EN DOĞRUSU ALLAH’INDIR
Allah’dan daha doğru sözlü kim
olabilir? Olamaz! Nisâ-87/91
SÖZÜN EN GÜZELİ ALLAH’IN SÖZÜDÜR, YANİ
KUR’AN’DAKİ AYETLERDİR
Allah sözün en güzelini, Kur’an
Âyetleri olarak bir kitap halinde indirmiştir ki, o Âyetler birbirine benzer.
(Başka sözler ona benzemez!) Gerçekleri farklı üsluplarla tekrarlar. Zümer-23/460
SÖZÜN EN GÜZELİNİ SÖYLEYEN KİŞİ
OLMAK İSTEMEZ MİSİNİZ?
Dünyada konuşan insanlar olarak “
Allah yoluna çağırandan, salih amel işleyenden ve ‘ben müslümanlardanım!’
diyenden daha güzel söz sahibi olan kim olabilir? Kimse olamaz! Fussılet-33/479
SÖZÜNDE DURMAK ALLAH’IN EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sözleşme
yaptığınızda Allah’ın huzurunda verdiğiniz sözü yerine getirin!” Nahl-91/276
SÖZÜNDEN ASLA DÖNMEZ ALLAH
Râsihûn şöyle der: “Ey Kerim
Rabbimiz! Geleceği muhakkak olan bir günde, insanları bir araya toplayacak olan
Sensin! Allah, sözünden aslâ dönmez! Âl-i İmrân-9/49
SÖZÜNDEN ASLA DÖNMEZ RABBİMİZ!
Merhametli Rabbimiz, v’ad
ettiklerini bir bir tam olarak vereceğini ve sözünden aslâ dönmez olduğunu,
açıkça beyân ediyor. Âl-i İmrân-194/74
SÖZÜNDEN CAYMA ÂDETA BİR SIFAT OLMUŞ
Sözünden cayma İsrailoğullarının
âdeta bir sıfatı olmuş ki, bundan (Tur dağının tepelerine kaldırılması
tehdidinden) sonra yine yüz çevirdiler. Bakara-64/9
SÖZÜNÜZÜ GİZLESENİZ DE AÇIKLASANIZ
DA SİNELERİNİZİN İÇİNDE SAKLASANIZ DA ALLAH BİLİR
Sözünüzü ister gizleyin, ister
açıklayın fark etmez! Hatta sinelerinizin kökünde saklasınız da Allah hepsini
bilir. Zira O’na gizli kalan bir şey olamaz, O kalblerin kökündekine dahi
nigâhbândır. Mülk-13/562
SÖZÜNÜZÜ YERİNE GETİRİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve
Allah’ın ahdini (verdiğiniz sözü), yerine getirin! İşte bunlar, Allah’ın size
emrettiği şeylerdir.” En’âm-152/148
SPERM DENEN BİR DAMLA SUDAN
YARATILAN EY İNSAN, NEDEN RABBİNE KARŞI ASİSİN?
Allah-ü Teâlâ, insanı sudan
(spermden) yarattığını, o bir damlayı, evliliklerle soy sop bağı oluşturarak
sülâleler hâline getirdiğini, böyle iken onların, yaratan Rablerini bırakıp da
kendilerine aslâ bir fayda veya bir zarar veremeyecek şeylere taptıklarını, nankörce
batıla arka çıktıklarını beyân ediyor. Furkan-54,55/363
SU AYNI AMA, TOPRAKTAN ÇIKANLAR
FARKLI!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Üzüm
bağları, ekinler, bir kökten tek ve çok sürgülü hurma ağaçları vardır ki, hepsi
aynı su ile sulanmaktadır. Bununla beraber tat yönünden Biz, onların bazısını,
bazısından daha üstün, daha kaliteli kılarız. Elbette bunlarda aklını kullanan
kimseler için, alacak nice dersler, nice ibretler vardır.” (Yani şuursuz
tabiatın işi olsaydı, toprakla su karışınca bir yerdeki toprak, aynı şeyi; diğer
yerdeki toprak da aynı şeyi çıkarması lâzım gelirdi. Meselâ: Şu toprak parçası,
hep acı şeyler, şu toprak parşası da hep tatlı şeyler vs. bitirirlerdi. Demek
bir irâde, aynı su ve aynı topraktan binbir çeşit bitki çıkarır ki o irâde,
Allah’ın irâdesidir.) Ra’d-4/248
SU KABI KAYBOLDU, ONU GETİRENE BİR
DEVE YÜKÜ ÖDÜL VAR DENİLDİ
“Görevlilerden biri: ‘Hükümdârın su
kabı kaybolmuştur, onu getirene bir deve yükü (bahşiş) ödül var, buna ben
kefilim’ dedi.” Yûsuf-72/243
SU KABI, YUSUF AS’IN ÖZ KARDEŞİ
BÜNYAMİNİN YÜKÜNDEN ÇIKTI
Allah-ü Teâla Buyuruyor: “Yûsuf, öz
kardeşinin yükünden önce, öbürlerinin yükünü aratmaya başladı. Sonra su kabını
öz kardeşinin yükünden çıkarttı. (Bu, Bünyamin’in Yûsuf’un kölesi olması
demekti.) İşte Biz, Yûsuf’a kardeşini alıkoyması için böyle bir plân öğrettik. Yoksa,
Allah dilemedikçe Hükümdârın kanununa göre, kardeşini alıkoyması uygun olmazdı.
(O zamanda Mısır devletinin, iyi bir hukuk devleti olduğu anlaşılıyor.) Biz, dilediğimiz
kimseleri pek üstün derecelere yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi
bir bilen bulunur.” Yûsuf-76/243
SU KAYNAĞINA İŞARET VARDIR
Allah-ü Teâlâ, bu âyetinde:
“Dilersek onu (suyu) yerden (toprak altından) gidermeye (su kaynağı olarak
çıkarmaya) da kâdiriz!” buyuruyor. Bununla nehirlerin, pınarların kaynağına
işâret edilmiştir. Irmakların büngüldediği gözler, ibretle temâşâ edilmelidir. Mü’minûn-18/342
SUÇ, BİREYSELDİR; SİZ BİZE, BİZ DE
SİZE AİT GÜNAHLARDAN DOLAYI MES’UL OLMAYIZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Ey müşrikler! Siz bizim işlediğimiz günahlardan mes’ul
değilsiniz; biz de sizin işlemekte olduğunuz günâhlardan mes’ul değiliz!” Sebe’-25/430
SUÇU KİM İŞLEMİŞSE O CEZALANDIRILIR,
BİRİNİN SUÇUNDAN BİR BAŞKASI CEZALANDIRILAMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir
günahkâr, başkasının yükünü (günahını) yüklenmez!” Bu Âyet-i Azime cezanın
bireyselliğinin temelini oluşturur. Yani suçu kim işlemişse ancak o
cezalandırılabilir. Bu Âyetin hükmü, evrensel hukukta bir kuraldır. Bu Âyet, aynı
zamanda Musa as’ın Kitabı’nda (Tevrat’ta) ve ahdine vefalı İbrahim as’ın
Suhufu’nda da bir Âyettir. Necm-36,38/526
SUÇUN CEZASI, BİR BAŞKASINA
YÜKLENMEZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hiçbir
günâhkâr, bir başkasının günâhını yüklenmez! Sonunda hepiniz, dönüp Rabbinizin
huzuruna varacaksınız.” En’âm-164/149
SUDA BOĞULDU FİRAVUN VE ORDUSU!
Asây-ı Musa mu’cizesi ile yarılan ve
koridorlar açılan denizden İsrailoğulları, tam karşı yakaya çıkıyorlardı ki, Firavun
ve ordusu hışımla bu koridorlara daldılar. Öyle anlaşılıyor ki, öfkeleri
akıllarına galebe çalmış, suyun kapanacağını bile akıl edememişlerdi. Veya
açılan koridor çok genişti, fakat öfke ve hırs onları sadece önlerindeki
İsrailoğullarını takip etmeye sevketmişti de yan taraflarına bakmamış oldular. İsrailoğullarını
karşı yakaya ulaştıraran Allah, Firavun ve ordusunu denizi kapayarak suda boğdu.
Şuarâ-64,66/369
SUDA BOĞULMAKLA HELAK OLANLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tarihte
Nûh kavmi ve Firavun ve kavmi gibi) kimi kavimlerin helâkı, onları suda
boğmamızla olmuştur. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine
zulmettiler.” Ankebût-40/400
SUDA BOĞULUR GİDERSİN, KURTULMANA
ÇARE YOK!
Allah-ü Teâlâ, “dilersem onları
(insanoğlunu) suda boğarım da kimse imdatlarına yetişip kurtaramaz!” buyurmakla
hayatımızın bir “kün!” emri ile bitivereceğini ve kul olduğumuzu unutmamamızı hatırlatıyor.
Yâ Sîn-43/442
SUDAN İÇİP İMTİHANI KAYBEDENLER
DEDİLER
Tâlût ordusundan su ile imtihan
edilip de bu sudan içerek imtihanı kaybedenler, şöyle dediler: “Bugün bizim
Câlût ve ordusuna karşı duracak tâkatimiz yoktur!” Bunlar, iç dünyasında mağlup
olanlardı zaten, böyle demeleri normaldi. Bakara-249/40
SUDAN İÇMEYEREK İMTİHANI KAZANANLAR IRMAĞI
GEÇTİLER DE NE DEDİLER?
Tâlût ordusundan bir avuç su dışında
içmemekle imtihan olan ve bu imtihanı kazanarak nehrin öbür yakasına geçen az
sayıdaki mücâhitler ise, şöyle dediler: “Nice az sayıdaki topluluklar, Allah’ın
izni ile çok sayıdaki topluluklara galip gelmişlerdir!” Bakara-249/40
SUHUF-U ULA’DA, İBRAHİM VE MUSA’NIN
SUHUFUNDA BÜTÜN BUNLAR ANLATILMAKTADIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ahiret
hayatının daha hayırlı ve ebedî oluşu ile bu Sûre’de anlatılanlar, ilk
sahifelerde (ilk gönderilen kutsal kitaplarda), İbrahim ve Musa’nın
sahifelerinde (Kendilerine gönderilen kutsal kitaplarda) elbette vardır.” A’lâ-18,19/591
SUİKAST DÜZENLEDİLER EFENDİMİZE, AMA
BAŞARAMADILAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar
(münâfıklar), Allah’a yemin ederek olumsuz bir şey söylemediklerini ileri
sürerler. (Tebük seferi hazırlıkları yapılırken, Cülas bin Süveyt, bir merkebe
binmiş ve mü’minleri cihâddan soğutmak maksadıyla şöyle demişti: ‘Eğer
Muhammed’in sözleri doğru ise, ben şu üzerinde bulunduğum merkepten daha alçak
olayım!’ Resûlüllah’ın huzuruna getirilince de yemin billah ederek böyle bir
şey söylemediğini ifâde etti.) Halbuki küfür sözünü söylediler. İslâm’a
girdikten sonra kâfir oldular ve başaramadıkları şeye (Peygambere sû-i kast
yapmaya da) yeltendiler.” Tövbe-74/198
SULARI VE OTLAKLARI DAHA ÖNCE TOPRAK
İLE DÖŞEDİĞİ YERYÜZÜNDEN ÇIKARAN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ, yeryüzünü toprakla
döşedi, dağları yerli yerince oturttu ve oralardan sularını, otlaklarını
çıkarttı. Bütün bunları, sizin ve hayvanlarınızın hayatı devam etsin diye
yaptı. Nâziât-31,33/583
SULH, BARIŞ DAHA HAYIRLIDIR
Karı-koca arasında anlaşmazlık
çıkarsa bazı fedâkârlıklarda bulunularak sulh olma yolunda gayret
göstermelerinde mahzur yoktur. Sulh daha hayırlıdır. Nisâ-128/98
SUR’A İKİNCİ DEFA ÜFÜRÜLMEKLE ÇIKAN
KORKUNÇ SESİ TÜM İNSANLAR İŞİTECEKTİR
İsrafil as, ikinci defa Sûr’a
üfürünce Kâinatı lerzeye getirecek derecede korkunç bir ses ortaya çıkacak ve
bu sesi, kabirlerinde yatan bütün insanlar işitecektir. O sesle beraber
kabirlerde yatanlar diriltilecek ve sonsuza değin bir daha ölümün olmadığı
Ahiret hayatı fiilen başlayacaktır. Kâf-42/519
SUR’A İKİNCİ ÜFÜRÜŞ, BİRİNCİ ÜFÜRÜŞÜ
TAKİP EDECEK VE HERKESİ KABİRLERİNDEN KALDIRACAK
İsrafil as tarafından Sûr’a birinci
üfürüşte kıyamet kopacak, onu takiben ikinci bir üfürüş daha yapacak ki, bu
ikinci üfürüşle kabirlerinden herkes kalkacak, mahşer meydanına koşacak! Nâziât-7/582
SUR’A ÜFLENDİĞİ ZAMAN VAR YA, İŞTE O
GÜN KAFİRLERE ZOR OLAN ÇOK ÇETİN BİR GÜNDÜR
Sonunda (İsrafil as tarafından)
Sûr’a üflendiği gün var ya! İşte o gün, çok çetin bir gündür! Kâfirlere hiç de
kolay olmayan bir gündür! (Nasıl olsun ki? Güzelim dünyalıkları târ-u mâr
oluyor, bedeni dahil her şeyi, çâr nâ çâr elinden alınıyor. Sûr’a üfürmeyi
şöyle düşünüyorum: Allah-ü Teâlâ, vakti geldiğinde şu andaki âlemi yıkıp, yerine
Ahiret âlemini kurma iradesini bir Kanun-u İlâhi olarak gönderir de kâinat, müthiş
bir zelzeleye tutulur. Gönderilen ve gözle görülmeyen bu Kanun-u İlâhi, üfürülüşe
benzediğinden üfürme tabiri kullanılmıştır. İsrafil as’ın vazifesi, bir ‘Nâzır’
ünvanıyla bu müthiş hadisede perdedârlık yapmaktır. Tıpkı Azrail as’ın ölüm
hadisesinde o göreve nezâret etmesi ve perdedâr olması gibi. Yoksa her işi
yapan Allah’dır. Allah-ü Teâlâ kullarının ayaklarının kayıp kaybetmemeleri için
araya böyle perdeler koyar. Çünki Allah’a karşı kırgınlık bile O’nun meşîetini
beğenmemek olur ki, bu da o beğenmeyenin helâkına sebeptir. Peygamber Efendimiz
sav, parmağı ile Ay’a bir çizgi çeker, Ay ikiye ayrılır. Bunun gibi İsrafil as,
Sûr’a üfürür kâinat, büyük bir zelzele ile târ-u mâr olur. Her hadisede Fâil-i
Mutlak, Allah’dır.) Müddessir-8,10/574
SUR’A ÜFLENECEĞİ GÜN HAKİMİYET
ALLAH’INDIR
Allah’ın Sözü Hak’tır. (Yani ‘Ol!’
dediği mutlaka olur!) Sûr’a üfleneceği gün, hâkimiyet, Allah’ındır. En’âm-73/135
SUR’A ÜFÜRÜLDÜĞÜNDE HERKES, MÜTHİŞ
BİR KORKUYA KAPILACAK
Allah-ü Teâlâ, haber veriyor: “Gün
gelecek Sûr’a üfürülecek, Allah’ın dilediği dışında, göklerde ve yerde olan
herkes, müthiş bir korkuya kapılacak! Ve herkes boynu bükük vaziyette O’nun
huzuruna varacak!” Neml-87/383
SUR’A ÜFÜRÜLÜŞ, KORKUNÇ BİR SES OLUP
KIYAMETİ KOPARACAK!
İnançsız kâfirler, Mü’minlere:
“Kıyamet de ne zaman kopacakmış?”diye alaylı alaylı dalga geçerlerken ve kendi
aralarında çekişip dururlarken (dünyalık kavgası yaparlarken) hiç
beklemedikleri korkunç bir ses (Sur’a birinci üfürülüş), ansızın onları
yakalayıverecek ve bir sarhoş gibi ne yaptığını, ne yapacağını bilmez bir halde
kalakalacaklardır. İşte o zaman ne bir vasiyette bulunabilirler, ne de
evlerine, ailelerine dönebilirler. Yâ Sîn-49,50/442
SURATIN ASILMIŞ, YÜZÜN EKŞİMİŞ, NE
BU HAL? NE OLDU Kİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nice
yüzler vardır ki o gün (Ahirette) buruşmuştur, suratları asılmıştır, ekşimiştir!
Çünki kendilerinin belini kıran bir darbeyi yiyeceklerini hissederler!” (İşte
böyle! O günü, bugünden düşünecektin!) Kıyamet-24,25/577
SURATLARI ÖYLE DEĞİŞİR Kİ, NE KADAR
GAYZ VE KİN GÜTTÜKLERİNİ HEMEN ANLARSIN!
Allah-ü Teaâlâ, bu Âyet-i
Celilesinde, Kur’an âyetlerinin apaçık okunması karşısında kâfirlerin
suratlarında, tahammülsüzlüklerinden bir hoşnutsuzluğun belirdiğini, Onu
Efendimizin hemen sezdiğini, öyle ki neredeyse okuyanın üzerine saldıracak
olduklarını beyân ederek Efendimize, onlara cevap sadedinde şöyle demesini
söylüyor: “Size bundan da beter, sizi kızdıracak olanı bildireyim mi? İşte
cehennem, işte ateş! Allah onu, inkâr edenlere vaad etmiştir. Orası, ne kötü
bir varılacak yer, ne kötü bir son duraktır!” Hacc-72/339
SURETİNİZİ EN GÜZEL ŞEKİLDE
BİÇİMLENDİREN ALLAH NE YÜCEDİR!:
Sûretinizdeki o güzelliği siz
kendiniz yapmadınız ve yapamazsınız da! Onu en güzel şekilde biçimlendiren
Allah’ın şanı ne Yücedir! Hâlâ nankörlükte devam ederek şükretmiyecek misiniz? Mü’min-64/473
SURETLERİNİZİN GAYET GÜZEL VE DÜZGÜN
OLMASI, ALLAH’IN TAKDİRİYLE OLMUŞTUR BİLİNE!
Sizi şekillendiren, size en güzel
sûretleri veren Allah’dır. (Şükredin, nankörlük etmeyin! Çünki) dönüşünüz O’na
olacaktır. (Yoksa bu nimetlerin hesabının altından kalkamazsınız!) Teğâbün-3/555
SUSTURMAK İSTEDİLER PEYGAMBERLERİNİ
Öyle kavimler geldiler ki
kendilerine gönderilen peygamberlerinin ağzına ellerini götürdüler ve susturmak
istediler. İnkârcılıklarını haykırdılar. İbrahim-9/255
SUYUNUZ ÇEKİLİR, YERİN DİBİNE GİDERSE,
ARTIK KİM SİZE BİR AKARSU GETİREBİLİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Söyleyin bana! Eğer suyunuz çekilir, yerin dibine giderse,
artık size kim bir akarsu getirebilir?” Mülk-30/563
SÜBHANE RABBİY-EL A’LA DİYEREK RABBİNİN
İSMİNİ, SECDEDE TESBİH ET!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Rabbinin ismini (bilhassa namazda secdede iken ‘Sübhane Rabbiy-el
A’lâ=Pek Yüce olan Rabbim, bütün noksanlıklardan münezzehdir’ diyerek tesbih
et! A’lâ-1/591
SÜBHANE RABBİY-EL AZİM, DİYEREK
RABBİNİ TESBİH ET!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey şânı
yüce Nebi! Kâfirlere rağmen Rabbin Sana ve güzîde ümmetine hidâyet nasip
etmiş!) O halde Sen (ve güzide ümmetin), yüce Rabbinin ismiyle (Sübhane
Rabbiy-el Azîm) diyerek tesbih et (namaz kıl)!” Hâkka-52/567
SÜBHANE RABBİY-EL AZİM, DİYEREK YÜCE
RABBİNİN İSMİNİ TENZİH ET!
Geçen Âyetlerdeki hakikatları göz
önüne alıp hem Gazabından korkarak, hem Rahmetini umarak Azîm (pek büyük olan)
Rabbinin ismi ile O’nu “Sübhane Rabbiy-el Azîm” diyerek tesbih et! Vâkıa-96/536
SÜBHANEKE ALLAHÜMME DUASI, ONLARIN
CENNETTEKİ DUALARIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların, orada
(cennette) duaları: ‘Sübhaneke Allahümme=Allah’ım Sen bütün noksan sıfatlardan
münezzehsin!’ demeleridir. Orada birbirlerine iyi dilek ve temennileri ise
“Selâm!” dır. Duaları ‘Elhamdülillah-i Rabbil Âlemin=Hamd Âlemlerin Rabbi
Allah’a mahsustur!’ diye sona erer.” Yûnus-10/208
SÜBHANEKE DUASININ NAMAZDA OKUNMASINA
DAYANAK OLAN AYET-İ KERİME
Bu Âyet-i Kerime’de Yüce Allah şöyle
buyuruyor: “Namaza kalktığında Rabbini Hamd ile tesbih et!” Bu Âyet-i
Kerime’nin âmir hükmü gereğince bütün namazlara kalkışta iftitah tekbirinden
sonra ilk okuduğumuz dua, “Sübhaneke” duâsıdır. Âyette geçen “Hıyne
tegûmü=kalktığında” ibaresi, aynı zamanda uykudan uyanıp kalktığında veya
oturduğun yerden veya yattığın yerden “kalktığında Rabbini Hamd ile tesbih et!”
mânâsına da gelmektedir. Başka mânâlara da delâlet etmesi hasebiyle Sübhaneke
duâsının okunması, farz değil de sünnet olmuştur. Tûr-48/524
SÜLEYMAN AS KÜFRE GİRMEDİ
Yahudiler, Tevrat`ı tasdik ettiği
halde Kur`an`a sırtını dönerek şeytanların sözlerine tabi oldular. Cinnî ve
insî şeytanlar, şöyle diyorlardı: “Gûya Süleyman as sihir yaparak saltanatını
sürdürüyordu da kâfir olmuştu.” Süleyman as sihir yapmadı ve kâfir de olmadı.
Ey insî ve cinnî şeytanlar! Sihri sizler yapıyorsunuz ve kâfir olanlar da
sizlersiniz! Süleyman as’ın ortaya koyduğu şeyler, Allah’ın O`na verdiği
mu`cizelerdir. Aklınız erse şeytan olmazdınız zaten! Bakara-101/14; 102/15
SÜLEYMAN AS, DAVUD AS’IN OĞLUDUR VE
O, NE GÜZEL BİR KULDUR!
Bu Âyet-i Kerime’de Süleyman as’ın
Davud as’ın oğlu olduğu, hep Allah’a yönelen ne güzel bir kul olduğu beyan
ediliyor. Sâd-30/454
SÜLEYMAN AS’A ALLAH’IN İHSANINDAN
AYRICA VERDİĞİ LÜTUFLARI DA VARDI
Allah-ü Teâlâ, Süleyman as’a ayrıca:
1-İhsan ettiği lütuflarında tasarruf özgürlüğü de vermişti ki O, bunları ister
dağıtırdı, isterse yanında tutardı. Yaptıklarından sorumlu tutulmazdı.
2-Allah-ü Teâlâ O’na katında bir yakınlık tanıdı. 3-Güzel bir âkıbet olarak da
O’na cennetini ihsan etmişti. Sâd-39,40/454
SÜLEYMAN AS’IN EMRİNE RÜZGAR AMADE
KILINMIŞTI
Allah-ü Teâlâ, Süleyman as’a
şiddetli rüzgârı emrine âmâde kıldığını, O’nun emriyle içinde bereketler
kıldığımız Şam Beldesi’ne akıp gittiğini, her şeyi bilenin Kendisi olduğunu bu
Âyet-i Kerimesi’nde bildiriyor. Enbiyâ-81/327
SÜLEYMAN AS’IN NAİL OLDUĞU BAZI
MU’CİZELERİ DAHA VARDI
Süleyman as’ın o en zor günlerinde
yaptığı yakarışından sonra Allah-ü Teâlâ, duâsını kabul ederek O’na ayrıca şu
lütuflarda bulundu: “1-Rüzgârı O’nun emrine vermişti, rüzgâr onun emrine
musahhar olmuş, O ne diyorsa yerine getiriyordu. (istediği yere eser, istediğini
yüklenip götürüyordu.) 2-Şeytanları O’nun emrine vermişti ki Süleyman as, onlara
bina ve dalgıçlık yaptırıyordu. 3-Bukağı ile bağlanmış gibi olduklarından, daha
artık kötülük ve boz-gunculuk yapamayan daha başkalarını da emrine âmâde
kılmıştı. Sâd-36,38/454
SÜLEYMAN AS’IN ÖLDÜĞÜNÜ CİNLER ASASININ
KIRILMASI İLE YERE YIKILINCA ANLADILAR
Cinler Süleyman as’ın emrinde
çalışıyorlardı. (İhtimal) Beyt-i Makdis’i Süleyman as, cinlere yaptırtıyordu.
İnşaat bitmeden Süleyman as’ın eceli geldi ve öldü. Asâsına dayalı olduğu halde
Süleyman as sanki ölmemiş gibi ayakta duruyordu. Ne zaman inşaat tamamlandı, bir
ağaç kurdu, asâsını yedi ve asâ kırılarak Süleyman as yere yıkıldı. İşte
cinler, Süleyman as’ın öldüğünü o zaman ancak anlayabildiler. Eğer inşaat
bitmeden öldüğünü anlasalardı, zelilâne çalışmaya devam etmezlerdi. Hikmet-i
İlâhi, böyle hükmetti. Sebe’-14/428
SÜLEYMAN PEYGAMBERE KUŞLARIN DİLİ ÖĞRETİLDİ
Süleyman as, hem Nübüvvet, hem de
saltanat itibariyle (19 oğlan kardeş içinden) babası Davud as’a vâris oldu.
Kendisine ihsan edilen bir mu’cizeyi insanlara şöyle açıkladı: “Ey insanlar!
Bize kuşların dili öğretildi ve daha her şeyden bolca nasip verildi. Doğrusu
bunlar, (Rabbimiz tarafından verilen) aşikâr lütuflardır.” Neml-16/377
SÜLEYMAN PEYGAMBERİN AS, CİNLERDEN, İNSANLARDAN
VE KUŞLARDAN ORDULARI VARDI
Allah-ü Teâlâ, bu ayetinde hikaye
ediyor: “Süleyman’a (iznimizle) cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular
toplandı. Hepsi birlikte, düzenli olarak kendisi tarafından sevk ediliyordu.” Neml-17/377
SÜNNET-İ SENİYYE’YE İTTİBA’,UYMAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Resûlüm
de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, gelin Bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin
ve günâhlarınızı bağışlasın. Allah Ğafûr’dur (çok bağışlayıcıdır), Rahîm’dir
(çok merhamet edendir).” Âl-i İmrân-31/53
SÜNNET-İ SENİYYE-İ AHMEDİYYE ALLAH
TARAFINDAN ÖRNEK GÖSTERİLİYOR
Allah-ü Teâlâ: “Allah Resûlü’nde
sizin için güzel bir örnek vardır!” diyerek, Sünnet-i Seniyye-i Ahmediyye’yi
medhediyorsa, daha artık müslümanın, kendine model örnek bir insan arayışına
mahal kalır mı? Kalmaz! Ahzâb-21/419
SÜNNET-İ SENİYYE-İ AHMEDİYYE OLMADAN
KUR’AN’IN ANLAŞILMASI ÇOK EKSİK KALIRDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(O
peygamberleri) mu’cizelerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da, kendilerine
indirileni (helâl ve haramı) insanlara açıklayasın diye Zikr’i (Kur’an’ı)
indirdik; tâ ki düşünsünler!” (Âyette ‘açıklayasın!’ fiili kullanılmış, ‘tebliğ
edesin!’ fiili kullanılmamış. Açıklama ise Efendimizin Sünnet-i Seniyyesi ile
olmuştur. Zaten Din, sadece Kur’an’ın tebliği değildir. Öyle olsaydı insandan
bir elçiye ihtiyaç olmazdı, onu Cebrail as yazılı belge olarak indirir, herkesi
indirilenle başbaşa bırakırdı. Halbuki dinin pratikte uygulanması bir
zarûrettir. Onu da bir insan olan Efendimiz yapmıştır. İşte bu pratik uygulama
Sünnet-i Seniyye’yi oluşturur ki, Dinin olmazsa olmazıdır. ‘Biz sadece Kur’an’a
bakarız’ diyenler bâtıl yoldadırlar. Bâtıldır, çünki o zaman Kur’an’ı herkes
kendi indi anlayışına göre yorumlayacak ve her yorumlayan kadar birbiriyle
çelişen Kur’an ahkâmı ortaya çıkacaktır. Sünnet-i Seniyye-i Ahmediyye bu bâtıl
yola geçit vermemiştir. Elhamdülillah!) Nahl-44/271
SÜNNET-İ SENİYYE-İ AHMEDİYYE, DİNİN
DİĞER AYAĞIDIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Aranızda
Allah Resûlü varken siz, küfre girmezsiniz!” Meâlindeki âyet-i kerime, sadece
Ashâb-ı kirâmı kapsamaz, belki kıyamete kadar hayatını, Sünnet-i Seniyye-i
Ahmediyye’ye göre dizayn etmiş ve donatmış her müslümanı içine alır. Âl-i
İmrân-101/62
SÜNNET-İ SENİYYE-İ AHMEDİYYE’YE
İTTİBA, ALLAH’IN BUYRUĞUDUR!
Allah-ü Teâlâ: “Ahiret günü cennet
ve Allah’a kavuşmak isteyenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek
vardır!” buyurarak, Peygamber Efendimiz’e sav ittiba etmenin “olmazsa, olmaz!”
olduğunu beyan ediyor. Sünnet-i Seniyye-i Ahmediyye’ye ittiba etmeden cennete
ve Allah’a kavuşacağını zannedenlere bu Ayet-i Kerime’yi binlerce defa okuyup
tekrar tekrar düşünmelerini tavsiye ederim! Ahzâb-21/419
SÜRGÜN CEZASI BİR HAFİFLETİCİ CEZA
OLARAK MEŞRU’ KILINMIŞTIR
Bir taife veya bir zümre-i müfside,
yerlerinde kaldığı taktirde umum topluma zarar verecek pozisyonda ise o taife
ya kılıçtan geçirilir, ya da sürgün edilerek toplum, salaha kavuşturulur.
İslâm, bir hafifletici ceza olarak sürgün edilmeyi meşru’ kılarak müstehak
oldukları ölüm cezasını hafifletmiştir. Bu da onun insan hayatına verdiği değeri
kanıtlar. Haşir-3/544
SÜRGÜN CEZASININ GEREKÇELERİ
Toplum içinde bir taife-i müfside
türerse, o fesat şebekesi ya yerinde imha edilir veya bir ameliyat-ı inzibatıye
ile çekip çıkarılır ve zararsız bir yere atılır. Allah ve Resûlüne karşı
gelmek, Allah ve Resûlünün tesis ettikleri Rızabahş hayat tarzını ifsat etmek, ölüm
ya da sürgün edilme cezasını gerektirir. İslâm Dini, şâyet sürüldükleri
takdirde mefsedetleri engellenmiş olacaksa daha hafifi olan sürgün edilmeyi
meşru’ kılmıştır. Haşir-4/545
SÜRGÜNE GÖNDERMEYE TEŞEBBÜS EDEN O
GÜRUHLA SAVAŞMAYACAK MISINIZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Peygamberi
vatanından (Mekke’den) sürmeye teşebbüs eden bir toplulukla savaşmayacak
mısınız? Ki, aslında size karşı savaşı başlatanlar da onlar olmuşlardı. Ne o, yoksa
onlardan korkuyor musunuz? Ama eğer mü’min iseniz, asıl Allah’dan çekinmeniz
gerekir!” Tövbe-13/187
SÜRPRİZ YAPAR MI ALLAH-Ü TEALA?
Evet, yapar! Allah-ü Teâlâ, cennette
göz aydınlığı olacak nimetlerinin bir kısmını saklayarak bu dünyada bize
bildirmemiş, tâ sürpriz olsun! Secde-17/415
SÜRÜ MESABESİNDE BİR NUTUKLA
YÖNLENEN FİRAVUN’UN KAVMİNE GAZAPLANDIK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Artık ne
vakit ki (Hz. Musa’nın mu’cizeleri karşısında cerbezeden başka bir şey yapmayan
Firavun’un peşine takılan sürü halindeki Firavun’un kavmi), Bizi gazaplandırdı,
Biz de onlardan mü’minlerin intikamını alıverdik, onları hep birlikte suda boğduk.
Böylece onları, sonraki nesillere geçmiş bir ibret ve bir misal yaptık.” Zuhruf-55,56/492
SÜSLENDİ PÜSLENDİ İNSANLARA ÖYLE
GÖSTERİLDİ
Şunlar insanlara süslenerek güzel
gösterildi: 1-Kadınlara olan şehvet, 2-Oğullar, yani çocuklarla onur duyma,
3-Yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, yani paralar, 4-Güzel cins atlar
yani hızlı binekler, otomobil vs. 5-Davarlar ve ekinler gibi nefsin hoşuna
giden şeylerin sevgisi, yani mal mülk. Halbuki bunlar, dünya hayatının geçici
meta’larıdır! Âl-i İmrân-14/50
SÜSLER ŞEYTAN YAPTIKLARI KÖTÜ
AMELLERİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şeytan
onlara (günâhkârlara) yaptıkları (kötü amelleri) süsler (de onlar iyi bir şey
yaptıklarını zannederler).” En’âm-43/131
SÜSLÜ GÖSTERİLEN AMELLER, KİMLERİN
AMELLERİ OLA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
Ahirete inanmayanların amellerini, kendilerine süslü gösterdik, o yüzden onlar,
(akıl tutulmasına ma’ruz kalanlar gibi) bocalayıp dururlar. İşte bu imansızlar,
öyle kimselerdir ki, onlara çetin bir azap vardır. Onlar, Ahirette gerçekten en
çok ziyâna uğrayacak olanlardır.” Neml-4,5/376
SÜT ANNE BULMAK MECBURİYETİ BABANIN
MÜKELLEF OLDUĞU BİR HUSUSTUR
Allah-ü Teâlâ emretmiş: “Boşanan
kadın, şâyet çocuğunu emzirmezse, o takdirde baba, çocuğu ücretle emzirecek bir
süt anne bulmak zorundadır.” Talâk-6/558
SÜT, KAN İLE FIŞKI ARASINDAN RAFİNE
EDİLEREK HALİS BİR GIDA OLARAK İÇİRİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Doğrusu
sağmal hayvanlarda, davarlarda sizin için gerçekten bir ibret vardır. Size
onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (rafine ederek), içenlerin
boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz.” Nahl-66/273
Yorumlar
Yorum Gönder