Ana içeriğe atla

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (D) İLE BAŞLAYANLAR

 

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (D) İLE BAŞLAYANLAR

DA’VET KİME OLMALI VE KİME YÖNELMELİDİR?

“Da’vet ancak Allah’a olur ve ancak O’na yönelinilir. Peygamberler, hiç kimseyi başka şeye da’vet etmez ve O’ndan başkasına yönelmezler.” Ra’d-36/253

DA’VET-İ İSLÂM’A ANCAK SENİ SAMİMİYETLE DİNLEYENLER İCABET EDERLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Ancak samimiyetle dinleyenler, Senin bu da’vetine icâbet ederler. Ölülere (o kâfirlere) gelince, onları Allah diriltir (dünyada hidâyet vermekle, Mahşer’de gerçek diriltme ile), sonra onların hepsi, O’nun (Allah’ın) huzuruna çıkartılacaklardır.” En’âm-36/131

DABBET-ÜL ARZ’I KIYAMETE YAKIN BİR ZAMANDA YERDEN ÇIKARIRIZ

Allah-ü Teâlâ haber veriyor ki: “O azap sözünün gerçekleşme zamanı yaklaşınca (kıyamet yaklaşınca) onlara yerden bir dabbe  (debelenen, hareket eden bir canlı veya canlı türü) çıkarırız da o, insanların âyetlerimize,(özellikle kıyametle alâkalı âyetlerimize) inanmadıklarını (lisânı fıtrî diliyle) söyler.” (Bu söylemesinden: ‘Ben kıyamet alâmetlerindenim!’dediğini anlıyorum. Dâbbe (hareket eden) kelimesi, müteşâbih bir kelimedir. Canlı bir varlık olabileceği gibi daha kuvvetli bir ihtimalle bir canlı türü olabilir. Hattâ cansız olup da canlı gibi konuşan elektronik bir hareketli aygıt da olabilir. Allah’ü A’lem!) Neml-82/383

DAĞA TECELLİ EDİNCE ALLAH, ONU KÜL UFAK EDİVERDİ

Hz. Musa’nın Rabbini görmek istemesi üzerine Rabbi O’na: “Şu dağa bak, eğer o yerinde durabiliyorsa Sen de Beni görebilirsin” dedi ve dağa tecelli etti. Dağ, bu tecelli karşısında kül ufak oldu. Manzaranın dehşetinden Hz. Musa da bayıldı.Ayılıp kendine gelince dedi ki: “Süphansın Ya Rabbi! Her noksanlıkdan münezzeh olduğun gibi, dünyada Seni görmemizden de münezzehsin! Bu talebimden ötürü tövbe ettim, Ben ümmetim içinde Seni görmeden iman edenlerin ilkiyim!” (Allah’ı görmeye dünya gözümüz müsâid değil! İnşaAllah cenette göreceğiz!) A’râf-143/166

DAĞI ÜZERLERİNE KALDIRDIK İSRAİLOĞULLARININ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sağlam söz vermelerini (ve verdikleri sözü tutmalarını) sağlamak için İsrailoğullarının üzerine Tur Dağı’nı kaldırdık ve ‘Secdelere kapanarak o şehrin kapısından girin!’ dedik.” Nisâ-154/101

DAĞLAR DAVUD AS İLE BERABER ALLAH’I TESBİH EDİYORLARDI

Dağların, Davud as ile birlikte cûş-u hurûşa gelip Allah’ı tesbih ettikleri, bu Ayet-i Kerime’de bildirilmiştir. Sebe’-10/428

DAĞLAR DÜMDÜZ EDİLDİĞİNDEN, BAKANA SERAB OLMUŞ GÖZÜKÜR

Allah-ü Teâlâ bizleri bilgilendiriyor: “Kıyametin kopmasıyla dağlar yürütülür, paramparça edildiğinden her yer dümdüz olur da artık bakana serâb olmuş gözükür.” Nebe’-20/581

DAĞLAR HANGİ İFTİRADAN DOLAYI YIKILIP ÇÖKECEK HALE GELİR?

“Rahmân evlât edindi” diye pek çirkin bir iftirâdan dolayı, neredeyse dağlar yıkılıp çökecek hâle gelir! Meryem-88,91/310

DAĞLAR SÜR’ATLİ BİR ŞEKİLDE YÜRÜYECEKTİR

Allah-ü Teâlâ, “gün gelecek (kıyametin kopması esnasında) dağlar sür’atli bir şekilde yürüyecektir” buyurmaktadır. Tûr-10/522

DAĞLAR YERYÜZÜNE NİÇİN ÇAKILDI?

“Oraya (yer küresine) sağlam dağlar çaktık” âyeti ile yer küresinin ikinci yaratılışında (toprağın serilmesinde) toprağın kayıp denizlerde kaybolmasını önlemek maksadıyla ve daha başka hikmetlerle sağlam dağların sabitleyici,oynaklığa yer vermeyici bir unsur olarak yer küresine çakıldığını anlıyoruz. Hicr-19/262

DAĞLAR YÜRÜTÜLECEK, YER DÜMDÜZ OLACAK

“Kıyamet kopması ile dağların yürütüldüğü, yer küresinin dümdüz edildiğinin görüleceği beyân ediliyor.” (Bu dümdüz edilmenin keyfiyetini elbette Allah bilir. Yer, bir sofra tahtası gibi mi düzdür, yoksa yine küre olup da denizlerin düzlüğü gibi mi düzdür,Allah bilir.) “Sonra insanlar, bir kişi bile eksik kalmaksızın Mahşer Meydanı’nda toplanacak!” Kehf-47/298

DAĞLAR YÜRÜTÜLECEK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dağlar yürütüldüğü zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!” Tekvîr-3/585

DAĞLAR, BULUTLARIN YÜRÜDÜĞÜ GİBİ YÜRÜRLER, AMA SEN SABİT SANARSIN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem dağları görürsün de onları yerlerinde sâbit sanırsın; halbuki onlar, bulutların yürümesi gibi yürümektedirler. İşte bu, her şeyi sağlam yapan Allah’ın işidir. Muhakkak ki O, ne yaparsanız yapın, her şeyden haberdârdır.” (Bu âyet, Akademisyen araştırmacılara kapı aralamaktadır.) Neml-88/383

DAĞLAR, KIYAMET HENGAMINDA ATILMIŞ RENKLİ YÜN GİBİ OLURLAR

Allah-ü Teâlâ, Kâria adını verdiği kıyametin o dehşetengîz vaktinde dağların, atılmış renkli yün gibi lime lime olacağını haber vermektedir. Kâria-5/600

DAĞLAR, YERYÜZÜNDE EK YARATILAN KOCAMAN SABİT İLAVELERDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, orada (yeryüzünde) yüksek, sağlam, sabit dağlar kıldık (yere ilâve ederek yarattık) ki, toprağı tutsun, bağrında su tutsun, nehirler pınarlar meydana gelsin!” Mürselât-27/580

DAĞLARA BAKMIYORLAR MI, NASIL DİKİLMİŞ?

Allah-ü Teâlâ, dünyamız için bir denge unsuru ve toprağımızın kayıp gitmesini engelleyen, içeceğimiz su başta olmak üzere ihtiyaçlarımız olan madenleri bağrında barındıran dağları, nazar-ı dikkate veriyor ki, iman etsinler! Ğâşiye-19/592

DAĞLARI YERLİ YERİNCE OTURTTU ALLAH!

Allah-ü Teâlâ, Göğü direksiz olarak yükseltti, yeri toprakla döşedi, dağları da ( onu tutsun diye mahzenli birer kazık olarak yerli yerince) oturttu. Nâziât-32/583

DAĞLARI YERYÜZÜNDE YÜKSELTTİ:

“Allah, O’dur ki, yeryüzünde sâbit dağlar yükseltti.” Ra’d-3/248

DAĞLARI YERYÜZÜNE SİZİ SARSMASIN, DİYE SAĞLAMCA ÇAKARAK TESBİT EDEN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ, Yer’e sağlam dağlar çakarak tesbit etti ki sizi sarsmasın! Lokman-10/410

DAĞLARIN YERE SABİTLENMESİNDEKİ HİKMETLERDEN

Allah-ü Teâlâ, Yer’in insanları sarsmaması için dağları bir kazık gibi yere çakarak sabitlediğini; yine dağlarda genişce yollar ve geçitler açarak insanların maksatlarına ermelerini sağladığını bu Âyet-i Kerime’de beyân ediyor. Enbiyâ-31/323

DAĞLARIN YERYÜZÜNE ÇAKILMA HİKMETİ

“Dünya, hareketiyle sizi sarsmasın diye, Allah, yeryüzüne sağlam dağlar çakıp koydu.” Nahl-15/268

DAHA ZALİM KİM OLABİLİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah adına yalan uydurandan yahut O’nun âyetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir?” En’âm-21/129

DALALET İÇİNDE BULUNANLARI SEN Mİ HİDAYETE ERDİRECEKSİN? ERDİREMEZSİN!

Allah-ü Teâlâ: “Habibim Ya Muhammed! Dalâlet içinde bulunan görmez, dinlemez ve kalbî lâtifeleri dumûra uğramış o sapıkları Sen mi hidâyete erdireceksin? Ne kadar yorulsan yorul, onları hidâyete erdiremezsin buyurmaktadır. Zuhruf-40/491

DALALETE KİMLER ATILIR, HİDAYETE KİMLER ERİŞTİRİLİR?

Hidâyet de dalâlet de Allah’dandır. Kim ki, küfründe inat edip durursa Allah onu dalâlete (sapıklığa) atar; ve kim de mütevekkil, itaata müheyya ise onu da Kendi lütfundan bir hikmete binaen hidâyete erdirir. Fâtır-8/434

DALALETE, SAPIKLIĞA ATILANA BİR YOL BULAMAZSIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah (kendi küfründeki inadı sebebiyle) kimi sapıtmışsa, artık onun (hidâyeti, kurtuluşu için) aslâ hiçbir yol bulamazsın!” Nisâ-143/100

DALAŞMALARI NE İBRETLİKTİR MÜŞRİKLERLE PUTLARININ BİR GÖRSEN!

“Müşrikler orada (cehennem azabını gördükleri yerde) Allah’a ortak koştukları ortaklarını (putlarını, tâğûtlarını) görünce: ‘Yüce Rabbimiz! Ha işte! Senden başka kendilerine yalvardığımız, Sana ortak saydığımız putlarımız, tağutlarımız! İşte onlar yok mu onlar, bizi şaşırtanların tâ kendileri onlar!’ derler. Bunun üzerine onlar da bu şarlatanlara: ‘Yalancının tekisiniz siz!’ diye müşriklerin o sözlerini reddederler.” Nahl-86/275

DALGA GEÇECEK ŞEYTAN, ALDATTIĞI İNSANLARLA KIYAMET GÜNÜNDE!

Hesaplar görülüp iş tamamlanınca şeytan onlara (dünyada peşine taktıklarına) şöyle der: “Allah size doğru vaadde bulundu. Ben de size bir şeyler va’d ettim, ama sözümden caydım! Doğrusu, benim size istediğimi yaptıracak bir gücüm yoktu. (Enâyiliğinize yanınız!) Şimdi ben sizi, siz de beni kurtaramazsınız!” İbrahim-22/257

DALGIÇLIK YAPIYORLARDI CİN ŞEYTANLARI, SÜLEYMAN AS’IN EMRİNDE

Bu Âyet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ, cinlerden olan şeytanları, Süleyman as’a itaat ettirdiğini, O’nun emrinde ve O’nun için dalgıçlık yaptırdığını, (inşaat gibi) bazı işlerde çalıştırdığını beyân ediyor. Enbiyâ-82/328

DALL, SAPIKLAR

Bir kısım insanlar, sırât-ı müstekim olan yoldan saparak “Dâll=sapıklar” güruhunu oluşturmuşlardır. Onun için biz dahi: “ Allahım bizi dâll=sapıklardan eyleme!” diyoruz. Fatiha-7/1

DARBE YİYİP ÇARPILACAKLARI GÜNE KADAR BIRAK ONLARI KENDİ HALLERİNE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Sen onları (zalim müşrikleri) darbe yiyip çarpılacakları güne kadar (kıyamet gününe kadar) kendi hallerine bırak! O gün kurdukları hile ve tuzaklar onlara aslâ bir fayda sağlamaz ve onlar, yardım da görmezler! Hem onlara bundan başka (dünyada da) bir azap vardır, fakat onların çoğu bunu bilmezler! (Nitekim ilk darbelerini Büyük Bedir Savaşı’nda almışlardır.) Tûr-45,46,47/524

DARBEYİ VURDU MU, O VURUR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Senin Rabbinin darbesi (kıskıvrak tutup yakalayışı), çok şiddetlidir!” Bürûc-12/590

DARLIK GİTTİ, BOLLUK GELDİ DİYE İMTİHANIN BİTTİĞİNİ Mİ ZANNEDİYORSUNUZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra o kötülüğün (darlığın) yerini iyilik (bolluk) ile değiştirdik. Nihayet (mal ve evlât cihetiyle) çoğaldılar da şöyle dediler: ‘Doğrusu atalarımıza da (zaman zaman böyle) darlıklar ve bolluklar dokunmuştu (Bunun, tehdit edildiğimiz azapla bir alâkası yok!)’dediler de kendileri, hiç farkında değillerken onları ansızın yakalayıverdik!” (Yani imtihan, darlıkta da bollukta da devam eder.) A’râf-95/161

DAR-ÜS SELAM’A, SELAM YURDUNA, CENNETE DA’VET EDER ALLAH SİZLERİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Allah, sizleri Selâm Yurdu’na (Dar-üs Selâm’a=Cennete) davet eder. Ve dilediğini (hikmetine binâen, kendi lütfundan) dosdoğru bir yola iletir.” Yûnus-25/210

DAVA SAHİPLERİNİ DÜNYALIKLARLA AVLAYIP YANILTMA VE YAMULTMA OPERASYONU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Az kalsın Seni bile (Peygamber Efendimizi sav) Sana vahyettiğimizden başka bir şeyi, Bize mal etmen için akılları sıra kandıracak, ve ancak o takdirde seni dost edineceklerdi” Yani müşrikler, mahalle baskısı yapıyorlar, getirdiğin din bizim düzenimizi bozmasın, onu keyfimize göre ayar et, bunun karşılığında ne istersen verelim, seni başımıza reis edelim, diyorlardı. Efendimiz sav, yanaşmayınca da tehditler, boykotlar, işkencelerin ardı arkası kesilmiyordu. Aslında âyet, bu taktiklerin, kıyamete kadar müslümanlara yapılacak mânâsını taşıyor.) İsrâ-73/288

DAVACI OLACAK MI İNSANLAR BİRBİRİNDEN? EVET, HEM DE NASIL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sen de öleceksin onlar da ölecekler. Sonra hepiniz Kıyamet Gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizden dâvâcı olacaksınız!” Zümer-31/460

DAVANIN YÜCESİ KİME AİT, ALÇAĞI KİME AİTTİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Allah), kâfirlerin dâvâsını (tuttukları yolu, bâtıl dinlerini) alçalttı; Allah’ın Dâvâsı (Dini) ise, en Yüce olanın tâ kendisidir! Çünki Allah, Azîz’dir, Hakîm’dir.” Tövbe-40/192

DAVARLAR, SAĞMAL HAYVANLAR...ALLAH’IN KUDRETİYLE YARATILDI DA BİZE EHLİLEŞTİRİLDİ

Allah-ü Teâlâ Kendi Kudret eliyle davarları, sağmal hayvanları yarattı ve insanlar için ehlileştirdi de insanlar onlara mâlik oldular. Görmediler mi, bu Allah’ın büyük bir lütfudur! Yâ Sîn-71/444

DAVARLARDA DA ELBETTE BİR İBRET VARDIR!

Allah-ü Teâlâ, şükretmemiz sadedinde hatırlatarak buyuruyor ki: “Davarlarda, sağmal hayvanlarda da elbette sizler için ibretler vardır. Şöyle ki: 1-Onların karınlarında bulunan sütlerden çıkarırız da (afiyetle) içersiniz; Daha nice faydalarından olarak: 2-Etlerinden yersiniz; 3-Derilerinden ayakkabı, elbise, çadır, tuluk gibi eşyalar yaparsınız; 4-Yünlerinden elbise, yatak, yorgan gibi ihtiyaçlarınızı giderirsiniz, 5-Onlarla çiftinizi sürersiniz, 6-Onlara ve gemilere binersiniz de sizi taşırlar.” Mü’minûn-21,22/342

DAVARLARI YARATTI Kİ PEK ÇOK FAYDALARI VARDIR SİZE!

“Allah davarları, hayvanları da yarattı. Bunlarda sizi soğuktan koruyan ısıtıcı (şeyler: Deri, yün, kıl gibi) maddeler ve bir çok faydalar vardır. Hem onların etlerinden ve ürünlerinden de yersiniz. Onları akşam otlaktan getirir, sabahleyin otlamaya götürürken bambaşka bir zevk alırsınız!” Nahl-5,6/266

DAVARLARIN ETİ HELAL KILINDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Haram kılındığı bidirilenler dışında, davarların, sağmal hayvanların (deve, sığır, koyun ve keçinin) eti , size helâl kılındı.” Mâide-1/105

DAVAY-I İLAHİ’Yİ HİÇBİR KAFİR VE MÜNAFIK KÖKÜNDEN KAZIYIP YOK EDEMEZ!

Allah-ü Teâlâ, ferman ediyor: “Zinhar kefereleri (ve tabi onların dostu münâfıkları), Allah’ı âciz bırakacak (Allah’ın dâvâsı olan İslâm’ı kökünden kazıyıp yok edecek) kimseler sanma (Yok edemezler)! Onların varacağı yer, ateştir. Ve o, ne kötü varılacak yerdir!” Nûr-57/356

DAVAY-I İSLAM’A SAVAŞ AÇANLAR, YÜZLERİ ÜSTÜ SÜRÜNEREK CEHENNEME TIKILACAK

Hakk’ın tâ kendisi olan İslâm dâvâsını iptal için bu dünyada çabalayan kâfir ve münâfıkları Yüce Allah, yüzleri üstü sürükleyerek cehenneme tıkacağını, oranın pek kötü bir yer ve o yer yolcusunun da en sapık nâdanlardan olduğunu bu Âyet-i Kerimesi’nde beyân buyuruyor. Furkan-34/362

DAVETE İCABET ETMEYECEK OLURLARSA ARTIK YAPABİLECEĞİN BİR ŞEY KALMAMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Habibim Ya Muhammed! Senin tüm gayretlerine rağmen davetine icabet etmeyecek olurlarsa,artık yapabileceğin bir şey kalmamıştır. Sen onlara muhafız da değilsin! Senin vazifen sadece tebliğdir. Başlarına geleceklerden Sen sorumlu değilsin!” Şûrâ-48/487

DAVUD AS, HALİFE-İ RUY-U ZEMİN KILINDI ALLAH TARAFINDAN

Allah-ü Teâlâ, Hz. Davud as’a şöyle hitabda bulundu: “Ey Davud! Muhakkak ki Biz, Seni yeryüzünde halife (hükümdar) kıldık. Öyle ise Sen de insanlar arasında adâletle hükmet! Keyfine uyma ki, bu tür nefsinin arzusu, Seni Allah yolundan saptırır. Şurası da muhakkaktır ki, Allah yolundan sapanlara hesap gününü unuttuklarından dolayı pek şiddetli bir azap vardır.” Sâd-26/453

DAVUD AS’A ALLAH-Ü TEALA BAZI İMTİYAZLAR TANIYARAK O’NU TAFDIL ETTİ

Allah-ü Teâlâ, dağları ve kuşları, Davud as’ın Allah’ı tesbih ve takdis etmesine iştirak ettirerek cûş-u hurûşa getirmesi; demiri elinde yumuşatarak zırh vs. çeşitli aletler yapması gibi bazı imtiyazlar vererek O’nu tafdîl etmesi, bu Ayet-i Kerime’de bildirilmiştir. Sebe’-10/428

DAVUD’UN EMRİNE DAĞLARI VE KUŞLARI VERDİK

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde dağları ve kuşları, Davud’la beraber tesbih etmek üzere O’na itaatkâr kıldığını, Davud ve Süleyman’a as ilim ve hüküm verdiğini, her şeyi yapmaya kâdir olduğunu beyân ediyor. Enbiyâ-79/327

DAVUD AS’IN YANINA MA’BEDİN DUVARINDAN TIRMANARAK GİREN DAVACILAR MESELESİ

Bir takım görgüsüz insan, harâmî gibi ma’bedin duvarına tırmanarak atlayıp Davud as’ın yanına girmişlerdi. Davud as,bunların habersizce usûle aykırı bir şekilde yanına gelmelerinden açıkçası ürkmüştü. Görgüsüzler, Davud as’a: “Korkma! Biz sadece birbirimize hakkı geçen iki dâvâcıyız. Senin yanına aramızda Hak ile hükmetmen için geldik. Senden adâletle hükmetmeni, Hak’tan uzaklaşmadan bizi doğru yolun tam ortasına çıkarmanı talep ediyoruz.” dediler. Sâd-21,22/453

DAVUD AS’IN ZELLESİ, ALLAH TARAFINDAN BAĞIŞLANDI

Davud as, verdiği hükümde ya dâvâcıların samimi olmadıklarını anlayamaması ve hüsn-ü zan ile hüküm vermesi, ya dâvâcılar şâhit getirmeden hemen hükmetmesi, ya da “iman edip salih ameller işleyenler böyle yapmazlar, onlar da ne kadar azdır ki!” fehvası, insanlar hakkında bir su-i zan olduğundan zelle etmişti. İyi niyetle yapılan böyle bir kanaat, bizim gibi sıradan insanlar için hatâ bile olmazken peygamberler hakkında zelle (hatâya yakın davranış) sayılmaktadır. Davud as da bu zelllesini hemen anladığından zaten istiğfar edip secdeye kapanmıştır. Allah-ü Teâlâ da O’nu bağışlamış, Kendisine yakınlıkla ve güzel bir âkıbetle ödüllendirmiştir. Sâd-25/453

DAVUD HANEDANI, ŞÜKREDİN!

Allah-ü Teâlâ, Davud as hanedânı olan Süleyman as’a ve nesline: “Ey Davud hanedânı, şükredin! Zira kullarımdan gereği gibi şükredenler azdır” buyuruyor. (Buradan benim anladığım, saltanat ve depdebeyle beraber şükrün zor olduğu, bu makamdaki insanlardan pek azının şükredebildiği vurgulanıyor. Elhak onlar da şükrün hakkını verdiler.) Sebe’-13/428

“DAVUD KULUMUZA NELER İHSAN ETTİK NELER!” DİYOR YÜCE MEVLA

Allah-ü Teâlâ, Efendimize “Davud’u hatırla!” dedikten sonra Davud as’a ihsan ettiği nimetlerini sıralıyor: “Biz, sabah akşam kendisiyle beraber tesbih etmeleri için dağları O’na boyun eğdirdik. Toplu halde kuşları da O’na itaat ettirdik. Hepsi, zikrine katılmak için dönüp O’na yöneliyorlardı. O’nun saltanatını kuvvetlendirdik. O’na hikmet, nübüvvet, isabetli karar verme ve Hakkı bâtıldan ayırd edici beliğ konuşma kabiliyeti verdik. Sâd-18,20/453

DAVUD VE SÜLEYMAN AS, KENDİLERİNE VERİLEN İLİM KARŞILIĞINDA ŞÜKRETTİLER

Allah-ü Teâlâ, “(Habibim Ya Muhammed!) Andolsun ki Biz, Davud ve Süleyman’a pek çok ilim verdik de o ikisi: ‘Bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamd olsun!’ dediler.” buyuruyor. Neml-15/377

DAVUD, CALUT’U ÖLDÜRDÜ

Tâlût’un ordusunda bulunan ve daha sonra peygamber olacak olan Dâvûd as, Câlût’u öldürdü. (Bu hadiseden sonra Tâlût, kızını Dâvûd as’ a nikâhladı. Öldükten sonra da Dâvûd as, O’nun yerine hükümdar oldu. Kudüs’ü devletine başkent yaptı. Daha sonra da peygamberlik verilince hükümdar peygamber oldu. Hz. Dâvûd as ve oğlu Hz. Süleyman as dönemleri, İsrailoğulları tarihinin en parlak dönemi olmuştur.) Bakara-251/40

DAVUD’A DA ZEBUR’U VERDİK, PEYGAMBERLERİN BAZISINI BAZISINA ÜSTÜN KILDIK

Bu âyette Rabbimiz, göklerde ve yerde olan kimseleri en iyi bilenin Kendisi olduğunu, peygamberlerden bazısını bazısına üstün kıldığını, Dâvûd’a da Zebûr’u verdiğini beyân eder. İsrâ-55/286

DAYAK ATAN MELEKLERİ BİR GÖRMELİYDİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Melekler o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak: ‘Tadın bakalım cayır cayır yanmanın acısını!’ diyerek canlarını alırken bir görmeliydin!” Enfâl-50/182

DAYANAMIYORUM BU AZABA, DESENİZ DE FARKETMEZ, ÇEKECEKSİNİZ!

Cehennemlikler, cehennemin önüne getirilecekler ve “sihir, sihir” diyordunuz; “bu da mı sihir?” denildikten sonra “girin oraya! İster sabredin, ister sabretmeyin farketmez, sizin için birdir, siz sadece (dünyadaki) yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz!” denecektir. Tûr-15,16/523

DAYANIN YALNIZ ALLAH’A!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Mü’minler, yalnız Allah’a dayansınlar! O’na tevekkül etsinler!” Mâide-11/108

DAYI KIZLARIYLA EVLENEBİLİRSİNİZ!

Bir erkek, süt kardeşi olmamak kaydıyla isterse dayı kızlarıyla nikâhlanıp evlenebilir, hiçbir mahzuru yoktur. Ahzâb-50/423

DEDİKODU PAZARI: DUYDUNUZ MU? VEZİRİN HANIMI UŞAĞINA GÖNLÜNÜ KAPTIRMIŞ!

“Şehirde birtakım kadınlar (Zeliha için) :‘Duydunuz mu? Vezirin hanımı, uşağına (Yûsuf’a) gönlünü kaptırmış, ondan kâm almak istemiş! Sevda ateşi bağrını yakmış, kadın besbelli çıldırmış!’dediler.” Yûsuf-30/237

DEF’EDER ALLAH, İNSANLARIN BİR KISMI İLE DİĞER BİR KISMINI!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, insanların bir kısmının zararlarını, diğer bir kısmı ile def’ etmeseydi, kiliseler, manastırlar, havralar ve Allah’ın adının çok anıldığı mescidler, yıkılır giderdi.” Hacc-40/336

DEĞİŞTİREMEZ KUR’AN-I KERİM’İ RESULÜLLAH DAHİL HİÇBİR KİMSE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Bunu (Kur’an’ı) kendiliğimden değiştirmem aslâ olacak şey değil! Çünki Ben, sâdece bana vahyedilene tabi olurum!” Yûnus-15/209

DEĞİŞTİRME AHİRETİNİ AZ BİR MENFAAT KARŞILIĞI DÜNYA İLE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a verdiğiniz sözü, (karşılığında ne alsanız) değersiz (düşecek) bir menfaat karşılığı satmayın! Ahirette Allah nezdinde olan nimet (cennet), eğer bilirseniz, sizin için elbette daha hayırlıdır.” Nahl-95/277

DEĞİŞTİRMEDİKÇE BİR TOPLULUK KENDİNİ, ALLAH DA O TOPLULUĞU DEĞİŞTİRMEZ!

Bir topluluk kendilerinde bulunan güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirmedikçe, Allah da onlara verdiği nimeti, güzel durumu değiştirmez. Allah, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir. (Yani herkese lâyık olduğunu verir.) Enfâl-53/183

DEHŞETİN EN BÜYÜĞÜ KIYAMET DAHİ, ONLARI TASALANDIRMAZ!

Allah tarafından kendilerine ebedi mutluluk takdir edilmiş talihli Mü’minleri, o en büyük dehşet (1.Veya 2.Sur’a üfürüş=kıyamet) dahi tasalandırmaz (Çünki emân altındadırlar). Melekler onları “işte size (dünyada iken) vaad olunan (o güzel) gün, bugündür!” diye karşılarlar. Enbiyâ-103/330

DELİ KİMMİŞ? YAKINDA SEN DE GÖRECEKSİN, ONLAR DA GÖRECEKLER!

Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimize hitaben şöyle buyuruyor: “Artık hanginizin fitneye (dünya hayatının câzibesine) tutulmuş bir deli olduğunu yakında Sen de göreceksin, onlar da! ( Dünyadaki hay huydan ibaret olan dâvâlarının Ahirette beş para etmediğini görecekler!) Allah yolundan sapanlar ile O’nun yolunu tutan kimseyi, şüphesiz senin Rabbin pek iyi bilir. O halde Hakk’ı yalan sayanların (bâtıl dâvâlarına) sakın uyma!” Kalem-5,8/563

DELİ, ŞAİR DİYORLARDI-HAŞA- PEYGAMBER EFENDİMİZE

O alaycı müşriklere “Allah’dan başka ilâh yoktur!” denildiği zaman, büyüklük taslıyorlardı ve: “Biz, deli bir şâirin sözüne bakarak hiç ilâhlarımızı bırakır mıyız, olacak iş mi bu?” derlerdi. Hayır! O, Hakkı getiren ve peygamberleri tasdik eden bir Resûldür. (Zu’munuz gibi bir deli değidir. Yaptıklarınız yanınıza kâr kalmayacak ve) siz elemli bir azâbın tadıcılarısınız! Ve siz, sadece yapmakta olduklarınızın karşılığını göreceksiniz. Sâffât-35,39/446

DELİLİK İSNADI

“Kâfirler alay ederek dediler ki: “Ey kendisine Zikr (Kur’an) indirilen kişi! Doğrusu Sen, gerçekten bir delisin!” Evet, Allah yolunun yolcularına bu yafta hep vurulmuştur. Dâvânın delisi olmadan veli olunmuyor vesselâm!” Hicr-6/261

DELİLLER, HİKMETLE İBRAHİM AS’A VERİLDİ

Allah-ü Teâlâ, İbrahim as’a kavminin put ve tâğût olan şirk inançlarını, istidlâl yoluyla iptal edecek hikmet dolu delilleri, kalbine doldurdu. O da vazifesini hakkıyle yerine getirdi de Allah, derecesini kat kat yükseltti. En’âm-83/137

DEMEDİM Mİ BEN, YERİN GÖĞÜN BÜTÜN GAYIPLARINI BİLİRİM DİYE?

Allah-ü Teâlâ, meleklerine buyurdu: “Demedim mi Ben size, yerin göğün bütün gayıplarını sadece Ben bilirim diye?” Bakara-33/5

DEMİR İLE ALLAH’IN DİNİNE SAHİP ÇIKMAK ARASINDAKİ KUVVETLİ BAĞ

Allah-ü Teâlâ, “demiri büyük bir nimet olarak indirdik (yani kütlesini yerden çıkarsak da,yukarıdan, fıtratı olan kuvveti ona indirdik) ki bununla, gıyabında Allah’a (yani dinine) ve Peygamberine kimin yardım edeceğini ortaya çıkaralım!” buyurmaktadır. Demirle Allah’ın dinine yardım malumdur: Demirden kılıç, tüfek, top, tank, uçak, helikopter, füze, (kamyon, tren gibi) nakil vasıtaları vs.vs. yapılarak güç ve kuvvet sahibi olunur ve Allah’ın dinini yok etmek isteyenlere karşı savaşılarak Allah’ın dinine ve Peygamberine yardım edilmiş olur. Kısaca demire hükmeden,düşmanlarına galebe çalar! Tarih bunun şâhitleriyle doludur. Hadîd-25/540

DEMİR, HZ.DAVUD AS’IN ELİNDE YUMUŞATILDI

Allah-ü Teâlâ, Hz. Davud as’a mu’cize olarak demirin elinde hamur gibi yumuşak olmasını ihsan etti. O da tüm bedeni örten, örme veya dokuma zırhlar yaparak güç ve kuvvet kazandı ve bu alandaki sanatın pîri oldu. Sebe’-11/428

DEMİRDEN KAMÇILARLA, TOPUZLARLA AZAP VERİLİR

“O inkâr edenlere (cehennemde Zebaniler), demirden kamçılarla, demirden topuzlarla azap edeceklerdir.” Hacc-21/333

DEMİRİ İNDİRDİK Kİ ONDA BÜYÜK BİR KUVVET VE İNSANLAR İÇİN BİRÇOK MENFAATLER VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendisinde büyük bir kuvvet ve insanlar için birçok menfaatler bulunan demiri (büyük bir nimet olarak) indirdik. Böylece Allah, kendine ve peygamberlerine gıyaben (Allah’ı görmedikleri halde iman ederek dinine) kimin yardım edeceğini ortaya çıkarsın! Muhakkak ki Allah, Kavi’dir (çok kuvvetlidir), Azîz (Kudreti daima üstün gelendir). Hadîd-25/540

DEMİRİN KUR’AN-I KERİM’İN 57. SURESİ’NİN ADI OLMASI, AÇIK BİR MU’CİZEDİR

Periyodik Tablo’da demirin (Fe) atom numarası 57’dir. Ve Hadîd (demir) Sûresi de Kur’an-ı Hakîm’in 57. Sûresidir. 14 asır öncesinde, ortada periyodik tablo diye bir şey yok iken demirin (Fe) atom numarası ile Demir Sûresi’nin Kur’anı Hakîm’deki sıra numarasının 57 olması, nasıl tesâdüfe verilebilir? Hadîd-25/540

DENETİM MEKANİZMASI, İCRAATTA MUTLAKA OLMASI GEREKEN BİR KURUMDUR

Allah-ü Teâlâ, peygamberlerinin önünden ve arkasından gözetleyici melekler gönderir, tâ ki O Peygamberlerinin, Rablerinin mesajlarını gereğince tebliğ edip etmediklerini bilsin (yani şâhitlendirerek fiilen görsün)! (Buradan -hâşâ-“ Allah peygamberini denetlemeye gerek gördü” mesajı aslâ çıkmaz! Belki, dünya meliklerine: “Siz de böyle denetleme mekanizmasını kurun da her şey elinizin altında, kontrolünüzde olsun!” mesajı veril-mektedir.) Yoksa, Allah, her şeyi ilmi ile kuşatan ve her şeyi bir bir kaydedendir. Cin-27,28/572

DENGE UNSURU OLAN BİR ÜMMET

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, sizi (Ümmet-i Muhammed’i) vasat (orta yolu bulan, adâletli ve mu’tedil) bir ümmet kıldık ki, insanlar üzerinde Hakk’ın (gönderilen umum Hak Din ve peygamberlerin lehinde) şâhitler olasınız!” Buradan şunları anlayabiliriz: 1-Allah’ın yeryüzündeki şâhitleriyiz ki, neye şâhitlik edersek, Allah onu gerekli kılıyor. 2-Ümmet-i Vasat olmamız, insanlar arasında muvâzene (denge) unsuru olmamız anlamına geliyor. 3-Yeryüzündeki bütün eşya üzerindeki Allah’ın imzasını okuyup, insanlar arasında o imzaya şâhitlik etmek, yani i’lây-ı Kelimetullah yapmak, her yerde tevhid solumaktır. Bakara-143/21

DENİZ ASAY-I MUSA İLE YARILDI, İSRAİLOĞULLARI GEÇTİ, FİRAVUN VE ASKERLERİ BOĞULDU

Deniz, Asây-ı Musa ile mu’cize eseri yarıldı, kuru bir yol açıldı, Musa as ve israiloğulları bu koridordan karşı sâhile geçtiler. Boğulacağını düşünemeyecek kadar hınca garkolan Firavun ise askerleriyle beraber aynı koridora hışımla girdiler. İsrailoğullarının son ferdi karşı sâhile çıkınca yarılan deniz kapandı da Firavun ve askerleri boğuldular. Böylece Firavun, etbaını dalâlete düşürdü, Hak yola sevk etmedi. Tâhâ-78,79/316

DENİZ İKİ, BİRİ TATLI DİĞERİ ACI, BİRBİRİNE SALINDIĞI HALDE KARIŞMAZLAR!

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde; biri tatlı, diğeri acı, iki denizi birbirine saldığı halde (bir mu’cize eseri olarak) birbirine karıştırmadığından, aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyduğundan bahsediyor. (Bu iki deniz, Atlas Okyanusu ile Akdeniz olabilir; Nil nehri ile Akdeniz olabilir, başka yerler de olabilir.) Furkan-53/363

DENİZ VAR TUZLU, DENİZ VAR TATLI; İKİSİ BİR OLMAZ, FAYDALARI DA FARKLI FARKLIDIR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde suyu tuzlu ve tatlı iki denizden bahsetmiş, her ikisinin de istifade yönünden farklı farklı olduklarını bildirmiştir. Suyu tatlı olan deniz, mecaz bir ifade ile denizi andıran debisi yüksek büyük nehirler olabilir veya büyük göller veya varsa tuzsuz ya da suyu içilebilecek kadar az tuzlu deniz veya okyanus da olabilir. Tatlı su,hayattır, en büyük nimetlerin başında gelenlerdendir. Denizlerin tuzlu olması da ayrı bir nimettir, suyu birbirine zıt olmakla beraber ikisinin de istifademize âmâde kılınmasından bunu anlıyabiliriz. Mesela tuzlu suyun kaldırma gücü daha fazladır, gemiler daha çok yük taşırlar. Ayrıca denizlerin zamanla kokuşması, tuzlu olması sayesinde önlenmiştir. Daha iri ve damak zevki daha başka balıkların yaşamasına elverişlidir. Ayrıca ayette tatlı suyun, tuzlu suya olan rüçhaniyeti vurgulanmaktadır. Zira fotoğrafa bütüncül bakıldığında tatlı su, hayat için olmazsa olmaz makamındadır. Fâtır-12/435

DENİZALTILAR, YUNUS AS’IN BALIĞIN KARNINDA YAŞAMASINDAN MÜLHEM BİR İCATTIR

Yunus as’ı Allah balığın karnında bir müddet yaşatmıştı. Bundan mülhem olarak denizaltı gemileri icad edildi. Zaten Yüce Allah, her bir peygamberinin elinde değişik bir mu’cize ızhar etmekle, insanlığa hedef olarak teknolojide ulaşabilecekleri son noktayı göstermiştir. Sâffât-142/450

DENİZDE BOĞULMA KORKUSUYLA ALLAH DERSİN, KARAYA ÇIKINCA, YALLAH DEYİP GİDERSİN!

Allah-ü Teâlâ, insanın ne kadar nankör olduğunu şu âyette ne güzel ifâde ediyor: “Denizde boğulma korkusuyla başbaşa kaldığınızda Allah’dan başka yalvardığınız tanrılarınızın hiçbiri aklınıza gelmez de hep ‘Allah!Allah!’ dersiniz; ama Allah sizi kurtarıp karaya eriştirdiğinde O’na sırtınızı dönüp (yallah der) gidersiniz. İşte öyle nankördür bu insanoğlu!” İsrâ-67/288

DENİZDE BOĞULMAKTAN ALLAH KURTARDI, KARADA KENDİNİ EMNİYETTE SANMA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey insanoğlu!) Denizde boğulma tehlikesi hengâmında ‘Allah!Allah!’ diyerek kurtuldun. Şimdi ne çabuk yine Rabbini unuttun? Yoksa karada kendini emniyette mi sandın; yahut Rabbinin çakıl savuran bir kasırga göndermesinden emin mi oldun? Sonra bilesiniz ki kendinize bir koruyucu da bulamazsınız. Yoksa sizi tekrar denize döndürüp üzerinize şidetli bir kasırga göndermesinden ve böylece sizi nankörlük etmeniz sebebiyle kırıp geçirmesinden, denizde boğmasından emin mi oldunuz? Sonra Bize karşı size arka çıkacak hiçbir yardımcı da bulamazsınız!” İsrâ-68,69/288

DENİZDE FIRTINA SENİ HALİS MÜ’MİN YAPMIŞTI, KARAYA ÇIKINCA YİNE NİYE AZITTIN?

İnsanoğlu işte! Denizde hoş bir rüzgâr ile ferih fahur seyehat ederken birden, şiddetli bir fırtınaya yakalanıverirler. Hücum eden dalgalarla kuşatıldıklarını ve kurtulamayacaklarını zannedince, bütün niyâz ve ibâdetlerini yalnız Allah’a yapıp gönülden O’na yalvarırlar: ‘Ahdimiz olsun, eğer kurtulursak mutlaka şükreden kullarından olacağız!’derler. Fakat Allah onları, bu bâdireden kurtarınca bir de bakarsın ki yine yeryüzünde taşkınlıklar ve türlü yolsuzluklar yaparlar. Allah-ü Teâlâ da: “Ey insanlar! Biliniz ki taşkınlıklarınız sadece kendi aleyhinizedir, dünya hayatının (gerçi az bir) menfaatini elde edersiniz ama sonunda dönüp Bizim huzurumuza geleceksiniz. Biz de yaptıklarınızı size (bir bir) haber vereceğiz!” buyurmaktadır.” Yûnus-22,23/210

DENİZE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

Allah-ü Teâlâ, “ve tutuşturulmuş denize (okyanusa) yemin olsun!” diyerek denize yemin ediyor. (Mescûr kelimesi, kaynayıp taşan mânâsına da geldiğinden bu Âyet-i Kerime’ye “ağzına kadar dolu denize yemin olsun!” şeklinde de mânâ verilmiştir. Ayrıca denizin tutuşması, yani yanması anlamı, kıyamet koparken denizlerin tutuşup yanacağına işâret var!) Tûr-6/522

DENİZİ İNSANOĞLUNUN HİZMETİNE VEREN ALLAH’DIR

“Allah, denizi: 1-Oradan taptaze et yiyesiniz; 2-Takınıp kuşanacağınız zinet eşyası çıkarasınız diye sizin hizmetinize verdi. Denizde gemilerin suları yara yara akıp gittiklerini görürsün. Bütün bunlar, O’nun lütfedeceği nasibi aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.” Nahl-14/267

DENİZİ YARDIK SİZİ GEÇİRDİK

Allah: “Hatırlayın o nimetimi ki, denizi sizin için yardık ve sizi karşı sahile geçirdik. Firavun ve avânesini ise yardığımız o deniz koridorunda boğduk.” buyuruyor. Bakara-50/7

DENİZİN YARILMASINDA, FİRAVUNUN BOĞULMASINDA ALINACAK İBRETLER VARDIR

Allah-ü Teâlâ, Asây-ı Musa mu’cizesi ile denizin yarılmasında, koridorların açılmasında, İsrailoğullarının ekstra bir lütufla kurtarılmasında ve Firavun ile ordusunun boğulmasında ibret alınacak dersler olduğunu beyân eder, şöyle ki: 1-Allah, vahy ile Mısır’dan çıkarttığı kullarını Firavun zalimine yedirmezdi ve yedirmedi. 2-Hak dâvâda olanları, dünyanın tamamı elbirliği etse  bile imhâ edemez. Yeter ki usûlde bir kusur etmiş olmasınlar. 3-Büyük dâvâ sahipleri, büyük imtihanlara tabi tutulurlar. 4-Allah’ın yardımı, sebeplerin tükenmesini müteâkiben gelir. 5-Peygamber veya O’nun varisi olan Mürşid-i Kâmiller’e sadâkatle itaat lâzımdır ki, Nusretullah gelsin. 6-İnananlara kâmil ma’nâda bir rehber, bir kılavuz mutlaka lâzımdır. (Bu kılavuz, amma peygamber olur, amma O’nun vârisi olur.) Bununla beraber Allah, insanların ekserisinin ibret almayarak iman etmediklerini bildiriyor. Halbuki O, Azîz ve Rahîm’dir, işte bunu unutuyorlar. Şuarâ-67,68/369

DENİZLER ALEV ALEV TUTUŞTURULACAK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Denizler, alev alev tutuşturulduğu zaman... İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!”Burada apaçık bir mu’cize kendini göstermektedir, şöyle ki: Ateşi söndüren su, nasıl olur da alev alev yanar? Yanar! Çünki su, oksijen ve hidrojenden mürekkep bir maddedir. Hidrojen yanıcı, oksijen de yakıcı bir maddedir. Kuyruklu yıldız gibi bir cirmin denize dalması ile deniz suyu, o hararette oksijen ve hidrojene ayrışır, bir de bakarsın ki alevleri semayı tutan bir ateş topu haline gelivermiştir. Suyun yanıcı ve yakıcı iki maddeden meydana gelmesi bilinmediği bir çağda Kur’an’ın bu hakikatten bahsetmesi, apaçık bir mu’cizedir. Tekvîr-6/585

DENİZLER BİRBİRİNE KATILIP TEK DENİZ HALİNE GELDİĞİ ZAMAN KİŞİ NE YAPTIĞINI ANLAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Denizler (birbirine) açılıp katıldığı (tek deniz haline geldiği) zaman...Kişi, ne yapıp ne yapmadığını iyice anlayacaktır!” ama iş işten geçmiştir artık; pişmanlıkları fayda vermez! İnfitâr-3/586

DENK OLMAMIŞTIR HİÇBİR KİMSE, ALLAH’A!

Allah-ü Teâlâ’nın eşi benzeri olmadığı gibi, menendi dahi yoktur. Allah’ın her şeyi mutlaktır, yani sınırsızdır. Zât-ı Bâri’si dahi mutlak olduğundan, ne kadar da büyük olursa olsun, sınırlı olan kâinata sığmayacak olunca, ikinci bir Allah’ı nereye sığdıracaksın? Şirk, Allah-ü Teâlâ’yı sıfatlarıyla tanımamaktan kaynaklanır. O sebepten bir insanın evvel emirde ilk öğreneceği şey, Allah-ü Teâlâ’yı sıfatlarıyla tahkiki bir şekilde tanıması; ilk öğreteceği şey de yine O’nu tahkiki bir şekilde tanıtması olacaktır, olmalıdır! İhlâs-4/604

DEPREMİN ŞİDDETLİSİ İLE YER, SARSILACAK, ÇÜNKİ SUR’A İLK DEFA ÜFÜRÜLECEK!

Allah-ü Teâla buyuruyor: “Günü geldiğinde (Sûr’a ilk üfürülüşte) Yer, şiddetli bir deprem ile sarsılacak!” Nâziât-6/582

DERECELENDİRME VARDIR AHİRETTE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Herkesin yaptıkları işlere göre Âhirette dereceleri vardır. Rabbin, onların yaptıklarından habersiz değildir.” En’âm-132/144

DERECELERİ YÜKSELTEN ALLAH’DIR

Allah, ihlâslı kullarının derecelerini hakkıyle yükseltendir, O, Arş’ın sahibidir. Mü’min-15/467

DERECESİ DE FARKLI FARKLIDIR HERKESİN, AHİRETTE!

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde “herkesin yaptığı işlere göre derecesi vardır” diyerek, insanların dünyada (sesiyle, parmak izleriyle, simasıyla) farklı oldukları gibi Ahirette de derecelerinin birbirinden farklı olacağını beyan ediyor. O bakımdan her bir insan, tek başına bir Alemdir. Dünyada ve Ahirette şüphesiz en tepede Hz.Muhammed sav yer alırken, en aşağılarda da İbn-i Selûl, Ebu Cehil, Firavun ve benzerleri yer alır. Ahkâf-19/503

DERECESİNİ YÜKSELTTİ

Allah, bazı peygamberlerinin derecesini yükseltmiştir. Bakara-253/41

DERİ ÜZERİNE SATIR SATIR YAZILAN KUR’AN’-I KERİM’E YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

Allah-ü Teâlâ, “ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab’a (Kur’an’a) yemin olsun!” diyerek Kur’an-ı Kerim’e yemin ediyor. Tûr-2,3/522

DERİLERİ KAVURUP SOYAN CEHENNEM ATEŞİ, KİMLERİ KENDİSİNE ÇAĞIRIR?

Cehennem ateşi, öyle müthiş bir alevdir ki, derileri kavurur, soyar ve şu kişileri kendine çağırır: 1-İmana, Hakka, hakikata sırtını dönüp itaatten yüz çevirenleri; 2-Mal, servet toplayan, fakat bunları saklayıp Allah  yolunda  harcamayanları. Meâric-16,18/568

DERİLERİ KIZARIP YANDIKÇA TAZE DERİ YARATACAĞIZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Âyetlerimizi inkâr edenleri ileride ateşe atacağız. Ne vakit derileri kızarıp pişse, azabı iyice tatsınlar diye derilerini taze deriler ile değiştireceğiz. Şüphesiz Allah, Azîz’dir, Hakîm’dir.” Nisâ-56/86

DERİLERİ, MAHŞERDE HESAP GÜNÜ, SAHİPLERİ ALEYHİNDE ŞAHİTLİK EDECEKLER

Kıyamet gününde hesap yerine vardıkları zaman kulakları, gözleri ve derileri, o mücrim sahiplerinin yaptıkları şeyler hakkında aleyhlerinde şahitlik edeceklerdir. Sahipleri, derilerine sorarlar: “Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?” Derileri, dile gelip cevap verirler: “Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu.” Fussılet-20/477;21/478

DERİLERİMİZİN, RENKLERİNİN FARKLI FARKLI OLMASININ HİKMETİNİ ALİMLER ANLAYABİLİR!

Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerinden biri de göklerin ve Yer’in yaratılması, lisanlarımızın ve derilerimizin renklerinin farklı farklı olmasıdır. Muhakkak ki bunda, anlama kapasitesi olan Alimler için alınacak nice ibret dersleri vardır! (Evet, Alim ilminin gereği ‘bunun böyle dizayn edilmesi hayatın kolaylaştırılması içindir’ der ve böyle olduğu için şükreder. Câhil, cehlinin muktezası olarak ‘dili başka, rengi başka olan benden değildir’ diyerek şeytanlaşır ve kavga eder durur.) Rûm-22/405

DERS ALMAYA AÇIK OLANLARI KUR’AN İLE UYAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları (Habibim Ya Muhammed) Sen, Kur’an ile uyar! Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir şefâatçi vardır, tâ ki (günâhlardan) sakınsınlar!” En’âm-51/132

DERS ALMAZ BİR TÜRLÜ ŞU İNSANOĞLU!

Allah-ü Teâlâ’nın: “Peygamber gönderdiğim halde, şu insanoğlunun inanmaktan ve Rabbinden af dilemekten kendilerini alıkoyan şeyin, evvelki ümmetlerin başına  gelenlerin kendi başlarına da gelmesini veya azabın gözlerinin önüne konmasını beklemeleridir!” beyânından insanoğlunun ders almaz, câhil, inatçı ve dikkafa olduğunu anlıyoruz. Kehf-55/299

DERS ALSINLAR DİYE NASİHAT EDİYORUZ, AMA ONLARIN NEFRETLERİ ARTIYOR

“Allah-ü Teâlâ, ders alsınlar diye Kur’an-ı Kerim’de gerçekleri farklı üsluplarla beyân eder. Ne var ki bu durum, onların Hakka karşı nefretlerini arttırmaktan başka bir sonuç vermiyor.” (Efendim, Rahmet adını verdiğimiz yağmur, iyi toprağın ekinini, çorak toprağın da tuzunu meydana çıkarır. Demek onlar, çorak toprak cinsindendirler ki Kur’an, onların küfür tuzlarını köpürtüyor.) İsrâ-41/285

DERSİNİ KUR’AN’DAN AL Kİ, MÜTTEKİ OLASIN, SAKIN YALANLAYANLARDAN OLMA, O OLURSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Şu kesindir ki Kur’an, müttekîler için bir irşâd dersi ve bir nasihattır. Şu da kesindir ki Biz, içinizden onu yalanlayanların (münâfıkların) var olduğunu biliyoruz.” Hâkka-48,49/567

DERTLİ OL, DERMANLI OL, AMA MUTLAKA SABIRLI OL VE SALİH AMEL İŞLEMEYE KİLİTLEN!

“Ancak her iki halde de (dertli veya dermanlı) sabredip sâlih ameller işleyenler, o şımarık, böbürlenen insanlardan değildirler. İşte onlar için pek geniş bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfat vardır.” Hûd-11/221

DERTTEN SONRA DERMAN VERSEK, BU NİMETİ KENDİNE MAL EDEREK ÖVÜNÜR DURUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Fakat (şu insanın) başına gelen bir dertten sonra kendisine bir nimet taddırsak: ‘Artık bütün dertler ve belâlar, bir daha gelmemek üzere bitti, gitti!’ der, sevinir, övünür durur.” Hûd-10/221

DEVE İĞNE DELİĞİNDEN GEÇMEDİKÇE ONLAR DA CENNETE GİREMEYECEKLERDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Âyetlerimizi yalan sayanlara ve onları kabule tenezzül etmeyenlere gök kapıları açılmayacak ve deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar da cennete giremeyeceklerdir. İşte Biz suçlu kâfirleriböylecezalandırırız.” A’râf-40/154

DEVELER SUSAYINCA SUYA NASIL SALDIRIYORLARSA, ZAKKUM YİYENLER DE ÖYLE SALDIRACAK

Kıyamet gününde, o inadına yalanda ve sapıklıkta ısrar edenlere karınlarını dolduruncaya kadar zakkum yedirilecektir. Karınlarının yanıp tutuşması üzerine “su!” diye çırpınırlarken onlara kaynar su ikram edilecektir. Bu kaynar suya, susamış develerin saldırışı gibi saldıracaklar ve ondan içeceklerdir. Ama o kaynar su, onların karınlarındaki yangını daha da artıracaktır. Vâkıa-55,56/535

DEVELER YÜKÜYLE BERABER BAŞIBOŞ BIRAKILACAK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yüklü develer, başıboş bırakıldıkları zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!”Buradaki yük, devenin hâmile olması mânâsına geldiği gibi, sırtında taşıdığı çok değerli yükü mânâsına da gelir. Develerin sahibi insan, o günün dehşetinden kendi derdine düşecek de deve meve, her şeyi unutacak! Tekvîr-4/585

DEVELER, BOĞALAR, ATLAR, EŞEKLER...HANGİ KUDRETLE SİZE BOYUN EĞDİRİLDİ? DÜŞÜNÜN!

Davarları, sağmal ve binek hayvanları, Allah kendi Kudret eliyle yarattı ve ehlileştirerek insanlığın emrine âmâde kıldı. İnsanlar da kiminin etinden, sütünden, kiminin de gücü ve kuvvetinden yararlanıyor. Süt gibi halis bir içeceği, bu hayvanlardan elde eden insanoğlu, hâlâ şükretmeyecekler mi? Yâ Sîn-72,73/444

DEVELERE CAHİLİYE ARAPLARI ÇEŞİTLİ İSİMLER VEREREK KUDSİYET RUTBESİ TAKARLARDI

Câhiliye Arapları, beşincide dişi doğuran deveye behîrah; putlara verilerek serbest bırakılan deveye sâibeh; biri erkek diğeri dişi ikiz doğuran deve veya koyuna vesıyleh; on nesli dölleyen erkek deveye de hâm derlerdi. Bunlara kudsiyet atfederler ve bu kudsiyeti de Allah’ın verdiğini iddia ederek Allah’a iftirada bulunuyorlardı. Allah da bu Âyet-i Kerimesi’nde kâfirlerin bu iftiralarını reddetmektedir. Mâide-103/123

DEVEYE BAKMIYORLAR MI, NASIL YARATILMIŞ?

Allah-ü Teâlâ,inanmayanları deveye bakmaya da’vet ediyor ki, onun lisan-ı hal diliyle anlattığı yaratılışındaki pek çok hikmeti kavrayarak iman etsinler! Deve, her şeyiyle çöl iklimine uygun yaratılmış bir mübârek hayvandır. Rabbini bulmak isteyene devenin yaratılması üzerinde azıcık bir tefekkür, onun iman etmesine yeterlidir. Ğâşiye-17/592

DEVEYİ BOĞAZLADILAR, BİR DE MEYDAN OKUDULAR

Derken Semûd halkı, deveyi boğazladılar ve Rablerinin emrinden çıkıp (haddi aşarak) O’na isyân ettiler; bir de dediler ki: “Salih! Sen gerçekten Resûllerden isen, bizi tehdit edip durduğun o azâbı getir de görelim!” (Gördüler nitekim!) A’râf-77/159

DİĞERGAM OLMAK BİR KUR’AN AHLAKIDIR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde “meclislerde ‘yer açın!’ denildiğinde hemen (yeni gelen için) yer açın ki, Allah da size genişlik versin!” buyurmaktadır. Buradan şunu anlıyoruz: Mü’min, mü’min kardeşini kendine tercih eder, onun rahatı için kendi rahatını terk eder. İslâm’da bencillik yok, diğergâmlık var vesselâm! Mücâdele-11/542

DİĞERGAMLIKTA DA EN ÖNDESİN YA RESULALLAH!

Allah-ü Teâlâ’nın bu Âyet-i Kerimesi’nde Resûlüllah Efendimize sav: “Ey peygamber! Hanımlarını memnun etmek için Allah’ın Sana helal kıldığı şeyi, niçin nefsine (âdeta) haram kılıyorsun?” hitabından anlıyoruz ki, Resûlüllah Efendimiz sav, kendisine helal olduğu halde sırf muhatabı hoşnut olsun diye fedakârlıklar yapıp kendisini sıkıntıya atmaktadır. Buna karşı biz de diyoruz: “Diğergâmlıkta da herkesin en önündesin Ya Resûlallah!” (Buradan bizlere çıkan ders: Sünnet-i Seniyye-i Ahmediyye’ye ittibada samimi isek, Resûlüllah Efendimiz sav gibi her zaman her yerde muhatabımızı -gayri müslim bile olsa- kendi nefsimize tercih edeceğiz.) Tahrîm-1/559

DİKİLİ TAŞLAR, PUTLAR HARAMDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları, ancak şeytan işinden birer murdar pisliktir. Bunlardan kaçının ki felâh bulasınız. Mâide-90/122

DİKKAFALIK YAPMA, GİR ALLAH’IN EMRİNE, YOKSA GİRDİRİRLER SENİ AZABIN GÖRÜLMEMİŞİNE!

Allah-ü Teâlâ Kendisinin ve Peygamberlerinin emirlerini takmayan, dikkafalık edip talimatlarından taşkınlık edenlere Ahirette eşi benzeri görülmemiş pek çetin bir azap hazırladığını beyan ediyor. Talâk-10/558

DİKLENME ALLAH’A, O’NU ACİZ BIRAKAMAZSIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde tövbe ederseniz bu, sizin için daha hayırlı olur. Eğer İslâm’dan yüz çevirirseniz (diklenirseniz) bilin ki, siz Allah’ı aslâ âciz bırakıp elinden kurtulamazsınız. (Habibim!) Kâfirleri pek acı bir azapla müjdele!” Tövbe-3/186

DİKLENME SAKIN ALLAHA ŞEYTAN GİBİ, CEZASI PEK ÇETİNDİR BİLESİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a karşı gelmekten sakının; muhakkak ki Allah, cezası pek şiddetli olandır.” Haşir-7/545

DİKLENMENİN BİR FAYDASI YOK, TEK İLAHINIZ ALLAH’A TESLİM OLUNUZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Bana vahyolunan şudur: Sizin ilâhınız tek bir İlâhdır, O da Allah’dır. Hâlâ mı O’na (diklenerek) teslim olmayacaksınız? Eğer yüz çevirirlerse Sen de: ‘Şimdi Ben, eşit bir şekilde, Bana emrolunanı ulaştırarak sizi Hakka çağırdım. Artık tehdit olunduğunuz o kıyamet gününün yakın mı, uzak mı olduğunu bilemem’ de!” Enbiyâ-108,109/330

DİLEDİĞİNE CEZA VERİR, DİLEDİĞİNE MERHAMET EDER ALLAH

Allah, dilediğine (hak ettiği üzere) ceza verir, dilediğine de merhamet eder. Ve sonunda sizler O’na döndürüleceksiniz. Ankebût-21/397

DİLEMENİZE ALLAH’DAN İZİN ÇIKMADIKÇA HİÇ BİR ŞEYİ SERBEST İRADENİZLE DİLEYEMEZSİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah,(sizin serbestçe iradenizi kullanmanızı) dilerse, siz dileyebilirsiniz, (yoksa) siz, hiçbir şeyi dileyemezsiniz! Muhakkak ki Allah, her şeyi bilen, tam hüküm ve hikmet sahibi olandır.” Bu Âyet-i Kerime ile çok önemli bir kader meselesi hallolmuştur, şöyle ki: Kul kendi cüz’î iradesi ile yaratamaz, yapamaz, ancak ister; Allah da kulun isteğine uygun olarak Küllî İradesi ile olmasını dilerse (zahirde) kul yapmış olur, (aslında) Allah yaratmış olur. Yani, Meşîet-i İlâhiye (Allah’ın istemesi) asıldır, kader hâkimdir. Meşîet-i insaniye, Meşîet-i İlâhiyeye tabidir. Yani kulun cüz’i iradesi, Allah’ın Küllî İradesi dâhilindedir. Bu tıpkı şuna benzer: Dünya denizlerinde dolaşan insan gemileri, istedikleri limanlara serbestçe gider gelirler, görünüşte özgürdürler. Lâkin dünya denilen Allah’ın gemisine mahkûmdurlar, zira dünya dahi bir gemi olup sema denizinde dolaşır. Ve dâim Allah’ın dediği olur vesselâm! İnsan-30/579

DİLENENE, İSTEYENE DE KABA DAVRANMA, ONU AZARLAMA!

Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimizin sav şahsında dile getirdiği bu Âyet-i Kerimesi ile ümmete şu mesajı veriyor: “(Habibim Ya Muhammed! İhtiyacından dolayı) dilenene (isteyene) de kaba davranma, onu azarlama!” (Eskide ümmetten fakirler, zor durumda kalmayınca ihtiyaçlarını istemezler, sabrederlerdi. Ne zaman ki, zarûret halini alan bir ihtiyacını gideremezse -mahcûbiyet içerisinde- isterlerdi. Âyet-i Kerime işte böyle kimselere rıfk ile davranmayı, ihtiyacını gidermeyi, ‘çalış da kazan!’ gibi kırıcı sözlerle onları azarlamamayı emretmektedir. Yoksa zamanımızdaki bir sektör, bir meslek haline gelen dilencilik, kastedilmemektedir.) Duhâ-10/596

DİLSİZ OLARAK HAŞREDİLMEK

Allah, (isyânkârlıkları yüzünden) dalâlete (sapıklığa) attığı kimseleri kıyamet günü dilsiz olarak haşredeceğini söylüyor. İsrâ-97/291

DİLSİZDİR ONLAR

Hakikat-ı Kur`aniye`ye kulağını tıkayanlar sağırlar olunca, bir şey duymadıklarından bir şey bilip konuşamazlar. Böylece de onlar, dilsizin tâ kendileridirler. Bakara-18/3

DİN GÜNÜ, AMELLERE MÜKAFAT VE CEZA GÜNÜ MUTLAKA GERÇEKLEŞECEKTİR

Allah-ü Teâlâ, rüzgârlara, bulutlara, gemilere, vasıtalara ve taksimat yapan meleklere yemin ederek Dîn Günü’nün (amellere mükâfat ve ceza gününün), mutlaka gerçekleşeceğini beyan ediyor. Zâriyât-1,6/519

DİN GÜNÜ, HESAP GÜNÜ KİMSENİN KİMSEYE HİÇ BİR FAYDASI OLMAZ, UNUTMAYINIZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Dîn Günü’nün (Hesap Günü’nün) ne olduğunu Sen bilir misin? Sonra (önemine binâen) bir daha söylüyorum: Dîn Günü’nün ne olduğunu Sen bilir misin? O gün öyle bir gündür ki, hiçbir kimse, hiçbir kimseye hiçbir fayda veremez! O gün emir (bütün hüküm ve yetki), sadece ve sadece Allah’a aittir!” İnfitâr-17,19/586

DİN GÜNÜNÜN SAHİBİ

Allah Din yani Ahiretteki Hesap Günü`nün sahibidir. Hesap gününde Allah`dan başka kimsenin hükmü geçmez. Fatiha-4/1

DİN KEMALE ERDİ VE TAMAMLANDI

Bu âyetin en son indirilen âyet olduğu rivâyet edilir. Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dininizi bugün (Veda’ Haccı Günü) kemâle erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım ve Din olarak da size İslâm’a Râzı oldum!” Mâide-3/106

DİN, HALİS OLURSA, CANDAN ALLAH’A YAPILIRSA DİNDİR, YOKSA BOŞ UĞRAŞTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Dikkat edin! Halis din (yani cân-ı gönülden itaat), yalnız Allah’a yapılır.” Zümer-3/457

DİN, İŞTE BUDUR! ALLAH’IN DİNİNDEN BAŞKA DAHA DİN Mİ ARIYORSUNUZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın (en son gelen) Hak Dini, (Hz. Muhammed’e gelen) bu Din iken, başka din mi arıyorsunuz? Halbuki göklerde ve yerde kim varsa, isteyerek veya istemeyerek Allah’a itaat ederken; nihayet döndürülüp varacağınız (son durak) O’nun Huzuru iken (sizin yaptığınız,olacak şey değil)!” Âl-i İmrân-83/59

DİN:İBRAHİM’İN DİNİNDEN DAHA GÜZEL DİN OLABİLİR Mİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyiliği şiar edinmiş bir kimse olarak özünü, nefsini Allah’a teslim eden, bir de İbrahim’in Hanif (Hakka yönelmiş) dini, tevhid dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzel din olabilir mi? (Yani İslâm Dîni) Bundandır ki Allah, İbrahim’i dost edinmiştir.” Nisâ-125/97

DİN’DE ZORLAMA YOKTUR!

İslâm’da kimseye zor kullanarak Din dayatması yoktur! Din’e herkes kendi hür iradesi ile severek girer. Zaten makbul olan Din de budur! Bakara-256/41

DİNDARLIĞINIZI ALLAH’A ÖĞRETMEYE Mİ KALKIŞIYORSUNUZ? ALLAH HER ŞEYİ BİLİR!

Bazı haddini bilmezler kalkarlar, dindarlık derecelerini Allah’a öğretmeye kalkarlar. (Her devirde birtakım çıkarcı bedeviler zuhur ederek ganimetten pay almak için dindeki salâbet derecelerini propaganda ederler.) Onlar hakkında Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Dindarlık derecenizi siz, Allah’a mı öğretiyorsunuz? Halbuki Allah, göklerde ve yerde ne bulunuyorsa hepsini bilir. Çünki Allah, her şeyi bilendir.” Hucürat-16/516

DİNDEN ÇIKAN ALLAH’A ZARAR VEREMEZ, SADECE KENDİNE ZARAR VERİR

Kim dinden çıkarsa bilsin ki Allah’a zerre kadar zarar veremez, verse verse kendi nefsine zarar verir. Âl-i İmrân-144/67

DİNDEN ÇIKAR FASIK OLUR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Son peygamber gelir de kim O’nu tanır, fakat Hak’tan yüz çevirirse, artık onlar, fâsıkların tâ kendileridir.” Âl-i İmrân-82/59

DİNE DA’VET HUSUSUNDA DURMAK YOK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! (Mekke müşrikleri, azâbın olacağından kuşku içerisinde olsalar da) Sen durma, dine da’vet et! Ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol! (Hilkatindeki o en mu’tedil harekâtında devam et!) Onların (müşriklerin) nefsâni heveslerine sakın uyma! (Bu hitap aslında Efendimizin sav şahsında ümmet-i Muhammed’edir. Çünki O Kamet-i Bâlâ’nın müşriklerin heveslerine uyması, aklının köşesinden bile geçmez. Yani ey ümmet-i Muhammed! Acaba damarlarına dokunur mu diye bazı hakikatleri temsilde (tebliğde) ihmalkârlık yaparak kusurlu davranmayın, tebliğinizi temsil şekliyle de olsa mutlaka yapın, çünki tebliğ, dinin rükünlerindendir ve tebliğ olmadan din olmaz!) “Allah hangi kitabı göndermişse Ben ona inandım” de! Şûrâ-15/483

DİNE SAHİP ÇIKAN BİR TOPLULUK MUTLAKA BULUNACAKTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve nübüvvet verdiğimiz kimselerdir. Şimdi o müşrikler, bunları inkâr ederlerse; Biz de inkâr etmeyip bunlara sahip çıkan bir topluluk görevlendiririz.” En’âm-89/137

DİNİ ANCAK ALLAH DEĞİŞTİRİR

“Allah dilediği hükmü iptal eder, dilediğini de sâbit bırakır. Ana kitap (olan Levh-i Mahfuz), O’nun (Allah’ın) yanındadır. Yani nihâi hüküm, Levh-i Mahfuz’daki gibidir ve onda bir değişiklik aslâ mevzûbahs değildir.” Ra’d-39/253

DİNİ HAYATI ENGELLEYENLER, KAFİRLERİN TA KENDİLERİDİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O zalimler ki, insanları Allah yolundan men’ ederler (özgürce dini hayatın yaşanmasını, dine sahip çıkılmasını engellerler) ve ona (o yola) eğrilik bulmak isterler. (Ağızlarıyla: ‘Tasdik ediyoruz ama, fakat, lâkin...’ deseler de) onlar, Ahireti inkâr edenlerin tâ kendileridir.” (Hüküm: Dînî hayatı engelleyen, ‘inanıyorum!’ dese de o, düştüğü vartadan haberi olmayan bir kâfirdir.) Hûd-19/222

DİNİ İNKAR ET, AYETLERİ YALANLA, ÖYLE Mİ? CEHENNEM KİME KALMIŞ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dini inkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlara gelince onlar, cehennem ehli olup içinde devamlı olarak kalacaklardır. Cehennem varılacak yer olarak ne fena bir yerdir!” Teğâbün-10/556

DİN-İ İSLAM’A SIMSIKI TUTUNUN, NAMAZI KILIN, ZEKATI VERİN!

Bütün insanlar tarafından bilinen ve dillendirilen “Ahir Zaman’da gelecek Müslümanlar” topluluğuna, madem ki, Allah bizleri lâyık görmüş de seçmiş; öyleyse bizlere de O Yüce Rab için bir şükrâne olarak seve seve namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermek ve Allah’ın Dini’ne sımsıkı tutunmak, ona tam sâhip çıkmak düşer! Hacc-78/340

DİNİ İYİ BİLEN ALİMLERİN CEPHEYE SÜRÜLÜP TELEF EDİLMELERİ, İSLAM ALEYHİNEDİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bununla beraber mü’minlerin hepsinin topyekün sefere çıkmaları, uygun değildir. Öyleyse her topluluktan büyük kısmı savaşa çıkarken, bir takım (Âlimler) de din hususunda sağlam bilgi sahibi olmak, dini hükümleri öğrenmek için çıkıp gayret göstermeli ve seferden geri döndüklerinde kötülüklerden sakınmaları ümidiyle, kavimlerini uyarmalıdır!” (Aksi halde Din, dini bilen Âlimlerin telef olmasıyla  telef olur ve onlarla birlikte mezara gömülür.) Tövbe-122/205

DİN-İ MÜBİN-İ İSLAM’A YARDIMCI OLMAK BİR ALLAH BUYRUĞUDUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! En üst düzey yardımı (Meryem oğlu İsa’nın Havârileri gibi) Allah’a (Allah’ın Dinine) yapınız! Hani Meryem oğlu İsa, Havârîlerine: ‘Allah’a (O’nun Dinine olan hizmette) benim yardımcılarım kimlerdir?’ deyince Havârîler -en gür sadâ ile- ‘Allah’ın (Dininin) yardımcıları biziz!’ dediler.” Saff-14/551

DİN-İ MÜBİN-İ İSLAM’A ZARAR VERMEYE KALKIŞAN ZINDIKA, ASLA ZARAR VEREMEYECEKSİNİZ!

Kendileri inkâr ederek olmuş zındıkanın tekleri! Kalkmış bir de Allah’ın dinine zarar vermeye, onu yok etmeye çalışıyorlar. Bilmiyorlar ki, “kuvve-i bâzû ile döndüremezler!” Zira “şem’asını Mevlâ yakmış, üflemekle söndüremezler!” Âyet, kesin kes Allah’ın dinine zarar veremeyeceklerini, zira Allah’ın onların bütün çabalarını boşa çıkaracağını ifade ettikten sonra, zındıka “bu dinin kökünü kazıyacağım!” diyedursun, bir halt edemezler! Allah, onların kökünü kazıyacaktır biiznillah, bunu da bilsinler! Muhammed-32/509

DİNİ TEBLİĞ İÇİN İNANÇSIZLARIN AYAĞINA GİTMEK GEREKİYOR

Dini tebliğ her inanan için farz olan vazifelerdendir. Her inanan, biliyorsa hem hâlî hem kavlî ile, bilmiyorsa hâlî ile dini tebliğle vazifelidir. Bu Ayet, o günün (miladi takvimin başlangıç yılları) şartlarında Havârilerin, her an ölümü göze alarak yayak yapırdak, diyar diyar, Yeni Dini (Hıristiyanlığı) tebliğ etmek için dolaştıklarını ortaya koyuyor. Misyonerlerin bugün dahi dinlerini yaymak için dolaşmaları, o günkü tebliğ rûhunun zamanımızdaki versiyonundan başka bir şey değildir. Aynı vazife ile Müslümanlar dahi muvazzaftırlar. Hiç kimse din edinmek için ayağına gelmez, illâ ki sen gideceksin! Hâlinle, tatlı dilinle anlatacaksın! Yâ Sîn-13/440

DİNİ YALANLAMAKLA SİZ YANLIŞ YAPIYORSUNUZ; HAYIR, BÖYLE YAPMAYIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insan! Rabbiniz size (sistemi en ideal olan mükemmel bir vücut) verdiği halde siz kalkıp dini yalanlıyorsunuz (nankörlük yapıyorsunuz ve tabi yanlış yapıyorsunuz!) Hayır, böyle yapmayın!” İnfitâr-9/586

DİNİ YALANLAYANLARIN TIYNETİ HEP AYNIDIR

Dîni yalanlayanların tıyneti hep aynıdır. Çünki onlar: 1-Yetimi yüksünerek itip kakarlar; 2-Yoksulu doyurmaya da hiç teşvikkâr değildirler. Mâûn-1,3/602

DİNİMİZİ APAÇIK BİR DELİL, PEYGAMBER GELMEDEN DEĞİŞTİRMEYİZ DİYORDUNUZ, İŞTE GELDİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerek Ehl-i Kitaptan,gerek müşriklerden kâfir olanlar, kendilerine Beyyine (apaçık delil) gelinceye kadar (dinlerinden, bulundukları inkârcı hallerinden) ayrılacak değillerdi. Bu (istedikleri Beyyine), Allah tarafından gönderilen bir Peygamberdir (kulum Muhammed’dir) ki, onlara tertemiz kılınmış sayfaları (Kur’an’ı) okur. Onda (Okuduğu O Kur’an’da), Kayyime (toplumu ayakta tutan hukuk, ibâdet, ahlâk ve iktisat gibi Dinî kuralları) içeren yazılı (metinler) vardır.” Beyyine-1,3/598

DİNİNE YARDIM EDENE ALLAH ELBETTE YARDIM EDECEKTİR

“Allah’a (Allah’ın Dini’ne) yardım edene elbette Allah da yardım edecektir. Muhakkak ki Allah, pek kuvvetlidir, mutlak galiptir.” Hacc-40/336

DİNİNİZİ YOK ETMEKTEN ÜMİTLERİNİ KESTİLER KAFİRLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Artık bugün (Vedâ’ Haccı Günü) kâfirler, dininizi yok etmekten ümitlerini kestiler. Öyleyse onlardan korkmayın, Benden korkun!” Mâide-3/106

DİNLEN GECEDE, ÇALIŞ GÜNDÜZDE, BUNLAR, BUNUN İÇİNDİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Görmediler mi onlar, Biz geceyi, içinde istirahat etmeleri için karanlık; gündüzü ise çalışmaları için etraflarını aydınlatıcı kıldık. Şüphesiz ki bunda iman edecek bir topluluk için ibretler vardır!” Neml-86/383

DİNLER ARASI KAVGAYA VE MUHALEFETE İZİN YOKTUR

Dinler arası kavgaya, muhâlefete, bir medeniyetler çatışmasına izin verilmediğini, her dinin şeriat kurallarının ayrı ayrı vaz’edildiğini, herkesin karşı dinden olanları, olduğu gibi kabullenmeleri gerektiğini, tebliğini temsil ile yapmasının daha hoş olacağını, ihtilâf edilen konularda nasıl olsa kıyamet günü hükmü, Allah vereceğinden herkesin barış içerisinde yaşaması gerektiğini bu Ayet-i Kerime’den anlıyorum. Hacc-69/339

DİNLER, ZAMANA PARELEL OLARAK BİRBİRİNİN TEKAMÜL ETMİŞ HALİDİRLER

Allah-ü Teâlâ, peygamberlerden Hz. Nuh’a, Hz. İbrahim’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya emrettiği şeyleri, size de emrederek şeriat kıldı. O dinlerde olmayıp da İslâm Dini’nde var olanlar, İslâmın tekâmülüne ma’tuftur. Şûrâ-13/483

DİNLERİNİ DÜNYEVİLEŞTİRİP FOLKLORİK BİR VAZİYETE GETİRENLERİ BIRAK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Dinlerini bir oyuncak ve eğlence haline getiren (folklorik bir görüntü veren), kendilerini dünya hayatı aldatmış olan kimseleri, kendi hallerine bırak! (Kıyamet gününde bedel olarak) her türlü fidyeyi denkleştirse (ler) bile, yine on (lar) dan kabul edilmez. İşledikleri günâhlar yüzünden helâke sürüklenenler, mahvolanlar işte bunlardır! İnkârlarından dolayı onlar için, kaynar sudan bir içecek ve çok acı veren bir azap vardır!” En’âm-70/135

DİNSİZ GÜNAHKARLAR CEHENNEMDE EBEDİ OLARAK KALACAKLARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şuna hiç şüphe yok ki, o dinsiz günahkârlar, cehennem azabında ebedî olarak kalacaklardır. Kendilerinden azap hiç hafifletilmeyecek ve orada bütün ümitlerini yitirmiş olarak kalacaklardır. Böyle yapmakla da Biz, onlara zulmetmedik, fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler.” Zuhruf-74,76/494

DİN-Ü İBADETTE İHLAS, KABULÜN VE KULLUĞUN OLMAZSA OLMAZIDIR

Peygamber Efendimiz sav Âyet diliyle şöyle diyor: “Bana din ve ibâdetimi yalnız Allah’a has kılarak ihlâslı bir kul olmam emredildi.” Buradan şunu anlıyoruz: Dini hayatımızın ve ibâdetlerimizin her safhası, mutlaka ihlâslı olmalıdır. Yani Allah’ın rızası dışında hiçbir beklenti içinde olmamalıdır. Aksi takdirde o beklentiye kulluk yapmış oluruz ki bu da gizli bir şirktir ve ibâdetin reddolunmasına sebeptir. Zümer-11/459

DİRİDEN ÖLÜYÜ, ÖLÜDEN DE DİRİYİ ÇIKARAN ALLAH’DIR

Allah, (toprak gibi bir) ölüden (bitki, hayvan ve insan gibi) bir diriyi; (hayvan ve insan gibi) bir diriden de (süt gibi) bir ölüyü çıkarır. En’âm-95/139

“DİRİLECEKSİNİZ ÖLDÜKTEN SONRA KIYAMET GÜNÜNDE!” DESEN, KABULLENMEZLER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Resûlüm! Sen onlara ‘öldükten sonra elbette diriltileceksiniz!’ desen, o kâfirler, bunu haber veren Kur’an’ı kastederek, ‘bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir!’ derler.” Hûd-7/221

DİRİLER İLE ÖLÜLER, YANİ İSLAM ŞUURU İLE YAŞAYANLARLA ÖLÜ GİBİ ŞUURSUZLAR BİR OLMAZ!

Allah-ü Teâlâ bu Ayet-i Kerimesi’nde dirilerle, yani İslâm şuuruna ermiş, hayatın gayesini idrak etmiş müslüman dâvâ adamları ile, ölülerin, yani ölü gibi şuursuz olanların, dünyaya hangi maksatla geldiğini bilmeyen gafil ve kâfirlerin bir, yani eşit olmayacağını, dirilerin elbette üstün olduklarını bildiriyor. Fâtır-22/436

DİRİLMEK HİÇ AKLINA GELMEZDİ; ŞİMDİ DİRİLTİLİNCE BU, PEK ZOR BİR GÜN, DİYORSUN HA!

Yeniden dirilişe inanmayan kefere vü fecere, gözleri korkudan baygın bir vaziyette kabirlerinden çıkarlar; Sûr’a üfleyerek kalk borusunu çalan İsrafil as’a doğru yayılmış çekirgeler gibi koşaradım giderlerken şöyle diyeceklerdir: “Bu, pek zor bir gün, işimiz bitik!”(Bitik tabi, onu dünyadayken düşünecektin!) Kamer-8/528

DİRİLTİLECEKSİN, KAZANDIĞININ KARŞILIĞINI ALMAK İÇİN!

“Allah-ü Teâlâ, her insana kazandığının karşılığını vermek için onu diriltir. Muhakkak ki Allah, hesabı çok çabuk görür.” İbrahim-51/260

DİRİLTİLİP TEKRAR GERİYE, ALLAH’IN HUZURUNA DÖNDÜRÜLMEYECEĞİNİ Mİ SANDIN?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şurası bir gerçektir ki, insanı ilkin yaratan Allah, onu geri döndürmeye (öldükten sonra tekrar diriltmeye) elbette gücü yetendir!” Târık-8/590

DİRİLTME: ÖLENLERİ TEKRAR DİRİLTMEK SADECE ALLAH’A AİTTİR

Ölmüş, her şeyiyle sıfırlanmış insanları tekrar diriltmek sadece ve sadece Allah’a aittir. Necm-47/527

DİŞİ DEVE KAYANIN İÇİNDEN ÇIKARAK GELDİ DE İSTEDİKLERİ MU’CİZEYE KAVUŞTULAR, FAKAT...

Semûd kavminin “haydi bir mu’cize getir de görelim” isteklerine karşı Allah-ü Teâlâ, kayanın içinden çıkan bir dişi deveyi Sâlih as’ın mu’cizesi olarak gönderdi. Bunun üzerine Sâlih as: “İşte, istediğiniz mu’cize bu dişi devedir. Su içme hakkı bir gün onundur; belirli bir günün su içme sırası da sizindir. Sakın ona bir kötülük ile ilişmeyin! Yoksa sizi müthiş bir günün azâbı kıskıvrak yakalayıverir!” dedi. Şuarâ-155,156/372

DİŞLERİ SIRITIR KALIR, ÇÜNKİ, CEHENNEM ATEŞİ DUDAKLARI YAKAR BİTİRİR

“Terazide amelleri tartıldığında sevapları hafif gelenler, cehenneme atılırlar; orada alevler, onların yüzlerini yalar, ateş dudaklarını yakar da dişleri açıkta kalarak sırıtır kalır!” Mü’minûn-104/347

DİYALOG İLE MESELELERİN HALLEDİLMESİ KUR’ANİ BİR DÜSTURDUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Zulmedenler hâriç, Ehl-i Kitap ile o en güzel olan sûrette (kavga ile değil de diyalogla) mücâdele edin ve onlara şöyle deyin: Biz, bize indirilen kitaba da size indirilen kitaba da iman ettik; bizim İlâhımız da sizin İlâhınız da bir ve aynı İlâh’dır. Ve biz O’na gönülden teslim olduk!” Ankebût-46/401

DİZ ÜSTÜ ÇÖKMÜŞ VAZİYETTE, MAHŞERDE, O KAFİRLERİ DE ŞEYTANLARI DA TOPLAYACAĞIZ

Allah-ü Teâlâ, Kendine yemin ederek diyor ki: “Rabbine yemin olsun ki, onları (kâfirleri) de, şeytanları da diriltip mahşerde huzurumuzda toplayacağız. Sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette cehennemin etrafında hazır bulunduracağız.” Meryem-68/309

DOĞRU SÖZ SÖYLEMEK, ALLAH-Ü TEALA’NIN KESİN EMRİDİR

Bu Ayet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ: “Ey iman edenler! Allah’dan sakının ve doğru söz söyleyin!” ferman ediyor. Ahzâb-70/426

DOĞRU YOL ANCAK KUR’AN SAYESİNDE BULUNUR

Bu Ayet-i Kerime’de, sapıtanın kendi iradesi ile (Kur’an’ı dinlememesi sonucu) sapıttığı; doğru yolu bulanın ise Vahy-i İlâhi olan Kur’an sayesinde doğru yolu bulduğu beyan ediliyor. Sebe’-50/433

DOĞRU YOL, YAHUDİLİK VE HIRİSTİYANLIK MI?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir de “Yahudi ve Hıristiyan olunuz ki doğru yolu bulasınız, dediler! De ki: Biz Hakk`a yönelmiş olan İbrahim`in Hanif dinine tabi oluruz! O, (sizin gibi) müşriklerden değildi.” Bakara-135/20

DOĞRU YOL

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Doğru yol Allah’ın yoludur!” Âl-i İmrân-73/58

DOĞRU YOLU ALLAH GÖSTERİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki doğru yolu göstermek Bizim işimizdir!” Evet, hidâyeti veren, doğru yolu bulduran Allah’dır. Leyl-12/595

DOĞRU YOLU BULMADA İMAN EDENLERE ALLAH HİDAYET EDER

“Allah, iman edenlere bu imanına bir mükâfat ve bir yardım olarak hidâyet ederek doğru yolu bulmasını nasip eder.” Hacc-54/337

DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR TOPLULUK,DAİMA VAR OLACAKTIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yarattıklarımız içinde, dâima Hakka giden yolu gösteren ve onunla adâleti gerçekleştiren bir topluluk (ümmet) vardır!” (Zaten bu topluluk da olmasaydı, kıyamet kopardı.) A’râf-181/173

DOĞRU YOLU GÖSTERMEK ALLAH’A AİTTİR

“Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. O yollardan, eğri olanı da vardır. Halbuki Allah dileseydi hepinizi toptan doğru yola getirirdi.” (Allah insanı doğru yola getirmeye icbâr etmemiş; onun kendi irâdesi ile doğru yola yönelmesini istemiştir. Kul irâdesiyle ve iyi niyeti ile doğru yola yönelmek ister, Allah da ona hidâyet ederek doğru yola sülûk eder. Yoksa yan gelip yatan, doğru veya eğri yol diye bir derdi olmayana Cebrî İrâde ile doğru yol nasib olmaz!) Nahl-9/267

DOĞRU YOLU KİM BULUR?

Doğru yol, son Din İslâm’ın tarif ettiği yoldur. Allah-ü Teâlâ: “Onlar da (gayr-i müslimler de) sizin gibi iman ederlerse, doğru yolu bulmuş olurlar” buyuruyor. Bakara-137/20

DOĞRU YOLU REHBERSİZ MÜCERRET AKILLA BULAMAYIZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra Benden size bir hidâyet rehberi geldiğinde (Kitap ve Peygamber) kim ona tabi olursa artık o ne yolu şaşırır, ne de bedbaht olur! Kim de Benim Zikrimden (kitabımdan) yüz çevirirse, ona sıkıntılı bir hayat vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak diriltip haşrederiz.” (Çünki o, Allah’ın gönderdiği kitabı görmedi ve elçisine kulak vermedi. Eh! Kör yaşayan, kör olarak ölür, kör ölen de, kör olarak dirilir. Ayrıca Rehbere tabi olmayan, mücerret aklıyla doğru yolu bulup bahtiyar olamaz!) Tâhâ-123,124/319

DOĞRULARIN DOĞRULUĞUNUN MÜKAFATLANDIRILACAĞI GÜN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bugün, o gündür ki, doğru olanların doğruluklarının, kendilerine fayda vereceği gündür! Onlara içinden ırmaklar akan cennetler var! Orada onlar, dâimî kalırlar. Allah, onlardan Râzı olmuş, onlar da, Allah’dan râzı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur! Göklerin, yerin ve onlarda olanların mülkü, Allah’ındır. Ve O, her şeye gücü yetendir.” Mâide-119,120/126

DOĞU DA BATI DA ALLAH`INDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Doğu da batı da Allah’ındır! Yüzünüzü nereye döndürürseniz döndürünüz, Allah’ı bulursunuz! Zira Allah`ın Rahmeti geniştir.” Bakara-115/17

DOĞU DA BATI DA ALLAH’INDIR

Allah kıble yönünde değil; her yerdedir anlamına gelen “doğu da batı da Allah’ındır” Âyet-i Kerime’si geçiyor. Yani her yer Allah’ın olup, birlik ve beraberliği simgeleyen bir yere Allah teveccüh ederse, orası kıble olur! Dün Mescid-i Aksâ’ya teveccüh etmişse, bugün Mescid-i Haram’a teveccüh etmiştir. Kullara sadece inkıyâd ve teslimiyet düşer vesselâm! Bakara-142/21

DOĞULARIN DA RABBİ ALLAH’DIR

Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah, “Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir ve doğuların da Rabbidir!” buyurmaktadır. Bütün kâinatın Rabbi olma yanında “doğuların da Rabbidir” demesinin hikmeti, çoktur elbette! Tesbit edebildiğimiz kadarıyla: 1-İkisi hâriç senenin her günü güneş, ayrı ayrı yerlerden doğması sebebiyle 364 tane birbirinden ayrı doğu vardır. 2-Arası denizlerle fasledilen kıtaların da doğuları ayrı ayrıdır. 3-Doğusu Hazar denizi gibi iç denizlere veya çok büyük göllere dayanan yerlerin de doğusu o denizler veya göllerdir, vs. Sâffât-5/445

DOĞURMADI ALLAH Kİ, ÇOCUĞU OLSUN; DOĞURULMADI Kİ, ANASI BABASI OLSUN!

Allah-ü Teâlâ, doğurmadı ki, O’nun çocukları olsun; doğurulmadı ki, O’nun anası babası olsun! O’nun ezelî oluşu, zaten böyle birden fazla ilâh inanışına geçit vermez! İhlâs-3/604

DOKSAN DOKUZ KOYUNU OLAN KARDEŞİNİN TEK KOYUNUNU DA ALMAK İSTEMESİ MESELESİ

Hz. Davud as’ın yanına da’vetsiz duvardan atlayarak giren iki dâvâcıdan biri kardeşini şikâyet ederek şöyle dedi: “Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var, benim ise tek bir koyunum var. Böyle iken “onu da bana ver!”dedi ve çenesiyle beni yendi.” Davud as: “Doğrusu o, senin tek koyununu kendi koyunları arasına katmak istemesiyle haksızlık etmiştir! Zaten birarada yaşayan ortakların birçoğu, birbirlerine haksızlık ederler. Ancak iman edip salih ameller işleyenler müstesna! Onlar da o kadar azdır ki!” dedi. Davud as, bu hadisede Allah’ın Kendisini imtihan etmesini sezdi ve hemen Rabbinden mağfiret diledi de rüku’ ederek secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi. (Not: Bu âyeti okuyan ve dinleyenin tilâvet secdesi yapması gerekir. Davud as’ın yanına gelen iki kişi, duvardan tırmanarak yanına gelmeleri göz önüne alınırsa büyük ihtimal O’na süikast etmeye gelen iki hayduttur. Davud as’ın yanında bazı insanların olduğunu görünce böyle bir dâvâ uydurdular. Yahut -zayıf ihtimal- gelen iki kişi, insan sûretinde iki melekti. Davud as, bunlarla imtihan ediliyordu. Allah-ü A’lem! (24. Âyet secde âyetidir, secde etmek, farzdır.) Sâd-23,24/453

DOKUZ ÇETE VE KUMPAS FAALİYETLERİ

Sâlih as’ın yaşadığı şehirde dokuz çete vardı. Bunlar biraraya gelip toplandılar. Allah’a yemin ederek aralarında anlaştılar ve şöyle bir kumpas kurdular: “Geceleyin O’na ve yakınlarına baskın yapıp hepsini öldürelim, sonra da onlara sahip çıkan akrabalarına, yakınlarının öldürülmesi esnasında orada bulunmadığımızı bildirir ve gerçekten doğru söylüyoruz deriz.” Neml-49/380

DOKUZ MU’CİZE Kİ HZ. MUSA’YA VERİLDİ

Allah cc buyuruyor: “Celâlim Hakkı için, Biz Musa’ya apaçık dokuz mu’cize verdik.” Bu mu’cizeler şunlardır: 1-(Ejderhaya dönüşen) Asâ; 2-Yed-i Beyzâ (ışık saçan eli); 3-O’nun duâsıyla gelen: Çekirge âfetinin; 4-Ekin Biti’nin; 5-Kurbağaların istilasının; 6-İçme suyunun içileceği anda hemen kana dönüşmesi âfetinin, Mısırlılar’ın üzerinden kaldırılması; 7-Asâsını vurması ile taşların yarılıp su fışkırtması; 8-Asâsını vurmakla denizin yarılıp geçilecek koridor haline gelmesi; 9-Tûr Dağı’nın kaldırılıp üzerlerinde tutulmasıyla İsrailoğullarının korkutulması. İsrâ-101/291

DOLUNAY HALİNE GELDİĞİ ZAMAN AY’A YEMİN EDERİM Kİ, SİZ HALDEN HALE GEÇECEKSİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nurunu toplayıp ‘Dolunay’ haline geldiği zaman Ay’a yemin ederim ki, siz (cennet veya cehennemdeki ikâmetgâhınıza yerleşinceye kadar) mutlaka tabakadan tabakaya binecek (halden hale geçecek)siniz!” İnşikâk-18,19/589

DONANIMDA ALLAH DİLEDİĞİNE DİLEDİĞİ ÖZELLİKLERİ ARTIRIR, TASARRUFUNA KARIŞTIRMAZ!

Allah-ü Teâlâ,dilediği yaratığını dilediği kadar, maddî veya ma’nevî donanımla donatır, dilediğinin donanımını da artırır. Tasarruf tastamam O’na aittir. Kimseyi de işine ortak etmez. Fâtır-1/433

DOSDOĞRU YOL PEYGAMBERİMİZİN YOLUDUR, BAŞKA YOL ARAMA!

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde: “Sen dosdoğru bir yol üzerindesin!” buyurmakla, Peygamber Efendimizin sav yolunun, hayat çizgisinin, en doğru bir yol olduğunu beyan etmiştir. Bu âyetle, Peygamber Efendimizin sav yolundan daha doğru bir yol aramanın bâtıl olduğu da tasdik edilmiştir. Zira O, yaşayan bir Kur’an’dır. Yâ Sîn-4/439

DOSDOĞRU YOLA ÇAĞIRAN HZ.MUHAMMED’DİR, BAŞKA YOL ARAYIP DA YORULMA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habib-i Edîbim Ya Muhammed!) Gerçekten Sen, onları dosdoğru bir yola davet ediyorsun. (Evet, dosdoğru yol, Hz. Muhammed sav’in da’vet ettiği yoldur. Başka yol arayıp da boşu boşuna  kendini  yorma!) Mü’minûn-73/345

DOSDOĞRU YOLU BULUP CENNETE GİTMEK İSTEYENLER

Allah, diyor ki: “Bu (En’âm Sûresinin 151, 152 ve 153. Âyetlerinde zikrettiklerim), benim dosdoğru yolumdur. Öyle ise başka yollara değil de bu yola tabi olun! İşte bunlar, Allah’ın size emrettiği şeylerdir. Tâ ki, günâhlardan sakınasınız!” En’âm-153/148

DOST EDİNMENİN YASAK OLDUĞU KİMSELER VAR MIDIR?

Allah-ü Teâlâ, sadece mü’minlerle savaşan, onları yerinden yurdundan kovan, kovulmalarına yardım eden ve zulmeden kâfirlerle dost olmayı yasaklamış, onları dost edinenlerin de zalimlerin tâ kendileri olduğunu ilân etmiştir. Zira bu halde onlarla dost olmak demek, sır vermek suretiyle kendi insanına zarar vermek demektir. Bunun dışında sorun olmayan, etliye sütlüye karışmayan kâfirlerle dostluğu, diyaloğu yasaklamamıştır. Mümtehine-9/549

DOST EDİNMEYE KAFİRLİK ENGEL DEĞİL, ZALİMLİK ENGELDİR

Bu Âyet-i Kerime, sorun olmayan, kendi halindeki kâfirlerden dost edinmeyi yasaklamıyor; bilâkis saldırgan zalimlerle dost olmayı yasaklıyor. Kâfirlere sadece mü’minin velâyeti verilmez, o kadar! Mümtehine-9/549

DOST EDİNMEYİN MÜNAFIKLARDAN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah yolunda hicret etmedikleri müddetçe münâfıklardan dost edinmeyin!” (Şimdiki hicret, bâtıldan Hakk’a şeklindedir.) Nisâ-89/91

DOST GÖRÜNEREK TEHLİKEYİ BERTARAF CAİZ Mİ?

Gücü kuvveti ele geçirmiş İslâm düşmanlarının şerrinden korkulursa, sırf onların şerrini def’ kabilinden onlara dost gözükmeye İslâm müsaade etmiştir. Aksi takdirde orantısız güç kullanarak İslâm toplumuna zarar verebilirler. Âl-i İmrân-28/52

DOST MU ARIYORSUN? O, SENİ ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLTECEK OLAN ALLAH’DIR

Ölüleri diriltecek, dilediğini rahmetine dahil edecek, zalimleri perişan edecek Allah-ü Teâlâ iken, O’ndan başka bir takım hâmiler, dostlar edinenlerin yaptıkları olacak şey midir? Ölüleri Kim diriltiyorsa, Rahmetiyle insanı Kim kuşatıyorsa, cennet ve cehennem Kimin elindeyse insan olan insan, O’nu hâmî ve dost edinir. Şûrâ-9/482

DOST OLAMAZ ONLAR, BABA, OĞUL VE KARDEŞ OLSALAR BİLE, DEĞİL Mİ Kİ KARŞI SAFTALAR!

Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş bir topluluğun; babaları,oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsalar onlarla dostluk ettiklerini göremezsin, bulamazsın! Değil mi ki onlar, Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimselerdir. Mücâdele-22/544

DOSTLAR EDİNMEYİNİZ DİNİ ALAY VE EĞLENCE KONUSU YAPANLARI!

“Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden, dininizi alay ve eğlence konusu yapanları ve kâfirleri, dostlar edinmeyiniz! Mü’min iseniz, Allah’ın bu buyruklarına karşı gelmekten sakınınız!” Mâide-57/116

DOSTLAR O GÜN BİRBİRLERİNİN YAMAN DÜŞMANLARIDIRLAR, ANCAK MÜTTEKİLER MÜSTESNA!

O gün (kıyamet günü,hesap verme vakti) öyle bir gündür ki, dostlar bile birbirlerine düşmandırlar; ancak takvâ sahipleri müstesna! Zuhruf-67/493

DOSTLUK: EY MÜ’MİNLER, KÂFİRLERİ DOST EDİNMEYİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyiniz! Böyle yaparak, Allah’a, aleyhinizde kesin bir belge mi vermek istiyorsunuz?” Göz göre göre bu, yapılacak şey değil! Nisâ-144/100

DOSTLUK: İMAN EDEN, KAFİRE DOST OLAMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i kitap, Allah’a, Peygambere ve O’na indirilen (Kur’an’a) iman ediyor olsalardı, onları (kâfirleri) dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu, dinden çıkmış fâsık kimselerdir.” Mâide-81/120

DOSTUMUZ KİM OLMALI?

Allah-ü Teâlâ: “Mü’minler, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinmesinler!” buyuruyor. Âl-i İmrân-28/52

DOSTUMUZ KİMDİR? ÖNCE ONU BİLELİM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizin dostunuz, ancak Allah’dır, O’nun Resûlüdür ve Allah’ın emrine boyun eğerek namazlarını hakkıyla îfâ eden, zekâtlarını veren mü’minlerdir.” (Mü’minlerin dışında kendileriyle ortak çıkarlar üzerine ahitleştiklerimize, şer’an dost diyemesek de “ahiddâş” olduklarından dost gibi davranırız.) Mâide-55/116

DOSTUN DOSTA HİÇ FAYDASI OLMAYACAĞI O HESAP GÜNÜ HERKESİN BULUŞACAĞI GÜNDÜR

Muhakkak ki, hesabın görülüp Hak ile bâtılın birbirinden ayırdedileceği karar günü, herkesin buluşma günüdür. O gün dostun dosta aslâ hiçbir faydası olmayacaktır. Allah’ın merhametine mazhar ettiği kişiler dışında kimseye yardım da edilmez. Azîz ve Rahîm olanın tâ Kendisi O’dur (Allah’dır). Duhân-40,42/497

DÖNDÜRÜP DURURUZ GÜNLERİ İNSANLAR ARASINDA; GAH MÜ’MİNLERİN, GAH KAFİRLERİNDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte bu zafer günleri, öyle günlerdir ki onları, insanlar arasında nöbetleşe döndürüp dururuz. Allah, sizden iman edenleri ortaya çıkarması, şehitler edinmesi (yle onları tertemiz yapması) ve kâfirleri de imhâ etmesi için böyle yapmaktadır.” Âl-i İmrân-140/66

DÖNDÜRÜRLER SİZİ KÜFRE, EĞER EHL-İ KİTAB’A UYACAK OLURSANIZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Eğer Ehl-i Kitap’tan bir kısmına uyacak olursanız, iyi bilin ki onlar, sizi imanınızdan sonra küfre geri döndürürler.” Âl-i İmrân-100/61

DÖNÜP DOLAŞIP VARACAĞINIZ YER, ALLAH’IN HUZURUDUR, ONA GÖRE DÜŞÜNÜN!

“Hepinizin toptan döneceği yer, O’nun (Allah’ın) huzurudur. O, istediği her şeyi yapmaya kadirdir.” Hûd-4/220

DÖNÜŞ ALLAH’ADIR, BAŞKA GİDİLECEK YER YOKTUR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizi ilk önce O (Allah) yarattığı gibi, (sonunda da) yine O’na döneceksiniz!” A’râf-29/152

DÖNÜŞ ALLAH’ADIR

“Dönüş O’nadır” Ayet-i Kerimesi pek çok yerde geçer. Bu söz Allah’a ait olduğuna göre, istesek de istemesek de nihayetinde varıp varacağımız son nokta Allah’ın huzurudur. Öyleyse serencâmemizi bir daha gözden geçirip gerekli ayarı yapmamız lâzım! Mü’min-3/466

DÖNÜŞ RABB-ÜL ALEMİN’EDİR VE AMELLER O’NUN HUZURUNDA DEĞERLENDİRİLECEKTİR

Allah-ü Teâlâ, dünyada yaşayan her bir insanın (ve cinnin) firesiz olarak Kendi huzuruna döndürüleceğini, kim ne yaptıysa o yaptıklarını tek tek yüzüne söyleyeceğini, dilerse iyiliklere mükâfat, kötülüklere ceza vereceğini bu Âyeti’nde bildirmektedir. Zümer-7/458

DÖNÜŞ SADECE VE SADECE ALLAH’ADIR, HERKES, BİR DAHA DÜŞÜNSÜN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hepinizin dönüşü O’nadır (Allah’adır). Bu, Allah’ın gerçek olarak verdiği sözdür. Mahlûkatı ilkin (orijinalitesiyle yoktan) O yaratır. Öldükten sonra onları, haydi haydi diriltir. Diriltir ki, iman edip sâlih ameller işleyenleri, adâletle mükâfatlandırsın. Kâfirlere ise, dini inkâr ettikleri için, içecek olarak kaynar su ve gayet acı bir azap vardır.” Yûnus-4/207

DÖNÜŞLÜ, GAH YAĞMURLU, GAH KURU GÖĞE YEMİN OLSUN Kİ, KUR’AN HAK BİR SÖZDÜR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yemin olsun dönüşlü (gâh yağmurlu, gâh kuru, gâh soğuk, gâh sıcak vs.) göğe ki, bu Kur’an, (Hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür ve O, şaka (yaptım olan bir) söz değildir!” Târık-11,14/590

DÖRT HALİFENİN SIRALANIŞINI BU AYET MU’CİZANE İŞARET EDER

Hiç kimse “şu Halife önce gelecekti de, hakkı yendi de...” deyip durmasın! Bu Âyet-i Kerime dört Halifenin sırasıyla dizilişini işâreten beyan etmektedir. Kader böyle tecelli etti, ona taş atılmaz! Şöyle ki: İlk cümle: “Muhammed Allah’ın Re-sûlüdür...”, bunda şüphe yok! İkinci cümle: “Ve O’nunla beraber olanlar...” O’nunla (Muhammed sav ile) en çok kim beraber olmuştur? El evap: Hz. Ebû Bekir! Üçüncü cümle: “Kafirlere karşı çok şiddetlidirler...” Rica ederim Sahabe-i Kiram içerisinde kâfirlerin en çok korktukları babayiğit kimdi? El cevap: Hz. Ömer! Dördüncü cümle: “Kendi aralarında gayet merhametlidirler...” Şefkat ve merhamet mevzubahs olunca Ashab-ı Kiram içerisinde önce kimin adı gelir? El cevap: Hz.Osman! Beşinci cümle: “Onları çokça rüku’ ve secde eden kimseler olarak görürsün!...” Herkes müttefikan bilir ki, namaza en düşkün ve namazda kendini dahi unutarak Allah ile muratıb olan Hz. Ali’dir. Böylece sıralama Allah tarafından yapılmıştır, herkes bile! Ve bu konuyu kapata! Hem önce Hz. Ali, Halife olsaydı diğer üç Sahabe-i Güzin bu Halifelik şerefinden mahrum olacaktı. Çünki ecel sabittir. Allah dördünün de Halifeliğini murat etmiş ki dördü de Halife oldular. Bundan daha güzeli olur muydu? Elbette olmazdı! “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler!” Ne de güzel eylemiş! Binlerce bin Elhamdülillâh! Fetih-29/514

DÖRT KUŞ TUT, KENDİNE ALIŞTIR, SONRA KES, HER DAĞIN BAŞINA PARÇALARINI KOY

Allah, Hz. İbrahim’e dedi: “Dört kuş tut, kendine alıştır, sonra onları kes ve parçalarını her bir dağın başına koy! Sonra da onları kendine çağır, bak koşa koşa sana gelecekler!” Bakara-260/43

DÖŞEK ATEŞ, YORGAN ATEŞ OLUNCA VAY O ZALİMİN HALİNE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlara (zâlimlere) cehennem ateşinden bir döşek ve üzerlerinde de yine ateşten bir örtü (yorgan) vardır. İşte Biz zâlimleri böyle cezalandırırız.” A’râf-41/154

DÖVENE ELSİZ, SÖVENE DİLSİZ, HATTA GÖNÜLSÜZ OL, BAĞIŞLA DA BAĞIŞLA, DİN YOLU BUDUR

Bu Âyet-i Kerimede Yüce Allah, iman edenlere şu tavsiyede bulunuyor: “Allah’ın ceza günlerinin gelip çatacağını ummayanların ezâ ve cefâsına aldırış etmesinler, kusurlarını bağışlasınlar. Çünki Allah herkesin yaptıklarının karşılığını verecektir.” (Yani siz sabredin, onların yaptıkları gibi onlara kaba kuvvetle, dille, kalemle veya iletişim araçlarıyla karşılık vermeyin, onların seviyesizliğine düşmeyin! Onları Allah’a havale edin! Yani Türkçedeki en güzel bir deyimle: “Dövene elsiz, sövene dilsiz ve kalb kırana dahi gönülsüz olun!” İşte Din Yolu, Kur’an Yolu, insan olmanın yolu budur! Câsiye-14/499

DUA DUA YALVAR YAKAR!

“Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin! Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez!”(Duada haddi aşmak nasıl olur? Şöyle olur: 1-Bağıra bağıra dua etmek (Hâşâ Allah duymuyor mu ki O’na duyurmaya çalışıyorsun). 2-Ma’kul olmayan şeyler istemek (Nübüvvet, kerâmet veya bir çuval altın istemek gibi). 3-Günâh olan şeyleri istemek. 4-Duayı uzatmak.) A’râf-55/156

DUA EDENE ALLAH İCABET EDER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bana dua edenin duasına, icabet ederim!” Bakara-186/27

DUA EDERSEM KAFİRLER HOŞLANMAZLAR DİYEREK DUA TERKEDİLMEZ!

“Kâfirler hoşlanmasalar da siz, ibâdeti gönülden ihlâs ile yalnız Allah’a yaparak duâ edin!” Ayet-i Kerimesi, duânın her hal-ü kârda yapılması lâzım geldiğini, aslâ terk edimemesi gerektiğini âmirdir. (Not: Duâ etmek için el açmak, diz çökmek, kıbleye yönelmek, oturmak veya ayakta durmak, abdestli olmak gerekmez. Fırsat olursa bunları yapmak iyidir elbette! Ama fırsat yoksa, yatakta yatarken bile sessizce duâ edilebilir.) Mü’min-14/467

DUA EDİNİZ BANA Kİ DUANIZA İCABET EDEYİM, BUYURUYOR RABBİMİZ

Rabbiniz (her bir şeyin Rabbi) şöyle buyurdu: “Bana duâ ediniz ki, Ben de duânıza icabet edeyim (karşılık vereyim)!” Bana duâ etmeyi içselleştiremeyen kibirliler, yakında zelil kimseler olarak cehenneme gireceklerdir. Mü’min-60/473

DUA, İBADETİN RUHUDUR

Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Ma’bûdumuz, bizleri duâ etmeye da’vet ediyor. Duâ etmeyeni zelil olarak cehenneme tıkacağını da açıkça söylüyor. Çünki insanın yaratılış amacı yaratanına ibâdet etmektir, O’nu tanımaktır. Duâ etmeyen, yaratılış amacına uygun hareket etmiyor demektir. Şu misal gibidir ki, bir saat yaptın vakti bildirsin diye, ama saat doğru çalışmıyor veya tam bozuldu, ne yaparsın? Atarsın çöpe! Duâsız yaşam, ruhsuz bedene benzer. Ruhsuz bedenin bir kıymeti olmadığından hemen bir mezar çukuruna tevdi edilir. Duasız bir ömrü tamamlayanı da cehennem gayyasına tevdi ederler. Zaten başka bir Ayet-i Kerime’de de Yüce Allah: “De ki: Duânız olmasaydı, Rabbim size ne diye ehemmiyet versin?” buyurmaktadır. Namaz, bütünüyle bir duâdır ve ibâdetlerin padişahıdır. Mü’min-60/473

DUA İÇİN ELLERİNİ KALDIRANLAR, RABBİMİZİN FERMANI VAR, ŞÖYLE DUA EDİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Dua ederken şöyle de: Ya Rabbi! Sen bağışla, Sen affet, Sen merhamet et! Zira Sen, merhamet edenlerin en hayırlısısın!” (Bu âyetin nüzûlünden itibaren başta Efendimiz sav, bütün aklı başındaki müslümanlar âyetteki “gul!”kelimesini kaldırıp iktibasen bu Âyet-i Kerime’nin diğer kısmını, duâ makamında vird-i zebân edinmişlerdir.) Mü’minûn-118/348

DUA, DUA, DUA, BİZİM TEK YOLUMUZ BU; YOKLUKTA DA, VARLIKTA DA ŞÜKÜR İÇİN DUA!

Allah-ü Teâlâ, “Allah’ın yardımı geldiği, insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiği zaman Rabbine Hamd ile tesbih et, O’ndan af dile!” buyurmaktadır. Yani insanların İslâm’a dehâleti için duâ ederken, dehâlet ettiklerinde de duâya devam etmemize Emr-i İlâhî vardır. Hattâ af dileyerek duâ etmeliyiz ki, bu muvaffakiyette nefsimize bir pay ayrılmasın! Nasr-3/603

DUADA EL-ESMA-ÜL HÜSNA’NIN YERİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “En güzel isimler (El Esma-ül Hüsnâ) Allah’ındır. O’na onlarla dua edin! (Yani hastalığına şifâ isterken ‘Ya Şâfi!’ diyeceksin; tehlikelerden korunmak için ‘Yâ Hafîz!’ diyeceksin...gibi.) Ve O’nun isimleri hakkında Haktan meyledip sapanları (Allah’a ait olan şeyleri, fânilerden bekleyenleri), bırakın! Onlar, işlediklerinin (şirk koşmalarının) cezalarını çekeceklerdir.” A’râf-180/173

DUADA İSTER ALLAH DE, İSTER RAHMAN DE İKİSİ DE GÜZELDİR!

Duâ ederken ister “Allah” deyin, ister “Rahmân” deyin; Hangisini deseniz en güzel isimler hep O’nundur, makbuldür. İsrâ-110/292

DUALARI SADECE VE SADECE HER ŞEYİN SAHİBİ ALLAH KABUL EDEBİLİR

Yapılan her türlü duâyı, her şeyi yaratan ve her an her şeyin arzularına nigâhban olan bir zat kabul edebilir ki, o da Allah’dan başkası olamaz. Zaten Allah’dan başkası,duyamadığı gibi, arzu ve isteklere icâbet de edemez. Neml-62/381

DUALARINA ALLAH’IN İCABET ETMESİNİ Mİ İSTİYORSUN? SALİH AMEL İŞLEYECEKSİN!

O öyle Şefik bir Allah’dır ki, iman edip salih amel işleyen kullarının duâlarına icâbet eder. Fazlından mükâfatlarını artırır da artırır. Kâfirlere gelince, onlara pek şiddetli bir azap vardır. Şûrâ-26/485

DUALARINA RABLERİ, ŞÖYLE İCABET BUYURDU

O mütefekkir, aklının şükrünü edâ eden talihli kullarının duâlarına Rableri, şöyle icâbet ettiğini buyurdu: “Sizden gerek erkek gerek kadın, sâlih bir iş işleyen hiç kimsenin amelini, zâyi’ etmem, siz birbirinizdensiniz (yani kadın erkek ayırmam), Benim rızam için hicret edenlerin, vatanlarından sürülenlerin, Benim yolumda işkenceye ma’ruz kalarak zarara uğrayanların, Benim yolumda savaşanların ve öldürülenlerin kötülüklerini (günâhlarını) onlardan örteceğim ve Allah katından bir mükâfat olarak onları altlarından nehirler akan cennetlere koyacağım. En güzel ödüller, Allah’ın yanındadır.” Âl-i İmrân-195/75

DUANIN ÇÖZEMEDİĞİ BİR ŞEY YOK ASLINDA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirler hoşlanmasalar da siz, ibâdeti gönülden yalnız Allah’a yaparak duâ edin!” (Gerisine tevekkül edin! Buradan duânın dahi ihlâs ile olanının kabule şâyân olduğunu anlıyorum. Aklı başka şeylerle meşgul iken dilinin ne söylediğinin farkında olmayanların duâlarının müstecab olup olmayacağını bilemem, Allah bilir!) Mü’min-14/467

DUANIN GEÇERLİ OLANI YALNIZ ALLAH’A YAPILAN DUADIR

Hak (geçerli) olan duâ sadece ve sadece Allah’a yapılan duâdır. Çünki duâlara O’ndan başkası icâbet edemez! Ra’d-14/250

DUANIZ OLMAZSA RAB KATINDA BEŞ PARA KIYMENİZ YOKTUR!

Allah-ü Teâlâ, duâlarımıza son derece ehemmiyet veriyor ve şöyle diyor: “(Ey Rasulüm!) De ki: Duânız olmazsa, Rabbim size ne diye değer versin ki!” (Evet, duâsız beş para etmezsin! Arkasında güçlü bir devletin olmadığı paralar, nasıl kalp para gibi değersiz ise, önünde, arkasında duâsı olmayan insanlar da, öyle kalp para gibi değeri olmayan görünüşte insanlardır. Duâ et ki, Allah, seni adam yerine koysun!) Furkan-77/365

DUASI GEÇERLİ OLMAYANIN HALİ, SU KUYUSUNUN BAŞINDA SU İÇMEYE ELİNİ UZATANA BENZER

Geçerli dua, O’na (Allah’a) yapılan duadır. Müşriklerin O’ndan başka yöneldikleri putlar ise, kendilerine hiç bir sûrette icâbet edemezler. Onların durumu tıpkı, ağzına su ulaşsın diye iki elini önündeki kuyuya doğru uzatan adamın durumuna benzer. Oysa bu durumda su, hiçbir zaman ona ulaşamaz. İşte kâfirlerin (putlarına olan) duâsı da böyle neticesiz, boşa giden bir duâdır ki, hiçbir şey ellerine geçmez. Ra’d-14/250

DUAYA DAVET EDİYOR ALLAH!

Rabbimiz bizi dua etmeye davet ediyor. Bu daveti, inanıp tasdik etsinler ve doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler diye yapıyor. Bakara-186/27

DUHA SURESİ

93. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 11 âyettir. Duhâ-0/595

DUHAN SURESİ

44. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 59 âyettir. Duhân-0/495

DUMAN Kİ GÖKTEN GELECEK, BÜTÜN İNSANLARI BÜRÜYECEK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sen göğün, bütün insanları bürüyecek olan âşikâr bir duman getireceği günü gözetle! Bu, gayet elemli bir azaptır. İnsanlar: ‘Rabbimiz! Bizden bu azâbı kaldır, çünki artık iman ediyoruz’ derler.” (Rivayete göre bu duman, kıyametin yaklaştığı zaman diliminde doğu ile batı, yer ve gök arasını kaplayacak olan bir duman olup kıyamet alâmetlerindendir. Dumanın keyfiyetini de Allah bilir.) Duhân-10,12/495

DUMAN, GAZ HALİNDEKİ GÖĞE VE YER’E ALLAH, TAV’AN VE KERHEN EMRİME GELİN, DEDİ

Allah-ü Teâlâ, iradesiyle (Yer’in 1.yaratılışından sonra) duman (gaz) halindeki göğe ve (sonra)Yer’e “ister tav’an (isteyerek) ve ister kerhen (istemeyerek) emrime gelin!” ferman etti. Onlar da “gönüllü olarak itaatla geldik” dediler. Fussılet-11/476

DUVAR ÇEKİLİR MÜ’MİNLERLE MÜNAFIKLAR ARASINA DA PEŞLERİNDEN GİDEMEZLER

Kıyamet gününde ortalığı zifirî bir karanlık bastığı hengâmede Allah, mü’minlere bir nûr gönderir de mü’minler bu nûr kılavuzluğunda cennete doğru koşuşurlar. Münâfıklar bu nûrdan istifade etmek isterler, derken aralarına bir duvar çekilir de bu nûrdan yararlanamazlar. Bu duvarın bir kapısı vardır, kapının iç tarafında rahmet, dış tarafında ise azap vardır. Hadîd-13/538

DUYMAK İSTEMEYENLERE SEN Mİ DUYURACAKSIN? DUYURAMAZSIN!

Allah-ü Teâlâ, “Habibim Ya Muhammed! Kur’an hakikatlarını duymak istemeyen sağırlara Sen mi duyuracaksın? Duyuramazsın!” buyurmaktadır. Zuhruf-40/491

DÜĞÜMLERE ÜFLEYEN BÜYÜCÜLERİN ŞERRİNDEN SABAHIN RABBİNE SIĞINIRIM!

Düğümlere üfleyerek büyü yapmak bir gerçektir, peygamberimize sav dahi yapıldı. Zaten bu iki sûrenin nâzil olmasına en başta gelen sebep, Efendimiz sav’e yapılan büyü hadisesi olmuştur. Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimizin şahsında büyücülerin şerrinden Kendisi’ne sığınmamızı bizlere talim ediyor. (Not: Muavvizeteyn adlı bu iki sûreyi (Felak ve Nâs) her gün okuyana Allah’ın izni ile büyü tutmaz!) Felak-4/604

DÜNYA CAZİBESİ, BAŞINI DÖNDÜRENE HATIRLATILIR

Bakıyorum dünyanın câzibesi, seni sarhoş gibi yapmış, başın dönmüş, tefekkürünü dumûra uğratmış. Aklını başına topla, bunlar rüzgâr gibi gelip geçen meta’lardır. Bundan daha hayırlısını bak, Kur’an haber veriyor: “Günahlardan sakınanlar için Rableri katında içinde ırmaklar akan cennetler olup kendileri orada ebedi kalacaklardır. Orada, onlara tertemiz zevceler, hepsinin üstünde ise Allah’ın Rızası vardır. Allah kullarını hakkıyla görendir.” Âl-i İmrân-15/50

DÜNYA DENİLEN ÇAKIL TAŞLARINI ALIP, AHİRET ELMASLARINI BIRAKANA NE DENİR?

Şu insanlar (kâfirler ve kâfirler gibi yaşayan gafiller, çakıl taşları mesâbesinde değersiz ve hafif olan) dünyayı seviyor, tercih ediyorlar da önlerinde kendilerini bekleyen o ağır (elmas mesâbesinde kıymetli olan) Ahiret gününü ihmal ediyorlar. Evet, insan peşin az bir ücreti, veresiye pek çok ücrete mukabil olarak tercih ediyor; bu da onun ne kadar aceleci ve zaafı boyundan aşan bir varlık olduğunu gösteriyor. İnsan-27/579

DÜNYA HAKİKİ VATAN DEĞİL; HAKİKİ VATAN CENNETTİR

Allah-ü Teâlâ, Hz.Âdem ve Hz.Havva’ya “birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin! Orada yaşayacak, orada öleceksiniz ve oradan diriltilip çıkarılacaksınız” Hitab-ı Kutsîsi, buranın (yeryüzünün) geçici bir misafirhâne olduğunu isbat eder. A’râf-25/152

DÜNYA HAYATI BİLİR MİSİNİZ NEYE BENZER?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dünya hayatı tıpkı şuna benzer: Gökten yağmur indiririz, o yağmurla bitkiler bol bol yetişir, yeryüzü rengârenk bir hal alır, meyve ve mahsüllerle süslenir, tam ürünleri devşirme zamanında birden emir çıkarırız da bir âfet gelir, ne varsa söküp biçer; sanki dün orada hiçbir şey yokmuş gibi olur. İşte Biz, düşünüp ibret alacak kimseler için delilleri böyle açıklarız.” Yûnus-24/210

DÜNYA HAYATI BİR EĞLENCE VE BİR OYUNDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu dünya hayatı, bir eğlence ve bir oyundan başka bir şey değildir. Ebedi Ahiret hayatı ise, hayatın tâ kendisidir. Keşke bunu bir bilselerdi!” Ankebût-64/403

DÜNYA HAYATI BİR OYUN VE BİR EĞLENCEDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte dünya hayatı, bir oyun ve bir eğlenceden başka bir şey değildir! Ve elbette Ahiret yurdu, günâhlardan sakınanlar için daha hayırlıdır. Hiç akıl erdirmez misiniz?” En’âm-32/130

DÜNYA HAYATI BİR OYUN VE BİR EĞLENCEDEN İBARETTİR VESSELAM!

Allah-ü Teâlâ, bakınız tüm insanlığa nasıl bir mesajı veriyor!: “Dünya hayatı, bir oyun ve bir eğlenceden ibarettir. Eğer iman edip günahlardan sakınırsanız (günahlı oyun ve eğlence ile hayatınızı telef etmezseniz), Allah size mükâfatınızı (cenneti) verecektir. (Ey arkadaş! Burası ücret yeri değil, hizmet yeridir.) Muhammed-36/509

DÜNYA HAYATI GEÇİCİ BİR META’DIR

Kadınlar, oğullar, paralar, binek vasıtaları ve mal mülk, dünya hayatının geçici bir meta’larıdır. Asıl varılacak güzel yer, Allah katındaki cennetlerdir. Âl-i İmrân-14/50

DÜNYA HAYATI ONLARI ALDATMIŞTI

Kıyamet gününde cin ve insan topluluğuna şöyle denir: “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağınızı bidiren uyarıcı peygamberler gelmedi mi?” denilecek. “Kendi aleyhimize şehâdet ederiz ki, bize korkutucu peygamber gelmişti” diyecekler. Dünya hayatı, onları aldatmıştı da kâfir olarak gittikleri kıyamet gününde, kendi aleyhlerine şâhitlik ettiler. En’âm-130/143

DÜNYA HAYATI SAKIN OLA Kİ, SİZİ ALDATMASIN!

Bu dünyada babanın evlâdına, evlâdın da babasına olan faydasının Ahirette de geçerli olacağını zannederek ve birbirine güvenerek sakın dini hayatta gevşekliğe düşmeyesiniz ve sakın dünya hayatı, sizi aldatmasın! Öte taraf, pek değişiktir. Lokman-33/413

DÜNYA HAYATI SAKIN SİZİ ALDATMASIN!

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde bütün kullarını ikaz ederek, va’dinin (dünya hayatının sona erdirilip, Ahiret hayatının başlatılacağının) Hak olduğunu, binaenaleyh dünya hayatından başka bir hayat olmadığı vehmi ile dünya hayatına aldanmaktan sakınmalarını beyan ediyor. Fâtır-5/434

DÜNYA HAYATI SÜSLÜ GÖSTERİLDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirlere dünya hayatı süslü gösterildi de iman edenlerle alay ediyorlar!” Etsinler bakalım, ötede görüşecekler! Bakara-212/32

DÜNYA HAYATI, BİR GÜN’DEN FAZLA BİR ŞEY DEĞİLDİR

Mahşerde mücrimler, kendi aralarında gizlice konuşurlar ve “dünyada on günden fazla bir şey kalmadınız!” derler. Allah-ü Teâlâ da: “Onların en ma’kul söyleyeni ise, ‘olsa olsa bir günden fazla kalmadınız!’ der, buyuruyor. Tâhâ-103,104/318

DÜNYA HAYATI, BİR OYUNDUR, BİR EĞLENCEDİR VE BAŞKA BAŞKA ŞUNLARDAN İBARETTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyi biliniz ki (Ahirete yer vermeyen) dünya hayatı:1-Bir oyundur; 2-Bir eğlence ve oyalanmadır; 3-Bir süstür; 4-Kendi aranızda bir övünmedir; 5-Mal ve evlat çoğaltma yarışıdır; 6-Şöyle bir yağan yağmura benzer ki, yağmur yağar, o sebeple biten bitki, ekincilerin hoşuna gider; sonra kurur da sen onun sararmış olduğunu görürsün, sonra da çerçöp haline gelir; 7-Bir aldanma metâıdır. İşte dünya hayatı böyledir.” Hadîd-20/539

DÜNYA HAYATIMIZDAKİ SAFHALAR GAYET KISA OLUP RÜZGAR GİBİ GELİR GEÇER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “...Sizi (gayet zayıf, anne babasına her şeyiyle muhtaç) bir bebek olarak dünyaya çıkarırız, sonra güç kuvvet kazanıncaya kadar sizi büyütürüz. İçinizden kimileri (imtihan sırrından ötürü çocuk ve gençlik çağlarında, daha yaşlanmadan) vefat ettirilir, kimileri de ömrün en reziline (bunaklık çağına) erdirilir de daha önceden bildiği şeyleri bilmez hâle gelir.” Hacc-5/331

DÜNYA HAYATINA EN HIRSLI OLANLAR KİMLERDİR?

Dünya hayatına en hırslı tamahkârlar, Yahudilerdir. Hatta dünyaya bağlılıkta müşriklerden bile hırslıdırlar. Müşriklerin Ahiret inancı olmadığından dünya hırsları ma’kul! Ya! Size ne oluyor ki, hem “Ahirete inanıyoruz!” diyorsunuz, hem de inanmayanlardan daha fazla dünyada kalmaya hırs ediyorsunuz? Yani imanlarında samimi değiller! Bakara-96/14

DÜNYA HAYATINA TAKILIP ALDANANLARLA DÜNYAYI TEĞET GEÇİP ATLATANLAR BİR OLUR MU?

Bu Âyet-i Kerime’de Yüce Allah, dünyada Rızâ-i İlâhi’ye mazhar olup, va’d olunan cenneti kazananlarla, dünya hayatına takılıp, kıyamet günü azab ehli olanların bir olamayacağını beyan ediyor. Kasas-61/392

DÜNYA HAYATINI İSTEYENE ONU TAM TAMINA VERİRİZ VE LAKİN AHİRETTE ONA ATEŞ VAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim dünya hayatını, dünyanın zinet ve şatafatını isterse, onlara orada (dünyada) amellerinin karşılığını tam tamına veririz ve onlara aslâ bir haksızlık yapılmaz. Ahirette ise onlara ateşten başka bir şey yoktur! (Çünki) onlar, dünyada yaptıkları bütün amellerinin, hattâ iyiliklerinin bile (semerelerini burada yiyip bitirdiklerinden) bu yaptıkları şeyler, orada (Ahirette) heder olmuştur.” Hûd-15,16/222

DÜNYA HAYATININ DURUMU, ŞUNA BENZER!

Allah cc, dünya hayatını şu misalle ne güzel açıklıyor: “Gökten yağmur indiririz, onunla yeryüzünde bitkiler yeşerip birbirine karışır (gürleşir). Çok geçmeden de kurur, rüzgârın savurduğu çör çöp haline gelir.” Ey dünyaya meftun birâder! Sen de gençliğinin gürlüğüne aldanma! İhtiyarlıkla kuruyup çöp gibi olacaksın, sonra da toprakta kaybolup gideceksin! Hiç gaflet etmeye gelmez! Dünya işte böyle yalancıdır, adamı aldatıverir. Sen Ahirete bak! Kehf-45/297

DÜNYA HAYATININ GEÇİCİ METALARI SİZİN İÇİN; SİZ DE ALLAH İÇİNSİNİZ EY İNSANOĞLU!

Ey insanoğlu! Size verilen ne varsa, bilesiniz ki dünyanın geçici metalarından başka bir şey değildir. Onlar sizin için, siz de Allah için yaratıldınız. İman edip Rablerine tevekkül edenlere yaratılış amacına uygun yaşadıklarından Ahirette verilecek cennet hayatı, daha hayırlı ve devamlı olanıdır. Şûrâ-36/486

DÜNYA HAYATININ ZİNETİNE AYIRACAK VAKTİMİZİN OLMAMASI LAZIM

Allah-ü Teâlâ, Efendimize: “Rablerinin rızasına kilitlenenlerle beraber ol, sakın dünya hayatının zinetini, süsünü arzulayarak gözlerin, onlardan başkasına kaymasın!” buyurarak O’na ve onun şahsında aklı başında olan herkese dünya hayatının zinetine ayıracak vaktimizin olmaması lazım geldiğini bildiriyor. (Not: Nafaka kazanmak, düşmana karşı güçlü olmak için fen ve teknoloji ile meşgul olmak, Allah yolunda harcamak maksadıyla dünya zenginlerinden biri olmak, dünya hayatı zinetine vakit ayırmak mânâsına gelmez. Bilâkis bunlar, İslâm’ın ayrıca emirlerindendir. Dünya zinetine vakit ayırmak, nefsi için lükse ve isrâfa kaçmaktır.) Kehf-28/296

DÜNYA İSTEYENİN OLSUN, BENİ ALLAH’IN LÜTFU VE RAHMETİ SEVİNDİRİR ANCAK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: “Allah’ın lütfuyla, rahmetiyle, evet sadece bununla sevinsinler! Çünki bu, (insanların dünya malı olarak) topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.” Yûnus-58/214

DÜNYA MUTLULUĞUNU İSTEYEN BİLSİN Kİ

Allah-ü Teâlâ: “Kim dünya mutluluğunu isterse bilsin ki, dünya mutluluğu da Ahiret saâdeti de Allah katındadır (yani Allah’ın dilediği kimse mutlu olur, kimse kendi çabaları ile mutlu olamaz). Allah, işiten ve görendir.” buyuruyor. Nisâ-134/98

DÜNYA NİMETLERİ, KİŞİYİ ALLAH YOLUNDAN ALIKOYMAMALIDIR

Allah-ü Teâlâ, bu ve bir önceki Âyet-i Kerimesi’nde, elektrik enerjisinin, hayatın tüm safhalarında kullanılmasıyla, yaşamda bir devrim olacağına, eski hayatın yeni bir hayat tarzına inkılâb edeceğine, bu elektrik enerjisi sâyesinde, dünya işlerinin, eskide bin yılda yapılanların beş on yılda yapılacağına, fakat bunun, beraberinde müthiş bir refah getirmesiyle insanların dünyevileşeceğine, dünya zevk ve saadetiyle büyülenip dünya işlerinden başka bir şey düşünemeyeceğine vurgu yaparak, Allah’ın o evlerde, mescidlerde, yurdlarda, okullarda vs. yerlerde O’nu sabah akşam (24 saat) tesbih edenleri (Allah’ı anlatmaktan başka derdi olmayanları), dünyanın bu meftûn edici câzibedarlığının, kendilerini Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan, zekatı vermekten (yani mali ve bedeni ibâdetlerin tümünden) alıkoyamayacağını beyan eder. O erkek oğlu erkekler, (erkeklik, burada güçlülükten ve cesaretten kinâyedir) dünyalık hiç bir şeyden değil de, sadece ve sadece  gözlerin kendisine döneceği bir günden, kaybetme endişesi ile hesap gününden korkarlar. Nûr-37/354

DÜNYA NİMETLERİ, ASLINDA KAFİRLERİN BİR KISMINA VERİLEN GEÇİCİ BİR ZEVKTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sakın o kâfirlerden bir kısmına geçici bir zevk olarak verdiğimiz dünya nimetlerine göz dikme!” Hicr-88/265

DÜNYA NİMETLERİNDEN İNANANLAR SAYESİNDE İNANMAYANLAR DA YARARLANIRLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: “Allah’ın, kulları için yaratıp ortaya çıkardığı zineti, temiz ve hoş rızıkları haram kılmak, kimin haddine?” De ki: “Onlar, dünya hayatında iman edenler içindir. (İman edenler sayesinde iman etmeyenler de istifâde ederler.) Kıyamet gününde (Ahirette) ise hâlis olarak yalnız  Mü’minlere mahsustur.” A’râf-32/153

DÜNYA NİMETLERİNE TAMAHI, MEN EDİLMİŞTİ RESULÜLLAH EFENDİMİZİN SAV!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sakın o kâfirlerden bir kısmına geçici bir zevk olarak verdiğimiz dünya nimetlerine göz dikme!” (Zaten O Şanlı Nebî’nin fıtratı da Hakk’ın tâ kendisiydi ki, bir seferinde dünya nimetlerinden istifâde teklifi karşısında: ‘Benim dünya ile ne alakam var?’ deyivermişti sav.) Hicr-88/265

DÜNYA TOPRAĞINDAN YARATILDIK YİNE O TOPRAĞA İADE EDİLECEĞİZ

Allah-ü Teâlâ: “sizi ondan (topraktan) yarattım, oraya iade edeceğiz” buyuruyor. İade edilen yerin dünya toprağı olduğu herkesce ma’lum olduğuna göre demek ki dünya toprağından yaratılmışız. Yediğimiz, içtiğimiz şeyler dünya toprağından olduğu da ma’lum. Şöyle düşünüyorum: Acaba Hz. Âdem babamız da dünya toprağından mı yaratıldı? Cennet toprağından yaratıldığına dâir bir belge varsa tamam! Yoksa ihtimal ki O da dünya toprağından yaratıldı. Allah bir şeyi yaratmak istediğinde ona “ol!” der, o da oluverir. Tâhâ-55/314

DÜNYA VE AHİRETİ BERABER İSTEMELİ!

Bazıları kimseler de: “Ey Yüce Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ve güzellik ver, Ahirette de iyilik ve güzellik ver, bizi cehennem ateşinden koru!” derler. Bunlara da istedikleri verilir. (Böyle demek lâzım. Zaten her namazda da diyoruz elhamdülillah!) Bakara-201-202/30

DÜNYA YÜZÜNDE NE VARSA HEPSİ, BİR GÜN KUPKURU TOPRAK OLACAKTIR, TAKILMA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Biz, yeryüzünde ne varsa hepsini günü geldiğinde kupkuru bir toprak yapıp  dümdüz  edeceğiz!” Kehf-8/293

DÜNYA’YA TAKILMAYARAK İMAN VE İBADETLE YAŞAYANLARIN YERİ DE BELLİDİR: CENNET!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki, iman edip sâlih ameller işleyenler, iman etmeleri sebebiyle Rableri onları, altlarından ırmaklar akan Naim cennetlerindeki mutluluklara erdirir.” Yûnus-9/208

DÜNYADA BİR SAATTEN FAZLA KALMADIK Kİ, YEMİN OLSUN!

Kıyamet gününde, Büyük Duruşma gelip çattığında günâhkarlar, yemin ederek “dünyada bir saatten fazla kalmadıklarını” söylerler. Onlar, işte Hak’dan böyle çevriliyorlardı. (“zaman yetmedi”diye mazeret üretiyorlar.) Rûm-55/409

DÜNYADA KAÇ YIL KALDINIZ SİZE KALSA, EY CEHENNEM EHLİ MÜNKİR MAHLUKLAR?

Allah-ü Teâlâ, cehennemliklere sorar: “Size kalsa dünyada kaç yıl kaldınız?” O münkir mahluklar: “Bir gün veya daha az! Ne bilelim bunu aklında tutabilen o sayanlara (meleklere) sor! (Zira bizim aklımız başımızdan gitmiş durumda!)” diye cevap verirler. Bunun üzerine Allah-ü Teâl şöyle buyurur: “Ancak siz çok az kaldınız; eğer gerçeği bir bilseydiniz (Bana isyân etmezdiniz!).” Mü’minûn-112,114/348

DÜNYADA NE KADAR KALDIN? GÜNDÜZÜN BİR SAATI KADAR!

“Kıyamet günü mahşerde Allah, (insanların) hepsini biraraya toplayacak. O gün onlar, sanki dünyada gündüzün bir saatinden başka kalmamış gibidirler. Öyle ki, sadece birbirlerini görünce tanıyacakları kadar yaşadıklarını sanacaklar. Allah’a kavuşmayı yalan sayıp da doğru yolu tutmamış olanlar, en büyük kayba uğramışlardır.” Yûnus-45/213

DÜNYADAKİ VARLIKLARIMIZ, DÜNYANIN GEÇİCİ ZİNETLERİDİR; ALDANMAYALIM!

Bu Âyetin beyanından anlıyoruz ki, dünyada malımız zannettiğimiz şeyler, geçici dünya metâı ve süsünden ibarettir. Aklı olan, Allah katındaki daha hayırlı ve devamlı olana (cennete) kilitlenir vesselâm! Kasas-60/392

DÜNYALIK İSTEYENE AHİRETTE YOK!

Bazı kimseler:“Ey Yüce Rabbimiz, bize vereceğini bu dünyada ver!” derler. Bunlara dünyada verilse de Ahirette bir şey yoktur! (Böyle dememek lâzım!) Bakara-200/30

DÜNYALIK SÜSLERİN KAFİRLERE ÇOK VERİLMESİ BİR İMTİHANDIR

Allah-ü Teâlâ, bu âyet meâlinde, dünyalık süslü püslü şeylerin kâfirlere daha çok verilmesinin bir imtihan olduğunu, kâfirler bu tür şeylerle meşgul olarak zamanlarını israf ettiklerini; “sakın o dünyalık süslü şeylere gözünü dikme! Rabbinin (Seni yaratılış maksadından uzaklaştırmayan helâl) rızkı, daha hayırlıdır ve (cennet gibi bir meyve verdiğinden) daha devamlıdır.” âyeti ile de Efendimizin sav şahsında tüm mü’minlere hitâben, çakıl taşları mesâbesindeki dünyalıklarla böyle boşa harcayacak zamanlarının olmadığını, dünyevîleşmiş bir hayata dalmamamızı beyân ediyor. (Not: Teknoloji ve her türlü ilimle meşgul olan ilim adamlarının meşguliyeti, isrâf değil ibâdettir. Buradaki süslü püslü şeylerle meşguliyetten maksat, insanı, nefsinin arzularına esir eden hevâ ve hevesinin tatminidir.) Tâhâ-131/320

DÜNYALIK UĞRUNA HİZMET YOLUNDAKİLERİN ÖNÜNE GEÇENLER, DERİN SAPIKLARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar ki: 1-Dünya hayatını severek Ahiret hayatına tercih ederler. 2-İnsanları Allah yolundan çevirirler, Allah yoluna da’vet eden da’vetçilere engel olurlar. 3-Allah yoluna bir eğrilik bulmak isterler. Ama bilmezler ki o gâfiller, Hak’tan uzak derin bir sapıklık içindedirler.” İbrahim-3/254

DÜNYALIKLAR! AZ ZAMANDA KEYFİNİZE BAKIN BAKALIM, SİZİ ÖTEDE GÖRECEĞİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz onları (dünyalıkları), azıcık bir müddet dünyada faydalandırırız; sonra da şiddetli bir azâba mahkum ederiz.” Lokman-24/412

DÜNYANIN ETRAFINI , KUTUPLARI ALLAH EKSİLTTİĞİNİ SÖYLÜYOR

Allah-ü Teâlâ: “Görmüyorlar mı ki Biz, Yer’in etrafından (kutuplarından) eksiltiyoruz” diyor. Etraf, taraflar mânâsına gelen cemi siğasında kullanılmış bir kelimedir. Tesniye (ikil) murad edilip de cemi (çoğul) siğasında (kipinde) söylenmiş bir  kelime olabilir. O zaman bu eksilmenin kutuplarda olduğunu anlayabiliriz. Yuvarlak olan dünyada taraflar ancak ekseni etrafında dönen kutuplar olabilir. Yoksa dönen bir kürenin ortası, yani ekvatoru, taraf olamaz.Tesniye murad edilmediyse artık “kutuplardır” diyemeyiz, belki Allah bilir deriz. Ayrıca kutuplardaki buz tabakaların erimesiyle de eksilmesi murad edilmiş olabilir. Enbiyâ-44/324

DÜNYANIN ETRAFININ NOKSANLAŞTIRILMASINA VERİLEN ÇEŞİTLİ MA’NALAR

1-Kutuplar yavaş yavaş aşındırılarak noksanlaştırılır. 2-Müslümanlar kuvvet kazanarak kâfirlerin topraklarını fethetmeleri sûretiyle kâfirlerin toprakları, etrafından eksiltilmiş olur. 3-Yeryüzünde yaşayan Âlimler (dünyadan mecazdır) azalarak, dünyanın etrafı eksiltilmiş olur. 4-Yağan yağmurlarla, esen rüzgarlarla dağların erezyona maruz kalması bir nevi eksilmedir. 5-Yeryüzünü kuşatan atmosfer olabilir ki, o takdirde atmosferde bir incelmenin, bir erezyonun olması söz konusu olur. Gerçeği Allah bilir! Enbiyâ-44/324

DÜNYANIN YUVARLAKLIĞI BU AYETTEN ANLAŞILIR

“O Allah ki geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürür.” (Işık dik olarak geldiğinden su gibi sarmaz. Bundandır ki ışığı gören yüz, aydınlık; görmeyen yüz, karanlıktır. Sabit bir noktadan gelen ışık, eğer dünya dönmeseydi, dünyanın sabit bir yüzü daimi olarak aydınlanacak ve yine ışık görmeyen diğer sabit bir yüzü de hep karanlık kalacaktı. Madem ışık ve karanlık dünya yüzünde birbirini kovalıyor, öyleyse dünya dönüyor ki öyle gözüküyor.) A’râf-54/156

DÜNYANIN ZİNETLİ YARATILMASI BİR İMTİHANDIR UYANIK OL!

Allah cc: “Biz, yeryüzünde bulunan her şeyi, dünyanın zineti kıldık” buyurarak insanları bununla imtihana tabi tuttuğunu beyân ediyor. Evet, insanlardan kimi, dünyanın bu zineti karşısında ona takılacak ve kaybedecek; kimi de dünya onu aldatmadan o, dünyayı atlatarak kazanacak. Kehf-7/293

DÜNYANININ (23.5 DERECE) EĞİKLİĞİNİ BİLDİREN AYET-İ KERİME

Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerimesinde buyuruyor ki: “Görmedin mi Rabbin gölgeyi nasıl uzattı? Dileseydi onu elbette sâbit kılardı.” Bu Âyet-i Kerime üzerinde düşünüldüğünde gölgenin iki tarzda uzayıp kısaldığını tesbit ediyoruz: 1) Dünyanın kendi etrafında dönmesiyle hâsıl olan gölgenin uzayıp kısalması: Sabah en uzun gölge kısalarak öğleyi buluyor; En kısa gölge öğle vakti iken uzayarak akşamı buluyor. 2) Dünyanın güneş etrafında dönmesiyle hasıl olan gölgenin uzayıp kısalması: Kuzey ve güney yarım kürelerdeki gölgelerin uzunluk ve kısalığı yaz ve kış mevsimlerinde farklı oluyor: Kış mevsimindeki gölge yaz mevsimine göre daha uzun oluyor. Bu uzayıp kısalma tamamen mevsim farkından kaynaklanıyor. Mevsimler de dünyanın ekseninin 23.5 derece eğik bir vaziyette güneşin etrafında dönmesinden hasıl oluyor. Işık güneşi, güneş de ışığı isbat ettiği gibi; mevsimler dünyanın eğikliğini, dünyanın eğikliği de mevsimleri isbat eder. Furkan-45/363

DÜNYAYA BİZİ TEKRAR GÖNDER EY YÜCE RABBİMİZ! ÖYLE YARARLI İŞLER YAPACAĞIZ Kİ!..

Günahkârlar, Rabb-ül Alemin’in huzurunda mahcubiyetten başları önlerine eğilmiş vaziyette: “Gördük, işittik Ey Yüce Rabbimiz! Ne olur bizi tekrar dünyaya gönder! Öyle yararlı işler yapacağız ki! Biz, artık inanan kimseleriz” diye yalvar yakar çığrışacaklar, ama iş işten çoktan geçmiştir artık! Secde-12/415

DÜNYAYA HER GELEN, MUTLAKA VE MUTLAKA ÖLÜMLE BU DÜNYADAN AYRILACAKTIR

Ey insanlar! Dünyada ebedi kalmak üzere gelmediniz! Belki imtihan olmak üzere bir müddet burada yaşatılacak, sonra da eceliniz geldiğinde, bu yaşantınızın hesabını vermek için öldürüleceksiniz! Mü’minûn-15/341

DÜNYAYA İNSANOĞLUNU YAYAN ALLAH’DIR

“Ey insanoğlu! Sizi çoğaltıp dünyaya yayan da Allah’dır. Ve dönüp dolaşıp O’nun huzurunda toplanacaksınız!” Mü’minûn-79/346

DÜNYAYA KAZIK ÇAKMAYA ÇOK ÇALIŞTILAR AMA BU KAZIKLAR ONLARA HİÇ FAYDA VERMEDİ

Ey insanoğlu! Dünyayı gez dolaş ve geçmiş ümmetlerden ibret al! Onlar ki sizden kuvvetçe daha üstün, bıraktıkları eserler bakımından daha ileri idiler. Dünyaya kazık çakıp kâm almak için hep didinip çabaladılar. Lâkin bu çabaları, onlara hiç bir fayda vermedi, size ise hiç vermez, akıllı olun vesselâm! Mü’min-82/475

DÜNYAYI İSTEYENE DİLEDİĞİMİZ MİKTARDA VERİRİZ AMA ONUN YERİ DE CEHENNEM OLUR

“Bazı insanlar, peşin dünya zevkini ister, dünya hayatı kanaatkârıdır. Allah da dilediği kişiye dilediği kadar dünyalık verir. Sonra ona cehennemi,mekân kılar, o da yerilmiş ve kovulmuş olarak oraya atılır.”(Zira bu dünya, keyf etme yeri değil, belki bir imtihan yeri idi. O ise cennette yaşayacağı hayatı dünyada yaşayıp bitirdi, Ahirete bir şey götüremedi. Cennete gidemeyince de cehennemde kaldı.) İsrâ-18/283

DÜNYAYI İSTEYENE DÜNYA VERİLİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Sırf) dünyayı isteyene, dünyalıktan birşeyler verilir (ama Ahirette ona bir şey yok)!” Âl-i İmrân-145/67

DÜNYAYI İSTEYENE DÜNYA, AHİRETİ İSTEYENE DE AHİRET VERİLİR

“Allah, herkese mededini; yani dünyayı isteyene dünyayı, Ahireti isteyene de Ahireti (yani cenneti) vereceğini bildirir.” İsrâ-20/282

DÜNYAYI SEVİYORSUNUZ, BU YÜZDEN DE AHİRETİ BIRAKIYORSUNUZ HA, ÇOK YAZIK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hayır! Gerçek şu ki, siz bu dünya hayatını seviyorsunuz, bu yüzden de (büyük bir gafletle) Ahiret hayatını bırakıyorsunuz. (Seküler bir hayatın zebûnu olmuşsunuz, çok yazık!)” Kıyamet-20,21/577

DÜNYEVİLEŞMİŞ HAYAT TARZIYLA VARILACAK YER BELLİDİR:CEHENNEM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar ki, Ahirette Bize kavuşmayı ummaz ve sadece dünya hayatına râzı olup onunla tatmin olur. Ve onlar ki, Bizim tek ilâh olduğumuzun delillerinden ve gönderdiğimiz Kur’an Âyetleri’nden gaflet etmeyi sürdürür. İşte  bunların, kazandıkları (günâhlar) sebebiyle varacakları yer, cehennemdir!” Yûnus-7,8/208

DÜRERİZ GÖĞÜ, KİTAPLARIN SAYFASINI DÜRER GİBİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O günde (kıyametin kopması, Sur’a 1.üfürüş gününde) göğü, kitapların (yazılı varakanın) sayfasını dürer gibi (rulo yapılmış yaprak gibi) düreriz. (Sonra da) ilkin yaratmaya başladığımız gibi iâde ederiz (yani yeniden Ahiret Âlemi olarak yaratırız). Bu, üzerimize bir vaaddir ki, bunu da (ancak) Biz yaparız.” Enbiyâ-104/330

DÜRÜLDÜ ALLAH’IN KUDRET ELİYLE GÖKLER VE YER

Kıyamet Günü’nde Gökler ve Yer, O’nun (Allah’ın) Sağ Eliyle (Kudretiyle) dürülmüşlerdir. Yani işlevlerine son verilmiştir. (Efendimiz sav hutbe okurken buyurdular ki: “Allah o gün gökleri ve yıldızları, bir çocuğun elinde topu çevirdiği gibi çevirir ve şöyle buyurur: İlâh Ben’im! Hükümdar Ben’im! Cebbâr Ben’im! Büyüklük Ben’imdir! Nerede dünya sultanları, nerede dünyadaki zorbalar, mütekebbirler?!”) Zümer-67/464

DÜRÜST İNSANLARLA BERABER OLMAK ALLAH EMRİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakının ve dürüst insanlarla beraber olun!” Tövbe-119/205

DÜŞMAN BİRLİKLERİNİ TAKİP EDİN!

Allah-ü Teâlâ, bir savaş taktiği olarak: “Hem düşmanlarınızı, sizinle tekrar savaşmak için toparlanmalarına fırsat vermemek üzere, arkadan sıkıştırmakta gevşeklik göstermeyin!” buyuruyor. Nisâ-104/94

DÜŞMAN OLARAK ALLAH’I SEÇMİŞ ZAVALLI, ATEŞİ SATIN ALMIŞSIN, İYİ YANMALAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte bu, Allah düşmanlarının cezası olarak hazırlanan ateş! Ayetlerimizi bile bile inkâr ettiklerinden ötürü onlara orada ebedilik yurdu olan cehennem vardır!” Fussılet-28/478

DÜŞMAN ORDUSU İLE KARŞILAŞILDIĞINDA SEBAT ETMEK FARZDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Bir (düşman) ordusu ile karşılaştığınız zaman dayanın, sebat edin ve Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz! (İslâm ordularının savaş esnasında durmadan “Allah, Allah” sadâları, bu Âyet-i Kerîme’ye dayanıyor.) Enfâl-45/181

DÜŞMAN SINIRLARI İÇİNDE MÜ’MİNLERİN BULUNMASI, ELİN KOLUN BAĞLANMASI DEMEKTİR

Mekkeli müşrikler, Mü’minleri Mescid-i Haram’ı ziyaret etmekten ve bekletilmekte olan hediye kurbanlıkları yerine ulaştırmaktan engellediler. Eğer orada yeni iman etmiş ve hicret edememiş mü’minler olmasaydı,bu engellemelerinin karşılığı olarak Allah, onların tepelenmelerine engel olmazdı. (Buradan şu dersler çıkarılabilir: 1-Savaşı gerektiren bir tahrik karşısında şayet, düşman tarafında kendi insanımızdan kimseler varsa onların telef olmaması için savaştan vazgeçilebilir veya savaş ertelenebilir. 2-Düşman tarafın insanlarından aramızda kimselerin bulunması, lehimizedir. Mesela: Düşman olan A ülkesi elinde nükleer silah da olsa şayet, o silahı kendi insanlarının yaşadığı bir şehre atamaz! Belki klasik cephe savaşları ile yetinmek zorunda kalır. Her milletten insanların aramızda yaşaması aslında çok iyi bir şeydir.) Fetih-25/513

DÜŞMANA BOYUN EĞİLMEZ!

Allah-ü Teâlâ, Rabbânilerin, savaşta düşmana karşı aslâ boyun eğmediklerini bildiriyor. Öyleyse mü’minlere düşen de Rabbânîler gibi olmaktır. Âl-i İmrân-146/67

DÜŞMANCA DAVRANANLARA KARŞI BAĞI KOPARMAMAK LAZIM, BİR GÜN DOST OLABİLİR

Düşmanca davrananlara karşı bağı koparmamak lâzım, “Umulur ki Allah, sizinle düşmanlarınız arasında (onlara hidâyet vererek) bir dostluk meydana getirir. Çünki Allah her şeye kadirdir.” Mümtehine-7/549

DÜŞMANDAN DOST EDİNİLİR Mİ? EDİNİLMEZ, EVET, ALLAH BÖYLE SÖYLÜYOR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Benim de sizin de düşmanlarınızı dost edinmeyiniz!” Mümtehine-1/548

DÜŞMANDIRLAR PEYGAMBERLERİN TÜMÜNE İNSAN VE CİN ŞEYTANLARI!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Eğer Rabbin dileseydi, bu düşmanlığı yapamazlardı.” En’âm-112/141

DÜŞMANI DOST HALİNE GETİREBİLME STRATEJİSİ BUDUR

“Sen kötülüğü en güzel olan iyilikle def et! (yani kötülüğe karşı dahi iyilikte bulun!) Bir de bakarsın ki, seninle kendi arasında düşmanlık olan kişi, senin candan, sıcak bir dostun oluvermiş!” (Bunun, bir Allah kelâmı ve tüm kalblerin de Allah’ın elinde olduğunu unutmamak gerekir. Biz bize düşen: “kötülüğe karşı dahi iyilik yapmak” vazifesini îfâ ettiğimiz zamanlarda kafa yaran düşmanlık buzları, âb-ı hayat suları haline gelecektir, vesselâm!) Fussılet-34/479

DÜŞMANIMIZI NASIL TANIYACAĞIZ?

Onlar (gayr-ı müslimler), sizden (müslümanlardan) yüz çevirirlerse, inancınıza karşı bir tavır alırlarsa, bilin ki ayrılık (ve düşmanlık) içindedirler. Bakara-137/20

DÜŞMANIN EN YAMANI KİMDİR?

Şu haldeki (münafık) kişidir: 1-Konuştuğunda dünyaya ait sözleri, hoşumuza gider. Yani ediptir, usturuplu musturuplu konuşur. 2-Bir de sözlerini özünden söylediğine dair Allah’ı şâhit tutar. Yani yeminbillah ile konuşur. 3-Yanımızdan ayrılınca ülkede fesat çıkarır. 4-Mala mülke zarar vermek için uğraşır. 5-Nesle, vatandaşa zarar vermek için, insanların birbirini vurup kırmasını sağlamak için var gücüyle çalışır. 6-O herife “Allah’tan kork, fesat çıkarma!” dense benlik ve gurur izzetine bürünür ve böyle eleştiriye tahammülsüzdür. Onun hakkından sâdukullah saygılı Cehennem gelir. Ey Cehennem, Sen ne kadar da olmazsa olmazlardanmışsın, bin yaşayasın! Bakara-204-206/31

DÜŞMANIN ŞEDDELİSİ

Kim Allah`a, Meleklerine, Resullerine, Cebrail`e, Mikail`e  düşman ise iyi bilsin ki, Allah da o kâfirlerin düşmanıdır. Bu sana yeter de artar bile, ey şeddeli! Bakara-98/14

DÜŞMANLARI ÜZEN NE, SEVİNDİREN NE?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer size bir iyilik dokunursa bu, onları (düşmanlarınızı) üzer,fakat size bir kötülük gelirse, bayılırcasına sevinirler.” Âl-i İmrân-120/64

DÜŞMANLARIN ALEYHİMİZE SÖYLEDİKLERİ, SADECE KABINDAN TAŞAN KISMIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Düşmanlarınızın kinleri, ağızlarından taşmıştır (hep aleyhinizde konuşup dururlar), kalblerinde gizledikleri (kin ve düşmanlıklar) ise daha büyüktür.” Âl-i İmrân-118/64

DÜŞMANLARININ ARASINDA MAHSUR KALANLARA YARDIMA ÇAĞRI!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Size ne oluyor ki çaresizlik içinde: ‘Ey Rabbimiz! Ahâlisi zalim şu memeleketten (Mekke veya başka yer) bizi kurtarıp çıkar, katından bir sahip gönder, tarafından bir yardımcı yolla!’diye yalvarıp yakaran erkekler, kadınlar çocuklar uğrunda Allah rızası için düşmanla savaşmıyorsunuz?” Nisâ-75/89

DÜŞMANLARINIZI SEVİYORSUNUZ AMA, DEĞMEZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Siz (fıtratınızın gereği olarak içinizde düşmanlık taşıyamadığınızdan) öyle kimselersiniz ki, düşmanlarınızı bile seviyorsunuz. Onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz halde sizi sevmezler. (Değmez, onlara olan bu sevginiz!) Zira yanınıza geldiklerinde (münâfıkça): “Biz de inandık!” deseler de birbirleriyle başbaşa kaldıklarında size duydukları kin ve düşmanlıklarından dolayı parmaklarını ısırırlar. (Habibim Ya Muhammed!) De ki: Geberin kininizle! Muhakkak ki Allah, bütün kalblerin içyüzünü bilir.” Âl-i İmrân-119/64

DÜŞMANLIK ANCAK ZALİMLEREDİR!

Düşmanlık sadece zalimlere karşı meşru’dur. Yoksa bizim Dinimiz’den olmayanlara karşı düşmanlık, ancak bizi zalim yapar, o kadar! Bakara-193/29

DÜŞMANLIK VE KİN BIRAKTIK ARALARINA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Böylece Biz, onların (Yahudilerin) aralarına kıyamete kadar devam edecek düşmanlık ve kin bıraktık.” Mâide-64/117

DÜŞMANLIKLA GEÇİR ÖMRÜNÜ İSLAM’A, SONRA KALK BİR DE CENNET İSTE, ÖYLE YAĞMA YOK!

Şu İslâm düşmanlığıyla ömrünü tüketen müşrikler, Allah’ın sözünü hiç düşünmediler mi? Yoksa daha önceki atalarına gelmeyen, ömürlerinde ilk defa duydukları bir şeyle mi karşılaştılar? Yoksa aralarında kırk yılı aşkın bir zamandır yaşayan peygamberlerini hiç tanımıyorlar da yalan söylediğinden şüphe ettikleri için mi inkâr ediyorlar? Yoksa O’nda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Bunların hiç birinin gerçek olmadığını bildikleri halde, bile bile bir İslâm düşmanlığıyla ömürlerini çürüttüler. Hayır! Peygamber, onlara Hakkı getirmişti, fakat onların çoğu, Hak’tan hoşlanmayan kimselerdi. Şimdi de kalkmış inananlara verilen şeylerin, kendilerine de verilmesini bekliyorlar. Yağma yok! Sonsuza dek bekleyin! Mü’minûn-68,70/345

DÜŞMANLIKTA İMAN EDENLERE EN AZGIN, EN ŞİDDETLİ OLANLAR DA KİMLERDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhahammed!Sen, iman edenlere (Müslümanlara) düşmanlık besleme bakımından insanların en şiddetlisi, en azgını olarak elbette Yahudileri ve Allah’a ortak koşanları (müşrikleri) bulacaksın!” Mâide-82/120

DÜZELMESİ İÇİN İŞLERİN, DOĞRU SÖZLÜ OLMAK, OLMAZSA OLMAZDIR!

Allah-ü Teâlâ, “hep doğru söyleyin ki, Allah da işlerinizi düzeltsin ve günâhlarınızı bağışlasın!” buyuruyor. Ahzâb-71/426

DÜZELTMEYE BAKIN SİZ KENDİNİZİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra dalâlete düşenler, size zarar veremezler. (Bu düzeltme, ferden ferdâ olduğu gibi topyekün toplumu da kapsar. Toplum da kendini düzeltirse başka topluluklar ona zarar veremez. Bir hadis-i Şerifte: “İnsanlar bir zalimi görür de zulmünü engellemezlerse, Allah-ü Teâlâ, hepsine azap eder” buyurulmuştur.) Mâide-105/124

DÜZEN BOZUKLUĞUNUN SIKINTILARI, HAK DÜZEN ARAYIŞINA BİR DA’VETİYEDİR

İnsanların kendi elleriyle işledikleri günahların cezalarının bir kısmını Allah, daha dünyada iken taddırır. Tâ ki, kötülüklerden dönsünler, tâ ki, bozdukları düzeni arar olsunlar! (Bir musibet, bin nasihattan yeğdir.) Rûm-41/407

DÜZENE KOYAN ALLAH’DIR YARATTIKLARINI!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah) ki, (her şeyi) yarattı da (ardından yaşam şartlarını) düzene koydu.” (Kâinattaki muvâzeneyi Allah koydu.) A’lâ-2/591

DÜZENLERİYLE BAŞBAŞA BIRAK KENDİLERİNİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah dileseydi bunu (evlât öldürme vahşetini, müşrikler aslâ) yapamazlardı. O halde (imtihan sırrından dolayı) Sen, onları ve uydurdukları (düzenlerini kendileriyle baş başa) bırak!” En’âm-137/144

DÜZENLEYİCİ VE YÖNETİCİ ALLAH-Ü TEALA’DIR

Gökten Yer’e (Yani her tarafı) düzenleyip yöneten, Allah-ü Teâlâ’dır. Bu iş, bizim hesabımıza göre bin yıl tutan bir günde olur. Secde-5/414

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gay...

PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI

                                                 PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI                 Kıyame Sûresi 3. ve 4. Âyetlerinin meallerini okuyalım! Bu âyetlerde Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İnsan kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (dünyadaki eski haline getirmeye) gücü yeteniz.”                 Parmak uçları denmesi, câlib-i dikkattir. Niçin? Parmak uçlarında ne var ki? Evet! Parmak uçlarında parmak izleri var! Bu âyetin nazil olduğu dönemde de parmak izlerinin va...

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız k...