KUR’AN-I KERİM KONULARI: (D) İLE
BAŞLAYANLAR
DA’VET KİME OLMALI VE KİME
YÖNELMELİDİR?
“Da’vet ancak Allah’a olur ve ancak
O’na yönelinilir. Peygamberler, hiç kimseyi başka şeye da’vet etmez ve O’ndan
başkasına yönelmezler.” Ra’d-36/253
DA’VET-İ İSLÂM’A ANCAK SENİ SAMİMİYETLE
DİNLEYENLER İCABET EDERLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Ancak samimiyetle dinleyenler, Senin bu da’vetine icâbet ederler.
Ölülere (o kâfirlere) gelince, onları Allah diriltir (dünyada hidâyet vermekle,
Mahşer’de gerçek diriltme ile), sonra onların hepsi, O’nun (Allah’ın) huzuruna
çıkartılacaklardır.” En’âm-36/131
DABBET-ÜL ARZ’I KIYAMETE YAKIN BİR
ZAMANDA YERDEN ÇIKARIRIZ
Allah-ü Teâlâ haber veriyor ki: “O
azap sözünün gerçekleşme zamanı yaklaşınca (kıyamet yaklaşınca) onlara yerden
bir dabbe (debelenen, hareket eden bir canlı veya canlı türü) çıkarırız
da o, insanların âyetlerimize,(özellikle kıyametle alâkalı âyetlerimize)
inanmadıklarını (lisânı fıtrî diliyle) söyler.” (Bu söylemesinden: ‘Ben kıyamet
alâmetlerindenim!’dediğini anlıyorum. Dâbbe (hareket eden) kelimesi, müteşâbih
bir kelimedir. Canlı bir varlık olabileceği gibi daha kuvvetli bir ihtimalle
bir canlı türü olabilir. Hattâ cansız olup da canlı gibi konuşan elektronik bir
hareketli aygıt da olabilir. Allah’ü A’lem!) Neml-82/383
DAĞA TECELLİ EDİNCE ALLAH, ONU KÜL
UFAK EDİVERDİ
Hz. Musa’nın Rabbini görmek istemesi
üzerine Rabbi O’na: “Şu dağa bak, eğer o yerinde durabiliyorsa Sen de Beni
görebilirsin” dedi ve dağa tecelli etti. Dağ, bu tecelli karşısında kül ufak
oldu. Manzaranın dehşetinden Hz. Musa da bayıldı.Ayılıp kendine gelince dedi
ki: “Süphansın Ya Rabbi! Her noksanlıkdan münezzeh olduğun gibi, dünyada Seni
görmemizden de münezzehsin! Bu talebimden ötürü tövbe ettim, Ben ümmetim içinde
Seni görmeden iman edenlerin ilkiyim!” (Allah’ı görmeye dünya gözümüz müsâid
değil! İnşaAllah cenette göreceğiz!) A’râf-143/166
DAĞI ÜZERLERİNE KALDIRDIK
İSRAİLOĞULLARININ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sağlam söz
vermelerini (ve verdikleri sözü tutmalarını) sağlamak için İsrailoğullarının
üzerine Tur Dağı’nı kaldırdık ve ‘Secdelere kapanarak o şehrin kapısından
girin!’ dedik.” Nisâ-154/101
DAĞLAR DAVUD AS İLE BERABER ALLAH’I
TESBİH EDİYORLARDI
Dağların, Davud as ile birlikte
cûş-u hurûşa gelip Allah’ı tesbih ettikleri, bu Ayet-i Kerime’de
bildirilmiştir. Sebe’-10/428
DAĞLAR DÜMDÜZ EDİLDİĞİNDEN, BAKANA
SERAB OLMUŞ GÖZÜKÜR
Allah-ü Teâlâ bizleri
bilgilendiriyor: “Kıyametin kopmasıyla dağlar yürütülür, paramparça
edildiğinden her yer dümdüz olur da artık bakana serâb olmuş gözükür.”
Nebe’-20/581
DAĞLAR HANGİ İFTİRADAN DOLAYI YIKILIP
ÇÖKECEK HALE GELİR?
“Rahmân evlât edindi” diye pek
çirkin bir iftirâdan dolayı, neredeyse dağlar yıkılıp çökecek hâle gelir! Meryem-88,91/310
DAĞLAR SÜR’ATLİ BİR ŞEKİLDE YÜRÜYECEKTİR
Allah-ü Teâlâ, “gün gelecek
(kıyametin kopması esnasında) dağlar sür’atli bir şekilde yürüyecektir” buyurmaktadır.
Tûr-10/522
DAĞLAR YERYÜZÜNE NİÇİN ÇAKILDI?
“Oraya (yer küresine) sağlam dağlar
çaktık” âyeti ile yer küresinin ikinci yaratılışında (toprağın serilmesinde)
toprağın kayıp denizlerde kaybolmasını önlemek maksadıyla ve daha başka
hikmetlerle sağlam dağların sabitleyici,oynaklığa yer vermeyici bir unsur
olarak yer küresine çakıldığını anlıyoruz. Hicr-19/262
DAĞLAR YÜRÜTÜLECEK, YER DÜMDÜZ
OLACAK
“Kıyamet kopması ile dağların
yürütüldüğü, yer küresinin dümdüz edildiğinin görüleceği beyân ediliyor.” (Bu
dümdüz edilmenin keyfiyetini elbette Allah bilir. Yer, bir sofra tahtası gibi
mi düzdür, yoksa yine küre olup da denizlerin düzlüğü gibi mi düzdür,Allah
bilir.) “Sonra insanlar, bir kişi bile eksik kalmaksızın Mahşer Meydanı’nda
toplanacak!” Kehf-47/298
DAĞLAR YÜRÜTÜLECEK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dağlar
yürütüldüğü zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!” Tekvîr-3/585
DAĞLAR, BULUTLARIN YÜRÜDÜĞÜ GİBİ YÜRÜRLER,
AMA SEN SABİT SANARSIN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem
dağları görürsün de onları yerlerinde sâbit sanırsın; halbuki onlar, bulutların
yürümesi gibi yürümektedirler. İşte bu, her şeyi sağlam yapan Allah’ın işidir.
Muhakkak ki O, ne yaparsanız yapın, her şeyden haberdârdır.” (Bu âyet, Akademisyen
araştırmacılara kapı aralamaktadır.) Neml-88/383
DAĞLAR, KIYAMET HENGAMINDA ATILMIŞ
RENKLİ YÜN GİBİ OLURLAR
Allah-ü Teâlâ, Kâria adını verdiği
kıyametin o dehşetengîz vaktinde dağların, atılmış renkli yün gibi lime lime olacağını
haber vermektedir. Kâria-5/600
DAĞLAR, YERYÜZÜNDE EK YARATILAN
KOCAMAN SABİT İLAVELERDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, orada
(yeryüzünde) yüksek, sağlam, sabit dağlar kıldık (yere ilâve ederek yarattık)
ki, toprağı tutsun, bağrında su tutsun, nehirler pınarlar meydana gelsin!” Mürselât-27/580
DAĞLARA BAKMIYORLAR MI, NASIL
DİKİLMİŞ?
Allah-ü Teâlâ, dünyamız için bir
denge unsuru ve toprağımızın kayıp gitmesini engelleyen, içeceğimiz su başta
olmak üzere ihtiyaçlarımız olan madenleri bağrında barındıran dağları, nazar-ı
dikkate veriyor ki, iman etsinler! Ğâşiye-19/592
DAĞLARI YERLİ YERİNCE OTURTTU ALLAH!
Allah-ü Teâlâ, Göğü direksiz olarak
yükseltti, yeri toprakla döşedi, dağları da ( onu tutsun diye mahzenli birer
kazık olarak yerli yerince) oturttu. Nâziât-32/583
DAĞLARI YERYÜZÜNDE YÜKSELTTİ:
“Allah, O’dur ki, yeryüzünde sâbit
dağlar yükseltti.” Ra’d-3/248
DAĞLARI YERYÜZÜNE SİZİ SARSMASIN,
DİYE SAĞLAMCA ÇAKARAK TESBİT EDEN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ, Yer’e sağlam dağlar
çakarak tesbit etti ki sizi sarsmasın! Lokman-10/410
DAĞLARIN YERE SABİTLENMESİNDEKİ
HİKMETLERDEN
Allah-ü Teâlâ, Yer’in insanları
sarsmaması için dağları bir kazık gibi yere çakarak sabitlediğini; yine
dağlarda genişce yollar ve geçitler açarak insanların maksatlarına ermelerini
sağladığını bu Âyet-i Kerime’de beyân ediyor. Enbiyâ-31/323
DAĞLARIN YERYÜZÜNE ÇAKILMA HİKMETİ
“Dünya, hareketiyle sizi sarsmasın
diye, Allah, yeryüzüne sağlam dağlar çakıp koydu.” Nahl-15/268
DAHA ZALİM KİM OLABİLİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah
adına yalan uydurandan yahut O’nun âyetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir?”
En’âm-21/129
DALALET İÇİNDE BULUNANLARI SEN Mİ
HİDAYETE ERDİRECEKSİN? ERDİREMEZSİN!
Allah-ü Teâlâ: “Habibim Ya Muhammed!
Dalâlet içinde bulunan görmez, dinlemez ve kalbî lâtifeleri dumûra uğramış o
sapıkları Sen mi hidâyete erdireceksin? Ne kadar yorulsan yorul, onları
hidâyete erdiremezsin buyurmaktadır. Zuhruf-40/491
DALALETE KİMLER ATILIR, HİDAYETE
KİMLER ERİŞTİRİLİR?
Hidâyet de dalâlet de Allah’dandır.
Kim ki, küfründe inat edip durursa Allah onu dalâlete (sapıklığa) atar; ve kim
de mütevekkil, itaata müheyya ise onu da Kendi lütfundan bir hikmete binaen
hidâyete erdirir. Fâtır-8/434
DALALETE, SAPIKLIĞA ATILANA BİR YOL
BULAMAZSIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah
(kendi küfründeki inadı sebebiyle) kimi sapıtmışsa, artık onun (hidâyeti, kurtuluşu
için) aslâ hiçbir yol bulamazsın!” Nisâ-143/100
DALAŞMALARI NE İBRETLİKTİR MÜŞRİKLERLE
PUTLARININ BİR GÖRSEN!
“Müşrikler orada (cehennem azabını
gördükleri yerde) Allah’a ortak koştukları ortaklarını (putlarını, tâğûtlarını)
görünce: ‘Yüce Rabbimiz! Ha işte! Senden başka kendilerine yalvardığımız, Sana
ortak saydığımız putlarımız, tağutlarımız! İşte onlar yok mu onlar, bizi
şaşırtanların tâ kendileri onlar!’ derler. Bunun üzerine onlar da bu
şarlatanlara: ‘Yalancının tekisiniz siz!’ diye müşriklerin o sözlerini
reddederler.” Nahl-86/275
DALGA GEÇECEK ŞEYTAN, ALDATTIĞI
İNSANLARLA KIYAMET GÜNÜNDE!
Hesaplar görülüp iş tamamlanınca
şeytan onlara (dünyada peşine taktıklarına) şöyle der: “Allah size doğru vaadde
bulundu. Ben de size bir şeyler va’d ettim, ama sözümden caydım! Doğrusu, benim
size istediğimi yaptıracak bir gücüm yoktu. (Enâyiliğinize yanınız!) Şimdi ben
sizi, siz de beni kurtaramazsınız!” İbrahim-22/257
DALGIÇLIK YAPIYORLARDI CİN ŞEYTANLARI,
SÜLEYMAN AS’IN EMRİNDE
Bu Âyet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ, cinlerden
olan şeytanları, Süleyman as’a itaat ettirdiğini, O’nun emrinde ve O’nun için
dalgıçlık yaptırdığını, (inşaat gibi) bazı işlerde çalıştırdığını beyân ediyor.
Enbiyâ-82/328
DALL, SAPIKLAR
Bir kısım insanlar, sırât-ı müstekim
olan yoldan saparak “Dâll=sapıklar” güruhunu oluşturmuşlardır. Onun için biz
dahi: “ Allahım bizi dâll=sapıklardan eyleme!” diyoruz. Fatiha-7/1
DARBE YİYİP ÇARPILACAKLARI GÜNE
KADAR BIRAK ONLARI KENDİ HALLERİNE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Sen onları (zalim müşrikleri) darbe yiyip çarpılacakları güne kadar
(kıyamet gününe kadar) kendi hallerine bırak! O gün kurdukları hile ve tuzaklar
onlara aslâ bir fayda sağlamaz ve onlar, yardım da görmezler! Hem onlara bundan
başka (dünyada da) bir azap vardır, fakat onların çoğu bunu bilmezler! (Nitekim
ilk darbelerini Büyük Bedir Savaşı’nda almışlardır.) Tûr-45,46,47/524
DARBEYİ VURDU MU, O VURUR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Senin
Rabbinin darbesi (kıskıvrak tutup yakalayışı), çok şiddetlidir!” Bürûc-12/590
DARLIK GİTTİ, BOLLUK GELDİ DİYE
İMTİHANIN BİTTİĞİNİ Mİ ZANNEDİYORSUNUZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra o
kötülüğün (darlığın) yerini iyilik (bolluk) ile değiştirdik. Nihayet (mal ve
evlât cihetiyle) çoğaldılar da şöyle dediler: ‘Doğrusu atalarımıza da (zaman
zaman böyle) darlıklar ve bolluklar dokunmuştu (Bunun, tehdit edildiğimiz
azapla bir alâkası yok!)’dediler de kendileri, hiç farkında değillerken onları
ansızın yakalayıverdik!” (Yani imtihan, darlıkta da bollukta da devam eder.)
A’râf-95/161
DAR-ÜS SELAM’A, SELAM YURDUNA, CENNETE
DA’VET EDER ALLAH SİZLERİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Allah,
sizleri Selâm Yurdu’na (Dar-üs Selâm’a=Cennete) davet eder. Ve dilediğini
(hikmetine binâen, kendi lütfundan) dosdoğru bir yola iletir.” Yûnus-25/210
DAVA SAHİPLERİNİ DÜNYALIKLARLA
AVLAYIP YANILTMA VE YAMULTMA OPERASYONU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Az kalsın
Seni bile (Peygamber Efendimizi sav) Sana vahyettiğimizden başka bir şeyi, Bize
mal etmen için akılları sıra kandıracak, ve ancak o takdirde seni dost
edineceklerdi” Yani müşrikler, mahalle baskısı yapıyorlar, getirdiğin din bizim
düzenimizi bozmasın, onu keyfimize göre ayar et, bunun karşılığında ne istersen
verelim, seni başımıza reis edelim, diyorlardı. Efendimiz sav, yanaşmayınca da
tehditler, boykotlar, işkencelerin ardı arkası kesilmiyordu. Aslında âyet, bu
taktiklerin, kıyamete kadar müslümanlara yapılacak mânâsını taşıyor.) İsrâ-73/288
DAVACI OLACAK MI İNSANLAR
BİRBİRİNDEN? EVET, HEM DE NASIL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sen de öleceksin onlar da ölecekler. Sonra hepiniz Kıyamet
Gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizden dâvâcı olacaksınız!” Zümer-31/460
DAVANIN YÜCESİ KİME AİT, ALÇAĞI KİME
AİTTİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Allah),
kâfirlerin dâvâsını (tuttukları yolu, bâtıl dinlerini) alçalttı; Allah’ın
Dâvâsı (Dini) ise, en Yüce olanın tâ kendisidir! Çünki Allah, Azîz’dir,
Hakîm’dir.” Tövbe-40/192
DAVARLAR, SAĞMAL
HAYVANLAR...ALLAH’IN KUDRETİYLE YARATILDI DA BİZE EHLİLEŞTİRİLDİ
Allah-ü Teâlâ Kendi Kudret eliyle
davarları, sağmal hayvanları yarattı ve insanlar için ehlileştirdi de insanlar
onlara mâlik oldular. Görmediler mi, bu Allah’ın büyük bir lütfudur! Yâ
Sîn-71/444
DAVARLARDA DA ELBETTE BİR İBRET
VARDIR!
Allah-ü Teâlâ, şükretmemiz sadedinde
hatırlatarak buyuruyor ki: “Davarlarda, sağmal hayvanlarda da elbette sizler
için ibretler vardır. Şöyle ki: 1-Onların karınlarında bulunan sütlerden
çıkarırız da (afiyetle) içersiniz; Daha nice faydalarından olarak: 2-Etlerinden
yersiniz; 3-Derilerinden ayakkabı, elbise, çadır, tuluk gibi eşyalar
yaparsınız; 4-Yünlerinden elbise, yatak, yorgan gibi ihtiyaçlarınızı
giderirsiniz, 5-Onlarla çiftinizi sürersiniz, 6-Onlara ve gemilere binersiniz
de sizi taşırlar.” Mü’minûn-21,22/342
DAVARLARI YARATTI Kİ PEK ÇOK
FAYDALARI VARDIR SİZE!
“Allah davarları, hayvanları da
yarattı. Bunlarda sizi soğuktan koruyan ısıtıcı (şeyler: Deri, yün, kıl gibi)
maddeler ve bir çok faydalar vardır. Hem onların etlerinden ve ürünlerinden de
yersiniz. Onları akşam otlaktan getirir, sabahleyin otlamaya götürürken
bambaşka bir zevk alırsınız!” Nahl-5,6/266
DAVARLARIN ETİ HELAL KILINDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Haram
kılındığı bidirilenler dışında, davarların, sağmal hayvanların (deve, sığır,
koyun ve keçinin) eti , size helâl kılındı.” Mâide-1/105
DAVAY-I İLAHİ’Yİ HİÇBİR KAFİR VE
MÜNAFIK KÖKÜNDEN KAZIYIP YOK EDEMEZ!
Allah-ü Teâlâ, ferman ediyor:
“Zinhar kefereleri (ve tabi onların dostu münâfıkları), Allah’ı âciz bırakacak
(Allah’ın dâvâsı olan İslâm’ı kökünden kazıyıp yok edecek) kimseler sanma (Yok
edemezler)! Onların varacağı yer, ateştir. Ve o, ne kötü varılacak yerdir!” Nûr-57/356
DAVAY-I İSLAM’A SAVAŞ AÇANLAR, YÜZLERİ
ÜSTÜ SÜRÜNEREK CEHENNEME TIKILACAK
Hakk’ın tâ kendisi olan İslâm
dâvâsını iptal için bu dünyada çabalayan kâfir ve münâfıkları Yüce Allah, yüzleri
üstü sürükleyerek cehenneme tıkacağını, oranın pek kötü bir yer ve o yer
yolcusunun da en sapık nâdanlardan olduğunu bu Âyet-i Kerimesi’nde beyân buyuruyor.
Furkan-34/362
DAVETE İCABET ETMEYECEK OLURLARSA
ARTIK YAPABİLECEĞİN BİR ŞEY KALMAMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Habibim Ya
Muhammed! Senin tüm gayretlerine rağmen davetine icabet etmeyecek
olurlarsa,artık yapabileceğin bir şey kalmamıştır. Sen onlara muhafız da değilsin!
Senin vazifen sadece tebliğdir. Başlarına geleceklerden Sen sorumlu değilsin!” Şûrâ-48/487
DAVUD AS, HALİFE-İ RUY-U ZEMİN
KILINDI ALLAH TARAFINDAN
Allah-ü Teâlâ, Hz. Davud as’a şöyle
hitabda bulundu: “Ey Davud! Muhakkak ki Biz, Seni yeryüzünde halife (hükümdar)
kıldık. Öyle ise Sen de insanlar arasında adâletle hükmet! Keyfine uyma ki, bu
tür nefsinin arzusu, Seni Allah yolundan saptırır. Şurası da muhakkaktır ki,
Allah yolundan sapanlara hesap gününü unuttuklarından dolayı pek şiddetli bir
azap vardır.” Sâd-26/453
DAVUD AS’A ALLAH-Ü TEALA BAZI
İMTİYAZLAR TANIYARAK O’NU TAFDIL ETTİ
Allah-ü Teâlâ, dağları ve kuşları,
Davud as’ın Allah’ı tesbih ve takdis etmesine iştirak ettirerek cûş-u hurûşa
getirmesi; demiri elinde yumuşatarak zırh vs. çeşitli aletler yapması gibi bazı
imtiyazlar vererek O’nu tafdîl etmesi, bu Ayet-i Kerime’de bildirilmiştir. Sebe’-10/428
DAVUD’UN EMRİNE DAĞLARI VE KUŞLARI
VERDİK
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde dağları ve kuşları, Davud’la beraber tesbih etmek üzere O’na
itaatkâr kıldığını, Davud ve Süleyman’a as ilim ve hüküm verdiğini, her şeyi
yapmaya kâdir olduğunu beyân ediyor. Enbiyâ-79/327
DAVUD AS’IN YANINA MA’BEDİN
DUVARINDAN TIRMANARAK GİREN DAVACILAR MESELESİ
Bir takım görgüsüz insan, harâmî
gibi ma’bedin duvarına tırmanarak atlayıp Davud as’ın yanına girmişlerdi. Davud
as,bunların habersizce usûle aykırı bir şekilde yanına gelmelerinden açıkçası
ürkmüştü. Görgüsüzler, Davud as’a: “Korkma! Biz sadece birbirimize hakkı geçen
iki dâvâcıyız. Senin yanına aramızda Hak ile hükmetmen için geldik. Senden
adâletle hükmetmeni, Hak’tan uzaklaşmadan bizi doğru yolun tam ortasına
çıkarmanı talep ediyoruz.” dediler. Sâd-21,22/453
DAVUD AS’IN ZELLESİ, ALLAH
TARAFINDAN BAĞIŞLANDI
Davud as, verdiği hükümde ya
dâvâcıların samimi olmadıklarını anlayamaması ve hüsn-ü zan ile hüküm vermesi, ya
dâvâcılar şâhit getirmeden hemen hükmetmesi, ya da “iman edip salih ameller
işleyenler böyle yapmazlar, onlar da ne kadar azdır ki!” fehvası, insanlar
hakkında bir su-i zan olduğundan zelle etmişti. İyi niyetle yapılan böyle bir
kanaat, bizim gibi sıradan insanlar için hatâ bile olmazken peygamberler
hakkında zelle (hatâya yakın davranış) sayılmaktadır. Davud as da bu zelllesini
hemen anladığından zaten istiğfar edip secdeye kapanmıştır. Allah-ü Teâlâ da
O’nu bağışlamış, Kendisine yakınlıkla ve güzel bir âkıbetle ödüllendirmiştir.
Sâd-25/453
DAVUD HANEDANI, ŞÜKREDİN!
Allah-ü Teâlâ, Davud as hanedânı
olan Süleyman as’a ve nesline: “Ey Davud hanedânı, şükredin! Zira kullarımdan
gereği gibi şükredenler azdır” buyuruyor. (Buradan benim anladığım, saltanat ve
depdebeyle beraber şükrün zor olduğu, bu makamdaki insanlardan pek azının
şükredebildiği vurgulanıyor. Elhak onlar da şükrün hakkını verdiler.) Sebe’-13/428
“DAVUD KULUMUZA NELER İHSAN ETTİK
NELER!” DİYOR YÜCE MEVLA
Allah-ü Teâlâ, Efendimize “Davud’u
hatırla!” dedikten sonra Davud as’a ihsan ettiği nimetlerini sıralıyor: “Biz, sabah
akşam kendisiyle beraber tesbih etmeleri için dağları O’na boyun eğdirdik. Toplu
halde kuşları da O’na itaat ettirdik. Hepsi, zikrine katılmak için dönüp O’na
yöneliyorlardı. O’nun saltanatını kuvvetlendirdik. O’na hikmet, nübüvvet, isabetli
karar verme ve Hakkı bâtıldan ayırd edici beliğ konuşma kabiliyeti verdik.
Sâd-18,20/453
DAVUD VE SÜLEYMAN AS, KENDİLERİNE
VERİLEN İLİM KARŞILIĞINDA ŞÜKRETTİLER
Allah-ü Teâlâ, “(Habibim Ya
Muhammed!) Andolsun ki Biz, Davud ve Süleyman’a pek çok ilim verdik de o ikisi:
‘Bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamd olsun!’ dediler.”
buyuruyor. Neml-15/377
DAVUD, CALUT’U ÖLDÜRDÜ
Tâlût’un ordusunda bulunan ve daha
sonra peygamber olacak olan Dâvûd as, Câlût’u öldürdü. (Bu hadiseden sonra
Tâlût, kızını Dâvûd as’ a nikâhladı. Öldükten sonra da Dâvûd as, O’nun yerine
hükümdar oldu. Kudüs’ü devletine başkent yaptı. Daha sonra da peygamberlik
verilince hükümdar peygamber oldu. Hz. Dâvûd as ve oğlu Hz. Süleyman as dönemleri,
İsrailoğulları tarihinin en parlak dönemi olmuştur.) Bakara-251/40
DAVUD’A DA ZEBUR’U VERDİK, PEYGAMBERLERİN
BAZISINI BAZISINA ÜSTÜN KILDIK
Bu âyette Rabbimiz, göklerde ve
yerde olan kimseleri en iyi bilenin Kendisi olduğunu, peygamberlerden bazısını
bazısına üstün kıldığını, Dâvûd’a da Zebûr’u verdiğini beyân eder. İsrâ-55/286
DAYAK ATAN MELEKLERİ BİR
GÖRMELİYDİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Melekler o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak: ‘Tadın bakalım
cayır cayır yanmanın acısını!’ diyerek canlarını alırken bir görmeliydin!”
Enfâl-50/182
DAYANAMIYORUM BU AZABA, DESENİZ DE
FARKETMEZ, ÇEKECEKSİNİZ!
Cehennemlikler, cehennemin önüne
getirilecekler ve “sihir, sihir” diyordunuz; “bu da mı sihir?” denildikten
sonra “girin oraya! İster sabredin, ister sabretmeyin farketmez, sizin için
birdir, siz sadece (dünyadaki) yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz!”
denecektir. Tûr-15,16/523
DAYANIN YALNIZ ALLAH’A!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Mü’minler,
yalnız Allah’a dayansınlar! O’na tevekkül etsinler!” Mâide-11/108
DAYI KIZLARIYLA EVLENEBİLİRSİNİZ!
Bir erkek, süt kardeşi olmamak
kaydıyla isterse dayı kızlarıyla nikâhlanıp evlenebilir, hiçbir mahzuru yoktur.
Ahzâb-50/423
DEDİKODU PAZARI: DUYDUNUZ MU?
VEZİRİN HANIMI UŞAĞINA GÖNLÜNÜ KAPTIRMIŞ!
“Şehirde birtakım kadınlar (Zeliha
için) :‘Duydunuz mu? Vezirin hanımı, uşağına (Yûsuf’a) gönlünü kaptırmış, ondan
kâm almak istemiş! Sevda ateşi bağrını yakmış, kadın besbelli
çıldırmış!’dediler.” Yûsuf-30/237
DEF’EDER ALLAH, İNSANLARIN BİR KISMI
İLE DİĞER BİR KISMINI!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah,
insanların bir kısmının zararlarını, diğer bir kısmı ile def’ etmeseydi,
kiliseler, manastırlar, havralar ve Allah’ın adının çok anıldığı mescidler,
yıkılır giderdi.” Hacc-40/336
DEĞİŞTİREMEZ KUR’AN-I KERİM’İ RESULÜLLAH
DAHİL HİÇBİR KİMSE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Bunu (Kur’an’ı) kendiliğimden değiştirmem aslâ olacak şey
değil! Çünki Ben, sâdece bana vahyedilene tabi olurum!” Yûnus-15/209
DEĞİŞTİRME AHİRETİNİ AZ BİR MENFAAT
KARŞILIĞI DÜNYA İLE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a
verdiğiniz sözü, (karşılığında ne alsanız) değersiz (düşecek) bir menfaat
karşılığı satmayın! Ahirette Allah nezdinde olan nimet (cennet), eğer
bilirseniz, sizin için elbette daha hayırlıdır.” Nahl-95/277
DEĞİŞTİRMEDİKÇE BİR TOPLULUK
KENDİNİ, ALLAH DA O TOPLULUĞU DEĞİŞTİRMEZ!
Bir topluluk kendilerinde bulunan
güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirmedikçe, Allah da onlara verdiği nimeti, güzel
durumu değiştirmez. Allah, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir. (Yani herkese
lâyık olduğunu verir.) Enfâl-53/183
DEHŞETİN EN BÜYÜĞÜ KIYAMET DAHİ,
ONLARI TASALANDIRMAZ!
Allah tarafından kendilerine ebedi
mutluluk takdir edilmiş talihli Mü’minleri, o en büyük dehşet (1.Veya 2.Sur’a
üfürüş=kıyamet) dahi tasalandırmaz (Çünki emân altındadırlar). Melekler onları “işte
size (dünyada iken) vaad olunan (o güzel) gün, bugündür!” diye karşılarlar. Enbiyâ-103/330
DELİ KİMMİŞ? YAKINDA SEN DE
GÖRECEKSİN, ONLAR DA GÖRECEKLER!
Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimize
hitaben şöyle buyuruyor: “Artık hanginizin fitneye (dünya hayatının câzibesine)
tutulmuş bir deli olduğunu yakında Sen de göreceksin, onlar da! ( Dünyadaki hay
huydan ibaret olan dâvâlarının Ahirette beş para etmediğini görecekler!) Allah
yolundan sapanlar ile O’nun yolunu tutan kimseyi, şüphesiz senin Rabbin pek iyi
bilir. O halde Hakk’ı yalan sayanların (bâtıl dâvâlarına) sakın uyma!” Kalem-5,8/563
DELİ, ŞAİR DİYORLARDI-HAŞA-
PEYGAMBER EFENDİMİZE
O alaycı müşriklere “Allah’dan başka
ilâh yoktur!” denildiği zaman, büyüklük taslıyorlardı ve: “Biz, deli bir şâirin
sözüne bakarak hiç ilâhlarımızı bırakır mıyız, olacak iş mi bu?” derlerdi.
Hayır! O, Hakkı getiren ve peygamberleri tasdik eden bir Resûldür. (Zu’munuz
gibi bir deli değidir. Yaptıklarınız yanınıza kâr kalmayacak ve) siz elemli bir
azâbın tadıcılarısınız! Ve siz, sadece yapmakta olduklarınızın karşılığını
göreceksiniz. Sâffât-35,39/446
DELİLİK İSNADI
“Kâfirler alay ederek dediler ki:
“Ey kendisine Zikr (Kur’an) indirilen kişi! Doğrusu Sen, gerçekten bir
delisin!” Evet, Allah yolunun yolcularına bu yafta hep vurulmuştur. Dâvânın
delisi olmadan veli olunmuyor vesselâm!” Hicr-6/261
DELİLLER, HİKMETLE İBRAHİM AS’A
VERİLDİ
Allah-ü Teâlâ, İbrahim as’a kavminin
put ve tâğût olan şirk inançlarını, istidlâl yoluyla iptal edecek hikmet dolu
delilleri, kalbine doldurdu. O da vazifesini hakkıyle yerine getirdi de Allah,
derecesini kat kat yükseltti. En’âm-83/137
DEMEDİM Mİ BEN, YERİN GÖĞÜN BÜTÜN
GAYIPLARINI BİLİRİM DİYE?
Allah-ü Teâlâ, meleklerine buyurdu:
“Demedim mi Ben size, yerin göğün bütün gayıplarını sadece Ben bilirim diye?” Bakara-33/5
DEMİR İLE ALLAH’IN DİNİNE SAHİP ÇIKMAK
ARASINDAKİ KUVVETLİ BAĞ
Allah-ü Teâlâ, “demiri büyük bir
nimet olarak indirdik (yani kütlesini yerden çıkarsak da,yukarıdan, fıtratı
olan kuvveti ona indirdik) ki bununla, gıyabında Allah’a (yani dinine) ve
Peygamberine kimin yardım edeceğini ortaya çıkaralım!” buyurmaktadır. Demirle
Allah’ın dinine yardım malumdur: Demirden kılıç, tüfek, top, tank, uçak,
helikopter, füze, (kamyon, tren gibi) nakil vasıtaları vs.vs. yapılarak güç ve
kuvvet sahibi olunur ve Allah’ın dinini yok etmek isteyenlere karşı savaşılarak
Allah’ın dinine ve Peygamberine yardım edilmiş olur. Kısaca demire
hükmeden,düşmanlarına galebe çalar! Tarih bunun şâhitleriyle doludur.
Hadîd-25/540
DEMİR, HZ.DAVUD AS’IN ELİNDE
YUMUŞATILDI
Allah-ü Teâlâ, Hz. Davud as’a
mu’cize olarak demirin elinde hamur gibi yumuşak olmasını ihsan etti. O da tüm
bedeni örten, örme veya dokuma zırhlar yaparak güç ve kuvvet kazandı ve bu
alandaki sanatın pîri oldu. Sebe’-11/428
DEMİRDEN KAMÇILARLA, TOPUZLARLA AZAP
VERİLİR
“O inkâr edenlere (cehennemde
Zebaniler), demirden kamçılarla, demirden topuzlarla azap edeceklerdir.” Hacc-21/333
DEMİRİ İNDİRDİK Kİ ONDA BÜYÜK BİR
KUVVET VE İNSANLAR İÇİN BİRÇOK MENFAATLER VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendisinde
büyük bir kuvvet ve insanlar için birçok menfaatler bulunan demiri (büyük bir
nimet olarak) indirdik. Böylece Allah, kendine ve peygamberlerine gıyaben
(Allah’ı görmedikleri halde iman ederek dinine) kimin yardım edeceğini ortaya
çıkarsın! Muhakkak ki Allah, Kavi’dir (çok kuvvetlidir), Azîz (Kudreti daima
üstün gelendir). Hadîd-25/540
DEMİRİN KUR’AN-I KERİM’İN 57. SURESİ’NİN
ADI OLMASI, AÇIK BİR MU’CİZEDİR
Periyodik Tablo’da demirin (Fe) atom
numarası 57’dir. Ve Hadîd (demir) Sûresi de Kur’an-ı Hakîm’in 57. Sûresidir. 14
asır öncesinde, ortada periyodik tablo diye bir şey yok iken demirin (Fe) atom
numarası ile Demir Sûresi’nin Kur’anı Hakîm’deki sıra numarasının 57 olması,
nasıl tesâdüfe verilebilir? Hadîd-25/540
DENETİM MEKANİZMASI, İCRAATTA MUTLAKA
OLMASI GEREKEN BİR KURUMDUR
Allah-ü Teâlâ, peygamberlerinin
önünden ve arkasından gözetleyici melekler gönderir, tâ ki O Peygamberlerinin,
Rablerinin mesajlarını gereğince tebliğ edip etmediklerini bilsin (yani
şâhitlendirerek fiilen görsün)! (Buradan -hâşâ-“ Allah peygamberini denetlemeye
gerek gördü” mesajı aslâ çıkmaz! Belki, dünya meliklerine: “Siz de böyle
denetleme mekanizmasını kurun da her şey elinizin altında, kontrolünüzde
olsun!” mesajı veril-mektedir.) Yoksa, Allah, her şeyi ilmi ile kuşatan ve her
şeyi bir bir kaydedendir. Cin-27,28/572
DENGE UNSURU OLAN BİR ÜMMET
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, sizi
(Ümmet-i Muhammed’i) vasat (orta yolu bulan, adâletli ve mu’tedil) bir ümmet
kıldık ki, insanlar üzerinde Hakk’ın (gönderilen umum Hak Din ve peygamberlerin
lehinde) şâhitler olasınız!” Buradan şunları anlayabiliriz: 1-Allah’ın
yeryüzündeki şâhitleriyiz ki, neye şâhitlik edersek, Allah onu gerekli kılıyor.
2-Ümmet-i Vasat olmamız, insanlar arasında muvâzene (denge) unsuru olmamız anlamına
geliyor. 3-Yeryüzündeki bütün eşya üzerindeki Allah’ın imzasını okuyup, insanlar
arasında o imzaya şâhitlik etmek, yani i’lây-ı Kelimetullah yapmak, her yerde
tevhid solumaktır. Bakara-143/21
DENİZ ASAY-I MUSA İLE YARILDI, İSRAİLOĞULLARI
GEÇTİ, FİRAVUN VE ASKERLERİ BOĞULDU
Deniz, Asây-ı Musa ile mu’cize eseri
yarıldı, kuru bir yol açıldı, Musa as ve israiloğulları bu koridordan karşı
sâhile geçtiler. Boğulacağını düşünemeyecek kadar hınca garkolan Firavun ise
askerleriyle beraber aynı koridora hışımla girdiler. İsrailoğullarının son
ferdi karşı sâhile çıkınca yarılan deniz kapandı da Firavun ve askerleri
boğuldular. Böylece Firavun, etbaını dalâlete düşürdü, Hak yola sevk etmedi.
Tâhâ-78,79/316
DENİZ İKİ, BİRİ TATLI DİĞERİ ACI,
BİRBİRİNE SALINDIĞI HALDE KARIŞMAZLAR!
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde; biri tatlı, diğeri acı, iki denizi birbirine saldığı halde (bir
mu’cize eseri olarak) birbirine karıştırmadığından, aralarına bir engel, aşılmaz
bir sınır koyduğundan bahsediyor. (Bu iki deniz, Atlas Okyanusu ile Akdeniz
olabilir; Nil nehri ile Akdeniz olabilir, başka yerler de olabilir.)
Furkan-53/363
DENİZ VAR TUZLU, DENİZ VAR TATLI;
İKİSİ BİR OLMAZ, FAYDALARI DA FARKLI FARKLIDIR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde suyu tuzlu ve tatlı iki denizden bahsetmiş, her ikisinin de
istifade yönünden farklı farklı olduklarını bildirmiştir. Suyu tatlı olan
deniz, mecaz bir ifade ile denizi andıran debisi yüksek büyük nehirler olabilir
veya büyük göller veya varsa tuzsuz ya da suyu içilebilecek kadar az tuzlu
deniz veya okyanus da olabilir. Tatlı su,hayattır, en büyük nimetlerin başında
gelenlerdendir. Denizlerin tuzlu olması da ayrı bir nimettir, suyu birbirine
zıt olmakla beraber ikisinin de istifademize âmâde kılınmasından bunu
anlıyabiliriz. Mesela tuzlu suyun kaldırma gücü daha fazladır, gemiler daha çok
yük taşırlar. Ayrıca denizlerin zamanla kokuşması, tuzlu olması sayesinde
önlenmiştir. Daha iri ve damak zevki daha başka balıkların yaşamasına
elverişlidir. Ayrıca ayette tatlı suyun, tuzlu suya olan rüçhaniyeti
vurgulanmaktadır. Zira fotoğrafa bütüncül bakıldığında tatlı su, hayat için
olmazsa olmaz makamındadır. Fâtır-12/435
DENİZALTILAR, YUNUS AS’IN BALIĞIN
KARNINDA YAŞAMASINDAN MÜLHEM BİR İCATTIR
Yunus as’ı Allah balığın karnında
bir müddet yaşatmıştı. Bundan mülhem olarak denizaltı gemileri icad edildi.
Zaten Yüce Allah, her bir peygamberinin elinde değişik bir mu’cize ızhar
etmekle, insanlığa hedef olarak teknolojide ulaşabilecekleri son noktayı
göstermiştir. Sâffât-142/450
DENİZDE BOĞULMA KORKUSUYLA ALLAH
DERSİN, KARAYA ÇIKINCA, YALLAH DEYİP GİDERSİN!
Allah-ü Teâlâ, insanın ne kadar
nankör olduğunu şu âyette ne güzel ifâde ediyor: “Denizde boğulma korkusuyla
başbaşa kaldığınızda Allah’dan başka yalvardığınız tanrılarınızın hiçbiri
aklınıza gelmez de hep ‘Allah!Allah!’ dersiniz; ama Allah sizi kurtarıp karaya
eriştirdiğinde O’na sırtınızı dönüp (yallah der) gidersiniz. İşte öyle
nankördür bu insanoğlu!” İsrâ-67/288
DENİZDE BOĞULMAKTAN ALLAH KURTARDI,
KARADA KENDİNİ EMNİYETTE SANMA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
insanoğlu!) Denizde boğulma tehlikesi hengâmında ‘Allah!Allah!’ diyerek
kurtuldun. Şimdi ne çabuk yine Rabbini unuttun? Yoksa karada kendini emniyette
mi sandın; yahut Rabbinin çakıl savuran bir kasırga göndermesinden emin mi
oldun? Sonra bilesiniz ki kendinize bir koruyucu da bulamazsınız. Yoksa sizi
tekrar denize döndürüp üzerinize şidetli bir kasırga göndermesinden ve böylece
sizi nankörlük etmeniz sebebiyle kırıp geçirmesinden, denizde boğmasından emin
mi oldunuz? Sonra Bize karşı size arka çıkacak hiçbir yardımcı da bulamazsınız!”
İsrâ-68,69/288
DENİZDE FIRTINA SENİ HALİS MÜ’MİN
YAPMIŞTI, KARAYA ÇIKINCA YİNE NİYE AZITTIN?
İnsanoğlu işte! Denizde hoş bir
rüzgâr ile ferih fahur seyehat ederken birden, şiddetli bir fırtınaya
yakalanıverirler. Hücum eden dalgalarla kuşatıldıklarını ve
kurtulamayacaklarını zannedince, bütün niyâz ve ibâdetlerini yalnız Allah’a
yapıp gönülden O’na yalvarırlar: ‘Ahdimiz olsun, eğer kurtulursak mutlaka
şükreden kullarından olacağız!’derler. Fakat Allah onları, bu bâdireden
kurtarınca bir de bakarsın ki yine yeryüzünde taşkınlıklar ve türlü
yolsuzluklar yaparlar. Allah-ü Teâlâ da: “Ey insanlar! Biliniz ki
taşkınlıklarınız sadece kendi aleyhinizedir, dünya hayatının (gerçi az bir)
menfaatini elde edersiniz ama sonunda dönüp Bizim huzurumuza geleceksiniz. Biz
de yaptıklarınızı size (bir bir) haber vereceğiz!” buyurmaktadır.” Yûnus-22,23/210
DENİZE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA
Allah-ü Teâlâ, “ve tutuşturulmuş
denize (okyanusa) yemin olsun!” diyerek denize yemin ediyor. (Mescûr kelimesi,
kaynayıp taşan mânâsına da geldiğinden bu Âyet-i Kerime’ye “ağzına kadar dolu
denize yemin olsun!” şeklinde de mânâ verilmiştir. Ayrıca denizin tutuşması, yani
yanması anlamı, kıyamet koparken denizlerin tutuşup yanacağına işâret var!) Tûr-6/522
DENİZİ İNSANOĞLUNUN HİZMETİNE VEREN
ALLAH’DIR
“Allah, denizi: 1-Oradan taptaze et
yiyesiniz; 2-Takınıp kuşanacağınız zinet eşyası çıkarasınız diye sizin
hizmetinize verdi. Denizde gemilerin suları yara yara akıp gittiklerini
görürsün. Bütün bunlar, O’nun lütfedeceği nasibi aramanız ve nimetine
şükretmeniz içindir.” Nahl-14/267
DENİZİ YARDIK SİZİ GEÇİRDİK
Allah: “Hatırlayın o nimetimi ki,
denizi sizin için yardık ve sizi karşı sahile geçirdik. Firavun ve avânesini
ise yardığımız o deniz koridorunda boğduk.” buyuruyor. Bakara-50/7
DENİZİN YARILMASINDA, FİRAVUNUN
BOĞULMASINDA ALINACAK İBRETLER VARDIR
Allah-ü Teâlâ, Asây-ı Musa mu’cizesi
ile denizin yarılmasında, koridorların açılmasında, İsrailoğullarının ekstra
bir lütufla kurtarılmasında ve Firavun ile ordusunun boğulmasında ibret
alınacak dersler olduğunu beyân eder, şöyle ki: 1-Allah, vahy ile Mısır’dan
çıkarttığı kullarını Firavun zalimine yedirmezdi ve yedirmedi. 2-Hak dâvâda
olanları, dünyanın tamamı elbirliği etse bile imhâ edemez. Yeter ki
usûlde bir kusur etmiş olmasınlar. 3-Büyük dâvâ sahipleri, büyük imtihanlara
tabi tutulurlar. 4-Allah’ın yardımı, sebeplerin tükenmesini müteâkiben gelir.
5-Peygamber veya O’nun varisi olan Mürşid-i Kâmiller’e sadâkatle itaat lâzımdır
ki, Nusretullah gelsin. 6-İnananlara kâmil ma’nâda bir rehber, bir kılavuz
mutlaka lâzımdır. (Bu kılavuz, amma peygamber olur, amma O’nun vârisi olur.)
Bununla beraber Allah, insanların ekserisinin ibret almayarak iman
etmediklerini bildiriyor. Halbuki O, Azîz ve Rahîm’dir, işte bunu unutuyorlar.
Şuarâ-67,68/369
DENİZLER ALEV ALEV TUTUŞTURULACAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Denizler,
alev alev tutuşturulduğu zaman... İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını
öğrenecektir!”Burada apaçık bir mu’cize kendini göstermektedir, şöyle ki: Ateşi
söndüren su, nasıl olur da alev alev yanar? Yanar! Çünki su, oksijen ve
hidrojenden mürekkep bir maddedir. Hidrojen yanıcı, oksijen de yakıcı bir
maddedir. Kuyruklu yıldız gibi bir cirmin denize dalması ile deniz suyu, o
hararette oksijen ve hidrojene ayrışır, bir de bakarsın ki alevleri semayı
tutan bir ateş topu haline gelivermiştir. Suyun yanıcı ve yakıcı iki maddeden
meydana gelmesi bilinmediği bir çağda Kur’an’ın bu hakikatten bahsetmesi, apaçık
bir mu’cizedir. Tekvîr-6/585
DENİZLER BİRBİRİNE KATILIP TEK DENİZ
HALİNE GELDİĞİ ZAMAN KİŞİ NE YAPTIĞINI ANLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Denizler
(birbirine) açılıp katıldığı (tek deniz haline geldiği) zaman...Kişi, ne yapıp
ne yapmadığını iyice anlayacaktır!” ama iş işten geçmiştir artık; pişmanlıkları
fayda vermez! İnfitâr-3/586
DENK OLMAMIŞTIR HİÇBİR KİMSE,
ALLAH’A!
Allah-ü Teâlâ’nın eşi benzeri
olmadığı gibi, menendi dahi yoktur. Allah’ın her şeyi mutlaktır, yani
sınırsızdır. Zât-ı Bâri’si dahi mutlak olduğundan, ne kadar da büyük olursa
olsun, sınırlı olan kâinata sığmayacak olunca, ikinci bir Allah’ı nereye
sığdıracaksın? Şirk, Allah-ü Teâlâ’yı sıfatlarıyla tanımamaktan kaynaklanır. O
sebepten bir insanın evvel emirde ilk öğreneceği şey, Allah-ü Teâlâ’yı
sıfatlarıyla tahkiki bir şekilde tanıması; ilk öğreteceği şey de yine O’nu
tahkiki bir şekilde tanıtması olacaktır, olmalıdır! İhlâs-4/604
DEPREMİN ŞİDDETLİSİ İLE YER, SARSILACAK,
ÇÜNKİ SUR’A İLK DEFA ÜFÜRÜLECEK!
Allah-ü Teâla buyuruyor: “Günü
geldiğinde (Sûr’a ilk üfürülüşte) Yer, şiddetli bir deprem ile sarsılacak!” Nâziât-6/582
DERECELENDİRME VARDIR AHİRETTE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Herkesin
yaptıkları işlere göre Âhirette dereceleri vardır. Rabbin, onların
yaptıklarından habersiz değildir.” En’âm-132/144
DERECELERİ YÜKSELTEN ALLAH’DIR
Allah, ihlâslı kullarının
derecelerini hakkıyle yükseltendir, O, Arş’ın sahibidir. Mü’min-15/467
DERECESİ DE FARKLI FARKLIDIR
HERKESİN, AHİRETTE!
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde “herkesin yaptığı işlere göre derecesi vardır” diyerek, insanların
dünyada (sesiyle, parmak izleriyle, simasıyla) farklı oldukları gibi Ahirette
de derecelerinin birbirinden farklı olacağını beyan ediyor. O bakımdan her bir
insan, tek başına bir Alemdir. Dünyada ve Ahirette şüphesiz en tepede
Hz.Muhammed sav yer alırken, en aşağılarda da İbn-i Selûl, Ebu Cehil, Firavun
ve benzerleri yer alır. Ahkâf-19/503
DERECESİNİ YÜKSELTTİ
Allah, bazı peygamberlerinin
derecesini yükseltmiştir. Bakara-253/41
DERİ ÜZERİNE SATIR SATIR YAZILAN
KUR’AN’-I KERİM’E YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA
Allah-ü Teâlâ, “ince deri üzerine
satır satır yazılmış Kitab’a (Kur’an’a) yemin olsun!” diyerek Kur’an-ı Kerim’e
yemin ediyor. Tûr-2,3/522
DERİLERİ KAVURUP SOYAN CEHENNEM ATEŞİ,
KİMLERİ KENDİSİNE ÇAĞIRIR?
Cehennem ateşi, öyle müthiş bir
alevdir ki, derileri kavurur, soyar ve şu kişileri kendine çağırır: 1-İmana, Hakka,
hakikata sırtını dönüp itaatten yüz çevirenleri; 2-Mal, servet toplayan, fakat
bunları saklayıp Allah yolunda harcamayanları. Meâric-16,18/568
DERİLERİ KIZARIP YANDIKÇA TAZE DERİ
YARATACAĞIZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Âyetlerimizi
inkâr edenleri ileride ateşe atacağız. Ne vakit derileri kızarıp pişse, azabı
iyice tatsınlar diye derilerini taze deriler ile değiştireceğiz. Şüphesiz
Allah, Azîz’dir, Hakîm’dir.” Nisâ-56/86
DERİLERİ, MAHŞERDE HESAP GÜNÜ, SAHİPLERİ
ALEYHİNDE ŞAHİTLİK EDECEKLER
Kıyamet gününde hesap yerine
vardıkları zaman kulakları, gözleri ve derileri, o mücrim sahiplerinin
yaptıkları şeyler hakkında aleyhlerinde şahitlik edeceklerdir. Sahipleri, derilerine
sorarlar: “Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?” Derileri, dile gelip cevap
verirler: “Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu.” Fussılet-20/477;21/478
DERİLERİMİZİN, RENKLERİNİN FARKLI
FARKLI OLMASININ HİKMETİNİ ALİMLER ANLAYABİLİR!
Allah’ın varlığının ve kudretinin
delillerinden biri de göklerin ve Yer’in yaratılması, lisanlarımızın ve
derilerimizin renklerinin farklı farklı olmasıdır. Muhakkak ki bunda, anlama
kapasitesi olan Alimler için alınacak nice ibret dersleri vardır! (Evet, Alim
ilminin gereği ‘bunun böyle dizayn edilmesi hayatın kolaylaştırılması içindir’
der ve böyle olduğu için şükreder. Câhil, cehlinin muktezası olarak ‘dili başka,
rengi başka olan benden değildir’ diyerek şeytanlaşır ve kavga eder durur.)
Rûm-22/405
DERS ALMAYA AÇIK OLANLARI KUR’AN İLE
UYAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Rablerinin
huzurunda toplanacaklarından korkanları (Habibim Ya Muhammed) Sen, Kur’an ile
uyar! Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir şefâatçi vardır, tâ
ki (günâhlardan) sakınsınlar!” En’âm-51/132
DERS ALMAZ BİR TÜRLÜ ŞU İNSANOĞLU!
Allah-ü Teâlâ’nın: “Peygamber
gönderdiğim halde, şu insanoğlunun inanmaktan ve Rabbinden af dilemekten
kendilerini alıkoyan şeyin, evvelki ümmetlerin başına gelenlerin kendi
başlarına da gelmesini veya azabın gözlerinin önüne konmasını beklemeleridir!”
beyânından insanoğlunun ders almaz, câhil, inatçı ve dikkafa olduğunu
anlıyoruz. Kehf-55/299
DERS ALSINLAR DİYE NASİHAT EDİYORUZ,
AMA ONLARIN NEFRETLERİ ARTIYOR
“Allah-ü Teâlâ, ders alsınlar diye
Kur’an-ı Kerim’de gerçekleri farklı üsluplarla beyân eder. Ne var ki bu durum,
onların Hakka karşı nefretlerini arttırmaktan başka bir sonuç vermiyor.”
(Efendim, Rahmet adını verdiğimiz yağmur, iyi toprağın ekinini, çorak toprağın
da tuzunu meydana çıkarır. Demek onlar, çorak toprak cinsindendirler ki Kur’an,
onların küfür tuzlarını köpürtüyor.) İsrâ-41/285
DERSİNİ KUR’AN’DAN AL Kİ, MÜTTEKİ
OLASIN, SAKIN YALANLAYANLARDAN OLMA, O OLURSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Şu
kesindir ki Kur’an, müttekîler için bir irşâd dersi ve bir nasihattır. Şu da
kesindir ki Biz, içinizden onu yalanlayanların (münâfıkların) var olduğunu
biliyoruz.” Hâkka-48,49/567
DERTLİ OL, DERMANLI OL, AMA MUTLAKA
SABIRLI OL VE SALİH AMEL İŞLEMEYE KİLİTLEN!
“Ancak her iki halde de (dertli veya
dermanlı) sabredip sâlih ameller işleyenler, o şımarık, böbürlenen insanlardan
değildirler. İşte onlar için pek geniş bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfat
vardır.” Hûd-11/221
DERTTEN SONRA DERMAN VERSEK, BU
NİMETİ KENDİNE MAL EDEREK ÖVÜNÜR DURUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Fakat (şu
insanın) başına gelen bir dertten sonra kendisine bir nimet taddırsak: ‘Artık
bütün dertler ve belâlar, bir daha gelmemek üzere bitti, gitti!’ der, sevinir, övünür
durur.” Hûd-10/221
DEVE İĞNE DELİĞİNDEN GEÇMEDİKÇE ONLAR
DA CENNETE GİREMEYECEKLERDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Âyetlerimizi yalan sayanlara ve onları kabule tenezzül etmeyenlere gök
kapıları açılmayacak ve deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar da cennete
giremeyeceklerdir. İşte Biz suçlu kâfirleriböylecezalandırırız.” A’râf-40/154
DEVELER SUSAYINCA SUYA NASIL
SALDIRIYORLARSA, ZAKKUM YİYENLER DE ÖYLE SALDIRACAK
Kıyamet gününde, o inadına yalanda
ve sapıklıkta ısrar edenlere karınlarını dolduruncaya kadar zakkum
yedirilecektir. Karınlarının yanıp tutuşması üzerine “su!” diye çırpınırlarken
onlara kaynar su ikram edilecektir. Bu kaynar suya, susamış develerin saldırışı
gibi saldıracaklar ve ondan içeceklerdir. Ama o kaynar su, onların
karınlarındaki yangını daha da artıracaktır. Vâkıa-55,56/535
DEVELER YÜKÜYLE BERABER BAŞIBOŞ
BIRAKILACAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yüklü
develer, başıboş bırakıldıkları zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını
öğrenecektir!”Buradaki yük, devenin hâmile olması mânâsına geldiği gibi, sırtında
taşıdığı çok değerli yükü mânâsına da gelir. Develerin sahibi insan, o günün
dehşetinden kendi derdine düşecek de deve meve, her şeyi unutacak! Tekvîr-4/585
DEVELER, BOĞALAR, ATLAR, EŞEKLER...HANGİ
KUDRETLE SİZE BOYUN EĞDİRİLDİ? DÜŞÜNÜN!
Davarları, sağmal ve binek
hayvanları, Allah kendi Kudret eliyle yarattı ve ehlileştirerek insanlığın
emrine âmâde kıldı. İnsanlar da kiminin etinden, sütünden, kiminin de gücü ve
kuvvetinden yararlanıyor. Süt gibi halis bir içeceği, bu hayvanlardan elde eden
insanoğlu, hâlâ şükretmeyecekler mi? Yâ Sîn-72,73/444
DEVELERE CAHİLİYE ARAPLARI ÇEŞİTLİ
İSİMLER VEREREK KUDSİYET RUTBESİ TAKARLARDI
Câhiliye Arapları, beşincide dişi
doğuran deveye behîrah; putlara verilerek serbest bırakılan deveye sâibeh; biri
erkek diğeri dişi ikiz doğuran deve veya koyuna vesıyleh; on nesli dölleyen
erkek deveye de hâm derlerdi. Bunlara kudsiyet atfederler ve bu kudsiyeti de
Allah’ın verdiğini iddia ederek Allah’a iftirada bulunuyorlardı. Allah da bu
Âyet-i Kerimesi’nde kâfirlerin bu iftiralarını reddetmektedir. Mâide-103/123
DEVEYE BAKMIYORLAR MI, NASIL
YARATILMIŞ?
Allah-ü Teâlâ,inanmayanları deveye
bakmaya da’vet ediyor ki, onun lisan-ı hal diliyle anlattığı yaratılışındaki
pek çok hikmeti kavrayarak iman etsinler! Deve, her şeyiyle çöl iklimine uygun
yaratılmış bir mübârek hayvandır. Rabbini bulmak isteyene devenin yaratılması
üzerinde azıcık bir tefekkür, onun iman etmesine yeterlidir. Ğâşiye-17/592
DEVEYİ BOĞAZLADILAR, BİR DE MEYDAN
OKUDULAR
Derken Semûd halkı, deveyi
boğazladılar ve Rablerinin emrinden çıkıp (haddi aşarak) O’na isyân ettiler;
bir de dediler ki: “Salih! Sen gerçekten Resûllerden isen, bizi tehdit edip durduğun
o azâbı getir de görelim!” (Gördüler nitekim!) A’râf-77/159
DİĞERGAM OLMAK BİR KUR’AN AHLAKIDIR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde “meclislerde ‘yer açın!’ denildiğinde hemen (yeni gelen için) yer
açın ki, Allah da size genişlik versin!” buyurmaktadır. Buradan şunu anlıyoruz:
Mü’min, mü’min kardeşini kendine tercih eder, onun rahatı için kendi rahatını
terk eder. İslâm’da bencillik yok, diğergâmlık var vesselâm! Mücâdele-11/542
DİĞERGAMLIKTA DA EN ÖNDESİN YA
RESULALLAH!
Allah-ü Teâlâ’nın bu Âyet-i
Kerimesi’nde Resûlüllah Efendimize sav: “Ey peygamber! Hanımlarını memnun etmek
için Allah’ın Sana helal kıldığı şeyi, niçin nefsine (âdeta) haram kılıyorsun?”
hitabından anlıyoruz ki, Resûlüllah Efendimiz sav, kendisine helal olduğu halde
sırf muhatabı hoşnut olsun diye fedakârlıklar yapıp kendisini sıkıntıya
atmaktadır. Buna karşı biz de diyoruz: “Diğergâmlıkta da herkesin en önündesin
Ya Resûlallah!” (Buradan bizlere çıkan ders: Sünnet-i Seniyye-i Ahmediyye’ye
ittibada samimi isek, Resûlüllah Efendimiz sav gibi her zaman her yerde
muhatabımızı -gayri müslim bile olsa- kendi nefsimize tercih edeceğiz.) Tahrîm-1/559
DİKİLİ TAŞLAR, PUTLAR HARAMDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları, ancak şeytan işinden
birer murdar pisliktir. Bunlardan kaçının ki felâh bulasınız. Mâide-90/122
DİKKAFALIK YAPMA, GİR ALLAH’IN
EMRİNE, YOKSA GİRDİRİRLER SENİ AZABIN GÖRÜLMEMİŞİNE!
Allah-ü Teâlâ Kendisinin ve
Peygamberlerinin emirlerini takmayan, dikkafalık edip talimatlarından taşkınlık
edenlere Ahirette eşi benzeri görülmemiş pek çetin bir azap hazırladığını beyan
ediyor. Talâk-10/558
DİKLENME ALLAH’A, O’NU ACİZ
BIRAKAMAZSIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde
tövbe ederseniz bu, sizin için daha hayırlı olur. Eğer İslâm’dan yüz
çevirirseniz (diklenirseniz) bilin ki, siz Allah’ı aslâ âciz bırakıp elinden
kurtulamazsınız. (Habibim!) Kâfirleri pek acı bir azapla müjdele!” Tövbe-3/186
DİKLENME SAKIN ALLAHA ŞEYTAN GİBİ,
CEZASI PEK ÇETİNDİR BİLESİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a
karşı gelmekten sakının; muhakkak ki Allah, cezası pek şiddetli olandır.”
Haşir-7/545
DİKLENMENİN BİR FAYDASI YOK, TEK İLAHINIZ
ALLAH’A TESLİM OLUNUZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Bana vahyolunan şudur: Sizin ilâhınız tek bir İlâhdır, O
da Allah’dır. Hâlâ mı O’na (diklenerek) teslim olmayacaksınız? Eğer yüz
çevirirlerse Sen de: ‘Şimdi Ben, eşit bir şekilde, Bana emrolunanı ulaştırarak
sizi Hakka çağırdım. Artık tehdit olunduğunuz o kıyamet gününün yakın mı, uzak
mı olduğunu bilemem’ de!” Enbiyâ-108,109/330
DİLEDİĞİNE CEZA VERİR, DİLEDİĞİNE
MERHAMET EDER ALLAH
Allah, dilediğine (hak ettiği üzere)
ceza verir, dilediğine de merhamet eder. Ve sonunda sizler O’na
döndürüleceksiniz. Ankebût-21/397
DİLEMENİZE ALLAH’DAN İZİN ÇIKMADIKÇA
HİÇ BİR ŞEYİ SERBEST İRADENİZLE DİLEYEMEZSİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Allah,(sizin serbestçe iradenizi kullanmanızı) dilerse, siz dileyebilirsiniz,
(yoksa) siz, hiçbir şeyi dileyemezsiniz! Muhakkak ki Allah, her şeyi bilen, tam
hüküm ve hikmet sahibi olandır.” Bu Âyet-i Kerime ile çok önemli bir kader
meselesi hallolmuştur, şöyle ki: Kul kendi cüz’î iradesi ile yaratamaz,
yapamaz, ancak ister; Allah da kulun isteğine uygun olarak Küllî İradesi ile
olmasını dilerse (zahirde) kul yapmış olur, (aslında) Allah yaratmış olur. Yani,
Meşîet-i İlâhiye (Allah’ın istemesi) asıldır, kader hâkimdir. Meşîet-i
insaniye, Meşîet-i İlâhiyeye tabidir. Yani kulun cüz’i iradesi, Allah’ın Küllî
İradesi dâhilindedir. Bu tıpkı şuna benzer: Dünya denizlerinde dolaşan insan gemileri,
istedikleri limanlara serbestçe gider gelirler, görünüşte özgürdürler. Lâkin
dünya denilen Allah’ın gemisine mahkûmdurlar, zira dünya dahi bir gemi olup
sema denizinde dolaşır. Ve dâim Allah’ın dediği olur vesselâm! İnsan-30/579
DİLENENE, İSTEYENE DE KABA DAVRANMA,
ONU AZARLAMA!
Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimizin
sav şahsında dile getirdiği bu Âyet-i Kerimesi ile ümmete şu mesajı veriyor:
“(Habibim Ya Muhammed! İhtiyacından dolayı) dilenene (isteyene) de kaba
davranma, onu azarlama!” (Eskide ümmetten fakirler, zor durumda kalmayınca
ihtiyaçlarını istemezler, sabrederlerdi. Ne zaman ki, zarûret halini alan bir
ihtiyacını gideremezse -mahcûbiyet içerisinde- isterlerdi. Âyet-i Kerime işte
böyle kimselere rıfk ile davranmayı, ihtiyacını gidermeyi, ‘çalış da kazan!’
gibi kırıcı sözlerle onları azarlamamayı emretmektedir. Yoksa zamanımızdaki bir
sektör, bir meslek haline gelen dilencilik, kastedilmemektedir.) Duhâ-10/596
DİLSİZ OLARAK HAŞREDİLMEK
Allah, (isyânkârlıkları yüzünden)
dalâlete (sapıklığa) attığı kimseleri kıyamet günü dilsiz olarak haşredeceğini
söylüyor. İsrâ-97/291
DİLSİZDİR ONLAR
Hakikat-ı Kur`aniye`ye kulağını
tıkayanlar sağırlar olunca, bir şey duymadıklarından bir şey bilip
konuşamazlar. Böylece de onlar, dilsizin tâ kendileridirler. Bakara-18/3
DİN GÜNÜ, AMELLERE MÜKAFAT VE CEZA
GÜNÜ MUTLAKA GERÇEKLEŞECEKTİR
Allah-ü Teâlâ, rüzgârlara,
bulutlara, gemilere, vasıtalara ve taksimat yapan meleklere yemin ederek Dîn
Günü’nün (amellere mükâfat ve ceza gününün), mutlaka gerçekleşeceğini beyan ediyor.
Zâriyât-1,6/519
DİN GÜNÜ, HESAP GÜNÜ KİMSENİN
KİMSEYE HİÇ BİR FAYDASI OLMAZ, UNUTMAYINIZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Dîn Günü’nün (Hesap Günü’nün) ne olduğunu Sen bilir misin? Sonra
(önemine binâen) bir daha söylüyorum: Dîn Günü’nün ne olduğunu Sen bilir misin?
O gün öyle bir gündür ki, hiçbir kimse, hiçbir kimseye hiçbir fayda veremez! O
gün emir (bütün hüküm ve yetki), sadece ve sadece Allah’a aittir!”
İnfitâr-17,19/586
DİN GÜNÜNÜN SAHİBİ
Allah Din yani Ahiretteki Hesap
Günü`nün sahibidir. Hesap gününde Allah`dan başka kimsenin hükmü geçmez. Fatiha-4/1
DİN KEMALE ERDİ VE TAMAMLANDI
Bu âyetin en son indirilen âyet
olduğu rivâyet edilir. Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dininizi bugün (Veda’ Haccı
Günü) kemâle erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım ve Din olarak da size
İslâm’a Râzı oldum!” Mâide-3/106
DİN, HALİS OLURSA, CANDAN ALLAH’A
YAPILIRSA DİNDİR, YOKSA BOŞ UĞRAŞTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Dikkat
edin! Halis din (yani cân-ı gönülden itaat), yalnız Allah’a yapılır.” Zümer-3/457
DİN, İŞTE BUDUR! ALLAH’IN DİNİNDEN BAŞKA
DAHA DİN Mİ ARIYORSUNUZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın
(en son gelen) Hak Dini, (Hz. Muhammed’e gelen) bu Din iken, başka din mi
arıyorsunuz? Halbuki göklerde ve yerde kim varsa, isteyerek veya istemeyerek
Allah’a itaat ederken; nihayet döndürülüp varacağınız (son durak) O’nun Huzuru
iken (sizin yaptığınız,olacak şey değil)!” Âl-i İmrân-83/59
DİN:İBRAHİM’İN DİNİNDEN DAHA GÜZEL
DİN OLABİLİR Mİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyiliği
şiar edinmiş bir kimse olarak özünü, nefsini Allah’a teslim eden, bir de
İbrahim’in Hanif (Hakka yönelmiş) dini, tevhid dinine tabi olan kimsenin dininden
daha güzel din olabilir mi? (Yani İslâm Dîni) Bundandır ki Allah, İbrahim’i
dost edinmiştir.” Nisâ-125/97
DİN’DE ZORLAMA YOKTUR!
İslâm’da kimseye zor kullanarak Din
dayatması yoktur! Din’e herkes kendi hür iradesi ile severek girer. Zaten
makbul olan Din de budur! Bakara-256/41
DİNDARLIĞINIZI ALLAH’A ÖĞRETMEYE Mİ
KALKIŞIYORSUNUZ? ALLAH HER ŞEYİ BİLİR!
Bazı haddini bilmezler kalkarlar, dindarlık
derecelerini Allah’a öğretmeye kalkarlar. (Her devirde birtakım çıkarcı
bedeviler zuhur ederek ganimetten pay almak için dindeki salâbet derecelerini
propaganda ederler.) Onlar hakkında Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Dindarlık
derecenizi siz, Allah’a mı öğretiyorsunuz? Halbuki Allah, göklerde ve yerde ne
bulunuyorsa hepsini bilir. Çünki Allah, her şeyi bilendir.” Hucürat-16/516
DİNDEN ÇIKAN ALLAH’A ZARAR VEREMEZ, SADECE
KENDİNE ZARAR VERİR
Kim dinden çıkarsa bilsin ki Allah’a
zerre kadar zarar veremez, verse verse kendi nefsine zarar verir. Âl-i
İmrân-144/67
DİNDEN ÇIKAR FASIK OLUR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Son
peygamber gelir de kim O’nu tanır, fakat Hak’tan yüz çevirirse, artık onlar,
fâsıkların tâ kendileridir.” Âl-i İmrân-82/59
DİNE DA’VET HUSUSUNDA DURMAK YOK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! (Mekke müşrikleri, azâbın olacağından kuşku içerisinde olsalar da)
Sen durma, dine da’vet et! Ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol! (Hilkatindeki o en
mu’tedil harekâtında devam et!) Onların (müşriklerin) nefsâni heveslerine sakın
uyma! (Bu hitap aslında Efendimizin sav şahsında ümmet-i Muhammed’edir. Çünki O
Kamet-i Bâlâ’nın müşriklerin heveslerine uyması, aklının köşesinden bile
geçmez. Yani ey ümmet-i Muhammed! Acaba damarlarına dokunur mu diye bazı
hakikatleri temsilde (tebliğde) ihmalkârlık yaparak kusurlu davranmayın, tebliğinizi
temsil şekliyle de olsa mutlaka yapın, çünki tebliğ, dinin rükünlerindendir ve
tebliğ olmadan din olmaz!) “Allah hangi kitabı göndermişse Ben ona inandım” de!
Şûrâ-15/483
DİNE SAHİP ÇIKAN BİR TOPLULUK
MUTLAKA BULUNACAKTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte
onlar, kendilerine kitap, hikmet ve nübüvvet verdiğimiz kimselerdir. Şimdi o
müşrikler, bunları inkâr ederlerse; Biz de inkâr etmeyip bunlara sahip çıkan
bir topluluk görevlendiririz.” En’âm-89/137
DİNİ ANCAK ALLAH DEĞİŞTİRİR
“Allah dilediği hükmü iptal eder, dilediğini
de sâbit bırakır. Ana kitap (olan Levh-i Mahfuz), O’nun (Allah’ın) yanındadır. Yani
nihâi hüküm, Levh-i Mahfuz’daki gibidir ve onda bir değişiklik aslâ mevzûbahs
değildir.” Ra’d-39/253
DİNİ HAYATI ENGELLEYENLER,
KAFİRLERİN TA KENDİLERİDİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O zalimler
ki, insanları Allah yolundan men’ ederler (özgürce dini hayatın yaşanmasını, dine
sahip çıkılmasını engellerler) ve ona (o yola) eğrilik bulmak isterler.
(Ağızlarıyla: ‘Tasdik ediyoruz ama, fakat, lâkin...’ deseler de) onlar, Ahireti
inkâr edenlerin tâ kendileridir.” (Hüküm: Dînî hayatı engelleyen, ‘inanıyorum!’
dese de o, düştüğü vartadan haberi olmayan bir kâfirdir.) Hûd-19/222
DİNİ İNKAR ET, AYETLERİ YALANLA,
ÖYLE Mİ? CEHENNEM KİME KALMIŞ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dini inkâr
edip âyetlerimizi yalan sayanlara gelince onlar, cehennem ehli olup içinde
devamlı olarak kalacaklardır. Cehennem varılacak yer olarak ne fena bir yerdir!”
Teğâbün-10/556
DİN-İ İSLAM’A SIMSIKI TUTUNUN,
NAMAZI KILIN, ZEKATI VERİN!
Bütün insanlar tarafından bilinen ve
dillendirilen “Ahir Zaman’da gelecek Müslümanlar” topluluğuna, madem ki, Allah
bizleri lâyık görmüş de seçmiş; öyleyse bizlere de O Yüce Rab için bir şükrâne
olarak seve seve namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermek ve Allah’ın Dini’ne
sımsıkı tutunmak, ona tam sâhip çıkmak düşer! Hacc-78/340
DİNİ İYİ BİLEN ALİMLERİN CEPHEYE
SÜRÜLÜP TELEF EDİLMELERİ, İSLAM ALEYHİNEDİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bununla beraber
mü’minlerin hepsinin topyekün sefere çıkmaları, uygun değildir. Öyleyse her
topluluktan büyük kısmı savaşa çıkarken, bir takım (Âlimler) de din hususunda
sağlam bilgi sahibi olmak, dini hükümleri öğrenmek için çıkıp gayret göstermeli
ve seferden geri döndüklerinde kötülüklerden sakınmaları ümidiyle, kavimlerini
uyarmalıdır!” (Aksi halde Din, dini bilen Âlimlerin telef olmasıyla telef
olur ve onlarla birlikte mezara gömülür.) Tövbe-122/205
DİN-İ MÜBİN-İ İSLAM’A YARDIMCI OLMAK
BİR ALLAH BUYRUĞUDUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! En üst düzey yardımı (Meryem oğlu İsa’nın Havârileri gibi) Allah’a
(Allah’ın Dinine) yapınız! Hani Meryem oğlu İsa, Havârîlerine: ‘Allah’a (O’nun
Dinine olan hizmette) benim yardımcılarım kimlerdir?’ deyince Havârîler -en gür
sadâ ile- ‘Allah’ın (Dininin) yardımcıları biziz!’ dediler.” Saff-14/551
DİN-İ MÜBİN-İ İSLAM’A ZARAR VERMEYE
KALKIŞAN ZINDIKA, ASLA ZARAR VEREMEYECEKSİNİZ!
Kendileri inkâr ederek olmuş
zındıkanın tekleri! Kalkmış bir de Allah’ın dinine zarar vermeye, onu yok
etmeye çalışıyorlar. Bilmiyorlar ki, “kuvve-i bâzû ile döndüremezler!” Zira
“şem’asını Mevlâ yakmış, üflemekle söndüremezler!” Âyet, kesin kes Allah’ın
dinine zarar veremeyeceklerini, zira Allah’ın onların bütün çabalarını boşa
çıkaracağını ifade ettikten sonra, zındıka “bu dinin kökünü kazıyacağım!”
diyedursun, bir halt edemezler! Allah, onların kökünü kazıyacaktır biiznillah,
bunu da bilsinler! Muhammed-32/509
DİNİ TEBLİĞ İÇİN İNANÇSIZLARIN
AYAĞINA GİTMEK GEREKİYOR
Dini tebliğ her inanan için farz
olan vazifelerdendir. Her inanan, biliyorsa hem hâlî hem kavlî ile, bilmiyorsa
hâlî ile dini tebliğle vazifelidir. Bu Ayet, o günün (miladi takvimin başlangıç
yılları) şartlarında Havârilerin, her an ölümü göze alarak yayak yapırdak,
diyar diyar, Yeni Dini (Hıristiyanlığı) tebliğ etmek için dolaştıklarını ortaya
koyuyor. Misyonerlerin bugün dahi dinlerini yaymak için dolaşmaları, o günkü
tebliğ rûhunun zamanımızdaki versiyonundan başka bir şey değildir. Aynı vazife
ile Müslümanlar dahi muvazzaftırlar. Hiç kimse din edinmek için ayağına gelmez,
illâ ki sen gideceksin! Hâlinle, tatlı dilinle anlatacaksın! Yâ Sîn-13/440
DİNİ YALANLAMAKLA SİZ YANLIŞ
YAPIYORSUNUZ; HAYIR, BÖYLE YAPMAYIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insan!
Rabbiniz size (sistemi en ideal olan mükemmel bir vücut) verdiği halde siz
kalkıp dini yalanlıyorsunuz (nankörlük yapıyorsunuz ve tabi yanlış
yapıyorsunuz!) Hayır, böyle yapmayın!” İnfitâr-9/586
DİNİ YALANLAYANLARIN TIYNETİ HEP
AYNIDIR
Dîni yalanlayanların tıyneti hep
aynıdır. Çünki onlar: 1-Yetimi yüksünerek itip kakarlar; 2-Yoksulu doyurmaya da
hiç teşvikkâr değildirler. Mâûn-1,3/602
DİNİMİZİ APAÇIK BİR DELİL, PEYGAMBER
GELMEDEN DEĞİŞTİRMEYİZ DİYORDUNUZ, İŞTE GELDİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerek
Ehl-i Kitaptan,gerek müşriklerden kâfir olanlar, kendilerine Beyyine (apaçık
delil) gelinceye kadar (dinlerinden, bulundukları inkârcı hallerinden)
ayrılacak değillerdi. Bu (istedikleri Beyyine), Allah tarafından gönderilen bir
Peygamberdir (kulum Muhammed’dir) ki, onlara tertemiz kılınmış sayfaları
(Kur’an’ı) okur. Onda (Okuduğu O Kur’an’da), Kayyime (toplumu ayakta tutan
hukuk, ibâdet, ahlâk ve iktisat gibi Dinî kuralları) içeren yazılı (metinler)
vardır.” Beyyine-1,3/598
DİNİNE YARDIM EDENE ALLAH ELBETTE
YARDIM EDECEKTİR
“Allah’a (Allah’ın Dini’ne) yardım
edene elbette Allah da yardım edecektir. Muhakkak ki Allah, pek kuvvetlidir, mutlak
galiptir.” Hacc-40/336
DİNİNİZİ YOK ETMEKTEN ÜMİTLERİNİ
KESTİLER KAFİRLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Artık
bugün (Vedâ’ Haccı Günü) kâfirler, dininizi yok etmekten ümitlerini kestiler.
Öyleyse onlardan korkmayın, Benden korkun!” Mâide-3/106
DİNLEN GECEDE, ÇALIŞ GÜNDÜZDE,
BUNLAR, BUNUN İÇİNDİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Görmediler
mi onlar, Biz geceyi, içinde istirahat etmeleri için karanlık; gündüzü ise
çalışmaları için etraflarını aydınlatıcı kıldık. Şüphesiz ki bunda iman edecek
bir topluluk için ibretler vardır!” Neml-86/383
DİNLER ARASI KAVGAYA VE MUHALEFETE
İZİN YOKTUR
Dinler arası kavgaya, muhâlefete, bir
medeniyetler çatışmasına izin verilmediğini, her dinin şeriat kurallarının ayrı
ayrı vaz’edildiğini, herkesin karşı dinden olanları, olduğu gibi kabullenmeleri
gerektiğini, tebliğini temsil ile yapmasının daha hoş olacağını, ihtilâf edilen
konularda nasıl olsa kıyamet günü hükmü, Allah vereceğinden herkesin barış
içerisinde yaşaması gerektiğini bu Ayet-i Kerime’den anlıyorum. Hacc-69/339
DİNLER, ZAMANA PARELEL OLARAK BİRBİRİNİN
TEKAMÜL ETMİŞ HALİDİRLER
Allah-ü Teâlâ, peygamberlerden Hz. Nuh’a,
Hz. İbrahim’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya emrettiği şeyleri, size de emrederek
şeriat kıldı. O dinlerde olmayıp da İslâm Dini’nde var olanlar, İslâmın tekâmülüne
ma’tuftur. Şûrâ-13/483
DİNLERİNİ DÜNYEVİLEŞTİRİP FOLKLORİK
BİR VAZİYETE GETİRENLERİ BIRAK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Dinlerini bir oyuncak ve eğlence haline getiren (folklorik bir
görüntü veren), kendilerini dünya hayatı aldatmış olan kimseleri, kendi
hallerine bırak! (Kıyamet gününde bedel olarak) her türlü fidyeyi denkleştirse
(ler) bile, yine on (lar) dan kabul edilmez. İşledikleri günâhlar yüzünden
helâke sürüklenenler, mahvolanlar işte bunlardır! İnkârlarından dolayı onlar
için, kaynar sudan bir içecek ve çok acı veren bir azap vardır!” En’âm-70/135
DİNSİZ GÜNAHKARLAR CEHENNEMDE EBEDİ
OLARAK KALACAKLARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şuna hiç şüphe
yok ki, o dinsiz günahkârlar, cehennem azabında ebedî olarak kalacaklardır. Kendilerinden
azap hiç hafifletilmeyecek ve orada bütün ümitlerini yitirmiş olarak
kalacaklardır. Böyle yapmakla da Biz, onlara zulmetmedik, fakat onlar kendi
nefislerine zulmettiler.” Zuhruf-74,76/494
DİN-Ü İBADETTE İHLAS, KABULÜN VE
KULLUĞUN OLMAZSA OLMAZIDIR
Peygamber Efendimiz sav Âyet diliyle
şöyle diyor: “Bana din ve ibâdetimi yalnız Allah’a has kılarak ihlâslı bir kul
olmam emredildi.” Buradan şunu anlıyoruz: Dini hayatımızın ve ibâdetlerimizin
her safhası, mutlaka ihlâslı olmalıdır. Yani Allah’ın rızası dışında hiçbir
beklenti içinde olmamalıdır. Aksi takdirde o beklentiye kulluk yapmış oluruz ki
bu da gizli bir şirktir ve ibâdetin reddolunmasına sebeptir. Zümer-11/459
DİRİDEN ÖLÜYÜ, ÖLÜDEN DE DİRİYİ
ÇIKARAN ALLAH’DIR
Allah, (toprak gibi bir) ölüden
(bitki, hayvan ve insan gibi) bir diriyi; (hayvan ve insan gibi) bir diriden de
(süt gibi) bir ölüyü çıkarır. En’âm-95/139
“DİRİLECEKSİNİZ ÖLDÜKTEN SONRA
KIYAMET GÜNÜNDE!” DESEN, KABULLENMEZLER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Resûlüm! Sen onlara ‘öldükten sonra elbette diriltileceksiniz!’ desen, o
kâfirler, bunu haber veren Kur’an’ı kastederek, ‘bu apaçık bir sihirden başka
bir şey değildir!’ derler.” Hûd-7/221
DİRİLER İLE ÖLÜLER, YANİ İSLAM ŞUURU
İLE YAŞAYANLARLA ÖLÜ GİBİ ŞUURSUZLAR BİR OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ bu Ayet-i Kerimesi’nde
dirilerle, yani İslâm şuuruna ermiş, hayatın gayesini idrak etmiş müslüman dâvâ
adamları ile, ölülerin, yani ölü gibi şuursuz olanların, dünyaya hangi maksatla
geldiğini bilmeyen gafil ve kâfirlerin bir, yani eşit olmayacağını, dirilerin
elbette üstün olduklarını bildiriyor. Fâtır-22/436
DİRİLMEK HİÇ AKLINA GELMEZDİ; ŞİMDİ
DİRİLTİLİNCE BU, PEK ZOR BİR GÜN, DİYORSUN HA!
Yeniden dirilişe inanmayan kefere vü
fecere, gözleri korkudan baygın bir vaziyette kabirlerinden çıkarlar; Sûr’a
üfleyerek kalk borusunu çalan İsrafil as’a doğru yayılmış çekirgeler gibi
koşaradım giderlerken şöyle diyeceklerdir: “Bu, pek zor bir gün, işimiz
bitik!”(Bitik tabi, onu dünyadayken düşünecektin!) Kamer-8/528
DİRİLTİLECEKSİN, KAZANDIĞININ
KARŞILIĞINI ALMAK İÇİN!
“Allah-ü Teâlâ, her insana
kazandığının karşılığını vermek için onu diriltir. Muhakkak ki Allah, hesabı
çok çabuk görür.” İbrahim-51/260
DİRİLTİLİP TEKRAR GERİYE, ALLAH’IN
HUZURUNA DÖNDÜRÜLMEYECEĞİNİ Mİ SANDIN?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şurası bir
gerçektir ki, insanı ilkin yaratan Allah, onu geri döndürmeye (öldükten sonra
tekrar diriltmeye) elbette gücü yetendir!” Târık-8/590
DİRİLTME: ÖLENLERİ TEKRAR DİRİLTMEK
SADECE ALLAH’A AİTTİR
Ölmüş, her şeyiyle sıfırlanmış
insanları tekrar diriltmek sadece ve sadece Allah’a aittir. Necm-47/527
DİŞİ DEVE KAYANIN İÇİNDEN ÇIKARAK
GELDİ DE İSTEDİKLERİ MU’CİZEYE KAVUŞTULAR, FAKAT...
Semûd kavminin “haydi bir mu’cize
getir de görelim” isteklerine karşı Allah-ü Teâlâ, kayanın içinden çıkan bir
dişi deveyi Sâlih as’ın mu’cizesi olarak gönderdi. Bunun üzerine Sâlih as:
“İşte, istediğiniz mu’cize bu dişi devedir. Su içme hakkı bir gün onundur;
belirli bir günün su içme sırası da sizindir. Sakın ona bir kötülük ile
ilişmeyin! Yoksa sizi müthiş bir günün azâbı kıskıvrak yakalayıverir!” dedi.
Şuarâ-155,156/372
DİŞLERİ SIRITIR KALIR, ÇÜNKİ,
CEHENNEM ATEŞİ DUDAKLARI YAKAR BİTİRİR
“Terazide amelleri tartıldığında
sevapları hafif gelenler, cehenneme atılırlar; orada alevler, onların yüzlerini
yalar, ateş dudaklarını yakar da dişleri açıkta kalarak sırıtır kalır!”
Mü’minûn-104/347
DİYALOG İLE MESELELERİN HALLEDİLMESİ
KUR’ANİ BİR DÜSTURDUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Zulmedenler hâriç, Ehl-i Kitap ile o en güzel olan sûrette (kavga ile değil de
diyalogla) mücâdele edin ve onlara şöyle deyin: Biz, bize indirilen kitaba da
size indirilen kitaba da iman ettik; bizim İlâhımız da sizin İlâhınız da bir ve
aynı İlâh’dır. Ve biz O’na gönülden teslim olduk!” Ankebût-46/401
DİZ ÜSTÜ ÇÖKMÜŞ VAZİYETTE, MAHŞERDE,
O KAFİRLERİ DE ŞEYTANLARI DA TOPLAYACAĞIZ
Allah-ü Teâlâ, Kendine yemin ederek
diyor ki: “Rabbine yemin olsun ki, onları (kâfirleri) de, şeytanları da
diriltip mahşerde huzurumuzda toplayacağız. Sonra onları diz üstü çökmüş
vaziyette cehennemin etrafında hazır bulunduracağız.” Meryem-68/309
DOĞRU SÖZ SÖYLEMEK, ALLAH-Ü
TEALA’NIN KESİN EMRİDİR
Bu Ayet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ:
“Ey iman edenler! Allah’dan sakının ve doğru söz söyleyin!” ferman ediyor.
Ahzâb-70/426
DOĞRU YOL ANCAK KUR’AN SAYESİNDE
BULUNUR
Bu Ayet-i Kerime’de, sapıtanın kendi
iradesi ile (Kur’an’ı dinlememesi sonucu) sapıttığı; doğru yolu bulanın ise
Vahy-i İlâhi olan Kur’an sayesinde doğru yolu bulduğu beyan ediliyor.
Sebe’-50/433
DOĞRU YOL, YAHUDİLİK VE
HIRİSTİYANLIK MI?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir de
“Yahudi ve Hıristiyan olunuz ki doğru yolu bulasınız, dediler! De ki: Biz
Hakk`a yönelmiş olan İbrahim`in Hanif dinine tabi oluruz! O, (sizin gibi)
müşriklerden değildi.” Bakara-135/20
DOĞRU YOL
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Doğru yol
Allah’ın yoludur!” Âl-i İmrân-73/58
DOĞRU YOLU ALLAH GÖSTERİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki doğru yolu göstermek Bizim işimizdir!” Evet, hidâyeti veren, doğru yolu
bulduran Allah’dır. Leyl-12/595
DOĞRU YOLU BULMADA İMAN EDENLERE
ALLAH HİDAYET EDER
“Allah, iman edenlere bu imanına bir
mükâfat ve bir yardım olarak hidâyet ederek doğru yolu bulmasını nasip eder.”
Hacc-54/337
DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR
TOPLULUK,DAİMA VAR OLACAKTIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yarattıklarımız
içinde, dâima Hakka giden yolu gösteren ve onunla adâleti gerçekleştiren bir
topluluk (ümmet) vardır!” (Zaten bu topluluk da olmasaydı, kıyamet kopardı.)
A’râf-181/173
DOĞRU YOLU GÖSTERMEK ALLAH’A AİTTİR
“Doğru yolu göstermek Allah’a
aittir. O yollardan, eğri olanı da vardır. Halbuki Allah dileseydi hepinizi
toptan doğru yola getirirdi.” (Allah insanı doğru yola getirmeye icbâr etmemiş;
onun kendi irâdesi ile doğru yola yönelmesini istemiştir. Kul irâdesiyle ve iyi
niyeti ile doğru yola yönelmek ister, Allah da ona hidâyet ederek doğru yola
sülûk eder. Yoksa yan gelip yatan, doğru veya eğri yol diye bir derdi olmayana
Cebrî İrâde ile doğru yol nasib olmaz!) Nahl-9/267
DOĞRU YOLU KİM BULUR?
Doğru yol, son Din İslâm’ın tarif
ettiği yoldur. Allah-ü Teâlâ: “Onlar da (gayr-i müslimler de) sizin gibi iman
ederlerse, doğru yolu bulmuş olurlar” buyuruyor. Bakara-137/20
DOĞRU YOLU REHBERSİZ MÜCERRET AKILLA
BULAMAYIZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra
Benden size bir hidâyet rehberi geldiğinde (Kitap ve Peygamber) kim ona tabi
olursa artık o ne yolu şaşırır, ne de bedbaht olur! Kim de Benim Zikrimden
(kitabımdan) yüz çevirirse, ona sıkıntılı bir hayat vardır ve biz onu kıyamet
günü kör olarak diriltip haşrederiz.” (Çünki o, Allah’ın gönderdiği kitabı
görmedi ve elçisine kulak vermedi. Eh! Kör yaşayan, kör olarak ölür, kör ölen
de, kör olarak dirilir. Ayrıca Rehbere tabi olmayan, mücerret aklıyla doğru yolu
bulup bahtiyar olamaz!) Tâhâ-123,124/319
DOĞRULARIN DOĞRULUĞUNUN
MÜKAFATLANDIRILACAĞI GÜN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bugün, o
gündür ki, doğru olanların doğruluklarının, kendilerine fayda vereceği gündür!
Onlara içinden ırmaklar akan cennetler var! Orada onlar, dâimî kalırlar. Allah,
onlardan Râzı olmuş, onlar da, Allah’dan râzı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş
budur! Göklerin, yerin ve onlarda olanların mülkü, Allah’ındır. Ve O, her şeye gücü
yetendir.” Mâide-119,120/126
DOĞU DA BATI DA ALLAH`INDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Doğu da
batı da Allah’ındır! Yüzünüzü nereye döndürürseniz döndürünüz, Allah’ı
bulursunuz! Zira Allah`ın Rahmeti geniştir.” Bakara-115/17
DOĞU DA BATI DA ALLAH’INDIR
Allah kıble yönünde değil; her
yerdedir anlamına gelen “doğu da batı da Allah’ındır” Âyet-i Kerime’si geçiyor.
Yani her yer Allah’ın olup, birlik ve beraberliği simgeleyen bir yere Allah
teveccüh ederse, orası kıble olur! Dün Mescid-i Aksâ’ya teveccüh etmişse, bugün
Mescid-i Haram’a teveccüh etmiştir. Kullara sadece inkıyâd ve teslimiyet düşer
vesselâm! Bakara-142/21
DOĞULARIN DA RABBİ ALLAH’DIR
Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah,
“Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir ve doğuların da
Rabbidir!” buyurmaktadır. Bütün kâinatın Rabbi olma yanında “doğuların da
Rabbidir” demesinin hikmeti, çoktur elbette! Tesbit edebildiğimiz kadarıyla:
1-İkisi hâriç senenin her günü güneş, ayrı ayrı yerlerden doğması sebebiyle 364
tane birbirinden ayrı doğu vardır. 2-Arası denizlerle fasledilen kıtaların da
doğuları ayrı ayrıdır. 3-Doğusu Hazar denizi gibi iç denizlere veya çok büyük
göllere dayanan yerlerin de doğusu o denizler veya göllerdir, vs. Sâffât-5/445
DOĞURMADI ALLAH Kİ, ÇOCUĞU OLSUN;
DOĞURULMADI Kİ, ANASI BABASI OLSUN!
Allah-ü Teâlâ, doğurmadı ki, O’nun
çocukları olsun; doğurulmadı ki, O’nun anası babası olsun! O’nun ezelî oluşu,
zaten böyle birden fazla ilâh inanışına geçit vermez! İhlâs-3/604
DOKSAN DOKUZ KOYUNU OLAN KARDEŞİNİN
TEK KOYUNUNU DA ALMAK İSTEMESİ MESELESİ
Hz. Davud as’ın yanına da’vetsiz
duvardan atlayarak giren iki dâvâcıdan biri kardeşini şikâyet ederek şöyle
dedi: “Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var, benim ise tek bir
koyunum var. Böyle iken “onu da bana ver!”dedi ve çenesiyle beni yendi.” Davud
as: “Doğrusu o, senin tek koyununu kendi koyunları arasına katmak istemesiyle
haksızlık etmiştir! Zaten birarada yaşayan ortakların birçoğu, birbirlerine
haksızlık ederler. Ancak iman edip salih ameller işleyenler müstesna! Onlar da
o kadar azdır ki!” dedi. Davud as, bu hadisede Allah’ın Kendisini imtihan
etmesini sezdi ve hemen Rabbinden mağfiret diledi de rüku’ ederek secdeye
kapandı ve Allah’a yöneldi. (Not: Bu âyeti okuyan ve dinleyenin tilâvet secdesi
yapması gerekir. Davud as’ın yanına gelen iki kişi, duvardan tırmanarak yanına
gelmeleri göz önüne alınırsa büyük ihtimal O’na süikast etmeye gelen iki
hayduttur. Davud as’ın yanında bazı insanların olduğunu görünce böyle bir dâvâ
uydurdular. Yahut -zayıf ihtimal- gelen iki kişi, insan sûretinde iki melekti.
Davud as, bunlarla imtihan ediliyordu. Allah-ü A’lem! (24. Âyet secde âyetidir,
secde etmek, farzdır.) Sâd-23,24/453
DOKUZ ÇETE VE KUMPAS FAALİYETLERİ
Sâlih as’ın yaşadığı şehirde dokuz
çete vardı. Bunlar biraraya gelip toplandılar. Allah’a yemin ederek aralarında
anlaştılar ve şöyle bir kumpas kurdular: “Geceleyin O’na ve yakınlarına baskın
yapıp hepsini öldürelim, sonra da onlara sahip çıkan akrabalarına, yakınlarının
öldürülmesi esnasında orada bulunmadığımızı bildirir ve gerçekten doğru
söylüyoruz deriz.” Neml-49/380
DOKUZ MU’CİZE Kİ HZ. MUSA’YA VERİLDİ
Allah cc buyuruyor: “Celâlim Hakkı
için, Biz Musa’ya apaçık dokuz mu’cize verdik.” Bu mu’cizeler şunlardır:
1-(Ejderhaya dönüşen) Asâ; 2-Yed-i Beyzâ (ışık saçan eli); 3-O’nun duâsıyla
gelen: Çekirge âfetinin; 4-Ekin Biti’nin; 5-Kurbağaların istilasının; 6-İçme
suyunun içileceği anda hemen kana dönüşmesi âfetinin, Mısırlılar’ın üzerinden
kaldırılması; 7-Asâsını vurması ile taşların yarılıp su fışkırtması; 8-Asâsını
vurmakla denizin yarılıp geçilecek koridor haline gelmesi; 9-Tûr Dağı’nın
kaldırılıp üzerlerinde tutulmasıyla İsrailoğullarının korkutulması. İsrâ-101/291
DOLUNAY HALİNE GELDİĞİ ZAMAN AY’A
YEMİN EDERİM Kİ, SİZ HALDEN HALE GEÇECEKSİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nurunu
toplayıp ‘Dolunay’ haline geldiği zaman Ay’a yemin ederim ki, siz (cennet veya
cehennemdeki ikâmetgâhınıza yerleşinceye kadar) mutlaka tabakadan tabakaya
binecek (halden hale geçecek)siniz!” İnşikâk-18,19/589
DONANIMDA ALLAH DİLEDİĞİNE DİLEDİĞİ
ÖZELLİKLERİ ARTIRIR, TASARRUFUNA KARIŞTIRMAZ!
Allah-ü Teâlâ,dilediği yaratığını
dilediği kadar, maddî veya ma’nevî donanımla donatır, dilediğinin donanımını da
artırır. Tasarruf tastamam O’na aittir. Kimseyi de işine ortak etmez. Fâtır-1/433
DOSDOĞRU YOL PEYGAMBERİMİZİN
YOLUDUR, BAŞKA YOL ARAMA!
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde: “Sen dosdoğru bir yol üzerindesin!” buyurmakla, Peygamber
Efendimizin sav yolunun, hayat çizgisinin, en doğru bir yol olduğunu beyan
etmiştir. Bu âyetle, Peygamber Efendimizin sav yolundan daha doğru bir yol
aramanın bâtıl olduğu da tasdik edilmiştir. Zira O, yaşayan bir Kur’an’dır. Yâ
Sîn-4/439
DOSDOĞRU YOLA ÇAĞIRAN
HZ.MUHAMMED’DİR, BAŞKA YOL ARAYIP DA YORULMA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habib-i
Edîbim Ya Muhammed!) Gerçekten Sen, onları dosdoğru bir yola davet ediyorsun.
(Evet, dosdoğru yol, Hz. Muhammed sav’in da’vet ettiği yoldur. Başka yol arayıp
da boşu boşuna kendini yorma!) Mü’minûn-73/345
DOSDOĞRU YOLU BULUP CENNETE GİTMEK
İSTEYENLER
Allah, diyor ki: “Bu (En’âm
Sûresinin 151, 152 ve 153. Âyetlerinde zikrettiklerim), benim dosdoğru
yolumdur. Öyle ise başka yollara değil de bu yola tabi olun! İşte bunlar, Allah’ın
size emrettiği şeylerdir. Tâ ki, günâhlardan sakınasınız!” En’âm-153/148
DOST EDİNMENİN YASAK OLDUĞU KİMSELER
VAR MIDIR?
Allah-ü Teâlâ, sadece mü’minlerle
savaşan, onları yerinden yurdundan kovan, kovulmalarına yardım eden ve zulmeden
kâfirlerle dost olmayı yasaklamış, onları dost edinenlerin de zalimlerin tâ
kendileri olduğunu ilân etmiştir. Zira bu halde onlarla dost olmak demek, sır
vermek suretiyle kendi insanına zarar vermek demektir. Bunun dışında sorun
olmayan, etliye sütlüye karışmayan kâfirlerle dostluğu, diyaloğu yasaklamamıştır.
Mümtehine-9/549
DOST EDİNMEYE KAFİRLİK ENGEL DEĞİL,
ZALİMLİK ENGELDİR
Bu Âyet-i Kerime, sorun olmayan,
kendi halindeki kâfirlerden dost edinmeyi yasaklamıyor; bilâkis saldırgan
zalimlerle dost olmayı yasaklıyor. Kâfirlere sadece mü’minin velâyeti verilmez,
o kadar! Mümtehine-9/549
DOST EDİNMEYİN MÜNAFIKLARDAN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah
yolunda hicret etmedikleri müddetçe münâfıklardan dost edinmeyin!” (Şimdiki
hicret, bâtıldan Hakk’a şeklindedir.) Nisâ-89/91
DOST GÖRÜNEREK TEHLİKEYİ BERTARAF
CAİZ Mİ?
Gücü kuvveti ele geçirmiş İslâm
düşmanlarının şerrinden korkulursa, sırf onların şerrini def’ kabilinden onlara
dost gözükmeye İslâm müsaade etmiştir. Aksi takdirde orantısız güç kullanarak
İslâm toplumuna zarar verebilirler. Âl-i İmrân-28/52
DOST MU ARIYORSUN? O, SENİ ÖLDÜKTEN
SONRA DİRİLTECEK OLAN ALLAH’DIR
Ölüleri diriltecek, dilediğini
rahmetine dahil edecek, zalimleri perişan edecek Allah-ü Teâlâ iken, O’ndan
başka bir takım hâmiler, dostlar edinenlerin yaptıkları olacak şey midir?
Ölüleri Kim diriltiyorsa, Rahmetiyle insanı Kim kuşatıyorsa, cennet ve cehennem
Kimin elindeyse insan olan insan, O’nu hâmî ve dost edinir. Şûrâ-9/482
DOST OLAMAZ ONLAR, BABA, OĞUL VE
KARDEŞ OLSALAR BİLE, DEĞİL Mİ Kİ KARŞI SAFTALAR!
Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş
bir topluluğun; babaları,oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsalar
onlarla dostluk ettiklerini göremezsin, bulamazsın! Değil mi ki onlar, Allah’a
ve Resûlüne karşı gelen kimselerdir. Mücâdele-22/544
DOSTLAR EDİNMEYİNİZ DİNİ ALAY VE
EĞLENCE KONUSU YAPANLARI!
“Ey iman edenler! Sizden önce
kendilerine kitap verilenlerden, dininizi alay ve eğlence konusu yapanları ve
kâfirleri, dostlar edinmeyiniz! Mü’min iseniz, Allah’ın bu buyruklarına karşı
gelmekten sakınınız!” Mâide-57/116
DOSTLAR O GÜN BİRBİRLERİNİN YAMAN
DÜŞMANLARIDIRLAR, ANCAK MÜTTEKİLER MÜSTESNA!
O gün (kıyamet günü,hesap verme
vakti) öyle bir gündür ki, dostlar bile birbirlerine düşmandırlar; ancak takvâ
sahipleri müstesna! Zuhruf-67/493
DOSTLUK: EY MÜ’MİNLER, KÂFİRLERİ
DOST EDİNMEYİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyiniz! Böyle yaparak,
Allah’a, aleyhinizde kesin bir belge mi vermek istiyorsunuz?” Göz göre göre bu,
yapılacak şey değil! Nisâ-144/100
DOSTLUK: İMAN EDEN, KAFİRE DOST
OLAMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i
kitap, Allah’a, Peygambere ve O’na indirilen (Kur’an’a) iman ediyor olsalardı,
onları (kâfirleri) dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu, dinden çıkmış
fâsık kimselerdir.” Mâide-81/120
DOSTUMUZ KİM OLMALI?
Allah-ü Teâlâ: “Mü’minler,
mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinmesinler!” buyuruyor. Âl-i İmrân-28/52
DOSTUMUZ KİMDİR? ÖNCE ONU BİLELİM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizin
dostunuz, ancak Allah’dır, O’nun Resûlüdür ve Allah’ın emrine boyun eğerek
namazlarını hakkıyla îfâ eden, zekâtlarını veren mü’minlerdir.” (Mü’minlerin
dışında kendileriyle ortak çıkarlar üzerine ahitleştiklerimize, şer’an dost
diyemesek de “ahiddâş” olduklarından dost gibi davranırız.) Mâide-55/116
DOSTUN DOSTA HİÇ FAYDASI OLMAYACAĞI
O HESAP GÜNÜ HERKESİN BULUŞACAĞI GÜNDÜR
Muhakkak ki, hesabın görülüp Hak ile
bâtılın birbirinden ayırdedileceği karar günü, herkesin buluşma günüdür. O gün
dostun dosta aslâ hiçbir faydası olmayacaktır. Allah’ın merhametine mazhar
ettiği kişiler dışında kimseye yardım da edilmez. Azîz ve Rahîm olanın tâ
Kendisi O’dur (Allah’dır). Duhân-40,42/497
DÖNDÜRÜP DURURUZ GÜNLERİ İNSANLAR
ARASINDA; GAH MÜ’MİNLERİN, GAH KAFİRLERİNDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte bu
zafer günleri, öyle günlerdir ki onları, insanlar arasında nöbetleşe döndürüp
dururuz. Allah, sizden iman edenleri ortaya çıkarması, şehitler edinmesi (yle
onları tertemiz yapması) ve kâfirleri de imhâ etmesi için böyle yapmaktadır.”
Âl-i İmrân-140/66
DÖNDÜRÜRLER SİZİ KÜFRE, EĞER EHL-İ
KİTAB’A UYACAK OLURSANIZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler!
Eğer Ehl-i Kitap’tan bir kısmına uyacak olursanız, iyi bilin ki onlar, sizi imanınızdan
sonra küfre geri döndürürler.” Âl-i İmrân-100/61
DÖNÜP DOLAŞIP VARACAĞINIZ YER, ALLAH’IN
HUZURUDUR, ONA GÖRE DÜŞÜNÜN!
“Hepinizin toptan döneceği yer,
O’nun (Allah’ın) huzurudur. O, istediği her şeyi yapmaya kadirdir.” Hûd-4/220
DÖNÜŞ ALLAH’ADIR, BAŞKA GİDİLECEK
YER YOKTUR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizi ilk
önce O (Allah) yarattığı gibi, (sonunda da) yine O’na döneceksiniz!”
A’râf-29/152
DÖNÜŞ ALLAH’ADIR
“Dönüş O’nadır” Ayet-i Kerimesi pek
çok yerde geçer. Bu söz Allah’a ait olduğuna göre, istesek de istemesek de
nihayetinde varıp varacağımız son nokta Allah’ın huzurudur. Öyleyse
serencâmemizi bir daha gözden geçirip gerekli ayarı yapmamız lâzım! Mü’min-3/466
DÖNÜŞ RABB-ÜL ALEMİN’EDİR VE AMELLER
O’NUN HUZURUNDA DEĞERLENDİRİLECEKTİR
Allah-ü Teâlâ, dünyada yaşayan her
bir insanın (ve cinnin) firesiz olarak Kendi huzuruna döndürüleceğini, kim ne
yaptıysa o yaptıklarını tek tek yüzüne söyleyeceğini, dilerse iyiliklere mükâfat,
kötülüklere ceza vereceğini bu Âyeti’nde bildirmektedir. Zümer-7/458
DÖNÜŞ SADECE VE SADECE ALLAH’ADIR, HERKES,
BİR DAHA DÜŞÜNSÜN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hepinizin
dönüşü O’nadır (Allah’adır). Bu, Allah’ın gerçek olarak verdiği sözdür.
Mahlûkatı ilkin (orijinalitesiyle yoktan) O yaratır. Öldükten sonra onları,
haydi haydi diriltir. Diriltir ki, iman edip sâlih ameller işleyenleri,
adâletle mükâfatlandırsın. Kâfirlere ise, dini inkâr ettikleri için, içecek
olarak kaynar su ve gayet acı bir azap vardır.” Yûnus-4/207
DÖNÜŞLÜ, GAH YAĞMURLU, GAH KURU GÖĞE
YEMİN OLSUN Kİ, KUR’AN HAK BİR SÖZDÜR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yemin
olsun dönüşlü (gâh yağmurlu, gâh kuru, gâh soğuk, gâh sıcak vs.) göğe ki, bu
Kur’an, (Hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür ve O, şaka (yaptım olan bir) söz
değildir!” Târık-11,14/590
DÖRT HALİFENİN SIRALANIŞINI BU AYET
MU’CİZANE İŞARET EDER
Hiç kimse “şu Halife önce gelecekti
de, hakkı yendi de...” deyip durmasın! Bu Âyet-i Kerime dört Halifenin
sırasıyla dizilişini işâreten beyan etmektedir. Kader böyle tecelli etti, ona
taş atılmaz! Şöyle ki: İlk cümle: “Muhammed Allah’ın Re-sûlüdür...”, bunda
şüphe yok! İkinci cümle: “Ve O’nunla beraber olanlar...” O’nunla (Muhammed sav
ile) en çok kim beraber olmuştur? El evap: Hz. Ebû Bekir! Üçüncü cümle:
“Kafirlere karşı çok şiddetlidirler...” Rica ederim Sahabe-i Kiram içerisinde
kâfirlerin en çok korktukları babayiğit kimdi? El cevap: Hz. Ömer! Dördüncü
cümle: “Kendi aralarında gayet merhametlidirler...” Şefkat ve merhamet
mevzubahs olunca Ashab-ı Kiram içerisinde önce kimin adı gelir? El cevap:
Hz.Osman! Beşinci cümle: “Onları çokça rüku’ ve secde eden kimseler olarak
görürsün!...” Herkes müttefikan bilir ki, namaza en düşkün ve namazda kendini
dahi unutarak Allah ile muratıb olan Hz. Ali’dir. Böylece sıralama Allah
tarafından yapılmıştır, herkes bile! Ve bu konuyu kapata! Hem önce Hz. Ali, Halife
olsaydı diğer üç Sahabe-i Güzin bu Halifelik şerefinden mahrum olacaktı. Çünki
ecel sabittir. Allah dördünün de Halifeliğini murat etmiş ki dördü de Halife
oldular. Bundan daha güzeli olur muydu? Elbette olmazdı! “Mevlâ görelim neyler,
neylerse güzel eyler!” Ne de güzel eylemiş! Binlerce bin Elhamdülillâh! Fetih-29/514
DÖRT KUŞ TUT, KENDİNE ALIŞTIR, SONRA
KES, HER DAĞIN BAŞINA PARÇALARINI KOY
Allah, Hz. İbrahim’e dedi: “Dört kuş
tut, kendine alıştır, sonra onları kes ve parçalarını her bir dağın başına koy!
Sonra da onları kendine çağır, bak koşa koşa sana gelecekler!” Bakara-260/43
DÖŞEK ATEŞ, YORGAN ATEŞ OLUNCA VAY O
ZALİMİN HALİNE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlara
(zâlimlere) cehennem ateşinden bir döşek ve üzerlerinde de yine ateşten bir
örtü (yorgan) vardır. İşte Biz zâlimleri böyle cezalandırırız.” A’râf-41/154
DÖVENE ELSİZ, SÖVENE DİLSİZ, HATTA
GÖNÜLSÜZ OL, BAĞIŞLA DA BAĞIŞLA, DİN YOLU BUDUR
Bu Âyet-i Kerimede Yüce Allah, iman
edenlere şu tavsiyede bulunuyor: “Allah’ın ceza günlerinin gelip çatacağını
ummayanların ezâ ve cefâsına aldırış etmesinler, kusurlarını bağışlasınlar. Çünki
Allah herkesin yaptıklarının karşılığını verecektir.” (Yani siz sabredin, onların
yaptıkları gibi onlara kaba kuvvetle, dille, kalemle veya iletişim araçlarıyla
karşılık vermeyin, onların seviyesizliğine düşmeyin! Onları Allah’a havale
edin! Yani Türkçedeki en güzel bir deyimle: “Dövene elsiz, sövene dilsiz ve
kalb kırana dahi gönülsüz olun!” İşte Din Yolu, Kur’an Yolu, insan olmanın yolu
budur! Câsiye-14/499
DUA DUA YALVAR YAKAR!
“Rabbinize yalvara yalvara ve için
için dua edin! Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez!”(Duada haddi aşmak nasıl
olur? Şöyle olur: 1-Bağıra bağıra dua etmek (Hâşâ Allah duymuyor mu ki O’na
duyurmaya çalışıyorsun). 2-Ma’kul olmayan şeyler istemek (Nübüvvet, kerâmet
veya bir çuval altın istemek gibi). 3-Günâh olan şeyleri istemek. 4-Duayı
uzatmak.) A’râf-55/156
DUA EDENE ALLAH İCABET EDER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bana dua
edenin duasına, icabet ederim!” Bakara-186/27
DUA EDERSEM KAFİRLER HOŞLANMAZLAR
DİYEREK DUA TERKEDİLMEZ!
“Kâfirler hoşlanmasalar da siz, ibâdeti
gönülden ihlâs ile yalnız Allah’a yaparak duâ edin!” Ayet-i Kerimesi, duânın
her hal-ü kârda yapılması lâzım geldiğini, aslâ terk edimemesi gerektiğini
âmirdir. (Not: Duâ etmek için el açmak, diz çökmek, kıbleye yönelmek, oturmak
veya ayakta durmak, abdestli olmak gerekmez. Fırsat olursa bunları yapmak
iyidir elbette! Ama fırsat yoksa, yatakta yatarken bile sessizce duâ
edilebilir.) Mü’min-14/467
DUA EDİNİZ BANA Kİ DUANIZA İCABET
EDEYİM, BUYURUYOR RABBİMİZ
Rabbiniz (her bir şeyin Rabbi) şöyle
buyurdu: “Bana duâ ediniz ki, Ben de duânıza icabet edeyim (karşılık vereyim)!”
Bana duâ etmeyi içselleştiremeyen kibirliler, yakında zelil kimseler olarak
cehenneme gireceklerdir. Mü’min-60/473
DUA, İBADETİN RUHUDUR
Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Ma’bûdumuz,
bizleri duâ etmeye da’vet ediyor. Duâ etmeyeni zelil olarak cehenneme
tıkacağını da açıkça söylüyor. Çünki insanın yaratılış amacı yaratanına ibâdet
etmektir, O’nu tanımaktır. Duâ etmeyen, yaratılış amacına uygun hareket etmiyor
demektir. Şu misal gibidir ki, bir saat yaptın vakti bildirsin diye, ama saat
doğru çalışmıyor veya tam bozuldu, ne yaparsın? Atarsın çöpe! Duâsız yaşam,
ruhsuz bedene benzer. Ruhsuz bedenin bir kıymeti olmadığından hemen bir mezar
çukuruna tevdi edilir. Duasız bir ömrü tamamlayanı da cehennem gayyasına tevdi
ederler. Zaten başka bir Ayet-i Kerime’de de Yüce Allah: “De ki: Duânız olmasaydı,
Rabbim size ne diye ehemmiyet versin?” buyurmaktadır. Namaz, bütünüyle bir
duâdır ve ibâdetlerin padişahıdır. Mü’min-60/473
DUA İÇİN ELLERİNİ KALDIRANLAR,
RABBİMİZİN FERMANI VAR, ŞÖYLE DUA EDİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Dua ederken şöyle de: Ya Rabbi! Sen bağışla, Sen affet, Sen
merhamet et! Zira Sen, merhamet edenlerin en hayırlısısın!” (Bu âyetin
nüzûlünden itibaren başta Efendimiz sav, bütün aklı başındaki müslümanlar
âyetteki “gul!”kelimesini kaldırıp iktibasen bu Âyet-i Kerime’nin diğer
kısmını, duâ makamında vird-i zebân edinmişlerdir.) Mü’minûn-118/348
DUA, DUA, DUA, BİZİM TEK YOLUMUZ BU;
YOKLUKTA DA, VARLIKTA DA ŞÜKÜR İÇİN DUA!
Allah-ü Teâlâ, “Allah’ın yardımı
geldiği, insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiği zaman Rabbine Hamd ile
tesbih et, O’ndan af dile!” buyurmaktadır. Yani insanların İslâm’a dehâleti
için duâ ederken, dehâlet ettiklerinde de duâya devam etmemize Emr-i İlâhî
vardır. Hattâ af dileyerek duâ etmeliyiz ki, bu muvaffakiyette nefsimize bir
pay ayrılmasın! Nasr-3/603
DUADA EL-ESMA-ÜL HÜSNA’NIN YERİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “En güzel
isimler (El Esma-ül Hüsnâ) Allah’ındır. O’na onlarla dua edin! (Yani
hastalığına şifâ isterken ‘Ya Şâfi!’ diyeceksin; tehlikelerden korunmak için
‘Yâ Hafîz!’ diyeceksin...gibi.) Ve O’nun isimleri hakkında Haktan meyledip
sapanları (Allah’a ait olan şeyleri, fânilerden bekleyenleri), bırakın! Onlar,
işlediklerinin (şirk koşmalarının) cezalarını çekeceklerdir.” A’râf-180/173
DUADA İSTER ALLAH DE, İSTER RAHMAN
DE İKİSİ DE GÜZELDİR!
Duâ ederken ister “Allah” deyin,
ister “Rahmân” deyin; Hangisini deseniz en güzel isimler hep O’nundur,
makbuldür. İsrâ-110/292
DUALARI SADECE VE SADECE HER ŞEYİN
SAHİBİ ALLAH KABUL EDEBİLİR
Yapılan her türlü duâyı, her şeyi
yaratan ve her an her şeyin arzularına nigâhban olan bir zat kabul edebilir ki,
o da Allah’dan başkası olamaz. Zaten Allah’dan başkası,duyamadığı gibi, arzu ve
isteklere icâbet de edemez. Neml-62/381
DUALARINA ALLAH’IN İCABET ETMESİNİ
Mİ İSTİYORSUN? SALİH AMEL İŞLEYECEKSİN!
O öyle Şefik bir Allah’dır ki, iman
edip salih amel işleyen kullarının duâlarına icâbet eder. Fazlından
mükâfatlarını artırır da artırır. Kâfirlere gelince, onlara pek şiddetli bir
azap vardır. Şûrâ-26/485
DUALARINA RABLERİ, ŞÖYLE İCABET
BUYURDU
O mütefekkir, aklının şükrünü edâ
eden talihli kullarının duâlarına Rableri, şöyle icâbet ettiğini buyurdu:
“Sizden gerek erkek gerek kadın, sâlih bir iş işleyen hiç kimsenin amelini,
zâyi’ etmem, siz birbirinizdensiniz (yani kadın erkek ayırmam), Benim rızam
için hicret edenlerin, vatanlarından sürülenlerin, Benim yolumda işkenceye
ma’ruz kalarak zarara uğrayanların, Benim yolumda savaşanların ve
öldürülenlerin kötülüklerini (günâhlarını) onlardan örteceğim ve Allah katından
bir mükâfat olarak onları altlarından nehirler akan cennetlere koyacağım. En
güzel ödüller, Allah’ın yanındadır.” Âl-i İmrân-195/75
DUANIN ÇÖZEMEDİĞİ BİR ŞEY YOK
ASLINDA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirler
hoşlanmasalar da siz, ibâdeti gönülden yalnız Allah’a yaparak duâ edin!”
(Gerisine tevekkül edin! Buradan duânın dahi ihlâs ile olanının kabule şâyân
olduğunu anlıyorum. Aklı başka şeylerle meşgul iken dilinin ne söylediğinin
farkında olmayanların duâlarının müstecab olup olmayacağını bilemem, Allah bilir!)
Mü’min-14/467
DUANIN GEÇERLİ OLANI YALNIZ ALLAH’A
YAPILAN DUADIR
Hak (geçerli) olan duâ sadece ve
sadece Allah’a yapılan duâdır. Çünki duâlara O’ndan başkası icâbet edemez! Ra’d-14/250
DUANIZ OLMAZSA RAB KATINDA BEŞ PARA
KIYMENİZ YOKTUR!
Allah-ü Teâlâ, duâlarımıza son
derece ehemmiyet veriyor ve şöyle diyor: “(Ey Rasulüm!) De ki: Duânız olmazsa, Rabbim
size ne diye değer versin ki!” (Evet, duâsız beş para etmezsin! Arkasında güçlü
bir devletin olmadığı paralar, nasıl kalp para gibi değersiz ise, önünde,
arkasında duâsı olmayan insanlar da, öyle kalp para gibi değeri olmayan
görünüşte insanlardır. Duâ et ki, Allah, seni adam yerine koysun!) Furkan-77/365
DUASI GEÇERLİ OLMAYANIN HALİ, SU
KUYUSUNUN BAŞINDA SU İÇMEYE ELİNİ UZATANA BENZER
Geçerli dua, O’na (Allah’a) yapılan
duadır. Müşriklerin O’ndan başka yöneldikleri putlar ise, kendilerine hiç bir
sûrette icâbet edemezler. Onların durumu tıpkı, ağzına su ulaşsın diye iki
elini önündeki kuyuya doğru uzatan adamın durumuna benzer. Oysa bu durumda su,
hiçbir zaman ona ulaşamaz. İşte kâfirlerin (putlarına olan) duâsı da böyle
neticesiz, boşa giden bir duâdır ki, hiçbir şey ellerine geçmez. Ra’d-14/250
DUAYA DAVET EDİYOR ALLAH!
Rabbimiz bizi dua etmeye davet
ediyor. Bu daveti, inanıp tasdik etsinler ve doğru yolda yürüyerek selâmete
ersinler diye yapıyor. Bakara-186/27
DUHA SURESİ
93. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 11 âyettir. Duhâ-0/595
DUHAN SURESİ
44. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 59 âyettir. Duhân-0/495
DUMAN Kİ GÖKTEN GELECEK, BÜTÜN
İNSANLARI BÜRÜYECEK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sen göğün,
bütün insanları bürüyecek olan âşikâr bir duman getireceği günü gözetle! Bu,
gayet elemli bir azaptır. İnsanlar: ‘Rabbimiz! Bizden bu azâbı kaldır, çünki
artık iman ediyoruz’ derler.” (Rivayete göre bu duman, kıyametin yaklaştığı
zaman diliminde doğu ile batı, yer ve gök arasını kaplayacak olan bir duman
olup kıyamet alâmetlerindendir. Dumanın keyfiyetini de Allah bilir.)
Duhân-10,12/495
DUMAN, GAZ HALİNDEKİ GÖĞE VE YER’E
ALLAH, TAV’AN VE KERHEN EMRİME GELİN, DEDİ
Allah-ü Teâlâ, iradesiyle (Yer’in
1.yaratılışından sonra) duman (gaz) halindeki göğe ve (sonra)Yer’e “ister
tav’an (isteyerek) ve ister kerhen (istemeyerek) emrime gelin!” ferman etti.
Onlar da “gönüllü olarak itaatla geldik” dediler. Fussılet-11/476
DUVAR ÇEKİLİR MÜ’MİNLERLE MÜNAFIKLAR
ARASINA DA PEŞLERİNDEN GİDEMEZLER
Kıyamet gününde ortalığı zifirî bir
karanlık bastığı hengâmede Allah, mü’minlere bir nûr gönderir de mü’minler bu
nûr kılavuzluğunda cennete doğru koşuşurlar. Münâfıklar bu nûrdan istifade
etmek isterler, derken aralarına bir duvar çekilir de bu nûrdan
yararlanamazlar. Bu duvarın bir kapısı vardır, kapının iç tarafında rahmet, dış
tarafında ise azap vardır. Hadîd-13/538
DUYMAK İSTEMEYENLERE SEN Mİ
DUYURACAKSIN? DUYURAMAZSIN!
Allah-ü Teâlâ, “Habibim Ya Muhammed!
Kur’an hakikatlarını duymak istemeyen sağırlara Sen mi duyuracaksın?
Duyuramazsın!” buyurmaktadır. Zuhruf-40/491
DÜĞÜMLERE ÜFLEYEN BÜYÜCÜLERİN ŞERRİNDEN
SABAHIN RABBİNE SIĞINIRIM!
Düğümlere üfleyerek büyü yapmak bir
gerçektir, peygamberimize sav dahi yapıldı. Zaten bu iki sûrenin nâzil olmasına
en başta gelen sebep, Efendimiz sav’e yapılan büyü hadisesi olmuştur. Allah-ü
Teâlâ, Peygamber Efendimizin şahsında büyücülerin şerrinden Kendisi’ne
sığınmamızı bizlere talim ediyor. (Not: Muavvizeteyn adlı bu iki sûreyi (Felak
ve Nâs) her gün okuyana Allah’ın izni ile büyü tutmaz!) Felak-4/604
DÜNYA CAZİBESİ, BAŞINI DÖNDÜRENE
HATIRLATILIR
Bakıyorum dünyanın câzibesi, seni
sarhoş gibi yapmış, başın dönmüş, tefekkürünü dumûra uğratmış. Aklını başına
topla, bunlar rüzgâr gibi gelip geçen meta’lardır. Bundan daha hayırlısını bak,
Kur’an haber veriyor: “Günahlardan sakınanlar için Rableri katında içinde
ırmaklar akan cennetler olup kendileri orada ebedi kalacaklardır. Orada, onlara
tertemiz zevceler, hepsinin üstünde ise Allah’ın Rızası vardır. Allah kullarını
hakkıyla görendir.” Âl-i İmrân-15/50
DÜNYA DENİLEN ÇAKIL TAŞLARINI ALIP, AHİRET
ELMASLARINI BIRAKANA NE DENİR?
Şu insanlar (kâfirler ve kâfirler
gibi yaşayan gafiller, çakıl taşları mesâbesinde değersiz ve hafif olan)
dünyayı seviyor, tercih ediyorlar da önlerinde kendilerini bekleyen o ağır
(elmas mesâbesinde kıymetli olan) Ahiret gününü ihmal ediyorlar. Evet, insan
peşin az bir ücreti, veresiye pek çok ücrete mukabil olarak tercih ediyor; bu
da onun ne kadar aceleci ve zaafı boyundan aşan bir varlık olduğunu gösteriyor.
İnsan-27/579
DÜNYA HAKİKİ VATAN DEĞİL; HAKİKİ
VATAN CENNETTİR
Allah-ü Teâlâ, Hz.Âdem ve
Hz.Havva’ya “birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin! Orada yaşayacak, orada
öleceksiniz ve oradan diriltilip çıkarılacaksınız” Hitab-ı Kutsîsi, buranın
(yeryüzünün) geçici bir misafirhâne olduğunu isbat eder. A’râf-25/152
DÜNYA HAYATI BİLİR MİSİNİZ NEYE
BENZER?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dünya
hayatı tıpkı şuna benzer: Gökten yağmur indiririz, o yağmurla bitkiler bol bol
yetişir, yeryüzü rengârenk bir hal alır, meyve ve mahsüllerle süslenir, tam
ürünleri devşirme zamanında birden emir çıkarırız da bir âfet gelir, ne varsa
söküp biçer; sanki dün orada hiçbir şey yokmuş gibi olur. İşte Biz, düşünüp
ibret alacak kimseler için delilleri böyle açıklarız.” Yûnus-24/210
DÜNYA HAYATI BİR EĞLENCE VE BİR OYUNDAN
BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu dünya
hayatı, bir eğlence ve bir oyundan başka bir şey değildir. Ebedi Ahiret hayatı
ise, hayatın tâ kendisidir. Keşke bunu bir bilselerdi!” Ankebût-64/403
DÜNYA HAYATI BİR OYUN VE BİR EĞLENCEDEN
BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte dünya
hayatı, bir oyun ve bir eğlenceden başka bir şey değildir! Ve elbette Ahiret
yurdu, günâhlardan sakınanlar için daha hayırlıdır. Hiç akıl erdirmez misiniz?”
En’âm-32/130
DÜNYA HAYATI BİR OYUN VE BİR EĞLENCEDEN
İBARETTİR VESSELAM!
Allah-ü Teâlâ, bakınız tüm insanlığa
nasıl bir mesajı veriyor!: “Dünya hayatı, bir oyun ve bir eğlenceden ibarettir.
Eğer iman edip günahlardan sakınırsanız (günahlı oyun ve eğlence ile hayatınızı
telef etmezseniz), Allah size mükâfatınızı (cenneti) verecektir. (Ey arkadaş!
Burası ücret yeri değil, hizmet yeridir.) Muhammed-36/509
DÜNYA HAYATI GEÇİCİ BİR META’DIR
Kadınlar, oğullar, paralar, binek
vasıtaları ve mal mülk, dünya hayatının geçici bir meta’larıdır. Asıl varılacak
güzel yer, Allah katındaki cennetlerdir. Âl-i İmrân-14/50
DÜNYA HAYATI ONLARI ALDATMIŞTI
Kıyamet gününde cin ve insan
topluluğuna şöyle denir: “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi
anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağınızı bidiren uyarıcı peygamberler gelmedi
mi?” denilecek. “Kendi aleyhimize şehâdet ederiz ki, bize korkutucu peygamber
gelmişti” diyecekler. Dünya hayatı, onları aldatmıştı da kâfir olarak
gittikleri kıyamet gününde, kendi aleyhlerine şâhitlik ettiler. En’âm-130/143
DÜNYA HAYATI SAKIN OLA Kİ, SİZİ
ALDATMASIN!
Bu dünyada babanın evlâdına, evlâdın
da babasına olan faydasının Ahirette de geçerli olacağını zannederek ve
birbirine güvenerek sakın dini hayatta gevşekliğe düşmeyesiniz ve sakın dünya
hayatı, sizi aldatmasın! Öte taraf, pek değişiktir. Lokman-33/413
DÜNYA HAYATI SAKIN SİZİ ALDATMASIN!
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde bütün kullarını ikaz ederek, va’dinin (dünya hayatının sona
erdirilip, Ahiret hayatının başlatılacağının) Hak olduğunu, binaenaleyh dünya
hayatından başka bir hayat olmadığı vehmi ile dünya hayatına aldanmaktan
sakınmalarını beyan ediyor. Fâtır-5/434
DÜNYA HAYATI SÜSLÜ GÖSTERİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirlere
dünya hayatı süslü gösterildi de iman edenlerle alay ediyorlar!” Etsinler
bakalım, ötede görüşecekler! Bakara-212/32
DÜNYA HAYATI, BİR GÜN’DEN FAZLA BİR
ŞEY DEĞİLDİR
Mahşerde mücrimler, kendi aralarında
gizlice konuşurlar ve “dünyada on günden fazla bir şey kalmadınız!” derler. Allah-ü
Teâlâ da: “Onların en ma’kul söyleyeni ise, ‘olsa olsa bir günden fazla
kalmadınız!’ der, buyuruyor. Tâhâ-103,104/318
DÜNYA HAYATI, BİR OYUNDUR, BİR
EĞLENCEDİR VE BAŞKA BAŞKA ŞUNLARDAN İBARETTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyi
biliniz ki (Ahirete yer vermeyen) dünya hayatı:1-Bir oyundur; 2-Bir eğlence ve
oyalanmadır; 3-Bir süstür; 4-Kendi aranızda bir övünmedir; 5-Mal ve evlat
çoğaltma yarışıdır; 6-Şöyle bir yağan yağmura benzer ki, yağmur yağar, o
sebeple biten bitki, ekincilerin hoşuna gider; sonra kurur da sen onun sararmış
olduğunu görürsün, sonra da çerçöp haline gelir; 7-Bir aldanma metâıdır. İşte
dünya hayatı böyledir.” Hadîd-20/539
DÜNYA HAYATIMIZDAKİ SAFHALAR GAYET
KISA OLUP RÜZGAR GİBİ GELİR GEÇER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “...Sizi
(gayet zayıf, anne babasına her şeyiyle muhtaç) bir bebek olarak dünyaya
çıkarırız, sonra güç kuvvet kazanıncaya kadar sizi büyütürüz. İçinizden
kimileri (imtihan sırrından ötürü çocuk ve gençlik çağlarında, daha
yaşlanmadan) vefat ettirilir, kimileri de ömrün en reziline (bunaklık çağına)
erdirilir de daha önceden bildiği şeyleri bilmez hâle gelir.” Hacc-5/331
DÜNYA HAYATINA EN HIRSLI OLANLAR
KİMLERDİR?
Dünya hayatına en hırslı
tamahkârlar, Yahudilerdir. Hatta dünyaya bağlılıkta müşriklerden bile
hırslıdırlar. Müşriklerin Ahiret inancı olmadığından dünya hırsları ma’kul! Ya!
Size ne oluyor ki, hem “Ahirete inanıyoruz!” diyorsunuz, hem de inanmayanlardan
daha fazla dünyada kalmaya hırs ediyorsunuz? Yani imanlarında samimi değiller!
Bakara-96/14
DÜNYA HAYATINA TAKILIP ALDANANLARLA
DÜNYAYI TEĞET GEÇİP ATLATANLAR BİR OLUR MU?
Bu Âyet-i Kerime’de Yüce Allah,
dünyada Rızâ-i İlâhi’ye mazhar olup, va’d olunan cenneti kazananlarla, dünya
hayatına takılıp, kıyamet günü azab ehli olanların bir olamayacağını beyan
ediyor. Kasas-61/392
DÜNYA HAYATINI İSTEYENE ONU TAM
TAMINA VERİRİZ VE LAKİN AHİRETTE ONA ATEŞ VAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim dünya
hayatını, dünyanın zinet ve şatafatını isterse, onlara orada (dünyada)
amellerinin karşılığını tam tamına veririz ve onlara aslâ bir haksızlık
yapılmaz. Ahirette ise onlara ateşten başka bir şey yoktur! (Çünki) onlar, dünyada
yaptıkları bütün amellerinin, hattâ iyiliklerinin bile (semerelerini burada
yiyip bitirdiklerinden) bu yaptıkları şeyler, orada (Ahirette) heder olmuştur.”
Hûd-15,16/222
DÜNYA HAYATININ DURUMU, ŞUNA BENZER!
Allah cc, dünya hayatını şu misalle
ne güzel açıklıyor: “Gökten yağmur indiririz, onunla yeryüzünde bitkiler
yeşerip birbirine karışır (gürleşir). Çok geçmeden de kurur, rüzgârın savurduğu
çör çöp haline gelir.” Ey dünyaya meftun birâder! Sen de gençliğinin gürlüğüne
aldanma! İhtiyarlıkla kuruyup çöp gibi olacaksın, sonra da toprakta kaybolup
gideceksin! Hiç gaflet etmeye gelmez! Dünya işte böyle yalancıdır, adamı
aldatıverir. Sen Ahirete bak! Kehf-45/297
DÜNYA HAYATININ GEÇİCİ METALARI
SİZİN İÇİN; SİZ DE ALLAH İÇİNSİNİZ EY İNSANOĞLU!
Ey insanoğlu! Size verilen ne varsa,
bilesiniz ki dünyanın geçici metalarından başka bir şey değildir. Onlar sizin
için, siz de Allah için yaratıldınız. İman edip Rablerine tevekkül edenlere
yaratılış amacına uygun yaşadıklarından Ahirette verilecek cennet hayatı, daha
hayırlı ve devamlı olanıdır. Şûrâ-36/486
DÜNYA HAYATININ ZİNETİNE AYIRACAK
VAKTİMİZİN OLMAMASI LAZIM
Allah-ü Teâlâ, Efendimize:
“Rablerinin rızasına kilitlenenlerle beraber ol, sakın dünya hayatının
zinetini, süsünü arzulayarak gözlerin, onlardan başkasına kaymasın!” buyurarak
O’na ve onun şahsında aklı başında olan herkese dünya hayatının zinetine
ayıracak vaktimizin olmaması lazım geldiğini bildiriyor. (Not: Nafaka kazanmak,
düşmana karşı güçlü olmak için fen ve teknoloji ile meşgul olmak, Allah yolunda
harcamak maksadıyla dünya zenginlerinden biri olmak, dünya hayatı zinetine
vakit ayırmak mânâsına gelmez. Bilâkis bunlar, İslâm’ın ayrıca emirlerindendir.
Dünya zinetine vakit ayırmak, nefsi için lükse ve isrâfa kaçmaktır.)
Kehf-28/296
DÜNYA İSTEYENİN OLSUN, BENİ ALLAH’IN
LÜTFU VE RAHMETİ SEVİNDİRİR ANCAK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: “Allah’ın lütfuyla, rahmetiyle, evet sadece bununla
sevinsinler! Çünki bu, (insanların dünya malı olarak) topladıkları bütün
şeylerden daha hayırlıdır.” Yûnus-58/214
DÜNYA MUTLULUĞUNU İSTEYEN BİLSİN Kİ
Allah-ü Teâlâ: “Kim dünya
mutluluğunu isterse bilsin ki, dünya mutluluğu da Ahiret saâdeti de Allah
katındadır (yani Allah’ın dilediği kimse mutlu olur, kimse kendi çabaları ile
mutlu olamaz). Allah, işiten ve görendir.” buyuruyor. Nisâ-134/98
DÜNYA NİMETLERİ, KİŞİYİ ALLAH
YOLUNDAN ALIKOYMAMALIDIR
Allah-ü Teâlâ, bu ve bir önceki
Âyet-i Kerimesi’nde, elektrik enerjisinin, hayatın tüm safhalarında
kullanılmasıyla, yaşamda bir devrim olacağına, eski hayatın yeni bir hayat
tarzına inkılâb edeceğine, bu elektrik enerjisi sâyesinde, dünya işlerinin,
eskide bin yılda yapılanların beş on yılda yapılacağına, fakat bunun,
beraberinde müthiş bir refah getirmesiyle insanların dünyevileşeceğine, dünya
zevk ve saadetiyle büyülenip dünya işlerinden başka bir şey düşünemeyeceğine
vurgu yaparak, Allah’ın o evlerde, mescidlerde, yurdlarda, okullarda vs.
yerlerde O’nu sabah akşam (24 saat) tesbih edenleri (Allah’ı anlatmaktan başka
derdi olmayanları), dünyanın bu meftûn edici câzibedarlığının, kendilerini
Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan, zekatı vermekten (yani mali ve
bedeni ibâdetlerin tümünden) alıkoyamayacağını beyan eder. O erkek oğlu
erkekler, (erkeklik, burada güçlülükten ve cesaretten kinâyedir) dünyalık hiç
bir şeyden değil de, sadece ve sadece gözlerin kendisine döneceği bir
günden, kaybetme endişesi ile hesap gününden korkarlar. Nûr-37/354
DÜNYA NİMETLERİ, ASLINDA KAFİRLERİN
BİR KISMINA VERİLEN GEÇİCİ BİR ZEVKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sakın o
kâfirlerden bir kısmına geçici bir zevk olarak verdiğimiz dünya nimetlerine göz
dikme!” Hicr-88/265
DÜNYA NİMETLERİNDEN İNANANLAR
SAYESİNDE İNANMAYANLAR DA YARARLANIRLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: “Allah’ın, kulları için yaratıp ortaya çıkardığı zineti,
temiz ve hoş rızıkları haram kılmak, kimin haddine?” De ki: “Onlar, dünya
hayatında iman edenler içindir. (İman edenler sayesinde iman etmeyenler de
istifâde ederler.) Kıyamet gününde (Ahirette) ise hâlis olarak yalnız
Mü’minlere mahsustur.” A’râf-32/153
DÜNYA NİMETLERİNE TAMAHI, MEN
EDİLMİŞTİ RESULÜLLAH EFENDİMİZİN SAV!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sakın o
kâfirlerden bir kısmına geçici bir zevk olarak verdiğimiz dünya nimetlerine göz
dikme!” (Zaten O Şanlı Nebî’nin fıtratı da Hakk’ın tâ kendisiydi ki, bir
seferinde dünya nimetlerinden istifâde teklifi karşısında: ‘Benim dünya ile ne
alakam var?’ deyivermişti sav.) Hicr-88/265
DÜNYA TOPRAĞINDAN YARATILDIK YİNE O
TOPRAĞA İADE EDİLECEĞİZ
Allah-ü Teâlâ: “sizi ondan
(topraktan) yarattım, oraya iade edeceğiz” buyuruyor. İade edilen yerin dünya
toprağı olduğu herkesce ma’lum olduğuna göre demek ki dünya toprağından
yaratılmışız. Yediğimiz, içtiğimiz şeyler dünya toprağından olduğu da ma’lum.
Şöyle düşünüyorum: Acaba Hz. Âdem babamız da dünya toprağından mı yaratıldı?
Cennet toprağından yaratıldığına dâir bir belge varsa tamam! Yoksa ihtimal ki O
da dünya toprağından yaratıldı. Allah bir şeyi yaratmak istediğinde ona “ol!”
der, o da oluverir. Tâhâ-55/314
DÜNYA VE AHİRETİ BERABER İSTEMELİ!
Bazıları kimseler de: “Ey Yüce
Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ve güzellik ver, Ahirette de iyilik ve
güzellik ver, bizi cehennem ateşinden koru!” derler. Bunlara da istedikleri
verilir. (Böyle demek lâzım. Zaten her namazda da diyoruz elhamdülillah!) Bakara-201-202/30
DÜNYA YÜZÜNDE NE VARSA HEPSİ, BİR
GÜN KUPKURU TOPRAK OLACAKTIR, TAKILMA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Biz,
yeryüzünde ne varsa hepsini günü geldiğinde kupkuru bir toprak yapıp dümdüz
edeceğiz!” Kehf-8/293
DÜNYA’YA TAKILMAYARAK İMAN VE
İBADETLE YAŞAYANLARIN YERİ DE BELLİDİR: CENNET!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki, iman edip sâlih ameller işleyenler, iman etmeleri sebebiyle Rableri onları,
altlarından ırmaklar akan Naim cennetlerindeki mutluluklara erdirir.”
Yûnus-9/208
DÜNYADA BİR SAATTEN FAZLA KALMADIK
Kİ, YEMİN OLSUN!
Kıyamet gününde, Büyük Duruşma gelip
çattığında günâhkarlar, yemin ederek “dünyada bir saatten fazla kalmadıklarını”
söylerler. Onlar, işte Hak’dan böyle çevriliyorlardı. (“zaman yetmedi”diye
mazeret üretiyorlar.) Rûm-55/409
DÜNYADA KAÇ YIL KALDINIZ SİZE KALSA,
EY CEHENNEM EHLİ MÜNKİR MAHLUKLAR?
Allah-ü Teâlâ, cehennemliklere
sorar: “Size kalsa dünyada kaç yıl kaldınız?” O münkir mahluklar: “Bir gün veya
daha az! Ne bilelim bunu aklında tutabilen o sayanlara (meleklere) sor! (Zira bizim
aklımız başımızdan gitmiş durumda!)” diye cevap verirler. Bunun üzerine Allah-ü
Teâl şöyle buyurur: “Ancak siz çok az kaldınız; eğer gerçeği bir bilseydiniz
(Bana isyân etmezdiniz!).” Mü’minûn-112,114/348
DÜNYADA NE KADAR KALDIN? GÜNDÜZÜN
BİR SAATI KADAR!
“Kıyamet günü mahşerde Allah,
(insanların) hepsini biraraya toplayacak. O gün onlar, sanki dünyada gündüzün
bir saatinden başka kalmamış gibidirler. Öyle ki, sadece birbirlerini görünce
tanıyacakları kadar yaşadıklarını sanacaklar. Allah’a kavuşmayı yalan sayıp da
doğru yolu tutmamış olanlar, en büyük kayba uğramışlardır.” Yûnus-45/213
DÜNYADAKİ VARLIKLARIMIZ, DÜNYANIN
GEÇİCİ ZİNETLERİDİR; ALDANMAYALIM!
Bu Âyetin beyanından anlıyoruz ki, dünyada
malımız zannettiğimiz şeyler, geçici dünya metâı ve süsünden ibarettir. Aklı
olan, Allah katındaki daha hayırlı ve devamlı olana (cennete) kilitlenir
vesselâm! Kasas-60/392
DÜNYALIK İSTEYENE AHİRETTE YOK!
Bazı kimseler:“Ey Yüce Rabbimiz, bize
vereceğini bu dünyada ver!” derler. Bunlara dünyada verilse de Ahirette bir şey
yoktur! (Böyle dememek lâzım!) Bakara-200/30
DÜNYALIK SÜSLERİN KAFİRLERE ÇOK
VERİLMESİ BİR İMTİHANDIR
Allah-ü Teâlâ, bu âyet meâlinde, dünyalık
süslü püslü şeylerin kâfirlere daha çok verilmesinin bir imtihan olduğunu, kâfirler
bu tür şeylerle meşgul olarak zamanlarını israf ettiklerini; “sakın o dünyalık
süslü şeylere gözünü dikme! Rabbinin (Seni yaratılış maksadından
uzaklaştırmayan helâl) rızkı, daha hayırlıdır ve (cennet gibi bir meyve
verdiğinden) daha devamlıdır.” âyeti ile de Efendimizin sav şahsında tüm
mü’minlere hitâben, çakıl taşları mesâbesindeki dünyalıklarla böyle boşa
harcayacak zamanlarının olmadığını, dünyevîleşmiş bir hayata dalmamamızı beyân
ediyor. (Not: Teknoloji ve her türlü ilimle meşgul olan ilim adamlarının
meşguliyeti, isrâf değil ibâdettir. Buradaki süslü püslü şeylerle meşguliyetten
maksat, insanı, nefsinin arzularına esir eden hevâ ve hevesinin tatminidir.)
Tâhâ-131/320
DÜNYALIK UĞRUNA HİZMET
YOLUNDAKİLERİN ÖNÜNE GEÇENLER, DERİN SAPIKLARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar ki:
1-Dünya hayatını severek Ahiret hayatına tercih ederler. 2-İnsanları Allah
yolundan çevirirler, Allah yoluna da’vet eden da’vetçilere engel olurlar.
3-Allah yoluna bir eğrilik bulmak isterler. Ama bilmezler ki o gâfiller,
Hak’tan uzak derin bir sapıklık içindedirler.” İbrahim-3/254
DÜNYALIKLAR! AZ ZAMANDA KEYFİNİZE
BAKIN BAKALIM, SİZİ ÖTEDE GÖRECEĞİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz onları
(dünyalıkları), azıcık bir müddet dünyada faydalandırırız; sonra da şiddetli
bir azâba mahkum ederiz.” Lokman-24/412
DÜNYANIN ETRAFINI , KUTUPLARI ALLAH
EKSİLTTİĞİNİ SÖYLÜYOR
Allah-ü Teâlâ: “Görmüyorlar mı ki
Biz, Yer’in etrafından (kutuplarından) eksiltiyoruz” diyor. Etraf, taraflar mânâsına
gelen cemi siğasında kullanılmış bir kelimedir. Tesniye (ikil) murad edilip de
cemi (çoğul) siğasında (kipinde) söylenmiş bir kelime olabilir. O zaman
bu eksilmenin kutuplarda olduğunu anlayabiliriz. Yuvarlak olan dünyada taraflar
ancak ekseni etrafında dönen kutuplar olabilir. Yoksa dönen bir kürenin ortası,
yani ekvatoru, taraf olamaz.Tesniye murad edilmediyse artık “kutuplardır”
diyemeyiz, belki Allah bilir deriz. Ayrıca kutuplardaki buz tabakaların
erimesiyle de eksilmesi murad edilmiş olabilir. Enbiyâ-44/324
DÜNYANIN ETRAFININ NOKSANLAŞTIRILMASINA
VERİLEN ÇEŞİTLİ MA’NALAR
1-Kutuplar yavaş yavaş aşındırılarak
noksanlaştırılır. 2-Müslümanlar kuvvet kazanarak kâfirlerin topraklarını
fethetmeleri sûretiyle kâfirlerin toprakları, etrafından eksiltilmiş olur.
3-Yeryüzünde yaşayan Âlimler (dünyadan mecazdır) azalarak, dünyanın etrafı
eksiltilmiş olur. 4-Yağan yağmurlarla, esen rüzgarlarla dağların erezyona maruz
kalması bir nevi eksilmedir. 5-Yeryüzünü kuşatan atmosfer olabilir ki, o
takdirde atmosferde bir incelmenin, bir erezyonun olması söz konusu olur.
Gerçeği Allah bilir! Enbiyâ-44/324
DÜNYANIN YUVARLAKLIĞI BU AYETTEN
ANLAŞILIR
“O Allah ki geceyi durmadan onu
kovalayan gündüze bürür.” (Işık dik olarak geldiğinden su gibi sarmaz. Bundandır
ki ışığı gören yüz, aydınlık; görmeyen yüz, karanlıktır. Sabit bir noktadan
gelen ışık, eğer dünya dönmeseydi, dünyanın sabit bir yüzü daimi olarak
aydınlanacak ve yine ışık görmeyen diğer sabit bir yüzü de hep karanlık
kalacaktı. Madem ışık ve karanlık dünya yüzünde birbirini kovalıyor, öyleyse dünya
dönüyor ki öyle gözüküyor.) A’râf-54/156
DÜNYANIN ZİNETLİ YARATILMASI BİR
İMTİHANDIR UYANIK OL!
Allah cc: “Biz, yeryüzünde bulunan
her şeyi, dünyanın zineti kıldık” buyurarak insanları bununla imtihana tabi
tuttuğunu beyân ediyor. Evet, insanlardan kimi, dünyanın bu zineti karşısında
ona takılacak ve kaybedecek; kimi de dünya onu aldatmadan o, dünyayı atlatarak
kazanacak. Kehf-7/293
DÜNYANININ (23.5 DERECE) EĞİKLİĞİNİ
BİLDİREN AYET-İ KERİME
Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerimesinde
buyuruyor ki: “Görmedin mi Rabbin gölgeyi nasıl uzattı? Dileseydi onu elbette
sâbit kılardı.” Bu Âyet-i Kerime üzerinde düşünüldüğünde gölgenin iki tarzda
uzayıp kısaldığını tesbit ediyoruz: 1) Dünyanın kendi etrafında dönmesiyle
hâsıl olan gölgenin uzayıp kısalması: Sabah en uzun gölge kısalarak öğleyi
buluyor; En kısa gölge öğle vakti iken uzayarak akşamı buluyor. 2) Dünyanın
güneş etrafında dönmesiyle hasıl olan gölgenin uzayıp kısalması: Kuzey ve güney
yarım kürelerdeki gölgelerin uzunluk ve kısalığı yaz ve kış mevsimlerinde
farklı oluyor: Kış mevsimindeki gölge yaz mevsimine göre daha uzun oluyor. Bu
uzayıp kısalma tamamen mevsim farkından kaynaklanıyor. Mevsimler de dünyanın
ekseninin 23.5 derece eğik bir vaziyette güneşin etrafında dönmesinden hasıl
oluyor. Işık güneşi, güneş de ışığı isbat ettiği gibi; mevsimler dünyanın
eğikliğini, dünyanın eğikliği de mevsimleri isbat eder. Furkan-45/363
DÜNYAYA BİZİ TEKRAR GÖNDER EY YÜCE
RABBİMİZ! ÖYLE YARARLI İŞLER YAPACAĞIZ Kİ!..
Günahkârlar, Rabb-ül Alemin’in
huzurunda mahcubiyetten başları önlerine eğilmiş vaziyette: “Gördük, işittik Ey
Yüce Rabbimiz! Ne olur bizi tekrar dünyaya gönder! Öyle yararlı işler yapacağız
ki! Biz, artık inanan kimseleriz” diye yalvar yakar çığrışacaklar, ama iş işten
çoktan geçmiştir artık! Secde-12/415
DÜNYAYA HER GELEN, MUTLAKA VE
MUTLAKA ÖLÜMLE BU DÜNYADAN AYRILACAKTIR
Ey insanlar! Dünyada ebedi kalmak
üzere gelmediniz! Belki imtihan olmak üzere bir müddet burada yaşatılacak,
sonra da eceliniz geldiğinde, bu yaşantınızın hesabını vermek için öldürüleceksiniz!
Mü’minûn-15/341
DÜNYAYA İNSANOĞLUNU YAYAN ALLAH’DIR
“Ey insanoğlu! Sizi çoğaltıp dünyaya
yayan da Allah’dır. Ve dönüp dolaşıp O’nun huzurunda toplanacaksınız!” Mü’minûn-79/346
DÜNYAYA KAZIK ÇAKMAYA ÇOK ÇALIŞTILAR
AMA BU KAZIKLAR ONLARA HİÇ FAYDA VERMEDİ
Ey insanoğlu! Dünyayı gez dolaş ve
geçmiş ümmetlerden ibret al! Onlar ki sizden kuvvetçe daha üstün, bıraktıkları
eserler bakımından daha ileri idiler. Dünyaya kazık çakıp kâm almak için hep
didinip çabaladılar. Lâkin bu çabaları, onlara hiç bir fayda vermedi, size ise
hiç vermez, akıllı olun vesselâm! Mü’min-82/475
DÜNYAYI İSTEYENE DİLEDİĞİMİZ
MİKTARDA VERİRİZ AMA ONUN YERİ DE CEHENNEM OLUR
“Bazı insanlar, peşin dünya zevkini
ister, dünya hayatı kanaatkârıdır. Allah da dilediği kişiye dilediği kadar
dünyalık verir. Sonra ona cehennemi,mekân kılar, o da yerilmiş ve kovulmuş
olarak oraya atılır.”(Zira bu dünya, keyf etme yeri değil, belki bir imtihan
yeri idi. O ise cennette yaşayacağı hayatı dünyada yaşayıp bitirdi, Ahirete bir
şey götüremedi. Cennete gidemeyince de cehennemde kaldı.) İsrâ-18/283
DÜNYAYI İSTEYENE DÜNYA VERİLİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Sırf)
dünyayı isteyene, dünyalıktan birşeyler verilir (ama Ahirette ona bir şey
yok)!” Âl-i İmrân-145/67
DÜNYAYI İSTEYENE DÜNYA, AHİRETİ
İSTEYENE DE AHİRET VERİLİR
“Allah, herkese mededini; yani
dünyayı isteyene dünyayı, Ahireti isteyene de Ahireti (yani cenneti) vereceğini
bildirir.” İsrâ-20/282
DÜNYAYI SEVİYORSUNUZ, BU YÜZDEN DE
AHİRETİ BIRAKIYORSUNUZ HA, ÇOK YAZIK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hayır!
Gerçek şu ki, siz bu dünya hayatını seviyorsunuz, bu yüzden de (büyük bir
gafletle) Ahiret hayatını bırakıyorsunuz. (Seküler bir hayatın zebûnu
olmuşsunuz, çok yazık!)” Kıyamet-20,21/577
DÜNYEVİLEŞMİŞ HAYAT TARZIYLA VARILACAK
YER BELLİDİR:CEHENNEM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar ki, Ahirette
Bize kavuşmayı ummaz ve sadece dünya hayatına râzı olup onunla tatmin olur. Ve
onlar ki, Bizim tek ilâh olduğumuzun delillerinden ve gönderdiğimiz Kur’an
Âyetleri’nden gaflet etmeyi sürdürür. İşte bunların, kazandıkları
(günâhlar) sebebiyle varacakları yer, cehennemdir!” Yûnus-7,8/208
DÜRERİZ GÖĞÜ, KİTAPLARIN SAYFASINI
DÜRER GİBİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O günde
(kıyametin kopması, Sur’a 1.üfürüş gününde) göğü, kitapların (yazılı varakanın)
sayfasını dürer gibi (rulo yapılmış yaprak gibi) düreriz. (Sonra da) ilkin
yaratmaya başladığımız gibi iâde ederiz (yani yeniden Ahiret Âlemi olarak
yaratırız). Bu, üzerimize bir vaaddir ki, bunu da (ancak) Biz yaparız.”
Enbiyâ-104/330
DÜRÜLDÜ ALLAH’IN KUDRET ELİYLE
GÖKLER VE YER
Kıyamet Günü’nde Gökler ve Yer, O’nun
(Allah’ın) Sağ Eliyle (Kudretiyle) dürülmüşlerdir. Yani işlevlerine son
verilmiştir. (Efendimiz sav hutbe okurken buyurdular ki: “Allah o gün gökleri
ve yıldızları, bir çocuğun elinde topu çevirdiği gibi çevirir ve şöyle buyurur:
İlâh Ben’im! Hükümdar Ben’im! Cebbâr Ben’im! Büyüklük Ben’imdir! Nerede dünya
sultanları, nerede dünyadaki zorbalar, mütekebbirler?!”) Zümer-67/464
DÜRÜST İNSANLARLA BERABER OLMAK
ALLAH EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakının ve dürüst insanlarla
beraber olun!” Tövbe-119/205
DÜŞMAN BİRLİKLERİNİ TAKİP EDİN!
Allah-ü Teâlâ, bir savaş taktiği
olarak: “Hem düşmanlarınızı, sizinle tekrar savaşmak için toparlanmalarına
fırsat vermemek üzere, arkadan sıkıştırmakta gevşeklik göstermeyin!” buyuruyor.
Nisâ-104/94
DÜŞMAN OLARAK ALLAH’I SEÇMİŞ
ZAVALLI, ATEŞİ SATIN ALMIŞSIN, İYİ YANMALAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte bu, Allah
düşmanlarının cezası olarak hazırlanan ateş! Ayetlerimizi bile bile inkâr
ettiklerinden ötürü onlara orada ebedilik yurdu olan cehennem vardır!”
Fussılet-28/478
DÜŞMAN ORDUSU İLE KARŞILAŞILDIĞINDA
SEBAT ETMEK FARZDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Bir (düşman) ordusu ile karşılaştığınız zaman dayanın, sebat edin ve
Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz! (İslâm ordularının savaş esnasında
durmadan “Allah, Allah” sadâları, bu Âyet-i Kerîme’ye dayanıyor.) Enfâl-45/181
DÜŞMAN SINIRLARI İÇİNDE MÜ’MİNLERİN
BULUNMASI, ELİN KOLUN BAĞLANMASI DEMEKTİR
Mekkeli müşrikler, Mü’minleri
Mescid-i Haram’ı ziyaret etmekten ve bekletilmekte olan hediye kurbanlıkları
yerine ulaştırmaktan engellediler. Eğer orada yeni iman etmiş ve hicret
edememiş mü’minler olmasaydı,bu engellemelerinin karşılığı olarak Allah,
onların tepelenmelerine engel olmazdı. (Buradan şu dersler çıkarılabilir:
1-Savaşı gerektiren bir tahrik karşısında şayet, düşman tarafında kendi
insanımızdan kimseler varsa onların telef olmaması için savaştan vazgeçilebilir
veya savaş ertelenebilir. 2-Düşman tarafın insanlarından aramızda kimselerin
bulunması, lehimizedir. Mesela: Düşman olan A ülkesi elinde nükleer silah da
olsa şayet, o silahı kendi insanlarının yaşadığı bir şehre atamaz! Belki klasik
cephe savaşları ile yetinmek zorunda kalır. Her milletten insanların aramızda
yaşaması aslında çok iyi bir şeydir.) Fetih-25/513
DÜŞMANA BOYUN EĞİLMEZ!
Allah-ü Teâlâ, Rabbânilerin, savaşta
düşmana karşı aslâ boyun eğmediklerini bildiriyor. Öyleyse mü’minlere düşen de
Rabbânîler gibi olmaktır. Âl-i İmrân-146/67
DÜŞMANCA DAVRANANLARA KARŞI BAĞI
KOPARMAMAK LAZIM, BİR GÜN DOST OLABİLİR
Düşmanca davrananlara karşı bağı
koparmamak lâzım, “Umulur ki Allah, sizinle düşmanlarınız arasında (onlara
hidâyet vererek) bir dostluk meydana getirir. Çünki Allah her şeye kadirdir.”
Mümtehine-7/549
DÜŞMANDAN DOST EDİNİLİR Mİ? EDİNİLMEZ,
EVET, ALLAH BÖYLE SÖYLÜYOR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Benim de sizin de düşmanlarınızı dost edinmeyiniz!” Mümtehine-1/548
DÜŞMANDIRLAR PEYGAMBERLERİN TÜMÜNE
İNSAN VE CİN ŞEYTANLARI!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, her
peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Eğer Rabbin dileseydi, bu
düşmanlığı yapamazlardı.” En’âm-112/141
DÜŞMANI DOST HALİNE GETİREBİLME
STRATEJİSİ BUDUR
“Sen kötülüğü en güzel olan iyilikle
def et! (yani kötülüğe karşı dahi iyilikte bulun!) Bir de bakarsın ki, seninle
kendi arasında düşmanlık olan kişi, senin candan, sıcak bir dostun oluvermiş!”
(Bunun, bir Allah kelâmı ve tüm kalblerin de Allah’ın elinde olduğunu unutmamak
gerekir. Biz bize düşen: “kötülüğe karşı dahi iyilik yapmak” vazifesini îfâ
ettiğimiz zamanlarda kafa yaran düşmanlık buzları, âb-ı hayat suları haline
gelecektir, vesselâm!) Fussılet-34/479
DÜŞMANIMIZI NASIL TANIYACAĞIZ?
Onlar (gayr-ı müslimler), sizden
(müslümanlardan) yüz çevirirlerse, inancınıza karşı bir tavır alırlarsa, bilin
ki ayrılık (ve düşmanlık) içindedirler. Bakara-137/20
DÜŞMANIN EN YAMANI KİMDİR?
Şu haldeki (münafık) kişidir:
1-Konuştuğunda dünyaya ait sözleri, hoşumuza gider. Yani ediptir, usturuplu
musturuplu konuşur. 2-Bir de sözlerini özünden söylediğine dair Allah’ı şâhit
tutar. Yani yeminbillah ile konuşur. 3-Yanımızdan ayrılınca ülkede fesat
çıkarır. 4-Mala mülke zarar vermek için uğraşır. 5-Nesle, vatandaşa zarar
vermek için, insanların birbirini vurup kırmasını sağlamak için var gücüyle
çalışır. 6-O herife “Allah’tan kork, fesat çıkarma!” dense benlik ve gurur
izzetine bürünür ve böyle eleştiriye tahammülsüzdür. Onun hakkından sâdukullah
saygılı Cehennem gelir. Ey Cehennem, Sen ne kadar da olmazsa olmazlardanmışsın,
bin yaşayasın! Bakara-204-206/31
DÜŞMANIN ŞEDDELİSİ
Kim Allah`a, Meleklerine,
Resullerine, Cebrail`e, Mikail`e düşman ise iyi bilsin ki, Allah da o
kâfirlerin düşmanıdır. Bu sana yeter de artar bile, ey şeddeli! Bakara-98/14
DÜŞMANLARI ÜZEN NE, SEVİNDİREN NE?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer size
bir iyilik dokunursa bu, onları (düşmanlarınızı) üzer,fakat size bir kötülük
gelirse, bayılırcasına sevinirler.” Âl-i İmrân-120/64
DÜŞMANLARIN ALEYHİMİZE SÖYLEDİKLERİ,
SADECE KABINDAN TAŞAN KISMIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Düşmanlarınızın kinleri, ağızlarından taşmıştır (hep aleyhinizde
konuşup dururlar), kalblerinde gizledikleri (kin ve düşmanlıklar) ise daha büyüktür.”
Âl-i İmrân-118/64
DÜŞMANLARININ ARASINDA MAHSUR
KALANLARA YARDIMA ÇAĞRI!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Size ne
oluyor ki çaresizlik içinde: ‘Ey Rabbimiz! Ahâlisi zalim şu memeleketten (Mekke
veya başka yer) bizi kurtarıp çıkar, katından bir sahip gönder, tarafından bir
yardımcı yolla!’diye yalvarıp yakaran erkekler, kadınlar çocuklar uğrunda Allah
rızası için düşmanla savaşmıyorsunuz?” Nisâ-75/89
DÜŞMANLARINIZI SEVİYORSUNUZ AMA,
DEĞMEZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Siz (fıtratınızın gereği olarak içinizde düşmanlık taşıyamadığınızdan)
öyle kimselersiniz ki, düşmanlarınızı bile seviyorsunuz. Onlar ise, bütün
kitaplara iman ettiğiniz halde sizi sevmezler. (Değmez, onlara olan bu
sevginiz!) Zira yanınıza geldiklerinde (münâfıkça): “Biz de inandık!” deseler
de birbirleriyle başbaşa kaldıklarında size duydukları kin ve düşmanlıklarından
dolayı parmaklarını ısırırlar. (Habibim Ya Muhammed!) De ki: Geberin kininizle!
Muhakkak ki Allah, bütün kalblerin içyüzünü bilir.” Âl-i İmrân-119/64
DÜŞMANLIK ANCAK ZALİMLEREDİR!
Düşmanlık sadece zalimlere karşı
meşru’dur. Yoksa bizim Dinimiz’den olmayanlara karşı düşmanlık, ancak bizi
zalim yapar, o kadar! Bakara-193/29
DÜŞMANLIK VE KİN BIRAKTIK ARALARINA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Böylece
Biz, onların (Yahudilerin) aralarına kıyamete kadar devam edecek düşmanlık ve
kin bıraktık.” Mâide-64/117
DÜŞMANLIKLA GEÇİR ÖMRÜNÜ İSLAM’A, SONRA
KALK BİR DE CENNET İSTE, ÖYLE YAĞMA YOK!
Şu İslâm düşmanlığıyla ömrünü
tüketen müşrikler, Allah’ın sözünü hiç düşünmediler mi? Yoksa daha önceki
atalarına gelmeyen, ömürlerinde ilk defa duydukları bir şeyle mi karşılaştılar?
Yoksa aralarında kırk yılı aşkın bir zamandır yaşayan peygamberlerini hiç
tanımıyorlar da yalan söylediğinden şüphe ettikleri için mi inkâr ediyorlar?
Yoksa O’nda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Bunların hiç birinin gerçek
olmadığını bildikleri halde, bile bile bir İslâm düşmanlığıyla ömürlerini
çürüttüler. Hayır! Peygamber, onlara Hakkı getirmişti, fakat onların çoğu, Hak’tan
hoşlanmayan kimselerdi. Şimdi de kalkmış inananlara verilen şeylerin,
kendilerine de verilmesini bekliyorlar. Yağma yok! Sonsuza dek bekleyin! Mü’minûn-68,70/345
DÜŞMANLIKTA İMAN EDENLERE EN AZGIN, EN
ŞİDDETLİ OLANLAR DA KİMLERDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhahammed!Sen, iman edenlere (Müslümanlara) düşmanlık besleme bakımından
insanların en şiddetlisi, en azgını olarak elbette Yahudileri ve Allah’a ortak
koşanları (müşrikleri) bulacaksın!” Mâide-82/120
DÜZELMESİ İÇİN İŞLERİN, DOĞRU SÖZLÜ
OLMAK, OLMAZSA OLMAZDIR!
Allah-ü Teâlâ, “hep doğru söyleyin
ki, Allah da işlerinizi düzeltsin ve günâhlarınızı bağışlasın!” buyuruyor.
Ahzâb-71/426
DÜZELTMEYE BAKIN SİZ KENDİNİZİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra
dalâlete düşenler, size zarar veremezler. (Bu düzeltme, ferden ferdâ olduğu
gibi topyekün toplumu da kapsar. Toplum da kendini düzeltirse başka topluluklar
ona zarar veremez. Bir hadis-i Şerifte: “İnsanlar bir zalimi görür de zulmünü
engellemezlerse, Allah-ü Teâlâ, hepsine azap eder” buyurulmuştur.)
Mâide-105/124
DÜZEN BOZUKLUĞUNUN SIKINTILARI, HAK
DÜZEN ARAYIŞINA BİR DA’VETİYEDİR
İnsanların kendi elleriyle
işledikleri günahların cezalarının bir kısmını Allah, daha dünyada iken
taddırır. Tâ ki, kötülüklerden dönsünler, tâ ki, bozdukları düzeni arar
olsunlar! (Bir musibet, bin nasihattan yeğdir.) Rûm-41/407
DÜZENE KOYAN ALLAH’DIR
YARATTIKLARINI!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah)
ki, (her şeyi) yarattı da (ardından yaşam şartlarını) düzene koydu.”
(Kâinattaki muvâzeneyi Allah koydu.) A’lâ-2/591
DÜZENLERİYLE BAŞBAŞA BIRAK
KENDİLERİNİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah
dileseydi bunu (evlât öldürme vahşetini, müşrikler aslâ) yapamazlardı. O halde
(imtihan sırrından dolayı) Sen, onları ve uydurdukları (düzenlerini
kendileriyle baş başa) bırak!” En’âm-137/144
DÜZENLEYİCİ VE YÖNETİCİ ALLAH-Ü
TEALA’DIR
Gökten Yer’e (Yani her tarafı)
düzenleyip yöneten, Allah-ü Teâlâ’dır. Bu iş, bizim hesabımıza göre bin yıl
tutan bir günde olur. Secde-5/414
Yorumlar
Yorum Gönder