KUR’AN-I KERİM KONULARI: (E) İLE
BAŞLAYANLAR
EBRAR İÇİN İYİ OLAN
Ebrâr (özü sözü tertemiz salih
kullar) için Allah katındaki mükâfatlar, daha iyi, daha hayırlıdır. Dünya zevk
edilecek bir menzil değildir, vesselâm! Âl-i İmrân-198/75
EBRAR, İÇİ DIŞI PAK, HAYIRLI
KİMSELER NAİM CENNETLERİNDEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki Ebrâr (içi dışı pâk, hayırlı kimseler), Naîm cennetlerindedirler. Onlar
orada, tahtlar (koltuklar) üzerine kurularak (kendilerine verilen nimetleri)
temâşâ ederler! Sen onlara bakınca yüzlerinde, cennet nimetleri ile nimetlenmiş
olmanın verdiği sevinç ve parıltısını tanırsın!” Mutaffifîn-22,24/587
EBRAR, KATKISI KAFUR OLAN CENNET
MEŞRUBATI İLE DOLU BİR KADEHDEN İÇERLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki Ebrâr (içi dışı bir olan iyi kişiler, cennette) katkısı kâfûr olan (semâvî
katkılarla çeşnilendirilmiş cennet meşrûbatı ile dolu) bir kadehden içerler.” (Nasîb
ola hepimize!) İnsan-5/577
EBRAR, NAİM CENNETLERİNDEDİRLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki Ebrâr (iyi ve hayırlı insanlar), Naîm (cennetlerin)de, nimetler içindedirler!”
İnfitâr-13/586
EBRAR’DAN OLABİLME LİYAKATINI KAZAN,
BAK SANA NELER NELER İKRAM EDİLECEK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki Ebrâr’a: Ağzı mühürlü şarap şişelerinden hâlis bir şarap ikram edilir ki, onun
sonu misktir (içtikten sonra misk kokusu gelir)! İşte yarışacaksa yarışanlar, böyle
şeylere nâil olmak için yarışsınlar! (Yani dünyanın çakıl taşları mesâbesindeki
dünya saltanatı için değil de, elmas mesâbesindeki cennetin ebedî saltanatına
nâil olmak için yarışsınlar!) Mutaffifîn-25,26/587
EBRARIN AMEL DEFTERLERİ
İLLİYYİN’DEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hayır! Şek
ve şüphe yoktur ki, Ebrârın (içi dışı tertemiz hayırlı insanların) amel
defterleri, elbette İlliyyîn’dedir. (Habibim Ya Muhammed) İlliyyûn nedir bilir
misin? İlliyyûn, mü’minlerin yaptıkları işlerin kaydedildiği pek şerefli bir
kitaptır (defterdir). Mukarrabûn (adlı
Allah’a yakın olan melekler), ona şâhitlik ederler.” Mutaffifîn-18,21/587
EBTER, NESLİ KESİK OLAN, SANA BUNU
YAKIŞTIRAN MÜNASEBETSİZİN TA KENDİSİDİR!
Mekke kâfirleri, Peygamber
Efendimize sav (oğlanları öldüğü için nesli kesik anlamına gelen) ebter
demişlerdi. Bunu diyen talihsizi Allah-ü Teâlâ neslini kurutarak ebter yaptı;
Peygamberimiz sav’in neslini Hz. Fatıma annemizden öyle çoğalttı ve
bereketlendirdi ki, bütün asırlarda ümmetin efendileri oldular. Başka bir mânâda
Efendimize mânevî neslinin kesileceği, adının sanının unutulacağı anlamında
ebter demişlerdi. Allah-ü Teâlâ Kendi adından sonra en ziyade O’nun adının
zikredilmesini takdir buyurdu da dost düşman herkes, onun adını zikreder oldu.
O’na ebter diyenlerin adı sanı, belli olmaz oldu. Kevser-3/602
EBU LEHEB ALEV PÜSKÜREN BİR ATEŞE
GİRECEK, KARISI DA BOYNUNDA BİR İP ODUN TAŞIYACAK
Allah-ü Teâlâ, Ebu Leheb’in alev
püskürten bir ateşe gireceğini, karısı Ümmü Cemile de boynunda bükülmüş bir ip
olduğu halde odun hammalı olarak onun ateşine odun taşıyacağını bildirmektedir.
Bunlar, müteşabih âyetlerdir; yani karısı, Ebu Leheb’in ateşinin yakıtının artmasına
sebeptir. Tebbet-3,5/603
EBU LEHEB’İN İKİ ELİNİN, TÜM GÜCÜNÜN
KURUMASINI MALI DA KAZANCI DA ENGELLEYEMEDİ
Allah-ü teâlâ, birisi için “iki eli
(yani tüm gücü) kurusun!” derse o zavallının bütün gücü kuvveti kurur,
sıfırlanır. Nitekim Ebu Leheb de her şeyiyle sıfırlanarak, Bedir hezimetinden
bir hafta sonra kahrından çatladı ve alevli ateşe gitmek üzere bu dünyadan
göçüp gitti. Tebbet-2/603
EBU TALİP MÜSLÜMAN OLAMADAN GİTTİ, HİDAYET
İNSAN ELİNDE OLSAYDI O MÜ’MİN OLURDU
Allah-ü Teâlâ: “(Habibim Ya
Muhammed!) Gerçek şu ki, Sen sevdiğini hidâyete erdiremezsin; fakat Allah, dilediği
kimseyi hidâyete erdirir. Çünki O, hidâyete erecek olanları en iyi bilendir.” buyuruyor.
(Bu Âyet-i Kerime’nin nüzûl sebebinin, Resûlüllah sav’in çok sevdiği amcası Ebu
Tâlib’in İslâm’a girmesini ısrarla istemesi üzerine nâzil olduğu, büyük
müfessir İmam-ı Râzi tarafından ifade edilmiştir.) Kasas-56/391
ECEL BELLİ BİR VA’DEYE BAĞLANARAK
TAKDİR EDİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ, eceli, va’desi belli
bir yazı (kader) ile takdir etmiştir ki, kimse vakti gelmeden önce ölmez! Âl-i
İmrân-145/67
ECEL MUKADDERDİR
Allah, insanları bir çamurdan
yarattı, sonra ona bir ecel, bir ömür süresi takdir etti. Sonra O’nun nezdinde
muayyen bir ecel (kıyamet vakti) vardır. En’âm-2/172
ECEL ÖNCEDEN TAYİN EDİLMİŞTİR, BUNDA
HİÇ ŞÜPHE YOKTUR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendileri
için bir ecel tayin ettik ki, onda hiç şüphe yoktur!” İsrâ-99/291
ECELİ VARDIR BÜYÜK KÜÇÜK HER BİR
ÜMMETİN, MİLLETİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Her ümmet
(millet) için (de kişiler gibi) belirlenmiş bir ecel vardır. Va’deleri gelince
bunu, ne bir an geri bırakabilir, ne de bir an öne alabilirler!” ( Evet, nice
anlı şanlı devletler, göçüp gitmişlerdir.) A’râf-34/153
ECELİNİZİN UZATILMASINI, GÜNAHLARINIZDAN
BAĞIŞLANMASINI MI İSTİYORSUNUZ? DİNLEYİN!
Nûh as, kavmine şöyle dedi: “Ey
Benim milletim! Allah’a ibâdet edin, Kendisi’ne karşı gelmekten korkun ve Bana
itaat edin ki, Allah da sizin günahlarınızdan bağışlasın, ecelinizi belli bir
süreye kadar uzatsın! Şüphe yok ki, Allah’ın takdir ettiği ecel gelince aslâ
ertelenmez! Keşke bunu bir bilseniz!” Evet, bu hüküm sadece Nûh kavmi ile
sınırlandırılamaz, kıyamete kadar geçerlidir. Bu zamanda da ömrünün uzamasını, günâhlarından
bağışlanmasını isteyenler, Allah’a bol bol ibâdet etsinler, O’na karşı
gelmekten sakınsınlar! Umulur ki, Allah -dilerse- onları muratlarına
kavuşturur. (“Namaz Dirisi” özdeyişini hatırlayalım.) Nûh-3,4/569
EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED SAV, HZ. MUSA’YA
KAVUŞACAKTIR
Bu Ayet-i Kerime’de Efendimizin sav,
Hz. Musa’ya kavuşacağından bahsediliyor. Bu kavuşma keyfiyeti ya Ahirette ebedi
arkadaşlık şeklinde olabilir, ya da dünyada vahiy alma veya ümmetinin kalabalık
olması şeklinde olabilir. Secde-23/416
EFENDİMİZE SAV NE EMREDİLDİ?
Efendimize sav: Ancak Allah’a ibâdet
etmesi ve O’na hiçbir ortak koşmaması emredilmiştir. Ra’d-36/253
EFENDİMİZİN GEÇMİŞ VE GELECEK
GÜNAHININ BAĞIŞLANMASI NE DEMEKTİR?
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde: “ (Bu fetih de) Allah’ın Senin geçmiş ve gelecek günahını
bağışlaması, Sana yaptığı nimetini tamamlaması, Seni dosdoğru yola hidâyet
etmesi ve Sana şanlı bir zafer vermesi içindir” buyurmaktadır. (Ayet-i
Kerime’deki “günahın bağışlanması” hakiki günahtan bağışlanma anlamı taşımaz, çünki
Peygamber Efendimizde ismet, yani günahlara karşı korunmuş olmak var, günah
yok! Belki Peygamberlik makamına lâyık bir bağışlanma söz konusudur. Yani Allah
Seni, başka peygamberlerden daha yüksek bir makama taşımak için Sana Hudeybiye
ve Mekke’nin fethi gibi şanlı zaferler vermiştir. Yani bir üst makama geçmeyip
bulunduğu makamda kalmak Senin gibi Âli Şan bir peygamber için bir nevi
eksiklik (Peygamberâne bir kusur, peygamberâne bir günah) olurdu ki Allah o
eksikliği bu geçmiş Hudeybiye anlaşması ile ve gelecek Mekke’nin fethi
zaferleriyle affetmiştir, yani gidermiştir.) Fetih-2,3/510
EFENDİMİZİN SAV HANIMLARININ EVDE
OTURUP AYET VE HADİSLERİ MÜZAKERELERİ İSTENİYOR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, Peygamber Efendimizin sav Hanımlarının, evlerinde oturarak Ayet
ve Hikmet (Hadis-i Şerifler) üzerine kafa yormaları, tefekkür etmeleri, ilim ve
irfanla meşgul olarak dünya işlerine kapalı olmaları gerektiğini tembih ve beyan
ediyor. Ahzâb-34/421
EFENDİMİZİN YAKINLARINA SEVGİ
GÖSTERMEK O’NUN ARZUSU VE ALLAH’IN HOŞNUTLUĞUDUR
Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimizin
sav lisânı ile şöyle buyuruyor: “De ki: Ben sizden Risâlet görevim karşılığında
herhangibir ücret istemiyorum, sadece akrabalarıma muhabbet gösterin yeter!”
(Not: Efendimiz sav, İslâmî bir yaşam tarzı olmayan akrabalarının kendi
soyundan gelse bile kendisiyle alâkasının olamayacağını beyan ettiğinden, bizim
muhabbetimiz, O’nun izinden giden akrabalarınadır.) Şûrâ-23/485
EĞLENCE KONUSU YAPARLARDI DİNİ O
KAFİRLER, YAPTILAR DA NE OLDU?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar
(kâfirler) ki, dinlerini bir eğlence ve bir oyun edindiler. Dünya hayatı onları
aldattı da bu günü (Ahiretteki azap gününü) onlara unutturmuştu. Artık bugün, Biz
de onları unutacağız.” A’râf-51/155
EĞLENDİRİCİ VARLIKLAR OLSUN DİYE
YARATMADIK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, gökleri,
yeri ve ikisi arasında bulunanları, eğlendirici varlıklar olsun diye
yaratmadık! Onları, Hak ve Hikmet ile, muazzam maksat ve gayelerle yarattık.
Fakat onların çoğu bunu bilmiyorlar.” Duhân-38,39/496
EĞRİ BÜĞRÜ GÖSTERMEK İSTERLERDİ HAK
YOLU; DERKEN CEHENNEMİ BOYLADILAR
O zâlimler ki, insanları Allah’ın
Hak yolundan men ederler, onu eğri büğrü göstermek isterlerdi. Onlar, Ahireti
de inkâr ederlerdi. Bu kötü amelleri, onları cehenneme müstehak etti. A’râf-45/155
EHL-İ BEYT, HERKES GİBİ OLAMAZ; ALLAH
ONLARI GÜNAHDAN UZAK, TERTEMİZ TUTMAK İSTER
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, Ehl-i Beyt’in (Peygamber Efendimizin sav ev halkının) herkes gibi
yaşamamasını, hal ve hareketlerine çok dikkat etmelerini, zira onların günâh
kirlerinden uzak durmaları gerektiğini, böyle olmakla onları tertemiz yapmak
istediğini tembih ve beyan ediyor. Ahzâb-33/421
EHL-İ BEYT’E SEVGİ GÖSTERMEK BİR
KUR’AN AHLAKI VE EFENDİMİZİN BİR ARZUSUDUR
Allah-ü Teâlâ, peygamber efendimizin
lisânıyla şöyle buyuruyor: “De ki: Ben sizden Risâlet görevim karşılığında
herhangibir ücret istemiyorum, sadece akrabalarıma sevgi ve saygı gösterin
yeter!” (Not: Efendimiz sav, İslâmî bir yaşam tarzı olmayanın kendi soyundan
gelse de kendisi ile alâkasının olmayacağını beyan etmiştir. Binaenaleyh,
muhabbet edeceğimiz Ehl-i Beyt, Efendimizin izinden gidenlerdir.) Şûrâ-23/485
EHL-İ KİTAB’DAN OLUP DA, AHİRETTE KURTULAN
KİMSELER VAR MIDIR?
Evet,vardır! Zira Allah-ü Teâlâ
şöyle buuruyor: “Doğrusu, Ehl-i Kitab’dan (olup da), Allah’a, size
(Müslümanlara) indirilen Kur’an’a ve kendilerine indirilene (Tevrat ve İncil’e)
Allah’a gönülden bağlı kimseler olarak iman edenler vardır. Onlar, Allah’ın
âyetlerini değeri az bir menfaat karşılığında satmazlar (Dîni istismar ederek
menfaat sağlamazlar). İşte Rableri nezdinde mükâfatları (var) olanlar, onlardır.
Muhakkak ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir.” Âl-i İmrân-199/75
EHL-İ KİTAB’IN KEYİFLERİNE
UYAMAZSIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Celâlim
hakkı için eğer sana gelen bunca ilimden (Kur’an Hakikatları’ndan) sonra
onların (Ehl-i Kitab’ın) keyiflerine uyacak olursan; o takdirde Sen de zalimlerden
olursun!” Bakara-145/21
EHL-İ KİTAB’IN KIBLESİ’NE SEN DE
DÖNME!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Sen de onların (Ehl-i Kitab’ın) kıblesine (Mescid-i Aksa’ya bundan
sonra) dönecek değilsin!” Bakara-145/21
EHL-İ KİTABIN ARALARINDA ALLAH’IN
İNDİRDİĞİ KUR’AN İLE HÜKMET!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Bütün Ehl-i Kitab’ın aralarında, Allah’ın Sana indirdiği ile
(Kur’an ile) hükmet! Sana gelen Hak’tan (Kur’an’dan dönerek) onların
keyiflerine uyma!” Mâide-48/115
EHL-İ KİTABIN AYRILIĞA DÜŞÜP
BÖLÜNMELERİNİN SEBEPLERİ
Ehl-i Kitabın ayrılığa düşüp
bölünmeleri, şu sebepler neticesinde olmuştur: 1-Tefrikanın (ayrılığın) haram
olduğu bigisi kendilerine vahiy ile ulaştıktan sonra, bile bile ayrılığa
düşmeleri; 2-İtaat edecekleri yerde haddi aşan tavır almaları; 3-Aralarındaki
ihtiras, haset, biribirini çekememek. (Biz de aynı hata ile bölük pörçük oluruz
biline!) Şûrâ-14/483
EHL-İ KİTABIN SAPIKLIĞINA BAKIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Baksana şu
kendilerine kitaptan (Tevrat’tan) nasip verilenlerin yaptıklarına! Hidâyeti
bırakıp dalâleti (sapıklığı) satın almaları yetmiyormuş gibi bir de sizin hak
yoldan sapmanızı istiyorlar.” Nisâ-44/84
EHL-İ KİTAP İÇERİSİNDE DOSDOĞRU BİR
CEMAAT DA VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i
Kitab’ın hepsi bir değildir. Onların içinde istikamet üzere dosdoğru bir cemaat
vardır ki, gece saatlerinde Allah’ın âyetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.
Bunlar, Allah’ı ve Ahireti tasdik eden, iyilikleri yayan, kötülükleri önleyen
ve hayırlı işlerde birbirleriyle yarışan sâlihlerdendir. Âl-i İmrân-113,114/63
EHL-İ KİTAP KAFİRLERİ, İNADINA
TAŞKINLIKTA BULUNURLARSA ONLARLA SAVAŞIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde, Allah’a da Ahiret gününe de
iman etmeyen; Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram kılmayan ve Hak dini,
din kabul etmeyen kimselerle zelil bir vaziyette, tam bir itaatle, cizye
verinceye kadar savaşın!” (Not: Bütün savaşlarda savaşı başlatan taraf,
kâfirler güruhudur. Binaenaleyh, onlar savaş başlatmadan saldırmak olmaz!)
Tövbe-29/190
EHL-İ KİTAP KUR’AN’IN EFENDİMİZE
İNDİRİLİŞİNE SEVİNİRLER Mİ?
Evet, birçoğu sevinirler! Ancak
aleyhteki bazı gruplar, onun bir kısmını inkâr ederler. Ra’d-36/253
EHL-İ KİTAP, LÜTUF DAĞITMAK İŞİNDEN
VAZGEÇSİN! LÜTFU SADECE ALLAH DAĞITIR!
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Ehl-i
Kitap şunu bilsin ki, Allah’ın lütfundan (dağıtmak üzere) sahip oldukları
hiçbir şey, hiçbir yetki yoktur. Bütün lütuf (ve tasarrufu sadece) Allah’ın
elinde olup, onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.” Hadîd-29/540
EHL-İ KİTAP, MÜ’MİNLERDEN NİÇİN
HOŞLANMAZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Ey Ehl-i Kitap! Sırf Allah’a, bize indirilen kitaba, ve
daha önce indirilen kitaplara iman etmemizden dolayı mı bizden
hoşlanmıyorsunuz? Sizin ekseriniz, şüphe yok ki yoldan çıkmış fasıklarsınız!”
(Yahudilerden bir grup, Peygamberimize sav geldiler. ‘Sen, peygamberlerden
kimleri tasdik edersin?’ dediler. Efendimiz de Bakara Sûresi’nin 136. Âyetini
okudu. Hz.İsa’nın da peygamberliği zikredilince: ‘Vallahi sizin dininizden daha
beter ve şerli bir din bilmiyoruz!’ dediler.) Mâide-59/117
EHL-İ KİTAP, BİRBİRLERİNİN KIBLESİNE
YÖNELMEZLER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların
(Ehl-i Kitabın) bazısı (Hıristiyanlar) da (diğer) bazısının (Yahudilerin) kıblesine
yönelmezler!” Bakara-145/21
EHL-İ KİTAP, CAN VERİRKEN İSA AS’IN
KUL VE PEYGAMBER OLDUĞUNU ANLAYACAKLAR
Ehl-i Kitap’tan herkes, Hz. İsa
as’nın Allah’ın kulu ve Resûlü olduğunu, can verirken anlayacaklar ve iman
edecekler ama bu iman, kendilerinden kabul edilmeyecektir. Nisâ-159/102
EHL-İ KİTAP, HZ. MUHAMMED’İ SAV KENDİ
ÖZ EVLATLARI GİBİ TANIRLARDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, O’nu (kitaplarında alâmetlerini
gördükleri Ahir zaman peygamberini) kendi öz evlâtlarını tanıdıkları gibi
tanırlar. Ama (buna rağmen Arap olması mülâhazası ile) nefislerini hüsrâna
uğratma (imansız cehenneme gitme) pahasına O’na iman etmezler!” En’âm-20/129
EHL-İ KİTAP, İMAN EDİP GÜNAHLARDAN
SAKINSALARDI KÖTÜLÜKLERİNİ ÖRTERDİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i
Kitap, (yeryüzünde fesat çıkarmayı bırakıp) iman etseler ve günâhlarından
sakınsalardı, mutlaka kötülüklerini örter ve onları naim cennetlerine
koyardık.” Mâide-65/118
EHL-İ KİTAP, KUR’AN’A İNANIRSA
ONLARIN MÜKAFATLARI, ÇİFTE ÇİFTE VERİLECEK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendilerine daha önce kitap verdiğimiz ilim sahipleri (Abdullah bin Selâm
gibi), Kur’an’a da inanırlar ve Kur’an okununca şöyle derler: ‘Ona iman ettik.
O Rabbimizden gelen gerçeğin tâ kendisidir. Zaten biz daha önceden müslüman kimselerdik.’
İşte onlara (her iki kitaba iman etmelerinden ve) sabretmelerinden dolayı
mükâfatları da iki defa (Çifte) verilecektir. Kasas-52,54/391
EHL-İ KİTAP, KUR’AN-I KERİM’İN
VAHYEDİLECEĞİNİ BİLİYOR VE İMAN EDİYORLARDI
Allah-ü Teâlâ’nın bu Ayeti ile haber
vermesinden anlıyoruz ki Ehl-i kitap, gerek Efendimiz sav’den önce gerek
yaşadığı çağda Kur’an-ı Kerim’in vahyedileceğini biliyorlardı ve iman
ediyorlardı. (Fakat beklenen vahiy, Efendimize sav vahyolununca, ırkî bir
saplantı ile hazmedemediler de inkâr ettiler. Keşke o devirden kalma Tevrat ve
İncil nüshaları kalsaydı da gerçekleri gözlerimizle görseydik. Maalesef o
hakikatlerin hepsi kazınmış, imhâ edilmiş.) Ankebût-47/401
EHL-İ KİTAP, SENİN KIBLENE
YÖNELMEZLER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i
Kitap,kendilerine her ne delil getirsen getir, yine de Senin Kıblen’e (Mescid-i
Haram’a) yönelmezler!” Bakara-145/21
EHL-İ KİTAP, TEVRAT’I,İNCİL’İ VE
KUR’AN’I TATBİK ETSELERDİ GÖKTEN, YERDEN RIZIKLANDIRIRDIK
Ehl-i Kitap,Tevrat,İncil ve Kur’an’ı
hakkıyle tatbik etselerdi,yukarıdan (yağmurla) ve ayaklarının altından (Yerden
biten) rızıklarla nimet içinde kalırlar ve onlardan yerlerdi. Mâide-66/118
EHL-İ KİTAP’TAN MU’TEDİL BİR ZÜMRE
DE VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i
Kitab’ın içlerinde peygambere düşmanlıkta aşırılığa kaçmayan mu’tedil bir zümre
de vardır. Fakat onlardan birçoğu var ki, yapmakta oldukları şey, ne kötüdür!”
Mâide-66/118
EKİN TARLASINA GİREN DAVARLAR
HAKKINDA DAVUD VE SÜLEYMAN AS NE HÜKÜM VERDİ?
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde, (baba-oğul) Davud ile Süleyman as’ın, geceleyin bir grup insanın
koyun sürüsünün, bir ekin tarlasına girmesi neticesinde oluşan zararlar
hakkında verdikleri farklı hükümden haberdâr olduğunu bildiriyor. (Hükümler
şöyleydi: Davud as, davarların kıymeti, ekinin kıymetine eşit olduğu için, kendi
içtihadı ile davarların tarla sâhibine verilmesine hükmetmişti. (Bu âdil bir
hüküm olmasına rağmen bir tarafın bütün bütün mağduriyetine sebep olduğu için adâletin
yanında merhamet gözükmeyen bir hükümdü.) Süleyman as ise -Allah’ın nasıl hüküm
vereceğine dâir Kendisini vahiyle haberdâr etmesi neticesinde- tarlanın davar
sahibine verilmesine ve tarlanın davar sahibi tarafından ekilip bakılmasına ve
ertesi yıl öylece ekinlerin yedirildiği zamanki kıvamına geldiğinde tarla
sahibine teslim etmesine; davarların da tarla sahibine verilmesine,ekinin eski
haline gelinceye kadar da tarla sahibinin bu davarların etinden,sütünden,doğan
yavrulardan yararlanmasına hükmetmişti. (Bu hüküm daha âdildi, zira davar
sahibi bütün bütün mahrum olmayacağından adâletin yanında merhamet vardı.)
Davud as da bu hükmü, pek beğenmişti.) Enbiyâ-78,79/327
EKİNİ KASIP KAVURAN AYAZ YÜKLÜ
RÜZGÂRA BENZER
Bâtıl yola (Allah’ın Râzı olmadığı yola)
bu dünya hayatında harcadıkları malların misâli, içinde ayaz bulunan bir
rüzgârın hali gibidir ki, inkarcılığıyla kendilerine zulmeden kimselerin
ekinine isâbet etmiş ve mahsûlâtını kasıp kavurmuştur. Allah, amellerini boşa
çıkarmakla onlara zulmetmedi, fakat onlar inkârlarıyla kendilerine zulmettiler.
Âl-i İmrân-117/64
EKİNLER YETİŞTİRİYORUZ SİZİN İÇİN,
HALA GÖRÜP ŞÜKRETMEYECEK MİSİNİZ?
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde: “Otsuz, kurak bir yere su sevkederek ekinler bitirdiğini ve bu
ekinlerden hem insanların hem de hayvanlarının yediğini” beyan ederek basirete
ve şükre davet ediyor. Secde-27/416
EKİNLER
Ekinleri yaratan Allah’dır. Onlardan
yiyin ve hasad edildiği gün hakkını (öşrünü) verin ve isrâf etmeyin! Çünki O
(Allah), isrâf edenleri sevmez! En’âm-141/145
EKİNLERİ VE HAYVANLARI ALLAH İLE
PUTLAR ARASINDA PAYLAŞTIRIYORLARDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Putperest
müşrikler), Allah’ın yarattığı ekinlerden ve sağmal hayvanlardan Allah’a bir
hisse ayırdılar da kendi bâtıl iddialarınca: ‘Şu Allah’ın, şu da ulûhiyette
ortakları olan putlarımızın!’ dediler. Ortakları için ayırdıkları, (nasıl olsa
Allah’ın ihtiyacı yok diye) Allah’ın hissesine konulmaz; ama Allah’a ait olan
hisseler, ortaklarının hissesine aktarılır(dı). (Yani üçkâğıtçılık yaparak
kendi menfaatlarını kollarlardı.) Bunlar ne kötü hüküm veriyorlar!” En’âm-136/144
ELBİSE GİYMEK TA HZ. ADEM’DEN
İTİBAREN VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek bir elbise ile giyinip
süsleneceğiniz bir süs elbisesi indirdik. (Ama bilesiniz ki) takvâ elbisesi var
ya, (hepsinden) daha hayırlıdır!” (İnsan eşref-i mahlukat olduğu için aslâ
hayvan gibi olmayacağından daha ilk insandan itibaren elbise giymiştir. Madem
Yüce Allah, Hz. Âdem’e esmâyı öğretti, elbette Settâr ismini de öğretti de
Hz.Âdem ve Havva örtündüler.) A’râf-26/152
ELÇİLERİNİ YALANLAYANLARI ALLAH, HELAK
EDEREK DAVASINA SAHİP ÇIKAR
Allah-ü Teâlâ, Hz. Musa ve Hz. Harun’a:
“Haydi Âyetlerimizi (Mu’cizelerimizi) yalanlayan o halka gidin!” dedi. Onlar da
(as) gittiler, mu’cizelerini gösterdiler. Lâkin Firavun ve avânesi: “Bu ustaca
yapılan bir sihirdir” diyerek inkâr ettiler. Allah da, o kefereleri suda
boğarak helâk etti ve elçileri Hz. Musa ile Hz. Harun’a sahip çıktı. Nuh (as)’ı
da kavmi yalanladı. Allah, Nuh as ve
O’na inanan mü’minlere sahip çıktı da diğer kefereleri suda boğdu. Onları, insanlar
için bir ibret kıldı. (Onlar gibi o yolun yolcusu) zalimlere de gayet acı bir
azap hazırladığını ayrıca beyân ediyor. Allah, Âd ve Semûd kavimlerini, Ress
halkını ve bu arada daha birçok nesilleri, inkârları sebebiyle helâk etti.
Helâk edilen bu kavimlerin her birine Allah, ikaz edici misaller (öğütler)
getirdi ama bu öğütleri tutmayan o azgınları da tuttuğu gibi kırdı geçirdi. (Öyle
ya yaptıkları yanlarına kâr kalamazdı. Çünki Allah, elçilerini yalnız bırakmaz,
onlara muhakkak sahip çıkardı ve çıktı da!) Furkan-36,39/362
ELEKTRİĞİN, DİNİ YAŞAYIŞIN
KALİTESİNİ ARTIRMASINA VESİLE OLACAĞI ANLAŞILIYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu kandil,
bu nûr, (yani elektrik enerjisi) birtakım evlerde (mescidlerde, evlerde,
okullarda, yurdlarda, ulaşım araçlarında, iletişim araçlarında vs.)
kullanılacaktır ki, Allah onların kıymetlerinin yükseltilmesine ve içlerinde
isminin anılmasına izin vermiştir. (Yani elektriğin girdiği her yerde hizmet
kalitesi artacak, asırlık hizmetler, iki elin parmakları kadar az yıllarda
yapılmış olacaktır.) Buralarda, bu yerlerde (oranın sakinleri), sabah akşam O’nu
tesbih ederler.” Nûr-36/353
ELEKTRİK ENERJİSİ OLABİLİR Mİ?
Allah-ü Teâlâ: “Üzerinize (cin ve insan
topluluklarının üzerine) ateşten dumansız bir alev ile alevsiz bir duman
gönderilir de işinizi bitiriverirler.” buyurmaktadır. Buradaki “ateşten
dumansız bir alev” ibaresinden şahsen, gönderilenin yıldırım veya yıldırım gibi
bir elektrik enerjisi olabileceğini anlıyorum. Ayrıca ateş cinsinden alevle
cinler, toprak su cinsinden dumanla insanlar, kendi cinslerinden şeylerle
tecziye edilirler, mesajı da verilmiş olabilir. Allah-ü A’lem! Rahman-35/531
ELEKTRİKTEKİ ARTI EKSİ ÇİFTİ DAHİ
DİĞER NİCE ÇİFTLER GİBİ BİR ÇİFT OLARAK YARATILDI
Allah-ü Teâlâ, çift olmak gibi
mahlukatına benzemekten pek münezzehtir! O, yerin bitirdiklerinden, insanların
kendilerinden ve bilemeyecekleri şeylerden (elektrikteki artı eksi gibi
şeylerden) topyekün nice çiftleri yaratmıştır. Bununla sadece Kendisi’nin Tek
olduğunu, gayrinin çift olduğunu beyan etmiştir. Yâ Sîn-36/441
ELEKTRİKTEN HABER VEREN AYET-İ
NURANİ
Allah-ü Teâlâ, 15 Asır öncesinden
elektrik hakkında çok açık bilgi veren bu Âyet-i Kerime’yi indirmekle hem
Kur’an-ı Kerim’in Allah Kelâmı olduğunu isbât etmiş, hem de elektriğin
bulunmasına teşvik etmiştir. Meâlen şöyle diyor: “Allah, göklerin ve yerin
Nûrudur. (Göklerde ve Yer’de ışığın kaynağı olan Nûr, Alah’ın bir ismidir.)
O’nun Nûrunun misâli, tıpkı içinde lâmba bulunan bir kandillik gibidir. (Lâmbaya
gelen enerji ile lâmba nasıl ışık saçıyorsa, göklerdeki güneşler, Allah’ın Nûr
İsmi’nden kaynaklanan enerjileri ile parlarlar) O lâmba, bir cam içindedir
(Ampüle işaret). O cam da sanki inciden bir yıldızdır. (15 asır öncesinde
yeryüzünde, yıldız parlaklığında bir parlak ışık yoktu. O inci tanesinin yıldız
parlaklığında parlaması, ancak elektrik enerjisi ile sağlanmıştır.) Bu lâmba,
ne doğuya, ne de batıya (yani dünyanın tamamına) nisbeti olmayan mübârek bir
ağaçtan, zeytin ağacından yakılır. (yani dünyanın hiç bir yerinde olmayan, sizin
bildiğiniz zeytin ağacından bambaşka bir zeytin ağacındandır. (Zeytin ağacı
burada mecâz bir ifade ile enerji karşılığında kullanılmıştır.) Zira 15 asır
öncesinde enerjiden bahsetmek, olmayan bir şeyi, “var” diye iddia etmek
gibidir. Onun için mecâz ifâde kullanılmıştır. Onun yağı, (yani enerji), nerede
ise kendisine ateş değmese bile ışık verecek! (Yani bu ışık, bildiğiniz kandillerde
yanan ateşin verdiği ışıktan başka bir ışık, ateşsiz olarak bir düğmeye basıvermekle
köyünüzün, şehrinizin gündüze çevrildiği bir ışık!) Nûr üstüne nûrdur, pırıl
pırıldır. (Bildiğiniz ışığın yüzlercesi katlanarak elde edilmiş çok kuvvetli
bir ışıktır.) “Mübarek zeytin ağacı” ‘bereketli enerji kaynağı’ anlamına
geldiğinden elektrik enerjisi, hayatın her safhasında, her işte kullanılarak
pek büyük bir bereketin kaynağı olduğu da açıkça beyân edilmiştir. Allah
dilediği kimseyi nuruna iletir, kavuşturur. İşte Allah, insanlara böyle
misâller getirir. Çünki Allah, herşeyi bilendir.” Nûr-35/353
ELEKTRONİK AYGITLARA (YOL BULMADA)
İŞARET VAR
“Allah, Yol bulmada yararlanacağınız
daha birçok alâmetler, işaretler koydu. (“Birçok alâmet, işâret koydu” dan
şunları anlayabiliriz: pusula, bazı dağlar, elektronik aygıtlar ve daha henüz
ortaya çıkmamış nice aygıtlar.) Nahl-16/268
ELESTÜ BİRABBİKÜM? GALU BELA! BEZMİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hani
Rabbin, Ademoğullarının bellerinden zürriyyetlerini çıkarıp da onların
kendileri hakkında şâhitliklerini isteyerek: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’
buyurunca bütün ruhlar: ‘Evet! Sen bizim Rabbimizsin! Şâhit olduk!’ dediler.
Böylece, bu bezmi aldık ki, tâ kıyamet günü: ‘Doğrusu biz, bundan habersiz
kimselerdik!’ demeyesiniz, veya ‘ne yapalım, daha önce atalarımız şirk
koşmuştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik. Şimdi o batılı
başlatanların yaptıkları yüzünden bizi imha mı edeceksin?’ demeyesiniz, diye
böyle yaptık!” A’râf-172,173/172
ELİF LAM MİM RA
Hurûf-u Mukattaa olup, Ra’d Sûresi’nin başında ilk âyetinin ilk
kelimesi olarak geçer. Ma’nâsını Allah bilir. Ra’d-1/248
ELİF LAM MİM SAD
A’râf Sûresi’nin başında ilk âyet
olarak geçer. Ma’nâsını Allah bilir. A’râf-1/150
ELİF LÂM MÎM
Hurûf-u Mukattaa’dır. Mânâsını ancak
Allah bilir. Alimlerimizden bazıları, ELİF Allah`dan; LÂM Cebrail as ile; MÎM
Hz.Muhammed sav`e (indirilmiştir) ma’nâsını düşünürler. ELİF-LÂM-MÎM Kur`an-ı
Hakîm`de altı yerde sûre başlarında ilk ayet olarak geçer. Bunlar: 1-Bakara
Sûresi, 2-Âl-i İmrân Sûresi, 3-Ankebut Sûresi, 4-Rum Sûresi, 5-Lokman Sûresi,
6-Secde Sûresi. Bakara-1/2
ELİF LAM RA
Huruf-u mukattaa olup beş yerde;
(Yûnus, Hûd, Yûsuf, İbrahim ve Hicr Sûreleri) nin başlarında; ilk âyetlerinin
ilk kelimeleri olarak geçer. Ma’nâsını Allah bilir! Yûnus-1/207
ELİNİZDEN GELENİ YAPIN, BEN DE
VAZİFEMİ YAPICIYIM
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ya
Muhammed!) De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın; şüphesiz ben de vazifemi
yapıcıyım. Artık dünyanın âkıbeti, kimin lehine olacağını ileride bileceksiniz.
Şu muhakkak ki, zalimler iflâh olmaz!” En’âm-135/144
ELİNİZDEN GELENİ YAPIN, BU İŞİN SONU
NASIL OLSA HUZURDA HESAP VERMEYE VARACAKTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: “Dilediğinizi yapın! Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü
de,mü’minler de görecekler. Sonra gizli ve açık her şeyi bilen Allah’ın
huzuruna çıkarılacaksınız. O da yaptığınız her şeyi, bir bir sizin önünüze
çıkaracak, karşılığını verecektir.” Tövbe-105/202
ELLER AYAKLAR DİLE GELİP ALEYHİMDE
ŞAHİTLİK EDECEKLER Mİ? EDECEK YA, ONA GÖRE YAŞA!
“Gün gelecek, dilleri, elleri ve
ayakları, kişinin yaptıkları kötülükleri tek tek bildirerek aleyhlerinde
şâhitlik edeceklerdir. Allah, onlara hak ettikleri cezalarını tam olarak
verecektir. Onlar da Allah’ın, Hakk’ın tâ kendisi olduğunu anlayacaklardır.” Nûr-24,25/351
EMAN DİLEYEN MÜŞRİK BİLE OLSA
VATANINA GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE ULAŞTIRILIR
İslâm, adı üzerinde Barış Dini’dir.
Şöyle ki: Allah-ü Teâlâ: “(Habibim Ya Muhammed!) Müşriklerden biri, Senden
sığınma hakkı isteyip emân dilerse, ona emân ver, tâ ki Allah’ın kelâmını
dinlesin, düşünsün! Sonra (şâyet o, müslümanlığı benimsemese dahi) onu, güvenli
bir şekilde vatanına ulaştır! Zira onlar, İslâm’ın gerçek mâhiyetini bilmeyen
bir topluluktur.” (Görüldüğü gibi İslâm, kavgayı değil, barışı yeğler.) Tövbe-6/186
EMANET EHLİ DEĞİLDİR EHL-İ KİTAP’TAN
BAŞKA BİR ZÜMRE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i Kitap’tan
öylesi de var ki, ona emâneten bir altın bile versen, başında dikilip
durmadıkça onu sana geri vermez!” Âl-i İmrân-75/58
EMANET EHLİDİR EHL-İ KİTAP’TAN BİR
ZÜMRE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i
Kitap’tan öylesi vardır ki, kendisine yüklerle altın emânet bıraksan, onları
sana iâde eder, emin kişidir!” Âl-i İmrân-75/58
EMANETLERE VE VERDİKLERİ SÖZLERE
KİMLER RİAYET EDERLER?
O namazlarını devamlı kılan şuurlu
müslümanlar var ya! Onlar, üzerlerine aldıkları emanetlere ve verdikleri
sözlere riayet ederler. (Emanet ikidir: 1-Allah’ın kullarına verdiği emanetler:
göz, kulak, dil, akıl vs. gibi şeyler; 2-Kulların kullara güvenerek verdiği
şeyler: mal, para, eşya vs. gibi şeyler.) Meâric-32/568
EMANETLERİ EHLİNE VERMENİZİ EMREDER
ALLAH
Allah-ü Teâlâ: “Allah, size
emanetleri ehline vermenizi emreder! Allah, bununla size ne de güzel öğüt
veriyor.” buyuruyor. Nisâ-58/86
EMİN BELDE’YE, MEKKE’YE YEMİN EDİYOR
ALLAH-Ü TEALA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve bu Emin
Belde’ye (Mekke’ye) yemin olsun ki, Biz, insanı (ruh ve beden itibarı ile) en
güzel bir kıvamda yarattık!” Tîn-3/596
EMPATİ YAPMAYI ALLAH-Ü TEALA,KUR’AN-I
KERİM’DE SÖYLÜYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Yetimler hakkında)
korksun o kimseler ki, eğer kendileri öldüklerinde, arkalarında güçsüz (ve
küçük) evlâtlar bırakacak olsalardı onlar hakkında “halleri nice olur?” diye
endişe edeceklerdi. Öyleyse ( empati yaparak yetimler hakkında da aynı endişeyi
duysunlar ve) Allah’dan korksunlar!” Nisâ-9/77
EMRE İTAAT KİŞİNİN İMAN VE İLİM SAHİBİ
OLDUĞUNUN GÖSTERGESİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “...Size
‘kalkın!’ denildiği zaman hemen kalkıverin ki, Allah da sizden iman edenleri ve
özellikle kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin!” “Kalkın!”
sözünü bir mecliste, sözü sazı dinlenir bir büyük söyleyebilir. O büyüğün
emrine itaatın da bir iman ve ilim göstergesi olduğunu da bu Âyet-i Kerime ifade
etmiş oluyor. Mücâdele-11/542
EMRETMEK DE YARATMAK DA ALLAH’A
MAHSUSDUR
Dikkat edin, yaratmak da emretmek de
O’na (Allah’a) mahsusdur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir! A’râf-54/156
EMR-İ BİLMA’RUF NEHY-İ ANİL MÜNKER
VAZİFESİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Mü’minler! İçinizden hayra davet eden ve iyiliği emredip kötülükten men’eden
bir topluluk bulunsun!” Âl-i İmrân-104/62
EMR-İ BİLMA’RUF, NEHY-İ ANİL MÜNKER
İŞİ DE MÜ’MİN VE MÜ’MİNELERİNDİR
Allah-ü Teâlâ müjdeliyor: “Mü’min
erkekler ve mü’mine kadınlar, birbirlerinin yardımcılarıdırlar. Onlar,
iyilikleri emredip, kötülükleri yasaklarlar. Namazı hakkıyla yerine getirir,
zekatı verir, Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte onları Allah, geniş
rahmetine mazhar edecektir. Çünki Allah Aziz’dir, Hakîm’dir.” Tövbe-71/197
EMR-İ BİLMA’RUF, NEHY-İ ANİL MÜNKER
YAPMAMAK ÇÖKÜŞÜN BAŞLANGICIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar
(İsrailoğulları), kötülük yaptıkları zaman birbirlerini, o yaptıkları
kötülükten men etmezlerdi. Ne çirkin davranıştı bu tutumları!” (Bundan dolayı
Allah, onları dağıttı.) Mâide-79/120
EMR-İ BİLMÜNKER, NEHY-İ ANİL MA’RUF
OLUR MU? DEMEYİN, OLUR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Münâfık
erkeklerle münâfık kadınlar, birbirlerindendir. Kötülüğü emrederler, iyiliği
nehyederler ve ellerini sıkı tutarlar (hayır yapmazlar). Onlar, Allah’ı
unuttular, bunun üzerine Allah da onları unuttu (yani lütfundan mahrum etti).
Şüphesiz ki münâfıklar, itaat dışına çıkan fâsıkların tâ kendileridir!” Tövbe-67/196
EMROLUNDUĞUNU AÇIKCA ONLARA SÖYLE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Şimdi Sen, Sana ne emredilmişse onu açıkça onlara söyle! Ve o
müşriklere aldırma, onlardan yüz çevir!” Hicr-94/266
EMZİREN KADIN YAVRUSUNU UNUTUP
KUCAĞINDAN ATAR MI?
“Kıyametin kopması, öyle dehşetli
bir şeydir ki, onu göreceğiniz an, her emziren anne, emzirdiğini unutur, kucağından
atar.” Hacc-2/331
EMZİRME MÜDDETİ
Allah diyor ki “Anneler çocuklarını
iki tam yıl emzirsinler!” Bu, Allah’ın tavsiyesidir. Eğer anne baba kendi
aralarında anlaşırlarsa çocuğu iki yıldan önce de sütten kesebilirler. Allah,
buna da müsaade etmiştir. Bakara-233/36
EN ELEMLİ BİR AZAP KİMİ
BEKLEMEKTEDİR?
Bu Kur’an bir hidâyet rehberidir.
Öyle olduğu halde Rablerininin Âyetlerini reddeden, (kendi dar kafasıyla
kurtuluş reçetesi sunan heriflere) şiddetlisinden en elemli bir azap vardır.
(Allah’ın Âyetlerine nazîre yapmak neymiş görecek!) Câsiye-11/498
EN UYGUN YOLU ALLAH ÖĞRETTİ
Ticâret hayatındaki kuralların en
uygununu size, muhakkak ki, Allah öğretir. Allah’dan korkun ve ticâret
kurallarına uyun! Çünki O, her şeyi bilir. Bakara-282/47
EN’ÂM SURESİ:
6. Sûredir. Mekke’de nazil olmuştur.165
ayettir. En’âm-0/127
ENBİYA SURESİ:
21. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 112 âyettir. Enbiyâ-0/321
ENFAL SURESİ:
8. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 75 âyettir. Enfâl-0/176
ENGELEMEK İÇİN İSTEDİĞİN KADAR
UĞRAŞ, ALLAH YÜRÜ DEDİYSE SEN ZARAR VEREMEZSİN!
Hem kendisi inkâr ederek
zındıklaşmış, hem de Allah yolunda olanları o güzel yoldan engellemek istiyor.
Kendilerine doğru yol belli olduktan sonra peygambere karşı gelenler, Allah’ın
peygamberine de, dinine de aslâ zarar veremezler. Zira Allah onların işlerini
boşa çıkaracaktır. Muhammed-32/509
ENGELLEMEYE ÇABALARLAR KAFİRLER,
İNSANLARI ALLAH YOLUNDAN, AMA BOŞUNA ÇABA!
O kâfirler, insanları Allah’ın
yolundan engellemeye çabalarlar. Fakat Allah, onların bütün çabalarını boşa
çıkaracağını beyan etmektedir. Dolayısiyle onların çabaları, er geç fiyasko ile
son bulacaktır. Öyleyse Allah yolundaki hizmette berdevam! Yılma yok, yorulma
yok! Teminat Allah’dan! Bu ayetten şöyle de mana çıkarılabilir: İki haslet
vardır ki, salih amelleri sıfırlar: a)Kafir olmak, b)Allah yolunda olanları
engellemek. Muhammed-1/506
ENSAR-I İZAM’IN MUHACİR-İ KİRAMA
OLAN KARDEŞÇE DAVRANIŞINI ALLAH ÖVÜYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bunlardan
(Muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve samimane imana sarılmış
olanlar (Ensar-ı İzâm), kendi beldelerine hicret edenlere (Muhacir-i Kirâm’a)
sevgi besler, onlara verilen ganimetlerden ötürü içlerinde bir kıskanma
duymazlar, kendilerinde bir sıkıntı (bir ihtiyaç) olsa bile o kardeşlerini
kendi nefislerine tercih ederler!” Haşir-9/545
ERKEĞİ VE DİŞİYİ YARATANA YEMİN
OLSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Erkeği ve
dişiyi yaratana (Allah’a) yemin olsun ki, sizin amelleriniz çeşit çeşittir!” Leyl-3,4/595
ERKEK ÇOCUKLARINI BOĞAZLAT, KIZ
ÇOCUKLARINI SAĞ BIRAK; BU, NEYİN NESİDİR?
Firavun, muhalefetlerinden çekindiği
halkı, parti parti bölerek idâre etmişti. En çok da israiloğullarından
çekiniyordu. Onları güçsüz bırakmak için, doğan her erkek çocuğu
boğazlattırıyordu (çünki gün gelir, saltanatımı zir-ü zeber ederler diye
korkuyordu). Kız çocuklarını ise (ileride câriye ve hizmetçi olsunlar diye) sağ
bıraktırıyordu. O bozguncuların teki idi. Kasas-4/384
ERKEK ÇOCUKLARINIZI BOĞAZLAYAN, KIZ
ÇOCUKLARINIZI HAYATTA BIRAKAN FİRAVUNDAN...
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
İsrailoğulları! Sizin yeni doğan erkek çocuklarınızı kesip, kız çocuklarınızı
câriye olarak kullanmak amacıyla kesmeyen Firavundan sizi kurtardığımız o günü
hatırlayın da nankörlükte, taşkınlıkta bulunmayın!” Bakara-49/7
ERKEK DİŞİ, POZİTİF NEGATİF VS. BÜTÜN
ÇİFTLERİ YARATAN ALLAH’DIR
Bütün çiftleri (Erkek dişi; pozitif
negatif vs.) yaratan Allah’dır. Tek olan sadece Kendi Yüce Zatı’dır. Zuhruf-12/489
ERKEK MA’BEDE HİZMETTE KIZ GİBİ
DEĞİLDİR
Allah-ü Teâlâ bilgilendiriyor:
İmrân’ın hanımı Hanne, Kız doğurduğuna mahzûn oldu. Çünki erkek, ma’bede
hizmette kız gibi olmaz, daha aktif, herkesle daha içli dışlı olur,
düşünüyordu. Âl-i İmrân-36/53
ERKEK MİLLETİ, KALBİNDE İMAN
TAŞIYORSAN, GÖZÜNÜ HARAMDAN SAKINACAKSIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Mü’min erkeklere söyle; gözleriyle harama bakmaktan önce
(kıssınlar, yani ard niyetsiz birinci bakış sendendir ve affa medardır, sonra)
sakınsınlar (ki irâdi olarak ikinci bakış şeytandandır ve haramdır) ve
ırzlarını (edep yerlerini açmaktan ve zinaya yaklaşmaktan) korusunlar! Bu, onlar
için daha temiz ve daha uygun bir davranıştır. Unutmayın ki Allah, kimin ne
yaptığından hakkıyla haberdardır.” Nûr-30/352
ERKEK OLSAYDIM KEŞKE VEYA KADIN
OLSAYDIM KEŞKE DEMEYİN!
Allah-ü Teâlâ, erkekler ile
kadınları farklı farklı yükümlülüklerle imtihan eder; bu, tamamen O’nun
tasarrufuna ait bir husustur ve hiç kimse karışamaz! Allah-ü Teâlâ: “Allah’ın
bazınızı, bazınızdan kendisi ile üstün kıl(maya vesile yap)tığı şeyleri (erkek
olmak veya kadın olmak gibi) temenni etmeyin! Erkeklere kazançlarından
nasipleri olduğu gibi kadınlara da kazançlarından nasipleri vardır. (Kadere
rıza ile erkek, erkek olduğuna; kadın da kadın olduğuna şükrederek) çalışın da
daha hayırlı şeyleri, Allah’ın lütfundan isteyin!” buyuruyor. Nisâ-32/82
ERKEK VE DİŞİ AYARLAMASINI YAPMAK,
SADECE ALLAH’A AİTTİR
Rahm-i Mader’e atıldığı zaman bir
nutfeyi (spermi) insan yaratmak, o nutfenin erkek mi dişi mi olacağını tayin
etmek, insanlığın erkek dişi dengesini ayarlamak sadece ve sadece Allah’a
aittir. Necm-45,46/527
ERKEKLERDEN PEYGAMBER GÖNDERİLİR
Bu Âyet-i Kerime’de Allah, peygamberleri
erkelerden gönderdiğini açıkça söylüyor ve Ehl-i Zikri (Ehl-i kitap Âlimlerini)
de şâhit tutuyor. (Evet peygamberlik o kadar zor bir vazifedir ki, güç sahibi
her erkek bile bu vazifeyi kaldıramaz. Bu vazifeyi derûhte edecek Kutlu’yu
Allah, bütün donanımı ile donatarak Kendi seçiyor.) Enbiyâ-7/321
ERKEKLERE HELAL, KADINLARA
HARAM(MIŞ)
Müşrikler, bir de: “Bu sağmal
hayvanların karınlarında olanlar, sadece erkeklerimize aittir; karılarımıza ise
haram kılınmıştır” dediler. Allah, onları bu terbiyesizce haddini
bilmezliklerinden dolayı yakında cezalandıracaktır. En’âm-139/145
ESİRLER SANA İHANET ETMEK İSTERLERSE
UNUTMASINLAR Kİ (ALLAH YİNE ESİR EDER)
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer (o
Bedir esirleri), Sana ihânet etmek isterlerse ki daha önce de onlar, Allah’a
hıyânet etmişlerdi de Allah, onlara karşı Sana imkân vermişti. Onları Senin
eline düşürmüştü. Allah, Alîm’dir, Hakîm’dir.” Enfâl-71/185
ESMAÜ’L HÜSNA, EN GÜZEL İSİMLER,
ALLAH’A MAHSUSTUR
O, Alah’dır ki, O’ndan başka ilâh
yoktur. En güzel isimler (El-Esmâü’l Hüsnâ) O’na mahsustur. (Esmaü’l Hüsna’dan
her bir isim, her bir ilmin kaynağıdır. Örnek: Şâfi ismi, tıbbın kaynağı olduğu
gibi; Nûr ismi, ışığın; Adl ismi, hukukun; Cemil ismi, güzelliğin; Sâni’ ismi,
sanatın, peyzajın kaynağıdır.) Tâhâ-8/311
ESMA-ÜL HÜSNA, EN GÜZEL İSİMLER, ALLAH’A
AİTTİR, ALLAH’A ONLARLA DUA EDİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “En güzel
isimler Allah’ındır. O halde bu güzel isimler ile O’na dua edin! O’nun isimleri
konusunda haktan sapanları, terk edin! Onlar işlediklerinin cezasını, çekeceklerdir.”
A’râf-180/173
EŞCİNSELLER! KADINLARI BIRAKIP
ERKEKLERE Mİ YAKLAŞIYORSUNUZ?
Lût as, kavmine dedi: “Siz kadınları
bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz ha! Yok, yok siz haddi aşarak isrâf
eden bir topluluksunuz!” A’râf-81/159
EŞEK MİSALİ, SIRTINDA KİTAP TAŞIDIĞI
HALDE İÇERİKLERİNDEN HABERDAR OLMAYAN GÜRUH
Allah-ü Teâlâ, Tevrat gibi bir büyük
kutsal kitabı, kendilerine yüklediği (ihsan ettiği) halde, sonra onu taşımayan
(içindeki hükümlerle amel etmeyen) kimseleri, sırtında kitap taşıyan eşeğe
benzetir. Allah’ın âyetlerini yalan sayan kimselerin düştükleri bu durum, ne
kötüdür! Allah, böylesi zalim bir topluluğa hidâyet etmez, onları emellerine
ulaştırmaz! (Tevrat ile amel edenler müstesna tabi!) Cuma-5/552
EŞİ OLMAYANIN NASIL ÇOCUĞU OLABİLİR
Kİ
“Gökleri ve yeri yoktan var eden
O’dur(Allah’dır). O’nun bir eşi (zevcesi) olmadığı halde, nasıl bir çocuğu
olur? Her şey O’nun mahlûkudur.” En’âm-101/139
EŞİT OLMAZ ASLA, BİR MÜ’MİNLE BİR
FASIK!
Allah-ü Teâlâ, bir Mü’min ile bir
fâsığın aslâ eşit olamayacağını, (elbette Mü’minin, Katında fâsıktan üstün
olacağını) beyan ediyor. Secde-18/415
EŞLER YARATTI ALLAH BİZE DE SAĞMAL
HAYVANLARA DA
Allah-ü Teâlâ, kendi cinsinizden eşler
yarattığı gibi sağmal hayvanlara (davarlara da) kendi cinslerinden eşler
yaratmış ve üremeyi böyle bir düzene koymuştur. Şûrâ-11/483
EŞLERİMİZ ELBİSELERİMİZDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eşleriniz
sizin elbiseleriniz, siz de eşlerinizin elbiselerisiniz.” Yani eşler, birbirlerini
günâhlardan koruyan bir elbise gibidirler. Bakara-187/28
EŞLERİMİZİN KENDİ NEFİSLEMİZDEN
YARATILIP BİRBİRİMİZE ELEKTRİKLENMEMİZ ALLAH’DANDIR
Allah’ın varlığının delillerinden
birisi de, kendilerine ısınmamız ve elektriklenip meyletmemiz için içimizden
(kendi nefislerimizden) birbirimize eşler yaratması ve aramızda bir sevgi ve
şefkat kılmasıdır. Bunda düşünecek bir topluluk için nice alınacak ibretler
vardır. Rûm-21/405
EŞREF-İ MAHLUKAT OLARAK YARATILDIN
EY İNSAN, BU MAKAMINI KORUMASINI BİL!
Rabbimiz Kerim Kitabı Kur’an’da bizi
şerefli kıldığını, karada ve denizde bizleri taşıyacak nakil vasıtalarını
emrimize âmâde kıldığını, bizleri temiz rızıklarla rızıklandırdığını ve
yarattığı diğer mahlûkâtına bizi üstün kıldığını beyân ederek vazifemizin bu
konuma uygun olarak Rabbimizi tanıyıp ibâdet etmek olduğunu hatırlatıyor. Öyle
ya gök ve yer bize âmâde kılınmışsa onları bize âmâde kılana kulluk vazimiz
olmaz mı? İsrâ-70/288
EŞYANIN BİNLERCE KİLOMETREDEN
SANİYELER İÇİNDE NAKLİ MÜMKÜNDÜR:
Yemen Melikesi Belkıs’ın tahtının
özel donanımlı bir zat tarafından iki bin km. kadar uzak bir mesâfeden göz açıp
kapayıncaya kadar az bir zamanda nakledilmesi, ileride teknolojinin gelişip eşya
naklinin moleküler taşınma teknolojisiyle bu kadar az zamanda mümkün
olabileceğine kapı aralar. Ayrıca bu ayet bilgisayar teknolojisine işaret eder
ki üç boyutlu görüntü ile tahtın sureten görüntülendiğini de anlayabiliriz.
Neml-40/379
ET Kİ, YAHUDİLERE AZGINLIKLARI
SEBEBİYLE HARAM KILINDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yahudilere
bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sığır ve davarın, sırtlarının veya
bağırsaklarının taşıdığı ya da kemiğe karışan yağlar dışındaki iç yağlarını da
haram kıldık. Azgınlıkları sebebiyle onları bu şekilde cezalandırdık. Muhakkak
ki Biz, (sözümüzde de fiilimizde de) sâdıkız, doğru olanız!” En’âm-146/146
ET MESELESİ: EHL-İ KİTABIN KESTİKLERİ
HAYVANLARIN ETLERİ HELALDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bugün size
temiz ve lezzetli şeyler, helâl kılındı. Ehl-i Kitab’ın (kestikleri hayvan eti)
yiyecekleri, size helâl kılındı, sizin yiyecekleriniz de onlara helâl kılındı.”
Mâide-5/106
ET MESELESİ
O yolunu sapıtanlar: “Siz Allah’a
kulluk ettiğinizi iddia ediyorsunuz ama Allah’ın öldürdüğünü (kendiliğinden
öleni, yani leşi) değil de kendi öldürdüğünüzü (yani kestiğinizi) yiyorsunuz!”
diyorlar. Allah-ü Teâlâ da: “Eğer O (Allah)ın âyetlerine inanıyorsanız, (O
sapanların sözlerine kulak asmayın da) üzerine Allah’ın adı anılarak (besmele
ile) kesilen hayvanlardan yiyiniz!” buyuruyor. En’âm-118/141
ETİ HARAM KILINAN HAYVANLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şu
hayvanların etleri, size haram kılındı: 1-Kendiliğinden ölen hayvan (yani
murdar leş); 2-(Akan) kan; 3-Kendisi Allah’dan başkası adına kesilen hayvan;
4-Domuz eti; 5-Boğulmuş hayvan (canı çıkmadan yetişilip de kesilen hâriç);
6-Bir şey vurularak öldürülmüş hayvan (canı çıkmadan yetişilip de kesilen
hâriç); 7-Yukarıdan yuvarlanmış da ölmüş hayvan (canı çıkmadan yetişilip de
kesilen hâriç); 8-Boynuzlanmış da ölmüş hayvan (canı çıkmadan yetişilip de kesilen
hâriç); 9-Canavar tarafından parçalanmış da ölmüş hayvan (canı çıkmadan
yetişilip de kesilen hâriç); 10-Putlara ait sunaklarda kesilen hayvan; 11-Zar
atarak, kumar oynayarak elde edilen hayvan etleri. Bunlar(ı yapanlar),
isyan(da)dır!” Mâide-3/106
ETİ HARAM OLANLAR
1-Leş (kendiliğinden ölmüş her türlü
hayvan eti), 2-Akan kan, 3-Domuz eti, 4-Allah’tan başkası adına kesilen
hayvanın eti. Bakara-173/25
ETİ HARAM OLANLARDAN NE ZAMAN NE
KADAR YEMEK MUBAHDIR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim
açlıktan ölecek hâle gelirse (muzdar), günâha meyletmeksizin, yani zarûret
miktarından fazlasına meyletmeksizin ölmeyecek kadar haram etlerden yiyebilir.
Allah, Ğafurdur, Rahimdir.” Mâide-3/106
ETİ HARAM OLANLARDAN ZARURET MİKTARI
YENEBİLİR
‘Yemezse ölecek!’ durumundaki bir
muztar kişinin, başkasının hakkına tecâvüz etmemek ve zarûret miktarını aşmamak
kaydı ile (yani ölmeyecek kadar) haram etten yemesi, bağışlanmıştır.
En’âm-145/146
ETİ HARAM OLUP YENMEYENLER
HANGİLERİDİR?
Allah, şu etleri haram kılmıştır,
yenmez!: 1-Ölmüş hayvan eti (yani usulünce kesilmeden veya avlanmadan ölmüş
hayvanın eti), 2-Akıtılmış kan, 3-Pis olan domuz eti, 4-Üzerine Allah’dan
başkasının adı zikredilerek kesilen hayvan eti. En’âm-145/146
ETİN HARAMINDAN ÖLMEYECEK KADAR
YENEBİLİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, size
haram kıldığı etleri açıkça bildirmiştir. Bunun dışında üzerine besmele
çekilerek kesilen helâl etlerden ne diye yemeyeceksiniz ki! Ancak çaresiz
kaldığınızda ölmeyecek kadar yemenizi istisna ederek haram kılmamıştır.
Muhakkak ki,haddi aşanları, en iyi bilen O Rabbindir!” En’âm-119/142
ETLERDEN HARAM KILINANLAR
“Allah, size sadece leşi, kanı, domuz
etini ve Allah’dan başkası adına kesilen hayvanın etini haram kıldı. Ama kim
çâresiz kalırsa zarûret mikdarını aşmayarak ve başkasının hakkına da tecâvüz
etmeyerek, haram kılınan şeyden yerse bunda günâh yoktur. Şüphesiz Allah çok
affedicidir (Ğafûr’dur), merhamet ve ihsânı boldur (Rahîm’dir). Nahl-115/279
ETLERİNİN YENMESİ HARAM KILINAN
HAYVANLARIN YENMEME HİKMETİ
“Hem binmeniz, hem de zinet olsun
diye atlar, katırlar, eşekler yarattı” âyetiyle en az gıda ihtiyacı kadar
lüzumlu binek, yük ve harp için gerekli hayvanların kesimle sayılarının
yetersiz kalmasını önlemeye ma’tuf olarak bunların etlerinin yenmemesi ayn-ı
hikmettir. Nahl-8/267
EUZÜBİLLAHİMİNEŞŞEYTANİRRACİM DEMEK,
KUR’AN OKUMA ÖNCESİ KESİNLİKLE ŞART
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İmdi,
Kur’an okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan hemen Allah’a sığın!” (Bu âyetten
şunu anlıyorum: Kur’an-ı Kerim’i “eûzübillahimineşşeytanirracim” diyerek okumaya
başla! Kur’an-ı Kerim’de “Eûzü ile başla!” âyeti var da “Besmele ile başla!”
âyeti yok. Binâenaleyh, Kur’an okumak için “Eûzü” çekmek, “Besmele” çekmekten
daha kuvvetlidir.) Nahl-98/277
EVDE ERKEK NİÇİN REİSTİR?:
Evin reisi erkektir. Çünki: 1-Allah,
fiziki yönüyle erkeği kadından daha güçlü yaratmıştır. Güçlü olan zayıfa itaat
etmez. 2-Erkek, kadına mehir veriyor, nafakasını yükleniyor, evin tüm maddi
ihtiyaçlarını görüyor. Elbette tasarruf hakkı da onun olmalıdır. 3-Kadın evde
çocukları ile meşgulken erkek, toplum ile daha çok haşir neşirdir. Bu da
ailenin dış siyâsetinde erkeğin daha tecrübeli, daha uyanık olmasını
beraberinde getirir. Bu durumda, ailenin istikbâli adına erkeğin reis olması
daha uygundur. 4-İki karpuz bir koltuğa sığmaz gerçeğinden hareketle kadın, uzun
zaman alan çocuklarla meşguliyeti hengâmında bir de ev reisliğini taşıyamaz, ezilir.
İki seneye bir çocuk doğuracağı hesap edilirse her şey daha iyi anlaşılır, ayrıca
evin reisi olmak, daha önce cennete gitme anlamı taşımadığından özenilecek bir
durum değildir, külfetinden öte bir getirisi yoktur. 5-Fıtraten kadın, daha
hissî olduğundan irâdesini daha seri kullanır. Bu da, ailede zaman zaman
görülen kızgınlıklarda kadının, boşayarak aileyi dağıtmasını beraberinde
getirir. Aile reisliğinin ortaklaşa kullanıldığı ülkelerde, boşanmaların yüzde
ellileri aştığı göz önüne alınırsa, erkeğin aile reisi olmasının ne kadar
isâbetli olduğu anlaşılır. Nisâ-34/83
EVDE REİS ERKEKTİR
Allah-ü Teâlâ: “Kocalar, hanımlar
üzerinde yönetici ve koruyucudurlar!” diyerek evde erkeğin reis olduğunu beyan
eder. Bizlere de itaat düşer. Nisâ-34/83
EVLAD-Ü İYAL İLE MAL-Ü MÜLKÜNÜZÜN
ASLA FAYDASI OLMAYACAKTIR SİZE, EY KAFİRLER!
Kâfir olanların ne malları ne de
evlatları, kendilerini Allah’ın azabından aslâ kurtaramayacaktır. Onlar, ateş
ehli olup, orada (cehennemde) ebediyyen kalacaklardır. Âl-i İmrân-116/64
EVLAD-Ü İYALDEN DE DÜŞMAN OLUR
MUYMUŞ DEME! OLURMUŞ, HEM DE NASIL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Şu da bir gerçektir ki, eşlerinizden ve evlatlarınızdan size düşman
olanlar çıkabilir. O halde onlara karşı dikkatli olun, onlardan sakının!”
Teğâbün-14/556
EVLAD-Ü İYALDEN DÜŞMAN OLAN ÇIKARSA
NE YAPMALI?
Evlatlarınızdan ve eşlerinizden size
düşman olanların çıkabileceğini Allah söylüyor. Sonra şöyle tavsiyede
bulunuyor: “Onlara müsamaha eder, kusurlarına bakmaz ve affederseniz bu da
sizin için bir fazilet olur. Çünki Allah da Ğafûr’dur, Rahîm’dir. (O çok
affedicidir, çok merhamet edicidir. Siz onları bağışlarsanız O da sizi
bağışlar. Evlâd-ü iyâl sevgisinde de dengeyi korumalısınız, aşırı sevgi ve
merhamet bazen mazarrat getirir. İyi bilinmelidir ki, Allah’ın merhametinden
daha ileri bir merhamet olmaz! Öyleyse davranışlarınız haram helal çerçevesi
dahilinde olmalıdır, aşırılığa gidilmemelidir.) Teğâbün-14/556
EVLAD-Ü İYALDEN KİM KAFİRSE O EVLAT
VE AİLEDEN SAYILMAZ, VELAYET KALMAZ!
Hud Sûresi’nin 46. âyetinde Yüce
Allah, Hz.Nûh’a: “Oğlun kâfir olduğundan Senin ailenden değildir!” buyuruyor.
Bu Âyet-i Kerime mûcibince ailemizden –Allah korusun – herhangi biri kâfir ise
o, ailemizden sayılmaz. Dini hukuka göre her türlü dini mevzuat da buna göre
uygulanır. Hûd-46/226
EVLAT EDİNDİ RAHMAN, DEDİKLERİNİZ
MELEKLERDİR VE ALLAH’IN ŞEREFLİ KULLARIDIR
“Rahmân evlât edindi” dedikleri
Allah’ın şerefli melekleridir ki onlar: 1-Şerefli kılınmışlardır. 2-İzin
verilmedikçe kendiliklerinden söz söylemezler. 3-Allah onların yaptıklarını da
yapacaklarını da bilir. 4-Onlar sadece Allah’ın râzı olduklarına şefâat
ederler. 5-Onlar Allah korkusuyla tir tir titrerler. Enbiyâ-26,28/323
EVLAT EDİNDİĞİNİZ ÇOCUĞU, GERÇEK
BABASININ İSMİYLE ÇAĞIRMANIZ EMREDİLİYOR
Birini evlat edinmişseniz onu gerçek
babasına nisbet ederek “filan oğlu filan gibi” çağırmalısınız veya gerçek soy
ismini kullanarak çağırmalısınız! Şayet babalarını bilmiyorsanız, o zaman
onlar, sizin kardeşleriniz veya dostlarınız olduklarından, “kardeşim veya
dostum!” diye çağırmalısınız; bu bir Allah emridir. Hatâen “oğlum, kızım!” gibi
söylenen sözlerde bir günah yoktur, ama kalben kasıtlı söylenenlerde günah
vardır. Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir. Ahzâb-5/417
EVLAT EDİNMEK, RAHMAN’IN ŞANINA
YAKIŞMAZ!
“Rahman evlât edindi” diyenlere
karşı Rahmân: “Evlât edinmek, Rahmân’ın şânına yakışmaz, göklerde ve yerde kim
varsa ancak Rahmân’ın kulu olabilirler!” diyor. Âmennâ ve saddaknâ! Meryem-92,93/310
EVLAT EDİNMESİ OLACAK ŞEY DEĞİLDİR
ALLAH’IN!
“Allah’ın bir evlât edinmesi olacak
şey değildir. (Hâşâ) O, bundan münezzehtir. Allah, bir işi yapmak istedi mi ona
sadece “Ol!” der, o da hemen oluverir!” Meryem-35/306
EVLAT EDİNSEYDİ ALLAH, YARATIKLARINDAN
DİLEDİĞİNİ SEÇERDİ:
Allah, evlat edinmek isteseydi,
yaratıklarından dilediğini seçerdi. Ama Allah evlat edinmemiştir. O, bundan pek
münezzehdir, pek yücedir. O, öyle Allah’dır ki, Vâhiddir (Tektir), Kahhârdır
(en üstün kahredicidir). Zümer-4/457
EVLAT İSTEDİ HZ. İBRAHİM AS
Hz. İbrahim as’ın çocuğu olmuyordu. Kavmi
de Hz. Lût dışında kendisine inanmamıştı. Allah’a ibâdet ve kendi dinine destek
vermesi arzusuyla: “Rabbim! Bana salihlerden olacak çocuk(lar) ihsan et!” diye
duâda bulundu. Allah-ü Teâlâ bu duâya ancak yaşlandığı bir dönemde İsmail as ve
ishak as ile en güzel bir şekilde cevap verdi. Sâffât-100/448
EVLAT İSTEMEK MAKSADI İLE ALLAH’A
DUADA BULUNULABİLİR
Hz. İbrahim as, Allah’dan Kendisine
salihlerden olacak evlat vermesini istemiştir. Allah da İsmail as ile İshak
as’ı uzun yıllar sonra yaşlılığında ihsan etmiştir. Binaenaleyh, her bir kul, salih
evlat isteyebilir, hattâ istemelidir. Fakat hayat çizgisi ne olursa olsun -düşünmeden-
mutlaka bir evladım olsun isteği yanlıştır. Sâffât-100/448
EVLAT SEVGİSİ ÖLÇÜLÜ OLMAZSA, İNSANI
ŞİRKE KADAR GÖTÜRÜR
Allah-ü Teâlâ: “Fakat (Âdem ve
Havva’nın neslinden öyleleri vardır ki Allah) kendilerine kusursuz bir çocuk
verince, annesi de babası da ölçüyü kaçırıp verdiği çocuk sebebi ile şirke
bulaştılar.” buyuruyor. (Şöyle anladım: Çocuklarını bizzat kendi nefislerine
veya esbâba nisbet ettiklerinden şirke girdiler.) A’râf-190/174
EVLAT VE MAL VERİLECEK BANA, DİYE
KASILAN VE KAFADAN ATAN ADAMI GÖRDÜN MÜ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Âyetlerimizi inkâr eden ve (kafadan atarak): ‘Bana mal ve evlât
verilecek!’ diyen adamı gördün mü? O gayba muttali mi oldu, veya Rahmân’dan bir
vahiy mi aldı? Hayır! Biz onun bu söylemekte olduğu (zırvalarını) kayıt altına
alacağız, müstehak olduğu azâbı (hiç bitmemek üzere artırarak) uzattıkça
uzatacağız, o söylediği mal ve evlâdına da Biz vâris olacağız! O kâfirin
kendisi de, Huzûrumuza yapayalnız olarak gelecektir.” Meryem-77,80/310
EVLATLARI VE SEVGİLİLERİYMİŞ ONLAR,
ALLAH’IN, PÖH!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem
Yahudiler, hem de Hıristiyanlar, “biz Allah’ın evlâtları ve sevgilileriyiz”
dediler. De ki: Öyleyse Allah, sizi niçin günâhlarınız sebebiyle
cezalandırıyor? Bilakis siz, O’nun yarattığı bir beşer topluluğusunuz.” Mâide-18/110
EVLATLIK ÖZ EVLAT DEĞİLDİR Kİ ÜZERİNDE
ŞER’İ HÜKÜMLER CARİ OLSUN!
Bir câhiliye âdeti olan evlatlığın
öz evlat gibi algılanmasını İslâm kökünden kazıyıp atmıştır. Binaenaleyh, evlatlık,
kişi ölünce malına mirasçı olamaz; evlatlıkla (kız veya erkek) nikahlanmak
evlat edinene haram olmaz! Ahzâb-4/417
EVLENEMEYECEĞİMİZ, BİZE
NİKAHLANMALARI HARAM OLAN KADINLAR KİMLERDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Mü’min
erkekler!) Size şu kadınlarla evlenmeniz haram kılınmıştır: 1-Anneleriniz;
2-Kızlarınız; 3-Kızkardeşleriniz; 4-Halalarınız; 5-Teyzeleriniz; 6-Erkek
kardeşlerinizin kızları; 7-Kız kardeşlerinizin kızları; 8-Sizi emziren süt
anneleriniz; 9-Süt kızkardeşleriniz; 10-Kayınvâlideleriniz; 11-Kendileriyle
zifâfa girdiğiniz hanımlarınızın yanında getirdikleri üvey kızlarınız; ancak
zifâfa girmediğiniz eşlerinizin yanlarında getirdikleri kızlarıyla
evlenebilirsiniz. 12-Öz oğullarınızın eşleri; 13-İki kız kardeşi nikâhınız
altında birleştirmeniz; 14-Kocası olan, başkasına nikâhlı hanımlar. Ancak harp
esiri olarak alınan kadınlar, câriye olup bundan müstesnâdır (Çünki esâret, nikâhı
iptal edip başkasının memlükü olmayı beraberinde getirir). (Âyet gelmeden)
önceki yanlış evlilikler, affedilmiştir. Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.”
Nisâ-23/80 ; 24/81
EVLENEMEYENLER, EVLENME İMKANI
BULUNCAYA KADAR İFFETİNİZLE SABREDECEKSİNİZ!
Çünki Allah-ü Teâlâ: “Evlenme imkânı
bulamayanlar, Allah’ın, kendilerini lütfundan imkân sahibi yapıncaya kadar
iffetlerini korusunlar!” buyuruyor. O takdirde size sabretmek düşer, sabredin!
Nûr-33/353
EVLENEMEZSİN MÜŞRİK KADINLARLA!
Allah-ü Teâlâ: “Müşrik kadınlar iman
etmedikçe onlarla evlenmeyiniz! Mü’mine bir cariye, hoşunuza giden müşrik hür
bir kadından daha hayırlıdır!” buyurmaktadır. Ey Müslüman genç! Allah-ü
Teâlâ’nın hükmünü duydun, öyleyse gereğini yap! Bakara-221/34
EVLENMEK İYİDİR, ALLAH, BEKARLARI
EVLENDİRİN, BUYURUYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İçinizden
bekar olanlar ile sâlih kölelerinizden ve sâliha câriyelerinizden evlenmeye
müsâit olanları evlendirin! Eğer fakir iseler Allah, lütfu ile onların
ihtiyaçlarını giderir. Çünki Allah Vâsi’dir (lütfu geniş) Alîm’dir.” (Not:
Burada “evlendirin!” emri, farziyyet ifâde etmez. Neslin çoğalması ve
fuhşiyyâtın önlenmesi adına bir tavsiyedir. Evlilik, “Mükellefin Davranışları”
içinde genellikle sünnettir. Bazı evlilikler, farz olsa da bazı evlilikler
haramdır. Ayrıntılı bilgiler için fıkıh kitaplarına mürâcaat edilmelidir.) Nûr-32/353
EVLENMEMİZİN YASAK OLDUĞU BİR TÜR
HANIMLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Babalarınızın nikâhladığı hanımları nikâhlamanız da haramdır. Artık geçmişte
olanlar (bu âyet gelmeden önceki nikâhlanmalar) müstesna, onlardan mes’ul
değilsiniz! (Bu istisnâya, sonraki asırlarda İslâm’a girmeden önce yapılan bu
tür çirkin evlilikler de dahil midir, onu bilemiyorum. Bu hususu, fetva vermeye
yetkili bir Alime sormak gerekir.) Muhakkak ki bu, çok çirkin ve pek iğrenç bir
şeydir ve ne kötü bir yoldur!” Nisâ-22/80
EVLERDEN BİRİ Kİ İÇİNDE OTURULMUYOR,
GİRİLEBİLİR Mİ?
“İçinde oturulmayan ve sizin de
orada menfaatinizin bulunduğu evlere (yani herkese açık olan yerlere izinsiz)
girmenizde bir sakınca yoktur! Artık neyi açığa vursanız da, neyi gizleseniz de
Allah her şeyi bilir.” Nûr-29/352
EVLERDEN BİRİNE GİRMEK
İSTEDİĞİNİZDE; KİMSE YOKSA VEYA İZİN VERİLMİYORSA GİRMEYİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Girmek istediğiniz evlerde (kapıyı çaldığınız halde) kimseyi
bulamazsanız (daha önceden de) size girmek için izin verilmemişse oraya
girmeyin! (İçeriden) size ‘müsâit değiliz, geri dönün!’ denirse, geri dönün!
Bu, sizin için daha nezih, daha temizdir. Allah, yaptığınız her şeyi
(niyetinizi, kapı önündeki hareketlerinizi, tavırlarınızı vs.) bilir (ki ona
göre davranasınız!).” Nûr-28/352
EVLERE GİRDİĞİNİZDE KENDİNİZE VE
ORADAKİLERE SELAM VERİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Evlerinize
girdiğiniz zaman, Allah katında mübârek ve güzel bir sağlık temennisi olarak,
kendinize ve o evde bulunanlara selâm verin! İşte Allah âyetlerini, size
böylece açıklıyor; tâ ki, akıl erdiresiniz, düşünüp hikmetini anlayasınız!”
(Buradan, evde insan olmasa da eve girdiğimizde, kendimize selâm verip yine
kendimizin o selâmı alacağımızı anlayabiliriz!) Nûr-61/357
EVLERE GİRİŞ ADABI
Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey
iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin almadan ve o evin
sahiplerine selâm vermeden içeri girmeyin! Böyle yapmanız sizin için daha
hayırlıdır. Olur ki, hikmetini anlar, ibret alırsınız.” Nûr-27/351
EVLERE KAPILARINDAN GİRİN!
Cahiliye âdetlerinden biri de, ihramlıyken
evlerine kapılarından değil de arka taraftan veya tavandan bir delik açarak
girme şeklindeydi. İlk günlerde Ashab-ı Kiram da böyle yapmışlardı ki Allah-ü
Teâlâ bu âyette zikredilen: “Evlere kapılarından girin!” fermanıyla, bu
cahiliye âdetine son verdi. Bakara-189/28
EVLERİN EN ÇÜRÜĞÜ ÖRÜMCEĞİN EVİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’dan
başka dost edinenlerin hali, kendine bir ev edinen örümceğin hali gibidir.
Halbuki evlerin en çürüğü örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!” Ankebût-41/400
EVLERİNİ KENDİ ELLERİYLE YIKAN EHL-İ
KİTAP KAFİRLERİ NE İBRETLİKTİR!
Ehl-i Kitap’tan inkâr eden
Yahudilerin bir kısmı, içinde bulundukları muhkem kalelerinin kendilerini
koruyacağı zehabına kapılarak fesatlıktan geri durmadılar. Allah da onları hiç
ummadıkları bir yerden bastırıverdi ve kalblerine bir korku salıverdi. Öyle ki,
bu ilk sürgünde o güzelim evlerini kendi elleriyle târumâr ettiler.
(Muhtemelen, müslümanlar bu güzel evlerimizden yararlanmasınlar hıncıyla böyle
yaptılar.) Haşir-2/544
EVLİLİKTE, TEK EVLİLİK TAVSİYE
EDİLMİŞTİR
İslâm, zannedildiği gibi tek
evliliği, çok evliliğe değil, çok evliliği hikmetine binâen dörde indirmiş ve
ideal olarak da tek evliliği tavsiye etmiştir. Bu âyette, bu husus, çok açık
olarak görülmektedir. Fıkıh kitapları, çok evliliğin şartlarını ve
hikmetlerini, detaylı olarak anlatırlar. Sonuçta çok evliliğin, bir gaddarlık
değil, bir şefkat olduğu anlaşılır. Nisâ-3/76
EVLİYAULLAHA HİÇBİR KORKU YOKTUR VE
ONLAR MAHZUN DA OLMAYACAKLARDIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dikkat
edin! Şüphesiz Allah’ın veli kullarına hiçbir korku yoktur ve onlar, mahzûn da olmayacaklardır.
Onlar, iman edip Allah’ın emirlerine aykırı hareketlerden sakınırlar. Dünya
hayatında da, Ahirette de müjde vardır onlara! Allah’ın hükümlerinde olsun,
verdiği sözlerde olsun, aslâ değişiklik olmaz! İşte bu müjdeler, en büyük mutluluktur!”
Yûnus-62,64/215
EVRENDE KİM VARSA ARALIKSIZ ALLAH’I
TESBİH EDERKEN YERDEKİLER, PUT EDİNİYOR
“Göklerde ve yerde kim varsa
(melekler ve rûhâniler ve bilmediğimiz niceleri), gece gündüz usanmadan Allah’a
ibâdet ederler, bu ibâdetlerinden dolayı kibirlenmez ve yorulmazlar. Buna
rağmen müşrikler, yerden birtakım tanrılar edindiler. Onlar, zannediyorlar mı
ki, ölen insanları onlar diriltecek?” Enbiyâ-19, 21/322
EVRENSEL PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED
SAV GÖNDERİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde şöyle buyuruyor: “Ey Resûlüm! Biz Seni topyekün bütün insanlığa,
ancak bir müjdeleyici ve bir korkutucu, bir uyarıcı olarak gönderdik. Lâkin
insanların çoğu (bu Rahmeti) bilmezler!” Sebe’-28/430
EVRENSEL PEYGAMBER SADECE
HZ.MUHAMMED SAV’DİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize göklerin ve yerin yönetimi
(kudret elinde olan) Allah tarafından gönderilen Peygamberim!” A’râf-158/169
EVRENSEL PEYGAMBER, İLK VE SON TEK,
EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED SAV’DİR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyetlerinde: “Eğer
dileseydik her şehre, âkıbetlerinden haber veren korkutucu bir peygamber
gönderirdik. (Fakat Seni evrensel uyarma göreviyle görevlendirince, her şehre
ayrı ayrı peygamber göndermedik.) Öyle ise kâfirlere uyma! (Oturup halk için
onlarla fikir alışverişinde bulunma! Bilakis) bu Kur’an ile, onlara karşı büyük
bir cihâd ile mücâhede et! (Çünki Sen, Vahy ile müeyyedsin.) ” buyuruyor. Furkan-51,52/363
EVRENSEL PEYGAMBERLİK, SON PEYGAMBER
HZ.MUHAMMED SAV’E NASİP OLMUŞTUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah bu
peygamberi (Hz.Muhammed’i), onlardan (Araplardan) başka henüz kendilerine
katılmamış olan (bütün insan ve cinlere de) peygamber olarak göndermiştir. O
(Allah), gerçekten Azîz’dir, Hakîm’dir. Bu (peygamber olarak görevlendirme
tasarrufu), Allah’ın bir lütfu olup onu dilediğine verir. Çünki Allah, büyük
lütuf ve ihsan sahibidir.” Buradan Hz. Muhammed sav’in herkese gönderilmiş evrensel
bir peygamber olduğunu anlıyoruz. Cuma-3,4/552
EVVEL ALLAH’DIR
Allah, evveldir. Yani ilk yaratılan
şeyden öncesi, sadece Allah’dır. Hadîd-3/536
EY ADEM OĞULLARI, ŞEYTANA KULLUK
ETMEYİN, DİYE SİZE EMRETMEMİŞ MİYDİM?
Allah-ü Teâlâ, mücrim müşrikleri,
Mü’minlerden ayırdıktan sonra onlara: “Ey Adem oğulları! Ben size şeytana
kulluk etmeyin, çünki o, sizin için apaçık bir düşmandır, diye emretmemiş miydim?”
der. Yâ Sîn-60/443
EY CİN TOPLULUĞU, BEN ANCAK RABBİME
İBADET EDERİM VE O’NA KİMSEYİ ORTAK KOŞMAM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Ey cin (ve ins) topluluğu! Ben ancak Rabbime duâ ve ibâdet
ederim, O’na hiçbir kimseyi ortak koşmam!” Cin-20/572
EY EHL-İ KİTAP DİNİNİZDE HADDİ
AŞMAYINIZ!
Ey Hıristiyanlar! İsa as’ı
tanrılaştırarak; Ey Yahudiler! İsa as’ın peygamberliğini inkâr ederek dininizde
haddi aşmayınız! Daha önce dalâlete düşmüş, hem kendileri düz yolda sapmış, hem
de başkalarını saptırmış olanların hevâlarına uymayın! Mâide-77/120
EY EHL-İ KİTAP! BU VAZİYETTE SİZ
ALLAH’A MI, YOKSA ALLAH DÜŞMANLARINA MI YAKINSINIZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendilerine kitaptan nasip verilenlere bir baksana! Putlara, kâhinlere, şeytanlara,
tâğûta (Allah’ın yerine konulan her şey) iman ediyorlar ve inkâr edenler için:
“Bunlar, iman edenlerden daha doğru bir yoldadır” diyorlar. İşte asıl bunlar, Allah’ın
kendilerini lânetlediği kimselerdir. Allah’ın lânetlediğine de yardım edip
kurtaracak (bir) kimse bulamazsın!” Nisâ-51/85 ; 52/86
EY EHL-İ KİTAP, FIRSAT ELDEN
GİTMEDEN KUR’AN’A İMAN EDİN!
Allah-ü Teâlâ: “Ey Ehl-i Kitap!
Birtakım yüzleri enseleri gibi dümdüz edip tanınamayacak hale getirmeden veya
Cumartesi Ehli’ni lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce yanınızda olan Tevrat’ı
tasdik edici olarak indirdiğimiz Kur’an’a iman edin!”buyuruyor. Ey Ehl-i Kitap!
Gelin, fırsatı kaçırmayın, burada da orada da kardeşler olalım! Nisâ-47/85
EY İNSAN, ALLAH SENİN İÇİN NE
LAZIMSA HAZIR ETTİ, ARTIK NANKÖRLÜK SANA HİÇ YAKIŞMIYOR!
Ey insan! Allah-ü Teâlâ, sizin için
yeryüzünü tesviye etti, üzerine toprak serdi, toprağı tutsun ve sizi yer
çalkantılarından korusun diye hazine dolu birer kazık olarak dağları, yere
çaktı, onlardan pınarlar, ırmaklar akıttı, her yeri bağlar, bostanlar ve yeşil
otlaklarla bezedi; bütün bunları, sizin ve hayvanlarınızın yaşaması için yaptı.
Buna karşılık olarak da size sadece O’na teşekkür düşer! Daha hâlâ teşekkür
etmemeniz, nankörlükte bulunmanız, size hiç mi hiç yakışmıyor! Doğrusu, hacâlet
âver bir şey bu! Nâziât-33/583
EY İNSANLAR! SON PEYGAMBER, RABBİNİZDEN
SİZE HAKK’I GETİRDİ, O’NA İMAN EDİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
insanlar! Son peygamber, size Rabbinizden Hakkı getirdi. Kendi iyiliğiniz için
O’na iman edin!” Nisâ-170/103
EY İSRAİLOĞULLARI!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
İsrailoğulları!: 1-Namazı tam kılın; 2-Zekatı verin; 3-Rükû` edenlerle beraber
siz de rükû` edin! Bakara-43/6
EY İSRAİLOĞULLARI!
Allah-ü Teâlâ: “Ey İsrailoğulları!
Size ihsan ettiğim nimetlerimi ve sizi bir zamanlar âlemlere (diğer insanlara)
üstün kıldığımı hatırlayın! (Hatırlayın da Habibim Muhammed`e sahip çıkın! Zira
O`nu da peygamber olarak gönderen Benim! Böylece nankörlük yapmamış olursunuz!)”
buyuruyor. Bakara-122/18
EY KAFİRLER NASIL İNKAR EDERSİNİZ?
Ey kâfirler! Siz ölü idiniz de Allah
sizi diriltti. Hani var mı başka dirilten? Madem yok, öyleyse nasıl oluyor da
Allah`ı inkar ediyorsunuz? Akıl mı bu? Bakara-28/4
EY NEBİ, NİÇİN HARAM KILIYORSUN
NEFSİNE ALLAH’IN SANA HELAL KILDIKLARINI?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Peygamber! Zevcelerinin hoşnutluğunu arayarak, Allah’ın Sana helal kıldığı
şeyi, niçin (îla yaparak) âdeta nefsine haram kılıyorsun?” (Peygamber Efendimiz
sav, Medine-i Münevvere merkezli kurduğu ilk İslâm Devleti’nin imkânlarının
artması ile müslümanların hayat şartlarının iyileşmesi karşısında Ezvâc-ı
Tâhirat vâlidelerimizin birazcık dünyalık istemeleri karşısında -sırf onların
Ahiret makamlarından eksilme olmasın diye- îla yaparak (bir ay kendilerine
yaklaşmayarak) onlara bir ders vermek istemesi sebebiyle bu Âyet-i Kerime nâzil
oldu.) Tahrîm-1/559
EY RABBİM, SÖZÜNE ALLAH YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ, Peygamberimizin: “Ey
Rabbim!” sözüne yemin ediyor. Peygamberimizin sav, Allah-ü Teâlâ nezdinde ne
kadar Kutlu olduğu buradan bile anlaşılıyor. Allah’ın sözüne yemin ettiği Zâtı
nasıl takdir edemiyorlar? Şaşılacak şey! Zuhruf-88/494
EY YER, SUYUNU YUT; VE EY GÖK, SEN
DE SUYUNU TUT!
(Nûh Tufanı’nda) Kâfirler
boğulduktan sonra (Allah-ü Teâlâ tarafından) yerle göğe: “Ey yer! Suyunu yut!
Ve ey gök! Sen de suyunu tut!” diye emir buyuruldu. Hûd-44/225
EYKE HALKI DA HELAK EDİLENLERDEN
OLDU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şuayb’in
kavmi olan Eyke halkı da zalim mi zalim bir topluluk idi. Onlara da hak
ettikleri cezayı verdik. Bu her iki şehir harabesi de (Lût kavmi ile
Eyke’lilerin şehirlerinin harâbeleri) uğrak bir yol üzerindedir. (İbret almak
için ziyaret edilebilir.) Hicr-78,79/265
EYKE HALKI DA PEYGAMBERLERİ YALANCI
SAYDI
Eyke halkına Şuayb as, peygamber
olarak gönderildi. Eyke ile Şuayb as arasındaki diyaloğu Allah-ü Teâlâ şöyle
hikâye ediyor: Eyke halkı da peygamberleri yalanladı. Şuayb, onlara şöyle
demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmıyor musunuz? Bilesiniz ki, Ben size
Allah tarafından gönderilmiş emin bir elçiyim! Öyleyse Allah’a karşı gelmekten
sakının da Bana itaat edin! Ben, bu tebliğ hizmetime karşılık sizden bir ücret
de istemiyorum. Benim ücretim ancak Alemlerin Rabbi’ne aittir. Ölçeği, tam
ölçün, eksik ölçerek hak yiyenlerden olmayın! Doğru terazi ile tartın! Halkın
istihkakından bir şey kısmayın! Ülkede bozgunculuk yaparak nizâmı bozmayın!
Sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Rabbinize karşı gelmekten sakının!”
Şuarâ-176,183/373 184/374
EYKE HALKI SERİNLETECEK
ZANNETTİKLERİ GÖLGE GÜNÜNÜN AZABIYLA HELAK OLDULAR
Eyke halkı, Şuayb as’ın
nasihatlerini hiçe saydılar, yalancı sayarak O’nu dinlemediler. Allah da onlara
yedi gün süren tahammül edilemez bir sıcaklık gönderdi. Sonra da kendilerini helâk
edecek ateş bulutunu gönderdi. Su bulutu zannettikleri bu bulutun altında,
gölgesinde serinlemek maksadıyla toplandılar. Allah da bu buluttan onlara ateş
yağdırdı da helâk oldular. Bundan dolayı bu helâk olma hadisesine, “gölge
gününün azâbı” dendi. Gerçekten bu azap, dehşeti pek büyük bir günün azâbı idi.
Elbette bu hâdisede de alınacak ibret dersleri vardır. Fakat onların çoğu iman
etmiş kimseler değillerdir ki, ibret alsınlar! Bununla beraber Allah: “Ya
Muhammed! Senin Rabbin muhakkak ki, Azîz’dir, Rahîm’dir, buyurdu.
Şuarâ-189,191/374
EYKE HALKI ŞUAYB AS’A BAKIN NASIL
TEPKİ GÖSTERDİLER?
Allah-ü Teâlâ biz kullarını
bilgilendiriyor: “Şuayb as’ın halkına olan bu temel nasihatları karşısında ders
alacakları yerde had bilmez Eyke halkı: “Ey Şuayb! Sen iyiden iyiye sihirlenmiş
birisin, bize bir üstünlüğün yok ki, Sen de bizim gibi bir insansın! (ne diye
Sana tabi olalım?) Doğrusunu istersen biz Seni yalancılardan biri sanıyoruz.
Eğer iddia ettiğin gibi bir peygambersen haydi üstümüze gökten parçalar düşür, üzerimize
azap indir!” Şuayb as da: “Rabbim sizin yaptıklarınızı en iyi bilendir” dedi.
Şuarâ-185,188/374
EYYUB AS, BİR SABIR KAHRAMANI İDİ
Allah-ü Teâlâ, Efendimize “Eyyûb’u
da an!” diyerek, sabırda O’nun Ümmet-i Muhammed sav tarafından örnek alınmasına
sarâhaten işâret var! Eyyûb as, hastalığı Allah’ı zikretmesine engel olmaya
başlayınca şifâ isteyerek merhametlilerin en merhametlisi Rabbine iltica etmiş,
Rabbi de O’nun bu duâsını kabul etmiş, O’na tam şifâ vererek ailesini ve bir
mislini daha ihsân etmiş, arkasından gelen tüm âbid kullarına ibretli bir örnek
kılmış, zorlukları aşmanın ilk şartının sabır olduğuna, O’nu mücessem bir
timsal kılmış. Enbiyâ-83,84/328
EYYUB AS’A ALLAH, AİLESİNİ VE
ONLARLA BERABER BİR MİSLİNİ BAĞIŞLADI
Allah-ü Teâlâ, Eyyûb as’a tam şifâ
verdikten sonra ailesini ve ailesiyle beraber bir mislini bağışladı. Bu durum, selim
akıl sahipleri için kendisinden alınacak bir ibretti. (Not: Eyyûb as’ın
ailesinin bağışlanması meselesi şöyle idi: Rivayet olunur ki, Eyyûb as,
hanımının i’tikaden yanlış bir konuşması üzerine ona yüz değnek vuracağına
yemin etmişti. Ancak hanımı Eyyûb as’a hastalığında çok güzel bakmış ve
fedâkârca hizmette bulunmuştu. Allah-ü Teâlâ da Eyyûb as’a vahyederek yüz
fesleğen sapından meydana gelen bir demeti, şekli olarak vurmak sûretiyle ceza
vermesini kâfi görmüştü. Bu şekilde hanımı kendisine bağışlanmış oldu.) Sâd-43/455
EYYÛB AS’IN GERÇEK BİR SABIR
KAHRAMANI OLDUĞUNU KUR’AN-I KERİM SÖYLÜYOR
Allah-ü Teâlâ, Eyyûb as’ı överek
şöyle dedi: “Biz O’nu pek sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu O! Hakikaten O, daima
Allah’a yönelen bir kimse idi.” Sâd-44/455
EYYUB PEYGAMBERİN ŞİKAYET ETTİĞİ
ŞEYTAN MİKROP VEYA VİRÜS MÜYDÜ?
Allah-ü Teâlâ Efendimize şöyle
buyurdu: “Kulumuz Eyyûb’u da hatırla Habibim Ya Muhammed! Hani O, Rabbine: ‘Ya
Rabbi, Şeytan bana bir yorgunluk ve elem dokundurdu.’diye yalvarmıştı. Buradaki
şeytan kelimesinin mikrop veya virüs olma ihtimali çok yüksek! Zira insana
zarar veren şeylere de şeytan denilebilir. S’ad-41/454
EZAN-I MUHAMMEDİ’Yİ APAÇIK İFADE
EDEN AYET
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz, (Ezan
okuyarak) namaza da’vet edince (kafasızlar), bunu alay ve eğlence konusu
yaparlar. Bu, şüphesiz ki, onların akıl erdirmeyen bir kavim olmalarındandır. (Bu
âyet, Ezân’ın dayanağıdır. Aynı zamanda Ezan ile alay eden veya hafife
alanların da küfre girdiğine delâlet eder.) Mâide-58/117
EZİYET ETTİLER MUSA AS’A DA NE OLDU?
SİZ DE PEYGAMBERİNİZE EZİYET ETMEYİN!
Allah-ü Teâlâ, Ümmet-i Muhammed’e:
“Musa’ya eziyet eden kavmi gibi siz de, Peygamberinize eziyet etmeyiniz!”
buyuruyor. “Nihayetinde Allah, Musa’yı kavminin söylediklerinden temize
çıkarmıştı, sizin söylediklerinizden de Allah, Peygamberini temize çıkarır” ve
kaybeden, siz olursunuz, buyuruyor. Ahzâb-69/426
“EZİYETİ NİÇİN EDİYORSUNUZ BANA?”
DEMİŞTİ MUSA AS KAVMİNE
Bir vakit Musa as, kavmine şöyle
demişti: “Ey kavmim! Benim, Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu
gerçekten bildiğiniz halde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” Saff-5/550
EZVAC-I TAHİRAT PERDESİZ OLARAK
KİMLERLE KONUŞABİLİRLER?
Peygamber Efendimiz’in Pak Zevceleri
Annelerimiz ile bir perde olmaksızın şu kimselerin konuşmalarında herhangi bir
mahzurun olmadığı bildirilmiştir. Bu kişiler: 1-Babaları, 2-Oğulları, 3-Erkek
kardeşleri, 4-Erkek kardeşlerinin oğulları, 5-Kız kardeşlerinin oğulları,
6-Kendi kadınları (müslüman olan kadınlar; zira kâfir kadınlar, erkek
hükmündedir), 7-Sahib oldukları köleler. Bununla beraber Allah’dan sakınmaları
istenmiştir. Ahzâb-55/425
Yorumlar
Yorum Gönder