Ana içeriğe atla

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (E) İLE BAŞLAYANLAR

 

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (E) İLE BAŞLAYANLAR

EBRAR İÇİN İYİ OLAN

Ebrâr (özü sözü tertemiz salih kullar) için Allah katındaki mükâfatlar, daha iyi, daha hayırlıdır. Dünya zevk edilecek bir menzil değildir, vesselâm! Âl-i İmrân-198/75

EBRAR, İÇİ DIŞI PAK, HAYIRLI KİMSELER NAİM CENNETLERİNDEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki Ebrâr (içi dışı pâk, hayırlı kimseler), Naîm cennetlerindedirler. Onlar orada, tahtlar (koltuklar) üzerine kurularak (kendilerine verilen nimetleri) temâşâ ederler! Sen onlara bakınca yüzlerinde, cennet nimetleri ile nimetlenmiş olmanın verdiği sevinç ve parıltısını tanırsın!” Mutaffifîn-22,24/587

EBRAR, KATKISI KAFUR OLAN CENNET MEŞRUBATI İLE DOLU BİR KADEHDEN İÇERLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki Ebrâr (içi dışı bir olan iyi kişiler, cennette) katkısı kâfûr olan (semâvî katkılarla çeşnilendirilmiş cennet meşrûbatı ile dolu) bir kadehden içerler.” (Nasîb ola hepimize!) İnsan-5/577

EBRAR, NAİM CENNETLERİNDEDİRLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki Ebrâr (iyi ve hayırlı insanlar), Naîm (cennetlerin)de, nimetler içindedirler!” İnfitâr-13/586

EBRAR’DAN OLABİLME LİYAKATINI KAZAN, BAK SANA NELER NELER İKRAM EDİLECEK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki Ebrâr’a: Ağzı mühürlü şarap şişelerinden hâlis bir şarap ikram edilir ki, onun sonu misktir (içtikten sonra misk kokusu gelir)! İşte yarışacaksa yarışanlar, böyle şeylere nâil olmak için yarışsınlar! (Yani dünyanın çakıl taşları mesâbesindeki dünya saltanatı için değil de, elmas mesâbesindeki cennetin ebedî saltanatına nâil olmak için yarışsınlar!) Mutaffifîn-25,26/587

EBRARIN AMEL DEFTERLERİ İLLİYYİN’DEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hayır! Şek ve şüphe yoktur ki, Ebrârın (içi dışı tertemiz hayırlı insanların) amel defterleri, elbette İlliyyîn’dedir. (Habibim Ya Muhammed) İlliyyûn nedir bilir misin? İlliyyûn, mü’minlerin yaptıkları işlerin kaydedildiği pek şerefli bir kitaptır (defterdir).  Mukarrabûn (adlı Allah’a yakın olan melekler), ona şâhitlik ederler.” Mutaffifîn-18,21/587

EBTER, NESLİ KESİK OLAN, SANA BUNU YAKIŞTIRAN MÜNASEBETSİZİN TA KENDİSİDİR!

Mekke kâfirleri, Peygamber Efendimize sav (oğlanları öldüğü için nesli kesik anlamına gelen) ebter demişlerdi. Bunu diyen talihsizi Allah-ü Teâlâ neslini kurutarak ebter yaptı; Peygamberimiz sav’in neslini Hz. Fatıma annemizden öyle çoğalttı ve bereketlendirdi ki, bütün asırlarda ümmetin efendileri oldular. Başka bir mânâda Efendimize mânevî neslinin kesileceği, adının sanının unutulacağı anlamında ebter demişlerdi. Allah-ü Teâlâ Kendi adından sonra en ziyade O’nun adının zikredilmesini takdir buyurdu da dost düşman herkes, onun adını zikreder oldu. O’na ebter diyenlerin adı sanı, belli olmaz oldu. Kevser-3/602

EBU LEHEB ALEV PÜSKÜREN BİR ATEŞE GİRECEK, KARISI DA BOYNUNDA BİR İP ODUN TAŞIYACAK

Allah-ü Teâlâ, Ebu Leheb’in alev püskürten bir ateşe gireceğini, karısı Ümmü Cemile de boynunda bükülmüş bir ip olduğu halde odun hammalı olarak onun ateşine odun taşıyacağını bildirmektedir. Bunlar, müteşabih âyetlerdir; yani karısı, Ebu Leheb’in ateşinin yakıtının artmasına sebeptir. Tebbet-3,5/603

EBU LEHEB’İN İKİ ELİNİN, TÜM GÜCÜNÜN KURUMASINI MALI DA KAZANCI DA ENGELLEYEMEDİ

Allah-ü teâlâ, birisi için “iki eli (yani tüm gücü) kurusun!” derse o zavallının bütün gücü kuvveti kurur, sıfırlanır. Nitekim Ebu Leheb de her şeyiyle sıfırlanarak, Bedir hezimetinden bir hafta sonra kahrından çatladı ve alevli ateşe gitmek üzere bu dünyadan göçüp gitti. Tebbet-2/603

EBU TALİP MÜSLÜMAN OLAMADAN GİTTİ, HİDAYET İNSAN ELİNDE OLSAYDI O MÜ’MİN OLURDU

Allah-ü Teâlâ: “(Habibim Ya Muhammed!) Gerçek şu ki, Sen sevdiğini hidâyete erdiremezsin; fakat Allah, dilediği kimseyi hidâyete erdirir. Çünki O, hidâyete erecek olanları en iyi bilendir.” buyuruyor. (Bu Âyet-i Kerime’nin nüzûl sebebinin, Resûlüllah sav’in çok sevdiği amcası Ebu Tâlib’in İslâm’a girmesini ısrarla istemesi üzerine nâzil olduğu, büyük müfessir İmam-ı Râzi tarafından ifade edilmiştir.) Kasas-56/391

ECEL BELLİ BİR VA’DEYE BAĞLANARAK TAKDİR EDİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ, eceli, va’desi belli bir yazı (kader) ile takdir etmiştir ki, kimse vakti gelmeden önce ölmez! Âl-i İmrân-145/67

ECEL MUKADDERDİR

Allah, insanları bir çamurdan yarattı, sonra ona bir ecel, bir ömür süresi takdir etti. Sonra O’nun nezdinde muayyen bir ecel (kıyamet vakti) vardır. En’âm-2/172

ECEL ÖNCEDEN TAYİN EDİLMİŞTİR, BUNDA HİÇ ŞÜPHE YOKTUR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendileri için bir ecel tayin ettik ki, onda hiç şüphe yoktur!” İsrâ-99/291

ECELİ VARDIR BÜYÜK KÜÇÜK HER BİR ÜMMETİN, MİLLETİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Her ümmet (millet) için (de kişiler gibi) belirlenmiş bir ecel vardır. Va’deleri gelince bunu, ne bir an geri bırakabilir, ne de bir an öne alabilirler!” ( Evet, nice anlı şanlı devletler, göçüp gitmişlerdir.) A’râf-34/153

ECELİNİZİN UZATILMASINI, GÜNAHLARINIZDAN BAĞIŞLANMASINI MI İSTİYORSUNUZ? DİNLEYİN!

Nûh as, kavmine şöyle dedi: “Ey Benim milletim! Allah’a ibâdet edin, Kendisi’ne karşı gelmekten korkun ve Bana itaat edin ki, Allah da sizin günahlarınızdan bağışlasın, ecelinizi belli bir süreye kadar uzatsın! Şüphe yok ki, Allah’ın takdir ettiği ecel gelince aslâ ertelenmez! Keşke bunu bir bilseniz!” Evet, bu hüküm sadece Nûh kavmi ile sınırlandırılamaz, kıyamete kadar geçerlidir. Bu zamanda da ömrünün uzamasını, günâhlarından bağışlanmasını isteyenler, Allah’a bol bol ibâdet etsinler, O’na karşı gelmekten sakınsınlar! Umulur ki, Allah -dilerse- onları muratlarına kavuşturur. (“Namaz Dirisi” özdeyişini hatırlayalım.) Nûh-3,4/569

EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED SAV, HZ. MUSA’YA KAVUŞACAKTIR

Bu Ayet-i Kerime’de Efendimizin sav, Hz. Musa’ya kavuşacağından bahsediliyor. Bu kavuşma keyfiyeti ya Ahirette ebedi arkadaşlık şeklinde olabilir, ya da dünyada vahiy alma veya ümmetinin kalabalık olması şeklinde olabilir. Secde-23/416

EFENDİMİZE SAV NE EMREDİLDİ?

Efendimize sav: Ancak Allah’a ibâdet etmesi ve O’na hiçbir ortak koşmaması emredilmiştir. Ra’d-36/253

EFENDİMİZİN GEÇMİŞ VE GELECEK GÜNAHININ BAĞIŞLANMASI NE DEMEKTİR?

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde: “ (Bu fetih de) Allah’ın Senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlaması, Sana yaptığı nimetini tamamlaması, Seni dosdoğru yola hidâyet etmesi ve Sana şanlı bir zafer vermesi içindir” buyurmaktadır. (Ayet-i Kerime’deki “günahın bağışlanması” hakiki günahtan bağışlanma anlamı taşımaz, çünki Peygamber Efendimizde ismet, yani günahlara karşı korunmuş olmak var, günah yok! Belki Peygamberlik makamına lâyık bir bağışlanma söz konusudur. Yani Allah Seni, başka peygamberlerden daha yüksek bir makama taşımak için Sana Hudeybiye ve Mekke’nin fethi gibi şanlı zaferler vermiştir. Yani bir üst makama geçmeyip bulunduğu makamda kalmak Senin gibi Âli Şan bir peygamber için bir nevi eksiklik (Peygamberâne bir kusur, peygamberâne bir günah) olurdu ki Allah o eksikliği bu geçmiş Hudeybiye anlaşması ile ve gelecek Mekke’nin fethi zaferleriyle affetmiştir, yani gidermiştir.) Fetih-2,3/510

EFENDİMİZİN SAV HANIMLARININ EVDE OTURUP AYET VE HADİSLERİ MÜZAKERELERİ İSTENİYOR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, Peygamber Efendimizin sav Hanımlarının, evlerinde oturarak Ayet ve Hikmet (Hadis-i Şerifler) üzerine kafa yormaları, tefekkür etmeleri, ilim ve irfanla meşgul olarak dünya işlerine kapalı olmaları gerektiğini tembih ve beyan ediyor. Ahzâb-34/421

EFENDİMİZİN YAKINLARINA SEVGİ GÖSTERMEK O’NUN ARZUSU VE ALLAH’IN HOŞNUTLUĞUDUR

Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimizin sav lisânı ile şöyle buyuruyor: “De ki: Ben sizden Risâlet görevim karşılığında herhangibir ücret istemiyorum, sadece akrabalarıma muhabbet gösterin yeter!” (Not: Efendimiz sav, İslâmî bir yaşam tarzı olmayan akrabalarının kendi soyundan gelse bile kendisiyle alâkasının olamayacağını beyan ettiğinden, bizim muhabbetimiz, O’nun izinden giden akrabalarınadır.) Şûrâ-23/485

EĞLENCE KONUSU YAPARLARDI DİNİ O KAFİRLER, YAPTILAR DA NE OLDU?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar (kâfirler) ki, dinlerini bir eğlence ve bir oyun edindiler. Dünya hayatı onları aldattı da bu günü (Ahiretteki azap gününü) onlara unutturmuştu. Artık bugün, Biz de onları unutacağız.” A’râf-51/155

EĞLENDİRİCİ VARLIKLAR OLSUN DİYE YARATMADIK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları, eğlendirici varlıklar olsun diye yaratmadık! Onları, Hak ve Hikmet ile, muazzam maksat ve gayelerle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmiyorlar.” Duhân-38,39/496

EĞRİ BÜĞRÜ GÖSTERMEK İSTERLERDİ HAK YOLU; DERKEN CEHENNEMİ BOYLADILAR

O zâlimler ki, insanları Allah’ın Hak yolundan men ederler, onu eğri büğrü göstermek isterlerdi. Onlar, Ahireti de inkâr ederlerdi. Bu kötü amelleri, onları cehenneme müstehak etti. A’râf-45/155

EHL-İ BEYT, HERKES GİBİ OLAMAZ; ALLAH ONLARI GÜNAHDAN UZAK, TERTEMİZ TUTMAK İSTER

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, Ehl-i Beyt’in (Peygamber Efendimizin sav ev halkının) herkes gibi yaşamamasını, hal ve hareketlerine çok dikkat etmelerini, zira onların günâh kirlerinden uzak durmaları gerektiğini, böyle olmakla onları tertemiz yapmak istediğini tembih ve beyan ediyor. Ahzâb-33/421

EHL-İ BEYT’E SEVGİ GÖSTERMEK BİR KUR’AN AHLAKI VE EFENDİMİZİN BİR ARZUSUDUR

Allah-ü Teâlâ, peygamber efendimizin lisânıyla şöyle buyuruyor: “De ki: Ben sizden Risâlet görevim karşılığında herhangibir ücret istemiyorum, sadece akrabalarıma sevgi ve saygı gösterin yeter!” (Not: Efendimiz sav, İslâmî bir yaşam tarzı olmayanın kendi soyundan gelse de kendisi ile alâkasının olmayacağını beyan etmiştir. Binaenaleyh, muhabbet edeceğimiz Ehl-i Beyt, Efendimizin izinden gidenlerdir.) Şûrâ-23/485

EHL-İ KİTAB’DAN OLUP DA, AHİRETTE KURTULAN KİMSELER VAR MIDIR?

Evet,vardır! Zira Allah-ü Teâlâ şöyle buuruyor: “Doğrusu, Ehl-i Kitab’dan (olup da), Allah’a, size (Müslümanlara) indirilen Kur’an’a ve kendilerine indirilene (Tevrat ve İncil’e) Allah’a gönülden bağlı kimseler olarak iman edenler vardır. Onlar, Allah’ın âyetlerini değeri az bir menfaat karşılığında satmazlar (Dîni istismar ederek menfaat sağlamazlar). İşte Rableri nezdinde mükâfatları (var) olanlar, onlardır. Muhakkak ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir.” Âl-i İmrân-199/75

EHL-İ KİTAB’IN KEYİFLERİNE UYAMAZSIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Celâlim hakkı için eğer sana gelen bunca ilimden (Kur’an Hakikatları’ndan) sonra onların (Ehl-i Kitab’ın) keyiflerine uyacak olursan; o takdirde Sen de zalimlerden olursun!” Bakara-145/21

EHL-İ KİTAB’IN KIBLESİ’NE SEN DE DÖNME!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Sen de onların (Ehl-i Kitab’ın) kıblesine (Mescid-i Aksa’ya bundan sonra) dönecek değilsin!” Bakara-145/21

EHL-İ KİTABIN ARALARINDA ALLAH’IN İNDİRDİĞİ KUR’AN İLE HÜKMET!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Bütün Ehl-i Kitab’ın aralarında, Allah’ın Sana indirdiği ile (Kur’an ile) hükmet! Sana gelen Hak’tan (Kur’an’dan dönerek) onların keyiflerine uyma!” Mâide-48/115

EHL-İ KİTABIN AYRILIĞA DÜŞÜP BÖLÜNMELERİNİN SEBEPLERİ

Ehl-i Kitabın ayrılığa düşüp bölünmeleri, şu sebepler neticesinde olmuştur: 1-Tefrikanın (ayrılığın) haram olduğu bigisi kendilerine vahiy ile ulaştıktan sonra, bile bile ayrılığa düşmeleri; 2-İtaat edecekleri yerde haddi aşan tavır almaları; 3-Aralarındaki ihtiras, haset, biribirini çekememek. (Biz de aynı hata ile bölük pörçük oluruz biline!) Şûrâ-14/483

EHL-İ KİTABIN SAPIKLIĞINA BAKIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Baksana şu kendilerine kitaptan (Tevrat’tan) nasip verilenlerin yaptıklarına! Hidâyeti bırakıp dalâleti (sapıklığı) satın almaları yetmiyormuş gibi bir de sizin hak yoldan sapmanızı istiyorlar.” Nisâ-44/84

EHL-İ KİTAP İÇERİSİNDE DOSDOĞRU BİR CEMAAT DA VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i Kitab’ın hepsi bir değildir. Onların içinde istikamet üzere dosdoğru bir cemaat vardır ki, gece saatlerinde Allah’ın âyetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah’ı ve Ahireti tasdik eden, iyilikleri yayan, kötülükleri önleyen ve hayırlı işlerde birbirleriyle yarışan sâlihlerdendir. Âl-i İmrân-113,114/63

EHL-İ KİTAP KAFİRLERİ, İNADINA TAŞKINLIKTA BULUNURLARSA ONLARLA SAVAŞIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde, Allah’a da Ahiret gününe de iman etmeyen; Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram kılmayan ve Hak dini, din kabul etmeyen kimselerle zelil bir vaziyette, tam bir itaatle, cizye verinceye kadar savaşın!” (Not: Bütün savaşlarda savaşı başlatan taraf, kâfirler güruhudur. Binaenaleyh, onlar savaş başlatmadan saldırmak olmaz!) Tövbe-29/190

EHL-İ KİTAP KUR’AN’IN EFENDİMİZE İNDİRİLİŞİNE SEVİNİRLER Mİ?

Evet, birçoğu sevinirler! Ancak aleyhteki bazı gruplar, onun bir kısmını inkâr ederler. Ra’d-36/253

EHL-İ KİTAP, LÜTUF DAĞITMAK İŞİNDEN VAZGEÇSİN! LÜTFU SADECE ALLAH DAĞITIR!

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Ehl-i Kitap şunu bilsin ki, Allah’ın lütfundan (dağıtmak üzere) sahip oldukları hiçbir şey, hiçbir yetki yoktur. Bütün lütuf (ve tasarrufu sadece) Allah’ın elinde olup, onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.” Hadîd-29/540

EHL-İ KİTAP, MÜ’MİNLERDEN NİÇİN HOŞLANMAZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Ey Ehl-i Kitap! Sırf Allah’a, bize indirilen kitaba, ve daha önce indirilen kitaplara iman etmemizden dolayı mı bizden hoşlanmıyorsunuz? Sizin ekseriniz, şüphe yok ki yoldan çıkmış fasıklarsınız!” (Yahudilerden bir grup, Peygamberimize sav geldiler. ‘Sen, peygamberlerden kimleri tasdik edersin?’ dediler. Efendimiz de Bakara Sûresi’nin 136. Âyetini okudu. Hz.İsa’nın da peygamberliği zikredilince: ‘Vallahi sizin dininizden daha beter ve şerli bir din bilmiyoruz!’ dediler.) Mâide-59/117

EHL-İ KİTAP, BİRBİRLERİNİN KIBLESİNE YÖNELMEZLER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların (Ehl-i Kitabın) bazısı (Hıristiyanlar) da (diğer) bazısının (Yahudilerin) kıblesine yönelmezler!” Bakara-145/21

EHL-İ KİTAP, CAN VERİRKEN İSA AS’IN KUL VE PEYGAMBER OLDUĞUNU ANLAYACAKLAR

Ehl-i Kitap’tan herkes, Hz. İsa as’nın Allah’ın kulu ve Resûlü olduğunu, can verirken anlayacaklar ve iman edecekler ama bu iman, kendilerinden kabul edilmeyecektir. Nisâ-159/102

EHL-İ KİTAP, HZ. MUHAMMED’İ SAV KENDİ ÖZ EVLATLARI GİBİ TANIRLARDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, O’nu (kitaplarında alâmetlerini gördükleri Ahir zaman peygamberini) kendi öz evlâtlarını tanıdıkları gibi tanırlar. Ama (buna rağmen Arap olması mülâhazası ile) nefislerini hüsrâna uğratma (imansız cehenneme gitme) pahasına O’na iman etmezler!” En’âm-20/129

EHL-İ KİTAP, İMAN EDİP GÜNAHLARDAN SAKINSALARDI KÖTÜLÜKLERİNİ ÖRTERDİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i Kitap, (yeryüzünde fesat çıkarmayı bırakıp) iman etseler ve günâhlarından sakınsalardı, mutlaka kötülüklerini örter ve onları naim cennetlerine koyardık.” Mâide-65/118

EHL-İ KİTAP, KUR’AN’A İNANIRSA ONLARIN MÜKAFATLARI, ÇİFTE ÇİFTE VERİLECEK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendilerine daha önce kitap verdiğimiz ilim sahipleri (Abdullah bin Selâm gibi), Kur’an’a da inanırlar ve Kur’an okununca şöyle derler: ‘Ona iman ettik. O Rabbimizden gelen gerçeğin tâ kendisidir. Zaten biz daha önceden müslüman kimselerdik.’ İşte onlara (her iki kitaba iman etmelerinden ve) sabretmelerinden dolayı mükâfatları da iki defa (Çifte) verilecektir. Kasas-52,54/391

EHL-İ KİTAP, KUR’AN-I KERİM’İN VAHYEDİLECEĞİNİ BİLİYOR VE İMAN EDİYORLARDI

Allah-ü Teâlâ’nın bu Ayeti ile haber vermesinden anlıyoruz ki Ehl-i kitap, gerek Efendimiz sav’den önce gerek yaşadığı çağda Kur’an-ı Kerim’in vahyedileceğini biliyorlardı ve iman ediyorlardı. (Fakat beklenen vahiy, Efendimize sav vahyolununca, ırkî bir saplantı ile hazmedemediler de inkâr ettiler. Keşke o devirden kalma Tevrat ve İncil nüshaları kalsaydı da gerçekleri gözlerimizle görseydik. Maalesef o hakikatlerin hepsi kazınmış, imhâ edilmiş.) Ankebût-47/401

EHL-İ KİTAP, SENİN KIBLENE YÖNELMEZLER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i Kitap,kendilerine her ne delil getirsen getir, yine de Senin Kıblen’e (Mescid-i Haram’a) yönelmezler!” Bakara-145/21

EHL-İ KİTAP, TEVRAT’I,İNCİL’İ VE KUR’AN’I TATBİK ETSELERDİ GÖKTEN, YERDEN RIZIKLANDIRIRDIK

Ehl-i Kitap,Tevrat,İncil ve Kur’an’ı hakkıyle tatbik etselerdi,yukarıdan (yağmurla) ve ayaklarının altından (Yerden biten) rızıklarla nimet içinde kalırlar ve onlardan yerlerdi. Mâide-66/118

EHL-İ KİTAP’TAN MU’TEDİL BİR ZÜMRE DE VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i Kitab’ın içlerinde peygambere düşmanlıkta aşırılığa kaçmayan mu’tedil bir zümre de vardır. Fakat onlardan birçoğu var ki, yapmakta oldukları şey, ne kötüdür!” Mâide-66/118

EKİN TARLASINA GİREN DAVARLAR HAKKINDA DAVUD VE SÜLEYMAN AS NE HÜKÜM VERDİ?

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde, (baba-oğul) Davud ile Süleyman as’ın, geceleyin bir grup insanın koyun sürüsünün, bir ekin tarlasına girmesi neticesinde oluşan zararlar hakkında verdikleri farklı hükümden haberdâr olduğunu bildiriyor. (Hükümler şöyleydi: Davud as, davarların kıymeti, ekinin kıymetine eşit olduğu için, kendi içtihadı ile davarların tarla sâhibine verilmesine hükmetmişti. (Bu âdil bir hüküm olmasına rağmen bir tarafın bütün bütün mağduriyetine sebep olduğu için adâletin yanında merhamet gözükmeyen bir hükümdü.) Süleyman as ise -Allah’ın nasıl hüküm vereceğine dâir Kendisini vahiyle haberdâr etmesi neticesinde- tarlanın davar sahibine verilmesine ve tarlanın davar sahibi tarafından ekilip bakılmasına ve ertesi yıl öylece ekinlerin yedirildiği zamanki kıvamına geldiğinde tarla sahibine teslim etmesine; davarların da tarla sahibine verilmesine,ekinin eski haline gelinceye kadar da tarla sahibinin bu davarların etinden,sütünden,doğan yavrulardan yararlanmasına hükmetmişti. (Bu hüküm daha âdildi, zira davar sahibi bütün bütün mahrum olmayacağından adâletin yanında merhamet vardı.) Davud as da bu hükmü, pek beğenmişti.) Enbiyâ-78,79/327

EKİNİ KASIP KAVURAN AYAZ YÜKLÜ RÜZGÂRA BENZER

Bâtıl yola (Allah’ın Râzı olmadığı yola) bu dünya hayatında harcadıkları malların misâli, içinde ayaz bulunan bir rüzgârın hali gibidir ki, inkarcılığıyla kendilerine zulmeden kimselerin ekinine isâbet etmiş ve mahsûlâtını kasıp kavurmuştur. Allah, amellerini boşa çıkarmakla onlara zulmetmedi, fakat onlar inkârlarıyla kendilerine zulmettiler. Âl-i İmrân-117/64

EKİNLER YETİŞTİRİYORUZ SİZİN İÇİN, HALA GÖRÜP ŞÜKRETMEYECEK MİSİNİZ?

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde: “Otsuz, kurak bir yere su sevkederek ekinler bitirdiğini ve bu ekinlerden hem insanların hem de hayvanlarının yediğini” beyan ederek basirete ve şükre davet ediyor. Secde-27/416

EKİNLER

Ekinleri yaratan Allah’dır. Onlardan yiyin ve hasad edildiği gün hakkını (öşrünü) verin ve isrâf etmeyin! Çünki O (Allah), isrâf edenleri sevmez! En’âm-141/145

EKİNLERİ VE HAYVANLARI ALLAH İLE PUTLAR ARASINDA PAYLAŞTIRIYORLARDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Putperest müşrikler), Allah’ın yarattığı ekinlerden ve sağmal hayvanlardan Allah’a bir hisse ayırdılar da kendi bâtıl iddialarınca: ‘Şu Allah’ın, şu da ulûhiyette ortakları olan putlarımızın!’ dediler. Ortakları için ayırdıkları, (nasıl olsa Allah’ın ihtiyacı yok diye) Allah’ın hissesine konulmaz; ama Allah’a ait olan hisseler, ortaklarının hissesine aktarılır(dı). (Yani üçkâğıtçılık yaparak kendi menfaatlarını kollarlardı.) Bunlar ne kötü hüküm veriyorlar!” En’âm-136/144

ELBİSE GİYMEK TA HZ. ADEM’DEN İTİBAREN VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek bir elbise ile giyinip süsleneceğiniz bir süs elbisesi indirdik. (Ama bilesiniz ki) takvâ elbisesi var ya, (hepsinden) daha hayırlıdır!” (İnsan eşref-i mahlukat olduğu için aslâ hayvan gibi olmayacağından daha ilk insandan itibaren elbise giymiştir. Madem Yüce Allah, Hz. Âdem’e esmâyı öğretti, elbette Settâr ismini de öğretti de Hz.Âdem ve Havva örtündüler.) A’râf-26/152

ELÇİLERİNİ YALANLAYANLARI ALLAH, HELAK EDEREK DAVASINA SAHİP ÇIKAR

Allah-ü Teâlâ, Hz. Musa ve Hz. Harun’a: “Haydi Âyetlerimizi (Mu’cizelerimizi) yalanlayan o halka gidin!” dedi. Onlar da (as) gittiler, mu’cizelerini gösterdiler. Lâkin Firavun ve avânesi: “Bu ustaca yapılan bir sihirdir” diyerek inkâr ettiler. Allah da, o kefereleri suda boğarak helâk etti ve elçileri Hz. Musa ile Hz. Harun’a sahip çıktı. Nuh (as)’ı da kavmi yalanladı. Allah,  Nuh as ve O’na inanan mü’minlere sahip çıktı da diğer kefereleri suda boğdu. Onları, insanlar için bir ibret kıldı. (Onlar gibi o yolun yolcusu) zalimlere de gayet acı bir azap hazırladığını ayrıca beyân ediyor. Allah, Âd ve Semûd kavimlerini, Ress halkını ve bu arada daha birçok nesilleri, inkârları sebebiyle helâk etti. Helâk edilen bu kavimlerin her birine Allah, ikaz edici misaller (öğütler) getirdi ama bu öğütleri tutmayan o azgınları da tuttuğu gibi kırdı geçirdi. (Öyle ya yaptıkları yanlarına kâr kalamazdı. Çünki Allah, elçilerini yalnız bırakmaz, onlara muhakkak sahip çıkardı ve çıktı da!) Furkan-36,39/362

ELEKTRİĞİN, DİNİ YAŞAYIŞIN KALİTESİNİ ARTIRMASINA VESİLE OLACAĞI ANLAŞILIYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu kandil, bu nûr, (yani elektrik enerjisi) birtakım evlerde (mescidlerde, evlerde, okullarda, yurdlarda, ulaşım araçlarında, iletişim araçlarında vs.) kullanılacaktır ki, Allah onların kıymetlerinin yükseltilmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. (Yani elektriğin girdiği her yerde hizmet kalitesi artacak, asırlık hizmetler, iki elin parmakları kadar az yıllarda yapılmış olacaktır.) Buralarda, bu yerlerde (oranın sakinleri), sabah akşam O’nu tesbih ederler.” Nûr-36/353

ELEKTRİK ENERJİSİ OLABİLİR Mİ?

Allah-ü Teâlâ: “Üzerinize (cin ve insan topluluklarının üzerine) ateşten dumansız bir alev ile alevsiz bir duman gönderilir de işinizi bitiriverirler.” buyurmaktadır. Buradaki “ateşten dumansız bir alev” ibaresinden şahsen, gönderilenin yıldırım veya yıldırım gibi bir elektrik enerjisi olabileceğini anlıyorum. Ayrıca ateş cinsinden alevle cinler, toprak su cinsinden dumanla insanlar, kendi cinslerinden şeylerle tecziye edilirler, mesajı da verilmiş olabilir. Allah-ü A’lem! Rahman-35/531

ELEKTRİKTEKİ ARTI EKSİ ÇİFTİ DAHİ DİĞER NİCE ÇİFTLER GİBİ BİR ÇİFT OLARAK YARATILDI

Allah-ü Teâlâ, çift olmak gibi mahlukatına benzemekten pek münezzehtir! O, yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve bilemeyecekleri şeylerden (elektrikteki artı eksi gibi şeylerden) topyekün nice çiftleri yaratmıştır. Bununla sadece Kendisi’nin Tek olduğunu, gayrinin çift olduğunu beyan etmiştir. Yâ Sîn-36/441

ELEKTRİKTEN HABER VEREN AYET-İ NURANİ

Allah-ü Teâlâ, 15 Asır öncesinden elektrik hakkında çok açık bilgi veren bu Âyet-i Kerime’yi indirmekle hem Kur’an-ı Kerim’in Allah Kelâmı olduğunu isbât etmiş, hem de elektriğin bulunmasına teşvik etmiştir. Meâlen şöyle diyor: “Allah, göklerin ve yerin Nûrudur. (Göklerde ve Yer’de ışığın kaynağı olan Nûr, Alah’ın bir ismidir.) O’nun Nûrunun misâli, tıpkı içinde lâmba bulunan bir kandillik gibidir. (Lâmbaya gelen enerji ile lâmba nasıl ışık saçıyorsa, göklerdeki güneşler, Allah’ın Nûr İsmi’nden kaynaklanan enerjileri ile parlarlar) O lâmba, bir cam içindedir (Ampüle işaret). O cam da sanki inciden bir yıldızdır. (15 asır öncesinde yeryüzünde, yıldız parlaklığında bir parlak ışık yoktu. O inci tanesinin yıldız parlaklığında parlaması, ancak elektrik enerjisi ile sağlanmıştır.) Bu lâmba, ne doğuya, ne de batıya (yani dünyanın tamamına) nisbeti olmayan mübârek bir ağaçtan, zeytin ağacından yakılır. (yani dünyanın hiç bir yerinde olmayan, sizin bildiğiniz zeytin ağacından bambaşka bir zeytin ağacındandır. (Zeytin ağacı burada mecâz bir ifade ile enerji karşılığında kullanılmıştır.) Zira 15 asır öncesinde enerjiden bahsetmek, olmayan bir şeyi, “var” diye iddia etmek gibidir. Onun için mecâz ifâde kullanılmıştır. Onun yağı, (yani enerji), nerede ise kendisine ateş değmese bile ışık verecek! (Yani bu ışık, bildiğiniz kandillerde yanan ateşin verdiği ışıktan başka bir ışık, ateşsiz olarak bir düğmeye basıvermekle köyünüzün, şehrinizin gündüze çevrildiği bir ışık!) Nûr üstüne nûrdur, pırıl pırıldır. (Bildiğiniz ışığın yüzlercesi katlanarak elde edilmiş çok kuvvetli bir ışıktır.) “Mübarek zeytin ağacı” ‘bereketli enerji kaynağı’ anlamına  geldiğinden elektrik enerjisi, hayatın her safhasında, her işte kullanılarak pek büyük bir bereketin kaynağı olduğu da açıkça beyân edilmiştir. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir, kavuşturur. İşte Allah, insanlara böyle misâller getirir. Çünki Allah, herşeyi bilendir.” Nûr-35/353

ELEKTRONİK AYGITLARA (YOL BULMADA) İŞARET VAR

“Allah, Yol bulmada yararlanacağınız daha birçok alâmetler, işaretler koydu. (“Birçok alâmet, işâret koydu” dan şunları anlayabiliriz: pusula, bazı dağlar, elektronik aygıtlar ve daha henüz ortaya çıkmamış nice aygıtlar.) Nahl-16/268

ELESTÜ BİRABBİKÜM? GALU BELA! BEZMİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hani Rabbin, Ademoğullarının bellerinden zürriyyetlerini çıkarıp da onların kendileri hakkında şâhitliklerini isteyerek: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ buyurunca bütün ruhlar: ‘Evet! Sen bizim Rabbimizsin! Şâhit olduk!’ dediler. Böylece, bu bezmi aldık ki, tâ kıyamet günü: ‘Doğrusu biz, bundan habersiz kimselerdik!’ demeyesiniz, veya ‘ne yapalım, daha önce atalarımız şirk koşmuştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik. Şimdi o batılı başlatanların yaptıkları yüzünden bizi imha mı edeceksin?’ demeyesiniz, diye böyle yaptık!” A’râf-172,173/172

ELİF LAM MİM RA

Hurûf-u Mukattaa olup,  Ra’d Sûresi’nin başında ilk âyetinin ilk kelimesi olarak geçer. Ma’nâsını Allah bilir. Ra’d-1/248

ELİF LAM MİM SAD

A’râf Sûresi’nin başında ilk âyet olarak geçer. Ma’nâsını Allah bilir. A’râf-1/150

ELİF LÂM MÎM

Hurûf-u Mukattaa’dır. Mânâsını ancak Allah bilir. Alimlerimizden bazıları, ELİF Allah`dan; LÂM Cebrail as ile; MÎM Hz.Muhammed sav`e (indirilmiştir) ma’nâsını düşünürler. ELİF-LÂM-MÎM Kur`an-ı Hakîm`de altı yerde sûre başlarında ilk ayet olarak geçer. Bunlar: 1-Bakara Sûresi, 2-Âl-i İmrân Sûresi, 3-Ankebut Sûresi, 4-Rum Sûresi, 5-Lokman Sûresi, 6-Secde Sûresi. Bakara-1/2

ELİF LAM RA

Huruf-u mukattaa olup beş yerde; (Yûnus, Hûd, Yûsuf, İbrahim ve Hicr Sûreleri) nin başlarında; ilk âyetlerinin ilk kelimeleri olarak geçer. Ma’nâsını Allah bilir! Yûnus-1/207

ELİNİZDEN GELENİ YAPIN, BEN DE VAZİFEMİ YAPICIYIM

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ya Muhammed!) De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın; şüphesiz ben de vazifemi yapıcıyım. Artık dünyanın âkıbeti, kimin lehine olacağını ileride bileceksiniz. Şu muhakkak ki, zalimler iflâh olmaz!” En’âm-135/144

ELİNİZDEN GELENİ YAPIN, BU İŞİN SONU NASIL OLSA HUZURDA HESAP VERMEYE VARACAKTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: “Dilediğinizi yapın! Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de,mü’minler de görecekler. Sonra gizli ve açık her şeyi bilen Allah’ın huzuruna çıkarılacaksınız. O da yaptığınız her şeyi, bir bir sizin önünüze çıkaracak, karşılığını verecektir.” Tövbe-105/202

ELLER AYAKLAR DİLE GELİP ALEYHİMDE ŞAHİTLİK EDECEKLER Mİ? EDECEK YA, ONA GÖRE YAŞA!

“Gün gelecek, dilleri, elleri ve ayakları, kişinin yaptıkları kötülükleri tek tek bildirerek aleyhlerinde şâhitlik edeceklerdir. Allah, onlara hak ettikleri cezalarını tam olarak verecektir. Onlar da Allah’ın, Hakk’ın tâ kendisi olduğunu anlayacaklardır.” Nûr-24,25/351

EMAN DİLEYEN MÜŞRİK BİLE OLSA VATANINA GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE ULAŞTIRILIR

İslâm, adı üzerinde Barış Dini’dir. Şöyle ki: Allah-ü Teâlâ: “(Habibim Ya Muhammed!) Müşriklerden biri, Senden sığınma hakkı isteyip emân dilerse, ona emân ver, tâ ki Allah’ın kelâmını dinlesin, düşünsün! Sonra (şâyet o, müslümanlığı benimsemese dahi) onu, güvenli bir şekilde vatanına ulaştır! Zira onlar, İslâm’ın gerçek mâhiyetini bilmeyen bir topluluktur.” (Görüldüğü gibi İslâm, kavgayı değil, barışı yeğler.) Tövbe-6/186

EMANET EHLİ DEĞİLDİR EHL-İ KİTAP’TAN BAŞKA BİR ZÜMRE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i Kitap’tan öylesi de var ki, ona emâneten bir altın bile versen, başında dikilip durmadıkça onu sana geri vermez!” Âl-i İmrân-75/58

EMANET EHLİDİR EHL-İ KİTAP’TAN BİR ZÜMRE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ehl-i Kitap’tan öylesi vardır ki, kendisine yüklerle altın emânet bıraksan, onları sana iâde eder, emin kişidir!” Âl-i İmrân-75/58

EMANETLERE VE VERDİKLERİ SÖZLERE KİMLER RİAYET EDERLER?

O namazlarını devamlı kılan şuurlu müslümanlar var ya! Onlar, üzerlerine aldıkları emanetlere ve verdikleri sözlere riayet ederler. (Emanet ikidir: 1-Allah’ın kullarına verdiği emanetler: göz, kulak, dil, akıl vs. gibi şeyler; 2-Kulların kullara güvenerek verdiği şeyler: mal, para, eşya vs. gibi şeyler.) Meâric-32/568

EMANETLERİ EHLİNE VERMENİZİ EMREDER ALLAH

Allah-ü Teâlâ: “Allah, size emanetleri ehline vermenizi emreder! Allah, bununla size ne de güzel öğüt veriyor.” buyuruyor. Nisâ-58/86

EMİN BELDE’YE, MEKKE’YE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve bu Emin Belde’ye (Mekke’ye) yemin olsun ki, Biz, insanı (ruh ve beden itibarı ile) en güzel bir kıvamda yarattık!” Tîn-3/596

EMPATİ YAPMAYI ALLAH-Ü TEALA,KUR’AN-I KERİM’DE SÖYLÜYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Yetimler hakkında) korksun o kimseler ki, eğer kendileri öldüklerinde, arkalarında güçsüz (ve küçük) evlâtlar bırakacak olsalardı onlar hakkında “halleri nice olur?” diye endişe edeceklerdi. Öyleyse ( empati yaparak yetimler hakkında da aynı endişeyi duysunlar ve) Allah’dan korksunlar!” Nisâ-9/77

EMRE İTAAT KİŞİNİN İMAN VE İLİM SAHİBİ OLDUĞUNUN GÖSTERGESİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “...Size ‘kalkın!’ denildiği zaman hemen kalkıverin ki, Allah da sizden iman edenleri ve özellikle kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin!” “Kalkın!” sözünü bir mecliste, sözü sazı dinlenir bir büyük söyleyebilir. O büyüğün emrine itaatın da bir iman ve ilim göstergesi olduğunu da bu Âyet-i Kerime ifade etmiş oluyor. Mücâdele-11/542

EMRETMEK DE YARATMAK DA ALLAH’A MAHSUSDUR

Dikkat edin, yaratmak da emretmek de O’na (Allah’a) mahsusdur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir! A’râf-54/156

EMR-İ BİLMA’RUF NEHY-İ ANİL MÜNKER VAZİFESİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Mü’minler! İçinizden hayra davet eden ve iyiliği emredip kötülükten men’eden bir topluluk bulunsun!” Âl-i İmrân-104/62

EMR-İ BİLMA’RUF, NEHY-İ ANİL MÜNKER İŞİ DE MÜ’MİN VE MÜ’MİNELERİNDİR

Allah-ü Teâlâ müjdeliyor: “Mü’min erkekler ve mü’mine kadınlar, birbirlerinin yardımcılarıdırlar. Onlar, iyilikleri emredip, kötülükleri yasaklarlar. Namazı hakkıyla yerine getirir, zekatı verir, Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte onları Allah, geniş rahmetine mazhar edecektir. Çünki Allah Aziz’dir, Hakîm’dir.” Tövbe-71/197

EMR-İ BİLMA’RUF, NEHY-İ ANİL MÜNKER YAPMAMAK ÇÖKÜŞÜN BAŞLANGICIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar (İsrailoğulları), kötülük yaptıkları zaman birbirlerini, o yaptıkları kötülükten men etmezlerdi. Ne çirkin davranıştı bu tutumları!” (Bundan dolayı Allah, onları dağıttı.) Mâide-79/120

EMR-İ BİLMÜNKER, NEHY-İ ANİL MA’RUF OLUR MU? DEMEYİN, OLUR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Münâfık erkeklerle münâfık kadınlar, birbirlerindendir. Kötülüğü emrederler, iyiliği nehyederler ve ellerini sıkı tutarlar (hayır yapmazlar). Onlar, Allah’ı unuttular, bunun üzerine Allah da onları unuttu (yani lütfundan mahrum etti). Şüphesiz ki münâfıklar, itaat dışına çıkan fâsıkların tâ kendileridir!” Tövbe-67/196

EMROLUNDUĞUNU AÇIKCA ONLARA SÖYLE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Şimdi Sen, Sana ne emredilmişse onu açıkça onlara söyle! Ve o müşriklere aldırma, onlardan yüz çevir!” Hicr-94/266

EMZİREN KADIN YAVRUSUNU UNUTUP KUCAĞINDAN ATAR MI?

“Kıyametin kopması, öyle dehşetli bir şeydir ki, onu göreceğiniz an, her emziren anne, emzirdiğini unutur, kucağından atar.” Hacc-2/331

EMZİRME MÜDDETİ

Allah diyor ki “Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirsinler!” Bu, Allah’ın tavsiyesidir. Eğer anne baba kendi aralarında anlaşırlarsa çocuğu iki yıldan önce de sütten kesebilirler. Allah, buna da müsaade etmiştir. Bakara-233/36

EN ELEMLİ BİR AZAP KİMİ BEKLEMEKTEDİR?

Bu Kur’an bir hidâyet rehberidir. Öyle olduğu halde Rablerininin Âyetlerini reddeden, (kendi dar kafasıyla kurtuluş reçetesi sunan heriflere) şiddetlisinden en elemli bir azap vardır. (Allah’ın Âyetlerine nazîre yapmak neymiş görecek!) Câsiye-11/498

EN UYGUN YOLU ALLAH ÖĞRETTİ

Ticâret hayatındaki kuralların en uygununu size, muhakkak ki, Allah öğretir. Allah’dan korkun ve ticâret kurallarına uyun! Çünki O, her şeyi bilir. Bakara-282/47

EN’ÂM SURESİ:

6. Sûredir. Mekke’de nazil olmuştur.165 ayettir. En’âm-0/127

ENBİYA SURESİ:

21. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 112 âyettir. Enbiyâ-0/321

ENFAL SURESİ:

8. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 75 âyettir. Enfâl-0/176

ENGELEMEK İÇİN İSTEDİĞİN KADAR UĞRAŞ, ALLAH YÜRÜ DEDİYSE SEN ZARAR VEREMEZSİN!

Hem kendisi inkâr ederek zındıklaşmış, hem de Allah yolunda olanları o güzel yoldan engellemek istiyor. Kendilerine doğru yol belli olduktan sonra peygambere karşı gelenler, Allah’ın peygamberine de, dinine de aslâ zarar veremezler. Zira Allah onların işlerini boşa çıkaracaktır. Muhammed-32/509

ENGELLEMEYE ÇABALARLAR KAFİRLER, İNSANLARI ALLAH YOLUNDAN, AMA BOŞUNA ÇABA!

O kâfirler, insanları Allah’ın yolundan engellemeye çabalarlar. Fakat Allah, onların bütün çabalarını boşa çıkaracağını beyan etmektedir. Dolayısiyle onların çabaları, er geç fiyasko ile son bulacaktır. Öyleyse Allah yolundaki hizmette berdevam! Yılma yok, yorulma yok! Teminat Allah’dan! Bu ayetten şöyle de mana çıkarılabilir: İki haslet vardır ki, salih amelleri sıfırlar: a)Kafir olmak, b)Allah yolunda olanları engellemek. Muhammed-1/506

ENSAR-I İZAM’IN MUHACİR-İ KİRAMA OLAN KARDEŞÇE DAVRANIŞINI ALLAH ÖVÜYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bunlardan (Muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve samimane imana sarılmış olanlar (Ensar-ı İzâm), kendi beldelerine hicret edenlere (Muhacir-i Kirâm’a) sevgi besler, onlara verilen ganimetlerden ötürü içlerinde bir kıskanma duymazlar, kendilerinde bir sıkıntı (bir ihtiyaç) olsa bile o kardeşlerini kendi nefislerine tercih ederler!” Haşir-9/545

ERKEĞİ VE DİŞİYİ YARATANA YEMİN OLSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Erkeği ve dişiyi yaratana (Allah’a) yemin olsun ki, sizin amelleriniz çeşit çeşittir!” Leyl-3,4/595

ERKEK ÇOCUKLARINI BOĞAZLAT, KIZ ÇOCUKLARINI SAĞ BIRAK; BU, NEYİN NESİDİR?

Firavun, muhalefetlerinden çekindiği halkı, parti parti bölerek idâre etmişti. En çok da israiloğullarından çekiniyordu. Onları güçsüz bırakmak için, doğan her erkek çocuğu boğazlattırıyordu (çünki gün gelir, saltanatımı zir-ü zeber ederler diye korkuyordu). Kız çocuklarını ise (ileride câriye ve hizmetçi olsunlar diye) sağ bıraktırıyordu. O bozguncuların teki idi. Kasas-4/384

ERKEK ÇOCUKLARINIZI BOĞAZLAYAN, KIZ ÇOCUKLARINIZI HAYATTA BIRAKAN FİRAVUNDAN...

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey İsrailoğulları! Sizin yeni doğan erkek çocuklarınızı kesip, kız çocuklarınızı câriye olarak kullanmak amacıyla kesmeyen Firavundan sizi kurtardığımız o günü hatırlayın da nankörlükte, taşkınlıkta bulunmayın!” Bakara-49/7

ERKEK DİŞİ, POZİTİF NEGATİF VS. BÜTÜN ÇİFTLERİ YARATAN ALLAH’DIR

Bütün çiftleri (Erkek dişi; pozitif negatif vs.) yaratan Allah’dır. Tek olan sadece Kendi Yüce Zatı’dır. Zuhruf-12/489

ERKEK MA’BEDE HİZMETTE KIZ GİBİ DEĞİLDİR

Allah-ü Teâlâ bilgilendiriyor: İmrân’ın hanımı Hanne, Kız doğurduğuna mahzûn oldu. Çünki erkek, ma’bede hizmette kız gibi olmaz, daha aktif, herkesle daha içli dışlı olur, düşünüyordu. Âl-i İmrân-36/53

ERKEK MİLLETİ, KALBİNDE İMAN TAŞIYORSAN, GÖZÜNÜ HARAMDAN SAKINACAKSIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Mü’min erkeklere söyle; gözleriyle harama bakmaktan önce (kıssınlar, yani ard niyetsiz birinci bakış sendendir ve affa medardır, sonra) sakınsınlar (ki irâdi olarak ikinci bakış şeytandandır ve haramdır) ve ırzlarını (edep yerlerini açmaktan ve zinaya yaklaşmaktan) korusunlar! Bu, onlar için daha temiz ve daha uygun bir davranıştır. Unutmayın ki Allah, kimin ne yaptığından hakkıyla haberdardır.” Nûr-30/352

ERKEK OLSAYDIM KEŞKE VEYA KADIN OLSAYDIM KEŞKE DEMEYİN!

Allah-ü Teâlâ, erkekler ile kadınları farklı farklı yükümlülüklerle imtihan eder; bu, tamamen O’nun tasarrufuna ait bir husustur ve hiç kimse karışamaz! Allah-ü Teâlâ: “Allah’ın bazınızı, bazınızdan kendisi ile üstün kıl(maya vesile yap)tığı şeyleri (erkek olmak veya kadın olmak gibi) temenni etmeyin! Erkeklere kazançlarından nasipleri olduğu gibi kadınlara da kazançlarından nasipleri vardır. (Kadere rıza ile erkek, erkek olduğuna; kadın da kadın olduğuna şükrederek) çalışın da daha hayırlı şeyleri, Allah’ın lütfundan isteyin!” buyuruyor. Nisâ-32/82

ERKEK VE DİŞİ AYARLAMASINI YAPMAK, SADECE ALLAH’A AİTTİR

Rahm-i Mader’e atıldığı zaman bir nutfeyi (spermi) insan yaratmak, o nutfenin erkek mi dişi mi olacağını tayin etmek, insanlığın erkek dişi dengesini ayarlamak sadece ve sadece Allah’a aittir. Necm-45,46/527

ERKEKLERDEN PEYGAMBER GÖNDERİLİR

Bu Âyet-i Kerime’de Allah, peygamberleri erkelerden gönderdiğini açıkça söylüyor ve Ehl-i Zikri (Ehl-i kitap Âlimlerini) de şâhit tutuyor. (Evet peygamberlik o kadar zor bir vazifedir ki, güç sahibi her erkek bile bu vazifeyi kaldıramaz. Bu vazifeyi derûhte edecek Kutlu’yu Allah, bütün donanımı ile donatarak Kendi seçiyor.) Enbiyâ-7/321

ERKEKLERE HELAL, KADINLARA HARAM(MIŞ)

Müşrikler, bir de: “Bu sağmal hayvanların karınlarında olanlar, sadece erkeklerimize aittir; karılarımıza ise haram kılınmıştır” dediler. Allah, onları bu terbiyesizce haddini bilmezliklerinden dolayı yakında cezalandıracaktır. En’âm-139/145

ESİRLER SANA İHANET ETMEK İSTERLERSE UNUTMASINLAR Kİ (ALLAH YİNE ESİR EDER)

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer (o Bedir esirleri), Sana ihânet etmek isterlerse ki daha önce de onlar, Allah’a hıyânet etmişlerdi de Allah, onlara karşı Sana imkân vermişti. Onları Senin eline düşürmüştü. Allah, Alîm’dir, Hakîm’dir.” Enfâl-71/185

ESMAÜ’L HÜSNA, EN GÜZEL İSİMLER, ALLAH’A MAHSUSTUR

O, Alah’dır ki, O’ndan başka ilâh yoktur. En güzel isimler (El-Esmâü’l Hüsnâ) O’na mahsustur. (Esmaü’l Hüsna’dan her bir isim, her bir ilmin kaynağıdır. Örnek: Şâfi ismi, tıbbın kaynağı olduğu gibi; Nûr ismi, ışığın; Adl ismi, hukukun; Cemil ismi, güzelliğin; Sâni’ ismi, sanatın, peyzajın kaynağıdır.) Tâhâ-8/311

ESMA-ÜL HÜSNA, EN GÜZEL İSİMLER, ALLAH’A AİTTİR, ALLAH’A ONLARLA DUA EDİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “En güzel isimler Allah’ındır. O halde bu güzel isimler ile O’na dua edin! O’nun isimleri konusunda haktan sapanları, terk edin! Onlar işlediklerinin cezasını, çekeceklerdir.” A’râf-180/173

EŞCİNSELLER! KADINLARI BIRAKIP ERKEKLERE Mİ YAKLAŞIYORSUNUZ?

Lût as, kavmine dedi: “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz ha! Yok, yok siz haddi aşarak isrâf eden bir topluluksunuz!” A’râf-81/159

EŞEK MİSALİ, SIRTINDA KİTAP TAŞIDIĞI HALDE İÇERİKLERİNDEN HABERDAR OLMAYAN GÜRUH

Allah-ü Teâlâ, Tevrat gibi bir büyük kutsal kitabı, kendilerine yüklediği (ihsan ettiği) halde, sonra onu taşımayan (içindeki hükümlerle amel etmeyen) kimseleri, sırtında kitap taşıyan eşeğe benzetir. Allah’ın âyetlerini yalan sayan kimselerin düştükleri bu durum, ne kötüdür! Allah, böylesi zalim bir topluluğa hidâyet etmez, onları emellerine ulaştırmaz! (Tevrat ile amel edenler müstesna tabi!) Cuma-5/552

EŞİ OLMAYANIN NASIL ÇOCUĞU OLABİLİR Kİ

“Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur(Allah’dır). O’nun bir eşi (zevcesi) olmadığı halde, nasıl bir çocuğu olur? Her şey O’nun mahlûkudur.” En’âm-101/139

EŞİT OLMAZ ASLA, BİR MÜ’MİNLE BİR FASIK!

Allah-ü Teâlâ, bir Mü’min ile bir fâsığın aslâ eşit olamayacağını, (elbette Mü’minin, Katında fâsıktan üstün olacağını) beyan ediyor. Secde-18/415

EŞLER YARATTI ALLAH BİZE DE SAĞMAL HAYVANLARA DA

Allah-ü Teâlâ, kendi cinsinizden eşler yarattığı gibi sağmal hayvanlara (davarlara da) kendi cinslerinden eşler yaratmış ve üremeyi böyle bir düzene koymuştur. Şûrâ-11/483

EŞLERİMİZ ELBİSELERİMİZDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eşleriniz sizin elbiseleriniz, siz de eşlerinizin elbiselerisiniz.” Yani eşler, birbirlerini günâhlardan koruyan bir elbise gibidirler. Bakara-187/28

EŞLERİMİZİN KENDİ NEFİSLEMİZDEN YARATILIP BİRBİRİMİZE ELEKTRİKLENMEMİZ ALLAH’DANDIR

Allah’ın varlığının delillerinden birisi de, kendilerine ısınmamız ve elektriklenip meyletmemiz için içimizden (kendi nefislerimizden) birbirimize eşler yaratması ve aramızda bir sevgi ve şefkat kılmasıdır. Bunda düşünecek bir topluluk için nice alınacak ibretler vardır. Rûm-21/405

EŞREF-İ MAHLUKAT OLARAK YARATILDIN EY İNSAN, BU MAKAMINI KORUMASINI BİL!

Rabbimiz Kerim Kitabı Kur’an’da bizi şerefli kıldığını, karada ve denizde bizleri taşıyacak nakil vasıtalarını emrimize âmâde kıldığını, bizleri temiz rızıklarla rızıklandırdığını ve yarattığı diğer mahlûkâtına bizi üstün kıldığını beyân ederek vazifemizin bu konuma uygun olarak Rabbimizi tanıyıp ibâdet etmek olduğunu hatırlatıyor. Öyle ya gök ve yer bize âmâde kılınmışsa onları bize âmâde kılana kulluk vazimiz olmaz mı? İsrâ-70/288

EŞYANIN BİNLERCE KİLOMETREDEN SANİYELER İÇİNDE NAKLİ MÜMKÜNDÜR:

Yemen Melikesi Belkıs’ın tahtının özel donanımlı bir zat tarafından iki bin km. kadar uzak bir mesâfeden göz açıp kapayıncaya kadar az bir zamanda nakledilmesi, ileride teknolojinin gelişip eşya naklinin moleküler taşınma teknolojisiyle bu kadar az zamanda mümkün olabileceğine kapı aralar. Ayrıca bu ayet bilgisayar teknolojisine işaret eder ki üç boyutlu görüntü ile tahtın sureten görüntülendiğini de anlayabiliriz. Neml-40/379

ET Kİ, YAHUDİLERE AZGINLIKLARI SEBEBİYLE HARAM KILINDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sığır ve davarın, sırtlarının veya bağırsaklarının taşıdığı ya da kemiğe karışan yağlar dışındaki iç yağlarını da haram kıldık. Azgınlıkları sebebiyle onları bu şekilde cezalandırdık. Muhakkak ki Biz, (sözümüzde de fiilimizde de) sâdıkız, doğru olanız!” En’âm-146/146

ET MESELESİ: EHL-İ KİTABIN KESTİKLERİ HAYVANLARIN ETLERİ HELALDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bugün size temiz ve lezzetli şeyler, helâl kılındı. Ehl-i Kitab’ın (kestikleri hayvan eti) yiyecekleri, size helâl kılındı, sizin yiyecekleriniz de onlara helâl kılındı.” Mâide-5/106

ET MESELESİ

O yolunu sapıtanlar: “Siz Allah’a kulluk ettiğinizi iddia ediyorsunuz ama Allah’ın öldürdüğünü (kendiliğinden öleni, yani leşi) değil de kendi öldürdüğünüzü (yani kestiğinizi) yiyorsunuz!” diyorlar. Allah-ü Teâlâ da: “Eğer O (Allah)ın âyetlerine inanıyorsanız, (O sapanların sözlerine kulak asmayın da) üzerine Allah’ın adı anılarak (besmele ile) kesilen hayvanlardan yiyiniz!” buyuruyor. En’âm-118/141

ETİ HARAM KILINAN HAYVANLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şu hayvanların etleri, size haram kılındı: 1-Kendiliğinden ölen hayvan (yani murdar leş); 2-(Akan) kan; 3-Kendisi Allah’dan başkası adına kesilen hayvan; 4-Domuz eti; 5-Boğulmuş hayvan (canı çıkmadan yetişilip de kesilen hâriç); 6-Bir şey vurularak öldürülmüş hayvan (canı çıkmadan yetişilip de kesilen hâriç); 7-Yukarıdan yuvarlanmış da ölmüş hayvan (canı çıkmadan yetişilip de kesilen hâriç); 8-Boynuzlanmış da ölmüş hayvan (canı çıkmadan yetişilip de kesilen hâriç); 9-Canavar tarafından parçalanmış da ölmüş hayvan (canı çıkmadan yetişilip de kesilen hâriç); 10-Putlara ait sunaklarda kesilen hayvan; 11-Zar atarak, kumar oynayarak elde edilen hayvan etleri. Bunlar(ı yapanlar), isyan(da)dır!” Mâide-3/106

ETİ HARAM OLANLAR

1-Leş (kendiliğinden ölmüş her türlü hayvan eti), 2-Akan kan, 3-Domuz eti, 4-Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın eti. Bakara-173/25

ETİ HARAM OLANLARDAN NE ZAMAN NE KADAR YEMEK MUBAHDIR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim açlıktan ölecek hâle gelirse (muzdar), günâha meyletmeksizin, yani zarûret miktarından fazlasına meyletmeksizin ölmeyecek kadar haram etlerden yiyebilir. Allah, Ğafurdur, Rahimdir.” Mâide-3/106

ETİ HARAM OLANLARDAN ZARURET MİKTARI YENEBİLİR

‘Yemezse ölecek!’ durumundaki bir muztar kişinin, başkasının hakkına tecâvüz etmemek ve zarûret miktarını aşmamak kaydı ile (yani ölmeyecek kadar) haram etten yemesi, bağışlanmıştır. En’âm-145/146

ETİ HARAM OLUP YENMEYENLER HANGİLERİDİR?

Allah, şu etleri haram kılmıştır, yenmez!: 1-Ölmüş hayvan eti (yani usulünce kesilmeden veya avlanmadan ölmüş hayvanın eti), 2-Akıtılmış kan, 3-Pis olan domuz eti, 4-Üzerine Allah’dan başkasının adı zikredilerek kesilen hayvan eti. En’âm-145/146

ETİN HARAMINDAN ÖLMEYECEK KADAR YENEBİLİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, size haram kıldığı etleri açıkça bildirmiştir. Bunun dışında üzerine besmele çekilerek kesilen helâl etlerden ne diye yemeyeceksiniz ki! Ancak çaresiz kaldığınızda ölmeyecek kadar yemenizi istisna ederek haram kılmamıştır. Muhakkak ki,haddi aşanları, en iyi bilen O Rabbindir!” En’âm-119/142

ETLERDEN HARAM KILINANLAR

“Allah, size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah’dan başkası adına kesilen hayvanın etini haram kıldı. Ama kim çâresiz kalırsa zarûret mikdarını aşmayarak ve başkasının hakkına da tecâvüz etmeyerek, haram kılınan şeyden yerse bunda günâh yoktur. Şüphesiz Allah çok affedicidir (Ğafûr’dur), merhamet ve ihsânı boldur (Rahîm’dir). Nahl-115/279

ETLERİNİN YENMESİ HARAM KILINAN HAYVANLARIN YENMEME HİKMETİ

“Hem binmeniz, hem de zinet olsun diye atlar, katırlar, eşekler yarattı” âyetiyle en az gıda ihtiyacı kadar lüzumlu binek, yük ve harp için gerekli hayvanların kesimle sayılarının yetersiz kalmasını önlemeye ma’tuf olarak bunların etlerinin yenmemesi ayn-ı hikmettir. Nahl-8/267

EUZÜBİLLAHİMİNEŞŞEYTANİRRACİM DEMEK, KUR’AN OKUMA ÖNCESİ KESİNLİKLE ŞART

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İmdi, Kur’an okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan hemen Allah’a sığın!” (Bu âyetten şunu anlıyorum: Kur’an-ı Kerim’i “eûzübillahimineşşeytanirracim” diyerek okumaya başla! Kur’an-ı Kerim’de “Eûzü ile başla!” âyeti var da “Besmele ile başla!” âyeti yok. Binâenaleyh, Kur’an okumak için “Eûzü” çekmek, “Besmele” çekmekten daha kuvvetlidir.) Nahl-98/277

EVDE ERKEK NİÇİN REİSTİR?:

Evin reisi erkektir. Çünki: 1-Allah, fiziki yönüyle erkeği kadından daha güçlü yaratmıştır. Güçlü olan zayıfa itaat etmez. 2-Erkek, kadına mehir veriyor, nafakasını yükleniyor, evin tüm maddi ihtiyaçlarını görüyor. Elbette tasarruf hakkı da onun olmalıdır. 3-Kadın evde çocukları ile meşgulken erkek, toplum ile daha çok haşir neşirdir. Bu da ailenin dış siyâsetinde erkeğin daha tecrübeli, daha uyanık olmasını beraberinde getirir. Bu durumda, ailenin istikbâli adına erkeğin reis olması daha uygundur. 4-İki karpuz bir koltuğa sığmaz gerçeğinden hareketle kadın, uzun zaman alan çocuklarla meşguliyeti hengâmında bir de ev reisliğini taşıyamaz, ezilir. İki seneye bir çocuk doğuracağı hesap edilirse her şey daha iyi anlaşılır, ayrıca evin reisi olmak, daha önce cennete gitme anlamı taşımadığından özenilecek bir durum değildir, külfetinden öte bir getirisi yoktur. 5-Fıtraten kadın, daha hissî olduğundan irâdesini daha seri kullanır. Bu da, ailede zaman zaman görülen kızgınlıklarda kadının, boşayarak aileyi dağıtmasını beraberinde getirir. Aile reisliğinin ortaklaşa kullanıldığı ülkelerde, boşanmaların yüzde ellileri aştığı göz önüne alınırsa, erkeğin aile reisi olmasının ne kadar isâbetli olduğu anlaşılır. Nisâ-34/83

EVDE REİS ERKEKTİR

Allah-ü Teâlâ: “Kocalar, hanımlar üzerinde yönetici ve koruyucudurlar!” diyerek evde erkeğin reis olduğunu beyan eder. Bizlere de itaat düşer. Nisâ-34/83

EVLAD-Ü İYAL İLE MAL-Ü MÜLKÜNÜZÜN ASLA FAYDASI OLMAYACAKTIR SİZE, EY KAFİRLER!

Kâfir olanların ne malları ne de evlatları, kendilerini Allah’ın azabından aslâ kurtaramayacaktır. Onlar, ateş ehli olup, orada (cehennemde) ebediyyen kalacaklardır. Âl-i İmrân-116/64

EVLAD-Ü İYALDEN DE DÜŞMAN OLUR MUYMUŞ DEME! OLURMUŞ, HEM DE NASIL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Şu da bir gerçektir ki, eşlerinizden ve evlatlarınızdan size düşman olanlar çıkabilir. O halde onlara karşı dikkatli olun, onlardan sakının!” Teğâbün-14/556

EVLAD-Ü İYALDEN DÜŞMAN OLAN ÇIKARSA NE YAPMALI?

Evlatlarınızdan ve eşlerinizden size düşman olanların çıkabileceğini Allah söylüyor. Sonra şöyle tavsiyede bulunuyor: “Onlara müsamaha eder, kusurlarına bakmaz ve affederseniz bu da sizin için bir fazilet olur. Çünki Allah da Ğafûr’dur, Rahîm’dir. (O çok affedicidir, çok merhamet edicidir. Siz onları bağışlarsanız O da sizi bağışlar. Evlâd-ü iyâl sevgisinde de dengeyi korumalısınız, aşırı sevgi ve merhamet bazen mazarrat getirir. İyi bilinmelidir ki, Allah’ın merhametinden daha ileri bir merhamet olmaz! Öyleyse davranışlarınız haram helal çerçevesi dahilinde olmalıdır, aşırılığa gidilmemelidir.) Teğâbün-14/556

EVLAD-Ü İYALDEN KİM KAFİRSE O EVLAT VE AİLEDEN SAYILMAZ, VELAYET KALMAZ!

Hud Sûresi’nin 46. âyetinde Yüce Allah, Hz.Nûh’a: “Oğlun kâfir olduğundan Senin ailenden değildir!” buyuruyor. Bu Âyet-i Kerime mûcibince ailemizden –Allah korusun – herhangi biri kâfir ise o, ailemizden sayılmaz. Dini hukuka göre her türlü dini mevzuat da buna göre uygulanır. Hûd-46/226

EVLAT EDİNDİ RAHMAN, DEDİKLERİNİZ MELEKLERDİR VE ALLAH’IN ŞEREFLİ KULLARIDIR

“Rahmân evlât edindi” dedikleri Allah’ın şerefli melekleridir ki onlar: 1-Şerefli kılınmışlardır. 2-İzin verilmedikçe kendiliklerinden söz söylemezler. 3-Allah onların yaptıklarını da yapacaklarını da bilir. 4-Onlar sadece Allah’ın râzı olduklarına şefâat ederler. 5-Onlar Allah korkusuyla tir tir titrerler. Enbiyâ-26,28/323

EVLAT EDİNDİĞİNİZ ÇOCUĞU, GERÇEK BABASININ İSMİYLE ÇAĞIRMANIZ EMREDİLİYOR

Birini evlat edinmişseniz onu gerçek babasına nisbet ederek “filan oğlu filan gibi” çağırmalısınız veya gerçek soy ismini kullanarak çağırmalısınız! Şayet babalarını bilmiyorsanız, o zaman onlar, sizin kardeşleriniz veya dostlarınız olduklarından, “kardeşim veya dostum!” diye çağırmalısınız; bu bir Allah emridir. Hatâen “oğlum, kızım!” gibi söylenen sözlerde bir günah yoktur, ama kalben kasıtlı söylenenlerde günah vardır. Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir. Ahzâb-5/417

EVLAT EDİNMEK, RAHMAN’IN ŞANINA YAKIŞMAZ!

“Rahman evlât edindi” diyenlere karşı Rahmân: “Evlât edinmek, Rahmân’ın şânına yakışmaz, göklerde ve yerde kim varsa ancak Rahmân’ın kulu olabilirler!” diyor. Âmennâ ve saddaknâ! Meryem-92,93/310

EVLAT EDİNMESİ OLACAK ŞEY DEĞİLDİR ALLAH’IN!

“Allah’ın bir evlât edinmesi olacak şey değildir. (Hâşâ) O, bundan münezzehtir. Allah, bir işi yapmak istedi mi ona sadece “Ol!” der, o da hemen oluverir!” Meryem-35/306

EVLAT EDİNSEYDİ ALLAH, YARATIKLARINDAN DİLEDİĞİNİ SEÇERDİ:

Allah, evlat edinmek isteseydi, yaratıklarından dilediğini seçerdi. Ama Allah evlat edinmemiştir. O, bundan pek münezzehdir, pek yücedir. O, öyle Allah’dır ki, Vâhiddir (Tektir), Kahhârdır (en üstün kahredicidir). Zümer-4/457

EVLAT İSTEDİ HZ. İBRAHİM AS

Hz. İbrahim as’ın çocuğu olmuyordu. Kavmi de Hz. Lût dışında kendisine inanmamıştı. Allah’a ibâdet ve kendi dinine destek vermesi arzusuyla: “Rabbim! Bana salihlerden olacak çocuk(lar) ihsan et!” diye duâda bulundu. Allah-ü Teâlâ bu duâya ancak yaşlandığı bir dönemde İsmail as ve ishak as ile en güzel bir şekilde cevap verdi. Sâffât-100/448

EVLAT İSTEMEK MAKSADI İLE ALLAH’A DUADA BULUNULABİLİR

Hz. İbrahim as, Allah’dan Kendisine salihlerden olacak evlat vermesini istemiştir. Allah da İsmail as ile İshak as’ı uzun yıllar sonra yaşlılığında ihsan etmiştir. Binaenaleyh, her bir kul, salih evlat isteyebilir, hattâ istemelidir. Fakat hayat çizgisi ne olursa olsun -düşünmeden- mutlaka bir evladım olsun isteği yanlıştır. Sâffât-100/448

EVLAT SEVGİSİ ÖLÇÜLÜ OLMAZSA, İNSANI ŞİRKE KADAR GÖTÜRÜR

Allah-ü Teâlâ: “Fakat (Âdem ve Havva’nın neslinden öyleleri vardır ki Allah) kendilerine kusursuz bir çocuk verince, annesi de babası da ölçüyü kaçırıp verdiği çocuk sebebi ile şirke bulaştılar.” buyuruyor. (Şöyle anladım: Çocuklarını bizzat kendi nefislerine veya esbâba nisbet ettiklerinden şirke girdiler.) A’râf-190/174

EVLAT VE MAL VERİLECEK BANA, DİYE KASILAN VE KAFADAN ATAN ADAMI GÖRDÜN MÜ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Âyetlerimizi inkâr eden ve (kafadan atarak): ‘Bana mal ve evlât verilecek!’ diyen adamı gördün mü? O gayba muttali mi oldu, veya Rahmân’dan bir vahiy mi aldı? Hayır! Biz onun bu söylemekte olduğu (zırvalarını) kayıt altına alacağız, müstehak olduğu azâbı (hiç bitmemek üzere artırarak) uzattıkça uzatacağız, o söylediği mal ve evlâdına da Biz vâris olacağız! O kâfirin kendisi de, Huzûrumuza yapayalnız olarak gelecektir.” Meryem-77,80/310

EVLATLARI VE SEVGİLİLERİYMİŞ ONLAR, ALLAH’IN, PÖH!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem Yahudiler, hem de Hıristiyanlar, “biz Allah’ın evlâtları ve sevgilileriyiz” dediler. De ki: Öyleyse Allah, sizi niçin günâhlarınız sebebiyle cezalandırıyor? Bilakis siz, O’nun yarattığı bir beşer topluluğusunuz.” Mâide-18/110

EVLATLIK ÖZ EVLAT DEĞİLDİR Kİ ÜZERİNDE ŞER’İ HÜKÜMLER CARİ OLSUN!

Bir câhiliye âdeti olan evlatlığın öz evlat gibi algılanmasını İslâm kökünden kazıyıp atmıştır. Binaenaleyh, evlatlık, kişi ölünce malına mirasçı olamaz; evlatlıkla (kız veya erkek) nikahlanmak evlat edinene haram olmaz! Ahzâb-4/417

EVLENEMEYECEĞİMİZ, BİZE NİKAHLANMALARI HARAM OLAN KADINLAR KİMLERDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Mü’min erkekler!) Size şu kadınlarla evlenmeniz haram kılınmıştır: 1-Anneleriniz; 2-Kızlarınız; 3-Kızkardeşleriniz; 4-Halalarınız; 5-Teyzeleriniz; 6-Erkek kardeşlerinizin kızları; 7-Kız kardeşlerinizin kızları; 8-Sizi emziren süt anneleriniz; 9-Süt kızkardeşleriniz; 10-Kayınvâlideleriniz; 11-Kendileriyle zifâfa girdiğiniz hanımlarınızın yanında getirdikleri üvey kızlarınız; ancak zifâfa girmediğiniz eşlerinizin yanlarında getirdikleri kızlarıyla evlenebilirsiniz. 12-Öz oğullarınızın eşleri; 13-İki kız kardeşi nikâhınız altında birleştirmeniz; 14-Kocası olan, başkasına nikâhlı hanımlar. Ancak harp esiri olarak alınan kadınlar, câriye olup bundan müstesnâdır (Çünki esâret, nikâhı iptal edip başkasının memlükü olmayı beraberinde getirir). (Âyet gelmeden) önceki yanlış evlilikler, affedilmiştir. Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.” Nisâ-23/80 ; 24/81

EVLENEMEYENLER, EVLENME İMKANI BULUNCAYA KADAR İFFETİNİZLE SABREDECEKSİNİZ!

Çünki Allah-ü Teâlâ: “Evlenme imkânı bulamayanlar, Allah’ın, kendilerini lütfundan imkân sahibi yapıncaya kadar iffetlerini korusunlar!” buyuruyor. O takdirde size sabretmek düşer, sabredin! Nûr-33/353

EVLENEMEZSİN MÜŞRİK KADINLARLA!

Allah-ü Teâlâ: “Müşrik kadınlar iman etmedikçe onlarla evlenmeyiniz! Mü’mine bir cariye, hoşunuza giden müşrik hür bir kadından daha hayırlıdır!” buyurmaktadır. Ey Müslüman genç! Allah-ü Teâlâ’nın hükmünü duydun, öyleyse gereğini yap! Bakara-221/34

EVLENMEK İYİDİR, ALLAH, BEKARLARI EVLENDİRİN, BUYURUYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İçinizden bekar olanlar ile sâlih kölelerinizden ve sâliha câriyelerinizden evlenmeye müsâit olanları evlendirin! Eğer fakir iseler Allah, lütfu ile onların ihtiyaçlarını giderir. Çünki Allah Vâsi’dir (lütfu geniş) Alîm’dir.” (Not: Burada “evlendirin!” emri, farziyyet ifâde etmez. Neslin çoğalması ve fuhşiyyâtın önlenmesi adına bir tavsiyedir. Evlilik, “Mükellefin Davranışları” içinde genellikle sünnettir. Bazı evlilikler, farz olsa da bazı evlilikler haramdır. Ayrıntılı bilgiler için fıkıh kitaplarına mürâcaat edilmelidir.) Nûr-32/353

EVLENMEMİZİN YASAK OLDUĞU BİR TÜR HANIMLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Babalarınızın nikâhladığı hanımları nikâhlamanız da haramdır. Artık geçmişte olanlar (bu âyet gelmeden önceki nikâhlanmalar) müstesna, onlardan mes’ul değilsiniz! (Bu istisnâya, sonraki asırlarda İslâm’a girmeden önce yapılan bu tür çirkin evlilikler de dahil midir, onu bilemiyorum. Bu hususu, fetva vermeye yetkili bir Alime sormak gerekir.) Muhakkak ki bu, çok çirkin ve pek iğrenç bir şeydir ve ne kötü bir yoldur!” Nisâ-22/80

EVLERDEN BİRİ Kİ İÇİNDE OTURULMUYOR, GİRİLEBİLİR Mİ?

“İçinde oturulmayan ve sizin de orada menfaatinizin bulunduğu evlere (yani herkese açık olan yerlere izinsiz) girmenizde bir sakınca yoktur! Artık neyi açığa vursanız da, neyi gizleseniz de Allah her şeyi bilir.” Nûr-29/352

EVLERDEN BİRİNE GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE; KİMSE YOKSA VEYA İZİN VERİLMİYORSA GİRMEYİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Girmek istediğiniz evlerde (kapıyı çaldığınız halde) kimseyi bulamazsanız (daha önceden de) size girmek için izin verilmemişse oraya girmeyin! (İçeriden) size ‘müsâit değiliz, geri dönün!’ denirse, geri dönün! Bu, sizin için daha nezih, daha temizdir. Allah, yaptığınız her şeyi (niyetinizi, kapı önündeki hareketlerinizi, tavırlarınızı vs.) bilir (ki ona göre davranasınız!).” Nûr-28/352

EVLERE GİRDİĞİNİZDE KENDİNİZE VE ORADAKİLERE SELAM VERİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Evlerinize girdiğiniz zaman, Allah katında mübârek ve güzel bir sağlık temennisi olarak, kendinize ve o evde bulunanlara selâm verin! İşte Allah âyetlerini, size böylece açıklıyor; tâ ki, akıl erdiresiniz, düşünüp hikmetini anlayasınız!” (Buradan, evde insan olmasa da eve girdiğimizde, kendimize selâm verip yine kendimizin o selâmı alacağımızı anlayabiliriz!) Nûr-61/357

EVLERE GİRİŞ ADABI

Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin almadan ve o evin sahiplerine selâm vermeden içeri girmeyin! Böyle yapmanız sizin için daha hayırlıdır. Olur ki, hikmetini anlar, ibret alırsınız.” Nûr-27/351

EVLERE KAPILARINDAN GİRİN!

Cahiliye âdetlerinden biri de, ihramlıyken evlerine kapılarından değil de arka taraftan veya tavandan bir delik açarak girme şeklindeydi. İlk günlerde Ashab-ı Kiram da böyle yapmışlardı ki Allah-ü Teâlâ bu âyette zikredilen: “Evlere kapılarından girin!” fermanıyla, bu cahiliye âdetine son verdi. Bakara-189/28

EVLERİN EN ÇÜRÜĞÜ ÖRÜMCEĞİN EVİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’dan başka dost edinenlerin hali, kendine bir ev edinen örümceğin hali gibidir. Halbuki evlerin en çürüğü örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!” Ankebût-41/400

EVLERİNİ KENDİ ELLERİYLE YIKAN EHL-İ KİTAP KAFİRLERİ NE İBRETLİKTİR!

Ehl-i Kitap’tan inkâr eden Yahudilerin bir kısmı, içinde bulundukları muhkem kalelerinin kendilerini koruyacağı zehabına kapılarak fesatlıktan geri durmadılar. Allah da onları hiç ummadıkları bir yerden bastırıverdi ve kalblerine bir korku salıverdi. Öyle ki, bu ilk sürgünde o güzelim evlerini kendi elleriyle târumâr ettiler. (Muhtemelen, müslümanlar bu güzel evlerimizden yararlanmasınlar hıncıyla böyle yaptılar.) Haşir-2/544

EVLİLİKTE, TEK EVLİLİK TAVSİYE EDİLMİŞTİR

İslâm, zannedildiği gibi tek evliliği, çok evliliğe değil, çok evliliği hikmetine binâen dörde indirmiş ve ideal olarak da tek evliliği tavsiye etmiştir. Bu âyette, bu husus, çok açık olarak görülmektedir. Fıkıh kitapları, çok evliliğin şartlarını ve hikmetlerini, detaylı olarak anlatırlar. Sonuçta çok evliliğin, bir gaddarlık değil, bir şefkat olduğu anlaşılır. Nisâ-3/76

EVLİYAULLAHA HİÇBİR KORKU YOKTUR VE ONLAR MAHZUN DA OLMAYACAKLARDIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dikkat edin! Şüphesiz Allah’ın veli kullarına hiçbir korku yoktur ve onlar, mahzûn da olmayacaklardır. Onlar, iman edip Allah’ın emirlerine aykırı hareketlerden sakınırlar. Dünya hayatında da, Ahirette de müjde vardır onlara! Allah’ın hükümlerinde olsun, verdiği sözlerde olsun, aslâ değişiklik olmaz! İşte bu müjdeler, en büyük mutluluktur!” Yûnus-62,64/215

EVRENDE KİM VARSA ARALIKSIZ ALLAH’I TESBİH EDERKEN YERDEKİLER, PUT EDİNİYOR

“Göklerde ve yerde kim varsa (melekler ve rûhâniler ve bilmediğimiz niceleri), gece gündüz usanmadan Allah’a ibâdet ederler, bu ibâdetlerinden dolayı kibirlenmez ve yorulmazlar. Buna rağmen müşrikler, yerden birtakım tanrılar edindiler. Onlar, zannediyorlar mı ki, ölen insanları onlar diriltecek?” Enbiyâ-19, 21/322

EVRENSEL PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED SAV GÖNDERİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde şöyle buyuruyor: “Ey Resûlüm! Biz Seni topyekün bütün insanlığa, ancak bir müjdeleyici ve bir korkutucu, bir uyarıcı olarak gönderdik. Lâkin insanların çoğu (bu Rahmeti) bilmezler!” Sebe’-28/430

EVRENSEL PEYGAMBER SADECE HZ.MUHAMMED SAV’DİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize göklerin ve yerin yönetimi (kudret elinde olan) Allah tarafından gönderilen Peygamberim!” A’râf-158/169

EVRENSEL PEYGAMBER, İLK VE SON TEK, EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED SAV’DİR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyetlerinde: “Eğer dileseydik her şehre, âkıbetlerinden haber veren korkutucu bir peygamber gönderirdik. (Fakat Seni evrensel uyarma göreviyle görevlendirince, her şehre ayrı ayrı peygamber göndermedik.) Öyle ise kâfirlere uyma! (Oturup halk için onlarla fikir alışverişinde bulunma! Bilakis) bu Kur’an ile, onlara karşı büyük bir cihâd ile mücâhede et! (Çünki Sen, Vahy ile müeyyedsin.) ” buyuruyor. Furkan-51,52/363

EVRENSEL PEYGAMBERLİK, SON PEYGAMBER HZ.MUHAMMED SAV’E NASİP OLMUŞTUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah bu peygamberi (Hz.Muhammed’i), onlardan (Araplardan) başka henüz kendilerine katılmamış olan (bütün insan ve cinlere de) peygamber olarak göndermiştir. O (Allah), gerçekten Azîz’dir, Hakîm’dir. Bu (peygamber olarak görevlendirme tasarrufu), Allah’ın bir lütfu olup onu dilediğine verir. Çünki Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir.” Buradan Hz. Muhammed sav’in herkese gönderilmiş evrensel bir peygamber olduğunu anlıyoruz. Cuma-3,4/552

EVVEL ALLAH’DIR

Allah, evveldir. Yani ilk yaratılan şeyden öncesi, sadece Allah’dır. Hadîd-3/536

EY ADEM OĞULLARI, ŞEYTANA KULLUK ETMEYİN, DİYE SİZE EMRETMEMİŞ MİYDİM?

Allah-ü Teâlâ, mücrim müşrikleri, Mü’minlerden ayırdıktan sonra onlara: “Ey Adem oğulları! Ben size şeytana kulluk etmeyin, çünki o, sizin için apaçık bir düşmandır, diye emretmemiş miydim?” der. Yâ Sîn-60/443

EY CİN TOPLULUĞU, BEN ANCAK RABBİME İBADET EDERİM VE O’NA KİMSEYİ ORTAK KOŞMAM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Ey cin (ve ins) topluluğu! Ben ancak Rabbime duâ ve ibâdet ederim, O’na hiçbir kimseyi ortak koşmam!” Cin-20/572

EY EHL-İ KİTAP DİNİNİZDE HADDİ AŞMAYINIZ!

Ey Hıristiyanlar! İsa as’ı tanrılaştırarak; Ey Yahudiler! İsa as’ın peygamberliğini inkâr ederek dininizde haddi aşmayınız! Daha önce dalâlete düşmüş, hem kendileri düz yolda sapmış, hem de başkalarını saptırmış olanların hevâlarına uymayın! Mâide-77/120

EY EHL-İ KİTAP! BU VAZİYETTE SİZ ALLAH’A MI, YOKSA ALLAH DÜŞMANLARINA MI YAKINSINIZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendilerine kitaptan nasip verilenlere bir baksana! Putlara, kâhinlere, şeytanlara, tâğûta (Allah’ın yerine konulan her şey) iman ediyorlar ve inkâr edenler için: “Bunlar, iman edenlerden daha doğru bir yoldadır” diyorlar. İşte asıl bunlar, Allah’ın kendilerini lânetlediği kimselerdir. Allah’ın lânetlediğine de yardım edip kurtaracak (bir) kimse bulamazsın!” Nisâ-51/85 ; 52/86

EY EHL-İ KİTAP, FIRSAT ELDEN GİTMEDEN KUR’AN’A İMAN EDİN!

Allah-ü Teâlâ: “Ey Ehl-i Kitap! Birtakım yüzleri enseleri gibi dümdüz edip tanınamayacak hale getirmeden veya Cumartesi Ehli’ni lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce yanınızda olan Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğimiz Kur’an’a iman edin!”buyuruyor. Ey Ehl-i Kitap! Gelin, fırsatı kaçırmayın, burada da orada da kardeşler olalım! Nisâ-47/85

EY İNSAN, ALLAH SENİN İÇİN NE LAZIMSA HAZIR ETTİ, ARTIK NANKÖRLÜK SANA HİÇ YAKIŞMIYOR!

Ey insan! Allah-ü Teâlâ, sizin için yeryüzünü tesviye etti, üzerine toprak serdi, toprağı tutsun ve sizi yer çalkantılarından korusun diye hazine dolu birer kazık olarak dağları, yere çaktı, onlardan pınarlar, ırmaklar akıttı, her yeri bağlar, bostanlar ve yeşil otlaklarla bezedi; bütün bunları, sizin ve hayvanlarınızın yaşaması için yaptı. Buna karşılık olarak da size sadece O’na teşekkür düşer! Daha hâlâ teşekkür etmemeniz, nankörlükte bulunmanız, size hiç mi hiç yakışmıyor! Doğrusu, hacâlet âver bir şey bu! Nâziât-33/583

EY İNSANLAR! SON PEYGAMBER, RABBİNİZDEN SİZE HAKK’I GETİRDİ, O’NA İMAN EDİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insanlar! Son peygamber, size Rabbinizden Hakkı getirdi. Kendi iyiliğiniz için O’na iman edin!” Nisâ-170/103

EY İSRAİLOĞULLARI!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey İsrailoğulları!: 1-Namazı tam kılın; 2-Zekatı verin; 3-Rükû` edenlerle beraber siz de rükû` edin! Bakara-43/6

EY İSRAİLOĞULLARI!

Allah-ü Teâlâ: “Ey İsrailoğulları! Size ihsan ettiğim nimetlerimi ve sizi bir zamanlar âlemlere (diğer insanlara) üstün kıldığımı hatırlayın! (Hatırlayın da Habibim Muhammed`e sahip çıkın! Zira O`nu da peygamber olarak gönderen Benim! Böylece nankörlük yapmamış olursunuz!)” buyuruyor. Bakara-122/18

EY KAFİRLER NASIL İNKAR EDERSİNİZ?

Ey kâfirler! Siz ölü idiniz de Allah sizi diriltti. Hani var mı başka dirilten? Madem yok, öyleyse nasıl oluyor da Allah`ı inkar ediyorsunuz? Akıl mı bu? Bakara-28/4

EY NEBİ, NİÇİN HARAM KILIYORSUN NEFSİNE ALLAH’IN SANA HELAL KILDIKLARINI?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Peygamber! Zevcelerinin hoşnutluğunu arayarak, Allah’ın Sana helal kıldığı şeyi, niçin (îla yaparak) âdeta nefsine haram kılıyorsun?” (Peygamber Efendimiz sav, Medine-i Münevvere merkezli kurduğu ilk İslâm Devleti’nin imkânlarının artması ile müslümanların hayat şartlarının iyileşmesi karşısında Ezvâc-ı Tâhirat vâlidelerimizin birazcık dünyalık istemeleri karşısında -sırf onların Ahiret makamlarından eksilme olmasın diye- îla yaparak (bir ay kendilerine yaklaşmayarak) onlara bir ders vermek istemesi sebebiyle bu Âyet-i Kerime nâzil oldu.) Tahrîm-1/559

EY RABBİM, SÖZÜNE ALLAH YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ, Peygamberimizin: “Ey Rabbim!” sözüne yemin ediyor. Peygamberimizin sav, Allah-ü Teâlâ nezdinde ne kadar Kutlu olduğu buradan bile anlaşılıyor. Allah’ın sözüne yemin ettiği Zâtı nasıl takdir edemiyorlar? Şaşılacak şey! Zuhruf-88/494

EY YER, SUYUNU YUT; VE EY GÖK, SEN DE SUYUNU TUT!

(Nûh Tufanı’nda) Kâfirler boğulduktan sonra (Allah-ü Teâlâ tarafından) yerle göğe: “Ey yer! Suyunu yut! Ve ey gök! Sen de suyunu tut!” diye emir buyuruldu. Hûd-44/225

EYKE HALKI DA HELAK EDİLENLERDEN OLDU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şuayb’in kavmi olan Eyke halkı da zalim mi zalim bir topluluk idi. Onlara da hak ettikleri cezayı verdik. Bu her iki şehir harabesi de (Lût kavmi ile Eyke’lilerin şehirlerinin harâbeleri) uğrak bir yol üzerindedir. (İbret almak için ziyaret edilebilir.) Hicr-78,79/265

EYKE HALKI DA PEYGAMBERLERİ YALANCI SAYDI

Eyke halkına Şuayb as, peygamber olarak gönderildi. Eyke ile Şuayb as arasındaki diyaloğu Allah-ü Teâlâ şöyle hikâye ediyor: Eyke halkı da peygamberleri yalanladı. Şuayb, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmıyor musunuz? Bilesiniz ki, Ben size Allah tarafından gönderilmiş emin bir elçiyim! Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da Bana itaat edin! Ben, bu tebliğ hizmetime karşılık sizden bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim ancak Alemlerin Rabbi’ne aittir. Ölçeği, tam ölçün, eksik ölçerek hak yiyenlerden olmayın! Doğru terazi ile tartın! Halkın istihkakından bir şey kısmayın! Ülkede bozgunculuk yaparak nizâmı bozmayın! Sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Rabbinize karşı gelmekten sakının!” Şuarâ-176,183/373 184/374

EYKE HALKI SERİNLETECEK ZANNETTİKLERİ GÖLGE GÜNÜNÜN AZABIYLA HELAK OLDULAR

Eyke halkı, Şuayb as’ın nasihatlerini hiçe saydılar, yalancı sayarak O’nu dinlemediler. Allah da onlara yedi gün süren tahammül edilemez bir sıcaklık gönderdi. Sonra da kendilerini helâk edecek ateş bulutunu gönderdi. Su bulutu zannettikleri bu bulutun altında, gölgesinde serinlemek maksadıyla toplandılar. Allah da bu buluttan onlara ateş yağdırdı da helâk oldular. Bundan dolayı bu helâk olma hadisesine, “gölge gününün azâbı” dendi. Gerçekten bu azap, dehşeti pek büyük bir günün azâbı idi. Elbette bu hâdisede de alınacak ibret dersleri vardır. Fakat onların çoğu iman etmiş kimseler değillerdir ki, ibret alsınlar! Bununla beraber Allah: “Ya Muhammed! Senin Rabbin muhakkak ki, Azîz’dir, Rahîm’dir, buyurdu. Şuarâ-189,191/374

EYKE HALKI ŞUAYB AS’A BAKIN NASIL TEPKİ GÖSTERDİLER?

Allah-ü Teâlâ biz kullarını bilgilendiriyor: “Şuayb as’ın halkına olan bu temel nasihatları karşısında ders alacakları yerde had bilmez Eyke halkı: “Ey Şuayb! Sen iyiden iyiye sihirlenmiş birisin, bize bir üstünlüğün yok ki, Sen de bizim gibi bir insansın! (ne diye Sana tabi olalım?) Doğrusunu istersen biz Seni yalancılardan biri sanıyoruz. Eğer iddia ettiğin gibi bir peygambersen haydi üstümüze gökten parçalar düşür, üzerimize azap indir!” Şuayb as da: “Rabbim sizin yaptıklarınızı en iyi bilendir” dedi. Şuarâ-185,188/374

EYYUB AS, BİR SABIR KAHRAMANI İDİ

Allah-ü Teâlâ, Efendimize “Eyyûb’u da an!” diyerek, sabırda O’nun Ümmet-i Muhammed sav tarafından örnek alınmasına sarâhaten işâret var! Eyyûb as, hastalığı Allah’ı zikretmesine engel olmaya başlayınca şifâ isteyerek merhametlilerin en merhametlisi Rabbine iltica etmiş, Rabbi de O’nun bu duâsını kabul etmiş, O’na tam şifâ vererek ailesini ve bir mislini daha ihsân etmiş, arkasından gelen tüm âbid kullarına ibretli bir örnek kılmış, zorlukları aşmanın ilk şartının sabır olduğuna, O’nu mücessem bir timsal kılmış. Enbiyâ-83,84/328

EYYUB AS’A ALLAH, AİLESİNİ VE ONLARLA BERABER BİR MİSLİNİ BAĞIŞLADI

Allah-ü Teâlâ, Eyyûb as’a tam şifâ verdikten sonra ailesini ve ailesiyle beraber bir mislini bağışladı. Bu durum, selim akıl sahipleri için kendisinden alınacak bir ibretti. (Not: Eyyûb as’ın ailesinin bağışlanması meselesi şöyle idi: Rivayet olunur ki, Eyyûb as, hanımının i’tikaden yanlış bir konuşması üzerine ona yüz değnek vuracağına yemin etmişti. Ancak hanımı Eyyûb as’a hastalığında çok güzel bakmış ve fedâkârca hizmette bulunmuştu. Allah-ü Teâlâ da Eyyûb as’a vahyederek yüz fesleğen sapından meydana gelen bir demeti, şekli olarak vurmak sûretiyle ceza vermesini kâfi görmüştü. Bu şekilde hanımı kendisine bağışlanmış oldu.) Sâd-43/455

EYYÛB AS’IN GERÇEK BİR SABIR KAHRAMANI OLDUĞUNU KUR’AN-I KERİM SÖYLÜYOR

Allah-ü Teâlâ, Eyyûb as’ı överek şöyle dedi: “Biz O’nu pek sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu O! Hakikaten O, daima Allah’a yönelen bir kimse idi.” Sâd-44/455

EYYUB PEYGAMBERİN ŞİKAYET ETTİĞİ ŞEYTAN MİKROP VEYA VİRÜS MÜYDÜ?

Allah-ü Teâlâ Efendimize şöyle buyurdu: “Kulumuz Eyyûb’u da hatırla Habibim Ya Muhammed! Hani O, Rabbine: ‘Ya Rabbi, Şeytan bana bir yorgunluk ve elem dokundurdu.’diye yalvarmıştı. Buradaki şeytan kelimesinin mikrop veya virüs olma ihtimali çok yüksek! Zira insana zarar veren şeylere de şeytan denilebilir. S’ad-41/454

EZAN-I MUHAMMEDİ’Yİ APAÇIK İFADE EDEN AYET

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz, (Ezan okuyarak) namaza da’vet edince (kafasızlar), bunu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu, şüphesiz ki, onların akıl erdirmeyen bir kavim olmalarındandır. (Bu âyet, Ezân’ın dayanağıdır. Aynı zamanda Ezan ile alay eden veya hafife alanların da küfre girdiğine delâlet eder.) Mâide-58/117

EZİYET ETTİLER MUSA AS’A DA NE OLDU? SİZ DE PEYGAMBERİNİZE EZİYET ETMEYİN!

Allah-ü Teâlâ, Ümmet-i Muhammed’e: “Musa’ya eziyet eden kavmi gibi siz de, Peygamberinize eziyet etmeyiniz!” buyuruyor. “Nihayetinde Allah, Musa’yı kavminin söylediklerinden temize çıkarmıştı, sizin söylediklerinizden de Allah, Peygamberini temize çıkarır” ve kaybeden, siz olursunuz, buyuruyor. Ahzâb-69/426

“EZİYETİ NİÇİN EDİYORSUNUZ BANA?” DEMİŞTİ MUSA AS KAVMİNE

Bir vakit Musa as, kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Benim, Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu gerçekten bildiğiniz halde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” Saff-5/550

EZVAC-I TAHİRAT PERDESİZ OLARAK KİMLERLE KONUŞABİLİRLER?

Peygamber Efendimiz’in Pak Zevceleri Annelerimiz ile bir perde olmaksızın şu kimselerin konuşmalarında herhangi bir mahzurun olmadığı bildirilmiştir. Bu kişiler: 1-Babaları, 2-Oğulları, 3-Erkek kardeşleri, 4-Erkek kardeşlerinin oğulları, 5-Kız kardeşlerinin oğulları, 6-Kendi kadınları (müslüman olan kadınlar; zira kâfir kadınlar, erkek hükmündedir), 7-Sahib oldukları köleler. Bununla beraber Allah’dan sakınmaları istenmiştir. Ahzâb-55/425

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gay...

PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI

                                                 PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI                 Kıyame Sûresi 3. ve 4. Âyetlerinin meallerini okuyalım! Bu âyetlerde Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İnsan kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (dünyadaki eski haline getirmeye) gücü yeteniz.”                 Parmak uçları denmesi, câlib-i dikkattir. Niçin? Parmak uçlarında ne var ki? Evet! Parmak uçlarında parmak izleri var! Bu âyetin nazil olduğu dönemde de parmak izlerinin va...

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız k...