Ana içeriğe atla

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (G) İLE BAŞLAYANLAR

 

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (G) İLE BAŞLAYANLAR

GAFİL DEĞİLDİR SENİN RABBİN, YAPTIKLARINDAN

Allah-ü Teâlâ Efendimize buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Hamd O Allah’a mahsustur! O, size yakında âyetlerini (İslâm’ın galebe çalması alâmetlerini) gösterecek de onları tanıyacaksınız! Ve Senin Rabbin, yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Zamanı geldiğinde kim ne yaptıysa onu, ondan tek tek soracak!) Neml-93/384

GAFİL OLMAK NE BÜYÜK BİR FELAKETTİR

Allah-ü Teâlâ, “hem siz gafillik edip oyalananlarsınız” diyerek gafilleri uyarıyor. Evet gafillik, çölde uzun bir seyahata çıkan adamın şu haline benzer ki adam, çölün derinliğinden bîhaberdir, kırbasındaki su, iktisatla ancak çölü aşacak kadardır, o ise ihtiyat etmeyi dahi hiç aklına getirmeden çöl sıcaklığından serinlemek için mevcut su ile başını ayağını ıslatmaktadır. Nihayet çöl ortasında susuzluktan yıkılır da kuşa kurda yem olur. Peygamber ve İlâhî mesajı dinlemeyen gafiller de aynen onun gibi dünya çölünde herşeyini kaybeder de ebedi azapla baş başa kalır. Necm-61/527

GAFLET BATAKLIĞINDA ÇABALAYAN KİMSELERE TAKILIP VAKTİNİ BOŞA GEÇİRME!

“Heva ve hevesine kapılarak Allah’ı zikretmeyi unutan, gününü Ahirete yaramayan boş işlerle geçiren, işi gücü hep aşırılık, isrâf ve hay huy olan kimseye itaat etme (ona takılma)! Kehf-28/296

GAFLETİN, KENDİNİ EĞLENCEYE VERMENİN BİR KAYNAĞI DA KALBDEKİ İMAN TEREDDÜDÜDÜR

İnsanların bir kısmının kalbi, iman hakikatları hakkında tereddüt içerisinde olduğundan kendisini düşünmemeye, bu nedenle de gûya gününü gün edip değerlendirmeye, yani oyun oynaşa salar. Tam bir gafletle ömrünü heder eder, tâ azapla karşı karşıya gelinceye kadar uyanmaz! Duhân-9/495

GALİBİYET: ALLAH’IN TARAFTARLARI, MUTLAKA GALİP GELİRLER

“Kim Allah’ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse bilsin ki, gâlip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır.” Mâide-56/116

GALİP GİBİ GÖZÜKEN İNKARCILARDAN SEN BİR SÜRE UZAK DUR, BAŞLARINA NE GELECEK GÖR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed! dâvâna karşı gelen ve dâvânı inkâr eden güruhtan) Sen bir zamana kadar onlardan uzak dur! Başlarına ne geleceğini gözetle! Zaten onlar da başlarına ne geleceğini yakında göreceklerdir. (Allah’ın ordusunun gâlip geleceğini biliyorsun!)” Sâffât-174,175/451

GAM ETME İNANMADILAR DİYE, DÖNÜŞLERİ BİZE’DİR, HESAPLARINI GÖRÜRÜZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Eğer onlara va’d ettiğimiz azâbın bir kısmını Sana (onları dünyada helâk ederek) göstersek veya Seni daha önce vefat ettirsek de (gam etme), onların dönüşü, Bize’dir! Sonra Allah, onlar ne yaparlarsa hakkıyle şâhit (olduğundan, hesaplarını görecektir)! Yûnus-46/213

GANİMET SAVAŞ OLMAKSIZIN ELDE EDİLİRSE MÜCAHİTLERE DAĞITILMAZ, KAMUYA AİT OLUR:

Benî Nadr Yahudileri sürgüne gönderilince elde edilen ganimet, savaş olmadığı için mücâhitlere dağıtılmayıp kamu adına Allah Resûlüne tescillendi. Allah’ın emri üzerine bu mallar, Allah, Resûlü, Efendimizin akrabaları, yetimler, fakirler ve yolda kalmış garipler arasında pay edildi. Malların zenginler arasında el değiştiren bir meta’ olmamasına özen gösterildi, zira Allah’ın emri böyleydi. Haşir-6,7/545

GANİMETİN BEŞTE BİRİ, ALLAH’A, RESULÜNE, AKRABALARINA...AİTTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyi biliniz ki savaşta elde ettiğiniz ganimetin beşte biri, Allah’a, Peygamberine, peygamberin akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Eğer Allah’a ve iki ordunun karşılaştığı, Hak ile bâtılın iyice açığa çıktığı o Bedir günü Kulumuza (Hz.Muhammed’e) indirdiğimiz âyetlere iman ediyorsanız bu hükmü, (ganîmetlerin taksimini) böylece kabul edeceksiniz!” (Ganimetlerin beşte dördü, gaziler arasında pay edilir. Ayrıntılar fıkıh, İslâm Hukuku kitaplarındadır.) Enfâl-41/181

GANİMETİN SAVAŞ DIŞI ELDE EDİLENİ, İNANCINDAN DOLAYI MAHRUMİYET ÇEKENLERE AİTTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Savaş olmaksızın elde ettiğiniz ganimet malları, Allah’dan bir lütuf ve rıdvan talep etmek, Allah’ın Dinine ve Resûlüne destek vermek için yurtlarından hicret eden fakirlere aittir. Zira onlar, imanlarında sadık ve samimi olduklarından bu mahrumiyetlere katlanmışlardır.” Haşir-8/545

GANİMETLERİN HELAL KILINMASI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Bundan böyle size fidye ve ganimetten elde ettiklerinizi mubah kıldım.) Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yiyin ve Allah’dan korkun! Muhakkak ki Allah Ğafûr ve Rahîm’dir.” Enfâl-69/184

GANİMETLERİN TAKSİMİNDEN SORUYORLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ya Muhammed!) Sana ganimetlerin taksiminden soruyorlar. De ki: Onun taksimi, Allah’a ve Resûlüne aittir.” Enfâl-1/176

GAYB VE ŞEHADET ALEMİNİ BİLEN, SADECE VE SADECE ALLAH’DIR

“Gayb ve şehâdet âlemini (görünmeyen ve görünen âlemi) de bilen, Büyük ve Yüce olan O’dur (Allah’dır)!” Ra’d-9/249

GAYB VE ŞEHADETİ, GİZLİ OLANI VE GÖRÜNENİ, HAKKIYLA BİLEN ALLAH’DIR

Allah, gayb ve şehâdeti (gizli olanı ve görüneni), hakkıyle bilendir. O Azîz’dir, Hakîm’dir. Teğâbün-18/556

GAYB, LEVH-İ MAHFUZ, ONLARIN YANINDA DA YOKSA ORADAN MI ALIP KOPYALIYORLAR?

Yoksa gayb (Levh-u Mahfûz) onların (Mekke müşriklerinin) yanında da oradan mı alıp kopyalıyorlar? (Yani bu olacak şey değil! Dolayısıyla Hz.Muhammed sav de oradan alıp kopyalamış olamaz! Olsa olsa bu, bir Vahy-i İlâhî olabilir, öyleyse inanmanız gerekir.) Tûr-41/524

GAYBA İMAN

İnsanlar, görmediklerine iman etmekle mükelleftirler ki, görerek iman etmekten kat kat daha üstündür. Bakara-3/2

GAYBI ALLAH’DAN BAŞKASI ASLA BİLEMEZ; PEYGAMBERLER, KENDİLERİNE BİLDİRİLENİ BİLİRLER

Gayb âleminin tamamını sadece Allah bilir. Ancak Allah, peygamberlerine gaybdan ne bildirmişse Onlar da ancak o kadarını bilebilirler. Cin-26,27/572

GAYBI BİLİRİM, DE DEMİYORUM

Kur’an lisânı ile Peygamber Efendimiz sav, diyor ki: “Ben size ‘gaybı bilirim!’ de demiyorum; Ben sadece Bana vahyolunana tabi olurum!” En’âm-50/132

GAYBI BİLMEK ALLAH’A MAHSUSTUR

“Bütün göklerin ve yerin gaybını bilmek de Allah’a mahsustur. (Hadsiz varlıkları ve keyfiyetlerini bir tek Allah bilir.)” Nahl-77/274

GAYBI CİN DE OLSA KİMSE BİLEMEZ!

Manevi varlıklardan olan cinler, seri-ül intikal olsalar dahi gaybı bilemezler. Şayet gaybı bilselerdi, Süleyman as’ın önceden öldüğünü anlarlar ve çalıştırıldıkları angarya işi yarım bırakırlardı. Evet, gaybı sadece ve sadece Allah bilir! Sebe’-14/428

GAYBI HZ.MUHAMMED SAV BİLE BİLEMEZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Şâyet gaybı bilseydim, daha çok hayır elde ederdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı. Ben, ancak iman edecek bir kavim için bir korkutucu ve bir müjdeleyiciyim!” A’raf-188/174

GAYBI VE NE ZAMAN DİRİLTİLECEKLERİNİ ALLAH’DAN BAŞKA KİMSE BİLEMEZ

Allah-ü Teâlâ, Efendimize sav hitâb ederek, herkese şu hakikatı beyân ediyor: “De ki,göklerde ve yerde gaybı, Allah’dan başkası bilemez, onlar, ne zaman diriltileceklerini de bilemezler!” Neml-65/382

GAYBIN ANAHTARLARI ALLAH’IN YANINDADIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gaybın anahtarları, O’nun (Allah’ın) yanındadır. Onları kendisinden başkası bilemez!” En’âm-59/133

GAYESİZ Mİ ZANNEDİYORLAR GÖKLER VE YERİN YARATILIŞINI?

Allah-ü Teâlâ haber veriyor ki: “Allah, Gökleri ve Yer’i gayesiz değil, Hak ile yerli yerinde yarattı. Muhakkak ki bunda iman etmiş Mü’minler için alınacak dersler vardır!” Ankebût-44/400

GAYESİZ, AMAÇSIZ HİÇBİRŞEY YARATILMAMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, göğü, yeri ve ikisi arasında bulunan varlıkları, gayesiz, amaçsız, boşuna yaratmadık. (Böyle bir iddia) kâfirlerin zannıdır. Artık ateşten dolayı vay haline o kâfirlerin!” Sâd-27/454

GAYR-İ MÜSLİMLER İLE YAPILAN ANTLAŞMALAR, ONLARI DOST EDİNMEK MİDİR?

Hayır! Bu âyette geçen velâyet yasağı, idareyi onlara bırakıp onlara sığınma anlamında bir velî=dost edinmedir. Yoksa gayr-i müslimler ile ortak çıkarlarda bir antlaşma, bir pakt, bu velâyet dışındadır. Kaldı ki Efendimiz sav Medine-i Münevvere’de Yahudilerle antlaşma yapmıştır. Allah, gayr-i müslimlere sığınmakla Kendisi’ne isyan etmekten sizi sakındırır! Ve dönüş yalnız Allah’adır! Âl-i İmrân-28/52

GAZABA UĞRAMIŞ BİR TOPLULUKTAN MÜ’MİNE DOST OLMAZ ONA GÖRE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir kavmi dostlar edinmeyin! Gerçekten kâfirlerin, kabre girmiş olanların (ölülerin) dirilmesinden ümitlerini kestikleri gibi onlar, Ahiretten öyle ümitlerini kesmişlerdir.” Mümtehine-13/550

GAZABA UĞRAYANLAR

Bir kısım insanlar, bu dünyada dahi Allah’ın gazabına uğramışlardır. Onun için biz dahi: “Allahım bizi gazaba uğrayanlardan eyleme!” diyoruz. Fatiha-7/ 1

GAZAB-I İLAHİ VE MESKENETE MAHKUMDUR ONLAR!

Onlar (İslâm düşmanları), nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın gazabına uğramış ve üzerlerine meskenet (yoksulluk damgası) vurulmuş topluluklardır. Bu, onların Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleri sebebiyle olmuştur. Ve yine bu, onların âsi olmaları ve haddi aşmaları sebebiyledir. Âl-i İmrân-112/63

GAZAB-I İLAHİ, GAZAB-I BEŞERİDEN ELBETTE DAHA BÜYÜKTÜR

Kıyamet gününde inkâr edenlere melekler tarafından şöyle seslenilir: “Allah’ın size olan gazabı, elbette sizin kendinize olan gazabınızdan (buğzunuzdan) daha büyüktür. Zira siz imana davet edildiğinizde ret ve inkâr ederdiniz.” Mü’min-10/467

GAZİLERE MÜJDE!

Allah-ü Teâlâ: “Kim Allah yolunda savaşa girer ve öldürülüp şehit olursa veya galip gelir de gazi olursa, ileride (cennette), ona pek büyük bir mükâfat vereceğiz.”buyuruyor. Nisâ-74/88

GECE BİR DİNLENME ZAMANIDIR

Sabahı gecenin karanlığını yararak çıkaran Allah’dır. Geceyi bir dinlenme zamanı kılan da O’dur. En’âm-96/139

GECE DE GÜNDÜZ DE GÜZELDİR; GECESİZ GÜNDÜZ, GÜNDÜZSÜZ GECE HİÇ GÜZEL DEĞİLDİR

Allah-ü Teâlâ, fazlı ile geceyi istirahatınız için karanlık yarattı. (Işık altında, bahusus projektör altında insan uyuyup istirahat edemez! Hem güneş batmasaydı, hararet durmadan yükselecek ve 90’lı 100’lü... derecelere çıkacaktı ki, o zaman da haşlanır yok olurdunuz.) Gündüzü ise çalışmanız için aydınlık kıldı. (Gündüz olmasaydı, çalışma hayatınız sıfırlanırdı, yiyecek içecek olmazdı, her şey buz keserdi de donardınız. Yani gece veya gündüzden biri olmasaydı, hayat olmazdı. Hayat, erkek ve dişi gibi birbirinin tamamlayıcısı olan gece ve gündüz ile devam eder!) Allah, insanlara karşı büyük lütuf sahibidir, fakat insanların çoğu, Allah’ın bu lütfunu idrak etmiyerek şükretmezler. Mü’min-61/473

GECE DE GÜNDÜZ DE RABBİMİZİN PEK BÜYÜK NİMETLERİNDENDİR

Allah cc, Rahmetinden geceyi ve gündüzü birer nimet kıldı. Geceleyin onda istirahat edersiniz, gündüzün de O’nun (Allah’ın) fazlından rızkınızı ararsınız ve şükredersiniz. Kasas-73/393

GECE İBADET, GÜNDÜZ DE İŞ AĞIRLIKLI OLMALIDIR

Allah-ü Teâlâ: “Şüphesiz ki gece kalkışı, Kur’an’ı anlamada, kalbe inişinde ve kıraatinde daha uygun bir zaman dilimidir. Çünki Senin gündüz vaktinde çok meşgalen vardır” buyururken, gündüz vaktinin ilimle, ticaretle, diğer sosyal aktivitelerle geçirilmesine; gece vaktinin de dünyevî işlerden sıyrılmış, tam konsantre olmuş bir vaziyette Allah’a kilitlenerek ibâdetle geçirilmesine işaret edilmektedir. Öyle anladım! Müzzemmil-6,7/573

GECE İBADETİNE YÜCE ALLAH DAHA ÇOK ÖNEM VERİYOR

Allah-ü Teâlâ, nankör bir adamla Hüdabin bir adamı mukayese ederken, Hüdabin adamın iyi hasletleri içerisine “geceleri kıyamda durur, secdeye kapanır” ifadesi ile geceye özel bir önem veriyor. (Bir Allah dostu bana şöyle demişti: “Gece topu başka!” Yani Sahur’da atılan Ramazan Top’unun sesi, iftarda atılan topa göre nasıl daha gür ve üstün ise, gece yapılan ibâdetin kadri kıymeti de gündüze göre o nisbette daha üstündür!) Zümer-9/458

GECE İLE GÜNDÜZ RABBİN KUDRETİNE İKİ PARLAK DELİLDİRLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gece delili olan Ay’ı (gündüz ışığının şiddeti zuhuruyla) sildik, görünmez kıldık; gündüzün delili Güneş’i de aydınlatıcı bir ışık kaynağı yaptık ki nasibinizin peşine düşerek arayasınız!” İsrâ-12/282

GECE İLE GÜNDÜZÜN BİRBİRİNİ KOVALAYIP ARD ARDA GELMESİ ALLAH’IN YARATMASIDIR

Gece ile gündüzün ihtilâfı, ard arda gelmesi de Allah’ın yaratmasıyla olur. Bundan ders alıp hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? Mü’minûn-80/346

GECE İLE GÜNDÜZÜN BİRBİRLERİYLE YER DEĞİŞTİRMELERİNDE ALINACAK DERS VARDIR

Allah-ü Teâlâ, geceyi gündüze, gündüzü de geceye çeviriyor. Muhakkak ki bunda, basîret sahipleri için alınacak bir ders vardır. Nûr-44/355

GECE SÜKUNETİNE ALLAH-Ü TEALA YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sükûnete erdiği zaman geceye yemin olsun ki, (Habibim Ya Muhammed! Vahyin bir müddet gecikmesiyle) Rabbin Seni terk etmedi, Sana darılmadı da!” Duhâ-2,3/595

GECE TOPU DAHA GÜR SES ÇIKARMASI MİSALİ GECE KALKIŞI, İBADET İÇİN DAHA UYGUNDUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gece kalkışı, (konsantre olma bakımından daha elverişli olduğundan) ibâdet etme cihetiyle daha tesirlidir. (Gece Topu, daha gür ses çıkarır misâli) Kur’an’ın kıraatine de daha uygun bir vakit dilimidir. Çünki gündüz vaktinde Seni meşgul edecek yığınla meşgale vardır.” Müzzemmil-6,7/573

GECE VE GÜNDÜZÜN MİSYONLARININ FARKLILIKLARI, ALLAH’IN KUDRETİNİN DELİLLERİNDENDİR

Allah’ın kudretinin delillerinden biri de geceyi,uyumanız ve dinlenmeniz; gündüzü de O’nun fazlından rızkınızı aramanız için yaratmasıdır. Şüphesiz bunda, işitip anlayacak kimseler için ibretler vardır. Rûm-23/405

GECE VE GÜNDÜZÜN PEŞPEŞE GELMESİNDE NİCE DELİLLER VARDIR

“Gece ve gündüzün (yaz ve kış aylarında) sürelerinin değişerek peşpeşe gelmesinde; Allah’ın gökte ve yerde yarattığı bunca varlıklarda elbette Allah’ı sayıp, kötülüklerden sakınacak kimseler için nice deliller vardır.” Yûnus-6/207

GECE VE GÜNDÜZÜN UZAYIP KISALMASI

Geceyi gündüze katıp gündüzü uzatan, gündüzü geceye katıp geceyi uzatan Allah’dır. Âl-i İmrân-27/52

GECE YÜRÜYÜŞÜ: EFENDİMİZİN MİRACININ BAŞLANGICI

Bu Âyet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ, Kulunu (Hz.Muhammed’i) bazı delilleri göstermek amacıyla, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya bir gece yürüyüşü ile götürdüğünü beyân ediyor. (Mescid-i Haram, Mekke’deki Kâ’be-i Şerif’in içinde bulunduğu Birinci en kutsal Mesciddir. Mescid-i Aksâ, Kudüs’deki Beyt-ül Makdis adı ile müsemmâ mesciddir ki, üçüncü en kutsal mesciddir. İkinci en kutsal mescid ise, Efendimiz’in sav mescidi olan Mescid-i Nebevi’dir. Efendimiz Mi’rac Hadisi’nde: “Burak’a bindim, Beyt-ül Makdis’e vardım” buyurmuştur.) İsrâ-1/281

GECEDEN GÜNDÜZÜN SOYUP ÇIKARILMASI, ALLAH’IN KUDRETİNE BİR DELİLDİR

Apaydınlık bir gündüzün kapkaranlık bir gecenin üzerinden soyup çıkartılması, Allah’ın kudretine bir delildir. İnsan bunu düşünüp, “Aydınlık gittikten sonra kapkaranlık gecede kaldık, bir daha gündüz gelmezse halimiz nice olur?” deyip bir düşünse, sonra tekrar gündüzü getiren Allah’a bin şükretse yine azdır. Yâsîn-37/441

GECELEYİN NAMAZ İÇİN KALK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhamed!) Bir kısmı hâriç geceleyin (namaz için) kalk! Gecenin yarısını, yahut yarısından azını veya yarısından fazlasını (namaz kılarak geçir, serbestsin)! Kur’an’ı da tane tane (tecvîd kurallarına uygun) oku!” Bu Emr-i İlâhî, Peygamber Efendimiz sav için gecede yatsı ve teheccüd namazlarını farz, diğerlerini nâfile olarak; Ümmet-i Muhammed için ise yatsı namazını farz, teheccüdü kuvvetli sünnet, diğerlerini nâfile olarak bağlar. Müzzemmil-2,3/573

GECELEYİN SESİN DAHA GÜR VE DAHA NET DUYURULACAĞINA İŞARET VAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Geceleyin kalkıp Kur’an okumak, tilâveti açısından daha elverişli, kalbe tesir etmesi bakımından daha uygundur.” Tilâvetin, yani usûlüne uygun sesli okumanın geceleyin daha elverişli olduğunun beyanı, akla, geceleyin çıkarılan sesin daha net ve daha gür olduğunu getiriyor. Bir Kutlu’nun dediği gibi: “Gece Topu başka!” (Yani Ramazan’da, sahurda atılan Gece Topu’nun sesi, daha gür gelir!) Müzzemmil-6/573

GECENİN KARARMASINA ALLAH, YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kararmaya başladığı zaman geceye yemin olsun ki, Kur’an çok şerefli bir Elçinin (Cebrail’in, Allah’dan alıp getirdiği vahiyden ibaret) sözüdür!” Tekvîr-17/585

GECENİN SÜREKLİ GÜNDÜZE BÜRÜNMESİNDE HANGİ DERSLER VAR?

“Allah O’dur ki, sürekli olarak geceyi, gündüze bürümektedir. Elbette bunda, iyice düşünen kimseler için alacak nice dersler ve ibretler vardır.” (Gece gündüz değişiminde düşünmemiz teşvik ediliyor. Evet düşündük ve şimdiye kadar şunları bulduk: 1-Dünya yuvarlaktır ve durmadan dönüyor. 2-Dünya batıdan doğuya doğru dönüyor. 3-Kış ve yaz, yani 365 gün, güneşin ufuktan ayrı yerlerden doğması, dünyanın güneş karşısında eğik durduğunu, bunun da mevsimleri meydana getirdiğini.) Ra’d-3/248

GECENİN ÜÇTE İKİSİNE YAKIN, YARISI VE BAZEN DE ÜÇTE BİRİNİ İBADET EDEREK GEÇİRİYORLARDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Senin Rabbin kesinlikle biliyor ki Sen, gecenin bazen üçte ikisine yakınını, bazen yarısını ve bazen de üçte birini kalkıp namaz kılarak geçiriyorsun; beraberinde bulunan (Ashabından) bir taife de böyle yapıyor.” Müzzemmil-20/574

GECENİN ÜÇTE İKİSİNE YAKINI VEYA YARISI VEYA ÜÇTE BİRİ NAMAZ İÇİN FARZ KILINACAKTI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gece ve gündüzü yaratıp sürelerini takdir eden Allah’dır. O (Allah), sizin bu gece ibâdetini (gecenin üçte iki ile üçte biri arasında değişen zaman diliminde yapacağınız namaz ibâdetini, teheccüdü), gözetemeyeceğinizi (sürekli gece ibâdetine dayanamayacağınızı) bildiği için sizi affetti (yapabildiğiniz kadarına ruhsat verdi de farz kılmadı). O halde Kur’an’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun (kolayınıza geldiği kadar gece namazı kılın)! Müzzemmil-20/574

GECENİN YARISI,HATTA FAZLASI NAMAZ KILMAK İÇİN FARZ KILINACAKTI AMA ALLAH ACIDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem Allah bildi ki, içinizden hastalar olacak; kimileri Allah’ın lütuflarından rızkını aramak için yollara düşecek; bir diğerleri de Allah yolunda cihâd edeceklerdir. (Bundan dolayıdır ki Allah, size acıyarak gecenin yarısını, hatta biraz fazlasını namaz kılmak için farz kılmamıştır da) O halde ondan (Kur’an’dan) kolayınıza gelen miktarı okuyun (kolayınıza geldiği miktarda nafile olmak üzere gece namazı kılın demiştir)!” Rabbim! Sen Erham-ür Rahimînsin! Müzzemmil-20/574

GECEYE ALLAH YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Dünyayı karanlığı ile) örten (ve bu yüzden görünmesini engelleyen) geceye yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-4/594

GECEYE VE GECENİN BARINDIRDIKLARINA YEMİN EDERİM Kİ, SİZ HALDEN HALE GEÇECEKSİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Geceye ve gecenin barındırdıklarına yemin ederim!...Ki, siz (cennet veya cehennemdeki ikâmetgâhınıza yerleşinceye kadar) mutlaka tabakadan tabakaya binecek (halden hale geçecek) siniz!” İnşikâk-17,19/589

GECEYE YEMİN OLSUN Kİ KARANLIĞI İLE HER ŞEYİ ÖRTER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Karanlığı ile her şeyi örttüğü zaman Gece’ye yemin olsun ki, sizin amelleriniz çeşit çeşittir!” Leyl-1,4/595

GECEYİ GÜNDÜZE KATAR ALLAH DA GÜNDÜZ UZAR

Allah-ü Teâlâ, geceyi gündüze katar da gündüz uzamış olur. (Yaz aylarında olduğu gibi.) Hadîd-6/537

GECEYİ GÜNDÜZE, GÜNDÜZÜ DE GECEYE KATAN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ, geceye gündüzü yutturur, her taraf kapkaranlık olur; gündüze de geceyi yutturur, her taraf apaydınlık olur. Fâtır-13/435

GECEYİ ÖLDÜRSE, GÜNDÜZÜ KIYAMETE KADAR UZATSA SİZE GECEYİ GETİRECEK DE KİM OLA?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Söyleyin bakalım, eğer Allah (geceyi yok edip de) gündüzü kıyamete kadar üzerinize devamlı (projektör gibi) ışık saçan kılacak olsa,içinde istirahat edeceğiniz dinlendirici karanlığı size getirecek, Allah’dan başka hangi tanrı olabilir ki? Hâlâ gerçeği görmeyecek misiniz?” Kasas-72/393

GEÇİP GİDERKEN GECEYE YEMİN OLSUN Kİ, KIYAMET GELECEKTİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Geçip giderken geceye yemin olsun ki (kıyamet gelecektir)!” Fecr-4/592

GEÇMİŞ ÜMMETLERİN HABERLERİNE ANCAK KUR’AN İLE VAKIF OLABİLİRİZ

Cenab-ı Hak buyurdu: “(Habibim Ya Muhammed!) İşte böyle, tarafımızdan bir zikir (Kur’an) verdik ki, Onunla Sana geçmiş ümmetlerin haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Kim ondan yüz çevirirse kıyamet günü ağır bir yük, büyük bir vebal yüklenecektir. Onlar, o vebalin altında ebedî olarak kalacaklardır. Kıyamet günü bu yük, onlar için ne ağır bir yük olacaktır!” Tâhâ-99,101/318

GEÇMİŞ ÜMMETLERİN HALLERİNDEN KUR’AN’DA BAHSEDİLMESİNİN HİKMETİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki Biz, size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misâl ve takvâ sahipleri için birtakım öğütler indirdik.” Yani ders alasınız, hayatınıza çeki düzen veresiniz! Nûr-34/353

GEMİCİLİĞİN PİRİ NUH AS’DIR

Allah-ü Teâlâ vahyederek buyurdu: “Ya Nûh! Nezâretimiz altında ve tarif ettiğimiz şekilde bir gemi yap!” Nuh as, gemiyi vahyin tarifi ile yapmıştır. Mü’minûn-27/342

GEMİDE YOLCULUK YAPARKEN MÜSLÜMAN, KARAYA AYAK BASAR BASMAZ MÜŞRİK OLUR ÇIKAR

Öyle kimseler vardır ki, gemide yolculuk yaparken boğulma tehlikesi, onu hâlis muhlis müslüman yapar ve içtenlikle Allah’a yalvarırlar; ne vakit ki Allah onları tehlikelerden kurtarır, karaya çıkarırsa, bu sefer de bir bakarsın hâlis muhlis müşrik olmuş çıkmış. Neticede kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük edip zevk-u safâya dalarlar. Fakat onlar yaptıklarının âkıbetini yakında öğrenecekler. Ankebût-65,66/403

GEMİLER BATARDI, UÇAKLAR DÜŞERDİ ALLAH’IN MERHAMETİ OLMASAYDI

Suyun üzerinde gemileri (havanın üzerinde uçakları) yüzdüren Allah’dır. Eğer O, dilerse bu kanunlarını iptal ederek yüzen gemileri batırır, (uçan uçakları düşürürdü.) Bütün bunlar da şükürsüzlükle kazanılan günâhlardan olurdu. Bununla beraber Allah, yine de birçoğunu affetmektedir. Şûrâ-34/486

GEMİLER DENİZLERDE SUYU YARA YARA YÜZERLER

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde büyük bir lütuf olarak gemileri denizlerde yüzdürdüğünü ve gemiler sayesinde denizlerdeki rızıkların toplandığını zikrederek kullarını şükre davet ediyor. Bugün dahi yük taşımacılıkta gemilerden daha iyisi ve ekonomik olanı yoktur. Gemiler, gerektiğinde sıfır maliyetli enerji olan rüzgârla bile hizmet ederler. Fâtır-12/435

GEMİLERE, VASITALARA YEMİN EDİYOR ALLAH

Allah-ü Teâlâ, gemilere ve vasıtalara yemin ederek şöyle buyuruyor: “Yemin olsun o kolaylıkla akıp giden (gemilere ve vasıtalara)! Ki, va’d edildiğiniz şey (öldükten sonra dirilmeniz), gerçekten doğrudur. Zâriyât-3,5/519

GEMİLERİN DENİZDE AKIP GİTMESİ ALLAH’IN EMRİ VE İZNİ İLEDİR, TA ŞÜKREDESİNİZ

Allah, gerekli kanununu koyarak gemilerin suya batmamasını ve üstünde akıp gitmesini Kendi izni ve emrine bağlamıştır. Allah’ın bu kanunu, emir ve izni, denizleri istifadenize âmâde kılması, denizlerde rızıklarınızı aramanız ve O’na şükretmeniz içindir. Câsiye-12/498

GEMİLERİN DENİZLERDE YÜZMESİ, ALLAH’IN BİR NİMETİDİR

Allah-ü Teâlâ, insanlara bir nimet olsun diye gemileri denizde yüzdürdüğünü beyan ediyor bu Ayet-i Kerimesi’nde. Lokman-31/413

GEMİLERİN KOCA DAĞLAR GİBİ BÜYÜKLERİNİN YAPILACAĞI HABER VERİLMEKTEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Denizde koca dağlar gibi yükseltilmiş (olarak akıp giden) gemiler, O’nundur (Allah’ındır).” (Bu Âyet-i Kerime’de ileride dağları andıran gemilerin (transatlantiklerin, uçak gemilerinin) inşa edilerek denizlerde yüzdürülecekleri haber verilmektedir.) Rahman-24/531

GENÇLİĞİMİ GERİ GETİRECEĞİM DİYE BOŞUNA ÇABALAMA İHTİYAR! FITRAT KANUNUDUR BU!

Allah-ü Teâlâ, insanları (bir bebek olarak) zayıf yarattığını, sonra zayıflığın ardından bir kuvvet verdiğini (gençlik ihsan ettiğini), sonra kuvvetin ardından (ihtiyar kılmakla) tekrar bir zayıflık verdiğini beyan ediyor. (Gençliğimi geri getireceğim diye boşuna çabalama ey ihtiyar! Fıtrat kanunudur bu!) Rûm-54/409

GENELEVİ VE BENZERİ TÜM FUHUŞHANELERİ İSLAM, YASAKLAMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dünya hayatının geçici metâını elde etmek için, sakın ola câriyelerinizi fuhşa zorlamayın! Kim onları (bir câhiliye âdeti olan) fuhşa zorlarsa, para karşılığında onlara fuhuş yaptırırsa bilsin ki Allah, merhametinden o mazlumeleri affeder (de onlarla kazanılan günâhlar, onları o tuzaklara düşürenlerin boyunlarına takılır kalır).” Bu Âyet-i Celile, Câhiliye döneminde ve -maalesef- bu zamanda pek revaçta olan genelev ve benzeri bilumum günâh fabrikalarını kapatmış, onları kesinlikle yasaklamıştır. Bu Ayet-i Kerime aynı zamanda, fuhuş tuzağına düşürülen mazlume kadınların da affedileceğine, onların ağır günâh altında olmadıklarına, ağır günâhın esas işletenlere ait olduğuna kesin bir delildir. O mazlume kadınlarımıza aslâ ultra kirli nazarıyla bakamayız, onlar o bataklıktan kurtulduktan sonra iffetleriyle yaşarlarsa, Ahiretlerini de kurtarırlar! Devletten aldıkları maaşları da helâldir, çünki Devlet, onlara bakmakla mükelleftir. Nûr-33/353

GERÇEĞİ AÇIKLAMAKTAN ALLAH ÇEKİNMEZ!

Allah gerçeği açıklamak için bir sivrisineği misal olarak getirmekten çekinmez! Bakara-26/4

GERÇEK MÜ’MİN OLMAK İÇİN NE GEREKMEKTEDİR?

Gerçek mü’min olmak için namazı hakkıyle edâ etmek ve rızık olarak verilen şeylerden Allah yolunda sarf etmek gerekmektedir. Enfâl-3/176

GERÇEK MÜ’MİNLERE VERİLEN MÜKAFATLAR

“İşte gerçek mü’minler onlardır ki, onlara Rablerinin nezdinde, cennette yüksek dereceler, mağfiret ve kıymetli bir nasip vardır.” Enfâl-4/176

GERÇEKLERİ TAM KİM ANLAR?

Gerçekleri ancak tam akıllı olanlar anlar! Bakara-269/44

GERÇEKLERİN AÇIKLANMASI BU SUREDE DE DEVAM EDİYOR

Allah-ü Teâlâ, Şuarâ Sûresi’nin bu ikinci âyetinde: “Şunlar, Hak ile bâtılı ayıran, gerçekleri açıklayan kitâbın âyetleridir” buyurarak, bu Sûre-i Celile’de pek çok gerçeğin açıklanacağını, daha Sûrenin başında haber veriyor. Şuarâ-2/366

GERİ DÖNÜŞÜ MÜMKÜN OLMAYAN BİR GÜN GELMEDEN ÖNCE RABBİNİN DAVETİNE İCABET ET!

Ey dünyada vakitlerini bomboş bir şekilde hay huy ile geçiren gafiller! Allah tarafından getirilecek ve hiç kimsenin geri çeviremeyeceği bir gün gelmeden önce Rabbinizin davetine icabet ediniz! O gün geldiğinde size sığınabilecek ne bir delik, ne de günahlarınızı inkâr etmeye bir çare vardır! Şûrâ-47/487

GEZEGENLERİN ONİKİ TANE OLDUĞUNA DAİR KUR’AN’DA İŞARET VAR

Yûsuf as, rüyâsında 11 yıldız ile Güneş ve Ay’ın kendisine secde ettiğini söylüyor. İmdi Yûsuf as, 11 kardeşi ve bir de kendisi 12 eder. Bu, 12 gezegene işârettir. Bir Güneş, babası; bir Ay da annesi! Niye gezegen de, yıldız değil? 12 kardeş nasıl ki, baba ile alâkadarsa, gezegenler de Güneşle alâkadardır. Yani güneş sistemi içindedirler. Başka yıldızlar, başka sistemlere dâhildirler. Kur’an-ı Kerim, nice hakikatları peygamberlerin mu’cizeleriyle işâret eder, insanoğluna da o hakikatlara ilim merdiveni ile çıkmak düşer. 12 rakamı, uzay bilimlerinde bir şifre gibidir: İlk günden beri ayların sayısının 12 olduğu başka bir âyette zikredilmiştir. 12 kardeşin zikredildiği âyetlerin 12. Sûre ve 12. Cüz’de geçmesi, elbette tesâdüf değildir. Yûsuf-4/234

GEZİN DE GÖRÜN, PEYGAMBERLERİ YALANCI SAYANLARIN AKIBETLERİ NE OLMUŞ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte şöyle bir gezin, dolaşın dünyayı da, peygamberleri yalancı sayanların âkıbetlerinin ne olduğunu gözlerinizle görün!” Nahl-36/270

GEZİN DÜNYAYI DA İBRET ALIN!

Sizden önce nice ümmetler gelip geçerek arkalarında ibretli sahneler bırakmışlardır. Dünyayı gezerek onlardan ibret alınması tavsiye edilmektedir. Âl-i İmrân-137/66

GEZİN, DOLAŞIN, İBRET GÖZÜYLE BAKIN YERYÜZÜNE, ALLAH’IN YARATTIĞINI GÖRECEKSİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O inkâr edenler görmediler mi ki, Allah mahlûkâtı ilkin yoktan nasıl yaratıyor, sonra bu yaratmayı, tekrar tekrar yapıyor? Şüphesiz bu, Allah için çok kolaydır. Hem de ki: Yeryüzünü gezin, dolaşın da Allah yaratmaya nasıl başlamış, anlamaya çalışın! Hem Allah, tekrar yaratmayı, öldükten sonra diriltmeyi gerçekleştirerek yeniden yapacaktır. Allah elbette her şeye kadirdir!” Ankebût-19,20/397

GIDALARIN TAKDİRİ, TANZİMİ DÖRT GÜNDE, DEVREDE GERÇEKLEŞMİŞTİR

Allah, yer küresini semavattan önce (topraksız, susuz ve havasız olarak ilk devrede) ve semavattan sonra (toprak sererek, su indirerek ve hava ile kuşatarak ikinci devrede olmak üzere) iki ayrı devrede iki ayrı aslî özelliği ile yaratmasından sonra, hayattar bir hal alması, gıdaların takdiri ve tanzimini, dört devrede yapmıştır. Bu zaman zarfında Allah, yeryüzünde yüce dağlar yükseltti, orayı bereketlendirdi ve ihtiyaç sahipleri için gıdalarını dengeli bir sûrette düzenledi. Ey araştırmacı (Akademisyenler! işte konu!) araştırın! Fussılet-10/476

GISSİS, HIRİSTİYAN KEŞİŞLER VE RAHİPLER, KUR’AN HAKKINDA NE DEMİŞLERDİ?

Hıristiyan Gıssîs ve Râhipler, Kur’an’ı işitip içeriğine muttali olduklarında şöyle demişlerdi: “Rabbimiz! İman ettik, artık bizi Hakka şâhit olanlarla beraber yaz! Zaten biz, Rabbimizin bizi sâlihler zümresiyle beraber cennetine koymasını ümit ederken ne diye Allah’a ve bize gelen bu hakikata iman etmeyelim?” Mâide-83,84/121

GIYBET EDEMEZ BİR MÜSLÜMAN DİĞER MÜSLÜMAN KARDEŞİNİ!

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Ey iman edenler! Bazınız bazınızı gıybet etmesin! Sizden biriniz hiç ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! O halde Allah’ın azâbından korkun da bu çirkin amelden sakının! Şüphe yok ki, Allah, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olandır.” Gııybet, bir müslümanın diğer müslüman bir kardeşini onun olmadığı bir mekânda başkalarıyla, onu hoşlanmayacağı sözlerle anmasıdır. Doğruyu konuşuyorsa gıybet, yalan söylüyorsa iftira etmiş olur. Rivayette vardır ki, gıybet annesi ile zina etmiş kadar kişiyi günaha sokar. İftira ise gıybetin iki katı günahtır. Hucürat-12/516

GİZLEDİĞİNİZİ DE AÇIKLADIĞINIZI DA BEN BİLİRİM

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Ben, yapmakta olduğunuz gizli şeyleri de açık şeyleri de hepsini bilirim!” Bakara-33/5

GİZLESEN DE AÇIĞA VURSAN DA ALLAH HER ŞEYİ GAYET İYİ BİLMEKTEDİR

Kim, herhangi bir şeyi, gizlese de açığa vursa da, Allah onu gayet iyi bilmektedir. O bakımdan hiç kimse, açık gözlülüğünü marifet bilip de kendini kandırmasın! Ahzâb-54/424

GİZLEYEMEZSİN ALLAH’DAN, ÜÇ KİŞİNİN DÖRDÜNCÜSÜ, BEŞ KİŞİNİN ALTINCISI ALLAH’DIR ZİRA

Allah, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Üç kişinin aralarında fısıldaştıklarını Allah bilir, çünki dördüncüleri Allah’dır. Beş kişi aralarında gizlice bir şey mi konuştu? Altıncıları Allah olduğu için onları da bilir. Bu kişiler ister üçten az olsun, ister istedikleri kadar çok olsunlar, Allah onlarla beraber olduğu için O’ndan hiçbir şeyi gizleyemezler. Allah, kıyamet günü onlara ne yaptıklarını tek tek bildirecektir. Çünki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. (Ey insan! Duydun değil mi? Artık sen bilirsin!) Mücâdele-7/542

GİZLEYEMEZSİN HİÇBİR ŞEYİ ALLAH’DAN!

“Ve Allah, sizin neleri gizleyip, neleri açığa vurduğunuzu pek iyi bilir.” (‘Gizlice bu işi hallettim!’ diyen, kendini kandıran ahmağın tekidir.) Nahl-19/268

GİZLİ AÇIK HER SÖZÜ, HEM GİZLENEN HER ŞEYİ ALLAH BİLİR

Allah’a karşı hiç bir şey gizlenemez! Çünki O, gizli açık her sözü ve gizlediğiniz her şeyi bilir. Enbiyâ-110/330

GİZLİ AÇIK HER ŞEYİ ALLAH BİLİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, sizin açığa vurduğunuz ve gizlediğiniz her şeyi bilir.” Ey Ehl-i Kitap! Politika yaparak, işi idare ettim, diyerek kendinizi kandırmayınız! Çünki Allah gizli-açık her şeyi bilir ve ötede de tek tek sorar. Zeki olabilirsiniz, ama akıllılık, Ahiretini kurtarabilmektir. Hiç kimse Allah`ı kandıramaz ve cennetin yolunu tutamaz! İçinizdekini gizleseniz de onu açıklasanız da Allah onu bilir. Bütün göklerde ve yerde bulunan ne varsa onları da bilir. Allah her şeye kadirdir. Bakara-77/11; Âl-i İmrân-29/52; Mâide-99/123

GİZLİ GÖRÜŞMELER VEYA FISILDAŞMALAR HAKKINDA

Allah-ü Teâlâ: “Onlar (insanlar) biraraya gelirler, aralarında yaptıkları gizli görüşmelerin, fısıldaşmaların çoğunda hayır yoktur! Ancak bu görüşmelerinde muhtaçlara yardım, başkalarına iyilik yapmak, dargınların arasını düzeltmek gibi konuları görüşüyorlarsa, o zaman bu fısıltılaşmalarında hayır vardır! Kim Allah’ın rızasını arzulayarak görüşmelerini böyle yaparsa, Biz de ona ileride (cennette) büyük bir mükâfat vereceğiz.” buyurmaktadır. Nisâ-114/96

GİZLİ HİÇBİR ŞEY KALMAYACAK, GÜNÜ GELECEK BÜTÜN SIRLAR ORTAYA DÖKÜLECEK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Günü gelecek (hesapların görüldüğü gün), bütün gizli haller, (kalblerde bulunan) sırlar ortaya dökülecektir!” Târık-9/590

GİZLİ KALMAZ ALLAH’A HİÇBİR ŞEY!

Şu kesindir ki, ne yerde ne de gökte hiçbir şey, Allah’a gizli kalmaz! “Hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz!” Ayet-i Kerimesi’nden anlıyoruz ki Allah’a karşı bir şeyi gizlemek mümkün değildir. Al-i İmrân-5/49 ; Mü’min-16/467

GİZLİ KONUŞMALARDA NELER YASAK, NELER SERBEST?

Mü’minlerin kendi aralarında gizlice konuştuklarında yasak olanlar: 1-Günah içeren her şey; 2-Düşmanlık pompalayan hususlar; 3-Peygambere isyan (yani Kur’an ve Sünnet-i Sahiha’ya aykırı olan) haller. Gizlice konuşmaları yasaklanmayan haller ise iyilik ve takvâ hususlarıdır. Âyet, “dirilip huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının!” ikazı ile tamamlanmaktadır. Mücâdele-9/542

GİZLİ MÜ’MİN FİRAVUNUN KULE MACERASINDAN SONRA HALKINI NE ŞEKİLDE İRŞAD ETTİ?

Gizli Mü’min, Firavun’un Haman’a yüksek bir kule yapması talimatını vermesinden sonra irşadına devam ederek halkına şöyle dedi: “Ey benim Halkım! Bana uyun, size doğru yola rehberlik edeyim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaattir, Ahirete gelince işte asıl yerleşecek yer orasıdır. Kim bir kötülük yaparsa sadece o kadar cezalandırılır, Mü’min olmak kaydıyla erkek veya kadın kim de salih bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler, orada hesapsız nimetlerle rızıklandırılırlar. Değerli halkım! Nedir bu başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa davet ediyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz! Beni Allah’ı inkâr etmeye, hakkında bilgi sahibi olmadığım şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz, ben ise sizi Aziz ve Ğaffar’a davet ediyorum. Şuna şüpheniz olmasın ki, beni tapmaya davet ettiğiniz putlarınıza ibâdet, dünyada da Ahirette de geçerli değildir. Nihayet dönüp varacağınız yer Allah’ın huzurudur. Haddi aşanlara gelince onlar cehennemi boylayacaklardır. Size söylediğim şu sözleri yakında hatırlayacaksınız. Artık ben işimi Allah’a havale ediyorum. Çünki Allah, kullarını hakkıyla görendir!” Mü’min-38,40/470; 41,44/471

GİZLİ MÜ’MİN KALKIP FİRAVUNA NELER DEDİ?

Firavun Hânedanı’ndan olup da iman eden ve bu imanını maslahat icabı gizleyen bir adam (Gizli Mü’min) ise şöyle dedi: “Bir adamı sırf ‘Rabbim Allah’dır!’ diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki O, size Rabbinizden mu’cizeler getirmiştir. Eğer yalan söylüyorsa, yalanı zaten kendi aleyhinedir; yok doğru söyleyen biri ise, O’nun sizi tehdit ettiği şeylerden bir kısmı başınıza gelecektir. Şu bir gerçektir ki Allah, haddi aşan, yalancıları iflâh etmez!” Mü’min-28/469

GİZLİ MÜ’MİN KAVMİNE KARŞI NELER SÖYLEDİ?

Firavun’un Hânedanı’ndan olup da Hz. Musa’ya iman etmiş olan Gizli Mü’min, kavmine karşı şöyle dedi: “Ey kavmim! Bugün ülkede hâkimiyet ve üstünlük sizdedir. Ama yarın Allah’ın azâbı gelir başımıza çatarsa, O’nun azâbından korumak için bize kim yardım edebilir?” Mü’min-29/469

GİZLİ MÜ’MİN, FİRAVUNUN ÇARK ETMESİNDEN SONRA HALKINA ŞUNLARI SÖYLEDİ

Gizli Mü’min dedi ki: “Ey kavmim! Ben sizin hakkınızda peygamberlerini yalanlayan Nûh, Âd, Semûd ve onlardan sonraki kavimlerin başlarına gelen o dehşetli azapların benzerlerinin sizin de başınıza geleceğinden endişe ediyorum. Yoksa suçu olmayanlara Allah azap etmek istemez! Değerli halkım! Açıkçası ben sizin için bağrışıp çağrışma gününden, birbirinizden imdat isteyeceğiniz fakat çaresiz olarak cehenneme gideceğiniz o günden endişe ediyorum. O gün arkanızı dönüp kaçmak istersiniz ama Allah’ın azabından sizi koruyacak O’ndan başka hiç kimse de bulunmaz. Bununla beraber Allah, kimi isyanındaki inadı yüzünden dalâlete atarsa,artık onu hidâyete erdirecek hiç bir kimse de yoktur.” Mü’min-30,33/469

GİZLİ MÜ’MİNİN FİRAVUN’A KARŞI DİK DURUŞU VE CESURCA ÇIKIŞI, FİRAVUNA ÇARK ETTİRDİ

Gizli Mü’min’in Firavuna karşı bu cesurca çıkışı karşısında Firavun (ama hânedanının desteğinin kopmaması, ama avânesinin O’nu haklı bulmasından endişe etmesi, ona çark ettirdi de) şöyle dedi: “Ben size sadece kanaatimce uygun gördüğümü bildiriyor ve size tutulması gereken doğru yola rehberlik ediyorum.” (Tarih boyunca tüm Firavun tıynetliler, güç kaybetmemek için her boyaya girmişlerdir.) Mü’min-29/469

GİZLİYİ AÇIĞI BİLEN, TEK ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ, sizin gizlinizi de bilir açığa vurduğunuzu da. O, hayır ve şerden ne kazanacağınızı da bilir. En’âm-3/127

GİZLİYİ DE GİZLİNİN GİZLİSİNİ DE ALLAH BİLİR

Duâda sesini yükseltsen de yükseltmesen de Allah için birdir. Şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir. Tâhâ-7/311

GÖĞE BAKIN, ONU KİM BİNA ETMİŞ, KİM SÜSLEMİŞ? HEM DE BİR ÇATLAĞI OLSUN YOK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kâfirler hiç göğe bakmazlar mı ki, Biz onu nasıl da bina etmiş ve süslemişiz? Hem onun hiçbir çatlağının, denge bozucu bir hareketinin olmadığını düşünmezler mi?” Kâf-6/517

GÖĞE BAKMIYORLAR MI, NASIL YÜKSELTİLMİŞ?

Allah-ü Teâlâ, gökyüzünü nazara veriyor ki, bunun kendiliğinden aslâ böyle bir düzen içinde olamayacağını, direksiz duramayacağını düşünsünler ve iman etsinler! Gök lisan-ı haliyle haykırıyor: “Bizim sahibimiz ve müdebbirimiz tek Allah’dır!” Ğâşiye-18/592

GÖĞE ÇIKANI DA GÖKTEN İNENİ DE ALLAH BİLİR

Allah-ü Teâlâ, yerden göğe yükselen herbir su buharı moleküllerini bildiği gibi, onların gökten yağmur, kar ve dolu şekliyle inmesini dahi bilir. Her bir kar tanesinin kaneviçe gibi süslü şekillerle inmesi, bu işin O’nun bilgisi dışında olmadığını isbat eder. Bu göğe yükseliş ve oradan iniş elbette su buharlarıyla sınırlı değildir. Bu Ayet, uçakların, füzelerin, kuşların, böceklerin göğe yükselişleri ve oradan inişlerinin dahi Allah’ın bilgisi ve izni ile olduğunu bildirir. Sebe’-2/427

GÖĞE MERDİVEN KURDULAR DA YOKSA O SAYEDE Mİ GÖK HABERLERİNİ DİNLİYORLAR?

Mekke müşrikleri (ve onların izinden gidenler) yoksa göğe merdiven kurdular da o sayede göğe yükselip, gök haberlerini mi dinliyorlar (da konuşuyorlar)? Öyleyse o dinleyiciler apaçık bir delil getirsin! Tûr-38/524

GÖĞE VE ONU BİNA EDENE, ALLAH’A YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göğe ve onu bina edene (Allah’a) yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-5/594

GÖĞE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

Allah-ü Teâlâ, “ve yükseltilmiş tavana (göğe) yemin olsun!” diyerek göğe yemin ediyor. Tûr-5/522

GÖĞE YÜKSELENİ BİLİR ALLAH

Göğe yükselen kuş, uçak, füze, ağaç, minare vs. ne varsa herbir şeyi Allah-ü Teâlâ bilir. Hadîd-4/537

GÖĞSÜ GENİŞLETİLEREK İLİM VE HİKMETLE DOLDURULDU PEYGAMBERİMİZİN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Biz Senin göğsünü açıp (ilim ve hikmetle) genişletmedik mi?” (Peygamber Efendimiz sav’in Risâletinin en zor günlerinde Allah-ü Teâlâ O’nu Mirâc ile şerefyâb etti. Mirâcın başlangıcında Efendimizin göğsü melekler tarafından yarılarak zemzemle yıkandı, ilim ve hikmetle dolduruldu. Bütün bunlar, mu’cizevî olduğundan bizim tabi olduğumuz şartlar bu ameliyelerde aranmaz! Bu Âyet-i Kerime’deki inşirâh ‘göğsün açılıp genişletilmesi’ bu hadise sebebi ile olmuştur.) İnşirâh-1/596

GÖĞSÜNÜ DARALTIR SANKİ GÖĞE TIRMANIYORMUŞ GİBİ

Allah, kimi (Kendi lütfundan) doğru yola koymak isterse, onun kalbini İslâm’a açar; kimi de (küfründeki inadı sebebiyle) saptırmak isterse, onun göğsünü daraltır, sanki göğe tırmanıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar. Böylece imana gelmeyenlere rüsvâylık verir. Bu ayet-i kerime yukarı çıktıkça hava basıncının düşeceğini mu’cize olarak bildirir. En’âm-125/143

GÖĞÜ ALLAH TUTTUĞU İÇİN YERİN ÜZERİNE DÜŞMÜYOR

“Allah, göğü takdir ettiği yerde (direksiz) tutuyor ve Yer’in üzerine düşürmüyor.” Hacc-65/339

GÖĞÜ GAYET SAĞLAM BİNA ETTİK ÜSTÜNÜZDE, HEM DE YEDİ TABAKA OLARAK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, üstünüzde yedi sağlam gök bina ettik! (Tâ korunduğunuzu bilesiniz diye!)” Nebe’-12/581

GÖĞÜ YÜKSELTEN, GENİŞLETEN ALLAH’DIR

Göğü yükselten, genişleten Allah’dır. Rahman-7/530

GÖĞÜN DEHŞETİNDEN ÇATLADIĞI GÜN

Gün gelecek, Allah’ın va’di mutlaka gerçekleşecektir (kıyamet kopacaktır). O öyle bir gündür ki, o günün dehşetinden gök bile çatlayacaktır. Şüphesiz bu Âyetler, bir öğüttür. Artık isteyen, Rabbine doğru bir yol tutar.” Müzzemmil-18,19/573

GÖĞÜN VE YERİN BU HALLERİNDE DURMALARI ALLAH’IN EMRİYLEDİR

Gök ve Yer, bu hallerinde, belirlenen yerlerinde (yörüngelerinde) sapasağlam durmaları, Allah’ın emriyle olmaktadır.Yoksa kendi kendilerine buyruk değillerdir ve tesadüfen de bu hali almış değillerdir. Bu hal, Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerinden biridir. Rûm-25/406

GÖK CİSİMLERİ, ECRAM-I SEMAVAT, YERLERİNDEN SÖKÜLÜP KAYDIRILACAK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gökyüzündeki ecrâm-ı semâvât, yerlerinden sökülüp kaydırıldığı zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!” Tekvîr-11/585

GÖK GÜRLEMESİ, RA’D HAMD İLE ALLAH’I TAKDİS VE TENZİH EDER

“Gök gürlemesi (Ra’d), hamd ile O’nu (Allah’ı) takdis ve tenzih eder. Durum bu iken onlar, hâlâ Allah hakkında birbirleriyle tartışıp, ileri geri konuşurlar. Halbuki O’nun cezası pek çetindir.” Ra’d-13/249

GÖK KAPI KAPI OLUP AÇILIR O GÜN

(Sûr’a üfürülünce) gök kapı kapı olup açılır da o gün (vazifeli melâike orduları bakarsın, indirme yapmıştır)! Nebe’-19/581

GÖK KAPILARI ONLARA AÇILMAYACAK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Âyetlerimizi yalan sayanlara ve onları kabule tenezzül etmeyenlere gök kapıları açılmayacak ve deve, iğne deliğinden geçmedikçe (yani imkansız) onlar da cennete giremeyeceklerdir. İşte biz, suçlu kâfirleri böyle cezalandırırız.” A’râf-40/154

GÖK ŞİDDETLE ÇALKALANACAK

Allah-ü Teâlâ, “gün gelecek (kıyamet koparken) gök şiddetli bir çalkanışla çalkalanacak!” buyurmaktadır. Tûr-9/522

GÖK YARILDIĞI ZAMAN KİŞİ NE YAPIP NE YAPMADIĞINI ANLAR AMA İŞ İŞTEN GEÇMİŞTİR ARTIK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gök yarıldığı (yani kıyamet koptuğu) zaman...Kişi, ne yapıp ne yapmadığını iyice anlayacaktır!” ama iş işten çoktan geçmiştir artık; pişmanlıkları fayda vermez! İnfitâr-1/586

GÖK YARILIP ERİMİŞ YAĞ GİBİ KIPKIRMIZI BİR GÜL HALİNE GELDİĞİNDE NELER OLACAK NELER!

Gök yarıldığı zaman, erimiş yağ veya kızıl sahtiyan gibi kıpkırmızı bir gül haline dönüştüğünde artık o gün imtihan bittiği, ameller dışa vurduğu için günahkârlar hemen tanındıklarından insanlara ve cinlere günahları sorulmaz, zira herkesin siması, sormaya hacet bırakmaz. Rahman-37,39/531

GÖK, RABBİNİN BUYRUĞUNU DİNLER VE YARILIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gök, yarıldığı ve hep yapageldiği gibi Rabbinin buyruğunu dinlediği zaman...Ey insan! Rabbine kavuşuncaya kadar çabalayacak ve yapmış olduğun amellerle karşı karşıya gelecek olansın!” İnşikâk-1,2,6/588

GÖK, YILDIZ LAMBALARINDAN OLUŞAN KANDİLLERLE SÜSLENDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, yere en yakın göğü (1.Kat Semayı, yıldız) lâmbalarından oluşan kandillerle süsledik ve onları (kulak hırsızlığı yapan) şeytanlar için (atılacak) taşlar (mermiler) yaptık. Hem onlara (şeytanlara) alevli ateş hazırladık!” (Meteor dediğimiz şihâbın göğe çıkıp kulak hırsızlığı yapmak isteyen şeytanı (cini) yakalayıp dünyaya getirmesi, atmosfere girdiğinde de parlayıp ateş kütlesi haline gelmesi ve o şeytanı külışın etmesi, bizim ihtiyacımıza binâendir. Çünki gayb âleminde cereyan eden bir hadiseye görünen âlemde bir alâmet koymak hikmeti sonsuz Rabbimizin bir âdetidir. Gök hırsızlarını belirtmek için Yüce Allah, şihaplarla bu hakikatı gözlerimize göstermektedir. Yoksa O, görünmeyen ışınlarla o habislerin işini bitiriverirdi.) Mülk-5/561

GÖKDELENLER VAR O RABBİNDEN SAKINANLARA

Bu Âyet-i Kerime’de Rablerinden sakınarak O’nun emir ve yasaklarına riayet edenlere cennette üst üste bina edilmiş köşkler (gökdelenler) verileceği va’dedilmiştir. Allah ise va’dinden aslâ dönmez! (Arzu etmez misiniz?) Zümer-20/459

GÖKLER BİRBİRİYLE UYUM İÇERİSİNDEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Görmüyor musunuz, Allah yedi kat göğü nasıl da birbiriyle uyum içerisinde yarattı?” Evet gökler, tabaka tabaka, kat kat, bölüm bölüm (galaksiler halinde) yaratılmıştır. “Görmüyor musunuz” demek, araştırınız demektir. Nûh-15/570

GÖKLER VE YER YOKTAN YARATILDI

Gökleri ve yeri (yani her şeyi), yoktan var eden, yaratan O (Allah) dır. Şûrâ-11/483

GÖKLER VE YER, HİKMETLE YERLİ YERİNDE YARATILDI

Allah-ü Teâlâ, gökleri ve yeri tam bir hikmetle ve yerli yerinde yaratmıştır. Daha iyisi olamazdı. Zümer-5/457

GÖKLER VE YERİN TASARRUFU ALLAH’A AİT OLUNCA BAŞKA TANRILARA YER KALMADI

Neml Sûresinin 59-64. âyetlerinde Allah-ü Teâlâ, gökler ve yerdeki tasarrufu, özet olarak kendisinin Yed-i Kudreti altında olduğunu beyân etmekle aslında avam-ı nâsa: “Başka tanrılara yer kalmadı, öyleyse sadece Bana ibâdet ve duâ edin!” mesajını veriyor. Neml-59/381

GÖKLER YER ÜSTÜNE, YER DE GÖKLER ÜSTÜNE NEDEN YIKILMIYORLAR?

Yeri de gökleri de uzayda birbiri üstüne yıkılmadan tutan sadece Allah’dır. Şâyet onlar yıkılacak olsalar, Allah’dan başka kimse onları yeniden orada (uzayda) tutamaz! Allah, Halîm ve Ğafûr’dur. Fâtır-41/438

GÖKLER, YER VE ARALARINDAKİLERİN VARLIĞI, BELLİ BİR MAKSAT VE BELLİ BİR VAKTE KADARDIR

Allah, gökleri, yeri ve aralarındakileri, belli bir maksatla, yerli yerinde, adâlet ve hikmetle ve belli bir ecel ile yaratmıştır. Bundan gâfil kâfirler ise korkutuldukları kıyamet gününden yüz çevirirler. Ahkâf-3/501

GÖKLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hamd, gökleri ve yeri yaratan Allah’a mahsusdur.” Gökler: uçsuz bucaksız uzay dediğimiz mekânın adıdır. Meleklerin mekânıdır. Duaların kıblegâhıdır. Yücelik ve yüksekliği temsil eder. Sayısız yıldızların otağıdır. Cennetler göklerde kurulmuştur. Mekândan münezzeh Allah-ü Teâlâ’ya el açarken göklere doğru el açarız. Göklerde hiç isyân ve tuğyân yoktur, oralarda günâh işlenmez. İnsanoğlunun aslî vatanı da göklerdeki cennetlerdir, zira babamız ve anamız oralardan gelmiştir. İnsanoğlu nihayetinde Mahşere göç edecek, oradan da cennet veya cehenneme yerleşecektir. Kısacası gökler, bizim köyümüzdür, bu yer hanında biraz misafiriz vesselâm! En’âm-1/127

GÖKLERDE OLANLAR DA YERDEKİLER GİBİ İNSANLIĞIN HİZMETİNE VERİLMİŞ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Görmediniz mi Allah, gökler ve yerde ne varsa sizin hizmetinize musahhar kıldı? Buna rağmen insan, hiç bir bilgiye, kitaba ve yol göstericiye dayanmaksızın Allah hakkında tartışıp durur.” Lokman-20/412

GÖKLERDE VE YERDE BULUNANLAR KİMİNDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Göklerde ve Yer’de olan şey(ler), kimindir? (yine) de: Allah’ındır!” En’âm-12/128

GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA HEPSİ ALLAH’I TESBİH ETMEKTEDİR

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih etmektedir. Çünki O, Azîz ve Hakîm’dir. Hadîd-1/536

GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA HEPSİ ALLAH’INDIR

“Şüphesiz ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah Ğanî’dir, Hamîd’dir. Göklerde ve Yer’de ne varsa hepsi Allah’a aittir. Allah Ğanî’dir (Hiçbirine ihtiyacı yoktur); Hamîd’dir (Hamd edilmeye layık olandır). Göklerde ve yerde ne varsa hepsi, Aliyy (çok Yüce) ve Azîm (Çok Büyük) Allah’a aittir. Hacc-64/338 ; Lokman-26/412 ; Şûrâ-4/482

GÖKLERİ DİREKSİZ OLARAK BAŞINIZIN ÜSTÜNDE TUTAN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gördüğünüz gibi (başınızın üstünde) gökleri, direksiz olarak yaratan ve tutan Allah’dır.” Lokman-10/410

GÖKLERİ DİREKSİZ YÜKSELTEN ALLAH’DIR

“Allah O’dur ki gökleri, sizin de gördüğünüz gibi, direksiz yükseltti, sonra da Arş’a çıktı (hükmünü yürüttü).” (Not: Görünen direk olmadığına göre görünmeyen ‘çekim kuvvetleriyle’ yükseltti mânâsı da verilmiştir.) Ra’d-2/248

GÖKLERİ VE YERİ ALLAH DELALET ETSİN VE BİR İMTİHAN MEYDANI OLSUN DİYE YARATMIŞTIR

Allah, gökleri ve yeri Hak ile yerli yerinde yarattı ki, her şey kudretine delâlet etsin, “Rabbim Allah!” diye bangır bangır bağırsın; bir de herkes kazandığının karşılığını haksızlık edilmeksizin görsün diye bir imtihan meydanı olması amacıyla yaratmıştır. Câsiye-22/499

GÖKLERİ VE YERİ ALLAH, HAK BİR MAKSATLA YERLİ YERİNDE YARATTI

Allah-ü Teâlâ, gökleri ve yeri Hak bir maksatla, yerli yerinde yarattı. (Orada aslâ abes bir şey bulamazsınız.) Teğâbün-3/555

GÖKLERİ VE YERİ ALLAH,KARARINCA, OLMASI GEREKTİĞİ KIVAMDA YARATTI

O (Allah), gökleri ve yeri kararınca, olması gerektiği kıvamda yarattı.” Nahl-3/266

GÖKLERİ VE YERİ YARATAN ONLARIN BENZERLERİNİ YARATMAYA KADİR DEĞİL MİDİR?

Gökleri ve Yer’i yaratan Allah, onların (gök, Yer ve insanların) benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Elbette kadirdir! Çünki O, Hallâk’dır (Yaratır da yaratır!), Alîm’dir. (Her şeyi bilendir.) Yâsîn-81/444

GÖKLERİ VE YERİ YOKSA ONLAR MI YARATTI?

Gökleri ve yeri yoksa onlar (Mekke müşrikleri ve izlerinden gidenler) mi yarattı? Hayır! Onlar yaratmanın ne demek olduğunu yakinen bilmeyen câhil cühelâlardır. Tûr-36/524

GÖKLERİ, YERİ, YANİ HER ŞEYİ YARATAN, FAKAT YORULMAYAN KİM OLABİLİR? ELBETTE ALLAH!

Allah-ü Teâlâ, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunan her şeyi altı günde yarattığını ve bundan dolayı da Zât-ı Zül Celâl’ine aslâ bir yorgunluğun dokunmadığını beyan ediyor. Öyleyse bu Zat’a karşı bizim tavrımız ne olmalıdır? Bu Zat’ın Allah olduğunu idrak ederek sabah akşam O’na ibâdet etmek olmalıdır. Kâf-38/519

GÖKLERİN PEK YÜKSEK OLDUĞU AÇIKLANIYOR

Kur’an-ı Kerim’in Yer’i ve pek yüksek olan gökleri yaratan (Allah) tarafından indirildiği açıklanmıştır. Tâhâ-4/311

GÖKLERİN VE YER’İN MÜLKÜ, İDARESİ ALLAH’A AİTTİR

Allah, Göklerin de Yer’in dolayısıyla her yerin sahibidir. Gökler ve yerdeki idare,yönetim Allah’a aittir. O’nun izni olmadan en küçük bir atom çekirdeğinin etrafındaki elektronlar bile hareket edemez. Ve O, mülkünde kimseyi ortak edinmez! Şûrâ-49/487

GÖKLERİN VE YERİN HAKİMİYETİ ALLAH’INDIR

Göklerin ve yerin hakimiyeti, yönetimi Allah-ü Teâlâ’ya mahsustur. (Yönetiminde, mülkünde ortak kabul etmez!) Hadîd-5/537

GÖKLERİN VE YERİN HAKİMİYETİ ALLAH’INDIR

O, öyle Yüce bir Allah’dır ki, göklerin ve yerin hâkimiyeti O’na aittir. Furkan-2/358

GÖKLERİN VE YERİN HÜKÜMRANI ALLAH`DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı Allah`ındır. Allah’dan başka size dost da yardımcı da yoktur!” Bakara-107/16

GÖKLERİN VE YERİN YARATILMASI, İNSANLARIN YARATILMASINDAN DAHA BÜYÜKTÜR

Allah-ü Teâlâ bu Ayet-i Kerimesi’nde, göklerin ve yerin yaratılmasının, insanların yaratılmasından daha büyük olduğunu, fakat insanların çoğunun bunu bilmediğini beyan ediyor. Mü’min-57/472

GÖKLERLE YER BİR BÜTÜN İDİ,ONLARI ALLAH AYIRDI

Fen ulemâsının da dediği gibi göklerle yer bir zamanlar (Nebula halinde) bir bütün idi. Onları birbirinden Allah ayırdı. Enbiyâ-30/323

GÖKTE HEM RIZKINIZIN VESİLESİ OLAN SU, HEM DE CENNET VARDIR

Allah-ü Teâlâ: “Gökte hem rızkınız(ın vesilesi olan su), hem de cennet vardır” buyurmaktadır. (Hamden lillah!) Zâriyât-22/520

GÖKTEKİ HER BİR KÜRE BİR YÖRÜNGEDE YÜZÜP GİTMEKTEDİR

Allah-ü Teâlâ, geceyi, gündüzü, Güneşi, Ay’ı yarattığını, her birinin bir yörüngede yüzüp gittiğini bu Âyette beyân ediyor. Enbiyâ-33/323

GÖKTEKİ YILDIZLAR NE YAPSIN, ADAM İMAN ETMEDİKTEN SONRA?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Göklerde ve yerde neler var neler, bir baksanıza! Fakat bunca işâretler ve uyarılar, iman etmeyecek kimselere ne fayda verir ki!” (Ön yargı, öyle mel’anet bir şey ki, gözüne sokmadan bir türlü göremez!) Yûnus-101/219

GÖKTEN DÜŞEN,KUŞLARIN DİDİK DİDİK ETTİĞİ BİRİ OLMAK İSTEMEZSEN HANİF BİRİ OL!

“Allah’a ortak koşmayan, O’na yönelmiş (hanîf) ve muvahhid (tek Allah’a inanan) biri olun! Çünki Allah’a şirk koşan kimse, gökten düşen ve kuşların didik didik ettiği bir leş yığınına; yahut rüzgarın uzak ve ıssız bir yere savurduğu kimseye benzer.” Hacc-31/335

GÖKTEN İNENİ BİLİR ALLAH

Gökten inen yağmur, kar, kuş, uçak vs. ne varsa, herbir şeyi Allah-ü Teâlâ bilir. Hadîd-4/537

GÖKTEN KİTAP İSTEMEK BAHANE,İNADINA KAFİRLİK ŞAHANE:

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Ehl-i Kitap Senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Bu câhilce isteklerini çok görme! Onlar, Musa’dan daha fazlasını istemişlerdi de ‘Allah’ı bize açıkca göster!’ demişlerdi. (Onların niyetleri aslında inanmamak.)” Nisâ-153/101

GÖKTEN KÖTÜ BİR AZAP GÖNDERDİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İsrailoğulları arasından zâlimler, o sözü (Hıtta=Bizi affet sözünü) kendilerine söylenenden başkasıyla (Hınta=buğday tanesi mânâsına gelen söz ile) kasden değiştirdiler (ve alay konusu yaptılar); bu sebepten Biz de, zulmetmekte olduklarından dolayı, üzerlerine gökten kötü bir azap gönderdik.” A’râf-162/170

GÖKTEN TAŞ YAĞAR MI? YAĞAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yahut O’nun (Allah’ın) size taş yağdıran bir kasırga göndermesinden emin mi oldunuz? Artık bu tehdidimin ne demek olduğunu yakında öğrenirsiniz!” (Taş yağdırılmasında ve kasırga salınmasında, imtihan sırrından dolayı Allah’ın izzet ve kudretine perde olması muktezasınca meleklerin görev alması, Allah-ü Teâlâ’nın âdetindendir.) Mülk-17/562

GÖKYÜZÜ ÇOK SAĞLAM BİR ŞEKİLDE BİNA EDİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerimesi’nde “göğü Biz, çok sağlam bir şekilde binâ ettik” buyurmaktadır. Zâriyât- 47/521

GÖKYÜZÜ DEVAMLI SURETTE GENİŞLETİLMEKTEDİR

Allah-ü Teâlâ, “Göğü Biz, çok sağlam bir şekilde binâ ettik, elbette onu devamlı sûrette genişleten de Biziz” buyurmaktadır. Zâriyât-47/521

GÖKYÜZÜNE GÖZÜNÜ ÇEVİR, BİR DAHA ÇEVİR DE BİR BAK! HİÇBİR KUSUR GÖREMEYECEKSİN!

Allah-ü Teâlâ tefekküre ve imana davet ediyor: “ Allah’ın yedi tabaka olarak yarattığı göklerde herhangi bir nizamsızlık göremezsin! Gözünü çevir de bir bak! Herhangi bir kusur görebilir misin? Sonra tekrar be tekrar gözünü bir daha çevir de bir daha bak! O göz, (aradığı kusuru bulamadığından) eli boş, zelil ve bitkin bir halde sana geri dönecektir.” Mülk-3,4/561

GÖLGE CENNETTE VAR MIDIR?

“Cennetin meyveleri gibi gölgeleri de devamlıdır.” Ra’d-35/253

GÖLGE İLE SICAKLIK, YANİ CENNET İLE CEHENNEM EŞİT OLMAZ!

Gölge (cennet) ile sıcaklık (cehennem) bir, yani eşit olmaz! Elbette Tûba ağacının koyu gölgelerinde keyif çatanlar, sakar çukurlarında âh-u vâh edenlerden üstündürler. Ayet, bu dünyadaki gölgenin dahi güneşin sıcağından bunalanlar için bir, yani eşit olmayacağını, gölgenin üstün olduğunu ifham eder. Temmuz sıcağında seyahat edenlerden hangisinin üstün olduğu sorulabilir. Fâtır-21/436

GÖLGEDEN BAHSEDİLEREK ONUN DAHİ BÜYÜK HİKMETLERİ İÇİNDE SAKLADIĞI BELİRTİLİYOR

Allah-ü Teâlâ, gölgeden bahsederek ona dikkat çekiyor, şöyle ki: 1-Gölge, güneşin varlığına delildir. Yani güneş olmasa gölge olmaz. Yani gerçek bir varlığı olmayan bir şey, gerçek bir varlığa delil olabilir. 2-Güneşin tecellisinin farklı boyutlarda kesâfet kazanması ile varlığı ortaya çıkan gölge, mümkinâtın, Vâcib-ül Vücud Allah karşısındaki durumunu en iyi şekilde özetler: Hakiki vücûdu olmayan gölge, nasıl ki, hakikî vücûdu olan güneşe delil oluyorsa; Allah’ın Vâcib-ül Vücûd hakikî varlığı baz alındığında, O’nun varlığı karşısında gölge mesâbesinde kalan insan, güneş ve sâir mahlûkat, bu “yok” hükmündeki varlıklarıyla, Yüce Allah’ın varlığına delil teşkil ederler. (Bundan dolayıdır ki Muhyiddin-i Arabî Hz.leri, aynen bu makamda: “O’ndan başka mevcut yoktur!” demiştir.Yoksa -hâşâ- panteistlerin dediği gibi “madem O’ndan başka varlık yok, öyleyse var olan şu varlıklar, O’dur!”mânâsı çıkmaz. Bu küfürdür, çünki burda Allah’ı inkâr vardır.) 3-Gölgeyi uzatıp kısalttığını, dilerse sâbit tutacağından bahsediyor: Burada gölgenin uzayıp kısalması, iki hakikata pencere açar: a) Dünyaya gelen güneş ışıklarının, oğlak ve yengeç dönenceleri arasında yer değiştirerek gelmesi, hem kuzey ve güney yarım kürelerde mevsimlerin ortaya çıkmasına, hem de dünyanın 23.5 derece eğik bir vaziyette güneş etrafında döndüğüne delil teşkil eder. b) Gölgenin sabah güneş doğarken en uzun, güneş en tepedeyken en kısa ve güneş batarken tekrar en uzun olarak uzayıp kısalması, dünyanın yuvarlak olduğuna ve tek istikamette (batıdan doğuya doğru) döndüğüne delildir. 4-Gölge şâyet sâbit tutulsaydı -ki dilersem tutardım diyor Yüce Allah- o zaman da ya dünya hiç dönmezdi ve dünyanın bir tarafı hep aydınlık, diğer tarafı da karanlık olurdu, ya da dünya dönerken, güneş dünyanın kuzey veya güney ekseninin tam karşısında hareketsiz kalırdı ki o zamanda da dünyanın bir tarafı daimi aydınlık, diğer tarafı da daimi karanlık olurdu. Her iki takdirde de mevsimler olmazdı. Mevsimlere bağlı olarak da, bugünkü tarzda bir hayat olmazdı. Furkan-45,46/363

GÖLGELER DAHİ SÜRÜNEREK SECDE ETMEKTEDİRLER

“Görmüyorlar mı ki Allah’ın yarattığı şeylerin gölgeleri dahi sağdan ve soldan sürünüp Allah’a secde ederek dönmektedir.” Nahl-48/271

GÖLGELİKLER ALLAH’IN BİZE BİR LÜTFUDUR

“Allah, yarattığı şeylerin bir kısmında size gölgelikler kıldı ki (şükredip) O’na itaat edesiniz!” Nahl-81/275

GÖLGENİN KOYU VE DAİMÎ OLANINA KAVUŞACAK OLANLAR SALİH KULLARDIR

Allah-ü Teâlâ: “İman edip sâlih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Onlar için tertemiz eşler vardır. Ve onları koyu ve dâimî olan bir gölgeye koyacağız. Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır.” buyuruyor. (İşte açık çek! Müjdeler olsun buna nâil olanlara!) Nisâ-57/86

GÖMLEĞİN ARKADAN YIRTILDIĞI ANLAŞILINCA YUSUF AS, RAHAT BİR NEFES ALDI

Gömleğin arkadan yırtıldığını görünce kocası, hanımına: “Anlaşıldı, bu siz kadınların oyunlarınızdan biri! Gerçekten sizin fendiniz pek müthiştir, tuzağınız pek büyüktür. Yusuf! Sakın bunu kimseye söyleme! Kadın! Sen de günâhından dolayı af dile, çünki sen günâha girenlerden oldun!” dedi. Yûsuf-28,29/237

GÖNÜL GÖZLERİNİ AÇAN NEDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: “Bütün bu Kur’an, Rabbinizden gelen basîretlerdir, gönül gözlerini açan, gerçekleri gösteren nurlardır. İman edecek kimseler için, bir hidâyet ve bir rahmettir.” A’râf-203/175

GÖNÜLDEN BAĞLI OLANLARI, (MUHBİTİN’İ) MÜJDELE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hepinizin ilâhı bir tek ilâhdır. Öyle ise O’na teslim olun! Ey Resûlüm! O Allah ve Resûlüne gönülden bağlı, alçak gönüllü, ihlaslı ve samimi olanları müjdele!” Hacc-34/335

GÖRDÜN MÜ BAK, O AZİZ KULA O ZELİL, NE YAPIYOR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Namaz kılan bir kulu (peygamberi) namazından engelleyeni gördün mü? Baksana! Ya O (kul), hidâyet üzere ise veya takvâyı (günâhlardan sakınmayı) emrediyorsa! (O takdirde engellemese ne iyi olurdu!) Ne dersin, ya (bu namazdan engelleyen, Hakkı) yalanlamakla ve O’ndan yüz çevirmekle (iyi mi yaptı)? (Ya da bu mükemmel kul), dini yalan saysa veya Hak’tan yüz çevirse (iyi mi olurdu)? Bilmedi mi ki Allah, olan biten her şeyi görür?” Alak-9,14/597

GÖRECEKLERDİR ALLAH’I MÜ’MİNLER CENNETTE, ONDÖRDÜNDE DOLUNAY’A BAKARCASINA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nice yüzler vardır ki, o gün (Ahirette, cennette Allah’a baktıklarından) pırıl pırıldır! (Çünki) Rablerine (ondördünde Dolunay’a bakarcasına) nazar edicidirler (Allah’ın Cemâlini görmektedirler)!” (Bu durum, bu hal, bir insanın varabileceği en son mertebe ve en yüksek haz alma makamıdır, daha ötesi yoktur.) Kıyamet-22,23/577

GÖREV VERİLİRSE O GÖREVİN HAKKINI VERMEK BİR VECİBEDİR

Herhangi bir görev verilirse, görevi alan, o görevin hakkını vermekle mükelleftir; veremeyecek durumda ise, o görevi veren makama iâde etmesi gerekir. Bu hakikati bu âyetten istihraç edebiliriz.Şöyle ki, Allah buyuruyor: “Allah’ın Âyetleri, Sana indirildikten sonra, sakın onlardan Seni hiç kimse vazgeçirmesin! Sen insanları Rabbine ibâdet etmeye davet et ve sakın müşriklerden olma!” Şimdi: “...sakın onlardan Seni hiç kimse vazgeçirmesin!” ne demek? ‘En büyük vazife olan peygamberlik vazifesini mahalle baskısıyla aksatma, yılgınlık gösterme ve ucunda ölüm de olsa hiç korkma!’ Olarak anlıyorum. Gerçi peygamberlik görevi, istisnâi olarak geri iâde edilmez; bunun dışındaki her görev, azimle ve yılmadan işin hakkı verilerek yerine getirilir, getirilemeyecekse getirecek olana devredilir. Ancak vazifenin hakkı verilmemek sûretiyle ihânet edilmez! Kasas-87/395

GÖRMEK İSTEMEYENLERE YOLU YORDAMI SEN Mİ GÖSTERECEKSİN? GÖSTEREMEZSİN!

Allah-ü Teâlâ, “Habibim Ya Muhammed! Kur’an hakikatlarını görmek istemeyen o körlere yolu yordamı Sen mi göstereceksin? Ne kadar yorulursan yorul gösteremezsin! Onlar da hakkı görüp hidâyete eremezler!” buyurmaktadır. Zuhruf-40/491

GÖRÜNMEYEN ŞEYLERE DE ALLAH-Ü TEALA YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ bu iki âyetinde “gördüklerinize de görmediklerinize de yemin olsun!” diye yemin ediyor. Görünen âlem ne kadar önemli ise görünmeyen âlem de o kadar ehemmiyetlidir ki Allah, yemin ediyor. Evet, göremediğimiz meleklerin, cinlerin dünyasından tutun yıldızların içindekilere varıncaya kadar; bâhusus bizi ilgilendirmesi bakımından radyo, tw, uydu sinyallerinden röntgen, mr şualarına ve mor ötesi ışınlarına kadar nice görmediklerimiz var ki, pek ehemmiyetlidirler. İşte Allah’ın yemin etmesi, bize bunların önemini hatırlatır. Hâkka-38,39/567

GÖRÜNMEYEN VE GÖRÜNEN HER ŞEYİ BİLEN ALLAH’DIR

“Allah görünmeyeni de görüneni de bilir. Allah, onların şirk koştukları şeylerden pek Yücedir.” Mü’minûn-92/347

GÖRÜNMEYENİ DE GÖRÜNENİ DE BİLEN ALLAH’Ü TEALA’DIR

Allah, görünmeyeni de görüneni de bilen Ma’bûd-u bil Hak’tır. Secde-6/414

GÖRÜR ALLAH NE YAPARSAN

O Allah ki, (bilhassa gece ibâdet için) kalktığını görür! (Camiye cemaate devam etmek sûretiyle) secde edenler içinde dolaşmanı, eğilip doğrulmanı da görür! Şüphesiz ki O, Semi’dir, Alîm’dir. Şuarâ-218,220/375

GÖRÜR ALLAH-Ü TEALA HER NE YAPARSANIZ YAPIN!

Allah-ü Teâlâ, yapmakta olduğunuz her şeyi hakkıyla görendir. Hadîd-4/537

GÖZ VE KULAK SİZE NİYE VERİLDİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, insanı işiten ve gören bir varlık yaptık, çünki onu imtihan et(mek ist)iyoruz.” Evet, göz görecek san’at-ı İlâhîyi ve sahibi diyecek: ‘Bunu Allah’dan başka kimse yapamaz!’ Kulak işitecek mektûbât-ı Samedâniye’yi ve idraklı sahibinin iz’anı: ‘Bu farklı nağmeleri Allah’dan başkası akord edemez’ diyecek ve kazanacak! Öbür göz, bakar kör ve öbür kulak da işitip duymaz familyasından olduğundan onun sahibi de kaybadecek. İnsan-2/577

GÖZ YAŞLARI İÇİNDE BU AYETLERİ OKUMASINI PEK SEVERDİ PEYGAMBER EFENDİMİZ SAV

Peygamber Efendimiz sav, Âl-i İmrân Sûresi’nin bu 190.-194. Âyetlerini göz yaşları içerisinde okumasını pek severdi. Bizden duyurması! Âl-i İmrân-190,194/74

GÖZETİM ALTINDASIN, KENDİSİNDEN HESAP VERECEĞİN YAŞANTINI BİR DAHA GÖZDEN GEÇİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsan kendisini gören birinin olmadığını mı sanıyor?” Evet! Onu her dâim Allah görmektedir; ama hayır, ama şer her yaptığını bilmektedir ve günü geldiğinde hesaba çekecektir.Öyleyse ey insan! Hayatını yeni baştan bir daha gözden geçir, eksik ve kusurlarını gider! Beled-7/593

GÖZETLEYİCİ MELEKLER VARDIR PEYGAMBERLERİN ÖNÜNDE VE ARKASINDA

Allah-ü Teâlâ (mesajlarına bir şey ekleyip çıkarmayacaklarını bildiği halde, dünya meliklerine örnek olsun, denetim mekanizmalarını kursunlar diye) -hâşâ- hiç ihtiyacı olmadığı halde, peygamberlerinin Rablerinin mesajlarını gereğince tebliğ ettiklerini bilmek (yani şâhitli bir şekilde fiilen görmek) istediği için peygamberin önünden ve arkasından gözetleyici melekler gönderir. Zaten Allah-ü Teâlâ, her şeyi ilmi ile kuşatmış ve her şeyi bir bir kaydetmiştir. (Peygamberin önünde ve arkasındaki melekler, gönderilen mesajların korunması için peygambere ihsan edilen muhâfızlar da olabilir.) Cin-27,28/572

GÖZETLEYİP DURUYORLAR Kİ, SENİN BAŞINA BİR ŞEY GELSİN; SEN DE ONLARI GÖZETLE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Biz Kur’an’ı, insanlar güzelce anlasınlar ve ibret alsınlar diye Senin dilinde indirerek anlaşılmasını kolaylaştırdık. O halde eğer dinlemezlerse, onların helâkini gözetle! Zaten onlar da, Senin başına bir felâketin gelmesini gözetleyip durmaktadırlar.” Duhân-58,59/497

GÖZLER KORKUDAN YERE BAKAR BİR HALDEDİR O YENİDEN DİRİLİŞ GÜNÜNDE

İsrafil as, Sûr’a ikinci defa üfürecek, kabirlerde yatan herkes kalkacak. O günün dehşetinden gözler, korkudan yere bakar bir halde olacak! Nâziât-9/582

GÖZLER ÜZÜNTÜDEN KÖR OLABİLİR

“Yakup as, “Yûsufum! Yûsufum!” diye diye gözlerine ak düştü de artık görmez oldu.” Âyetinden gözlerin kör olabileceğini anlıyoruz. Yûsuf-84/244

GÖZLER VERDİ ALLAH EŞYAYI GÖRÜP TEMAŞA ETSİNLER DİYE

Allah-ü Teâlâ, eşyayı temâşa etmemiz, onlardaki San’at-ı İlâhi’yi okumamız için bizlere gözler taktı ve lâkin bu pek kıymettar nimetine karşı ne kadar da az şükrediyoruz! Secde-9/414

GÖZLER, O’NU İDRAK EDEMEZ; FAKAT O, GÖZLERİ İDRAK EDER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gözler, O’nu idrak edemez (göremez); fakat O (Allah), gözleri idrâk eder. (gözleri de, gözlerin gördüğünü de görmediğini de bilir, görür.)” (Not: Gözlerin Allah’ı görememesi, dünya hayatına mahsusdur. O da burada imtihan olmamızdan dolayı gözlerin Allah’ı göremeyecek şekilde yaratılmasından dolayıdır. Yoksa Cennette inananlar, Allah’ı dolunayı görme berraklığında göreceklerdir. “Mekandan münezzeh Allah nasıl görülebilir?” denirse, Gökkuşağı misalini veririz. Yani “her yerde olan bir yerde gözükebilir” kuralı! Güneşli ve yağmurlu havada gökkuşağı belli bir mesafede görülür. Gökkuşağına doğru gidildikçe gökkuşağı da uzaklaşır. İlk görüldüğü yere varınca orada gökkuşağını bulamayız. “Ama az önce buradaydı” deriz. Halbuki o bizim kendisine yaklaştığımız oranda uzaklaştı. Yani aslında yolumuz üzerinde her yerde gökkuşağı vardı ama o bize hep belli bir mesafede gözüktü. Bu misalde olduğu gibi Allah her yerde olduğu halde bir yerde bir ismi ile tecelli ederek gözükebilir.) En’âm-103/140

GÖZLERİ PERDELİ

Küfürlerindeki inatları yüzünden Allah, o inkârcıların gözlerine perde çekmiştir de artık hakkı göremez olurlar. Bakara-7/2

GÖZLERİ YERDE, KENDİLERİNİ BİR ZİLLET KAPLAMIŞ OLUR O SECDE ETMEYENLERİN

Dünyada sağlık ve sıhhatleri yerinde iken, okunan ezanlarlarla secdeye (namaza) çağrıldıkları halde bir türlü namaz kılmayanlar, o kıyamet gününde pişmanlıktan gözleri yerde (süt dökmüş kedi misâli) kendilerini bir zillet kaplar. Bu beynamazlar, o gün secdeye davet edilirler, lâkin dünyada alışmadıkları secdeye o gün isteseler de orada muvaffak olamazlar! (Çünki secde oraya, dünyadan götürülür.) Kalem-43/565

GÖZLERİ, MAHŞERDE HESAP GÜNÜ, SAHİPLERİ ALEYHİNDE ŞAHİTLİK EDECEKLER

Kıyamet gününde hesap yerine vardıkları zaman kulakları, gözleri ve derileri, o mücrim sahiplerinin yaptıkları şeyler hakkında aleyhlerinde şâhitlik edeceklerdir. Fussılet-20/477

GÖZLERİN DONUP KALACAĞI AZAP GÜNÜ SİZİ BEKLİYOR EY ZALİMLER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(O gün), başlarını (her seslenene) korkuyla kaldıranlar, gözleri donup kalmış, kalbleri bomboş olarak (çağrıldıkları yere) koşacak olan kimselerdir. Öyle ki, bakışları kendilerine bile dönmez!” İbrahim-43/260

GÖZLERİN HAİN BAKIŞLARINI BİLİR ALLAH

Allah gözlerin hâin bakışlarını (harama bakan gözleri) ve sinelerin gizlediğini dahi bilir. Mü’min-19/468

GÖZLERİN, KULAKLARIN VE DERİLERİN ALEYHLERİNE ŞAHİTLİK EDECEĞİ HESAPTA YOKTU AMA?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz, günâhları işlerken gözlerinizin, kulaklarınızın ve derilerinizin aleyhinizde şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz; bir de yaptıklarınızın çoğunu, Allah’ın bilmediğini zannediyordunuz.” (Ama kazın ayağı tamamen başkaymış, değil mi? Merak etmeyiniz, Allah, mutlak Adildir.) Fussılet-22/478

GÖZÜNÜ SİLME KÖR EDİNCE Mİ AKLIN BAŞINA GELECEK DE HİDAYETİ ARAYACAKSIN?

Allah-ü Teâlâ, “dileseydik gözlerini silme kör ederdik de hidâyete ulaşmak için yollara dökülürlerdi. Fakat bu sefer de gözsüz nasıl görebileceklerdi ki?” buyuruyor. Ey münkir! İmana gelmen için illâ yamuk yumuk mu olman gerekir? İnsanoğlu işte, başına bir belâ gelmeden akıllanmıyor vesselâm! Yâsîn-66/443

GÖZÜNÜZ KÖR MÜ, ŞÖYLE BİR BAKSANIZA, ALLAH NASIL GÖKLERİ YEDİ KAT OLARAK YARATTI?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Görmüyor musunuz (gözünüz kör mü, niçin düşünmüyorsunuz, araştırma yapmıyorsunuz)? Allah nasıl da gökleri yedi kat olarak yarattı!” (Evet, Kur’an’a inanan bir astronomi araştırmacısı, yekdiğerine göre işe 1-0 avantajlı başlamaktadır. Bu avantajı kullanmalıdır!) Nûh-15/570

GÜCÜ HER ŞEYE YETER ALLAH’IN!

Allah-ü Teâlâ’nın gücü her şeye yeter! Her şeye gücü yeten, sadece ve sadece Allah’dır. Bakara-284/48 ; Hadid-2/536

GÜÇ VE KUVVET SAHİBİ OLMANIN BİR AYAĞI DA MAL SAHİBİ OLMAKTIR:

Hûd as, kavmine şöyle nasihatta bulundu: “Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki, üzerinize semâyı bol bol yağmur olarak göndersin ve gücünüze güç katsın!” Yağmurun gelmesi ile gücün artmasındaki illet, yağmur sebebi ile topraktan elde edilen mahsûlâttır, yani maddi varlıktır. Hûd-52/226

GÜÇ VE KUVVET TOPYEKÜN ALLAH’A AİTTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz güç ve kuvvetin tamamı, Allah’a aittir.” Bakara-165/24

GÜÇ ZEHİRLENMESİ İLE ŞIMARIP KENDİNİ BİR ŞEY SANAN ŞU TİP İNSANLARA UYULMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Mal ve oğul sahibi olduğundan şımaran (maddi güç ve hânedan sahibi olmasıyla güç zehirlenmesine tutulan) kimselere itaat etme (onlara değer verme)! Onlar şu tip insanlardır: 1-Servet ve hânedan sahibi olduğundan şımarırlar; 2-Olur olmaz her şeye bol bol yemin ederler; 3-Gammazlarlar; 4-Lâf taşırlar, söz gezdirirler; 5-Hayrın önünü keserler; 6-Saldırgandırlar, haddi aşarlar; 7-Günâha dadanmış, ondan zevk alan kimselerdir; 8-Zorbadırlar; 9-Şerefsizdirler; 10-Kaba saba davranırlar; 11-Soysuzluk damgasını yiyenlerdir. (Evet, bu tip insan görünümlü şerirler, pislik gibidirler, yaklaşırsanız bulaşırlar. Onlardan uzak durmak gerekir.) Kalem-10,14/563

GÜÇ ZEHİRLENMESİYLE BÜYÜKLÜK TASLAYAN AD KAVMİ, VAR MI BİZİM GİBİSİ? DEMİŞTİ

Güç zehirlenmesine müptelâ olan Âd kavmi, kibirlenerek ve büyüklük taslayarak: “Kuvvetçe üstün olup da var mı bize gâlip gelecek birileri?” demişlerdi. Halbuki kendilerini yaratan Allah’ın kuvvetçe çok daha güçlü olduklarını görüp anlamadılar mı? (Âd kavmi ve o cibilliyette olanlar, demek ki anlamak istemiyorlar da) Bizim Ayetlerimizi bile bile inkâr ediyorlar. Biz de onların üzerine o uğursuz (helâk edinceye kadar esen) günlerde bir kasırga gönderdik. Bu onlara dünya hayatında bir rezillik ve rüsvaylık taddırmak içindi. Ahiret hayatı, elbette daha rüsvay edicidir. Hem orada kendilerine yardım da edilmez. Fussılet-15,16/477

GÜÇ, MAL, HANEDAN VE SALTANAT SAHİPLERİNE KARŞI DÜŞKÜNLÜK, İNSAN TIYNETİNDE VARMIŞ

Nûh as, Rabbine:“Ya Rabbi! Doğrusu halkım Bana isyan etti; malı ile çocuğu (hânedânı), kendisine hüsrandan (imansızlık, kibir ve gafletle Allah’dan uzaklaşmaktan) başka bir şey artırmayan kimselere uydular!” diye arz-ı niyazda bulundu. Demek insanın tıynetinde, mal, mülk ve güç sahibi kimselere karşı bir düşkünlük var ki bu, onun Ahiretini dünya karşılığında satacak kadar büyük bir zaaf sahibi olduğunu gösterir. Kavminin Hz. Nûh as’a değil de gücü elinde bulunduranlara tabi olmaları, bir hakikatten değil, bir maddi refah peşinde koşmalarından kaynaklanmaktadır. Nefsini putlaştıran bir topluluk söz konusu yani! Nûh-21/570

GÜÇLÜKLE BERABER KOLAYLIK VARDIR, BU KOLAYLIK ALLAH’IN MERHAMETİNDENDİR

Allah-ü Teâlâ bu âyetlerinde iki kez, güçlükle beraber kolaylığın olduğunu hatırlatmaktadır. Şunu anlıyoruz: Güçlük, ilânihâye devam etmez, daha doğrusu Allah’ın merhameti bunu devam ettirmez. Mutlaka güçlükten sonra bir kolaylık vardır, mü’min bunu sabırla beklemelidir, ümitsizliğe düşmemelidir. İnşirâh-5,6/596

GÜLDÜREN DE AĞLATAN DA ALLAH’DIR

Ey insan bil ki, gülüyorsan seni Allah güldürmüştür, O’na bol bol şükret! Şayet ağlıyorsan bil ki seni ağlatan da Allah’dır, O’na tövbe istiğfar et, seni bağışlasın! Seni ağlatan Allah yine güldürür, yeter ki O’na yönelmesini bil vesselâm! Necm-43/526

GÜLERDİNİZ MÜ’MİNLERE DÜNYADA, KİH, KİH DİYE; AHİRETTE DE ONLAR SİZE GÜLECEKLER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki, suçlara belenen (kâfir) ler, bir kısım mü’minlere (dünyada iken) gülerlerdi. Yanlarından geçerken (alay ederek) birbirlerine kaş göz işareti yaparlar ve onları küçümserlerdi. Ailelerinin yanına döndüklerinde de yaptıkları bu işlerle övünüp eğlenirlerdi. Onları (mü’minleri) gördüklerinde: ‘Şunlar, kaçık, sapıtmış, anormal tipler’ derlerdi. Halbuki (o kâfirler), onların üzerine gönderilmiş muhafızlar (gözcüler) değillerdi (kendi kendilerinde durumdan vazife çıkaran bir yetki görürlerdi). İşte bu gün (cennetliklerin cennete,cehennemliklerin cehenneme yerleştiği gün) de iman edenler, kâfirlere gülerler! Koltuklara kurulup onları(ın gördükleri azabı seyrederler de birbirlerine): ‘Kâfirler, yaptıklarının cezasını buldular mı?’ ( Evet! Evet!) diye bakınırlar!” Mutaffifîn-29,36/588

GÜLÜN BAKALIM, SON GÜLEN KİM OLACAK?

Allah-ü Teâlâ, “Musa’yı da mu’cizelerimizle Firavun ve ileri gelenlerine gönderdik de “gerçekten Ben, Alemlerin Rabbi olan Allah’ın elçisiyim!” deyince onlar buna gülüverdiler.” (Gülün bakalım, son gülen kim olacakmış? Oldu da!) Zuhruf-46,47/491

GÜMÜŞTEN YAPARDIK TAVAN VE MERDİVENLERİ, ONLARI ALTIN VE MÜCEVHERLERE BOĞARDIK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer bütün insanların dinsizliğe imrenen tek bir ümmet olma mahzuru olmasaydı, Rahman’ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını, merdivenlerini, kapılarını ve üzerlerine kurulacakları koltukları gümüşten yapardık. Onları altına ve mücevherlere boğardık. Fakat bütün bunlar, Allah katında hiç bir değeri olmayan dünyanın geçici meta’larıdır. Allah katında değerli olan Ahiret ise, Rablerine karşı gelmekten sakınan takva sahiplerine mahsustur. (Dünyada genellikle helal kazançla geçinen inananların fakr-u zarûret içinde olmaları, toplumun müsrif, zararlı, inançsız kesiminin ise servet içerisinde azgınlıktan azgınlığa koşmalarının sırrı bu âyette gizlidir. Ciğeri beş para etmeyenlerin lüks içinde bir ömür tüketmeleri, mü’minleri aslâ şaşırtmamalı, bilâkis onların böyle olmaları gerektiğini bilmeli, çünki bütün letâif ve kabiliyetlerini dünya metaını kazanmaya vakfedenlere Allah, Adl sıfatıyla çalışmalarının karşılığını verecektir. Onların Ahirette nasipleri olmadığından çalışmalarının ücretlerini dünyada almışlardır. Aslında mü’minlerin onlara özenme mahzuru olmasaydı daha müreffeh yaşayacaklardı.) Zuhruf-33/490; 34,35/491

GÜN UZAMASI KISALMASI

Allah, gâh geceyi gündüze katarak gündüzü kısaltır, geceyi uzatır; gâh gündüzü geceye katarak geceyi kısaltır, gündüzü uzatır. Allah Semi’dir, Basir’dir. Hacc-61/338

GÜN VARDIR, BİZİM HESABIMIZA GÖRE BİN YILDIR

Allah-ü Teâlâ, gökten Yer’e her yeri, bizim hesabımızca bin yıl tutan bir günde düzenleyip yönetmiştir. Secde-5/414

GÜNAH İŞLEMEK İSTEDİĞİ İÇİN KIYAMETİ İNKAR ETMEK İSTER İNSAN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsan, günah işlemek arzu ettiği için kıyameti inkâr etmek ister (tâ ki, rahat rahat günah işlesin!) Bir de, ‘o kıyamet günü ne zamanmış?’ diye alay eder. (Yani zırvasına ortak arar, bir iki tane de kendi gibi herze buldu mu zırvasını hakikat sanar! Sansın bakalım, birileri ağzını açmış onu bekliyor ötede!)” Kıyamet-5,6/576

GÜNAH İŞLEYEN BEDBAHT, BİL Kİ SEN, KENDİNİN ZALİMİSİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim günâh kazanırsa (bilsin ki), onu sırf kendi aleyhine kazanır. Allah, her işi bilir ve hikmet sahibidir.” Nisâ-111/95

GÜNAH KUŞATMASI

Günah bir kişiyi kuşatırsa, yani günâh birike birike kalbi tamamen karartmışsa, artık imanın barınacağı yer kalmaz da o kişi, devamlı kalıcı olarak cehennemlik olur. Bakara-81/11

GÜNAH MI İŞLEDİN? HEMEN TEVBE EDER VE HALİNİ DÜZELTİRSEN KURTULURSUN!

“Allah, câhillik edip günâh işleyenlere, hemen tevbe ederlerse ve hâlini ıslah ederlerse affedeceğini beyan ediyor. Çünki O, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” Nahl-119/280

GÜNAH MI KAZANDIN? BİL Kİ, KENDİ ALEYHİNEDİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Herkes ancak kendi aleyhine günâh kazanır!” (Yani suç bireyseldir.) En’âm-164/149

GÜNAH SİLİNİR Mİ?

Evet! Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerimesi’nde “kim ki, Allah’a iman eder ve salih amel işlerse onun günâhlarını sileceğini, içinden ırmaklar akan cennetlerine koyacağını, hem de orada kesintisiz ve ebediyyen kalacaklarını” müjdelemektedir. Teğâbün-9/555

GÜNAH YÜKÜNÜ KİME YÜKLEYECEKSİN Kİ!

Bu Âyet-i Kerime’de yüce Allah,“hiç bir kimse bir başkasının günah yükünü yüklenmez!” buyurmaktadır. Binaenaleyh, “sen bu işi yerine getir, vebali (terettüp eden günahın sorumluluğu) benim boynuma, için rahat olsun!” gibi kandırmaca fantazi söylemler, günah işleyeni bu vebalden kurtarmaz! Evet, günahı kim işlediyse, ceza ona verilir. Zümer-7/458

GÜNAHI BİLEREK İŞLEMEK İLE GAFİLANE İŞLEMEK ARASINDA FARK VARDIR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde: (Rahmân’ın kullarının yapılması gerekenleri bildikleri halde) yapmamaları durumunda kıyamet gününde onların azaplarının katlanarak verileceği hor ve hakir bir sûrette o azap içinde kalacaklarını beyân etmiştir. Furkan-69/365

GÜNAHI VE TAKVAYI,SEVABI, İLHAM EDENE, ALLAH’A YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

“Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O nefse (kişiye neyin) günâh ve (neyin) takvâ (sevab olduğunu) ilham edene (Allah’a) yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-8/594

GÜNAHIN AÇIĞINI DA GİZLİSİNİ DE BIRAKINIZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Günahın açığını da, gizlisini de bırakınız! Çünki günâh işleyenler, muhakak ki yakında işledikleri günâhları sebebiyle cezalandırılacaklardır.” En’âm-120/142

GÜNAHIN BOYNUMA, HELE SEN ARKAMDAN GEL, DİYENE SAKIN ALDANMA, MAHVOLURSUN!

Kâfirler mü’minlere: “Bizim yolumuza tabi olun da sizin günâhlarınız bizim boynumuza olsun! Yükünüzü biz taşırız” derler. Halbuki onlar, bunların hiçbir hatâlarını (günâhlarını) yüklenmezler. Onlar, gerçekten yalancıdırlar. Ankebût-12/396

GÜNAHIN KÜÇÜĞÜ VE BÜYÜĞÜNE BU AYETTE İŞARET VAR

Allah-ü Teâlâ: “Onlar ki (bazen hata ederek işledikleri) küçük günahları hariç, büyüklerinden mutlaka kaçınırlar” buyurmaktadır. Fıkıh Âlimleri, Kur’an ve Sünnet-i Seniyye’de kesin olarak haram kılınan, haklarında had cezası tereddüp eden veya Ahirette azap sebebi sayılan günahları büyükler kategorisinde; bunların dışındakileri de küçükler kategorisinde saymışlardır. Küçük günahlar, işlediğimiz sevaplarla affedilip silinir. Fakat büyük günahlar teraziye gelir. O takdirde Allah dilerse affeder, dilerse azap eder. Necm-32/526

GÜNAHIN KÜÇÜĞÜNDEN BAZEN KAÇINAMASAK DA BÜYÜĞÜNDEN MUTLAKA KAÇINMALIYIZ!

Allah-ü Teâlâ, bazen hata ederek küçük günahlardan kaçınamasalar da büyük günahlardan ve fuhşiyattan kesinlikle kaçınanları hoş görüyor ve onları mağfiretiyle bağışlayacağını bildiriyor. Necm-32/526

GÜNAHININ YANINDA BAŞKALARININ GÜNAHINI DA YÜKLENEN SERSERİLER VAR MIDIR?

Evet, vardır! Şöyle ki: O kişiler ki, sapıtırlar; bir de başkalarını saptırırlar. İşte saptırdıkları o kişilerin veballerini taşımak zorunda kalırlar. Kıyamet günü de uydurdukları iftiralardan hesaba çekilirler. Ankebût-13/396

GÜNAHKARLAR SUSAMIŞ BİR VAZİYETTE CEHENNEME SÜRÜLECEKLERDİR:

“Günü gelecek, Rahmân, günâhkârları toplayıp, susamış bir vaziyette cehenneme sürecektir.” Meryem-86/310

GÜNAHKARLAR TOPLULUĞUNDAN AZABIMIZ GERİ ÇEVRİLMEZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Müşrikler, kendilerine mühlet verilmesine aldanmasınlar. Ne zaman ki peygamberler, toplumlarının imana gelmelerinden ümitlerini kesecek raddeye gelir ve toplumları da peygamberlerinin kendilerini aldattığı zannına kapılırlar, işte o zaman onlara (inananlara) yardımımız ulaşır, inkârcılar helâk olur, dilediğimiz kimseler kurtulur. Çünki günâhkârlar topluluğundan azabımız geri çevrilmez!” Yûsuf-110/247

GÜNAHKARLAR, YÜZLERİNDEN TANINIRLAR DA PERÇEMLERİ VE AYAKLARINDAN YAKALANIRLAR

O dehşetli kıyamet gününde günahkârlar, simalarından tanınırlar da perçemlerinden ve ayaklarından tutulup yaka paça derdest edilerek cehenneme atılırlar. Rahman-41/532

GÜNAHLAR HEMEN CEZALANDIRILSAYDI YERYÜZÜNDE HAREKET EDEN BİR CANLI KALMAZDI

Şâyet Allah, insanları kazandıkları günâhları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, dünyada debelenen tek bir canlı bile kalmazdı. (İnsanlar yok edilince, diğer canlıların hikmet-i hayatları kalmazdı) Fakat Allah, şefkatinden o insanların cezalarını belli bir va’deye kadar erteler. O va’deleri (ecelleri) geldiğinde de artık cezalandırılmaktan kurtuluş yoktur. Allah, kullarının amellerini hakkıyle görendir. Fâtır-45/439

GÜNAHLAR SEVAPLARA, KÖTÜLÜKLER İYİLİKLERE ÇEVRİLİR Mİ? EVET ÇEVRİLİR!

Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerimesi’nde, günâh işlerken ve kötü yolda giderken, tövbe ederek yönünü iyi yola çevirenlerin; bu iyi yolda sâlih ameller işleyerek herkese faydalı olanların, günâhlarını sevaba, kötülüklerini de iyiliklere çevireceğini müjdeliyor. Allah’ın Ğafûr ve Rahîm olduğunu bildiriyor. Furkan-70/365

GÜNAHLAR TEKE TEK YAZILIR:

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim bir iyilikle gelirse ona on misli verilir. Kim bir kötülükle gelirse ona sadece kötülüğünün karşılığı kadar (teke tek) ceza verilir.” En’âm-160/149

GÜNAHLARI AF VEYA CEZALANDIRMAK ALLAH’A AİTTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “De ki: Göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin hâkimiyeti, tasarrufu Allah’a aittir. O, dilediğini (lütfundan) affeder, dilediğini de (müstehak olduğu şey ile) cezalandırır. Mülk Allah’ındır, dönüş O’nadır.” Mâide-18/110

GÜNAHLARI ÖRTEREK BİZLERİ İNŞAALLAH CENNETE ALAN ĞAFUR VE RAHİM ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Kullarıma haber ver ki, şüphesiz Ben, Ğafûr (günâhları çok bağışlayan, örten), Rahim (çok merhamet eden) im!” Hicr-49/263

GÜNAHLARI SADECE ALLAH BAĞIŞLAR

Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah, Günâhları bağışlayanın Kendisi olduğunu beyan eder; Binaenaleyh günâhları bağışlayacak başka merci yoktur. Mü’min-3/466

GÜNAHLARI SADECE VE SADECE ALLAH BAĞIŞLAYABİLİR

Hz. İbrahim kavmine dedi ki: “Din Günü (Kıyamet Günü) ndeki Büyük Buluşma’da hatâlarımı (bizler için günâhlarımızı) bağışlayacağını umduğum (Ulu Rabbim de ancak) O’dur (Allah’dır).” Şuarâ-82/369

GÜNAHLARI SEBEBİYLE ALLAH, İŞLERİNİ BİTİRİVERDİ

“Bunların (müşriklerin) gidişatı, tıpkı firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin gidişatı gibi oldu: Allah’ın âyetlerini inkâr ettiler; Allah da günâhları sebebiyle onları bastırıverdi. Çünki Allah, pek kuvvetli, azâbı da çok şiddetlidir!” Enfâl-52/182

GÜNAHLARIMIZ ÖRTÜLEBİLİR Mİ? BÖYLECE CENNETE GİREBİLİR MİYİZ?

Evet! Tevbe-i Nasûh denilen samimi bir tövbe ile (bu dünyada) günahlarını terkederseniz, Allah da sizin günahlarınızı (Ahirette) örter. Üstelik sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar! Bunu, bu âyetinde va’dediyor. Öyleyse nefsim gibi pür günah olan kardeşler! Henüz yaşıyorken bu tövbeyi kaçırmayalım! Tahrîm-8/560

GÜNAHLARIMIZDAN ALLAH-Ü TEALA HABERDARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O’na (Allah’a) hamd ile tesbih et! Kullarının günâhlarından haberdâr olarak O yeter!” Furkan-58/364

GÜNAHLARIMIZI BAĞIŞLA EY RABBİMİZ!

O mütefekkir, aklının şükrünü edâ eden talihliler, şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Günâhlarımızı bağışla, kusurlarımızı ört ve canımızı Ebrâr (içi dışı tertemiz, iyi olan kulların) ile beraber al!” Âl-i İmrân-193/74

GÜNAHLARIMIZI TELAFİ ETMEK İÇİN BİZİ TEKRAR DÜNYAYA GÖNDER YA RABBİ, DERLER AMA

İnkârcılar, kıyamet gününde azap ile karşı karşıya kalınca çığlık çığlığa: “Rabbimiz! Bizi dünyaya tekrar bir daha gönder de Sana kulluk ederek günâhlarımızı telâfi edelim!” derler, ama nafile bir sızlanıştır bu! Onlara şöyle cevap verilir: “Siz Allah’ın birliğine inanmaya çağrıldığınızda reddederdiniz; Ama O’na birileri ortak koşulsa derhal iman ediyordunuz. Artık şimdi hüküm, çok Ulu ve Büyük Yerden (Allah’dan) gelmiştir. Yapılacak bir şey yoktur, takdir ne ise onu çekeceksiniz! Mü’min-11,12/467

GÜNAHLARIN BÜYÜĞÜNDEN KAÇANIN, KÜÇÜK GÜNAHLARI AFFEDİLECEKTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer yasaklanan günâhların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin öbür (küçük) günâhlarınızı örter ve sizi cennete koyarız!” Nisâ-31/82

GÜNAHLARIN CEZASININ, HEMEN VERİLMEMESİ, RABBİMİZİN MERHAMETİNDENDİR

Rabbimizin işlediğimiz günâhlara hemen ceza vermemesi, O’nun mağfiretinin bol, merhametinin pek fazla olmasındandır. Bununla beraber, tevbe ile affa medar olmayan günâhlara belirlenmiş bir vâde vardır; o vâde geldiğinde Allah’ın cezasından kaçıp sığınacak bir yer, aslâ bulamayacaklardır. Kehf-58/299

GÜNAHLARINDAN TEMİZLEN DE GİT ÖTEKİ DÜNYAYA, YOKSA İŞİN BİTİKTİR HABERİN OLA!

Kim günâhlarından temizlenirse kendi lehine temizlenmiş olur. Ne yapsan faydasız, dönüş Allah’adır. Öyleyse tövbe ile, bol sevap işlemekle, sadaka ile günâhlardan temizlenerek gitmek lâzım Huzur-u İlâhi’ye! Yoksa günah kirleri ile gidenin işi bitiktir. Kimseye  Orada şefâat garantisi de yok! Fâtır-18/435

GÜNAHLARINI UNUTANDAN DAHA ZALİM KİM OLABİLİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Rabbinin âyetleriyle kendisine öğüt verildiği halde onlara sırtını dönen ve işlediği günâhları unutan kimseden daha zalim (yani 1.sınıf zalim) kim olabilir?” (Evet, en küçük günâhını dahi unutma! Sevabların pek çok olsa bile hepsinin üzerine bir sünger çek, kendini sıfırlayarak onları unut ve unuttuğunu da unut!) Kehf-57/299

GÜNAHLARININ ÖRTÜLMESİ VE HALİNİN DÜZELTİLMESİNİ Mİ İSTİYORSUN? KULAK VER!:

Allah-ü Teâlâ, iman edip salih amel işleyenlerin ve Muhammed’e sav vahyedilene (Kur’an hakikatlarına) iman edenlerin, yani her meselenin ancak Kur’an hakikatları ile çözümlenebileceğine inananların günâhlarını örttüğünü (hesap gününde günâhlarından dolayı sorguya çekmeyeceğini) ve hallerini (dünyada istikamet vermekle, Ahirette affetmekle) düzelttiğini beyan ediyor. Muhammed-2/506

GÜNAHLARININ ÖRTÜLMESİNİ VE DOLAYISIYLA KURTULMANI İSTİYORSAN KULAK VER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip sâlih ameller işleyenler var ya, işte onların günâhlarını elbette örteceğiz ve onların yaptıkları çalışmaları en güzel şekilde (cennetle) mükâfatlandıracağız!” Ankebût-7/396

GÜNAHTA ÇIĞIR AÇANLAR ARKASINDAN GELENLERİN GÜNAHLARINA DA ORTAKTIRLAR

“Böylece kıyamet günü kendi günâhlarını tastamam yüklenmelerinden başka, bilgisizlikleri sebebiyle saptırdıkları kimselerin günâhlarının epey bir kısmını da yüklenmeleri için böyle derler Bak, ne fenâ bir yük yükleniyorlar!” (Evet, sebep olan yapan gibidir!) Nahl-25/268

GÜNDÜZ GECENİN ELBİSESİDİR, SOYUP ÇIKARILINCA ORTALIK GECEYE KALIYOR

Gece karanlığının üzerine gündüz elbisesi giydiriliyor da her taraf aydınlık oluyor. Soyulup çıkarılınca da gece her yere hakim oluyor. Demek ki gece karanlığı evrenin temel unsuru. Güneşler ve onlarla gelen aydınlık, öyle bir nimet-i İlâhidir ki faydaları saymakla bitmez. Aydınlığın olmadığını düşündüğümüzde göze ihtiyaç kalmaz, gözün olmadığı yerde medeniyetler, ilimler, teknolojiler olmaz; bunlardan daha önemlisi Mektubat-ı Rabbani okunmaz, kulluk vazifesi ifâ edilmez. Öyleyse Rabbimize hadsiz şükretmemiz gerekiyor. Yâsîn-37/441

GÜNDÜZ, ÇALIŞMA ZAMANIMIZIN ZAMANIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Allah ki, gündüzü (rızık aramak üzere) sizin için bir dağılma zamanı yaptı!” Gece uyku ve dinlenmeye ayrıldığı gibi, çalışma saatleri de gündüze ayrılmıştır. (Bunlar, gece ve gündüzün genel karakterlerini ortaya koyan ifâdelerdir. Yoksa “gece çalışılmaz, gündüz de uyku uyunmaz!” mânâsı, bu âyetten çıkarılamaz!) Furkan-47/363

GÜNDÜZE ALLAH YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Dünyayı ışığı ile) açığa çıkaran ( ve görünmesini sağlayan) gündüze yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-3/594

GÜNDÜZE YEMİN OLSUN Kİ AĞARIR DA KARANLIĞI KOVALAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Açılıp ağardığı zaman gündüze yemin olsun ki, sizin işleriniz çeşit çeşittir!” Leyl-2,4/595

GÜNDÜZÜ GECEYE KATAR ALLAH DA GECE UZAR

Allah-ü Teâlâ, gündüzü geceye katar da gece uzamış olur. (Kış aylarında olduğu gibi.) Hadîd-6/537

GÜNDÜZÜ ÖLDÜRSE, GECEYİ KIYAMETE KADAR UZATSA SİZE BİR IŞIK GETİRECEK DE KİM OLA?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: söyleyin bakalım, eğer Allah (gündüzü yok edip de) geceyi kıyamete kadar üzerinize devamlı karanlık kılacak olsa, Allah’dan başka size bir ışık getirecek ilâh da kim ola? Var mıdır böyle bir ilâh? Hiç söz dinlemez misiniz?” Kasas-71/393

GÜNEŞ AY’A ÇARPMAZ; GECE GÜNDÜZE BASKIN ÇIKAMAZ, ÇÜNKİ HEPSİ NİZAMA TABİDİR

Allah-ü Teâlâ, Kâinat’a öyle bir nizam koymuştur ki, her bir cirm, kendi için takdir edilen sınırları tecavüz etmez! Bu ma’nada ne Güneş, Ay’a çarpar; ne de gece gündüze baskın çıkarak önüne geçebilir! Bilakis her biri, yek diğerinin tamamlayıcısıdır. Yörüngelerinde, Allah-ü Teâlâ’nın emrine kemal-i itaat ile râm olmuş, müthiş bir intizam içerisinde ve gayet derecede vakur hareket edip dururlar. Yâ Sîn-40/441

GÜNEŞ BATINCA ONU İZLEYEN AY’A ALLAH-Ü TEALA YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Güneş battıktan sonra onu izleyen Ay’a yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günahlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-2/594

GÜNEŞ DE AY DA KENDİLERİNE TAHSİS EDİLEN BİR YÖRÜNGEDE AKAR GİDERLER

Allah-ü Teâlâ, Güneş’e de Ay’a da bir yörünge koymuş; onlar, o yörüngede kendilerine gösterilen hedefe doğru akıp giderler. Bu hal, Azîz ve Alîm Allah’ın takdiridir. Yâ Sîn-38/441

GÜNEŞ DÜRÜLÜP BÜKÜLECEK, IŞIĞI SÖNDÜRÜLECEK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Güneş dürüldüğü, ışığı söndürüldüğü zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!” Tekvîr-1/585

GÜNEŞ IŞIK, AY NURDUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O’dur (Allah’dır) ki, Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kılıp, ona birtakım menziller (yörüngeler) tayin etti ki, yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz. Allah bunları boş yere değil, ancak hikmetiyle sâbit bir gerçek olarak yaratmıştır. Bilip anlayacak topluluğa Allah, âyetleri böylece açıklar.” Yûnus-5/207

GÜNEŞ SICAĞI YOKTUR Kİ, SIKINTIDAN TERLESİNLER CENNETTE

Cennette harâreti ile insanı rahatsız eden, sıkıntıdan buram buram terleten bir güneş sıcağı yoktur, müjdeler olsun! İnsan-13/578

GÜNEŞ VE AY ALLAH’IN EMRİNE RAM OLMUŞ İKİ HİZMETKARDIR

Allah-ü Teâlâ, Ay’ı ve Güneş’i emrine âmâde kılmıştır. Güneş ve Ay, Allah’ın emri ve izni dahilinde belirli bir vakte kadar yörüngelerinde akar giderler ve hizmetlerini tamamlarlar. Fâtır-13/435

GÜNEŞ VE AY BİR HESABA GÖRE HAREKET EDERLER

Güneş ve Ay, başlarına buyruk iki cirm-i semavî değildirler. Onlar,bir hesaba göre (hareket eden Allah’ın vazifeli muti’kulları) dırlar. Rahman-5/530

GÜNEŞ VE AY İNSANLIĞIN HİZMETİNE AMADE KILINMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ, Güneş’i ve Ay’ı insanlığın hizmetine âmâde kıldığını açıkça bildiriyor. Güneş ve Ay, kendi yörüngelerinde belirli bir vakte kadar akarcasına hareket etmektedirler. Vakti gelince vazifelerinden terhis edileceklerdir. Zümer-5/457

GÜNEŞ VE AY, İNSANOĞLUNUN EMRİNE VERİLMİŞTİR HAK TEALA TARAFINDAN

“Allah O’dur ki, Güneşi ve Ay’ı hizmet etmeleri için sizin emrinize verdi. Bunlardan her biri belirli bir vakte kadar akıp giderek dolaşmaktadır. Bütün işleri O yönetir. Âyetleri size açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza iman edesiniz. (‘Allah, Güneşi ve Ay’ı emrine boyun eğdirendir’ şeklinde de mânâ verilmiştir.) Ra’d-2/248

GÜNEŞ VE AY, BELİRLİ BİR VA’DEYE KIYAMETE KADAR AKIP GİDECEKTİR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayetinde Güneşi ve Ay’ı emrine boyun eğdirdiğini, her ikisinin de belli bir va’deye (kıyamete) kadar akıp gideceğini bildiriyor. Lokman-29/413

GÜNEŞE VE ONUN KUŞLUK VAKTİ AYDINLIĞINA ALLAH-Ü TEALA YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Güneşe ve onunla (aydınlığın zirve yaptığı) kuşluk vaktine yemin olsun ki, nefsini maddî ve ma’nevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-1,10/594

GÜNEŞİ DOĞARKEN GÖRÜNCE RABBİM HER HALDE BUDUR; BU, DAHA BÜYÜKTÜR, DEDİ:

İbrahim as, güneşi doğarken görünce, (muhataplarını irşâd etmek ve istidlâl yoluyla onlara Rabbin, Allah olduğunu isbat sadedinde):“Rabbim her halde budur; bu, hepsinden büyük!” dedi. Ne vakit ki güneş de batınca: “Ey halkım, Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım; Ben Hanîf (Hakka yönelmiş) olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve Ben, müşriklerden değilim!” dedi. En’âm-78,79/136

GÜNEŞİ ÜSTÜNÜZDE ÇOK PARLAYAN BİR KANDİL KILDIK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, üstünüzde güneşi, çok parlayan bir kandil kıldık! (Tâ şükredesiniz diye!)” Nebe’-13/581

GÜVEN ÜZERİNE TİCARET OLUR MU?

Yolculukta rehin almayı gereksiz gören, güvenerek mal satabilir. O takdirde güvenilen, emânetini (borcunu) Allah’dan korksun da ödesin! Bakara-283/48

GÜVENİLMEZ İNANÇSIZA, GÜCÜ ELE GEÇİRİRSE HİÇBİR HUKUK TANIMAZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların (müşriklerin) nasıl ahitleri olabilir ki (yani ahitlerine güvenilmez)! Ancak Mescid-i Haram yanında (Hudeybiye’de) yaptığınız ahid, müstesnâ! Onlar size dürüst davranırlarsa siz de onlara dürüst davranınız! Allah, takvâ sahiplerini sever. Bununla beraber eğer size (savaş açıp da) gâlip gelecek olurlarsa sizin hakkınızda ne ahit, ne yemin, ne hukuk; hiçbir şey gözetmezler. Ağızlarıyla güya sizin gönlünüzü alırlar, kalbleri ise nefret duyup kaçınır. Onların çoğu, sözlerinde durmayan fâsıklardır.” Tövbe-7,8/187

GÜVENMELİSİNİZ, SADECE VE SADECE ALLAH’A!:

Allah-ü Teâlâ: “Mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler, tevekkül etsinler!” buyurmaktadır. Bu tevekkül, esbâba mürâcaatı iptal etmez, çünki esbaba tevessül, fiili bir duâdır, tevekkül sonra gelir. Âl-i İmrân-160/70

GÜVENMEYİN ÇOKLUĞUNUZA, ALLAH MÜ’MİNLERLE BERABERDİR!

“Savaşta çok da olsa topluluğunuz, size aslâ bir fayda veremez; çünki Allah, mü’minlerle beraberdir.” Enfâl-19/178

GÜVENMEZLER SİZE UMUTLANMAYINIZ

İsrailoğullarının size güveneceklerini, size inanacaklarını mı ümit ediyorsunuz? Bile bile Allah`ın kelâmını değiştiren kalbi katı, Allah korkusu taşımayanlar, hiç size inanırlar mı? Bakara-75/10

GÜZEL BİR AMEL ESAS ALINIR DA DİĞER GÜNAHLAR BAĞIŞLANIVERİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizin elinizdekiler tükenir, ama Allah’ın elinde olanlar (Allah’ın hazineleri) bakidir. Biz sabredenleri, işledikleri en güzel amelleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız. Erkek olsun kadın olsun, kim mü’min olarak sâlih amel işlerse, elbette ona (cennette) güzel bir hayat yaşatacak ve onları işledikleri en güzel amelleri esas alarak ödüllendirecek, günâhlarını bağışlayacağız.” (Evet,Allah’ı hoşnut eden bir amel işlersin,o amelin sebebiyle Allah seni cehennemine atmak istemez de diğer günâhlarını bağışlayıverir.) Nahl-96,97/277

GÜZEL GÖSTERİLDİ KAFİRLERE YAPTIKLARI İŞLER

Küfür karanlığındaki kâfirler ile iman nûrundaki mü’minler, elbette bir olmazlar ama, kâfirlere yapmakta oldukları işler, böyle güzel gösterilir. Öyle olmasa idi, zaten kim kâfir olurdu ki! En’âm-122/142

GÜZEL ÖRNEK SİZİN İÇİN İBRAHİM VE ONUNLA BERABER BULUNANLARDA VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İbrahim ve O’nunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır: Hani onlar hemşehrilerine şöyle demişlerdi: Bizim sizinle de Allah’dan başka ibâdet ettiklerinizle de hiçbir alâkamız kalmamıştır...” Mümtehine-4/548;6/549

GÜZEL SÖZ ALLAH’A YÜKSELİR

Güzel söz, başta Allah’a iman olmak üzere, diğer iman ve Kur’an hakikatlarını dile getiren, insanlar arasında muhabbeti yayan, sevgi ve saygı içeren, barışa hizmet eden ahlâkî Kelimât-ı Tayyibe, Allah’a yükselir (Allah indinde bir değeri olur). Salih amel de o Kelimât-ı Tayyibe’yi yükseltir. Binaenaleyh, Allah katında yıkıcı olan değil, yapıcı olan sözün kıymeti vardır. Fâtır-10/434

GÜZEL SÖZ, KELİME-İ TEVHİD VE İMAN HAKİKATLARI, NEYE BENZETİLMİŞTİR?

“Allah güzel sözü (Kelime-i Tevhid ve iman hakikatlarını) şuna benzetir: “Güzel söz (Kelime-i Tevhid ve iman hakikatları), kökü yerin derinliklerinde sâbit, dalları ise göğe doğru yükselmiş bir ağaç gibidir ki Rabbinin izni ile her zaman meyvesini verir.” İman ağacının damarları ilim, ma’rifet ve yakîndir. Gövdesi ihlâstır. Dalları sâlih amellerdir. Meyveleri ise ahlâk denen güzel huylar ve temiz hasletlerdir. İbrahim-24/257 ; 25/258

GÜZEL YAPTI HER ŞEYİ ALLAH!:

O Allah ki, yarattığı her şeyi, güzel yapmıştır. Secde-7/414

ĞAŞİYE SURESİ:

88. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 26 âyettir. Ğâşiye-0/591

ĞAŞİYENİN HÜKÜM SÜRDÜĞÜ O DEHŞETLİ KIYAMET GÜNÜNDEKİ BİRTAKIM YÜZLERE BAKIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yüzler vardır o Ğâşiye (dehşeti ile her tarafı ve herkesi saran felâket) Günü’nde zelildir, yorgundur, bitkindirler; kızgın ateşe girerler, susayınca da sıcak kaynar bir su kaynağından içirilirler, kuru bir dikenden başka yiyecek yoktur onlara! O diken, ne besler, ne de açlığı giderir!” Ğâşiye-2,7/591

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gay...

PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI

                                                 PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI                 Kıyame Sûresi 3. ve 4. Âyetlerinin meallerini okuyalım! Bu âyetlerde Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İnsan kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (dünyadaki eski haline getirmeye) gücü yeteniz.”                 Parmak uçları denmesi, câlib-i dikkattir. Niçin? Parmak uçlarında ne var ki? Evet! Parmak uçlarında parmak izleri var! Bu âyetin nazil olduğu dönemde de parmak izlerinin va...

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız k...