KUR’AN-I KERİM KONULARI: (G) İLE
BAŞLAYANLAR
GAFİL DEĞİLDİR SENİN RABBİN,
YAPTIKLARINDAN
Allah-ü Teâlâ Efendimize buyuruyor:
“(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Hamd O Allah’a mahsustur! O, size yakında
âyetlerini (İslâm’ın galebe çalması alâmetlerini) gösterecek de onları
tanıyacaksınız! Ve Senin Rabbin, yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Zamanı
geldiğinde kim ne yaptıysa onu, ondan tek tek soracak!) Neml-93/384
GAFİL OLMAK NE BÜYÜK BİR FELAKETTİR
Allah-ü Teâlâ, “hem siz gafillik
edip oyalananlarsınız” diyerek gafilleri uyarıyor. Evet gafillik, çölde uzun
bir seyahata çıkan adamın şu haline benzer ki adam, çölün derinliğinden
bîhaberdir, kırbasındaki su, iktisatla ancak çölü aşacak kadardır, o ise
ihtiyat etmeyi dahi hiç aklına getirmeden çöl sıcaklığından serinlemek için
mevcut su ile başını ayağını ıslatmaktadır. Nihayet çöl ortasında susuzluktan
yıkılır da kuşa kurda yem olur. Peygamber ve İlâhî mesajı dinlemeyen gafiller
de aynen onun gibi dünya çölünde herşeyini kaybeder de ebedi azapla baş başa
kalır. Necm-61/527
GAFLET BATAKLIĞINDA ÇABALAYAN KİMSELERE
TAKILIP VAKTİNİ BOŞA GEÇİRME!
“Heva ve hevesine kapılarak Allah’ı
zikretmeyi unutan, gününü Ahirete yaramayan boş işlerle geçiren, işi gücü hep
aşırılık, isrâf ve hay huy olan kimseye itaat etme (ona takılma)! Kehf-28/296
GAFLETİN, KENDİNİ EĞLENCEYE VERMENİN
BİR KAYNAĞI DA KALBDEKİ İMAN TEREDDÜDÜDÜR
İnsanların bir kısmının kalbi, iman
hakikatları hakkında tereddüt içerisinde olduğundan kendisini düşünmemeye, bu
nedenle de gûya gününü gün edip değerlendirmeye, yani oyun oynaşa salar. Tam
bir gafletle ömrünü heder eder, tâ azapla karşı karşıya gelinceye kadar
uyanmaz! Duhân-9/495
GALİBİYET: ALLAH’IN TARAFTARLARI,
MUTLAKA GALİP GELİRLER
“Kim Allah’ı, Resûlünü ve iman
edenleri dost edinirse bilsin ki, gâlip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır.”
Mâide-56/116
GALİP GİBİ GÖZÜKEN İNKARCILARDAN SEN
BİR SÜRE UZAK DUR, BAŞLARINA NE GELECEK GÖR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed! dâvâna karşı gelen ve dâvânı inkâr eden güruhtan) Sen bir zamana
kadar onlardan uzak dur! Başlarına ne geleceğini gözetle! Zaten onlar da
başlarına ne geleceğini yakında göreceklerdir. (Allah’ın ordusunun gâlip
geleceğini biliyorsun!)” Sâffât-174,175/451
GAM ETME İNANMADILAR DİYE, DÖNÜŞLERİ
BİZE’DİR, HESAPLARINI GÖRÜRÜZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Eğer onlara va’d ettiğimiz azâbın bir kısmını Sana (onları
dünyada helâk ederek) göstersek veya Seni daha önce vefat ettirsek de (gam
etme), onların dönüşü, Bize’dir! Sonra Allah, onlar ne yaparlarsa hakkıyle
şâhit (olduğundan, hesaplarını görecektir)! Yûnus-46/213
GANİMET SAVAŞ OLMAKSIZIN ELDE
EDİLİRSE MÜCAHİTLERE DAĞITILMAZ, KAMUYA AİT OLUR:
Benî Nadr Yahudileri sürgüne
gönderilince elde edilen ganimet, savaş olmadığı için mücâhitlere dağıtılmayıp
kamu adına Allah Resûlüne tescillendi. Allah’ın emri üzerine bu mallar, Allah, Resûlü,
Efendimizin akrabaları, yetimler, fakirler ve yolda kalmış garipler arasında
pay edildi. Malların zenginler arasında el değiştiren bir meta’ olmamasına özen
gösterildi, zira Allah’ın emri böyleydi. Haşir-6,7/545
GANİMETİN BEŞTE BİRİ, ALLAH’A, RESULÜNE,
AKRABALARINA...AİTTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyi
biliniz ki savaşta elde ettiğiniz ganimetin beşte biri, Allah’a, Peygamberine,
peygamberin akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Eğer
Allah’a ve iki ordunun karşılaştığı, Hak ile bâtılın iyice açığa çıktığı o
Bedir günü Kulumuza (Hz.Muhammed’e) indirdiğimiz âyetlere iman ediyorsanız bu
hükmü, (ganîmetlerin taksimini) böylece kabul edeceksiniz!” (Ganimetlerin beşte
dördü, gaziler arasında pay edilir. Ayrıntılar fıkıh, İslâm Hukuku kitaplarındadır.)
Enfâl-41/181
GANİMETİN SAVAŞ DIŞI ELDE EDİLENİ, İNANCINDAN
DOLAYI MAHRUMİYET ÇEKENLERE AİTTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Savaş
olmaksızın elde ettiğiniz ganimet malları, Allah’dan bir lütuf ve rıdvan talep
etmek, Allah’ın Dinine ve Resûlüne destek vermek için yurtlarından hicret eden
fakirlere aittir. Zira onlar, imanlarında sadık ve samimi olduklarından bu
mahrumiyetlere katlanmışlardır.” Haşir-8/545
GANİMETLERİN HELAL KILINMASI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Bundan
böyle size fidye ve ganimetten elde ettiklerinizi mubah kıldım.) Artık elde
ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yiyin ve Allah’dan korkun! Muhakkak
ki Allah Ğafûr ve Rahîm’dir.” Enfâl-69/184
GANİMETLERİN TAKSİMİNDEN SORUYORLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ya
Muhammed!) Sana ganimetlerin taksiminden soruyorlar. De ki: Onun taksimi,
Allah’a ve Resûlüne aittir.” Enfâl-1/176
GAYB VE ŞEHADET ALEMİNİ BİLEN, SADECE
VE SADECE ALLAH’DIR
“Gayb ve şehâdet âlemini (görünmeyen
ve görünen âlemi) de bilen, Büyük ve Yüce olan O’dur (Allah’dır)!” Ra’d-9/249
GAYB VE ŞEHADETİ, GİZLİ OLANI VE
GÖRÜNENİ, HAKKIYLA BİLEN ALLAH’DIR
Allah, gayb ve şehâdeti (gizli olanı
ve görüneni), hakkıyle bilendir. O Azîz’dir, Hakîm’dir. Teğâbün-18/556
GAYB, LEVH-İ MAHFUZ, ONLARIN YANINDA
DA YOKSA ORADAN MI ALIP KOPYALIYORLAR?
Yoksa gayb (Levh-u Mahfûz) onların
(Mekke müşriklerinin) yanında da oradan mı alıp kopyalıyorlar? (Yani bu olacak
şey değil! Dolayısıyla Hz.Muhammed sav de oradan alıp kopyalamış olamaz! Olsa
olsa bu, bir Vahy-i İlâhî olabilir, öyleyse inanmanız gerekir.) Tûr-41/524
GAYBA İMAN
İnsanlar, görmediklerine iman
etmekle mükelleftirler ki, görerek iman etmekten kat kat daha üstündür.
Bakara-3/2
GAYBI ALLAH’DAN BAŞKASI ASLA
BİLEMEZ; PEYGAMBERLER, KENDİLERİNE BİLDİRİLENİ BİLİRLER
Gayb âleminin tamamını sadece Allah
bilir. Ancak Allah, peygamberlerine gaybdan ne bildirmişse Onlar da ancak o
kadarını bilebilirler. Cin-26,27/572
GAYBI BİLİRİM, DE DEMİYORUM
Kur’an lisânı ile Peygamber
Efendimiz sav, diyor ki: “Ben size ‘gaybı bilirim!’ de demiyorum; Ben sadece
Bana vahyolunana tabi olurum!” En’âm-50/132
GAYBI BİLMEK ALLAH’A MAHSUSTUR
“Bütün göklerin ve yerin gaybını
bilmek de Allah’a mahsustur. (Hadsiz varlıkları ve keyfiyetlerini bir tek Allah
bilir.)” Nahl-77/274
GAYBI CİN DE OLSA KİMSE BİLEMEZ!
Manevi varlıklardan olan cinler,
seri-ül intikal olsalar dahi gaybı bilemezler. Şayet gaybı bilselerdi, Süleyman
as’ın önceden öldüğünü anlarlar ve çalıştırıldıkları angarya işi yarım
bırakırlardı. Evet, gaybı sadece ve sadece Allah bilir! Sebe’-14/428
GAYBI HZ.MUHAMMED SAV BİLE BİLEMEZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Şâyet gaybı bilseydim, daha çok hayır elde ederdim ve bana
hiçbir kötülük dokunmazdı. Ben, ancak iman edecek bir kavim için bir korkutucu
ve bir müjdeleyiciyim!” A’raf-188/174
GAYBI VE NE ZAMAN DİRİLTİLECEKLERİNİ
ALLAH’DAN BAŞKA KİMSE BİLEMEZ
Allah-ü Teâlâ, Efendimize sav hitâb
ederek, herkese şu hakikatı beyân ediyor: “De ki,göklerde ve yerde gaybı,
Allah’dan başkası bilemez, onlar, ne zaman diriltileceklerini de bilemezler!”
Neml-65/382
GAYBIN ANAHTARLARI ALLAH’IN
YANINDADIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gaybın
anahtarları, O’nun (Allah’ın) yanındadır. Onları kendisinden başkası bilemez!”
En’âm-59/133
GAYESİZ Mİ ZANNEDİYORLAR GÖKLER VE
YERİN YARATILIŞINI?
Allah-ü Teâlâ haber veriyor ki:
“Allah, Gökleri ve Yer’i gayesiz değil, Hak ile yerli yerinde yarattı. Muhakkak
ki bunda iman etmiş Mü’minler için alınacak dersler vardır!” Ankebût-44/400
GAYESİZ, AMAÇSIZ HİÇBİRŞEY
YARATILMAMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, göğü,
yeri ve ikisi arasında bulunan varlıkları, gayesiz, amaçsız, boşuna yaratmadık.
(Böyle bir iddia) kâfirlerin zannıdır. Artık ateşten dolayı vay haline o
kâfirlerin!” Sâd-27/454
GAYR-İ MÜSLİMLER İLE YAPILAN
ANTLAŞMALAR, ONLARI DOST EDİNMEK MİDİR?
Hayır! Bu âyette geçen velâyet
yasağı, idareyi onlara bırakıp onlara sığınma anlamında bir velî=dost
edinmedir. Yoksa gayr-i müslimler ile ortak çıkarlarda bir antlaşma, bir pakt,
bu velâyet dışındadır. Kaldı ki Efendimiz sav Medine-i Münevvere’de Yahudilerle
antlaşma yapmıştır. Allah, gayr-i müslimlere sığınmakla Kendisi’ne isyan
etmekten sizi sakındırır! Ve dönüş yalnız Allah’adır! Âl-i İmrân-28/52
GAZABA UĞRAMIŞ BİR TOPLULUKTAN
MÜ’MİNE DOST OLMAZ ONA GÖRE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir kavmi dostlar edinmeyin!
Gerçekten kâfirlerin, kabre girmiş olanların (ölülerin) dirilmesinden ümitlerini
kestikleri gibi onlar, Ahiretten öyle ümitlerini kesmişlerdir.”
Mümtehine-13/550
GAZABA UĞRAYANLAR
Bir kısım insanlar, bu dünyada dahi
Allah’ın gazabına uğramışlardır. Onun için biz dahi: “Allahım bizi gazaba
uğrayanlardan eyleme!” diyoruz. Fatiha-7/ 1
GAZAB-I İLAHİ VE MESKENETE MAHKUMDUR
ONLAR!
Onlar (İslâm düşmanları), nerede
bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın gazabına uğramış ve üzerlerine meskenet
(yoksulluk damgası) vurulmuş topluluklardır. Bu, onların Allah’ın âyetlerini
inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleri sebebiyle olmuştur. Ve
yine bu, onların âsi olmaları ve haddi aşmaları sebebiyledir. Âl-i İmrân-112/63
GAZAB-I İLAHİ, GAZAB-I BEŞERİDEN
ELBETTE DAHA BÜYÜKTÜR
Kıyamet gününde inkâr edenlere
melekler tarafından şöyle seslenilir: “Allah’ın size olan gazabı, elbette sizin
kendinize olan gazabınızdan (buğzunuzdan) daha büyüktür. Zira siz imana davet
edildiğinizde ret ve inkâr ederdiniz.” Mü’min-10/467
GAZİLERE MÜJDE!
Allah-ü Teâlâ: “Kim Allah yolunda
savaşa girer ve öldürülüp şehit olursa veya galip gelir de gazi olursa, ileride
(cennette), ona pek büyük bir mükâfat vereceğiz.”buyuruyor. Nisâ-74/88
GECE BİR DİNLENME ZAMANIDIR
Sabahı gecenin karanlığını yararak
çıkaran Allah’dır. Geceyi bir dinlenme zamanı kılan da O’dur. En’âm-96/139
GECE DE GÜNDÜZ DE GÜZELDİR; GECESİZ
GÜNDÜZ, GÜNDÜZSÜZ GECE HİÇ GÜZEL DEĞİLDİR
Allah-ü Teâlâ, fazlı ile geceyi
istirahatınız için karanlık yarattı. (Işık altında, bahusus projektör altında
insan uyuyup istirahat edemez! Hem güneş batmasaydı, hararet durmadan
yükselecek ve 90’lı 100’lü... derecelere çıkacaktı ki, o zaman da haşlanır yok
olurdunuz.) Gündüzü ise çalışmanız için aydınlık kıldı. (Gündüz olmasaydı, çalışma
hayatınız sıfırlanırdı, yiyecek içecek olmazdı, her şey buz keserdi de
donardınız. Yani gece veya gündüzden biri olmasaydı, hayat olmazdı. Hayat, erkek
ve dişi gibi birbirinin tamamlayıcısı olan gece ve gündüz ile devam eder!)
Allah, insanlara karşı büyük lütuf sahibidir, fakat insanların çoğu, Allah’ın
bu lütfunu idrak etmiyerek şükretmezler. Mü’min-61/473
GECE DE GÜNDÜZ DE RABBİMİZİN PEK
BÜYÜK NİMETLERİNDENDİR
Allah cc, Rahmetinden geceyi ve
gündüzü birer nimet kıldı. Geceleyin onda istirahat edersiniz, gündüzün de
O’nun (Allah’ın) fazlından rızkınızı ararsınız ve şükredersiniz. Kasas-73/393
GECE İBADET, GÜNDÜZ DE İŞ AĞIRLIKLI
OLMALIDIR
Allah-ü Teâlâ: “Şüphesiz ki gece
kalkışı, Kur’an’ı anlamada, kalbe inişinde ve kıraatinde daha uygun bir zaman
dilimidir. Çünki Senin gündüz vaktinde çok meşgalen vardır” buyururken, gündüz
vaktinin ilimle, ticaretle, diğer sosyal aktivitelerle geçirilmesine; gece
vaktinin de dünyevî işlerden sıyrılmış, tam konsantre olmuş bir vaziyette
Allah’a kilitlenerek ibâdetle geçirilmesine işaret edilmektedir. Öyle anladım!
Müzzemmil-6,7/573
GECE İBADETİNE YÜCE ALLAH DAHA ÇOK
ÖNEM VERİYOR
Allah-ü Teâlâ, nankör bir adamla
Hüdabin bir adamı mukayese ederken, Hüdabin adamın iyi hasletleri içerisine
“geceleri kıyamda durur, secdeye kapanır” ifadesi ile geceye özel bir önem
veriyor. (Bir Allah dostu bana şöyle demişti: “Gece topu başka!” Yani Sahur’da
atılan Ramazan Top’unun sesi, iftarda atılan topa göre nasıl daha gür ve üstün
ise, gece yapılan ibâdetin kadri kıymeti de gündüze göre o nisbette daha
üstündür!) Zümer-9/458
GECE İLE GÜNDÜZ RABBİN KUDRETİNE İKİ
PARLAK DELİLDİRLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gece
delili olan Ay’ı (gündüz ışığının şiddeti zuhuruyla) sildik, görünmez kıldık;
gündüzün delili Güneş’i de aydınlatıcı bir ışık kaynağı yaptık ki nasibinizin peşine
düşerek arayasınız!” İsrâ-12/282
GECE İLE GÜNDÜZÜN BİRBİRİNİ
KOVALAYIP ARD ARDA GELMESİ ALLAH’IN YARATMASIDIR
Gece ile gündüzün ihtilâfı, ard arda
gelmesi de Allah’ın yaratmasıyla olur. Bundan ders alıp hâlâ aklınızı başınıza
almayacak mısınız? Mü’minûn-80/346
GECE İLE GÜNDÜZÜN BİRBİRLERİYLE YER
DEĞİŞTİRMELERİNDE ALINACAK DERS VARDIR
Allah-ü Teâlâ, geceyi gündüze,
gündüzü de geceye çeviriyor. Muhakkak ki bunda, basîret sahipleri için alınacak
bir ders vardır. Nûr-44/355
GECE SÜKUNETİNE ALLAH-Ü TEALA YEMİN
EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sükûnete
erdiği zaman geceye yemin olsun ki, (Habibim Ya Muhammed! Vahyin bir müddet
gecikmesiyle) Rabbin Seni terk etmedi, Sana darılmadı da!” Duhâ-2,3/595
GECE TOPU DAHA GÜR SES ÇIKARMASI
MİSALİ GECE KALKIŞI, İBADET İÇİN DAHA UYGUNDUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gece
kalkışı, (konsantre olma bakımından daha elverişli olduğundan) ibâdet etme
cihetiyle daha tesirlidir. (Gece Topu, daha gür ses çıkarır misâli) Kur’an’ın
kıraatine de daha uygun bir vakit dilimidir. Çünki gündüz vaktinde Seni meşgul
edecek yığınla meşgale vardır.” Müzzemmil-6,7/573
GECE VE GÜNDÜZÜN MİSYONLARININ
FARKLILIKLARI, ALLAH’IN KUDRETİNİN DELİLLERİNDENDİR
Allah’ın kudretinin delillerinden
biri de geceyi,uyumanız ve dinlenmeniz; gündüzü de O’nun fazlından rızkınızı
aramanız için yaratmasıdır. Şüphesiz bunda, işitip anlayacak kimseler için
ibretler vardır. Rûm-23/405
GECE VE GÜNDÜZÜN PEŞPEŞE GELMESİNDE
NİCE DELİLLER VARDIR
“Gece ve gündüzün (yaz ve kış
aylarında) sürelerinin değişerek peşpeşe gelmesinde; Allah’ın gökte ve yerde
yarattığı bunca varlıklarda elbette Allah’ı sayıp, kötülüklerden sakınacak
kimseler için nice deliller vardır.” Yûnus-6/207
GECE VE GÜNDÜZÜN UZAYIP KISALMASI
Geceyi gündüze katıp gündüzü uzatan,
gündüzü geceye katıp geceyi uzatan Allah’dır. Âl-i İmrân-27/52
GECE YÜRÜYÜŞÜ: EFENDİMİZİN MİRACININ
BAŞLANGICI
Bu Âyet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ,
Kulunu (Hz.Muhammed’i) bazı delilleri göstermek amacıyla, Mescid-i Haram’dan
Mescid-i Aksâ’ya bir gece yürüyüşü ile götürdüğünü beyân ediyor. (Mescid-i
Haram, Mekke’deki Kâ’be-i Şerif’in içinde bulunduğu Birinci en kutsal
Mesciddir. Mescid-i Aksâ, Kudüs’deki Beyt-ül Makdis adı ile müsemmâ mesciddir
ki, üçüncü en kutsal mesciddir. İkinci en kutsal mescid ise, Efendimiz’in sav
mescidi olan Mescid-i Nebevi’dir. Efendimiz Mi’rac Hadisi’nde: “Burak’a bindim,
Beyt-ül Makdis’e vardım” buyurmuştur.) İsrâ-1/281
GECEDEN GÜNDÜZÜN SOYUP ÇIKARILMASI,
ALLAH’IN KUDRETİNE BİR DELİLDİR
Apaydınlık bir gündüzün kapkaranlık
bir gecenin üzerinden soyup çıkartılması, Allah’ın kudretine bir delildir. İnsan
bunu düşünüp, “Aydınlık gittikten sonra kapkaranlık gecede kaldık, bir daha
gündüz gelmezse halimiz nice olur?” deyip bir düşünse, sonra tekrar gündüzü
getiren Allah’a bin şükretse yine azdır. Yâsîn-37/441
GECELEYİN NAMAZ İÇİN KALK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhamed!) Bir kısmı hâriç geceleyin (namaz için) kalk! Gecenin yarısını, yahut
yarısından azını veya yarısından fazlasını (namaz kılarak geçir, serbestsin)!
Kur’an’ı da tane tane (tecvîd kurallarına uygun) oku!” Bu Emr-i İlâhî,
Peygamber Efendimiz sav için gecede yatsı ve teheccüd namazlarını farz, diğerlerini
nâfile olarak; Ümmet-i Muhammed için ise yatsı namazını farz, teheccüdü
kuvvetli sünnet, diğerlerini nâfile olarak bağlar. Müzzemmil-2,3/573
GECELEYİN SESİN DAHA GÜR VE DAHA NET
DUYURULACAĞINA İŞARET VAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Geceleyin
kalkıp Kur’an okumak, tilâveti açısından daha elverişli, kalbe tesir etmesi
bakımından daha uygundur.” Tilâvetin, yani usûlüne uygun sesli okumanın
geceleyin daha elverişli olduğunun beyanı, akla, geceleyin çıkarılan sesin daha
net ve daha gür olduğunu getiriyor. Bir Kutlu’nun dediği gibi: “Gece Topu
başka!” (Yani Ramazan’da, sahurda atılan Gece Topu’nun sesi, daha gür gelir!) Müzzemmil-6/573
GECENİN KARARMASINA ALLAH, YEMİN
EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kararmaya
başladığı zaman geceye yemin olsun ki, Kur’an çok şerefli bir Elçinin
(Cebrail’in, Allah’dan alıp getirdiği vahiyden ibaret) sözüdür!” Tekvîr-17/585
GECENİN SÜREKLİ GÜNDÜZE BÜRÜNMESİNDE
HANGİ DERSLER VAR?
“Allah O’dur ki, sürekli olarak
geceyi, gündüze bürümektedir. Elbette bunda, iyice düşünen kimseler için alacak
nice dersler ve ibretler vardır.” (Gece gündüz değişiminde düşünmemiz teşvik
ediliyor. Evet düşündük ve şimdiye kadar şunları bulduk: 1-Dünya yuvarlaktır ve
durmadan dönüyor. 2-Dünya batıdan doğuya doğru dönüyor. 3-Kış ve yaz, yani 365
gün, güneşin ufuktan ayrı yerlerden doğması, dünyanın güneş karşısında eğik
durduğunu, bunun da mevsimleri meydana getirdiğini.) Ra’d-3/248
GECENİN ÜÇTE İKİSİNE YAKIN, YARISI
VE BAZEN DE ÜÇTE BİRİNİ İBADET EDEREK GEÇİRİYORLARDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Senin Rabbin kesinlikle biliyor ki Sen, gecenin bazen üçte
ikisine yakınını, bazen yarısını ve bazen de üçte birini kalkıp namaz kılarak geçiriyorsun;
beraberinde bulunan (Ashabından) bir taife de böyle yapıyor.” Müzzemmil-20/574
GECENİN ÜÇTE İKİSİNE YAKINI VEYA
YARISI VEYA ÜÇTE BİRİ NAMAZ İÇİN FARZ KILINACAKTI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gece ve
gündüzü yaratıp sürelerini takdir eden Allah’dır. O (Allah), sizin bu gece
ibâdetini (gecenin üçte iki ile üçte biri arasında değişen zaman diliminde
yapacağınız namaz ibâdetini, teheccüdü), gözetemeyeceğinizi (sürekli gece
ibâdetine dayanamayacağınızı) bildiği için sizi affetti (yapabildiğiniz
kadarına ruhsat verdi de farz kılmadı). O halde Kur’an’dan kolayınıza gelen
miktarı okuyun (kolayınıza geldiği kadar gece namazı kılın)! Müzzemmil-20/574
GECENİN YARISI,HATTA FAZLASI NAMAZ
KILMAK İÇİN FARZ KILINACAKTI AMA ALLAH ACIDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem Allah
bildi ki, içinizden hastalar olacak; kimileri Allah’ın lütuflarından rızkını
aramak için yollara düşecek; bir diğerleri de Allah yolunda cihâd edeceklerdir.
(Bundan dolayıdır ki Allah, size acıyarak gecenin yarısını, hatta biraz
fazlasını namaz kılmak için farz kılmamıştır da) O halde ondan (Kur’an’dan)
kolayınıza gelen miktarı okuyun (kolayınıza geldiği miktarda nafile olmak üzere
gece namazı kılın demiştir)!” Rabbim! Sen Erham-ür Rahimînsin! Müzzemmil-20/574
GECEYE ALLAH YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Dünyayı
karanlığı ile) örten (ve bu yüzden görünmesini engelleyen) geceye yemin olsun
ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten
ise hüsrâna uğradı!” Şems-4/594
GECEYE VE GECENİN BARINDIRDIKLARINA
YEMİN EDERİM Kİ, SİZ HALDEN HALE GEÇECEKSİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Geceye ve
gecenin barındırdıklarına yemin ederim!...Ki, siz (cennet veya cehennemdeki
ikâmetgâhınıza yerleşinceye kadar) mutlaka tabakadan tabakaya binecek (halden
hale geçecek) siniz!” İnşikâk-17,19/589
GECEYE YEMİN OLSUN Kİ KARANLIĞI İLE
HER ŞEYİ ÖRTER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Karanlığı
ile her şeyi örttüğü zaman Gece’ye yemin olsun ki, sizin amelleriniz çeşit çeşittir!”
Leyl-1,4/595
GECEYİ GÜNDÜZE KATAR ALLAH DA GÜNDÜZ
UZAR
Allah-ü Teâlâ, geceyi gündüze katar
da gündüz uzamış olur. (Yaz aylarında olduğu gibi.) Hadîd-6/537
GECEYİ GÜNDÜZE, GÜNDÜZÜ DE GECEYE
KATAN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ, geceye gündüzü
yutturur, her taraf kapkaranlık olur; gündüze de geceyi yutturur, her taraf
apaydınlık olur. Fâtır-13/435
GECEYİ ÖLDÜRSE, GÜNDÜZÜ KIYAMETE
KADAR UZATSA SİZE GECEYİ GETİRECEK DE KİM OLA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Söyleyin bakalım, eğer Allah (geceyi yok edip de) gündüzü
kıyamete kadar üzerinize devamlı (projektör gibi) ışık saçan kılacak
olsa,içinde istirahat edeceğiniz dinlendirici karanlığı size getirecek,
Allah’dan başka hangi tanrı olabilir ki? Hâlâ gerçeği görmeyecek misiniz?” Kasas-72/393
GEÇİP GİDERKEN GECEYE YEMİN OLSUN
Kİ, KIYAMET GELECEKTİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Geçip
giderken geceye yemin olsun ki (kıyamet gelecektir)!” Fecr-4/592
GEÇMİŞ ÜMMETLERİN HABERLERİNE ANCAK
KUR’AN İLE VAKIF OLABİLİRİZ
Cenab-ı Hak buyurdu: “(Habibim Ya
Muhammed!) İşte böyle, tarafımızdan bir zikir (Kur’an) verdik ki, Onunla Sana
geçmiş ümmetlerin haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Kim ondan yüz
çevirirse kıyamet günü ağır bir yük, büyük bir vebal yüklenecektir. Onlar, o
vebalin altında ebedî olarak kalacaklardır. Kıyamet günü bu yük, onlar için ne
ağır bir yük olacaktır!” Tâhâ-99,101/318
GEÇMİŞ ÜMMETLERİN HALLERİNDEN
KUR’AN’DA BAHSEDİLMESİNİN HİKMETİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki Biz, size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misâl ve
takvâ sahipleri için birtakım öğütler indirdik.” Yani ders alasınız, hayatınıza
çeki düzen veresiniz! Nûr-34/353
GEMİCİLİĞİN PİRİ NUH AS’DIR
Allah-ü Teâlâ vahyederek buyurdu:
“Ya Nûh! Nezâretimiz altında ve tarif ettiğimiz şekilde bir gemi yap!” Nuh as, gemiyi
vahyin tarifi ile yapmıştır. Mü’minûn-27/342
GEMİDE YOLCULUK YAPARKEN MÜSLÜMAN, KARAYA
AYAK BASAR BASMAZ MÜŞRİK OLUR ÇIKAR
Öyle kimseler vardır ki, gemide
yolculuk yaparken boğulma tehlikesi, onu hâlis muhlis müslüman yapar ve
içtenlikle Allah’a yalvarırlar; ne vakit ki Allah onları tehlikelerden
kurtarır, karaya çıkarırsa, bu sefer de bir bakarsın hâlis muhlis müşrik olmuş
çıkmış. Neticede kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük edip zevk-u safâya
dalarlar. Fakat onlar yaptıklarının âkıbetini yakında öğrenecekler.
Ankebût-65,66/403
GEMİLER BATARDI, UÇAKLAR DÜŞERDİ
ALLAH’IN MERHAMETİ OLMASAYDI
Suyun üzerinde gemileri (havanın
üzerinde uçakları) yüzdüren Allah’dır. Eğer O, dilerse bu kanunlarını iptal
ederek yüzen gemileri batırır, (uçan uçakları düşürürdü.) Bütün bunlar da
şükürsüzlükle kazanılan günâhlardan olurdu. Bununla beraber Allah, yine de
birçoğunu affetmektedir. Şûrâ-34/486
GEMİLER DENİZLERDE SUYU YARA YARA
YÜZERLER
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde büyük bir lütuf olarak gemileri denizlerde yüzdürdüğünü ve gemiler
sayesinde denizlerdeki rızıkların toplandığını zikrederek kullarını şükre davet
ediyor. Bugün dahi yük taşımacılıkta gemilerden daha iyisi ve ekonomik olanı
yoktur. Gemiler, gerektiğinde sıfır maliyetli enerji olan rüzgârla bile hizmet
ederler. Fâtır-12/435
GEMİLERE, VASITALARA YEMİN EDİYOR
ALLAH
Allah-ü Teâlâ, gemilere ve
vasıtalara yemin ederek şöyle buyuruyor: “Yemin olsun o kolaylıkla akıp giden
(gemilere ve vasıtalara)! Ki, va’d edildiğiniz şey (öldükten sonra dirilmeniz),
gerçekten doğrudur. Zâriyât-3,5/519
GEMİLERİN DENİZDE AKIP GİTMESİ
ALLAH’IN EMRİ VE İZNİ İLEDİR, TA ŞÜKREDESİNİZ
Allah, gerekli kanununu koyarak
gemilerin suya batmamasını ve üstünde akıp gitmesini Kendi izni ve emrine
bağlamıştır. Allah’ın bu kanunu, emir ve izni, denizleri istifadenize âmâde
kılması, denizlerde rızıklarınızı aramanız ve O’na şükretmeniz içindir. Câsiye-12/498
GEMİLERİN DENİZLERDE YÜZMESİ,
ALLAH’IN BİR NİMETİDİR
Allah-ü Teâlâ, insanlara bir nimet
olsun diye gemileri denizde yüzdürdüğünü beyan ediyor bu Ayet-i Kerimesi’nde.
Lokman-31/413
GEMİLERİN KOCA DAĞLAR GİBİ
BÜYÜKLERİNİN YAPILACAĞI HABER VERİLMEKTEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Denizde
koca dağlar gibi yükseltilmiş (olarak akıp giden) gemiler, O’nundur
(Allah’ındır).” (Bu Âyet-i Kerime’de ileride dağları andıran gemilerin
(transatlantiklerin, uçak gemilerinin) inşa edilerek denizlerde yüzdürülecekleri
haber verilmektedir.) Rahman-24/531
GENÇLİĞİMİ GERİ GETİRECEĞİM DİYE
BOŞUNA ÇABALAMA İHTİYAR! FITRAT KANUNUDUR BU!
Allah-ü Teâlâ, insanları (bir bebek
olarak) zayıf yarattığını, sonra zayıflığın ardından bir kuvvet verdiğini
(gençlik ihsan ettiğini), sonra kuvvetin ardından (ihtiyar kılmakla) tekrar bir
zayıflık verdiğini beyan ediyor. (Gençliğimi geri getireceğim diye boşuna
çabalama ey ihtiyar! Fıtrat kanunudur bu!) Rûm-54/409
GENELEVİ VE BENZERİ TÜM
FUHUŞHANELERİ İSLAM, YASAKLAMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dünya
hayatının geçici metâını elde etmek için, sakın ola câriyelerinizi fuhşa
zorlamayın! Kim onları (bir câhiliye âdeti olan) fuhşa zorlarsa, para
karşılığında onlara fuhuş yaptırırsa bilsin ki Allah, merhametinden o
mazlumeleri affeder (de onlarla kazanılan günâhlar, onları o tuzaklara
düşürenlerin boyunlarına takılır kalır).” Bu Âyet-i Celile, Câhiliye döneminde
ve -maalesef- bu zamanda pek revaçta olan genelev ve benzeri bilumum günâh
fabrikalarını kapatmış, onları kesinlikle yasaklamıştır. Bu Ayet-i Kerime aynı
zamanda, fuhuş tuzağına düşürülen mazlume kadınların da affedileceğine, onların
ağır günâh altında olmadıklarına, ağır günâhın esas işletenlere ait olduğuna
kesin bir delildir. O mazlume kadınlarımıza aslâ ultra kirli nazarıyla bakamayız,
onlar o bataklıktan kurtulduktan sonra iffetleriyle yaşarlarsa, Ahiretlerini de
kurtarırlar! Devletten aldıkları maaşları da helâldir, çünki Devlet, onlara
bakmakla mükelleftir. Nûr-33/353
GERÇEĞİ AÇIKLAMAKTAN ALLAH ÇEKİNMEZ!
Allah gerçeği açıklamak için bir
sivrisineği misal olarak getirmekten çekinmez! Bakara-26/4
GERÇEK MÜ’MİN OLMAK İÇİN NE
GEREKMEKTEDİR?
Gerçek mü’min olmak için namazı
hakkıyle edâ etmek ve rızık olarak verilen şeylerden Allah yolunda sarf etmek
gerekmektedir. Enfâl-3/176
GERÇEK MÜ’MİNLERE VERİLEN MÜKAFATLAR
“İşte gerçek mü’minler onlardır ki,
onlara Rablerinin nezdinde, cennette yüksek dereceler, mağfiret ve kıymetli bir
nasip vardır.” Enfâl-4/176
GERÇEKLERİ TAM KİM ANLAR?
Gerçekleri ancak tam akıllı olanlar
anlar! Bakara-269/44
GERÇEKLERİN AÇIKLANMASI BU SUREDE DE
DEVAM EDİYOR
Allah-ü Teâlâ, Şuarâ Sûresi’nin bu
ikinci âyetinde: “Şunlar, Hak ile bâtılı ayıran, gerçekleri açıklayan kitâbın
âyetleridir” buyurarak, bu Sûre-i Celile’de pek çok gerçeğin açıklanacağını,
daha Sûrenin başında haber veriyor. Şuarâ-2/366
GERİ DÖNÜŞÜ MÜMKÜN OLMAYAN BİR GÜN
GELMEDEN ÖNCE RABBİNİN DAVETİNE İCABET ET!
Ey dünyada vakitlerini bomboş bir
şekilde hay huy ile geçiren gafiller! Allah tarafından getirilecek ve hiç
kimsenin geri çeviremeyeceği bir gün gelmeden önce Rabbinizin davetine icabet
ediniz! O gün geldiğinde size sığınabilecek ne bir delik, ne de günahlarınızı
inkâr etmeye bir çare vardır! Şûrâ-47/487
GEZEGENLERİN ONİKİ TANE OLDUĞUNA
DAİR KUR’AN’DA İŞARET VAR
Yûsuf as, rüyâsında 11 yıldız ile
Güneş ve Ay’ın kendisine secde ettiğini söylüyor. İmdi Yûsuf as, 11 kardeşi ve
bir de kendisi 12 eder. Bu, 12 gezegene işârettir. Bir Güneş, babası; bir Ay da
annesi! Niye gezegen de, yıldız değil? 12 kardeş nasıl ki, baba ile alâkadarsa,
gezegenler de Güneşle alâkadardır. Yani güneş sistemi içindedirler. Başka
yıldızlar, başka sistemlere dâhildirler. Kur’an-ı Kerim, nice hakikatları
peygamberlerin mu’cizeleriyle işâret eder, insanoğluna da o hakikatlara ilim
merdiveni ile çıkmak düşer. 12 rakamı, uzay bilimlerinde bir şifre gibidir: İlk
günden beri ayların sayısının 12 olduğu başka bir âyette zikredilmiştir. 12
kardeşin zikredildiği âyetlerin 12. Sûre ve 12. Cüz’de geçmesi, elbette tesâdüf
değildir. Yûsuf-4/234
GEZİN DE GÖRÜN, PEYGAMBERLERİ
YALANCI SAYANLARIN AKIBETLERİ NE OLMUŞ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte şöyle
bir gezin, dolaşın dünyayı da, peygamberleri yalancı sayanların âkıbetlerinin
ne olduğunu gözlerinizle görün!” Nahl-36/270
GEZİN DÜNYAYI DA İBRET ALIN!
Sizden önce nice ümmetler gelip
geçerek arkalarında ibretli sahneler bırakmışlardır. Dünyayı gezerek onlardan
ibret alınması tavsiye edilmektedir. Âl-i İmrân-137/66
GEZİN, DOLAŞIN, İBRET GÖZÜYLE BAKIN
YERYÜZÜNE, ALLAH’IN YARATTIĞINI GÖRECEKSİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O inkâr
edenler görmediler mi ki, Allah mahlûkâtı ilkin yoktan nasıl yaratıyor, sonra
bu yaratmayı, tekrar tekrar yapıyor? Şüphesiz bu, Allah için çok kolaydır. Hem
de ki: Yeryüzünü gezin, dolaşın da Allah yaratmaya nasıl başlamış, anlamaya
çalışın! Hem Allah, tekrar yaratmayı, öldükten sonra diriltmeyi
gerçekleştirerek yeniden yapacaktır. Allah elbette her şeye kadirdir!”
Ankebût-19,20/397
GIDALARIN TAKDİRİ, TANZİMİ DÖRT
GÜNDE, DEVREDE GERÇEKLEŞMİŞTİR
Allah, yer küresini semavattan önce
(topraksız, susuz ve havasız olarak ilk devrede) ve semavattan sonra (toprak
sererek, su indirerek ve hava ile kuşatarak ikinci devrede olmak üzere) iki
ayrı devrede iki ayrı aslî özelliği ile yaratmasından sonra, hayattar bir hal
alması, gıdaların takdiri ve tanzimini, dört devrede yapmıştır. Bu zaman zarfında
Allah, yeryüzünde yüce dağlar yükseltti, orayı bereketlendirdi ve ihtiyaç
sahipleri için gıdalarını dengeli bir sûrette düzenledi. Ey araştırmacı
(Akademisyenler! işte konu!) araştırın! Fussılet-10/476
GISSİS, HIRİSTİYAN KEŞİŞLER VE
RAHİPLER, KUR’AN HAKKINDA NE DEMİŞLERDİ?
Hıristiyan Gıssîs ve Râhipler, Kur’an’ı
işitip içeriğine muttali olduklarında şöyle demişlerdi: “Rabbimiz! İman ettik, artık
bizi Hakka şâhit olanlarla beraber yaz! Zaten biz, Rabbimizin bizi sâlihler
zümresiyle beraber cennetine koymasını ümit ederken ne diye Allah’a ve bize
gelen bu hakikata iman etmeyelim?” Mâide-83,84/121
GIYBET EDEMEZ BİR MÜSLÜMAN DİĞER MÜSLÜMAN
KARDEŞİNİ!
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Ey
iman edenler! Bazınız bazınızı gıybet etmesin! Sizden biriniz hiç ölmüş
kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! O halde
Allah’ın azâbından korkun da bu çirkin amelden sakının! Şüphe yok ki, Allah, tövbeleri
çok kabul eden ve çok merhametli olandır.” Gııybet, bir müslümanın diğer
müslüman bir kardeşini onun olmadığı bir mekânda başkalarıyla, onu
hoşlanmayacağı sözlerle anmasıdır. Doğruyu konuşuyorsa gıybet, yalan söylüyorsa
iftira etmiş olur. Rivayette vardır ki, gıybet annesi ile zina etmiş kadar
kişiyi günaha sokar. İftira ise gıybetin iki katı günahtır. Hucürat-12/516
GİZLEDİĞİNİZİ DE AÇIKLADIĞINIZI DA
BEN BİLİRİM
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Ben, yapmakta
olduğunuz gizli şeyleri de açık şeyleri de hepsini bilirim!” Bakara-33/5
GİZLESEN DE AÇIĞA VURSAN DA ALLAH HER
ŞEYİ GAYET İYİ BİLMEKTEDİR
Kim, herhangi bir şeyi, gizlese de
açığa vursa da, Allah onu gayet iyi bilmektedir. O bakımdan hiç kimse, açık
gözlülüğünü marifet bilip de kendini kandırmasın! Ahzâb-54/424
GİZLEYEMEZSİN ALLAH’DAN, ÜÇ KİŞİNİN
DÖRDÜNCÜSÜ, BEŞ KİŞİNİN ALTINCISI ALLAH’DIR ZİRA
Allah, göklerde ve yerde ne varsa
bilir. Üç kişinin aralarında fısıldaştıklarını Allah bilir, çünki dördüncüleri
Allah’dır. Beş kişi aralarında gizlice bir şey mi konuştu? Altıncıları Allah
olduğu için onları da bilir. Bu kişiler ister üçten az olsun, ister istedikleri
kadar çok olsunlar, Allah onlarla beraber olduğu için O’ndan hiçbir şeyi
gizleyemezler. Allah, kıyamet günü onlara ne yaptıklarını tek tek bildirecektir.
Çünki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. (Ey insan! Duydun değil mi? Artık sen
bilirsin!) Mücâdele-7/542
GİZLEYEMEZSİN HİÇBİR ŞEYİ ALLAH’DAN!
“Ve Allah, sizin neleri gizleyip, neleri
açığa vurduğunuzu pek iyi bilir.” (‘Gizlice bu işi hallettim!’ diyen, kendini
kandıran ahmağın tekidir.) Nahl-19/268
GİZLİ AÇIK HER SÖZÜ, HEM GİZLENEN
HER ŞEYİ ALLAH BİLİR
Allah’a karşı hiç bir şey
gizlenemez! Çünki O, gizli açık her sözü ve gizlediğiniz her şeyi bilir.
Enbiyâ-110/330
GİZLİ AÇIK HER ŞEYİ ALLAH BİLİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, sizin
açığa vurduğunuz ve gizlediğiniz her şeyi bilir.” Ey Ehl-i Kitap! Politika
yaparak, işi idare ettim, diyerek kendinizi kandırmayınız! Çünki Allah
gizli-açık her şeyi bilir ve ötede de tek tek sorar. Zeki olabilirsiniz, ama
akıllılık, Ahiretini kurtarabilmektir. Hiç kimse Allah`ı kandıramaz ve cennetin
yolunu tutamaz! İçinizdekini gizleseniz de onu açıklasanız da Allah onu bilir.
Bütün göklerde ve yerde bulunan ne varsa onları da bilir. Allah her şeye kadirdir.
Bakara-77/11; Âl-i İmrân-29/52; Mâide-99/123
GİZLİ GÖRÜŞMELER VEYA FISILDAŞMALAR
HAKKINDA
Allah-ü Teâlâ: “Onlar (insanlar)
biraraya gelirler, aralarında yaptıkları gizli görüşmelerin, fısıldaşmaların
çoğunda hayır yoktur! Ancak bu görüşmelerinde muhtaçlara yardım, başkalarına
iyilik yapmak, dargınların arasını düzeltmek gibi konuları görüşüyorlarsa, o
zaman bu fısıltılaşmalarında hayır vardır! Kim Allah’ın rızasını arzulayarak
görüşmelerini böyle yaparsa, Biz de ona ileride (cennette) büyük bir mükâfat
vereceğiz.” buyurmaktadır. Nisâ-114/96
GİZLİ HİÇBİR ŞEY KALMAYACAK, GÜNÜ
GELECEK BÜTÜN SIRLAR ORTAYA DÖKÜLECEK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Günü
gelecek (hesapların görüldüğü gün), bütün gizli haller, (kalblerde bulunan)
sırlar ortaya dökülecektir!” Târık-9/590
GİZLİ KALMAZ ALLAH’A HİÇBİR ŞEY!
Şu kesindir ki, ne yerde ne de gökte
hiçbir şey, Allah’a gizli kalmaz! “Hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz!” Ayet-i
Kerimesi’nden anlıyoruz ki Allah’a karşı bir şeyi gizlemek mümkün değildir.
Al-i İmrân-5/49 ; Mü’min-16/467
GİZLİ KONUŞMALARDA NELER YASAK,
NELER SERBEST?
Mü’minlerin kendi aralarında gizlice
konuştuklarında yasak olanlar: 1-Günah içeren her şey; 2-Düşmanlık pompalayan
hususlar; 3-Peygambere isyan (yani Kur’an ve Sünnet-i Sahiha’ya aykırı olan)
haller. Gizlice konuşmaları yasaklanmayan haller ise iyilik ve takvâ
hususlarıdır. Âyet, “dirilip huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten
sakının!” ikazı ile tamamlanmaktadır. Mücâdele-9/542
GİZLİ MÜ’MİN FİRAVUNUN KULE
MACERASINDAN SONRA HALKINI NE ŞEKİLDE İRŞAD ETTİ?
Gizli Mü’min, Firavun’un Haman’a
yüksek bir kule yapması talimatını vermesinden sonra irşadına devam ederek
halkına şöyle dedi: “Ey benim Halkım! Bana uyun, size doğru yola rehberlik
edeyim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaattir, Ahirete gelince işte asıl
yerleşecek yer orasıdır. Kim bir kötülük yaparsa sadece o kadar cezalandırılır,
Mü’min olmak kaydıyla erkek veya kadın kim de salih bir amel işlerse, işte
onlar cennete girerler, orada hesapsız nimetlerle rızıklandırılırlar. Değerli
halkım! Nedir bu başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa davet ediyorum, siz ise beni
ateşe çağırıyorsunuz! Beni Allah’ı inkâr etmeye, hakkında bilgi sahibi
olmadığım şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz, ben ise sizi Aziz ve Ğaffar’a
davet ediyorum. Şuna şüpheniz olmasın ki, beni tapmaya davet ettiğiniz
putlarınıza ibâdet, dünyada da Ahirette de geçerli değildir. Nihayet dönüp
varacağınız yer Allah’ın huzurudur. Haddi aşanlara gelince onlar cehennemi boylayacaklardır.
Size söylediğim şu sözleri yakında hatırlayacaksınız. Artık ben işimi Allah’a
havale ediyorum. Çünki Allah, kullarını hakkıyla görendir!” Mü’min-38,40/470;
41,44/471
GİZLİ MÜ’MİN KALKIP FİRAVUNA NELER
DEDİ?
Firavun Hânedanı’ndan olup da iman
eden ve bu imanını maslahat icabı gizleyen bir adam (Gizli Mü’min) ise şöyle
dedi: “Bir adamı sırf ‘Rabbim Allah’dır!’ diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki
O, size Rabbinizden mu’cizeler getirmiştir. Eğer yalan söylüyorsa, yalanı zaten
kendi aleyhinedir; yok doğru söyleyen biri ise, O’nun sizi tehdit ettiği
şeylerden bir kısmı başınıza gelecektir. Şu bir gerçektir ki Allah, haddi aşan,
yalancıları iflâh etmez!” Mü’min-28/469
GİZLİ MÜ’MİN KAVMİNE KARŞI NELER
SÖYLEDİ?
Firavun’un Hânedanı’ndan olup da Hz.
Musa’ya iman etmiş olan Gizli Mü’min, kavmine karşı şöyle dedi: “Ey kavmim!
Bugün ülkede hâkimiyet ve üstünlük sizdedir. Ama yarın Allah’ın azâbı gelir
başımıza çatarsa, O’nun azâbından korumak için bize kim yardım edebilir?” Mü’min-29/469
GİZLİ MÜ’MİN, FİRAVUNUN ÇARK
ETMESİNDEN SONRA HALKINA ŞUNLARI SÖYLEDİ
Gizli Mü’min dedi ki: “Ey kavmim!
Ben sizin hakkınızda peygamberlerini yalanlayan Nûh, Âd, Semûd ve onlardan
sonraki kavimlerin başlarına gelen o dehşetli azapların benzerlerinin sizin de
başınıza geleceğinden endişe ediyorum. Yoksa suçu olmayanlara Allah azap etmek
istemez! Değerli halkım! Açıkçası ben sizin için bağrışıp çağrışma gününden, birbirinizden
imdat isteyeceğiniz fakat çaresiz olarak cehenneme gideceğiniz o günden endişe
ediyorum. O gün arkanızı dönüp kaçmak istersiniz ama Allah’ın azabından sizi
koruyacak O’ndan başka hiç kimse de bulunmaz. Bununla beraber Allah, kimi
isyanındaki inadı yüzünden dalâlete atarsa,artık onu hidâyete erdirecek hiç bir
kimse de yoktur.” Mü’min-30,33/469
GİZLİ MÜ’MİNİN FİRAVUN’A KARŞI DİK
DURUŞU VE CESURCA ÇIKIŞI, FİRAVUNA ÇARK ETTİRDİ
Gizli Mü’min’in Firavuna karşı bu
cesurca çıkışı karşısında Firavun (ama hânedanının desteğinin kopmaması, ama
avânesinin O’nu haklı bulmasından endişe etmesi, ona çark ettirdi de) şöyle
dedi: “Ben size sadece kanaatimce uygun gördüğümü bildiriyor ve size tutulması
gereken doğru yola rehberlik ediyorum.” (Tarih boyunca tüm Firavun tıynetliler,
güç kaybetmemek için her boyaya girmişlerdir.) Mü’min-29/469
GİZLİYİ AÇIĞI BİLEN, TEK ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ, sizin gizlinizi de
bilir açığa vurduğunuzu da. O, hayır ve şerden ne kazanacağınızı da bilir.
En’âm-3/127
GİZLİYİ DE GİZLİNİN GİZLİSİNİ DE
ALLAH BİLİR
Duâda sesini yükseltsen de
yükseltmesen de Allah için birdir. Şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini
de bilir. Tâhâ-7/311
GÖĞE BAKIN, ONU KİM BİNA ETMİŞ, KİM
SÜSLEMİŞ? HEM DE BİR ÇATLAĞI OLSUN YOK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kâfirler
hiç göğe bakmazlar mı ki, Biz onu nasıl da bina etmiş ve süslemişiz? Hem onun
hiçbir çatlağının, denge bozucu bir hareketinin olmadığını düşünmezler mi?”
Kâf-6/517
GÖĞE BAKMIYORLAR MI, NASIL
YÜKSELTİLMİŞ?
Allah-ü Teâlâ, gökyüzünü nazara
veriyor ki, bunun kendiliğinden aslâ böyle bir düzen içinde olamayacağını,
direksiz duramayacağını düşünsünler ve iman etsinler! Gök lisan-ı haliyle
haykırıyor: “Bizim sahibimiz ve müdebbirimiz tek Allah’dır!” Ğâşiye-18/592
GÖĞE ÇIKANI DA GÖKTEN İNENİ DE ALLAH
BİLİR
Allah-ü Teâlâ, yerden göğe yükselen
herbir su buharı moleküllerini bildiği gibi, onların gökten yağmur, kar ve dolu
şekliyle inmesini dahi bilir. Her bir kar tanesinin kaneviçe gibi süslü
şekillerle inmesi, bu işin O’nun bilgisi dışında olmadığını isbat eder. Bu göğe
yükseliş ve oradan iniş elbette su buharlarıyla sınırlı değildir. Bu Ayet,
uçakların, füzelerin, kuşların, böceklerin göğe yükselişleri ve oradan
inişlerinin dahi Allah’ın bilgisi ve izni ile olduğunu bildirir. Sebe’-2/427
GÖĞE MERDİVEN KURDULAR DA YOKSA O
SAYEDE Mİ GÖK HABERLERİNİ DİNLİYORLAR?
Mekke müşrikleri (ve onların izinden
gidenler) yoksa göğe merdiven kurdular da o sayede göğe yükselip, gök
haberlerini mi dinliyorlar (da konuşuyorlar)? Öyleyse o dinleyiciler apaçık bir
delil getirsin! Tûr-38/524
GÖĞE VE ONU BİNA EDENE, ALLAH’A YEMİN
EDİYOR ALLAH-Ü TEALA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göğe ve
onu bina edene (Allah’a) yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden
arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-5/594
GÖĞE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA
Allah-ü Teâlâ, “ve yükseltilmiş
tavana (göğe) yemin olsun!” diyerek göğe yemin ediyor. Tûr-5/522
GÖĞE YÜKSELENİ BİLİR ALLAH
Göğe yükselen kuş, uçak, füze, ağaç,
minare vs. ne varsa herbir şeyi Allah-ü Teâlâ bilir. Hadîd-4/537
GÖĞSÜ GENİŞLETİLEREK İLİM VE HİKMETLE
DOLDURULDU PEYGAMBERİMİZİN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Biz Senin göğsünü açıp (ilim ve hikmetle) genişletmedik mi?”
(Peygamber Efendimiz sav’in Risâletinin en zor günlerinde Allah-ü Teâlâ O’nu
Mirâc ile şerefyâb etti. Mirâcın başlangıcında Efendimizin göğsü melekler
tarafından yarılarak zemzemle yıkandı, ilim ve hikmetle dolduruldu. Bütün
bunlar, mu’cizevî olduğundan bizim tabi olduğumuz şartlar bu ameliyelerde
aranmaz! Bu Âyet-i Kerime’deki inşirâh ‘göğsün açılıp genişletilmesi’ bu hadise
sebebi ile olmuştur.) İnşirâh-1/596
GÖĞSÜNÜ DARALTIR SANKİ GÖĞE
TIRMANIYORMUŞ GİBİ
Allah, kimi (Kendi lütfundan) doğru
yola koymak isterse, onun kalbini İslâm’a açar; kimi de (küfründeki inadı
sebebiyle) saptırmak isterse, onun göğsünü daraltır, sanki göğe tırmanıyormuş gibi
dar ve tıkanık yapar. Böylece imana gelmeyenlere rüsvâylık verir. Bu ayet-i
kerime yukarı çıktıkça hava basıncının düşeceğini mu’cize olarak bildirir.
En’âm-125/143
GÖĞÜ ALLAH TUTTUĞU İÇİN YERİN ÜZERİNE
DÜŞMÜYOR
“Allah, göğü takdir ettiği yerde
(direksiz) tutuyor ve Yer’in üzerine düşürmüyor.” Hacc-65/339
GÖĞÜ GAYET SAĞLAM BİNA ETTİK
ÜSTÜNÜZDE, HEM DE YEDİ TABAKA OLARAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz,
üstünüzde yedi sağlam gök bina ettik! (Tâ korunduğunuzu bilesiniz diye!)”
Nebe’-12/581
GÖĞÜ YÜKSELTEN, GENİŞLETEN ALLAH’DIR
Göğü yükselten, genişleten
Allah’dır. Rahman-7/530
GÖĞÜN DEHŞETİNDEN ÇATLADIĞI GÜN
Gün gelecek, Allah’ın va’di mutlaka
gerçekleşecektir (kıyamet kopacaktır). O öyle bir gündür ki, o günün
dehşetinden gök bile çatlayacaktır. Şüphesiz bu Âyetler, bir öğüttür. Artık
isteyen, Rabbine doğru bir yol tutar.” Müzzemmil-18,19/573
GÖĞÜN VE YERİN BU HALLERİNDE
DURMALARI ALLAH’IN EMRİYLEDİR
Gök ve Yer, bu hallerinde,
belirlenen yerlerinde (yörüngelerinde) sapasağlam durmaları, Allah’ın emriyle
olmaktadır.Yoksa kendi kendilerine buyruk değillerdir ve tesadüfen de bu hali
almış değillerdir. Bu hal, Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerinden
biridir. Rûm-25/406
GÖK CİSİMLERİ, ECRAM-I SEMAVAT, YERLERİNDEN
SÖKÜLÜP KAYDIRILACAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Gökyüzündeki ecrâm-ı semâvât, yerlerinden sökülüp kaydırıldığı zaman...İnsan,
(hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!” Tekvîr-11/585
GÖK GÜRLEMESİ, RA’D HAMD İLE ALLAH’I
TAKDİS VE TENZİH EDER
“Gök gürlemesi (Ra’d), hamd ile O’nu
(Allah’ı) takdis ve tenzih eder. Durum bu iken onlar, hâlâ Allah hakkında
birbirleriyle tartışıp, ileri geri konuşurlar. Halbuki O’nun cezası pek çetindir.”
Ra’d-13/249
GÖK KAPI KAPI OLUP AÇILIR O GÜN
(Sûr’a üfürülünce) gök kapı kapı
olup açılır da o gün (vazifeli melâike orduları bakarsın, indirme yapmıştır)! Nebe’-19/581
GÖK KAPILARI ONLARA AÇILMAYACAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Âyetlerimizi yalan sayanlara ve onları kabule tenezzül etmeyenlere gök
kapıları açılmayacak ve deve, iğne deliğinden geçmedikçe (yani imkansız) onlar
da cennete giremeyeceklerdir. İşte biz, suçlu kâfirleri böyle cezalandırırız.”
A’râf-40/154
GÖK ŞİDDETLE ÇALKALANACAK
Allah-ü Teâlâ, “gün gelecek (kıyamet
koparken) gök şiddetli bir çalkanışla çalkalanacak!” buyurmaktadır. Tûr-9/522
GÖK YARILDIĞI ZAMAN KİŞİ NE YAPIP NE
YAPMADIĞINI ANLAR AMA İŞ İŞTEN GEÇMİŞTİR ARTIK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gök
yarıldığı (yani kıyamet koptuğu) zaman...Kişi, ne yapıp ne yapmadığını iyice
anlayacaktır!” ama iş işten çoktan geçmiştir artık; pişmanlıkları fayda vermez!
İnfitâr-1/586
GÖK YARILIP ERİMİŞ YAĞ GİBİ
KIPKIRMIZI BİR GÜL HALİNE GELDİĞİNDE NELER OLACAK NELER!
Gök yarıldığı zaman, erimiş yağ veya
kızıl sahtiyan gibi kıpkırmızı bir gül haline dönüştüğünde artık o gün imtihan
bittiği, ameller dışa vurduğu için günahkârlar hemen tanındıklarından insanlara
ve cinlere günahları sorulmaz, zira herkesin siması, sormaya hacet bırakmaz. Rahman-37,39/531
GÖK, RABBİNİN BUYRUĞUNU DİNLER VE
YARILIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gök, yarıldığı
ve hep yapageldiği gibi Rabbinin buyruğunu dinlediği zaman...Ey insan! Rabbine
kavuşuncaya kadar çabalayacak ve yapmış olduğun amellerle karşı karşıya gelecek
olansın!” İnşikâk-1,2,6/588
GÖK, YILDIZ LAMBALARINDAN OLUŞAN
KANDİLLERLE SÜSLENDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, yere
en yakın göğü (1.Kat Semayı, yıldız) lâmbalarından oluşan kandillerle süsledik
ve onları (kulak hırsızlığı yapan) şeytanlar için (atılacak) taşlar (mermiler)
yaptık. Hem onlara (şeytanlara) alevli ateş hazırladık!” (Meteor dediğimiz
şihâbın göğe çıkıp kulak hırsızlığı yapmak isteyen şeytanı (cini) yakalayıp
dünyaya getirmesi, atmosfere girdiğinde de parlayıp ateş kütlesi haline gelmesi
ve o şeytanı külışın etmesi, bizim ihtiyacımıza binâendir. Çünki gayb âleminde
cereyan eden bir hadiseye görünen âlemde bir alâmet koymak hikmeti sonsuz
Rabbimizin bir âdetidir. Gök hırsızlarını belirtmek için Yüce Allah, şihaplarla
bu hakikatı gözlerimize göstermektedir. Yoksa O, görünmeyen ışınlarla o
habislerin işini bitiriverirdi.) Mülk-5/561
GÖKDELENLER VAR O RABBİNDEN
SAKINANLARA
Bu Âyet-i Kerime’de Rablerinden
sakınarak O’nun emir ve yasaklarına riayet edenlere cennette üst üste bina
edilmiş köşkler (gökdelenler) verileceği va’dedilmiştir. Allah ise va’dinden
aslâ dönmez! (Arzu etmez misiniz?) Zümer-20/459
GÖKLER BİRBİRİYLE UYUM İÇERİSİNDEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Görmüyor
musunuz, Allah yedi kat göğü nasıl da birbiriyle uyum içerisinde yarattı?” Evet
gökler, tabaka tabaka, kat kat, bölüm bölüm (galaksiler halinde) yaratılmıştır.
“Görmüyor musunuz” demek, araştırınız demektir. Nûh-15/570
GÖKLER VE YER YOKTAN YARATILDI
Gökleri ve yeri (yani her şeyi),
yoktan var eden, yaratan O (Allah) dır. Şûrâ-11/483
GÖKLER VE YER, HİKMETLE YERLİ
YERİNDE YARATILDI
Allah-ü Teâlâ, gökleri ve yeri tam
bir hikmetle ve yerli yerinde yaratmıştır. Daha iyisi olamazdı. Zümer-5/457
GÖKLER VE YERİN TASARRUFU ALLAH’A
AİT OLUNCA BAŞKA TANRILARA YER KALMADI
Neml Sûresinin 59-64. âyetlerinde
Allah-ü Teâlâ, gökler ve yerdeki tasarrufu, özet olarak kendisinin Yed-i
Kudreti altında olduğunu beyân etmekle aslında avam-ı nâsa: “Başka tanrılara yer
kalmadı, öyleyse sadece Bana ibâdet ve duâ edin!” mesajını veriyor. Neml-59/381
GÖKLER YER ÜSTÜNE, YER DE GÖKLER
ÜSTÜNE NEDEN YIKILMIYORLAR?
Yeri de gökleri de uzayda birbiri
üstüne yıkılmadan tutan sadece Allah’dır. Şâyet onlar yıkılacak olsalar, Allah’dan
başka kimse onları yeniden orada (uzayda) tutamaz! Allah, Halîm ve Ğafûr’dur.
Fâtır-41/438
GÖKLER, YER VE ARALARINDAKİLERİN
VARLIĞI, BELLİ BİR MAKSAT VE BELLİ BİR VAKTE KADARDIR
Allah, gökleri, yeri ve
aralarındakileri, belli bir maksatla, yerli yerinde, adâlet ve hikmetle ve
belli bir ecel ile yaratmıştır. Bundan gâfil kâfirler ise korkutuldukları kıyamet
gününden yüz çevirirler. Ahkâf-3/501
GÖKLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hamd, gökleri
ve yeri yaratan Allah’a mahsusdur.” Gökler: uçsuz bucaksız uzay dediğimiz
mekânın adıdır. Meleklerin mekânıdır. Duaların kıblegâhıdır. Yücelik ve
yüksekliği temsil eder. Sayısız yıldızların otağıdır. Cennetler göklerde
kurulmuştur. Mekândan münezzeh Allah-ü Teâlâ’ya el açarken göklere doğru el
açarız. Göklerde hiç isyân ve tuğyân yoktur, oralarda günâh işlenmez.
İnsanoğlunun aslî vatanı da göklerdeki cennetlerdir, zira babamız ve anamız
oralardan gelmiştir. İnsanoğlu nihayetinde Mahşere göç edecek, oradan da cennet
veya cehenneme yerleşecektir. Kısacası gökler, bizim köyümüzdür, bu yer hanında
biraz misafiriz vesselâm! En’âm-1/127
GÖKLERDE OLANLAR DA YERDEKİLER GİBİ
İNSANLIĞIN HİZMETİNE VERİLMİŞ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Görmediniz
mi Allah, gökler ve yerde ne varsa sizin hizmetinize musahhar kıldı? Buna
rağmen insan, hiç bir bilgiye, kitaba ve yol göstericiye dayanmaksızın Allah
hakkında tartışıp durur.” Lokman-20/412
GÖKLERDE VE YERDE BULUNANLAR
KİMİNDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Göklerde ve Yer’de olan şey(ler), kimindir? (yine) de:
Allah’ındır!” En’âm-12/128
GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA HEPSİ
ALLAH’I TESBİH ETMEKTEDİR
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi
Allah’ı tesbih etmektedir. Çünki O, Azîz ve Hakîm’dir. Hadîd-1/536
GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA HEPSİ
ALLAH’INDIR
“Şüphesiz ki göklerde ve yerde ne
varsa hepsi Allah’ındır. Allah Ğanî’dir, Hamîd’dir. Göklerde ve Yer’de ne varsa
hepsi Allah’a aittir. Allah Ğanî’dir (Hiçbirine ihtiyacı yoktur); Hamîd’dir
(Hamd edilmeye layık olandır). Göklerde ve yerde ne varsa hepsi, Aliyy (çok
Yüce) ve Azîm (Çok Büyük) Allah’a aittir. Hacc-64/338 ; Lokman-26/412 ;
Şûrâ-4/482
GÖKLERİ DİREKSİZ OLARAK BAŞINIZIN
ÜSTÜNDE TUTAN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gördüğünüz
gibi (başınızın üstünde) gökleri, direksiz olarak yaratan ve tutan Allah’dır.” Lokman-10/410
GÖKLERİ DİREKSİZ YÜKSELTEN ALLAH’DIR
“Allah O’dur ki gökleri, sizin de
gördüğünüz gibi, direksiz yükseltti, sonra da Arş’a çıktı (hükmünü yürüttü).” (Not:
Görünen direk olmadığına göre görünmeyen ‘çekim kuvvetleriyle’ yükseltti mânâsı
da verilmiştir.) Ra’d-2/248
GÖKLERİ VE YERİ ALLAH DELALET ETSİN
VE BİR İMTİHAN MEYDANI OLSUN DİYE YARATMIŞTIR
Allah, gökleri ve yeri Hak ile yerli
yerinde yarattı ki, her şey kudretine delâlet etsin, “Rabbim Allah!” diye
bangır bangır bağırsın; bir de herkes kazandığının karşılığını haksızlık
edilmeksizin görsün diye bir imtihan meydanı olması amacıyla yaratmıştır.
Câsiye-22/499
GÖKLERİ VE YERİ ALLAH, HAK BİR MAKSATLA
YERLİ YERİNDE YARATTI
Allah-ü Teâlâ, gökleri ve yeri Hak
bir maksatla, yerli yerinde yarattı. (Orada aslâ abes bir şey bulamazsınız.)
Teğâbün-3/555
GÖKLERİ VE YERİ ALLAH,KARARINCA, OLMASI
GEREKTİĞİ KIVAMDA YARATTI
O (Allah), gökleri ve yeri kararınca, olması gerektiği
kıvamda yarattı.” Nahl-3/266
GÖKLERİ VE YERİ YARATAN ONLARIN
BENZERLERİNİ YARATMAYA KADİR DEĞİL MİDİR?
Gökleri ve Yer’i yaratan Allah, onların
(gök, Yer ve insanların) benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Elbette
kadirdir! Çünki O, Hallâk’dır (Yaratır da yaratır!), Alîm’dir. (Her şeyi
bilendir.) Yâsîn-81/444
GÖKLERİ VE YERİ YOKSA ONLAR MI
YARATTI?
Gökleri ve yeri yoksa onlar (Mekke
müşrikleri ve izlerinden gidenler) mi yarattı? Hayır! Onlar yaratmanın ne demek
olduğunu yakinen bilmeyen câhil cühelâlardır. Tûr-36/524
GÖKLERİ, YERİ, YANİ HER ŞEYİ
YARATAN, FAKAT YORULMAYAN KİM OLABİLİR? ELBETTE ALLAH!
Allah-ü Teâlâ, gökleri, yeri ve
ikisi arasında bulunan her şeyi altı günde yarattığını ve bundan dolayı da
Zât-ı Zül Celâl’ine aslâ bir yorgunluğun dokunmadığını beyan ediyor. Öyleyse bu
Zat’a karşı bizim tavrımız ne olmalıdır? Bu Zat’ın Allah olduğunu idrak ederek
sabah akşam O’na ibâdet etmek olmalıdır. Kâf-38/519
GÖKLERİN PEK YÜKSEK OLDUĞU
AÇIKLANIYOR
Kur’an-ı Kerim’in Yer’i ve pek
yüksek olan gökleri yaratan (Allah) tarafından indirildiği açıklanmıştır.
Tâhâ-4/311
GÖKLERİN VE YER’İN MÜLKÜ, İDARESİ
ALLAH’A AİTTİR
Allah, Göklerin de Yer’in
dolayısıyla her yerin sahibidir. Gökler ve yerdeki idare,yönetim Allah’a
aittir. O’nun izni olmadan en küçük bir atom çekirdeğinin etrafındaki
elektronlar bile hareket edemez. Ve O, mülkünde kimseyi ortak edinmez! Şûrâ-49/487
GÖKLERİN VE YERİN HAKİMİYETİ
ALLAH’INDIR
Göklerin ve yerin hakimiyeti, yönetimi
Allah-ü Teâlâ’ya mahsustur. (Yönetiminde, mülkünde ortak kabul etmez!)
Hadîd-5/537
GÖKLERİN VE YERİN HAKİMİYETİ
ALLAH’INDIR
O, öyle Yüce bir Allah’dır ki, göklerin
ve yerin hâkimiyeti O’na aittir. Furkan-2/358
GÖKLERİN VE YERİN HÜKÜMRANI
ALLAH`DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bilmez
misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı Allah`ındır. Allah’dan başka size dost
da yardımcı da yoktur!” Bakara-107/16
GÖKLERİN VE YERİN YARATILMASI, İNSANLARIN
YARATILMASINDAN DAHA BÜYÜKTÜR
Allah-ü Teâlâ bu Ayet-i
Kerimesi’nde, göklerin ve yerin yaratılmasının, insanların yaratılmasından daha
büyük olduğunu, fakat insanların çoğunun bunu bilmediğini beyan ediyor.
Mü’min-57/472
GÖKLERLE YER BİR BÜTÜN İDİ,ONLARI
ALLAH AYIRDI
Fen ulemâsının da dediği gibi
göklerle yer bir zamanlar (Nebula halinde) bir bütün idi. Onları birbirinden
Allah ayırdı. Enbiyâ-30/323
GÖKTE HEM RIZKINIZIN VESİLESİ OLAN
SU, HEM DE CENNET VARDIR
Allah-ü Teâlâ: “Gökte hem
rızkınız(ın vesilesi olan su), hem de cennet vardır” buyurmaktadır. (Hamden
lillah!) Zâriyât-22/520
GÖKTEKİ HER BİR KÜRE BİR YÖRÜNGEDE
YÜZÜP GİTMEKTEDİR
Allah-ü Teâlâ, geceyi, gündüzü,
Güneşi, Ay’ı yarattığını, her birinin bir yörüngede yüzüp gittiğini bu Âyette
beyân ediyor. Enbiyâ-33/323
GÖKTEKİ YILDIZLAR NE YAPSIN, ADAM
İMAN ETMEDİKTEN SONRA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Göklerde ve yerde neler var neler, bir baksanıza! Fakat
bunca işâretler ve uyarılar, iman etmeyecek kimselere ne fayda verir ki!” (Ön
yargı, öyle mel’anet bir şey ki, gözüne sokmadan bir türlü göremez!) Yûnus-101/219
GÖKTEN DÜŞEN,KUŞLARIN DİDİK DİDİK
ETTİĞİ BİRİ OLMAK İSTEMEZSEN HANİF BİRİ OL!
“Allah’a ortak koşmayan, O’na
yönelmiş (hanîf) ve muvahhid (tek Allah’a inanan) biri olun! Çünki Allah’a şirk
koşan kimse, gökten düşen ve kuşların didik didik ettiği bir leş yığınına;
yahut rüzgarın uzak ve ıssız bir yere savurduğu kimseye benzer.” Hacc-31/335
GÖKTEN İNENİ BİLİR ALLAH
Gökten inen yağmur, kar, kuş, uçak
vs. ne varsa, herbir şeyi Allah-ü Teâlâ bilir. Hadîd-4/537
GÖKTEN KİTAP İSTEMEK BAHANE,İNADINA
KAFİRLİK ŞAHANE:
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Ehl-i Kitap Senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar.
Bu câhilce isteklerini çok görme! Onlar, Musa’dan daha fazlasını istemişlerdi de
‘Allah’ı bize açıkca göster!’ demişlerdi. (Onların niyetleri aslında
inanmamak.)” Nisâ-153/101
GÖKTEN KÖTÜ BİR AZAP GÖNDERDİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“İsrailoğulları arasından zâlimler, o sözü (Hıtta=Bizi affet sözünü)
kendilerine söylenenden başkasıyla (Hınta=buğday tanesi mânâsına gelen söz ile)
kasden değiştirdiler (ve alay konusu yaptılar); bu sebepten Biz de, zulmetmekte
olduklarından dolayı, üzerlerine gökten kötü bir azap gönderdik.” A’râf-162/170
GÖKTEN TAŞ YAĞAR MI? YAĞAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yahut
O’nun (Allah’ın) size taş yağdıran bir kasırga göndermesinden emin mi oldunuz?
Artık bu tehdidimin ne demek olduğunu yakında öğrenirsiniz!” (Taş
yağdırılmasında ve kasırga salınmasında, imtihan sırrından dolayı Allah’ın
izzet ve kudretine perde olması muktezasınca meleklerin görev alması, Allah-ü
Teâlâ’nın âdetindendir.) Mülk-17/562
GÖKYÜZÜ ÇOK SAĞLAM BİR ŞEKİLDE BİNA
EDİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerimesi’nde
“göğü Biz, çok sağlam bir şekilde binâ ettik” buyurmaktadır. Zâriyât- 47/521
GÖKYÜZÜ DEVAMLI SURETTE GENİŞLETİLMEKTEDİR
Allah-ü Teâlâ, “Göğü Biz, çok sağlam
bir şekilde binâ ettik, elbette onu devamlı sûrette genişleten de Biziz” buyurmaktadır.
Zâriyât-47/521
GÖKYÜZÜNE GÖZÜNÜ ÇEVİR, BİR DAHA
ÇEVİR DE BİR BAK! HİÇBİR KUSUR GÖREMEYECEKSİN!
Allah-ü Teâlâ tefekküre ve imana
davet ediyor: “ Allah’ın yedi tabaka olarak yarattığı göklerde herhangi bir
nizamsızlık göremezsin! Gözünü çevir de bir bak! Herhangi bir kusur görebilir
misin? Sonra tekrar be tekrar gözünü bir daha çevir de bir daha bak! O göz, (aradığı
kusuru bulamadığından) eli boş, zelil ve bitkin bir halde sana geri dönecektir.”
Mülk-3,4/561
GÖLGE CENNETTE VAR MIDIR?
“Cennetin meyveleri gibi gölgeleri
de devamlıdır.” Ra’d-35/253
GÖLGE İLE SICAKLIK, YANİ CENNET İLE
CEHENNEM EŞİT OLMAZ!
Gölge (cennet) ile sıcaklık
(cehennem) bir, yani eşit olmaz! Elbette Tûba ağacının koyu gölgelerinde keyif
çatanlar, sakar çukurlarında âh-u vâh edenlerden üstündürler. Ayet, bu dünyadaki
gölgenin dahi güneşin sıcağından bunalanlar için bir, yani eşit olmayacağını,
gölgenin üstün olduğunu ifham eder. Temmuz sıcağında seyahat edenlerden
hangisinin üstün olduğu sorulabilir. Fâtır-21/436
GÖLGEDEN BAHSEDİLEREK ONUN DAHİ
BÜYÜK HİKMETLERİ İÇİNDE SAKLADIĞI BELİRTİLİYOR
Allah-ü Teâlâ, gölgeden bahsederek
ona dikkat çekiyor, şöyle ki: 1-Gölge, güneşin varlığına delildir. Yani güneş
olmasa gölge olmaz. Yani gerçek bir varlığı olmayan bir şey, gerçek bir varlığa
delil olabilir. 2-Güneşin tecellisinin farklı boyutlarda kesâfet kazanması ile
varlığı ortaya çıkan gölge, mümkinâtın, Vâcib-ül Vücud Allah karşısındaki
durumunu en iyi şekilde özetler: Hakiki vücûdu olmayan gölge, nasıl ki, hakikî
vücûdu olan güneşe delil oluyorsa; Allah’ın Vâcib-ül Vücûd hakikî varlığı baz
alındığında, O’nun varlığı karşısında gölge mesâbesinde kalan insan, güneş ve
sâir mahlûkat, bu “yok” hükmündeki varlıklarıyla, Yüce Allah’ın varlığına delil
teşkil ederler. (Bundan dolayıdır ki Muhyiddin-i Arabî Hz.leri, aynen bu
makamda: “O’ndan başka mevcut yoktur!” demiştir.Yoksa -hâşâ- panteistlerin
dediği gibi “madem O’ndan başka varlık yok, öyleyse var olan şu varlıklar, O’dur!”mânâsı
çıkmaz. Bu küfürdür, çünki burda Allah’ı inkâr vardır.) 3-Gölgeyi uzatıp
kısalttığını, dilerse sâbit tutacağından bahsediyor: Burada gölgenin uzayıp
kısalması, iki hakikata pencere açar: a) Dünyaya gelen güneş ışıklarının, oğlak
ve yengeç dönenceleri arasında yer değiştirerek gelmesi, hem kuzey ve güney
yarım kürelerde mevsimlerin ortaya çıkmasına, hem de dünyanın 23.5 derece eğik
bir vaziyette güneş etrafında döndüğüne delil teşkil eder. b) Gölgenin sabah
güneş doğarken en uzun, güneş en tepedeyken en kısa ve güneş batarken tekrar en
uzun olarak uzayıp kısalması, dünyanın yuvarlak olduğuna ve tek istikamette
(batıdan doğuya doğru) döndüğüne delildir. 4-Gölge şâyet sâbit tutulsaydı -ki
dilersem tutardım diyor Yüce Allah- o zaman da ya dünya hiç dönmezdi ve
dünyanın bir tarafı hep aydınlık, diğer tarafı da karanlık olurdu, ya da dünya
dönerken, güneş dünyanın kuzey veya güney ekseninin tam karşısında hareketsiz
kalırdı ki o zamanda da dünyanın bir tarafı daimi aydınlık, diğer tarafı da
daimi karanlık olurdu. Her iki takdirde de mevsimler olmazdı. Mevsimlere bağlı
olarak da, bugünkü tarzda bir hayat olmazdı. Furkan-45,46/363
GÖLGELER DAHİ SÜRÜNEREK SECDE
ETMEKTEDİRLER
“Görmüyorlar mı ki Allah’ın
yarattığı şeylerin gölgeleri dahi sağdan ve soldan sürünüp Allah’a secde ederek
dönmektedir.” Nahl-48/271
GÖLGELİKLER ALLAH’IN BİZE BİR
LÜTFUDUR
“Allah, yarattığı şeylerin bir
kısmında size gölgelikler kıldı ki (şükredip) O’na itaat edesiniz!” Nahl-81/275
GÖLGENİN KOYU VE DAİMÎ OLANINA KAVUŞACAK
OLANLAR SALİH KULLARDIR
Allah-ü Teâlâ: “İman edip sâlih amel
işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Onlar için
tertemiz eşler vardır. Ve onları koyu ve dâimî olan bir gölgeye koyacağız.
Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır.” buyuruyor. (İşte açık çek! Müjdeler
olsun buna nâil olanlara!) Nisâ-57/86
GÖMLEĞİN ARKADAN YIRTILDIĞI
ANLAŞILINCA YUSUF AS, RAHAT BİR NEFES ALDI
Gömleğin arkadan yırtıldığını
görünce kocası, hanımına: “Anlaşıldı, bu siz kadınların oyunlarınızdan biri!
Gerçekten sizin fendiniz pek müthiştir, tuzağınız pek büyüktür. Yusuf! Sakın
bunu kimseye söyleme! Kadın! Sen de günâhından dolayı af dile, çünki sen günâha
girenlerden oldun!” dedi. Yûsuf-28,29/237
GÖNÜL GÖZLERİNİ AÇAN NEDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: “Bütün bu Kur’an, Rabbinizden gelen basîretlerdir, gönül
gözlerini açan, gerçekleri gösteren nurlardır. İman edecek kimseler için, bir
hidâyet ve bir rahmettir.” A’râf-203/175
GÖNÜLDEN BAĞLI OLANLARI,
(MUHBİTİN’İ) MÜJDELE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hepinizin
ilâhı bir tek ilâhdır. Öyle ise O’na teslim olun! Ey Resûlüm! O Allah ve
Resûlüne gönülden bağlı, alçak gönüllü, ihlaslı ve samimi olanları müjdele!”
Hacc-34/335
GÖRDÜN MÜ BAK, O AZİZ KULA O ZELİL,
NE YAPIYOR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Namaz
kılan bir kulu (peygamberi) namazından engelleyeni gördün mü? Baksana! Ya O
(kul), hidâyet üzere ise veya takvâyı (günâhlardan sakınmayı) emrediyorsa! (O
takdirde engellemese ne iyi olurdu!) Ne dersin, ya (bu namazdan engelleyen, Hakkı)
yalanlamakla ve O’ndan yüz çevirmekle (iyi mi yaptı)? (Ya da bu mükemmel kul), dini
yalan saysa veya Hak’tan yüz çevirse (iyi mi olurdu)? Bilmedi mi ki Allah, olan
biten her şeyi görür?” Alak-9,14/597
GÖRECEKLERDİR ALLAH’I MÜ’MİNLER
CENNETTE, ONDÖRDÜNDE DOLUNAY’A BAKARCASINA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nice
yüzler vardır ki, o gün (Ahirette, cennette Allah’a baktıklarından) pırıl pırıldır!
(Çünki) Rablerine (ondördünde Dolunay’a bakarcasına) nazar edicidirler
(Allah’ın Cemâlini görmektedirler)!” (Bu durum, bu hal, bir insanın
varabileceği en son mertebe ve en yüksek haz alma makamıdır, daha ötesi
yoktur.) Kıyamet-22,23/577
GÖREV VERİLİRSE O GÖREVİN HAKKINI
VERMEK BİR VECİBEDİR
Herhangi bir görev verilirse, görevi
alan, o görevin hakkını vermekle mükelleftir; veremeyecek durumda ise, o görevi
veren makama iâde etmesi gerekir. Bu hakikati bu âyetten istihraç
edebiliriz.Şöyle ki, Allah buyuruyor: “Allah’ın Âyetleri, Sana indirildikten
sonra, sakın onlardan Seni hiç kimse vazgeçirmesin! Sen insanları Rabbine
ibâdet etmeye davet et ve sakın müşriklerden olma!” Şimdi: “...sakın onlardan
Seni hiç kimse vazgeçirmesin!” ne demek? ‘En büyük vazife olan peygamberlik
vazifesini mahalle baskısıyla aksatma, yılgınlık gösterme ve ucunda ölüm de
olsa hiç korkma!’ Olarak anlıyorum. Gerçi peygamberlik görevi, istisnâi olarak
geri iâde edilmez; bunun dışındaki her görev, azimle ve yılmadan işin hakkı
verilerek yerine getirilir, getirilemeyecekse getirecek olana devredilir. Ancak
vazifenin hakkı verilmemek sûretiyle ihânet edilmez! Kasas-87/395
GÖRMEK İSTEMEYENLERE YOLU YORDAMI
SEN Mİ GÖSTERECEKSİN? GÖSTEREMEZSİN!
Allah-ü Teâlâ, “Habibim Ya Muhammed!
Kur’an hakikatlarını görmek istemeyen o körlere yolu yordamı Sen mi
göstereceksin? Ne kadar yorulursan yorul gösteremezsin! Onlar da hakkı görüp
hidâyete eremezler!” buyurmaktadır. Zuhruf-40/491
GÖRÜNMEYEN ŞEYLERE DE ALLAH-Ü TEALA
YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ bu iki âyetinde
“gördüklerinize de görmediklerinize de yemin olsun!” diye yemin ediyor. Görünen
âlem ne kadar önemli ise görünmeyen âlem de o kadar ehemmiyetlidir ki Allah, yemin
ediyor. Evet, göremediğimiz meleklerin, cinlerin dünyasından tutun yıldızların
içindekilere varıncaya kadar; bâhusus bizi ilgilendirmesi bakımından radyo, tw,
uydu sinyallerinden röntgen, mr şualarına ve mor ötesi ışınlarına kadar nice
görmediklerimiz var ki, pek ehemmiyetlidirler. İşte Allah’ın yemin etmesi, bize
bunların önemini hatırlatır. Hâkka-38,39/567
GÖRÜNMEYEN VE GÖRÜNEN HER ŞEYİ BİLEN
ALLAH’DIR
“Allah görünmeyeni de görüneni de
bilir. Allah, onların şirk koştukları şeylerden pek Yücedir.” Mü’minûn-92/347
GÖRÜNMEYENİ DE GÖRÜNENİ DE BİLEN
ALLAH’Ü TEALA’DIR
Allah, görünmeyeni de görüneni de
bilen Ma’bûd-u bil Hak’tır. Secde-6/414
GÖRÜR ALLAH NE YAPARSAN
O Allah ki, (bilhassa gece ibâdet
için) kalktığını görür! (Camiye cemaate devam etmek sûretiyle) secde edenler
içinde dolaşmanı, eğilip doğrulmanı da görür! Şüphesiz ki O, Semi’dir,
Alîm’dir. Şuarâ-218,220/375
GÖRÜR ALLAH-Ü TEALA HER NE
YAPARSANIZ YAPIN!
Allah-ü Teâlâ, yapmakta olduğunuz
her şeyi hakkıyla görendir. Hadîd-4/537
GÖZ VE KULAK SİZE NİYE VERİLDİ
BİLİYOR MUSUNUZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, insanı
işiten ve gören bir varlık yaptık, çünki onu imtihan et(mek ist)iyoruz.” Evet,
göz görecek san’at-ı İlâhîyi ve sahibi diyecek: ‘Bunu Allah’dan başka kimse
yapamaz!’ Kulak işitecek mektûbât-ı Samedâniye’yi ve idraklı sahibinin iz’anı:
‘Bu farklı nağmeleri Allah’dan başkası akord edemez’ diyecek ve kazanacak! Öbür
göz, bakar kör ve öbür kulak da işitip duymaz familyasından olduğundan onun
sahibi de kaybadecek. İnsan-2/577
GÖZ YAŞLARI İÇİNDE BU AYETLERİ
OKUMASINI PEK SEVERDİ PEYGAMBER EFENDİMİZ SAV
Peygamber Efendimiz sav, Âl-i İmrân
Sûresi’nin bu 190.-194. Âyetlerini göz yaşları içerisinde okumasını pek severdi.
Bizden duyurması! Âl-i İmrân-190,194/74
GÖZETİM ALTINDASIN, KENDİSİNDEN
HESAP VERECEĞİN YAŞANTINI BİR DAHA GÖZDEN GEÇİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsan
kendisini gören birinin olmadığını mı sanıyor?” Evet! Onu her dâim Allah
görmektedir; ama hayır, ama şer her yaptığını bilmektedir ve günü geldiğinde
hesaba çekecektir.Öyleyse ey insan! Hayatını yeni baştan bir daha gözden geçir,
eksik ve kusurlarını gider! Beled-7/593
GÖZETLEYİCİ MELEKLER VARDIR PEYGAMBERLERİN
ÖNÜNDE VE ARKASINDA
Allah-ü Teâlâ (mesajlarına bir şey
ekleyip çıkarmayacaklarını bildiği halde, dünya meliklerine örnek olsun, denetim
mekanizmalarını kursunlar diye) -hâşâ- hiç ihtiyacı olmadığı halde, peygamberlerinin
Rablerinin mesajlarını gereğince tebliğ ettiklerini bilmek (yani şâhitli bir
şekilde fiilen görmek) istediği için peygamberin önünden ve arkasından
gözetleyici melekler gönderir. Zaten Allah-ü Teâlâ, her şeyi ilmi ile kuşatmış
ve her şeyi bir bir kaydetmiştir. (Peygamberin önünde ve arkasındaki melekler, gönderilen
mesajların korunması için peygambere ihsan edilen muhâfızlar da olabilir.)
Cin-27,28/572
GÖZETLEYİP DURUYORLAR Kİ, SENİN
BAŞINA BİR ŞEY GELSİN; SEN DE ONLARI GÖZETLE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Biz Kur’an’ı, insanlar güzelce anlasınlar ve ibret alsınlar diye
Senin dilinde indirerek anlaşılmasını kolaylaştırdık. O halde eğer
dinlemezlerse, onların helâkini gözetle! Zaten onlar da, Senin başına bir
felâketin gelmesini gözetleyip durmaktadırlar.” Duhân-58,59/497
GÖZLER KORKUDAN YERE BAKAR BİR HALDEDİR
O YENİDEN DİRİLİŞ GÜNÜNDE
İsrafil as, Sûr’a ikinci defa
üfürecek, kabirlerde yatan herkes kalkacak. O günün dehşetinden gözler,
korkudan yere bakar bir halde olacak! Nâziât-9/582
GÖZLER ÜZÜNTÜDEN KÖR OLABİLİR
“Yakup as, “Yûsufum! Yûsufum!” diye
diye gözlerine ak düştü de artık görmez oldu.” Âyetinden gözlerin kör olabileceğini
anlıyoruz. Yûsuf-84/244
GÖZLER VERDİ ALLAH EŞYAYI GÖRÜP
TEMAŞA ETSİNLER DİYE
Allah-ü Teâlâ, eşyayı temâşa
etmemiz, onlardaki San’at-ı İlâhi’yi okumamız için bizlere gözler taktı ve
lâkin bu pek kıymettar nimetine karşı ne kadar da az şükrediyoruz! Secde-9/414
GÖZLER, O’NU İDRAK EDEMEZ; FAKAT O,
GÖZLERİ İDRAK EDER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gözler,
O’nu idrak edemez (göremez); fakat O (Allah), gözleri idrâk eder. (gözleri de, gözlerin
gördüğünü de görmediğini de bilir, görür.)” (Not: Gözlerin Allah’ı görememesi, dünya
hayatına mahsusdur. O da burada imtihan olmamızdan dolayı gözlerin Allah’ı
göremeyecek şekilde yaratılmasından dolayıdır. Yoksa Cennette inananlar, Allah’ı
dolunayı görme berraklığında göreceklerdir. “Mekandan münezzeh Allah nasıl
görülebilir?” denirse, Gökkuşağı misalini veririz. Yani “her yerde olan bir
yerde gözükebilir” kuralı! Güneşli ve yağmurlu havada gökkuşağı belli bir
mesafede görülür. Gökkuşağına doğru gidildikçe gökkuşağı da uzaklaşır. İlk
görüldüğü yere varınca orada gökkuşağını bulamayız. “Ama az önce buradaydı”
deriz. Halbuki o bizim kendisine yaklaştığımız oranda uzaklaştı. Yani aslında
yolumuz üzerinde her yerde gökkuşağı vardı ama o bize hep belli bir mesafede
gözüktü. Bu misalde olduğu gibi Allah her yerde olduğu halde bir yerde bir ismi
ile tecelli ederek gözükebilir.) En’âm-103/140
GÖZLERİ PERDELİ
Küfürlerindeki inatları yüzünden
Allah, o inkârcıların gözlerine perde çekmiştir de artık hakkı göremez olurlar.
Bakara-7/2
GÖZLERİ YERDE, KENDİLERİNİ BİR
ZİLLET KAPLAMIŞ OLUR O SECDE ETMEYENLERİN
Dünyada sağlık ve sıhhatleri yerinde
iken, okunan ezanlarlarla secdeye (namaza) çağrıldıkları halde bir türlü namaz
kılmayanlar, o kıyamet gününde pişmanlıktan gözleri yerde (süt dökmüş kedi
misâli) kendilerini bir zillet kaplar. Bu beynamazlar, o gün secdeye davet
edilirler, lâkin dünyada alışmadıkları secdeye o gün isteseler de orada
muvaffak olamazlar! (Çünki secde oraya, dünyadan götürülür.) Kalem-43/565
GÖZLERİ, MAHŞERDE HESAP GÜNÜ, SAHİPLERİ
ALEYHİNDE ŞAHİTLİK EDECEKLER
Kıyamet gününde hesap yerine
vardıkları zaman kulakları, gözleri ve derileri, o mücrim sahiplerinin
yaptıkları şeyler hakkında aleyhlerinde şâhitlik edeceklerdir. Fussılet-20/477
GÖZLERİN DONUP KALACAĞI AZAP GÜNÜ
SİZİ BEKLİYOR EY ZALİMLER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(O gün),
başlarını (her seslenene) korkuyla kaldıranlar, gözleri donup kalmış, kalbleri
bomboş olarak (çağrıldıkları yere) koşacak olan kimselerdir. Öyle ki, bakışları
kendilerine bile dönmez!” İbrahim-43/260
GÖZLERİN HAİN BAKIŞLARINI BİLİR
ALLAH
Allah gözlerin hâin bakışlarını
(harama bakan gözleri) ve sinelerin gizlediğini dahi bilir. Mü’min-19/468
GÖZLERİN, KULAKLARIN VE DERİLERİN
ALEYHLERİNE ŞAHİTLİK EDECEĞİ HESAPTA YOKTU AMA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz, günâhları
işlerken gözlerinizin, kulaklarınızın ve derilerinizin aleyhinizde şahitlik
etmesinden sakınmıyordunuz; bir de yaptıklarınızın çoğunu, Allah’ın bilmediğini
zannediyordunuz.” (Ama kazın ayağı tamamen başkaymış, değil mi? Merak
etmeyiniz, Allah, mutlak Adildir.) Fussılet-22/478
GÖZÜNÜ SİLME KÖR EDİNCE Mİ AKLIN
BAŞINA GELECEK DE HİDAYETİ ARAYACAKSIN?
Allah-ü Teâlâ, “dileseydik gözlerini
silme kör ederdik de hidâyete ulaşmak için yollara dökülürlerdi. Fakat bu sefer
de gözsüz nasıl görebileceklerdi ki?” buyuruyor. Ey münkir! İmana gelmen için
illâ yamuk yumuk mu olman gerekir? İnsanoğlu işte, başına bir belâ gelmeden
akıllanmıyor vesselâm! Yâsîn-66/443
GÖZÜNÜZ KÖR MÜ, ŞÖYLE BİR BAKSANIZA,
ALLAH NASIL GÖKLERİ YEDİ KAT OLARAK YARATTI?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Görmüyor
musunuz (gözünüz kör mü, niçin düşünmüyorsunuz, araştırma yapmıyorsunuz)? Allah
nasıl da gökleri yedi kat olarak yarattı!” (Evet, Kur’an’a inanan bir astronomi
araştırmacısı, yekdiğerine göre işe 1-0 avantajlı başlamaktadır. Bu avantajı
kullanmalıdır!) Nûh-15/570
GÜCÜ HER ŞEYE YETER ALLAH’IN!
Allah-ü Teâlâ’nın gücü her şeye yeter!
Her şeye gücü yeten, sadece ve sadece Allah’dır. Bakara-284/48 ; Hadid-2/536
GÜÇ VE KUVVET SAHİBİ OLMANIN BİR
AYAĞI DA MAL SAHİBİ OLMAKTIR:
Hûd as, kavmine şöyle nasihatta
bulundu: “Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki,
üzerinize semâyı bol bol yağmur olarak göndersin ve gücünüze güç katsın!”
Yağmurun gelmesi ile gücün artmasındaki illet, yağmur sebebi ile topraktan elde
edilen mahsûlâttır, yani maddi varlıktır. Hûd-52/226
GÜÇ VE KUVVET TOPYEKÜN ALLAH’A
AİTTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz
güç ve kuvvetin tamamı, Allah’a aittir.” Bakara-165/24
GÜÇ ZEHİRLENMESİ İLE ŞIMARIP KENDİNİ
BİR ŞEY SANAN ŞU TİP İNSANLARA UYULMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Mal ve oğul sahibi olduğundan şımaran (maddi güç ve hânedan
sahibi olmasıyla güç zehirlenmesine tutulan) kimselere itaat etme (onlara değer
verme)! Onlar şu tip insanlardır: 1-Servet ve hânedan sahibi olduğundan
şımarırlar; 2-Olur olmaz her şeye bol bol yemin ederler; 3-Gammazlarlar; 4-Lâf
taşırlar, söz gezdirirler; 5-Hayrın önünü keserler; 6-Saldırgandırlar, haddi
aşarlar; 7-Günâha dadanmış, ondan zevk alan kimselerdir; 8-Zorbadırlar;
9-Şerefsizdirler; 10-Kaba saba davranırlar; 11-Soysuzluk damgasını yiyenlerdir.
(Evet, bu tip insan görünümlü şerirler, pislik gibidirler, yaklaşırsanız
bulaşırlar. Onlardan uzak durmak gerekir.) Kalem-10,14/563
GÜÇ ZEHİRLENMESİYLE BÜYÜKLÜK
TASLAYAN AD KAVMİ, VAR MI BİZİM GİBİSİ? DEMİŞTİ
Güç zehirlenmesine müptelâ olan Âd
kavmi, kibirlenerek ve büyüklük taslayarak: “Kuvvetçe üstün olup da var mı bize
gâlip gelecek birileri?” demişlerdi. Halbuki kendilerini yaratan Allah’ın
kuvvetçe çok daha güçlü olduklarını görüp anlamadılar mı? (Âd kavmi ve o
cibilliyette olanlar, demek ki anlamak istemiyorlar da) Bizim Ayetlerimizi bile
bile inkâr ediyorlar. Biz de onların üzerine o uğursuz (helâk edinceye kadar
esen) günlerde bir kasırga gönderdik. Bu onlara dünya hayatında bir rezillik ve
rüsvaylık taddırmak içindi. Ahiret hayatı, elbette daha rüsvay edicidir. Hem
orada kendilerine yardım da edilmez. Fussılet-15,16/477
GÜÇ, MAL, HANEDAN VE SALTANAT
SAHİPLERİNE KARŞI DÜŞKÜNLÜK, İNSAN TIYNETİNDE VARMIŞ
Nûh as, Rabbine:“Ya Rabbi! Doğrusu
halkım Bana isyan etti; malı ile çocuğu (hânedânı), kendisine hüsrandan
(imansızlık, kibir ve gafletle Allah’dan uzaklaşmaktan) başka bir şey
artırmayan kimselere uydular!” diye arz-ı niyazda bulundu. Demek insanın
tıynetinde, mal, mülk ve güç sahibi kimselere karşı bir düşkünlük var ki bu, onun
Ahiretini dünya karşılığında satacak kadar büyük bir zaaf sahibi olduğunu
gösterir. Kavminin Hz. Nûh as’a değil de gücü elinde bulunduranlara tabi
olmaları, bir hakikatten değil, bir maddi refah peşinde koşmalarından
kaynaklanmaktadır. Nefsini putlaştıran bir topluluk söz konusu yani! Nûh-21/570
GÜÇLÜKLE BERABER KOLAYLIK VARDIR, BU
KOLAYLIK ALLAH’IN MERHAMETİNDENDİR
Allah-ü Teâlâ bu âyetlerinde iki
kez, güçlükle beraber kolaylığın olduğunu hatırlatmaktadır. Şunu anlıyoruz:
Güçlük, ilânihâye devam etmez, daha doğrusu Allah’ın merhameti bunu devam
ettirmez. Mutlaka güçlükten sonra bir kolaylık vardır, mü’min bunu sabırla
beklemelidir, ümitsizliğe düşmemelidir. İnşirâh-5,6/596
GÜLDÜREN DE AĞLATAN DA ALLAH’DIR
Ey insan bil ki, gülüyorsan seni
Allah güldürmüştür, O’na bol bol şükret! Şayet ağlıyorsan bil ki seni ağlatan
da Allah’dır, O’na tövbe istiğfar et, seni bağışlasın! Seni ağlatan Allah yine
güldürür, yeter ki O’na yönelmesini bil vesselâm! Necm-43/526
GÜLERDİNİZ MÜ’MİNLERE DÜNYADA, KİH,
KİH DİYE; AHİRETTE DE ONLAR SİZE GÜLECEKLER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki, suçlara belenen (kâfir) ler, bir kısım mü’minlere (dünyada iken)
gülerlerdi. Yanlarından geçerken (alay ederek) birbirlerine kaş göz işareti
yaparlar ve onları küçümserlerdi. Ailelerinin yanına döndüklerinde de
yaptıkları bu işlerle övünüp eğlenirlerdi. Onları (mü’minleri) gördüklerinde:
‘Şunlar, kaçık, sapıtmış, anormal tipler’ derlerdi. Halbuki (o kâfirler), onların
üzerine gönderilmiş muhafızlar (gözcüler) değillerdi (kendi kendilerinde
durumdan vazife çıkaran bir yetki görürlerdi). İşte bu gün (cennetliklerin
cennete,cehennemliklerin cehenneme yerleştiği gün) de iman edenler, kâfirlere
gülerler! Koltuklara kurulup onları(ın gördükleri azabı seyrederler de
birbirlerine): ‘Kâfirler, yaptıklarının cezasını buldular mı?’ ( Evet! Evet!)
diye bakınırlar!” Mutaffifîn-29,36/588
GÜLÜN BAKALIM, SON GÜLEN KİM OLACAK?
Allah-ü Teâlâ, “Musa’yı da
mu’cizelerimizle Firavun ve ileri gelenlerine gönderdik de “gerçekten Ben,
Alemlerin Rabbi olan Allah’ın elçisiyim!” deyince onlar buna gülüverdiler.”
(Gülün bakalım, son gülen kim olacakmış? Oldu da!) Zuhruf-46,47/491
GÜMÜŞTEN YAPARDIK TAVAN VE
MERDİVENLERİ, ONLARI ALTIN VE MÜCEVHERLERE BOĞARDIK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer bütün
insanların dinsizliğe imrenen tek bir ümmet olma mahzuru olmasaydı, Rahman’ı
inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını, merdivenlerini, kapılarını ve üzerlerine
kurulacakları koltukları gümüşten yapardık. Onları altına ve mücevherlere
boğardık. Fakat bütün bunlar, Allah katında hiç bir değeri olmayan dünyanın
geçici meta’larıdır. Allah katında değerli olan Ahiret ise, Rablerine karşı
gelmekten sakınan takva sahiplerine mahsustur. (Dünyada genellikle helal
kazançla geçinen inananların fakr-u zarûret içinde olmaları, toplumun müsrif, zararlı,
inançsız kesiminin ise servet içerisinde azgınlıktan azgınlığa koşmalarının
sırrı bu âyette gizlidir. Ciğeri beş para etmeyenlerin lüks içinde bir ömür
tüketmeleri, mü’minleri aslâ şaşırtmamalı, bilâkis onların böyle olmaları
gerektiğini bilmeli, çünki bütün letâif ve kabiliyetlerini dünya metaını
kazanmaya vakfedenlere Allah, Adl sıfatıyla çalışmalarının karşılığını
verecektir. Onların Ahirette nasipleri olmadığından çalışmalarının ücretlerini
dünyada almışlardır. Aslında mü’minlerin onlara özenme mahzuru olmasaydı daha
müreffeh yaşayacaklardı.) Zuhruf-33/490; 34,35/491
GÜN UZAMASI KISALMASI
Allah, gâh geceyi gündüze katarak
gündüzü kısaltır, geceyi uzatır; gâh gündüzü geceye katarak geceyi kısaltır, gündüzü
uzatır. Allah Semi’dir, Basir’dir. Hacc-61/338
GÜN VARDIR, BİZİM HESABIMIZA GÖRE
BİN YILDIR
Allah-ü Teâlâ, gökten Yer’e her
yeri, bizim hesabımızca bin yıl tutan bir günde düzenleyip yönetmiştir.
Secde-5/414
GÜNAH İŞLEMEK İSTEDİĞİ İÇİN KIYAMETİ
İNKAR ETMEK İSTER İNSAN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsan, günah
işlemek arzu ettiği için kıyameti inkâr etmek ister (tâ ki, rahat rahat günah
işlesin!) Bir de, ‘o kıyamet günü ne zamanmış?’ diye alay eder. (Yani zırvasına
ortak arar, bir iki tane de kendi gibi herze buldu mu zırvasını hakikat sanar!
Sansın bakalım, birileri ağzını açmış onu bekliyor ötede!)” Kıyamet-5,6/576
GÜNAH İŞLEYEN BEDBAHT, BİL Kİ SEN,
KENDİNİN ZALİMİSİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim günâh
kazanırsa (bilsin ki), onu sırf kendi aleyhine kazanır. Allah, her işi bilir ve
hikmet sahibidir.” Nisâ-111/95
GÜNAH KUŞATMASI
Günah bir kişiyi kuşatırsa, yani
günâh birike birike kalbi tamamen karartmışsa, artık imanın barınacağı yer
kalmaz da o kişi, devamlı kalıcı olarak cehennemlik olur. Bakara-81/11
GÜNAH MI İŞLEDİN? HEMEN TEVBE EDER
VE HALİNİ DÜZELTİRSEN KURTULURSUN!
“Allah, câhillik edip günâh
işleyenlere, hemen tevbe ederlerse ve hâlini ıslah ederlerse affedeceğini beyan
ediyor. Çünki O, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” Nahl-119/280
GÜNAH MI KAZANDIN? BİL Kİ, KENDİ
ALEYHİNEDİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Herkes
ancak kendi aleyhine günâh kazanır!” (Yani suç bireyseldir.) En’âm-164/149
GÜNAH SİLİNİR Mİ?
Evet! Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i
Kerimesi’nde “kim ki, Allah’a iman eder ve salih amel işlerse onun günâhlarını
sileceğini, içinden ırmaklar akan cennetlerine koyacağını, hem de orada kesintisiz
ve ebediyyen kalacaklarını” müjdelemektedir. Teğâbün-9/555
GÜNAH YÜKÜNÜ KİME YÜKLEYECEKSİN Kİ!
Bu Âyet-i Kerime’de yüce Allah,“hiç
bir kimse bir başkasının günah yükünü yüklenmez!” buyurmaktadır. Binaenaleyh,
“sen bu işi yerine getir, vebali (terettüp eden günahın sorumluluğu) benim
boynuma, için rahat olsun!” gibi kandırmaca fantazi söylemler, günah işleyeni
bu vebalden kurtarmaz! Evet, günahı kim işlediyse, ceza ona verilir. Zümer-7/458
GÜNAHI BİLEREK İŞLEMEK İLE GAFİLANE
İŞLEMEK ARASINDA FARK VARDIR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde: (Rahmân’ın kullarının yapılması gerekenleri bildikleri halde)
yapmamaları durumunda kıyamet gününde onların azaplarının katlanarak verileceği
hor ve hakir bir sûrette o azap içinde kalacaklarını beyân etmiştir.
Furkan-69/365
GÜNAHI VE TAKVAYI,SEVABI, İLHAM
EDENE, ALLAH’A YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA
“Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O nefse
(kişiye neyin) günâh ve (neyin) takvâ (sevab olduğunu) ilham edene (Allah’a)
yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu
günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-8/594
GÜNAHIN AÇIĞINI DA GİZLİSİNİ DE
BIRAKINIZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Günahın
açığını da, gizlisini de bırakınız! Çünki günâh işleyenler, muhakak ki yakında
işledikleri günâhları sebebiyle cezalandırılacaklardır.” En’âm-120/142
GÜNAHIN BOYNUMA, HELE SEN ARKAMDAN
GEL, DİYENE SAKIN ALDANMA, MAHVOLURSUN!
Kâfirler mü’minlere: “Bizim yolumuza
tabi olun da sizin günâhlarınız bizim boynumuza olsun! Yükünüzü biz taşırız”
derler. Halbuki onlar, bunların hiçbir hatâlarını (günâhlarını) yüklenmezler.
Onlar, gerçekten yalancıdırlar. Ankebût-12/396
GÜNAHIN KÜÇÜĞÜ VE BÜYÜĞÜNE BU AYETTE
İŞARET VAR
Allah-ü Teâlâ: “Onlar ki (bazen hata
ederek işledikleri) küçük günahları hariç, büyüklerinden mutlaka kaçınırlar”
buyurmaktadır. Fıkıh Âlimleri, Kur’an ve Sünnet-i Seniyye’de kesin olarak haram
kılınan, haklarında had cezası tereddüp eden veya Ahirette azap sebebi sayılan
günahları büyükler kategorisinde; bunların dışındakileri de küçükler kategorisinde
saymışlardır. Küçük günahlar, işlediğimiz sevaplarla affedilip silinir. Fakat
büyük günahlar teraziye gelir. O takdirde Allah dilerse affeder, dilerse azap
eder. Necm-32/526
GÜNAHIN KÜÇÜĞÜNDEN BAZEN KAÇINAMASAK
DA BÜYÜĞÜNDEN MUTLAKA KAÇINMALIYIZ!
Allah-ü Teâlâ, bazen hata ederek
küçük günahlardan kaçınamasalar da büyük günahlardan ve fuhşiyattan kesinlikle
kaçınanları hoş görüyor ve onları mağfiretiyle bağışlayacağını bildiriyor.
Necm-32/526
GÜNAHININ YANINDA BAŞKALARININ
GÜNAHINI DA YÜKLENEN SERSERİLER VAR MIDIR?
Evet, vardır! Şöyle ki: O kişiler
ki, sapıtırlar; bir de başkalarını saptırırlar. İşte saptırdıkları o kişilerin
veballerini taşımak zorunda kalırlar. Kıyamet günü de uydurdukları iftiralardan
hesaba çekilirler. Ankebût-13/396
GÜNAHKARLAR SUSAMIŞ BİR VAZİYETTE
CEHENNEME SÜRÜLECEKLERDİR:
“Günü gelecek, Rahmân, günâhkârları
toplayıp, susamış bir vaziyette cehenneme sürecektir.” Meryem-86/310
GÜNAHKARLAR TOPLULUĞUNDAN AZABIMIZ
GERİ ÇEVRİLMEZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Müşrikler,
kendilerine mühlet verilmesine aldanmasınlar. Ne zaman ki peygamberler, toplumlarının
imana gelmelerinden ümitlerini kesecek raddeye gelir ve toplumları da
peygamberlerinin kendilerini aldattığı zannına kapılırlar, işte o zaman onlara
(inananlara) yardımımız ulaşır, inkârcılar helâk olur, dilediğimiz kimseler
kurtulur. Çünki günâhkârlar topluluğundan azabımız geri çevrilmez!”
Yûsuf-110/247
GÜNAHKARLAR, YÜZLERİNDEN TANINIRLAR
DA PERÇEMLERİ VE AYAKLARINDAN YAKALANIRLAR
O dehşetli kıyamet gününde
günahkârlar, simalarından tanınırlar da perçemlerinden ve ayaklarından tutulup
yaka paça derdest edilerek cehenneme atılırlar. Rahman-41/532
GÜNAHLAR HEMEN CEZALANDIRILSAYDI
YERYÜZÜNDE HAREKET EDEN BİR CANLI KALMAZDI
Şâyet Allah, insanları kazandıkları
günâhları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, dünyada debelenen tek bir
canlı bile kalmazdı. (İnsanlar yok edilince, diğer canlıların hikmet-i
hayatları kalmazdı) Fakat Allah, şefkatinden o insanların cezalarını belli bir
va’deye kadar erteler. O va’deleri (ecelleri) geldiğinde de artık
cezalandırılmaktan kurtuluş yoktur. Allah, kullarının amellerini hakkıyle
görendir. Fâtır-45/439
GÜNAHLAR SEVAPLARA, KÖTÜLÜKLER
İYİLİKLERE ÇEVRİLİR Mİ? EVET ÇEVRİLİR!
Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i
Kerimesi’nde, günâh işlerken ve kötü yolda giderken, tövbe ederek yönünü iyi
yola çevirenlerin; bu iyi yolda sâlih ameller işleyerek herkese faydalı
olanların, günâhlarını sevaba, kötülüklerini de iyiliklere çevireceğini
müjdeliyor. Allah’ın Ğafûr ve Rahîm olduğunu bildiriyor. Furkan-70/365
GÜNAHLAR TEKE TEK YAZILIR:
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim bir
iyilikle gelirse ona on misli verilir. Kim bir kötülükle gelirse ona sadece
kötülüğünün karşılığı kadar (teke tek) ceza verilir.” En’âm-160/149
GÜNAHLARI AF VEYA CEZALANDIRMAK
ALLAH’A AİTTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “De ki:
Göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin hâkimiyeti, tasarrufu Allah’a
aittir. O, dilediğini (lütfundan) affeder, dilediğini de (müstehak olduğu şey
ile) cezalandırır. Mülk Allah’ındır, dönüş O’nadır.” Mâide-18/110
GÜNAHLARI ÖRTEREK BİZLERİ İNŞAALLAH
CENNETE ALAN ĞAFUR VE RAHİM ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Kullarıma haber ver ki, şüphesiz Ben, Ğafûr (günâhları çok
bağışlayan, örten), Rahim (çok merhamet eden) im!” Hicr-49/263
GÜNAHLARI SADECE ALLAH BAĞIŞLAR
Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah, Günâhları
bağışlayanın Kendisi olduğunu beyan eder; Binaenaleyh günâhları bağışlayacak
başka merci yoktur. Mü’min-3/466
GÜNAHLARI SADECE VE SADECE ALLAH
BAĞIŞLAYABİLİR
Hz. İbrahim kavmine dedi ki: “Din
Günü (Kıyamet Günü) ndeki Büyük Buluşma’da hatâlarımı (bizler için
günâhlarımızı) bağışlayacağını umduğum (Ulu Rabbim de ancak) O’dur (Allah’dır).”
Şuarâ-82/369
GÜNAHLARI SEBEBİYLE ALLAH, İŞLERİNİ
BİTİRİVERDİ
“Bunların (müşriklerin) gidişatı, tıpkı
firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin gidişatı gibi oldu: Allah’ın
âyetlerini inkâr ettiler; Allah da günâhları sebebiyle onları bastırıverdi. Çünki
Allah, pek kuvvetli, azâbı da çok şiddetlidir!” Enfâl-52/182
GÜNAHLARIMIZ ÖRTÜLEBİLİR Mİ? BÖYLECE
CENNETE GİREBİLİR MİYİZ?
Evet! Tevbe-i Nasûh denilen samimi
bir tövbe ile (bu dünyada) günahlarını terkederseniz, Allah da sizin
günahlarınızı (Ahirette) örter. Üstelik sizi, içlerinden ırmaklar akan
cennetlere koyar! Bunu, bu âyetinde va’dediyor. Öyleyse nefsim gibi pür günah
olan kardeşler! Henüz yaşıyorken bu tövbeyi kaçırmayalım! Tahrîm-8/560
GÜNAHLARIMIZDAN ALLAH-Ü TEALA
HABERDARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O’na
(Allah’a) hamd ile tesbih et! Kullarının günâhlarından haberdâr olarak O
yeter!” Furkan-58/364
GÜNAHLARIMIZI BAĞIŞLA EY RABBİMİZ!
O mütefekkir, aklının şükrünü edâ
eden talihliler, şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Günâhlarımızı bağışla, kusurlarımızı
ört ve canımızı Ebrâr (içi dışı tertemiz, iyi olan kulların) ile beraber al!”
Âl-i İmrân-193/74
GÜNAHLARIMIZI TELAFİ ETMEK İÇİN BİZİ
TEKRAR DÜNYAYA GÖNDER YA RABBİ, DERLER AMA
İnkârcılar, kıyamet gününde azap ile
karşı karşıya kalınca çığlık çığlığa: “Rabbimiz! Bizi dünyaya tekrar bir daha
gönder de Sana kulluk ederek günâhlarımızı telâfi edelim!” derler, ama nafile
bir sızlanıştır bu! Onlara şöyle cevap verilir: “Siz Allah’ın birliğine
inanmaya çağrıldığınızda reddederdiniz; Ama O’na birileri ortak koşulsa derhal
iman ediyordunuz. Artık şimdi hüküm, çok Ulu ve Büyük Yerden (Allah’dan)
gelmiştir. Yapılacak bir şey yoktur, takdir ne ise onu çekeceksiniz!
Mü’min-11,12/467
GÜNAHLARIN BÜYÜĞÜNDEN KAÇANIN, KÜÇÜK
GÜNAHLARI AFFEDİLECEKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer
yasaklanan günâhların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin öbür (küçük)
günâhlarınızı örter ve sizi cennete koyarız!” Nisâ-31/82
GÜNAHLARIN CEZASININ, HEMEN
VERİLMEMESİ, RABBİMİZİN MERHAMETİNDENDİR
Rabbimizin işlediğimiz günâhlara
hemen ceza vermemesi, O’nun mağfiretinin bol, merhametinin pek fazla
olmasındandır. Bununla beraber, tevbe ile affa medar olmayan günâhlara
belirlenmiş bir vâde vardır; o vâde geldiğinde Allah’ın cezasından kaçıp
sığınacak bir yer, aslâ bulamayacaklardır. Kehf-58/299
GÜNAHLARINDAN TEMİZLEN DE GİT ÖTEKİ
DÜNYAYA, YOKSA İŞİN BİTİKTİR HABERİN OLA!
Kim günâhlarından temizlenirse kendi
lehine temizlenmiş olur. Ne yapsan faydasız, dönüş Allah’adır. Öyleyse tövbe
ile, bol sevap işlemekle, sadaka ile günâhlardan temizlenerek gitmek lâzım
Huzur-u İlâhi’ye! Yoksa günah kirleri ile gidenin işi bitiktir. Kimseye Orada şefâat garantisi de yok! Fâtır-18/435
GÜNAHLARINI UNUTANDAN DAHA ZALİM KİM
OLABİLİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Rabbinin
âyetleriyle kendisine öğüt verildiği halde onlara sırtını dönen ve işlediği
günâhları unutan kimseden daha zalim (yani 1.sınıf zalim) kim olabilir?” (Evet,
en küçük günâhını dahi unutma! Sevabların pek çok olsa bile hepsinin üzerine
bir sünger çek, kendini sıfırlayarak onları unut ve unuttuğunu da unut!)
Kehf-57/299
GÜNAHLARININ ÖRTÜLMESİ VE HALİNİN
DÜZELTİLMESİNİ Mİ İSTİYORSUN? KULAK VER!:
Allah-ü Teâlâ, iman edip salih amel
işleyenlerin ve Muhammed’e sav vahyedilene (Kur’an hakikatlarına) iman
edenlerin, yani her meselenin ancak Kur’an hakikatları ile çözümlenebileceğine
inananların günâhlarını örttüğünü (hesap gününde günâhlarından dolayı sorguya
çekmeyeceğini) ve hallerini (dünyada istikamet vermekle, Ahirette affetmekle)
düzelttiğini beyan ediyor. Muhammed-2/506
GÜNAHLARININ ÖRTÜLMESİNİ VE
DOLAYISIYLA KURTULMANI İSTİYORSAN KULAK VER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip
sâlih ameller işleyenler var ya, işte onların günâhlarını elbette örteceğiz ve
onların yaptıkları çalışmaları en güzel şekilde (cennetle) mükâfatlandıracağız!”
Ankebût-7/396
GÜNAHTA ÇIĞIR AÇANLAR ARKASINDAN
GELENLERİN GÜNAHLARINA DA ORTAKTIRLAR
“Böylece kıyamet günü kendi
günâhlarını tastamam yüklenmelerinden başka, bilgisizlikleri sebebiyle
saptırdıkları kimselerin günâhlarının epey bir kısmını da yüklenmeleri için
böyle derler Bak, ne fenâ bir yük yükleniyorlar!” (Evet, sebep olan yapan gibidir!)
Nahl-25/268
GÜNDÜZ GECENİN ELBİSESİDİR, SOYUP
ÇIKARILINCA ORTALIK GECEYE KALIYOR
Gece karanlığının üzerine gündüz
elbisesi giydiriliyor da her taraf aydınlık oluyor. Soyulup çıkarılınca da gece
her yere hakim oluyor. Demek ki gece karanlığı evrenin temel unsuru. Güneşler
ve onlarla gelen aydınlık, öyle bir nimet-i İlâhidir ki faydaları saymakla
bitmez. Aydınlığın olmadığını düşündüğümüzde göze ihtiyaç kalmaz, gözün
olmadığı yerde medeniyetler, ilimler, teknolojiler olmaz; bunlardan daha
önemlisi Mektubat-ı Rabbani okunmaz, kulluk vazifesi ifâ edilmez. Öyleyse
Rabbimize hadsiz şükretmemiz gerekiyor. Yâsîn-37/441
GÜNDÜZ, ÇALIŞMA ZAMANIMIZIN
ZAMANIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Allah
ki, gündüzü (rızık aramak üzere) sizin için bir dağılma zamanı yaptı!” Gece
uyku ve dinlenmeye ayrıldığı gibi, çalışma saatleri de gündüze ayrılmıştır. (Bunlar,
gece ve gündüzün genel karakterlerini ortaya koyan ifâdelerdir. Yoksa “gece
çalışılmaz, gündüz de uyku uyunmaz!” mânâsı, bu âyetten çıkarılamaz!)
Furkan-47/363
GÜNDÜZE ALLAH YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Dünyayı
ışığı ile) açığa çıkaran ( ve görünmesini sağlayan) gündüze yemin olsun ki, nefsini
maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna
uğradı!” Şems-3/594
GÜNDÜZE YEMİN OLSUN Kİ AĞARIR DA
KARANLIĞI KOVALAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Açılıp
ağardığı zaman gündüze yemin olsun ki, sizin işleriniz çeşit çeşittir!”
Leyl-2,4/595
GÜNDÜZÜ GECEYE KATAR ALLAH DA GECE
UZAR
Allah-ü Teâlâ, gündüzü geceye katar
da gece uzamış olur. (Kış aylarında olduğu gibi.) Hadîd-6/537
GÜNDÜZÜ ÖLDÜRSE, GECEYİ KIYAMETE
KADAR UZATSA SİZE BİR IŞIK GETİRECEK DE KİM OLA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: söyleyin bakalım, eğer Allah (gündüzü yok edip de) geceyi
kıyamete kadar üzerinize devamlı karanlık kılacak olsa, Allah’dan başka size bir
ışık getirecek ilâh da kim ola? Var mıdır böyle bir ilâh? Hiç söz dinlemez
misiniz?” Kasas-71/393
GÜNEŞ AY’A ÇARPMAZ; GECE GÜNDÜZE
BASKIN ÇIKAMAZ, ÇÜNKİ HEPSİ NİZAMA TABİDİR
Allah-ü Teâlâ, Kâinat’a öyle bir
nizam koymuştur ki, her bir cirm, kendi için takdir edilen sınırları tecavüz
etmez! Bu ma’nada ne Güneş, Ay’a çarpar; ne de gece gündüze baskın çıkarak
önüne geçebilir! Bilakis her biri, yek diğerinin tamamlayıcısıdır. Yörüngelerinde,
Allah-ü Teâlâ’nın emrine kemal-i itaat ile râm olmuş, müthiş bir intizam
içerisinde ve gayet derecede vakur hareket edip dururlar. Yâ Sîn-40/441
GÜNEŞ BATINCA ONU İZLEYEN AY’A
ALLAH-Ü TEALA YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Güneş
battıktan sonra onu izleyen Ay’a yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî
kirlerden arındıran kurtuldu; onu günahlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-2/594
GÜNEŞ DE AY DA KENDİLERİNE TAHSİS
EDİLEN BİR YÖRÜNGEDE AKAR GİDERLER
Allah-ü Teâlâ, Güneş’e de Ay’a da
bir yörünge koymuş; onlar, o yörüngede kendilerine gösterilen hedefe doğru akıp
giderler. Bu hal, Azîz ve Alîm Allah’ın takdiridir. Yâ Sîn-38/441
GÜNEŞ DÜRÜLÜP BÜKÜLECEK, IŞIĞI
SÖNDÜRÜLECEK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Güneş
dürüldüğü, ışığı söndürüldüğü zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!”
Tekvîr-1/585
GÜNEŞ IŞIK, AY NURDUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O’dur
(Allah’dır) ki, Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kılıp, ona birtakım
menziller (yörüngeler) tayin etti ki, yılların sayısını ve vakitlerin hesabını
bilesiniz. Allah bunları boş yere değil, ancak hikmetiyle sâbit bir gerçek
olarak yaratmıştır. Bilip anlayacak topluluğa Allah, âyetleri böylece açıklar.”
Yûnus-5/207
GÜNEŞ SICAĞI YOKTUR Kİ, SIKINTIDAN
TERLESİNLER CENNETTE
Cennette harâreti ile insanı
rahatsız eden, sıkıntıdan buram buram terleten bir güneş sıcağı yoktur, müjdeler
olsun! İnsan-13/578
GÜNEŞ VE AY ALLAH’IN EMRİNE RAM
OLMUŞ İKİ HİZMETKARDIR
Allah-ü Teâlâ, Ay’ı ve Güneş’i
emrine âmâde kılmıştır. Güneş ve Ay, Allah’ın emri ve izni dahilinde belirli
bir vakte kadar yörüngelerinde akar giderler ve hizmetlerini tamamlarlar. Fâtır-13/435
GÜNEŞ VE AY BİR HESABA GÖRE HAREKET
EDERLER
Güneş ve Ay, başlarına buyruk iki
cirm-i semavî değildirler. Onlar,bir hesaba göre (hareket eden Allah’ın
vazifeli muti’kulları) dırlar. Rahman-5/530
GÜNEŞ VE AY İNSANLIĞIN HİZMETİNE
AMADE KILINMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ, Güneş’i ve Ay’ı
insanlığın hizmetine âmâde kıldığını açıkça bildiriyor. Güneş ve Ay, kendi
yörüngelerinde belirli bir vakte kadar akarcasına hareket etmektedirler. Vakti
gelince vazifelerinden terhis edileceklerdir. Zümer-5/457
GÜNEŞ VE AY, İNSANOĞLUNUN EMRİNE VERİLMİŞTİR
HAK TEALA TARAFINDAN
“Allah O’dur ki, Güneşi ve Ay’ı
hizmet etmeleri için sizin emrinize verdi. Bunlardan her biri belirli bir vakte
kadar akıp giderek dolaşmaktadır. Bütün işleri O yönetir. Âyetleri size açıklar
ki Rabbinize kavuşacağınıza iman edesiniz. (‘Allah, Güneşi ve Ay’ı emrine boyun
eğdirendir’ şeklinde de mânâ verilmiştir.) Ra’d-2/248
GÜNEŞ VE AY, BELİRLİ BİR VA’DEYE
KIYAMETE KADAR AKIP GİDECEKTİR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayetinde Güneşi ve
Ay’ı emrine boyun eğdirdiğini, her ikisinin de belli bir va’deye (kıyamete)
kadar akıp gideceğini bildiriyor. Lokman-29/413
GÜNEŞE VE ONUN KUŞLUK VAKTİ
AYDINLIĞINA ALLAH-Ü TEALA YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Güneşe ve
onunla (aydınlığın zirve yaptığı) kuşluk vaktine yemin olsun ki, nefsini maddî
ve ma’nevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!”
Şems-1,10/594
GÜNEŞİ DOĞARKEN GÖRÜNCE RABBİM HER
HALDE BUDUR; BU, DAHA BÜYÜKTÜR, DEDİ:
İbrahim as, güneşi doğarken görünce,
(muhataplarını irşâd etmek ve istidlâl yoluyla onlara Rabbin, Allah olduğunu
isbat sadedinde):“Rabbim her halde budur; bu, hepsinden büyük!” dedi. Ne vakit
ki güneş de batınca: “Ey halkım, Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden
uzağım; Ben Hanîf (Hakka yönelmiş) olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana
çevirdim ve Ben, müşriklerden değilim!” dedi. En’âm-78,79/136
GÜNEŞİ ÜSTÜNÜZDE ÇOK PARLAYAN BİR
KANDİL KILDIK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, üstünüzde
güneşi, çok parlayan bir kandil kıldık! (Tâ şükredesiniz diye!)” Nebe’-13/581
GÜVEN ÜZERİNE TİCARET OLUR MU?
Yolculukta rehin almayı gereksiz
gören, güvenerek mal satabilir. O takdirde güvenilen, emânetini (borcunu)
Allah’dan korksun da ödesin! Bakara-283/48
GÜVENİLMEZ İNANÇSIZA, GÜCÜ ELE GEÇİRİRSE
HİÇBİR HUKUK TANIMAZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların
(müşriklerin) nasıl ahitleri olabilir ki (yani ahitlerine güvenilmez)! Ancak
Mescid-i Haram yanında (Hudeybiye’de) yaptığınız ahid, müstesnâ! Onlar size
dürüst davranırlarsa siz de onlara dürüst davranınız! Allah, takvâ sahiplerini
sever. Bununla beraber eğer size (savaş açıp da) gâlip gelecek olurlarsa sizin
hakkınızda ne ahit, ne yemin, ne hukuk; hiçbir şey gözetmezler. Ağızlarıyla
güya sizin gönlünüzü alırlar, kalbleri ise nefret duyup kaçınır. Onların çoğu, sözlerinde
durmayan fâsıklardır.” Tövbe-7,8/187
GÜVENMELİSİNİZ, SADECE VE SADECE
ALLAH’A!:
Allah-ü Teâlâ: “Mü’minler, yalnız
Allah’a güvensinler, tevekkül etsinler!” buyurmaktadır. Bu tevekkül, esbâba
mürâcaatı iptal etmez, çünki esbaba tevessül, fiili bir duâdır, tevekkül sonra
gelir. Âl-i İmrân-160/70
GÜVENMEYİN ÇOKLUĞUNUZA, ALLAH
MÜ’MİNLERLE BERABERDİR!
“Savaşta çok da olsa topluluğunuz, size
aslâ bir fayda veremez; çünki Allah, mü’minlerle beraberdir.” Enfâl-19/178
GÜVENMEZLER SİZE UMUTLANMAYINIZ
İsrailoğullarının size
güveneceklerini, size inanacaklarını mı ümit ediyorsunuz? Bile bile Allah`ın
kelâmını değiştiren kalbi katı, Allah korkusu taşımayanlar, hiç size inanırlar
mı? Bakara-75/10
GÜZEL BİR AMEL ESAS ALINIR DA DİĞER
GÜNAHLAR BAĞIŞLANIVERİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizin
elinizdekiler tükenir, ama Allah’ın elinde olanlar (Allah’ın hazineleri)
bakidir. Biz sabredenleri, işledikleri en güzel amelleri esas alarak
ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız. Erkek olsun kadın olsun, kim
mü’min olarak sâlih amel işlerse, elbette ona (cennette) güzel bir hayat
yaşatacak ve onları işledikleri en güzel amelleri esas alarak ödüllendirecek, günâhlarını
bağışlayacağız.” (Evet,Allah’ı hoşnut eden bir amel işlersin,o amelin sebebiyle
Allah seni cehennemine atmak istemez de diğer günâhlarını bağışlayıverir.) Nahl-96,97/277
GÜZEL GÖSTERİLDİ KAFİRLERE
YAPTIKLARI İŞLER
Küfür karanlığındaki kâfirler ile
iman nûrundaki mü’minler, elbette bir olmazlar ama, kâfirlere yapmakta
oldukları işler, böyle güzel gösterilir. Öyle olmasa idi, zaten kim kâfir
olurdu ki! En’âm-122/142
GÜZEL ÖRNEK SİZİN İÇİN İBRAHİM VE
ONUNLA BERABER BULUNANLARDA VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İbrahim ve
O’nunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır: Hani onlar hemşehrilerine
şöyle demişlerdi: Bizim sizinle de Allah’dan başka ibâdet ettiklerinizle de
hiçbir alâkamız kalmamıştır...” Mümtehine-4/548;6/549
GÜZEL SÖZ ALLAH’A YÜKSELİR
Güzel söz, başta Allah’a iman olmak
üzere, diğer iman ve Kur’an hakikatlarını dile getiren, insanlar arasında
muhabbeti yayan, sevgi ve saygı içeren, barışa hizmet eden ahlâkî Kelimât-ı
Tayyibe, Allah’a yükselir (Allah indinde bir değeri olur). Salih amel de o
Kelimât-ı Tayyibe’yi yükseltir. Binaenaleyh, Allah katında yıkıcı olan değil, yapıcı
olan sözün kıymeti vardır. Fâtır-10/434
GÜZEL SÖZ, KELİME-İ TEVHİD VE İMAN
HAKİKATLARI, NEYE BENZETİLMİŞTİR?
“Allah güzel sözü (Kelime-i Tevhid
ve iman hakikatlarını) şuna benzetir: “Güzel söz (Kelime-i Tevhid ve iman
hakikatları), kökü yerin derinliklerinde sâbit, dalları ise göğe doğru
yükselmiş bir ağaç gibidir ki Rabbinin izni ile her zaman meyvesini verir.”
İman ağacının damarları ilim, ma’rifet ve yakîndir. Gövdesi ihlâstır. Dalları
sâlih amellerdir. Meyveleri ise ahlâk denen güzel huylar ve temiz hasletlerdir.
İbrahim-24/257 ; 25/258
GÜZEL YAPTI HER ŞEYİ ALLAH!:
O Allah ki, yarattığı her şeyi,
güzel yapmıştır. Secde-7/414
ĞAŞİYE SURESİ:
88. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 26 âyettir. Ğâşiye-0/591
ĞAŞİYENİN HÜKÜM SÜRDÜĞÜ O DEHŞETLİ KIYAMET
GÜNÜNDEKİ BİRTAKIM YÜZLERE BAKIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yüzler
vardır o Ğâşiye (dehşeti ile her tarafı ve herkesi saran felâket) Günü’nde
zelildir, yorgundur, bitkindirler; kızgın ateşe girerler, susayınca da sıcak
kaynar bir su kaynağından içirilirler, kuru bir dikenden başka yiyecek yoktur
onlara! O diken, ne besler, ne de açlığı giderir!” Ğâşiye-2,7/591
Yorumlar
Yorum Gönder