KUR’AN-I KERİM KONULARI: (H) İLE
BAŞLAYANLAR
HA MİM
İki harften oluşan Yâ Sîn ile
birlikte Kur’an-ı Kerim’in en kısa âyetidir. Bu Sûre’den başlayarak arka arkaya
gelen 7 Sûre’de (Mü’min, Fussılet, Şûra, Zuhruf, Duhan, Câsiye ve Ahkâf
sûrelerinde) Hâ Mîm, müstakil olarak o Sûre’lerin ilk âyetleridir. Huruf-u
Mukattaa ünvanı ile anılırlar. İbn-i Abbas ra’dan gelen bir rivayete göre Hâ
Mîm, Allah’ın İsm-i A’zamıdır. Bununla beraber diğer mukattaa harfleri gibi gerçek
mânâsını ancak Allah bilir. Mü’min-1/466
HABER GELDİĞİNDE ONU YAYMAMALI, ÜLÜ’L
EMRE ARZ EDEREK DOĞRULUĞU ARAŞTIRILMALI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Emniyete
veya korkuya dâir bir haber geldiğinde hemen onu yayarlar. Halbuki O haberi, (yaymadan
önce) Peygambere (şimdi Kur’an ve Hadis ölçülerine) ve Ülü’l Emr’e (idârede
yetkili kimselere) arz etselerdi, (işin gerçek mâhiyetini ortaya) çıkarabilecek
uzmanlar, elbette onun tedbirini bilir ve alırlardı. Bu hususta Allah’ın lütfu
ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, çoğunuz şeytana uymuş gitmiştiniz!” Nisâ-83/90
HABER GETİRENE HEMEN İNANIP
UYGULAMAYA GEÇME, ARAŞTIR, O FASIĞIN TEKİ OLABİLİR
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Ey
iman edenler! Eğer bir fâsık (yalancı, günahkâr), size bir haber getirirse o
haberin doğruluğunu iyice araştırın! Yoksa gerçeği bilmeyerek birtakım
kimselere, bir topluluğa sataşırsınız da sonra (ağır vebal altında
kaldığınızdan) yaptığınıza pişman olursunuz.” Hucürat-6/515
HABER VERMEDE HİÇ ALLAH’IN MENENDİ
OLUR MU? OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ, mutlak ilim sıfatının
sahibi olması hasebiyle geçmişi, geleceği, hazırı bütün teferruatı ile bilir ve
aslâ unutmaz. O bakımdan peygamberlerini bilgilendirirken yanlışa ve eksiğe
mahal olmadan bilgilendirir. Allah’dan başka böyle bir bilgilendirme sahibi
olmadığından peygamberlerin bilgisinin Allah’dan başkasına nisbet edilmesi de
muhaldir. Bu Ayet-i Kerime ile müşriklerin vahyi inkar iddiaları cerh
edilmiştir. Zira vahy-i Kur’an, geçmiş ve gelecekten beraberce haber
vermektedir. Fâtır-14/435
HABERDARDIR ALLAH
Allah, yaptıklarınızdan gafil
değildir, haberdârdır! Bakara-149/22
HABİB-İ NECCAR ŞEHRİN EN UZAK YERİNDEN
KOŞARAK GELDİ VE DEDİ Kİ
Antakyalıların Hz. İsa as’ın
elçilerini terslemeleri, uğursuzlukla itham etmeleri ve sizi taşlayarak
öldüreceğiz tehditlerini savurmaları karşısında şehrin en uzak yerinden koşarak
gelen bir adam (Habib-i Neccar): “Ey kavmim! Sizden tebliğlerine karşı hiçbir
ücret istemeyen bu elçilere uyun! Çünki onlar hidâyete ermiş, dosdoğru söyleyen
kimselerdir. Hem ben niçin beni yaratana ibâdet etmeyeyim ki? Halbuki hepiniz
O’na döndürüleceksiniz. Hem, hiç ben O’ndan başka ilâh edinir miyim? Eğer
Rahman,bana bir zarar vermek istese, onların şefâati, bana bir fayda vermez ve
beni kurtaramazlar; o durumda ben, apaçık bir sapıklık içinde olurum; doğrusu
ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık beni dinleyin!”dedi. Yâ Sîn-20,25/440
HABİB-İ NECCAR, AH, KAVMİM, BANA
VERİLEN İKRAMLARI BİR BİLSEYDİ, DEDİ
Kavmi tarafından imanı uğruna
taşlanarak şehit edilen Habib-i Neccar’a mükâfat olarak Allah-ü Teâlâ,
(Kur’an’ın haber vermesi ile) mağfiret ve cennetini ihsan etti. Habib-i Neccar
da kavuştuğu bunca nimet ve ikram karşısında kavmini hatırlayarak: “Keşke
kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni cennetinde ikramlarına gark ettiğini
bir bilselerdi!” dedi. Yâ Sîn-27/440
HABİB-İ NECCAR’A, BUYUR CENNETE GİR,
DENİLDİ
Habib-i Neccar, imanı uğruna kavmi
tarafından taşlanarak öldürülmesi neticesinde şehit olmuştu. Allah-ü Teâlâ O’nu
cennetle mükâfatlandırdı ve kendisine “buyur cennete gir!” denildi. Bu
hakikatı, bu Ayet haber veriyor. Yâ Sîn-26/440
HABİB-İ NECCAR’I ÖLDÜREN KAVMİ, KORKUNÇ
BİR SES İLE HELAK OLDULAR
Habib-i Neccar’ı taşlayarak öldüren
kavmi, (çok geçmeden) üzerlerine salınan korkunç bir ses ile hayatları
sönüveren kimseler oldular. Öyle üzerlerine gökten bir ordu inmesine bile gerek
kalmadan! Yâ Sîn-28,29/441
HABİB-İ NECCAR’I TAŞA TUTARAK ÖLDÜRDÜLER
Habib-i Neccar kavmine, gelen
elçilere inanmalarını istemesi ve imani nasihatlarda bulunması neticesinde
halkının hışmına uğradı ve taşlanarak şehit edildi. Çünki kavmi, dini
nasihatlara tahammül edemeyecek kadar azgın bir topluluktu. Yâ Sîn-26/440
HABİBİM YA MUHAMMED! EĞER SENDEN YÜZ
ÇEVİRİRLERSE ÜZÜLME VE ŞÖYLE DE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
şefkatli Resûl, Habibim Ya Muhammed! Eğer buna rağmen aldırmaz, Senden yüz
çevirirlerse, şöyle de: Allah bana yeter! O’ndan başka ilâh yoktur! Ben yalnız
O’na tevekkül ettim ve O, büyük Arş’ın, muazzam hükümranlığın sahibidir! ”
Tövbe-129/206
HABİBİM YA MUHAMMED! SENİ
YALANLIYORLARSA DAHA ÖNCEKİLER DE YALANLADILAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Eğer müşrikler, Seni yalanlıyorlarsa üzülme! Daha önce gelmiş
geçmiş olanlar da elçilerimi yalanladılar, bu yeni bir şey değil! O
peygamberler de ümmetlerine mu’cizeler, sayfalar ve nûrefşân kitap
getirmişlerdi.” İnanmayınca inanmazlar bu insanlar! Fâtır-25/436
HABİBİM YA MUHAMMED, KENDİNİ NE DİYE
ÜZÜP DURUYORSUN?
Şefkat Peygamberi Peygamber
Efendimiz sav, insanlar iman etmiyorlar diye neredeyse üzüntüden kendisini
yiyip bitirecekti. Allah-ü Teâlâ da: Habibim Ya Muhammed! O iman etmeyenler
için kendini üzme! Hasretle tükenip gitme! Onların ne yaptıklarını Ben
bilmekteyim (onları Bana bırak, Kendine dert edinme!) diye vahyetti. Fâtır-8/434
HABİL VE KABİL OLAYI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Resûlüm! Onlara Adem’in iki oğlunun (Hâbil ile Kâbil’in) gerçek olan haberini
de oku! Hani (Rablerine) birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden
(Hâbil’den) kabul edilmiş; diğerinden (Kâbil’den) kabul edilmemişti. Kâbil,
Hâbil’e: ‘Seni mutlaka öldüreceğim!’ dedi. Hâbil ise: ‘Allah, ancak takvâ
sahiplerinden amellerini kabul buyurur. Yemin olsun ki, eğer beni öldürmek için
bana elini uzatsan da, ben, seni öldürmek için elimi sana uzatıcı değilim.
Şüphesiz ki ben Âlemlerin Rabbi Allah’dan korkarım. Ben isterim ki sen, kendi
günâhınla beraber benim günâhımı da yüklenesin de cehennemliklerden olasın!
Zalimlerin cezası işte budur!’ dedi.” Mâide-27,29/111
HAC
Hac veya Umre niyetiyle Ka’be’yi
ziyaret edenin sa’y yapması gerekir. Bakara-158/23
HAC İBADETİ FARZDIR
Ziyarete gücü yeten herkese
Beytullah’ı ziyaret (Hac ibadeti) insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır, farzdır.
Nankörlük edip bu hakkı tanımayana (hac ibadetini gücü yettiği halde yerine
getirmeyene) Allah’ın ihtiyacı yoktur, çünki Allah, âlemlerden müstağnîdir.
Âl-i İmrân-97/61
HAC İBADETİ, İNSANLARIN MADDİ VE
MANEVİ BİR KAZANÇ VESİLESİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah,
Kâ’be’yi, hürmete lâyık ma’bed olan Beyt-i Harâm’ı, haram ayı (Zilhicce’yi),
kurbanı ve ona takılan gerdanlıkları (özetle Hac ibadetini), insanların dînî ve
dünyevî hayatları için bir kazanç vesilesi kılmıştır. Bu, göklerde ve yerde
Allah’ın, her şeyi bildiğini anlamanız içindir.” Mâide-97/123
HAC İLE UMREYİ BİRLEŞTİRDİĞİ HALDE
KURBAN KESEMEYEN
Mescid-i Haram dışında oturup da Hac
ile umreyi birleştirdiği halde kurban kesemeyen bir Hacı, üç günü Hac’da, yedi
günü Hac’dan döndükten sonra memleketinde olmak üzere toplam on gün oruç tutma
borcu vardır! Bakara-196/29
HAC İLE UMREYİ BİRLEŞTİREN KURBAN
KESER!
Hacc ile Umre’yi birleştiren (Hacc-ı
Temettu’ yapan) bir Hacı Adayı’nın, artık kolayına gelen bir kurban kesme borcu
vardır! Bakara-196/29
HACC İBADETİ ESNASINDA ÇIKAN
ENGELLER HAKKINDA
Hacc ibadeti esnasında, hasta olmak
veya başka türlü çeşitli engeller, ortaya çıkabilmektedir. Bu engeller
karşısında hacı adayına terettüb eden yaptırımlardan bahseden âyet, bu âyettir.
Bakara-196/29
HACC İBADETİ ESNASINDAKİ YASAKLAR
Haccı îfâya azmeden bir kişi,
şunlardan uzak duracaktır: 1-Cinsel yaklaşma; 2-Günah sayılan her davranış;
3-Tartışma, sürtüşme, kavga. Bakara-197/30
HACC İBADETİ TAMAMLANINCA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Vaktiyle
atalarınızla öğündüğünüz gibi, hattâ daha ziyade Allah’ı anın, O’ndan aff-ü
mağfiret dileyin!” Bakara-200/30
HACC İBADETİ, NASIL TASTAMAM OLUR?
Hacc ibâdeti, Zilhicce’nin 9.günü
Arafat Vakfesi’nden sonra, Bayram’ın 1.günü Büyük Şeytan’a, 2. 3. ve duruma
göre 4. günü sırasıyla Küçük, Orta ve Büyük Şeytan’a yedişer taş atma; Bayramın
1.günü Minâ’da kurban kesme, tıraş olup ihramdan çıkma ve Ziyaret Tavafı yapmak
ile tastamam tamamlanmış olur. (Allah kabul etsin Hacım!) Bakara-199/30
HACC İBADETİNİ ALLAH İLK DEFA HZ. İBRAHİM
İLE İNSANLARA TEBLİĞ ETTİ:
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “İbrahim!
İnsanlar içinde Hacc’ı ilân et! Gerek yaya, gerek uzak yollardan gelen yorgun
develer üzerinde Sana gelsinler!” (O gün için deve, bugün için uçak, otobüs
vs.vasıtalarla!) Hacc-27/334
HACC SURESİ
22. Sûredir. 78 âyettir. Ekserisi
Medine’de nâzil olmuştur. Hacc-0/331
HACC, SADECE AHİRET İÇİN DEĞİL, DÜNYA
İÇİN DE BİR KAZANÇ KAYNAĞIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
İbrahim! İnsanları Beytullah’ı ziyârete, Hacc ibâdetini yapmaya çağır ki, dünyevî
ve uhrevî menfaatlere şâhit olsunlar.” (Başta kurbanlık hayvan satarak ticaret
yapsınlar!) Hacc-28/334
HACC
İslam’ın beş şartından birisidir. Şartlarını
hâiz her mü’min ve mü’mineye ömründe bir kez olmak üzere farzdır. Hac ibâdeti, bugün
Suudî Arabistan’ın Mekke şehrinde, Harem-i Şerif, Arafat meydanı, Müzdelife ve
Mina denen mekânlarda belli aylarda (Zilka’de, Zilhicce) ve belli günlerde
(Zilhicce’nin 9.10.-11.12.13. günlerinde) îfâ edilir. Bakara-197/30
HACC’DA KURBAN KESTİKTEN SONRA
YAPACAKLARIMIZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kurbanlarını
kestikten sonra saçlarını, tırnaklarını kessinler, vücudlarındaki kirleri
gidersinler, adaklarını (diğer Hac menâsıkını) yerine getirsinler ve (tertemiz
olduktan sonra gelip) Beyt-i Atîk’ı (Kâ’be-i Muazzama’yı) tavaf etsinler!
Emrimiz budur! Kim Allah’ın emir ve yasaklarına hürmet ederse (Allah’ın
şeâirine ta’zim gösterirse) bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır.”
Hacc-29,30/334
HACC’DA TİCARET YAPABİLİR MİYİM?
Evet, Hacc’da ticaret yapabilirsin!
Lâkin bir mecburiyet yoksa, o kıymetli vakitleri, çakıl taşları değersizliği
mesâbesindeki dünyalık şeyleri toplamakla zâyi etmemek, elmas değeri
mesâbesindeki ibâdât-ı tâat edinmekle değerlendirmek lâzımdır. Bakara-198/30
HACC-I EKBER, EN BÜYÜK HAC GÜNÜ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Hacc-ı
Ekber (En büyük Hac) günü Allah ve Resûlü’nden insanlara bir ilandır ki, şüphesiz
Allah ve Resûlü, müşriklerden uzaktır.”
(Büyük Hac, bildiğimiz Zilhiccenin 9,10,11,12. günleri usûlüne uygun olarak
yaptığımız Hac’dır. Küçük Hac da Umre olarak bildiğimiz Ka’be’yi ziyarettir.
Avam halk, Arafattaki vakfe hutbesi ile Cuma hutbesi biraraya gelirse o hacca,
Hacc-ı Ekber diyorlar ki bu anlayış yanlıştır.) Tövbe-3/186
HACCI FARZ KILAN AYET-İ KERİME
Allah-ü Teâlâ: “Haccı ve Umre’yi
Allah için tamamlayın!” buyurmaktadır. Hacc, bu âyet ile farz kılınmıştır. Bakara-196/29
HACDA FİDYE
Hacı Adayı, hasta olması veya
başında bir rahatsızlığı bulunması nedeniyle vaktinden önce tıraş olursa, bu
takdirde fidye (yaptırım) olarak ona, üç gün oruç tutmak, altı fakiri doyuracak
kadar sadaka vermek veya kurban kesmek lâzım gelir. Bakara-196/29
HACILARA SU DAĞITSAN, KA’BE’Yİ İMAR
ETSEN DE İMANIN YOKSA DEĞERİ YOKTUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hacılara
su dağıtmak ve Mescid-i Haram’ı imar etmek hizmetleriyle meşgul olan (ama henüz
iman etmemiş) kimseyi, Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda
cihâd eden kimse ile eşit mi tuttunuz? Bunlar, Allah indinde eşit olmazlar!
Allah, zalimleri (isyanlarındaki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez.”
Tövbe-19/188
HADDİ AŞANLAR, KANUN NİZAM TANIMAYANLAR,
ZAMANI GELİNCE HELAK OLURLAR
Allah-ü Teâlâ, bu âyetinde şöyle
buyuruyor: “Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kurtulmayı hak
edenleri kurtardık, haddi aşanları ise helâk ettik.” Enbiyâ-9/321
HADDİNİ BİLMELİ BİR İNSAN, DEĞİL Mİ?
YENİDEN DİRİLİŞİ İNKAR EDEN, İŞTE O BİLMEZİN TEKİ!
Yeniden dirilişe inanmayan haddini
bilmeze Allah-ü Teâlâ hatırlatıyor: “Onun aslı, atılan bir meniden bir nutfe
(hakir bir damla sudan meydana gelen bir hulâsa, bir hücre) değil miydi? Sonra
bir alaka oldu da, (Allah onu insan şeklinde) yaratıp düzenledi (azalarını
yerli yerine koydu). Derken ondan erkek ve dişi olarak onları iki cins kıldı.
Bütün bunları yapan, hiç ölüleri diriltmeye kâdir olmaz olur mu?” Evet, olur Ya
Rabbi! (Bu son Âyet okunduktan sonra: “Belâ! (Evet, olur Ya Rabbi!)” demek
sünnettir.) Kıyamet-37,40/577
HADİD SURESİ
57. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 29 âyettir. Hadîd-0/536
HAHAMLARDAN VE RAHİPLERDEN BİR ÇOĞU
HAKSIZ YERE MAL YERLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Doğrusu hahamlardan ve râhiplerden bir çoğu, insanların mallarını
bâtıl (haksız) sebeplerle yerler ve insanları, Allah’ın yolundan uzaklaştırırlar.”
Tövbe-34/191
HAHAMLARI RAB EDİNEN YAHUDİLER
Yahudiler hahamlarını, Allah’dan
başka rab edindiler. Halbuki onlara bir tek ilâha ibâdet etmeleri emrolunmuştu.
O’ndan (Allah’dan) başka ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları şirkten
münezzehdir.”Tövbe-31/190
HAİNİ ALLAH SEVMEZ
“Muhakkak ki Allah, hiçbir hâini,
hiçbir nankörü sevmez!” Hacc-38/335
HAİNLİK EDENLERİ ALLAH SEVMEZ
Muhakkak ki Allah, hâinlik edenleri
ve günâhkarlıkta aşırıya gidenleri, aslâ sevmez. Nisâ-107/95
HAİNLİK GÖRÜRSÜN DEVAMLI OLARAK O
YAHUDİLERDEN HABİBİM YA MUHAMMED!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! İçlerinden pek azı müstesnâ, onlardan (Yahudilerden) devamlı olarak
hâinlik görürsün! Yine de sen onları affet ve aldırma! Muhakkak ki Allah,
iyilik edenleri sever.” Mâide-13/108
HAK ALLAH’IN, BATIL DA TANRILARIN TA
KENDİSİDİR
Allah Hakk’ın tâ Kendisidir.
Allah’dan başka yalvardıkları tanrılar ise bâtılın ta kendisidir. Allah
Aliyy(pek Yüce)dir, Kebir(pek büyük)dür. Hacc-62/338
HAK BATIL KAVGASINDA HAK DAİMA GALİP
GELİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz Hakkı,
bâtılın üzerine (tepesine) atarız da onun beynini parçalar; bir de bakmışsın
ki, anında bâtılın canı çıkmış gitmiş! (Allah’a yalan yanlış) isnadda
bulunduğunuz vasıflardan dolayı vay hâlinize!” Enbiyâ-18/322
HAK DİN İSLAM’A SAHİP ÇIKMAK, ONA
DESTEK VERMEK ÜMMET ÜZERİNE BİR FERİZADIR
Allah-ü Teâlâ, “O’na (Allah’a)
yardım edesiniz!” emrettiğinden; O’na yardım etmek, O’nun Dini ve Peygamberine
yardım etmek demektir. Bu sebeple Allah’ın Hak Dini İslâm’a her dâim sahip
çıkmak, Din düşmanlarının azgınlaştığı devrelerde Onun selâmeti için maddi, mânevi
her şeyini fedâ etmek, ümmet üzerine bir ferîzadır. Sahip çıkılmadığı bir zaman
diliminde ise kıyamet kopacaktır. Fetih-9/510
HAK GELDİ, BATIL ZAİL OLDU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: “Hak (Kur’an, İslâm) geldi, bâtıl zâil oldu, yıkılıp
gitti! Şüphesiz ki batıl, yok olmaya mahkumdur.”İsrâ-81/289
HAK GELİNCE BATILIN PABUCU DAMA
ATILDI
Bu Ayet-i Kerime’de Hakk’ın
(Allah’ın kitabı Kur’anın) gelmesiyle bâtılın (Kur’an dışı her şeyin) insanlara
verebilecek bir şeyinin olmadığı, daha önceki hakikatlardan da bir şeyi geri
getiremeyeceği bildiriliyor. Sebe’-49/433
HAK İLE BATIL BİRBİRİNDEN KUR’AN
ÖLÇÜLERİYLE AYRILIR
Allah, size kitabı (Kur’an’ı),
içinde Hak ile batıl iyice açıklanmış vaziyette indirmiştir. En’âm-114/141
HAK İLE HÜKÜM VEREN ALLAH’DIR, PUTLARIN
YAPTIĞI HİÇ BİR ŞEY YOK ORTADA!
Allah, o hesap gününde Hak ile hüküm
verir. Alah’dan başkasına yalvardıkları ilâhlar ise, hiç bir şeyle hüküm
veremezler. Mü’min-20/468
HAK NE İSE ALLAH ONU ORTAYA KOYAR,
İHMAL ETMEZ!
Allah-ü Teâlâ, peygamber Efendimize
sav şöyle vahyetti: “De ki: Rabbim Hakkı, gerçeği ortaya atar (peygamberleri
ile Hakkı bildirir), O, gaybları (tüm gizlilikleri) çok iyi bilendir.” Sebe’-48/432
HAK VA’DİN TECELLİSİNE GİDEN YOL
HARİTASI, SABIR, İSTİĞFAR, FARZ OLAN İBADETLERİ İFA
Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimize
sav buyuruyor ki: “Habibim Ya Muhammed! Sen sabret! Çünki Allah’ın va’di
gerçektir. Hem günâhından istiğfar et! (Yani peygamberlik makamına lâyık bir
istiğfarda bulun ki, ümmetine rehberlik etmiş olasın! Çünki O’nda günâh yok!
Belki ümmetinin günahlarının bağışlanması için istiğfar et!) Akşam sabah (7/24
farz olan) zikir ve ibâdetine devam et!” Mü’min-55/472
HAK VE ADALET ALLAH’IN KENDİ
NEZDİNDEN İNDİRDİKLERİDİR
Allah-ü Teâlâ, Hakk’ı ikame etmek
için kitabı ve adâlet ölçüsünü indirmiştir. Binaenaleyh Hak, şunun bunun dedikleri
değil, Allah’ın dediği ve ortaya koyduğu hakikatlardır. Şûrâ-17/484
HAK VE HAKİKAT KARŞISINDA YİVİ ATMIŞ
CİVATA GİBİ YALAMA OLMUŞLARA İTAAT EDİLMEZ
Allah-ü Teâlâ: “Sakın Hakk’ı yalan
sayanlara itaat etme!” buyuruyor. Evet! Hak ve hakikat karşısında yivi atmış
civata gibi yalama olmuş kimselere aslâ itaat edilmez! Çünki, yaratılış
amaçlarını idrak etmeye bir türlü ulaşamıyorlar. Kendilerine hayrı olmayanlara
mı itaat edecektik? Kalem-8/563
HAK YOLDA SABIR VE SEBAT GÖSTER,
BAK, NELER NELER BULACAKSIN!
Allah-ü Teâlâ, Hak yolda sabır ve
sebat gösterenlere cennetin yüksek makamlarını, üstün saraylarını vereceğini, oraya
bir “selâm” ve “sağlık temennisi” ile buyur edileceklerini, orada hem de ebedî
olarak kalacaklarını müjdeliyor ve oranın ne güzel bir varış yeri, ne güzel bir
yerleşim yeri olduğunu bildiriyor. Furkan-75,76/365
HAK, BATILIN TEPESİNE İNDİ DE ONUN
BEYNİNİ PARÇALADI
Allah-ü Teala buyuruyor: “Biz Hakkı,
batılın tepesine indiririz de onun beynini parçalar; bir de bakarsın anında
canı çıkmış, gitmiş.” Batıl, diyordu ki: “Allah, gökleri, yeri ve her
şeyi,-Haşa- kendine oyun olsun ve eğlensin diye yaratmıştır(!).” Allah hakkında
böyle düşünen o beyinsiz beyne “yuh” olsun! Veyl olsun o akılsız beyinlere! Enbiyâ-18/322
HAK’DAN YÜZ ÇEVİREN İNSANA GEL DE SEN
ŞAŞMA!
Şu insanın nankörlüğüne bir bakın!
Tüm nimetleri kim verir? Allah! Her şeyin yaratıcısı kimdir? Allah! İnsan ise
muhtaç olduğu bir ot yaprağını bile yaratamazken ve yaratıcı tek Allah iken,
kalkıp Hak’dan yüz çeviriyor ve bâtıla saplanıyor. İnsanın bu haline sen gel de
şaşma! Demirin iliklerine kadar sinen gres yağını, ateşten başka hiç bir
temizleyici paklayamaz! Ateş bu haliyle temizleyicilikte dahi şampiyondur. Gerçek
durum bu iken, bile bile yüz çevirmesi sebebiyle Hak’dan vazgeçirilen insanın,
bu nankörlüğüyle rûhunu inkâr gresi ile beleyip kokuşturmasını, temizlese
temizlese ancak cehennem ateşi temizlese gerektir! Mü’min-62,63/473
HAKK’A ADANMIŞLARI CENAB-I HAK’KIN
KORUMASI, MÜKERRER BİR HAKİKATTIR
Firavun Hânedanı’ndan olup da iman
etmiş olan o Kutlu Gizli Mü’minin, Firavun gibi birisinin zulmü karşısında dik
durması, Hakk’kı savunması, irşad vazifesini kelle koltukta deruhte etmesi şunu
isbat etmiştir ki, Hakka sahip çıkana Hak da sahip çıkar. Şu kadar var ki
usûlüne uygun hareket etsin, fevrî davranmasın, işini ihlâsla Allah’ın rızasına
kilitlenerek yapsın, korkmasın ve donkişotvârî çıkışlardan uzak dursun! Mü’min-45/471
HAK’TAN YÜZ ÇEVİRENLERİ UYARIRIZ
Allah-ü Teâlâ, “Biz Kur’an’ı mübarek
bir gecede indirdik (ki, onunla) Hak’tan yüz çevirenleri uyarmamız (onun
indiriliş maksatlarındandır.)” buyuruyor. Duhân-3/495
HAKARET ET BAKALIM, BU GÜNAH SANA
YETER DE ARTAR BİLE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Mü’min
erkekler ve mü’mine kadınlara işlemedikleri bir şeyden dolayı haksız yere
(sözlü veya fiilî) eziyet edenler var ya! İşte onlar, apaçık bir iftira
etmişler ve âşikâr bir günah yüklenmişlerdir.” Ahzâb-58/425
HAKARETE MARUZ KALANIN HAKARET EDENE
CEVAP VERME HAKKI VARDIR
Allah-ü Teâlâ, hakâret, sövüp sayma
gibi kötü söz söyleyene karşı mağdur olana, aynı uslûpla cevap verme hakkını
vermiştir. Zira sustuğu takdirde söyleneni kabul etmiş mânâsına gelir ki, o
zaman da zalim, sanki haklıymış zannedilir. Bununla beraber bir kötülüğü
bağışlarsanız veya açıktan söyleyerek ya da gizli bir şekilde (ağırbaşlı olma
gibi) o kötülüğü bir iyilikle savarsanız bu, daha iyidir. Makbul olan af, güçlü
iken yapılan afdır. Yoksa eli kolu budandıktan, karşı taraf karşısında mutlak
zayıflığa uğradıktan sonra “haydi affettim seni!” demenin bir mânâsı kalmaz.
Nisâ-148,149/101
HAKEM OLSUN DİYE GELDİLER AMA...
Ehl-i Kitaptan (Yahudilerden) bir
kısım insanlar, daha hafif ceza verir ümidiyle peygamber Efendimize sav hakem
olması için geldiler. O da sav kendi şeriatlarındaki gibi (recm ile) hükmedince
geri döndüler. Gûya arzularına göre hükmetseydi yeni dini tanıyacaklardı.
Rivayette vardır ki, Yahudilerden soylu bir erkekle bir kadın zina etmişlerdi.
Kendi şeriatlarında recm cezası vardı. Belki yeni din daha hafif bir ceza verir
ümidiyle Efendimize sav geldiler. O da sav, recm ile hükmedince dönüp gittiler.
Âl-i İmrân-23/52
HAKEMLİK: HİÇ ALLAH’DAN BAŞKA BİR
HAKEM Mİ ARARIM?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki:‘Hak ile batılı birbirinden ayırt etmiş olarak bu kitap
indirilmişken, aramızdaki davayı hükme bağlamak için, hiç Allah’dan başka hakem
mi ararım?’ Kendilerine kitap verilmiş olanlar da bilirler ki bu kitap
(Kur’an), Rabbin tarafından indirilmiştir. Sakın bundan şüphen olmasın!” En’âm-114/141
HAKİKAT ALLAH’TAN GELİR
Vahiy desteği olmadan sırf akılla
gerçeğe ulaşılamaz, hakikat, Allah’dan gelir, bunda hiç şüphen olmasın! Âl-i
İmrân-60/56
HAKİKATI GİZLERLER EHL-İ KİTAP
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Ehl-i
Kitap! Siz niçin Hakikatı, bildiğiniz halde gizliyorsunuz?” Âl-i İmrân-71/58
HAKİM ALLAH’DIR VE O, HER İŞİNİ HİKMETLİCE
YAPAR:
Hakîm (her işi hikmetli) Allah için
göklerde ve yerde ne varsa hepsi, tesbih ederler. Cuma-1/552
HAKİM-İ MUTLAK, GÖKLERDE VE YERDE
TEK ALLAH’DIR
Bu Âyet-i Kerime’de göklerin ve
Yer’in tek hâkiminin, tek hükümdârının Allah olduğu beyân ediliyor. (Dünya
denizlerinde yüzen gemiler, her ne kadar kendi hür irâdeleri ile dolaştıklarını
zannetseler de, aslında dünya da fezâ denizinde yüzen bir gemi olduğundan
dünyanın gittiği yere mahkumdurlar) misüllü, dünyada hâkimiyeti elinde
bulundurduğunu zanneden dünya sultanları da, külli İrâdeye mahkum olarak O tek
hâkim Allah’ın huzuruna gidiyorlar. Zaten âyet, “dönüş ancak Allah’adır” diye
bitiyor. Nûr-42/354
HAKİMİYET ALLAH’INDIR
Göklerin ve yerin hakimiyeti
Allah’ındır. Hadîd-2/536
HAKİMİYET KURMAK MI İSTİYORSUNUZ?
BUNUN DA SIRRI KUR’AN’DA BEYAN EDİLMİŞ
Allah-ü Teâlâ kesin olarak vaad
etmiştir ki: “Eğer onlar, iman eder ve sâlih ameller işlerlerse (Allah’ın râzı
olduğu, buram buram sulh-u umûmî kokan ameller işlerlerse); daha önce İsrailoğullarını
Firavun ehlinin yerine geçirip hâkim kıldığım gibi onları da düşmanlarının
yerine geçirip hâkim kılacağım! Kendileri için beğenip seçtiğim İslâm Dini’ni
tatbik etme gücü verecek ve yaşadıkları korkulu dönemin arkasından kendilerini
tam bir güvene erdireceğim! Böylece onlar Bana ibâdet edecekler, hiçbir şeyi
Bana ortak koşmayacaklar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar
fâsıkların tâ kendileridir.” (Şimdi biz, müslümanlar olarak, umûmun sulhüne mi,
yoksa umûmun fesâdına mı çalışıyoruz? Sâlih amel olan Allah’ın râzı olduğu
işleri mi, yoksa teröristlerin yaptığı işleri mi yapıyoruz? Namaz, oruç, zekat,
ittifak, ittihat, ihlâs, uhuvvet, sevgi, muhabbet vs. ibâdetlerini yerine
getirme oranımız ne kadardır? Gıybet, iftirâ, dedikodu, kavga, iftirâk, inşikak
vs. cürümlerini işleme oranımız ne kadardır? Bütün bunları masaya
yatırdığımızda maalesef hep ikinci gruptakilerin açık ara önde olduklarını
görüyoruz. O zaman yeryüzünde hâkimâne, izzetli bir hayat hakkına değil de, başkalarının
karar verdiği ve bizim de uymaya mecbur olduğumuz zilletli bir yaşam tarzına
müstehak olmamız, “Adâlet-i İlâhi”nin bir tecellisidir. Olay budur, zira Kur’an
söylüyor!) Nûr-55/356
HAKİMİYET: ALLAH KAFİRLERE MÜ’MİNLER
ALEYHİNDE HAKİMİYET VERMEYECEKTİR
Allah-ü Teâlâ: “Kıyamet günü Allah sizinle
onlar (münâfıklar) arasında hükmünü verecektir. Allah, kâfirlere (eğer gerçek
mânâda mü’min olabilirlerse bu dünyada dahi) mü’minler aleyhinde onlara, aslâ
bir hâkimiyet vermeyecektir!” buyurmaktadır. (Evet, gerçekten mü’min isen, hiç
korkma!) Nisâ-141/100
HAKİMİYETİ ALLAH’INDIR GÖKLERİN VE
YERİN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göklerin
ve yerin mülkü, saltanatı, yönetimi Allah’ındır. Allah her şeye hakkıyla gücü
yetendir.” Âl-i İmrân-189/74
HAKİMİYETTE ALLAH’IN HİÇ BİR ORTAĞI
OLMADI
O, öyle Yüce bir Allah’dır ki,
göklerin ve yerin hâkimiyetinde O’nun hiç bir ortağı yoktur. Furkan-2/358
HAKİMLERİN HAKİMİ ALLAH DEĞİL MİDİR?
ELBETTE O’DUR!
Allah-ü Teâlâ: “Allah, Hâkimlerin
Hâkimi değil midir?” diye soruyor. Elbette Ya Rabbenâ, Sen Hâkimlerin
Hâkimisin! Mutlak adâleti, ancak Sen gerçekleştirirsin! (Namaz dahil, bu Âyet
okunduğunda ‘Elbette, ben de buna şâhitlik edenlerdenim!’mânâsına gelen: “Belâ
ve Ene Alâ Zâlike min-eş Şâhidîn”denmesini Peygamber Efendimiz istemiştir.) Tîn-8/597
HAKK, GERÇEK, ALLAH’DAN GELENDİR,
GERİSİ YALANDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hakk
(gerçek) olan, Rabbin’den gelendir (gerisi yalandır), bunda hiç tereddüdün olmasın!”
Bakara-147/22
HAKK ALLAH’IN TA KENDİSİDİR VE ÖLÜLERİ
DİRİLTECEK OLAN DA O’DUR
“Allah Hakk’ın, gerçeğin tâ
kendisidir. (Ölü toprağı nasıl diriltmişse) O, ölüleri de şüphesiz öylece
diriltecektir. Ve her şeye Kâdir olan da O’dur.” Hacc-6/332
HAKK ÖLÇÜSÜ, ALLAH’IN
SÖYLEDİKLERİDİR
Allah, daima Hakk’ı söyler. Allah’ın
söyledikleri, Hakk’ın tâ kendisidir. Hakk ölçüsü, Allah’ın söyledikleridir. Bir
şeyin Hakk olup olmadığı, Allah’ın sözlerine uyup uymadığına bakılarak
anlaşılır. Hadis-i Şerifler, Hakk olan Kur’an Sözünün tefsirinden ibârettir. Ahzâb-4/417
HAKK’A SAHİP ÇIKMAK BİR ALLAH
EMRİDİR, BANA NE? DİYEMEZSİN!
Allah-ü Teâlâ, her bir insanın
hüsrâna uğrayacağını, ancak iman edenlerin, salih amel işleyenlerin, Hakk’ı ve
Sabr’ı tavsiye edenlerin, yani Hakk’a sahip çıkanlarla bu yolda başına
gelenlere sabredenlerin bu hüsrâna uğramaktan kurtulacaklarını haber
vermektedir. Binâenaleyh, hüsrâna uğramaktan kurtulmak isteyenler, neye mal
olursa olsun bu dünyada Hakk’a sahip çıkacaklar, haksızlık karşısında aslâ susmayacaklardır.
Asr-2,3/601
HAKK’I ARAYANLAR, YORULMAYA HACET
YOK, RABBİNİZ ONU HZ.MUHAMMED İLE GÖNDERDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Gerçekten size Rabbinizden Hakk gelmiştir. Artık
kim bu gerçeği kabul eder de doğru yolu tutarsa, bunun faydası kendisinedir. Her
kim de bu yoldan saparsa, o da kendi aleyhine olarak sapar. Bilin ki Ben, işlerinizi
yönetmeyi üstüne almış biri değilim (Ben sadece tebliğ ile görevliyim).”
Yûnus-108/220
HAKKA SURESİ
69. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 52 âyettir. Hâkka-0/565
HAKKA UYAN VE SEBAT EDEN KAZANDI;
BATILA UYAN SABIRSIZ İSE KAYBETTİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Bu
böyledir! Kâfirler, bâtıla uydular da amelleri boşa çıktı, berhava oldu; iman
edenler ise Rableri tarafından gönderilen Hakka uydular, Allah da onların durumlarını
(kendilerine dünyada istikamet vermekle ve Ahirette affetmekle) düzeltti.”
Muhammed-3/506
HAKKA, AYATULLAHA CEPHE ALIP
MÜCADELE EDENLER, SOLUĞU AZABIN İÇİNDE ALACAKLARDIR
Allah-ü Teâlâ’nın Ayetleriyle tesis
ettiği Din’e ve Allah Dâvâsı’na karşı çıkanlar, bu Hak dâvâyı yok etmek için
mücadele edenler var ya! Onlar, yaptıklarının iyi bir iş, hattâ kamuya bir hizmet
olduğunu zannededursunlar; zorla getirilip azâbın içine atılacaklardır. Vay onların
hallerine! Sebe’-38/431
HAKKA, KESİN GERÇEKLEŞECEK OLAN KIYAMETİ
SEN NEREDEN BİLECEKSİN?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“El-Hâkka(Kesin gerçekleşecek olan)! Nedir o gerçekleşecek olan? O
gerçekleşecek olanın (kıyametin) ne olduğunu Sen nereden bileceksin? Semud ve
Âd kavimleri, çarpacak olan o kıyamet dehşetini, yalan saymışlardı.” Hâkka-1,4/565
HAKKI BATILLA ORTADAN KALDIRMAK
İSTERLER ŞU KAFİRLER, USLU DURAMAZLAR Kİ!
Rabbimiz buyuruyor: “...Kâfirler,
bâtıl bir yol ile mücâdele ederler ki, onunla Hakk’ı ortadan kaldırsınlar. Hem
onlar, âyetlerimizi ve tehdit edildikleri şeyleri alaya alırlar.” Kehf-56/299
HAKKI GİZLERLER
Ehl-i Kitap’tan bir fırka, bile bile
Hakkı gizliyorlardı. Yani beklenen peygamberin Efendimiz Hz. Muhammed sav
olduğunu, kendi evlâtlarını tanıdıkları gibi tanıdıkları halde bu hakikatı,
gizliyorlardı. Bakara-146/22
HAKKI İŞİTMEYE TAHAMMÜL EDEMEYEN
ZALİMLER! KAÇIP KURTULACAK DELİĞİNİZ YOK!
“Allah, onları (o zalimleri) azaba
uğratmak isterse, onlar dünyadan kaçıp Allah’ın hükmünden kurtulamazlar.
Allah’dan başka kendilerini koruyacak hâmiler de bulamazlar. Onların azabı, kat
kat olur. Çünki Hakkı işitmeye tahammül edemiyorlardı, hem de gerçeği
görmüyorlardı. İşte bunlar kendilerini büyük ziyâna uğratmışlar ve uydurdukları
tanrılar da (put, hevâ, heves vs.), ortalıkta görünmez olmuşlardır. Hiç şüphe
yok ki, Ahirette en büyük hüsrâna uğrayanlar, bunlardır.” Hûd-20,22/223
HAKTAN SAPANIN GİDECEĞİ TEK YER
VARDIR: DALALET, SAPIKLIK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte sizin
Hak Rabbiniz olan Allah, bu (nimetleri veren) dir. Hak’tan saptıktan sonra, dalâletten
başka artık ne vardır? Öyleyse Hak’tan nasıl çevriliyorsunuz?” Yûnus-32/211
HAKTAN YANA OLUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Haktan yana olun, var gücünüzle bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin!”
Nisâ-135/99
HALA KIZLARIYLA EVLENEBİLİRSİNİZ
Bir erkek, süt kardeşi olmamak
kaydıyla halasının kızlarıyla nikâhlanıp evlenebilir. Hiç bir mahzuru yoktur. Ahzâb-50/423
HALİD BİN VELİD VE AMR İBN-ÜL AS’IN
KAZANILACAĞINA İŞARET EDEN AYET
“Allah, dilediği kimseleri rahmetine
nâil etmek için böyle takdir buyurdu.”Âyeti, nice yeni kahramanların
kazanılması için Allah’ın savaş yerine Hudeybiye Barışı’nın olmasını takdir
buyurmasını ifade ediyor. Yani Allah, bütün tahriklere rağmen savaş değil de
Hudeybiye Barışı’nın yapılmasını, Halid bin Velid ve Amr İbn-ül Âs gibi
dilediği kimseleri, rahmetine (iman nasip etmesine) nâil etmek için böyle takdir
buyurdu. Fetih-25/513
HALİFE YARATACAĞIM YERYÜZÜNDE!
Hani Rabbin Meleklere: “Ben
yeryüzünde bir Halife yaratacağım” demişti. Bakara-30/5
HALİFE-İ RUY-U ZEMİN, YERYÜZÜNÜN
HALİFESİ
Sizi (Ademoğullarını), yeryüzünün
halîfeleri kılan, ve size verdiği nimetlerle sizi denemek için bazınızı
bazınıza üstün kılan O’dur. (Allah’dır.) En’âm-165/149
HALİFELER KILINDIN YERYÜZÜNDE EY
İNSANOĞLU! BU ŞEREFİN AĞIRLIĞINI DA TAŞIMASINI BİL!
İnsanoğlunu yeryüzünde halifeler
(Allah adına eşyaya hükmeder) kılan Allah’dır. Bu şereften sonra artık kim
inkâr ederse, inkârı aleyhinedir (hayvanat gibi yaptığı yanına kâr kalmaz).
Kâfirlerin inkârı, Rableri nezdinde kendilerine gazaptan başka bir şey
artırmaz; onların sadece zararlarını fazlalaştırır. Fâtır-39/438
HALK ZALİM OLDU MU, ALLAH ONLARI
KIRAR GEÇİRİR, YERLERİNE YENİ HALK YARATIR
Tarih boyunca nice halkları
zalimleşen şehirler, beldeler olmuştur ki, Allah onları kırıp geçirmiş ve
yerlerine yeni halklar yaratmıştır. Küfre yaşama hakkı verilse de zulme yok!
Enbiyâ-11/322
HAMAN! HAYDİ BENİM İÇİN YÜKSEK BİR
KULE YAP DA MUSA’NIN İLAHINI GÖREYİM!
Firavun, etrafındaki avânesini
toplayarak:“Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâhınız olduğunu
bilmiyorum. Ey Haman! Haydi, benim için tuğla ocağını tutuştur, tuğla imal edip
yüksek bir kule yap ki, belki onun sayesinde yükseklere çıkıp, Musa’nın (iddia
ettiği) tanrısını görürüm! Gerçi ben O’nun yalancının biri olduğunu sanıyorum!”
dedi. Böylece o ve orduları, haksız yere memlekette büyüklük tasladılar ve
huzurumuza dönüp hesap vermeyeceklerini zannettiler. Allah-ü Teâlâ da: “Onu ve
ordularını, yakalarından tuttuğum gibi denize fırlattım. Zalimlerin sonunun
nasıl olduğunu herkes baksın, görsün!”dedi. Kasas-38,40/389
HAMAN’A, FİRAVUNA VE KARUN’A MUSA
AS, ELÇİ OLARAK GÖNDERİLMİŞTİ DE ONLAR...
Allah-ü Teâlâ, Musa as’ı Firavun’a, Haman’a
ve Karun’a peygamber olarak göndermişti. Lâkin onlar: “Bu yalancı bir
sihirbazdır!” diyerek reddettiler. Mü’min-23,24/468
HAMD AHİRETTE DE ALLAH’A MAHSUSTUR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, “hamdin, hem göklerde ve yerde ne varsa Kendisinin olan Allah’a, hem
de Ahirette dahi Kendisine mahsus olduğunu, Hakîm ve Habîr olduğunu” beyan
ediyor. Sebe’-1/427
HAMD İLE TESBİH ET ÖYLE İSE RABBİNİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Öyle ise
Rabbine hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!” Hicr-98/266
HAMD, DÜNYADA DA AHİRETTE DE
YALNIZCA ALLAH’A MAHSUSTUR
O Allah, kendisinden başka ilâh
olmayan tek Allah’dır. Hamd başta da (dünyada da, dünya öncesinde de), Ahirette
de O’na aittir. Hüküm yetkisi de O’nundur ve sonunda O’nun huzuruna, O’na
döndürüleceksiniz. Kasas-70/392
HAMD
Bütün hamdler, övgüler âlemlerin
Rabbi Allah`a aittir. Allah’dan başkasına hamd edilmez! Bunu, (Lillahi) nin
(Lam) ından anlıyoruz. Fatiha-2/1
HAMDELE VE SALVELE İLE SÖZE BAŞLAMAK
İLAHİ BİR TERTİPTİR VE EDEPTİR
Allah-ü Teâlâ, Efendimize: “Şunları
kullarıma söyle!” derken ilk cümlesinin Allah’a hamd ve selâm olması dikkat
çekiyor. Efendimiz’in sav, kendi ağzından kendine salât etmemesi, ayrı bir
edeptir. Bu da kişinin hodgâm değil, diğergâm olması gerektiğine misal teşkil
eder. Öyleyse biz de söze başlarken, sırasıyla şöyle dememiz, İslâm
terbiyesinden olacaktır: Önce Allah’a Hamd-ü Senâ,ikinci sırada Efendimize
Salât-ü Selâm, üçüncü sırada mü’minlere selâm ve duâ. Selef-i Sâlihîn bunu mükemmelen
yapmıştır. Eski kitapları açanlar söze hep bu sıra ile başlandığını göreceklerdir.
Neml-59/381
HAMDELE
“Hamdele” Elhamdülillah’ın
ünvanıdır. “Duaya Hamdele ile başla!”demek dua etmeye “Elhamdülillahi Rabbil
Âlemin” diyerek başla, anlamına gelir. Fatiha-2/1
HAMDLER, ÖVGÜLER TAMAMEN ALLAH’A
MAHSUSTUR
Bütün Hamdler, Güzel Övgüler Allah’a
mahsustur. Fakat insanların ekserisi, buna akıl erdirip de anlamıyorlar. Ankebût-63/402
HAMİ EDİNİR KENDİNE ALLAH’DAN BAŞKA
O ŞAŞKIN Kİ, BİLMEZ ALLAH’IN GÖRÜP GÖZETTİĞİNİ:
Öyle şaşkın insanlar vardır ki, her
şey Yed-i Kudreti’nde olan Allah’ı bırakır da başka başka hâmîler, dostlar
edinirler kendilerine. Halbuki Allah, herkesin her halini görüp gözetmektedir.
Bilmiyorlar ki, Allah da kıskanır kullarını şeriklerinden. Ya Muhammed! Sen o
müşriklere vekil değilsin! Şûrâ-6/482
HAMİLE KADINA YÜKÜNÜ DÜŞÜRTEN O
KORKUNÇ OLAY NE OLA Kİ?
“Kıyametin kopması, öyle dehşetli
bir şeydir ki, onu göreceğiniz an...her hâmile kadın yükünü düşürür.”
Hacc-2/331
HAMİLE KALMAK DA DOĞURMAK DA ALLAH’IN
BİLGİSİ VE İZNİ DAHİLİNDEDİR
Hiçbir dişi, Allah’ın bilgisi ve
izni olmadan hâmile de kalamaz, karnındakini de doğuramaz! Fussılet-47/481
HAMİLE KALMAK DA DOĞURMAK DA TAMAMEN
ALLAH’IN BİLGİSİ VE İZNİ DAHİLİNDEDİR
Allah-ü Teâlâ’nın bilgisi dışında
hiçbir dişi, hamile de kalamaz, doğum da yapamaz! Fâtır-11/434
HAMİLİK VE YARDIMCILIK KİMİN
HADDİNE?
“Göklerin ve yerin hakimiyeti, Allah’ındır.
Dirilten ve öldüren O’dur. Sizin Allah’dan başka hâminiz de, yardımcınız da
yoktur.” Tövbe-116/204
HAMİMİZ VE ŞEFATÇİMİZ, ALLAH’DIR
Allah’dan başka dost, hâmi ve
şefatçi yoktur. Ama bunu sadece düşünebilenler idrak ediyor. Secde-4/414
HANIM MÜ’MİNELERDEN HANGİ KRİTERLER
MUVACEHESİNDE BİATLARI KABUL EDİLDİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Peygamber! İman etmiş olarak Sana gelen kadınlardan: 1-Allah’a hiçbir şeyi
ortak koşmamaları; 2-Hırsızlık yapmamaları; 3-Zina etmemeleri; 4-Çocuklarını
öldürmemeleri (yani kürtaj vs. gibi hiçbir bahâne ile düşük yapmamaları);
5-Bile bile yalan uydurup, iftira atmamaları; 6-Başkasına ait bir çocuğu,
kocasına isnat etmemeleri; 7-Meşru’ olan herhangi bir konuda Sana isyan
etmemeleri şartları muvacehesinde biatlarını kabul et ve onlar için Allah’dan
mağfiret dile! Şüphesiz ki Allah, Ğafûr’dur, Ra-hîm’dir.” Mümtehine-12/550
HANIMINA ZİNA İSNAD EDEN FAKAT
KENDİSİNDEN BAŞKA ŞAHİDİ OLMAYAN KOCANIN HALİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Hanımlarına zina isnâd eden ve kendinden başka şâhidleri olmayan kocalar, doğru
söylediklerine dâir dört defa ayrı ayrı, Allah adına yemin eder (her bir yemin,
bir şâhit hükmündedir); beşincide ise yalancı olması hâlinde, Allah’ın
lâ’netinin kendi üzerine olmasını diler!” (Hâkim bu yeminlerden sonra aralarını
tefrik eder, evliliklerine son verir. Koca da mehir ödemekten kurtulur.)
Nûr-6,7/349
HANIMLAR ARASINDA ADALET GÖZETMEME
İZNİ, SADECE EFENDİMİZE SAV MAHSUSTU
En fazla bir arada dört eş
bulundurmak ve eşler arasında gün ayırmakta adâletli davranmak, herkese
farzdır. Sadece Peygamber Efendimiz müstesnadır. Buna rağmen O sav, eşler
arasındaki adâlete en fazla dikkat edendi. Ahzâb-51/424
HANIMLAR ARASINDA TAM ADALETİ
SAĞLAYAMAZSINIZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
kocalar! Ne kadar gayret etseniz de hanımlarınız arasında adâletli olmaya güç
yetiremezsiniz. Öyleyse birine büsbütün meylederek diğerini askıda kalmış gibi
(ne kocalı, ne kocasız halde) bırakmayınız!” Nisâ-129/98
HANIMLAR! GÖZLERİNİZİ HARAMA
BAKMAKTAN KISINIZ VE IRZLARINIZI KORUYUNUZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Mü’mine kadınlara da söyle! Gözlerini (önce) harama bakmaktan
kıssınlar (birinci bakış kendisindendir ve affa medârdır, sonra) sakınsınlar!
(ikinci olarak irâdi bakış şeytandandır ve günâhdır.) Irzlarını korusunlar!
(El, yüz gibi mecburi görünen kısımlar dışındaki) mahrem yerlerini, zinetlerini
göstermesinler!” Nûr-31/352
HANIMLAR, BAŞÖRTÜLERİNİZİ
YAKALARINIZIN ÜZERİNİ KAPATACAK ŞEKİLDE ÖRTÜNÜZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Mü’mine kadınlara da söyle!...Başörtülerini yakalarının üzerini
kapatacak şekilde örtsünler!...” Nûr-31/352
HANIMLAR, BİLİNEYİM, GÖRÜNEYİM, DİKKAT
ÇEKEYİM DİYE AYAKLARINIZI YERE VURMAYINIZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Mü’mine kadınlara da söyle! ...Saklı zinetlerine dikkat çekmek
için ayaklarını yere vurmasınlar!...” Nûr-31/352
HANIMLAR, ZİNET TAKILAN YERLERİNİZİ
ŞU KİMSELERE GÖSTERMEKTE GÜNAH YOKTUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Mü’mine kadınlara da söyle! ...Zinet takılan yerlerini şu
kimselere göstermekte onlara herhangi bir günâh yoktur: 1-Kocalarına, 2-Babalarına,
3-kocalarının babalarına, 4-Oğullarına, 5-Üvey oğullarına, 6-Erkek
kardeşlerine, 7-Erkek kardeşlerinin oğullarına, 8-Kız kardeşlerinin oğullarına,
9-Mü’mine kadınlara (Gayr-i müslim kadınlar erkek hükmündedir) 10-Ellerinin
altında bulunan kölelerine 11-Erkeklikten kesilip kadınlara ihtiyaç duymayan
hizmetçilere 12-Henüz kadınların mahrem yerlerine ilgi duymayan çocuklara
(gösterebilirler.) Bunların dışında kalanlara göstermesinler!” Nûr-31/352
HANIMLARIN HAYIRLISI, İYİ HUYLU VE
GÜZEL OLANLARIYLA EBEDİ SAADETE VAR MISINIZ?
Ebedî olarak mes’ûd olacağın
hayırlı, iyi huylu ve güzel hanımlarının olmasını istersen, kazanması oldukça
zor olsa da Firdevs ve Me’vâ cennetlerine ne edip edip gitmesini becermelisin!
Zaten cennetlere gidemezsen cehennemden başka yer yok ki oraya sığınasın. İşin
zor! Ama olsun, değer mi değer! Rahman-70/533
HANIMLARINIZA İYİ DAVRANINIZ EY
KOCALAR!
Ey kocalar! Hanımlarınıza karşı iyi
davranırsanız, arayı düzeltirseniz, biliniz ki Allah, yaptığınız her şeyden
haberdârdır. Yani iyi davranışınızın mükâfatını mutlaka görürsünüz. Nisâ-128/98
HANİF, HAKKA YÖNELMİŞ İBRAHİM’İN
DİNİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:“(Habibim Ya
Muhammed!) De ki: Rabbim, Beni doğru yola, İbrahim’in Hanîf (Hakka yönelmiş)
tevhid dinine yöneltti. Halbuki O (İbrahim, sizin gibi) müşriklerden değildi.”
En’âm-161/149
HAPİS CEZASI VAR MI İSLAM’DA?
Sonradan Nûr Sûresi’nin 2. âyeti ile
hükmü değiştirilen bu âyette: “zina eden kadınları, dört şâhidin şehâdeti
şartıyla ölüm kendilerini alıp götürünceye veya Allah kendilerine bir yol
gösterinceye kadar bir evde alıkonulması” emrediliyor. Bu gibi hükmü nesh
edilen âyetler, toplumu kemâl mertebesine taşırlar. Toplum, eğer yeni hidâyete
ermişse, alışıncaya kadar, ürkütmemek için bu tür mensuh âyetler ile amel
edilebilir. Yeni doğan çocuğa bal yedirilmediği gibi, yeni İslâm’a giren bir
topluma da nâsih âyetlerle son şeklini alan Dinin, o şekliyle uygulanması
istenirse, o toplumun, “biz bunu kaldıramayız!”diyerek irtidât etme ihtimâli
vardır. Nitekim yeni müslüman olan Türklerin kımız içmelerine Hz. Ömer, yasak
koymamıştır. Eğer Din, toptan indirildiği şekliyle uygulanmaya konsaydı, insanlar
ürker ve kaçarlardı. Nitekim 1850’li yıllarda yeni bir din arayan Japonların,
İstanbul’a gönderdikleri heyete o zamanki âlimlerimizin, dinin tamamını
anlatmaları karşısında Japonlar: “Çok güzel bir dininiz var, fakat biz bu dini
kaldıramayız!” demişler ve ayrılıp gitmişlerdir. Yani açıkçası, Japonları
ürkütmüş ve kaçırmışız. Halbuki Allah, Dinini kolay kılmıştır. Nisâ-15/79
HAPİSHANEDEKİ YUSUF AS’IN
ARKADAŞLARI İKİ GENÇ VE GÖRDÜKLERİ RÜYALAR
“Hapishaneye O’nunla (Yûsuf’la)
beraber iki genç de girmişti. Onlardan biri: ‘Ben rüyâmda, kendimi şarap yapmak
için üzüm sıkarken gördüm’; öbürü de: ‘Ben de rüyâmda başımın üstünde ekmek taşıdığımı
ve bu ekmeği kuşların gagaladığını gördüm’ dediler. İkisi birden: ‘Ne olur, bu
rüyâlarımızın ta’birini bildir, doğrusu biz seni iyi insanlardan biri olarak
görüyoruz!’ dediler.” Yûsuf-36/238
HAPSE ATILDI YUSUF AS
“Sonra vezir ve arkadaşları, bunca
kesin deliller görmelerine rağmen, dedikoduları kesmek gayesiyle, bir müddet
için O’nu (Yûsuf’u) hapse atmayı uygun buldular.” (Evet! Medrese-i Yûsufiyye bu
kararla başladı. O zamanın hapishane müdürü, bütün mahkûmları Yûsuf as’ın
emrine verdi, kendisi de bir köşeye çekilip rahatına baktı.) Yûsuf-35/238
HARABE ŞEHİRLER Kİ ONLARIN AHALİLERİ,
ZULÜMLERİNDE ISRAR EDİNCE İMHA EDİLDİLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte
ahâlileri zulümlerinde ısrar ettikleri için Bizim de imhâ ettiğimiz şehirler!
Onların (Mekkelilerin yolları üzerinde olan Sebe, Medyen, Semûd, Sodom-Gomore
gibi şehirlerin) helâkleri için de, bir vâde tayin ettik.” Kehf-59/299
HARAM, SAYGIN AYLAR DÖRT TANEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ayların
sayısı oniki olup bunlardan dördü haram (saygın aylar)dır. İşte doğru hesap
budur. O halde o (haram aylarda günâha girerek) kendinize zulmetmeyiniz!” Tövbe-36/191
HARAM AY HARAM AYA BEDELDİR
Haram aylarda savaş haramdır. Yalnız
düşman saldırırsa misliyle onlara saldırma hakkımız doğar, çünki haram ay, haram
aya bedeldir. Haram aylar dörttür: 1-Zilka’de, 2-Zilhicce, 3-Muharrem, 4-Recep.
Bakara-194/29
HARAM AYDA SAVAŞMAKTAN DAHA GÜNAH
OLAN DA VAR MIDIR?
Evet vardır, bunlar, şunlardır:
1-İnsanları, Allah yolundan engellemek. 2-Allah’ı inkar etmek. 3-Mescid-i
Haram-ı ziyareti yasaklamak. 4-Müslümanları Mescid-i Haram’dan çıkarmak.
Bakara-217/33
HARAM AYDA SAVAŞMANIN HÜKMÜ
Haram ayda (Zilka’de, Zilhicce, Muharrem,
Recep aylarında) savaşmak büyük bir günahtır. Fakat bundan da büyük günahlar
vardır. Bakara-217/33
HARAM AYLARI ÇIKARLARINA GÖRE
AYARLAMAK ŞENAETİ
Müşriklere haram aylardaki yasaklar
ağır geliyordu, zira savaş halinde iseler savaşmayı, yasak sebebiyle bırakmak
istemiyorlardı; yağma mevsimindeki yağmalamalarını, bu aylardaki yasaklar
yüzünden yapamıyorlardı. Onun için yasak aylarda keyiflerine göre değişiklikler
yapıyorlardı. Bazen onu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar; bazen de yıla
bir ay ekleyerek erteliyorlardı. Böylece Allah’ın koyduğu yasakları tanımamış
oluyorlardı. Tövbe-37/192
HARAM DÜNYA METAINI ALIRKEN BİLE
AFFA NAİL OLURUZ NASIL OLSA! DERLERDİ
Öyle bir hayırsız nesil geldi ki
haram dünya metaını (rüşvet gibi) alırken bile “nasıl olsa affa medar oluruz!”
diyorlar, zuhur eden bir haramı, bir rüşveti kaçırmayarak alıyorlardı.
A’râf-169/171
HARAM FİİLLERİMİZDEN ÜZERİMİZE BİR
GÜNAHIN OLMADIĞI ZAMAN DİLİMİ VAR MIDIR?
Evet, vardır, şöyle ki: İman edip
haramlardan sakınarak sâlih ameller işleyenlerin, iman etmeden önceki zaman
diliminde yaptıklarından üzerlerine bir günâh yoktur. Bu, imandan önceki günâh
sayılan davranışlarımızın, iman ile sıfırlanmasını ifâde eder.Yoksa hile-i
şer’i ile: ‘Hele bir anlığına kâfir olayım da şu günâhların bir tadına bakayım,
sonra tekrar şehâdet getirip imana girer ve günâhları sıfırlarız’ diyen
uyanıklar (!), kapsam dışıdır (bileler!). Onlar, sadece kendilerini aldatmış
olurlar ve tabi, günâhlarını sıfırlayacağım derken farkına varmadan bu arada, sevaplarını
sıfırlamış olurlar. Allah-ü Teâlâ, imana gelenlere bir mükâfat olarak bu
müjdeyi vermiş, yoksa uyanıklık (!) yapsınlar diye vermemiş! Mâide-93/122
HARAM KILDI ALLAH BUNU DİYE KAFADAN
ATANLARA DE Kİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed! Onlara) de ki: Haydi, ‘şüphesiz Allah bunu haram kıldı’ diye
şâhitlik edecek şâhitlerinizi getirin! Eğer onlar yalan yere şâhitlik ederlerse
sakın Sen, onlarla birlikte tanıklık etme! O âyetlerimizi yalan sayanların ve
Ahireti tasdik etmeyenlerin keyiflerine uyma! Çünki onlar, putları Rablerine
denk tutuyorlar.” En’âm-150/147
HARAM KILDI RABBİNİZ ŞUNLARI SİZE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!)De ki: Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım:
1-O’na (Allah’a) hiçbir şeyi ortak koşmayın! 2-Ana babaya iyilik edin!
3-Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Sizi de onları da ancak
Biz(Allah) rızıklandırırız. 4-Zina gibi çirkin işlere, açığına da gizlisine de
yaklaşmayın! 5-Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın! İşte aklınızı
kullanırsınız diye Allah, size bunları emrediyor!” En’âm-151/147
HARAM VE HELAL BELİRLEME
TERBİYESİZLİĞİ
Müşrikler, tamamen Allah’a ait olan
haram ve helâl belirleme hakkına tecâvüz ederek: “Bunlar haram olan sağmal
hayvanlar ve ekinlerdir, onları dilediklerimizden başkası yiyemez, bunlar da
sırtlarında yük taşınması haram kılınmış hayvanlardır!” dediler. Bir kısım
hayvanları keserken de üzerine besmele çekmezler. Allah, onları haddi aştıkları
için yakında cezalandıracaktır. En’âm-138/145
HARAM YEMEKTE MÜNAFIKLAR, YARIŞIRCASINA
KOŞUŞTURURLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
Resûlüm!) Onların (münâfıkların) birçoğunun günâh işlemekte, düşmanlık yapmakta
ve haram yemelerinde yarışırcasına koşuşturduklarını görürsün! Yapmakta
oldukları şey, ne kötü bir şeydir!” Mâide-62/117
HARAM YEMELERİNİ ÖNLESELERDİ YA,
İÇLERİNDEKİ ALİMLERİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların
(münâfıkların) mürşitleri ve fakihleri, onların günâh olan şeyler söylemelerini
ve haram yemelerini önleselerdi ya! Bunların işleyegeldikleri şey, ne kötüdür!”
Mâide-63/117
HARAM YİYECEKLERDEN NE KADARINA
MÜSAADE EDİLDİ?
Haram yiyeceklerden zarûret miktarı
ölmeyecek kadar yiyebilirsin, doymaya izin yok! O da hayatı koruma farz olduğu
için. Bakara-173/25
HARAM YOLLA MAL EDİNİP YİYEMEZSİN!
Allah haram yolla mal edinmeyi ve
onu yemeyi haram kılmıştır. Bakara-188/28
HARAMDAN UZAK DUR Kİ ALLAH DA SENİ
SEVSİN
Kim ahdini yerine getirir, yani
inandığını amel plânında uygularsa ve haramlardan sakınırsa bilsin ki Allah, o
takvâ sahiplerini sever. Âl-i İmrân-76/58
HARAMI HELAL SAYAN MÜŞRİĞİN TA
KENDİSİ OLUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şeytanlar,
dostlarına helâl haram hakkında sizinle mücâdele etmeleri için (Allah’ın
öldürdüğünü, yani kendiliğinden öleni yemiyorsunuz da kendi öldürdüklerinizi, yani
kesdiklerinizi yiyorsunuz gibi) telkinlerde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, haramı
helâl sayarsınız da düpedüz müşrik olur çıkarsınız.” En’âm-121/142
HARAMLARDAN BİRKAÇ MADDE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: “Rabbim (şunları da) haram kıldı: 1-Zina gibi çirkin
işlerin gizlisini de açığını da; 2-Her türlü günâhı; 3-Haksız yere haddi aşmayı
(cezalandırırken bile hak ettiğinden zerre kadar fazla ceza vermek haddi
aşmadır), 4-Hakkında kutsanmasına dair hiçbir delil indirmediği halde herhangi
bir kimseyi veya bir nesneyi, Allah’a ortak yaparak ona ta’zimi, 5-Allah’a
karşı aslâ bilemeyeceğiniz şeyleri, Allah’a mal ederek söylemenizi (falan
cennetlik, falan cehennemlik!...gibi). A’râf-33/153
HARAMLARDAN KORUNUN
Allah’ın haram kıldığı şeylerden
korunun. O’nun huzuruna varacağınızı bilerek salih amellerle kendinizi donatın
ve Hakk olan çizgiden çıkmayın! Ey Resûlüm, (böyle kendini salih amellerle
donatarak hazırlıklı gelen) Mü’minleri müjdele! Bakara-223/34
HARAMLARDAN SAKINIRSANIZ HAKKI
BATILDAN AYIRD EDECEK BİR ANLAYIŞ BULURSUNUZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Eğer siz Allah’dan (haramlarından) sakınırsanız; Allah da size Hakkı
batıldan ayırd edecek bir fürkan (anlayış kuvveti) verir, sizin günâhlarınızı
örter, sizi affeder. Allah büyük lütuf sahibidir.” Enfâl-29/179
HARB İÇİN NE ZAMAN ATEŞ YAKTILARSA
BİZ ONU SÖNDÜRDÜK
O Yahudiler, ne zaman harb için bir
ateş yaktılarsa Allah onu söndürmüştür (Onları muvaffak kılmamıştır.)
Mâide-64/117
HARCA DA HARCA ALLAH YOLUNDA; AZ, ÇOK
DEME, HEPSİ DEĞERLİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Az olsun, çok
olsun; Allah yolunda yapılan hiçbir harcama veya katettikleri hiçbir vâdi
yoktur ki lehlerine bir sevap olarak yazılmış olmasın, yaptıklarını daha
güzeli(cennet)ile mükâfatlandırmasın!” Tövbe-121/205
HARCARKEN İYİ OLANDAN HARCAYIN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Kazandıklarınızın ve yerden elde ettiğiniz ürünlerin iyi olanlarından
Allah yolunda harcayın! Alırken beğenmediğiniz şeyleri vermeyin!” Evet, zekatta,
sadakada beğendiğini vermelisin, beğenmediğini değil! Bakara-267/44
HAREKE KONMASINA SEBEP OLAN AYET
“Allah ve Resûlü müşriklerden
uzaktır” cümlesi geçen âyette “Resûlühu” denecek yerde ötre yerine esre
kullanılarak “Resûlihi” dense mânâ, bir hareke ile tam ters bir hal alır.O
zaman mânâ şöyle olur: “Allah, müşriklerden ve Resûlünden uzaktır.” Her hareke
olmasa da bu gibi mânâyı bozan hareke hatalı okuyuşlar, namazda okunsa, namazı
bozar. Haccâc-ı zâlim Yusuf Es Sakafî, Arapça bilmeyen bir müslümanın böyle
yanlış okuduğuna rastlayınca hemen âlimleri toplamış ve bu şekilde yanlış
okumalara son verecek bir çare bulmalarını emretmiştir. Âlimler de şimdiki
kullandığımız harekeyi keşfederek Kur’an-ı Kerim’e hareke koymuşlardır. Tövbe-3/186
HARUN AS, EY ANAMIN OĞLU, SAKALIMDAN
VE SAÇIMDAN ÇEKİŞTİRME, DEDİ
Musa as, kavminin buzağıya tapması
karşısında son derece öfkelendi ve kardeşi Harun as’ın sakalından ve saçından
tutarak onu ırgalamaya başlayınca, Harun as: “Ey anamın oğlu! Saçımdan ve
sakalımdan Beni çekiştirme! Ben onlara şiddet gösterseydim Sen, ‘İsrailoğulları
arasında ayrılık çıkardın, sözümü tutmadın!’ diyeceğinden korktum” dedi.
Tâhâ-94/317
HARUN AS’I KARDEŞİ MUSA AS, SAKALINDAN
VE BAŞINDAN ÇEKEREK IRGALADI
Kavminin buzağıya tapması neticesi
öfkelenen Musa as, yerine vekil bıraktığı kardeşi Harun as’ın bu şen’i işi
önleyememesi nedeniyle başından ve sakalından tutarak kendisine doğru çekmeye
başladı. Harun as, O’na: “Ey anamın oğlu! İnan ki bu millet, beni fena halde
hırpaladı, neredeyse beni linç edip öldüreceklerdi. Ne olur düşmanlarımı bana
güldürme, beni bu zalim milletle bir tutma!” dedi. A’râf-150/168
HARUN AS’IN BUZAĞIYA TAPANLARI
ÖNLEME ÇABALARI FAYDA VERMEDİ
Harun as, kavmine: “Ey kavmim! Siz
bu buzağı ile imtihan oluyorsunuz, etmeyin, eylemeyin, buzağıdan tanrı olmaz, sizin
Rabbiniz Rahmân’dır, gelin söz dinleyin, Bana tabi olun, Bana itaat edin!”
dediyse de onlar: “Musa bize dönünceye kadar buna tapmaya devam edeceğiz!”
dediler. Tâhâ-90,91/317
HARUN VE MUSA AS, RABLERİNE FİRAVUNDAN
KORKTUKLARINI ARZ ETTİLER
Allah-ü Teâlâ, Musa ve Harun as’ın
Firavun’a gitmelerini, onu Hakk’a da’vet etmelerini emredince, onun ne kadar
azgın ve gaddâr birisi olduklarını iyi bildiklerinden korktuklarını arz
ettiler. Allah-ü Teâlâ da: “Korkmayın! Ben Sizinle beraberim, işitirim ve
görürüm. Ona gidin ve (yumuşak sözle, alttan alarak): ‘Biz Rabbinin iki
elçisiyiz; İsrailoğullarını Bizimle gönder, onlara eziyet etme! Kanıt olarak
elimizde mu’cizeler var. Selâm hidâyete tabi olanadır’ deyin!” buyurdu. Tâhâ-45,47/313
HARUN! KAVMİMİN BAŞINA BENİM YERİME
GEÇ, ONLARI ISLAH ET, BEN MİKAD’A GİDİYORUM
Allah kırk gece için, Hz.Musa’yı
Mikad’a çağırmıştı. Hz. Musa da bu zaman zarfında yerine kardeşi olan Hz.
Harun’u vekil bırakmıştı da O’na şöyle demişti: “(Harun!) Kavmimi güzelce
yönet! Sakın müfsitlerin yoluna uyma!” A’râf-142/166
HARUT VE MARUT
Babil’de ince bir ilim olan
sihri=büyüyü insanlara öğreten iki melektir. Bu iki melek (insan suretinde
gözükerek), insanlara şöyle diyorlardı: “Biz, pek meraklı olduğunuz ince ilim
sihri, (büyüyü) öğretmek için indirilmiş vazifeli iki meleğiz. Ama kim
öğrenirse kâfir olur, cehenneme gider, karar sizin!” Ne yazık ki insanların
çoğu öğrendiler. Merakını tatmin uğruna ebedi saâdetini yaktılar. Buradan da
anlıyoruz ki insan, hakikaten çok cahil ve çok zalimdir. Bakara-102/15
HASEDE GÖTÜRECEK KISKANÇLIK İLE BAŞKASINDA
OLANI TEMENNİ ETMEYİN!
İmtihan dünyasında Allah, imtihan
etme sırrı olarak, bazınızı birtakım şeyleri (yetenekli olmak, ilim, cömertlik,
vs. gibi şeyleri) vesile yaparak bazınızdan üstün kılar (ki bu, Allah’ın
tasarrufuna ait olup, hiç kimsenin karışamayacağı bir husustur). Bu vesileleri
kıskanarak temenni etmeyin! Çünki bu temenni, sizi hasede götürebilir. (Gıpta
dediğimiz, başkasındaki güzelliklerin kendimizde de olmasını isteyerek, onları
kıskanmadan, onlar gibi olmaya gayret göstermemiz ise bu temenniden
müstesnadır.) Nisâ-32/82
HASET EDİYORLAR İNSANLARA
Allah-ü Teâlâ: “Yoksa, Allah’ın
lütfundan onlara (Peygamber ve mü’minlere) verdiği nimetlerden dolayı insalara
haset mi ediyorlar?” buyuruyor. Nisâ-54/86
HASET ETTİĞİ ZAMAN HASETÇİNİN
ŞERRİNDEN SABAHIN RABBİNE SIĞINIRIM
Haset, ateş gibidir. Ateş, nasıl
ormandaki odunları yer bitirirse, haset dahi a’mâl-i sâlihayı öyle yer bitirir.
Haset ne hikmetse insanlar arasında pek yaygındır, en çok zarar, haset
edenlerden gelir. Hatta en çok zararı gören de bizzat haset edenler olur.O
sebeptendir ki, Allah-ü Teâlâ, haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden sabahın
Rabbine sığınmamızı bizlere talim etmiştir. Felak-5/604
HASETLERİ İMANLARINA ENGEL OLDU
EHL-İ KİTAB’IN
Hak Din İslâm, gerçeğin tâ kendisi
olarak âyân beyân ortaya çıkınca, bekledikleri gibi peygamber, Yahudilerden
gönderilmediği için Ehl-i Kitap, sırf hasetliklerinden dolayı İslâm’ı kabul
etmeye muhâlefet etmişlerdir. O takdirde bilsinler ki Allah, onların hesabını
çabucak göreceğini söylüyor. Allah böyle söyleyince işiniz bitik demektir!
Ölmeden önce İslâm’ın son Hak Din olduğuna iman eden kurtulacaktır ama, sözümüzü
sazımızı dinleyen yok ki! Aslında herkes, cennete gitse, cennet dolmazdı ve çok
daha renkli olurdu. Ne edelim, böyle olacakmış! Âl-i İmrân-19/51
HASIM KESİLDİ ALLAH’A, ŞU HAKİR
SUDAN YARATILAN İNSAN
İnsan nasıl oluyor da Allah’a yaman
bir hasım kesiliyor, doğrusu anlamak mümkün değil! Halbuki Allah, onu hakir
(kendisinden tiksinilen) bir sudan (spermden) yarattı. Boyu posu bu iken,
yediği nâneye bak! Yâ Sîn-77/444
HASIM OLANLAR KİMLERMİŞ?
“İşte bu ikisi (Mü’minlerle
kâfirler) var ya, birbirlerinin hasmıdırlar. Rab’leri hakkında birbirleriyle
çekişip durmaktadırlar.” Hacc-19/333
HASSAS BİR ZAMAN DİLİMİNDESİN, HER
GÜN KENDİNİ OTOKONTROLDAN GEÇİRMELİSİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım
ve akrabanız, ter dökerek kazandığınız mallar, kesâda uğramasından endişe
ettiğiniz ticaret, hoşunuza giden konaklar, size Allah’dan ve Resûlünden ve
O’nun yolunda cihâd etmekten daha sevimli ve önemli ise; o halde Allah, emrini
gönderinceye kadar bekleyin! Allah, fâsıklar topluluğunu (isyanlarındaki
ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez!” Tövbe-24/189
HASTA OLDUM GALİBA, DEMEKLE İBRAHİM
AS, YALAN SÖYLEMİŞ OLMADI
İbrahim as, putları kırıp geçirmek
istiyordu. Bir gün halkı karşısında yıldızlara bakarak: “Galiba ben hastayım!”
dedi. Çünki halkını kendinden uzaklaştırmak için böyle bir söz söylemek zorunda
idi. Zira halk kendisinden uzaklaşmadığı müddetçe putlarla baş başa kalamayacak
ve onları kıramayacaktı. O zamanki anlayışa göre yıldızlara bakıp: “Galiba ben
hastayım!” demek bulaşıcı bir hastalığa yakalandım demekti. O sebepten O’nun
böyle söylemesi, bir yalan olarak değil; bir harp hilesi olarak
değerlendirilir. Çünki bir peygamber aslâ yalan söylemez! Sâffât-88,90/448
HASTALIKLAR, ÇETİN YOKSULLUKLAR VE
SIKINTILAR HAKKA DÖNÜŞ YAPSINLAR DİYEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “And olsun
ki, Senden önceki ümmetlere de (peygamberler) gönderdik; dinlemediler. Bunun
üzerine onları, Hakka dönüş yapsınlar, suçlarının affı için niyaz etsinler ve
suçları için bir keffâret-i zünûb olsun diye çetin bir yoksulluk, hastalık ve
sıkıntılarla yakaladık.” En’âm-42/131
HAŞİR MEYDANINDA İNSANLARI TOPLAMAK
İÇİN BİR SES, BİR ÇAĞRI YETERLİ OLACAKTIR
İnsanları haşir meydanında toplamak
için bir ses, bir çağrı yeterli olacaktır. Bir de bakmışsın ki herkes Allah’ın
huzurunda toplanıvermişlerdir. Yâ Sîn-53/442
HAŞİR NASIL GERÇEKLEŞECEK?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün
(Sûr’a 2. Defa üfürüldüğü gün), yerin yarılıp, kabirlerinden insanların çıkarak
sür’atle mahşer meydanına koşacakları gündür. İşte bu haşirdir ve Bize göre bu
pek kolaydır!” Kâf-44/519
HAŞİR SURESİ
59. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 24 âyettir. Haşir-0/544
HAŞİR, ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLTİP
MAHŞERDE TOPLAMAK, ALLAH’A ÇOK KOLAYDIR
Mahlûkatı ilkin yaratan Allah olduğu
gibi, öldükten sonra diriltip mahşerde toplayacak olan da O’dur. Ve bu iş, O’na
çok kolaydır. Rûm-27/406
HAŞİR
Kıyamet gününde insanları biraraya
toplayacak olan Allah’dır. Bu, O’nun bir va’didir. Allah, va’dinden aslâ
dönmez! Âl-i İmrân-9/49
HAŞRİN, ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLMENİN EN
AÇIK ŞEKİLDE İFADE EDİLDİĞİ AYET-İ KERİME
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın
rahmetinin eserlerine bir bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? İşte
bunları yapan Allah, ölüleri de elbette diriltecektir. Ve O, her şeye hakkıyle
gücü yetendir.” Rûm-50/408
HAŞR-U NEŞRİ İNKAR VE ALAY KONUSU
YAPANLARIN OTAĞI CEHENNEMDİR BİLİNE!
Allah-ü Teâlâ, âyetlerini inkâr eden
ve “bir kemik yığını ve ufalanıp toz toprak haline geldikten sonra mı biz
diriltilip yeniden yaratılacağız?” diye din ile alay edenleri cehenneme
sokacağını, ateşi zayıfladıkça da alevlerini arttıracağını bildiriyor. İsrâ-98/291
HAVARİLER ANTAKYALILARA, BİZ SİZE
GÖNDERİLEN ELÇİLERİZ, DEDİLER
Antakyalıların kendilerine Yeni Dini
tebliğ için gelen Havârileri terslemesi üzerine Havâriler: “Rabbimiz biliyor ki
biz, gerçekten size gönderilmiş elçileriz, bize düşen de ancak dini apaçık bir
şekilde tebliğdir” dediler. Yâ Sîn-16,17/440
HAVARİLER ANTAKYALILARA,
UĞURSUZLUĞUNUZ SİZİNLE BERABERDİR, DEDİLER
Kendilerini uğursuzlukla itham eden
ve taşlayarak öldürecekleri tehdidini savuran Antakyalılara karşı Havâriler:
“Uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size Hak nasihat verildiği için mi bizleri
uğursuzlukla itham ediyorsunuz? Hayır, siz haddi aşan bir topluluksunuz”
dediler. Yâ Sîn-19/440
HAVARİLER, YENİ DİNİ TEBLİĞ İÇİN
ANTAKYA’YA GELMİŞLERDİ
Allah-ü Teâlâ, “Onlara malum şehir
(muhtemelen Antakya) halkını misal getir! Hani oraya (İsa as’ın) elçileri
gelmişlerdi” buyurarak, Havârilerin Yeni Dini (Hıristiyanlığı) tebliğ için
diyar diyar dolaştıklarını bidiriyor. Yâ Sîn-13/440
HAVARİLER
Genelde insanın en seçkin, en has
dostu, en yakın yardımcısı anlamına gelen Havâri, özelde Hz. İsa as’a iman
etmiş 12-1=11 kişiye verilen addır. Âl-i İmrân-52/55
HAVARİLERE NE DİYECEKLERİNİ ALLAH
İLHAM ETTİ
Allah-ü Teâlâ, Havârilere: “Bana ve
Resûlüme iman edin!” diye ilham ettiğinde Havâriler: “İman ettik Ya Rab! Şâhit
ol ki, Biz, gerçekten Müslümanlarız!” demişlerdi. Mâide-111/125
HAVARİLERİN DUASI
Havâriler: “Rabbimiz! İndirdiğine
iman ettik ve peygambere tabi olduk. Artık bizi de Seni ve Peygamberini tasdik
eden şâhitlerle beraber yaz!” diye dua ettiler. Âl-i İmrân-53/56
HAVİYE, PEK KIZGIN BİR ATEŞTİR
Allah-ü Teâlâ, Hâviye’nin pek
kızışmış bir ateş olduğunu, tartıda, sevap amelleri, günah amelleri karşısında
hafif gelenlerin, Hâviye’nin kucağına düşeceklerini haber vermektedir. Kâria-10,11/600
HAVVA ANAMIZ ADEM BABAMIZDAN YARATILDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
insanlar! Sizi tek bir nefisten (Adem’den), O’ndan da eşini (Havva’yı) yaratan
Rabbinizden sakının!” Nisâ-1/76
HAVVA ANAMIZ İLE ADEM BABAMIZ,
YASAKLANAN AĞAÇTAN YEDİLER
Derken şeytanın verdiği vesveseye
kanarak Âdem babamız ile Havva anamız o yasak ağaçtan yediler (cinsel ilişkiden
taddılar); bu arada ‘cennet elbiselerinin üzerlerinden alınmasıyla’ edep
yerlerinin açık olduğunu fark ettiler. (Bu “açık olduğunu fark ettiler” ifâdesi,
cinsel ilişkide bulunduklarına dâir bir telmihtir. Allah-ü A’lem!) Derhal
utanarak cennet yapraklarıyla üstlerini örtmeye başladılar. Böylece Âdem
babamız, Rabbinin emrine karşı geldi de yanıldı. Tâhâ-121/319
HAVVA ANAMIZ, ADEM BABAMIZDAN
KILINDI, YAPILDI, YARATILDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ O Allah
ki, sizin hepinizi bir tek nefisten (Âdem’den) yarattı (Hepinizi Âdem’in
sulbünde meknûz kıldı). Sonra O nefisten (Âdem’den) eşini (Havva’yı) kıldı (bir
parçasından yaptı, yarattı). Zümer-6/458
HAYAL İLİŞİNCE ŞEYTANDAN, DERHAL
KENDİNİ TOPARLA VE KENDİNE SAHİP ÇIK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a
karşı gelmekten sakınan (takvâ sahibi) kimselere, şeytandan bir hayal ilişince,
derhal düşünüp kendilerini toparlarlar ve basîretlerine sahip çıkarlar.” A’râf-201/175
HAYAT BUNA DENİR!
Kim sâlih ameller işleyerek Rabbine
mü’min olarak dönüp gelirse (Ahirette) onlara pek yüksek dereceler var.
Zemininden ırmaklar akan Adn cennetleri var. Ve (en güzeli de) içinde ebedi
olarak kalacaklardır. İşte günâhlardan arınarak Rabbine kavuşanların mükâfatı
bu! Tâhâ-75,76/315
HAYAT DEDİĞİMİZ ŞEY, YERYÜZÜNDE NE
ZAMAN BAŞLADI
“Orada (yeryüzünde) hem siz insanlar
için, hem rızkını sizin vermediğiniz daha nice yaratıklar (tüm canlılar) için
geçimlikler meydana getirdik.” Âyetinden şunu anlıyorum: Yeryüzüne ikinci bir
yaratılışla toprak seriliyor, su indiriliyor nebâtât, hayvânât ve haşerât
yaratılıyor; hayat da böylece başlıyor. Hicr-20/262
HAYAT DEDİĞİN İŞTE BU DÜNYA, ORDA
YAŞAR, ORDA ÖLÜRÜZ, ŞARKISINI SÖYLEYENLERE DAİR
Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen
insan görünümlü kâfirler, “hayat dediğin işte bu dünya hayatıdır, orda yaşar, orda
ölürüz! Bizi ancak zamanın akışı helâk eder. (O bakımdan genç ve zinde iken
hayatın tadını çıkarmaya bak!)” şarkısını söyleyedursunlar. Onların bu hususta
hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, zanlarıyla konuştuklarından sadece kafadan
atmış oluyorlar. Bilmiyorlar ki zannın, hakikat adına değeri sıfırdır. Bâd-i
hevâ ömürlerini telef etmekten başka yaptıkları bir şey de yoktur!
Câsiye-24/500
HAYAT HAKKI BULMANIZ SADECE
ALLAH’DANDIR, ŞÜKREDİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hatırlayın
ki siz, bir zamanlar az idiniz, yeryüzünde (Mekke’de) güçsüz bırakılmış, horlanmış
kimselerdiniz. İnsanların sizi her an yakalayıvermesinden korkuyordunuz; fakat
Allah sizi (Medine’de) barındırdı, sizi yardımıyla destekledi ve size temiz
şeylerden rızık verdi, tâ ki, şükredesiniz!” Enfâl-26/179
HAYAT KURTARMAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim
(müslüman olsun olmasın herhangi) bir kimsenin hayatını kurtarırsa, sanki bütün
insanların hayatını kurtarmış olur!” Mâide-32/112
HAYAT VEREN DE ÖLDÜREN DE ALLAH’DIR
Allah’dan başka ilâh yoktur. O, hayat
veren ve öldürendir. Sizin de önceden gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi O’dur.
Duhân-8/495
HAYAT, ÖLÜM, TEKRAR DİRİLİŞ ALLAH’IN
ELİNDEDİR, İNSAN DA PEK NANKÖRDÜR
İnsanoğluna hayatı veren, müteâkiben
onu öldüren, öldükten sonra tekrar diriltecek olan Allah’dır. Bunların hepsi
başlıbaşına birer büyük nimet olduğu halde bunları takdir edemeyen insan, pek
nankördür. Hacc-66/339
HAYAT-I DÜNYEVİYEYİ, HAYAT-I
UHREVİYEYE TERCİH ETTİNİZ HA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Kendinizi
ibâdât-u tâata verceğiniz yerde) bilâkis siz, dünya hayatını ve zevklerini
tercih ediyorsunuz. Halbuki Ahiret hayatı, daha hayırlı, daha üstün ve
sonsuzdur.” A’lâ-16,17/591
HAYATI VEREN DE ALAN DA ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor:
“Muhakkak ki Biz, elbette hem hayat veririz, hem öldürürüz. Mahlûkâtın hepsine
de vâris olanlar Biziz!” Evet, herbir nefis ölüp gidecek, mâmeleki, aslî sâhibi
olan Allah’a kalacak. Hicr-23/262
HAYATI VEREN DE ALLAH’DIR, ÖLDÜREN
DE ALLAH’DIR
“O (Allah), hem hayat verir, hem
öldürür. Ve (sonunda hepiniz) O’na döndürüleceksiniz!” Yunus-56/214
HAYATI VEREN DE ÖLÜMÜ YARATAN DA
ALLAH’DIR
Ey İnsanlar! Hayatı veren de, ölümle
hayata son veren de Allah’dır. Bundan ders çıkartıp hâlâ aklınızı başınıza
almayacak mısınız? Mü’minûn-80/346
HAYATI VEREN, YAŞATAN ALLAH’DIR
Allah hayatı verendir, yaşatandır. Hadîd-2/536
HAYIR ADINA NE HARCARSAN, İŞTE SENİN
ASIL MALIN ODUR BİLESİN!
Bu Ayet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ,
dilediğinin nasibini bollaştırdığını, dilediğinin de nasibini daralttığını, kim
Allah yolunda ne sarfetti ise onun yerini dolduracağını, yerine (dünya ve
Ahirette) başka başka şeyler vereceğini beyan ediyor. Evet! Allah yolunda kim
ne harcadı ise gerçek malı odur, çünki onu bâkileştirmiştir. Sebe’-39/431
HAYIR ADINA NE VERİRSENİZ,
KESİNLİKLE ALLAH ONU BİLİR!
Hayır adına Allah için ne
verirseniz, kesinlikle Allah, onu bilir (dünya ve) Ahirette mükâfatını verir!
Bakara-273/45
HAYIR DİLERSE SANA ALLAH, BU LÜTFU
ENGELLEYEBİLECEK BİR KİMSE YOKTUR
“Eğer Allah, sana bir hayır dilerse,
bu lütfu senden engelleyebilecek kimse de yoktur. O, lütfunu, ihsânını
kullarından dilediğine eriştirir. O, öyle Ğafûr, öyle Rahîm’dir.” Yûnus-107/220
HAYIR DÜNYASI OLARAK DA YERYÜZÜNÜN ŞAMPİYONLARI,
BAKIN KİMLERDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki, iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar, yeryüzündeki
yaratıkların en hayırlılarının tâ kendileridir! Onlara Rableri katında içinden
ırmaklar akan Adn Cennetleri, mükâfat olarak verilecektir. Hem de içinde
devamlı ve ebedî olarak kalacaklardır. Allah onlardan Râzıdır; onlar da
Allah’dan râzıdırlar. İşte bu (Rıza Makamı), Rabbinden korkan kimse(ler) içindir.”
Beyyine-7,8/598
HAYIR İŞLEMEK KURTULUŞ İÇİN İYİ BİR
FIRSATTIR
Allah-ü Teala buyuruyor: “Ey iman
edenler! Rüku’ edin, secde edin! Yalnız Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin
ki kurtuluşa eresiniz!” (Burada hayır işlemeden önce rüku’ ve secdesiyle namaz
ibâdetine, Rabbe ibâdetle de ihlâsa işaret edilmiştir. Yani mücerret hayır
işlemek kurtuluş için yetmez! Azaptan kurtulmak ve cennete kavuşmak isteyenin;
evvelâ namazı tekmil tam olmalı, başta namaz tüm ibâdetlerini, sırf Allah
rızası için yapmalı, sonra da hayır işlerinde koşmalı ki, murâdına ermiş olabilsin!)
Hacc-77/340
HAYIR İŞLERİNDE BİRBİRİNİZLE
YARIŞIN!
Allah-ü Teâlâ: “O halde hayırlı
işlerde (birbirinizle) yarışın!” buyurmaktadır. Yani Âyetin öncesi, “Herkes
için bir yön (yöntem) vardır!” olunca; “(çeşitli hizmet metodlarıyla) hayırlı
işlerde (birbirinizle) yarışın!” mânâsı rahatlıkla anlaşılabilir. Bakara-148/22
HAYIR OLARAK NEYİ VERELİM?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sana hayır
olarak ne verelim, diyorlar? De ki: İhtiyacınızdan artanı hayır olarak verin!” Bakara-219/33
HAYIR YAPTIYSAN, ADAK ADADI İSEN
ALLAH ONU BİLİR VE MÜKAFATLANDIRIR
Allah’ın rızasına başka bir çıkar
eklemeden yaptığın hayrı, adadığın her adağı, Allah bilir ve mükâfatını
Ahirette mutlaka verir. Bakara-270/45
HAYIR ZANNETTİĞİNİZ ŞEY ŞER OLABİLİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz bir
şeyi hayır zannedersiniz ama o aslında sizin için şerdir. Siz bilmezsiniz, Allah
bilir!” Meselâ, savaşa çeşitli bahânelerle katılmazsınız veya gerekli desteği
imkânınız olduğu halde vermezsiniz. Bu gibi yan çizmelerden sonra, vatanı
müdafaada zaaf oluşur ve savaşı kaybedersiniz. Ne olur? Az bir menfaat
kazanıyım derken her şeyinizi, hattâ özgürlüğünüzü düşmanın eline verirsiniz de
hayır zannettiğiniz o şey, külliyyen şer olur! Bakara-216/33
HAYIRLI İŞLERDE YARIŞIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
insanlar!) Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışın! (Ne duruyorsunuz?
Zaten) hepinizin dönüşü Allah’a olacaktır. O da hakkında ihtilaf ettiğiniz
şeyleri, size tek tek bildirecektir.” Mâide-48/115
HAYIRSIZ ÇIKAR GENELLİKLE ŞU İNSAN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şu insana
hayır dokunduğu zaman (servet, sâman sahibi olduğu zaman) hayırsız (cimri)
çıkar (Allah yolunda sarfetmez!)” Meâric-21/568
HAYRIN TAMAMI ALLAH’IN ELİNDEDİR
Hayır Allah’ın elindedir, dilediğine
verir. O, her şey üzerine gücü yetendir! Âl-i İmrân-26/52
HAYVAN GİBİ YER İÇER, YAN GELİP
YATAR, DEDİM YA, SAKIN KIZMA, ÖNCE BU AYETİ OKU!
Bu Âyet-i Kerime’de Yüce Allah
buyuruyor: “Muhakkak ki Allah, iman edip salih ameller işleyenleri, altlarından
ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Kâfirler ise dünyada biraz faydalanırlar
ve hayvanların yediği gibi yerler (içerler). İşte onların barınağı ateştir.
(Kâfirlerin hayvanlara benzetilmesi, şükürsüzlüklerindendir: Zira hayvanlar,
şükürle mükellef olmadıklarından, yeme içmenin başında, ortasında ve sonunda
Allah’ın adını anmakla mükellef değillerdir. ‘Ateist’ kâfirler de Allah’ın
adını anmadığı için hayvanlara benzetilmişlerdir. Ehl-i Kitabın şükredenlerinin
bu benzetmeden muaf tutulacağı kanaatindeyim. Ehl-i imanın yemek başındaki
zikri ‘besmelesi’, ortasındaki fikri ‘bu taamın Allah’dan geldiğini düşünmesi’
ve sonundaki şükrü ‘Elhamdülillah diye şükretmesi’ ne kadar önemliymiş; bu
âyetten anlaşılmaktadır. Muhammed-12/507
HAYVANATIN VE HAŞERATIN RIZKINI,
İNSANLAR VERMİYOR
“Orada (yeryüzünde) hem siz
insanların, hem de rızkını sizin vermediğiniz nice yaratıklar (hayvânât ve
haşerât) için geçimlikler meydana getirdik” âyeti ile ince bir tevhid akidesine
parmak basılıyor: Çok insan yanlış olarak “inek besliyorum, koyun besliyorum,
kedi besliyorum vs. vs.” diyorlar. Besleyen, yediren, içiren, doyuran, Razzâk-ı
Kerim Allah’dır. İnsanlar sadece başlarında çobandırlar vesselâm! Hicr-20/262
HAYVANLAR GİBİDİR ONLAR, HATTA DAHA
DA AŞAĞIDIRLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
cehennem için cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki, onların
kalbleri var, idrâk etmezler; gözleri var, görmezler; kulakları var, işitmezler!
Hâsılı onlar hayvanlar gibidirler, hattâ daha da aşağıdırlar! İşte onlar,
gâfillerin tâ kendileridirler.” A’râf-179/173
HAYVANLARA NİMETLER ADI VERİLMESİ, HER
ŞEYLERİYLE İNSANLIK İÇİN OLMALARINDANDIR
Allah-ü Teâlâ, hayvanlara
“en’am=nimetler” adını vermiştir. Zira onlar, boynuzundan tırnağına kadar, kılından
gübresine kadar fiziki varlıklarıyla, güçleriyle, ibret ve örnek alınmaları
itibarıyla yaratılış konumları ve hikmetli melekeleriyle insanlık için birer
nimettirler. Yükümüzü karada onlara, denizlerde gemilere yükleriz de rahat
ederiz. Hayvanları sevmeyen, nankör herifin teki olduğu gibi, onlara eziyet
edenin de insanlıktan nasibi kalmamıştır. Hayvan haklarını savunanlar bu iki
Ayeti ezberlesinler! Mü’min-80/475
HAYVANLARDAN BİR KISMI YÜK TAŞIMAK, BİR
KISMI DA RIZIKTIR, KENDİSİNDEN FAYDALANILIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sağmal
hayvanlardan bir kısmını yük taşımak ve bir kısmını da (etinden, sütünden, derisinden,
kılından faydalasınız diye sizin için) yaratan Allah’dır. Allah’ın sizi
rızıklandırdığı şeylerden yiyin ve fakat şeytanın adımlarına uymayın! Çünki o, sizin
besbelli bir düşmanınızdır!” En’âm-142/145
HAYVANLARDAN DAHA AŞAĞIDA SAPIĞIN
TEKİDİRLER O, HEVASINI İLAH EDİNENLER!
Allah-ü Teâlâ: “Yoksa Sen gerçekten
onların çoğunun, söz dinleyeceğini, ya da aklını çalıştıracağını mı sanıyorsun?
Onlar, başka değil, ancak hayvanlar gibidirler; hattâ hayvanlardan daha da
aşağıda şaşkındırlar!” buyurarak nefsâni arzularını, hevâ ve hevesini ilâh
edinen heriflerin, yerini tayin ediyor. Furkan-44/363
HAYVANLARDAN HELAL KILINANLAR
Yenmesi Peygamber Efendimizin sav
uygulaması ile haram olduğu sübut bulan hayvanların dışında kalan bütün
hayvanlar, size helâl kılınmıştır. Hacc-30/334
HAYVANLARIN BİR KISMI BİNMEK, BİR
KISMI DA YİNMEK İÇİN YARATILMIŞLARDIR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, yarattığı hayvanların bir kısmını binmek, bir kısmını da yinmek
için kıldığını bildiriyor. (At, eşek, katır binmek için; sığır, koyun keçi
yinmek için; deve ise hem binmek hem yinmek için yaratılmışlardır. Tüm
hayvanların ortak yönü, hepsinin insanlık için bir nimet olmasıdır.)
Mü’min-79/475
HAYVANLARIN BİR YARATILIŞ AMACI DA
YÜKLERİMİZİ TAŞIMALARIDIR
“Bunlar (hayvanlar, sizi ve)
yüklerinizi öyle uzak diyarlara taşırlar ki, onlar olmaksızın ancak çok
meşakkat çekerek oralara varabilirdiniz. Şüphesiz ki bunları sizin emrinize
âmâde kılan Rabbiniz Raûf ve Rahîm’dir.” Nahl-7/267
HAZIMSIZLIK KÜFRÜN KAYNAKLARINDAN
BİRİDİR
Allah-ü Teâlâ’nın, içlerinden
(Kâmil) bir erkeğe peygamberlik vermesi ve onun da Allah’ın azâbı ile
kendilerini korkutarak uyarması karşısında kâfirler, beraber büyüdükleri
arkadaşlarının birdenbire (Allah’dan da olsa) kendilerine buyrukta bulunması, nefislerine
zor geliyordu ki, hazımsızlık gösterdiler ve bunu bir izzeti nefis meselesi
yaptılar.Gösterilen mu’cizeler karşısında da: “Besbelli ki bu, sihirbazın
teki!” demekten başka da bir şey yapmadılar. Yûnus-2/207
HAZİNE-İ İLAHİ YANIMDADIR, DEMİYORUM
Kur’an lisânı ile peygamber
Efendimiz sav, diyor ki: “Ben size‘Allah’ın hazineleri yanımdadır!’ demiyorum;
Ben, Bana vahyolunana tabi olurum!” En’âm-50/132
HEDEFE SÜRÜNEN Mİ, YOKSA DOSDOĞRU
YOLDA YÜRÜYEN Mİ DAHA KOLAY ULAŞIR?
Hedefe (Cennet ve Cemâlüllah’a)
çetrefilli yolda yüz üstü sürünen mi (inkâr yolunu tutan mı), yoksa dosdoğru
bir yolda dimdik yürüyen mi (iman eden mi) daha kolay ulaşır? (Elbette yürüyen!)
Mülk-22/562
HEDY
Hac ve Umre ibâdetinin tamamlanması
engellenirse bir hedy (kurban) gönderilir. Kurbanlık, yerine ulaşıncaya kadar
da başın tıraş edilmemesi gerekir. Bakara-196/29
HEL MİN MEZİD? MÜKALEMESİ
Allah-ü Teâlâ cehenneme bilumum
cehennemlikleri tıktıktan sonra ona şöyle seslenir: “Hel imtele’ti=Doldun mu?”
Cehennem de: “Hel min mezîd=Yok mu daha gerisi?” diye cevap verir. Kâf-30/518
HELAK EDİLECEK BİR BELDE ŞU SÜREÇLERDEN
GEÇER SONRA HELAK EDİLİR
Allah buyuruyor: “Biz bir beldeyi
helâk edeceğimiz zaman önce: 1-Oraya nimetlerimizi bol bol veririz. 2-Lüks
içinde ferih fahur yaşayan ve şımaran şımarıklara (mütrafîn’e) ma’rûfu, iyilik
yapmalarını emrederiz. 3-Onlar da Bizi dinlemezler ve fısk-ı fücûrda devam
ederler, âdeta muhâkemeleri dümura uğrar. 4-Bu sebeple haklarında ceza hükmü
kesinleşir. 5-Biz de orayı yerle bir, dümdüz ederiz.” İsrâ-16/282
HELAK EDİLEN KAVİMLERDEN KALAN
HARABELERİN HALA AYAKTA KALANLARI VAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhamed!) Bunlar, helâk edilen şehirlerin harâbelerindendir ki, onu sana
anlatıyoruz; onlardan hâlâ ayakta olan da vardır, biçilmiş ekin gibi yok olan
da!” Hûd-100/232
HELAK EDİLMİŞ KAVİMLERİN MESKENLERİNDE
DOLAŞIP DA HALA İBRET ALMIYORLAR HA!
Allah-ü Teâlâ, daha önce helâk
edilmiş nice nesillerin meskenlerinde yaşayıp da hâlâ onlardan ibret almayarak
yola gelmeyen müşriklerin ne kadar akılsız olduklarını “bunda akıl sahipleri
için nice alınacak dersler vardır” âyet meâli ile beyân ediyor. Eh! Kütük gibi
olanın, encâmı da kütük gibi olur! Tâhâ-128/320
HELAK ETMEDİK HİÇBİR MEMLEKETİ, KENDİLERİNE
PEYGAMBER GÖNDERMEDİKÇE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz hiçbir
memleketi, kendilerine nasihat edici, eğri yolun encâmından korkutucu, uyarıcı
bir peygamber göndermedikçe helâk etmedik. Öğüt verilip gerekli hatırlatma
yapılmıştır. Ve Biz aslâ zalim olmadık.” Şuarâ-208,209/375
HELAK ETMEZ ALLAH, DURUP DURURKEN
BİR TOPLULUĞU
Öyle ki tarih boyunca nice
topluluklar Allah’a şükretme yerine nankörlükte bulundular ve elçilerine isyan
ettiler; Allah da onları şiddeti gittikçe artan bir ceza ile cezalandırdı.
(Yoksa Allah hiç kimseye kıl kadar zulmetmez!) Hâkka-10/566
HELAK ETTİK GÜNDÜZ GECE ŞEHİRLERİ,
ÜLKELERİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, nice
şehirleri, ülkeleri helâk ettik de azabımız kendilerine ya gece uyurlarken veya
gündüz uykusunda yatarlarken gelivermişti.” A’râf-4/150
HELAK OLAN NESİLLER SAYMAKLA BİTMEZ,
ZATEN BİZİM DE SAYMAMIZ VAZİFEMİZ DEĞİL!
“Nuh as’dan sonra öyle nesiller
helâk olmuşlardır ki saymakla bitmez. Rabbimizin onların günâhlarını bilip
görmesi yeter, ayrıca bizim bilmemiz, görmemiz gerekmez, vazifemiz de değil!”
İsrâ-17/282
HELAK OLMA HUSUSUNDA KADER-İ İLAHİ
DÜĞMEYE BASTI MI GERİ DÖNÜŞ YOKTUR ARTIK!
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde gurur ve kibir âbidesi inkârcıların akıllarını başlarına almaları
hususunda ikaz sadedinde şöyle ferman ediyor: “Biz onlardan önce nice
nesilleri, (küfür ve zulümde inatları sebebiyle) helâk ettik. O zaman ne
feryatlar kopardılar! Ama kurtuluş zamanı çoktan geçmişti. (Kader-i İlâhî
manevî helâk etme düğmesine basmıştı bir defa, geri dönüş olmazdı artık.)” Sâd-3/452
HELAK OLMAK İÇİN NE YAPMAK LAZIM?
Allah-ü Teâlâ, “Allah’ın yolundan
çıkmış fâsıklar topluluğundan başkaları helâk edilmez!” buyurmaktadır. Öyle ise
eceline susamış bir topluluk helâk olmak istiyorsa fısk-ı fücür içinde yaşasın!
Çok geçmeden bir şekilde cehennemi boylarlar! Ahkâf-35/505
HELAK OLMAK İSTEMİYORSANIZ
SALİHLERİN HİZMET ETMELERİNE ENGEL OLMAYIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizden
önceki nesiller içinde, dünyada düzensizliği ve haksızlığı önleyecek fazîletli
(erdemli) kimseler bulunmalı değil miydi! (Yani aranızda faziletli insanları
bulundurmak zorundasınız!) Onların içinden kurtardığımız pek az bir kısmı
müstesnâ (bunu yaptı)! Zalimler ise,içinde bulundukları refâhın peşine
düştüler. (Refah,onları istikametten uzaklaştırıp çürüttü.) Doğrusu onlar, suçlu
kimselerdi.” (Not: Bir toplumda iyilik için çalışanlar yeterli sayıda ise, gelmekte
olan azap, bir fırsat tanınmak üzere bir süre ertelenir. Vatanın ve milletin
selâmetini düşünenler, emr-i bil ma’rûf, nehy-i an-il münker yapacak zümreyi,
kendi elleriyle yetiştirmek zorundadırlar. Yoksa nereden hangi belâ, hangi
musîbet gelecek diye pencerelerin kenarına otursunlar, beklesinler!) Hûd-116/233
HELAK OLMAMANIN SİGORTASI NEYMİŞ
BAK, GÖR!
Rabbin, halkı dürüst hareket eden, hem
kendi nefislerini, hem de birbirlerini düzeltmeye çalışan diyarları, haksız
yere aslâ helâk etmez! Hûd-117/233
HELAK OLMAYA YAVAŞ YAVAŞ YAKLAŞMAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Âyetlerimizi yalanlayanları ise, bilmedikleri yerden, yavaş yavaş helâk olmaya
yaklaştırırız!” A’râf-182/173
HELAL OLAN YİYECEKLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Sana kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: 1-Size
temiz şeyler helâl kılındı. 2-Eğittiğiniz avcı hayvanların size getirdikleri de
helâl kılındı. O avcı hayvanlarının getirdikleri üzerine Allah’ın adını anınız
(yani avcı hayvanları av üzerine salarken “Bismillâh” deyiniz)! Allah’a karşı
gelmekten sakınınız! Çünki Allah, hesabı çabuk görendir.” Mâide-4/106
HELAL VE HOŞ OLARAK ALLAH’IN VERDİĞİ
RIZIKLARDAN YİYİN, ŞÜKREDİN!
“Onun için siz, Allah’ın size rızık
olarak verdiklerinden helâl ve hoş olarak yiyin! Yalnız Allah’a ibâdet ediyorsanız
O’nun nimetlerine şükredin!” Nahl-114/279
HELAL VE HOŞ ŞEYLERDEN YİYİN DE
ÖRNEK OLUN EY PEYGAMBERLER
Allah-ü Teâlâ peygamberlerine:
“Temiz, helâl ve hoş şeylerden yiyip için!” derken asıl muhâtap ümmetleridir.
Zira zaten Allah’ın Elçileri, helâlinden yer içer. Ümmetlerine fiilen örnek
olurlar. Mü’minûn-51/344
HELALDİR BU, HARAMDIR ŞU DEMEYİN!
“Kendi dillerinizin yalan yanlış
nitelendirmesiyle uydurduğunuz yalanı Allah’a mal ederek “bu helâldir, şu
haramdır” demeyin! Çünki Allah adına yalan söyleyenler aslâ iflah olmazlar. Onların
bulacakları, dünyada az bir faydalanma, buna mukâbil de Ahirette onlara gayet
acı bir azap vardır.” Nahl-116,117/279
HELALİ HELAL, HARAMI HARAM KILMA
YETKİSİNİ ALLAH MI VERDİ EY İFTİRACILAR?
“De ki: Söyleyin bakalım! Allah size
rızık olarak neleri indirdi de siz ondan bir kısmını helâl ve bir kısmını haram
kıldınız? Allah mı size böyle izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
Yûnus-59/214
HELALİ KENDİNİZE HARAM KILMAYIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Allah’ın size helâl kıldığı temiz şeyleri, kendinize haram kılmayın ve
haddi aşmayın! Çünki Allah, haddi aşanları sevmez.” (Bu âyetten şunu anlıyorum:
Allah ve Resûlünün koyduğu ölçülere ilâve ölçü merduttur. Yani daha takvâ olsun
diye yeme içmeyi ölmeyecek kadara indirmek, hanımlardan uzak durmak câiz
değildir. Resûlüllah sav gibi hem yiyeceğiz, hem içeceğiz, hem de evleneceğiz;
sadece isrâf etmeyeceğiz.) Mâide-87/121
HELALLER, HARAM KILINDI YAHUDİLERE,
ŞİRRETLİKLERİ YÜZÜNDEN
Daha önce helâl olan nice şeyler var
ki, Yahudilere şirretlikleri, zulümleri sebebiyle bir ceza olarak haram
kılınmıştır. Bu zulümlerinden bazıları şunlardır:1-İnsanları Allah yolundan men
etmeleri; 2-Yasaklandığı halde fâiz almaları; 3-Halkın mallarını haksız olarak
yemeleri. Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Yahudilerin içlerinden kâfir olanlara can
yakıcı bir azap hazırladık!” Nisâ-160,161/102
HELİKOPTERLERİN İCAD EDİLMESİNDE EN
TEMEL ÖGE SÜLEYMAN AS’IN RÜZGARA BİNMESİDİR
Allah-ü Teâlâ’nın, mu’cize olarak
Süleyman as’ı rüzgâra (havaya) bindirmesi, insanların daha sonra rüzgâra
(havaya) binerek seyahat etmeleri fikrini doğurdu. Bu fikir, uzun yıllar sonra
tekamül ederek helikopterlerin ve uçakların icat edilmesine temel teşkil etti.
Sebe’-12/428
HENDEK SAVAŞINDA ALLAH, BİRLEŞİK
ORDULAR ÜZERİNE RÜZGAR VE GİZLİ ORDULAR GÖNDERDİ
Allah-ü Teâlâ, Hendek Savaşı’nda, Ahzâb
(birleşik ordular) üzerine rüzgâr (fırtına) ve görünmeyen ordular (melekler
ve/veya başka görünmeyenler) gönderip onları darmadağın ederek bozguna
uğrattığını söylüyor ve müslümanlardan nimetinin hatırlanmasını ve şükredilmesini
istiyor. Ahzâb-9/418
HENDEK SAVAŞINDA ALLAH, KAFİRLERİ
KİN VE ÖFKELERİYLE BERABER GERİ GÖNDERDİ
Hendek Savaşı’nda, Mü’minlerin
köklerini kazımak niyetiyle tam hazırlıklı ve gayet güçlü gelen kâfirleri
Allah, Mü’minlerin savaşmasına bile hacet bırakmadan gönderdiği rüzgâr ve
görünmeyen ordularıyla perişan ederek silip süpürdü ve geldikleri yere
öfkeleriyle birlikte geri çevirdi. Ahzâb-25/420
HENDEK SAVAŞINDA BENİ KURAYZA
YAHUDİLERİ İHANET ETTİĞİ İÇİN KULELERİNDEN İNDİRİLDİ
Medine halkından olan Beni Kurayza
Yahudileri, daha önce yapılan antlaşma gereği, müşriklere karşı Medine’yi
Müslümanlarla beraberce savunmaları icap ediyordu. Savunma şöyle dursun, savaşın
en kritik safhasında antlaşmaya ihânet ederek, içeriden düşmanları
desteklediler. Allah da onları bulundukları kulelerinden indirdi ve kalblerine
korku saldı da bir kısmı öldürüldü, bir kısmı esir edildi. Ahzâb-26/420
HENDEK SAVAŞINDA MÜNAFIKLAR BİRLEŞİK
ORDULARIN GİTMEDİKLERİNİ SANIYORLARDI
Hendek Savaşı’nda münâfıklar, fırtına
sebebiyle mevzilerinden geri çekilmiş olan Birleşik Düşman Orduları’nın tamamen
gitmediklerini, tekrar geri geleceklerini sanıyorlardı. O sebepten “şöyle çölde
göçebeler içinde olsak da müslümanların perişan olarak mağlubiyet haberlerini
alarak keyf etsek!” arzu ve ümniyyesi içindeydiler. Çöle gitmeseler ve
Müslümanlar arasında olsalardı, yine pek azı savaşırlardı. Ahzâb-20/419
HENDEK SAVAŞINDA MÜNAFIKLAR, İŞKEMBELERİNDE
NE VARSA ORTAYA KUSTULAR
Hendek Savaşı’nda Müslümanlar, o
kadar sıkışmışlardı ki, münâfıklar “artık bu halde savaşın kazanılması
imkansız” diyerek içlerinde sakladıkları nifâkı kusarak ortaya döktüler de bir
kısmı şöyle dediler: “Allah ve Resûlü bize zafer vaadediyordu. Hani? Meğer bizi
kandırmak için böyle söylüyormuş! Muhammed, bir taraftan Bizansın ve İran’ın
fethedileceğinden bahsediyor, diğer taraftan da korkusundan hendek kazdırıyor.”
Bir kısmı da: “Ey Yesripliler! Burada sizin için duracak yer yok, hemen
evlerinize dönünüz!” diyorlardı. Daha bir başka münâfık bölüğü de: “Evlerimiz
korunmasız!” diyerek Peygamberden izin istiyorlardı. Halbuki evleri gerçekte
korunmasız değildi. Onlar sadece savaştan kaytarmak istiyorlardı.
Ahzâb-12,13/418
HENDEKLERDEKİ ŞİDDETLİ ATEŞE ATILIP
DİRİ DİRİ YAKILAN MÜ’MİNLERİN SUÇU NEYDİ?
Ashab-ı Uhdûd (Yemende yaşayan bir
topluluk), mü’minleri (o günkü Hıristiyanları) kendi dinleri olan Yahudilik
Dini’ne girmeye zorlamışlar; onlar da kabul etmeyince kazdıkları ateşli
hendeklerde onları, diri diri yakmışlardır. Bu işkenceleri yapmalarının tek
sebebi de, Mü’minlerin göklerin ve yerin tek Hâkimi, Azîz ve Hamîd Allah’a iman
etmeleri idi. Ve Allah her şeye şâhittir. Ötede hesapları görülecektir.
Bürûc-8,9/589
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
“Her nefis ölümü tadacaktır!”
Enbiyâ-35/323
HER ŞEY ALLAH’INDIR
“İyi bilin ve dikkat edin! Göklerde
ve yerde ne varsa Allah’ındır. Yine iyi bilin ve dikkat edin! Allah’ın va’di
gerçektir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” Göklerde ve yerde ne varsa
hepsi Allah’ındır. Göklerde, Yer’de, ikisi arasında ve Yer’in altında (toprağın
altında) her ne varsa hepsi (yani tüm kainattaki her şey), Allah’ındır. Bakara-284/48
; Yunus-55/214 ; Tâhâ-6/311
HER ŞEY SİZİN İÇİN!
O Allah`dır ki, yeryüzünde ne varsa
hepsini sizin için yarattı. Bakara-29/4
HER ŞEYİ YARATAN YÖNETEN VE TASARRUF
EDEN YALNIZCA ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ, her şeyin tek
yaratıcısı olduğu gibi, tek yöneticisidir de! Her şeyin tasarrufu da O’na
aittir. Zümer-62/464
HER ŞEYİN MELEKUTU KİMİN ELİNDE? SOR
BAKALIM, NE DİYECEKLER?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Kimdir O, her şeyin melekûtunu (iç yüzü ve idâresini)
elinde tutan? Biliyorsanız söyleyin bakalım! Kimdir O, her şeyi koruyup
gözeten, ama kendisi himâye altında olmayan? Elbette ‘Allah’dır’ diyecekler!
Öyleyse Sen de: ‘Asıl siz, nasıl büyüleniyorsunuz da Kur’an’a sihirdir
diyorsunuz?’ de!” Mü’minûn-88,89/346
HER TOPLULUĞUN BİR YOL GÖSTERİCİSİ,
PEYGAMBERİ VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirler
diyorlar ki: ‘O’na Rabbinden (bizim istediğimiz) bir mu’cize indirilmeli değil
miydi?’ (Ey Resûlüm!) Sen, sadece bir uyarıcısın! Ve her topluluğun bir yol
göstericisi (peygamberi) vardır.” Ra’d-7/249
HER ÜMMETE PEYGAMBERLERİ ŞAHİT
OLUNCA, UYDURUK TANRILAR SIRRA KADEM OLURLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kıyamet
gününde her ümmetten kendi peygamberlerini birer şâhitler olarak çıkarırız da
Resûlleri yalancı sayan o ümmetlere: ‘Sizi emirlerime uymaktan alıkoyan
delilinizi getirin bakalım!’ deriz. O zaman onlar, ‘hakikatın’ Allah’a aid
olduğunu kesinlikle anlarlar ve uydurdukları tanrıları ise, bir de bakmışsın, sırra
kadem basmış,sıvışmış; ortalıkta görünmez olmuşlar.” Kasas-75/393
HERKES KAFİR OLSA ALLAH’A ZERRE
KADAR ZARAR VEREMEZLER
Musa as sözlerine şöyle devam etti:
“Eğer siz ve dünyada bulunan herkes kâfir olsa, nankörlük etse, bilesiniz ki, Allah’ın
hiçbir şeye, hiçbir kimseye ihtiyacı yoktur. Allah ganidir ve her türlü övgüye
lâyıktır.” İbrahim-8/255
HERKESE NE YAPTIKLARI BİR BİR
SORULACAK
Allah-ü Teâlâ: “Kendilerine
peygamber gönderilenlere ne yaptıklarını mutlaka bir bir soracağız!” A’râf-6/150
HERKESİ OLDUĞU GİBİ KABULLENMEK VE
GÜZEL ÖRNEK OLMAKLA ÖNE ÇIKMAK ESASTIR
Dînî tebliğde muhatabı zorlamak veya
mahcup etmek aslâ câiz değildir. Bilakis herkesi olduğu gibi kabul ederek
diyaloğu koparmamak esastır. Bu çok önemli metod, işte bu Ayet-i Kerime’de
anlaşılır şekilde beyan edilmiştir. Şöyle deniliyor: 1-Allah bizim de Rabbimiz,
sizin de Rabbinizdir. 2-Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de sizedir.
3-Bizimle sizin aranızda bir hüccet (tartışılacak herhangi bir konu) yoktur, yani
sizi olduğunuz gibi kabulleniyoruz. 4-Allah bizi bir araya (mahşerde)
toplayacaktır. (Dolayısı ile o hesap sorma işi de Allah’a aittir, Allah’ın
işine karışmayalım!) 5-Ve sonunda dönüş Allah’adır. Şûrâ-15/483
HESABI SORULUR, DEDİN, O NEDENLE
NEFSİNİ HEVA’DAN DİZGİNLEDİN; HAYDİ GİR CENNETE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Amma kim
de (Kıyamet Günü’nde) Rabbinin huzurunda hesap vermekten korkarsa ve nefsini
hevâ ve hevese uymaktan men’ ederek dizginlerse, O’nun varacağı yer de elbette
cennettir!” Nâziât-40,41/583
HESABINI SORARKEN YAPTIKLARINI TEK
TEK BİLDİRECEK ALLAH, SEN UNUTTUN AMA O KAYDETTİ
Gün gelecek, herkes diriltilecektir.
Dünyada kim ne yaptıysa, yaptıkları kendisine tek tek bildirilecektir. Kişi
yaptıklarını unutmuş olsa da Allah onları tek tek kaydetmiştir. Kurtuluşun,
yırtmanın, sıyırmanın, karartmanın, hasılı hiçbirinin orada faydası yok! Çünki
Allah, her şeye şahittir. Mücâdele-6/541
HESABINIZI GÖRMEK İÇİN ALLAH, YAKINDA
SİZE YÖNELECEKTİR; ONA GÖRE!
Allah-ü Teâlâ: “Ey cinler ve
insanlar topluluğu! Hele az daha bekleyin, yakında size hesabınızı görmek için
yöneleceğiz!” buyurmaktadır. (Hesabın, ölür ölmez başlayacağına, ölümün de pek
yakın olduğuna bakılırsa hemen silkinip yaşantımızı bir daha gözden geçirmemiz
ve aksayan kısımlarını ıslah ederek yeniden, yeni bir ayar vermemiz iktiza
etmektedir.) Rahman-31/531
HESAP DEFTERİ ARKASINDAN SOL ELİNE
VERİLEN İSE YOK OLMAYI İSTER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Amma,
kimin hesap defteri de arkasından (sol eline) verilirse (o zavallı, ölüp de
kurtulmayı temenni ederek) helâkı çağıracak (yok olmayı isteyecek) ve alevli
ateşe girecektir.” İnşikâk-10,12/588
HESAP DEFTERİ SAĞINDAN VERİLENİN
HESABI KOLAYCA GÖRÜLÜR, AİLESİNE SEVİNÇLE DÖNER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Amma,
kimin hesap defteri sağ eline verilirse,onun hesabı kolayca görülür ve o, ailesinin
yanına sevinç içinde döner!” İnşikâk-7,9/588
HESAP DEFTERLERİ AÇILACAK VE YAPTIKLARININ
ZERRESİ DAHİ SORULACAK
“Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hesap
defterleri açıldığı zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!”
Tekvîr-10/585
HESAP GÜNÜ DÜNYADA NE İŞLEMİŞSEN
ONUN KARŞILIĞINI GÖRÜRSÜN!
Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah,
“bugün her nefis, dünyada kazandığı şeyin karşılığını görür. Bugün kimseye
haksızlık edilmez, muhakkak ki Allah hesabı pek çabuk görür” buyurmaktadır. Mü’min-17/468
HESAP GÜNÜ MİZAN BAŞINDA İMAN EDİP
SALİH AMEL İŞLEYENLERE ÖZEL BİR RAHMET VAR
Kıyamet günü hesap verirken mizanda
Yüce Allah, iman edip salih amel işleyenleri rahmetine alır (onları bağışlar da
azaptan kurtulurlar). İşte apaçık kurtuluş, en büyük mutluluk da budur!
Câsiye-30/500
HESAP GÜNÜ MİZANDA YÜCE ALLAH
KAFİRLERE NELER SÖYLER?
Yüce Allah hesap günü, mizanda
kâfirlere şöyle der: “Size Âyetlerim okunduğunda, siz büyüklük taslamış ve
günahkâr bir toplum olmuştunuz değil mi? Size: ‘Allah’ın va’di haktır, kıyametin
geleceğinde aslâ şüphe yoktur’ denildiği zaman: ‘Kıyamet nedir, bilmeyiz; biz
onun sadece bir zandan ibâret olduğunu sanıyorduk; onun geleceğine kesin olarak
inanıcılar da değiliz!’ demiştiniz.” (Şimdi amellerinizin karşılığını görme
zamanıdır.) Câsiye-31,32/500
HESAP GÜNÜNDE DÜNYADAKİ DOSTLARIN
BİRBİRLERİYLE YAKAPAÇA OLDUKLARINI BİR GÖR!
Allah-ü Teâlâ, mahşerde herkesi
toplar. Dünyadaki dostlar, o gün birbirlerine düşmüşlerdir. Çünki dünyada
birbirlerini azdırmışlardı. Onlara denilir: “Size ne oldu da
yardımlaşmıyorsunuz? (Hani dünyada birbirinizin pek yardımına koşuyordunuz, burada
ise cedelleşiyorsunuz.)” Hayır, doğrusu onlar, azâba teslim olmuş, acz
içerisinde kıvranan kimselerdir. Onlar birbirlerini, sorular yönelterek itham
ederler. Tabi olanlar, elebaşlarını şöyle itham ederler: “Doğrusu siz bize
sağdan gelirdiniz, hayrımıza çalışır görünerek israrla kendinize tabi olmamızı
isterdiniz (biz de size tabi olduk da bugün bu hallere düştük.)” Elebaşları da
kendilerine tabi olan hempalarına: “Bilâkis, siz zaten iman eden kimseler
değildiniz. Hem bizim, sizi (kulağınızdan tutup) zorla kendimize tabi kılma
gibi bir gücümüz yoktu. Siz azgınlar topluluğunun teki idiniz (ne diye şimdi
bizi itham ediyorsunuz ki?) Yapılacak bir şey yok, artık Rabbimizin azap sözü
üzerimize hak oldu. Biz bu azabı tadmaya müstehak kimseleriz. Evet doğru, biz
sizi azdırdık. Çünki biz kendimiz, azgınlardan idik. (Siz aklınızı kullanıp
bize uymayacak idiniz!) Sâffât-25,32/446
HESAP GÜNÜNDE HER BİR KİŞİNİN
BAŞINDAN AŞKIN DERDİ VE TASASI VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün
(hesapların görüldüğü gün), onlardan (hesaba çekilen firarilerden) her birinin
başından aşkın derdi ve tasası vardır.” (Öyle ki, çırılçıplak olduğu halde yanındakine
bakmaz!) Abese-37/585
HESAP GÜNÜNDE HESAPLAR PEK ÇABUK
GÖRÜLÜR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, hesap gününde herkesin hesabını pek çabuk göreceğini beyan
etmektedir. Mü’min-17/468
HESAP GÜNÜNDE İNSAN, YAPTIĞI VE
YAPMADIĞI HER ŞEYİNDEN HABERDAR EDİLİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (hesap)
gününde insan, (iyilik veya kötülük olarak) yaptığı ve yapamadığı her şeyinden
haberdâr edilir ve ona göre de karşılığını alır.” Kıyamet-13/576
HESAP GÜNÜNDE SEN SEYREYLE O KEFERE
VE FECERELERİ
Allah-ü Teâlâ, Ahiret Alemi’nden
bizleri bilgilendirme adına buyuruyor ki: “O Büyük Duruşma Günü’nde (hesap
verme gününde) her ümmetten âyetlerimizi yalan sayan birer güruh toplarız.
Nihayet hesap yerine vardıklarında: ‘Demek siz âyetlerimin ne olduğunu iyice
anlamadan (câhil cesaretiyle) yalan saydınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz?’
deriz. İşledikler zulüm yüzünden (âyetleri yalan saymaları yüzünden) o azap
hükmü, onlar hakkında gerçekleşti de artık konuşacak halleri kalmadı.”
Neml-83,85/383
HESAP GÜNÜNÜ TASDİK EDİP HAYATINA ÇEKİ
DÜZEN VERİRLER O DEVAMLI NAMAZ KILANLAR
O namazlarını devamlı olarak kılan
şuurlu müslümanlar var ya! Onlar, Ahirette bir hesap gününün var olduğunu
tasdik ederler ve hayatlarına çeki düzen verirler. Meâric-26/568
HESAP GÜNÜNÜ UMMUYORDUNUZ VE
AYETLERİMİZİ YALANLIYORDUNUZ, İŞTE HESAP GÜNÜ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar,
hesap gününün geleceğini ummuyorlardı ve Âyetlerimizi yalanlıyorlardı. (Ama
ummadık taş, baş yarar misâli, hesap günü birden karşılarına çıkıverdi.)”
Nebe’-27,28/581
HESAP SORULMA ZAMANINDA, MAHŞERDE
KİMSE KİMSEYİ ARAYIP SORMAZ!
“Sur’a üflendiği zaman (Sûr’a
2.üfürüş ki, müteâkıben herkes mahşer meydanında tolanır ve hesap verme zamanı
gelmiştir.) O gün artık aralarında ne soy sop kalır, ne de birbirlerine bir şey
sorarlar. (O gün herkesin: Nefsi! Nefsi! Dediği gündür. Efendiler Efendisi Hz. Muhammed
ise, Ümmeti! Ümmeti! diyecektir.) Mü’minûn-101/347
HESAP TAM GÖRÜLECEK,KİM NE YAPMIŞSA
KARŞILIĞI TAMI TAMINA ÖDENECEKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Hiç şüphe yok ki Rabbin, herkesin işlerinin karşılığını tamı
tamına ödeyecektir. Çünki O, onların bütün yaptıklarından haberdârdır. Öyle ise
ey Resûlüm Sen, beraberinde olup tövbe edenlerle birlikte, Sana nasıl
emredilmişse öyle dosdoğru hareket et! Aşırı gitmeyin! Çünki O, yaptığınız her
şeyi görmekte olup işlerinizin karşılığını da size verecektir.” Hûd-111,112/233
HESAP VERME İŞİ BAŞLAYACAK VE
YAPTIKLARINIZDAN HİÇBİR SIR, GİZLİ KALMAYACAKTIR
O kıyamet gününde mahşerde toplanır
ve hesap için Rabbinize arz olunursunuz. Sizden hiçbir sır da gizli kalmaz. Ne
unutulur, ne saklanır! Herbir şey bir bir önünüze konur! Hâkka-18/566
HESAPTA HİÇ YOKTU BU YA, ŞİMDİ NE
OLACAK HALİMİZ? DİYECEKLER, AMA ÇOK GEÇ!
Bazı insanlar, dünyada gafletle iyi
zannettikleri pek çok haramı işlerler. Kıyamet günü bu haltları, Allah
tarafından ortaya dökülünce şöyle vızırdamaya, cızırdamaya başlarlar: “Ya bu
hiç hesapta yoktu! Şimdi ne olacak halimiz?”Artık kendilerine müstehak
oldukları cehennem gösterilir. Zümer-47/462
HEVA VE HEVESİ İLE ŞİŞEN, PATLAYIP HELAK
OLMA RADDESİNE GELEN, BİR KEZ OLSUN DİNLE!
Allah-ü Teâlâ peygamberi aracılığı
ile herkese ferman ediyor: “De ki: Hayatı veren Allah’dır, sonra sizi
öldürecek, sonra sizi hakkında hiç şüphe olmayan kıyamet gününde diriltecek ve
mahşer meydanında biraraya toplayacak. İnsanların çoğu bunu bilmiyorlar.”
Bilmemek mâzeret değil! Ey hevâ ve hevesini ilâh edinen haddini bilmez hodgâm!
Çıplak geldin çıplak gideceksin, aklın varsa Kur’an’ı dinlersin! Câsiye-26/500
HEVA VE HEVESİN VE NEFSİN ARZULARINA
BİR TEKME VUR VE RABBİNDEN SAKIN, BAK NE OLA?!
Hevâ ve hevesin ve nefsin menhûs
arzularına ma’nevi bir tekme darbesi indirerek Rabbinden sakınanlara köşkler
var, hem de üstlerine bina edilmiş daha yüksek köşkler (gökdelenler) var! O
gökdelenlerin altlarından ırmaklar akar. Bu, Allah’ın bir va’didir. Allah ise
aslâ va’dinden dönmez! Zümer-20/459
HEVA VE HEVESİNDEN KAYNAKLANAN
YALANINI, BU ALLAH’DANDIR DİYEN, ZALİMİN TEKİDİR!
Allah-ü Teâlâ, daha zalimi
bildirirken şöyle der: “(Hevâ ve hevesinden kaynaklanan) uydurduğu yalanına
müşteri bulmak için “bunu Allah söylüyor ha!” diyenden veya gerçek Allah’ın
kelamı kendine geldiği halde kendi yalanını cerhedeceği kaygısıyla Allah’ın
Âyetini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirlere cehennemde bir yer mi
yoktur?” (Çoktur Allah’ım, çoktur!) Zümer-32/461
HEVA VE HEVESİNİ KENDİSİNE İLAH
EDİNEN KİMSEYİ GÖRDÜN MÜ?
Allah-ü Teâlâ, Efendimize hitâben: “
Hevâ ve hevesini (nefsanî arzularını) kendisine ilâh edinen kimseyi gördün mü?
(Bırak onu kendi hâline! Senin görevin sadece tebliğ iken) onun üzerine Sen mi
vekil olacaksın, İşlerini Sen mi yürüteceksin?” buyuruyor. (Bu Âyet-i Kerime
ile ilgili bir Hadis-i Şerif: “Gök kubbesi altında, Allah’dan başka tapılan
şeyler içinde Hevâ’dan daha müthişi yoktur!” Maâzallah!) Furkan-43/362
HEVA VE HEVESİNİN PEŞİNDE BURNU
YASSI MİSALİ KOŞUP DURDUN, BİR DE ŞİMDİ KONUŞSANA!
Ey hevâ ve hevesini rab edinen
nankörün teki! Yetime ikram etmezdin, yoksulu hem doyurmaz hem de doyurmak için
teşvikkâr değildin, mal mülk sevgisi bütün benliğini sarmıştı. Dünya, sarsıla
sarsıla un ufak edilip dümdüz edildiği zaman, Rabbinin emri geldiği ve melekler
saf saf dizildiği zaman; o gün, cehennem de getirilir; işi o zaman anlarsın, irtikâp
ettiğin günâhları, o zaman hatırlarsın! Fakat o hatırlamanın, sana ne faydası olacak
ki! Hiç kusura bakma, kendin ettin kendin buldun! Fecr-21,23/593
HEVA VE HEVESLERİNE BİR BİLGİYE
DAYANMADAN TABİ OLANLAR DA ZALİMLERDİR
Körü körüne, bir bilgiye dayanmadan
hevâ ve heveslerine tabi olanlar da zalimlerdir. Rûm-29/406
HEVA VE HEVESLERİNE UYMA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Sana gelen bunca Kur`an hakikatları, bunca ilimden sonra onların hevâ
ve heveslerine uyacak olursan, Allah`a karşı hiçbir koruyucu ve yardımcı
bulamazsın!” Bu hitap, Efendimizin sav şahsında, cümle Ümmet-i Muhammed`edir, âgâh
olalım! Bakara-120/18
HEVASINI İLAH EDİNENİ GÖRDÜN MÜ? HALİ
NİCE OLURMUŞ, BAK, İBRET AL!
Hevâsını ilâh edinen, yani dünyanın
kendisi için yaratılmış bir yer olduğunu zuğmeden, kibirli kibirli dolaşıp
herbir kimsenin kendisine saygı göstermesini bekleyen, kılına dokunulsa
kıyametler koparan fakat dünya yansa, kendisine dokunmasa tınmayan adamın hali
nicedir, bakın ibret alın! Böyle bir haddini bilmezi Allah-ü Teâlâ şu
mezelletlere dûçar kılmıştır: 1-İlmi olduğu halde bu ilmiyle doğru yolu
bulamamıştır, çünki Allah şaşırtmıştır. Veya Allah, Kendi ezelî ilmiyle, küfründeki
inadı yüzünden imana gelmeyeceğini bildiği için onu dalâlete atmıştır.
2-Kulağını mühürlemiştir de Hakkı işitemez olmuştur. 3-Kalbini mühürlemiştir de
iman kalbinde yer bulamamıştır. 4-Gözlerine perde çekmiştir de artık Hakkı
tanıyamaz olmuştur. Böyle odun gibi kendisini kurutan adama Allah hidâyet
etmezse daha artık onu kim hidâyete erdirebilir? Câsiye-23/500
HIRİSTİYANLAR DOĞU TARAFINI NİÇİN
KIBLE EDİNİRLER?
Meryem Vâlidemiz, ailesinden
ayrılıp, hizmetkâr olarak Beyt-i mukaddes’e gidince, Beyt-i Mukaddes’in veya
evinin doğu tarafında bir yer edinmişti. İşte Hıristiyanlar, Meryem Ana’mızın
bu tercihinden dolayı doğu tarafını kendilerine kıble edinmişlerdir. Meryem-16/305
HIRİSTİYANLAR HAK DİN ÜZERE DEĞİLLER
Yahudiler şöyle dediler:
“Hiristiyanlar Hak Din üzere değiller!” Halbuki önlerindeki kitabı okuyup
duruyorlar. Bakara-113/17
HIRİSTİYANLAR HZ.İSA’NIN ÖLDÜRÜLÜP
ÖLDÜRÜLMEDİĞİNDE ŞÜPHE İÇİNDEDİRLER
Hıristiyanların Hz. İsa hakkındaki
kanaatları şöyledir: 1- Çarmıha gerilen İsa değil, O’na çok benzeyen bir
adamdı. 2- Çarmıha gerilen İsa idi, fakat O çarmıhta ölmedi, oradan
indirildiğinde yaşıyordu. 3- Çarmıha gerildi ve orada öldü, fakat daha sonra
dirilip Havârileriyle görüştü. 4- O, mukaddes bir ruh olarak göğe yükseldi.
Hıristiyanların bu hususta kesin bir bilgileri yoktur, sadece zanna dayanıyorlar.
Nisâ-157/102
HIRİSTİYANLAR
Hıristiyanlar şayet Allah`a ve
Ahiret Günü`ne iman eder ve salih amel işlerlerse hiç korkmasınlar ve
üzülmesinler, kurtulurlar. Bakara-62/9
HIRİSTİYANLARI SEVGİDE MÜ’MİNLERE
YAKLAŞTIRAN ETKEN NEDİR?
Hıristiyanların, Mü’minlere sevgi
duymalarının sebebi, içlerinde bilgin keşişlerin (gıssislerin), ibâdet eden
rahiplerin bulunması ve onların, Hakk’a tâbi olmakta Yahudi ve müşriklere
nisbetle kibirlenmemeleridir. Mâide-82/120
HIRİSTİYANLARIN KENDİ ARALARINDAKİ
KİN VE DÜŞMANLIK BİTMEZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“(Yahudilerde olduğu gibi) ‘biz Hıristiyanız!’ diyenlerden de sağlam söz
almıştık. Onlar da kitapları İncil’den bir hazz (nasip) almayı unuttular. Bu
sebepten kıyâmet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin bıraktık. Allah, yapmakta
olduklarını ileride (Ahirette) kendilerine haber verecektir.” Mâide-14/109
HIRİSTİYANLARIN ŞERİAT KİTABI İNCİL
DEĞİL, TEVRAT’TIR
Allah-ü Teâlâ: “O’na (İsa’ya) da
Tevrat’ı tasdik edici, takvâ sahipleri için bir hidâyet ve bir nasihat olan
İncil’i verdik. Tâ İncil Ehli, Allah’ın onda (Tevrat’ta) indirdiği ile
hükmetsin!” Mâide-46,47/115
HIRSIZ ÇALDIĞI MALI SAHİBİNE TESLİM EDER
DE TÖVBE EDERSE ALLAH ONU AFFEDER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim, zulmünden
(yaptığı hırsızlıktan) sonra tövbe eder de hâlini ıslah ederse, şüphesiz Allah,
onun tövbesini kabul eder (hırsızlık cezası uygulanmaz). Allah Ğafur ve
Rahîm’dir.” Mâide-39/113
HIRSIZIN ELİNİ KESİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hırsız
erkek ile hırsız kadının irtikab ettikleri suça bir karşılık ve Allah
tarafından insanlara ibret verici bir ceza olmak üzere (sağ) ellerini kesiniz!
Allah, Aziz ve Hakîm’dir.”(Not: Her hırsızın eli kesilmez. Şartları var ki, epeycedir.
İslâm hukukunda ayrıntıları zikredilmiştir. Evet, kangren olan parmağın
kesilmesi, nasıl hayat kurtarıyorsa; suç makinesi haline gelen hırsızın elinin
kesilmesi de toplum huzurunu öylece kurtarır.) Mâide-38/113
HIRSIZ TU’ME GİBİSİ HER ZAMAN OLUR,
ÇOK DİKKATLİ OLMAK LAZIM
Beni Zafer kabilesinden Tu’me bin
Übeyrık adında bir münâfık, komşusu Katade’nin zırhını çaldı. Bir un dağarcığı
içerisinde Yahudi Zeyd’e emaneten verdi. Katade, Peygamber Efendimize sav
durumu arz etti ve Tu’me’den şüphelendiğini söyledi. Efendimiz sav, Tu’me’ye
sorunca o, inkâr etti. İz sürme uzmanları, dökülen un kırıntılarından zırhın
Zeyd’in evine gittiğini belirlediler. Zeyd, bunu Tu’me’nin kendisine emâneten
verdiğini söyledi ve şâhitlendirdi. Benî Zafer kabilesi, Tu’me’nin çaldığını
bildikleri halde bu durumu, bir aile haysiyeti meselesi yaptılar ve kendilerini
Yahudi’ye karşı savunmasını Efendimizden istediler. Bütün deliller Yahudi
Zeyd’in aleyhine olduğundan Efendimiz tam hüküm vereceği sırada (Zeyd’in elinin
kesilmesini emredeceği sırada) bu âyet nâzil oldu: “(Habibim Ya Muhammed!)
Hainler için müdafaa edici olma!” Mesele anlaşılınca Tu’me irtidat ederek firar
etti, Mekke’ye sığındı. Orada da hırsızlığa devam ederken bir duvar altında
kalarak dünyasını da kaybetti. Nisâ-105/94
HIRSLI, SABIRSIZ VE CİMRİ OLARAK
YARATILDI ŞU İNSAN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçekten
insan, Helu’ (hırslı, sabırsız ve cimri) olarak yaratılmıştır!” Meâric-19/568
HISIM AKRABAYA GÜVENME, ORADA HİÇ
FAYDALARI OLMAZ, İTAAT ET CENNETE GİT!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kesinlikle
kıyamet gününde hısımlarınızın, akrabalarınızın ve evlatlarınızın size hiçbir
faydası dokunmaz! Allah o gün aranızı ayıracaktır (itaat edenleri cennete, isyan
edenleri cehenneme gönderecektir). Zira yapmakta olduğunuz her bir şeyi, Allah
hakkıyla görendir.” Mümtehine-3/548
HITTA DİYEREK GİRİN ŞU ŞEHRE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“İsrailoğullarına “hıtta=affet bizi Ya Rabbenâ!” diyerek şu şehre (Beyt-i
Makdis veya Eriha) girin de suçlarınızı affedelim, dedik.” Bakara-58/8
HITTA`YI HINTA İLE DEĞİŞTİRDİLER
Fakat o zalimler (İsrailoğulları),
kendilerine söylenen o “hıtta= affet bizi Ya Rabbenâ!”sözünü, buğday mânâsına
gelen “hınta” sözü ile değiştirdiler. Böylece itaat dışına çıktıkları için Biz
de onların üzerine gökten acı bir azap indirdik. Bakara-59/8
HIYANET ETMEYİN ALLAH’A, RESULÜNE VE
ARANIZDAKİ EMANETLERE!
“Ey iman edenler! Allah’a ve
Resûlüne hıyânet etmeyin, bile bile aranızdaki emânetlerinize de hıyânet
etmeyin!” Enfâl-27/179
HIYANET, PEYGAMBERİN YAPACAĞI İŞ
DEĞİL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir
peygamber için emânete hıyanet etmek, aslâ söz konusu olmaz! Kim emânete
hıyanet ederse, kıyamet günü hıyânet ettiği şeyin vebâliyle huzura gelir. Sonra
herkese yaptıklarının karşılığı tam olarak verilir.” Âl-i İmrân-70/161
HIYANET: KENDİ ÖZ CANLARINA HIYANET
EDENLERİ SAVUNMA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! İşledikleri günâhlarla kendi öz canlarına hıyânet edenleri savunma!
Muhakkak ki Allah, dâima ihânet eden günâhkâr kimseleri sevmez!” (Olay şöyleydi:
Münâfık Tı’me bin Übeyrık, komşusu Katade’nin zırhını çaldı, Zeyd adında bir
yahudinin evinde sakladı. Zırh yahudinin evinde bulununca yahudi, bunun
kendisine Tı’me bin Übeyrık tarafından verildiğini söyledi. Tı’me’nin
yakınları, onun suçlu olduğunu bildikleri halde yalan yere yemin ederek, Efendimizin
sav Tı’me’nin lehinde hükmetmesini talep etmişlerdi. Efendimiz neredeyse Yahudi
Zeyd’in aleyhinde hükmedecekti ki, bu âyet nâzil oldu ve gerçek ortaya çıktı. Tı’me,
bunun üzerine Mekke’ye kaçtı ve hırsızlık yapmak üzere girdiği bir evin
duvarını delerken altında kalarak can verdi.) Bu âyet, “iyice araştırılmadan
karar verilmez!” mesajını veriyor. Ayrıca hırsızın hain olduğu mesajını da
veriyor. Nisâ-107/95
HIZIR AS DELDİĞİ GEMİDEN AYRILDIKTAN
SONRA TUTTU BİR OĞLAN ÇOCUĞUNU ÖLDÜRDÜ
Hızır as gemiyi deldikten sonra inip
Musa as ile yola koyuldular. Bir oğlan çocuğuna rastladılar ki, Hızır as, tuttu
o çocuğu öldürüverdi. Musa as yine dayanamayıp atıldı: “Ne yaptın, bir cana
karşılık olmaksızın mâsum bir cana mı kıydın? Doğrusu görülmemiş derecede
çirkin bir iş yaptın!” dedi. Hızır as da tekrar:“Sen Benimle arkadaşlık etmeye
katlanamazsın dememiş miydim?” diye cevap verdi. Bunun üzerine Musa as: “Eğer
Sana bir şey sorarsam, bundan böyle Benimle hiç arkadaşlık etme! Artık özür
dileyemeyecek hâle geldim” dedi. Kehf-74/300 ; 75,76/301
HIZIR AS İLE MUSA AS’IN ÖNCEKİ MOLA
VERDİKLERİ KAYANIN YANINDA BULUŞTULAR
“Musa as ile Fetâsı Yûşa bin Nûn,
kahvaltılık balıklarını unuttukları mola yeri kayanın yanına varınca orada Allah’ın
kendisine nezdinden bir rahmet eseri olarak ledünnî ilim sahibi kıldığı bir
seçkin kulunu (Hızır as’ı) buldular. (Musa as’ın karşılaştığı zatın Hızır as
olduğu Hadis-i Şerif ile bildirilmiştir.) Kehf-65/300
HIZIR AS İLE MUSA AS’IN YOLCULUĞU
BAŞLIYOR
Bunun üzerine ikisi (Hızır ve Musa
as) kalkıp gittiler, nihayet bir gemiye bindiler, derken Hızır as, gemiyi
tehlikeli olmayacak bir yerinden deldi. Musa as, dayanamayıp:“Ne yaptın öyle? İçindeki
yolcuları boğmak için mi deldin onu? Gerçekten Sen korkunç bir şey yaptın!”
dedi. Hızır as da: “Ben Sana, Benimle beraberliğe katlanamazsın, dememiş
miydim? İşte gördün sabırsızlığını!” diye cevap verdi. Musa as: “Beni mazur
gör, lütfen unutarak söylediğim bu sözden dolayı Bana güçlük yükleme!” dedi.
Kehf-71,73/300
HIZIR AS YIKILMAYA YÜZ TUTMUŞ BİR
DUVARI DÜZELTTİ
Musa as ile Hızır as, Hızır as’ın
bir oğlan çocuğunu öldürmesinden sonra tekrar yola koyuldular, tâ bir şehre
varıp o şehir halkından yiyecek istediler. Fakat ahâli bu iki kişiyi (Hz.Musa
ve Hz.Hızır) misâfir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir
duvar buldular. Hızır as, görür görmez o duvarı düzeltiverdi. Bunun üzerine
Musa as da: “İsteseydin bu emeğine karşılık elbette iyi bir ücret alırdın”
dedi. Kehf-77/301
HIZIR AS YOLUNDA MUSA AS İLE YUŞA AS
İKİ DENİZİN BİRLEŞTİĞİ YERE GELSELER DE...
“Nihâyet (Musa ile Fetası Yûşa) iki
denizin birleştiği yere vardıklarında (azıkları olan balığı yemek için mola
verdiler ama, daha önceki mola verdikleri yerde) balığın canlanarak denize
atladığını unutmuşlardı. Balık da zaten çoktan yolunu bulup gitmişti.” Kehf-61/299
HIZIR AS, YA MUSA! İŞTE SENİNLE AYRILMAMIZIN
VAKTİ GELDİ, DEDİ
Hızır as, Hz. Musa’nın 3. Kez
yaptığı gizemli işe karışması sonrası dedi ki: “Ya Musa! İşte Seninle
ayrılmamızın vakti geldi. Şimdi Sana hakkında sabırsızlık gösterdiğin o
meselelerin iç yüzünü açıklayacağım: 1-Evvelâ o gemi denizden nafakasını
kazanan fakirlere aid idi. Ben onu bile bile bir miktar zedeledim ki, gemi
ileriye gidemesin! Zira ileride sağlam olan bütün gemileri gasbeden zalim bir
hükümdar vardı. 2-Oğlan çocuğunu niçin mi öldürdüm? Onun anası babası mü’min
insanlardı. Bu çocuğun onları ileride azgınlığa ve küfre sürüklemesinden
korktuk. Öldürdüğüm o çocuğun yerine bedel Rablerinin o ana babaya daha temiz, daha
hayırlı, merhametçe daha yakınını vermesini istedik. 3-O duvarı da düzeltmemin
sebebi şu idi: O duvar, şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında o
yetimlerin kendilerine ait bir hazine gömülü idi. Babaları sâlih iyi bir
insandı. Rabbin onların reşit olacakları çağa gelip, definelerini o zaman
çıkarmalarını diledi. Ben bunları kendiliğimden de yapmadım. Rabbim bana nasıl
emir buyurduysa öylece yaptım. İşte hakkında sabırsızlık gösterdiğin
meselelerin iç yüzü bunlardan ibarettir!” Kehf-78,82/301
HIZIR AS, MUSA AS’A, O HALDE BEN
HİKMETİNİ ANLATMADIKÇA BANA SORU SORMAYACAKSIN!
Hızır as, Musa as’ın verdiği sabır
sözü üzerine şöyle dedi: “O halde, Bana tabi olduğuna göre, Ben sana o yaptığım
şeylerden hakkında söz açıncaya kadar Bana hiçbir soru sormayacaksın!”
Kehf-70/300
HIZIR AS, MUSA AS’A, SEN BENİMLE BERABERLİĞE
SABREDEMEZSİN, DEDİ
Musa as’ın bu isteğine karşı Hızır
as: “Doğrusu Sen Benimle beraberliğe aslâ sabredemezsin; hem içyüzünü
kavrayamadığın zâhiren yanlış anlaşılan bir şeye, bir Peygamber olarak nasıl sabredeceksin
ki?” dedi. Kehf-67,68/300
HIZIR AS’A MUSA AS, İNŞAALLAH BENİ
SABIRLI BULACAKSIN, DEDİ
Hızır as’ın “Sen Benim yaptıklarıma
sabredemezsin!” demesi karşılığında Musa as: “İnşaallah Sen Beni sabırlı
bulacaksın ve Sana hiç bir işte karşı gelmeyeceğim!” dedi. Kehf-69/300
HIZIR AS’A MUSA AS, SANA ÖĞRETİLEN
İLİMDEN BANA DA ÖĞRETMENİ İSTİYORUM, DEDİ
Musa as Hızır as’a: “Sana öğretilen
bu ilimden (İlm-i Ledün’den) Bana da bir şeyler öğretmen için Sana tabi olabilir
miyim?” dedi. Kehf-66/300
HIZIR AS’I BULMAK İÇİN MUSA AS, GENÇ
YARDIMCISI YUŞA (JOSUE) İLE YOLA KOYULDULAR
“Bir zaman Musa as, genç yardımcısı
Yûşa Bin Nûn’a (josue) şöyle dedi: “İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar
artık durmak, dinlenmek yok, tâ ki (Hızır’ı) bulayım! Varamazsam, senelerce
yürümeye devam edeceğim.” (Yani benim için O’nu bulmak bu kadar önemli!) Kehf-60/299
HIZIR YOLUNDA MUSA AS, İŞTE GÖZLEYİP
DURDUĞUMUZ DA BU İDİ YA! DEDİ FETASINA
Fetâsı Yûşa as, “kahvaltımızı
getir!” diyen Musa as’a “kahvaltılık balığımız, önceki mola verdiğimiz yerde
canlanarak denize atlamıştı ama, sana söylemeyi unutmuşum” demesi üzerine Hz. Musa
as: “İşte gözleyip durduğumuz da bu idi ya!” dedi. (Bu sözlerden Musa as’ın
Hızır as ile buluşma yerinin, balığın canlanarak denize atladığı yer olacağını
öncesinden bildiğini anlıyoruz.) Derhal kendi izlerini takip ederek gerisin
geri dönüp kayanın yanına vardılar. Kehf-64/300
HİCR SURESİ
15.Sûredir. Mekke döneminde nâzil
olmuştur. 99 âyettir. (Hicr, Semûd kavminin di-ğer bir adıdır ki, Salih as, bu
kavmin peygamberiydi.) Hicr-0/261
HİCR, SEMUD KAVMİNİN BAŞKENTİ OLUP
SALİH AS’IN KAVMİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hicr halkı
da peygamberleri yalanladı. Onlara da mu’cizelerimizi göstermiştik, ama onlar
bu delillerimizden yüz çevirdiler.” Hicr-80,81/265
HİCRET EDENİN DURUMU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip
Allah yolunda hicret edenler ve cihâd edenler var ya, işte onlar, Allah’ın
Rahmeti’ni umabilirler!” Bakara-218/33
HİCRET EDENLERİN BARİZ VASIFLARI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
muhacirler (hicret edenler), Hak yolda sabreder ve yalnız Rab’lerine dayanıp güvenirler.”
Nahl-42/270
HİCRET EDENLERLE ALLAH YOLUNDA CİHAD
EDENLERE MÜJDE!
Allah-ü Teâlâ müjdeliyor: “İman edip
hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd edenler var ya, işte
onlar, Allah indinde daha yüksek derecelere sahiptirler ve işte onlardır
umduklarına nâil olanlar. Rableri onlara, katından bir rahmete, rızasına ve
içinde dâimî nimetler bulunan cennetlere gireceklerini müjdeler. Onlar, o
cennetlerde ebediyyen kalacaklardır. Muhakkak ki en büyük mükâfat, Allah’ın
katındadır.” Tövbe-20/188 ; 21,22/189
HİCRET ETMEK İÇİN PEYGAMBERİMİZİN
YAPTIĞI DUA
Efendimiz sav, Kur’an diliyle
Rabbine yakarıyor: “Ya Rabbi! (Hicret ederek) gireceğim yere (Medine’ye râzı
olacağın) doğru bir girişle girdir ve beni (Mekke’den râzı olacağın) bir
çıkışla çıkar! Ve Bana Katından yardımcı bir güç ver!” İsrâ-80/289
HİCRET ETMEK NİYETİN OLSUN YETER Kİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim Allah
yolunda hicret ederse dünyada gidecek çok yer, maddi ve mânevi genişlik ve bolluk
bulur.” Nisâ-100/93
HİCRET ETMEYEREK ÜLKESİNDE KALAN
MÜSLÜMANLARIN DURUMU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip
de henüz hicret etmeyenler, hicret etmedikçe, sizin için mirasda onlara hiçbir
velâyet (vârislik) yoktur! Eğer Din hususunda sizden yardım isterlerse; sizinle
aralarında sözleşme bulunan bir topluluk aleyhine olmamak şartıyla, onlara
yardım etmeniz gerekir. Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir.” (Not: Bu
âyette, Muhâcirlerle Ensâr arasında yapılan kardeşlikten ötürü biribirlerine
mirascı oldukları bildiriliyor. Ancak daha sonra gelen bu Sûrenin 75. Âyeti,
mirasın akrabalar arasında olacağını bildirerek bu hükmü nesh etmiştir.) Enfâl-72/185
HİCRET GEREKTİĞİ HALDE HİCRET
ETMEYENLER NEFİSLERİNE ZULMETMİŞLERDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip
de hicret etmesi gerektiği zamanda (ki, bu zaman, kıyamete kadardır) hicret
etmeyenler, kendi nefislerine zulmetmişlerdir. Melekler canlarını alırken o
kimselere “dininize sahip çıkma adına ne işte idiniz?”diye sordular
(soracaklar). O hicret etmeyenler, “baskı altındaydık, dinin emirlerini
uygulayamıyorduk” deyince melekler şöyle cevap verirler: “Peki Allah’ın dünyası
geniş değil miydi? Siz de oraya hicret etseydiniz ya!” İşte onların (hicretten
kaçanların, tembel heriflerin) durağı, cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir
orası! Ancak erkekler, kadınlar ve çocuklardan (hicret etmek için her türlü
imkândan mahrum ve hicret için yol bulamayanlar), bu hükmün dışındadırlar.
Allah, kuluna tâkadı üstünde yük yüklemediğinden, bunları affedeceği umulur. Allah
Afüvv ve Ğafur’dur.” Nisâ-97;99/93
HİCRET HER PEYGAMBERİN ALIN YAZISIDIR
İbrahim as’ı ateşe atan ve Allah’ın
mu’cizâne bir şekilde O’nu ateşten kurtarması neticesinde İbrahim as, yine
Allah’ın emri üzerine kavminden ayrıldı. Kavmi üzerindeki tebliğ görevi sona
eren Hz. İbrahim, kavmine şöyle dedi: “Ben Rabbimin emrettiği yere gidiciyim.
O, elbette bana yol gösterecektir!” dedi ve (Şam diyarına) hicret etti. Sâffât-99/448
HİCRET İBRAHİMİ BİR SÜNNETTİR
Hicret, İbrahim as’ın da bir
sünnetidir. Ankebût-26/398
HİCRET NİYETİYLE YOLA ÇIKTI AMA ECEL
ONU YOLDA YAKALADI İSE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim
evinden Allah’a ve Rasûlüne (Allah’ın da’vâsına sahip çıkmaya) hicret niyeti
ile çıkar da yolda ecel gelip kendisini yakalarsa o kişi, hicret etmiş
mükâfatını alır, ödülünü Allah verecektir. Allah, Rahim’dir.” Nisâ-100/93
HİCRET SEVABI PEK MUHTEŞEMDİR,
MUHACİRLERE MÜJDELER OLSUN!
Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i
Kerime’sinde: “Allah yolunda hicret edenleri, sonra da bu uğurda öldürülenleri
veya (yatağında da olsa) ölenleri pek güzel bir rızıkla rızıklandıracağını
müjdelemektedir. Allah, elbette nimet verenlerin en hayırlısıdır. (Yani cennet
gibi bir yeri, O’ndan başkası veremez!) Onları hoşnut olacakları yere (cennete)
yerleştirecektir. Allah Alîm’dir, Halîm’dir.” Hacc-58,59/338
HİCRETE SENİ MECBUR EDENLERDEN DAHA
GÜÇLÜ ŞEHİR HALKLARINI BİZ İMHA ETMİŞİZDİR
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor:
“Habibim Ya Muhammed! Seni çok sevdiğin Mekke’den hicrete mecbur eden halkından
daha güçlü nice şehir halkları vardı ki, Biz onları imhâ ettik de kendilerine
yardım eden olmadı.” (Senin hemşehrilerin mi bu imhâdan vâreste olacaklar? Bekleyedursunlar!)
Muhammed-13/507
HİCRETTE GEÇ KALANLAR DA SİZDEN
SAYILIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonradan
iman edip hicret edenler ve sizinle beraber cihâd edenler var ya, işte onlar da
sizdendir!” Enfâl-75/185
HİÇ BİR ŞEY YOK Kİ ALLAH’I HAMD İLE
TESBİH ETMESİN!
Ve hiç bir şey yoktur ki O’nu
(Allah’ı) hamd ile tesbih etmiş olmasın! Fakat siz onların bu tesbihlerini
anlamazsınız. (Zira cansızların sessiz olan tesbihlerini biz anlayamayız, ama
Allah sesli sessiz her türlü tesbihâtı anlar, bilir ve duyar.) İsrâ-44/285
HİDAYET ALLAH’A AİTTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Habibim! Onların hidayete ermesi senin vazifen değildir (Senin vazifen
tebliğdir), fakat Allah dilediğini hidayete erdirir.” Bakara-272/45
HİDAYET ALLAH’DANDIR
Hz.İbrahim kavmine: “O (Allah) dır
Beni yaratan ve Bana hidâyet veren (Bana doğru yolu gösteren)” dedi. Şuarâ-78/369
HİDAYET DE, YAKİN DE İMAN GİBİ ARTAR
Allah’ın cc Ashâb-ı Kehf için: “Biz
de onların hidâyet ve yakînlerini artırdık”demesi ile, iman gibi hidâyetin ve
yakînin de artacağını öğrenmiş olduk. Kehf-13/293
HİDAYET KAYNAĞIDIR
Kur`an, Hidayet kaynağıdır, en büyük
Mehdi`dir. Bakara-2/2
HİDAYET VE DALALET NASIL GELİR?
“Peygamberlerin da’vetine muhâtap
olanlardan bir kısmını Allah, (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete
erdirdi, bir kısmına da (inkârlarındaki ısrarları yüzünden) dalâlet hak oldu. (Evet,
iyilik Allah’dan bir lütuf, kötülük bizden bir hakk-ı müstehak!) Nahl-36/270
HİDAYET VE DALALET
Allah, kimi (hikmetine binâen kendi
lütfundan) hidâyete erdirirse, işte hidâyete eren odur; kimi de (küfrü
sebebiyle) dalâlete atarsa, işte onlar, hüsrâna uğrayanlardır. A’râf-178/172
HİDAYET VERMİŞSE ALLAH, DAHA ARTIK
KİMSE SAPTIRAMAZ ONU!
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde:
“Allah kime hidâyet vermişse daha artık kimse onu saptıramaz!” buyurmaktadır.
Hidâyete nâil olabilmek de zor iştir. Alt yapı olarak kişinin Hakperest olması,
adâlet tarafını tutması, körü körüne batılda ısrar etmemesi, zalim olmaması...gibi
hasletleri olması lâzım ki, hidâyet gelsin! Zümer-37/461
HİDAYET YOLU
Hidayet yolu olan İslam, hidayetin
(doğru yolun) tâ kendisidir. Bakara-120/18
HİDAYET, HİDAYETİN ARTMASINA
SEBEPTİR
Allah-ü Teâla buyuruyor: “Allah,
hidâyete erenlerin hidâyetlerini artırır. Kalıcı olan sâlih ameller, hem
mükâfat, hem sevapça Rabbinin nazarında netice itibariyle daha hayırlıdır.” Meryem-76/309
HİDAYETE ERDİRİR
Allah, sivrisinek misalinde olduğu
gibi bazı misal verir ki, kalbi hüşyâr olanlar, “Allah abes iş yapmaz, vardır
bu misalde derin bir hikmet!” diyerek tam teslimiyetle hidâyet esintilerine
sinelerini ardına kadar açarlar da Allah, o güzellere hidâyet eder. Bakara-26/4
HİDAYETE EREBİLMEK İÇİN İNKARDAKİ
İNADI BIRAKMAK LAZIM
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın
âyetlerine iman etmeyenler var ya, Allah onları (inkârı tercih ettikleri
müddetçe) hidâyete erdirmez ve onlara gayet acı bir azap vardır.” (Hidâyetin
gelmesi için en azından objektif davranarak iyi niyet taşımak lâzım. Ne kadar
ilzâm etsen de balık gibi kayarak yeni bir çıkıntı ile gelen anûddur.)
Nahl-104/278
HİDAYETE ERMEK, İNSANIN KENDİ ELİNDE
DEĞİLDİR
“Allah dilemedikten sonra bir
insanın hidâyete ermesi mümkün değildir İnsan duâ eder, yalvarır yakarır, Allah
da duâsını kabul ederse kendi lütfundan dilediğine hidâyet verir. Bilhassa
birbirimize duâ etmeliyiz, o daha müstecâb, olur.” Hacc-16/333
HİDAYETE ERMELERİNE NE KADAR HIRS
GÖSTERSEN DE ALLAH ONLARI HİDAYETE ERDİRMEZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Onların hidâyete ermelerine ne kadar hırs göstersen de şüphesiz
ki Allah, (hak ettiklerinden dolayı) dalâlete attığı kimseleri hidâyete
erdirmez, onlar için hiçbir yardımcı da yoktur.” Nahl-37/270
HİDAYETE GELEN KENDİ LEHİNE GELMİŞ;
DALALETE DÜŞEN DE KENDİ ALEYHİNE DÜŞMÜŞTÜR
Allah-ü Teâlâ bu âyetinde buyuruyor
ki: “Kim hidâyete gelirse, kendi lehine hidâyete gelmiş olur; kim de dalâlete
düşerse, (Resûlüm, onlara) de ki: Ben ancak bir uyarıcıyım (kendiniz
bilirsiniz.)!” Neml-92/384
HİDAYETİ ANCAK ALLAH VERİR
Allah, Hakk’ı söyler ve doğru yola O
hidâyet eder. Ahzâb-4/417
HİDAYETİN HERKESİ KAPSAMAMASININ
SEBEBİ, ALLAH’IN CEHENNEMİ DOLDURMA HÜKMÜDÜR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dileseydik
her nefse hidâyet ederdik (de onlar melekler gibi olurlardı). Lâkin (herkesi
kendi irâdesinde serbest bıraktığımızdan; onların da irâdelerini bâtıl
istikametinde kullandıkları için) tarafımızdan: ‘Cehennemi (bâtılı tercih eden)
cinler ve insanlardan dolduracağım!’ hükmü, kesinleşmiş bir Hak oldu.”
Secde-13/415
HİDAYETİN KADRİNİ BİLENLERE ELBETTE
BOL BOL MÜKAFATLAR VAR!
Hidayetin kadrini bilip de
şükredenlere Allah, elbette bol bol mükâfatlar verecektir. Âl-i İmrân-144/67
HİDAYETTE OLDUKLARINI ZANNEDEN EHL-İ
DALALETE NE DENİR?
Allah, kullarının bir kısmına
(hikmeten ve kendi lütfundan) hidâyet verdi; bir kısmına da (küfür ve
isyanlarındaki ısrarlarından dolayı) dalâlet hak oldu. Çünki onlar, Allah’ı
bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Böyle iken işin garibi, bir de gerçekten
kendilerinin hidâyette, doğru yolda olduklarını zannediyorlar. (Böylelerine:
‘Zannın hakikat adına kıymet-i harbiyesi, sıfırdır!’ denir, o kadar!)
A’râf-30/152
HİDAYETTE OLMANIN
GÖSTERGELERİNDENDİR
Bir kimse namazı hakkıyle ikame
ederse, zekatı verirse, Ahirete de tam olarak iman ederse o hidâyet üzeredir ve
kurtuluşa erer. Lokman-4,5/410
HİKMETİ DİLEDİĞİNE VERİR ALLAH
Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime
de hikmet nasip etmişse artık O’na pek çok hayır verilmiş demektir.
Bakara-269/44
HİKMETLE YARATILDI HER ŞEY
“Gökleri ve yeri (olması gerektiği
şekilde) Hak ve hikmet ile yaratan O’dur (Allah’dır).” En’âm-73/135
HİLAFETİ İNSANİYYE NE ZAMANA
KADARDIR?
İnsanın hilâfeti (eşya üzerindeki
tasarrufu) Kıyamet Günü’ne kadardır. O gün geldiğinde hâkimiyet yalnız
Allah’ındır (eşyaya yalnız Allah’ın sözü geçer). Allah, o gün insanlar
arasındaki hükmünü verir. İman edenler, Naîm Cennetleri’ndedirler. İnkâr edip
âyetlerimizi yalanlayanlara ise zelil eden bir azap vardır. Hacc-56,57/338
HİLAL MESELESİ
Ay’ın ilk gözüktüğü günlerle, son
gözüktüğü günlerdeki tırnak görüntüsü gibi görünen haline “Hilâl” denir ki,
vakit ölçüleridir. Özellikle Ay’ın batıdan ilk gözükmesi çok önemlidir. Zira
Ramazan Orucu’na başlamak da, orucu sonlandırmak da, Hac ibadetinin günlerini
tayin etmek de ancak bu hilâlin görülmesine bağlıdır. Bakara-189/28
HİLAL’DEN BAHSEDİLİYOR
Allah-ü Teâlâ, Ay’ın da kendi
yörüngesi üzerinde bulunan bir takım menzillere uğradığını, bu menzillerden
birinde de eski hurma dalı gibi kavisli bir halde gözüktüğünü, yani Hilâl
vaziyetini aldığını bildiriyor. (Hilâl daha sonra İslâm Alemi’nin simgesi
olmuştur, pek çok İslâm ülkesinin bayrağını Hilâl süsler.) Yâ Sîn-39/441
HİLE YAPMAK İSTERLERSE, ALLAH SANA
YETER!
“Eğer Sana hile yapmak isterlerse, hiç
endişe etme, Allah Sana yeter! O Allah ki, Sana yardımıyla ve mü’minlerle kuvvet
verendir!” Enfâl-62/184
HİLE, HURDA, TUZAK, KUMPAS KURMAK
ELİNİZDEN GELİYORSA, HAYDİ ŞİMDİ KURUN BAKALIM!
Mahşer yerinde, o karar verilen
hüküm gününde kefere ve fecereye şöyle denilir: “İşte hepinizi bir arada burada
topladık. Artık (azaptan kurtulmak için) bir tuzağınız, bir düzeniniz, bir hile
ve kumpasınız varsa hiç durmayın, hemen uygulayın! Hakkı yalan sayanların o
gün, vay haline!” Mürselât-39,40/580
HİLE, TUZAK KURARLAR KUR’AN’I İPTAL
ETMEK İÇİN, BEN DE TUZAKLARINI İPTAL EDERİM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar
(Kur’an düşmanları kâfirler), Kur’an’ı iptal etmek için bir hile, bir tuzak
kuruyorlar. Ben de (onların kurdukları tuzakları iptal etmekle) tuzaklarına tuzak
kurarım!” Târık-15,16/590
HİLE, TUZAK VS. YAPADURUN BAKALIM, HEPSİ
BOŞA YORULMAKTIR NASIL OLSA
Musa as, Firavun, Haman ve Karun’a
Hak Peygamber olarak gönderilince herifler, iman edecekleri yerde hilelerle, tuzaklarla,
zulümlerle bu daveti sıfırlayacaklarını zannettiler de inananların erkek
çocuklarını (karşılarına ileride bir kuvvet olarak çıkmasın diye) “öldürün!”, kız
çocuklarını ise (fiziği ve iş gücünden istifade için) “sağ bırakın!” dediler
(ve öyle de yaptılar.) Lâkin kâfirlerin hile ve tuzakları, boşuna yorulmaktı.
Mü’min-25/468
HİLE, TUZAK, KUMPAS KURANLARA AZAB-I
İLAHİ YAKINDA İSABET EDECEKTİR
Yaptıkları hileler, kurdukları tuzak
ve kumpaslar sebebiyle, suç işleyenlere Allah tarafından bir zillet ve şiddetli
bir azap, yakında isâbet edecektir. En’âm-124/142
HİLE-İ DÜŞMANİYYE, NE ZAMAN ZARAR
VEREMEZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey iman
edenler!) Şayet siz, (onların bütün tahriklerine karşı) sabreder ve Allah’a
karşı gelmekten sakınırsanız (Kur’an ölçüsü dışına çıkmazsanız), onların
(düşmanların) tuzakları, size hiçbir zarar veremez!” Âl-i İmrân-120/64
HİMAYE ALLAH’A MAHSUSTUR, HİÇ KİMSE
KENDİSİNİ KORUYAMAZ!
“Himaye ve yardım, orada (Kıyamet
Günü’nde) ancak Hak olan Allah’a mahsustur. Mü’minlere en iyi mükâfatı da, en
güzel âkıbeti de ihsan eden O’dur (Allah’dır).” Kehf-44/297
HİMAYE ALTINDADIR PEYGAMBERİMİZ, DOLAYISI
İLE O’NA BİR ŞEY YAPAMAZLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Rabbinin hükmüne sabret! (yapılan eziyetler bilgimiz dahilinde
cereyan ettiğinden Sana hiç bir şey yapamazlar!) Çünki sen himâyemiz altındasın!”
Tûr-48/524
HİMAYESİNE SIĞINACAĞIN RAB, DOĞUNUN
DA BATININ DA, YANİ HER YERİN RABBİ OLANDIR ANCAK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah),
doğunun da batının da (yani her yerin) Rabbidir. O’ndan başka ilâh yoktur.
Böyle olunca sen de O’nun himâyesine sığın, yalnız O’na güven!” Müzzemmil-9/573
HİMMET ETSELERDİ, ZARARLARI NE
OLURDU SANKİ?
Allah-ü Teâlâ: “O kişiler ki,
Allah’a ve Ahiret gününe inansalar; Allah’ın kendilerine ihsan ettiği
nimetlerden O’nun yolunda harcasalardı zararları ne olurdu sanki? Ve Allah
onları hakkıyle bilendir.” Buyurmaktadır. Nisâ-39/84
HİZBULLAH VE HİZBÜŞŞEYTAN NE DEMEKTİR?
Bu Sûrenin 19. Âyetinde
“hizbüşşeytan”; 22. Âyetinde ise “Hizbullah” kelimeleri geçmektedir. Hizb, takım,
taraftar, zümre mânâlarına gelir. Hizbullah, Allah’ın takımı, Allah taraftarı, Allah
tarafını tercih etmiş zümre demektir. Hizbüşşeytan da şeytan takımı, şeytan
taraftarı ve şeytan tarafında saf tutmuş zümre demektir. Mücâdele-19/543;22/544
HİZB-ÜŞ ŞEYTAN, ŞEYTAN TARAFTARI MI
OLDUN? VAH SANA Kİ NE VAH!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şeytan,
onları (kandırarak dümen suyuna) almış da Allah’ı anmayı kendilerine
unutturmuştur. İşte onlar, şeytan taraftarlarıdırlar (Hizb-üş şeytan). Dikkat
edin şeytan taraftarları hüsrâna uğrayanların tâ kendileridirler! Mücâdele-19/543
HİZMET ETMENE, KULLUK ETMENE BURADA
ENGEL OLUYORLARSA HİCRET ET!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Benim
kullarım! Şüphesiz ki, (sizi yerleştirdiğim) Arzım (yeryüzü) geniştir. Öyle ise
(Bir yerde dininizi uygulama fırsatını, hizmet etmeyi bulamayarak Bana kulluk
edemiyorsanız ‘Kulluk yapmak, hizmet etmek imkânını bize tanımadılar’
bahânesine sığınmayın da başka yerlere hicret ederek) yalnız Bana kulluk edin!
(Kulluğunuz, hizmetiniz sadece Benim için olsun!) Ankebût-56/402
HİZMET İNSANINA YARDIM, BİR ALLAH
EMRİDİR!
Öyle yiğitler vardır ki (Ashab-ı
Suffa ve diğer asırlardaki sûfîler gibi) kendilerini Dini anlatmaya adamışlar
(vakıf insan).Bu yüzden yeryüzünde geçimlerini sağlamaya vakitleri kalmıyor
(aksi halde Dini tebliğe yeterli vakitleri kalmaz). Bu yardımlar (zekat, himmet,
sadaka), öncelikle onlar içindir. Onlar, halktan istemediklerinden durumlarını
bilmeyenler, onları zengin sanırlar. (Çünki onlar, hizmet gereği iyi
giyinirler, yetenekli ve gözü açık insanlardır.) Bakara-273/45
HİZMET TOPLULUĞUNUN BULUNMASI,
ALLAH’IN APAÇIK BİR EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey İman
edenler! İçinizden bir topluluk bulunsun, iyilikleri yayıp, kötülükleri
önlesin!” Âl-i İmrân-104/62
HİZMET-İ İMANİYE VE KUR’ANİYE
YOLUNDAN ALIKOYANLARA AZAP ÜSTÜNE AZAP VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar ki, kâfir
oldular ve (insanları) Allah yolundaki (hizmetlerinden) alıkoydular. (Sosyal
hayatı) ifsât ettikleri için (onların) azapları üstüne azap katmışızdır.” (Bu
Âyet-i Kerime’den şu mânâlar çıkartılabilir: 1-Onlar, hem kâfirdirler hem de
küfrünün iktizâsıyla yerinde uslu uslu durmayıp hizmet erbâbının yolunu kesen, hizmetlerine
engel olan eşkiyâlardır. Bu sebepten azapları kat kat artırılır. Burada tek
zümre söz konusudur. Müfessirler genelde bu mânâyı vermişlerdir. Mânâ tersinden
okunursa, bu takdirde: Allah yolunun yolcularını engelleyenler, kâfir
olmuşlardır, anlamı ortaya çıkar. 2-Kâfir olanlar ve Allah yolunda olanları
hizmetlerinden engelleyenlere azap üstüne azap katmışızdır. Burada iki zümre
söz konusudur: a)Kâfir olanlar, b)Allah yolu yolcularını engelleyenler. İkinci
zümre, kâfir de olabilir, mü’min de. 3-Kâfir olanların azaplarının kat kat
artırılması, Allah yolundaki hizmet erbâbına engel olmalarıdır. Yani Hizmet
erbâbına engel olmak küfre denk bir günâhı müstelzimdir. (Efendim, kısaca iman
sahibi bir kişi, karşısındakinin mezhebi, meşrebi hattâ dini ne olursa olsun, değil
mi ki Allah’ın râzı olacağı bir hizmet yapıyor, aslâ engel olmamalı! Yoksa
Ahirette işi bitiktir vesselâm!) Nahl-88/276
HİZMET-İ İMANİYYE VE KUR’ANİYYE’YE
KARŞI KOYMAK ACI BİR AZABI BERABERİNDE GETİRİR
Allah’ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde: “Ayetlerimize yarışırcasına karşı koymak için çabalayanlara gayet
iğrenç ve acı bir azap vardır” diyor. Emr-i bil Ma’ruf ve Nehy-i Anil Münker
vazifesi yapan her çeşit İman ve Kur’an hizmetine karşı gelen ve o hizmeti, ama
kıskançlık, ama küfrü sâikasıyla yok etmeye çalışanlar, Ayet-i Kerime mûcibince
gayet iğrenç ve acı bir azâba müstehak olurlar. Çünki Emr-i bil Ma’ruf, Nehy-i
anil Münker vazifesini yapmak, Allah-ü Teâlâ’nın Al-i İmrân Sûresi’ndeki açık
bir âyetidir, emridir. Sebe’-5/427
HİZMETİNİN KARŞILIĞINDA BİR ÜCRET Mİ
İSTİYORSUN Kİ, SENDEN KAÇIYORLAR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Yoksa Sen, onlardan bir ücret istiyorsun da, bu kendilerine ağır
geldiği için mi Senden kaçıp uzak duruyorlar? Kaçan kaçsın, hem bilsinler ki en
iyi karşılık, Rabbinin Sana vereceği mükâfattır. Çünki O, rızık ve ödül
verenlerin en hayırlısıdır.” Mü’minûn-72/345
HİZMETTE METOD FARKI, NORMAL KABUL
EDİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ: “Herkesin yöneldiği
bir yön (kıble) vardır!” buyurmaktadır. Bu Âyeti, şu şekillerde de anlayabiliriz:
1-Herkes, hizmetinde zaman ve zemine göre bir metod, bir yöntem edinebilir.
2-Herkes, inandığı bir yola (dine) yönelir gider! Bakara-148/22
HİZMETTE NETİCEYİ GÖRMEK GEREKMEZ
“Hizmette (İslâm’ı temsil ve
tebliğde) neticeyi görmek gerekmez ve vazife de değildir. Allah dilerse âkıbeti
gösterir veya göstermez. Büyükler âkıbeti görmeden gitmek isterler tâ nefis
hisse kapmasın, ihlâs-ı tamme ile Huzur’a varsınlar!” Ra’d-40/253
HİZMETTE TOZ OLMUŞ, ESAMESİ YOK, ÜCRETTE
BAKMIŞSIN Kİ BAŞINDA BİTMİŞ!
Allah-ü Teâlâ Efendimize sav
buyurdu: “Hudeybiye seferine katılmayanlar, Hayber Ganimetleri’ni almak için
gittiğinizde ‘izin verin biz de size tabi’ olalım’ diyecekler. Onlar Allah’ın
kelâmını (hükmünü) değiştirmek istiyorlar. De ki: ‘Siz bizimle gelemezsiniz! Zira
Allah, hakkınızda daha önce böyle buyurmuştur.’ Bunun üzerine onlar: ‘Hayır!
Siz bizi kıskanıyorsunuz!’ diyeceklerdir. Bilâkis onlar pek az anlıyorlar.”
(Allah’ın Kelâmı’ndan murat, Hayber ganimetlerinin sadece Hudeybiye
anlaşmasında bulunanlara verileceği va’didir.) Fetih-15/511
HİZMETTE YARIŞANLAR ALLAH’A EN YAKIN
VE NAİM CENNETLERİNDE OLANLARDIR
Kıyamet Günü Mahşer Meydanı’nda
toplanmış olan insanların en hayırlıları hayra hizmette birbirleriyle yarışan
Sabikûn zümresidir ki bunlar, Allah’a en yakın kimseler olup, Naîm
cennetlerindedirler. Vâkıa-11,12/533
HODR-İ MEYDAN DİYEN MÜŞRİKLERE KARŞI
EFENDİMİZİN CEVABI
Peygamber Efendimize sav meydan
okuyarak “Sen yapacağını yap; biz de bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz!” diyen
müşriklere karşı Efendimiz sav şöyle dedi: “Ben de sizin gibi bir insanım;
yalnız Bana şu vahyolunuyor: ‘İlâhınız tek bir İlâhdır. Öyleyse O’na yönelerek
dosdoğru yolda yürüyün! O’ndan bağışlanma dileyin!’ O’na ortak koşanların vay
haline!” Fussılet-6/476
HODRİ MEYDAN, KUR’AN GİBİ BİR ESER
ORTAYA KOYUN BAKALIM, NE O? OLMADI MI?
Ey Mekke müşrikleri ve kıyamete
kadar onların izinden gidenler! “Kur’an’ı Hz. Muhammed sav kendi
uydurdu”iddianızda samimi iseniz, haydi bir benzerini siz de ortaya koyun
bakalım! Ne o? Koyamadınız mı? Koyamazsınız! Çünki O, O’nun değil, Allah’ın
Kelâmıdır. Bâri bir edep kuralı olarak susmasını bilin! Tûr-34/524
HOMURTU ÇIKARIR MI CEHENNEM?
ÇIKARIR! HEM DE HOMUR HOMUR UĞULTULARLA!
Rablerini inkâr eden kefereler, cehenneme
atıldıkları zaman onun korkunç homurtusunu, kaynaya kaynaya çıkardığı o homur
homur uğultusunu işitirler. (Rabbim oraya atılmaktan muhafaza buyursun!)
Mülk-7/561
HORTUMUNUN, BURNUNUN ÜZERİNE DAMGA
BASILACAK DA KİM OLA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan
birine âyetlerimiz okunduğu zaman: ‘Evvelkilerin masalları!’ diyen (herif) var
ya, Biz onun hortumunu (burnunu) dağlayıp, üzerine damga basacağız (da onu
rezil edeceğiz)!” Kalem-15/563; 16/564
HUCÜRAT SURESİ
49. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 18 âyettir. İslâm Ahlâkı’nın en yoğun olarak anlatıldığı bir Sûre-i
Celile’dir. Hucürat-0/514
HUD AS HALKINA DEDİ Kİ
Hûd as, halkına dedi ki: “Ey halkım!
Bende hiçbir çılgınlık, beyinsizlik yok, Ben sadece Rabbülâlemîn tarafından
size gönderilen bir elçiyim. Size Rabbimin buyruklarını tebliğ ediyorum; Ben
sizin için güvenilir bir nasihatçıyım; içinizden birinin nasihatçı olarak
gönderilmesine hayret mi ettiniz? Nûh kavminden sonra Rabbiniz, yeryüzünde sizi
onların yerine geçirdi ve sizi bedenen güçlü, kuvvetli, gösterişli kıldı.
Allah’ın nimetlerini zikredin ki felâh bulasınız!” A’râf-67/157-68,69/158
HUD AS VE BERABERİNDEKİ MÜ’MİNLERİN
AZAPTAN KURTULUŞU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Azâba dâir
emrimiz (Âd kavmi üzerine) gelince, Hûd ve beraberinde olan mü’minleri, tarafımızdan
bir rahmet eseri olarak (dünyada helâk olma azabından) kurtardık. Onları
(Ahirette de), pek ağır bir azaptan selâmete erdirdik!” Hûd-58/227
HUD AS, KAVMİ AD’A DEDİ Kİ: AZAP
SİZE HAK OLDU!
Hûd as, halkına dedi ki:
“Rabbinizden size bir azap ve gazap Hak oldu. Putların ilâh olduğu hakkında mı
benimle mücâdele ediyorsunuz? Öyle ise azabı bekleyin; Ben de sizinle beraber
bekleyenlerdenim!” A’râf-71/158
HUD AS’A DEDİLER, SEN BİZE APAÇIK
BİR DELİL, MU’CİZE GETİRMEDİN
Dediler ki: “Ey Hûd! Sen bize apaçık
bir delil (bir mu’cize) getirmedin; biz de senin sözünle ilâhlarımızı terk
edecek değiliz. Ve biz Sana iman edecek kimseler de değiliz!” (Etmediniz de ne
oldu?) Hûd-53/226
HUD AS’IN KAVMİNİN İLERİ GELENLERİ
O’NA NE DEDİLER?
Hûd as’ın kavminin (Ad kavminin)
ileri gelenleri, O’na dediler ki: “Biz Seni bir çılgınlık, bir beyinsizlik
içinde görüyoruz ve Senin yalancılardan biri olduğunu düşünüyoruz.” A’râf-66/157
HUD SURESİ BENİ İHTİYARLATTI, BUYURDU
SEYYİD-ÜL MÜRSELİN SAV
Hûd Sûresi’nin 112. Âyetinde geçen:
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” Âyet-i Kerimesi hakkında Peygamber Efendimiz
sav: “Hûd Sûresi (yani bu âyet), beni ihtiyarlattı!” buyurmuştur. Çünki bu
âyetin ehemmiyeti çok büyüktür, istikamet-i tâmmey-i âmmeyi (herkesin tam
dosdoğru olmasını) emrediyor ki, bunu da çok az kişi yapabilirdi. Elhak, pek
çok az insan, dosdoğru olabilmiştir. Hûd-112/233
HUD SURESİ
11. Sûredir. Mekke’de nâzil
olmuştur. 123 âyettir. Hûd-0/220
HUDEYBİYE ANLAŞMASI, AŞİKAR BİR
FETİHTİR, BİR ZAFERDİR
Allah-ü Teâlâ müjde veriyor: “Biz
Sana (Hudeybiye anlaşması ile) âşikâr bir fetih ve zafer ihsan ettik.” (Âyet-i
Kerime’de geçen fethin, Efendimizin sav ve Ashab-ı Kiram’dan Abdullah b. Mesud
gibi bazı zevatın te’yidi ile Hudeybiye Anlaşması olduğu net bir şekilde
tebeyyün etmiştir.) Fetih-1/510
HUDEYBİYE ANLAŞMASI, BERABERİNDE
HANGİ MENFAATLARI GETİRDİ?
Hudeybiye anlaşmasının büyük bir
zafer olduğu sonradan iyice anlaşılmıştır. Çünki: 1-Hudeybiye anlaşması, düşmanın
kılıcının kınına sokulmasını sağladı. 2-On yıl gibi savaşsız geniş bir zaman
dilimi sağladı ki, mü’minlerin buna çok ihtiyacı vardı. 3-Münâfıklar yalnız
kalmışlardı, bu da arkasında destek bulamayan münâfıkların fırıldak çevirme
heveslerini kursaklarında bıraktı. 4-Mekke’de müslüman olanların Medine’ye
hicret edememeleri, Mekke’deki akraba ve arkadaşlarının İslâmı daha iyi
anlamalarını sağladı. 5-Ebu Cendel gibi dağa çıkan gençler, Mekke kervanlarının
baş belâsı oldu ki, bu hadise, anlaşmayı bizzat Mekkelilerin feshetme
isteklerini doğurdu. 6-Anlaşmanın feshedilmesi Mekke’nin fethinin alt yapısını
oluşturdu. 7-Hayber fethi, Hudeybiye anlaşmasının verdiği rahatlıkla yapıldı. 8-Mekke’de
yeni müslüman olmuş, hicret edememiş çok insan vardı, şayet barış değil de
savaş olsaydı, bu müslümanlar öldürülürlerdi, bu da müslümanları çok üzer ve
zor durumda bırakırdı.Vs.Vs. Uzatılabilir! Fetih-20,21/512
HUDEYBİYE BARIŞI, NİCE YENİ MÜSLÜMAN
OLANLARIN KAZANILMASINA YOL AÇMIŞTIR
Hudeybiye Barışı, bir savaş olmasını
önlediğinden Mekke’deki nice Kâmet-i Bâlâ’ların kazanılmasına sebep olmuştur.
Bunların en başında Halid bin Velid ve Amr ibn-ül Âs gelir. Savaş olsaydı
şayet, muhtemelen bunlar telef olurdu ve ileride çok kahramanlıkları olacak iki
dâhî komutan kazanılamazdı. Fetih-25/513
HUDEYBİYE BARIŞIYLA BİR SAVAŞ
ÖNLENDİ DE MEKKE’DEKİ YENİ MÜSLÜMANLAR KORUNDU
Eğer Hudeybiye barışı olmayıp da
savaş olsaydı bu durum, bilmeden Mekke’de yeni müslüman olan mü’min erkekler ve
mü’min kadınların öldürülmesine yol açardı. Bu da müslümanları hem çok üzer, hem
de diyet ödemek gibi pek zor durumda bırakırdı. Şayet böyle bir durum
olmasaydı, Allah ellerinizi kâfirlerin üzerinden çekmez, savaşmanıza engel
olmazdı. Fetih-25/513
HUDEYBİYE’DE AĞACIN ALTINDA
RESULÜLLAH’A BİAT EDENLERDEN ALLAH RAZI OLMUŞTUR
Gerçekten Allah, Hudeybiye’de, o
ağacın altında (Şecere-i Rıdvan denilen semure ağacının altında) Sana biat
ettiklerinde, mü’minlerden râzı olmuştur. Onların kalblerindeki muhlisane
sadakatlarını bildiği için üzerlerine sekîne, huzur ve güven indirdi. Onları
Mekke’nin fethinden önce yakın bir fetih olan Hudeybiye anlaşması ve Hayber’in
fethinden elde edilen ganimetler ile; ve daha birçok ganimetlerle
mükâfatlandırmıştır. Allah Azîz ve Hakîm’dir. (Şecere-i Rıdvan adlı o mübarek
semure ağacını Hz. Ömer, ağaca kutsiyet vermeye başlayan halkın, ileride büyük
bir bid’ata yol açacağı tehlikesini önceden sezdiği için kestirmiştir. Evet, tevhid
anlayışımız, Hz. Ömer Efendimizin ra anlayışı gibidir.) Fetih-18,19/512
HUKUK, ADALET TERAZİSİ VE KİTAP, PEYGAMBERLERLE
BERABER ALLAH TARAFINDAN İNDİRİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hukuku
(Adâlet terazisini) ve (kutsal) Kitabı, Peygamberlerimizle beraber indirdik ki,
insanlar adâleti, hukuku ayakta tutabilsinler ve yaşatabilsinler!” Hadîd-25/540
HUKUK TANIMAZ SALDIRGANLAR
“Onlar, öyle kimselerdir ki,
mü’minler hakkında ne ahit, ne yemin, ne hukuk; hiçbir şey gözetmezler. Bunlar,
öyle haddi aşan saldırgan kimselerdir!” Tövbe-10/187
HUKUKA VE HUKUKÇULARA YEMİN EDİYOR
ALLAH
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hak ile
bâtılı, doğru ile eğriyi birbirinden ayırdıkça ayıranlara yemin olsun!” Hak ile
batılı, doğru ile eğriyi en başta hakimler, hukukçular ayırır. Hukukçu olsun
olmasın ‘Hakkı tutup kaldıranlara’ Allah yemin ediyor, yani değer veriyor.
Allah bir şeye yemin ediyorsa o şey, çok değerlidir demektir. Mürselât-4/579
HULD CENNETLERİNDE EHL-İ CENNET
NELERİ DİLERLERSE ONU BULACAKLARDIR
Allah-ü Teâlâ ne güzel müjde
va’dediyor: “Huld Cennetleri, o Takvâ Ehli için bir mükâfat ve varış yeridir.
Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Kendilerine ne dilerlerse verilecektir.
Bu, Rabbinin üzerinde, yerine getirilmesi istenen bir vaaddir.” Furkan-16/360
HUNEYN SAVAŞINDA ALLAH’IN SEKİNETİ, GÖRÜNMEYEN
ORDULARI İMDADA YETİŞTİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra
Allah, Resûlünün ve mü’minlerin üzerlerine sekinetini, rahmetini indirmiş, sizin
göremediğiniz ordular göndermişti de inkâr eden o kâfirleri azâba uğratmıştı.
İşte kâfirlerin cezası budur! Sonra Allah, bu savaşın peşinden, onlardan
dilediği kimseleri, küfürden dönüş yapmaya muvaffak eder. Zira Allah Ğafûr’dur,
Rahîm’dir. (Affı ve merhameti boldur.)” Tövbe-26/189 ; 17/190
HUNEYN SAVAŞINDAKİ BÖBÜRLENME
NEREDEYSE FELAKET GETİRİYORDU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şu
kesindir ki Allah size birçok savaşta yardım etti. Huneyn günü de! Hani o gün
çokluğunuz, sizi böbürlendirmiş ama bu, size fayda etmemişti. Olanca
genişliğine rağmen, dünya başınıza dar gelmişti. Sonra da bozguna uğrayarak
düşmana arka çevirip kaçmaya başlamıştınız.” Tövbe-25/189
HURİLER Kİ, CİBİNLİKLER İÇİNDE DAHA
ÖNCE HİÇ EL DEĞMEMİŞ HALDE KOCALARINI BEKLERLER
Firdevs ve Me’vâ cennetlerinde
Hûriler vardır ki, inciden cibinlikler içinde, daha önce insanlar ve cinlerden
hiç kimsenin eli değmemiş vaziyette bakireler olarak kocalarını
bekleşmektedirler. Ey Müslüman! Oralara gidip bu Hûrilerle ebedî mutluluğu
tatmak istiyorsan ne edip edip gitmeyi becermelisin! Oralara Rıza-i İlâhî
bileti ile gidilir. Bu da çok zordur ama başka çaresi yoktur. İş bu kadarla
kalsa belki “nasip!” dersin. Lâkin bu cennetlere gidemezsen tek alternatif cehennemdir.
Haydi kararını ver! Rahman-72,74/533
HURİLERDEN İRİ GÜZEL GÖZLÜ VE
SADEFLERİNDE SAKLI İNCİLER GİBİ EŞLER VARDIR ONLARA!
Cennet ehline sadeflerinde saklı
inciler gibi olan Hûrilerden iri güzel gözlü eşler vardır. Vâkıa-22,23/534
HURMA AĞAÇLARI
Hurma ağaçlarını yaratan Allah’dır.
Meyve verdiğinde meyvelerini yiyin ve hasad edildiği gün hakkını (öşrünü) verin
ve isrâf etmeyin! Çünki O, isrâf edenleri sevmez! En’âm-141/145
HURMA BAHÇELERİNDE YAŞAMAK
İSTEYENLER FİRDEVS VE ME’VA CENNETLERİNE GİTSİNLER
Bu Âyet-i Kerime, Firdevs ve Me’vâ
cennetlerinde hurma (bahçelerinden) bahsediyor. Rahman-68/533
HURMA TOMURCUKLARINDAN SARKAN
SALKIMLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, gökten
indirdiğimiz su ile, hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar çıkarırız!” En’âm-99/139
HURUF-U MUKATTAALAR, O DİNİN ÖMRÜNÜN
NE KADAR UZUN OLACAĞINI BELİRLER
Bu Ayet-i Kerîme’de Yüce Allah:
“İşte böyle! Azîz ve Hakîm Allah, Senden önceki peygamberlere vahyettiği gibi
Sana da vahyeder!” buyurmaktadır. Bu Ayetten bir Hadis-i Şerifin yardımı ile, şu
mesajı aldım: Allah, peygamberlerine kitaplarını indirirken o kitaplardaki
mukattaa harfleriyle o dinlerin ömrünün ne kadar uzun olacağını da
belirlemiştir. Ya Muhammed! Sana indirdiğim bu kitapta (Kur’an’da) da her
kitaptan çok hurûf-u mukattaa vardır, hattâ bu sûrede ilk iki Ayet bile hurûf-u
mukattaadan mürekkeptir. Senin dininin ömrü diğer dinlerden daha uzun olacaktır.
(Mezkur Hadis-i şerif, meâlen şöyledir: Benî İsrail Alimleri, bir seferinde
Resûlüllah Efendimize sav “Senin kitabında ne kadar (hurûf-u mukattaa) vardır?”
diye sorarlar. Efendimiz sav de, Kur’an-ı Hakîm’deki hurûf-u mukattaaları okur.
Küçük dillerini yutarcasına Ulemâ-i Benî İsrail kendi aralarında: ‘Vay, Bunun
Dîni epey uzun olacak!’ derler.) Şûrâ-1,3/482
HUTAME NE DEMEKTİR VE ORAYA KİMLER
ATILACAKTIR?
Hutame, Allah’ın tutuşturduğu bir
ateştir. Öyle bir ateştir ki, tâ kalblere kadar işleyip yakar da yakar!
Hutameye, mal yığıp, onları Allah yolunda harcayacağı yerde harcamayıp sayıp
durmakla meşgul olanlar ve bu malların kendilerini ölümsüzleştireceğini
sananlar atılacaklardır. Üstelik o Hutame ateşinin kapıları, onların üzerine
kapatılacak ve açamasınlar diye kapatılan kapıların arkaları, uzatılmış
direklerle tahkim edilecektir veya o Hutame’ye atılanlar, uzun direklere
bağlanıp (buğday ütmesi üter gibi) Hutame ateşine maruz bırakılacaklardır. Zan
ile sanı ile yaşayanların âkıbeti, böyle olur işte! Hümeze-5,9/601
HUTBEDE SENİ YALNIZ BIRAKANLAR
BİLSİNLER Kİ, ALLAH KATINDAKİ MÜKAFAT DAHA HAYIRLIDIR
Peygamber Efendimiz sav, bir kıtlık
vaktinde Cuma günü Hutbe verirken Şam’dan gelen bir kervan Medine’ye girmişti.
Mesciddeki cemaatin çoğu, Hutbeyi bırakıp gitmeleri üzerine Allah-ü Teâlâ bu
Âyet-i Kerime’yi indirerek şöyle buyurdu: “(Habibim Ya Muhammed!) Onlar
(Hutbeyi bırakıp gidenler), bir ticaret veya bir eğlence görünce, ona akın
ettiler ve Seni (hutbede) yalnız bıraktılar. De ki: Allah’ın katında, (Ahirette
olan mükâfat, dünyaya ait) eğlenceden de ticaretten de daha hayırlıdır. Çünki
Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” Cuma-11/553
HUZUR ARAYANLAR! HUZUR, BURADA SİZİ
BEKLİYOR!
Bir toplulukta iyiliği yayanlar ve
kötülüklerden sakındıranlar bulunursa, o hizmet câmiasının muvaffakiyeti
oranında huzur bulunur. Başka türlü hiçbir uğraşının, kanun koymanın, zorlamanın
huzuru getirmesi, mümkün değildir! Âl-i İmrân-104/62
HUZUR BATTI ONLARA, AZITIP NANKÖRLÜK
ETTİLER DE AÇLIK VE KORKUYU TATTILAR
“Allah, şöyle bir temsil getirir:
Bir şehir (Mekke) halkı vardı. Güvenlik ve huzur içinde idi, rızıkları her
taraftan bol, bol rahatça geliyordu. Derken Allah’ın nimetlerine nankörlük
ettiler. Allah da işledikleri suçlar sebebiyle o şehir halkına açlık ve korku
elbisesini tattırdı. (Açlık ve korku, elbise gibi kaplayıverdi vücutlarını.)
Onlara, içlerinden bir peygamber geldi, onlar, O’nu yalancı saydılar. Onlar
zulümlerine devam ederken çok geçmeden azap kendilerini kıskıvrak yakaladı.” Nahl-112,113/279
HUZURA GETİRİLECEKLER MAHŞER GÜNÜ
MUTLAKA O HELAK OLANLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendilerini helâk ettiğimiz bir memleket halkının mahşer günü huzurumuza
getirilmemeleri, mümkün değildir.” Evet helâk olmakla iş bitmiyor, esas iş yeni
başlıyor. Enbiyâ-95/329
HUZUR-U İLAHİ’DE AĞZINI AÇIP DA SÖZ
SÖYLEYECEK KİMSE OLAMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O’nun
(Allah’ın) huzurunda (azametinden) O’na karşı ağzını açıp bir hitaba mâlik
olacak (mahlûkâtından) hiçbir kimse yoktur.” Nebe’-37/582
HUZUR-U İLÂHÎ’YE GÖTÜRÜLECEKSİNİZ!
Ey kâfirler, sonunda Huzur-u
İlahi`ye götürüleceksiniz ve yaptıklarınızdan tek tek sorulacaksınız! Öyle ise
iş işten geçmeden, yani ölmeden şu iman işini sağlama al da ötede ebedî hüsrâna
uğrayanlardan olmayın! Şayet tatlı canınızı seviyorsanız tabi! Bakara-28/4
HUZUR-U RESULÜLLAH’DA ALLAH HEPİMİZİ
SESLERİMİZİ AYARLAYIP AYARLAMAMAKLA SINAR
Allah, Resûlüllah’ın huzûrunda
mü’minleri seslerini ayarlayıp ayarlamamakla sınar. Seslerini kısarak O’nu
rahatsız etmeden lüzûmu kadar konuşanlar, bu imtihanı kazanmışlardır. Onlara
mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır. Onların takvâları da böylece ortaya
çıkmış olur. (Bu Âyet-i Kerime’nin hükmü, el’an geçerlidir. Çünki Resûlüllah, yanına
gelen gidenin farkındadır. O bizim idrâkimizin ötesinde bir diridir.) Hucürat-3/514
HÜDHÜD DENEN KUŞ NEREDE? YOKSA
KAYIPLARA MI KARIŞTI?
Süleyman peygamber as, kuşları
teftiş ettiğinde: “Bana ne oldu da Hüdhüd’ü göremiyorum, yoksa kayıplara mı
karıştı? Kuvvetli ve geçerli bir mâzeret ortaya koymadığı takdirde, onu şiddetli
bir azap ile cezalandıracağım veya boynunu keseceğim” dedi. Neml-20,21/377
HÜDHÜD, O MÜTHİŞ HABERİNİ GETİRDİ DE
KESİLMEKTEN KURTULDU
Süleyman peygamber as, göremediği
Hüdhüd için ağır yaptırımlar uygulayacağını söyledikten çok geçmemişti ki
Hüdhüd, çıkageldi ve şöyle dedi: “Ya Süleyman! Ben, Senin bilmediğin bir şeyi
öğrendim ve Sana Sebe’den önemli ve kesin olan bir haber getirdim: Sebe’
halkını bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm. Kendisine her türlü imkân
verilmiş. (Belkıs adındaki) bu kadının, güçlü bir iktidarı olduğu gibi pek
büyük bir tahtı da var! Ne var ki, O’nu da halkını da Allah’ı bırakıp güneşe
secde ettiklerini buldum. Anlaşılan şeytan, onlara amellerini süslemiş de
onları doğru yoldan çıkarmış; bu yüzden onlar, doğru yolu bulamıyorlar. (Şeytan
onlara böyle bir vesvese vermiş ki, tâ), göklerde ve yerde gizli olan her şeyi
açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde etmesinler!”
(Bu âyet, 8. Secde âyetidir. Bu secde ayeti, sünnet olan secde
ayetlerindendir.) Neml-22/377; 23,25/378
HÜDHÜD’E NELER DEDİ SÜLEYMAN AS?
Hüdhüd’ün verdiği bu haber
karşısında Süleyman as, o’nun doğru haber verip vermediğini test için o’na
şöyle dedi: “Sen şimdi şu mektubumu al götür, onların yanına bırak, sonra biraz
uzaklaşarak bir kenara çekil, ne yapacaklarını gözle!” Neml-27,28/378
HÜKMETMEK: KİM ALLAH’IN İNDİRDİĞİ
İLE HÜKMETMEZSE O KAFİRDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Âyetlerimi
az bir menfaat karşılığı satmayın! Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse
işte onlar, kâfirlerin tâ kendileridir.” (Zarûrî bir açıklama: Bu âyet, mer’i
kanunlar, Allahın kitabındaki şer’i kanunlar olup, hâkimlerin, Allah’ın hükmü
ile hükmetmeleri vazifeleri iken, rüşvet veya başka sebeplerle Allah’ın hükmü
ile hükmetmezlerse, onların kâfir olacağını ifâde eder. Yoksa mer’i kanunlar, beşerî
olup hâkimin yapacağı bir şey yoksa, o hâkim kâfir olmaz, hattâ günâhkâr da
olmaz! Nitekim Yusuf as, kardeşini Mısır’da alıkoyması için Melik’in beşerî
kanununa göre hareket ederek su kabını kardeşinin yüküne koymuştu. Yoksa
Melik’in kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Bir hâkim, mer’i kanun ne ise
onunla hükmeder. Aksi takdirde anarşi olur. Yani her bir hâkim, kendi kafasına
göre bir hukuk sistemini ölçü alsa, hukuk kargaşası çıkar, bu da hukuksuzluk ve
anarşi demektir. Halbuki en kötü hukuk, hukuksuzluktan iyidir. Mer’i kanunlar
beşerî iken, gerçekte Hakk’ın tâ kendisi olan şer’i kanun ile hükmetmek dahi
adâlet olmaz. Çünki sanık, mevcut mer’i kanun, şer’i olsaydı o suçu işlemeyecek
veya işleyemeyecekti. Örnek: Genel evlerin harıl harıl işlediği bir zamanda bir
hâkim kalkıp, zina eden bekâr için: “Buna yüz sopa vurun!” diyemez, dese zulüm
olur! Beşeri kanunlara göre verilen bu tür suçların cezaları, Hak nazarında az
gelirse Mahkeme-i Kübrâ’da mağdurun günâhlarından ona yüklenerek, çok gelirse
onun günâhlarından zalimlere yüklenerek denkleştirilir. Mahkeme-i Kübrâ’da Hak,
tam tecelli eder.) Mâide-44/114
HÜKMETMEK:ARALARINDA ALLAH’IN SANA
İNDİRDİĞİ İLE HÜKMET!:
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Resûlüm! Aralarında Allah’ın Sana indirdiği ahkâm ile hükmet! Onların
keyiflerine uyma! Allah’ın indirdiği hükümlerin bir kısmından Seni
caydırmalarından sakın!” (Burada Resûlüllah’ın konumu: Devlet Başkanı’dır, hattâ
Kanun Koyucu’dur. Mekke’de iken böyle bir emre muhatap değildi.) Mâide-49/115
HÜKMETMESİ İÇİN BÜTÜN İŞLER, O’NA,
ALLAH’A GÖTÜRÜLÜR
“Göklerin ve yerin gaybını bilmek,
Allah’a mahsustur. Bütün işler, hükmetmesi için O’na götürülür. Öyleyse sen,
yalnız O’na ibadet et, yalnız O’na dayan, yalnız O’na güven! Rabbin, yaptıklarınızdan
aslâ habersiz değildir.” Hûd-123/234
HÜKM-Ü KUR’AN VE HÜKM-Ü RESUL
BÖYLEDİR, DENDİĞİNDE İTAAT EDEN MÜ’MİNDİR
Allah-ü Teâlâ’nın fermanıdır: “O
kimseler ki, Allah ve Resûlü’nün hükmüne da’vet edildikleri zaman sözleri:
“işittik ve itaat ettik!”demek olanlar, kurtuluşa eren Mü’minlerin tâ
kendileridir. Her kim ki, Allah’a ve Resûlü’ne itaat eder, Allah’dan korkarsa, ebedî
mutluluğa eren kimseler, işte onlardır.” Nûr-51,52/355
HÜKM-Ü KUR’AN VE HÜKM-Ü RESUL
BÖYLEDİR, DENDİĞİNDE, YAN ÇİZEN MÜNAFIKTIR
Allah-ü Teâlâ’nın fermanıdır: “O
kimseler ki, Allah ve Resûlü’nün hükmüne çağrıldıkları zaman, bir de bakarsın
ki onlardan bir güruh, yüz çevirir. Evet bunlar, münâfıkların tâ kendileridir.
Çünki onlar, Allah ve Resûlünün verdiği hüküm, lehlerinde olduğunda koşa koşa
gelirler (Aleyhlerinde olursa ortalıkta görünmez olurlar). Sahi bunların
kalblerinde bir hastalık (nifâk) mı var? Yoksa O’nun peygamberliğinden şüphe mi
ettiler? Yoksa Allah ve Resûlü, kendilerine haksızlık edeceğinden mi endişe
ediyorlar? Hayır! Onlar, zalimlerin tâ kendileri olan (münâfıklar) dır.” Nûr-48,50/355
HÜKMÜNÜ VERECEKTİR HAK İLE RABBİN, ONLAR
YA DA İHTİLAFLI KONULAR ARASINDA
Allah-ü Teâlâ: “Muhakkak ki Senin
Rabbin, onların ( ya da ihtilaflı konuların veya İsrailoğullarının) arasında
Hak ile hükmünü verecektir” buyurmaktadır. Gerçekten O, Azîz’dir, Alîm’dir.”
Neml-78/383
HÜKÜM ALLAH VE RESULÜNE AİTTİR, ONLARIN
HÜKMÜ ÜZERİNDE HÜKÜM OLMAZ!
Bir mü’min erkek veya kadının, Allah
ve Resûlünün bir iş hakkında bildirdiği hükmün dışında başka bir yol seçme
hakkı yoktur. Kim Allah ve Resûlüne isyân ederse (Onların verdiği hüküm dışında
başka bir hükmü tercih ederse) apaçık bir dalâlete, sapıklığa düşmüş olur.
Ahzâb-36/422
HÜKÜM ALLAH’INDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göklerde
ve yerde ne varsa Allah’ındır. Bütün işler, sonunda O’na döner (ve) O, hükme
bağlar!” Âl-i İmrân-109/63
HÜKÜM GÜNÜ, HESABINI GÖRÜP AYIRMA
GÜNÜ, VAKTİ BELİRLENMİŞ BİR KARAR GÜNÜDÜR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki, o ayırma (hüküm verme) günü, vakti belirlenmiş bir karar günüdür. O gün,
Sûr’a (ikinci defa) üflenir de siz, bölük bölük hesap yerine gelirsiniz.
Nebe’-17,18/581
HÜKÜM KİTABIDIR KUR’AN
“Kur’an, Arapça olarak bir hüküm ve
hikmet kitabı olarak Allah tarafından indirilmiştir.” Ra’d-37/253
HÜKÜM: ALLAH’DAN DAHA DOĞRU HÜKÜM
VEREN OLAMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kesin
olarak iman eden insanlar için, Allah’dan daha güzel, daha doğru hükmeden bir
hakim bulunabilir mi? (Bulunamaz!) Mâide-50/115
HÜKÜM: CAHİLİYE HÜKMÜNÜ MÜ
İSTİYORLAR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa
onlar, câhiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Artık kesin olarak iman edecek
bir topluluk için, Allah’dan daha güzel, daha doğru kim hüküm verebilir?”
Mâide-50/115
HÜKÜMDAR TAYİN ET BAŞIMIZA EY NEBİ!
Musa as’dan sonra İsrailoğullarının
ileri gelenleri, peygamberlerine (Eşmuil as’a) demişlerdi ki: “Bize bir
hükümdar tayin et de düşmanlarımızla savaşalım!” Peygamberleri: “Cihat farz
kılınır da kaçarsanız, ne olacak?” diye nasihat ettiyse de onlar: “Yurdumuzdan
yuvamızdan, çoluk çocuklarımızdan çıkarıldık, niye cihat etmeyelim ki!” diye
israr ettiler. Bakara-246/39
HÜKÜMRANLIK MUTLAK MANADA SADECE
ALLAH’A AİTTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah),
kullarının üstünde hükmünü yürüten mutlak hükümrândır. Her işi tam hikmetle
yapar ve her şeyden haberdâr olandır. En’âm-18/128
HÜMEZE SURESİ:
104. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 9 âyettir. Hümeze-0/601
HÜSRANA UĞRAMIŞTIR HERKES, ANCAK ŞU
İNSANLAR MÜSTESNA!
Allah-ü Teâlâ, herkesin hüsrâna
uğrayacağını, ancak şu insanların bu hüsrândan kurtulacağını beyan ediyor:
1-İman edenler; 2-Amel-i Salih işleyenler; 3-Hakk’ı tavsiye edenler (her yerde
hakk’a sahip çıkanlar); 4-Sabrı tavsiye edenler (kendileri de sabır kahramanı
olanlar). Asr-2,3/601
HÜSRANA UĞRATANLAR KİMLERDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendilerini hüsrâna uğratanlar, o iman etmeyenlerin tâ kendileridir.” En’âm-12/128
HÜVALLAH-ÜL LEZİ LA İLAHE İLLA HU’
YU YAKINDAN TANIYALIM
Sabah ve akşam namazlarından sonra
okunan, herkesce bilinen ve fazileti pek çok olan bu üç Âyetlik Aşr-ı Şerif’i, yakından
tanıyalım: 1-Peygamber Efendimiz sav buyuruyor ki: “Her kim sabaha eriştiğinde
üç defa ‘Eûzü billahi-s Semî’ıl Alîmi min-eş şeytan-ir racîm” dedikten sonra
Haşir Sûresinin son üç Âyetini okursa, Allah-ü Teâlâ onun için yetmiş bin
meleği vekil olarak tayin eder. O melekler de akşama kadar ona rahmet okurlar.
Şayet o gün ölürse şehit olarak vefat etmiş olur. Akşama erdiğinde okursa,
sabaha kadar yine böyledir.” 2-Bu üç Âyet, tıpkı İhlâs Sûresi ve Ayet-el Kürsî
gibi konusu itibariyle Allah-ü Teâlâ’dan bahseder. Onun için fazilette, diğer
Âyetlerin üzerinde, Âyet-el Kürsî ve İhlâs Sûresi yanında yer alır. 3-Gerçek
ilâh, sadece ve sadece Allah-ü Teâlâ’dır. 4-Allah, görünmeyen ve görünen her
şeyi bilir. 5-Allah, Rahmandır (Bu âlemde, ayırt etmeksizin herkes ve her şeye
merhamet edendir). 6-Allah, Rahîmdir (Ahirette, mü’minlere merhamet edendir).
7-Allah, Meliktir (Kâinatın hakiki Hükümdârıdır). 8-Allah, Kuddûsdür (Her türlü
noksanlıktan münezzehdir). 9-Allah, Selâmdır (Kusurlardan salimdir, yaratıklarına
esenlik verir). 10-Allah, Mü’mindir (Güvenlik verendir). Allah, Müheymindir
(Her dâim gözetip koruyandır). 11-Allah, Azîzdir (Üstün kudret sahibi, mutlak
galiptir). 12-Allah, Cebbârdır (Dilediğini yaptırandır). 13-Allah, Mütekebbirdir
(Büyüklük ve Yücelik Kendisine mahsus olandır). 14-Allah, Hâlıktır (Yaratan
sadece O’dur). 15-Allah, Bâri’dir (Yoktan var edendir). 16-Allah, Musavvirdir
(Her varlığa özel sûret verendir). 17-Allah, Güzel isimler (El Esmâ-ül Hüsnâ)
sahibidir. 18-Göklerde ve yerde olan ne varsa Allah’ı tesbih ve tenzih ederler.
Çünki O, Azîz ve Hakîmdir. 19-Allah, Hakîmdir (Hikmet sahibidir, hükmedendir).
Haşir-22,24/547
HZ. HARUN HZ. MUSA’NIN YARDIMCISIDIR
Cenâb-ı Allah, bu Âyet-i
Kerimesinde, Hz. Musa’ya kitabı (Tevrat’ı) verdiğini, Hz. Harun’u da
beraberinde O’na vezir (yardımcı peygamber) kıldığını açıkça bildiriyor. Furkan-35/362
HZ. MUHAMMED SAV, HZ. İBRAHİM AS`IN
KABUL EDİLMİŞ DUASIDIR
Hz. İbrahim as, Ka`be-i Muazzama`yı
inşa ederken: “Ya Rabbena! Zürriyyetimizden öyle bir Resul gönder ki…”duası
kabul edilmiş ki, Şâh-ı Rusül Hz. Muhammed sav, Mekke-i Mükerreme`de İbrahim as
ve İsmail as`ın soyundan gelmiş birisi olarak zuhur etti. Elhamdulillah! Bakara-129/19
HZ. MUHAMMED SAV, BİR ŞAHİT, BİR MÜJDECİ VE BİR KORKUTUCU
OLARAK GÖNDERİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Şüphesiz ki Biz Seni (Ümmetin için) bir Şâhit, inananlara bir
müjdeleyici ve inadına direnenlere de bir (azapla) korkutucu olarak gönderdik;
tâ ki Allah’a ve Resûlüne iman edesiniz; O’nun Dinine ve Peygamberine yardım
edesiniz; Rabbinizi büyük bilesiniz de sabah akşam (yani tam gün) O’nu tesbih
edesiniz!” Fetih-8,9/510
HZ. MUSA AS, SADECE İSRAİLOĞULLARINA
DEĞİL, FİRAVUN VE KAVMİNE DE ELÇİ GÖNDERİLDİ
Allah-ü Teâlâ, Hz. Musa’ya şöyle
emretti: “Ya musa! Firavun’a git; çünki o, çok azdı! Hem ona de ki: ‘(Şirk ve
isyan kirlerinden) kendini arındırmaya gönlün var mı? İster misin seni Rabbine
giden yola irşâd edeyim de O’nu tanıyasın ve O’na saygı duyasın!’” Bu Âyetler, açıkça
Hz. Musa’nın Firavun ve kavmine de peygamber olarak gönderildiğinin delilidir.
Hem kendi kavminden olmayan sihirbazların iman etmesi de bir başka delildir. Ne
var ki, Firavun ve kavmi iman etmeyince helâk oldular da Hz. Musa’nın
peygamberlik alanı kendi kavmine münhasır kaldı. Nâziât-17,19/583
HZ. MUSA FİRAVUN ESARETİ ALTINDAKİ
KAVMİNE NE DEDİ?
Hz. Musa kavmine şöyle dedi: “Ey
kavmim! Allah’dan yardım isteyin ve sabredin! Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır;
ona kullarından dilediğini vâris kılar, güzel âkıbet, elbette müttekilerindir.”
A’râf-128/164
HZ. ÖMER EFENDİMİZE, BİR KADIN KADAR
DA ANLAYAMAMIŞSIN, DEDİREN AYET-İ KERİME
Hz. Ömer Efendimiz ra, evliliğin
kolaylaştırılması maksadıyla, kadınlara verilen mehre, bir üst sınır koymak
istedi. Cemaat içerisinden bir kadın: “Ya Emir-el Mü’minîn! Allah’ın bize helâl
kıldığını, elimizden almak mı istiyorsun?” diyerek bu âyeti okudu. Hz. Ömer
Efendimiz, derhal bir iç muhasebe yaparak buradaki inceliği anladı ve herkesin
duyacağı bir sesle: “Ey Ömer! Bu meseleyi bir kadın kadar da anlayamamışsın!”
diyerek kadının haklı olduğunu açıkladı ve bu içtihadından vazgeçti. Nisâ-20/80
Yorumlar
Yorum Gönder