Ana içeriğe atla

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (H) İLE BAŞLAYANLAR

 

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (H) İLE BAŞLAYANLAR

HA MİM

İki harften oluşan Yâ Sîn ile birlikte Kur’an-ı Kerim’in en kısa âyetidir. Bu Sûre’den başlayarak arka arkaya gelen 7 Sûre’de (Mü’min, Fussılet, Şûra, Zuhruf, Duhan, Câsiye ve Ahkâf sûrelerinde) Hâ Mîm, müstakil olarak o Sûre’lerin ilk âyetleridir. Huruf-u Mukattaa ünvanı ile anılırlar. İbn-i Abbas ra’dan gelen bir rivayete göre Hâ Mîm, Allah’ın İsm-i A’zamıdır. Bununla beraber diğer mukattaa harfleri gibi gerçek mânâsını ancak Allah bilir. Mü’min-1/466

HABER GELDİĞİNDE ONU YAYMAMALI, ÜLÜ’L EMRE ARZ EDEREK DOĞRULUĞU ARAŞTIRILMALI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Emniyete veya korkuya dâir bir haber geldiğinde hemen onu yayarlar. Halbuki O haberi, (yaymadan önce) Peygambere (şimdi Kur’an ve Hadis ölçülerine) ve Ülü’l Emr’e (idârede yetkili kimselere) arz etselerdi, (işin gerçek mâhiyetini ortaya) çıkarabilecek uzmanlar, elbette onun tedbirini bilir ve alırlardı. Bu hususta Allah’ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, çoğunuz şeytana uymuş gitmiştiniz!” Nisâ-83/90

HABER GETİRENE HEMEN İNANIP UYGULAMAYA GEÇME, ARAŞTIR, O FASIĞIN TEKİ OLABİLİR

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık (yalancı, günahkâr), size bir haber getirirse o haberin doğruluğunu iyice araştırın! Yoksa gerçeği bilmeyerek birtakım kimselere, bir topluluğa sataşırsınız da sonra (ağır vebal altında kaldığınızdan) yaptığınıza pişman olursunuz.” Hucürat-6/515

HABER VERMEDE HİÇ ALLAH’IN MENENDİ OLUR MU? OLMAZ!

Allah-ü Teâlâ, mutlak ilim sıfatının sahibi olması hasebiyle geçmişi, geleceği, hazırı bütün teferruatı ile bilir ve aslâ unutmaz. O bakımdan peygamberlerini bilgilendirirken yanlışa ve eksiğe mahal olmadan bilgilendirir. Allah’dan başka böyle bir bilgilendirme sahibi olmadığından peygamberlerin bilgisinin Allah’dan başkasına nisbet edilmesi de muhaldir. Bu Ayet-i Kerime ile müşriklerin vahyi inkar iddiaları cerh edilmiştir. Zira vahy-i Kur’an, geçmiş ve gelecekten beraberce haber vermektedir. Fâtır-14/435

HABERDARDIR ALLAH

Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir, haberdârdır! Bakara-149/22

HABİB-İ NECCAR ŞEHRİN EN UZAK YERİNDEN KOŞARAK GELDİ VE DEDİ Kİ

Antakyalıların Hz. İsa as’ın elçilerini terslemeleri, uğursuzlukla itham etmeleri ve sizi taşlayarak öldüreceğiz tehditlerini savurmaları karşısında şehrin en uzak yerinden koşarak gelen bir adam (Habib-i Neccar): “Ey kavmim! Sizden tebliğlerine karşı hiçbir ücret istemeyen bu elçilere uyun! Çünki onlar hidâyete ermiş, dosdoğru söyleyen kimselerdir. Hem ben niçin beni yaratana ibâdet etmeyeyim ki? Halbuki hepiniz O’na döndürüleceksiniz. Hem, hiç ben O’ndan başka ilâh edinir miyim? Eğer Rahman,bana bir zarar vermek istese, onların şefâati, bana bir fayda vermez ve beni kurtaramazlar; o durumda ben, apaçık bir sapıklık içinde olurum; doğrusu ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık beni dinleyin!”dedi. Yâ Sîn-20,25/440

HABİB-İ NECCAR, AH, KAVMİM, BANA VERİLEN İKRAMLARI BİR BİLSEYDİ, DEDİ

Kavmi tarafından imanı uğruna taşlanarak şehit edilen Habib-i Neccar’a mükâfat olarak Allah-ü Teâlâ, (Kur’an’ın haber vermesi ile) mağfiret ve cennetini ihsan etti. Habib-i Neccar da kavuştuğu bunca nimet ve ikram karşısında kavmini hatırlayarak: “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni cennetinde ikramlarına gark ettiğini bir bilselerdi!” dedi. Yâ Sîn-27/440

HABİB-İ NECCAR’A, BUYUR CENNETE GİR, DENİLDİ

Habib-i Neccar, imanı uğruna kavmi tarafından taşlanarak öldürülmesi neticesinde şehit olmuştu. Allah-ü Teâlâ O’nu cennetle mükâfatlandırdı ve kendisine “buyur cennete gir!” denildi. Bu hakikatı, bu Ayet haber veriyor. Yâ Sîn-26/440

HABİB-İ NECCAR’I ÖLDÜREN KAVMİ, KORKUNÇ BİR SES İLE HELAK OLDULAR

Habib-i Neccar’ı taşlayarak öldüren kavmi, (çok geçmeden) üzerlerine salınan korkunç bir ses ile hayatları sönüveren kimseler oldular. Öyle üzerlerine gökten bir ordu inmesine bile gerek kalmadan! Yâ Sîn-28,29/441

HABİB-İ NECCAR’I TAŞA TUTARAK ÖLDÜRDÜLER

Habib-i Neccar kavmine, gelen elçilere inanmalarını istemesi ve imani nasihatlarda bulunması neticesinde halkının hışmına uğradı ve taşlanarak şehit edildi. Çünki kavmi, dini nasihatlara tahammül edemeyecek kadar azgın bir topluluktu. Yâ Sîn-26/440

HABİBİM YA MUHAMMED! EĞER SENDEN YÜZ ÇEVİRİRLERSE ÜZÜLME VE ŞÖYLE DE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey şefkatli Resûl, Habibim Ya Muhammed! Eğer buna rağmen aldırmaz, Senden yüz çevirirlerse, şöyle de: Allah bana yeter! O’ndan başka ilâh yoktur! Ben yalnız O’na tevekkül ettim ve O, büyük Arş’ın, muazzam hükümranlığın sahibidir! ” Tövbe-129/206

HABİBİM YA MUHAMMED! SENİ YALANLIYORLARSA DAHA ÖNCEKİLER DE YALANLADILAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Eğer müşrikler, Seni yalanlıyorlarsa üzülme! Daha önce gelmiş geçmiş olanlar da elçilerimi yalanladılar, bu yeni bir şey değil! O peygamberler de ümmetlerine mu’cizeler, sayfalar ve nûrefşân kitap getirmişlerdi.” İnanmayınca inanmazlar bu insanlar! Fâtır-25/436

HABİBİM YA MUHAMMED, KENDİNİ NE DİYE ÜZÜP DURUYORSUN?

Şefkat Peygamberi Peygamber Efendimiz sav, insanlar iman etmiyorlar diye neredeyse üzüntüden kendisini yiyip bitirecekti. Allah-ü Teâlâ da: Habibim Ya Muhammed! O iman etmeyenler için kendini üzme! Hasretle tükenip gitme! Onların ne yaptıklarını Ben bilmekteyim (onları Bana bırak, Kendine dert edinme!) diye vahyetti. Fâtır-8/434

HABİL VE KABİL OLAYI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Resûlüm! Onlara Adem’in iki oğlunun (Hâbil ile Kâbil’in) gerçek olan haberini de oku! Hani (Rablerine) birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden (Hâbil’den) kabul edilmiş; diğerinden (Kâbil’den) kabul edilmemişti. Kâbil, Hâbil’e: ‘Seni mutlaka öldüreceğim!’ dedi. Hâbil ise: ‘Allah, ancak takvâ sahiplerinden amellerini kabul buyurur. Yemin olsun ki, eğer beni öldürmek için bana elini uzatsan da, ben, seni öldürmek için elimi sana uzatıcı değilim. Şüphesiz ki ben Âlemlerin Rabbi Allah’dan korkarım. Ben isterim ki sen, kendi günâhınla beraber benim günâhımı da yüklenesin de cehennemliklerden olasın! Zalimlerin cezası işte budur!’ dedi.” Mâide-27,29/111

HAC

Hac veya Umre niyetiyle Ka’be’yi ziyaret edenin sa’y yapması gerekir. Bakara-158/23

HAC İBADETİ FARZDIR

Ziyarete gücü yeten herkese Beytullah’ı ziyaret (Hac ibadeti) insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır, farzdır. Nankörlük edip bu hakkı tanımayana (hac ibadetini gücü yettiği halde yerine getirmeyene) Allah’ın ihtiyacı yoktur, çünki Allah, âlemlerden müstağnîdir. Âl-i İmrân-97/61

HAC İBADETİ, İNSANLARIN MADDİ VE MANEVİ BİR KAZANÇ VESİLESİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, Kâ’be’yi, hürmete lâyık ma’bed olan Beyt-i Harâm’ı, haram ayı (Zilhicce’yi), kurbanı ve ona takılan gerdanlıkları (özetle Hac ibadetini), insanların dînî ve dünyevî hayatları için bir kazanç vesilesi kılmıştır. Bu, göklerde ve yerde Allah’ın, her şeyi bildiğini anlamanız içindir.” Mâide-97/123

HAC İLE UMREYİ BİRLEŞTİRDİĞİ HALDE KURBAN KESEMEYEN

Mescid-i Haram dışında oturup da Hac ile umreyi birleştirdiği halde kurban kesemeyen bir Hacı, üç günü Hac’da, yedi günü Hac’dan döndükten sonra memleketinde olmak üzere toplam on gün oruç tutma borcu vardır! Bakara-196/29

HAC İLE UMREYİ BİRLEŞTİREN KURBAN KESER!

Hacc ile Umre’yi birleştiren (Hacc-ı Temettu’ yapan) bir Hacı Adayı’nın, artık kolayına gelen bir kurban kesme borcu vardır! Bakara-196/29

HACC İBADETİ ESNASINDA ÇIKAN ENGELLER HAKKINDA

Hacc ibadeti esnasında, hasta olmak veya başka türlü çeşitli engeller, ortaya çıkabilmektedir. Bu engeller karşısında hacı adayına terettüb eden yaptırımlardan bahseden âyet, bu âyettir. Bakara-196/29

HACC İBADETİ ESNASINDAKİ YASAKLAR

Haccı îfâya azmeden bir kişi, şunlardan uzak duracaktır: 1-Cinsel yaklaşma; 2-Günah sayılan her davranış; 3-Tartışma, sürtüşme, kavga. Bakara-197/30

HACC İBADETİ TAMAMLANINCA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Vaktiyle atalarınızla öğündüğünüz gibi, hattâ daha ziyade Allah’ı anın, O’ndan aff-ü mağfiret dileyin!” Bakara-200/30

HACC İBADETİ, NASIL TASTAMAM OLUR?

Hacc ibâdeti, Zilhicce’nin 9.günü Arafat Vakfesi’nden sonra, Bayram’ın 1.günü Büyük Şeytan’a, 2. 3. ve duruma göre 4. günü sırasıyla Küçük, Orta ve Büyük Şeytan’a yedişer taş atma; Bayramın 1.günü Minâ’da kurban kesme, tıraş olup ihramdan çıkma ve Ziyaret Tavafı yapmak ile tastamam tamamlanmış olur. (Allah kabul etsin Hacım!) Bakara-199/30

HACC İBADETİNİ ALLAH İLK DEFA HZ. İBRAHİM İLE İNSANLARA TEBLİĞ ETTİ:

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “İbrahim! İnsanlar içinde Hacc’ı ilân et! Gerek yaya, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde Sana gelsinler!” (O gün için deve, bugün için uçak, otobüs vs.vasıtalarla!) Hacc-27/334

HACC SURESİ

22. Sûredir. 78 âyettir. Ekserisi Medine’de nâzil olmuştur. Hacc-0/331

HACC, SADECE AHİRET İÇİN DEĞİL, DÜNYA İÇİN DE BİR KAZANÇ KAYNAĞIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey İbrahim! İnsanları Beytullah’ı ziyârete, Hacc ibâdetini yapmaya çağır ki, dünyevî ve uhrevî menfaatlere şâhit olsunlar.” (Başta kurbanlık hayvan satarak ticaret yapsınlar!) Hacc-28/334

HACC

İslam’ın beş şartından birisidir. Şartlarını hâiz her mü’min ve mü’mineye ömründe bir kez olmak üzere farzdır. Hac ibâdeti, bugün Suudî Arabistan’ın Mekke şehrinde, Harem-i Şerif, Arafat meydanı, Müzdelife ve Mina denen mekânlarda belli aylarda (Zilka’de, Zilhicce) ve belli günlerde (Zilhicce’nin 9.10.-11.12.13. günlerinde) îfâ edilir. Bakara-197/30

HACC’DA KURBAN KESTİKTEN SONRA YAPACAKLARIMIZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kurbanlarını kestikten sonra saçlarını, tırnaklarını kessinler, vücudlarındaki kirleri gidersinler, adaklarını (diğer Hac menâsıkını) yerine getirsinler ve (tertemiz olduktan sonra gelip) Beyt-i Atîk’ı (Kâ’be-i Muazzama’yı) tavaf etsinler! Emrimiz budur! Kim Allah’ın emir ve yasaklarına hürmet ederse (Allah’ın şeâirine ta’zim gösterirse) bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır.” Hacc-29,30/334

HACC’DA TİCARET YAPABİLİR MİYİM?

Evet, Hacc’da ticaret yapabilirsin! Lâkin bir mecburiyet yoksa, o kıymetli vakitleri, çakıl taşları değersizliği mesâbesindeki dünyalık şeyleri toplamakla zâyi etmemek, elmas değeri mesâbesindeki ibâdât-ı tâat edinmekle değerlendirmek lâzımdır. Bakara-198/30

HACC-I EKBER, EN BÜYÜK HAC GÜNÜ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Hacc-ı Ekber (En büyük Hac) günü Allah ve Resûlü’nden insanlara bir ilandır ki, şüphesiz Allah ve Resûlü,  müşriklerden uzaktır.” (Büyük Hac, bildiğimiz Zilhiccenin 9,10,11,12. günleri usûlüne uygun olarak yaptığımız Hac’dır. Küçük Hac da Umre olarak bildiğimiz Ka’be’yi ziyarettir. Avam halk, Arafattaki vakfe hutbesi ile Cuma hutbesi biraraya gelirse o hacca, Hacc-ı Ekber diyorlar ki bu anlayış yanlıştır.) Tövbe-3/186

HACCI FARZ KILAN AYET-İ KERİME

Allah-ü Teâlâ: “Haccı ve Umre’yi Allah için tamamlayın!” buyurmaktadır. Hacc, bu âyet ile farz kılınmıştır. Bakara-196/29

HACDA FİDYE

Hacı Adayı, hasta olması veya başında bir rahatsızlığı bulunması nedeniyle vaktinden önce tıraş olursa, bu takdirde fidye (yaptırım) olarak ona, üç gün oruç tutmak, altı fakiri doyuracak kadar sadaka vermek veya kurban kesmek lâzım gelir. Bakara-196/29

HACILARA SU DAĞITSAN, KA’BE’Yİ İMAR ETSEN DE İMANIN YOKSA DEĞERİ YOKTUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hacılara su dağıtmak ve Mescid-i Haram’ı imar etmek hizmetleriyle meşgul olan (ama henüz iman etmemiş) kimseyi, Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihâd eden kimse ile eşit mi tuttunuz? Bunlar, Allah indinde eşit olmazlar! Allah, zalimleri (isyanlarındaki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez.” Tövbe-19/188

HADDİ AŞANLAR, KANUN NİZAM TANIMAYANLAR, ZAMANI GELİNCE HELAK OLURLAR

Allah-ü Teâlâ, bu âyetinde şöyle buyuruyor: “Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kurtulmayı hak edenleri kurtardık, haddi aşanları ise helâk ettik.” Enbiyâ-9/321

HADDİNİ BİLMELİ BİR İNSAN, DEĞİL Mİ? YENİDEN DİRİLİŞİ İNKAR EDEN, İŞTE O BİLMEZİN TEKİ!

Yeniden dirilişe inanmayan haddini bilmeze Allah-ü Teâlâ hatırlatıyor: “Onun aslı, atılan bir meniden bir nutfe (hakir bir damla sudan meydana gelen bir hulâsa, bir hücre) değil miydi? Sonra bir alaka oldu da, (Allah onu insan şeklinde) yaratıp düzenledi (azalarını yerli yerine koydu). Derken ondan erkek ve dişi olarak onları iki cins kıldı. Bütün bunları yapan, hiç ölüleri diriltmeye kâdir olmaz olur mu?” Evet, olur Ya Rabbi! (Bu son Âyet okunduktan sonra: “Belâ! (Evet, olur Ya Rabbi!)” demek sünnettir.) Kıyamet-37,40/577

HADİD SURESİ

57. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 29 âyettir. Hadîd-0/536

HAHAMLARDAN VE RAHİPLERDEN BİR ÇOĞU HAKSIZ YERE MAL YERLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Doğrusu hahamlardan ve râhiplerden bir çoğu, insanların mallarını bâtıl (haksız) sebeplerle yerler ve insanları, Allah’ın yolundan uzaklaştırırlar.” Tövbe-34/191

HAHAMLARI RAB EDİNEN YAHUDİLER

Yahudiler hahamlarını, Allah’dan başka rab edindiler. Halbuki onlara bir tek ilâha ibâdet etmeleri emrolunmuştu. O’ndan (Allah’dan) başka ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları şirkten münezzehdir.”Tövbe-31/190

HAİNİ ALLAH SEVMEZ

“Muhakkak ki Allah, hiçbir hâini, hiçbir nankörü sevmez!” Hacc-38/335

HAİNLİK EDENLERİ ALLAH SEVMEZ

Muhakkak ki Allah, hâinlik edenleri ve günâhkarlıkta aşırıya gidenleri, aslâ sevmez. Nisâ-107/95

HAİNLİK GÖRÜRSÜN DEVAMLI OLARAK O YAHUDİLERDEN HABİBİM YA MUHAMMED!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! İçlerinden pek azı müstesnâ, onlardan (Yahudilerden) devamlı olarak hâinlik görürsün! Yine de sen onları affet ve aldırma! Muhakkak ki Allah, iyilik edenleri sever.” Mâide-13/108

HAK ALLAH’IN, BATIL DA TANRILARIN TA KENDİSİDİR

Allah Hakk’ın tâ Kendisidir. Allah’dan başka yalvardıkları tanrılar ise bâtılın ta kendisidir. Allah Aliyy(pek Yüce)dir, Kebir(pek büyük)dür. Hacc-62/338

HAK BATIL KAVGASINDA HAK DAİMA GALİP GELİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz Hakkı, bâtılın üzerine (tepesine) atarız da onun beynini parçalar; bir de bakmışsın ki, anında bâtılın canı çıkmış gitmiş! (Allah’a yalan yanlış) isnadda bulunduğunuz vasıflardan dolayı vay hâlinize!” Enbiyâ-18/322

HAK DİN İSLAM’A SAHİP ÇIKMAK, ONA DESTEK VERMEK ÜMMET ÜZERİNE BİR FERİZADIR

Allah-ü Teâlâ, “O’na (Allah’a) yardım edesiniz!” emrettiğinden; O’na yardım etmek, O’nun Dini ve Peygamberine yardım etmek demektir. Bu sebeple Allah’ın Hak Dini İslâm’a her dâim sahip çıkmak, Din düşmanlarının azgınlaştığı devrelerde Onun selâmeti için maddi, mânevi her şeyini fedâ etmek, ümmet üzerine bir ferîzadır. Sahip çıkılmadığı bir zaman diliminde ise kıyamet kopacaktır. Fetih-9/510

HAK GELDİ, BATIL ZAİL OLDU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: “Hak (Kur’an, İslâm) geldi, bâtıl zâil oldu, yıkılıp gitti! Şüphesiz ki batıl, yok olmaya mahkumdur.”İsrâ-81/289

HAK GELİNCE BATILIN PABUCU DAMA ATILDI

Bu Ayet-i Kerime’de Hakk’ın (Allah’ın kitabı Kur’anın) gelmesiyle bâtılın (Kur’an dışı her şeyin) insanlara verebilecek bir şeyinin olmadığı, daha önceki hakikatlardan da bir şeyi geri getiremeyeceği bildiriliyor. Sebe’-49/433

HAK İLE BATIL BİRBİRİNDEN KUR’AN ÖLÇÜLERİYLE AYRILIR

Allah, size kitabı (Kur’an’ı), içinde Hak ile batıl iyice açıklanmış vaziyette indirmiştir. En’âm-114/141

HAK İLE HÜKÜM VEREN ALLAH’DIR, PUTLARIN YAPTIĞI HİÇ BİR ŞEY YOK ORTADA!

Allah, o hesap gününde Hak ile hüküm verir. Alah’dan başkasına yalvardıkları ilâhlar ise, hiç bir şeyle hüküm veremezler. Mü’min-20/468

HAK NE İSE ALLAH ONU ORTAYA KOYAR, İHMAL ETMEZ!

Allah-ü Teâlâ, peygamber Efendimize sav şöyle vahyetti: “De ki: Rabbim Hakkı, gerçeği ortaya atar (peygamberleri ile Hakkı bildirir), O, gaybları (tüm gizlilikleri) çok iyi bilendir.” Sebe’-48/432

HAK VA’DİN TECELLİSİNE GİDEN YOL HARİTASI, SABIR, İSTİĞFAR, FARZ OLAN İBADETLERİ İFA

Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimize sav buyuruyor ki: “Habibim Ya Muhammed! Sen sabret! Çünki Allah’ın va’di gerçektir. Hem günâhından istiğfar et! (Yani peygamberlik makamına lâyık bir istiğfarda bulun ki, ümmetine rehberlik etmiş olasın! Çünki O’nda günâh yok! Belki ümmetinin günahlarının bağışlanması için istiğfar et!) Akşam sabah (7/24 farz olan) zikir ve ibâdetine devam et!” Mü’min-55/472

HAK VE ADALET ALLAH’IN KENDİ NEZDİNDEN İNDİRDİKLERİDİR

Allah-ü Teâlâ, Hakk’ı ikame etmek için kitabı ve adâlet ölçüsünü indirmiştir. Binaenaleyh Hak, şunun bunun dedikleri değil, Allah’ın dediği ve ortaya koyduğu hakikatlardır. Şûrâ-17/484

HAK VE HAKİKAT KARŞISINDA YİVİ ATMIŞ CİVATA GİBİ YALAMA OLMUŞLARA İTAAT EDİLMEZ

Allah-ü Teâlâ: “Sakın Hakk’ı yalan sayanlara itaat etme!” buyuruyor. Evet! Hak ve hakikat karşısında yivi atmış civata gibi yalama olmuş kimselere aslâ itaat edilmez! Çünki, yaratılış amaçlarını idrak etmeye bir türlü ulaşamıyorlar. Kendilerine hayrı olmayanlara mı itaat edecektik? Kalem-8/563

HAK YOLDA SABIR VE SEBAT GÖSTER, BAK, NELER NELER BULACAKSIN!

Allah-ü Teâlâ, Hak yolda sabır ve sebat gösterenlere cennetin yüksek makamlarını, üstün saraylarını vereceğini, oraya bir “selâm” ve “sağlık temennisi” ile buyur edileceklerini, orada hem de ebedî olarak kalacaklarını müjdeliyor ve oranın ne güzel bir varış yeri, ne güzel bir yerleşim yeri olduğunu bildiriyor. Furkan-75,76/365

HAK, BATILIN TEPESİNE İNDİ DE ONUN BEYNİNİ PARÇALADI

Allah-ü Teala buyuruyor: “Biz Hakkı, batılın tepesine indiririz de onun beynini parçalar; bir de bakarsın anında canı çıkmış, gitmiş.” Batıl, diyordu ki: “Allah, gökleri, yeri ve her şeyi,-Haşa- kendine oyun olsun ve eğlensin diye yaratmıştır(!).” Allah hakkında böyle düşünen o beyinsiz beyne “yuh” olsun! Veyl olsun o akılsız beyinlere! Enbiyâ-18/322

HAK’DAN YÜZ ÇEVİREN İNSANA GEL DE SEN ŞAŞMA!

Şu insanın nankörlüğüne bir bakın! Tüm nimetleri kim verir? Allah! Her şeyin yaratıcısı kimdir? Allah! İnsan ise muhtaç olduğu bir ot yaprağını bile yaratamazken ve yaratıcı tek Allah iken, kalkıp Hak’dan yüz çeviriyor ve bâtıla saplanıyor. İnsanın bu haline sen gel de şaşma! Demirin iliklerine kadar sinen gres yağını, ateşten başka hiç bir temizleyici paklayamaz! Ateş bu haliyle temizleyicilikte dahi şampiyondur. Gerçek durum bu iken, bile bile yüz çevirmesi sebebiyle Hak’dan vazgeçirilen insanın, bu nankörlüğüyle rûhunu inkâr gresi ile beleyip kokuşturmasını, temizlese temizlese ancak cehennem ateşi temizlese gerektir! Mü’min-62,63/473

HAKK’A ADANMIŞLARI CENAB-I HAK’KIN KORUMASI, MÜKERRER BİR HAKİKATTIR

Firavun Hânedanı’ndan olup da iman etmiş olan o Kutlu Gizli Mü’minin, Firavun gibi birisinin zulmü karşısında dik durması, Hakk’kı savunması, irşad vazifesini kelle koltukta deruhte etmesi şunu isbat etmiştir ki, Hakka sahip çıkana Hak da sahip çıkar. Şu kadar var ki usûlüne uygun hareket etsin, fevrî davranmasın, işini ihlâsla Allah’ın rızasına kilitlenerek yapsın, korkmasın ve donkişotvârî çıkışlardan uzak dursun! Mü’min-45/471

HAK’TAN YÜZ ÇEVİRENLERİ UYARIRIZ

Allah-ü Teâlâ, “Biz Kur’an’ı mübarek bir gecede indirdik (ki, onunla) Hak’tan yüz çevirenleri uyarmamız (onun indiriliş maksatlarındandır.)” buyuruyor. Duhân-3/495

HAKARET ET BAKALIM, BU GÜNAH SANA YETER DE ARTAR BİLE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Mü’min erkekler ve mü’mine kadınlara işlemedikleri bir şeyden dolayı haksız yere (sözlü veya fiilî) eziyet edenler var ya! İşte onlar, apaçık bir iftira etmişler ve âşikâr bir günah yüklenmişlerdir.” Ahzâb-58/425

HAKARETE MARUZ KALANIN HAKARET EDENE CEVAP VERME HAKKI VARDIR

Allah-ü Teâlâ, hakâret, sövüp sayma gibi kötü söz söyleyene karşı mağdur olana, aynı uslûpla cevap verme hakkını vermiştir. Zira sustuğu takdirde söyleneni kabul etmiş mânâsına gelir ki, o zaman da zalim, sanki haklıymış zannedilir. Bununla beraber bir kötülüğü bağışlarsanız veya açıktan söyleyerek ya da gizli bir şekilde (ağırbaşlı olma gibi) o kötülüğü bir iyilikle savarsanız bu, daha iyidir. Makbul olan af, güçlü iken yapılan afdır. Yoksa eli kolu budandıktan, karşı taraf karşısında mutlak zayıflığa uğradıktan sonra “haydi affettim seni!” demenin bir mânâsı kalmaz. Nisâ-148,149/101

HAKEM OLSUN DİYE GELDİLER AMA...

Ehl-i Kitaptan (Yahudilerden) bir kısım insanlar, daha hafif ceza verir ümidiyle peygamber Efendimize sav hakem olması için geldiler. O da sav kendi şeriatlarındaki gibi (recm ile) hükmedince geri döndüler. Gûya arzularına göre hükmetseydi yeni dini tanıyacaklardı. Rivayette vardır ki, Yahudilerden soylu bir erkekle bir kadın zina etmişlerdi. Kendi şeriatlarında recm cezası vardı. Belki yeni din daha hafif bir ceza verir ümidiyle Efendimize sav geldiler. O da sav, recm ile hükmedince dönüp gittiler. Âl-i İmrân-23/52

HAKEMLİK: HİÇ ALLAH’DAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARARIM?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki:‘Hak ile batılı birbirinden ayırt etmiş olarak bu kitap indirilmişken, aramızdaki davayı hükme bağlamak için, hiç Allah’dan başka hakem mi ararım?’ Kendilerine kitap verilmiş olanlar da bilirler ki bu kitap (Kur’an), Rabbin tarafından indirilmiştir. Sakın bundan şüphen olmasın!” En’âm-114/141

HAKİKAT ALLAH’TAN GELİR

Vahiy desteği olmadan sırf akılla gerçeğe ulaşılamaz, hakikat, Allah’dan gelir, bunda hiç şüphen olmasın! Âl-i İmrân-60/56

HAKİKATI GİZLERLER EHL-İ KİTAP

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Ehl-i Kitap! Siz niçin Hakikatı, bildiğiniz halde gizliyorsunuz?” Âl-i İmrân-71/58

HAKİM ALLAH’DIR VE O, HER İŞİNİ HİKMETLİCE YAPAR:

Hakîm (her işi hikmetli) Allah için göklerde ve yerde ne varsa hepsi, tesbih ederler. Cuma-1/552

HAKİM-İ MUTLAK, GÖKLERDE VE YERDE TEK ALLAH’DIR

Bu Âyet-i Kerime’de göklerin ve Yer’in tek hâkiminin, tek hükümdârının Allah olduğu beyân ediliyor. (Dünya denizlerinde yüzen gemiler, her ne kadar kendi hür irâdeleri ile dolaştıklarını zannetseler de, aslında dünya da fezâ denizinde yüzen bir gemi olduğundan dünyanın gittiği yere mahkumdurlar) misüllü, dünyada hâkimiyeti elinde bulundurduğunu zanneden dünya sultanları da, külli İrâdeye mahkum olarak O tek hâkim Allah’ın huzuruna gidiyorlar. Zaten âyet, “dönüş ancak Allah’adır” diye bitiyor. Nûr-42/354

HAKİMİYET ALLAH’INDIR

Göklerin ve yerin hakimiyeti Allah’ındır. Hadîd-2/536

HAKİMİYET KURMAK MI İSTİYORSUNUZ? BUNUN DA SIRRI KUR’AN’DA BEYAN EDİLMİŞ

Allah-ü Teâlâ kesin olarak vaad etmiştir ki: “Eğer onlar, iman eder ve sâlih ameller işlerlerse (Allah’ın râzı olduğu, buram buram sulh-u umûmî kokan ameller işlerlerse); daha önce İsrailoğullarını Firavun ehlinin yerine geçirip hâkim kıldığım gibi onları da düşmanlarının yerine geçirip hâkim kılacağım! Kendileri için beğenip seçtiğim İslâm Dini’ni tatbik etme gücü verecek ve yaşadıkları korkulu dönemin arkasından kendilerini tam bir güvene erdireceğim! Böylece onlar Bana ibâdet edecekler, hiçbir şeyi Bana ortak koşmayacaklar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar fâsıkların tâ kendileridir.” (Şimdi biz, müslümanlar olarak, umûmun sulhüne mi, yoksa umûmun fesâdına mı çalışıyoruz? Sâlih amel olan Allah’ın râzı olduğu işleri mi, yoksa teröristlerin yaptığı işleri mi yapıyoruz? Namaz, oruç, zekat, ittifak, ittihat, ihlâs, uhuvvet, sevgi, muhabbet vs. ibâdetlerini yerine getirme oranımız ne kadardır? Gıybet, iftirâ, dedikodu, kavga, iftirâk, inşikak vs. cürümlerini işleme oranımız ne kadardır? Bütün bunları masaya yatırdığımızda maalesef hep ikinci gruptakilerin açık ara önde olduklarını görüyoruz. O zaman yeryüzünde hâkimâne, izzetli bir hayat hakkına değil de, başkalarının karar verdiği ve bizim de uymaya mecbur olduğumuz zilletli bir yaşam tarzına müstehak olmamız, “Adâlet-i İlâhi”nin bir tecellisidir. Olay budur, zira Kur’an söylüyor!) Nûr-55/356

HAKİMİYET: ALLAH KAFİRLERE MÜ’MİNLER ALEYHİNDE HAKİMİYET VERMEYECEKTİR

Allah-ü Teâlâ: “Kıyamet günü Allah sizinle onlar (münâfıklar) arasında hükmünü verecektir. Allah, kâfirlere (eğer gerçek mânâda mü’min olabilirlerse bu dünyada dahi) mü’minler aleyhinde onlara, aslâ bir hâkimiyet vermeyecektir!” buyurmaktadır. (Evet, gerçekten mü’min isen, hiç korkma!) Nisâ-141/100

HAKİMİYETİ ALLAH’INDIR GÖKLERİN VE YERİN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göklerin ve yerin mülkü, saltanatı, yönetimi Allah’ındır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” Âl-i İmrân-189/74

HAKİMİYETTE ALLAH’IN HİÇ BİR ORTAĞI OLMADI

O, öyle Yüce bir Allah’dır ki, göklerin ve yerin hâkimiyetinde O’nun hiç bir ortağı yoktur. Furkan-2/358

HAKİMLERİN HAKİMİ ALLAH DEĞİL MİDİR? ELBETTE O’DUR!

Allah-ü Teâlâ: “Allah, Hâkimlerin Hâkimi değil midir?” diye soruyor. Elbette Ya Rabbenâ, Sen Hâkimlerin Hâkimisin! Mutlak adâleti, ancak Sen gerçekleştirirsin! (Namaz dahil, bu Âyet okunduğunda ‘Elbette, ben de buna şâhitlik edenlerdenim!’mânâsına gelen: “Belâ ve Ene Alâ Zâlike min-eş Şâhidîn”denmesini Peygamber Efendimiz istemiştir.) Tîn-8/597

HAKK, GERÇEK, ALLAH’DAN GELENDİR, GERİSİ YALANDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hakk (gerçek) olan, Rabbin’den gelendir (gerisi yalandır), bunda hiç tereddüdün olmasın!” Bakara-147/22

HAKK ALLAH’IN TA KENDİSİDİR VE ÖLÜLERİ DİRİLTECEK OLAN DA O’DUR

“Allah Hakk’ın, gerçeğin tâ kendisidir. (Ölü toprağı nasıl diriltmişse) O, ölüleri de şüphesiz öylece diriltecektir. Ve her şeye Kâdir olan da O’dur.” Hacc-6/332

HAKK ÖLÇÜSÜ, ALLAH’IN SÖYLEDİKLERİDİR

Allah, daima Hakk’ı söyler. Allah’ın söyledikleri, Hakk’ın tâ kendisidir. Hakk ölçüsü, Allah’ın söyledikleridir. Bir şeyin Hakk olup olmadığı, Allah’ın sözlerine uyup uymadığına bakılarak anlaşılır. Hadis-i Şerifler, Hakk olan Kur’an Sözünün tefsirinden ibârettir. Ahzâb-4/417

HAKK’A SAHİP ÇIKMAK BİR ALLAH EMRİDİR, BANA NE? DİYEMEZSİN!

Allah-ü Teâlâ, her bir insanın hüsrâna uğrayacağını, ancak iman edenlerin, salih amel işleyenlerin, Hakk’ı ve Sabr’ı tavsiye edenlerin, yani Hakk’a sahip çıkanlarla bu yolda başına gelenlere sabredenlerin bu hüsrâna uğramaktan kurtulacaklarını haber vermektedir. Binâenaleyh, hüsrâna uğramaktan kurtulmak isteyenler, neye mal olursa olsun bu dünyada Hakk’a sahip çıkacaklar, haksızlık karşısında aslâ susmayacaklardır. Asr-2,3/601

HAKK’I ARAYANLAR, YORULMAYA HACET YOK, RABBİNİZ ONU HZ.MUHAMMED İLE GÖNDERDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Gerçekten size Rabbinizden Hakk gelmiştir. Artık kim bu gerçeği kabul eder de doğru yolu tutarsa, bunun faydası kendisinedir. Her kim de bu yoldan saparsa, o da kendi aleyhine olarak sapar. Bilin ki Ben, işlerinizi yönetmeyi üstüne almış biri değilim (Ben sadece tebliğ ile görevliyim).” Yûnus-108/220

HAKKA SURESİ

69. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 52 âyettir. Hâkka-0/565

HAKKA UYAN VE SEBAT EDEN KAZANDI; BATILA UYAN SABIRSIZ İSE KAYBETTİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Bu böyledir! Kâfirler, bâtıla uydular da amelleri boşa çıktı, berhava oldu; iman edenler ise Rableri tarafından gönderilen Hakka uydular, Allah da onların durumlarını (kendilerine dünyada istikamet vermekle ve Ahirette affetmekle) düzeltti.” Muhammed-3/506

HAKKA, AYATULLAHA CEPHE ALIP MÜCADELE EDENLER, SOLUĞU AZABIN İÇİNDE ALACAKLARDIR

Allah-ü Teâlâ’nın Ayetleriyle tesis ettiği Din’e ve Allah Dâvâsı’na karşı çıkanlar, bu Hak dâvâyı yok etmek için mücadele edenler var ya! Onlar, yaptıklarının iyi bir iş, hattâ kamuya bir hizmet olduğunu zannededursunlar; zorla getirilip azâbın içine atılacaklardır. Vay onların hallerine! Sebe’-38/431

HAKKA, KESİN GERÇEKLEŞECEK OLAN KIYAMETİ SEN NEREDEN BİLECEKSİN?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “El-Hâkka(Kesin gerçekleşecek olan)! Nedir o gerçekleşecek olan? O gerçekleşecek olanın (kıyametin) ne olduğunu Sen nereden bileceksin? Semud ve Âd kavimleri, çarpacak olan o kıyamet dehşetini, yalan saymışlardı.” Hâkka-1,4/565

HAKKI BATILLA ORTADAN KALDIRMAK İSTERLER ŞU KAFİRLER, USLU DURAMAZLAR Kİ!

Rabbimiz buyuruyor: “...Kâfirler, bâtıl bir yol ile mücâdele ederler ki, onunla Hakk’ı ortadan kaldırsınlar. Hem onlar, âyetlerimizi ve tehdit edildikleri şeyleri alaya alırlar.” Kehf-56/299

HAKKI GİZLERLER

Ehl-i Kitap’tan bir fırka, bile bile Hakkı gizliyorlardı. Yani beklenen peygamberin Efendimiz Hz. Muhammed sav olduğunu, kendi evlâtlarını tanıdıkları gibi tanıdıkları halde bu hakikatı, gizliyorlardı. Bakara-146/22

HAKKI İŞİTMEYE TAHAMMÜL EDEMEYEN ZALİMLER! KAÇIP KURTULACAK DELİĞİNİZ YOK!

“Allah, onları (o zalimleri) azaba uğratmak isterse, onlar dünyadan kaçıp Allah’ın hükmünden kurtulamazlar. Allah’dan başka kendilerini koruyacak hâmiler de bulamazlar. Onların azabı, kat kat olur. Çünki Hakkı işitmeye tahammül edemiyorlardı, hem de gerçeği görmüyorlardı. İşte bunlar kendilerini büyük ziyâna uğratmışlar ve uydurdukları tanrılar da (put, hevâ, heves vs.), ortalıkta görünmez olmuşlardır. Hiç şüphe yok ki, Ahirette en büyük hüsrâna uğrayanlar, bunlardır.” Hûd-20,22/223

HAKTAN SAPANIN GİDECEĞİ TEK YER VARDIR: DALALET, SAPIKLIK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte sizin Hak Rabbiniz olan Allah, bu (nimetleri veren) dir. Hak’tan saptıktan sonra, dalâletten başka artık ne vardır? Öyleyse Hak’tan nasıl çevriliyorsunuz?” Yûnus-32/211

HAKTAN YANA OLUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Haktan yana olun, var gücünüzle bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin!” Nisâ-135/99

HALA KIZLARIYLA EVLENEBİLİRSİNİZ

Bir erkek, süt kardeşi olmamak kaydıyla halasının kızlarıyla nikâhlanıp evlenebilir. Hiç bir mahzuru yoktur. Ahzâb-50/423

HALİD BİN VELİD VE AMR İBN-ÜL AS’IN KAZANILACAĞINA İŞARET EDEN AYET

“Allah, dilediği kimseleri rahmetine nâil etmek için böyle takdir buyurdu.”Âyeti, nice yeni kahramanların kazanılması için Allah’ın savaş yerine Hudeybiye Barışı’nın olmasını takdir buyurmasını ifade ediyor. Yani Allah, bütün tahriklere rağmen savaş değil de Hudeybiye Barışı’nın yapılmasını, Halid bin Velid ve Amr İbn-ül Âs gibi dilediği kimseleri, rahmetine (iman nasip etmesine) nâil etmek için böyle takdir buyurdu. Fetih-25/513

HALİFE YARATACAĞIM YERYÜZÜNDE!

Hani Rabbin Meleklere: “Ben yeryüzünde bir Halife yaratacağım” demişti. Bakara-30/5

HALİFE-İ RUY-U ZEMİN, YERYÜZÜNÜN HALİFESİ

Sizi (Ademoğullarını), yeryüzünün halîfeleri kılan, ve size verdiği nimetlerle sizi denemek için bazınızı bazınıza üstün kılan O’dur. (Allah’dır.) En’âm-165/149

HALİFELER KILINDIN YERYÜZÜNDE EY İNSANOĞLU! BU ŞEREFİN AĞIRLIĞINI DA TAŞIMASINI BİL!

İnsanoğlunu yeryüzünde halifeler (Allah adına eşyaya hükmeder) kılan Allah’dır. Bu şereften sonra artık kim inkâr ederse, inkârı aleyhinedir (hayvanat gibi yaptığı yanına kâr kalmaz). Kâfirlerin inkârı, Rableri nezdinde kendilerine gazaptan başka bir şey artırmaz; onların sadece zararlarını fazlalaştırır. Fâtır-39/438

HALK ZALİM OLDU MU, ALLAH ONLARI KIRAR GEÇİRİR, YERLERİNE YENİ HALK YARATIR

Tarih boyunca nice halkları zalimleşen şehirler, beldeler olmuştur ki, Allah onları kırıp geçirmiş ve yerlerine yeni halklar yaratmıştır. Küfre yaşama hakkı verilse de zulme yok! Enbiyâ-11/322

HAMAN! HAYDİ BENİM İÇİN YÜKSEK BİR KULE YAP DA MUSA’NIN İLAHINI GÖREYİM!

Firavun, etrafındaki avânesini toplayarak:“Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Haman! Haydi, benim için tuğla ocağını tutuştur, tuğla imal edip yüksek bir kule yap ki, belki onun sayesinde yükseklere çıkıp, Musa’nın (iddia ettiği) tanrısını görürüm! Gerçi ben O’nun yalancının biri olduğunu sanıyorum!” dedi. Böylece o ve orduları, haksız yere memlekette büyüklük tasladılar ve huzurumuza dönüp hesap vermeyeceklerini zannettiler. Allah-ü Teâlâ da: “Onu ve ordularını, yakalarından tuttuğum gibi denize fırlattım. Zalimlerin sonunun nasıl olduğunu herkes baksın, görsün!”dedi. Kasas-38,40/389

HAMAN’A, FİRAVUNA VE KARUN’A MUSA AS, ELÇİ OLARAK GÖNDERİLMİŞTİ DE ONLAR...

Allah-ü Teâlâ, Musa as’ı Firavun’a, Haman’a ve Karun’a peygamber olarak göndermişti. Lâkin onlar: “Bu yalancı bir sihirbazdır!” diyerek reddettiler. Mü’min-23,24/468

HAMD AHİRETTE DE ALLAH’A MAHSUSTUR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, “hamdin, hem göklerde ve yerde ne varsa Kendisinin olan Allah’a, hem de Ahirette dahi Kendisine mahsus olduğunu, Hakîm ve Habîr olduğunu” beyan ediyor. Sebe’-1/427

HAMD İLE TESBİH ET ÖYLE İSE RABBİNİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Öyle ise Rabbine hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!” Hicr-98/266

HAMD, DÜNYADA DA AHİRETTE DE YALNIZCA ALLAH’A MAHSUSTUR

O Allah, kendisinden başka ilâh olmayan tek Allah’dır. Hamd başta da (dünyada da, dünya öncesinde de), Ahirette de O’na aittir. Hüküm yetkisi de O’nundur ve sonunda O’nun huzuruna, O’na döndürüleceksiniz. Kasas-70/392

HAMD

Bütün hamdler, övgüler âlemlerin Rabbi Allah`a aittir. Allah’dan başkasına hamd edilmez! Bunu, (Lillahi) nin (Lam) ından anlıyoruz. Fatiha-2/1

HAMDELE VE SALVELE İLE SÖZE BAŞLAMAK İLAHİ BİR TERTİPTİR VE EDEPTİR

Allah-ü Teâlâ, Efendimize: “Şunları kullarıma söyle!” derken ilk cümlesinin Allah’a hamd ve selâm olması dikkat çekiyor. Efendimiz’in sav, kendi ağzından kendine salât etmemesi, ayrı bir edeptir. Bu da kişinin hodgâm değil, diğergâm olması gerektiğine misal teşkil eder. Öyleyse biz de söze başlarken, sırasıyla şöyle dememiz, İslâm terbiyesinden olacaktır: Önce Allah’a Hamd-ü Senâ,ikinci sırada Efendimize Salât-ü Selâm, üçüncü sırada mü’minlere selâm ve duâ. Selef-i Sâlihîn bunu mükemmelen yapmıştır. Eski kitapları açanlar söze hep bu sıra ile başlandığını göreceklerdir. Neml-59/381

HAMDELE

“Hamdele” Elhamdülillah’ın ünvanıdır. “Duaya Hamdele ile başla!”demek dua etmeye “Elhamdülillahi Rabbil Âlemin” diyerek başla, anlamına gelir. Fatiha-2/1

HAMDLER, ÖVGÜLER TAMAMEN ALLAH’A MAHSUSTUR

Bütün Hamdler, Güzel Övgüler Allah’a mahsustur. Fakat insanların ekserisi, buna akıl erdirip de anlamıyorlar. Ankebût-63/402

HAMİ EDİNİR KENDİNE ALLAH’DAN BAŞKA O ŞAŞKIN Kİ, BİLMEZ ALLAH’IN GÖRÜP GÖZETTİĞİNİ:

Öyle şaşkın insanlar vardır ki, her şey Yed-i Kudreti’nde olan Allah’ı bırakır da başka başka hâmîler, dostlar edinirler kendilerine. Halbuki Allah, herkesin her halini görüp gözetmektedir. Bilmiyorlar ki, Allah da kıskanır kullarını şeriklerinden. Ya Muhammed! Sen o müşriklere vekil değilsin! Şûrâ-6/482

HAMİLE KADINA YÜKÜNÜ DÜŞÜRTEN O KORKUNÇ OLAY NE OLA Kİ?

“Kıyametin kopması, öyle dehşetli bir şeydir ki, onu göreceğiniz an...her hâmile kadın yükünü düşürür.” Hacc-2/331

HAMİLE KALMAK DA DOĞURMAK DA ALLAH’IN BİLGİSİ VE İZNİ DAHİLİNDEDİR

Hiçbir dişi, Allah’ın bilgisi ve izni olmadan hâmile de kalamaz, karnındakini de doğuramaz! Fussılet-47/481

HAMİLE KALMAK DA DOĞURMAK DA TAMAMEN ALLAH’IN BİLGİSİ VE İZNİ DAHİLİNDEDİR

Allah-ü Teâlâ’nın bilgisi dışında hiçbir dişi, hamile de kalamaz, doğum da yapamaz! Fâtır-11/434

HAMİLİK VE YARDIMCILIK KİMİN HADDİNE?

“Göklerin ve yerin hakimiyeti, Allah’ındır. Dirilten ve öldüren O’dur. Sizin Allah’dan başka hâminiz de, yardımcınız da yoktur.” Tövbe-116/204

HAMİMİZ VE ŞEFATÇİMİZ, ALLAH’DIR

Allah’dan başka dost, hâmi ve şefatçi yoktur. Ama bunu sadece düşünebilenler idrak ediyor. Secde-4/414

HANIM MÜ’MİNELERDEN HANGİ KRİTERLER MUVACEHESİNDE BİATLARI KABUL EDİLDİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Peygamber! İman etmiş olarak Sana gelen kadınlardan: 1-Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaları; 2-Hırsızlık yapmamaları; 3-Zina etmemeleri; 4-Çocuklarını öldürmemeleri (yani kürtaj vs. gibi hiçbir bahâne ile düşük yapmamaları); 5-Bile bile yalan uydurup, iftira atmamaları; 6-Başkasına ait bir çocuğu, kocasına isnat etmemeleri; 7-Meşru’ olan herhangi bir konuda Sana isyan etmemeleri şartları muvacehesinde biatlarını kabul et ve onlar için Allah’dan mağfiret dile! Şüphesiz ki Allah, Ğafûr’dur, Ra-hîm’dir.” Mümtehine-12/550

HANIMINA ZİNA İSNAD EDEN FAKAT KENDİSİNDEN BAŞKA ŞAHİDİ OLMAYAN KOCANIN HALİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hanımlarına zina isnâd eden ve kendinden başka şâhidleri olmayan kocalar, doğru söylediklerine dâir dört defa ayrı ayrı, Allah adına yemin eder (her bir yemin, bir şâhit hükmündedir); beşincide ise yalancı olması hâlinde, Allah’ın lâ’netinin kendi üzerine olmasını diler!” (Hâkim bu yeminlerden sonra aralarını tefrik eder, evliliklerine son verir. Koca da mehir ödemekten kurtulur.) Nûr-6,7/349

HANIMLAR ARASINDA ADALET GÖZETMEME İZNİ, SADECE EFENDİMİZE SAV MAHSUSTU

En fazla bir arada dört eş bulundurmak ve eşler arasında gün ayırmakta adâletli davranmak, herkese farzdır. Sadece Peygamber Efendimiz müstesnadır. Buna rağmen O sav, eşler arasındaki adâlete en fazla dikkat edendi. Ahzâb-51/424

HANIMLAR ARASINDA TAM ADALETİ SAĞLAYAMAZSINIZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey kocalar! Ne kadar gayret etseniz de hanımlarınız arasında adâletli olmaya güç yetiremezsiniz. Öyleyse birine büsbütün meylederek diğerini askıda kalmış gibi (ne kocalı, ne kocasız halde) bırakmayınız!” Nisâ-129/98

HANIMLAR! GÖZLERİNİZİ HARAMA BAKMAKTAN KISINIZ VE IRZLARINIZI KORUYUNUZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Mü’mine kadınlara da söyle! Gözlerini (önce) harama bakmaktan kıssınlar (birinci bakış kendisindendir ve affa medârdır, sonra) sakınsınlar! (ikinci olarak irâdi bakış şeytandandır ve günâhdır.) Irzlarını korusunlar! (El, yüz gibi mecburi görünen kısımlar dışındaki) mahrem yerlerini, zinetlerini göstermesinler!” Nûr-31/352

HANIMLAR, BAŞÖRTÜLERİNİZİ YAKALARINIZIN ÜZERİNİ KAPATACAK ŞEKİLDE ÖRTÜNÜZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Mü’mine kadınlara da söyle!...Başörtülerini yakalarının üzerini kapatacak şekilde örtsünler!...” Nûr-31/352

HANIMLAR, BİLİNEYİM, GÖRÜNEYİM, DİKKAT ÇEKEYİM DİYE AYAKLARINIZI YERE VURMAYINIZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Mü’mine kadınlara da söyle! ...Saklı zinetlerine dikkat çekmek için ayaklarını yere vurmasınlar!...” Nûr-31/352

HANIMLAR, ZİNET TAKILAN YERLERİNİZİ ŞU KİMSELERE GÖSTERMEKTE GÜNAH YOKTUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Mü’mine kadınlara da söyle! ...Zinet takılan yerlerini şu kimselere göstermekte onlara herhangi bir günâh yoktur: 1-Kocalarına, 2-Babalarına, 3-kocalarının babalarına, 4-Oğullarına, 5-Üvey oğullarına, 6-Erkek kardeşlerine, 7-Erkek kardeşlerinin oğullarına, 8-Kız kardeşlerinin oğullarına, 9-Mü’mine kadınlara (Gayr-i müslim kadınlar erkek hükmündedir) 10-Ellerinin altında bulunan kölelerine 11-Erkeklikten kesilip kadınlara ihtiyaç duymayan hizmetçilere 12-Henüz kadınların mahrem yerlerine ilgi duymayan çocuklara (gösterebilirler.) Bunların dışında kalanlara göstermesinler!” Nûr-31/352

HANIMLARIN HAYIRLISI, İYİ HUYLU VE GÜZEL OLANLARIYLA EBEDİ SAADETE VAR MISINIZ?

Ebedî olarak mes’ûd olacağın hayırlı, iyi huylu ve güzel hanımlarının olmasını istersen, kazanması oldukça zor olsa da Firdevs ve Me’vâ cennetlerine ne edip edip gitmesini becermelisin! Zaten cennetlere gidemezsen cehennemden başka yer yok ki oraya sığınasın. İşin zor! Ama olsun, değer mi değer! Rahman-70/533

HANIMLARINIZA İYİ DAVRANINIZ EY KOCALAR!

Ey kocalar! Hanımlarınıza karşı iyi davranırsanız, arayı düzeltirseniz, biliniz ki Allah, yaptığınız her şeyden haberdârdır. Yani iyi davranışınızın mükâfatını mutlaka görürsünüz. Nisâ-128/98

HANİF, HAKKA YÖNELMİŞ İBRAHİM’İN DİNİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor:“(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Rabbim, Beni doğru yola, İbrahim’in Hanîf (Hakka yönelmiş) tevhid dinine yöneltti. Halbuki O (İbrahim, sizin gibi) müşriklerden değildi.” En’âm-161/149

HAPİS CEZASI VAR MI İSLAM’DA?

Sonradan Nûr Sûresi’nin 2. âyeti ile hükmü değiştirilen bu âyette: “zina eden kadınları, dört şâhidin şehâdeti şartıyla ölüm kendilerini alıp götürünceye veya Allah kendilerine bir yol gösterinceye kadar bir evde alıkonulması” emrediliyor. Bu gibi hükmü nesh edilen âyetler, toplumu kemâl mertebesine taşırlar. Toplum, eğer yeni hidâyete ermişse, alışıncaya kadar, ürkütmemek için bu tür mensuh âyetler ile amel edilebilir. Yeni doğan çocuğa bal yedirilmediği gibi, yeni İslâm’a giren bir topluma da nâsih âyetlerle son şeklini alan Dinin, o şekliyle uygulanması istenirse, o toplumun, “biz bunu kaldıramayız!”diyerek irtidât etme ihtimâli vardır. Nitekim yeni müslüman olan Türklerin kımız içmelerine Hz. Ömer, yasak koymamıştır. Eğer Din, toptan indirildiği şekliyle uygulanmaya konsaydı, insanlar ürker ve kaçarlardı. Nitekim 1850’li yıllarda yeni bir din arayan Japonların, İstanbul’a gönderdikleri heyete o zamanki âlimlerimizin, dinin tamamını anlatmaları karşısında Japonlar: “Çok güzel bir dininiz var, fakat biz bu dini kaldıramayız!” demişler ve ayrılıp gitmişlerdir. Yani açıkçası, Japonları ürkütmüş ve kaçırmışız. Halbuki Allah, Dinini kolay kılmıştır. Nisâ-15/79

HAPİSHANEDEKİ YUSUF AS’IN ARKADAŞLARI İKİ GENÇ VE GÖRDÜKLERİ RÜYALAR

“Hapishaneye O’nunla (Yûsuf’la) beraber iki genç de girmişti. Onlardan biri: ‘Ben rüyâmda, kendimi şarap yapmak için üzüm sıkarken gördüm’; öbürü de: ‘Ben de rüyâmda başımın üstünde ekmek taşıdığımı ve bu ekmeği kuşların gagaladığını gördüm’ dediler. İkisi birden: ‘Ne olur, bu rüyâlarımızın ta’birini bildir, doğrusu biz seni iyi insanlardan biri olarak görüyoruz!’ dediler.” Yûsuf-36/238

HAPSE ATILDI YUSUF AS

“Sonra vezir ve arkadaşları, bunca kesin deliller görmelerine rağmen, dedikoduları kesmek gayesiyle, bir müddet için O’nu (Yûsuf’u) hapse atmayı uygun buldular.” (Evet! Medrese-i Yûsufiyye bu kararla başladı. O zamanın hapishane müdürü, bütün mahkûmları Yûsuf as’ın emrine verdi, kendisi de bir köşeye çekilip rahatına baktı.) Yûsuf-35/238

HARABE ŞEHİRLER Kİ ONLARIN AHALİLERİ, ZULÜMLERİNDE ISRAR EDİNCE İMHA EDİLDİLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte ahâlileri zulümlerinde ısrar ettikleri için Bizim de imhâ ettiğimiz şehirler! Onların (Mekkelilerin yolları üzerinde olan Sebe, Medyen, Semûd, Sodom-Gomore gibi şehirlerin) helâkleri için de, bir vâde tayin ettik.” Kehf-59/299

HARAM, SAYGIN AYLAR DÖRT TANEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ayların sayısı oniki olup bunlardan dördü haram (saygın aylar)dır. İşte doğru hesap budur. O halde o (haram aylarda günâha girerek) kendinize zulmetmeyiniz!” Tövbe-36/191

HARAM AY HARAM AYA BEDELDİR

Haram aylarda savaş haramdır. Yalnız düşman saldırırsa misliyle onlara saldırma hakkımız doğar, çünki haram ay, haram aya bedeldir. Haram aylar dörttür: 1-Zilka’de, 2-Zilhicce, 3-Muharrem, 4-Recep. Bakara-194/29

HARAM AYDA SAVAŞMAKTAN DAHA GÜNAH OLAN DA VAR MIDIR?

Evet vardır, bunlar, şunlardır: 1-İnsanları, Allah yolundan engellemek. 2-Allah’ı inkar etmek. 3-Mescid-i Haram-ı ziyareti yasaklamak. 4-Müslümanları Mescid-i Haram’dan çıkarmak. Bakara-217/33

HARAM AYDA SAVAŞMANIN HÜKMÜ

Haram ayda (Zilka’de, Zilhicce, Muharrem, Recep aylarında) savaşmak büyük bir günahtır. Fakat bundan da büyük günahlar vardır. Bakara-217/33

HARAM AYLARI ÇIKARLARINA GÖRE AYARLAMAK ŞENAETİ

Müşriklere haram aylardaki yasaklar ağır geliyordu, zira savaş halinde iseler savaşmayı, yasak sebebiyle bırakmak istemiyorlardı; yağma mevsimindeki yağmalamalarını, bu aylardaki yasaklar yüzünden yapamıyorlardı. Onun için yasak aylarda keyiflerine göre değişiklikler yapıyorlardı. Bazen onu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar; bazen de yıla bir ay ekleyerek erteliyorlardı. Böylece Allah’ın koyduğu yasakları tanımamış oluyorlardı. Tövbe-37/192

HARAM DÜNYA METAINI ALIRKEN BİLE AFFA NAİL OLURUZ NASIL OLSA! DERLERDİ

Öyle bir hayırsız nesil geldi ki haram dünya metaını (rüşvet gibi) alırken bile “nasıl olsa affa medar oluruz!” diyorlar, zuhur eden bir haramı, bir rüşveti kaçırmayarak alıyorlardı. A’râf-169/171

HARAM FİİLLERİMİZDEN ÜZERİMİZE BİR GÜNAHIN OLMADIĞI ZAMAN DİLİMİ VAR MIDIR?

Evet, vardır, şöyle ki: İman edip haramlardan sakınarak sâlih ameller işleyenlerin, iman etmeden önceki zaman diliminde yaptıklarından üzerlerine bir günâh yoktur. Bu, imandan önceki günâh sayılan davranışlarımızın, iman ile sıfırlanmasını ifâde eder.Yoksa hile-i şer’i ile: ‘Hele bir anlığına kâfir olayım da şu günâhların bir tadına bakayım, sonra tekrar şehâdet getirip imana girer ve günâhları sıfırlarız’ diyen uyanıklar (!), kapsam dışıdır (bileler!). Onlar, sadece kendilerini aldatmış olurlar ve tabi, günâhlarını sıfırlayacağım derken farkına varmadan bu arada, sevaplarını sıfırlamış olurlar. Allah-ü Teâlâ, imana gelenlere bir mükâfat olarak bu müjdeyi vermiş, yoksa uyanıklık (!) yapsınlar diye vermemiş! Mâide-93/122

HARAM KILDI ALLAH BUNU DİYE KAFADAN ATANLARA DE Kİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed! Onlara) de ki: Haydi, ‘şüphesiz Allah bunu haram kıldı’ diye şâhitlik edecek şâhitlerinizi getirin! Eğer onlar yalan yere şâhitlik ederlerse sakın Sen, onlarla birlikte tanıklık etme! O âyetlerimizi yalan sayanların ve Ahireti tasdik etmeyenlerin keyiflerine uyma! Çünki onlar, putları Rablerine denk tutuyorlar.” En’âm-150/147

HARAM KILDI RABBİNİZ ŞUNLARI SİZE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!)De ki: Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: 1-O’na (Allah’a) hiçbir şeyi ortak koşmayın! 2-Ana babaya iyilik edin! 3-Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Sizi de onları da ancak Biz(Allah) rızıklandırırız. 4-Zina gibi çirkin işlere, açığına da gizlisine de yaklaşmayın! 5-Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın! İşte aklınızı kullanırsınız diye Allah, size bunları emrediyor!” En’âm-151/147

HARAM VE HELAL BELİRLEME TERBİYESİZLİĞİ

Müşrikler, tamamen Allah’a ait olan haram ve helâl belirleme hakkına tecâvüz ederek: “Bunlar haram olan sağmal hayvanlar ve ekinlerdir, onları dilediklerimizden başkası yiyemez, bunlar da sırtlarında yük taşınması haram kılınmış hayvanlardır!” dediler. Bir kısım hayvanları keserken de üzerine besmele çekmezler. Allah, onları haddi aştıkları için yakında cezalandıracaktır. En’âm-138/145

HARAM YEMEKTE MÜNAFIKLAR, YARIŞIRCASINA KOŞUŞTURURLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Resûlüm!) Onların (münâfıkların) birçoğunun günâh işlemekte, düşmanlık yapmakta ve haram yemelerinde yarışırcasına koşuşturduklarını görürsün! Yapmakta oldukları şey, ne kötü bir şeydir!” Mâide-62/117

HARAM YEMELERİNİ ÖNLESELERDİ YA, İÇLERİNDEKİ ALİMLERİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların (münâfıkların) mürşitleri ve fakihleri, onların günâh olan şeyler söylemelerini ve haram yemelerini önleselerdi ya! Bunların işleyegeldikleri şey, ne kötüdür!” Mâide-63/117

HARAM YİYECEKLERDEN NE KADARINA MÜSAADE EDİLDİ?

Haram yiyeceklerden zarûret miktarı ölmeyecek kadar yiyebilirsin, doymaya izin yok! O da hayatı koruma farz olduğu için. Bakara-173/25

HARAM YOLLA MAL EDİNİP YİYEMEZSİN!

Allah haram yolla mal edinmeyi ve onu yemeyi haram kılmıştır. Bakara-188/28

HARAMDAN UZAK DUR Kİ ALLAH DA SENİ SEVSİN

Kim ahdini yerine getirir, yani inandığını amel plânında uygularsa ve haramlardan sakınırsa bilsin ki Allah, o takvâ sahiplerini sever. Âl-i İmrân-76/58

HARAMI HELAL SAYAN MÜŞRİĞİN TA KENDİSİ OLUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şeytanlar, dostlarına helâl haram hakkında sizinle mücâdele etmeleri için (Allah’ın öldürdüğünü, yani kendiliğinden öleni yemiyorsunuz da kendi öldürdüklerinizi, yani kesdiklerinizi yiyorsunuz gibi) telkinlerde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, haramı helâl sayarsınız da düpedüz müşrik olur çıkarsınız.” En’âm-121/142

HARAMLARDAN BİRKAÇ MADDE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: “Rabbim (şunları da) haram kıldı: 1-Zina gibi çirkin işlerin gizlisini de açığını da; 2-Her türlü günâhı; 3-Haksız yere haddi aşmayı (cezalandırırken bile hak ettiğinden zerre kadar fazla ceza vermek haddi aşmadır), 4-Hakkında kutsanmasına dair hiçbir delil indirmediği halde herhangi bir kimseyi veya bir nesneyi, Allah’a ortak yaparak ona ta’zimi, 5-Allah’a karşı aslâ bilemeyeceğiniz şeyleri, Allah’a mal ederek söylemenizi (falan cennetlik, falan cehennemlik!...gibi). A’râf-33/153

HARAMLARDAN KORUNUN

Allah’ın haram kıldığı şeylerden korunun. O’nun huzuruna varacağınızı bilerek salih amellerle kendinizi donatın ve Hakk olan çizgiden çıkmayın! Ey Resûlüm, (böyle kendini salih amellerle donatarak hazırlıklı gelen) Mü’minleri müjdele! Bakara-223/34

HARAMLARDAN SAKINIRSANIZ HAKKI BATILDAN AYIRD EDECEK BİR ANLAYIŞ BULURSUNUZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’dan (haramlarından) sakınırsanız; Allah da size Hakkı batıldan ayırd edecek bir fürkan (anlayış kuvveti) verir, sizin günâhlarınızı örter, sizi affeder. Allah büyük lütuf sahibidir.” Enfâl-29/179

HARB İÇİN NE ZAMAN ATEŞ YAKTILARSA BİZ ONU SÖNDÜRDÜK

O Yahudiler, ne zaman harb için bir ateş yaktılarsa Allah onu söndürmüştür (Onları muvaffak kılmamıştır.) Mâide-64/117

HARCA DA HARCA ALLAH YOLUNDA; AZ, ÇOK DEME, HEPSİ DEĞERLİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Az olsun, çok olsun; Allah yolunda yapılan hiçbir harcama veya katettikleri hiçbir vâdi yoktur ki lehlerine bir sevap olarak yazılmış olmasın, yaptıklarını daha güzeli(cennet)ile mükâfatlandırmasın!” Tövbe-121/205

HARCARKEN İYİ OLANDAN HARCAYIN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve yerden elde ettiğiniz ürünlerin iyi olanlarından Allah yolunda harcayın! Alırken beğenmediğiniz şeyleri vermeyin!” Evet, zekatta, sadakada beğendiğini vermelisin, beğenmediğini değil! Bakara-267/44

HAREKE KONMASINA SEBEP OLAN AYET

“Allah ve Resûlü müşriklerden uzaktır” cümlesi geçen âyette “Resûlühu” denecek yerde ötre yerine esre kullanılarak “Resûlihi” dense mânâ, bir hareke ile tam ters bir hal alır.O zaman mânâ şöyle olur: “Allah, müşriklerden ve Resûlünden uzaktır.” Her hareke olmasa da bu gibi mânâyı bozan hareke hatalı okuyuşlar, namazda okunsa, namazı bozar. Haccâc-ı zâlim Yusuf Es Sakafî, Arapça bilmeyen bir müslümanın böyle yanlış okuduğuna rastlayınca hemen âlimleri toplamış ve bu şekilde yanlış okumalara son verecek bir çare bulmalarını emretmiştir. Âlimler de şimdiki kullandığımız harekeyi keşfederek Kur’an-ı Kerim’e hareke koymuşlardır. Tövbe-3/186

HARUN AS, EY ANAMIN OĞLU, SAKALIMDAN VE SAÇIMDAN ÇEKİŞTİRME, DEDİ

Musa as, kavminin buzağıya tapması karşısında son derece öfkelendi ve kardeşi Harun as’ın sakalından ve saçından tutarak onu ırgalamaya başlayınca, Harun as: “Ey anamın oğlu! Saçımdan ve sakalımdan Beni çekiştirme! Ben onlara şiddet gösterseydim Sen, ‘İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü tutmadın!’ diyeceğinden korktum” dedi. Tâhâ-94/317

HARUN AS’I KARDEŞİ MUSA AS, SAKALINDAN VE BAŞINDAN ÇEKEREK IRGALADI

Kavminin buzağıya tapması neticesi öfkelenen Musa as, yerine vekil bıraktığı kardeşi Harun as’ın bu şen’i işi önleyememesi nedeniyle başından ve sakalından tutarak kendisine doğru çekmeye başladı. Harun as, O’na: “Ey anamın oğlu! İnan ki bu millet, beni fena halde hırpaladı, neredeyse beni linç edip öldüreceklerdi. Ne olur düşmanlarımı bana güldürme, beni bu zalim milletle bir tutma!” dedi. A’râf-150/168

HARUN AS’IN BUZAĞIYA TAPANLARI ÖNLEME ÇABALARI FAYDA VERMEDİ

Harun as, kavmine: “Ey kavmim! Siz bu buzağı ile imtihan oluyorsunuz, etmeyin, eylemeyin, buzağıdan tanrı olmaz, sizin Rabbiniz Rahmân’dır, gelin söz dinleyin, Bana tabi olun, Bana itaat edin!” dediyse de onlar: “Musa bize dönünceye kadar buna tapmaya devam edeceğiz!” dediler. Tâhâ-90,91/317

HARUN VE MUSA AS, RABLERİNE FİRAVUNDAN KORKTUKLARINI ARZ ETTİLER

Allah-ü Teâlâ, Musa ve Harun as’ın Firavun’a gitmelerini, onu Hakk’a da’vet etmelerini emredince, onun ne kadar azgın ve gaddâr birisi olduklarını iyi bildiklerinden korktuklarını arz ettiler. Allah-ü Teâlâ da: “Korkmayın! Ben Sizinle beraberim, işitirim ve görürüm. Ona gidin ve (yumuşak sözle, alttan alarak): ‘Biz Rabbinin iki elçisiyiz; İsrailoğullarını Bizimle gönder, onlara eziyet etme! Kanıt olarak elimizde mu’cizeler var. Selâm hidâyete tabi olanadır’ deyin!” buyurdu. Tâhâ-45,47/313

HARUN! KAVMİMİN BAŞINA BENİM YERİME GEÇ, ONLARI ISLAH ET, BEN MİKAD’A GİDİYORUM

Allah kırk gece için, Hz.Musa’yı Mikad’a çağırmıştı. Hz. Musa da bu zaman zarfında yerine kardeşi olan Hz. Harun’u vekil bırakmıştı da O’na şöyle demişti: “(Harun!) Kavmimi güzelce yönet! Sakın müfsitlerin yoluna uyma!” A’râf-142/166

HARUT VE MARUT

Babil’de ince bir ilim olan sihri=büyüyü insanlara öğreten iki melektir. Bu iki melek (insan suretinde gözükerek), insanlara şöyle diyorlardı: “Biz, pek meraklı olduğunuz ince ilim sihri, (büyüyü) öğretmek için indirilmiş vazifeli iki meleğiz. Ama kim öğrenirse kâfir olur, cehenneme gider, karar sizin!” Ne yazık ki insanların çoğu öğrendiler. Merakını tatmin uğruna ebedi saâdetini yaktılar. Buradan da anlıyoruz ki insan, hakikaten çok cahil ve çok zalimdir. Bakara-102/15

HASEDE GÖTÜRECEK KISKANÇLIK İLE BAŞKASINDA OLANI TEMENNİ ETMEYİN!

İmtihan dünyasında Allah, imtihan etme sırrı olarak, bazınızı birtakım şeyleri (yetenekli olmak, ilim, cömertlik, vs. gibi şeyleri) vesile yaparak bazınızdan üstün kılar (ki bu, Allah’ın tasarrufuna ait olup, hiç kimsenin karışamayacağı bir husustur). Bu vesileleri kıskanarak temenni etmeyin! Çünki bu temenni, sizi hasede götürebilir. (Gıpta dediğimiz, başkasındaki güzelliklerin kendimizde de olmasını isteyerek, onları kıskanmadan, onlar gibi olmaya gayret göstermemiz ise bu temenniden müstesnadır.) Nisâ-32/82

HASET EDİYORLAR İNSANLARA

Allah-ü Teâlâ: “Yoksa, Allah’ın lütfundan onlara (Peygamber ve mü’minlere) verdiği nimetlerden dolayı insalara haset mi ediyorlar?” buyuruyor. Nisâ-54/86

HASET ETTİĞİ ZAMAN HASETÇİNİN ŞERRİNDEN SABAHIN RABBİNE SIĞINIRIM

Haset, ateş gibidir. Ateş, nasıl ormandaki odunları yer bitirirse, haset dahi a’mâl-i sâlihayı öyle yer bitirir. Haset ne hikmetse insanlar arasında pek yaygındır, en çok zarar, haset edenlerden gelir. Hatta en çok zararı gören de bizzat haset edenler olur.O sebeptendir ki, Allah-ü Teâlâ, haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden sabahın Rabbine sığınmamızı bizlere talim etmiştir. Felak-5/604

HASETLERİ İMANLARINA ENGEL OLDU EHL-İ KİTAB’IN

Hak Din İslâm, gerçeğin tâ kendisi olarak âyân beyân ortaya çıkınca, bekledikleri gibi peygamber, Yahudilerden gönderilmediği için Ehl-i Kitap, sırf hasetliklerinden dolayı İslâm’ı kabul etmeye muhâlefet etmişlerdir. O takdirde bilsinler ki Allah, onların hesabını çabucak göreceğini söylüyor. Allah böyle söyleyince işiniz bitik demektir! Ölmeden önce İslâm’ın son Hak Din olduğuna iman eden kurtulacaktır ama, sözümüzü sazımızı dinleyen yok ki! Aslında herkes, cennete gitse, cennet dolmazdı ve çok daha renkli olurdu. Ne edelim, böyle olacakmış! Âl-i İmrân-19/51

HASIM KESİLDİ ALLAH’A, ŞU HAKİR SUDAN YARATILAN İNSAN

İnsan nasıl oluyor da Allah’a yaman bir hasım kesiliyor, doğrusu anlamak mümkün değil! Halbuki Allah, onu hakir (kendisinden tiksinilen) bir sudan (spermden) yarattı. Boyu posu bu iken, yediği nâneye bak! Yâ Sîn-77/444

HASIM OLANLAR KİMLERMİŞ?

“İşte bu ikisi (Mü’minlerle kâfirler) var ya, birbirlerinin hasmıdırlar. Rab’leri hakkında birbirleriyle çekişip durmaktadırlar.” Hacc-19/333

HASSAS BİR ZAMAN DİLİMİNDESİN, HER GÜN KENDİNİ OTOKONTROLDAN GEÇİRMELİSİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, ter dökerek kazandığınız mallar, kesâda uğramasından endişe ettiğiniz ticaret, hoşunuza giden konaklar, size Allah’dan ve Resûlünden ve O’nun yolunda cihâd etmekten daha sevimli ve önemli ise; o halde Allah, emrini gönderinceye kadar bekleyin! Allah, fâsıklar topluluğunu (isyanlarındaki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez!” Tövbe-24/189

HASTA OLDUM GALİBA, DEMEKLE İBRAHİM AS, YALAN SÖYLEMİŞ OLMADI

İbrahim as, putları kırıp geçirmek istiyordu. Bir gün halkı karşısında yıldızlara bakarak: “Galiba ben hastayım!” dedi. Çünki halkını kendinden uzaklaştırmak için böyle bir söz söylemek zorunda idi. Zira halk kendisinden uzaklaşmadığı müddetçe putlarla baş başa kalamayacak ve onları kıramayacaktı. O zamanki anlayışa göre yıldızlara bakıp: “Galiba ben hastayım!” demek bulaşıcı bir hastalığa yakalandım demekti. O sebepten O’nun böyle söylemesi, bir yalan olarak değil; bir harp hilesi olarak değerlendirilir. Çünki bir peygamber aslâ yalan söylemez! Sâffât-88,90/448

HASTALIKLAR, ÇETİN YOKSULLUKLAR VE SIKINTILAR HAKKA DÖNÜŞ YAPSINLAR DİYEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “And olsun ki, Senden önceki ümmetlere de (peygamberler) gönderdik; dinlemediler. Bunun üzerine onları, Hakka dönüş yapsınlar, suçlarının affı için niyaz etsinler ve suçları için bir keffâret-i zünûb olsun diye çetin bir yoksulluk, hastalık ve sıkıntılarla yakaladık.” En’âm-42/131

HAŞİR MEYDANINDA İNSANLARI TOPLAMAK İÇİN BİR SES, BİR ÇAĞRI YETERLİ OLACAKTIR

İnsanları haşir meydanında toplamak için bir ses, bir çağrı yeterli olacaktır. Bir de bakmışsın ki herkes Allah’ın huzurunda toplanıvermişlerdir. Yâ Sîn-53/442

HAŞİR NASIL GERÇEKLEŞECEK?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün (Sûr’a 2. Defa üfürüldüğü gün), yerin yarılıp, kabirlerinden insanların çıkarak sür’atle mahşer meydanına koşacakları gündür. İşte bu haşirdir ve Bize göre bu pek kolaydır!” Kâf-44/519

HAŞİR SURESİ

59. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 24 âyettir. Haşir-0/544

HAŞİR, ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLTİP MAHŞERDE TOPLAMAK, ALLAH’A ÇOK KOLAYDIR

Mahlûkatı ilkin yaratan Allah olduğu gibi, öldükten sonra diriltip mahşerde toplayacak olan da O’dur. Ve bu iş, O’na çok kolaydır. Rûm-27/406

HAŞİR

Kıyamet gününde insanları biraraya toplayacak olan Allah’dır. Bu, O’nun bir va’didir. Allah, va’dinden aslâ dönmez! Âl-i İmrân-9/49

HAŞRİN, ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLMENİN EN AÇIK ŞEKİLDE İFADE EDİLDİĞİ AYET-İ KERİME

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın rahmetinin eserlerine bir bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? İşte bunları yapan Allah, ölüleri de elbette diriltecektir. Ve O, her şeye hakkıyle gücü yetendir.” Rûm-50/408

HAŞR-U NEŞRİ İNKAR VE ALAY KONUSU YAPANLARIN OTAĞI CEHENNEMDİR BİLİNE!

Allah-ü Teâlâ, âyetlerini inkâr eden ve “bir kemik yığını ve ufalanıp toz toprak haline geldikten sonra mı biz diriltilip yeniden yaratılacağız?” diye din ile alay edenleri cehenneme sokacağını, ateşi zayıfladıkça da alevlerini arttıracağını bildiriyor. İsrâ-98/291

HAVARİLER ANTAKYALILARA, BİZ SİZE GÖNDERİLEN ELÇİLERİZ, DEDİLER

Antakyalıların kendilerine Yeni Dini tebliğ için gelen Havârileri terslemesi üzerine Havâriler: “Rabbimiz biliyor ki biz, gerçekten size gönderilmiş elçileriz, bize düşen de ancak dini apaçık bir şekilde tebliğdir” dediler. Yâ Sîn-16,17/440

HAVARİLER ANTAKYALILARA, UĞURSUZLUĞUNUZ SİZİNLE BERABERDİR, DEDİLER

Kendilerini uğursuzlukla itham eden ve taşlayarak öldürecekleri tehdidini savuran Antakyalılara karşı Havâriler: “Uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size Hak nasihat verildiği için mi bizleri uğursuzlukla itham ediyorsunuz? Hayır, siz haddi aşan bir topluluksunuz” dediler. Yâ Sîn-19/440

HAVARİLER, YENİ DİNİ TEBLİĞ İÇİN ANTAKYA’YA GELMİŞLERDİ

Allah-ü Teâlâ, “Onlara malum şehir (muhtemelen Antakya) halkını misal getir! Hani oraya (İsa as’ın) elçileri gelmişlerdi” buyurarak, Havârilerin Yeni Dini (Hıristiyanlığı) tebliğ için diyar diyar dolaştıklarını bidiriyor. Yâ Sîn-13/440

HAVARİLER

Genelde insanın en seçkin, en has dostu, en yakın yardımcısı anlamına gelen Havâri, özelde Hz. İsa as’a iman etmiş 12-1=11 kişiye verilen addır. Âl-i İmrân-52/55

HAVARİLERE NE DİYECEKLERİNİ ALLAH İLHAM ETTİ

Allah-ü Teâlâ, Havârilere: “Bana ve Resûlüme iman edin!” diye ilham ettiğinde Havâriler: “İman ettik Ya Rab! Şâhit ol ki, Biz, gerçekten Müslümanlarız!” demişlerdi. Mâide-111/125

HAVARİLERİN DUASI

Havâriler: “Rabbimiz! İndirdiğine iman ettik ve peygambere tabi olduk. Artık bizi de Seni ve Peygamberini tasdik eden şâhitlerle beraber yaz!” diye dua ettiler. Âl-i İmrân-53/56

HAVİYE, PEK KIZGIN BİR ATEŞTİR

Allah-ü Teâlâ, Hâviye’nin pek kızışmış bir ateş olduğunu, tartıda, sevap amelleri, günah amelleri karşısında hafif gelenlerin, Hâviye’nin kucağına düşeceklerini haber vermektedir. Kâria-10,11/600

HAVVA ANAMIZ ADEM BABAMIZDAN YARATILDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten (Adem’den), O’ndan da eşini (Havva’yı) yaratan Rabbinizden sakının!” Nisâ-1/76

HAVVA ANAMIZ İLE ADEM BABAMIZ, YASAKLANAN AĞAÇTAN YEDİLER

Derken şeytanın verdiği vesveseye kanarak Âdem babamız ile Havva anamız o yasak ağaçtan yediler (cinsel ilişkiden taddılar); bu arada ‘cennet elbiselerinin üzerlerinden alınmasıyla’ edep yerlerinin açık olduğunu fark ettiler. (Bu “açık olduğunu fark ettiler” ifâdesi, cinsel ilişkide bulunduklarına dâir bir telmihtir. Allah-ü A’lem!) Derhal utanarak cennet yapraklarıyla üstlerini örtmeye başladılar. Böylece Âdem babamız, Rabbinin emrine karşı geldi de yanıldı. Tâhâ-121/319

HAVVA ANAMIZ, ADEM BABAMIZDAN KILINDI, YAPILDI, YARATILDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ O Allah ki, sizin hepinizi bir tek nefisten (Âdem’den) yarattı (Hepinizi Âdem’in sulbünde meknûz kıldı). Sonra O nefisten (Âdem’den) eşini (Havva’yı) kıldı (bir parçasından yaptı, yarattı). Zümer-6/458

HAYAL İLİŞİNCE ŞEYTANDAN, DERHAL KENDİNİ TOPARLA VE KENDİNE SAHİP ÇIK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a karşı gelmekten sakınan (takvâ sahibi) kimselere, şeytandan bir hayal ilişince, derhal düşünüp kendilerini toparlarlar ve basîretlerine sahip çıkarlar.” A’râf-201/175

HAYAT BUNA DENİR!

Kim sâlih ameller işleyerek Rabbine mü’min olarak dönüp gelirse (Ahirette) onlara pek yüksek dereceler var. Zemininden ırmaklar akan Adn cennetleri var. Ve (en güzeli de) içinde ebedi olarak kalacaklardır. İşte günâhlardan arınarak Rabbine kavuşanların mükâfatı bu! Tâhâ-75,76/315

HAYAT DEDİĞİMİZ ŞEY, YERYÜZÜNDE NE ZAMAN BAŞLADI

“Orada (yeryüzünde) hem siz insanlar için, hem rızkını sizin vermediğiniz daha nice yaratıklar (tüm canlılar) için geçimlikler meydana getirdik.” Âyetinden şunu anlıyorum: Yeryüzüne ikinci bir yaratılışla toprak seriliyor, su indiriliyor nebâtât, hayvânât ve haşerât yaratılıyor; hayat da böylece başlıyor. Hicr-20/262

HAYAT DEDİĞİN İŞTE BU DÜNYA, ORDA YAŞAR, ORDA ÖLÜRÜZ, ŞARKISINI SÖYLEYENLERE DAİR

Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen insan görünümlü kâfirler, “hayat dediğin işte bu dünya hayatıdır, orda yaşar, orda ölürüz! Bizi ancak zamanın akışı helâk eder. (O bakımdan genç ve zinde iken hayatın tadını çıkarmaya bak!)” şarkısını söyleyedursunlar. Onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, zanlarıyla konuştuklarından sadece kafadan atmış oluyorlar. Bilmiyorlar ki zannın, hakikat adına değeri sıfırdır. Bâd-i hevâ ömürlerini telef etmekten başka yaptıkları bir şey de yoktur! Câsiye-24/500

HAYAT HAKKI BULMANIZ SADECE ALLAH’DANDIR, ŞÜKREDİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hatırlayın ki siz, bir zamanlar az idiniz, yeryüzünde (Mekke’de) güçsüz bırakılmış, horlanmış kimselerdiniz. İnsanların sizi her an yakalayıvermesinden korkuyordunuz; fakat Allah sizi (Medine’de) barındırdı, sizi yardımıyla destekledi ve size temiz şeylerden rızık verdi, tâ ki, şükredesiniz!” Enfâl-26/179

HAYAT KURTARMAK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim (müslüman olsun olmasın herhangi) bir kimsenin hayatını kurtarırsa, sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur!” Mâide-32/112

HAYAT VEREN DE ÖLDÜREN DE ALLAH’DIR

Allah’dan başka ilâh yoktur. O, hayat veren ve öldürendir. Sizin de önceden gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi O’dur. Duhân-8/495

HAYAT, ÖLÜM, TEKRAR DİRİLİŞ ALLAH’IN ELİNDEDİR, İNSAN DA PEK NANKÖRDÜR

İnsanoğluna hayatı veren, müteâkiben onu öldüren, öldükten sonra tekrar diriltecek olan Allah’dır. Bunların hepsi başlıbaşına birer büyük nimet olduğu halde bunları takdir edemeyen insan, pek nankördür. Hacc-66/339

HAYAT-I DÜNYEVİYEYİ, HAYAT-I UHREVİYEYE TERCİH ETTİNİZ HA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Kendinizi ibâdât-u tâata verceğiniz yerde) bilâkis siz, dünya hayatını ve zevklerini tercih ediyorsunuz. Halbuki Ahiret hayatı, daha hayırlı, daha üstün ve sonsuzdur.” A’lâ-16,17/591

HAYATI VEREN DE ALAN DA ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Muhakkak ki Biz, elbette hem hayat veririz, hem öldürürüz. Mahlûkâtın hepsine de vâris olanlar Biziz!” Evet, herbir nefis ölüp gidecek, mâmeleki, aslî sâhibi olan Allah’a kalacak. Hicr-23/262

HAYATI VEREN DE ALLAH’DIR, ÖLDÜREN DE ALLAH’DIR

“O (Allah), hem hayat verir, hem öldürür. Ve (sonunda hepiniz) O’na döndürüleceksiniz!” Yunus-56/214

HAYATI VEREN DE ÖLÜMÜ YARATAN DA ALLAH’DIR

Ey İnsanlar! Hayatı veren de, ölümle hayata son veren de Allah’dır. Bundan ders çıkartıp hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? Mü’minûn-80/346

HAYATI VEREN, YAŞATAN ALLAH’DIR

Allah hayatı verendir, yaşatandır. Hadîd-2/536

HAYIR ADINA NE HARCARSAN, İŞTE SENİN ASIL MALIN ODUR BİLESİN!

Bu Ayet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ, dilediğinin nasibini bollaştırdığını, dilediğinin de nasibini daralttığını, kim Allah yolunda ne sarfetti ise onun yerini dolduracağını, yerine (dünya ve Ahirette) başka başka şeyler vereceğini beyan ediyor. Evet! Allah yolunda kim ne harcadı ise gerçek malı odur, çünki onu bâkileştirmiştir. Sebe’-39/431

HAYIR ADINA NE VERİRSENİZ, KESİNLİKLE ALLAH ONU BİLİR!

Hayır adına Allah için ne verirseniz, kesinlikle Allah, onu bilir (dünya ve) Ahirette mükâfatını verir! Bakara-273/45

HAYIR DİLERSE SANA ALLAH, BU LÜTFU ENGELLEYEBİLECEK BİR KİMSE YOKTUR

“Eğer Allah, sana bir hayır dilerse, bu lütfu senden engelleyebilecek kimse de yoktur. O, lütfunu, ihsânını kullarından dilediğine eriştirir. O, öyle Ğafûr, öyle Rahîm’dir.” Yûnus-107/220

HAYIR DÜNYASI OLARAK DA YERYÜZÜNÜN ŞAMPİYONLARI, BAKIN KİMLERDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki, iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar, yeryüzündeki yaratıkların en hayırlılarının tâ kendileridir! Onlara Rableri katında içinden ırmaklar akan Adn Cennetleri, mükâfat olarak verilecektir. Hem de içinde devamlı ve ebedî olarak kalacaklardır. Allah onlardan Râzıdır; onlar da Allah’dan râzıdırlar. İşte bu (Rıza Makamı), Rabbinden korkan kimse(ler) içindir.” Beyyine-7,8/598

HAYIR İŞLEMEK KURTULUŞ İÇİN İYİ BİR FIRSATTIR

Allah-ü Teala buyuruyor: “Ey iman edenler! Rüku’ edin, secde edin! Yalnız Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz!” (Burada hayır işlemeden önce rüku’ ve secdesiyle namaz ibâdetine, Rabbe ibâdetle de ihlâsa işaret edilmiştir. Yani mücerret hayır işlemek kurtuluş için yetmez! Azaptan kurtulmak ve cennete kavuşmak isteyenin; evvelâ namazı tekmil tam olmalı, başta namaz tüm ibâdetlerini, sırf Allah rızası için yapmalı, sonra da hayır işlerinde koşmalı ki, murâdına ermiş olabilsin!) Hacc-77/340

HAYIR İŞLERİNDE BİRBİRİNİZLE YARIŞIN!

Allah-ü Teâlâ: “O halde hayırlı işlerde (birbirinizle) yarışın!” buyurmaktadır. Yani Âyetin öncesi, “Herkes için bir yön (yöntem) vardır!” olunca; “(çeşitli hizmet metodlarıyla) hayırlı işlerde (birbirinizle) yarışın!” mânâsı rahatlıkla anlaşılabilir. Bakara-148/22

HAYIR OLARAK NEYİ VERELİM?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sana hayır olarak ne verelim, diyorlar? De ki: İhtiyacınızdan artanı hayır olarak verin!” Bakara-219/33

HAYIR YAPTIYSAN, ADAK ADADI İSEN ALLAH ONU BİLİR VE MÜKAFATLANDIRIR

Allah’ın rızasına başka bir çıkar eklemeden yaptığın hayrı, adadığın her adağı, Allah bilir ve mükâfatını Ahirette mutlaka verir. Bakara-270/45

HAYIR ZANNETTİĞİNİZ ŞEY ŞER OLABİLİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz bir şeyi hayır zannedersiniz ama o aslında sizin için şerdir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir!” Meselâ, savaşa çeşitli bahânelerle katılmazsınız veya gerekli desteği imkânınız olduğu halde vermezsiniz. Bu gibi yan çizmelerden sonra, vatanı müdafaada zaaf oluşur ve savaşı kaybedersiniz. Ne olur? Az bir menfaat kazanıyım derken her şeyinizi, hattâ özgürlüğünüzü düşmanın eline verirsiniz de hayır zannettiğiniz o şey, külliyyen şer olur! Bakara-216/33

HAYIRLI İŞLERDE YARIŞIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey insanlar!) Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışın! (Ne duruyorsunuz? Zaten) hepinizin dönüşü Allah’a olacaktır. O da hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri, size tek tek bildirecektir.” Mâide-48/115

HAYIRSIZ ÇIKAR GENELLİKLE ŞU İNSAN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şu insana hayır dokunduğu zaman (servet, sâman sahibi olduğu zaman) hayırsız (cimri) çıkar (Allah yolunda sarfetmez!)” Meâric-21/568

HAYRIN TAMAMI ALLAH’IN ELİNDEDİR

Hayır Allah’ın elindedir, dilediğine verir. O, her şey üzerine gücü yetendir! Âl-i İmrân-26/52

HAYVAN GİBİ YER İÇER, YAN GELİP YATAR, DEDİM YA, SAKIN KIZMA, ÖNCE BU AYETİ OKU!

Bu Âyet-i Kerime’de Yüce Allah buyuruyor: “Muhakkak ki Allah, iman edip salih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Kâfirler ise dünyada biraz faydalanırlar ve hayvanların yediği gibi yerler (içerler). İşte onların barınağı ateştir. (Kâfirlerin hayvanlara benzetilmesi, şükürsüzlüklerindendir: Zira hayvanlar, şükürle mükellef olmadıklarından, yeme içmenin başında, ortasında ve sonunda Allah’ın adını anmakla mükellef değillerdir. ‘Ateist’ kâfirler de Allah’ın adını anmadığı için hayvanlara benzetilmişlerdir. Ehl-i Kitabın şükredenlerinin bu benzetmeden muaf tutulacağı kanaatindeyim. Ehl-i imanın yemek başındaki zikri ‘besmelesi’, ortasındaki fikri ‘bu taamın Allah’dan geldiğini düşünmesi’ ve sonundaki şükrü ‘Elhamdülillah diye şükretmesi’ ne kadar önemliymiş; bu âyetten anlaşılmaktadır. Muhammed-12/507

HAYVANATIN VE HAŞERATIN RIZKINI, İNSANLAR VERMİYOR

“Orada (yeryüzünde) hem siz insanların, hem de rızkını sizin vermediğiniz nice yaratıklar (hayvânât ve haşerât) için geçimlikler meydana getirdik” âyeti ile ince bir tevhid akidesine parmak basılıyor: Çok insan yanlış olarak “inek besliyorum, koyun besliyorum, kedi besliyorum vs. vs.” diyorlar. Besleyen, yediren, içiren, doyuran, Razzâk-ı Kerim Allah’dır. İnsanlar sadece başlarında çobandırlar vesselâm! Hicr-20/262

HAYVANLAR GİBİDİR ONLAR, HATTA DAHA DA AŞAĞIDIRLAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz cehennem için cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki, onların kalbleri var, idrâk etmezler; gözleri var, görmezler; kulakları var, işitmezler! Hâsılı onlar hayvanlar gibidirler, hattâ daha da aşağıdırlar! İşte onlar, gâfillerin tâ kendileridirler.” A’râf-179/173

HAYVANLARA NİMETLER ADI VERİLMESİ, HER ŞEYLERİYLE İNSANLIK İÇİN OLMALARINDANDIR

Allah-ü Teâlâ, hayvanlara “en’am=nimetler” adını vermiştir. Zira onlar, boynuzundan tırnağına kadar, kılından gübresine kadar fiziki varlıklarıyla, güçleriyle, ibret ve örnek alınmaları itibarıyla yaratılış konumları ve hikmetli melekeleriyle insanlık için birer nimettirler. Yükümüzü karada onlara, denizlerde gemilere yükleriz de rahat ederiz. Hayvanları sevmeyen, nankör herifin teki olduğu gibi, onlara eziyet edenin de insanlıktan nasibi kalmamıştır. Hayvan haklarını savunanlar bu iki Ayeti ezberlesinler! Mü’min-80/475

HAYVANLARDAN BİR KISMI YÜK TAŞIMAK, BİR KISMI DA RIZIKTIR, KENDİSİNDEN FAYDALANILIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sağmal hayvanlardan bir kısmını yük taşımak ve bir kısmını da (etinden, sütünden, derisinden, kılından faydalasınız diye sizin için) yaratan Allah’dır. Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden yiyin ve fakat şeytanın adımlarına uymayın! Çünki o, sizin besbelli bir düşmanınızdır!” En’âm-142/145  

HAYVANLARDAN DAHA AŞAĞIDA SAPIĞIN TEKİDİRLER O, HEVASINI İLAH EDİNENLER!

Allah-ü Teâlâ: “Yoksa Sen gerçekten onların çoğunun, söz dinleyeceğini, ya da aklını çalıştıracağını mı sanıyorsun? Onlar, başka değil, ancak hayvanlar gibidirler; hattâ hayvanlardan daha da aşağıda şaşkındırlar!” buyurarak nefsâni arzularını, hevâ ve hevesini ilâh edinen heriflerin, yerini tayin ediyor. Furkan-44/363

HAYVANLARDAN HELAL KILINANLAR

Yenmesi Peygamber Efendimizin sav uygulaması ile haram olduğu sübut bulan hayvanların dışında kalan bütün hayvanlar, size helâl kılınmıştır. Hacc-30/334

HAYVANLARIN BİR KISMI BİNMEK, BİR KISMI DA YİNMEK İÇİN YARATILMIŞLARDIR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, yarattığı hayvanların bir kısmını binmek, bir kısmını da yinmek için kıldığını bildiriyor. (At, eşek, katır binmek için; sığır, koyun keçi yinmek için; deve ise hem binmek hem yinmek için yaratılmışlardır. Tüm hayvanların ortak yönü, hepsinin insanlık için bir nimet olmasıdır.) Mü’min-79/475

HAYVANLARIN BİR YARATILIŞ AMACI DA YÜKLERİMİZİ TAŞIMALARIDIR

“Bunlar (hayvanlar, sizi ve) yüklerinizi öyle uzak diyarlara taşırlar ki, onlar olmaksızın ancak çok meşakkat çekerek oralara varabilirdiniz. Şüphesiz ki bunları sizin emrinize âmâde kılan Rabbiniz Raûf ve Rahîm’dir.” Nahl-7/267

HAZIMSIZLIK KÜFRÜN KAYNAKLARINDAN BİRİDİR

Allah-ü Teâlâ’nın, içlerinden (Kâmil) bir erkeğe peygamberlik vermesi ve onun da Allah’ın azâbı ile kendilerini korkutarak uyarması karşısında kâfirler, beraber büyüdükleri arkadaşlarının birdenbire (Allah’dan da olsa) kendilerine buyrukta bulunması, nefislerine zor geliyordu ki, hazımsızlık gösterdiler ve bunu bir izzeti nefis meselesi yaptılar.Gösterilen mu’cizeler karşısında da: “Besbelli ki bu, sihirbazın teki!” demekten başka da bir şey yapmadılar. Yûnus-2/207

HAZİNE-İ İLAHİ YANIMDADIR, DEMİYORUM

Kur’an lisânı ile peygamber Efendimiz sav, diyor ki: “Ben size‘Allah’ın hazineleri yanımdadır!’ demiyorum; Ben, Bana vahyolunana tabi olurum!” En’âm-50/132

HEDEFE SÜRÜNEN Mİ, YOKSA DOSDOĞRU YOLDA YÜRÜYEN Mİ DAHA KOLAY ULAŞIR?

Hedefe (Cennet ve Cemâlüllah’a) çetrefilli yolda yüz üstü sürünen mi (inkâr yolunu tutan mı), yoksa dosdoğru bir yolda dimdik yürüyen mi (iman eden mi) daha kolay ulaşır? (Elbette yürüyen!) Mülk-22/562

HEDY

Hac ve Umre ibâdetinin tamamlanması engellenirse bir hedy (kurban) gönderilir. Kurbanlık, yerine ulaşıncaya kadar da başın tıraş edilmemesi gerekir. Bakara-196/29

HEL MİN MEZİD? MÜKALEMESİ

Allah-ü Teâlâ cehenneme bilumum cehennemlikleri tıktıktan sonra ona şöyle seslenir: “Hel imtele’ti=Doldun mu?” Cehennem de: “Hel min mezîd=Yok mu daha gerisi?” diye cevap verir. Kâf-30/518

HELAK EDİLECEK BİR BELDE ŞU SÜREÇLERDEN GEÇER SONRA HELAK EDİLİR

Allah buyuruyor: “Biz bir beldeyi helâk edeceğimiz zaman önce: 1-Oraya nimetlerimizi bol bol veririz. 2-Lüks içinde ferih fahur yaşayan ve şımaran şımarıklara (mütrafîn’e) ma’rûfu, iyilik yapmalarını emrederiz. 3-Onlar da Bizi dinlemezler ve fısk-ı fücûrda devam ederler, âdeta muhâkemeleri dümura uğrar. 4-Bu sebeple haklarında ceza hükmü kesinleşir. 5-Biz de orayı yerle bir, dümdüz ederiz.” İsrâ-16/282

HELAK EDİLEN KAVİMLERDEN KALAN HARABELERİN HALA AYAKTA KALANLARI VAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhamed!) Bunlar, helâk edilen şehirlerin harâbelerindendir ki, onu sana anlatıyoruz; onlardan hâlâ ayakta olan da vardır, biçilmiş ekin gibi yok olan da!” Hûd-100/232

HELAK EDİLMİŞ KAVİMLERİN MESKENLERİNDE DOLAŞIP DA HALA İBRET ALMIYORLAR HA!

Allah-ü Teâlâ, daha önce helâk edilmiş nice nesillerin meskenlerinde yaşayıp da hâlâ onlardan ibret almayarak yola gelmeyen müşriklerin ne kadar akılsız olduklarını “bunda akıl sahipleri için nice alınacak dersler vardır” âyet meâli ile beyân ediyor. Eh! Kütük gibi olanın, encâmı da kütük gibi olur! Tâhâ-128/320

HELAK ETMEDİK HİÇBİR MEMLEKETİ, KENDİLERİNE PEYGAMBER GÖNDERMEDİKÇE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz hiçbir memleketi, kendilerine nasihat edici, eğri yolun encâmından korkutucu, uyarıcı bir peygamber göndermedikçe helâk etmedik. Öğüt verilip gerekli hatırlatma yapılmıştır. Ve Biz aslâ zalim olmadık.” Şuarâ-208,209/375

HELAK ETMEZ ALLAH, DURUP DURURKEN BİR TOPLULUĞU

Öyle ki tarih boyunca nice topluluklar Allah’a şükretme yerine nankörlükte bulundular ve elçilerine isyan ettiler; Allah da onları şiddeti gittikçe artan bir ceza ile cezalandırdı. (Yoksa Allah hiç kimseye kıl kadar zulmetmez!) Hâkka-10/566

HELAK ETTİK GÜNDÜZ GECE ŞEHİRLERİ, ÜLKELERİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, nice şehirleri, ülkeleri helâk ettik de azabımız kendilerine ya gece uyurlarken veya gündüz uykusunda yatarlarken gelivermişti.” A’râf-4/150

HELAK OLAN NESİLLER SAYMAKLA BİTMEZ, ZATEN BİZİM DE SAYMAMIZ VAZİFEMİZ DEĞİL!

“Nuh as’dan sonra öyle nesiller helâk olmuşlardır ki saymakla bitmez. Rabbimizin onların günâhlarını bilip görmesi yeter, ayrıca bizim bilmemiz, görmemiz gerekmez, vazifemiz de değil!” İsrâ-17/282

HELAK OLMA HUSUSUNDA KADER-İ İLAHİ DÜĞMEYE BASTI MI GERİ DÖNÜŞ YOKTUR ARTIK!

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde gurur ve kibir âbidesi inkârcıların akıllarını başlarına almaları hususunda ikaz sadedinde şöyle ferman ediyor: “Biz onlardan önce nice nesilleri, (küfür ve zulümde inatları sebebiyle) helâk ettik. O zaman ne feryatlar kopardılar! Ama kurtuluş zamanı çoktan geçmişti. (Kader-i İlâhî manevî helâk etme düğmesine basmıştı bir defa, geri dönüş olmazdı artık.)” Sâd-3/452

HELAK OLMAK İÇİN NE YAPMAK LAZIM?

Allah-ü Teâlâ, “Allah’ın yolundan çıkmış fâsıklar topluluğundan başkaları helâk edilmez!” buyurmaktadır. Öyle ise eceline susamış bir topluluk helâk olmak istiyorsa fısk-ı fücür içinde yaşasın! Çok geçmeden bir şekilde cehennemi boylarlar! Ahkâf-35/505

HELAK OLMAK İSTEMİYORSANIZ SALİHLERİN HİZMET ETMELERİNE ENGEL OLMAYIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizden önceki nesiller içinde, dünyada düzensizliği ve haksızlığı önleyecek fazîletli (erdemli) kimseler bulunmalı değil miydi! (Yani aranızda faziletli insanları bulundurmak zorundasınız!) Onların içinden kurtardığımız pek az bir kısmı müstesnâ (bunu yaptı)! Zalimler ise,içinde bulundukları refâhın peşine düştüler. (Refah,onları istikametten uzaklaştırıp çürüttü.) Doğrusu onlar, suçlu kimselerdi.” (Not: Bir toplumda iyilik için çalışanlar yeterli sayıda ise, gelmekte olan azap, bir fırsat tanınmak üzere bir süre ertelenir. Vatanın ve milletin selâmetini düşünenler, emr-i bil ma’rûf, nehy-i an-il münker yapacak zümreyi, kendi elleriyle yetiştirmek zorundadırlar. Yoksa nereden hangi belâ, hangi musîbet gelecek diye pencerelerin kenarına otursunlar, beklesinler!) Hûd-116/233

HELAK OLMAMANIN SİGORTASI NEYMİŞ BAK, GÖR!

Rabbin, halkı dürüst hareket eden, hem kendi nefislerini, hem de birbirlerini düzeltmeye çalışan diyarları, haksız yere aslâ helâk etmez! Hûd-117/233

HELAK OLMAYA YAVAŞ YAVAŞ YAKLAŞMAK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Âyetlerimizi yalanlayanları ise, bilmedikleri yerden, yavaş yavaş helâk olmaya yaklaştırırız!” A’râf-182/173

HELAL OLAN YİYECEKLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Sana kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: 1-Size temiz şeyler helâl kılındı. 2-Eğittiğiniz avcı hayvanların size getirdikleri de helâl kılındı. O avcı hayvanlarının getirdikleri üzerine Allah’ın adını anınız (yani avcı hayvanları av üzerine salarken “Bismillâh” deyiniz)! Allah’a karşı gelmekten sakınınız! Çünki Allah, hesabı çabuk görendir.” Mâide-4/106

HELAL VE HOŞ OLARAK ALLAH’IN VERDİĞİ RIZIKLARDAN YİYİN, ŞÜKREDİN!

“Onun için siz, Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helâl ve hoş olarak yiyin! Yalnız Allah’a ibâdet ediyorsanız O’nun nimetlerine şükredin!” Nahl-114/279

HELAL VE HOŞ ŞEYLERDEN YİYİN DE ÖRNEK OLUN EY PEYGAMBERLER

Allah-ü Teâlâ peygamberlerine: “Temiz, helâl ve hoş şeylerden yiyip için!” derken asıl muhâtap ümmetleridir. Zira zaten Allah’ın Elçileri, helâlinden yer içer. Ümmetlerine fiilen örnek olurlar. Mü’minûn-51/344

HELALDİR BU, HARAMDIR ŞU DEMEYİN!

“Kendi dillerinizin yalan yanlış nitelendirmesiyle uydurduğunuz yalanı Allah’a mal ederek “bu helâldir, şu haramdır” demeyin! Çünki Allah adına yalan söyleyenler aslâ iflah olmazlar. Onların bulacakları, dünyada az bir faydalanma, buna mukâbil de Ahirette onlara gayet acı bir azap vardır.” Nahl-116,117/279

HELALİ HELAL, HARAMI HARAM KILMA YETKİSİNİ ALLAH MI VERDİ EY İFTİRACILAR?

“De ki: Söyleyin bakalım! Allah size rızık olarak neleri indirdi de siz ondan bir kısmını helâl ve bir kısmını haram kıldınız? Allah mı size böyle izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?” Yûnus-59/214

HELALİ KENDİNİZE HARAM KILMAYIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı temiz şeyleri, kendinize haram kılmayın ve haddi aşmayın! Çünki Allah, haddi aşanları sevmez.” (Bu âyetten şunu anlıyorum: Allah ve Resûlünün koyduğu ölçülere ilâve ölçü merduttur. Yani daha takvâ olsun diye yeme içmeyi ölmeyecek kadara indirmek, hanımlardan uzak durmak câiz değildir. Resûlüllah sav gibi hem yiyeceğiz, hem içeceğiz, hem de evleneceğiz; sadece isrâf etmeyeceğiz.) Mâide-87/121

HELALLER, HARAM KILINDI YAHUDİLERE, ŞİRRETLİKLERİ YÜZÜNDEN

Daha önce helâl olan nice şeyler var ki, Yahudilere şirretlikleri, zulümleri sebebiyle bir ceza olarak haram kılınmıştır. Bu zulümlerinden bazıları şunlardır:1-İnsanları Allah yolundan men etmeleri; 2-Yasaklandığı halde fâiz almaları; 3-Halkın mallarını haksız olarak yemeleri. Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Yahudilerin içlerinden kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık!” Nisâ-160,161/102

HELİKOPTERLERİN İCAD EDİLMESİNDE EN TEMEL ÖGE SÜLEYMAN AS’IN RÜZGARA BİNMESİDİR

Allah-ü Teâlâ’nın, mu’cize olarak Süleyman as’ı rüzgâra (havaya) bindirmesi, insanların daha sonra rüzgâra (havaya) binerek seyahat etmeleri fikrini doğurdu. Bu fikir, uzun yıllar sonra tekamül ederek helikopterlerin ve uçakların icat edilmesine temel teşkil etti. Sebe’-12/428

HENDEK SAVAŞINDA ALLAH, BİRLEŞİK ORDULAR ÜZERİNE RÜZGAR VE GİZLİ ORDULAR GÖNDERDİ

Allah-ü Teâlâ, Hendek Savaşı’nda, Ahzâb (birleşik ordular) üzerine rüzgâr (fırtına) ve görünmeyen ordular (melekler ve/veya başka görünmeyenler) gönderip onları darmadağın ederek bozguna uğrattığını söylüyor ve müslümanlardan nimetinin hatırlanmasını ve şükredilmesini istiyor. Ahzâb-9/418

HENDEK SAVAŞINDA ALLAH, KAFİRLERİ KİN VE ÖFKELERİYLE BERABER GERİ GÖNDERDİ

Hendek Savaşı’nda, Mü’minlerin köklerini kazımak niyetiyle tam hazırlıklı ve gayet güçlü gelen kâfirleri Allah, Mü’minlerin savaşmasına bile hacet bırakmadan gönderdiği rüzgâr ve görünmeyen ordularıyla perişan ederek silip süpürdü ve geldikleri yere öfkeleriyle birlikte geri çevirdi. Ahzâb-25/420

HENDEK SAVAŞINDA BENİ KURAYZA YAHUDİLERİ İHANET ETTİĞİ İÇİN KULELERİNDEN İNDİRİLDİ

Medine halkından olan Beni Kurayza Yahudileri, daha önce yapılan antlaşma gereği, müşriklere karşı Medine’yi Müslümanlarla beraberce savunmaları icap ediyordu. Savunma şöyle dursun, savaşın en kritik safhasında antlaşmaya ihânet ederek, içeriden düşmanları desteklediler. Allah da onları bulundukları kulelerinden indirdi ve kalblerine korku saldı da bir kısmı öldürüldü, bir kısmı esir edildi. Ahzâb-26/420

HENDEK SAVAŞINDA MÜNAFIKLAR BİRLEŞİK ORDULARIN GİTMEDİKLERİNİ SANIYORLARDI

Hendek Savaşı’nda münâfıklar, fırtına sebebiyle mevzilerinden geri çekilmiş olan Birleşik Düşman Orduları’nın tamamen gitmediklerini, tekrar geri geleceklerini sanıyorlardı. O sebepten “şöyle çölde göçebeler içinde olsak da müslümanların perişan olarak mağlubiyet haberlerini alarak keyf etsek!” arzu ve ümniyyesi içindeydiler. Çöle gitmeseler ve Müslümanlar arasında olsalardı, yine pek azı savaşırlardı. Ahzâb-20/419

HENDEK SAVAŞINDA MÜNAFIKLAR, İŞKEMBELERİNDE NE VARSA ORTAYA KUSTULAR

Hendek Savaşı’nda Müslümanlar, o kadar sıkışmışlardı ki, münâfıklar “artık bu halde savaşın kazanılması imkansız” diyerek içlerinde sakladıkları nifâkı kusarak ortaya döktüler de bir kısmı şöyle dediler: “Allah ve Resûlü bize zafer vaadediyordu. Hani? Meğer bizi kandırmak için böyle söylüyormuş! Muhammed, bir taraftan Bizansın ve İran’ın fethedileceğinden bahsediyor, diğer taraftan da korkusundan hendek kazdırıyor.” Bir kısmı da: “Ey Yesripliler! Burada sizin için duracak yer yok, hemen evlerinize dönünüz!” diyorlardı. Daha bir başka münâfık bölüğü de: “Evlerimiz korunmasız!” diyerek Peygamberden izin istiyorlardı. Halbuki evleri gerçekte korunmasız değildi. Onlar sadece savaştan kaytarmak istiyorlardı. Ahzâb-12,13/418

HENDEKLERDEKİ ŞİDDETLİ ATEŞE ATILIP DİRİ DİRİ YAKILAN MÜ’MİNLERİN SUÇU NEYDİ?

Ashab-ı Uhdûd (Yemende yaşayan bir topluluk), mü’minleri (o günkü Hıristiyanları) kendi dinleri olan Yahudilik Dini’ne girmeye zorlamışlar; onlar da kabul etmeyince kazdıkları ateşli hendeklerde onları, diri diri yakmışlardır. Bu işkenceleri yapmalarının tek sebebi de, Mü’minlerin göklerin ve yerin tek Hâkimi, Azîz ve Hamîd Allah’a iman etmeleri idi. Ve Allah her şeye şâhittir. Ötede hesapları görülecektir. Bürûc-8,9/589

HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR

“Her nefis ölümü tadacaktır!” Enbiyâ-35/323

HER ŞEY ALLAH’INDIR

“İyi bilin ve dikkat edin! Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Yine iyi bilin ve dikkat edin! Allah’ın va’di gerçektir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Göklerde, Yer’de, ikisi arasında ve Yer’in altında (toprağın altında) her ne varsa hepsi (yani tüm kainattaki her şey), Allah’ındır. Bakara-284/48 ; Yunus-55/214 ; Tâhâ-6/311

HER ŞEY SİZİN İÇİN!

O Allah`dır ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Bakara-29/4

HER ŞEYİ YARATAN YÖNETEN VE TASARRUF EDEN YALNIZCA ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ, her şeyin tek yaratıcısı olduğu gibi, tek yöneticisidir de! Her şeyin tasarrufu da O’na aittir. Zümer-62/464

HER ŞEYİN MELEKUTU KİMİN ELİNDE? SOR BAKALIM, NE DİYECEKLER?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Kimdir O, her şeyin melekûtunu (iç yüzü ve idâresini) elinde tutan? Biliyorsanız söyleyin bakalım! Kimdir O, her şeyi koruyup gözeten, ama kendisi himâye altında olmayan? Elbette ‘Allah’dır’ diyecekler! Öyleyse Sen de: ‘Asıl siz, nasıl büyüleniyorsunuz da Kur’an’a sihirdir diyorsunuz?’ de!” Mü’minûn-88,89/346

HER TOPLULUĞUN BİR YOL GÖSTERİCİSİ, PEYGAMBERİ VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirler diyorlar ki: ‘O’na Rabbinden (bizim istediğimiz) bir mu’cize indirilmeli değil miydi?’ (Ey Resûlüm!) Sen, sadece bir uyarıcısın! Ve her topluluğun bir yol göstericisi (peygamberi) vardır.” Ra’d-7/249

HER ÜMMETE PEYGAMBERLERİ ŞAHİT OLUNCA, UYDURUK TANRILAR SIRRA KADEM OLURLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kıyamet gününde her ümmetten kendi peygamberlerini birer şâhitler olarak çıkarırız da Resûlleri yalancı sayan o ümmetlere: ‘Sizi emirlerime uymaktan alıkoyan delilinizi getirin bakalım!’ deriz. O zaman onlar, ‘hakikatın’ Allah’a aid olduğunu kesinlikle anlarlar ve uydurdukları tanrıları ise, bir de bakmışsın, sırra kadem basmış,sıvışmış; ortalıkta görünmez olmuşlar.” Kasas-75/393

HERKES KAFİR OLSA ALLAH’A ZERRE KADAR ZARAR VEREMEZLER

Musa as sözlerine şöyle devam etti: “Eğer siz ve dünyada bulunan herkes kâfir olsa, nankörlük etse, bilesiniz ki, Allah’ın hiçbir şeye, hiçbir kimseye ihtiyacı yoktur. Allah ganidir ve her türlü övgüye lâyıktır.” İbrahim-8/255

HERKESE NE YAPTIKLARI BİR BİR SORULACAK

Allah-ü Teâlâ: “Kendilerine peygamber gönderilenlere ne yaptıklarını mutlaka bir bir soracağız!” A’râf-6/150

HERKESİ OLDUĞU GİBİ KABULLENMEK VE GÜZEL ÖRNEK OLMAKLA ÖNE ÇIKMAK ESASTIR

Dînî tebliğde muhatabı zorlamak veya mahcup etmek aslâ câiz değildir. Bilakis herkesi olduğu gibi kabul ederek diyaloğu koparmamak esastır. Bu çok önemli metod, işte bu Ayet-i Kerime’de anlaşılır şekilde beyan edilmiştir. Şöyle deniliyor: 1-Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. 2-Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de sizedir. 3-Bizimle sizin aranızda bir hüccet (tartışılacak herhangi bir konu) yoktur, yani sizi olduğunuz gibi kabulleniyoruz. 4-Allah bizi bir araya (mahşerde) toplayacaktır. (Dolayısı ile o hesap sorma işi de Allah’a aittir, Allah’ın işine karışmayalım!) 5-Ve sonunda dönüş Allah’adır. Şûrâ-15/483

HESABI SORULUR, DEDİN, O NEDENLE NEFSİNİ HEVA’DAN DİZGİNLEDİN; HAYDİ GİR CENNETE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Amma kim de (Kıyamet Günü’nde) Rabbinin huzurunda hesap vermekten korkarsa ve nefsini hevâ ve hevese uymaktan men’ ederek dizginlerse, O’nun varacağı yer de elbette cennettir!” Nâziât-40,41/583

HESABINI SORARKEN YAPTIKLARINI TEK TEK BİLDİRECEK ALLAH, SEN UNUTTUN AMA O KAYDETTİ

Gün gelecek, herkes diriltilecektir. Dünyada kim ne yaptıysa, yaptıkları kendisine tek tek bildirilecektir. Kişi yaptıklarını unutmuş olsa da Allah onları tek tek kaydetmiştir. Kurtuluşun, yırtmanın, sıyırmanın, karartmanın, hasılı hiçbirinin orada faydası yok! Çünki Allah, her şeye şahittir. Mücâdele-6/541

HESABINIZI GÖRMEK İÇİN ALLAH, YAKINDA SİZE YÖNELECEKTİR; ONA GÖRE!

Allah-ü Teâlâ: “Ey cinler ve insanlar topluluğu! Hele az daha bekleyin, yakında size hesabınızı görmek için yöneleceğiz!” buyurmaktadır. (Hesabın, ölür ölmez başlayacağına, ölümün de pek yakın olduğuna bakılırsa hemen silkinip yaşantımızı bir daha gözden geçirmemiz ve aksayan kısımlarını ıslah ederek yeniden, yeni bir ayar vermemiz iktiza etmektedir.) Rahman-31/531

HESAP DEFTERİ ARKASINDAN SOL ELİNE VERİLEN İSE YOK OLMAYI İSTER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Amma, kimin hesap defteri de arkasından (sol eline) verilirse (o zavallı, ölüp de kurtulmayı temenni ederek) helâkı çağıracak (yok olmayı isteyecek) ve alevli ateşe girecektir.” İnşikâk-10,12/588

HESAP DEFTERİ SAĞINDAN VERİLENİN HESABI KOLAYCA GÖRÜLÜR, AİLESİNE SEVİNÇLE DÖNER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Amma, kimin hesap defteri sağ eline verilirse,onun hesabı kolayca görülür ve o, ailesinin yanına sevinç içinde döner!” İnşikâk-7,9/588

HESAP DEFTERLERİ AÇILACAK VE YAPTIKLARININ ZERRESİ DAHİ SORULACAK

“Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hesap defterleri açıldığı zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!” Tekvîr-10/585

HESAP GÜNÜ DÜNYADA NE İŞLEMİŞSEN ONUN KARŞILIĞINI GÖRÜRSÜN!

Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah, “bugün her nefis, dünyada kazandığı şeyin karşılığını görür. Bugün kimseye haksızlık edilmez, muhakkak ki Allah hesabı pek çabuk görür” buyurmaktadır. Mü’min-17/468

HESAP GÜNÜ MİZAN BAŞINDA İMAN EDİP SALİH AMEL İŞLEYENLERE ÖZEL BİR RAHMET VAR

Kıyamet günü hesap verirken mizanda Yüce Allah, iman edip salih amel işleyenleri rahmetine alır (onları bağışlar da azaptan kurtulurlar). İşte apaçık kurtuluş, en büyük mutluluk da budur! Câsiye-30/500

HESAP GÜNÜ MİZANDA YÜCE ALLAH KAFİRLERE NELER SÖYLER?

Yüce Allah hesap günü, mizanda kâfirlere şöyle der: “Size Âyetlerim okunduğunda, siz büyüklük taslamış ve günahkâr bir toplum olmuştunuz değil mi? Size: ‘Allah’ın va’di haktır, kıyametin geleceğinde aslâ şüphe yoktur’ denildiği zaman: ‘Kıyamet nedir, bilmeyiz; biz onun sadece bir zandan ibâret olduğunu sanıyorduk; onun geleceğine kesin olarak inanıcılar da değiliz!’ demiştiniz.” (Şimdi amellerinizin karşılığını görme zamanıdır.) Câsiye-31,32/500

HESAP GÜNÜNDE DÜNYADAKİ DOSTLARIN BİRBİRLERİYLE YAKAPAÇA OLDUKLARINI BİR GÖR!

Allah-ü Teâlâ, mahşerde herkesi toplar. Dünyadaki dostlar, o gün birbirlerine düşmüşlerdir. Çünki dünyada birbirlerini azdırmışlardı. Onlara denilir: “Size ne oldu da yardımlaşmıyorsunuz? (Hani dünyada birbirinizin pek yardımına koşuyordunuz, burada ise cedelleşiyorsunuz.)” Hayır, doğrusu onlar, azâba teslim olmuş, acz içerisinde kıvranan kimselerdir. Onlar birbirlerini, sorular yönelterek itham ederler. Tabi olanlar, elebaşlarını şöyle itham ederler: “Doğrusu siz bize sağdan gelirdiniz, hayrımıza çalışır görünerek israrla kendinize tabi olmamızı isterdiniz (biz de size tabi olduk da bugün bu hallere düştük.)” Elebaşları da kendilerine tabi olan hempalarına: “Bilâkis, siz zaten iman eden kimseler değildiniz. Hem bizim, sizi (kulağınızdan tutup) zorla kendimize tabi kılma gibi bir gücümüz yoktu. Siz azgınlar topluluğunun teki idiniz (ne diye şimdi bizi itham ediyorsunuz ki?) Yapılacak bir şey yok, artık Rabbimizin azap sözü üzerimize hak oldu. Biz bu azabı tadmaya müstehak kimseleriz. Evet doğru, biz sizi azdırdık. Çünki biz kendimiz, azgınlardan idik. (Siz aklınızı kullanıp bize uymayacak idiniz!) Sâffât-25,32/446

HESAP GÜNÜNDE HER BİR KİŞİNİN BAŞINDAN AŞKIN DERDİ VE TASASI VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün (hesapların görüldüğü gün), onlardan (hesaba çekilen firarilerden) her birinin başından aşkın derdi ve tasası vardır.” (Öyle ki, çırılçıplak olduğu halde yanındakine bakmaz!) Abese-37/585

HESAP GÜNÜNDE HESAPLAR PEK ÇABUK GÖRÜLÜR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, hesap gününde herkesin hesabını pek çabuk göreceğini beyan etmektedir. Mü’min-17/468

HESAP GÜNÜNDE İNSAN, YAPTIĞI VE YAPMADIĞI HER ŞEYİNDEN HABERDAR EDİLİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (hesap) gününde insan, (iyilik veya kötülük olarak) yaptığı ve yapamadığı her şeyinden haberdâr edilir ve ona göre de karşılığını alır.” Kıyamet-13/576

HESAP GÜNÜNDE SEN SEYREYLE O KEFERE VE FECERELERİ

Allah-ü Teâlâ, Ahiret Alemi’nden bizleri bilgilendirme adına buyuruyor ki: “O Büyük Duruşma Günü’nde (hesap verme gününde) her ümmetten âyetlerimizi yalan sayan birer güruh toplarız. Nihayet hesap yerine vardıklarında: ‘Demek siz âyetlerimin ne olduğunu iyice anlamadan (câhil cesaretiyle) yalan saydınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz?’ deriz. İşledikler zulüm yüzünden (âyetleri yalan saymaları yüzünden) o azap hükmü, onlar hakkında gerçekleşti de artık konuşacak halleri kalmadı.” Neml-83,85/383

HESAP GÜNÜNÜ TASDİK EDİP HAYATINA ÇEKİ DÜZEN VERİRLER O DEVAMLI NAMAZ KILANLAR

O namazlarını devamlı olarak kılan şuurlu müslümanlar var ya! Onlar, Ahirette bir hesap gününün var olduğunu tasdik ederler ve hayatlarına çeki düzen verirler. Meâric-26/568

HESAP GÜNÜNÜ UMMUYORDUNUZ VE AYETLERİMİZİ YALANLIYORDUNUZ, İŞTE HESAP GÜNÜ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar, hesap gününün geleceğini ummuyorlardı ve Âyetlerimizi yalanlıyorlardı. (Ama ummadık taş, baş yarar misâli, hesap günü birden karşılarına çıkıverdi.)” Nebe’-27,28/581

HESAP SORULMA ZAMANINDA, MAHŞERDE KİMSE KİMSEYİ ARAYIP SORMAZ!

“Sur’a üflendiği zaman (Sûr’a 2.üfürüş ki, müteâkıben herkes mahşer meydanında tolanır ve hesap verme zamanı gelmiştir.) O gün artık aralarında ne soy sop kalır, ne de birbirlerine bir şey sorarlar. (O gün herkesin: Nefsi! Nefsi! Dediği gündür. Efendiler Efendisi Hz. Muhammed ise, Ümmeti! Ümmeti! diyecektir.) Mü’minûn-101/347

HESAP TAM GÖRÜLECEK,KİM NE YAPMIŞSA KARŞILIĞI TAMI TAMINA ÖDENECEKTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Hiç şüphe yok ki Rabbin, herkesin işlerinin karşılığını tamı tamına ödeyecektir. Çünki O, onların bütün yaptıklarından haberdârdır. Öyle ise ey Resûlüm Sen, beraberinde olup tövbe edenlerle birlikte, Sana nasıl emredilmişse öyle dosdoğru hareket et! Aşırı gitmeyin! Çünki O, yaptığınız her şeyi görmekte olup işlerinizin karşılığını da size verecektir.” Hûd-111,112/233

HESAP VERME İŞİ BAŞLAYACAK VE YAPTIKLARINIZDAN HİÇBİR SIR, GİZLİ KALMAYACAKTIR

O kıyamet gününde mahşerde toplanır ve hesap için Rabbinize arz olunursunuz. Sizden hiçbir sır da gizli kalmaz. Ne unutulur, ne saklanır! Herbir şey bir bir önünüze konur! Hâkka-18/566

HESAPTA HİÇ YOKTU BU YA, ŞİMDİ NE OLACAK HALİMİZ? DİYECEKLER, AMA ÇOK GEÇ!

Bazı insanlar, dünyada gafletle iyi zannettikleri pek çok haramı işlerler. Kıyamet günü bu haltları, Allah tarafından ortaya dökülünce şöyle vızırdamaya, cızırdamaya başlarlar: “Ya bu hiç hesapta yoktu! Şimdi ne olacak halimiz?”Artık kendilerine müstehak oldukları cehennem gösterilir. Zümer-47/462

HEVA VE HEVESİ İLE ŞİŞEN, PATLAYIP HELAK OLMA RADDESİNE GELEN, BİR KEZ OLSUN DİNLE!

Allah-ü Teâlâ peygamberi aracılığı ile herkese ferman ediyor: “De ki: Hayatı veren Allah’dır, sonra sizi öldürecek, sonra sizi hakkında hiç şüphe olmayan kıyamet gününde diriltecek ve mahşer meydanında biraraya toplayacak. İnsanların çoğu bunu bilmiyorlar.” Bilmemek mâzeret değil! Ey hevâ ve hevesini ilâh edinen haddini bilmez hodgâm! Çıplak geldin çıplak gideceksin, aklın varsa Kur’an’ı dinlersin! Câsiye-26/500

HEVA VE HEVESİN VE NEFSİN ARZULARINA BİR TEKME VUR VE RABBİNDEN SAKIN, BAK NE OLA?!

Hevâ ve hevesin ve nefsin menhûs arzularına ma’nevi bir tekme darbesi indirerek Rabbinden sakınanlara köşkler var, hem de üstlerine bina edilmiş daha yüksek köşkler (gökdelenler) var! O gökdelenlerin altlarından ırmaklar akar. Bu, Allah’ın bir va’didir. Allah ise aslâ va’dinden dönmez! Zümer-20/459

HEVA VE HEVESİNDEN KAYNAKLANAN YALANINI, BU ALLAH’DANDIR DİYEN, ZALİMİN TEKİDİR!

Allah-ü Teâlâ, daha zalimi bildirirken şöyle der: “(Hevâ ve hevesinden kaynaklanan) uydurduğu yalanına müşteri bulmak için “bunu Allah söylüyor ha!” diyenden veya gerçek Allah’ın kelamı kendine geldiği halde kendi yalanını cerhedeceği kaygısıyla Allah’ın Âyetini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirlere cehennemde bir yer mi yoktur?” (Çoktur Allah’ım, çoktur!) Zümer-32/461

HEVA VE HEVESİNİ KENDİSİNE İLAH EDİNEN KİMSEYİ GÖRDÜN MÜ?

Allah-ü Teâlâ, Efendimize hitâben: “ Hevâ ve hevesini (nefsanî arzularını) kendisine ilâh edinen kimseyi gördün mü? (Bırak onu kendi hâline! Senin görevin sadece tebliğ iken) onun üzerine Sen mi vekil olacaksın, İşlerini Sen mi yürüteceksin?” buyuruyor. (Bu Âyet-i Kerime ile ilgili bir Hadis-i Şerif: “Gök kubbesi altında, Allah’dan başka tapılan şeyler içinde Hevâ’dan daha müthişi yoktur!” Maâzallah!) Furkan-43/362

HEVA VE HEVESİNİN PEŞİNDE BURNU YASSI MİSALİ KOŞUP DURDUN, BİR DE ŞİMDİ KONUŞSANA!

Ey hevâ ve hevesini rab edinen nankörün teki! Yetime ikram etmezdin, yoksulu hem doyurmaz hem de doyurmak için teşvikkâr değildin, mal mülk sevgisi bütün benliğini sarmıştı. Dünya, sarsıla sarsıla un ufak edilip dümdüz edildiği zaman, Rabbinin emri geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman; o gün, cehennem de getirilir; işi o zaman anlarsın, irtikâp ettiğin günâhları, o zaman hatırlarsın! Fakat o hatırlamanın, sana ne faydası olacak ki! Hiç kusura bakma, kendin ettin kendin buldun! Fecr-21,23/593

HEVA VE HEVESLERİNE BİR BİLGİYE DAYANMADAN TABİ OLANLAR DA ZALİMLERDİR

Körü körüne, bir bilgiye dayanmadan hevâ ve heveslerine tabi olanlar da zalimlerdir. Rûm-29/406

HEVA VE HEVESLERİNE UYMA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Sana gelen bunca Kur`an hakikatları, bunca ilimden sonra onların hevâ ve heveslerine uyacak olursan, Allah`a karşı hiçbir koruyucu ve yardımcı bulamazsın!” Bu hitap, Efendimizin sav şahsında, cümle Ümmet-i Muhammed`edir, âgâh olalım! Bakara-120/18

HEVASINI İLAH EDİNENİ GÖRDÜN MÜ? HALİ NİCE OLURMUŞ, BAK, İBRET AL!

Hevâsını ilâh edinen, yani dünyanın kendisi için yaratılmış bir yer olduğunu zuğmeden, kibirli kibirli dolaşıp herbir kimsenin kendisine saygı göstermesini bekleyen, kılına dokunulsa kıyametler koparan fakat dünya yansa, kendisine dokunmasa tınmayan adamın hali nicedir, bakın ibret alın! Böyle bir haddini bilmezi Allah-ü Teâlâ şu mezelletlere dûçar kılmıştır: 1-İlmi olduğu halde bu ilmiyle doğru yolu bulamamıştır, çünki Allah şaşırtmıştır. Veya Allah, Kendi ezelî ilmiyle, küfründeki inadı yüzünden imana gelmeyeceğini bildiği için onu dalâlete atmıştır. 2-Kulağını mühürlemiştir de Hakkı işitemez olmuştur. 3-Kalbini mühürlemiştir de iman kalbinde yer bulamamıştır. 4-Gözlerine perde çekmiştir de artık Hakkı tanıyamaz olmuştur. Böyle odun gibi kendisini kurutan adama Allah hidâyet etmezse daha artık onu kim hidâyete erdirebilir? Câsiye-23/500

HIRİSTİYANLAR DOĞU TARAFINI NİÇİN KIBLE EDİNİRLER?

Meryem Vâlidemiz, ailesinden ayrılıp, hizmetkâr olarak Beyt-i mukaddes’e gidince, Beyt-i Mukaddes’in veya evinin doğu tarafında bir yer edinmişti. İşte Hıristiyanlar, Meryem Ana’mızın bu tercihinden dolayı doğu tarafını kendilerine kıble edinmişlerdir. Meryem-16/305

HIRİSTİYANLAR HAK DİN ÜZERE DEĞİLLER

Yahudiler şöyle dediler: “Hiristiyanlar Hak Din üzere değiller!” Halbuki önlerindeki kitabı okuyup duruyorlar. Bakara-113/17

HIRİSTİYANLAR HZ.İSA’NIN ÖLDÜRÜLÜP ÖLDÜRÜLMEDİĞİNDE ŞÜPHE İÇİNDEDİRLER

Hıristiyanların Hz. İsa hakkındaki kanaatları şöyledir: 1- Çarmıha gerilen İsa değil, O’na çok benzeyen bir adamdı. 2- Çarmıha gerilen İsa idi, fakat O çarmıhta ölmedi, oradan indirildiğinde yaşıyordu. 3- Çarmıha gerildi ve orada öldü, fakat daha sonra dirilip Havârileriyle görüştü. 4- O, mukaddes bir ruh olarak göğe yükseldi. Hıristiyanların bu hususta kesin bir bilgileri yoktur, sadece zanna dayanıyorlar. Nisâ-157/102

HIRİSTİYANLAR

Hıristiyanlar şayet Allah`a ve Ahiret Günü`ne iman eder ve salih amel işlerlerse hiç korkmasınlar ve üzülmesinler, kurtulurlar. Bakara-62/9

HIRİSTİYANLARI SEVGİDE MÜ’MİNLERE YAKLAŞTIRAN ETKEN NEDİR?

Hıristiyanların, Mü’minlere sevgi duymalarının sebebi, içlerinde bilgin keşişlerin (gıssislerin), ibâdet eden rahiplerin bulunması ve onların, Hakk’a tâbi olmakta Yahudi ve müşriklere nisbetle kibirlenmemeleridir. Mâide-82/120

HIRİSTİYANLARIN KENDİ ARALARINDAKİ KİN VE DÜŞMANLIK BİTMEZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Yahudilerde olduğu gibi) ‘biz Hıristiyanız!’ diyenlerden de sağlam söz almıştık. Onlar da kitapları İncil’den bir hazz (nasip) almayı unuttular. Bu sebepten kıyâmet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin bıraktık. Allah, yapmakta olduklarını ileride (Ahirette) kendilerine haber verecektir.” Mâide-14/109

HIRİSTİYANLARIN ŞERİAT KİTABI İNCİL DEĞİL, TEVRAT’TIR

Allah-ü Teâlâ: “O’na (İsa’ya) da Tevrat’ı tasdik edici, takvâ sahipleri için bir hidâyet ve bir nasihat olan İncil’i verdik. Tâ İncil Ehli, Allah’ın onda (Tevrat’ta) indirdiği ile hükmetsin!” Mâide-46,47/115

HIRSIZ ÇALDIĞI MALI SAHİBİNE TESLİM EDER DE TÖVBE EDERSE ALLAH ONU AFFEDER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim, zulmünden (yaptığı hırsızlıktan) sonra tövbe eder de hâlini ıslah ederse, şüphesiz Allah, onun tövbesini kabul eder (hırsızlık cezası uygulanmaz). Allah Ğafur ve Rahîm’dir.” Mâide-39/113

HIRSIZIN ELİNİ KESİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hırsız erkek ile hırsız kadının irtikab ettikleri suça bir karşılık ve Allah tarafından insanlara ibret verici bir ceza olmak üzere (sağ) ellerini kesiniz! Allah, Aziz ve Hakîm’dir.”(Not: Her hırsızın eli kesilmez. Şartları var ki, epeycedir. İslâm hukukunda ayrıntıları zikredilmiştir. Evet, kangren olan parmağın kesilmesi, nasıl hayat kurtarıyorsa; suç makinesi haline gelen hırsızın elinin kesilmesi de toplum huzurunu öylece kurtarır.) Mâide-38/113

HIRSIZ TU’ME GİBİSİ HER ZAMAN OLUR, ÇOK DİKKATLİ OLMAK LAZIM

Beni Zafer kabilesinden Tu’me bin Übeyrık adında bir münâfık, komşusu Katade’nin zırhını çaldı. Bir un dağarcığı içerisinde Yahudi Zeyd’e emaneten verdi. Katade, Peygamber Efendimize sav durumu arz etti ve Tu’me’den şüphelendiğini söyledi. Efendimiz sav, Tu’me’ye sorunca o, inkâr etti. İz sürme uzmanları, dökülen un kırıntılarından zırhın Zeyd’in evine gittiğini belirlediler. Zeyd, bunu Tu’me’nin kendisine emâneten verdiğini söyledi ve şâhitlendirdi. Benî Zafer kabilesi, Tu’me’nin çaldığını bildikleri halde bu durumu, bir aile haysiyeti meselesi yaptılar ve kendilerini Yahudi’ye karşı savunmasını Efendimizden istediler. Bütün deliller Yahudi Zeyd’in aleyhine olduğundan Efendimiz tam hüküm vereceği sırada (Zeyd’in elinin kesilmesini emredeceği sırada) bu âyet nâzil oldu: “(Habibim Ya Muhammed!) Hainler için müdafaa edici olma!” Mesele anlaşılınca Tu’me irtidat ederek firar etti, Mekke’ye sığındı. Orada da hırsızlığa devam ederken bir duvar altında kalarak dünyasını da kaybetti. Nisâ-105/94

HIRSLI, SABIRSIZ VE CİMRİ OLARAK YARATILDI ŞU İNSAN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçekten insan, Helu’ (hırslı, sabırsız ve cimri) olarak yaratılmıştır!” Meâric-19/568

HISIM AKRABAYA GÜVENME, ORADA HİÇ FAYDALARI OLMAZ, İTAAT ET CENNETE GİT!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kesinlikle kıyamet gününde hısımlarınızın, akrabalarınızın ve evlatlarınızın size hiçbir faydası dokunmaz! Allah o gün aranızı ayıracaktır (itaat edenleri cennete, isyan edenleri cehenneme gönderecektir). Zira yapmakta olduğunuz her bir şeyi, Allah hakkıyla görendir.” Mümtehine-3/548

HITTA DİYEREK GİRİN ŞU ŞEHRE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İsrailoğullarına “hıtta=affet bizi Ya Rabbenâ!” diyerek şu şehre (Beyt-i Makdis veya Eriha) girin de suçlarınızı affedelim, dedik.” Bakara-58/8

HITTA`YI HINTA İLE DEĞİŞTİRDİLER

Fakat o zalimler (İsrailoğulları), kendilerine söylenen o “hıtta= affet bizi Ya Rabbenâ!”sözünü, buğday mânâsına gelen “hınta” sözü ile değiştirdiler. Böylece itaat dışına çıktıkları için Biz de onların üzerine gökten acı bir azap indirdik. Bakara-59/8

HIYANET ETMEYİN ALLAH’A, RESULÜNE VE ARANIZDAKİ EMANETLERE!

“Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne hıyânet etmeyin, bile bile aranızdaki emânetlerinize de hıyânet etmeyin!” Enfâl-27/179

HIYANET, PEYGAMBERİN YAPACAĞI İŞ DEĞİL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir peygamber için emânete hıyanet etmek, aslâ söz konusu olmaz! Kim emânete hıyanet ederse, kıyamet günü hıyânet ettiği şeyin vebâliyle huzura gelir. Sonra herkese yaptıklarının karşılığı tam olarak verilir.” Âl-i İmrân-70/161

HIYANET: KENDİ ÖZ CANLARINA HIYANET EDENLERİ SAVUNMA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! İşledikleri günâhlarla kendi öz canlarına hıyânet edenleri savunma! Muhakkak ki Allah, dâima ihânet eden günâhkâr kimseleri sevmez!” (Olay şöyleydi: Münâfık Tı’me bin Übeyrık, komşusu Katade’nin zırhını çaldı, Zeyd adında bir yahudinin evinde sakladı. Zırh yahudinin evinde bulununca yahudi, bunun kendisine Tı’me bin Übeyrık tarafından verildiğini söyledi. Tı’me’nin yakınları, onun suçlu olduğunu bildikleri halde yalan yere yemin ederek, Efendimizin sav Tı’me’nin lehinde hükmetmesini talep etmişlerdi. Efendimiz neredeyse Yahudi Zeyd’in aleyhinde hükmedecekti ki, bu âyet nâzil oldu ve gerçek ortaya çıktı. Tı’me, bunun üzerine Mekke’ye kaçtı ve hırsızlık yapmak üzere girdiği bir evin duvarını delerken altında kalarak can verdi.) Bu âyet, “iyice araştırılmadan karar verilmez!” mesajını veriyor. Ayrıca hırsızın hain olduğu mesajını da veriyor. Nisâ-107/95

HIZIR AS DELDİĞİ GEMİDEN AYRILDIKTAN SONRA TUTTU BİR OĞLAN ÇOCUĞUNU ÖLDÜRDÜ

Hızır as gemiyi deldikten sonra inip Musa as ile yola koyuldular. Bir oğlan çocuğuna rastladılar ki, Hızır as, tuttu o çocuğu öldürüverdi. Musa as yine dayanamayıp atıldı: “Ne yaptın, bir cana karşılık olmaksızın mâsum bir cana mı kıydın? Doğrusu görülmemiş derecede çirkin bir iş yaptın!” dedi. Hızır as da tekrar:“Sen Benimle arkadaşlık etmeye katlanamazsın dememiş miydim?” diye cevap verdi. Bunun üzerine Musa as: “Eğer Sana bir şey sorarsam, bundan böyle Benimle hiç arkadaşlık etme! Artık özür dileyemeyecek hâle geldim” dedi. Kehf-74/300 ; 75,76/301

HIZIR AS İLE MUSA AS’IN ÖNCEKİ MOLA VERDİKLERİ KAYANIN YANINDA BULUŞTULAR

“Musa as ile Fetâsı Yûşa bin Nûn, kahvaltılık balıklarını unuttukları mola yeri kayanın yanına varınca orada Allah’ın kendisine nezdinden bir rahmet eseri olarak ledünnî ilim sahibi kıldığı bir seçkin kulunu (Hızır as’ı) buldular. (Musa as’ın karşılaştığı zatın Hızır as olduğu Hadis-i Şerif ile bildirilmiştir.) Kehf-65/300

HIZIR AS İLE MUSA AS’IN YOLCULUĞU BAŞLIYOR

Bunun üzerine ikisi (Hızır ve Musa as) kalkıp gittiler, nihayet bir gemiye bindiler, derken Hızır as, gemiyi tehlikeli olmayacak bir yerinden deldi. Musa as, dayanamayıp:“Ne yaptın öyle? İçindeki yolcuları boğmak için mi deldin onu? Gerçekten Sen korkunç bir şey yaptın!” dedi. Hızır as da: “Ben Sana, Benimle beraberliğe katlanamazsın, dememiş miydim? İşte gördün sabırsızlığını!” diye cevap verdi. Musa as: “Beni mazur gör, lütfen unutarak söylediğim bu sözden dolayı Bana güçlük yükleme!” dedi. Kehf-71,73/300

HIZIR AS YIKILMAYA YÜZ TUTMUŞ BİR DUVARI DÜZELTTİ

Musa as ile Hızır as, Hızır as’ın bir oğlan çocuğunu öldürmesinden sonra tekrar yola koyuldular, tâ bir şehre varıp o şehir halkından yiyecek istediler. Fakat ahâli bu iki kişiyi (Hz.Musa ve Hz.Hızır) misâfir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular. Hızır as, görür görmez o duvarı düzeltiverdi. Bunun üzerine Musa as da: “İsteseydin bu emeğine karşılık elbette iyi bir ücret alırdın” dedi. Kehf-77/301

HIZIR AS YOLUNDA MUSA AS İLE YUŞA AS İKİ DENİZİN BİRLEŞTİĞİ YERE GELSELER DE...

“Nihâyet (Musa ile Fetası Yûşa) iki denizin birleştiği yere vardıklarında (azıkları olan balığı yemek için mola verdiler ama, daha önceki mola verdikleri yerde) balığın canlanarak denize atladığını unutmuşlardı. Balık da zaten çoktan yolunu bulup gitmişti.” Kehf-61/299

HIZIR AS, YA MUSA! İŞTE SENİNLE AYRILMAMIZIN VAKTİ GELDİ, DEDİ

Hızır as, Hz. Musa’nın 3. Kez yaptığı gizemli işe karışması sonrası dedi ki: “Ya Musa! İşte Seninle ayrılmamızın vakti geldi. Şimdi Sana hakkında sabırsızlık gösterdiğin o meselelerin iç yüzünü açıklayacağım: 1-Evvelâ o gemi denizden nafakasını kazanan fakirlere aid idi. Ben onu bile bile bir miktar zedeledim ki, gemi ileriye gidemesin! Zira ileride sağlam olan bütün gemileri gasbeden zalim bir hükümdar vardı. 2-Oğlan çocuğunu niçin mi öldürdüm? Onun anası babası mü’min insanlardı. Bu çocuğun onları ileride azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk. Öldürdüğüm o çocuğun yerine bedel Rablerinin o ana babaya daha temiz, daha hayırlı, merhametçe daha yakınını vermesini istedik. 3-O duvarı da düzeltmemin sebebi şu idi: O duvar, şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında o yetimlerin kendilerine ait bir hazine gömülü idi. Babaları sâlih iyi bir insandı. Rabbin onların reşit olacakları çağa gelip, definelerini o zaman çıkarmalarını diledi. Ben bunları kendiliğimden de yapmadım. Rabbim bana nasıl emir buyurduysa öylece yaptım. İşte hakkında sabırsızlık gösterdiğin meselelerin iç yüzü bunlardan ibarettir!” Kehf-78,82/301

HIZIR AS, MUSA AS’A, O HALDE BEN HİKMETİNİ ANLATMADIKÇA BANA SORU SORMAYACAKSIN!

Hızır as, Musa as’ın verdiği sabır sözü üzerine şöyle dedi: “O halde, Bana tabi olduğuna göre, Ben sana o yaptığım şeylerden hakkında söz açıncaya kadar Bana hiçbir soru sormayacaksın!” Kehf-70/300

HIZIR AS, MUSA AS’A, SEN BENİMLE BERABERLİĞE SABREDEMEZSİN, DEDİ

Musa as’ın bu isteğine karşı Hızır as: “Doğrusu Sen Benimle beraberliğe aslâ sabredemezsin; hem içyüzünü kavrayamadığın zâhiren yanlış anlaşılan bir şeye, bir Peygamber olarak nasıl sabredeceksin ki?” dedi. Kehf-67,68/300

HIZIR AS’A MUSA AS, İNŞAALLAH BENİ SABIRLI BULACAKSIN, DEDİ

Hızır as’ın “Sen Benim yaptıklarıma sabredemezsin!” demesi karşılığında Musa as: “İnşaallah Sen Beni sabırlı bulacaksın ve Sana hiç bir işte karşı gelmeyeceğim!” dedi. Kehf-69/300

HIZIR AS’A MUSA AS, SANA ÖĞRETİLEN İLİMDEN BANA DA ÖĞRETMENİ İSTİYORUM, DEDİ

Musa as Hızır as’a: “Sana öğretilen bu ilimden (İlm-i Ledün’den) Bana da bir şeyler öğretmen için Sana tabi olabilir miyim?” dedi. Kehf-66/300

HIZIR AS’I BULMAK İÇİN MUSA AS, GENÇ YARDIMCISI YUŞA (JOSUE) İLE YOLA KOYULDULAR

“Bir zaman Musa as, genç yardımcısı Yûşa Bin Nûn’a (josue) şöyle dedi: “İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar artık durmak, dinlenmek yok, tâ ki (Hızır’ı) bulayım! Varamazsam, senelerce yürümeye devam edeceğim.” (Yani benim için O’nu bulmak bu kadar önemli!) Kehf-60/299

HIZIR YOLUNDA MUSA AS, İŞTE GÖZLEYİP DURDUĞUMUZ DA BU İDİ YA! DEDİ FETASINA

Fetâsı Yûşa as, “kahvaltımızı getir!” diyen Musa as’a “kahvaltılık balığımız, önceki mola verdiğimiz yerde canlanarak denize atlamıştı ama, sana söylemeyi unutmuşum” demesi üzerine Hz. Musa as: “İşte gözleyip durduğumuz da bu idi ya!” dedi. (Bu sözlerden Musa as’ın Hızır as ile buluşma yerinin, balığın canlanarak denize atladığı yer olacağını öncesinden bildiğini anlıyoruz.) Derhal kendi izlerini takip ederek gerisin geri dönüp kayanın yanına vardılar. Kehf-64/300

HİCR SURESİ

15.Sûredir. Mekke döneminde nâzil olmuştur. 99 âyettir. (Hicr, Semûd kavminin di-ğer bir adıdır ki, Salih as, bu kavmin peygamberiydi.) Hicr-0/261

HİCR, SEMUD KAVMİNİN BAŞKENTİ OLUP SALİH AS’IN KAVMİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hicr halkı da peygamberleri yalanladı. Onlara da mu’cizelerimizi göstermiştik, ama onlar bu delillerimizden yüz çevirdiler.” Hicr-80,81/265

HİCRET EDENİN DURUMU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip Allah yolunda hicret edenler ve cihâd edenler var ya, işte onlar, Allah’ın Rahmeti’ni umabilirler!” Bakara-218/33

HİCRET EDENLERİN BARİZ VASIFLARI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O muhacirler (hicret edenler), Hak yolda sabreder ve yalnız Rab’lerine dayanıp güvenirler.” Nahl-42/270

HİCRET EDENLERLE ALLAH YOLUNDA CİHAD EDENLERE MÜJDE!

Allah-ü Teâlâ müjdeliyor: “İman edip hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd edenler var ya, işte onlar, Allah indinde daha yüksek derecelere sahiptirler ve işte onlardır umduklarına nâil olanlar. Rableri onlara, katından bir rahmete, rızasına ve içinde dâimî nimetler bulunan cennetlere gireceklerini müjdeler. Onlar, o cennetlerde ebediyyen kalacaklardır. Muhakkak ki en büyük mükâfat, Allah’ın katındadır.” Tövbe-20/188 ; 21,22/189

HİCRET ETMEK İÇİN PEYGAMBERİMİZİN YAPTIĞI DUA

Efendimiz sav, Kur’an diliyle Rabbine yakarıyor: “Ya Rabbi! (Hicret ederek) gireceğim yere (Medine’ye râzı olacağın) doğru bir girişle girdir ve beni (Mekke’den râzı olacağın) bir çıkışla çıkar! Ve Bana Katından yardımcı bir güç ver!” İsrâ-80/289

HİCRET ETMEK NİYETİN OLSUN YETER Kİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim Allah yolunda hicret ederse dünyada gidecek çok yer, maddi ve mânevi genişlik ve bolluk bulur.” Nisâ-100/93

HİCRET ETMEYEREK ÜLKESİNDE KALAN MÜSLÜMANLARIN DURUMU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip de henüz hicret etmeyenler, hicret etmedikçe, sizin için mirasda onlara hiçbir velâyet (vârislik) yoktur! Eğer Din hususunda sizden yardım isterlerse; sizinle aralarında sözleşme bulunan bir topluluk aleyhine olmamak şartıyla, onlara yardım etmeniz gerekir. Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir.” (Not: Bu âyette, Muhâcirlerle Ensâr arasında yapılan kardeşlikten ötürü biribirlerine mirascı oldukları bildiriliyor. Ancak daha sonra gelen bu Sûrenin 75. Âyeti, mirasın akrabalar arasında olacağını bildirerek bu hükmü nesh etmiştir.) Enfâl-72/185

HİCRET GEREKTİĞİ HALDE HİCRET ETMEYENLER NEFİSLERİNE ZULMETMİŞLERDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip de hicret etmesi gerektiği zamanda (ki, bu zaman, kıyamete kadardır) hicret etmeyenler, kendi nefislerine zulmetmişlerdir. Melekler canlarını alırken o kimselere “dininize sahip çıkma adına ne işte idiniz?”diye sordular (soracaklar). O hicret etmeyenler, “baskı altındaydık, dinin emirlerini uygulayamıyorduk” deyince melekler şöyle cevap verirler: “Peki Allah’ın dünyası geniş değil miydi? Siz de oraya hicret etseydiniz ya!” İşte onların (hicretten kaçanların, tembel heriflerin) durağı, cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası! Ancak erkekler, kadınlar ve çocuklardan (hicret etmek için her türlü imkândan mahrum ve hicret için yol bulamayanlar), bu hükmün dışındadırlar. Allah, kuluna tâkadı üstünde yük yüklemediğinden, bunları affedeceği umulur. Allah Afüvv ve Ğafur’dur.” Nisâ-97;99/93

HİCRET HER PEYGAMBERİN ALIN YAZISIDIR

İbrahim as’ı ateşe atan ve Allah’ın mu’cizâne bir şekilde O’nu ateşten kurtarması neticesinde İbrahim as, yine Allah’ın emri üzerine kavminden ayrıldı. Kavmi üzerindeki tebliğ görevi sona eren Hz. İbrahim, kavmine şöyle dedi: “Ben Rabbimin emrettiği yere gidiciyim. O, elbette bana yol gösterecektir!” dedi ve (Şam diyarına) hicret etti. Sâffât-99/448

HİCRET İBRAHİMİ BİR SÜNNETTİR

Hicret, İbrahim as’ın da bir sünnetidir. Ankebût-26/398

HİCRET NİYETİYLE YOLA ÇIKTI AMA ECEL ONU YOLDA YAKALADI İSE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim evinden Allah’a ve Rasûlüne (Allah’ın da’vâsına sahip çıkmaya) hicret niyeti ile çıkar da yolda ecel gelip kendisini yakalarsa o kişi, hicret etmiş mükâfatını alır, ödülünü Allah verecektir. Allah, Rahim’dir.” Nisâ-100/93

HİCRET SEVABI PEK MUHTEŞEMDİR, MUHACİRLERE MÜJDELER OLSUN!

Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerime’sinde: “Allah yolunda hicret edenleri, sonra da bu uğurda öldürülenleri veya (yatağında da olsa) ölenleri pek güzel bir rızıkla rızıklandıracağını müjdelemektedir. Allah, elbette nimet verenlerin en hayırlısıdır. (Yani cennet gibi bir yeri, O’ndan başkası veremez!) Onları hoşnut olacakları yere (cennete) yerleştirecektir. Allah Alîm’dir, Halîm’dir.” Hacc-58,59/338

HİCRETE SENİ MECBUR EDENLERDEN DAHA GÜÇLÜ ŞEHİR HALKLARINI BİZ İMHA ETMİŞİZDİR

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Habibim Ya Muhammed! Seni çok sevdiğin Mekke’den hicrete mecbur eden halkından daha güçlü nice şehir halkları vardı ki, Biz onları imhâ ettik de kendilerine yardım eden olmadı.” (Senin hemşehrilerin mi bu imhâdan vâreste olacaklar? Bekleyedursunlar!) Muhammed-13/507

HİCRETTE GEÇ KALANLAR DA SİZDEN SAYILIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonradan iman edip hicret edenler ve sizinle beraber cihâd edenler var ya, işte onlar da sizdendir!” Enfâl-75/185

HİÇ BİR ŞEY YOK Kİ ALLAH’I HAMD İLE TESBİH ETMESİN!

Ve hiç bir şey yoktur ki O’nu (Allah’ı) hamd ile tesbih etmiş olmasın! Fakat siz onların bu tesbihlerini anlamazsınız. (Zira cansızların sessiz olan tesbihlerini biz anlayamayız, ama Allah sesli sessiz her türlü tesbihâtı anlar, bilir ve duyar.) İsrâ-44/285

HİDAYET ALLAH’A AİTTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Habibim! Onların hidayete ermesi senin vazifen değildir (Senin vazifen tebliğdir), fakat Allah dilediğini hidayete erdirir.” Bakara-272/45

HİDAYET ALLAH’DANDIR

Hz.İbrahim kavmine: “O (Allah) dır Beni yaratan ve Bana hidâyet veren (Bana doğru yolu gösteren)” dedi. Şuarâ-78/369

HİDAYET DE, YAKİN DE İMAN GİBİ ARTAR

Allah’ın cc Ashâb-ı Kehf için: “Biz de onların hidâyet ve yakînlerini artırdık”demesi ile, iman gibi hidâyetin ve yakînin de artacağını öğrenmiş olduk. Kehf-13/293

HİDAYET KAYNAĞIDIR

Kur`an, Hidayet kaynağıdır, en büyük Mehdi`dir. Bakara-2/2

HİDAYET VE DALALET NASIL GELİR?

“Peygamberlerin da’vetine muhâtap olanlardan bir kısmını Allah, (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirdi, bir kısmına da (inkârlarındaki ısrarları yüzünden) dalâlet hak oldu. (Evet, iyilik Allah’dan bir lütuf, kötülük bizden bir hakk-ı müstehak!) Nahl-36/270

HİDAYET VE DALALET

Allah, kimi (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirse, işte hidâyete eren odur; kimi de (küfrü sebebiyle) dalâlete atarsa, işte onlar, hüsrâna uğrayanlardır. A’râf-178/172

HİDAYET VERMİŞSE ALLAH, DAHA ARTIK KİMSE SAPTIRAMAZ ONU!

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde: “Allah kime hidâyet vermişse daha artık kimse onu saptıramaz!” buyurmaktadır. Hidâyete nâil olabilmek de zor iştir. Alt yapı olarak kişinin Hakperest olması, adâlet tarafını tutması, körü körüne batılda ısrar etmemesi, zalim olmaması...gibi hasletleri olması lâzım ki, hidâyet gelsin! Zümer-37/461

HİDAYET YOLU

Hidayet yolu olan İslam, hidayetin (doğru yolun) tâ kendisidir. Bakara-120/18

HİDAYET, HİDAYETİN ARTMASINA SEBEPTİR

Allah-ü Teâla buyuruyor: “Allah, hidâyete erenlerin hidâyetlerini artırır. Kalıcı olan sâlih ameller, hem mükâfat, hem sevapça Rabbinin nazarında netice itibariyle daha hayırlıdır.” Meryem-76/309

HİDAYETE ERDİRİR

Allah, sivrisinek misalinde olduğu gibi bazı misal verir ki, kalbi hüşyâr olanlar, “Allah abes iş yapmaz, vardır bu misalde derin bir hikmet!” diyerek tam teslimiyetle hidâyet esintilerine sinelerini ardına kadar açarlar da Allah, o güzellere hidâyet eder. Bakara-26/4

HİDAYETE EREBİLMEK İÇİN İNKARDAKİ İNADI BIRAKMAK LAZIM

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın âyetlerine iman etmeyenler var ya, Allah onları (inkârı tercih ettikleri müddetçe) hidâyete erdirmez ve onlara gayet acı bir azap vardır.” (Hidâyetin gelmesi için en azından objektif davranarak iyi niyet taşımak lâzım. Ne kadar ilzâm etsen de balık gibi kayarak yeni bir çıkıntı ile gelen anûddur.) Nahl-104/278

HİDAYETE ERMEK, İNSANIN KENDİ ELİNDE DEĞİLDİR

“Allah dilemedikten sonra bir insanın hidâyete ermesi mümkün değildir İnsan duâ eder, yalvarır yakarır, Allah da duâsını kabul ederse kendi lütfundan dilediğine hidâyet verir. Bilhassa birbirimize duâ etmeliyiz, o daha müstecâb, olur.” Hacc-16/333

HİDAYETE ERMELERİNE NE KADAR HIRS GÖSTERSEN DE ALLAH ONLARI HİDAYETE ERDİRMEZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Onların hidâyete ermelerine ne kadar hırs göstersen de şüphesiz ki Allah, (hak ettiklerinden dolayı) dalâlete attığı kimseleri hidâyete erdirmez, onlar için hiçbir yardımcı da yoktur.” Nahl-37/270

HİDAYETE GELEN KENDİ LEHİNE GELMİŞ; DALALETE DÜŞEN DE KENDİ ALEYHİNE DÜŞMÜŞTÜR

Allah-ü Teâlâ bu âyetinde buyuruyor ki: “Kim hidâyete gelirse, kendi lehine hidâyete gelmiş olur; kim de dalâlete düşerse, (Resûlüm, onlara) de ki: Ben ancak bir uyarıcıyım (kendiniz bilirsiniz.)!” Neml-92/384

HİDAYETİ ANCAK ALLAH VERİR

Allah, Hakk’ı söyler ve doğru yola O hidâyet eder. Ahzâb-4/417

HİDAYETİN HERKESİ KAPSAMAMASININ SEBEBİ, ALLAH’IN CEHENNEMİ DOLDURMA HÜKMÜDÜR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dileseydik her nefse hidâyet ederdik (de onlar melekler gibi olurlardı). Lâkin (herkesi kendi irâdesinde serbest bıraktığımızdan; onların da irâdelerini bâtıl istikametinde kullandıkları için) tarafımızdan: ‘Cehennemi (bâtılı tercih eden) cinler ve insanlardan dolduracağım!’ hükmü, kesinleşmiş bir Hak oldu.” Secde-13/415

HİDAYETİN KADRİNİ BİLENLERE ELBETTE BOL BOL MÜKAFATLAR VAR!

Hidayetin kadrini bilip de şükredenlere Allah, elbette bol bol mükâfatlar verecektir. Âl-i İmrân-144/67

HİDAYETTE OLDUKLARINI ZANNEDEN EHL-İ DALALETE NE DENİR?

Allah, kullarının bir kısmına (hikmeten ve kendi lütfundan) hidâyet verdi; bir kısmına da (küfür ve isyanlarındaki ısrarlarından dolayı) dalâlet hak oldu. Çünki onlar, Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Böyle iken işin garibi, bir de gerçekten kendilerinin hidâyette, doğru yolda olduklarını zannediyorlar. (Böylelerine: ‘Zannın hakikat adına kıymet-i harbiyesi, sıfırdır!’ denir, o kadar!) A’râf-30/152

HİDAYETTE OLMANIN GÖSTERGELERİNDENDİR

Bir kimse namazı hakkıyle ikame ederse, zekatı verirse, Ahirete de tam olarak iman ederse o hidâyet üzeredir ve kurtuluşa erer. Lokman-4,5/410

HİKMETİ DİLEDİĞİNE VERİR ALLAH

Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime de hikmet nasip etmişse artık O’na pek çok hayır verilmiş demektir. Bakara-269/44

HİKMETLE YARATILDI HER ŞEY

“Gökleri ve yeri (olması gerektiği şekilde) Hak ve hikmet ile yaratan O’dur (Allah’dır).” En’âm-73/135

HİLAFETİ İNSANİYYE NE ZAMANA KADARDIR?

İnsanın hilâfeti (eşya üzerindeki tasarrufu) Kıyamet Günü’ne kadardır. O gün geldiğinde hâkimiyet yalnız Allah’ındır (eşyaya yalnız Allah’ın sözü geçer). Allah, o gün insanlar arasındaki hükmünü verir. İman edenler, Naîm Cennetleri’ndedirler. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara ise zelil eden bir azap vardır. Hacc-56,57/338

HİLAL MESELESİ

Ay’ın ilk gözüktüğü günlerle, son gözüktüğü günlerdeki tırnak görüntüsü gibi görünen haline “Hilâl” denir ki, vakit ölçüleridir. Özellikle Ay’ın batıdan ilk gözükmesi çok önemlidir. Zira Ramazan Orucu’na başlamak da, orucu sonlandırmak da, Hac ibadetinin günlerini tayin etmek de ancak bu hilâlin görülmesine bağlıdır. Bakara-189/28

HİLAL’DEN BAHSEDİLİYOR

Allah-ü Teâlâ, Ay’ın da kendi yörüngesi üzerinde bulunan bir takım menzillere uğradığını, bu menzillerden birinde de eski hurma dalı gibi kavisli bir halde gözüktüğünü, yani Hilâl vaziyetini aldığını bildiriyor. (Hilâl daha sonra İslâm Alemi’nin simgesi olmuştur, pek çok İslâm ülkesinin bayrağını Hilâl süsler.) Yâ Sîn-39/441

HİLE YAPMAK İSTERLERSE, ALLAH SANA YETER!

“Eğer Sana hile yapmak isterlerse, hiç endişe etme, Allah Sana yeter! O Allah ki, Sana yardımıyla ve mü’minlerle kuvvet verendir!” Enfâl-62/184

HİLE, HURDA, TUZAK, KUMPAS KURMAK ELİNİZDEN GELİYORSA, HAYDİ ŞİMDİ KURUN BAKALIM!

Mahşer yerinde, o karar verilen hüküm gününde kefere ve fecereye şöyle denilir: “İşte hepinizi bir arada burada topladık. Artık (azaptan kurtulmak için) bir tuzağınız, bir düzeniniz, bir hile ve kumpasınız varsa hiç durmayın, hemen uygulayın! Hakkı yalan sayanların o gün, vay haline!” Mürselât-39,40/580

HİLE, TUZAK KURARLAR KUR’AN’I İPTAL ETMEK İÇİN, BEN DE TUZAKLARINI İPTAL EDERİM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar (Kur’an düşmanları kâfirler), Kur’an’ı iptal etmek için bir hile, bir tuzak kuruyorlar. Ben de (onların kurdukları tuzakları iptal etmekle) tuzaklarına tuzak kurarım!” Târık-15,16/590

HİLE, TUZAK VS. YAPADURUN BAKALIM, HEPSİ BOŞA YORULMAKTIR NASIL OLSA

Musa as, Firavun, Haman ve Karun’a Hak Peygamber olarak gönderilince herifler, iman edecekleri yerde hilelerle, tuzaklarla, zulümlerle bu daveti sıfırlayacaklarını zannettiler de inananların erkek çocuklarını (karşılarına ileride bir kuvvet olarak çıkmasın diye) “öldürün!”, kız çocuklarını ise (fiziği ve iş gücünden istifade için) “sağ bırakın!” dediler (ve öyle de yaptılar.) Lâkin kâfirlerin hile ve tuzakları, boşuna yorulmaktı. Mü’min-25/468

HİLE, TUZAK, KUMPAS KURANLARA AZAB-I İLAHİ YAKINDA İSABET EDECEKTİR

Yaptıkları hileler, kurdukları tuzak ve kumpaslar sebebiyle, suç işleyenlere Allah tarafından bir zillet ve şiddetli bir azap, yakında isâbet edecektir. En’âm-124/142

HİLE-İ DÜŞMANİYYE, NE ZAMAN ZARAR VEREMEZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey iman edenler!) Şayet siz, (onların bütün tahriklerine karşı) sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız (Kur’an ölçüsü dışına çıkmazsanız), onların (düşmanların) tuzakları, size hiçbir zarar veremez!” Âl-i İmrân-120/64

HİMAYE ALLAH’A MAHSUSTUR, HİÇ KİMSE KENDİSİNİ KORUYAMAZ!

“Himaye ve yardım, orada (Kıyamet Günü’nde) ancak Hak olan Allah’a mahsustur. Mü’minlere en iyi mükâfatı da, en güzel âkıbeti de ihsan eden O’dur (Allah’dır).” Kehf-44/297

HİMAYE ALTINDADIR PEYGAMBERİMİZ, DOLAYISI İLE O’NA BİR ŞEY YAPAMAZLAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Rabbinin hükmüne sabret! (yapılan eziyetler bilgimiz dahilinde cereyan ettiğinden Sana hiç bir şey yapamazlar!) Çünki sen himâyemiz altındasın!” Tûr-48/524

HİMAYESİNE SIĞINACAĞIN RAB, DOĞUNUN DA BATININ DA, YANİ HER YERİN RABBİ OLANDIR ANCAK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah), doğunun da batının da (yani her yerin) Rabbidir. O’ndan başka ilâh yoktur. Böyle olunca sen de O’nun himâyesine sığın, yalnız O’na güven!” Müzzemmil-9/573

HİMMET ETSELERDİ, ZARARLARI NE OLURDU SANKİ?

Allah-ü Teâlâ: “O kişiler ki, Allah’a ve Ahiret gününe inansalar; Allah’ın kendilerine ihsan ettiği nimetlerden O’nun yolunda harcasalardı zararları ne olurdu sanki? Ve Allah onları hakkıyle bilendir.” Buyurmaktadır. Nisâ-39/84

HİZBULLAH VE HİZBÜŞŞEYTAN NE DEMEKTİR?

Bu Sûrenin 19. Âyetinde “hizbüşşeytan”; 22. Âyetinde ise “Hizbullah” kelimeleri geçmektedir. Hizb, takım, taraftar, zümre mânâlarına gelir. Hizbullah, Allah’ın takımı, Allah taraftarı, Allah tarafını tercih etmiş zümre demektir. Hizbüşşeytan da şeytan takımı, şeytan taraftarı ve şeytan tarafında saf tutmuş zümre demektir. Mücâdele-19/543;22/544

HİZB-ÜŞ ŞEYTAN, ŞEYTAN TARAFTARI MI OLDUN? VAH SANA Kİ NE VAH!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şeytan, onları (kandırarak dümen suyuna) almış da Allah’ı anmayı kendilerine unutturmuştur. İşte onlar, şeytan taraftarlarıdırlar (Hizb-üş şeytan). Dikkat edin şeytan taraftarları hüsrâna uğrayanların tâ kendileridirler! Mücâdele-19/543

HİZMET ETMENE, KULLUK ETMENE BURADA ENGEL OLUYORLARSA HİCRET ET!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Benim kullarım! Şüphesiz ki, (sizi yerleştirdiğim) Arzım (yeryüzü) geniştir. Öyle ise (Bir yerde dininizi uygulama fırsatını, hizmet etmeyi bulamayarak Bana kulluk edemiyorsanız ‘Kulluk yapmak, hizmet etmek imkânını bize tanımadılar’ bahânesine sığınmayın da başka yerlere hicret ederek) yalnız Bana kulluk edin! (Kulluğunuz, hizmetiniz sadece Benim için olsun!) Ankebût-56/402

HİZMET İNSANINA YARDIM, BİR ALLAH EMRİDİR!

Öyle yiğitler vardır ki (Ashab-ı Suffa ve diğer asırlardaki sûfîler gibi) kendilerini Dini anlatmaya adamışlar (vakıf insan).Bu yüzden yeryüzünde geçimlerini sağlamaya vakitleri kalmıyor (aksi halde Dini tebliğe yeterli vakitleri kalmaz). Bu yardımlar (zekat, himmet, sadaka), öncelikle onlar içindir. Onlar, halktan istemediklerinden durumlarını bilmeyenler, onları zengin sanırlar. (Çünki onlar, hizmet gereği iyi giyinirler, yetenekli ve gözü açık insanlardır.) Bakara-273/45

HİZMET TOPLULUĞUNUN BULUNMASI, ALLAH’IN APAÇIK BİR EMRİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey İman edenler! İçinizden bir topluluk bulunsun, iyilikleri yayıp, kötülükleri önlesin!” Âl-i İmrân-104/62

HİZMET-İ İMANİYE VE KUR’ANİYE YOLUNDAN ALIKOYANLARA AZAP ÜSTÜNE AZAP VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar ki, kâfir oldular ve (insanları) Allah yolundaki (hizmetlerinden) alıkoydular. (Sosyal hayatı) ifsât ettikleri için (onların) azapları üstüne azap katmışızdır.” (Bu Âyet-i Kerime’den şu mânâlar çıkartılabilir: 1-Onlar, hem kâfirdirler hem de küfrünün iktizâsıyla yerinde uslu uslu durmayıp hizmet erbâbının yolunu kesen, hizmetlerine engel olan eşkiyâlardır. Bu sebepten azapları kat kat artırılır. Burada tek zümre söz konusudur. Müfessirler genelde bu mânâyı vermişlerdir. Mânâ tersinden okunursa, bu takdirde: Allah yolunun yolcularını engelleyenler, kâfir olmuşlardır, anlamı ortaya çıkar. 2-Kâfir olanlar ve Allah yolunda olanları hizmetlerinden engelleyenlere azap üstüne azap katmışızdır. Burada iki zümre söz konusudur: a)Kâfir olanlar, b)Allah yolu yolcularını engelleyenler. İkinci zümre, kâfir de olabilir, mü’min de. 3-Kâfir olanların azaplarının kat kat artırılması, Allah yolundaki hizmet erbâbına engel olmalarıdır. Yani Hizmet erbâbına engel olmak küfre denk bir günâhı müstelzimdir. (Efendim, kısaca iman sahibi bir kişi, karşısındakinin mezhebi, meşrebi hattâ dini ne olursa olsun, değil mi ki Allah’ın râzı olacağı bir hizmet yapıyor, aslâ engel olmamalı! Yoksa Ahirette işi bitiktir vesselâm!) Nahl-88/276

HİZMET-İ İMANİYYE VE KUR’ANİYYE’YE KARŞI KOYMAK ACI BİR AZABI BERABERİNDE GETİRİR

Allah’ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde: “Ayetlerimize yarışırcasına karşı koymak için çabalayanlara gayet iğrenç ve acı bir azap vardır” diyor. Emr-i bil Ma’ruf ve Nehy-i Anil Münker vazifesi yapan her çeşit İman ve Kur’an hizmetine karşı gelen ve o hizmeti, ama kıskançlık, ama küfrü sâikasıyla yok etmeye çalışanlar, Ayet-i Kerime mûcibince gayet iğrenç ve acı bir azâba müstehak olurlar. Çünki Emr-i bil Ma’ruf, Nehy-i anil Münker vazifesini yapmak, Allah-ü Teâlâ’nın Al-i İmrân Sûresi’ndeki açık bir âyetidir, emridir. Sebe’-5/427

HİZMETİNİN KARŞILIĞINDA BİR ÜCRET Mİ İSTİYORSUN Kİ, SENDEN KAÇIYORLAR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Yoksa Sen, onlardan bir ücret istiyorsun da, bu kendilerine ağır geldiği için mi Senden kaçıp uzak duruyorlar? Kaçan kaçsın, hem bilsinler ki en iyi karşılık, Rabbinin Sana vereceği mükâfattır. Çünki O, rızık ve ödül verenlerin en hayırlısıdır.” Mü’minûn-72/345

HİZMETTE METOD FARKI, NORMAL KABUL EDİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ: “Herkesin yöneldiği bir yön (kıble) vardır!” buyurmaktadır. Bu Âyeti, şu şekillerde de anlayabiliriz: 1-Herkes, hizmetinde zaman ve zemine göre bir metod, bir yöntem edinebilir. 2-Herkes, inandığı bir yola (dine) yönelir gider! Bakara-148/22

HİZMETTE NETİCEYİ GÖRMEK GEREKMEZ

“Hizmette (İslâm’ı temsil ve tebliğde) neticeyi görmek gerekmez ve vazife de değildir. Allah dilerse âkıbeti gösterir veya göstermez. Büyükler âkıbeti görmeden gitmek isterler tâ nefis hisse kapmasın, ihlâs-ı tamme ile Huzur’a varsınlar!” Ra’d-40/253

HİZMETTE TOZ OLMUŞ, ESAMESİ YOK, ÜCRETTE BAKMIŞSIN Kİ BAŞINDA BİTMİŞ!

Allah-ü Teâlâ Efendimize sav buyurdu: “Hudeybiye seferine katılmayanlar, Hayber Ganimetleri’ni almak için gittiğinizde ‘izin verin biz de size tabi’ olalım’ diyecekler. Onlar Allah’ın kelâmını (hükmünü) değiştirmek istiyorlar. De ki: ‘Siz bizimle gelemezsiniz! Zira Allah, hakkınızda daha önce böyle buyurmuştur.’ Bunun üzerine onlar: ‘Hayır! Siz bizi kıskanıyorsunuz!’ diyeceklerdir. Bilâkis onlar pek az anlıyorlar.” (Allah’ın Kelâmı’ndan murat, Hayber ganimetlerinin sadece Hudeybiye anlaşmasında bulunanlara verileceği va’didir.) Fetih-15/511

HİZMETTE YARIŞANLAR ALLAH’A EN YAKIN VE NAİM CENNETLERİNDE OLANLARDIR

Kıyamet Günü Mahşer Meydanı’nda toplanmış olan insanların en hayırlıları hayra hizmette birbirleriyle yarışan Sabikûn zümresidir ki bunlar, Allah’a en yakın kimseler olup, Naîm cennetlerindedirler. Vâkıa-11,12/533

HODR-İ MEYDAN DİYEN MÜŞRİKLERE KARŞI EFENDİMİZİN CEVABI

Peygamber Efendimize sav meydan okuyarak “Sen yapacağını yap; biz de bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz!” diyen müşriklere karşı Efendimiz sav şöyle dedi: “Ben de sizin gibi bir insanım; yalnız Bana şu vahyolunuyor: ‘İlâhınız tek bir İlâhdır. Öyleyse O’na yönelerek dosdoğru yolda yürüyün! O’ndan bağışlanma dileyin!’ O’na ortak koşanların vay haline!” Fussılet-6/476

HODRİ MEYDAN, KUR’AN GİBİ BİR ESER ORTAYA KOYUN BAKALIM, NE O? OLMADI MI?

Ey Mekke müşrikleri ve kıyamete kadar onların izinden gidenler! “Kur’an’ı Hz. Muhammed sav kendi uydurdu”iddianızda samimi iseniz, haydi bir benzerini siz de ortaya koyun bakalım! Ne o? Koyamadınız mı? Koyamazsınız! Çünki O, O’nun değil, Allah’ın Kelâmıdır. Bâri bir edep kuralı olarak susmasını bilin! Tûr-34/524

HOMURTU ÇIKARIR MI CEHENNEM? ÇIKARIR! HEM DE HOMUR HOMUR UĞULTULARLA!

Rablerini inkâr eden kefereler, cehenneme atıldıkları zaman onun korkunç homurtusunu, kaynaya kaynaya çıkardığı o homur homur uğultusunu işitirler. (Rabbim oraya atılmaktan muhafaza buyursun!) Mülk-7/561

HORTUMUNUN, BURNUNUN ÜZERİNE DAMGA BASILACAK DA KİM OLA?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan birine âyetlerimiz okunduğu zaman: ‘Evvelkilerin masalları!’ diyen (herif) var ya, Biz onun hortumunu (burnunu) dağlayıp, üzerine damga basacağız (da onu rezil edeceğiz)!” Kalem-15/563; 16/564

HUCÜRAT SURESİ

49. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 18 âyettir. İslâm Ahlâkı’nın en yoğun olarak anlatıldığı bir Sûre-i Celile’dir. Hucürat-0/514

HUD AS HALKINA DEDİ Kİ

Hûd as, halkına dedi ki: “Ey halkım! Bende hiçbir çılgınlık, beyinsizlik yok, Ben sadece Rabbülâlemîn tarafından size gönderilen bir elçiyim. Size Rabbimin buyruklarını tebliğ ediyorum; Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım; içinizden birinin nasihatçı olarak gönderilmesine hayret mi ettiniz? Nûh kavminden sonra Rabbiniz, yeryüzünde sizi onların yerine geçirdi ve sizi bedenen güçlü, kuvvetli, gösterişli kıldı. Allah’ın nimetlerini zikredin ki felâh bulasınız!” A’râf-67/157-68,69/158

HUD AS VE BERABERİNDEKİ MÜ’MİNLERİN AZAPTAN KURTULUŞU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Azâba dâir emrimiz (Âd kavmi üzerine) gelince, Hûd ve beraberinde olan mü’minleri, tarafımızdan bir rahmet eseri olarak (dünyada helâk olma azabından) kurtardık. Onları (Ahirette de), pek ağır bir azaptan selâmete erdirdik!” Hûd-58/227

HUD AS, KAVMİ AD’A DEDİ Kİ: AZAP SİZE HAK OLDU!

Hûd as, halkına dedi ki: “Rabbinizden size bir azap ve gazap Hak oldu. Putların ilâh olduğu hakkında mı benimle mücâdele ediyorsunuz? Öyle ise azabı bekleyin; Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!” A’râf-71/158

HUD AS’A DEDİLER, SEN BİZE APAÇIK BİR DELİL, MU’CİZE GETİRMEDİN

Dediler ki: “Ey Hûd! Sen bize apaçık bir delil (bir mu’cize) getirmedin; biz de senin sözünle ilâhlarımızı terk edecek değiliz. Ve biz Sana iman edecek kimseler de değiliz!” (Etmediniz de ne oldu?) Hûd-53/226

HUD AS’IN KAVMİNİN İLERİ GELENLERİ O’NA NE DEDİLER?

Hûd as’ın kavminin (Ad kavminin) ileri gelenleri, O’na dediler ki: “Biz Seni bir çılgınlık, bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve Senin yalancılardan biri olduğunu düşünüyoruz.” A’râf-66/157

HUD SURESİ BENİ İHTİYARLATTI, BUYURDU SEYYİD-ÜL MÜRSELİN SAV

Hûd Sûresi’nin 112. Âyetinde geçen: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” Âyet-i Kerimesi hakkında Peygamber Efendimiz sav: “Hûd Sûresi (yani bu âyet), beni ihtiyarlattı!” buyurmuştur. Çünki bu âyetin ehemmiyeti çok büyüktür, istikamet-i tâmmey-i âmmeyi (herkesin tam dosdoğru olmasını) emrediyor ki, bunu da çok az kişi yapabilirdi. Elhak, pek çok az insan, dosdoğru olabilmiştir. Hûd-112/233

HUD SURESİ

11. Sûredir. Mekke’de nâzil olmuştur. 123 âyettir. Hûd-0/220

HUDEYBİYE ANLAŞMASI, AŞİKAR BİR FETİHTİR, BİR ZAFERDİR

Allah-ü Teâlâ müjde veriyor: “Biz Sana (Hudeybiye anlaşması ile) âşikâr bir fetih ve zafer ihsan ettik.” (Âyet-i Kerime’de geçen fethin, Efendimizin sav ve Ashab-ı Kiram’dan Abdullah b. Mesud gibi bazı zevatın te’yidi ile Hudeybiye Anlaşması olduğu net bir şekilde tebeyyün etmiştir.) Fetih-1/510

HUDEYBİYE ANLAŞMASI, BERABERİNDE HANGİ MENFAATLARI GETİRDİ?

Hudeybiye anlaşmasının büyük bir zafer olduğu sonradan iyice anlaşılmıştır. Çünki: 1-Hudeybiye anlaşması, düşmanın kılıcının kınına sokulmasını sağladı. 2-On yıl gibi savaşsız geniş bir zaman dilimi sağladı ki, mü’minlerin buna çok ihtiyacı vardı. 3-Münâfıklar yalnız kalmışlardı, bu da arkasında destek bulamayan münâfıkların fırıldak çevirme heveslerini kursaklarında bıraktı. 4-Mekke’de müslüman olanların Medine’ye hicret edememeleri, Mekke’deki akraba ve arkadaşlarının İslâmı daha iyi anlamalarını sağladı. 5-Ebu Cendel gibi dağa çıkan gençler, Mekke kervanlarının baş belâsı oldu ki, bu hadise, anlaşmayı bizzat Mekkelilerin feshetme isteklerini doğurdu. 6-Anlaşmanın feshedilmesi Mekke’nin fethinin alt yapısını oluşturdu. 7-Hayber fethi, Hudeybiye anlaşmasının verdiği rahatlıkla yapıldı. 8-Mekke’de yeni müslüman olmuş, hicret edememiş çok insan vardı, şayet barış değil de savaş olsaydı, bu müslümanlar öldürülürlerdi, bu da müslümanları çok üzer ve zor durumda bırakırdı.Vs.Vs. Uzatılabilir! Fetih-20,21/512

HUDEYBİYE BARIŞI, NİCE YENİ MÜSLÜMAN OLANLARIN KAZANILMASINA YOL AÇMIŞTIR

Hudeybiye Barışı, bir savaş olmasını önlediğinden Mekke’deki nice Kâmet-i Bâlâ’ların kazanılmasına sebep olmuştur. Bunların en başında Halid bin Velid ve Amr ibn-ül Âs gelir. Savaş olsaydı şayet, muhtemelen bunlar telef olurdu ve ileride çok kahramanlıkları olacak iki dâhî komutan kazanılamazdı. Fetih-25/513

HUDEYBİYE BARIŞIYLA BİR SAVAŞ ÖNLENDİ DE MEKKE’DEKİ YENİ MÜSLÜMANLAR KORUNDU

Eğer Hudeybiye barışı olmayıp da savaş olsaydı bu durum, bilmeden Mekke’de yeni müslüman olan mü’min erkekler ve mü’min kadınların öldürülmesine yol açardı. Bu da müslümanları hem çok üzer, hem de diyet ödemek gibi pek zor durumda bırakırdı. Şayet böyle bir durum olmasaydı, Allah ellerinizi kâfirlerin üzerinden çekmez, savaşmanıza engel olmazdı. Fetih-25/513

HUDEYBİYE’DE AĞACIN ALTINDA RESULÜLLAH’A BİAT EDENLERDEN ALLAH RAZI OLMUŞTUR

Gerçekten Allah, Hudeybiye’de, o ağacın altında (Şecere-i Rıdvan denilen semure ağacının altında) Sana biat ettiklerinde, mü’minlerden râzı olmuştur. Onların kalblerindeki muhlisane sadakatlarını bildiği için üzerlerine sekîne, huzur ve güven indirdi. Onları Mekke’nin fethinden önce yakın bir fetih olan Hudeybiye anlaşması ve Hayber’in fethinden elde edilen ganimetler ile; ve daha birçok ganimetlerle mükâfatlandırmıştır. Allah Azîz ve Hakîm’dir. (Şecere-i Rıdvan adlı o mübarek semure ağacını Hz. Ömer, ağaca kutsiyet vermeye başlayan halkın, ileride büyük bir bid’ata yol açacağı tehlikesini önceden sezdiği için kestirmiştir. Evet, tevhid anlayışımız, Hz. Ömer Efendimizin ra anlayışı gibidir.) Fetih-18,19/512

HUKUK, ADALET TERAZİSİ VE KİTAP, PEYGAMBERLERLE BERABER ALLAH TARAFINDAN İNDİRİLDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hukuku (Adâlet terazisini) ve (kutsal) Kitabı, Peygamberlerimizle beraber indirdik ki, insanlar adâleti, hukuku ayakta tutabilsinler ve yaşatabilsinler!” Hadîd-25/540

HUKUK TANIMAZ SALDIRGANLAR

“Onlar, öyle kimselerdir ki, mü’minler hakkında ne ahit, ne yemin, ne hukuk; hiçbir şey gözetmezler. Bunlar, öyle haddi aşan saldırgan kimselerdir!” Tövbe-10/187

HUKUKA VE HUKUKÇULARA YEMİN EDİYOR ALLAH

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hak ile bâtılı, doğru ile eğriyi birbirinden ayırdıkça ayıranlara yemin olsun!” Hak ile batılı, doğru ile eğriyi en başta hakimler, hukukçular ayırır. Hukukçu olsun olmasın ‘Hakkı tutup kaldıranlara’ Allah yemin ediyor, yani değer veriyor. Allah bir şeye yemin ediyorsa o şey, çok değerlidir demektir. Mürselât-4/579

HULD CENNETLERİNDE EHL-İ CENNET NELERİ DİLERLERSE ONU BULACAKLARDIR

Allah-ü Teâlâ ne güzel müjde va’dediyor: “Huld Cennetleri, o Takvâ Ehli için bir mükâfat ve varış yeridir. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Kendilerine ne dilerlerse verilecektir. Bu, Rabbinin üzerinde, yerine getirilmesi istenen bir vaaddir.” Furkan-16/360

HUNEYN SAVAŞINDA ALLAH’IN SEKİNETİ, GÖRÜNMEYEN ORDULARI İMDADA YETİŞTİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra Allah, Resûlünün ve mü’minlerin üzerlerine sekinetini, rahmetini indirmiş, sizin göremediğiniz ordular göndermişti de inkâr eden o kâfirleri azâba uğratmıştı. İşte kâfirlerin cezası budur! Sonra Allah, bu savaşın peşinden, onlardan dilediği kimseleri, küfürden dönüş yapmaya muvaffak eder. Zira Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir. (Affı ve merhameti boldur.)” Tövbe-26/189 ; 17/190

HUNEYN SAVAŞINDAKİ BÖBÜRLENME NEREDEYSE FELAKET GETİRİYORDU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şu kesindir ki Allah size birçok savaşta yardım etti. Huneyn günü de! Hani o gün çokluğunuz, sizi böbürlendirmiş ama bu, size fayda etmemişti. Olanca genişliğine rağmen, dünya başınıza dar gelmişti. Sonra da bozguna uğrayarak düşmana arka çevirip kaçmaya başlamıştınız.” Tövbe-25/189

HURİLER Kİ, CİBİNLİKLER İÇİNDE DAHA ÖNCE HİÇ EL DEĞMEMİŞ HALDE KOCALARINI BEKLERLER

Firdevs ve Me’vâ cennetlerinde Hûriler vardır ki, inciden cibinlikler içinde, daha önce insanlar ve cinlerden hiç kimsenin eli değmemiş vaziyette bakireler olarak kocalarını bekleşmektedirler. Ey Müslüman! Oralara gidip bu Hûrilerle ebedî mutluluğu tatmak istiyorsan ne edip edip gitmeyi becermelisin! Oralara Rıza-i İlâhî bileti ile gidilir. Bu da çok zordur ama başka çaresi yoktur. İş bu kadarla kalsa belki “nasip!” dersin. Lâkin bu cennetlere gidemezsen tek alternatif cehennemdir. Haydi kararını ver! Rahman-72,74/533

HURİLERDEN İRİ GÜZEL GÖZLÜ VE SADEFLERİNDE SAKLI İNCİLER GİBİ EŞLER VARDIR ONLARA!

Cennet ehline sadeflerinde saklı inciler gibi olan Hûrilerden iri güzel gözlü eşler vardır. Vâkıa-22,23/534

HURMA AĞAÇLARI

Hurma ağaçlarını yaratan Allah’dır. Meyve verdiğinde meyvelerini yiyin ve hasad edildiği gün hakkını (öşrünü) verin ve isrâf etmeyin! Çünki O, isrâf edenleri sevmez! En’âm-141/145

HURMA BAHÇELERİNDE YAŞAMAK İSTEYENLER FİRDEVS VE ME’VA CENNETLERİNE GİTSİNLER

Bu Âyet-i Kerime, Firdevs ve Me’vâ cennetlerinde hurma (bahçelerinden) bahsediyor. Rahman-68/533

HURMA TOMURCUKLARINDAN SARKAN SALKIMLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, gökten indirdiğimiz su ile, hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar çıkarırız!” En’âm-99/139

HURUF-U MUKATTAALAR, O DİNİN ÖMRÜNÜN NE KADAR UZUN OLACAĞINI BELİRLER

Bu Ayet-i Kerîme’de Yüce Allah: “İşte böyle! Azîz ve Hakîm Allah, Senden önceki peygamberlere vahyettiği gibi Sana da vahyeder!” buyurmaktadır. Bu Ayetten bir Hadis-i Şerifin yardımı ile, şu mesajı aldım: Allah, peygamberlerine kitaplarını indirirken o kitaplardaki mukattaa harfleriyle o dinlerin ömrünün ne kadar uzun olacağını da belirlemiştir. Ya Muhammed! Sana indirdiğim bu kitapta (Kur’an’da) da her kitaptan çok hurûf-u mukattaa vardır, hattâ bu sûrede ilk iki Ayet bile hurûf-u mukattaadan mürekkeptir. Senin dininin ömrü diğer dinlerden daha uzun olacaktır. (Mezkur Hadis-i şerif, meâlen şöyledir: Benî İsrail Alimleri, bir seferinde Resûlüllah Efendimize sav “Senin kitabında ne kadar (hurûf-u mukattaa) vardır?” diye sorarlar. Efendimiz sav de, Kur’an-ı Hakîm’deki hurûf-u mukattaaları okur. Küçük dillerini yutarcasına Ulemâ-i Benî İsrail kendi aralarında: ‘Vay, Bunun Dîni epey uzun olacak!’ derler.) Şûrâ-1,3/482

HUTAME NE DEMEKTİR VE ORAYA KİMLER ATILACAKTIR?

Hutame, Allah’ın tutuşturduğu bir ateştir. Öyle bir ateştir ki, tâ kalblere kadar işleyip yakar da yakar! Hutameye, mal yığıp, onları Allah yolunda harcayacağı yerde harcamayıp sayıp durmakla meşgul olanlar ve bu malların kendilerini ölümsüzleştireceğini sananlar atılacaklardır. Üstelik o Hutame ateşinin kapıları, onların üzerine kapatılacak ve açamasınlar diye kapatılan kapıların arkaları, uzatılmış direklerle tahkim edilecektir veya o Hutame’ye atılanlar, uzun direklere bağlanıp (buğday ütmesi üter gibi) Hutame ateşine maruz bırakılacaklardır. Zan ile sanı ile yaşayanların âkıbeti, böyle olur işte! Hümeze-5,9/601

HUTBEDE SENİ YALNIZ BIRAKANLAR BİLSİNLER Kİ, ALLAH KATINDAKİ MÜKAFAT DAHA HAYIRLIDIR

Peygamber Efendimiz sav, bir kıtlık vaktinde Cuma günü Hutbe verirken Şam’dan gelen bir kervan Medine’ye girmişti. Mesciddeki cemaatin çoğu, Hutbeyi bırakıp gitmeleri üzerine Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerime’yi indirerek şöyle buyurdu: “(Habibim Ya Muhammed!) Onlar (Hutbeyi bırakıp gidenler), bir ticaret veya bir eğlence görünce, ona akın ettiler ve Seni (hutbede) yalnız bıraktılar. De ki: Allah’ın katında, (Ahirette olan mükâfat, dünyaya ait) eğlenceden de ticaretten de daha hayırlıdır. Çünki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” Cuma-11/553

HUZUR ARAYANLAR! HUZUR, BURADA SİZİ BEKLİYOR!

Bir toplulukta iyiliği yayanlar ve kötülüklerden sakındıranlar bulunursa, o hizmet câmiasının muvaffakiyeti oranında huzur bulunur. Başka türlü hiçbir uğraşının, kanun koymanın, zorlamanın huzuru getirmesi, mümkün değildir! Âl-i İmrân-104/62

HUZUR BATTI ONLARA, AZITIP NANKÖRLÜK ETTİLER DE AÇLIK VE KORKUYU TATTILAR

“Allah, şöyle bir temsil getirir: Bir şehir (Mekke) halkı vardı. Güvenlik ve huzur içinde idi, rızıkları her taraftan bol, bol rahatça geliyordu. Derken Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da işledikleri suçlar sebebiyle o şehir halkına açlık ve korku elbisesini tattırdı. (Açlık ve korku, elbise gibi kaplayıverdi vücutlarını.) Onlara, içlerinden bir peygamber geldi, onlar, O’nu yalancı saydılar. Onlar zulümlerine devam ederken çok geçmeden azap kendilerini kıskıvrak yakaladı.” Nahl-112,113/279

HUZURA GETİRİLECEKLER MAHŞER GÜNÜ MUTLAKA O HELAK OLANLAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendilerini helâk ettiğimiz bir memleket halkının mahşer günü huzurumuza getirilmemeleri, mümkün değildir.” Evet helâk olmakla iş bitmiyor, esas iş yeni başlıyor. Enbiyâ-95/329

HUZUR-U İLAHİ’DE AĞZINI AÇIP DA SÖZ SÖYLEYECEK KİMSE OLAMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O’nun (Allah’ın) huzurunda (azametinden) O’na karşı ağzını açıp bir hitaba mâlik olacak (mahlûkâtından) hiçbir kimse yoktur.” Nebe’-37/582

HUZUR-U İLÂHÎ’YE GÖTÜRÜLECEKSİNİZ!

Ey kâfirler, sonunda Huzur-u İlahi`ye götürüleceksiniz ve yaptıklarınızdan tek tek sorulacaksınız! Öyle ise iş işten geçmeden, yani ölmeden şu iman işini sağlama al da ötede ebedî hüsrâna uğrayanlardan olmayın! Şayet tatlı canınızı seviyorsanız tabi! Bakara-28/4

HUZUR-U RESULÜLLAH’DA ALLAH HEPİMİZİ SESLERİMİZİ AYARLAYIP AYARLAMAMAKLA SINAR

Allah, Resûlüllah’ın huzûrunda mü’minleri seslerini ayarlayıp ayarlamamakla sınar. Seslerini kısarak O’nu rahatsız etmeden lüzûmu kadar konuşanlar, bu imtihanı kazanmışlardır. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır. Onların takvâları da böylece ortaya çıkmış olur. (Bu Âyet-i Kerime’nin hükmü, el’an geçerlidir. Çünki Resûlüllah, yanına gelen gidenin farkındadır. O bizim idrâkimizin ötesinde bir diridir.) Hucürat-3/514

HÜDHÜD DENEN KUŞ NEREDE? YOKSA KAYIPLARA MI KARIŞTI?

Süleyman peygamber as, kuşları teftiş ettiğinde: “Bana ne oldu da Hüdhüd’ü göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı? Kuvvetli ve geçerli bir mâzeret ortaya koymadığı takdirde, onu şiddetli bir azap ile cezalandıracağım veya boynunu keseceğim” dedi. Neml-20,21/377

HÜDHÜD, O MÜTHİŞ HABERİNİ GETİRDİ DE KESİLMEKTEN KURTULDU

Süleyman peygamber as, göremediği Hüdhüd için ağır yaptırımlar uygulayacağını söyledikten çok geçmemişti ki Hüdhüd, çıkageldi ve şöyle dedi: “Ya Süleyman! Ben, Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim ve Sana Sebe’den önemli ve kesin olan bir haber getirdim: Sebe’ halkını bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm. Kendisine her türlü imkân verilmiş. (Belkıs adındaki) bu kadının, güçlü bir iktidarı olduğu gibi pek büyük bir tahtı da var! Ne var ki, O’nu da halkını da Allah’ı bırakıp güneşe secde ettiklerini buldum. Anlaşılan şeytan, onlara amellerini süslemiş de onları doğru yoldan çıkarmış; bu yüzden onlar, doğru yolu bulamıyorlar. (Şeytan onlara böyle bir vesvese vermiş ki, tâ), göklerde ve yerde gizli olan her şeyi açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde etmesinler!” (Bu âyet, 8. Secde âyetidir. Bu secde ayeti, sünnet olan secde ayetlerindendir.) Neml-22/377; 23,25/378

HÜDHÜD’E NELER DEDİ SÜLEYMAN AS?

Hüdhüd’ün verdiği bu haber karşısında Süleyman as, o’nun doğru haber verip vermediğini test için o’na şöyle dedi: “Sen şimdi şu mektubumu al götür, onların yanına bırak, sonra biraz uzaklaşarak bir kenara çekil, ne yapacaklarını gözle!” Neml-27,28/378

HÜKMETMEK: KİM ALLAH’IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEZSE O KAFİRDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Âyetlerimi az bir menfaat karşılığı satmayın! Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin tâ kendileridir.” (Zarûrî bir açıklama: Bu âyet, mer’i kanunlar, Allahın kitabındaki şer’i kanunlar olup, hâkimlerin, Allah’ın hükmü ile hükmetmeleri vazifeleri iken, rüşvet veya başka sebeplerle Allah’ın hükmü ile hükmetmezlerse, onların kâfir olacağını ifâde eder. Yoksa mer’i kanunlar, beşerî olup hâkimin yapacağı bir şey yoksa, o hâkim kâfir olmaz, hattâ günâhkâr da olmaz! Nitekim Yusuf as, kardeşini Mısır’da alıkoyması için Melik’in beşerî kanununa göre hareket ederek su kabını kardeşinin yüküne koymuştu. Yoksa Melik’in kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Bir hâkim, mer’i kanun ne ise onunla hükmeder. Aksi takdirde anarşi olur. Yani her bir hâkim, kendi kafasına göre bir hukuk sistemini ölçü alsa, hukuk kargaşası çıkar, bu da hukuksuzluk ve anarşi demektir. Halbuki en kötü hukuk, hukuksuzluktan iyidir. Mer’i kanunlar beşerî iken, gerçekte Hakk’ın tâ kendisi olan şer’i kanun ile hükmetmek dahi adâlet olmaz. Çünki sanık, mevcut mer’i kanun, şer’i olsaydı o suçu işlemeyecek veya işleyemeyecekti. Örnek: Genel evlerin harıl harıl işlediği bir zamanda bir hâkim kalkıp, zina eden bekâr için: “Buna yüz sopa vurun!” diyemez, dese zulüm olur! Beşeri kanunlara göre verilen bu tür suçların cezaları, Hak nazarında az gelirse Mahkeme-i Kübrâ’da mağdurun günâhlarından ona yüklenerek, çok gelirse onun günâhlarından zalimlere yüklenerek denkleştirilir. Mahkeme-i Kübrâ’da Hak, tam tecelli eder.) Mâide-44/114

HÜKMETMEK:ARALARINDA ALLAH’IN SANA İNDİRDİĞİ İLE HÜKMET!:

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Resûlüm! Aralarında Allah’ın Sana indirdiği ahkâm ile hükmet! Onların keyiflerine uyma! Allah’ın indirdiği hükümlerin bir kısmından Seni caydırmalarından sakın!” (Burada Resûlüllah’ın konumu: Devlet Başkanı’dır, hattâ Kanun Koyucu’dur. Mekke’de iken böyle bir emre muhatap değildi.) Mâide-49/115

HÜKMETMESİ İÇİN BÜTÜN İŞLER, O’NA, ALLAH’A GÖTÜRÜLÜR

“Göklerin ve yerin gaybını bilmek, Allah’a mahsustur. Bütün işler, hükmetmesi için O’na götürülür. Öyleyse sen, yalnız O’na ibadet et, yalnız O’na dayan, yalnız O’na güven! Rabbin, yaptıklarınızdan aslâ habersiz değildir.” Hûd-123/234

HÜKM-Ü KUR’AN VE HÜKM-Ü RESUL BÖYLEDİR, DENDİĞİNDE İTAAT EDEN MÜ’MİNDİR

Allah-ü Teâlâ’nın fermanıdır: “O kimseler ki, Allah ve Resûlü’nün hükmüne da’vet edildikleri zaman sözleri: “işittik ve itaat ettik!”demek olanlar, kurtuluşa eren Mü’minlerin tâ kendileridir. Her kim ki, Allah’a ve Resûlü’ne itaat eder, Allah’dan korkarsa, ebedî mutluluğa eren kimseler, işte onlardır.” Nûr-51,52/355

HÜKM-Ü KUR’AN VE HÜKM-Ü RESUL BÖYLEDİR, DENDİĞİNDE, YAN ÇİZEN MÜNAFIKTIR

Allah-ü Teâlâ’nın fermanıdır: “O kimseler ki, Allah ve Resûlü’nün hükmüne çağrıldıkları zaman, bir de bakarsın ki onlardan bir güruh, yüz çevirir. Evet bunlar, münâfıkların tâ kendileridir. Çünki onlar, Allah ve Resûlünün verdiği hüküm, lehlerinde olduğunda koşa koşa gelirler (Aleyhlerinde olursa ortalıkta görünmez olurlar). Sahi bunların kalblerinde bir hastalık (nifâk) mı var? Yoksa O’nun peygamberliğinden şüphe mi ettiler? Yoksa Allah ve Resûlü, kendilerine haksızlık edeceğinden mi endişe ediyorlar? Hayır! Onlar, zalimlerin tâ kendileri olan (münâfıklar) dır.” Nûr-48,50/355

HÜKMÜNÜ VERECEKTİR HAK İLE RABBİN, ONLAR YA DA İHTİLAFLI KONULAR ARASINDA

Allah-ü Teâlâ: “Muhakkak ki Senin Rabbin, onların ( ya da ihtilaflı konuların veya İsrailoğullarının) arasında Hak ile hükmünü verecektir” buyurmaktadır. Gerçekten O, Azîz’dir, Alîm’dir.” Neml-78/383

HÜKÜM ALLAH VE RESULÜNE AİTTİR, ONLARIN HÜKMÜ ÜZERİNDE HÜKÜM OLMAZ!

Bir mü’min erkek veya kadının, Allah ve Resûlünün bir iş hakkında bildirdiği hükmün dışında başka bir yol seçme hakkı yoktur. Kim Allah ve Resûlüne isyân ederse (Onların verdiği hüküm dışında başka bir hükmü tercih ederse) apaçık bir dalâlete, sapıklığa düşmüş olur. Ahzâb-36/422

HÜKÜM ALLAH’INDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Bütün işler, sonunda O’na döner (ve) O, hükme bağlar!” Âl-i İmrân-109/63

HÜKÜM GÜNÜ, HESABINI GÖRÜP AYIRMA GÜNÜ, VAKTİ BELİRLENMİŞ BİR KARAR GÜNÜDÜR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki, o ayırma (hüküm verme) günü, vakti belirlenmiş bir karar günüdür. O gün, Sûr’a (ikinci defa) üflenir de siz, bölük bölük hesap yerine gelirsiniz. Nebe’-17,18/581

HÜKÜM KİTABIDIR KUR’AN

“Kur’an, Arapça olarak bir hüküm ve hikmet kitabı olarak Allah tarafından indirilmiştir.” Ra’d-37/253

HÜKÜM: ALLAH’DAN DAHA DOĞRU HÜKÜM VEREN OLAMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kesin olarak iman eden insanlar için, Allah’dan daha güzel, daha doğru hükmeden bir hakim bulunabilir mi? (Bulunamaz!) Mâide-50/115

HÜKÜM: CAHİLİYE HÜKMÜNÜ MÜ İSTİYORLAR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa onlar, câhiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Artık kesin olarak iman edecek bir topluluk için, Allah’dan daha güzel, daha doğru kim hüküm verebilir?” Mâide-50/115

HÜKÜMDAR TAYİN ET BAŞIMIZA EY NEBİ!

Musa as’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenleri, peygamberlerine (Eşmuil as’a) demişlerdi ki: “Bize bir hükümdar tayin et de düşmanlarımızla savaşalım!” Peygamberleri: “Cihat farz kılınır da kaçarsanız, ne olacak?” diye nasihat ettiyse de onlar: “Yurdumuzdan yuvamızdan, çoluk çocuklarımızdan çıkarıldık, niye cihat etmeyelim ki!” diye israr ettiler. Bakara-246/39

HÜKÜMRANLIK MUTLAK MANADA SADECE ALLAH’A AİTTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah), kullarının üstünde hükmünü yürüten mutlak hükümrândır. Her işi tam hikmetle yapar ve her şeyden haberdâr olandır. En’âm-18/128

HÜMEZE SURESİ:

104. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 9 âyettir. Hümeze-0/601

HÜSRANA UĞRAMIŞTIR HERKES, ANCAK ŞU İNSANLAR MÜSTESNA!

Allah-ü Teâlâ, herkesin hüsrâna uğrayacağını, ancak şu insanların bu hüsrândan kurtulacağını beyan ediyor: 1-İman edenler; 2-Amel-i Salih işleyenler; 3-Hakk’ı tavsiye edenler (her yerde hakk’a sahip çıkanlar); 4-Sabrı tavsiye edenler (kendileri de sabır kahramanı olanlar). Asr-2,3/601

HÜSRANA UĞRATANLAR KİMLERDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendilerini hüsrâna uğratanlar, o iman etmeyenlerin tâ kendileridir.” En’âm-12/128

HÜVALLAH-ÜL LEZİ LA İLAHE İLLA HU’ YU YAKINDAN TANIYALIM

Sabah ve akşam namazlarından sonra okunan, herkesce bilinen ve fazileti pek çok olan bu üç Âyetlik Aşr-ı Şerif’i, yakından tanıyalım: 1-Peygamber Efendimiz sav buyuruyor ki: “Her kim sabaha eriştiğinde üç defa ‘Eûzü billahi-s Semî’ıl Alîmi min-eş şeytan-ir racîm” dedikten sonra Haşir Sûresinin son üç Âyetini okursa, Allah-ü Teâlâ onun için yetmiş bin meleği vekil olarak tayin eder. O melekler de akşama kadar ona rahmet okurlar. Şayet o gün ölürse şehit olarak vefat etmiş olur. Akşama erdiğinde okursa, sabaha kadar yine böyledir.” 2-Bu üç Âyet, tıpkı İhlâs Sûresi ve Ayet-el Kürsî gibi konusu itibariyle Allah-ü Teâlâ’dan bahseder. Onun için fazilette, diğer Âyetlerin üzerinde, Âyet-el Kürsî ve İhlâs Sûresi yanında yer alır. 3-Gerçek ilâh, sadece ve sadece Allah-ü Teâlâ’dır. 4-Allah, görünmeyen ve görünen her şeyi bilir. 5-Allah, Rahmandır (Bu âlemde, ayırt etmeksizin herkes ve her şeye merhamet edendir). 6-Allah, Rahîmdir (Ahirette, mü’minlere merhamet edendir). 7-Allah, Meliktir (Kâinatın hakiki Hükümdârıdır). 8-Allah, Kuddûsdür (Her türlü noksanlıktan münezzehdir). 9-Allah, Selâmdır (Kusurlardan salimdir, yaratıklarına esenlik verir). 10-Allah, Mü’mindir (Güvenlik verendir). Allah, Müheymindir (Her dâim gözetip koruyandır). 11-Allah, Azîzdir (Üstün kudret sahibi, mutlak galiptir). 12-Allah, Cebbârdır (Dilediğini yaptırandır). 13-Allah, Mütekebbirdir (Büyüklük ve Yücelik Kendisine mahsus olandır). 14-Allah, Hâlıktır (Yaratan sadece O’dur). 15-Allah, Bâri’dir (Yoktan var edendir). 16-Allah, Musavvirdir (Her varlığa özel sûret verendir). 17-Allah, Güzel isimler (El Esmâ-ül Hüsnâ) sahibidir. 18-Göklerde ve yerde olan ne varsa Allah’ı tesbih ve tenzih ederler. Çünki O, Azîz ve Hakîmdir. 19-Allah, Hakîmdir (Hikmet sahibidir, hükmedendir). Haşir-22,24/547

HZ. HARUN HZ. MUSA’NIN YARDIMCISIDIR

Cenâb-ı Allah, bu Âyet-i Kerimesinde, Hz. Musa’ya kitabı (Tevrat’ı) verdiğini, Hz. Harun’u da beraberinde O’na vezir (yardımcı peygamber) kıldığını açıkça bildiriyor. Furkan-35/362

HZ. MUHAMMED SAV, HZ. İBRAHİM AS`IN KABUL EDİLMİŞ DUASIDIR

Hz. İbrahim as, Ka`be-i Muazzama`yı inşa ederken: “Ya Rabbena! Zürriyyetimizden öyle bir Resul gönder ki…”duası kabul edilmiş ki, Şâh-ı Rusül Hz. Muhammed sav, Mekke-i Mükerreme`de İbrahim as ve İsmail as`ın soyundan gelmiş birisi olarak zuhur etti. Elhamdulillah! Bakara-129/19

HZ. MUHAMMED  SAV, BİR ŞAHİT, BİR MÜJDECİ VE BİR KORKUTUCU OLARAK GÖNDERİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Şüphesiz ki Biz Seni (Ümmetin için) bir Şâhit, inananlara bir müjdeleyici ve inadına direnenlere de bir (azapla) korkutucu olarak gönderdik; tâ ki Allah’a ve Resûlüne iman edesiniz; O’nun Dinine ve Peygamberine yardım edesiniz; Rabbinizi büyük bilesiniz de sabah akşam (yani tam gün) O’nu tesbih edesiniz!” Fetih-8,9/510

HZ. MUSA AS, SADECE İSRAİLOĞULLARINA DEĞİL, FİRAVUN VE KAVMİNE DE ELÇİ GÖNDERİLDİ

Allah-ü Teâlâ, Hz. Musa’ya şöyle emretti: “Ya musa! Firavun’a git; çünki o, çok azdı! Hem ona de ki: ‘(Şirk ve isyan kirlerinden) kendini arındırmaya gönlün var mı? İster misin seni Rabbine giden yola irşâd edeyim de O’nu tanıyasın ve O’na saygı duyasın!’” Bu Âyetler, açıkça Hz. Musa’nın Firavun ve kavmine de peygamber olarak gönderildiğinin delilidir. Hem kendi kavminden olmayan sihirbazların iman etmesi de bir başka delildir. Ne var ki, Firavun ve kavmi iman etmeyince helâk oldular da Hz. Musa’nın peygamberlik alanı kendi kavmine münhasır kaldı. Nâziât-17,19/583

HZ. MUSA FİRAVUN ESARETİ ALTINDAKİ KAVMİNE NE DEDİ?

Hz. Musa kavmine şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’dan yardım isteyin ve sabredin! Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır; ona kullarından dilediğini vâris kılar, güzel âkıbet, elbette müttekilerindir.” A’râf-128/164

HZ. ÖMER EFENDİMİZE, BİR KADIN KADAR DA ANLAYAMAMIŞSIN, DEDİREN AYET-İ KERİME

Hz. Ömer Efendimiz ra, evliliğin kolaylaştırılması maksadıyla, kadınlara verilen mehre, bir üst sınır koymak istedi. Cemaat içerisinden bir kadın: “Ya Emir-el Mü’minîn! Allah’ın bize helâl kıldığını, elimizden almak mı istiyorsun?” diyerek bu âyeti okudu. Hz. Ömer Efendimiz, derhal bir iç muhasebe yaparak buradaki inceliği anladı ve herkesin duyacağı bir sesle: “Ey Ömer! Bu meseleyi bir kadın kadar da anlayamamışsın!” diyerek kadının haklı olduğunu açıkladı ve bu içtihadından vazgeçti. Nisâ-20/80

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gay...

PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI

                                                 PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI                 Kıyame Sûresi 3. ve 4. Âyetlerinin meallerini okuyalım! Bu âyetlerde Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İnsan kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (dünyadaki eski haline getirmeye) gücü yeteniz.”                 Parmak uçları denmesi, câlib-i dikkattir. Niçin? Parmak uçlarında ne var ki? Evet! Parmak uçlarında parmak izleri var! Bu âyetin nazil olduğu dönemde de parmak izlerinin va...

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız k...