Ana içeriğe atla

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (K) İLE BAŞLAYANLAR

 

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (K) İLE BAŞLAYANLAR

KA`BE SEVAP KAZANMA YERİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz Beytullah`ı (Kâ’be’yi) insanlara sevap kazanmaları için bir toplanma mahalli kıldık!” Ka`be-i Muazzama, Arap Yarımadasında Mekke-i Mükerreme şehrindedir. Orada kılınan namazların sevabları, yüzbin katlanarak verilir. Bakara-125/18

KA`BE-İ MUAZZAMA BİR GÜVEN VE EMNİYYET YERİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz Beytullah`ı (Kâ’be’yi) bir emniyyet ve güven yeri kıldık!”Bakara-125/18

KA`BE-İ MUAZZAMA’NIN TERTEMİZ TUTULMASI

Allah-ü Teâlâ, İbrahim as ve İsmail as’a, tavaf edenler için, i`tikâfta bulunanlar için, rüku` ve secde edenler için Beytullah’ı tertemiz tutmalarını emretmiştir. Bu emir kıyamete kadar Hâdim-ül Harameyn için de geçerlidir. El Hak tertemiz tutuyorlar, biz de buna şahidiz, onlardan razı ol Ya Rabbi! Bakara-125/18

KA`BE-İ MUAZZAMAYI İBRAHİM VE İSMAİL AS İNŞA ETTİLER

Bir vakit İbrahim ve İsmail (as) Beytullah`ın temellerini yükseltirken şöyle duâ ediyorlardı: “Ya Rabbenâ yaptığımız bu işi bizden kabul et!”Bakara-19/127

KA’BE, BİRLİĞİMİZİN SEMBOLÜDÜR!

Mescid-i Haram’a doğru yönelerek namaz kılmamız isbat eder ki, Ka’be-i Muazzama, Müslümanların birlik ve beraberliğinin sembolüdür! Şu Âyet, bunu ifade ediyor: “(Ey mü’minler!) Nerede olursanız olun (namazda) yüzlerinizi oraya (Ka’be’ye) doğru çevirin ki, zalimlerin dışında halk, aleyhinizde kullanacak bir delil bulamasın!” Yani eğer kıble, herkesin arzu ettiği yön olsaydı, o zaman halk (bilhassa Yahudi ve müşrikler): “görüyorsunuz bunlar, başka başka yöne secde ediyorlar; demek ki, bunların dini de başka başkadır, bunlar, Hak üzere değillerdir!” derlerdi ki, onlara birlik ve beraberliğimizi bozacak fırsatı vermiş olurduk. Bakara-150/22

KA’BE’NİN TEMELLERİNİ, İBRAHİM AS VE İSMAİL AS YÜKSELTTİLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hani bir vakit İbrahim ve İsmail, Beyt’in (Kâ’be’nin) temellerini yükseltiyorlardı.” Bu Âyet’ten anlıyoruz ki, Hz. Adem’in attığı kaybolmuş temel üzerine Kâ’be’yi binâ eden ve yükselten Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail olmuştur. Bakara-127/19

KA’BE’NİN YERİNİ ALLAH HZ. İBRAHİM’E TARİF EDEREK BULDURDU

Allah, Hz. İbrhim’e (Tufan hadisesinden dolayı nerede olduğunu bulamadığı) Beyt’in=Kâ’be’nin yerini, O’nu yeniden inşa etmesi için göstermiş ve şöyle emretmiştir: “İbrahim! Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Benim Ma’bedimi=Kâ’be’yi, tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû’da bulunanlar ve secdeye kapananlar için tertemiz tut!” Hacc-26/334

KA’BE’Yİ İNŞA EDERKEN İBRAHİM AS İLE İSMAİL AS NE GİBİ DUALARDA BULUNDULAR?

İbrahim ve İsmail as, Kâ’be’yi inşâ ederken şöyle duada bulundular: “1-Rabbimiz! Biz ikimizi, Sana tam teslim olmuş Müslümanlardan eyle! 2-Rabbimiz! Yaptığımız bu işi (Ka`be-i Şerif`in inşâsını) bizden kabul buyur! 3-Rabbimiz! Soyumuzdan da yalnız Sana teslim olan bir ümmet çıkar! 4-Rabbimiz! Bize Hac ve Kurban Menâsıkını=ibadet usûlünü göster! 5-Rabbimiz! Tövbelerimizi kabul buyur! 6-Rabbimiz! O soyumuzun içinden öyle bir Resul gönder ki (Hz. Muhammed sav murad ediliyor), kendilerine Sen’in Âyetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları günâhlarından tertemiz kılsın! 7-Muhakkak ki Aziz Sen’sin, Hakîm Sen’sin, Rahîm Sen’sin, Tevvâb Sen’sin, Alîm Sen’sin, Semi’ Sen’sin!” Bakara-127-129/19

KA’BE’Yİ ZİYARET, İNSANLARIN MADDİ VE MANEVİ BİR KAZANÇ VESİLESİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, Kâ’be’yi, hürmete lâyık ma’bed olan Beyt-i Harâm’ı, haram ayı (Zilhicce’yi), kurbanı ve ona takılan gerdanlıkları (özetle Hac ibâdetini), insanların dînî ve dünyevî hayatları için bir kazanç vesilesi kılmıştır. Bu, göklerde ve yerde Allah’ın, her şeyi bildiğini anlamanız içindir.” Mâide-123/97

KA’BE-İ MUAZZAMA’NIN TEMİZ TUTULMASI, ALLAH’IN EMRİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İbrahim! Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Ma’bedimi (Mescid-i Haram’ı, Kâ’be’yi) tavaf edenler, kıyamda duranlar, rüku’da bulunanla ve secdeye kapananlar için tertemiz tut!” Hacc-26/334

KA’BE-İ MUAZZAMA’YA HİZMET EDENLERE ALLAH-Ü TEALA İLTİFAT EDER

Allah-ü Teâlâ, Kureyş Kabilesi’ne Kâ’be-i Muazzama’ya hizmet ettikleri için iltifat etmiş, ziraatın olmadığı yerde onları aç bırakmamış, onları kış ve yaz (yani tüm yıl) yaptıkları seyahatlerde emin kılmış, içlerinden Hz. Muhammed sav gibi bir Şâh-ı Rusül göndermiştir. Tarih boyunca Ka’be-i Muazzama’ya hizmet edenler başka iltifatlara da nâil omuşlardır. Kureyş-1,4/602

KABA DAVRANANLAR DAĞITICIDIRLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Resûlüm!) Eğer sen, insanlara karşı kaba, katı yürekli biri olsaydın, insanlar, senin etrafından dağılıverirlerdi.” Âl-i İmrân-159/70

KABİL, HABİL’İ ÖLDÜRDÜ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nefsi, onu (Kâbil’i) kardeşini (Habil’i) öldürmeye itti. O da (Kâbil) O’nu (Hâbil’i) öldürüp ziyân edenlerden oldu.” Mâide-30/111

KABİR AZABI HAKTIR

Bu Ayet-i Kerimede, cehennemliklerin sabah akşam ateşe maruz bırakılacaklarından (Yani kabirdeki müstehak ruhlara gidecekleri cehennem ateşi gösterilerek, sabah akşam “işte diriltildiğinde seni bekleyen ateş!”denileceğinden); kıyametin koptuğu günde ise “Firavun ailesini (firavunlaşan her bir kişiyi) azabın en şiddetlisine sokun!” denileceğinden bahsedilmektedir. Mü’min-46/471

KABİR BAŞINDA DUA ETMEK İSLAM’DA VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Onlardan (münâfıklardan) ölen hiçbir kimsenin namazını aslâ kılma! Kabri başında dua etmek üzere durma! Çünki onlar, Allah’ı ve Resûlünü tanımadılar ve yoldan çıkmış olarak öldüler.” (İbni Übey b. Selûl öldüğünde, hâlis bir müslüman olan oğlu Abdullah, Hz. Peygambere gelerek cenaze namazını kıldırmasını rica etti. Pek şefkatli olan Efendimiz sav, o tarafa doğru kalkınca Hz. Ömer, 80. âyeti hatırlattı. Hz. Peygamber sav: ‘Demek Allah izin verdi, Ben de yetmişten daha fazla istiğfar ederim!’ dedi. Bunun üzerine bu âyet indirildi ve kesin hüküm bildirilmiş oldu.) Tövbe-84/199

KABİRLERDEN BİR KERE ÇAĞIRDIĞINDA RABBİMİZ, HEMEN ÇIKIVERECEĞİZ

Allah-ü Teâlâ, bir kere çağırdı mı, hemen kabirlerimizden çıkıvereceğiz (de Ahiret hayatımız başlamış olacak)! Rûm-25/406

KABİRLERDEN ÇAĞIRILDIĞINDA DERHAL O’NA HAMD EDEREK KOŞARCASINA GELECEKSİNİZ

“Allah, sizi kabirlerinizden çağıracağı gün, derhal O’na hamd ederek da’vetine koşarcasına icâbet edeceksiniz ve dünyada pek az kaldığınınızı zannedeceksiniz.” İsrâ-52/286

KABİRLERDEN ÇIKIP MAHŞER MEYDANINA DÖNÜŞ TEK BİR HAYKIRIŞTAN İBARETTİR

Onlar “çürümüş kemikler olduktan sonra mı diriltilecekmişiz?” diye uzak ve zor göredursunlar. Halbuki o diriliş ve dönüş, İsrafil’in tek bir haykırmasından (Sûr’a ikinci defa üfürmesinden) ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (bütün insanlar), Mahşer’de toplanıvermişler! Nâziât-13,14/582

KABİRLERDEN DİRİLİP ÇIKIŞ DA TOHUMUN SU İLE ISLANAN ÖLÜ TOPRAKTAN ÇIKIŞI GİBİDİR

Gökten indirilen su ile ölü topraktan, içinde barındırdığı tohumlar, nasıl yeryüzüne çıkıp hayat buluyorlarsa; toprak altında bir tohum gibi saklı insan cesetleri de, İsrafil’in üfürdüğü Sûr ile çıkıp mahşer meydanında toplanacaklardır. Haşrin küçük örneği, kışta ölen topraktan, baharda bitkilerin çıkmasıdır. Kâf-11/517

KABİRLERDEN KALKARAK ALLAH’IN HUZURUNA ÇIKACAĞIZ

“Bütün insanlar, kabirlerinden kalkıp, tek Hâkim, Kahhâr olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.” İbrahim-48/260

KABİRLERDEN KALKIŞ, SUR’A İKİNCİ DEFA ÜFÜRÜLÜŞ İLE GERÇEKLEŞECEKTİR

İsrafil as’ın Sûr’a ikinci defa üfürmesi ile kabirlerde (mezarlarda) yatanlar, kalkıp Rablerine koşacaklardır. Yâ Sîn-51/442

KABİRLERDEN, MEZARLARDAN KALKANLAR NELER DİYECEKLERDİR?

Sûr’a ikinci defa üfürüldüğünde Allah’ın yaratmasıyla kabirlerde yatanlar kalkacaklar ve şöyle diyeceklerdir: “Eyvah bize! Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı?” İşte Rahman’ın va’di (gerçekleşti de mezarlarınızdan kalktınız ve Ahiret hayatınız bir daha ölmemek üzere başladı.) Peygamberler doğru söylerler(miş) değil mi? Yâ Sîn-52/442

KABİRLERİN İÇİNDE YATANLAR DIŞINA ÇIKARILDIĞI ZAMAN KİŞİ NE YAPIP YAPMADIĞINI ANLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kabirlerin içi(ndeki yatanlar) dışına çıkarıldığı (ölülerin diriltildiği) zaman; kişi, ne yapıp ne yapmadığını iyice anlayacaktır!” ama iş işten geçmiştir artık; faydası yok! İnfitâr-4,5/586

KABİRLERİNDEN ÇIKARLAR, DÜNYADAKİ PUTLARINA AKIN ETTİKLERİ GİBİ KOŞARLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün onlar (bâtıl şeylerle ömürlerini çürütenler), kabirlerinden çıkarlar, sür’atle (dünyadaki) putlarına koştukları gibi (hesap yerine) koşarlar. Gözleri öne düşmüş bir vaziyette kendilerini bir zillet kaplar. İşte bu gün, kendilerine va’d edilen, tehdit olunup durdukları gündür!” Meâric-43,44/569

KAÇACAK DELİK BULAMADINIZ DEĞİL Mİ? SİZİ Mİ SİZİ!

“Ve nihâyet suçlular, ateşi gördüler, orayı boylayacaklarını anladılar. Etrafı yokladılar, fakat ondan kaçacak bir delik bile bulamadılar.” Kehf-53/298

KAÇAKLARA BİR BAKSANA! ÖLÜM KORKUSUYLA NASIL DA DİYARLARINDAN KAÇIYORLAR

Sayıları binlerce olmasına rağmen, ölüm korkusuyla diyarlarını terkedenlere bir baksana! Allah onlara “ölün!” dedi de öldüler. (yani korktukları ölümü, hemen önlerinde buldular) Sonra Allah, onları tekrar diriltti ve şöyle dedi: “Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir!” Bakara-243-244/38

KAÇAMAZSIN, KURTULAMAZSIN ORASI CEHENNEM, DÜNYA ZİNDANI DEĞİL

“Kâfirler, çektikleri azaptan iyice bunalırlar da cehennemden kaçmaya çalışırlar. Ama nâfile! Kaçamazlar, tekrar oraya iâde edilirler ve kendilerine: “Çıkmak yok! İster istemez bu yakıcı azabı tadacaksınız!” denilir.” Hacc-22/333

KAÇARAK ALLAH’IN CEZALANDIRMASINDAN KURTULACAĞINIZI MI SANIYORSUNUZ? VAH!VAH!

Siz ey günâhkârlar! Kaçarak Allah’ın sizi cezalandırmasından kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Allah, sizi cezalandırmaktan âciz değildir. O, sizi nerede olursanız olunuz bulur, yakalar ve cezalandırır. Ve sizin Allah’dan başka hâminiz de yoktur, yardımcınız da! (Kaçmayın, tövbe edin ve kurtulun!) Şûrâ-31/485

KAÇIP DA KURTULAMAZSINIZ, AKLINIZ VARSA ALLAH’A İTAAT EDERSİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem siz Allah’ı âciz bırakıp da hâkimiyetinin dışına kaçıp kurtulamazsınız. Ve sizin için Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır!” (Aklınız varsa Allah’a itaatla O’nu dost edinin!) Ankebût-22/397

KAÇIP KURTULAMAZSINIZ, GÜCÜNÜZ YETİYORSA GÖKLERİN VE YERİN SINIRLARINDAN ÇIKIN!

Allah-ü Teâlâ: “Ey cinler ve insanlar topluluğu! (Kaçıp kurtulamazsınız!) Gücünüz yetiyorsa, haydi göklerin ve yerin sınırlarından çıkıp gidin (de kurtulun bakalım)! Ancak (Benim gücüme karşı koyabilecek) üstün bir güç sahibi olmadıkça çıkıp gidemezsiniz. (Olamayacağına göre Bana itaat ve kulluk etmekle yükümlüsünüz! Çünki Benim mülkümde yaşamaktasınız.)” buyurmaktadır. Rahman-33/531

KAÇIP SAKLANACAK DELİK YOK, BOŞUNA EĞİLİP BÜKÜLMEYİN EY KAFİRLER!

“Dikkat edin! Onlar (kâfirler), eğilip bükülerek O’ndan (Peygamberden kendilerini) gizlemek için göğüslerini bükerler. Ama elbiselerine büründüklerinde bile Allah, onların içlerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da pek iyi bilir. Çünki O, sinelerin kökünde yatan en küçük şeyi dahi hakkıyle bilendir.” Hûd-5/220

KAÇIP SIĞINACAK BİR YER ARARSIN O GÜN AMA HABER ÇOK KÖTÜ, SIĞINACAK YER KALMADI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göz kamaştığı; Ay ışığını büsbütün kaybettiği; Ay ve Güneş biraraya getirildiği zaman! O gün insan: ‘Kaçacak yer nerede? (ki, oraya sığınayım!) der. Hayır! Sığınacak hiçbir yer yoktur; o gün varılacak yer, ancak Rabbinin huzurudur (ey insan)!” Kıyamet-7,12/576

KADER HAKİMDİR, İNSANIN İRADESİ, ALLAH’IN İZİN VERDİĞİ KADAR GEÇERLİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz hiçbir şeyi dileyemezsiniz, ancak Allah diler!” Yani Allah, insan iradesine ne kadar izin verirse insan o kadarını dileyebilir. Bu dileme de duâ makamının ötesine geçemez. Kul iradesi ile fiili duâda bulunur, Allah da uygun görürse duâ istikametinde, uygun görmezse Kendi dilediği istikamette bu duâya cevap verir. Kısaca kader hâkimdir, Allah’ın dediği olur. Ve Allah aslâ zulmetmez! İnsan-30/579

KADER İLE İLGİLİ ÖNEMLİ BİR AYET

“Hiç bir şey yoktur ki, onun hazineleri (atomları, molekülleri, hücreleri) yanımızda (külli irâdemiz, emrimiz altında) olmasın! Biz onu ancak belirli bir ölçü (kader) ile indiririz!” Evet, sinek kalıbını kırıp fil olamadığı gibi, maymunlar da kafayı çalıştırıp, mutasyona uğrayıp insan olamazlar! Her varlığa Yüce Yaratıcı hangi kader elbisesini giydirdiyse, o varlık, o elbise ile yaşamaya mahkûmdur. Hicr-21/262

KADERE DAİR, ALLAH HER ŞEYİ, BİR KADERE GÖRE YARATMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz ki Biz, her şeyi (Levh-i Mahfûz’da yazılmış) bir kadere göre yarattık!” Kamer-49/529

KADERİ SUÇLUYORLAR BİR DE ŞU MÜŞRİKLER

Bir de müşrikler dediler ki: ‘Eğer Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız, kendisinden başkasına ibadet etmez, O’nun emri olmadan hiçbir şeyi haram kılmazdık!’ Onlardan öncekiler de böyle söylemiş, böyle yapmışlardı. O halde peygamberler üzerine apaçık tebliğden başka ne düşer?” (Burası imtihan dünyası! Hür irâdeye müdâhale yok! Anlayamamış!) Nahl-35/270

KADERİN DEĞİŞTİRİLDİĞİ LEVH-İ MAHV-U İSBAT

“Allah’ın dilediğini silip, dilediğini sâbit bırakması, Levh-i Mahv-u İsbat’tadır. Buna sebep de beşerin yavaş yavaş son hükme alıştırılmasıdır. İçki örneğinde olduğu gibi. Yoksa -hâşâ- Allah’ın önceki gönderdiği isâbetsiz olmuş da değiştirmiş değildir. Buna Kader-i Muallak da denir. Değişiklik burada olur. Meselâ:sadakaların, gelmekte olan belâların def’ine sebep olmasındaki kader değişikliği, Kader-i Muallak’ta yapılır, (ki, bu da sadaka vermeye teşvik içindir.) Esas kaderde bir değişiklik olmaz. Nihai hüküm, Levh-i Mahfûz’dakinin aynısıdır ve o, hiç değişmez!” Ra’d-39/253

KADERİN DELİLLERİNDEN BİR AYET

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, her şey için bir ölçü (kader) koymuştur.” Bu ölçü, o varlığın fıtratıdır, kaderidir ve Allah’dan başka kimse de değiştiremez. Talâk-3/557

KADERİN DIŞINDA HİÇ BİR ŞEY YOKTUR

“Doğrusu O’nun (Allah’ın) katında her şey bir ölçü iledir.” (Her şey kader dediğimiz plân dâhilindedir.) Ra’d-8/249

KADIN DİNDEN DÖNÜP KAFİRLERE KAÇARSA, O KAFİRLERLE SAVAŞTA GALİP GELİNİRSE NE OLUR?

Mü’min erkekle evli bir kadın, dininden dönüp kâfirlere kaçarsa, sonra o kâfirlerle yapılan savaşta mü’minler galip gelirse, kaçan kadına daha önce mü’min kocanın verdiği mehir miktarı, elde edilen ganimetlerden alınarak o mü’min kocaya ödenir. İnandığınız Allah’dan sakının (da ödeme yapın)! Mümtehine-11/549

KADIN DÖVME MESELESİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Aldatmalarından endişe ettiğiniz kadınlarınıza evvela öğüt verin, nasihat edin; sonra bu fayda vermezse onları yataklarında yalnız bırakın; sonra sizi yine dinlemezlerse (fazla incitmeden korkutacak kadar) dövün! Fakat size itaat ederlerse onları dövmek için aleyhlerine bir yol aramayın!” (Tarih şâhittir ki, ‘kadını dövmek, erkeğe yakışmaz!’ diyerek vaktinde usûlüne uygun olarak ‘nüşûze huylu’ kadınlarını dövmeyen kocalar, ailesinin dağılması ile başbaşa kalmışlardır. Yine tarih şâhittir ki, pek çok kadın, yuvasını dağıttıktan sonra “ah, ne olurdu kocam beni, vakti saatinde biraz pataklasaydı da bu hallere düşmeseydim!” demiştir. Allah’ın koyduğu kural, her zaman en güzeli, en isâbetlisi olandır, üzerine de kural konmaz! Dövme işi de, yüze vurmamak, yara bere izi bırakmamak şartı ile ve kabalara olmak üzere, çok az birkaç hafif pataklamaktan ibarettir.) Nisâ-34/83

KADIN KAFİRSE ONU NİKAHIMIZ ALTINDA TUTMAK CAİZ DEĞİLDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ehl-i Kitap’tan olmayan) kâfir kadınları, nikâhınız altında tutmayın! Onlara harcadığınız mehri, sizden ayrıldıktan sonra varacakları kâfir kocalarından geri isteyin! Allah’ın hükmü bu şekildedir.” Mümtehine-10/549

KADIN KOCASININ ALDATMASINDAN ENDİŞE EDERSE

Allah-ü Teâlâ: “Bir kadın, kocasının kendisini aldatmasından veya yüz çevirmesinden endişe ederse bazı fedâkârlıklarda bulunarak aralarını düzeltmelerinde her ikisine de bir günâh yoktur. Sulh daha hayırlıdır.” buyuruyor. Nisâ-128/98

KADIN MÜ’MİNE OLMASI HASEBİYLE KAFİR KOCASINDAN AYRILIP BİR MÜ’MİNLE EVLENİRSE

Bir kadın, mü’min olması hasebiyle zarûreten kâfir kocasından ayrılıp geldikten sonra mü’min bir erkekle evlenirse, o kâfir koca daha önce o kadına mehir olarak verdiklerini o mü’min kocadan geri istesin! (Mü’min koca da versin!) Allah’ın hükmü bu şekildedir. Mümtehine-10/549

KADIN PEYGAMBER YOKTUR, PEYGAMBERLER HEP ERKEKLERDEN GÖNDERİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Resûlüm! Senden önce de kendilerine vahyeder olduğumuz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bu konuları bilmiyorsanız Ehl-i Zikr’e sorunuz. (Ehl-i Zikr, ilâhî kitaplara vâkıf olan âlimlerdir.) Nahl-43/271

KADIN, MÜ’MİN OLARAK KAFİRİSTANDAN HİCRET EDİP GELİRSE NASIL DAVRANILACAKTIR?

Bir kadın, kâfiristandan mü’min olarak hicret ederek gelirse ona şu şekilde muamelede bulunulur: 1-Önce onların, gerçekten imanlarında samimi olup olmadıklarını anlamak için bir imtihana tabi tutulurlar; 2-Şâyet samimi mü’mine oldukları anlaşılırsa, kâfiristana geri gönderilmezler; 3-Bu hanımlar, kâfir kocalarına, kâfir kocaları da bu hanımlara artık helâl değildirler; 4-Kâfir kocaların bu hanımlara daha evvel vermiş oldukları mehirleri, onlara iade edilir; 5-Bundan sonra mü’min erkeklerin, mehirlerini vermek şartı ile bu hanımlarla evlenmelerinde bir sakınca yoktur. Allah’ın hükmü bu şekildedir. Mümtehine-10/549

KADININ İYİSİ NASIL BELLİ OLUR?

Kadının iyisi, itaatkâr olanıdır. Sâliha kadın, Allah’ın, kendilerini korumasına mukabil, kocasının yokluğunda, onun iffet gibi, namus gibi korunması gereken mukaddesâtını koruyan kadındır. Nisâ-34/83

KADINLAR DA BAŞKA KADINLARLA ALAY ETMESİN! ALLAH-Ü TEALA HARAM KILMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “iman eden kadınlar da başka kadınlarla alay etmesin! Belki alay edilen kadınlar, alay edenlerden daha hayırlıdır!” Hucürat-11/515

KADINLAR DAHA UNUTKANDIRLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Borçlanıp senet verdiğiniz zaman iki erkek veya bir erkekle uygun göreceğiniz iki kadını şâhit tutun! Tâ ki, kadınlardan birinin unutması halinde ikinci kadın, hatırlatabilsin! Demek ki, kadınlarda unutkanlık daha çok! Bakara-282/47

KADINLAR GİBİ EVDE OTURMAYA RAZI OLDULAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(O servet sahibi (Ülü-t Tavl), savaşa gitmeyerek, savaşla mükellef olmayan kadınlarla) birlikte evde oturmaya râzı oldular ve (isyanlarındaki ısrarları yüzünden) kalbleri mühürlendi; artık onlar, (hakkı, cihattaki hikmeti, Resûlüllah’a itaat etmedeki mutluluğu) anlayamazlar!” Tövbe-87/200

KADINLAR YUSUF’U GÖRÜNCE FARKINA VARMADAN ELLERİNİ KESTİLER

“Sonunda (Zeliha), o kadınların kendi aleyhinde yaptıkları bu dedikoduları işitince, onları konağa davet etti. Onlara yaslanacakları yastıklarla mükellef bir sofra hazırlattı. Sofrada ikrâm edilen meyveleri soysunlar diye, her misâfir için bir de bıçak koydurmuştu. Onlar meyvelerini soyup kesmekle meşgul oldukları sırada, beriden de Yûsuf’a: ‘Çık şimdi onların karşısına!’ dedi. Kadınlar O’nu görünce hayran kaldılar, O’nun eşsiz güzelliğine dalıp gittiklerinden, farkında olmadan kendi ellerini kestiler ve şöyle demekten kendilerini alamadılar: “Haşa! Allah için bu, bir insan olamaz! Bu, olsa olsa sadece yüce bir melek! Başka bir şey olamaz!” Yûsuf-31/238

KADINLARA, DİŞİLERE TAPANLARA BİR BAKIN!

Müşrikler, Allah’ı bırakıp (Lât ve Uzzâ gibi) bir takım dişi isimli putlara veya melekleri kız kabul ederek, meleklere tapıyorlar. Onlar aslında inatçı, isyankâr bir şeytana tapıyorlar. Çünki şeytanın bir dediğini iki yapmayanlar, şeytana tapıyorlar demektir. Bu asırda da zikri fikri kadın olan ve (mel’un şeytanın tercümanı haline gelmiş olan) o kadınların bir dediğini iki yapmayan beyni keçeleşmiş nâdânlar, aslında kadına (yani içindeki şeytana) tapıyorlar demektir. Çünki, Allah’ın dediği ile kadının dediği arasında kaldılar da kadının (şeytanın) dediğini yerine getirdiler. Nisâ-117/96

KADINLARDAN CENNETE GİDENLER, HURİLERDEN PEK DAHA GÜZEL OLACAKLARDIR

Dünya kadınlarından cennete gidenler, orada yepyeni bir yaratılışla sîretleri ve sûretleri o derece güzel olacaklardır ki, şâyet cennette kıskançlık olsaydı Hûriler, onları kıskanırlardı. Vâkıa-34,38/534

KADINLARDAN CENNETE GİDENLER, YEPYENİ BİR YARATILIŞLA ÖYLE GÜZEL YARATILACAKLAR Kİ

Allah-ü Teâlâ, Ashab-ı Yemin’e dünyadan giden kadınlardan öyle eşler verecektir ki, bu kadınlar, yepyeni bir yaratılışla sîretleri ve sûretleri son derece güzel olacaklardır. Ayrıca onlar, kocalarına âşık bâkire kızlar olup onlarla aynı yaşta olacaklardır. Vâkıa-34,38/534

KADINLARDAN HELAL KILINANLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Zinâdan kaçınan ve gizli dost edinmeyen insanlar hâlinde yaşamanız şartıyla; gerek Mü’mine kadınlardan, gerek Ehl-i Kitab’ın kadınlarından hür ve iffetli olanlarla mehirlerini vererek nikâhlanıp evlenmeniz sizlere helâl kılındı.” Mâide-5/106

KADINLARI ERKEKLERDEN AYIRMAMIŞTIR ALLAH-Ü TEALA

Allah-ü Teâlâ, kullarının duâlarına icâbet ettiğini beyan ederken “sizden kadın ve erkek hiçbirinizin amelini zâyi’ etmem; (çünki) siz, birbirinizdensiniz!” diyerek kadınları erkeklerden ayrı tutmamıştır. Âl-i İmrân-195/75

KADINLARI MEHRİNİ ALMAK MAKSADIYLA SIKIŞTIRMAK YASAKLANMIŞTIR

Çok açık bir fuhuş işlemedikçe kadınlara verilen mehrin bir kısmı dahi olsa, onu ele geçirmek maksadıyla onları sıkıştırmak, bir müslümana helâl değildir. Kadınların altınlarına göz diken kocalar, bu âyeti iyi okuyun! Nisâ-19/79

KADINLARI MİRAS OLARAK ALMAK YASAKLANMIŞTIR

Câhiliye döneminde ölen bir erkeğin en yakın vârisi, eşinin üzerine bir bez parçası atınca onu kendi yönetimi altına geçirmiş olurdu. O kadıncağızın esirden farkı kalmazdı. İslâm bu menfur âdeti, bu âyeti ile yasaklamıştır. İslâm şefkat dinidir! Nisâ-19/79

KADINLARIN AY HALİ HAKKINDA

Şu hususlara dikkat etmelisiniz: 1-Kadınların ay hali bir hastalıktır. 2-Âdet sırasında kadınlardan geri durun! 3-Temizlendikten sonra Allah’ın izin verdiği şekilde onlara yaklaşın! Bakara-222/34

KADINLARIN EN ÜSTÜNÜ KİM?

Melekler Hz. Meryem Anamıza dediler: “Ya Meryem! Allah Seni âlemin tüm kadınlarından üstün kıldı.” Alimlerimizin görüşü şöyledir: Hz. Meryem, kendi çağı ve kendi çağına kadarki tüm kadınlardan daha üstündür. Yoksa mutlak üstünlük, Peygamberimizin sav kızı Hz. Fatıma (ra) Vâlidemizdir. Aslında bizim terâzimiz bu kadar ağır olanları tartamaz, Allah bilir! Âl-i İmrân-42/54

KADINLARIN O GÜN DE, GÜNÜMÜZDEKİ KADAR ÖZGÜR OLDUKLARI ANLAŞILIYOR

Vezirin hanımı (Zeliha)nın konağa topladığı kadınlara karşı: “Yine yemin ederim ki kendisine (Yûsuf’a) emredeceğim işi (muhtemelen sahip olma işini) yapmaması hâlinde o, mutlaka zindana atılacak, zelil ve perişan olacaktır!” diye pervasızca sarfettiği sözü, o günün şartlarında, sosyal hayatta kadınların, ne kadar söz sahibi ve rahat olduklarını gösterir ki bu özgürlük, günümüzde ancak çağdaş dünyada görülebilmektedir. Ayrıca iki âyet öncesinde ‘şehirdeki birtakım kadınlar dedi ki’ cümlesinde Arapça gramer gereği fiil olarak dişi kip “kalet” kullanılması yerine erkek kip “kale” kullanılmıştır ki kadınlara kuvvetliliğin sembolü erkek kipin kullanılması, o günkü kadınların sosyal hayatta erkekler kadar güçlü olduklarını gösterir.” Yûsuf-32/238

KADINLARINIZ NESİL YETİŞTİREN TARLANIZDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kadınlarınız (nikâhlı eşleriniz) sizin, nesil yetişsin diye ektiğiniz (tohumları=spermleri) yetiştiren (ve bebek olarak ürün veren) tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde varın!” Bakara-223/34

KADINLARLA HOŞÇA, GÜZELCE GEÇİNİN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kadınlarınızla güzelce geçinin! Şayet onlardan hoşlanmazsanız sabredin! Olabilir ki bir şey hoşunuza gitmez de Allah, onda pek çok hayır takdir etmiş olur.” Hadîs-i Şerif: “İnsanların akıllıları, insanlarla iyi geçinenlerdir.” Nisâ-19/79

KADİR GECESİ ŞAFAK SÖKÜNCEYE KADAR SELAMETTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Kadir Gecesi), fecrin doğuşuna (şafağın söküşüne) kadar selâmettir.” (Selâmet’in ne olduğunu da tam olarak, ancak Allah bilir.) Kadir-5/598

KADİR GECESİ, BİN AYDAN DAHA HAYIRLIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Kadir Gecesi’nin ne olduğunu (kıymetini) bilir misin? Kadir Gecesi, (içinde Kadir Gecesi olmayan) bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadir Gecesi’nin yıl içerisinde hangi gece olduğu kesin değildir. Ekserî Alimlerimiz, Ramazan’ın 27. Gecesi’nin Kadir Gecesi olmasında müttefiktirler. Ramazan’ın son on gecesinin tek gecelerinde aranması, Efendimiz sav tarafından tavsiye edilmiştir.) Kadir-2,3/598

KADİR SURESİ

97. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 5 âyettir. Kadir-0/598

KADİR-İ MUTLAK ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Ben, kendim için bile Allah dilemedikçe hiçbir şeye kâdir değilim; ne fayda sağlayabilirim, ne de gelecek bir zararı uzaklaştırabilirim.” A’râf-188/174

KÂF HÂ YÂ AYYYN SÂD

En uzun (5 harfli) Hurûf-u Mukattaadır. Meryem Sûresi’nin başında ilk âyet olarak geçer. Mânâsını Allah bilir. Meryem-1/304

KAF SURESİ

50. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 45 Âyettir. Kâf-0/517

KAFA TUTARSAN RABBİNİN VE ELÇİSİNİN EMİRLERİNE, KAFANI SOKARLAR AZAB İÇRE AZABA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nice ülkelerin halkları vardır ki, Rablerinin ve Peygamberlerinin talimatlarından taşkınlık ederek azdılar. Biz de onları şiddetli bir şekilde hesaba çektik ve eşi benzeri görülmemiş bir azap ile cezalandırdık. Böylece onlar, kötü işlerinin vebalini taddılar ve işlerinin âkıbeti de hüsran oldu!” (İşte böyle! Kafa tutan dikkafanın kafasını sokarlar azap içre azaba!) Talâk-8,9/558

KAFADAN ATANIN TERANESİ HEP AYNI: EVVELKİLERİN MASALLARIDIR

Kâfirler Kur’an karşısında şaşkına dönerek saçmalamaya başladılar; gâh “onu kendi uydurdu” dediler, gâh “bu Kur’an, evvelkilerin masallarıdır, onu başkalarına yazdırtmış da sabah akşam kendisine okunuyor” dediler. Furkan-5/359

KAFADAN ATAR ONLAR, ZİRA ZANLA KALKAR ZARARLA OTURURLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyi bilesiniz ki göklerde ve yerde kim varsa, hepsi Allah’ın kuludur, O’nun hükmü altındadır! Allah’dan başkasına yalvarıp duranlar da, gerçekte o putlara tabi olmazlar. (Çünki o putların, bunlardan haberleri bile yoktur.) Onlar, sadece birtakım zanlara uymakta ve sırf kafadan atmaktadırlar!” Yûnus-66/215

KAFİR İLE MÜ’MİN BİR OLUR MU?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Kör ile gören (yani kâfir ile mü’min) bir olur mu? (Olmaz!) Hiç mi düşünmüyorsunuz?” En’âm-50/132

KAFİR OLARAK ÖLENLERE ALLAH LA’NET ETMİŞTİR

Bir fetret devri olmaksızın, kendilerine Hakk Din, tebliğ edildiği halde, küfründe inat eden ve böylece ölen kâfirlere Allah lâ’net etmiş ve onlar için alevli bir ateş hazırlamıştır. Hem onlar, orada ebedi olarak kalacaklar, kendilerine bir dost ve bir yardımcı da bulamayacaklardır. Ahzâb-64,65/426

KAFİR OLARAK ÖLENLERİN TÖVBESİ NE OLA?

Kâfir olarak ölenlerin tövbesi (Ahiretteki pişmanlıkları ve yakarmaları) kabul edilmez. İşte öylesi kimselere cehennemde çok acı veren bir azap hazırlanmıştır. Nisâ-18/79

KAFİR OLDU KİMİSİ, MÜ’MİN OLDU KİMİSİ; HALBUKİ HEPİNİZİ YARATAN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizin topunuzu yaratan tek bir Allah’dır. Böyle iken (özgür iradesini kullanarak) kiminiz kâfir oldu, kiminiz de Mü’min. Allah ise ne yaparsanız yapın, hakkıyla görendir.” Teğâbün-2/555

KAFİR OLUP ALLAH’IN AYETLERİNİ YALAN SAYANLARIN YERİ HAZIR, CEHENNEM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfir olup âyetlerimizi yalan sayanlar var ya, işte onlar da cehennemliktirler!” Hadîd-19/539

KAFİR, İLLA Kİ KAFİRLİĞİNİ BELLİ EDER

Ahirete inanmayan kâfirlerin yanında Allah’ın adı anıldığında bir de bakarsın ki onları sıntılar basmış, yürekleri burkulmuş; Allah’dan başkaları anıldığında ise derhal yüzleri gülüverir. Öyle ya, herkes şâkilesine göre davranır o kadar! Zümer-45/462

KAFİRDEKİ ÇELİŞKİYE BAK, ANLAŞILIR GİBİ DEĞİL!

Ehl-i Küfre: “Gökleri ve Yer’i kim yarattı?” diye sorulsa, derler ki: “Azîz ve Alîm olan Allah yarattı!” Buna rağmen küfürdeki ısrarları anlaşılabilir şey değildir. Zuhruf-9/488

KAFİRE CEHENNEMDE YER Mİ YOK, HEM ÇOK MU ÇOK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Uydurduğu yalanı Allah’ın sözüymüş gibi gösterenden veya kendine gelen hakikatı, yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde yer mi yok! (Hem çok mu çok!)” Ankebût-68/403

KAFİRE MÜHLET VERMEK, ÖMRÜNÜ UZATMAK, ONLAR İÇİN HAYIR DEĞİLDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kâfirler, kendilerine mühlet vermemizi hayır sanmasınlar. Onlara verilen mühlet, günâhlarının artması içindir. Onlara zelil ve perişan edici bir azap vardır.” Âl-i İmrân-178/72

KAFİRLER CEHENNEME!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfir olup, âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler!” Mâide-10/108

KAFİRLER PEYGAMBERE KENDİLERİNCE MEYDAN OKUDULAR, OKUYUN BAKALIM, ÖTEDE GÖRÜŞÜRÜZ!

Cennetle müjdeleyici ve cehennemle korkutucu bir kitap olarak gönderilen Kur’an’ın peygamberi Efendimize sav müşrikler, gûya meydan okuyarak şöyle dediler: “Bizi kendisine dâvet ettiğin inançlara karşı kalblerimiz kapalıdır, örtüler içindedir (ne yapsan inanmayacağız); kulaklarımızda da ağırlık bulunmaktadır (ne söylesen dinlemeyeceğiz); ve aramızda bir perde vardır (ne göstersen görmeyeceğiz). Artık Sen, yapacağını yap; biz de bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz!” (Ettiniz de ne oldu?) Fussılet-5/476

KAFİRLER TEKİN DEĞİLDİRLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirler, ellerinden gelse dininizden dönünceye kadar sizinle savaşmaktan geri durmazlar!” Bakara-217/33

KAFİRLER TOPLULUĞU! KENDİ ELLERİNİZLE KENDİNİZİ EBEDİ HÜSRANA ATIYORSUNUZ

Şu kâfirler topluluğunun akıllarına şaşmamak mümkün değil! Bir hiç uğruna, kuru bir inatla, kendilerine en büyük zulmü yapıyorlar. Dünyayı ibret gözü ile hiç dolaşmıyorlar mı? Daha önceki yaşayanların âkıbetleri nasıl olmuş, bir görmezler mi? Onlar, şimdikilerden daha fazla toprağı ektiler, diktiler, şimdikilerden daha fazla kâm aldılar, daha fazla dünyayı imar ettiler. Peygamberlerinin parlak delillerle yaptıkları ikazlarını dinlemediler, ebedi kalacaklarını zannettikleri dünya, onlara kalmadı ki sizlere kalsın! Onlara Allah zulmetmedi, onlar kendilerine zulmettiler. Allah ise aslâ, hiç kimseye zulmetmez! Gelin inanın da kendinizi helâk etmeyin! Rûm-9/404

KAFİRLER TOPLULUĞUNU ALLAH, NEDEN HİDAYETE ERDİRMEZ?

Allah, kâfirler topluluğunu, inkârlarındaki ısrarları sebebiyle hidâyete erdirmez! Bakara-264/43

KAFİRLERE ARKA ÇIKILMAZ, ÇÜNKİ BU, ONLARIN BATIL DAVALARINA DESTEK OLUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “(Habibim Ya Muhammed!) Bu kitabın Sana vahyedileceğini ummuyordun; bu ancak Rabbinden bir rahmet olarak Sana vahyedildi; öyle ise sakın kâfirlere arka çıkma!” Kasas-86/395

KAFİRLERE İTAAT EDERSEK NE OLUR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Kâfirlere uyarsanız, onlar, sizi ökçelerine üzerine (yani gerisin geri küfre) döndürürler de hüsrâna uğrayanlardan olursunuz.” Âl-i İmrân-149/68

KAFİRLERİN AMELLERİ, ÇÖLLERDEKİ SERAP GİBİDİR

Allah-ü Teâlâ, dini inkâr edenlerin amellerini, çöllerdeki seraba benzetmiştir. Nasıl ki, su diye serabın peşinden koşan, yorgunluğundan ve daha fazla susamasından başka bir şey bulamaz. Aynen öyle de; hesap gününde kâfir, dünyadaki yaptığı bazı iyi işlerini görür, peşine düşer. Nihâyet yardıma pek çok muhtaç olduğu o hesap gününde, o ameline vardığı zaman kendisine fayda vereceğini zanneder ve fakat karşısında Allah’ı bulur. O da onun hesabını tamı tamına hemen görüverir. Çünki Allah, hesabı çabucak görendir. Nûr-39/354

KAFİRLERİN AMELLERİ, DERİN BİR DENİZDEKİ KARANLIKLAR GİBİDİR

Allah-ü Teâlâ, Kâfirlerin amellerini, derin bir denizdeki karanlıklara benzetmiştir. Öyle ki o denizi bir dalga örter, onun üstünden bir dalga daha, onun da üstünden bir bulut örter. Birbiri üstüne yığılmış karanlıklar! İnsan elini çıkarsa neredeyse onu dahi göremez. Öyle ya, Allah birine nûr vermezse artık onun için hiçbir nûr olmaz! (O da ışıksız cennet yolunu bulamaz da cehennemde kalakalır.) Nûr-40/354

KAFİRLERİN PSİKOLOJİK YAPILARI, ONLARI TEHLİKELİ BİR VARLIK HALİNE GETİRİYOR

Kâfirler, kibir ehlidirler. Öyle ki Allah’ın Ayetleri hakkında bile ileri geri konuşurlar. (Allah şurada isâbet etmiş, şurada -Hâşâ- yanılmış diyerek) Efendimiz karşısındaki ezikliklerini, aşağılık komplekslerini gidermeye çalışırlar. Eleştiriye tahammülleri olmaz. Sinelerindeki Sana üstün gelme psikolojik yapıları, onları hasût ve tehlikeli bir hâle iter. Sen onların şerrinden hemen Allah’a sığın! Semi’ ve Basîr ancak Allah’dır. Mü’min-56/472

KAFİRLERİN RUHLARINI DALDIRA DALDIRA ŞİDDETLE SÖKÜP ÇIKARANLARA YEMİN OLSUN!

Allah-ü Teâlâ: “Nâziât’a (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle söküp çıkaran (Ölüm Melekleri’ne) yemin olsun (ki, hepiniz öldükten sonra diriltileceksiniz)!” buyurmaktadır. Evet, Ölüm Melekleri, cehenneme gideceklerin ruhlarını kabzetmeye geldiklerinde korkunç bir şekilde görünürler ve kabzederken de onların ruhlarını, keçe ile sarmal dikenli teli keçeden çıkarırcasına daldıra daldıra şiddetle söküp çıkarırlar. Nâziât-1/582

KAFİRLERİN TAMAMI, İMAN EDECEKLER FAKAT O İMANLARI İLE ARALARINA BİR SED ÇEKİLECEK

Kıyamet günü kâfirlerin tümü iman edecekler, fakat imanın geçerli olduğu yer imtihan dünyası bu dünya olduğundan iştahla kabul edilmesini arzuladıkları ve beklenti içinde oldukları oradaki imanları ile aralarına bir sed çekilecek de tüm ümitleri sıfırlanacaktır. Çünki onlar, bu dünyada iken kıyamet hakkında kendilerine kuşku veren bir şüphe içerisinde idiler. Halbuki şüphe, imanı iptal eder! Sebe’-54/433

KAFİRLERİN ZENGİNLİK İÇİNDE DİYAR DİYAR DOLAŞMALARI SAKIN SENİ ALDATMASIN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Habibim Muhammed! Hakkı inkâr eden o kâfirlerin, varlıklı olarak diyar diyar gezip dolaşmaları, sakın seni aldatmasın; bu, onlar için dünyada az bir meta’dır, faydalanmadır. Sonra onların varacakları yer, cehennemdir. Orası ne fenâ bir yataktır!” Âl-i İmrân-196,197/75

KAFİRLERLE AYNI VATANDA YAŞAMAYA İSLAM DİNİ NASIL BAKAR?

İslâm Dîni tek tip inanç, tek tip ibâdet gibi tektenci bir Dîn değildir. Bu Sûre-i Celile’de: “Siz, Benim ibâdet ettiğime ibâdet etmezsiniz; Ben de sizin ibâdet ettiklerinize ibadet etmem; sizin dininiz size, Benim Dînim de Bana!” buyrulmakla farklı dîn sahibi olanların aynı vatanda yaşayabilecekleri açıkca beyan edilmiştir. “Ya ben, ya o!” anlayışı, İslâm dininde yer bulamaz, hiçbir âyet ve hadîs, böyle bir anlayışa onay vermez! Kâfirûn-1,6/603

KAFİRLİK, MÜŞRİKLİK DEMEK DEĞİLDİR

Kâfir, Peygamber Efendimizin Risâletini ve getirdiği ilâhî mesajları kabul etmeyen, bununla beraber semâvî veya beşerî bazı dinlere inanan kimsedir. Müşrik, Allah yerine başka nesnelere veya hevâ ve hevesine tapan kimsedir. Kâfirûn-1,6/603

KAFİRLİKLERİNİ VE AZGINLIKLARINI ARTTIRIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Rabbinden Sana indirilen (Kur’an, mü’minlerin hidâyetini arttırdığı gibi) Ehl-i Kitap’tan kâfir olanların azgınlıklarını ve küfürlerini de arttırır. (Tıpkı rahmet olan yağmurun, bitek toprağın verimini artırdığı, çorak toprağın da tuzunu dışa vurdurduğu gibi.) Öyleyse o kâfirler toluluğu için üzülme!” Mâide-68/118

KAFİRUN SURESİ

109. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil omuştur. 6 âyettir. Kâfirûn-0/603

KAFUR KATKILI CENNET ŞARABINDAN İÇMEK İSTERSEN ŞUNLARI YERİNE GETİR Kİ İÇESİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Kâfûr katkılı cennet şarabından içen has kullarım var ya!) Onlar, (şu etkinliklerde bulunurlardı): 1-Dünya hayatında iken verdikleri sözleri yerine getirirlerdi; 2-Adaklarını yerine getirirlerdi; 3-Felâketi her yeri tutan kıyamet gününden korkarlardı; 4-Kendileri de ihtiyaç duydukları halde yoksula, yetime ve esire (yani borçluya, köleye, mahpusa) yemek yedirirlerdi; 5-Yemek yedirdikleri kimselere: ‘Biz, size sırf Allah rızası için ikram ediyoruz, sizden ücret ve hattâ bir teşekkür bile beklemiyoruz, çünki biz, kaşları çatık, yüzleri ekşi, asık suratlı bir günde Rabbimizin gazabından korkarız ’derlerdi. Allah da onları, o dehşetli günün felâketinden korudu, onların yüzlerine bir nûr, gönüllerine bir sürûr verdi.” İnsan-7,11/578

KAFUR, CENNETTE PINAR KAYNAĞIDIR, ALLAH’IN HAS KULLARI ONU İSTEDİKLERİ YERE AKITIRLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ebrâr’ın kana kana içtiği kadehdeki meşrûbâtın katkısı olan bu Kâfûr), bir pınar kaynağıdır ki, Allah’ın has kulları, ondan içerler, onu istedikleri yere akıttıkça akıtırlar.” İnsan-6/578

KAHİN SÖZÜ DEĞİLDİR KUR’AN! NE KADAR DA AZ İBRET ALIYORSUNUZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Kur’an), bir kâhin sözü de değildir! Ne kadar da az ibret alıyorsunuz! O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilen bir derstir.” Hâkka-42,43/567

KAHROLASI, ÖLÇTÜ, BİÇTİ; DOLUYA KOYDU ALMADI, BOŞA KOYDU DOLMADI; HAY KAHROLASI!

Velîd bin Muğîre denen herif, tek başına, kimsesiz, gariban dünyaya gözünü açtığı halde Allah ona nice imkânlar verdi, servet-ü sâman sahibi yaptı, kendisine yardımcı hazır ve nâzır oğlanlar verdi. Bütün bunlar karşısında şükürdâr olacağı yerde nankörün teki çıktı: “Benim Araplar içinde bir benzerim yoktur!” diyecek kadar şişti. Servet ve güç sahibi olan insanlara her zaman yalakalık edenler çok olur, tâ ondan nemâlansın, otlansın! O da yalakaların şakşakları karşısında kendiceğizini bir şey sandı ve Kur’an-ı Kerim’i dar aklıyla kritiğe(!) tabi tuttu. Bir eğrilik, bir yanlışlık bulmak için düşündü, taşındı, ölçtü biçti, sonra baktı (doluya koydu almadı, boşa koydu dolmadı misali) suratını astı, dudağını büktü, kaşını çattı, sırtını döndü, (hindi gibi) kibrinden kabardı ve arkasını dönüp giderken de homurdanarak: “Bu, başka değil, bir beşer sözü!” demekten başka bir şey de bulamadı. Allah-ü Teâlâ da ona bu Âyetleri ile: “Kahrolası! Nasıl da ölçtü biçti! Hay kahrolası!” diyerek gazablandığını bildirdi. (Velid, aslında meşhur bir edip idi, Kur’an’ın beşer üstü bir kelâm olduğunu vicdanında hissediyor, ulaşılamayacak derecede üstün bir yapısı olduğunu herkesten daha iyi bilenlerden biri idi. Ne var ki etrafındaki şakşakçılar nezdindeki itibarını kaybetmemek için Kur’an’ı vâridatına rakip görerek kıskandı. Bu kıskançlık, onu bu herzeleri söylemesine kadar götürdü ve şaşırttı. (İnsan kendini beğenmiye görsün, akıbeti böyle olur, maazallah!) Müddessir-18,25/575

KAHROLSUN O ASHAB-I UHDUD

Allah-ü Teâlâ, gökteki burçlara, va’d olunan Kıyamet gününe ve o Kıyamet günündeki şâhit ve meşhûda yemin ederek Ashab-ı Uhdûd’a “Kahrolsun!” diyor. Zaten kahrolup gittiler! Ashab-ı Uhdûd, Yemende yaşamış bir topluluktur ki, hükümdarları Zû Nüvas, kendisi Yahudilik Dînini kabul edince, ülkesindeki Necran Hıristiyanlarını da bu dini kabul etmelerine zorlamış! Onlar da kabul etmeyince, hendekler kazdırarak içinde şiddetli ateşler yaktırmış ve 20.000 kadar olan bu Hıristiyanları, diri diri yaktırmıştır. Bürûc-4/589

KAHVALTIMIZI GETİR DE YİYELİM, DEMİŞTİ MUSA AS FETASI YUŞA AS’A

Musa as, Fetâsı, Genç yardımcısı Yûşa’ya: “Getir artık kahvaltımızı da yiyelim; gerçekten bu yolculuğumuzda epey yorgun düştük!” demişti ki, Yûşa: “Gördün mü, o kayanın yanında mola verdiğimiz esnâda balığın canlanarak denize atladığını sana söylemeyi unutmuşum. Onu unutturan da şeytandan başkası değildir. Ve balık şaşılacak şekilde denizde yolunu tutmuştu” dedi. Kehf-62,63/300

KAİNATIN EMRİNE AMADE KILINMASI KENDİ GÜCÜNE Mİ VABESTEDİR EY GAFİL!

O öyle bir Allah’dır ki, göklerde ve yerde ne varsa toptan, hepsini bir lütuf olarak sizin emrinize âmâde kılmıştır. Doğrusu bunda düşünecek bir topluluk için ibretler olduğu apaçıkken, “Yahu! Şu koca Güneş ve Ay, iri, iri filler ve develer, hayvanât-ü haşerât, her şey... nasıl olmuş da emrimde olmuşlar?” diye düşünmeyip yan gelip yatanlara en hafif tabirle ne denir? “Gafilin teki!” denir. Câsiye-13/498

KAİNATIN RABB-ÜL ALEMİN’İN TASARRUFU ALTINDA OLDUĞU BİLİNMEDEN TAM İMAN OLMAZ!

Allah-ü Teâlâ’nın göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin (yani kâinatın tamamının) Rabbi olduğu kat’iyyet derecesinde bilinmeden (içtenlikle özümsenmeden) kâmil mânâda tam iman edilmiş olunmuyor. İllâ ki, tahkiki iman dediğimiz yakîniyetin kazanılması gerekiyor. “Mûkınîn” buna işâret eder. Duhân-7/495

KAİNATIN YARATILIŞ AMACI İNSANOĞLUNUN İMTİHAN EDİLMESİ İÇİNDİR

Allah-ü Teâlâ’nın bu kâinatı yaratması, sizden hanginizin daha güzel iş yapacağını ortaya koyması içindir.” Hûd-7/221

KAİNATTAKİ GENEL MİZANI, ÖLÇÜYÜ, ADALETİ, DENGEYİ KOYAN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gökleri yükselten ve (kâinattaki) mizanı (ölçüyü, adâleti, dengeyi) koyan Allah’dır! Rahman-7/530

KAKILDIĞINIZDA CEHENNEM ATEŞİNE NE YAPACAKSINIZ? SÖYLEYİN BAKALIM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar ki, daldıkları batıl içinde oynayıp durmaktadırlar. O gün onlar, cehenneme itilip kakılacaklardır.” (Bir insan bu kadar gâfil olabilir, çok yazık!) Tûr-12,13/522

KALB AMELİYATI YAPILABİLİRLİĞİNE DAİR YEŞİL IŞIK VAR!

Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimize sav bu Âyet-i Kerimesi’nde: “Biz Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?” buyuruyor. Bu hâdise, Mirâc’dan hemen önce olmuştu, şöyle ki: Mirâc gecesinde Efendimiz sav’in göğsü, önce Kâ’be-i Muazzama’da melekler tarafından yarılıp açıldı, sonra zemzemle yıkandı, ilim ve hikmetle dolduruldu. Sonra da Mescid-i Aksâ’ya İsrâ, oradan da öteler ötesine Mirâc başladı. Bütün bunlar mu’cize ile olduğundan kritiği yapılmaz! Ancak her mu’cize, beşere: ‘Sen de çalışarak bu noktaya kadar gelebilirsin!’ mesajını verir. Öyleyse beşer dahi insanın göğsünü açabilir, onu daraltan kalbini onararak genişletebilir (ferahlatabilir). İnşirâh-1/596

KALB BİRBİRİNE ZIT İKİ ŞEYİ BARINDIRMAZ, ONDANDIR Kİ KİŞİ YA İMANLIDIR YA İMANSIZDIR

Allah-ü Teâlâ, hiç bir insanın içinde iki kalb yaratmadığını beyan ederek; bir insanın kalbinde birbirine zıt iki inancın olamayacağını beyan ediyor. Bu sebepten bir kişi ya imanlıdır ya da imansızdır. Münâfıklar aslında kâfirdirler, fakat kalbinde olanları bilemediğimizden onları müslüman zannederiz. Ahzâb-4/417

KALBİ İLE KİŞİNİN ARASINA ALLAH GİRER

“Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. (Dilediği takdirde arzusunu gerçekleştirmesini önler.) Ve siz, dönüp O’nun huzurunda toplanacaksınız!” Enfâl-24/178

KALBİ MÜHÜRLENMİŞ KEFERELERE NE SÖYLESEN BOŞ; KELLİM KELLİM LA YENFA’

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte Allah, (ilimle irfanla meşgul olmayarak) Hakk’ın kıymetini bilmeyenlerin kalblerini, (küfürlerindeki inatları sebebiyle) böyle mühürler!” (O sebepten olacak ki onlara ne söylesen fayda vermez! Yani Arapça ifadesiyle: Kellim, kellim lâ yenfa’!) Rûm-59/409

KALBİMİZDE GİZLEDİĞİMİZDEN HESABA ÇEKİLECEK MİYİZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah, onunla sizi hesaba çekecektir.” Allah, bu âyeti, iki âyet sonrasında gelen 286. Âyeti ile nesh ederek şöyle demiştir: “Allah, kimseye altından kalkamayacağı ağır bir yük yükleyerek mükellef tutmaz!” Bu âyet bizim, eylem haline gelmeyen içimizdeki yapmak istediğimiz arzulardan sorumlu olmayacağımızı beyan ediyor. Çünki insan, kalbindeki esintilere gem vuramaz! Bakara-284/48

KALBİN MÜHÜRLENMESİNE BİR SEBEP DE İLİM İRFAN PEŞİNDE OLMAMAKTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte Allah, (ilimle irfanla meşgul olmayanların) Hakkın kıymetini bilmeyenlerin kalblerini, (küfürlerindeki inatları sebebiyle) böyle mühürler!” (Çünki gerçeği aramak, ilimle meşgul olmak, hidâyet kapısını aralıyor, kalbin mühürlenmesine engel oluyor.) Rûm-59/409

KALBİYİN KÖKÜNDE BİR ŞEY GİZLESEN DE ALLAH ONU BİLİR

O (Allah), göklerde ve yerde olan her şeyi bilir; gizlediğiniz ve açıkladığınız her şeyi de bilir. Hem O, kalblerin kökünde (en ücra yerinde) olanı da bilir. (O’ndan bir şey gizlemenin mümkinâtı yoktur!) Teğâbün-4/555

KALBLER O GÜN, YENİDEN DİRİLTİLDİĞİ GÜN, DEHŞETTEN GÜP GÜP ATACAK

İsrafil as, Sûr’a ikinci defa üfürünce kabirlerden herkes kalkacak, o günün dehşetinden kalbler, güp güp atacak! Nâziât-8/582

KALBLER, GÖNÜLLER VERDİ ALLAH SEVSİN, ZİKRETSİN, MUTLU OLSUN DİYE

Allah-ü Teâlâ, bizlere kalbler, gönüller verdi ki Kendisini ve sevdiklerini sevelim, O’nu zikredelim, mutlu olalım diye. Lâkin bu kalbi, bu gönülü mâsivada kullanarak ne kadar da nankörlük edenlerdeniz! Secde-9/414

KALBLER, İYİ BİLESİNİZ Kİ, ANCAK ALLAH’IN ZİKRİ İLE MUTMAİN OLUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar, iman edenler ve kalbleri Allah’ın zikri ile mutmain olan (huzur bulan) kimselerdir. Bilesiniz ki, kalbler, ancak Allah’ın zikri ile huzur bulur, mutmain olur.” Ra’d-28/251

KALBLERDE GİZLİ OLANI DA BİLİR ALLAH

Allah-ü Teâlâ, göklerin ve yerin gaybını (içlerindeki tüm gizlilikleri) bildiği gibi kalblerde gizlenmiş olanları da bilir. Öyleyse kirli şeylere kalbimizde yer vermeyelim ki, Allah-ü Teâlâ’nın sevgisine perde olmasınlar! Fâtır-38/437

KALBLERDE GİZLİ TÜM SIRLARI ALLAH BİLİR

Allah-ü Teâlâ: “Allah’a karşı gelmekten sakının! Çünki Allah, kalblerde saklı, gizli tüm sırları bilir.” buyurmaktadır. Mâide-7/107

KALBLERDE NE SAKLARSANIZ SAKLAYIN ALLAH ONU MUHAKKAK BİLİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, onların kalblerinde ne sakladıklarını en iyi bilendir!” İnşikâk-23/589

KALBLERİ BİRBİRİNE ISINDIRAN ALLAH’DIR

Bu âyet-i kerimede Yüce Allah, kalblerimizi birbirine ısındırdığını söylüyor. Yani biz sebep plânında birbirimizi sevmeye azmedersek, Allah da kalblerimizi ısındırır ve kardeşler oluruz! (Rahmet-i İlâhî’den umulur ki, çağdaş “Ensâr” oluruz!) Âl-i İmrân-103/62

KALBLERİ BİRBİRİNE ISINDIRIP BİRARAYA GETİREN, BİRLEŞTİREN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, birbirlerine düşman olanların kalblerinin arasını (imanla) ısındırıp biraraya getirerek birleştirdi. Eğer Sen yeryüzünde bulunanların hepsini sarf etseydin, yine onların kalblerinin arasını birleştiremezdin. Fakat Allah, (onları birbirine kardeş yaparak) birleştirdi.” Enfâl-63/184

KALBLERİ GAFLET İÇİNDE OLANLAR, AZAPLA YÜZ YÜZE GELİNCE FERYADI BASARLAR AMA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kalbleri gaflet içinde olan öyle (kâfir) insanlar vardır ki, bu gafletleri sebebiyle savrulup gitmişlerdir. Onların bundan başka kötü amelleri de vardır: Küfür câmiası içinde kalmışlar, nice pis işlerle yatıp kalkmışlar. Nihâyet onların, nimet içinde başı dönmüş, refah şımarığı halini almış olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımızda birden feryadı basarlar ama onlara şöyle denilecektir: “Bugün hiç boşuna feryad-ü figan etmeyin, Biz’den size yardım yok!” Mü’minûn-63,65/345

KALBLERİ MÜHÜRLENDİ

Küfürlerindeki inatları yüzünden Allah, inkârcıların kalplerini mühürlemiştir. Bu sebepten artık inanmazlar. Bakara-7/2

KALBLERİ TAŞTAN DA KATI OLDU

İsrailoğullarının kalbleri, ineğin bir parçası ile ölüye vurulması ve ölünün dirilip katilini söylemesi ile yumuşamış, imanda biraz yakîniyet kazanmışlardı. Lâkin bunu koruyamadılar ve kalbleri katılaştıkça katılaştı. Öyle ki taşlardan da katı oldu. Bakara-74/10

KALBLERİ ÜRPEREN ERENLER DE KİMLERDİR Kİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçek mü’minler, ancak o kimselerdir ki, yanlarında Allah zikredilince kalbleri ürperir, kendilerine O’nun âyetleri okununca bu, onların imanlarını artırır ve yalnız Rablerine güvenip dayanırlar, tevekkül ederler.” Enfâl-2/176

KALBLERİ VAR İDRAK ETMEZ, GÖZLERİ VAR GÖRMEZ, KULAKLARI VAR DUYMAZ!:

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz cehennem için cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki, kalbleri var idrâk etmezler; gözleri var görmezler; kulakları var işitmezler. Hasılı onlar hayvanlar gibidirler, hattâ daha da şaşkındırlar. Onlar, gâfillerin tâ kendileridirler.” A’râf-179/173

KALBLERİ, KULAKLARI VE GÖZLERİ MÜHÜRLENMİŞ OLAN GAFİLLER

“Kendi irâdesi ile dünyasını Ahiretine tercih eden (küfründe inat eden), bu tercihini devam ettirdiği için Ahiretini fedâ etmiş olan kimselerdir ki Allah onların kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. İşte hakkı görmeyen gâfiller, bunlardır. Hiç şüphe yok ki Ahirette de hüsrâna uğrayanlar onlar olacaktır.” Nahl-108,109/278

KALBLERİMİZ PERDELİDİR

Yahudiler Peygamber Efendimize sav alaylı bir tarzda: “Kalblerimiz perdelidir=kaşarlanmıştır, bundan dolayı seni anlamayız!” diyerek yanaşmamışlardır. Bakara-88/12

KALBLERİMİZİ SAPTIRMA!

Râsihûn derler ki: “Ey bizim Kerim Rabbimiz! Bizi hidayetine erdikten sonra kalblerimizi saptırma! Katından bir Rahmet bağışla! Şüphesiz Sen Vehhâb’sın = çok hidayet edicisin!” Âl-i İmrân-8/49

KALBLERİN EN DERİN YERLERİNDE OLANLARI DAHİ ALLAH BİLİR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde “kalblerin en derin yerlerinde olanları dahi bildiğini” beyan etmektedir. Zümer-7/458

KALBLERİN EN DERUNUNDA OLAN ŞEYLERİ DAHİ BİLİR ALLAH

Allah-ü Teâlâ, sinelerin sakladıkları, kalblerin en derûnunda olan en gizli şeyleri dahi bilendir. O’ndan hiçbir şey saklanamaz! Hadîd-6/537

KALBLERİNDE GİZLEDİKLERİNİ DE FISILDAŞMALARINI DA ALLAH BİLİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O münâfıklar hâlâ anlamadılar mı ki Allah, onların (kalblerinde) gizlediklerini de, fısıldaşmalarını da bilir. Hem Allah, bütün gaybları tam tamına bilir.” Tövbe-78/198

KALEM İLE YAZMAYI VE İLMİ ÖĞRETTİ ALLAH

Allah-ü Teâlâ, (insana) kalemle (yazmayı ve ilmi) öğrettiğini bildirerek diğer mahlûkâta vermediği pek büyük bir nimetini hatırlatıyor. Çünki yazı, ilmin muhâfızıdır. Alak-4/597

KALEM SURESİ

68. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 52 âyettir. Kalem-0/563

KALEME VE KALEM EHLİNİN SATIRLARA DİZDİKLERİNE YEMİN OLSUN!

Nûn! Allah-ü Teâlâ, ilmin hâmili olan kaleme ve satırlara dizilen yazıya yemin ediyor ki, bununla ilmi muhafaza için kalemin ve yazılmış eserlerin önemine dikkat çekiyor. Kalem-1/563

KALK BORUSU

İsrafil as’ın, Sûr’a ikinci defa üfürmesine örfümüzde “Kalk Borusu” denir. Zira bu ikinci üfürüş ile kabirlerinde yatan umum insanlar dirilip kalkacaklar. Nâziât-13/582

KALK, İNSANLARI UYAR, ALLAH’IN AZABI İLE KORKUT!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Müddessir (elbisesine bürünen Peygamber)! Kalk! İnsanları uyar, (Allah’ın azâbı ile) korkut!” Müddessir-1,2/574

KAMER SURESİ

54. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 55 âyettir. Kamer-0/527

KAMUNUN EKSERİSİNİN GİDİŞATINA GÖRE ALLAH MUAMELEDE BULUNUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Halkı zulümde ileri gitmiş ve onmaz bir hâl almış nice şehirleri helâk etmişizdir. Çatıları, duvarları üzerlerine çökmüş, harâbe haldeki kuyular ve yüksek saraylar! (gözünüzün önünde, sâhipsiz duruyorlar)” Bu âyetten çıkarılacak ders: Allah, bir topluluğa mühlet vererek zaman tanır, o topluluk şükrederek Allah’ın rızasını kazanırsa şâkirane devam eder; yok, nankörlük ederse belli bir kerteden sonra onları derdest eder. Helâket ve felâketlerine hiçbir sebep, engel olamaz ve kurtaramaz! Hacc-45/336

KAN DÖKEN Mİ YARATACAKSIN?

Melekler dediler: “Yeryüzünde kan döken birini mi yaratacaksın?” Bakara-30/5

KANDIRACAĞINI MI SANDIN ALLAH-Ü TEALA’YI? SENİ HERİF SENİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın onları hep beraber yeniden dirilteceği gün, size iman ettiklerine dair yemin ettikleri gibi O’na (Allah’a) da yemin edecekler ve bununla bir şey elde edeceklerini sanacaklardır. İyi bilin ki onlar, yalancıların tâ kendileridirler.” (Allah’ı kandırmaya çalışan hadsizin daniskasını da öğrendik.) Mücâdele-18/543

KANUN OLMADAN SUÇ OLUŞMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, nelerden sakınacaklarını kendilerine bildirmedikçe, onları dalâlete sürüklemez. (yani yasakları bildirmedikçe suçlu sayıp cezalandırmaz.) Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir.” Tövbe-115/204

KANUN-U İLAHİDE ASLA BİR DEĞİŞİKLİK VEYA BİR SAPMA OLMAZ!

Allah-ü Teâlâ ortaya bir kanun koyduğu zaman o kanunda aslâ bir değişiklik veya bir sapma olmaz! Fâtır-43/438

KARAKTER VE SECİYEYİ AÇIKLAYAN AYET-İ KERİME

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Herkes kendi mizâcına, karakterine, seciyesine göre amel eder, davranışta bulunur. Fakat Rabbiniz, kimin daha doğru bir yolda olduğunu en iyi bilendir.” (Bu âyet, Bursa Ulu Camii, 1.ve 2. Murat câmilerinin mihrâplarında su damlası görünümünde yazılıdır.) İsrâ-84/289

KARANLIĞI ÇÖKTÜĞÜ ZAMAN GECENİN ŞERRİNDEN SABAHIN RABBİNE SIĞINIRIM!

Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden sabahın Rabbi Allah’a sığınmayı Rabbimiz, Peygamberimizin şahsında bizlere talim ediyor. Karanlığın çökmesini, şöyle de anlayıp istiazede bulunabiliriz: Küfür karanlığı bizi sarmal edip üzerimize çöktüğü zaman, iman aydınlığını gönderen sabahın Rabbine sığınırım! Felak-3/604

KARANLIĞI VE AYDINLIĞI VAR EDEN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hamd, gökleri ve yeri yaratan; karanlığı ve aydınlığı var eden Allah’a mahsusdur.” En’âm-1/127

KARANLIKLAR İÇİNDE KALMIŞ SAĞIRLAR VE DİLSİZLER DE KİMLERDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdir.” En’âm-39/131

KARANLIKLARDAN AYDINLIĞA ÇIKARAN ALLAH-Ü TEALA’DIR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde Mü’minleri (küfür) karanlıklarından (iman) aydınlığına çıkardığını beyan ediyor. Ahzâb-43/422

KARANLIKLARLA NUR, YANİ BATIL İLE HAK EŞİT OLMAZ

Karanlıklar (bâtıl olanlar) ile Nûr (Hak olan) bir, yani eşit olmaz! Elbette Hak, bâtıldan üstündür ve kıymet-i harbiyesi vardır. Fâtır-20/436

KARANLIKTIR GECE, AYDINLIKTIR GÜNDÜZ; NİÇİN BÖYLEDİR, BİLİYOR MUSUN?

“Dinlenip sükunet bulmanız için geceyi karanlık; çalışıp iş yapmanız için de gündüzü aydınlık kılan O’dur (Allah’dır). Elbette bunda, işitip dinlemesini bilen kimseler için, nice deliller ve ibretler vardır!” Yûnus-67/215

KARARLAR ALLAH KAPISINDAN ÇIKAR

Bütün işler, Allah’a döndürülür, yani herbir şeyin kararı O’nun kapısından çıkar. O’nun muradından sonradır ki, herbir şey olur. Hadîd-5/537

KARARLI OL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İstişâre ettikten sonra bir işe karar vermiş de azmetmişsen, kararlı ol ve Allah’a tevekkül et!” Âl-i İmrân-159/70

KARI KOCA HAKLARI

Erkeklerin hanımlar üzerinde hakları olduğu gibi, hanımların da erkekler üzerinde hakları vardır. Şu kadar var ki, erkeklerin hanımlar üzerindeki hakları bir derece fazladır. Allah’ın Azîz ve Hakîm olduğu aslâ unutulmamalıdır. (Yani yüz düşün bir karar ver!) Bakara-228/35

KARINCANIN ARKADAŞLARINI UYARMASINI İŞİTEN SÜLEYMAN AS, TEBESSÜM ETTİ

Süleyman as’ın orduları, karınca vâdisine girdiğinde karıncalara liderleri olan bir karıncanın: “Yuvalarınıza girin!” ikazını işiten Süleyman peygamber, bu hâle gülercesine tebessüm etti ve: “Ya Rabbi! Beni nefsime hâkim kıl ki, hem kendime, hem ana babama ihsan ettiğin nimetlere şükredeyim, râzı olacağın yararlı ameller işleyeyim. Bir de lütfunla Beni sâlih kulların arasına dâhil eyle!” dedi. Neml-19/377

KARINCANIN BİRİ SÜLEYMAN’IN ORDULARINI GÖRÜNCE ARKADAŞLARINI UYARDI

Süleyman peygamberin as orduları, neml=karınca vâdisine geldiğinde, onları gören (içlerinde reisleri olan) bir karınca: “Ey karıncalar, haydin yuvalarınıza girin! Süleyman ve orduları, sizi fark etmeyerek ezip çiğnemesinler” diye seslendi. Neml-18/377

KARINLARINI ATEŞ YİYEREK DOLDURANLAR DA KİMLERDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, aslında ateş yiyerek karınlarını doldururlar. Onlar yakında çılgın bir ateşe gireceklerdir.” Nisâ-10/77

KARİA KIYAMET FELAKETİ OLUP DEHŞETİYLE ÇARPAR

Allah-ü Teâlâ, Kâria’dan bahsediyor, Kârianın ne olduğunu sorarak Kendisi cevaplıyor: Kâria, dehşetiyle çarpan bir felâkettir, bir kıyamettir ki, o gün insanlar, çırpınan kelebekler gibi şuraya buraya fırlatılırlar. Kâria-1,4/600

KARİA SURESİ

101. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 11 âyettir. Kâria-0/600

KARİZMA ÇİZİLMEDEN ALLAH’IN YARDIMI GELMİYORMUŞ DEMEK Kİ

Firavun’un sihirbazları, gördükleri Hak Mu’cize karşısında imana gelince Firavun -kendince- mağlup olma durumuna düştü ve karizması fenâ halde çizildi. Bu çizik karizmayı düzeltmek için akıl almaz zulümlere başladı ama bu zulümlerinin arkası, kendisinin ve hempalarının, şakşakçılarının helâket ve felâketi ile son buldu. Tâ Hâ-72/315

KARNI ÜSTÜNDE SÜRÜNENLER, İKİ VE DÖRT AYAĞI ÜZERİNDE YÜRÜYEN CANLILAR

Allah, her canlıyı sudan yarattığını, bunlardan kimisinin karnı üstünde sürünerek, kimisinin iki ayağı üzerinde ve kimisinin de dört ayağı üzerinde yürüdüğünü beyân ediyor. Evet, Allah dilediğini dilediği şekilde yaratır, ayaksız da yürütür, ayaklı da yürütür. O, her şeye kâdirdir. Nûr-45/355

KARŞI KOYULAMAZ ALLAH’IN İRADESİNE, KAÇMAKLA DA KURTULUNAMAZ; ANLAYAN ANLADI

Cinler dediler: “Şunu da anladık ki, bizler yeryüzünde Allah’ın iradesine karşı koyamayız; kaçmaya yeltensek O’nun elinden kurtulamayız! (En iyisi mi inanıp itaat edelim! Zaten öyle yaptılar.) Cin-12/571

KARUN DA SARAYI DA YERİN DİBİNE GEÇTİ, HAK İLE YEKSAN OLDU

Karun, servet-ü samanıyla çalım satarken bir gün Azâb-ı İlahi, oncağıza ulaşıverdi de hem kendisi hem de sarayı (içerisindeki tüm mameleki ile) yerin dibine geçti, hâk ile yeksân oldu. Yardımcılarının, bu ‘yere batırılma’ya karşı zerre kadar bir yardımları olamadı ki kurtulabilsin! Kendi kendini kurtarabilecek bir kimse de değildi. Kasas-81/394

KARUN DEDİ, BEN BU SERVETİME KENDİ İLMİM VE BECERİM SAYESİNDE KAVUŞTUM

Halkın kendisine “Allah’ın sana verdiği nimetlerden sen de Allah yolunda vererek Ahiret yurdunu ma’mur et, dünyadan da nasibini unutma!” demeleri üzerine Karun şöyle dedi: “Bu servet bana, bende bulunan ilim ve becerim üzerine verildi!” (Yani İhsânât-ı İlâhiye’yi kendi nefs-i emmâresine mal ederek gizli şirke girdi. Maalesef bu gizli şirk, tarih boyu hep işlenegelmiştir.) Kasas-78/394

KARUN’A HALKI NE DEMİŞTİ?

Karun Musa as’ın kavminden idi. Pek büyük bir servetin sahibi olmuştu. Servetiyle şımarmış, kendini,mensubu olduğu halkından üstün görüp böbürlenenin teki olmuştu. Halkı O’na: “Ey Karun! Servetine güvenip de şımarma, böbürlenme! Zira Allah, böbürlenenleri sevmez! Allah’ın sana ihsan ettiği bu servetle Ahiret yurdunu ma’mur etmeye bak! (Bol bol sadaka ver!) Dünyadan da nasibini unutma! (ihtiyacın kadarını yanında tut!) Allah sana nasıl iyilik edip ihsan ettiyse, sen de servetinle insanlara öyle iyilik et! Sakın yeryüzünde fesat çıkarmaya yol arama! Çünki Allah fesat çıkaranları sevmez!” demişti. Kasas-76,77/393

KARUN’DAN DAHA FAZLA SERVET SAHİPLERİ DE VARDI GEÇMİŞ ÜMMETLERDE

Allah-ü Teâlâ, Karun’un servetiyle ve ilmiyle çalım sattığını bildirdiği aynı âyette şu ifadeyi de kullanıyor: “Ama o (Karun) bilmedi mi ki Allah, kendisinden önceki nesillerden, kuvvetçe ondan daha güçlü ve serveti daha fazla olan nice kimseleri helâk etmişti?” (Servetiyle böbürlenenler bin kere bir daha düşünsünler!) Kasas-78/394

KARUN’U SERVETİ ŞIMARTTI DA HELAKINI KENDİ ELLERİYLE HAZIRLADI

Karun, Hz. Musa’nın kavminden idi. Servetiyle böbürlenerek kendine de kavmine de zulmetti. Allah, O’na hazineler dolusu öyle bir servet vermişti ki, o hazinelerin anahtarlarını bile güçlü kuvvetli bir bölük zor taşıyordu. Kasas-76/393

KARUN’U, FİRAVUN’U VE HAMAN’I DA HELAK ETTİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Karun’u, Firavun’u ve Haman’ı da helâk ettik. (Saltanatlarını ellerinden alıverdik de keyfleri kursaklarında kaldı.) And olsun ki, Musa onlara deliller (mu’cizeler) getirmişti. Fakat onlar, buna kulak asmayarak yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki onlar, azap hükmümüzün önüne geçebilecek kimseler değillerdi.” Ankebût-39/400

KARZ-I HASEN, ALLAH’A KARZ-I HASEN, GÜZEL BİR BORÇ VER Kİ, O DA KAT KAT ARTTIRSIN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer Allah’a karz-ı hasen (güzel bir borç) verirseniz (yani malınızı Allah yolunda harcarsanız) Allah, onu sizin için kat kat artırır ve size mağfiret eder. Çünki Allah Şekûr’dur (küçük iyiliklere bile çok mükâfat verendir), Halîm’dir (azapta hiç acele etmeyendir).” Teğâbün-17/556

KARZ-I HASEN, BORÇ VERME

Allah’a borç veren yiğit kim ola? O, Allah’ın, O’nun verdiğini (Allah yolunda infakta bulunduğunu) bir mükâfat olarak kat kat arttırdığı kimsedir. Bakara-245/38

KASAS SURESİ

28. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 88 âyettir. Kasas-0/384

KASAS SURESİ’NİN AYETLERİ DE HAKKI APAÇIK BİR SURETTE BEYAN EDER

Allah-ü Teâlâ, “Tâ Sîn Mîm. Bunlar, Hakkı apaçık beyân eden kitabın âyetleridir” buyuruyor. Kasas-1,2/384

KASIRGA KOPTU GÜZELİM BAHÇEYİ KASIP KAVURDU

Nice emeklerle yıllar sonra güzel bir bahçeye sahib olunur. İçinden ırmaklar akar, hurmalık ve üzüm bağları, her türlü meyve mevcut iken, ihtiyarlık gelip çöker, bir de bakıma muhtaç çocuklar yanlarında iken bir ateşli kasırga kopar, her tarafı kasıp kavurur. İşte dünya, aynen bu misâle benzer. Sakın dünyaya bel bağlama! O güzel bahçe, dünyayı temsil etmektedir, ölüm de, o kasıp kavuran kasırganın tâ kendisidir! Bakara-266/44

KATI YÜREKLİLERDEN İDARECİ OLMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Eğer Sen, kaba, katı yürekli biri olsaydın; insanlar, senin etrafından dağılıverirlerdi.” İdârecilik, insanları birarada toplayıp adâletle yönetmek sanatıdır. Kaba ve katı yüreklilik ise buna münâfîdir. Âl-i İmrân-159/70

KATRANDANDIR ONLARIN GÖMLEKLERİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün o kâfirlerin gömlekleri, katrandandır. Yüzlerini de ateş kaplar.” İbrahim-50/260

KAVİMLERİ, MİLLETLERİ RABB-ÜL ALEMİN, DİLEDİĞİ ANDA BAŞKALARIYLA DEĞİŞTİRİR

Hûd as, kavmine şöyle dedi: “Eğer Hak’tan yüz çevirirseniz, Ben müsterihim, zira tebliğ ettim! Rabbim isterse sizi gönderir, yerinize başka bir topluluk getirir! O’na karşı koyamazsınız!” Hûd-57/227

KAYA CASCAVLAK KALDI, ÇÜNKİ YAĞMUR, ÜZERİNDEKİ TOPRAĞI ALDI GÖTÜRDÜ

İnançsız adam, gösteriş için, “ne cömert adam” desinler diye mal tasadduk eder. Bunun hali, üzerinde azıcık toprak bulunan bir kayaya benzer ki, yağmur yağınca o toprak, kayıp gider ve o kaya da cascavlak kalır. Yani o kaya artık hiçbir işe yaramaz olur. Bunun gibi, mürâi insanın tasadduku da, kendisine hiçbir fayda vermez! Mal, insanların alkışını almak için değil, Allah’ın rızasını kazanmak için tasadduk edilir! Bakara-264/43

KAYA EVLERİ YAPTINIZ YONTARAK DAĞLARDA, LAKİN HELAK OLMANIZA FAYDA ETMEDİ

“Hicr halkı, dağlarda evler yontarak (deprem ve sel felâketleri gibi âfâtlara karşı) güven içinde bulunuyorlardı. (Azgınlıkları sebebiyle) Bir sabah o korkunç ses onları bastırıverdi. Kazanıp ele geçirdikleri şeylerin, onlara hiçbir faydası olmadı.” (Hicr, Semûd kavminin başkentidir ve Sâlih as’ın halkıdır. Azgınlık kimseye kâr olarak kalmaz ve kimse de takdir-i ilâhiden kurtulamaz vesselâm!) Hicr-82,84/265

KAYALARI YONTARAK DAĞLARDAN EVLER EDİNİYORSUNUZ

(Ey Semud!) Ovalardan saraylar ediniyorsunuz, dağlardan kayaları yontarak evler ediniyorsunuz! Allah’ın nimetlerini düşünün de bozgunculuk yaparak yeryüzünde fesat çıkartmayın! A’râf-74/159

KAYAN YILDIZA YEMİN OLSUN Kİ

Allah-ü Teâlâ, kayan (batan) yıldıza yemin ediyor. Necm-1/525

KAYDA GEÇİRİYORUZ YAPTIKLARINIZ BİR BİR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde: “Herkes bilsin ki, ne yaptılarsa onu bir bir yazarız. Olmuş, olacak her şeyi apaçık beyan eden bir kitapta (Levh-i Mahfûz’da) kaydederek sayıp dökeriz!” buyuruyor. Öyleyse bin düşünüp bir yapmalı! Yâ Sîn-12/439

KAYGI VERMESİN SANA KÜFÜR TACİRLERİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İmana karşılık küfrü satın alanlar, sana kaygı vermesin! Onlar, Allah’ın Dini’ne aslâ zarar veremezler. Küfürleri yüzünden Allah, onlara Ahirette bir nasip vermemek istiyor ve onlar için pek elemli bir azap vardır.” Âl-i İmrân-176,177/72

KAYIT ALTINA ALINIYORSUNUZ, ZİRA KÖTÜLERE CEZA, İYİLERE ÖDÜL VERİLECEK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed ve O’nun izinden giden Salihûn!): “Senin Rabbin kimin Allah’ın yolundan saptığını, kimin de doğru yolda yürüdüğünü en iyi bilendir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hep Allah’ındır. (Allah kimin ne yaptığını çok iyi bilir ve kaydeder.) Zira bununla, kötülük yapanları cezalandıracak, iyilik yapanları da daha güzeli ile (cennetle) mükâfatlandıracaktır.” Necm-30,31/526

KAYNAK SULARININ HAZIRLANIŞI ZİKREDİLİYOR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde: “Görmedin mi, Allah gökten bir su indirir de onu yerdeki birtakım kaynaklarda depolar. Sonra (ihtiyaç miktarınca gözlerden akıtarak) onunla rengârenk ekinler çıkarır” buyurmakla yeraltı kaynak sularının yağmur sularının depolanmasıyla hazırlandığını beyan eder. Zümer-21/459

KAYNAR SU İÇECEKLER O KARIN DOLUSU YEDİKLERİ ZAKKUM ÜZERİNE

Dünyada Kur’an hakikatlarını yalanlamada ve sapıklıkta inadına ısrar edenlere Ahirette karınlarını dolduruncaya kadar zakkum yedirilecek ve üzerine de kaynar su içirilecektir. Vâkıa-53,54/535

KAZANDIĞINIZ, KAZANACAĞINIZ HER ŞEYİ ALLAH, BİLİR

Allah-ü Teâlâ, sizin hayır ve şer adına neler kazanacağınızı bilendir. En’âm-3/127

KAZIK YAPMADIK MI DAĞLARI YERİNİZİ YURDUNUZU SAĞLAMCA TUTSUN DİYE?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz dağları da (hazineli) birer kazık yapmadık mı? (Tâ yerinizi, yurdunuzu sağlamca tutsun da endişesiz, rahat bir hayat geçirebilesiniz diye!)” Nebe’-7/581

KEFERE VE FECERE DAHA NEYİ BEKLİYORLAR Kİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Dini inkâr eden kefere ve fecereler ille de) kendilerine ölüm meleklerinin gelmesini, yahut Rabbinin azap emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yaptılar(dı). Allah, onlara zulmetmedi, onlar, (helâklerine sebebiyet verecek işleri yapmakla) kendi canlarına zulmediyorlardı.” Nahl-33/269

KEFERE VE FECERELER, HİÇ Mİ HİÇ İBRET ALMIYORSUNUZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Önce gelmiş geçmiş Nûh kavminden, Âd, Semûd ve İbrahim kavminden, Medyen halkından ve şehirleri yerle bir edilen toplumdan (Lût kavminden) haberdâr olmadılar mı? Onlara peygamberleri, açık deliller getirdi ama inanmadılar, bundan dolayı Allah’ın gazabına uğradılar. (İbret almazsanız siz de uğrarsınız!) Allah, onlara zulmetmedi, lâkin onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.” Tövbe-70/197

KEFERE VÜ FECEREDEN EVVELKİLERİ HELAK ETMEDİK Mİ? SİZ SONRAKİLERİ DE ÖYLE YAPARIZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, önceki kâfirleri (inadına isyan sebebiyle) helâk etmedik mi? Sonra geridekileri (yani siz Mekkelileri ve peşinden gidenleri), onların peşinden takarız (onlar gibi helâk ederiz). İşte suçlu kefere vü fecereye Biz, böyle yaparız! Hakkı yalan sayanların o gün, vay haline!” Mürselât-16,19/579

KEFERELER, KULLARIMIN BENİ BIRAKIP DA SİZLERİ DOSTLAR EDİNECEKLERİNİ Mİ SANDINIZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kafirler, kullarımın beni bırakıp da kendilerini dostlar edineceklerini mi sandılar? (Hiç heveslenmesinler ve şunu da bilsinler ki,) Biz, cehennemi kendilerine bir konak yeri olarak hazırladık!” Kehf-102/303

KEHF SURESİ

18. Sûredir. Mekke’de nâzil olmuş olup 110 âyettir. Ashâb-ı Kehf (Mağara Ehli) kıssasını içine aldığı için bu Sûreye Kehf=mağara adı verilmiştir. Kehf-0/292

KEL PUTUN İLACI OLSA ,ÖNCE KEL BAŞINA SÜRER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Allah’a ortak koştuğunuz putlardan Hak’ka hidâyet edecek var mı? De ki: Allah Hak’ka hidâyet eder. Öyle ise Hak’ka hidâyet eden (Allah) mı tâbi olunmaya daha lâyıktır, yoksa hidâyet olunmadıkça kendi kendine doğru yolu bulamayan (taştan, tunçtan, ağaçtan cansız putlar) mı? Öyle ise size ne oluyor? Nasıl böyle yanlış hükmediyorsunuz?” Yûnus-35/212

KELAM-I İLAHİ’Yİ DEĞİŞTİREBİLECEK KİMSE YOKTUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor “Rabbinin sözü, doğruluk ve adâlet cihetiyle tam kemâlindedir. O’nun kelimelerini (sözlerini ve kanunlarını) değiştirebilecek bir kimse de yoktur.” En’âm-115/141

KELEBEKLER GİBİ ÇIRPINAN İNSANLAR KARİA’NIN DEHŞETİNDEN ETRAFA SAÇILIRLAR

Allah-ü Teâlâ’nın Kâria olarak adlandırdığı kıyamet esnasındaki o dehşetli felâkette insanlar, çırpınan kelebekler gibi şuraya buraya saçılırlar. Kâria-4/600

KELEPÇELENMİŞ ELLERİ BOYUNLARINA BİR VAZİYETTE DARACIK BİR YERE TIKILIRLAR ONLAR

Ahireti inkâr eden kâfirler, Kıyamet Günü elleri boyunlarına kelepçelenmiş bir vaziyette cehennemin daracık bir yerine tıkılırlar, kendilerine: “Bugün dövünüp durun, ölümü isteyin bakalım!” denir. Furkan-13,14/360

KELEPÇELER TAKILACAK O KAFİRLERE

“O gün (kıyamet günü) suçlu kâfirlerin birbirine yaklaştırılarak kelepçelendiğini, zincirlerle birbirlerine bağlandığını görürsün.” İbrahim-49/260

KELİME-İ ŞEHADET, SÖZLERİN EN GÜZELİDİR

“Cennette ebediyyen safâ sürecek o talihlilere sözlerin en güzeli (Kelime-i Şehâdet) nasip edilmiştir. Çünki Hamd edilmeye yegâne lâyık olan Allah’ın yoluna hidâyet edilmişlerdir. (Bunun tabii neticesi olarak da Rızâ ve cennet nasib edilmiştir.) Hacc-24/334

KELİME-İ TEVHİD’İ TASDİK ET, İNFAK ET, TAKVA EHLİ OL Kİ ALLAH DA SENİ CENNETE KOYSUN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim ki, (Allah yolunda) verir, (günahlarından) sakınır ve en güzel olanı (Kelime-i Tevhid’i) tasdik ederse, Biz de onu en kolay olana (cennete) muvaffak kılarız!” Leyl-5,7/595

KELİMELERİNE, KİTAPLARINA İMAN EDER O PEYGAMBER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Öyle ise siz de (ey bütün insanlık!) Allah’a ve O’nun bütün kelimelerine (kitaplarına) iman eden O ümmi Nebiye, O Resûle inanın, O’na tabi olun ki doğru yolu bulasınız, hidâyete eresiniz!” A’râf-158/169

KEMİĞİN ÖNCE, ETİN SONRA YARATILDIĞINI ANLIYORUZ

Yüzyıl ölü vaziyette bıraktıktan sonra dirilttiği Uzeyr’e Allah dedi: “Merkebine bak! Kemikleri nasıl birleştirip yerli yerine koyuyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz.” Bakara-259/42

KEMİK YIĞINI, UFALANMIŞ TOZ HALİNE GELDİKTEN SONRA MI DİRİLTİLECEĞİZ?

“Müşrikler şöyle dediler: “Sahi biz kupkuru bir kemik yığını ve ufalanmış bir toz toprak hâline geldikten sonra mı yeniden yaratılıp diriltileceğiz?” Allah-ü Teâlâ da şöyle buyurdu: “De ki, ister taş olun, ister demir! İsterse sizce dirilmesi imkânsız herhangi bir mahlûk! Allah sizi mutlaka diriltecektir.” Müşrikler diyecekler: “Bizi tekrar hayata kim döndürecek?” Allah cc: “De ki, sizi ilk defa yaratan!” Bunun üzerine Efendimize başlarını sallayarak alaylı alaylı diyecekler: “Ne zamanmış o?” De ki: “Belki de yakındır.” İsrâ-49/285; 50,51/286

KEMİKLERİNİN BİRARAYA GETİRİLEREK DİRİLTİLEMEYECEĞİNİ Mİ SANIYORSUN? SANADUR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsan, kemiklerini aslâ biraraya getiremeyeceğimizi (dolayısı ile tekrar diriltilmeyeceğini) mi sanıyor? (Sanadursun, diriltildiği zaman görür ama, iş işten geçmiştir artık!)” Kıyamet-3/576

KENDİLERİNİ HELAK EDEN NADANLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Müşrikler, hem insanları Kur’an’dan men ederler, hem de kendileri ondan geri dururlar. Böylece ancak kendilerini helâk ederler, fakat işin şuurunda değillerdir.” En’âm-26/129

KENDİM ETTİM, KENDİM BULDUM MİSALİ, HERKESİN YAPTIĞI LEHİNE YA DA ALEYHİNEDİR

Kim salih ameller işlerse kendi lehinedir, yüzünü ağartır; kim de kötülükler yaparsa kendi aleyhinedir, yüzünü karartır. Rabbin kullarına aslâzulmetmez! Fussılet-46/480

KENDİN ETTİN, KENDİN BULDUN

“Sonunda yaptıklarının cezası, onlara isâbet etti ve kendisiyle alay ettikleri kötü işler, onları sarıp kuşatıverdi!” (Eh kendin ettin, kendin buldun!) Nahl-34/269

KENDİNE EDER KİM NE EDERSE

İnkâr edenin inkârı, kendi aleyhinedir, cehennemi boylar; Salih amel işleyen, kendi lehine amel etmiş olur da ameli, onun cennete girmesine vesile olur. Rûm-44/408

KENDİNİ BEĞENMİŞ KİMSELERİ ALLAH SEVMEZ!

Allah-ü Teâlâ, kibirli, kendini beğenmiş kimseleri aslâ sevmez! (Allah’ın sevmediklerini de cennet içine almaz, o kadar!) Hadîd-23/539

KENDİNİZDEN BAŞKASINA SAKIN HA GÜVENMEYİN!

Ehl-i Kitaptan bir tâife, diğer dindaşlarına şöyle diyorlardı: “Kendi dininize tabi olandan başkasına sakın ha güvenmeyin!” Âl-i İmrân-73/58

KENDİNİZİ TEHLİKEYE ATMAYIN!

Allah yolunda mallarınızı harcayın da kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın, hep güzel davranın! Yani Allah ne emrettiyse ona sımsıkı sarılın, kaçmayın! Bu emir, yeri gelir tasadduk olur, yeri gelir Allah yolunda cihat olur, yeri gelir ferâizi ihya olur... Bakara-195/29

KESİNTİSİZ VE MİNNETSİZ BİR CENNET HAYATI, SALİH AMELLER İŞLEYENLEREDİR

Salih ameller işleyenlere kesintisiz ve minnetsiz bir mükâfat olarak cennet hayatı vardır. Fussılet-8/476

KESTİKLERİ SIĞIRIN EN SON VASFI NASILDI?

İsrailoğulları sordukça Allah kesilecek sığırın vasfını zorlaştırdı. Netice itibariyle şu evsafta idi: 1-Yaşlı değil, 2-Körpe de değil, 3-Orta yaşta dinç bir inek olacak, 4-Parlak, sarı renkte bir inek, 5-Toprağı sürmek için çifte koşulmuş olmayacak, 6-Ekin sulamada da çalıştırılmış olmayacak, 7-Salma kusursuz olacak, 8-Hiç alacası olmayacak. Bakara-68,69/9; 70,71/10

KEŞKE MÜSLÜMAN OLSAYDIK

“Bir zaman olur kâfirler, ‘keşke vaktiyle müslüman kimseler olsaydık!’ diye çok hasret çekerler. ‘Bir zaman’: a) Allah Müslümanlara zafer verildiğinde, b) Kâfirler ölecekleri sırada, c) Kıyamet gününde, d) Cehenneme girdiklerinde; mânâlarında olarak tefsir edilmiştir.” Hicr-2/261

KEŞKE TOPRAK OLAYDIM, DER, O MÜCRİM KAFİR KİŞİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Büyük Buluşma) günü her şahıs, (dünyadan) kendi elleriyle takdim ettiği (ameline) bakar ve kâfir (olan), “Ah! Ne olurdu, keşke toprak olaydım!” der. (Çünki dehşetli azâbı iliklerine kadar hissetmiştir artık.) Nebe’-40/582

KEŞKE, KEŞKE, DER O GÜN İNSAN AMA, BU KEŞKELER, AH BİR İŞE YARASA; YARAMAZ BİR KERE!

Kıyamet günü hesap yerinde, cehennem göz önüne getirildiği zaman, (ondan kendisini kurtaracak salih amellere hasret kalan) insan, şöyle der: “Keşke (bu ebedî) hayatım için önceden (dünya hayatımda iken salih ameller) yapsaydım!” der. (Der demesine de, artık ne işe yarar ki, bu demeleri?) Fecr-24/593

KEVSER SURESİ

108. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 3 âyettir. Kur’an-ı Kerîm’in en kısa sûresidir. Kur’an-ı Kerim’in satırları, bu sûrenin uzunluğu baz alınarak belirlenmiştir. Kevser-0/602

KEVSERİ VERDİK SANA HABİBİM YA MUHAMMED

Allah-ü Teâlâ: “(Habibim Ya Muhammed!) Şüphesiz ki, Biz Sana Kevser’i (Çok hayrı, Risâleti, Ahiretteki Havz-ı Kevser’i, Kur’an’ı, Şefaat-ı Uzma’yı, Mekke, Kudüs, Şam, İstanbul...gibi beldelerin fethini) verdik. Öyle ise Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!” buyurmaktadır. (Namazın hem emri, hem tarifi Allah tarafından olduğu için farz; Kurbanın emri Allah tarafından, tarifi peygamber Efendimiz tarafından olduğu için vâcip olmuştur.) Kevser-1,2/602

KEYFİ ARZULARINIZA UYMAYACAĞIM

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ya Muhammed!) De ki: “Sizin keyfi arzularınıza uymayacağım; yoksa dalâlete düşmüş ve gerçeği bulamamış olurum!” En’âm-56/133

KEYİFLERİNE GÖRE BİR AYET VEYA MU’CİZE GELMEZSE NE DERLERDİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlara keyiflerine göre bir âyet veya mu’cize getirmediğin zaman ‘hiç değilse bir şeyler bulup buluştursaydın ya!’derler. De ki: Ben sadece Rabbimden ne vahyolunursa ona tabi olurum!” A’râf-203/175

KEYİFLERİNE UYMAZ PEYGAMBER!

Kur’an, Efendimize sav şöyle hitap eder: “Şâyet Sen, sana gelen bunca ilimden sonra o muhâliflerin keyfine uyacak olursan, Allah’ın cezasından seni koruyacak ne bir dost, ne de bir hâmi bulursun! (yani bulamazsın!) Ra’d-37/253

KIBLE ARZUNU YERİNE GETİRECEĞİZ

Allah-ü Teâlâ: “Habibim Ya Muhammed! Artık yüzünü hoşnut olacağın bir Kıble’ye (Mescid-i Haram’a) çevireceğiz!” buyurmaktadır. Bakara-144/21

KIBLE DEĞİŞİMİ HAKKINDA DİYECEKLER

Akılsız insanlar şöyle diyecekler: “Müslümanları daha önceki kıblelerinden çeviren sebep nedir?” Bakara-142/21

KIBLENİN KA’BE OLACAĞINI EHL-İ KİTAP BİLİYORDU

Ehl-i Kitap, kıblenin Mescid-i Haram cihetine çevrilmesinin Rableri tarafından olduğunu, elbette biliyorlardı. Allah, onların (Ehl-i Kitab’ın) yapmakta oldukları şeylerden gafil değildir. Bakara-144/21

KIBLENİN MESCİD-İ HARAM OLMASI FARZ KILINDI

Namazda kıblenin Mescid-i Haram cihetine yönelerek kılınması, bu Ayet-i Kerime ile sabitlenerek farz kılınmıştır. Zira Allah-ü Teâlâ: “Siz de ey mü’minler! Nerede olursanız olunuz, artık (namazda) yüzünüzü oraya (Mescid-i Haram’a) doğru çeviriniz!” buyurmaktadır. Bakara-144/21

KIBLEYE DÖNDÜR YÖNÜNÜ, YOLCULUKTA KILDIĞIN NAMAZLARDA BİLE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Her nereden yolculuğa çıksan da, namazda yüzünü Mescid-i Haram’a döndür!” Yani yolculuk esnasında namaza ilk başlarken yönünü, Mescid-i Haram tarafına çevir! (Ancak namaz esnasında vasıtanın yön değiştirmesinin, namaza zarar vermeyeceğine fakihlerimiz hükmetmişlerdir.) Bakara-149,150/22

KIBLEYE YÖNELMEK NELER KAZANDIRIR?

Kıbleye yönelmek Müslümanlara: 1-Birlik ve beraberlik kazandırır; 2-Birlik beraberliğin sinerjisi ile müthiş bir güç ve kuvvet kazandırır; 3-Allah, bu sebeple üzerimizdeki nimetini tamamlar da maksûdumuza ereriz; 4-Doğru yolu tutmuş oluruz. Bakara-150/22

KIL KADAR HAKSIZLIK EDİLMEZ ONLARA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Baksana şu kendilerini temize çıkartıp duranlara! Bilakis Allah, dilediğini temize çıkartır ve onlara kıl kadar zulmedilmez!” Nisâ-49/85

KIL KADAR SİZE HAKSIZLIK YAPILMAZ

Savaş farz kılınınca korkularından ‘Rabbimiz bize savaşı niçin farz kıldın?’ diyenlere karşı Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu: “Habibim Ya Muhammed! Onlara de ki: Dünya zevki pek azdır, Ahiret ise günâhlardan sakınanlar için sırf hayırdır ve orada kıl kadar haksızlığa uğratılmazsınız.” Nisâ-77/89

KILAVUZU DÜNYA ÖNDERİ OLANIN

Dünyada İslam dışı beşerî önderlerin sistemlerine takılıp gidenler, Ahirette önderleri ile beraber en şiddetli pişmanlıklar içerisinde ateşin içine atılacaklar ve o ateşten de çıkarılacak değillerdir. Eh, kılavuzun öyle olursa, varacağın yer de böyle olur! Bakara-167/24

KILAVUZU HAYASIZ ŞEYTAN OLANIN GİDECEĞİ YER, ONUNLA BERABER ATEŞTİR, O KADAR!

İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiç bir bilgiye sahip olmadığı halde Allah hakkında tartışır durur. Her azgın ve hayâsız inatçı şeytanın peşine takılır. Halbuki o şeytanın alnında âdeta şöyle yazılmıştır: “Her kim ki bunu dost edinir, bu da onu yoldan çıkararır, doğruca tâ alevli ateşin azâbına sürükler, götürür!” Hacc-3,4/331

KILAVUZU KARGA OLDU KABİLİN

Sonra Allah, ona (Kâbil’e), kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeleyen (kılavuz) bir karga gönderdi. (Bunun üzerine Kâbil:) “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar bile olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz mi kaldım?” dedi ve pişmanlığa düşenlerden oldu. Mâide-31/111

KILAVUZU ŞEYTAN OLANIN, VARACAĞI YER İŞTE ORASIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah şâhittir ki, Biz senden önce birçok ümmete kendilerini irşâd etmeleri için peygamberler gönderdik. Fakat şeytan, onların kötü amellerini kendilerine süsleyerek güzel gösterdi. Bu yüzden peygamberlerini yalancı saydılar. İşte şeytan, dünyada olduğu gibi bugün de onların dostudur. (Dostları şeytanla beraber) onlara gayet acı bir azap vardır.” Nahl-63/272

KIPTİ’NİN ECELİ GELMİŞTİ, HİKMETİ İLAHİ O ECELİ MUSA’NIN YUMRUĞU İLE ÖRTÜŞTÜRMÜŞTÜ

Musa as, yiğitlik çağında daha genç bir delikanlı iken, halkın henüz istirahatta olduğu bir vakitte şehre inmişti ki, orada birbiriyle öldüresiye dövüşen iki kişiye rast geldi. Bunlardan birisi, kendi kabilesinden (İsrailoğullarından), diğeri de düşmanından (Mısırlı bir kıpti) idi. Kendi kabilesinden olan, Hz. Musa’dan yardım istedi. Musa as da, o kıptiye (herkese vurulabilecek sıradan) bir yumruk vurmuştu. Adamın eceli gelmiş ki bu ecel ile Musa as’ın yumruğu aynı saniye içinde örtüşüvermişti de onun ölümüne sebep olmuştu. Hz. Musa hiç öldürme kastı olmamasına rağmen kazaen de olsa bir insan öldürmüştü ve buna çok üzüldü ve: “Bu şeytanın işindendir, gerçekten o, saptırıcı açık bir düşmandır. Ya Rabbi! Doğrusu ben kendi nefsime zulmettim, bana lütfettiğin bu nimetler hakkı için artık suçlulara aslâ arka çıkmam, artık beni bağışla!” dedi. Allah da O’nu bağışladı. Çünki O, affı ve merhameti bol olandır. Kasas-15,17/386

KIRINTI BİLE VERMEZLERDİ İNSANLARA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa onların mülkten (hâkimiyetten), nasipleri mi var? öyle olsaydı onlar, insanlara bir kırıntı (çekirdeğin arkasındaki küçücük oyuğu kadar bir şey) bile vermezlerdi.” Nisâ-53/86

KIRK YAŞ, İNSANIN BEDENEN, AKLEN VE MUHAKEMETEN ZİRVE YAPTIĞI YAŞTIR

İnsan kırkına geldiğinde güç yaşı kemâle erdiği gibi akıl yaşı da kemâle erer. “Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimetine şükretme yoluna beni sevk et; razı olacağın salih amel işlememe beni yönelt!” demesi de onun muhakeme yaş kemâlinin dahi kırk olduğunu gösterir. Demek ki hayatın zirvesi 40. yaştır. Ahkâf-15/503

KIRK YAŞINA ERİP DE HAYATINA BİR FABRİKA AYARI YAPIP ÇEKİ DÜZEN VERENE MÜJDELER VAR

O kimseler ki, bedenen, aklen ve muhakemeten kemâle erdiği kırk yaş olgunluğunda hayatına yaratılış amacına uygun bir fabrika ayarı çeker, günâhlarına pişmanlıkla tövbe eder, anne babası, çocukları ve çevresi için duâ duâ yalvarır, âdeta bir duâ âbidesi haline gelirlerse Allah da onları affeder ve affedeceğini, cennetine koyacağını söyler ve söylemiştir. (Kırkını aşanlara önemle duyurulur.) Ahkâf-16/503

KIRK YAŞINA GELİRSEK NE YAPALIM?

Kırk yaşına kadar yaşarsan, Âyet-i Kerime’nin işâret ettiği şekilde kendini bir özeleştiriden geçirmelisin! Artık teker tümseği aştı, bundan sonraki hayat finiştir. Yanlış yaptıklarımıza tövbe etmeliyiz ve hayatımıza yaratılış amacına uygun bir fabrika ayarı çekmeliyiz. Duâ saatlerimiz iyiden iyiye artmalı, bilhassa anne, baba ve zürriyyetimiz için bol bol yalvarıp yakarmalıyız. Hobilerimiz kazanma yerine başkalarını kazandırmaya çevrilerek tam sosyal birisi olmalıyız. Ahkâf-15/503

KIRK YIL ORADA KALACAKLARDIR

Musa as’ın İsrailoğullarını Allah’a havâle etmesinden sonra Allah da şöyle cevap verdi: “O kutsal yer (Arz-ı Mukaddes) onlara (İsrailoğullarına) kırk yıl boyunca haram kılındı. Oldukları yerde (Tih, faran çölünde) çileli bir hayat sürdüreceklerdir. Sen, artık o fâsıklar gürûhu için kendini üzme!” (Not: O fâsıklar, Tih çölünde yeni bir nesil ortaya çıkıncaya kadar kırk yıl orada kaldılar. 38. Yılında Ürdün’e varabildiler. Hz. Musa as da o sırada vefat etti. Yûşa bin Nûn komutanlığında, daha sonra Filistini işgal ettiler.) Mâide-26/111

KISAS AYETİ VAR TEVRAT’TA DAHİ, HEM DE GÖZE GÖZ, DİŞE DİŞ, CANA CAN VS.VS.

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Tevrat’ta üzerlerine: ‘Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş; yaralara dahi kısas vardır!’diye yazdık. Kim, kısas hakkını bağışlarsa bu, kendi günâhları için keffâret olur. (Bağışlaması iyi olur.) Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.” Mâide-45/114

KISAS FARZ KILINDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler, öldürülen kimselerin hakkını almak için, size kısas farz kılındı.” Bakara-178/26

KISAS NASIL BİR HAKTIR?

Kısas, şeriat sahibinin (Allah’ın) bir hakkı olarak değil, hayatın dokunulmazlığını korumak için meşru’ kılınmıştır. Yani can almak için değil, cana dokundurmamak için hükmedilmiştir. Meselâ hak sahibi, kısastan vazgeçerse kısas tatbik edilmez. Üstelik hak sahibine kısas yerine diyet alması tavsiye edilir. Bununla beraber suçu önleyen en tesirli kanun kısastır. Mâide-45/114

KISAS NE ZAMAN DÜŞER?

Maktulün (öldürülenin) velisi tarafından katil kişi affedilirse, o zaman kısas düşer. Bu sefer de diyeti ne ise ona, güzel bir şekilde ve tam olarak ödemek gerekir! Bakara-178/26

KISASA VEYA DİYETE RAZI OLMAYAN

Katil hakkında kısas veya diyetini verme şeklinde hüküm kesinleştikten sonra maktulün velisi, daha ileri giderek, katilin daha şiddetli şekilde cezalandırılmasını istemesi veya bizzat kendisi cezalandırmaya kalkması, zulüm olur ve böyle yapılırsa, o takdirde yapan, son derece acı bir azaba müstehak olur! Bakara-178/26

KISASTA ESNEKLİK VAR MI?

Evet var! Hem de tavsiye ediliyor. Şöyle ki: Maktulün velisi, kısas isteme hakkına sahipken, bu hakkını diyet almaya çevirebilir. Bu esneklik, Rabbimiz tarafından bir kolaylık ve lütuftur ve tavsiye de edilmektedir. Bakara-178/26

KISASTA KİM, KİMİNLE KISAS EDİLİR?

Allah-ü Teâlâ: “A-Hür hür ile; B-Köle köle ile; C-Dişi dişi ile kısas olunur!” buyuruyor. Bakara-178/26

KISASTA SİZİN İÇİN HAYAT VARDIR

Allah-ü Teâlâ: “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Böylece korunmayı ümit edebilirsiniz” buyurmaktadır. Evet! Öldüren, kesinlikle bu cinayeti karşılığında öldürüleceğini bilseydi, öldürmezdi; zira can tatlıdır! Kısasa karşı çıkmak, bir akılsızlıktır, çünki netice itibariyle bir kişiye acımak, çok kişiye acımamayı beraberinde getirir. Bakara-179/26

KISIR GÜN, KIYAMET GELİNCEYE KADAR ŞÜPHE İÇİNDE KALIN BAKALIM!

“Allah’ın dinini inkâr edenler, son saat (ölüm anı), ansızın gelip çatıncaya veya o kısır gün (arkası gelmeyen gün=Kıyamet) kendilerine gelinceye kadar Kur’an hakkında bir şüphe içinde kalır giderler.” Kalın bakalım! Hacc-55/337

KISIRLIK TAKDİRİ DE SIRF ALLAH’A AİT BİR TASARRUFTUR

Allah-ü Teâlâ, dilediğine kızlar verir, dilediğine erkekler verir, dilediğine kız ve erkek karışık verir, dilediğine ikiz ve daha fazla sayıda bir batında verir, dilediğine de vermez ve onu kısır bırakır. Tasarruf sadece ve sadece O’na aittir. Şûrâ-49,50/487

KISKANÇ YAHUDİLER VE MÜŞRİKLER

Ehl-i Kitab’ın kâfirleri ile müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler, kıskanırlar; kıskançtır onlar! Bakara-105/15

KISKANÇLARI AFFET VE HOŞGÖR YAHU!

Ehl-i Kitap’tan birçok kimse, kıskançlıklarından dolayı sizi imanınızdan etmek isterler. Onlara karşı sabret, onları affet ve hoş gör, aldırma! Bakara-109/16

KISSADAN HİSSE: EY RESÛLÜM, BUNLAR GAYB HABERLERİNDENDİR, YOKSA SEN BİLEMEZDİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Resûlüm! İşte bunlar, Sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar (Yûsufun kardeşleri, Yûsuf için) tuzak kurmak ve plânlarını kararlaştırmak için toplandıklarında elbette Sen, onların yanında bulunmuyordun. Şunu da unutma ki: Sen, ne kadar hırs göstersen de yine insanların çoğu iman etmezler!” (Evet, bir insan ki, okuması yok, yazması yok. Ne bir kitap okumuş, ne bir hoca önünde ders almış. Ama hocalar O’ndan ders alıyorsa, tarihî hadiseleri, hem de ilk insanın yaratılışından bugüne her safhasıyla sanki içlerinde yaşamış gibi haber veriyorsa, ne haber verdiyse hepsi doğru çıkıyorsa bu insan kim olabilir? Elbette her şeyi bilen Allah’ın Elçisi olabilir. Allah, O’na bildirir ki, O da bize bildiriyor. Yusuf as kıssasını doğru olarak içlerinde yaşarcasına bize anlatması, O’nun peygamber olduğuna dâir imanımızı iyice perçinleştirmiştir. Zira bunu, ancak Allah Elçisi anlatabilir.) Yûsuf-102,103/246

KISSA-İ MUSA VE FİRAVUN’U SANA ANLATMASAYDIK SEN NEREDEN BİLECEKTİN Kİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Musa’ya emrimizi vahyettiğimiz sırada Sen Tûr’un batı tarafında değildin. Sen, bir çok nesiller, bir çok çağlar geçtikten sonra Medyen halkı arasında oturmuş da âyetlerimizi onlardan öğrenmiş de değilsin! Fakat Seni Resûl olarak gönderen, Biz olduğumuz için Sana vahyettik de o sebeple (onların arasında oturmuşçasına hadiseleri, detaylarıyla doğru bir şekilde) biliyorsun. Hem, Biz Musa’ya seslendiğimiz vakitte de Sen dağın yanında değildin. Düşünüp ders alsınlar diye, daha önce kendilerine peygamber gelmemiş olan bir halkı (Mekkelileri) uyarman için Rabbin tarafından bir rahmet eseri olarak Seni Resûl yapıp, tarihte, orada cereyan eden şeyleri Sana bildirdik.” Kasas-44,46/390

KISSALARDAN ŞÜPHE EDİYORSAN YANİ ŞÜPHE EDİYORLARSA TEVRAT’I OKUYANLARA SOR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Resûlüm! Eğer Sana indirdiğimiz şeylerde (bu anlattığımız kıssalarda faraza) şüphede isen (ki, peygamberin şüphelenmesi aslâ söz konusu olmayacağından, muhatapların şüphede iseler demektir), o halde Senden önce Kitabı (Tevrat’ı) okuyanlara sor! And olsun ki, Sana Rabbinden Hak gelmiştir; sakın şüphe edenlerden olma(sınlar)! Ve sakın Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan olma(sınlar)! Yoksa hüsrâna uğrayanlardan olursun(uz)!” Not: Bu âyetteki “şüphede isen” den maksat şu olabilir: Tevrat ve incil’de peygamberimiz sav ve o kadar ayrıntılı anlatılmıştı ki Yahudi ve Hıristiyan Âlimleri, Efendimizi kendi evlâtları kadar net tanıyorlardı. “Tevrat okuyanlara sor!”dan maksat, bir şüpheden değil, Yahudi Âlimlerinin, Seni kendi ağızlarıyla tasdik etmelerine mütevakkıftır. İkisi (Abdullah bin Selâm ve Kâ’b-ül Ahbâr) hâriç tasdik etmediler tabi! Yûnus-94,95/218

KISSALARIN EN GÜZELİ YUSUF AS’IN KISSASIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, bu Kur’an’ı Sana vahyetmekle, Sana kıssaların (geşmiş ümmetlerin hikâyelerinin) en güzelini anlatıyoruz. Elbette Sen, ondan önce bunlardan habersiz olanlardan idin.” Yûsuf-3/234

KIŞIN ÖLEN YERYÜZÜ BAHARDA DİRİLDİĞİ GİBİ KIYAMETTE TAM ÖLECEK VE AHİRETTE DİRİLECEK

Kışın ölen yer yüzünün baharda dirildiğini, her tarafın yemyeşil olup hurma ve üzüm bağlarıyla bezendiğini, şırıl şırıl pınarların gözelerinden akıtıldığını görüp duruyorsunuz. Bu mahsuller, sizin onlardan yiyerek hayatta kalmanız için Allah tarafından yaratıldığı âyan beyandır. Siz onu ellerinizle de yaratmadınız ve zaten yaratamazsınız! Bütün bunları bilip durduğunuz halde, hâlâ Ahiret gününe iman etmek suretiyle bir şükrânede bulunmayacak mısınız? Yâ Sîn-34,35/441

KIŞKIRTICI MÜNAFIĞIN HALİ, AYNEN ŞEYTANIN HALİNE BENZER, SENİ KIŞKIRTIR SONRA SIVIŞIR!

Allah-ü Teâlâ, Medine Yahudilerini savaşa teşvik ederek kışkırtan, sonra da onları kaderleriyle başbaşa bırakan münâfıkların halini şeytanın haline benzetir. Şöyle ki: Şeytan insana “inkâr et! İnkâr et!” der, insan da ona kanarak inkâr eder; sonrasında şeytan, bu sefer ona şöyle deyiverir: “Doğrusu ben senden uzağım; çünki ben Alemlerin Rabbi olan Allah’(ın azâbın)dan korkarım!” Haşir-16/546

KITALARIN AÇIKLANDIĞI AYET-İ KERİME

“Hem yeryüzünde birbirine komşu farklı özelliklerde toprak parçaları (kıtalar) var.” (Yeryüzünü yayarken bunları da hikmetle böyle yaptık. Burada kıta, ana kara parçaları ‘Asya, Amerika vs. mânâsına geldiği gibi, dağ, ova, çöl, yeşil alan ve buzul bölgeleri anlamına da gelir.) Ra’d-4/248

KITLIK BELASINDAN KURTULMAK İÇİN İMAN EDECEKLERDİ, BİRAZ KURTULUNCA CAYIVERDİLER

Kureyş müşriklerinin azgınlıkta haddi aşmaları karşısında Efendimiz sav, bedduâ ederek Allah-ü Teâlâ’nın onlara kıtlık belâsı vermesini istedi. Allah da kıtlık verdi, öyle ki, köpek leşi yemeye bile mecbur kaldılar. Sonra Efendimize ricada bulundular ve iman edeceklerini beyan ederek, Allah’ın üzerlerinden bu belâyı kaldırmasını istediler. Allah da bu kıtlığı kısmen kaldırdı. Ne mi oldu? Cayıverdiler de yine küfre dönen talihsiz kimselerden oldular. Allah da bu kaypaklıklarına karşı onları şu şekilde tehdit etti: “Biz de pek büyük ve gayet şiddetli bir tutuşla tutacağımız gün onlardan tam intikam alırız!” Duhân-15,16/495

KITLIKLA TERBİYE EDİLEN MEKKELİLERİN MİSALİ, BAHÇESİNE BELA İSABET EDEN GİBİDİR

Eski devirlerde yaşayan, şükürsüz şımarık azgınlardan bir topluluğun bahçelerini bir gece Yüce Allah, gönderdiği ateş belâsıyla yakarak kapkara etmişti. Mekkeli azgın şımarıklara da Allah-ü Teâlâ bir kıtlık belâsı vererek durumlarını o bahçe sahiplerinin durumları gibi berbat etti. Kalem-17/564

KIVAMIN EN GÜZELİNDE YARATTI ALLAH İNSANI; AMA O, BU KIVAMI MUHAFAZA EDEMEDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçekten Biz insanı (ruh ve beden itibarı ile), en güzel kıvamda yarattık. Sonra, bu en güzel kıvamı (verdiğimiz donanımı, kötüye kullanarak ihanet etti de) koruyamadı. Biz de onu, (ceza olarak) aşağıların aşağısına (cehennemin dibine) ittik,döndürdük!” Tîn-4,5/596

KIVILCIMLAR SAÇAR O CEHENNEM, SARAY VE PEŞ PEŞE GELEN SARI DEVELER GİBİ BÜYÜK, BÜYÜK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Cehennem saray cesâmetinde kıvılcımlar saçar; sanki sıçrayan o kıvılcımlar, peş peşe gelen sarı develer gibidirler. Hakkı yalan sayanların o gün, vay hâline!” Mürselât-32,34/580

KIYAMET ALAMETLERİNİN GELDİĞİNİ BİZZAT KUR’AN HABER VERİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa onlar, kıyametin ansızın kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? Zaten kıyametin alâmetleri geldi bile! Fakat kıyamet kopmaya başladığında ibret almaları (imana etmeleri) kendilerine ne fayda verir ki?” (Kıyamet kopmaya başladığında imtihan süreci sona erer de iman kabul edilmez.) Muhammed-18/507

KIYAMET ANSIZIN GELECEK VE, NE ZAMAN? DİYENLER DEHŞETE DÜŞECEKLERDİR

“Azap ne zaman?” diye sabırsızlıkla soranlara, kıyamet ansızın gelecek de onlar dehşete düşeceklerdir. Akılları başlarına gelse de artık iş işten geçtiği için onu geri çeviremeyeceklerdir. Kendilerine tevbe için mühlet de verilmez! Yüzlerine bile bakılmaz! Enbiyâ-40/324

KIYAMET ANSIZIN GELECEKTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kıyamet, size ansızın gelecektir. (Habibim Ya Muhammed!) Sanki Sen ondan haberdarmışsın gibi onu, Sana soruyorlar. De ki: Onun ilmi, ancak Allah katındadır, fakat insanların çoğu (bu ilmin Allah’a ait olduğunu) bilmezler!” A’râf-187/173

KIYAMET ANSIZIN KOPABİLİR

“Acaba onlar, farkında olmadıkları bir sırada kuşatıcı bir musibetin kendilerine gelmesinden yahut ansızın kıyametin kopmasından emin midirler?” Yûsuf-107/247

KIYAMET DEDİĞİNİZ ŞEY NE ZAMAN KOPACAKMIŞ? DİYE ALAY EDERLER

İnançsız kâfirler, alaylı bir tarzda Mü’minlere şöyle seslenirler: “Kıyamet dediğiniz şey, ne zaman kopacakmış?” Ansızın korkunç bir ses (Sûr’a birinci üfürülüş), onların işini bitirecek ama aklı gözüne inmiş herifler, görmeden inanmıyorlar ki! Gördükleri zaman da iş işten zaten geçecek, imanları “hiç”e inecek! Yâ Sîn-48,49/442

KIYAMET GELMEZ VE AZAP OLMAZ, DİYENLERİN AKLI GÖZÜNE İNMİŞTİR O KADAR!

Kâfirler: “Kıyamet (yeniden diriliş) gelmez ve o sebeple biz de korkutulduğumuz azâbı görmeyiz” diyorlar. Akılları gözlerine inmiştir onların! Bu sözün, “yarın” dediğin şeyi görmediğimden “yarın” diye bir şey kabul etmiyorum diyen aklı gözüne inmiş ahmağın sözünden ne farkı var? Yarın olunca “yarını” bilmecburiye kabul ettiği gibi Haşir olunca da orada “Haşri” kabul eder ama, iş işten geçmiş olur. Sebe’-3/427

KIYAMET GÜNÜ ALLAH’DAN BAŞKA TANRILARIN HİÇ BİR FAYDASI YOKTUR

Allah’dan başka nice maddi veya mânevi varlıkları kendilerine tanrı edinenler, kıyamet gününde bu tanrılardan hiç birini kendisine şefaatçi dahi bulamaz. “Ben bunu aslında tanrı edinmemiştim!” feryadı da işe yaramaz! Rûm-13/404

KIYAMET GÜNÜ BÜYÜK BULUŞMANIN DEHŞETİNİ ALLAH, VAHYEDEREK BİLDİRMİŞTİR

Allah, Kıyamet günü Büyük Buluşma’nın dehşetini, daha bu dünyada iken kullarından dilediği kimselere (peygamberlere) indirdiği Ruh (Vahiy) ile insanlara bildirmiştir ki korksunlar, çekinsinler! Mü’min-15/467

KIYAMET GÜNÜ HEPİNİZİ TOPLAYACAKTIR ALLAH

Allah, kıyamet günü hepinizi biraraya getirecektir. Bunda hiç şüphe yoktur. Nisâ-87/91

KIYAMET GÜNÜ MAHŞERDE İNSANLAR, ÜÇ ZÜMRE HALİNDEDİRLER

Kıyamet günü yeniden diriltilerek Mahşer meydanında toplanan insanlar, üç zümre halindedirler: 1-Ashab-ı Meymene (Amel defterleri sağ ellerine verilen cennet ehli); 2-Ashab-ı Meş’eme (Amel defterleri sol ellerine verilen cehennem ehli); 3-Sâbikûn! (Hayra hizmette yarışanlar, Ashab-ı Meymene’yi geride bırakıp önde gidenler!) Vâkıa-7/533

KIYAMET GÜNÜ MUTLAKA GELECEKTİR; NEREDEYSE ONU GİZLEYECEKTİM LİHİKMETİN!

Allah-ü Teâlâ: “Kıyamet gününün (kopmasının) mutlaka geleceğini; (insanların imtihan edilmesi hikmetine binâen vakti saatini açıklamayıp) onu neredeyse gizleyeceğini (yani hiç haber vermeyeceğini); tâ ki, (tam bir imtihan ile) herkes yapmakta olduğunun karşılığını bulsun! (diye böyle yaptığını)” beyân etmiş. Ama beşerin bütün bütün telef olmaması için Şefkati’nden Kıyamet gününün geleceğini haber vermiş, tarihini açıklamamış. Açıklasaydı önceki ve ortadaki asırlardakiler, teellüm-i tâmmeye; sonraki asırlardakiler de dehşet-i mutlakaya düşerlerdi de herkes kendini bir boşvermişliğe atardı. Tâ Hâ-15,17/312

KIYAMET GÜNÜ, YENİDEN DİRİLİŞ KESİN KES GELECEKTİR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde kıyamet gününün (yeniden dirilişin) kesin kes geleceğini, fakat insanların ekserisinin buna inanmıyor olduklarını beyan ediyor. (Evet, Allah mutlak Adil olduğuna göre, pek çok zalimin zulmü karşılığında bu dünyada ceza, hatta hiç ceza görmediğine göre kesin kes o zalimlerin ceza göreceği bir yer, bir Ahiret olacaktır ve bu zaruridir. Aksi takdirde -Hâşâ- Allah’ın aczine veya zalimlerden korkup bir şey yapamamasına hükmedilir ki bu da muhallerin en muhalidir.) Mü’min-59/473

KIYAMET GÜNÜNDE DAĞLAR ÖYLE BİR SARSILIR Kİ, AKIP GİDEN KUM YIĞINI HALİNE GELİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Günü geldiğinde kıyamet kopacak, yer ve dağlar, öyle şiddetli sarsılacak ki, akıp giden kum yığınları haline gelecek!” Müzzemmil-14/573

KIYAMET GÜNÜNDE DAĞLAR, UFALANIP SAVRULACAK, HER YER DÜMDÜZ OLACAK

Bu âyetlerde dağların ufalanıp savrulacağı, her yerin dümdüz edilerek bomboş bırakılacağı, ne bir çukurun,ne de bir tümseğin kalmayacağı beyanediliyor. Tâ Hâ-105,107/318

KIYAMET GÜNÜNDE HAKKI YALAN SAYANLARIN VAY HALİNE!

Allah-ü Teâlâ: “Kıyamet Günü’nde (veya kıyametin kopması esnasında) Hakkı yalan sayanların, peygambere yalancı diyenlerin vay haline!” diyerek kefere ve fecerenin feci âkıbetini haber veriyor. Tûr-11/522

KIYAMET GÜNÜNDE İNSANLAR BİRBİRLERİNE ÇARPARAK DALGA OLUŞTURURLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O günde (Dinî hizmetlerin tesir etmediği gün geldiğinde, kıyametin kopması arefesinde) insanları Ahir Zaman Fitnesi ile birbirine çarparak dalgalanır hale getirmişizdir. (Yani iş artık çığırından çıkmıştır, hukuk, din, iman diye bir şey kalmaz da Biz de Kıyameti koparırız.) Nihayet Sûr’a (2. defa) üfürülür de onların hepsini Mahşer’de toplayıp bir araya getirmişizdir.” Kehf-99/303

KIYAMET GÜNÜNDE KENDİLERİNDEN KORKU GİDERİLENLERİN MUHAVERELERİ

Kıyamet günü şefâat eden ve edilenlerin kalblerinden korku giderildikten sonra aralarında şöyle konuşmalar geçer: Şefâat edilenler: “Rabbiniz neye hükmetti?” Şefâat edenler: “Hak ve adâletin tâ kendisiyle hükmetti.” Allah, pek Yüce ve pek Büyük olandır. Sebe’-23/430

KIYAMET GÜNÜNDEKİ AĞIZ KAVGASI

Kıyamet gününde herkes, Allah’ın huzuruna çıkarlar da dünyada iken zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: “Biz sizlere tabi idik, şimdi siz, bize fayda sağlayıp da Allah’ın azâbından azıcık bir şey uzaklaştırabilir misiniz?” derler. Büyüklük taslayanlar: “Ne yapalım? Allah bize yol gösterseydi biz de size gösterirdik. Şimdi sabretsek de sızlansak da bizim için birdir. Bizim için kaçıp sığınacak bir yer yoktur!” diye cevap verirler. İbrahim-21/257

KIYAMET GÜNÜNDEKİ MANZARA UYKULARI KAÇIRACAK KADAR ENDİŞE VERİCİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet gününde (mahşerde hesap verme zamanında) her ümmeti bir araya toplanmış ve Câsiye (diz çökmüş olarak) görürsün! Her ümmet kendi hesap defterlerini okumaya çağrılır. Onlara şöyle denir: ‘Bugün sadece, daha önce (dünyada) ne yaptıysanız onun karşılığını alacaksınız! İşte bu amel defteriniz, size karşı gerçekleri söyleyen, aleyhinizde şâhitlik eden kitabımızdır. Biz, sizin yapmakta olduğunuz her şeyi, bir yere yazıp kaydediyorduk.” Câsiye-28,29/500

KIYAMET GÜNÜNE MÜ’MİN VE SALİH AMEL İŞLEMİŞ BİRİ OLARAK GELİRSEN HİÇ KORKMA!

Mü’min olarak ve sâlih ameller işleyerek kıyamet gününe gelmiş kimse, zulmedilmekten ve haklarının çiğnenmesinden korkmaz! (Çünki orası, adâletin tam olarak tecelli ettiği yerdir.) Tâ Hâ-112/318

KIYAMET GÜNÜNE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet gününe yemin ederim (ki, öldükten sonra diriltileceksiniz)!” Kıyamet-1/576

KIYAMET GÜNÜNÜ DAİMA HATIRDA TAZE TUTARAK HAK DİN İSLAM’A KİLİTLENİNİZ!

Allah-ü Teâlâ, geri çevrilmesi imkân dışı olan Kıyamet Günü gelmeden önce yüzümüzün ve özümüzün Hak Din olan İslâm’a doğrultulmasını, İslâmî yaşayışa kilitlenmemizi, Peygamber Efendimizin Şahsında hepimize emrediyor. Zira o gün insanlar, dünyadaki durumuna göre cennet ve cehenneme sevkedilecekler. Rûm-43/408

KIYAMET GÜNÜNÜ NE ZANNEDİYORSUN Kİ YALAN UYDURUP ALLAH’A ATIYORSUN?

“Uydurdukları yalanı Allah’a mal edenler, kıyamet günü (nasıl cezalandırılacaklarını) zannediyorlar? Gerçekten Allah, insanlara karşı büyük lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu bu nimete şükretmezler.” Yûnus-60/214

KIYAMET HAKKINDA BU SUREDE DE AYETLER GEÇMEKTEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Size va’d edilen (o kıyamet), mutlaka gerçekleşecektir.” Kıyametin kopması göstergeleri: 1-Yıldızların, ışığı söndürülecektir; 2-Gök, yarılacaktır; 3-Dağlar, paramparça edilip savrulacaktır; 4-Peygamberlere ümmetleri hakkında şâhitlik etmeleri için vakit belirlenecektir. Mürselât-7,11/579

KIYAMET KELİMESİ HEM KIYAMETİN KOPMASI HEM DE MAHŞER İÇİN ORTAK KULLANILIR

Bu sayfadaki Âyetler tefsir edilirken hem kıyametin kopması, hem de yeniden dirilip Mahşer’de toplanıp hesap verme zaman dilimine ortak bir kelime olarak “Kıyamet” denmiştir. Doğrudur, çünki kopan kıyamet ile kurulan kıyamet bir bütünün iki parçasıdır. İkisi de imtihan dünyasının kapanıp sonsuzluk dünyasının başlaması hakikatının ikamesi için yapılan azametli faaliyet-i İlâhiyedir. Hâkka-1,34/566

KIYAMET KESİNLİKLE KOPACAK, ONUN KOPUŞUNU YALANLAYACAK BİR KİMSE DE OLMAYACAK!

Kıyametin kopması hadisesi kesinlikle gerçekleşecek! (Başı olan her varlığın sonunun olması bir Kanun-u İlâhî oluşu, dünya gibi nice kürelerin başına, kıyametlerin kopuşu bu hadisenin olacağına delildir.) Bu kıyametin kopması hadisesini de yalanlayacak hiçbir kimse ol(a)mayacak! (Zira ellerinde hiçbir delil yok! Aksine madde dünyasında durmadan bir değişim, durmadan bir tahavvülat yani mikro plânda kıyametler var! Gözleriyle kıyametin kopuşunu görenler, “gerçekten doğruymuş!”diyecekler, diyecekler de artık o vakit sırr-ı teklif kaldırıldığı için bu iman, onlara hiçbir fayda vermeyecek!) Vâkıa-1,2/533

KIYAMET KOPACAK MI BİR BAKALIM DİYENLER, BAKADURUN BAKALIM!

Öyleleri vardır ki kıyametin ortaya çıkmasından başka bir şey beklemiyorlar. Adam, âkıbeti görecek de iman edecek! Âkıbeti (kıyameti) gördüklerinde onu daha önce unutmuş olanlar şöyle derler: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri, bize Hakkı getirmişler!” (Günaydın! Bu noktadaki imanınız size fayda vermez ki!) A’râf-53/156

KIYAMET KOPMASI ANINDA MÜ’MİNLERLE KAFİRLER BİRBİRLERİNDEN AYRILIRLAR

Kıyamet saati gelip çattığında o gün, mü’minlerle kâfirler, birbirlerinden ayrılırlar. (Mü’minler cennete, kâfirler de cehenneme gönderilirler.) Rûm-14/404

KIYAMET NE ZAMAN DİYE SENDEN SORUYORLAR, ONU SEN BİLMEZSİN, RABBİN BİLİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Senden kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar; (Ben Sana onun vaktini bildirmedikten sonra) Sende onun vaktini bildirmeye dair ne bilgi olabilir ki! Kıyametin kopmasına dâir son bilgi, varır Rabbine dayanır (O’ndan başkasında herhangi bir bilgi yoktur). Sana düşen görev, ancak ondan korkanları uyarmaktır. (Yani Senin uyarılarına kulak verenler, ancak kıyametten korkanlardır.) Nâziât-42,45/583

KIYAMET NE ZAMAN GERÇEKLEŞECEK? DİYORLAR, VAKTİ GELDİĞİNDE TAM O ZAMAN!

Müşrikler: “Bu va’d edilen kıyamet ne zaman gerşekleşecek?” diye sorunca; Allah-ü Teâlâ da Efendimize şöyle vahyetti: “De ki: Vakti geldiği tam zamanında! Sizinle öyle bir buluşma günümüz olacak ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de bir saat ileri!” Sebe’-29,30/430

KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK DİYE SANA SORARLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sana kıyametin ne zaman geleceğini sorarlar. De ki: “Onun ne zaman geleceğine dair bilgi, yalnız Rabbimin nezdindedir. Onu vakti geldiğinde ortaya çıkaracak da ancak O’dur!” A’râf-187/173

KIYAMET NE ZAMAN KOPACAKTIR?

Bu husustaki bilgi, Allah nezdindedir, kimse bilemez! Ancak âyet: “Belki de o saat yakındır!” diyerek kıyametin çok yaklaştığını beyan ediyor. Ahzâb-63/426

KIYAMET SAATI KESİNLİKLE GELECEKTİR, ALLAH KABİRLERDEKİLERİ DİRİLTECEKTİR

“Şunu iyi bilin ki, kıyamet saatı, kesinlikle gelecektir. Allah, kabirlerde bulunan kimseleri diriltecektir.” Hacc-7/332

KIYAMET SAATİNİ, VAKTİNİ BİLMEK ALLAH’A AİTTİR:

Göğün ve yerin tek ilâhı vardır, O da Allah’dır. Göğün, Yerin ve ikisi arasındaki her şeyin mülkü (yönetimi) Kendisinin olan Allah, ne Yücedir. Kıyamet saatini (vaktini) bilmek de O’na aittir. Ve sonunda herkes, O’na döndürülecektir. Zuhruf-85/494

KIYAMET SURESİ

75. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 40 âyettir. Kıyamet-0/576

KIYAMET VE HAŞİR NE ZAMAN OLACAK DİYE SORUYORLAR; DE Kİ: ONU ALLAH BİLİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Halbuki onlar: ‘Eğer iddianızda tutarlı kimseler iseniz söyleyin bakalım: Allah’ın va’d ettiği bu (kıyamet ve haşir), ne zaman olacak?’ diye soruyorlar. De ki: ‘Bunu yalnız Allah bilir! Ben ise sadece apaçık bir uyarıcı, (azâbından haber veren) bir korkutucuyum!” Mülk-25,26/562

KIYAMET YAKLAŞTI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O yaklaşan kıyamet yaklaştı, onu Allah’dan başka ortaya çıkarıcı da yoktur.” Necm-57,58/527

KIYAMETE TAHAMMÜL EDECEK KİMSE YOKTUR

O kıyamet öyle bir meseledir ki, ne göklerde ve ne de yerde ona tahamül edecek hiç kimse yoktur! A’râf-187/173

KIYAMETE YEMİN OLSUN Kİ, O ASHAB-I UHDUD KAHROLSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Geleceği) va’d edilen güne (Kıyamet gününe) yemin olsun ki...O Ashab-ı Uhdûd kahrolsun!” Bürûc-2,4/589

KIYAMETİ YALANLIYORSUNUZ HA? YALANLADIĞINIZ O YERDE ALEVLİ ATEŞ SİZİ BEKLİYOR!

Müşrikler bir de, (yine karnından konuşarak) kıyameti yalan sayıyorlar. Saysınlar bakalım! O kıyameti yalanlayana orada Allah, alevli bir ateş hazırlamıştır. (Kendileri bilirler.) Furkan-11/359

KIYAMETİN BAŞINIZA KOPMASINI İSTEMİYORSANIZ ALLAH’IN MİZANINI ADALETE ÖLÇÜ ALINIZ!

Allah-ü Teâlâ: “Allah, Kitabı (Kur’an’ı) ve mîzanı (adâleti) Hak olarak indirendir. Hem ne bilirsin, belki de Kıyamet yakındır!” buyurmaktadır. Bu Ayetten şöyle bir hüküm çıkarabiliriz: Kur’an ve adâleti, Hak ile insanlar arasında hükümfermâ olduğu müddetçe kıyamet kopmaz; çünki Kur’an’ın misyonu devam etmektedir. Aksi halde ise Kur’an’ın misyonu kalmayacağından dünyanın da hikmet-i vücûdu kalmayacaktır. Kur’an, dünyanın rûhudur. Ruhun çıkmasıyla bedenin tefessüh ederek yok olması, aynen Kur’an ve dünya ile bire bir örtüşmektedir. Bugün başımıza bir kıyamet kopmamışsa, aramızda yaşayan İslâmî prensiplere hassasiyetle riayet eden -az da olsa- kutlu insanların var oluşu yüzü suyu hürmetindendir. Kur’an ve Kur’an hizmetine karşı savaş açanlar, bilmiyorlar ki, dünyayı dahi kökünden dinamitliyorlar. Şûrâ-17/484

KIYAMETİN GELMESİNİ İSTEMEK DOĞRU DEĞİL!

“Allah’ın emri (kıyametin kopması), geldi gelecek! Sakın onu acele istemeyin! Allah, müşriklerin koştuğu ortaklardan pek münezzehtir ve Yücedir.” (Kıyametin kopmasını istemek, içinde Ahireti kazandığımız sevgili Dünya’ya karşı bir vefâsızlık olur ki, onu pek gücendirir. Kıyametin kopması, Allah’a şirk koşanlar yüzünden olacağından Dünya, kefere ve fecereye gayz ile bilenmekte; mü’mine karşı da minnet ve şefkatle gönül beslemektedir.) Nahl-1/266

KIYAMETİN KOPACAĞINA İNANMAYANLAR, ONUN ACELE KOPMASINI İSTEYENLERDİR

Kıyametin kopacağına inanmayanlar, onun acele olarak kopmasını isteyenlerdir. Onlara göre böyle bir inanç safsatadır. “Kopacak olsaydı, bu kadar azgınlığımız yanında çoktan kopardı” demeye getiriyorlar. İnanan insanlar ise kıyametin kopmasından korkarlar ve kaçınırlar. Kıyamet hakkında tartışanlar, Hak’tan uzak, derin bir sapıklık içinde olanlardır. Onların cesaretleri, cehaletlerinden kaynaklanmaktadır. Şûrâ-18/484

KIYAMETİN KOPMA ANINDAN MANZARALAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İsrafil tarafından Sûr’a bir üfleyişle üflendiği zaman olan olmuş, kıyamet kopmuştur. O vakit dağlar, kaldırılıp bir darbe ile birbirine çarpılıp darmadağın edilir. O gün gök yarılır, düzeni bozularak parçalanır ve iyice kuvvetten düşer. Melekler onun (göğün) etrafındadır. Rabbinin (hükümranlığının tecelli ettiği) Arş’ını o gün, onların üstünde olan sekiz melek taşır. (Elan dört melek taşımaktadır. Bunlar, müteşabih âyetler olduğundan keyfiyeti tam olarak ancak Allah bilir.) Hâkka-13,17/566

KIYAMETİN KOPMASI ESNASINDAN MANZARALAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün (kıyametin koptuğu gün) gök, erimiş maden gibi (kıpkırmızı) olur; dağlar da (pamukatıcının yayından atılmış) rengârenk yün gibi olurlar ve o günün dehşetinden bir dost, bir dostu(nun hâlini) sormaz!” Meâric-8,10/567

KIYAMETİN KOPMASI GÖKLERİ VE YERİ İÇİNE ALIR!

Allah-ü Teâlâ: “O kıyamet (öyle bir meseledir ki), göklerde ve yerde (olan bütün mahlûkâta) ağır gelmiştir.” buyuruyor. Kıyametin kopmasının göklerde bulunanlara da ağır gelmesi, bu kopmanın, gökleri de içine alacağının delilidir. A’râf-187/173

KIYAMETİN KOPMASI HENGAMINDA GÖK, BULUTLARLA YARILACAK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Günü geldiğinde (kıyamet koptuğunda) gök bulutlarla yarılacak (bulutların birbirinden ayrışarak yarıldığı gibi yarılacak şeklinde anlıyorum) ve melekler, bölük bölük indirilecektir. İşte o günde gerçek hâkimiyet, Rahmân’ındır. O gün, kâfirler için zor bir gündür.” Furkan-25,26/361

KIYAMETİN KOPMASI HENGAMINDAKİ MANZARA NASIL OLACAK?

Kıyametin kopması hengâmındaki manzara(dan bazıları) şu şekildedir: 1-Yer şiddetle sarsılacak! (Depremlerde olduğu gibi 8-10 şiddetinde falan değil; kimbilir kaç şiddetinde? Belki 50, belki 100, Allah bilir!) 2-Dağlar darmadağın olacak, ufalandıkça ufalanacak, yayılmış toz toprak olarak uçuşan toz zerreleri halini alacak! Vâkıa-4,6/533

KIYAMETİN KOPMASI NE KADAR ZAMANDA GERÇEKLEŞECEK?

“Kıyametin kopması işi, başka değil, ancak göz açıp kapama yahut daha da kısa bir anda olup biter. Şüphe yok ki Allah, her şeye hakkıyle gücü yetendir.” Nahl-77/274

KIYAMETİN KOPMASI, TÜM GÖKLERİ VE YERİ İÇİNE ALMAKTADIR

Sûr’a 1. defa üfürüldüğünde gökler ve yerin başına kıyamet kopar. Allah’ın diledikleri dışında göklerde ve yerde kim varsa hepsi çarpılır ve cansız yere düşer. Sonra Sûr’a 2.defa üfürülür, bir de bakmışsın ki, onlar dirilip ayağa kalkmışlar bakışıp duruyorlar. (Kıyametin kopması esnasında ölümden istisna edilenler hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bir rivayete göre bunlar, Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail as’lardır. Başka bir rivayete göre, şehitlerdir. Diğer bir rivayete göre ise bunlar, Huriler ile Rıdvan, Malik, Zebaniler, Arş ve Kürsî’nin sakinleri olan meleklerdir. Bir de bu Ayet-i Kerime’de Sûr’a iki defa üfürülmekten bahsedilmiştir. Necm Suresindeki Ayet’e göre Sûr’a üfürülüş 3 kezdir. Bunlar: 1-Nefhat-ül feza=Dehşetli bir ses; 2-Nefhat-üs Sa’k=Öldüren ses; 3-Nefhat-ül Kıyame=Diriliş üflemesi. İhtimal 1.ve 2.Üfürüş birbirinin devamı olduğundan burada bu iki üfürüş birleştirilerek 1. Üfürüş olarak ifade edilmiştir. Allah-ü A’lem!) Zümer-68/465

KIYAMETİN KOPMASI, KORKUNÇ SARSINTILI BİR OLAYDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten korkun, sakının! Kıyametin kopması, sarsıntısı korkunç bir şeydir.” Hacc-1/331

KIYAMETİN KOPTUĞU GÜN, KAFİRLER İÇİN HER ŞEYİN BİTTİĞİ GÜNDÜR

Kıyametin koptuğu gün, o kâfirler, ümitlerini kesip susarlar. Zira her şey bittiği için yapacakları bir şey kalmamıştır. Rûm-12/404

KIYAMETİN KOPUŞU KİMİNİ ALÇALTIR, KİMİNİ YÜKSELTİR!

Kıyametin kopuşu, kimilerini alçaltacaktır: Çünki, dünya saltanatının keyfini çıkaranlar, bir anda herşeylerini kaybettiklerinden ve Ahirette de bu saltanatlarının hiçbir faydasını göremeyeceklerinden, onlar için tam bir alçalmadır. Kimilerini de yükseltecektir: Zira, İman sahipleri, bu kıyamet kopuşu sebebiyle, kopmadan az önce bu dehşeti yaşamamaları için ruhları kabzedilecek, bu kabz, onların günâhlarına bir keffaret olacak, ma’nen yükseleceklerdir. İmanı olmayan fakat mazlum durumunda olan müstez’aflar için dahi ma’nen bir yükseliştir, zira: Önce bu dünyadaki mazlumiyetten kurtulmuş olacaklar, sonra imansızlığı sebebiyle cehenneme gitseler dahi azapları hafifletilecektir. Her iki hal de bu zümrelerin yükselmesi mânâsına gelir. Allah-ü A’lem! Vâkıa-3/533

KIYAMETİN NE ZAMAN KOPACAĞINI ALLAH’DAN BAŞKA KİMSE BİLEMEZ

“Muğayyebât-ı Hamse” olarak bildiğimiz “Beş Bilinmeyen”den birisi de, kıyametin ne zaman kopacağıdır. Bunu, Allah’dan başka kimse bilemez! Lokman-34/413

KIYAMETİN NE ZAMAN KOPACAĞINI YA DA YENİDEN DİRİLİŞİ ANCAK ALLAH BİLİR!

Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah, “kıyamet vakti (bilgisi) yalnız O’na (Allah’a) havâle edilir” buyurmaktadır. Kıyamet vaktinden maksat, kıyametin kopması olduğu gibi, yeniden dirilişimiz de kasdedilmiş olabilir. Veyahut her ikisi de kasdedilmiş olabilir. Allah-ü A’lem! Fussılet-47/481

KIYAMETİN YAKLAŞTIĞINI BİLDİREN AYET

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet yaklaştı ve Ay yarıldı.” Peygamberimizin son peygamber olması kıyametin yaklaşmasının en büyük delilidir. Kamer-1/527

KIYMET İMANDADIR

İnsanın kıymeti, mal ile, makam ile, şöhret ile, itibar ile ölçülmez. Kadr-u kıymet, imandadır. Zaten mü’minler, kardeş olduklarından aynı aileden sayılırlar. Nisâ-25/81

KIYTIRIN BAKALIM EY MÜNAFIKLAR! NEREYE VARACAKSINIZ BU KIYTIRIKLARLA?

Allah-ü Teâlâ, münâfıklar için: “Allah’a ve peygambere inandık ve itaat ettik” dedikleri halde, sonra da içlerinden bir güruhun yan çizerek kıytırdıklarını, onların aslında mü’min olmadıklarını beyân eder. Nûr-47/355

KIZ ÇOCUĞU Kİ, DİRİ DİRİ GÖMDÜLER; ONA HANGİ SUÇTAN DOLAYI ÖLDÜRÜLDÜĞÜ SORULACAK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Diri diri toprağa gömülen (veya ona denk bir zulme ma’ruz kalan) kız çocuğuna: ‘Hangi suçtan dolayı gömüldüğü’ sorulduğu zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!” Tekvîr-8,9/585

KIZ ÇOCUĞUNU HOR GÖRMEK BİR CAHİLİYE SIFATIDIR

“Ahirete inanmayanların böylesine (kız çocuğunu hor görmek gibi) çirkin sıfatları vardır. En yüce sıfatlar ise Allah’ındır.” Nahl-60/272

KIZ ÇOCUKLARI O’NUN DA YOKSA OĞULLAR SİZİN Mİ?

Mekke müşrikleri (ve onların izinden gidenler)! Yoksa kız çocuklarının O’nun (Allah’ın) da oğlanların sizin mi (olduğunu iddia ediyorsunuz? Buna dair ortaya bir delil koysaydınız ya!) Tûr-39/524

KIZ VE ERKEK ÇOCUK AYARLAMASI TAMAMEN ALLAH’IN KABZA-İ TASARRUFUNDADIR

Allah-ü Teâlâ, dilediği kullarına kız çocuğu lütfeder, dilediklerine de erkek çocuk ihsan eder. Ya da (ikizler olarak) erkekler ve kızları beraber verir. Dilediğini de kısır bırakır. Tasarruf sadece O’na aittir. Şûrâ-49,50/487

KIZIN OLDU DENDİĞİNDE MÜŞRİĞİN YÜZÜ ÖFKESİNDEN MOSMOR KESİLİRDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın kızları olduğunu iddia ediyorlar. O, çocuğu olmaktan münezzehdir. Hoşlandıkları erkek çocukları ise kendilerine yakıştırırlar. Onlardan birine bir kızının olduğu müjdelenince öfkesinden ve üzüntüsünden yüzü mosmor kesilir, müjdelendiği bu kötü haberin etkisiyle utanıp eşinden dostundan saklanmaya çalışır. Şimdi ne yapsın, onu zillet altında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün, ne yapsın? diye kara kara düşünür! Dikkat ediniz, ne fenâ hükümlerdi verdikleri bu hükümler!” Nahl-57,59/272

KIZLAR VE OĞULLAR UYDURUP ALLAH’A İSNAD ETTİLER

“(Müşrikler), bilgisizce O’na (Allah’a) oğullar ve kızlar uydurdular, yakıştırdılar. Halbuki O (Allah), onların vasfetmekte olduklarından çok münezzeh ve çok yücedir.” En’âm-100/139

KIZLARDAN BİRİ UTANGAÇ BİR TAVIRLA GELİP MUSA AS’A, BABAM SENİ ÇAĞIRIYOR, DEDİ

Musa as, davarlarını sulayamayan kızlara yardım edip hayvanlarını sulayıverdikten sonra gölgede her şeye muhtaç bir vaziyette beklerken iki kızdan biri geldi ve utangaç bir tavırla O’na: “Babam, bize sunduğun sulama hizmetinin karşılığında örfümüze göre ikramda bulunmak için seni çağırıyor” dedi. Kasas-25/387

KIZLARDAN BİRİ, BABACIĞIM O’NU ÜCRETLE ÇOBAN TUT, DİYE TEKLİFTE BULUNDU

O iki genç kızdan biri: “Babacığım O’nu (Musa as’ı) ücretle davarlarımıza çoban tut! Çünki Senin çalıştıracağın en iyi adam, böyle kuvvetli ve emin biri olmalıdır” diye teklifte bulundu. Kasas-26/387

KIZLAR -HAŞA- ALLAH’IN DA, OĞLANLAR BİZİM, Mİ DİYORSUNUZ EY MEKKELİLER?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sor onlara (Mekkelilere): Kızlar Allah’ın da, oğullar onların mı? Yoksa melekleri dişi yaratmışız da onlar bu yaratılışa şâhit mi olmuşlar? Dikkat edin! Onlar sırf iftira ederek ‘Allah doğurdu’ derler. Onlar, yalancıların tâ kendileridirler. Allah, kızları, oğullara tercih mi etmiş?” (Ne derin bir cehâlet ki, Allah’ı insan gibi çoluk çocuk sahibi bir varlık tasavvur ediyorlar.) Sâffât-149,153/450

KIZLAR-HAŞA-ALLAH’IN, OĞLANLAR BİZİM DİYENLER, BÖYLE NASIL HÜKÜM VERİYORSUNUZ?

Ey kızlar -Hâşâ- Allah’ın, oğlanlar bizim diyen Mekkeliler! Size ne oluyor da böyle hükmediyorsunuz? Aklınızı mı kaybettiniz ne? Hiç mi ibret almıyorsunuz? Yoksa buna dair apaçık bir deliliniz mi var? Eğer iddianızda doğru kimseler iseniz, getiriniz o kitabınızı da görelim! Sâffât-154,157/451

KIZLARI ALLAH KENDİSİNE EVLAT EDİNDİ DE OĞLANLARI SİZE Mİ İKRAM ETTİ?

Allah, yaratmakta olduğu insanlardan sizlerin hiç hoşlanmadığınız kızları, Kendisine evlat edindi de pek değerli, üstüne toz kondurmadığınız oğlanları size mi ikram etti? Zuhruf-16/489

KIZLARI RAHMAN’A YAKIŞTIRIYORDUNUZ, KIZINIZ OLUNCA NEDEN YÜZÜNÜZ MOSMOR KESİLDİ?

Müşrikler, güzel, nahif ve zarif kız çocuklarını, bir nezâket icabı olarak Rahman’a nisbet ederlerken; kendilerine “bir kızın oldu!” müjdesi verildiğinde öfkeden yüzleri mosmor kesilir, kederden yutkunur dururlardı. (Ne yaman bir çelişki! Hani kızlar güzeldi, iyiydi?) Halbuki müşrikler, menfaatını ilâh edindiklerinden, toplum içerisinde meramını iyi anlatamayan, getirisi az kızları bir yük kabul ediyorlardı. Zuhruf-17,18/489

KIZLARIN BABASI ŞUAYB AS’A MUSA AS BAŞINDAN GEÇENLERİ ANLATTI

Musa as, davarlarını sulayıverdiği iki kızdan birinin utangaç bir tavırla: “Babam seni davet ediyor” demesi üzerine bu daveti kabul ederek o iki kızın babası olan Şuayb peygamberin as yanına geldi. Başından geçen Kasas’ı (olayları) bir bir O’na anlattı. O da: “Korkma, endişeye gerek yok, o zalimlerin elinden kurtuldun!” dedi. Kasas-25/387

KİBİR İMAN ETMEYE ENGEL OLAN EN ETKİN BİR SIFATTIR

Hz. Nûh’un bu beliğ da’vetine karşı kavmi: “A! Sana inananlar, toplumun en aşağı tabakasından oldukları halde biz Sana iman eder miyiz?” dediler. (Kibirlerine yediremediler. Ama dünya onlara mı kaldı? Geç!) Şuarâ-111/370

KİBİR, AH ŞU KİBİR YOK MU FELAKETİN KAYNAĞIDIR VESSELAM

Peygamberler, kavimlerine: “Hiç gökleri ve yeri yaratan Yüce Yaratıcı hakkında şüphe edilir mi? O günâhlarınızı affetmeye çağırıyor ve size mühlet veriyor” dedilerse de onlar kibrin verdiği izzetle(!): “Siz bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz, siz bizi atalarımızın ibâdet ettiği tanrılardan vazgeçirmek istiyorsunuz!” diye karşılık verdiler de felâketlerini kendi elleriyle hazırladılar. İbrahim-10/255

KİBİRLENENLERİ ALLAH HİÇ SEVMEZ!

Hiç şüphe yok ki Allah, onların neleri gizleyip, neleri açığa vurduklarını pek iyi bilir. Doğrusu şu kesindir ki Allah, kibirlenenleri hiç sevmez! Nahl-23/268

KİBİRLENMEK, BÜYÜKLENMEK AFETLERİN EN BAŞTA GELENİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Peygamberlerden sonra da Firavun ve kavminin ileri gelenlerine Musa ile Harun’u delillerimizle, mu’cizelerimizle gönderdik. Ama onlar, büyüklük taslayıp kabul etmeyi kibirlerine yediremediler ve günâhkârlar topluluğu oldular.” Yunus-75/216

KİBİRLİ KİBİRLİ, ÇALIM SATA SATA YÜRÜME!

Allah cc: “Yeryüzünde kibirli kibirli yürüme! Zira ne kadar kibirlensen, böbürlensen ne yeri yarabilirsin, ne de boyca dağlara erebilirsin! Böylesi davranışların hepsi kötü olup, Rabbinin nazarında hoş değildirler.” buyuruyor. İsrâ-37,38/284

KİBİRLİ KİMSELERİ ALLAH SEVMEZ!

Allah-ü Teâlâ, kibirli, kendini büyük gören cüceleri aslâ sevmez! (Allah’ın sevmediklerini de cennet içine almaz, o kadar!) Hadîd-23/539

KİBİRLİLERİ İMAN NASİBİNDEN UZAKLAŞTIRIRIM

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yeryüzünde haksız yere kibirlenenleri de âyetlerimden yakında uzaklaştıracağım. Onlar, her mu’cizeyi görseler de yine Ona iman etmezler. Fakat azgınlığın yolunu görseler, o yola girerler. Öyle! Bunun sebebi, onların âyetlerimizi yalan saymaları ve onlardan gâfil kimseler olmalarıdır.” A’râf-146/167

KİBİRLİLERİN KALACAĞI YER İŞTE BURASIDIR

Dünyada iken hiç de liyâkatı olmadığı halde -ki “Kibriya” sadece Allah’a maksustur- kibirlenen, böbürlenen kimselere Kıyamet gününde şöyle denilir: “Orada devamlı kalıcılar olarak haydin girin cehennemin kapılarından! İşte kibirlilerin kalacakları yer, ne kötü bir yerdir!” Mü’min-76/474

KİBİRLİLİK, ALLAH’I İNKAR ETMEDE ÖNEMLİ ROL OYNAR

“Onların kalbleri, inkârcıdır ve onlar büyüklük taslayan kimselerdir” âyet meâli, inkârcılık kaynağı olarak kibirliliğe dikkat çeker. Evet kendini büyük gören, başka büyüğün varlığından rahatsız olur. Bu sâikle en küçük bir şey onu inkâra götürür. Gûya o bu inkârıyla rahatladığını sanır. Sansın bakalım, bizim de, Rabbimizin de acelesi yok! Nahl-22/268

KİBRİYA, ULULUK, BÜYÜKLÜK, AZAMET ALLAH’A MAHSUSTUR

Bütün Hamdler, övgüler, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Göklerde ve yerde Ululuk, yalnız O’na aittir. Ve O, Azîz’dir, Hakîm’dir. Câsiye-36,37/501

KİLİSELER, MANASTIRLAR, HAVRALAR VE MESCİDLER KORUNMALIDIR

Allah-ü Teâlâ: “Allah, insanarın bir kısmının zararlarını, diğer bir kısmı ile def’ etmeseydi kiliseler, manastırlar, havralar ve Allah’ın adının çok anıldığı mescidler, yıkılır giderdi” buyuruyor. (Bu âyetten anlıyoruz ki, Allah, ma’bed olan hiçbir yerin tahrip olmasını istemiyor. Öyleyse biz Müslümanlar olarak yurdumuzda bulunan her bir dinin mâbedini korumakla mükellefiz. Fatih Sultan Mehmet Han’a Ayasofya duvarlarındaki resimlerin hiçbirini kazıtarak tahrip ettirmemesinin sebebi, ihtimal bu Âyet-i Kerime’nin içerdiği mânâya olan inanç ve hürmeti olsa gerektir. Allah-ü A’lem!) Hacc-40/336

KİLİTLEMİŞ KENDİLERİNİ DALALETE, HİDÂYETTEN TİKSİNİR, AZGINLIĞA BALIKLAMA ATLARLAR!

Öyle kalbi kararmışlar vardır ki, hidâyet yolunu görseler, o yolu beğenmezler, o yola koyulmazlar; fakat bir azgınlık görseler, onu hemen kendilerine yol edinirler, içine balıklama atlarlar. Bunun sebebi de Allah’ın âyetlerini yalanlamaları ve onlardan gâfil olmalarıdır. A’râf-146/167

KİM SAPIKMIŞ, KİM DEĞİLMİŞ, ARTIK PEK YAKINDA ÖĞRENECEKSİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya muhammed!) De ki: O (imana da’vet edildiğiniz İlâh), Rahman’dır; O’na iman ettik, O’na dayandık. Artık kimin kesin bir sapıklık içerisinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!” Mülk-29/563

KİMDİR YEDİ KAT GÖĞÜN VE ARŞ-I AZİM’İN RABBI? DE, BAKALIM NE DİYECEKLER?

Habibim Ya Muhammed! Onlara “Yedi kat göğün ve Büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” diye sor bakalım, ne diyecekler? Elbette: “Allah’dır” diyecekler. O zaman Sen de onlara de ki: “O halde Allah’ın azabından sakınmıyor musunuz?” Mü’minûn-86,87/346

KİMDİR, KİMDİR, ŞUNU ŞUNU YARATAN? ŞUNU ŞUNU VEREN? SORULARINA VERİLEN CEVAP!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Kimdir sizi gökten ve yerden rızıklandıran? Kimdir kulaklarınızı ve gözlerinizi yaratan? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran? Kimdir bütün işleri çekip çeviren, kainatı yöneten? ‘Allah!’ diyecekler, duraksamadan! De ki: O halde sakınmaz mısınız O’nun cezasından?” Yûnus-31/211

KİMİN DURUMU DAHA İYİ? MUKAYESE ET!

İki tip insanı mukayese et, hangisi daha hayırlı karar ver! Birincisi: Gece saatlerinde tatlı uykusunu terk ederek secde eden, ayakta kalan (namaz kılan), ibâdet eden, Ahiret azabından sakınan ve Rabbinin Rahmetini uman samimi bir mü’min. İkincisi kâfir olup nimetleri esbaba ve kendi çalışmalarına nisbet eden şükürsüz nankör. Zümer-9/458

KİMİNDİR BU DÜNYA VE İÇİNDE YAŞAYANLAR? DE, BAKALIM NE DİYECEKLER?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya MUhammed! Müşriklere) De ki: “Söyleyin bakalım eğer biliyorsanız, bu dünya ve içinde yaşayanlar kimindir?” Elbette “Allah’ındır!” diyeceklerdir. O zaman da şöyle de!: “Hiç mi ibret almıyorsunuz?” Mü’minûn-84,85/346

KİMSE KİMSENİN GÜNAHINI YÜKLENMEZ, SUÇ VE CEZA BİREYSELDİR

Hiç kimse, başka birinin günâhını yüklenmez! (Günâhı, suçu kim işlediyse ceza ona verilir.) Hesap gününde günâhı ağır gelen birisi, günahını ağırlığı sebebiyle taşıyamadığından, o günahı taşımakta (yani günahına ortak olmakta) kendisine yardım edecek birisini, akrabası da olsa bulamaz. Zira kimse, kimsenin günâhını yüklenmez! Fâtır-18/435

KİMSE ÖLEMEZ!

Allah izin vermedikçe hiç kimsenin ölmesi mümkün değildir. Âl-i İmrân-145/67

KİMSENİN YAPTIĞI YANINA KAR KALMAZ, DÜNYADA DAHİ REZİL-Ü RÜSVAY OLURLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Önceki azgın toplulukların işledikleri fenalıklar, bir ceza olarak gelip başlarına geçti. Aynen öyle de, Senin çağdaşların olan zalimlerin (Mekkelilerin) kazandıkları fenalıklar da bir ceza olarak gelip başlarına isabet edecektir. Ve onlar, elimizden kaçıp kurtulamayacaklardır.” Nitekim Büyük Bedir’de aynen oldu. Zümer-51/463

KİN BESLEMELERİ VE İNTİKAM ALMAYA KALKIŞMALARINA BAKIN ŞU MÜNAFIKLARIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sırf Allah ve Resûlü, fazlından kendilerini zengin etti diye münâfıklar, mü’minlere kin besleyerek, bir de nankörlük ederek intikam almaya kalkıştılar. Onlar tövbe ederlerse haklarında hayırlı olur; yok yüz çevirirlerse, Allah onları, dünyada da Ahirette de acı bir azâba uğratır. Yeryüzünde onlar için ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır!” Tövbe-74/198

KİN GÜDEMEZ BİR MÜ’MİN BİR MÜ’MİNE, ZİRA KUR’AN BÖYLE EMREDİYOR

Allah-ü Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’inde mü’minlerin ağzından mü’minin mü’mine kin güdemeyeceğini lâtif bir şekilde beyan ediyor, şöyle ki: Sonra gelen mü’minler, kendilerinden önce yaşamış selefleri için “Rabbimiz! Bizden önce iman etmiş kardeşlerimize mağfiret eyle! Kalblerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma!” derler. Allah-ü Teâlâ da bu duâyı, âyet olarak indirmişse, böyle olunması gerekir mesajını vermiş demektir. Evet, her bir mü’min, Kur’an âyeti karşısında sağdan hizaya gelmeli, mü’min kardeşine aslâ kin beslememeli, varsa kalbinde böyle bir kin, onu derhal söküp atmalıdır. Kur’an ahlâkı budur! Haşir-10/546

KİN VE ÖFKE, SAKIN SİZİ ONLARA SALDIRTMASIN!

Mescid-i Haram’ı ziyaretinizi engellediler diye birtakım kişilere beslediğiniz kin ve öfke, sakın sizi onlara saldırmaya sevk etmesin! Mâide-2/105

KİN VE ÖFKENİZ, SİZİ BİR TOPLULUĞA KARŞI ADALETSİZLİĞE SÜRÜKLEMESİN!

Ey iman edenler! Bir topluluğa karşı içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adâletsizliğe sürüklemesin! Mâide-8/107

KİRAMEN KATİBİN MELEKLERİ VAR ÜZERİNİZDE; AMELLERİNİZİ KAYIT ALTINA ALIYORLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey insan, sen yanlış yapadur bakalım!) Halbuki üzerinizde sizden hiç ayrılmayan muhafızlar (amellerinizi kayıt altına alan melekler) var! (Onlara) Kirâmen Kâtibîn (Şerefli Yazıcılar denir ki,) her ne yaparsanız bilirler (ve yazarak kayıt altına alırlar)! İnftâr-10,12/586

KİRÂMEN KÂTİBİN, YAZICI MELEKLER

O (Allah), kullarının üstünde mutlak galiptir. Üzerinize amellerinizi muhafaza edici (yazıcı) Kirâmen Kâtibin adlı melekler gönderir. En’âm-61/134

KİTABI ELLERİNE TUTUŞTURSAK YİNE DE İNADINA KAFİRLİK EDERLERDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Eğer Sana, kâğıtta yazılı bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle o kitaba dokunsalardı, yine de (inadına): ‘Bu apaçık sihirden başka bir şey değildir!’ derlerdi.” En’âm-7/127

KİTAB-I İLAHİ’YE SIMSIKI TUTUNMAK GEREK VESSELAM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kitaba ( gönderdiğim kitaplara) sımsıkı tutunup, namazı hakkıyla edâ edenler bilsinler ki, Biz iyilik için çalışanların, ıslah edicilerin mükâfatlarını aslâ zayi etmeyiz.” A’râf-170/171

KİTABI VE PEYGAMBERLERLE GÖNDERİLENLERİ YALAN SAYDINIZ HA, BEKLEYİN GÖRECEKSİNİZ!

Kitabı (Kur’an’ı) ve peygamberlerle gönderilen buyrukları yalan saydınız ha! Bekleyiniz, neyi yalanladığınızı ileride göreceksiniz! (Göreceksiniz görmesine de, iş işten geçmiş olacak!) Mü’min-70/474

KİTABIN BİR KISMINA İNANIP BİR KISMINI RET HA!

Allah`ın gönderdiği kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını ret etmek onlara (Yahudilere) dünyada rüsvaylık, Ahirette ise başlarına şiddetli bir azap getirmekten başka bir işe yaramadı. Allah’ın yaptıklarınızdan gâfil olacağını mı sandınız? Bakara-85/12

KİTAP, KUR’AN GETİRDİK ONLARA, HEM DE BİLİMSEL AÇIKLAMALAR YAPAN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz Biz, onlara ilim üzere iyice açıkladığımız bir kitap (Kur’an) getirdik ki, iman edecek bir topluluk için hidâyet ve rahmet kaynağıdır.” (Fakat onun kadrini kıymetini bilemediler!) A’râf-52/156

KİTAP HAKTIR, İHTİLAF YOKTUR

Allah kitabı (Kur’an’ı) Hak ile indirir, onlar da hak olduğunda ihtilâf ederek inkâr ederlerse azap onlara hak olur. Biz, “kitap haktır, bunda ihtilaf yoktur” deriz. Bakara-176/25

KİTAP İLMİ BULUNANLARIN ŞAHİTLİĞİNE ALLAH ÖNEM VERİYOR

“Nezdinde kitap ilmi bulunanların, yani ilâhî kitaplardan anlayanların, incelediğinde Kur’an için: “Bu aslâ insan sözü olamaz!” diyebilenlerin şâhitliğine Allah çok önem vermiş ki, Kendi şâhitliğinin yanında onları da zikretmiş.” Ra’d-43/254

KİTAP, DİN, PEYGAMBER KENDİ KAVMİNİN LİSANI ÜZERİNE GELİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hakikatleri kendilerine iyice açıklasın diye Biz her peygamberi, kendi kavminin lisanıyla gönderdik. Artık Allah, dilediğini (isyânındaki ısrarı sebebiyle) dalâlete atar; dilediğini de (Kendi lütfundan) hidâyete erdirir. O, Azîz ve Hakîm’dir. İbrahim-4/254

KİTAPLARA İMAN

İmanın şartlarından birinin de tüm Kutsal Kitaplara inanmamız olduğu bu ayet ile sâbit olmuştur. Bakara-4/2

KİTAPLARA VE PEYGAMBERLERE İMAN HUSUSUNDA ONLARA DE Kİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Onlara (bilhassa Ehl-i Kitab’a) de ki: Biz, Allah’a, bize indirilene ve İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Ya’kub’a ve Torunlarına indirilenlere; Keza Musa’ya, İsa’ya ve bütün peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onların hiçbirisinin arasında (peygamberlik cihetiyle) fark gözetmeyiz. Ve biz O’na teslim olan kimseleriz.” Âl-i İmrân-84/60

KİTAPLARI SAĞ TARAFINDAN VERİLENLERE MÜJDELER OLSUN!

“O günde (Kıyamet gününde) kimin hesap defteri sağından verilirse, işte onlar, amel defterlerini sevinerek, emin olarak okuyacak ve kıl kadar olsun kendilerine haksızlık yapılmayacaktır.” İsrâ-71/288

KİTAPTAN BİRKAÇ ŞEY GİZLEYİP ONU PARA KARŞILIĞI SATANLAR

Peygamberimizin evsâfını bildiren Tevrat âyetlerini gizleyerek karşılığında birkaç kuruş alanlar var ya: 1-Onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmazlar. 2-Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz. 3-Allah onları temize çıkarmaz. 4-Onlara son derece acı bir azap vardır. 5-Bunlar, hidâyeti bırakıp dalâleti satın alanlardır. 6-Bunlar, mağfireti verip azabı satın alanlardır. 7-Bunlar, ateşe karşı ne kadar da sabırlı cüretkârlardır. Bakara-174-175/25

KOALİSYONLA YÖNETİMİN OLABİLECEĞİNE CEVAZ VEREN AYET

Musa as dedi: “Kardeşim Harun’u bana yardımcı kıl, O’nunla Beni takviye et, O’nu (peygamberlik vazifeme) ortak kıl ki, Seni çok tesbih edelim ve Seni çok analım!” (Evet, gerektiğinde peygamberlik bile ortaklaşa yapılabilir.) Tâ Hâ-29,30/312

KOCAKARI OLMUŞUM, KOCAM DA PİR, BEN Mİ DOĞURACAK MIŞIM?

(Misâfir meleklerin Hz. İbrahim’e çocukları olacağı müjdesini duyan) İbrahim’in hanımı (Sâre): “Vay bana! Ben bir kocakarı, kocam da bir pir iken, ben mi doğuracağım! Doğrusu bu, çok şaşılacak bir şey!” Elçi melekler: “Sen, Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Ey ev halkı! Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun! O, gerçekten her türlü hamde lâyıktır, hayır ve ihsanı boldur” dediler. Hûd-72,73/229

KOCALAR, KARILARI ÜZERİNDE BAŞKALARINDAN DAHA ÇOK HAKKA SAHİPTİRLER

Boşanmış kadınların kocaları barışmakta samimi iseler, iddet süresi içerisinde boşadığı hanımına geri dönmekte başkalarından daha çok hak sahibidirler. Bakara-228/35

KOCANIN HAKKI NİÇİN BİR DERECE FAZLADIR?

Gerçek hikmetini Allah bilir, biz bilmeyiz. Bize itaat düşer. Aklımızın erdiği kadar şunların tecrübe ile farkındayız: 1-Aile Reisi olması hasebiyle aile kurumunun varlığında erkeğin gayreti ve emeği daha fazladır. 2-Ailenin iâşe, ibâte gibi mihnetleri erkeğin omuzundadır. 3-Şer’an çocuklar babaya ait olduğu için çocukların aile ortamında fıtrî olarak yetişmesini sağlama babanın önemli bir hakkıdır. 4-Tecrübe ile sabittir ki irade kuvveti, erkekte daha fazladır. Bu da ailenin dağılmamasında ciddî bir etkendir. 5-Fiziksel olarak güçlü yaratılan erkeğe maddeten bir yaptırımda bulunamayan kadına boşama yetkisi, erkekle eşit olarak verilseydi, daha ilk sürtüşmede boşama silahını kullanır ve aileyi târumar ederdi. Bu da nice çocukların dengesiz ve problemli yetişmesine sebep olurdu ki, Avrupa ve Amerika’daki dağılmış aileler, gözlerimizin önündedir. Bakara-228/35

KOCASI HAKKINDA PEYGAMBERİMİZLE MÜCADELE EDEN KADININ SÖZÜNÜ ALLAH İŞİTMİŞTİR

Ashab-ı Kiramdan Evs b. Samit ra, hanımı Havle’ye karşı “Zıhar” yapmıştı. Havle ra, Peygamberimize sav gelerek kocası hakkında O’nunla tartıştı ve halini Allah’a arz etti. Allah-ü Teâlâ da bu Âyet-i Kerime’yi indirerek şikâyette bulunan bu kadının sözünü işittiğini bildirmiş ve zıhar hakkındaki hükmünü müteakip âyetlerde indirmiştir. Mücâdele-1/541

KOCASI ÖLMÜŞ BİR KADINA BAŞKA BİRİ NİYETİNİ ÇITLATABİLİR Mİ?

Kocası ölmüş bir kadına iddeti müddetinde nikâh olmaz, açıktan evlenme teklifi olmaz, gizlice anlaşma olmaz; ancak evlenme niyetini çıtlatabilir veya arzusunu gönlünde gizli tutabilir. Bunda bir günâh yoktur. Bakara-235/37

KOCASI ÖLMÜŞ KADIN NE KADAR SÜRE EVİNDE KALABİLİR?

Kocası vefat etmiş bir kadın ölmüş kocasının evinde bir yıl kalma hakkına sahiptir. Koca, ölmeden önce evde kalması ve bir yıl geçimini sağlaması için bıraktığı maldan faydalanmasını vasiyet etmelidir! Kadın, kendiliğinden ayrılıp giderse kimseye bir vebal yoktur. Bakara-240/38

KOCASI TARAFINDAN KENDİSİNE ZİNA İSNAD EDİLEN HANIMIN DURUMU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Kocası tarafından kendisine zina isnâd edilen hanım, ‘kocasının yalan söylediğine dâir’ dört defa ayrı ayrı Allah adına yemin eder (her bir yemin bir şâhit hükmündedir). Beşincisinde ise kocası doğru söylemişse, Allah’ın gazabının kendisi üzerine olmasını diler. Kadından da had cezası kaldırılır.” Nûr-8,9/349

KOKU ALMA MESELESİ: ÇOK UZAKLARDAN KOKU ALINABİLİNİR Mİ?

Hz. Yakub as, Yûsuf Sûresi’nin bu 94. Âyetinde: “Şayet ‘bunadı’ demezseniz, doğrusu, Ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum!” diyor. Hz. Yakub, bir peygamberdir ve mu’cize ile teyid edilmiştir. Her bir peygamberin mu’cizeleri, insanlık tarihi boyunca insanoğlunun sanayide, teknolojide vs. ilimlerde varabilecekleri son noktayı gösterir. Hz. Yakub, madem ki, kilometrelerce uzaktan Yûsuf’un kokusunu alabiliyor, öyleyse bugün böyle bir teknolojiye ulaşmak imkân dahilindedir. Meselâ her bir kişinin veya nesnenin kokusu barkoda yüklenir gibi yüklenebilir. Sonra uzaklardan elektronik âletlerle orada kimin veya neyin var olduğu tesbit edilebilir. Örneğin kişinin kokusunun barkodu, vatandaşlık numarasına işlenir. Eve hırsız mı girdi, evde gizli bulunan ‘bir koku okuyucu’ ile girenin barkodu tesbit edilebilir. Sonra o kanaldan kimin vatandaşlık numarasına tekâbül ediyorsa o sorguya çekilir. Suçlu tez elden bulunur. Bu aynı zamanda her türlü kötülüğün bıçak keser gibi kesilmesine yol açar. Teknik elemanlarımızdan böyle bir çalışma bekliyoruz. Muazzam sevaba gark olurlar. Yûsuf-94/245

KOL KANAT GER MÜ’MİNLERE

“Mü’minlere kol kanat ger, onları şefkatle koru!” Hicr-88/265

KOL KANAT GERMEK MÜ’MİNLERE ASLINDA BİR ALLAH EMRİDİR

Allah-ü Teâlâ peygamberine hitap ederek aslında hepimize ferman ediyor: “Sana tabi olan Mü’minlere de (şefkat ve tevâzu) kanadını indir! Bununla beraber Sana karşı gelirlerse, ‘Ben sizin yaptıklarınızdan berîyim’ de!” Şuarâ-215,216/375

KOLAYCA CENNET YOK, ANCAK ÇETİN İMTİHANI KAZANDIKTAN SONRA KAVUŞABİLİRSİN ONA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa siz, sizden önce gelmiş geçmiş ümmetlerin başlarına gelen hallerin, sizin de başınıza gelmeden kolayca cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle fakirlikler ve hastalıklar gibi zararlar dokundu ve öyle belâlarla sarsıldılar ki, hattâ peygamber ve beraberindeki iman edenler, ‘Allah’ın yardımı ne zaman yetişecek?’ diyecek hale geldiler. Dikkat edin, Allah’ın yardımı yakındır!” (Yardımına pek muhtacız Ya Rabbenâ!) Bakara-214/32

KOLAYLAŞTIRILARAK KUR’AN’IN İNDİRİLMESİNİN HİKMETİ

Bu âyette Yüce Allah, Kur’an’ı Resûlünün lisânı olan Arapça olarak indirerek kolaylaştırdığını, bunu da takvâ sahiplerini müjdelemek; inanmamakta inat ve ısrar edenleri de korkutmak için böyle yaptığını beyân ediyor. Meryem-97/311

KOLAYLAŞTIRIR ALLAH HAK YOLUNU, YETER Kİ SEN HAKK YOLUNDA OL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Seni en kolay olana (Hakk’a, İslâm’a) muvaffak edeceğiz (yeter ki sen Hakk yolunda ol!)” A’lâ-8/591

KOLAYLIK İSTER HAKKIMIZDA MERHAMETLİ ALLAH’IMIZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez!” Bakara-185/27

KOLAYLIK, GÜÇLÜKLE BERABERDİR VE GÜÇLÜĞÜ TAKİP EDER, BU İLAHİ BİR KURALDIR

Allah-ü Teâlâ bu âyetlerinde iki kez, kolaylığın güçlükle beraber olduğunu hatırlatmaktadır. Yani “zorluk olmadan kolaylık olmaz” mesajını vermektedir. Bunun tam tersi de olabilir. O bakımdan mü’min, buna hazırlıklı olmalıdır. Güçlük geldiğinde de sabretmeli ve Rabbi hakkında sû-i zanda bulunmamalıdır. İmtihan dünyasında olduğunu unutmamalı ve her şey için: “Lûtfun da hoş, kahrın da hoş!” demelidir. İnşirâh-5,6/596

KONUŞMA İNSANLARA MAHSUS DEĞİL, MAHLUKAT DA KENDİ ARALARINDA KONUŞUYORLAR

Süleyman as’ın Karınca Vâdisi’ne girdiğinde, bir karıncanın arkadaşlarına “yuvalarınıza girin” demesi; Hüdhüd kuşunun Süleyman as’a rapor vermesi, isbat eder ki, (kuş olsun, böcek olsun) mahlûkat kendi aralarında konuşuyorlar. Neml-19/377

KONUŞMA İZNİ VERİLMEZ O KEFERELERE Kİ, ÖZÜR DİLESİNLER!

Kâfirler, dünyada yalan saydıkları cehennem azâbı ile karşı karşıya geldiklerinde özür dilemek isteyeceklerdir, ama onlara konuşma izni verilmez ki, mâzeret beyan edip özür dilesinler! Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine! Mürselât-35,37/580

KONUŞMAYACAK ALLAH ONLARLA

Az bir dünyalık karşılığında imanını, dinini, diyânetini, ahdini ve yeminini satan, Ahirette de sıfır çeken insan görünümlü varlıklar ile Allah, kıyamet günü konuşmayacaktır. Onların hakkı, gayet acı bir azaptır! Âl-i İmrân-77/58

KONUŞTU ALLAH, BİZZAT O PEYGAMBER İLE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Peygamberlerin içlerinden kimisi var ki, Allah O’nunla bizzat konuştu.” Meselâ Hz. Musa as ile konuşmuştur. Bakara-253/41

KONUŞTU ALLAH-Ü TEALA MUSA AS İLE

Allah-ü Teâlâ, Musa as ile konuşmuştur. Nisâ-164/103

KORKAKLIĞIN DANİSKASI MÜNAFIKLARDA MEKNUZDUR, SIKIŞINCA ARKASINI DÖNER KAÇARLAR!

Medine münâfıkları, Yahudilerden kendileri gibi imansız gürûhu pompalıyorlardı: “Kimi canım! Anca beraber, kanca beraber! Sizi Medineden çıkarırlarsa, biz de sizinle beraber çıkarız, sizinle savaşırlarsa mutlaka size yardım ederiz!” Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O münâfıklar yalan söylüyorlar, o kâfirler (Yahudi münâfıkları), yurtlarından çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar, onlarla savaşılsa onlara yardım etmezler, etseler de (baktılar ki sıkıştılar) arkalarını döner kaçarlar (çünki ödlektirler).” Haşir-12/546

KORKARIM KIYAMET GÜNÜNÜN AZABINDAN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Şüphesiz Ben, eğer Rabbime isyân edersem, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım!” En’âm-15/128

KORKARLAR VE NE EMREDİLMİŞSE ONU YAPARLAR

(İnsanların ve cinlerin bir kısmı hâriç) her şey, üstlerinde (üzerlerinde hâkim) olan Rablerinden korkarlar ve ne emredilirse onu yaparlar.” Nahl-50/271

KORKMA ALLAH’DAN BAŞKASINDAN!

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Başkalarından değil, Ben’den korkun ki, üzerinize olan nimetimi tamamlayayım!” Yani doğru yolu bulmak üzere hidâyetimi tamamlayayım da, maksûdunuza eresiniz! Bakara-150/22

KORKMADAN TEBLİĞE DEVAM ET HABİBİM YA MUHAMMED!

Allah-ü Teâlâ peygamberine destek ve kuvve-i mâneviyye olarak şöyle hitâb ediyor: “Hani Sana demiştik: Şüphesiz ki Rabbin, insanları ilim ve kudretiyle kuşatmıştır (öyleyse Sen de kimseden korkmadan tebliğine devam et!).” İsrâ-60/287

KORKU BİR HAK, AMA KİMDEN KORKULUR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yalnız Allah’dan korkulur! (Allah, korkuyu Kendisi’nden uzak kalınmaması için vermiştir. Dünya zorbalarından korkmak dahi, ‘Allah’ın verdiği bu can emânetini, tedbirsizlikten heder eder de Allah’a ihânet etmiş mi olurum?’ korkusundandır. Yoksa müslüman, fütursuzca zorbanın karşısına dikilmekten zerre kadar çekinmez!)” Müddessir-56/576

KORKU HAKTIR, LAKİN KİMDEN KORKULUR?

Allah-ü Teâlâ: “Yalnız Benden korkun!” ferman etmektedir. O nedenle inanan bir insan, yalnız Allah`tan korkar. Çünki öldürülse şehit olur, cennete gider. Cennete gittikten sonra, zaten gerisinin ehemmiyeti kalmaz! Bakara-40/6

KORKU HALİNDE KILINAN NAMAZ, SALAT-I HAVF

Düşmanın saldırması tehlikesi hallerinde (farz olan) namaz, salât-ı havf namazı olarak kılınır. Bizzat düşmanla çarpışırken veya yangın evi sarmışken veya sel üzerinize gelirken namaz, salât-ı havf ile de olsa kılınmaz, ertelenir. Salât-ı havf, şöyle kılınır: İmamla beraber cemaatin birinci kısmı, namaza başlar; diğer ikinci kısmı düşmana karşı cephede savunma vaziyetinde durur. Cemaatten imama uyan birinci kısım, namazın yarısında iken namazdan ayrılır, cepheye gider (bu arada dünya kelâmı konuşmaz, çünki namazdadır). Cephedeki ikinci kısım gelir, namazın ortasında imama uyar, namazın kalan ikinci yarısını imamla kılar, imamın selâmını beklemeden kalkar cepheye gider (bu arada dünya kelâmı konuşmaz, çünki namazdadır); Yalnız kalan imam, tek başına selâm verir. Cephedeki birinci kısım gelir, namazın kılamadığı ikinci yarısını tek başına ve kıraatsiz olarak kılar, son oturuşunu yapar, selâm verir, namazını bitirir ve cepheye gider. Cephedeki ikinci kısım gelir, namazın kılamadığı birinci yarısını tek başına kıraatle kılar, son oturuşunu yapar, selâm vererek namazını bitirir. (Namazın ortası, iki rekatlı namazlarda birinci rekâtın secdesi bitimidir, üç veya dört rekâtlı namazlarda ikinci rekâtın secdesinin bitimidir.) Nisâ-101/93 ; 102,103/94

KORKU İMPARATORLUĞU BAZILARININ EBEDİ HAYATLARINI DA BİTİRİR

Peygamber Efendimizin da’veti karşısında Kureyş’den bazıları: “Doğru söylüyorsun, ama eğer biz Sana tabi olarak, seninle beraber müslüman olursak, yerimizden yurdumuzdan oluruz, bizi çıkarırlar, korkuyoruz!” dediler. Ahiretlerine mal olan bu korkularına karşı Allah-ü Teâlâ: “Halbuki onları tarafımızdan bir rahmet olarak, her türlü ürünün toplanıp ona (Mekke’ye) getirildiği, güvenli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu, üzerlerindeki nimetimizin kadrini bilmezler!” buyuruyor. Kasas-57/391

KORKU NAMAZI

Düşmanın sizi namazda avlamasından korkarsanız namazınızı binek üzerinde veya yaya olarak yürürken kılın (yani namazın rükünlerini, hareket halinde iken yerine getirebilirsiniz). Ne zaman korku geçti ise, o zaman size öğretildiği şekilde namazınızı kılın. Bakara-239/38

KORKU SALACAĞIZ ONLARIN KALBLERİNE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirlerin kalblerine korku salacağız. Çünki onlar, hiçbir delil olmadığı halde birtakım nesneleri Allah’a ortak koşuyorlar. (O nesnelerin bir gücü varsa haydi o korkuyu kalblerinden gidersin bakalım.) Onların varacağı yer ise ateştir. Zalimlerin kalacağı yer ne kötüdür! Âl-i İmrân-151/68

KORKU YOKTUR İMAN EDİP HALİNİ ISLAH EDENE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz peygamberleri sadece müjdeleyiciler ve korkutucular olarak göndeririz. O halde kim iman eder, hâlini de ıslah ederse daha artık onlara bir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.” En’âm-48/132

KORKUDAN EMİN OLMAK KİMLERİN HAKKIDIR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip imanlarına (şirk koşma) zulmü bulaştırmayanlar var ya, işte korkudan emin olmak, onların hakkıdır.” En’âm-82/137

KORKUN ÖYLE BiR GÜNDEN Kİ

Öyle bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası adına bir şey ödeyemez. Yani başkasının günahının bir kısmını yüklenerek onu kurtaramaz. Kimseden şefaat kabul edilmez. Fidye de alınmaz. Onlara yardım da edilmez. Bakara-48/6

KORKUNÇ SES VE GÜRÜLTÜ İLE HELAK OLANLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tarihte); kimi kavimlerin helâkı, üzerlerine saldığımız o korkunç ses ve gürültünün bastırıvermesi ile olmuştur. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine zulmettiler.” Ankebût-40/400

KORKUTTUĞUM HALDE İNADINA ALEVLİ ATEŞE GİRMEK İÇİN ÇABALAYAN BEDBAHT DA KİM?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte Ben, sizi alevli bir ateş ile korkuttum. Ona ancak (bu uyarıya kulak vermeyerek peygamberi) yalanlayan, (Din’e) sırtını dönen bedbahttan başkası girmez!” Leyl-14,16/595

KORUMAMIZ VAR MI BİZİM GİBİ SIRADAN KULLARIN? VAR! HEM DE EN A’LASINDAN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hiçbir nefis (kimse) yoktur ki, üzerinde bir muhafız (koruyucu melek) bulunmasın!” (Merhameti sonsuz Rabbimiz, bize korumacı melek ihsan etmiş, Elhamdülillah!) Târık-4/590

KORUYACAKTIR ALLAH SENİ, İNSANLARIN ŞERRİNDEN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Allah Seni, Sana zarar vermek isteyen insanların şerrinden koruyacaktır.” Mâide-67/118

KORUYUCU MELEKLER VARDIR!

“O kimseyi önünden ve arkasından takip eden melekler vardır; Allah’ın emriyle onu korurlar.” (Görevli melekler, insan günâh işleyince onun için mühlet isterler, inananlar için ise mağfiret dilerler, yahut onu tehlikelerden korurlar. Burada mü’minin kelimesi kullanılmadığından bu korunmanın, tüm insanoğlunu kapsadığını anlayabiliriz.) Ra’d-11/249

KORUYUN KENDİNİZİ VE AİLENİZİ YAKITI İNSAN VE TAŞ OLAN O MÜTHİŞ ATEŞTEN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insan ve taş olan o müthiş cehennem ateşinden koruyun! Onun başında iri yapılı, sert, şiddetli, Allah’ın kendilerine emrettiğine isyan etmeyen ve ne emrolunurlarsa yapan (zebâni adlı) melekler vardır.” (Gözü yumup hayalen oraya gitmekte fayda vardır. Ne hikmetse alevler, dericiğimizi yalamadan kendimize gelemiyoruz!) Tahrîm-6/559

KOVMA, O SABAH AKŞAM RABLERİNİN RIZASINA MÜŞTAK OLANLARI YANINDAN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sabah akşam Rablerinin rızasına müştak olarak O’na niyazda bulunanları, yanından kovma! Onların (fakir Mü’minleri Senin yanında görmek istemeyen müşriklerin) hesabından Sana bir şey yok; Senin hesabından da onlara bir şey yok ki, onları (fakir mü’minleri) kovup da zalimlerden olasın!” (Bu fakir Mü’minler: Habbab, Bilâl, Suheyb, Ammar (R. Anhüm) gibi köleler ve fakirlerdi. Kureyşin ileri gelenleri, bu fakirlerin yanında yer almalarını kendilerine yakıştıramıyorlardı.) En’âm-52/132

KOVULDU CENNETTEN ŞU MEL’UN İBLİS

Allah’ın secde emrine itaat etmeyerek âsi derekesine düşen İblis’e Allah cc: “Öyle ise oradan (Cennetten) çık, defol! Artık hiç şüphesiz sen kovuldun! Ve bu lâ’net, Din (hesap) gününe kadar senin üzerinde devam edecek!” buyurdu. Hicr-34,35/263

KÖKÜNÜ KESMEK İSTİYORDU KAFİRLERİN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz, gerçekten zayıf ve silahsız olan (kervanın) sizin olmasını istiyordunuz. Halbuki Allah, emirleriyle Hakkı üstün kılmak ve kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu. (Ebu Süfyan kervanındaki bazı silah ganimetleri yerine Ebu Cehil gibi yetmiş kâfirin öldürülüp, yetmişinin de esir edilerek, kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu.) Ki, o suçlu müşrik gürûh hoşlanmasa da, Hak (olan İslâm’ı) yüceltsin, bâtıl (olan şirk)i de ortadan kaldırsın!” Enfâl-7,8/176

KÖKÜNÜZÜ KAZIMAK İSTEYENLERE ALLAH FIRSAT VERMEMİŞTİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani bir topluluk (Beni Nadr Yahudileri), size el uzatmaya, kökünüzü kazıyarak yok etmeğe teşebbüs etmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. O halde yalnız Allah’dan sakının!” Mâide-11/108

KÖKÜNÜZÜ KAZIR, YERİNİZE BAŞKALARINI GETİRİR ALLAH, BİLESİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insanlar! Eğer Allah dilerse hepinizin kökünü kazır, yerlerinize başkalarını getirir. Allah’ın kudreti bunu yapmaya elbette yeter!” Nisâ-133/98

KÖLE VE CARİYELERİNİZDEN HÜRRİYETİNE KAVUŞMAK İSTEYENLERE YARDIMCI OLUNUZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Köleleriniz ve câriyelerinizden mükâtebe (özgür kalmak için yazılı sözleşme) yapmak isteyenler olursa, siz de onlarda bir liyâkat (hayatın ağır şartlarını göğüsleyebilecek bir kabiliyet) görürseniz, onlarla mükâtebe (özgürlüğüne karşılık borçlanma mukâvelesi) yapın, Allah’ın size ihsân ettiği maldan onlara verin!” (İslâm’da esas olan, bireyin özgürlük içerisinde Allah’a kulluk etmesidir. İslâm şeriatında her fırsatta ceza olarak “bir köle âzâd etme” şartı getirilmiştir. Mükâtebe yapmak isteyen bir köle veya câriyeye engel olunmaz; hatta zekat, evleviyetle onlara verilerek bir an evvel özgürlüğüne kavuşması sağlanır. Nitekim İslâm tarihinde bu, hep böyle olagelmiştir.) Nûr-33/353

KÖPEK BU, ÜZERİNE VARSAN DA DİLİNİ SARKITIP SOLUR, VARMASAN DA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onun (İsrailoğulları âlimlerinden olup sonradan sapıtan Bel’am b. Baura’nın) hali, tıpkı köpeğin durumuna benzer; üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi hâline bıraksan da, yine dilini salar solur! İşte bu, tıpkı âyetlerimizi yalan sayan kimselerin misâlidir. Sen olayı onlara anlat, olur ki düşünüp kendilerine çeki düzen verirler. Âyetlerimizi yalan sayarak sırf kendi kendilerine zulmeden o kimselerin hâli, ne kötüdür!” A’râf-176,177/172

KÖPÜK YOK OLUR GİDER, CEVHER KISMI DİPTE KALIR; KÜFÜR KÖPÜKTÜR, İMAN CEVHERDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(İman ile küfrün mukâyesesi şuna benzer): Allah, gökten yağmur indirir de vâdiler, dereler kendi ölçülerince dolup sel olur akar. Sel, suların üstünde kabaran köpüğü alıp götürür. İnsanların zinet veya bazı eşyalar yapmak için ateşte erittikleri madenlerin de buna benzer köpüğü vardır. İşte Allah Hak ile bâtılı böyle bir temsil ile anlatır: Köpük yok olup gider, insanlara faydası olan cevher kısmı ise dipte kalır. Allah işte böyle misaller getirir.” Ra’d-17/250

KÖR DİRİLTİLDİM, NİYE? DEME! HAKKI GÖRMEYEN KÖRDÜR, KÖR OLARAK DİRİLTİLİR

Allah-ü Teâlâ: “Kim Benim Zikrimden (Kitabımdan) yüz çevirirse, ona sıkıntılı bir hayat vardır ve onu kıyamet günü kör olarak diriltiriz!” ferman etmiş. Adam da bu dünyada kör gibi (kör) olarak, Hakkı görmeden, eşya üzerindeki mühr-ü İlâhiye şâhit olmadan, masnûât-ı Sâniin nakışlarını temâşa etmeden, mektûbât-ı Rabbâniyi okumadan yaşamış. Şimdi kör olarak diriltilince feryad ediyor: “Ya Rabbi! Ben dünyada gözleri gören biriydim, şimdi beni niye kör olarak diriltip haşrettin?” (Ne diyelim? Sen hep Hakka karşı kör yaşadın, şimdi de kör diriltilerek haşrolundun! Kendin ettin, kendin buldun!) Tâ Hâ-125/319

KÖR ETMİŞTİR İDRAKSİZLİKLERİ ONLARI

Allah-ü Teâlâ, gaybı ve ne zaman dirileceklerini kimsenin bilemeyeceğini ifâde ettikten sonra: “Bilâkis onlara Ahirete dâir yeterince bilgi verilmiştir. Fakat onlar, yine de ondan şüphe içindedirler. Hayır, hayır! Onlar Ahiretten yana kördürler!” diyerek idraksizliklerini ve (şüpheleri sebebiyle) imansızlıklarını beyân ediyor. Neml-66/382

KÖR İLE GÖREN BİR OLMADIĞI GİBİ KÖTÜLÜK YAPANLARLA İYİLİK YAPANLAR BİR OLMAZ!

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde “nasıl kör ile gören bir değilse ve gören üstünse; aynen öyle de kötülük edenlerle salih amel işleyenler de bir olmazlar ve salih ameller işleyenler, ötekilerden üstündürler” hakikatını beyan ederek ne kadar da az düşündüğümüzü ve ibret almadığımızı ilan ediyor. Mü’min-58/472

KÖR İLE GÖREN, YAHUT KARANLIKLA NUR BİR OLUR MU? ELBETTE OLMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Hiç kör ile gören, yahut karanlıkla Nûr, bir olur mu?” Ra’d-16/250

KÖR OLARAK HAŞREDİLMEK

Allah, (isyânkârlıkları yüzünden) dalâlete (sapıklığa) attığı kimseleri kıyamet günü kör olarak haşredeceğini söylüyor. İsrâ-97/291

KÖR VE SAĞIR OLDULAR

İsrailoğulları, yaptıkları kötülüklerin, başlarına bir musîbet getirmeyeceğini sandıkları için Hakk’a karşı kör ve sağır oldular. Sonra tövbe ettiler, tövbeleri kabul edildi; sonra yine kör ve sağır oldular. Allah yaptıklarını hakkıyla görüyor. Mâide-71/119

KÖR VE SAĞIRA KIYASLA GÖREN VE İŞİTEN NEYSE O İKİ ZÜMRE DE ÖYLEDİRLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu iki zümrenin (Allah’a iman edip itaat edenlerle, Hakkı işitip tahamül edemeyen, Allah’dan başkalarının peşinde olanların) durumu, tıpkı kör ve sağıra kıyasla, gören ve işiten kimsenin durumu gibidir. Bunların hâli hiç eşit olur mu? Artık düşünüp ibret almaz mısınız?” Hûd-24/223

KÖR, TOPAL VE HASTA OLAN ÖZÜRLÜLER, SİZİNLE ORTAK SOFRADAN YİYEBİLİRLER

Allah-ü Teâlâ, kör, topal ve hastalık sebebiyle özürlü olanların, diğer insanlarla beraber aynı sofradan yiyebileceklerini bu Âyet-i Kerime’si ile beyân ediyor. (Bu âyetin nüzûlüne sebep şu hâdise olmuştur: Allah-ü Teâlâ, Nisâ Sûresi 29. Âyette meâlen: “Aranızda birbirinizin mallarını haksız sebeplerle yemeyin!” ferman edince, Ashab-ı Kiram Efendilerimiz, kör, topal ve hastalar ile beraber müşterek yemek yemekten kaçındılar, zira körün gözleri görmediğinden, topal ve hasta olanlar da, sağlam insanlar kadar güce sahip olamadıklarından sofradan diğerleri kadar istifade edemiyorlardı. Böyle olunca, “özürlülerin, bizim üzerimizde hakkı kalır” diyen şanlı Ashâb, sırf Ahiret endişesi ile özürlülerden ayrı yemek yemeye başladılar. Bir rivâyette de Ashâb-ı Kirâm, sefer gibi mücbir sebeplerle şehir dışına çıktıklarında, evin anahtarlarını kör, topal ve hastalıklı insanlara bırakıyorlardı. Onlar da, “hak geçer” diye anahtarı elinde olan evden yemiyorlardı. İşte her iki sebepten kaynaklanan bu sıkıntıyı, Merhameti bol Rabbimiz bu Âyet-i Kerime’yi indirerek giderdi.) Nûr-61/357

KÖRDÜR ONLAR

Hakkı görmeyenler, gerçek körün tâ kendileridirler. Hakkı göremeyince de dönüp Hakka tabi olamıyorlar. Bakara-18/3

KÖR İLE GÖREN YANİ KAFİR İLE MÜ’MİN EŞİT OLMAZ!

Kör (kâfir) ile gören (mü’min) bir, yani eşit olmaz! Elbette imanı ile hayatın şükrünü yapan, imansız nankör kâfirden üstündür! Fâtır-19/436

KÖRLERİ DE SAPIKLIKLARINDAN KURTARAMAZSIN! ÇÜNKİ ONLAR BAKAR KÖRLERDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Şunu bil ki Sen, körleri (baktıkları halde Hakkı görmeyen bakar körleri) sapıklıklarından (kendilerini çıkaran) hidâyete erdirici biri de değilsin! Sen ancak âyetlerimize iman etmeye yatkın olan müslümanlara çağırını duyurabilirsin!” Rûm-53/409

KÖRLÜĞÜ, HAK’KI GÖREMEMEYİ HİDAYETE TERCİH EDEN SEMUD KAVMİ DE ÇARPILDI

Semûd kavmine de Allah, (Salih as ile) doğru yolu göstermişti. Fakat onlar körlüğü (iman hakikatlarını görmemeyi), hidâyete tercih ettiler. Derken işledikleri günâhlar sebebiyle alçaltıcı bir azap yıldırımı, onları yakalayıverdi (de çarpıldılar). İman edip Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise kurtuldular. Fussılet-17,18/477

KÖRLÜK KALBLERİNDE İSE ESASEN NEYİ GÖSTERSEN GÖREMEZLER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan Sana bakanlar da vardır. Fakat görmek istemeyen o körlere, Sen nasıl doğru yolu gösterebilirsin? Üstelik kalb gözleri kapanmışsa, basîretleri de yoksa!” Yûnus-43/213

KÖRLÜK: KİM BU DÜNYADA HAKİKATA KÖR KALIRSA AHİRETTE DE KÖR KALIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim bu dünyada hakikatları görmede kör kalırsa, Ahirette de kör kalır. Hattâ yol bulmada da en şaşkın olan odur!” İsrâ-72/288

KÖRÜ ALLAH’IN İZNİ İLE İYİ EDERİM!

İsa as, İsrailoğullarına peygamberliğini isbat sadedinde şöyle demişti: “Ben, Allah’ın izni ile anadan doğma körü iyileştiririm! Eğer inanmaya niyetiniz varsa, bunda sizin için alınacak ders vardır.” Bu âyet, insanoğlunun tıbda ilerleyerek körleri iyileştirebileceğine dair kapının açık olduğuna işâret eder. Âl-i İmrân-49/55

KÖTÜ CANLILARIN EN KÖTÜSÜ, KİM OLA?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah katında yerde debelenen canlıların en kötüsü, o (anlayabileceği halde) Hakkı anlamayan sağırlar ve onu (söyleyebileceği halde) söylemeyen dilsizlerdir. Halbuki Allah, onlarda bir hayır olduğunu bilseydi, onlara işittirirdi. Fakat onlara Hak sözü işittirse bile onlar, yine yüz çevirir ve döner, giderlerdi.” Enfâl-22,23/178

KÖTÜ İLE İYİ HİÇ BİR OLUR MU? ELBETTE OLMAZ!

Allah-ü Teâlâ bu Ayet-i Kerimesi’nde, kötü ameli kendisine süslü gösterildiğinden onu güzel gören (haddini bilmez) ile kötülüğü istemeyen, iyilik edip dürüst davranan kimselerin aslâ bir olamayacağını beyan ediyor. Fâtır-8/434

KÖTÜ İŞ YAPAN, CEZASINI BULUR

Allah-ü Teâlâ: “Kim kötü iş yaparsa cezasını bulur. Ve kendisine Allah’dan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilir!” buyurmaktadır. Nisâ-123/97

KÖTÜ SÖZ , KÜFÜR VE DALALET, NEYE BENZETİLMİŞTİR?

Allah cc kötü sözü (küfür ve dalâleti), gövdesi toprağın üstünden kolayca çıkarılabilen, kökleşip yerleşmeyen değersiz bir ağaca (yani Ebûcehil Karpuzu gibi bir ota) benzetmiştir. (Değeri yoktur, kısa zamanda kurur ve ömrü azdır.) İbrahim-26/258

KÖTÜ ZANNI KENDİNİN KILAVUZU OLURSA ,VARACAĞI SON DURAK HÜSRAN OLUR

Öyle ahmaklar vardır ki, yaptıkları günahların çoğunu Allah’ın bilmiyor olduğunu zannederler de pervasızca günah işlerler. İşte Rableri hakkındaki bu kötü zanları, kendilerini helâk eder ve nihayetinde hüsrana uğrayanlardan olurlar. (Ne diyelim? Kılavuzu kötü zan olanın, varacağı son durak “hüsran” olur.) Fussılet-23/478

KÖTÜLÜĞE İYİLİKLE MUKABELE EHL-İ KİTABIN DA ŞİARI İDİ

Allah-ü Teâlâ, Kur’an’a iman eden Eh-l-i Kitab’ın mükâfatlarının da iki defa verileceğini bildirdikten sonra onların, kötülüğe iyilikle mukabele ettiklerini ve nasip ettiğimiz mallarından Allah yolunda harcadıklarını beyân eder. Kasas-54/391

KÖTÜLÜĞÜ EN GÜZEL OLAN İYİLİK İLE DEF ET, BİR DE BAKARSIN DÜŞMANIN DOST OLUVERMİŞ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyilikle kötülük bir olmaz! Sen, kötülüğü en güzel olan iyilik ile def et! Bir de bakarsın seninle kendi arasında düşmanlık olan kişi, senin candan, sıcak bir dostun oluvermiş!” (Demişler ki: İyiliğe iyiliği, her kişi; kötülüğe iyiliği, ‘Er Kişi’ yapar! Sen O ‘Er Kişi’ ol!) Fussılet-34/479

KÖTÜLÜĞÜ EN İYİ TARZDA İYİLİKLE SAV!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Onlar ne yaparlarsa yapsınlar Sen yine de kötülüğü daha güzel olanı ile (iyilikle), sav! Biz onların Senin hakkında isnâd etmekte oldukları vasıfları en iyi bileniz.” Mü’minûn-96/347

KÖTÜLÜĞÜ YAP SONRA ATEŞİ GÖRÜNCE ÇARPITMAYA ÇALIŞ, BURAYI DÜNYA MI SANDIN?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nefislerine zulmeden kimseler, (bu halde iken yakayı ölüm meleklerine kaptırıp ölerek Ahirete intikal ettiklerinde) azâbı görünce: ‘Biz, bir kötülük olsun diye yapmıyorduk!’ diye başlarını eğerler. (Dünyada iken çevirdikleri dolapların burada sökmeyeceğini anlarlar ama artık, iş işten çoktan geçmiştir.) Hayır, hayır! Allah, yapmakta olduklarınızı ne maksatla yaptığınızı pek iyi bilendir. O halde içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin! Ne fenâ bir yerdir o kibirlilerin yeri!” Nahl-28,29/269

KÖTÜLÜĞÜN CEZASI ANCAK YAPILAN KÖTÜLÜK KADARDIR, FAZLASI HELAL DEĞİLDİR

Kötülük yapan bir insana ancak yaptığı kötülük kadar bir ceza verilebilir. Daha fazla ceza vermek helâl olmaz, zulüm olur. Mağdur, haksız olan muhatabını affeder ve arasını düzeltirse, ona da mükâfatını Allah, kendisine yaraşır şekilde verir. Yani intikam alan değil, affeden kazanır daima vesselâm! Şûrâ-40/486

KÖTÜLÜĞÜN DENİZ OLSA ALLAH’IN ÖRTÜSÜ OKYANUS OLUR, YETER Kİ O’NA SEVDİR KENDİNİ!

Allah-ü Teâlâ, kulunun kötülükleri ne kadar da çok olsa, sonu itibariyle takvâ yolunu tutup o şekilde Rabbine kavuşanın kötülüklerini örtüp onu cennetine koyacağını ve ne isterse de vereceğini müjdelemektedir. Takvâ ise: “Farzları yerine getirip, haramlardan kaçınmaktır, o kadar!” Yani zor değil! Zümer-35/461

KÖTÜLÜĞÜN TAMAMI KENDİ NEFSİNDENDİR!

Ey insan! Başına gelen her kötülük, nefsindendir! (Not: İyiliği de kötülüğü de yaratan Allah’dır. İyiliği, insan istesin veya istemesin, Allah yaratır. Kötülüğü insan isterse, Allah yaratır, istemezse yaratmaz! O nedenle insan, kötülüğün yaratılmasına sebep olduğu için ‘kötülük, insanın nefsindendir’ denmiştir.) Nisâ-79/89

KÖTÜLÜK KARŞISINDA SUSMAK ÇOK ÇİRKİN BİR TUTUMDUR!

İsrailoğulları, kötülük yapıldığında susarlar, birbirlerini o yapılan kötülükten men etmezlerdi. Bu davranış, Allah katında ne çirkin bir tutumdu. (Bir Hadis-i Şerif’te de: “Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır!” buyurulmuştur.) Mâide-79/120

KÖTÜLÜK MAKİNESİ GİBİ DÜNYADA ÇALIŞ; ÖTEDE KARŞILIĞINI GÖRÜNCE CİYAKLA, YOK ÖYLE!

Mücrimler, dünyada ne kadar kötü, pis işler yapmışlarsa o pislikler, öbür dünyada karşılarına bir bir çıktı. Alay ettikleri cehennem azâbı, kendilerini her taraftan kuşatıverdi. Câsiye-33/501

KÖTÜLÜK YAPANIN YAPTIĞI KÖTÜLÜK, YANINA KAR KALMAZ! DÜNYADA DAHİ CEZASINI ÇEKER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Daha önce inkâr edenlerin haberi, size gelmedi mi? Onlar, yaptıkları kötü işlerin cezasını (dünyada dahi kısmen) taddılar. (Ahirette de) onlara pek elim bir azap vardır.” Teğâbün-5/555

KÖTÜLÜK YAPMAK HERİFİN İŞİ; BİR DE KALKMIŞ SALİH KULLARLA EŞİT MUAMELE BEKLİYOR

Kötülük yapanlar hiç de sanmasınlar, Allah onları iman edip salih amel işleyen kullarıyla bir tutmayacaktır. Onların o sanısı, bir kuruntudan başka bir şey değildir. Sahi ne kötü hüküm veriyorlar! Câsiye-21/499

KÖTÜLÜKLE ARAMIZDA UZAK MESAFE OLSA

Dağarcığını kötülüklerle doldurup öbür âleme göç edenler gün gelecek yaptıkları kötülüklerle arasında uzun mesâfeler olsa da onlarla beraber olmasa! Çok arzu edecek ama, zerre kadar bir şey de olsa, gelip o terâzide yerini alacaktır. Âl-i İmrân-30/53

KÖTÜLÜKLE GİDERSEN HUZUR-U İLAHİ’YE, BİL Kİ, YÜZÜSTÜ ATEŞE YUVARLANIRSIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kimler de kötülüklerle (huzuruma) gelirlerse, (bilsinler ki) yüzleri üstü ateşe yuvarlanırlar” ve kendilerine: “Yapmakta olduğunuz şeylerden başkasıyla mı cezalandırılacaktınız?” denilir. Neml-90/384

KÖTÜLÜKLER BERABERİNDE MUSİBETLER GETİRİR

İsrailoğulları, yaptıkları kötülüklerin, başlarına bir musibet getirmeyeceğini sandılar. Mâide-71/119

KÖTÜLÜKLERİ YAP YAP, SONRA ALLAH’IN HÜKMÜNDEN SIVIŞACAĞINI SAN, ÖYLE Mİ? SANADUR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa kötülükleri yapanlar, hükmümüzden sıvışıp kurtulacaklarını mı zannettiler? Ne kötü hükmediyorlar!” Ankebût-4/395

KÖTÜLÜKLERİN CEZASINI MİSLİYLE VERİR ALLAH

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kötülük işleyenler ise, yaptıkları kötülüklerin misliyle cezalandırılırlar. Kendilerini bir zillettir kaplayacak. Onları, Allah’ın bu cezasından kurtaracak bir kimse de yoktur. Yüzleri sanki kapkaranlık gece parçalarıyla kaplanmıştır. İşte onlar, cehennemliktir. Hem de orada ebedi kalacaklardır!” Yûnus-27/211

KÖTÜLÜKTE ŞAMPİYONLAR KİMLERDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki yeryüzünde debelenen hayvanların (canlıların) Allah katında en kötüsü, inkârcılıkta ısrar edenlerdir ki onlar, imana gelmezler.” (Yani “inadına kâfirlik!” diyenler.) Enfâl-55/183

KRALİÇE BELKIS, AYAN MECLİSİNE HANGİ GÖRÜŞLERİNİ ARZ ETTİ?

Süleyman as’ın mektubu sebebiyle istişâre etmek üzere topladığı Âyân Meclisi’nin: “Ferman Kraliçemizindir, savaşsa savaş, barışsa barış!” demeleri üzerine Sebe’ Melikesi Belkıs, tecrübesini konuşturarak şöyle dedi: “Doğrusu hükümdarlar bir ülkeye girince, oranın düzenini altüst ederler, eşrâfını sefil ve zelil ederler. Böyle davranışlar, istilâcıların hep yapageldiği işlerdir. Bunun içindir ki, Ben şimdi onlara bir hediye gönderip elçilerimin ne gibi bir netice ile döneceklerini bekleyeceğim.” Neml-34,35/378

KRALİÇE BELKIS’IN, OTURDUĞU KOLTUĞU TAM DOLDURDUĞU GAYET AŞİKARDIR

Yemen Sebe’ Melikesi Belkıs’ın her işini istişâre etmesi, “hükümdarlar bir ülkeye girince oranın düzenini altüst eder, halkının eşrâfını zelil ve sefil eder” demesinden anlaşılıyor ki, O gayet akıllı, başarılı ve oturduğu koltuğu hakkıyle dolduran bir kraliçedir. (Başarılı olmak isteyenler, istişâresiz iş yapmasınlar!) Neml-32,34/378

KUDDÜS ALLAH’DIR VE O, HER TÜRLÜ NOKSANLIKTAN MÜNEZZEHDİR

Kuddüs (her türlü noksanlıktan münezzeh) Allah için göklerde ve yerde ne varsa hepsi, tesbih ederler. Cuma-1/552

KUDRET HELVASI İNDİRDİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey İsrailoğulları! Tih çölünde size kudret helvası indirdik de size rızık olarak verdiğimiz temiz şeylerden yiyin dedik. Fakat (şükredeceğiniz yerde) nankörlük ederek kendinize yazık ettiniz!” Bakara-57/7

KUDRET HELVASI VE BILDIRCIN ETİ İKRAM ETTİK

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanlarınızdan kurtardık, size Tûr Dağı’nın sağ tarafında Musa ile konuşarak sizinle buluşmayı va’d ettik. Size çölde bıldırcın eti ve kudret helvası ikrâm ettik.” Tâ Hâ-80/316

KUDRET-İ İLAHİ VE HİKMET-İ İLAHİ’YE DELİL Mİ ARIYORSUN? GÖĞE BAK, YERE BAK, BULURSUN!

Muhakkak ki, göklerde ve yerde Allah’ın kudretine ve hikmetine dâir pek çok deliller vardır. Kim delil arıyorsa göğe baksın, yere baksın, sayamayacağı kadar delil ve bürhan bulacaktır! Câsiye-3/498

KUDRETİNİN NE OLDUĞUNU MU MERAK ETTİN? SIFIRLA ÇARP, ÖĞRENİRSİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (insan), hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?” (Yani, verdiğimiz güç ile böbürlenmesin, haddini bilsin! Bütün insanların gücü bir araya toplansa, Allah’ın gücü karşısında değeri, sadece sıfırdır, deniyor.) Beled-5/593

KUDÜS’DE BULUNAN MESCİD-İ AKSA’NIN ÇEVRESİ MÜBAREKTİR

Kudüs’de bulunan ve Beyt-ül Makdis adı ile anılan Mescid-i Aksâ’nın çevresinin mübârek olduğu bu âyette bildirilmiştir. İsrâ-1/281

KUDÜS’E YERLEŞİN; ORANIN ÜRÜNLERİNDEN YİYİN

Bir vakit (Allah tarafından) İsrailoğullarına şöyle denilmişti: “Şu şehre (Kudüs’e) yerleşin; oranın ürünlerinden dilediğiniz kadar yiyin! Hıtta (Ya Rab! Bizi affet!) deyin ve kapıdan tevazu’ ile eğilerek girin ki, suçlarınızı bağışlayayım!” A’râf-161/170

KUL FİİLİNİN YARATICISI DEĞİLDİR

Kelam ilminde mu’tezile mezhebi der ki: “Kul fiilinin yaratıcısıdır, onun için sorumludur.” Ehl-i sünnet mezhebi de der ki: “Sizi de yaptıklarınızı da yaratan Allah’dır, kulun irade-i cüz’iyesi ile fiilinin arzu ettiği gibi olmasını istemesi, fıtri bir duâ olur ve Allah onun isteğine göre ama hayır, ama şer o fiili yaratır fakat kulu ondan sorumlu tutar.” Bu Ayet, kulun da fiillerinin de Allah tarafından yaratıldığına ve Ehl-i Sünnet Alimlerinin haklı olduğuna kesin delildir. Sâffât-96/448

KUL OLUN BANA! DEMEZ, HİÇBİR PEYGAMBER

Allah’ın kendisine kitap, hikmet ve nübüvvet verdiği hiçbir insan, kalkıp da insanlara: “Allah’dan başka, bana da kul olun!” demesi, olacak şey değildir. O peygamber, ancak şöyle der: “(Öğrenip) öğretmekte ve oku(yup okut)makta olduğunuz kitap sayesinde Rabbânî (Rabbe kilitlenmiş kimse) olun!” Âl-i İmrân-79/59

KULAĞIN İŞİTMESİ, GÖZÜN GÖRMESİ, KALBİN HİSSETMESİ ALLAH’IN YARATMASIYLADIR

Ey İnsanlar! Kulağınızın duyması, gözünüzün görmesi, kalbinizin duygulanması, hissetmesi hep rabbinizin yaratmasıyla olmuştur. O,“duy!” demeseydi kulak duymazdı, O,“gör!” demeseydi göz görmezdi, O, “hisset!” demeseydi kalb hissetmezdi. Doğrusu ne kadar da az şükrediyorsunuz! Mü’minûn-78/346

KULAK, GÖZ, KALB VERİP SİZİ YARATAN O, ALLAH OLDUĞU HALDE NEDEN ŞÜKRÜNÜZ AZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Sizi yaratan, size kulak(lar), gözler ve kalbler veren O’dur (Allah’dır)! Ne kadar da az şükrediyorsunuz?” Mülk-23/562

KULAKLAR YAPTI ALLAH, SESLERİ DUYSUNLAR DİYE

Allah-ü Teâlâ, sesleri duymamız için bizlere kulaklar taktı ve lâkin bu pek büyük nimetine karşı ne kadar da az şükrediyoruz! Secde-9/414

KULAKLARI MÜHÜRLENDİ

Küfürlerindeki inatları yüzünden Allah, inkârcıların kulaklarını mühürlemiştir. Bakara-7/2

KULAKLARI, MAHŞERDE HESAP GÜNÜ, SAHİPLERİ ALEYHİNDE ŞAHİTLİK EDECEKLER

Kıyamet gününde hesap yerine vardıkları zaman kulakları, gözleri ve derileri o mücrim sahiplerinin yaptıkları şeyler hakkında aleyhlerinde şâhitlik edeceklerdir. Fussılet-20/477

KULİS YAPANLAR, GÜNAH, ZULÜM VE PEYGAMBERE İSYAN HUSUSUNDA FISILDAŞANLAR

Yasaklandığı halde, bu yasağı önemsemeyerek günah, zulüm, peygambere isyan ve benzeri şer hususlarda kulis yapanlar var ya; vay onların hallerine! Onlar, varılacak en kötü yere, cehenneme gireceklerdir. Orası, onlara yeter de artar bile! (Ne edelim? Dillerine sahip olsalardı!) Mücâdele-8/542

KULLARIM BENİ SENDEN SORACAK OLURLARSA

Allah-ü Teâlâ: “Habibim Ya Muhammed! Kullarım Beni, Senden soracak olurlarsa (bilsinler ki), Ben onlara pek yakınım!” buyuruyor. Bakara-186/27

KULLUĞU ALLAH’DAN BAŞKASINA YAPANIN AKIBETİ, HÜSRANDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz O’ndan (Allah’dan) başka dilediğinize kulluk edin (bakalım! Netice itibariyle) Kıyamet günü hem kendinizi, hem de ailenizi hüsrana uğratanlar olursunuz. Dikkat edin, besbelli hüsran işte budur!” Zümer-15/459

KULLUK EMANETİNDEN GÖKLER, YER VE DAĞLAR KAÇINDI DA İNSAN KABULLENDİ

Allah-ü Teâlâ, Kendisine kulluk yapma emânetini (vazifesini) göklere, yere ve dağlara teklif etti de onlar, bunu yüklenmekten korkup çekindiler. İnsan ise onu yükleniverdi. Halbuki insan, bu emânetin hakkını gözetmediğinden, doğrusu çok câhil ve çok zâlim olduğunu ortaya koymuş oldu. Ahzâb-72/426

KULLUK EMANETİNİN VAZİFESİNİN İNSANA VERİLMESİNİN HİKMETİ

Allah-ü Teâlâ, Göklerin, Yer’in ve dağların korkup çekindikleri kulluk yapma emânetini, “ben kabul ediyorum!” diyen insana verdi ki, münâfık erkek ve kadınlara, müşrik erkek ve kadınlara o emânete hıyânetleri sebebiyle azap etsin; mü’min erkeklerle kadınların tevbelerini kabul etsin! Allah Ğafur ve Rahîm’dir. Ahzâb-73/426

KULLUK SABIR VE SEBAT İSTER

Allah-ü Teâlâ buuruyor: “Allah, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbidir. Öyleyse yalnız O’na kulluk et! O’na ibâdet etmekte sabır ve sebat göster! İsmi “Allah” olan başka kimi biliyorsun ki, ona kulluk edesin?” Meryem-65/309

KULLUK VE ŞÜKÜR, SADECE VE SADECE ALLAH’A EDİLİR

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Bilâkis Sen sadece Allah’a kulluk et ve O’na şükredenlerden ol!” Zümer-66/464

KULLUKTA ÜST DÜZEY BİR MAKAM

Allah’a kulluk, derece derece yükselir. En yukarlarda üst düzey bir kulluk makâmına ulaşan kimseler: “O takva sâhibleridir ki, görmedikleri halde Rablerini gıyabında ta’zim ederler ve kıyamet günündeki Büyük Duruşma’dan korkarak tir tir titrerler.” Meâlindeki Ayet-i Kerime’ye mâsadak olabilenlerdir. Enbiyâ-49/325

KULUN DÖNÜP DOLAŞIP VARACAĞI YER, ALLAH’IN HUZURUDUR!

Allah-ü Teâlâ: “Ve hepiniz döndürülüp O’na (Allah’ın huzuruna) götürüleceksiniz” buyurmaktadır. Bakara-245/38

KUMAR HARAMDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar ve fal okları, ancak şeytan işinden birer murdar pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz!” Mâide-90/122

KUMPAS HAZIRLAYAN EHL-İ KİTAP

Ehl-i Kitaptan bir güruh, birbirlerine şöyle dediler: “İman edenlere indirilmiş olan Kur’an’a sabahleyin yalandan iman edin, akşam üstü de inkâr edin; Umulur ki şüpheye düşerler de dinlerinden dönerler. Âl-i İmran-72/58

KUMPAS KURAN ÇETELERİN TUZAKLARINA KARŞI ALLAH’IN DA TUZAĞI VAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Onlar bir tuzak kurdular. Ama tuzaklarına karşı Biz de tuzak kurduk. Kendileri farkında değiller ama tuzaklarını neticesiz bırakmak sûretiyle bütün plânlarını bozduk. Çünki muratlarına eremeden o kumpasçıları da, onlara uyanları da imhâ ettik. Bak işte onların tuzaklarının âkıbeti nasıl oldu!” Neml-50,51/380

KUMPAS KURANLAR, DEĞİL Mİ Kİ, TEBLİĞİN ÖNÜNE GEÇTİNİZ, SİZE KÖTÜ HABER VAR!

“Kendilerinden önceki kâfirler de peygamberleri için tuzaklar, kumpaslar kurmuşlardı. Ama neticede Allah, onların binâlarını (kumpas projelerini) tâ temellerinden yıktı (Halk nezdinde deşifre oldu, tutmadı) da üstlerindeki tavan tepelerine çöktü (tuzaklarına kendileri düştüler). Hem de bu azap, onlara hiç fark edemedikleri bir yerden geldi. (Gayet emin bildikleri, dost sandıkları bir yerden veya tekvîni bir âfât ile ummadıkları ve hesap etmedikleri bir cihetten geldi. Allah-ü A’lem!) Nahl-26/268

KUPKURU YERYÜZÜNÜ İNDİRDİĞİ SU İLE DİRİLTEN ALLAH ELBETTE ÖLÜLERİ DE DİRİLTECEKTİR

Boynu bükük, kupkuru Yeryüzü’nün Allah’ın gökten indirdiği su ile harekete geçmesi, kabarması ve çeşit çeşit bitkilerle canlanması Allah’ın Âyetlerindendir. İşte bu kupkuru Yer’e kim hayat vermişse, ölüleri de O, diriltip (mahşerde toplayacaktır). Fussılet-39/480

KUR`AN, TEVRAT`I TASDİK EDER, NİTEKİM TEVRAT DA KUR’AN’I HABER VERMİŞTİR

Tevrat, Kur`an`ı haber verdiği gibi, Kur`an da Tevrat`ı tasdik eder. Bakara-89/13

KUR`AN`A NAZİRE YAPMAYA KALKIŞANLAR!

Ey Kur’an’a nazîre yapmaya kalkışanlar! Kur’an’ın bir sûresinin bile benzerini yapamadınız ve aslâ da yapamazsınız; öyleyse iyi bilin ki, size yakıtı insan ve taş olan cehennem ateşi hazırlanmıştır. Bakara-24/3

KUR`AN`IN BENZERİ GETİRİLEMEZ

Hodri meydan! Eğer Kur`an`ın Allah`tan geldiğinde şüphe ediyorsanız, haydi Kur`an sûresi gibi bir sûre getirin bakalım. Ha! Allah`dan başka yardımcılarınızı da yardıma çağırabilirsiniz. Ama gördünüz, bu işi yapamadınız; ki, aslâ da yapamayacaksınız! Bakara-23,24/3

KUR`AN`IN HAK OLDUĞUNU TANIDIĞI HALDE İNKAR EDENLER VAR YA

Kur`an`ın Hak olduğunu tanıdıktan sonra O`nu inkâr edenler, hüsrana uğrayanların tâ kendileridir. Bakara-121/18

KUR`AN-I İLK İNKAR EDEN DEĞİL DE, İLK TASDİK EDEN SİZ OLUN!

Ey Tevrat sahibi Ehl-i Kitap! Kur`an`a ilk sizin sahip çıkmanız gerekir. Çünki kitabınız Tevrat’ta açıkça belirtildiği gibi Kur`an, Tevrat`ı tasdik eden bir kitaptır. Sakın ilk inkâr edenler olmayın! Bakara-41/6

KUR’AN ARAPÇA BİLMEYEN BİRİNE İNDİRİLSE VE O DA OKUSAYDI YİNE DE İNANMAZLARDI

Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Eğer bu Kur’an’ı Arapça bilmeyen birine indirseydik, o da Kur’an’ı (Mekke müşriklerine) okusaydı yine de ona iman etmezlerdi. Çünki kalblerindeki o küfrü, (yalanlamalarındaki inatları sebebiyle) o suçlu kâfirlerin kalblerine öyle bir soktuk ki, o can yakıcı azaba girmedikçe, ona iman etmezler.” Şuarâ-198,201/374

KUR’AN ARAPÇA DIŞINDA İNDİRİLSEYDİ, ARAP’A ACEM DİLİNDE BİR KİTAP OLUR MU? DERLERDİ

Allah-ü Teâlâ ferman etti ki: “Eğer Biz, Kur’an’ı Arapça dışında yabancı bir dille gönderseydik o zaman da şöyle derlerdi: Kur’an Ayetleri, anlayacağımız bir dilde gelmeli değil miydi? Hiç Arap’a Arapça dışında bir kitap gönderilir mi? Muhatap Arap, fakat dil acem! Böyle şey olur mu?!” Allah, dileseydi istediği her dilde kitabını gönderirdi. Çünki O, her dili bilendir. Allah kitabını, Peygamberinin diliyle gönderir, bu da ayrıca bir kural! Fussılet-44/480

KUR’AN ARAPÇA OLARAK İNDİRİLMİŞTİR, BAŞKA DİLLERDEKİ KUR’AN DEĞİL, MEALDİR

Elif, Lâm, Râ. Bunlar, apaçık kitabın âyetleridir. Düşünüp mânâsını anlamanız için Biz, onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Kur’an’ın Arapça olarak indirilme hikmeti: 1-Kutsal kitaplar, peygamberlerinin dilleriyle indirilirler. Bu, Kur’an’ın Hz.Muhammed’e sav indirildiğini isbat eder. 2-Başka bir dilde indirilseydi, meselâ lâtince olsaydı, Hz. Muhammed’e sav iftira atarlar, bizim kitabımıza sahip çıktı derlerdi, bir filozofa da Kur’an’ı temlik ederlerdi ve sonra da diledikleri gibi değiştirirlerdi. 3-Araplar derlerdi ki: “Kendi Arap, başka dilde bize nasihat ediyor, biz, anlamadığımız dildeki bir kitaba mı uyacağız? Arapça konuşsun da dinleyelim!” 4-Kur’an’ı o günde (hattâ bu günde bile) Arapça’dan başka ifâde edebilecek güçte bir dil yoktu. Erbabı bilir, Kur’an’da öyle ince hikmetler var ki bu ancak Arapça gibi en gelişmiş bir dilde ifâde edilebilir. 5-Kader-i İlâhî Hz. Muhammed sav gibi insanlığın en tepesindeki bir Zatı, ilk Beyt’in bina edildiği, Arş-ı A’zam’ın izdüşümü Kâ’be-i Muazzama’nın bulunduğu bir mekânda getirecekti ve öyle de olmuştur. O mekânda konuşulan dil arapçadır. Vs.) Yûsuf-1,2/234

KUR’AN ARAPÇA OLARAK İNDİRİLMİŞTİR

“Kur’an, Arapça bir hüküm ve hikmet kitabı olarak Allah tarafından indirilmiştir.” Ra’d-37/253

KUR’AN ARAPÇADIR, ARAPÇA OLMAYAN MEALLER KUR’AN SAYILMAZLAR

Kur’an-ı Kerîm, mânâsıyla Allah’ın kelâmı olduğu gibi Arapça olan lâfzıyla dahi Allah Kelâmı’dır. Binaenaleyh mânâsını ihtiva eden mealler, Kur’an sayılmadığından namazda okunamazlar; okunsa namaz olmaz! Şûrâ-7/482

KUR’AN ARAPÇANIN DIŞINDA BİR LİSANLA İNDİRİLSEYDİ BİR DEĞİL ÇOK CİLT BİR KİTAP OLURDU

Allah-ü Teâlâ, “hiçbir eğriliği olmayan, her meseleyi tam halleden Arapça bir Kur’an indirdik” buyuruyor. Kur’an, Arapça dışında bir lisan ile indirilseydi ne olurdu? Bir defa tek cilt bir Kur’an yerine çok ciltlerle ifade edilen bir Kur’an olurdu. Zira o gün bugün Arapçadan başka Kur’an hakikatlarını yüklenebilecek çok gelişmiş bir lisan görülmemiştir yeryüzünde. Allah-ü Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’in indirilmesinden 200 yıl kadar öncesinden Araplara bir dil sevgisi vererek Arapçayı Kelâm-ı İlâhî’yi yüklenebilecek bir seviyeye yükseltmiştir. Bu husus dil uzmanlarınca musaddaktır. Zümer-28/460

KUR’AN AYETLERİ, PEYGAMBER EFENDİMİZE PARÇA PARÇA İNDİRİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Kur’an’ı Sana Biz, (hikmeten) parça parça indirdik! O halde Sen de Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günâhkâra veya azılı kâfire itaat etme!” İnsan-23,24/578

KUR’AN BU İKEN SİZE NE OLUYOR DA ONDAN YÜZ ÇEVİRİYORSUNUZ, NEREYE GİDİYORSUNUZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Durum bu iken, Kur’an’ın arkadaşınız Muhammed’e indirilmiş bir Allah sözü olduğu kesin iken, bundan daha önemli bir şey mi var ki, bunu umursamıyor) da (ondan yüz çeviriyorsunuz ve bu akılla) nereye varmak istiyorsunuz?” Tekvîr-26/586

KUR’AN BÜTÜN İNSANLAR İÇİN BİR DERSTİR, EVRENSEL BİR MESAJDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Halbuki Sen, bu Kur’an’ı tebliğ karşılığında, onlardan bir ücret istemiyorsun. Kur’an, bütün insanlar için bir ders ve evrensel bir mesajdır.” Yûsuf-104/247

KUR’AN EHLİ BİRİ İLE DÜNYALIK BİRİ, HİÇ BİR OLUR MU? OLMAZ ELBETTE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şimdi (dünya hayatını isteyen) bir kimse, hiç (Resûlümüz olan) şu kimse gibi olur mu? Ki O, Rabbinden apaçık bir delil (olan Kur’an) üzere bulunur. Onu (Kur’an’ı), O’na Rabbinden bir şâhit olan Cebrail okuyor. Ondan önce de Musa’nın kitabı Tevrat ile tasdik edilmiştir. İşte bu kesin delile dayananlar, Kur’an’a iman ederler. Hangi zümre de onu reddederse bilsin ki varacağı yer, ateştir. Bunda hiç şüphen olmasın. (Yani Kur’an’ın Allah tarafından gönderildiğine hiçbir kimsenin hiçbir şüphesi olmasın!) Fakat insanların çoğu, buna iman etmezler. (Bu da onların ne kadar câhil ve zalim olduğunu gösterir.) Hûd-17/222

KUR’AN EMİN ELLERDE, CEBRAİL İLE HİÇ DEĞİŞMEDEN SİZE İNDİ

Allah: “Onu (Kur’an’ı) Hak ile indirdik; o da emin ellerde (Cebrail ile) hiç değişmeden size Hak ile indi.” buyuruyor. İsrâ-105/292

KUR’AN HAKİKATLARINDAN GERİ DÖNÜŞ YOK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin, siz Kur’an’ı işitip duruyor olduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin (Kur’an hakikatlarından geriye dönüş yapmayın)! Enfâl-20/178

KUR’AN HAKİKATLARINI BAŞKALARIYLA PAYLAŞMAKTA SIKINTI ÇEKME!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu Kur’an, kendisiyle insanları uyarman ve Mü’minlere nasihat vermen için Sana indirilen bir kitaptır. Öyle ise onu tebliğden dolayı gönlünde bir sıkıntı, yalanlanma korkusu olmasın!” A’râf-2/150

KUR’AN HAKİKATLARINI KİMLER İŞİTEBİLİR, KİMLER İŞİTEMEZ

Allah-ü Teâlâ, Kur’an hakikatlarını hikmetine binaen dilediği kimselere (fıtraten yatkın kimselere) işittirir de onları hidâyeti ile mükâfatlandırır. Yoksa peygamber bile olsa, kabirlerde bulunanlara, yani manen ölmüş, mevtây-ı müteharriklere (gezinen ölülere) Kur’an Hakikatlarını işittirmek, mümkün değildir! Fâtır-22/436

KUR’AN HAKKINDA KAFİR VE ZALİMLER DELİLSİZ OLARAK İŞKEMBE-İ KÜBRADAN ATARLAR

Kendilerine parlak delillerle Kur’an okunduğunda, kâfirler ve zalimler hiçbir delile dayanmaksızın sırf karnından konuşarak işkembe-i kübradan atarlar. Bazısı: “Bu, başka değil, sırf sizleri atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden uzaklaştırmak isteyen bir adam!”, bazıları: “Bu Kur’an, uydurulmuş bir iftiradan başka bir şey değil!”, bazı kâfirler de: “Bu, besbelli bir büyüden başka bir şey değil!” derler. Sebe’-43/432

KUR’AN HAKTIR AMA İNSANLARIN ÇOĞU BUNA İNANMAZLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Elif, Lâm, Mîm, Râ. İşte bunlar, Sana indirilen kitabın âyetleridir. Rabbin tarafından Sana indirilen Kur’an, Hak’tır, gerçektir, ama insanların çoğu buna inanmazlar.” Ra’d-1/248

KUR’AN HİKMET DOLU BİR KİTAPTIR

Kur’an-ı Kerim’in bir vasfı da hikmet dolu olmasıdır. Nasıl ki Yâ Sîn Sûresi, büyük puntolu bir Yâ Sîn Ayetine sığdırılmışsa, aynen bunun gibi bütün ilimler ve hakikatlar da Kur’an-ı Kerimin içine sığdırılmıştır. Kur’an-ı Kerim, Kevni âyet olan Kainat’ın Kelâmi Ayet haline gelmesinin adıdır. Yâ Sîn-2/439

KUR’AN İLE AMEL ETMEK VE O’NU TEBLİĞ ETMEK FARZDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Resûlüm!) Muhakkak ki Kur’an’ı tebliğ ve O’nunla amel etmeyi Sana farz kılan Allah, elbette Seni dönülecek yere (Mekke’ye) iâde edecektir. (Mu’cize olarak Mekke’nin fethi müjdeleniyor.) De ki: Rabbim kimin hidâyetle geldiğini, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.” Kasas-85/395

KUR’AN İLE VA’Z-Ü NASİHAT ET!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sen, (onlara) Kur’an ile va’z-ü nasihat et ki, Allah’dan başka yardımcısı ve şefâatçisi bulunmayan hiçbir nefis, işlediği günâhlar yüzünden helâke düşürülmesin!” En’âm-70/135

KUR’AN İNSANLARIN ÇOĞUNUN ANLAYABİLECEĞİ BİR DİL VE ÜSLUB İLE İNDİRİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şânım hakkı için Biz, Kur’an’ı nasihat alınsın diye kolaylaştırdık; haydi var mı ibret alan?” Bu âyet, bu sûrede dört defa tekrarlanmaktadır. Evet, Kur’an’ın indirilmesinden maksat, insanların çoğunu irşâd etmektir. İnsanların çoğu ise avâmdır. Bundan dolayı Kur’an bütün bütün Havâssın (uzman ulemanın) anlayacağı tarzda değil de, pek çok âyetleriyle avâmın anlayacağı şekilde kolaylaştırılarak indirilmiştir. Kur’an’ın tek cilt halinde olması, ezberlenmesinin çok kolay olması, okundukça bıkkınlık vermemesi bu kolaylıklar cümlesindendir. Ancak Kur’an kolaylaştırılmıştır diyerek Kur’an’ı herkesin anlayabileceği, dolayısıyla tefsirlere ihtiyaç yoktur mânâsı çıkmaz buradan! Kur’an bir Sehl-i Mümteni’dir. Yani benzeri yapılabilecekmiş gibi gözükse de tek bir âyetinin benzerini, bütün ulema bir araya gelip kafa kafaya verseler dahi yapamazlar. Bunu da kafamızın bir tarafına kaydedelim! Kamer-17/528

KUR’AN KIYMETİ BİLİNMİYOR DİYE İNDİRİLMEYECEK DEĞİLDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Mekke müşrikleri, Kur’an’ın kıymetini bilmiyorlar diye Kur’an indirilmeyecek değildi. Nitekim Medine Dönemi’nde ve ileriki yüzyıllarda Kur’an’ın kıymeti pek iyi bilinmiş, milyonlarca Hâfız ve Müfessirler çıkmıştır. Milyarlarca insan Kur’an sayesinde doğru yolu bulmuş ve Ahiret hayatını kurtarmıştır. Kutlulardan bazısı “Elde Kur’an gibi bir mu’cize-i bâki varken” diyerek başka rehberlere ihtiyaç olmadığından müstağni kalmış (Hadis-i Şerifler hariç, çünki Hadis-i Şerifler olmadan Kur’an anlaşılamaz); bazısı da Kur’an rehberliğinde “Fenâfillah” mertebesine ererek “Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun!” demiştir. Zuhruf-5/488

KUR’AN LAFIZLARININ DİZİLİŞİNDE HARİKA BİR İNTİZAM, BU AYETLE İSBAT EDİLMİŞTİR

“And olsun ki, onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti bile dokunsa: ‘Eyvah, yazıklar olsun bize! Biz gerçekten zalim kimselermişiz’ derler.” Bu âyet, Kur’an’ın i’câzına pek veciz bir örnektir. Ayrıntılı bilgi, referans aldığım meâller ile Bediuzzaman Hz. lerinin “Sözler” adlı kitabının 25. Söz’ünde vardır. Enbiyâ-46/325

KUR’AN MÜBAREK BİR GECEDE İNDİRİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ, “Biz Onu (Kur’an’ı) mübarek bir gecede indirdik” buyurmaktadır. Bu gecenin, Kadir Sûresi’nde beyan edilmesine istinaden Kadir Gecesi olduğunu söyleyen Alimler olduğu gibi; bu Sûre’nin 4. ve 5. Âyetlerini dikkate alarak Berât Gecesi olduğunu söyleyen Alimler de vardır. Acizâne kanaatime göre bu gece, Berât gecesidir. Çünki 3. âyetteki “enzelnahü”nün “hû” zamiri, harfi tarifli “elkitab”a racidir. Yani bilinen kitap Kur’an demektir ki Kur’an’ın tümünü içine alır. Öyleyse Kurân’ın tümü o mübarek gecede toptan 1. kat semaya indirilmiştir ki, o gece de Berât Gecesi’dir. Kadir Sûresi’nde de aynı “enzelnâhü” ayeti geçse de oradaki zamirin ilk inen Alak Sûresinin ilk 5 âyetine raci olması kuvvetle muhtemeldir. Zira Kadir Sûresi hemen Alak Sûresi’nden sonra gelen Sûredir. Kur’an âyetlerinin tamamı ise muhtelif gecelerde ve gündüzlerde takribi 23 sene zarfında tamamlanmıştır. Hangi Mübarek gecede indiğini Allah bilir. Bize ise O’na sonsuz şükretmek düşer. Duhân-3/495

KUR’AN MÜSAİT İNSANLARA NUR OLUR, ONUN HİDAYETE ERMESİNE REHBERLİK EDER

Kur’an-ı Kerim, hakikatperest, iyi niyetli insanlara nûr olur da onların hidayete ermesine rehberlik eder. Allah da o hakperest, Kur’an’ı kendisine rehber edinene hidâyet bahşeder. Şûrâ-52/488

KUR’AN NEDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyi bilin ki bu Kur’an, uydurulmuş bir söz değildir. Kendinden önceki kitapları tasdik etmek, her şeyi açıklamak, iman edecek kimseler için de bir hidâyet, bir rehber ve bir rahmet (olmak üzere indirilmiş bir Allah Kelâmı) dır.” Yûsuf-111/247

KUR’AN NELERİ MÜJDELER, NELERİ HABER VERİR?

“Kur’an, insanları en doğru yola hidâyet eder, sâlih ameller işleyen mü’minlere nâil olacakları büyük mükâfatı müjdeler. Ahirete inanmayanlara ise gayet acı bir azap hazırlandığını bildirir.” İsrâ-9,10/282

KUR’AN NİÇİN VAHYOLUNDU?

Peygamberimiz sav, Kur’an lisânı ile diyor ki: “Kur’an Bana, sizi ve kendisine ulaşan herkesi, Allah’ın azabına karşı korkutmam için vahyolundu.” En’âm-19/129

KUR’AN OKUMAK, MÜSLÜMAN KİMSEYE, ALLAH’IN EMRİDİR, OKUMAYANLAR DUYSUN!

Neml Sûresi’nin bu âyetinde Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimiz’in lisânıyla beyân ediyor: “Ben, hem Kur’an okumakla emrolundum!” Peygamber Efendimize bir şey emredilmişse, o aynı zamanda ümmete de emredilmiş demektir. O’na Kur’an-ı Kerim okuması emredildiğine göre bu emir, aynı zamanda bizlere de bir emirdir. Yüzünden veya ezber Kur’an okuyamıyanlar, âkıbetlerinden endişe edebilirler. Neml-92/384/92

KUR’AN OKUMAYA EMR-İ TEŞVİK VE DESTEK VAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Rabbinin Kitabı’ndan sana vahyedileni oku! O’nun (Allah’ın) kelimelerini değiştirecek güçte kimse yoktur. Ve O’ndan başka sığınak bulman da mümkün değildir.” Kehf-27/295

KUR’AN OKUMAYI ÖĞRENMEK İÇİN BİR FEM-İ MUHSİN MUTLAKA ŞARTTIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde Biz Kur’an’ı okuduğumuz zaman, Sen onun okunuşunu (can kulağı ile önce dinle, sonra) o okunuş (minvali üzere onu) takip et! (yani dinlediğin tarzda tekrar et!)” Bu Âyet-i Kerime bize Kur’an okumanın kendi kendine öğrenilemeyeceğini, bir Fem-i Muhsin’e (ağzı usûlüne uygun Kur’an okuyana) ihtiyaç duyulduğunu bildirmiş oluyor. Çünki Kur’an düz Arapça değildir, tecvit ile okunur. Kıyamet-18/576

KUR’AN OKUMAYI TERKEDİP DE UNUTAN, KIYAMET GÜNÜ CÜZZAMLI OLARAK HAŞREDİLİR

Kıyamet günü peygamber şöyle der: “Ya Rabbi! Halkım bu Kur’an’ı terk edip ondan uzaklaştılar!” (Bu uzaklaşma, Kur’an okumasını öğrenip de sonradan okumayı bırakıp unutanlar ile Kur’an hakikatlarını öğrendikten sonra lâkayd kalarak o hakikatları unutanları içerir. Bir Hadis-i Şerif’te Efendimiz sav: “Kur’an-ı Kerim’i okuyan bir kimse sonradan onu (lâfız ve içerik itibariyle) unutursa, kıyamet günü cüzzamlı olarak Allah’ın huzuruna çıkar” buyurmuştur.) Furkan-30/361

KUR’AN OKUNDUĞU ZAMAN HEMEN ONU DİNLEYİN VE SUSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem Kur’an okunduğu zaman hemen onu dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız!” A’râf-204/175

KUR’AN OKUYANLARA ALLAH-Ü TEALA YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ bir şeye yemin etti mi o, çok kıymettârdır demektir. Bu Ayet-i Kerimesi’nde Yüce Allah, Kur’an okuyanlara yemin ediyor. Öyleyse tilâvetleriyle gönlümüzü okşayan o Kur’an bülbülleri çok kıymetlidirler. İkinci bir ma’na olarak Kur’an’ın anlamını okuyanlara (müfessirlere) de yemin ediyor. Her iki tâife okuyuculara da hürmet edelim! Sâffât-3/445

KUR’AN ÖLÇÜSÜ İLE YAŞAYAN BİRİ İLE HİÇ, HEVA VE HEVESİNE KAPILAN BİR OLUR MU? OLMAZ!

Rabbi tarafından apaçık bir delile tabi olan (Kur’an ölçülerine tabi olan) kimse ile (şeytanı tarafından kendisine süslü gösterildiğinden) hevâ ve heveslerinin peşinden giden kimse, hiç bir olur mu? Olmaz! (Allah yolunda olan, Allah’a kavuşacak; şeytan yolunda olan da şeytana arkadaş olacak!) Muhammed-14/507

KUR’AN PEK MÜHİM BİR MESAJDIR AMA ONDAN PEK ÇOKLARI YÜZ ÇEVİRİYORLAR

Allah-ü Teâlâ, Kur’an-ı Hakîm’in pek mühim bir mesaj olduğunu, fakat insanların Onun kıymetini bilemeyerek Ondan yüz çevirdiklerini beyan ederek ne kadar akılsız olduklarını ortaya koyuyor. Sâd-67,68/456

KUR’AN TEHDİT EDER, ÇÜNKİ GÜNAHTAN SAKINSINLAR, İBRET ALSINLAR İSTER

Allah-ü Teâlâ, çok iyi anlaşılsın diye Kur’an’ı Arapça indirmiş ve içinde farklı üslûplarla tehditlerde bulunmuştur ki, Allah’ın kulları, iş işten geçmeden günâhlardan sakınsınlar ve ibret alsınlar! Tâ Hâ-113/318

KUR’AN TOPTAN DEĞİL DE PEYDERPEY İNDİRİLMİŞTİR

Muhakkak ki bu Kur’an, Rabbül Alemîn’in tenzîlidir, peyderpey indirmesidir. Şuarâ-192/374

KUR’AN VE TEVRAT BİR SİHİR VE BİR ALDATMACA İSE DAHA MUTEBERİNİ GETİRİN DE UYAYIM!

Mekkelilerin Kur’an ve Tevrat hakkında “ikisi de birbirini destekleyen sihirdir (aldatmacadır)” demeleri üzerine Allah-ü Teala peygamberine vahyetti: “De ki: Bu iddianızda tutarlı iseniz, haydi bu iki kitaptan daha doğru, daha muteber ve Allah tarafından gönderilmiş olan başka bir kitap gösterin de Ben de ona tabi olayım!” Allah-ü Teâlâ devamla: “Eğer Senin bu da’vetini kabul etmezlerse, bil ki onlar, sadece hevâ ve heveslerine uymaktadırlar. Halbuki hevâ ve heveslerine tabi olanlardan daha şaşkın ve sapkın kimse olabilir mi? Allah, zulmü kendine meslek edinen kimseleri emellerine ulaştırmaz!” Kasas-49,50/390

KUR’AN, BAŞKA HANGİ MİSYONLA İNDİRİLDİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sana bu kitabı (Kur’an’ı), her şey için bir açıklama, müslümanlar için bir hidâyet, bir rahmet ve bir müjde olsun diye indirdik!” Nahl-89/276

KUR’AN, BAŞKASI TARAFINDAN UYDURULACAK ŞEY DEĞİLDİR; O, ALLAH’DAN GELMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu Kur’an’ın başkası tarafından uydurulmuş olması, aslâ mümkün değildir. O, Allah tarafından indirilmiş olup daha önce indirilen kitapları tasdik eder ve farz edilen hüküm ve hakikatları açıklar. Onda şüphe edilecek hiçbir taraf yoktur. Rabb-ül Âlemin tarafından (gönderilmiş)tir.” Yûnus-37/212

KUR’AN, ALEMLER VE İÇİNİZDEN DOĞRU OLMAK İSTEYENLER İÇİN BİR NASİHATTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Kur’an), âlemler ve içinizden dosdoğru olmak isteyenler için bir nasihattır! Fakat (nasihatten ders almayı da) Alemlerin Rabbi olan Allah’ın dilemesiyle, ancak siz dileyebilirsiniz!” Tekvîr-27,29/586

KUR’AN, ALLAH’DAN BAŞKASI YANINDAN GELSEYDİ ELBETTE ÇELİŞKİLERLE DOLU OLURDU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kur’an’ı hiç düşünmüyorlar mı? Eğer Kur’an, Allah’tan başkası tarafından gönderilmiş olsaydı, elbette onda bir çok çelişki bulurlardı.” Nisâ-82/90

KUR’AN, ALLAH’IN RIZASINA UYANLARI SELAMETE ERDİRİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte size Allah tarafından bir Nûr ve hakikatleri apaçık beyân eden bir kitap (Kur’an) geldi. Allah, onunla rızasını izleyenleri, selâmet yollarına iletir. Onları, izni ile küfür karanlıklarından iman nûruna çıkarır ve dosdoğru bir yola iletir.” Mâide-15,16/109

KUR’AN, AZİZ BİR KİTAPTIR

O öyle zavallı kimseler ki, kendilerine gelen paha biçilmez “devlet” olan Kur’an’ı inkâr ettiler. Halbuki O, gerçekten çok Azîz ve çok Yüce bir Kitaptır. Fussılet-41/480

KUR’AN, BENİM SÖZLERİM DEĞİL; O SİZE SIRF ALLAH’DANDIR, ANLAMIYOR MUSUNUZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Eğer Allah dileseydi Ben, Kur’an’ı size okuyamazdım, hiçbir sûretle de (Allah) onu size bildirmezdi. Bilirsiniz ki, daha önce, bir ömür boyu aranızda yaşadım, böylesi bir iddiada bulunmadım. (Benim hiç yalan söylemediğimi bilip durduğunuz halde bu söylediklerime nasıl yalan diyeceksiniz?) Hiç akıl erdirmez misiniz?” Yûnus-16/209

KUR’AN, BİR NASİHAT, BİR ŞİFA, BİR HİDAYET VE BİR RAHMET OLARAK GELMİŞTİR

“Ey insanlar! Muhakkak ki, size Rabbinizden bir nasihat, gönüllerdeki dertlere bir şifa, mü’minlere doğru yolu gösteren bir hidâyet ve bir rahmet (olan Kur’an), gelmiştir.” Yûnus-57/214

KUR’AN, FEYİZ VE BEREKETLE DOLUDUR, KENDİSİNDEN DERS VE İBRET ALINMASINI BEKLİYOR

Allah-ü Teâlâ, Efendimize hitaben: “Biz Sana feyiz ve bereket dolu bir kitap indirdik ki, aklı yerinde olanlar, ondan ders ve ibret alsınlar!” buyurarak Kur’an-ı Hakîm’in didik didik incelenmesini, kafası çalışanların O’nda pek çok şeyler bulacağını açıkça beyan ediyor. Bu, her ilmin uzmanlarına bir da’vetiyedir! Sâd-29/454

KUR’AN, HAK İLE HÜKMETMEK İÇİN İNDİRİLDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Biz bu kitabı (Kur’anı), insanlar arasında Allah’ın bildirdiği şekilde hükmetmen için Sana, gerçeğin, Hakk’ın tâ kendisi olarak indirdik. Sakın hâinlerin (komşusunun zırhını çalarak bir Yahudinin evinde saklayan ve Yahudiye iftira atan ara karıştırıcı, münâfık Tı’me bin Übeyrık gibilerin) avukatı olma!” (Tı’me veya Tu’me hâdisesi şöyle olmuştu: Münâfık Tı’me bin Übeyrık, komşusu Katade’nin zırhını çaldı, Zeyd adında bir yahudinin evinde sakladı. Tı’me, zırhı bir un çuvalı içine katıp götürdüğünden, un izleri takip edilerek zırhın Zeyd’in evinde olduğu tesbit edildi. Zeyd, bunu kendisine Tı’me’nin teslim ettiğini söyledi. Tı’me’nin yakınları, gerçeği bildikleri halde yemin de ederek hırsızın yahudi olduğu iftirasını attılar ve Efendimiz’den sav Tı’me lehinde hükmetmesini talep ettiler. Efendimiz sav, tam Zeyd’in aleyhinde hükmedeceği sırada bu âyet indi de gerçek ortaya çıktı. Bunun üzerine Tı’me Mekke’ye kaçtı, orada da hırsızlık yaparken deldiği bir duvarın altında kalarak can verdi.) Nisâ-105/94

KUR’AN, HELE HELE KOVULMUŞ ŞEYTANIN SÖZÜ DEĞİLDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Kur’an), hele hele kovulmuş şeytanın sözü değildir!” Tekvîr-25/586

KUR’AN, HİKMET DOLU KUDSİ BİR KİTAPTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Elif Lâm Mîm. Şunlar hikmetli kitabın (Kur’an’ın) âyetleridir.” Lokman-1,2/410

KUR’AN, HİKMET DOLUDUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! İşte bunlar, (Hz. İsa as’a yapılanlar), Sana bildirdiğimiz âyetlerden ve Hikmet dolu Kur’an’dandır.” Âl-i İmrân-58/56

KUR’AN, İLİM SAHİBİ KİMSELER İÇİN AÇIKLANMIŞ, ARAPÇA VE HER ŞEYE KAYNAK BİR KİTAPTIR

Kur’an, Âyetleri açıklanmış (peygamberinin diliyle) Arapça olarak Allah tarafından indirilmiş bir kitap olup, anlamaya yatkın, bigili kimseler için okunan bir ders ve her şeye kaynak bir kitaptır. Fussılet-3/476

KUR’AN, İMAN ETMEYENE ÇOK UZAK BİR YERDEN GELEN, ANLAŞILMAYAN BİR SÖZ GİBİ GELİR

İman etmeyenlerin kulaklarında ağırlıklar vardır. Kur’an onlara karşı kapalı ve karanlık gelir. Onlara Kur’an, sanki çok uzak bir yerden çağrılıyorlar da duymuyorlar gibi gelir. Fussılet-44/480

KUR’AN, KENDİNDEN ÖNCEKİ İLAHİ KİTAPLARI TASDİK EDEN HAK KİTAPTIR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, Kur’an-ı Kerim’in kendinden önce gönderilmiş olan tüm ilâhi kitapları tasdik eden Hak bir kitap olduğunu beyan ediyor. Fâtır-31/437

KUR’AN, KIYMETİ PEK ÇOK AĞIR OLAN, ASLA SIRADAN OLMAYAN BİR KELAM-I İLAHİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Biz Sana (kıymeti pek) ağır bir söz (Kur’an) vahyedeceğiz!” Bu Âyet-i Kerime ifade eder ki: 1-Kur’an, başka kelâma benzemez; 2-Kur’an âyetleri, lâübâliliğe meydan vermeden, ciddiyet içerisinde kıraat edilir, çünki Allah ile konuşma söz konusudur; 3-Kur’an, temiz mekânlarda kıraat edilir, binaenaleyh hamamda, banyoda, tuvalette okunmaz; 4-Kur’an’ı herkes okuyamaz, yani cünüp erkek ve kadın ile âdetli kadın okuyamaz; 5-Kur’an nüshalarına abdestsiz dokunulamaz; 6-Kur’an üzerine bilerek oturulamaz, aslâ üzerine basılamaz! (Uçakta, otobüste bagajda taşınabilir, zira oralar ayrı bir kat hükmündedir. Kur’an ayakta, oturarak ve hattâ yatarak okunabilir. Kur’an okumak için diz çökmek, ayakları uzatmamak şart değildir. Lâkin edebinden bunları yapanlar, elbette çok iyi yapmış olurlar.) 7-Kur’an tilâveti ve hatim indirme ile maddî çıkar sağlanamaz, haramdır! Müzzemmil-5/573

KUR’AN, MÜ’MİNLER İÇİN BİR HİDAYET VE RAHMETTİR

Şu muhakkaktır ki, O (Kur’an), mü’minler için bir hidâyet rehberidir ve rahmettir. Neml-77/383

KUR’AN, ŞÜPHE YOK Kİ, ALEMLERİN RABBİ ALLAH TARAFINDAN İNDİRİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Elif Lâm Mîm. Şüphe yok ki bu kitabın (Kur’an’ın) indirilmesi, Alemlerin Rabbi (Allah) tarafındandır.” Secde-1,2/414

KUR’AN, YAPIŞANINA SADECE ŞAN VE ŞEREF GETİRİR, AH BUNU BİR BİLSELERDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bilâkis Biz, onlara şan ve şeref getiren, öğüt veren zikirlerini (kitaplarını=Kur’an’ı) getirdik ama onlar, bu şerefle şerefyâb olmaktan (Kur’an’a dört elle sarılmaktan) yüz çeviriyorlar. Mü’minûn-71/345

KUR’AN’A DA İNANMAYIP BAŞKA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(her yönüyle erişilemeyecek derecede mükemmel olan bu) Kur’an’a inanmayıp da başka hangi söze inanacaklar?” Daha artık Kur’an’a inanmayan odun gibi kurumuştur. Odun ne işe yarar? Bunu herkes, gayet iyi bilir! (Bu Âyet-i Kerime okunduktan sonra “Amennâ billâh” demek sünnettir.) Mürselât-50/580

KUR’AN’A İMAN ETMEYENLER, ÖNCEKİLERİN AKIBETİ SİZİ BEKLİYOR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Artık O’na (Kur’an’a) iman etmezler, halbuki öncekilere tatbik edilen ibret alınacak İlâhî Kanun (felâketler) geçmiştir, onu beklesinler! (Başlarına gelecektir, ama Tarafımızdan bir acelesi yok!) Hicr-13/261

KUR’AN’A KARŞI DÜŞMANLIĞIN BEDELİ HEM DÜNYADA, HEM AHİRETTE AZABI TATMAKTIR

Kâfirler, Kur’an’ın dinlenmesini, anlaşılmasını yasaklayarak, yaygara kopararak Kur’an düşmanlığı yaparlar ve ona karşı bir set oluştururlar. Lâkin bilmezler ki, bunun bedeli dünyada şiddetli bir azabı tatmak ve Ahirette de müstehak oldukları şeyin en kötüsü ile cezalandırılmaktır. Fussılet-27/478

KUR’AN’A NAZİRE YAPABİLİRİZ DEDİLER; DEDİLER DE NE OLDU?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman: ‘Doğrusu işittik; eğer istesek elbette biz de bunun benzerini söyleriz. Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir!” dediler. (Dediler de ne oldu? Hiç!) Enfâl-31/179

KUR’AN’A ÖNÜNDEN VE ARKASINDAN HİÇBİR BATIL YOL BULUP GİREMEZ, O, ALLAH KELAMIDIR

O, öyle bir mukaddes kitaptır ki, O’na önünden ve arkasından (yani hiçbir cihetten) bâtıl, yol bulup giremez! O, Hakîm (hikmetli) ve Hamîd (Hamd edilmeye lâyık) Allah tarafından indirilmiştir. Fussılet-42/480

KUR’AN’DAKİ MİSALLER, İNSANLARIN ZEKA PROFİLLERİ DİKKATE ALINARAK ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şânım hakkı için bu Kur’an’da, insanlara her türlü mânâyı çeşitli tarzlarda tekrar tekrar açıkladık. Ama insanların çoğu, inkârcılıkta ısrar ederek başka bir şeyi kabul etmediler. (Ayrı dimağlara anlayabileceği seviyede ayrı misaller verildiği halde!) İsrâ-89/290

KUR’AN’DAN ÇEVRİLEN ÇEVRİLİR

Dünyada hür iradesini Kur’an Çizgisi dışındaki bir çizgiye çevirmesindeki inat ve israrı sebebiyle Kur’an’dan çevrilen, Ahirette de cennet yolundan cehennem yoluna çevrilir. Zâriyât-9/520

KUR’AN’DAN DERS ALMAK DA ALLAH’IN DİLEMESİNE VABESTEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kur’an’ı dinleyenlerin, ondan ders alıp hidâyet bulmaları dahi ancak Allah’ın dilemesiyle olur. (Yoksa insanın kendi çabası ile hidâyete ermesi imkânsızdır. Bu ince bir kader sırrıdır. Allah-ü A’lem, hidayete teşne insanın, fıtraten beklentisiz, mütevâzi, Allah’ın kendisine takdir ettiği her şeye râzı, cehenneme bile gideceğini bilse Allah sevgisiyle dopdolu olması lâzım ki, Allah da onu sevip lütfundan hidâyet ile mükâfatlandırsın! Zerre kadar da olsa, ‘Ben!’ diyen insana hidâyet gelmez, bu da böyle biline!)” Müddessir-56/576

KUR’AN’I AÇIKLAMAK DA BİZE AİT BİR VAZİFEDİR, DİYOR YÜCE ALLAH

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra, şüphesiz ki onu (Kur’an’ı) açıklamak da Bize ait bir vazifedir!” Kur’an-ı Hakîm’in açıklanması şu şekillerde olabilir: 1-Allah, âyetlerini başka âyetleri ile açıklar; 2-Peygamber Efendimiz sav, Hadîs-i Şerifleri ile Kur’an’ı açıklar; 3-Müfessirîn-i izâm hazerâtı, tefsirleri ile Kur’an’ı açıklarlar; 4-Her bir İlim Dalı (Fizik, Kimya, Biyoloji, Astronomi gibi) geliştikçe Kur’an’ın açılımını yaparak açıklar; 5-Zamanın geçmesi ile ancak anlaşılabilecek âyetleri de zaman, tefsir ederek açıklar! Kıyamet-19/576

KUR’AN’I ASLA ŞEYTANLAR İNDİRMİŞ DEĞİLLERDİR

Allah-ü Teâlâ: “Kur’an’ı aslâ şeytanların indirmediğini, bunun onların yapacağı bir iş olmadığını, hem isteseler de buna güçlerinin yetmeyeceğini, çünki onların vahyi işitmekten kesinlikle menedildiklerini” açıkça beyân ediyor. Şuarâ-210,212/375

KUR’AN’I DEĞİŞTİR, BİZE BAŞKA BİR KUR’AN GETİR, DERLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bize kavuşmayı ummayanlar: ‘Bize bundan başka bir Kur’an getir veya değiştir!’ dediler. De ki: Bunu kendiliğimden değiştirmem aslâ olacak bir şey değil! Çünki Ben, sâdece bana vahyedilene tabi olurum. Ve eğer sizin arzunuza uyar da Rabbime isyan edersem, o müthiş günün azâbından korkarım.” Yûnus-15/209

KUR’AN’I İNCELEYİP ARAŞTIRMADAN, EZBERE ONU YALANLIYORLAR HA! VAY CAHİLLER VAY!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hayır! Onlar, Kur’an hakkında etraflı bir bilgi edinmeden ve henüz yorumuna tam vâkıf olmadan onu, (ezbere çarçabuk) yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de (peygamberlerini ve getirdikleri kitapları) böyle yalan saymışlardı. Bak, (bu câhil mi câhil) zalimlerin sonunun nasıl olduğunu anla!” (O zalimlere yer ve gök öyle öfkelendiler ki, unsurları olan toprak, su, hava ve ateş, Allah’dan izin alarak onları cezalandırdılar: Kiminin başlarına taş yağdı, kimi suda boğuldu, kimini yıldırım ateşi çarptı, kimi rüzgâr, ses ve fırtına ile helâk oldu. Nûh, Hûd, Sâlih ve Lût as kavimlerine şöyle bir bak da gör!) Yûnus-39/212

KUR’AN’I İNKAR EDİYORSUNUZ, YA O ALLAH TARAFINDAN HAK OLARAK GELMİŞSE VAY SİZE VAY!

Allah-ü Teâlâ Efendimize sav vahyetti: “De ki: Söyleyin Bana! Ya O (Kur’an), Allah tarafından gelmiş olup da siz Onu inkâr etmişseniz ve İsrailoğullarından bir şâhit (Abdullah bin Selâm gibi Yahudi Alimleri) Onun benzerine (Tevrat’a) şâhitlik edip iman ettiği halde siz, büyüklük taslayıp iman etmezseniz, kendinize zulmetmiş olmaz mısınız? Allah elbette böyle zalimleri hidâyet ederek emellerine ulaştırmaz.” Ahkâf-10/502

KUR’AN’I KENDİ UYDURDU DİYE KONUŞAN KAFİRLER, KARNINDAN KONUŞMUŞLARDIR

Kâfirler, işkembe-i kübra dediğimiz karnından konuşarak veya kafadan atarak (evet delilsiz olarak konuşan herkes ya karnından konuşur veya kafadan atar) dediler ki: “Kur’an, O’nun (Hz. Muhammed’in) uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir, üstelik O’na başkaları da yardımcı olmuşlardır!” (Kendilerinin yalanı, bütün hoyratlığı ile sırıtıyor: Okuma yazma bilmeyen, Hıristiyan ve Yahudilerle teşrik-i mesâi yapmıyan birisi, nasıl olur da Kur’an gibi mu’cizeli bir kitap uydurup ortaya koyabilir? Pes doğrusu!) Ama o kâfirler, kesin bir yalan ile gelip, kendilerine zulmettiler (de cehenneme gittiler). Furkan-4/359

KUR’AN’I KENDİSİ Mİ UYDURDU DİYORLAR? YOKSA BÖYLE KÜFÜRLERİ İCABI MI SÖYLÜYORLAR?

Mekke müşrikleri, Kur’an’ı Muhammed kendisi mi uydurdu diyorlar? Yoksa onlar küfürlerinin iktizasınca böyle mi söylüyorlar? Bir defa bunda samimi değiller. Çünki okuması ve yazması olmayan, daha önce şiirle, edebiyatla hiç meşgul olmayan birisinin böyle edipler üzeri, bütün Arapları âciz bırakacak bir eser ortaya çıkarması, aklın hafsalanın kabul edeceği bir şey değildir. Öyleyse Kur’an, bir Vahy-i İlâhîdir. Tûr-33/524

KUR’AN’I KENDİSİ UYDURDU MU DİYORLAR? DE Kİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Yoksa ‘Kur’an’ı kendisi uydurdu’ mu diyorlar? De ki: Eğer uydurdumsa günâhı (hesâbı), Bana aittir. Ama ben de sizin işlemekte olduğunuz günâhlardan berîyim, uzağım.” Hûd-35/224

KUR’AN’I KENDİSİ UYDURDU MU DİYORLAR? ÖYLEYSE BENZER ON SURE GETİRSİNLER BAKALIM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa ‘Kur’an’ı kendisi uydurdu!’ mu diyorlar, (Habibim Ya Muhammed!) De ki: İddianızda tutarlı iseniz, (evsafına uygun) onun benzeri uydurulmuş on Sûre getirin bakalım! Yardım için Allah’dan başka gücünüzün yettiğince çağırabileceklerinizi de yardımınıza çağırın (hodri meydan)!” (Arabın en kudretli edipleri, Kur’an’ın benzeri -velev anlamı basit de olsa- ne bir on Sûre, ne bir Sûre ve ne de bir âyet getirmeye muvaffak olamadılar da harflerle karşı koyma kolaylığı varken, ölümüne kılıçlarla karşı koymaya mecbur oldular.) Hûd-13/222

KUR’AN’I MUHAMMED KENDİSİ UYDURDU MU DİYORLAR?

Bu Ayet-i Kerime’de müşriklerin “Kur’an’ı Muhammed kendisi uydurdu” demeleri, şiddetle reddediliyor ve bu iddialarının asılsız olduğu beyan ediliyor. Secde-3/414

KUR’AN’I MUHAMMED UYDURDU DİYORLARSA HAYDİ BENZERİNİ SİZ DE UYDURUN BAKALIM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa onu (Kur’an’ı, Muhammed) kendisi uydurmuş mu diyorlar? De ki: Öyleyse iddianızda tutarlı iseniz, haydi onunkine benzer bir Sûre ortaya koyun ve Allah’dan başka çağırabileceğiniz kim varsa hepsini de yardımınıza çağırın!” Yûnus-38/212

KUR’AN’I ONA, HZ. MUHAMMED’E BİR BEŞER ÖĞRETİYOR DİYORLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz biliyoruz ki onlar (müşrikler): ‘Kur’an’ı O’na ancak bir beşer öğretiyor’ diyorlar. Halbuki ‘öğretiyor’ dedikleri kimsenin (bir filozof olabilir) lisânı yabancıdır; Bu ise apaçık Arapça bir lisândır.” Nahl-103/278

KUR’AN’I ÖĞRENMEK VE ÖĞRETMEK YETMEZ, O’NU NEFSİNDE YAŞAMAN FARZDIR BİLESİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Muhakkak ki Kur’an’ı tebliğ ve O’nunla amel etmeyi Sana farz kılan Allah, elbette seni dönülecek yere (Mekke’ye) iâde edecektir.” Kasas-85/395

KUR’AN’I YALANLAYANLARI, KUR’AN HAKİKATLARINA SAVAŞ AÇANLARI SEN BANA BIRAK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Bu Sözü (Kur’an’ı) yalan sayanları (Kur’an Hakikatlarını yok etmek için uğraşanları), Sen Bana bırak! Biz onları, yakında bilmedikleri yerden (dünyadaki çakırkeyf  hayatın hep böyle devam edeceğini sanma gibi bir tevehhümü ebediyetten) yavaş yavaş (azaba) yaklaştıracağız! Hem onlara mühlet veriyorum! Şüphesiz ki Benim tuzağım (nimetin ardından nankörlere vereceğim ceza), pek sağlamdır!” Kalem-44,45/565

KUR’AN’IN ALLAH’IN AZİZ VE HAKİM İSİMLERİ YOĞUNLUĞU ALTINDA İNDİRİLMESİNE DAİR

“Hâ Mîm. Bu kitabın indirilmesi, Azîz ve Hakîm Allah tarafındandır.” (Âyetin açılımı: Allah, Kur’an adlı son kitabını indirir. Azîz olduğu için indirmekten çekinmez, kimseye de danışmaz. Onu bizzat Zat-ı Zül Celâli korur. Korumak için insanlara da ihtiyacı yoktur. Hatta Kur’an, kendi kendisini korur. Hakîm olduğu için Kur’an’ı hikmet dolu olarak indirmiştir. Her Âyeti yerli yerindedir, abesiyyet yoktur, lüzumsuz tekrar da yoktur. Muhteşem bir ma’bedin ana sütununda yer alan bir mübarek taş, nasıl ki beş on vazifeyi bir arada omuzlar, bir tarafta üstündeki ağır yükü taşırken, diğer tarafta estetiğe dikkat eder, bir taraftan dengeyi sağlarken diğer taraftan mümkün mertebe inceliğiyle görüntü alanının fazlalığını hesap eder, bir taraftan kıyamete kadar çürümemek için en sağlam taştan bünyesini oluştururken diğer taraftan yan sütunların elinden tutar vs.vs. Aynen onun gibi bir Kur’an âyeti, bir taraftan imanî bir hakikatı ortaya koyarken diğer taraftan fıkhî bir meseleyi çözer, bir taraftan hukûkî bir hükmü belirlerken diğer taraftan fert ve toplum ahlâkına son derece dikkat eder, rıfk, şefkat ve maslahat-ı âmmeyi dikkate alır, bir taraftan ilmi teşvik ederken diğer taraftan san’ata önem verir vs.vs. Beşerin dili Kur’an’ı nasıl anlatabisin ki!) Ahkâf-1,2/501

KUR’AN’IN BENZERİNİ CÜMBÜR CEMAAT YAPAMADINIZ, DAHA ARTIK TESLİM OLUN!

Allah-ü Teâlâ buuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Ve de ki: ‘Buna rağmen o yardıma çağırdıklarınız da size cevap vermedilerse (ki veremeyecekler), o halde bilin ki, o Kur’an, ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiş ve O’ndan başka ilâh yoktur. (Olsaydı o da böyle bir Kur’an indirirdi.) Artık siz O’na (tek ilâh Allah’a) teslim oluyorsunuz (değil) mi?” (Ne yazık ki, insanların çoğu, çok câhil ve çok zalim olarak teslim olmadı.) Hûd-14/222

KUR’AN’IN BİR BENZERİNİ GETİRMEK İÇİN TOPLANIN BAKALIM EY CİN VE İNSANLAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya muhammed!) De ki: Yemin ederim! Eğer insanlar ve cinler, bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek için bir araya toplansalar, hattâ birbirlerine yardımcı da olsalar, yine de onun bir benzerini getiremezler!” İsrâ-88/290

KUR’AN’IN CESTE CESTE, AZAR AZAR İNDİRİLMESİNİN HİKMETİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem o vahyi (Kur’an âyetlerini) insanların sindire sindire iyice anlayabilmeleri için, dura dura okuyasın diye ceste ceste (azar azar) indirdik.” İsrâ-106/292

KUR’AN’IN HAFIZALARDA VE SAYFALARDA TUTULMASI ALLAH’IN İNAYETİYLEDİR

Allah buyuruyor: “Eğer dileseydik sana vahyettiğimiz Kur’an’ı hâfızalardan ve sayfalardan silerdik de sonra Sen, onu ele geçirmek için bize karşı bir yardımcı bulamazdın. Ancak böyle yapmadık, belki Rabbinden bir rahmet olarak Kur’an’ı ortadan kaldırmadık. Gerçekten O’nun Sana olan lütfu pek büyüktür.” İsrâ-86/289 ; 87/290

KUR’AN’IN HAK OLDUĞUNA DIŞTA DA İÇTE DE DELİLLER VAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz onlara, Kur’an’ın Allah tarafından gönderilmiş Hak Kelâm olduğu iyice anlaşılıncaya kadar delillerimizi, gerek dış dünyada, gerek kendi nefislerinde (iç dünyalarında) göstereceğiz. Rabbinin her şeye şâhit olması, yetmez mi?” Evet, âfakî dediğimiz dış dünya hakkında, astronomi ilminin henüz gelişmediği 1400 yıl öncesinde Kur’an, bugünün verileriyle bir Mektûbât-ı Rabbânî olduğunu anladığımız şu kâinat hakkında tam ve doğru bilgi vermesiyle, bangır bangır “ben Allah kelâmıyım!” demektedir; iç dünyamızın muzzam donatımını, henüz tıp ilminin gelişmediği bir dönemde bugünün gelişmiş tıbbı ile dile getirerek Kur’an,yine “Ben Allah kelâmıyım!” demektedir. Amennâ ve saddaknâ Yâ İlâhenâ! Fussılet-53/481

KUR’AN’IN İNCE DERİ ÜZERİNE YAZILDIĞINI BİZZAT ALLAH-Ü TEALA SÖYLÜYOR

Allah-ü Teâlâ, “ince deri üzerine satır satır yazılı Kitab’a (Kur’an’a) yemin olsun!” diyerek Kur’an-ı Kerim’in ince deri üzerine yazıldığını bizzat Kendisi beyan ediyor. Tûr-3/522

KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ AMACINDAN BİRİ DE ŞUDUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu kitabı (Kur’an’ı) indirmemiz(in bir sebebi de) ‘Bizden önce kitap yalnız iki topluluğa (Yahudiler ve Hıristiyanlara) indirildi, biz ise onların okuduklarından habersizdik!’ dememeniz; yahut ‘eğer bize de kitap indirilseydi, biz de onlardan daha doğru yolda olurduk!’ dememeniz içindir.” En’âm-156,157/148

KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ SEBEPLERİNDEN BAZILARI

1-Kur’an, insanları küfür karanlıklarından iman aydınlığına Allah’ın izniyle çıkarmak için; 2-Göklerde ve yerde ne varsa kendisinin olan Allah yoluna insanları sülûk etmek için Allah tarafından indirilmiştir. İbrahim-1,2/254

KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ SEBEPLERİNDEN BİRİ DE UYARILMADIK TOPLUM KALMASIN! DİYEDİR

Allah-ü Teâlâ, daha önce kendilerine hiç bir peygamber gelmemiş bir kavmi (Arapları), Hak ile buluşturmak, eğri yolun encâmından korumak, Allah’ın azâbı ile korkutmak, onları hidâyete erdirmek için Kur’an-ı Kerim’i içlerinden biri olan Hz. Muhammed sav’e indirmiştir. Secde-3/414

KUR’AN’IN KADRİNİ BİLEN EHL-İ KİTAP, O OKUNDUĞU ZAMAN SECDEYE KAPANIRLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: İster inanın, ister inanmayın! Daha önce kendilerine ilim verilen Ehl-i kitabın Mü’minleri, kendilerine Kur’an okunduğu zaman derhal yüzüstü secdeye kapanırlar.” (Bu âyet, 4. secde âyetidir. Secde etmek farzdır.) İsrâ-107/292

KUR’AN’IN KENDİSİ MU’CİZE OLARAK YETMEZ Mİ, DAHA NE ARIYORSUNUZ?

Allah-ü Teâlâ: “Hem kendilerine okunan bu kitabı (bir mu’cize eseri olarak ) indirmemiz, onlara yetmez mi? Gerçekten bunda iman edecek kimseler için bir rahmet ve bir ders vardır” buyuruyor. Ankebût-51/401

KUR’AN’IN LÂFZINDA VE MÂNÂSINDA HİÇBİR TUTARSIZLIK YOKTUR!

“Allah’a “Hamd”den sonra Kur’an-ı Kerim’in lâfzında ve mânâsında hiçbir tutarsızlığın olmadığı beyân ediliyor.” Kehf-1/292

KUR’AN’IN NERESİNDE BİR EĞRİLİK BULDUNUZ DA ŞAŞIYORSUNUZ? VA ESEFA!

Şimdi siz ey kefere ve fecere güruhu! Bu Kur’an’ın hangi sözünde bir eğrilik buldunuz da şaşıyorsunuz? Vâ esefâ! Asıl şaşılacak olan durum, sizin şu hâl-ü pür melâlinizdir! Size saadeti ebediye kazandıracak bu sözlere bîgane kalıp gaflet içre hakur hukur gülüyorsunuz da âkıbenizin fecâatini düşünüp ağlamıyorsunuz ha! Vay size ki, ne vay! Aklınız varsa tam tersi, gülmeyi bırakır, ağlamaya bakarsınız! Necm-59,60/527

KUR’AN’IN ŞEREFİNE HİÇBİR KİTAP ULAŞAMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(O Kur’an, Levh-i Mahfûz’da) şerefli kılınmış, (semâda) yükseltilmiş tertemiz sahifelerdedir. Değerli kâtip (melek) lerin elleriyle yazılmıştır.” Var mı bu evsafı taşıyan başka bir kitap? Yok! Abese-13,16/584

KUR’AN’LA DAĞLAR YÜRÜTÜLSEYDİ, ARZ PARÇALANSAYDI, ÖLÜLER KONUŞSAYDI...

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir Kur’an ki, onunla dağlar yürütülseydi, arz (yeryüzü) parçalansaydı veya onunla ölüler konuşturulsaydı onlar yine de iman etmezlerdi. Doğrusu her türlü emir ve hüküm, Allah’a aittir. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dileseydi, bütün insanları hidâyete erdirirdi.” Ra’d-31/252

KUR’AN-I KERİM

1-İnsanlığa bir rehberdir. 2-İnsanlığı doğru yola götürür. 3-Hakkı batıldan ayırır. 4-En açık ve parlak delilleri ihtiva eder. Bakara-185/27

KUR’AN-I HAKİM TENZİLİDİR, YANİ İHTİYACA BİNAEN PARÇA PARÇA İNDİRİLMİŞTİR

Kur’an-ı Hakîm, Aziz ve Rahim Allah tarafından ihtiyaca binaen parça, parça, âyet, âyet indirilmiştir. Yâ Sîn-5/439

KUR’AN-I HAKİM’İN İNDİRİLME AMAÇLARINDAN BAZILARI

Kur’an-ı Hakîm’in indirilme amaçlarından bazıları, şu şekilde sıralanabilir: 1-İnkârcıları şiddetli bir azapla uyarsın; 2-Sâlih amel sahibi Mü’minleri içinde ebediyyen kalacakları güzel bir mükâfatla (Cennetle) müjdelesin; 3-“Allah çocuk edindi” diyenleri, bu sözün ağır vebâli ile korkutsun. Kehf-2,4/292

KUR’AN-I HAKİM’İN İNDİRİLMESİ ZİKREDİLİRKEN ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ZİKRİ CALİB-DİKKATTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu kitabın (Kur’an’ın) indirilişi, Azîz, Alîm, Günâhı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı pek şiddetli ve çok lütuf sahibi olan Allah tarafındandır.” (Kur’an-ı Hakîm’in indirilişi zikredilirken Allah’ın Azîz isminin zikri, “kimse bu kitabı yok edemeyecektir, bunu peşinen bilsin!” mânâsına; Alîm, “her şeyi bilen Allah’dan gelmiştir, binaenaleyh kusurlu bir tarafı yoktur,” mânâsına; günahları bağışlayan, “Kur’an’ı yaşarken hasbel beşer sürçüp az çok günâh işleseniz de hemen nedâmet ederek Bana, yani Kur’an hakikatlarına dönün, Ben bağışlarım!” mânâsına; tevbeleri kabul eden, “ölüm gelmeden önce hemen tevbe edin ki helâk olmayasınız, Ben tevbeleri kabul ederim!” mânâsına; azâbı pek şiddetli, “bağışlayacağımı ve tevbeleri kabul edeceğimi bildirdiğim halde Bana diklenip isyân edene de azâbım pek şiddetli olur ve bunu kimse önleyemez!” mânâsına; çok lütuf sahibi, “gazabım olsa da lütfum her zaman ona galip gelir,” mânâsına geldiğini hissediyorum, dikkatimi çekti. Kur’an, az tatlı sert, çok tatlı yumuşak terbiyesi ile insanlığı ebedi saâdete hazırlamak için indirilmiş bir hidâyet rehberi olduğu pek açıktır. Mü’min-2,3/466

KUR’AN-I HAKİM’İN İNDİRİLMESİ, ÜSTÜN KUDRET VE HİKMET SAHİHİBİ ALLAH TARAFINDANDIR

Hâ Mîm. Bu Kitabın (Kur’an’ın) indirilmesi, Azîz (Kudreti daima üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) Allah tarafındandır. (Evet, Kur’an-ı Hakîm’i hiçbir beşerî kudret yok edemeyeceği gibi, hiçbir beşerî kelâm dahi O’na galebe çalamaz. Çünki O, Azîz ve Hakîm Allah’ın kelâmıdır.) Câsiye-1,2/498

KUR’AN-I HAKİM’İN PARÇA PARÇA İNDİRİLMESİ HİKMETİN TA KENDİSİDİR

Bu kitabın (Kur’an’ın) parça parça indirilmesi, (hikmetin tâ kendisi olup) Azîz ve Hakîm Allah tarafındandır. Zümer-1/457

KUR’AN-I KERİM HZ. MUHAMMED’E SAV İNDİRİLDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Sana da bu kitabı (Kur’an’ı), kendinden önceki (şeriat) kitabını tasdik edici ve onları denetleyici (şâhit) olmak üzere, gerçeğin tâ kendisi olarak indirdik.” Mâide-48/115

KUR’AN-I KERİM KADİR GECESİNDE TOPTAN DÜNYA SEMASINA İNDİRİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz Onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik.” (Kur’an-ı Kerîm, Kadir Gecesi’nde toptan, bir bütün olarak Levh-i Mahfûz’dan dünya semasındaki Beyt-ül İzze denilen makama indirilmiş, bilâhere yaklaşık 23 yılda Peygamber Efendimize sav indirilmiştir.) Kadir-1/598

KUR’AN-I KERİM KİTAP HALİNE GETİRİLİRKEN HANGİ AYETLER, TEK ŞAHİTLE KABUL EDİLDİ?

Hz. Ebu Bekir Efendimizin halifeliği döneminde, Kur’an-ı Kerim’in toplanıp bir kitap (Mushaf) haline getirilmesine karar verildi. Bunun için Zeyd bin Sâbit başkanlığında Ashab-ı Kirâm’ın en güzîde hâfızlarından bir heyet teşkil edildi. Bu heyetin zaten ezberlerinde olan Kur’an âyetlerinin yazılı belgeleri, Ashab-ı Kiram’dan (R.Anhüm) ikişer şâhitle beraber getirip bu heyete teslim etmeleri istendi. Her âyetin yazılı belgesi, ikişer şâhitle beraber getirilip teslim edildi, ancak (Berâetün) Tevbe Sûresi’nin son iki âyetinin yazılı belgelerini, Hz. Huzeyme Efendimiz getirmiş, fakat kendinden başka şâhit bulunamamıştı.Peygamber Efendimizin sav sağlığında, bir sıkıntılı meselede Hz. Huzeyme’nin şâhitliği, o sıkıntıyı giderdiğinden, Efendimiz sav de O’na: “Ya Huzeyme! Senin şâhitliğin iki şâhit hükmünde olsun!” buyurdular. Bu taltiften sonra Hz. Huzeyme, “Zü’ş- şehâdeteyn=Şâhitliği iki kişilik” ünvânını kazandı. Heyet başkanı Hz. Zeyd bin Sâbit, Efendimizin bu mu’cizeli beyânı üzerine, Hz. Huzeyme’nin tek şâhitliğini, iki şâhit yerine kabul ederek, zaten âyet olduğunu ezberden bildikleri Tevbe Sûresi’nin bu son iki âyetini, Tüm heyetle mutâbık kalarak Mushaf-ı Şerif’e dâhil ettiler.) Tövbe-128,129/206

KUR’AN-I KERİM NİÇİN TOPTAN DEĞİL DE PARÇA PARÇA İNDİRİLDİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirler güruhu: ‘Bu Kur’an, O’na (Hz. Muhammed’e) toptan, bir defada indirilmeli değil miydi?’ dediler. Halbuki Biz, onunla (vahiyle) Senin kalbini kuvvetlendirmek için böyle ceste ceste, parça parça indirmişizdir ve onu Sana ağır ağır okuduk. (Evet, Kur’an, zamana yayılarak parça parça indirildi ki, anlamı, kalblerde iyice pekişsin, hem sorulan suallere göre indirildi ki, Allah Kelâmı olduğu iyice bilinsin!) Furkan-32/361

KUR’AN-I KERİM ÖNCEKİ, İNSANLARA GELEN KİTAPLARDA ZİKREDİLMİŞTİR

Bu Âyet-i Kerime’de Kur’an’ın, önceki insanlara gelen ilâhi kitaplarda zikredildiği beyân ediliyor. Şuarâ-196/374

KUR’AN-I KERİM SATIRLARI NEYE GÖRE BELİRLENMİŞTİR?

Kur’an-ı Kerîm satırları, bu sûrenin uzunluğu baz alınarak belirlenmiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerîm sayfaları da en uzun âyet olan Bakara Sûresi’nin 282. âyeti baz alınarak belirlenmiştir. Kevser-0/602

KUR’AN-I KERİM, ADI, KUTSAL KİTABIMIZA BİZZAT ALLAH-Ü TEALA TARAFINDAN VERİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu kitap, elbette pek değerli, pek şerefli bir Kur’an-ı Kerim’dir. O, iyi korunmuş bir kitapta, Levh-i Mahfûz’dadır.” Vâkıa-77,78/536

KUR’AN-I KERİM, LEVH-İ MAHFUZ’DA KAYIT ALTINDADIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed! Kâfirler istedikleri kadar O’nu yalanlamaya devam ededursunlar) O, çok şerefli bir Kur’an’dır, Levh-i Mahfûz’da (korunmuş bir levhada) kayıt altındadır.” (Kâfirlerin durumu, güneşe karşı gözünü kapatıp da: ‘Hani ışık mışık yok!’ diyenin haline benzer: O, nasıl ki, gözünü kapatmakla dünyayı kendisine karanlık etmiş ve güneşin ışığına aslâ bir zarar verememişse; aynen bunun gibi, Kur’an hakikatlarına karşı kalb gözünü kapatan da hakikat nurlarını kendisine karanlık etmiş olur ve Kur’an’a aslâ bir zarar veremez!) Bürûc-21,22/590

KUR’AN-I KERİM, PEYGAMBERİMİZDEN ÜMMET-İ MUHAMMED’E MİRAS KALMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, Kur’an-ı Kerim’i kullarından seçtiği kimselere (Ümmet-i Muhammed’e) miras verdiğini açıkça bildirmektedir. Elhamdülillah! Fâtır-32/437

KUR’AN-I KERİM, RABB-ÜL ALEMİN TARAFINDAN İNDİRİLMİŞTİR

Kur’an-ı Kerîm’in Rabb-ül Alemîn tarafından indirildiği, bu Âyet-i Kerîme’de beyan buyurulmuştur. Vâkıa-80/536

KUR’AN-I KERİM, TOPTAN DEĞİL DE PEYDERPEY İNDİRİLMİŞTİR

Kur’an-ı Kerim’in Yer’i ve gökleri yaratan Allah tarafından (toptan değil de) peyderpey indirildiği beyân edilmiştir. Tâ Hâ-4/311

KUR’AN-I KERİM’DE HER TÜRLÜ MİSAL VE ÖĞÜDÜN VERİLDİĞİ İFADE EDİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde: “Kur’an-ı Kerim’de her türlü misâlden değişik üslûplarla bahsettiğini, her türlü öğüdü verdiğini, fakat insanların cedelleşmeye düşkün olmasından dolayı birçoğunun bunları anlamadığını” beyân ediyor. Kehf-54/299

KUR’AN-I KERİM’İN ALLAH KELAMI OLDUĞUNA ALLAH ŞAHİTLİK EDİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Onlar Kur’an’ın Allah kelâmı olduğuna iman etmeyedursunlar,) lâkin Allah, kendi ilmi ile Sana indirdiğine şâhitlik eder, melekler de şâhitlik ederler. Ve şâhit olarak Allah yeter!” Nisâ-166/103

KUR’AN-I KERİM’İN BİR ADI DA ZİKR-İ MÜBAREK’DİR

Nasıl Hz. Musa ve Hz. Harun’a as verilen Tevrat’ın bir adı Zikir olduğu gibi, Efendimize sav indirilen Kur’an’ın bir adının da “Zikr-i Mübârek”tir. Şimdi siz, (hiçbir belgeye dayanmadan ve kafadan atarak) onu inkâr mı ediyorsunuz? Enbiyâ-50/325

KUR’AN-I KERİM’İN KORUNMASI ALLAH TARAFINDAN GARANTİYE ALINMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ: “Muhakkak ki o Zikri (Kur’an’ı) Biz indirdik Biz; Onu koruyacak olan da Biz’iz Biz!” buyuruyor. Hicr-9/261

KUR’AN-I, TEVRATI, İNCİLİ İNDİREN ALLAH’DIR!

Sana Kitabı (Kur’an’ı), Hak olarak indirdi. Bundan önce de Tevrat’ı ve İncil’i de O (Allah), indirmişti. Âl-i İmrân-3/49

KURAL KOYMA YETKİSİNE SAHİPTİR PEYGAMBER EFENDİMİZ DİNDE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Peygamber (Hz. Muhammed) ki, kendilerine güzel ve hoş şeyleri mübah, murdar şeyleri ise haram kılar. Üzerlerindeki ağırlıkları (ağır mükellefiyetleri) ve sırtlarındaki zincirleri (tatbiki zor hükümleri) kaldırıp atar.” (Bu Âyet-i Kerime, Peygamber Efendimizin sav, dinde kural koyma yetkisine sâhip olduğuna delildir. Dinde başka hiçbir beşerin kural koyma yetkisi yoktur.) A’râf-157/169

KURBAĞA, KAN, TUFAN, ÇEKİRGE AZABI ÜZERLERİNE ÇÖKÜNCE HZ. MUSA’YA YALVARDILAR

Firavun’un kavmi, üzerine ceza olarak çöken tufan, çekirge, haşerât, kurbağa ve kan belâları, canlarına tak edince gelip Hz. Musa’ya yalvardılar ve dediler ki: “Musa! Rabbin ile arandaki ahit uyarınca, bizim için O’na yalvar! Eğer bu azabı üstümüzden kaldırırsan, mutlaka sana inanacak ve İsrailoğullarını da Seninle göndereceğiz!” (Heyhat! Hiç sözlerinde durmadılar nankör dönekler!) A’râf-134/165

KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLIKLARDAN FAKİRLERE DE YEDİRİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın size ihsân ettiği sağmal hayvanları, belli günlerde (Kurban Bayramı günlerinde) kurban ederken, Allah’ın ismini zikretsinler! Bunlardan yiyin, açlık çeken fakire de yedirin!” Hacc-28/334

KURBAN İBADETİ, HER ÜMMET İÇİN BİR OLMAZSA OLMAZ OLMUŞTUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz her ümmet için bir kurban ibâdeti, meşru’ kıldık ki, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği sağmal hayvanlardan keserken Allah’ın adını ansınlar!” (Evet, her şey Allah adına olursa helâl olur. Hatta karşı cins, Allah adına nikâh akdi ile helâl olur! Yediğimiz içtiğimiz şeyler de öyle!) Hacc-34/335

KURBAN İLE ALAKALI BİRKAÇ HUSUS

1-Kurbanlıklarda sizin için hayır vardır, 2-Onlar kurban edilmek üzere ayakta sıra beklerken (bilhassa develer için) Allah’ın adını anarak onları boğazlayın! 3-Yanı üzeri yatınca (boğazlanınca) onlardan siz de yiyin! 4-Kurban’ın etinden istemeyen veya isteyen fakirlere yedirin! 5-Size de nasip ettiği için Allah’a şükredin! Hacc-36/335

KURBAN KESERKEN BESMELE ÇEKMEK VACİPTİR

Kur’an-ı Kerim’in, “Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği sağmal hayvanlardan kurban keserken üzerine Allah’ın ismini zikretsinler!” meâlindeki âyeti, kurban kesilirken “Besmele=Bismillâhi Allah-ü Ekber” denmesinin vacip olduğuna delildir. Hacc-34/335

KURBAN KESERKEN TEBERRÜKEN OKUNAN DUA AYETİ

İbrahim as’ın dilinden Allah-ü Teâlâ’nın indirdiği şu Âyet-i Kerîme, kurban kesmeden ve Besmele’den az önce dua makamında teberrüken okunur: “Şüphesiz ki ben, Hanîf (Hakka yönelmiş) olarak yüzümü, gökleri ve Yer’i yoktan var eden Allah’a çevirdim ve ben, müşriklerden değilim!” En’âm-79/136

KURBAN KESİLİRKEN DUA MAKAMINDA OKUNAN BİR AYET-İ KERİME

De ki: “Şüphesiz Benim namazım da, ibâdetlerim de, hayatım ve ölümüm de Alemlerin Rabbi olan Allah içindir.” En’âm-162/149

KURBANIN ETİ DE KANI DA ALLAH’A ULAŞMAZ; O’NA KALBLERİNİZDEKİ TAKVA ULAŞIR

“Kurban edilen hayvanların etleri ve kanları, hiçbir şekilde Allah’a ulaşmaz! (Onun için Kâ’be’ye kanını sürmeyin ve etini de Kâ’be etrafında dağıtmayın!) Allah’a sadece kalblerinizde beslediğiniz takvânız ulaşır.” (Kurban bir fedâkârlık ibâdetidir, en sevdiği evlâdını Allah için fedâ etmekten simge bir ibâdettir. Onun için herkes gücü nisbetinde en iyi kurbanlık kurban etmelidir.) Hacc-37/335

KURBANLIK BÜYÜK BİR FİDYE İSMAİL’E BEDEL VERİLDİ

Allah-ü Teâlâ, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’i bu en büyük imtihanda sadâkatları ile başarıya ulaşmalarına mükâfaten, büyük bir kurbanlığı, fidye olarak İsmail’e bedel kurban edilmek üzere verdi. (Cebrail as bu büyük kurbanlığı, “Allah-ü Ekber, Allah-ü Ekber” sadâları ile getirdi. Kurban etmekten muaf tutulduğunu anlayan İbrahim as, büyük bir sevinçle: “La İlahe İllallah-ü Vallah-ü Ekber” kelâm-ı kudsisiyle mukabele etti. İsmail as da kurtulduğunu anlayınca: “Allah-ü Ekber Ve Lillah-il Hamd” diyerek şükretti. İşte o gündeki bu üç kutlunun sözleri olan “Allah-ü Ekber, Allah-ü Ekber; Lâ İlâhe İllallah-ü Vallah-ü Ekber; Allah-ü Ekber Ve Lillah-il Hamd” kelam-ı kudsisi, teşrik tekbirleri adı altında Arefe ile beraber Kurban Bayramı günlerinde beş gün farz namazlarını müteakib vâcip bir ibadet olarak takarrur etti.) Sâffât-107/449

KURBANLIK BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR, İSLAM’IN ŞEAİRİNDENDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz kurbanlık büyükbaş hayvanları, Allah’ın Dini’nin şeâirinden kıldık.” (Kurban şeâirden olunca kurban olarak belirlenmiş hayvana o andan itibaren diğer hayvanlardan farklı olarak çok dikkatli davranılmalıdır. Meselâ, ona daha güzel yem verilebilir, kurban mahalline götürülürken eziyet verici durumdan kesinlikle uzak durmalıdır, araba kiralayıp götürmelidir, sevilmeli ve okşanılmalıdır, en keskin bıçak kullanılmalıdır ki, kesildiğinin farkına varmadan şuuru gitsin ve bir şehit gibi ölüm acısını tatmasın! Süslenebilir, sevdiği şeylerden ikrâm edilmelidir (su ve tuz vs. vs. gibi). Hacc-36/335

KURBANLIK HAYVANLARIN DAHA ÖNCE SÜTÜNDEN, GÜCÜNDEN YARARLANABİLİRİZ

Hacc mevsiminde, Harem bölgesindeki kurbanlıklarda, kurban edilecekleri zamana kadar sizin çeşitli menfaatleriniz vardır. Sonra onların varacakları yer, Beyt-i Atîk (Harem Bölgesinin yanın)a kadardır. Hacc-33/335

KUREYŞ KABİLESİ’NE ALLAH-Ü TEALA’NIN İLTİFATI

Allah-ü Teâlâ, Kureyş Kabilesi’ne, Kâ’be-i Muazzama’ya hizmet etmeleri ve Hz. Muhammed sav’in kabilesi olmaları hasebiyle, O’nun şeref südûr hatırı için onlara iltifat etmiştir. Bu iltifatları şöyledir: 1-Kureyş’i kışın Yemen’e, yazın Şam’a giderken emniyet ve selâmette kılmış ve alıştırmıştır. 2-Onları açlıktan doyurmuş ve korkudan emin kılmıştır. Bütün bunların karşılığında da Kureyş’in, Kâ’be’nin Rabbine (Kendisi’ne) ibâdet etmelerini emretmiştir. Zaten bu nimet ve iltifatların karşılığında Kureyş’in nankörce putlara tapmaları, olacak şey değildi. (Not: Bütün zamanlarda Kâ’be-i Muazzamaya hizmet edenlerin, gönüllerinde Allah ve Hz. Muhammed sav sevgisini, bütün sevgilerin üzerinde taşıyanların, benzerî iltifat ve nimetlere nâil olacakları kanaatindeyim.) Kureyş-1,4/602

KUREYŞ SURESİ

106. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 4 âyettir. Kureyş-0/602

KUREYŞ, BELALI TAŞ YAĞMURUNA TUTULARAK HELAK EDİLEN O ŞEHİRDEN DE İBRET ALMAZ!

Allah-ü Teâlâ, Kureyş kabilesinin inanmayan müşriklerinin, üzerlerine taş yağmuru yağdırılan Lût Kavminin helâk olmuş şehirlerine (Sodom Gomore) uğradıkları halde “acaba biz de böyle helâk olur muyuz?” diye hiç düşünmediklerini bildirerek, aslında onların öldükten sonra dirilmeyeceklerine inanmaları sebebiyle ibret almadıklarını beyân ediyor. Furkan-40/362

KURTULMAK İÇİN YERYÜZÜNDEKİLERİN HEPSİNİ BİR MİSLİYLE BERABER VERİRDİ ZALİM!

Kıyamet gününde zalimler, cehennem azabını gördüklerinde, yeryüzünde olanların hepsi, hattâ bir misliyle beraber kendilerinin olsa, o azaptan kurtulmak için hiç tereddüt etmeden tamamını fedâ ederlerdi. Zümer-47/462

KURTULUŞ DİYE DİYE BAŞKA YOLLARDA YORULMA, KURTULUŞ KUR’AN YOLUNDADIR

Kur’an, insanlara kurtuluş yollarını gösteren basiretin (delillerin) tâ kendisidir. O, fikirleri ve kalbleri aydınlatarak, iman edecek kimselere yol gösteren bir rahmettir. Câsiye-20/499

KURTULUŞ İÇİN DÜNYA DOLUSU ALTINI FİDYE VERSE NAFİLE!

Kâfir olarak ölen kimseler, kurtuluş fidyesi olarak dünya dolusu altın verseler de, mümkinâtı yok, hiçbirinden kabul edilmeyecektir. Bunların hakkı, pek elemli bir azap olup bundan kurtaracak kimseleri de yoktur. Âl-i İmrân-91/60

KURTULUŞ SALİH AMELLER İŞLEMEKTEDİR VESSELAM!

Allah-ü Teâlâ, salih ameller işleyen kullarını, bu amelleri vesilesiyle cehennem azâbından Kendi lütfu ile kurtarır. Onlara hiçbir fenalık dokunmaz, onlar mahzun da olmazlar. Zümer-61/464

KURTULUŞA ERMEK İSTEYENLER İÇİN TAM İSABET KUR’AN REÇETESİ

Şu amelleri, ihlâsla yerine getiren Mü’minler, muhakkak ki, (cehennem azâbından bağışlanarak, cennet ve Cemâlullah’a kavuşmuş ve) kurtuluşa ermişlerdir. O Mü’minler: 1-Namazlarında huşû’ içindedirler (saygı ve tevâzu içinde tam konsantre olmuş vaziyettedirler). 2-Boş söz ve davranışlardan uzak dururlar. 3-Zekat vermek için çalışırlar. (Alan el değil de, veren el olmaya gayret ederler.) 4-Kendi eşleri ve câriyeleri dışında ırzlarını muhafaza ederler (haram olan seksi ilişkiye uçkur çözmezler). Kendi eşleri ve câriyeleri ile olan ilişkilerinden dolayı kınanacak değillerdir, zira onlar helâl kılınmışlardır. Kim de bu ölçülerin ötesine geçer, taşkınlıkta bulunursa işte onlar haddi aşanların ta kendileridir. 5-Üzerlerindeki emânetleri gözetirler. 6-Verdikleri sözleri tutarlar. 7-Namazlarını erkânına riâyet ederek ve vakti vaktine kılarak devam ettirirler. Mü’minûn-1,9/341

KURTULUŞA FELAHA ERMENİN SIRRI, TOPYEKÜN TÖVBE EDİP KUTSAL ÇİZGİYE GİRMEKTİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Mü’minler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki, felâha (kurtuluşa ve dolayısiyle huzura) eresiniz!” (Burada, toptan tövbeye da’vet, huzurun ancak topyekün toplumun ıslahı ile olabileceğine işâret var. Evet toplumun bir kısmı ıslah olmuş olsa da bir kısmı haşarı, kanun tanımaz, yaramaz olduğu müddetçe huzur yakalanamaz! Toplumdaki yaramazlar eksik olmaz. Lâkin hukuk, onları tesirsiz hâle getirebilir.) Nûr-31/352

KURTULUŞA KİMLER ERER?

Takvâ sahipleri, hidayet üzere olduklarından kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir. Bakara-5/2

KURTULUŞUN SIRRI BU AYETTE AŞİKAR GÖZÜKÜYOR

Allah-ü Teâlâ, Yûnus as’ın balığın karnında yaptığı münâcaatı örnek göstererek mü’minlere: “Siz de Yûnus gibi tam ihlâsla Bana iltica ederseniz Ben de sizi sıkıntılarınızdan kurtarırım!” mesajını veriyor. Yûnus as, balığın karnında iken kurtulmasına medâr olabilecek hiçbir sebep kalmamıştı. O da sebeplerden istinkâf ederek tam bir ihlâsla müsebbibü’l esbâb olan Allah’a tam ilticâ etti. Bu ihlâsı, Onun kurtuluşuna vesile oldu. Bu Âyet ile Allah-ü Teâlâ diyor ki: “Ey Mü’minler! Siz de Yûnus gibi, sebeplere müdânaayı bir tarafa bırakır da tam ihlâsla tam tevhide erer ve isteyeceğinizi sadece Ben’den isterseniz, Ben de sizi o sıkıntılarınızdan kurtarırım!” Enbiyâ-87,88/328

KURU BİR DİKENDEN Mİ YEMEK İSTİYORSUN? ÜSTÜNE DE KAYNAR SU İÇMEK VAR HA!

Ahiretteki kıyamet günü her tarafta Ğâşiye (dehşeti ile her tarafı saran felâket) hüküm sürer. İşte o günde bu dünyadan günâhla, imansızlıkla giden yüzler zelildir, ateşe atılır ve kendilerine besleyici ve açlığı giderici olmayan kuru bir dikenden başka yiyecek yoktur. Susayınca da son derece sıcak, kaynar bir su kaynağındandan içirilirler. Yüzde yüz gerçek olan bu durumla karşılaşmak istemeyenler, kendilerini bir daha gözden geçirsinler! Bu sözleri, Allah söylüyor. Allah, şaka söz sarfetmekten münezzehtir! Ğâşiye-2,7/591

KURU VE YAŞ NE VARSA APAÇIK BİR KİTAPTA, KUR’AN’DA BULUNUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem ne toprak altı karanlıklarında tek bir dâne, hem ne yaş ve ne kuru (hiçbir şey) yoktur ki, (yani her şey) apaçık bir kitapta=Kur’an’da bulunmasın!” (Evet, her şey Kur’an’ın içinde bulunur. Bazen ağaç gibi açık görünse de bazen ağacın çekirdeğinde gizlendiği proğramı gibi gizlenmiş olarak bulunur. Herkes her şeyi içinde göremez. Derecesine göre insanlar, ondan istifade edebilirler.) En’âm-59/133

KURUNTULARA KANMAYIP SALİH AMELLER İŞLEYENLER KAZANDI

Şeytanın, uzun ömür, ardı arkası kesilmeyen dünyalık va’detmesi gibi birtakım kuruntularla, boş emmellerle oyalanmayan ve o mel’unun aldatma tuzağına düşmeyen imanlı sâlih amel sahiplerine Allah-ü Teâlâ, içinden ırmaklar akan ebedî cennetlere koyacağını va’detmiştir. Bu, Allah’ın Hakk bir va’didir. Nisâ-122/97

KUSUR ARAŞTIRMAYI, TECESSÜSÜ, ALLAH HARAM KILMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ: “Birbirinizin kusurlarını araştırmayınız!” ferman ediyor. Bu fermandan sonra emir dinlemeyerek, taşkınlık eden ve bir başka mü’min kardeşinin kusurunu, gizli hallerini araştıranlar (Devlet yetkilileri dahil), bilsinler ki, Allah’a karşı savaş açmış durumundadırlar. Bu savaşın galibi, besbellidir. Müslüman, görmediği bir kusuru araştıramaz, haramdır. Ancak araştırmadığı halde bir kusur görse, onu sadece mahkeme isterse adâletin tecelli etmesi için hâkime veya savcıya şâhit sıfatıyla söyleyebilir. Bunun dışında şuna buna “şu, şöyle yaptı, böyle yaptı” gibi zevzeklikte bulunamaz. Kusurlu mü’min kadar, belki daha fazla kusur ettiğini de bilmelidir. İslâm ahlâkı böylecedir. Aksi halde ahlâksızlık etmiş ve fısk bataklığına dalmış olur. Hucürat-12/516

KUSUR ARAYIP KÖTÜ HABER YAYARAK TOPLUMU İFSAD EDENLERİN KÖKÜ KAZINMALIDIR

Allah-ü Teâlâ, münâfıklar, kalbinde bir hastalık bulunanlar (imanı zayıf olanlar) ve şehirde mü’minlerin kusurlarını arayarak kötü haberler yayanlar, bu yaptıklarından vazgeçmezlerse peygamberine emir ve hakimiyet vererek onlara musallat edeceğini, lâ’netlenmiş kişiler olacaklarını, nerede bulunurlarsa yakalanıp öldürüleceklerini; bundan önceki ümmetlerde de Allah’ın kanununun böyle olduğunu, Allah’ın kanununda bir değişiklik olmayacağını beyan ediyor. (Sulh-u umumi esastır.) Ahzâb-60,61,62/425

KUŞ ETİ YEMEK İSTİYOR CANIM MI DİYORSUN? İSTEDİĞİN KUŞ ETİNDEN İSTEDİĞİN KADAR YE!

Cennet ehline canlarının çektiği kuş etlerinin hepsi hazır kılınmıştır. İstedikleri kuş etinden istedikleri kadar pür lezzet yerler. Vâkıa-21/534

KUŞATIR ARKALARINDAN ALLAH ONLARI DA BİR DAHA GERİ DÖNEMEZLER!

Firavun ve Semûd orduları, Hak üzerine yürüdüler ama helâk oldular da geriye dönüp kurtulamadılar. Dönemezlerdi, çünki Allah, onları arkalarından kuşatmıştı. Fakat kâfirler, hiç ibret almıyorlar; Firavun ve Semûd’un haberleri sanki onlara gelmemiş gibi davranarak hâlâ Dîni yalan saymaya devam ediyorlar. Bürûc-17,20/590

KUŞATMIŞTIR HER ŞEYİ ALLAH İLİM VE KUDRETİYLE!

Dikkat edin! Allah-ü Teâlâ, ilmiyle, kudretiyle her şeyi kuşatmıştır. Fussılet-54/481

KUŞLAR GÖKTE KANATLARINI ÇIRPARAK ALLAH’I TESBİH EDERLER

Bu Âyet-i güzîn’de Allah-ü Teâlâ, nazarları yukarıya, atmosfere celp ediyor: “Baksana! Göklerde ve yerde bulunan herkes, kanatlarını çırparak uçan yığın yığın kuşlar (uçaklar, helikopterler dâhil), Allah’ı tesbih ederler. Her biri, kendi fıtri vazifesi ile duâsını ve tesbihini pek iyi bellemiştir. (Burada uçak mühendislerinin de uçma ilmini çok iyi bellediklerine telmih vardır.) Allah onların yaptıklarını hakkıyla bilendir.” Nûr-41/354

KUŞLAR, DAVUD AS İLE BERABER ALLAH’I TESBİH EDERLERDİ

Kuşların cezbeye gelip Allah-ü Teâlâ’yı tesbih ve takdis ettikleri bu Ayet-i Kerime’de bildirilmiştir. Sebe’-10/428

KUŞLARI GÖKYÜZÜNDE TUTAN ALLAH’DAN BAŞKASI DEĞİLDİR

“Gökyüzü sathında Allah’ın emrine râm olarak uçan kuşları görmediler mi? Bunları orada Allah’dan başkası tutmuyor. Elbette bunda iman edecek kimseler için çok deliller vardır.” (Evet kuşları takliden yapılan uçaklar açık bir delildir. Kuşu havada tutan hava zerreleri olmasaydı, uçaklar da olmazdı.) Nahl-79/274

KUŞLARIN, BÖCEKLERİN KONUŞMALARINI ANLAYABİLME KAPISI AÇIKTIR

Süleyman Peygamberin, karınca vâdisinde, karıncanın arkadaşlarını ikaz etmesini işitmesi, Hüdhüd ile oturup konuşması, insan ile diğer mahlûkat arasında diyalog kurulabileceğini, onlarla konuşulabileceğini isbat eder. İnsanoğlu, ilimde çalışmalarını o raddeye kadar ilerlettiği zaman bu gerçekleşecektir. Neml-19/377

KUŞLARIN, ÜSTLERİNDE SAF SAF DİZİLİP KANATLARINI AÇIP YUMMALARI, NEYİN NESİDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların üstlerinde kuşların saf saf dizilip kanatlarını açıp yummalarını (uçmalarını) görmüyorlar mı? Onları havada Rahman’dan başka kimse tutamaz! O, elbette her şeyi görür.” Mülk-19/562

KUŞLUK VAKTİNE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Duhâ’ya (Kuşluk Vaktine) yemin olsun ki, (Habibim Ya Muhammed! Vahyin bir müddet gecikmesiyle) Rabbin Seni terk etmedi, Sana darılmadı da!” Duhâ-1,3/595

KUTSAL KİTAPTANDIR BU! DİYE KANDIRMAYA ÇALIŞIYORLAR İNSANLARI

Ehl-i Kitap’tan bir kesim, aslında Allah’ın gönderdiği kitaptan olmadığı halde, sizin Kutsal Kitap’tan olduğunu zannetmeniz için ağızlarını eğip bükerek bazı kelimelerin telâffuzunda değişiklik yapıyorlar ve “bu, kitaptandır!” diye sizi kandırmaya çalışıyorlar. Halbuki onların söyledikleri, Kutsal Kitap’tan değildir, Allah adına bile bile yalan uyduruyorlar. Âl-i İmrân-78/59

KUTUP YILDIZINA İŞARET VAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kara ve denizin karanlıklarında, kendileriyle yol bulasınız diye yıldızları, sizin için sebep kılan O (Allah)dır. Biz, böylece (kelâmî olsun tekvînî olsun) âyetleri, kafası çalışanlar için (bir bir) açıkladık.” En’âm-97/139

KUTUPLARIN BASIK OLARAK YARATILDIĞI BİLDİRİLİYOR

“Allah: ‘Bizim yeryüzünü alıp, uçlarından nasıl eksilttiğimizi görmüyorlar mı?’ buyuruyor. Evet, yeryüzünün uçları kuzey ve güney kutup başlarıdır. Zira dünya bu iki uç mihveri etrafında dönmektedir. Ve bu iki uç da ekvatorun şişkinliği yanında gerçekten basıktırlar. Yani lihikmetin eksiltilmişler. İşte 14 asır önceden bildirilen bir mu’cize!” Ra’d-41/253

KUVVET HAZIRLAYIN GÜCÜNÜZÜN YETTİĞİ KADAR

“Düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayın!” (Yani para, teknoloji, siyasi baskı, uluslararası saygınlık ve silah gücü.) Enfâl-60/183

KÜÇÜMSÜYOR MUSUNUZ BU SÖZÜ, KUR’AN AYETLERİNİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şimdi siz mi bu sözü (Kur’an Âyetlerini) küçümsüyorsunuz?” (Hazımsızlık sapıtığı, böyle der!) Vâkıa-81/536

KÜFÜR KARANLIĞI VEYA İMAN AYDINLIĞI BİRBİRİNE KATILARAK UZATILIR KISALTILIR

Allah, insanların performansına bakarak, gâh küfür karanlığını iman aydınlığına katarak küfür müddetini uzatır; gâh iman aydınlığını küfür karanlığına katarak küfür müddetini kısaltır. (Mecâzen geceyi küfür, gündüzü iman kabul edersek bu mânâ çıkar. O zaman küfür karanlıklarından şikâyette bulunanların, bütün güçleri ile tahkiki iman derslerine iştirak etmeleri gerekir ki, iman günlerine erken ulaşsınlar!) Hacc-61/338

KÜFÜR KARANLIĞINDA KALANLA İMAN NÛRUNA EREN BİR OLUR MU? OLMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Küfrü sebebiyle ölü hükmünde olanla, kendisine iman nasip etmekle dirilttiğimiz ve bu sayede insanlar arasında o nûr ile yürüyen (saygın bir hayat yaşayan) kimse, hiç karanlıklarda kalan öbür kimse gibi olur mu? (Olmaz!)” En’âm-122/142

KÜFÜR KARANLIKLARINDAN İMAN NURUNA ÇIKARMAK İÇİN ALLAH AYETLERİNİ GÖNDERİR

Allah-ü Teâlâ, son derece şefkatli ve merhametli olduğundan sizi küfür karanlıklarından iman nûruna çıkarmak için O has Kuluna (Peygamberi Hz. Muhammed sav’e) apaçık âyetlerini indirir. Tâ ebedî kurtuluşa eresiniz! Zira O, Raûf’dur, Rahîm’dir. Hadîd-9/537

KÜFÜR VE İSYANDA ISRAR, HAKKI GÖRMEYE ENGEL BİR SET ÇEKİLMESİNE SEBEB OLUR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, küfür ve isyanda ısrar edenlere ön ve arkalarından mânevi bir set çektiğini, bu set sebebiyle artık Hakk’ı göremez olduklarını, bu sebepten de onları uyarsan da uyarmasan da hiç bir şeyin değişmeyeceğini, iman etmeyeceklerini beyan ediyor. Yâ Sîn-9,10/439

KÜFÜRDE İNAT ETMEK KALBİN MÜHÜRLENMESİNE EN BÜYÜK BİR SEBEPTİR

Allah-ü Teâlâ, Mekkeli müşriklerin çoğunun üzerine azâbın Hak olduğunu, zira onların, küfürdeki inatları sebebiyle artık iman etmeyeceklerinden (kalbleri mühürlenerek) böyle hükmedildiğini beyan ediyor. Yâ Sîn-7/439

KÜFÜRDEKİ ISRARLARI SEBEBİYLE ALGILARI YALAMA OLMUŞLARDAN YÜZ ÇEVİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed! Sen onlara anlatacağın kadar anlattın, küfürdeki ısrarları sebebiyle yalama olmuş alıcıları, daha artık bir şey almayacağından) Sen, onlardan yüz çevir! Bu yüzden kınanacak biri de değilsin! Bununla beraber onlara öğüt vermeyi de bırakma! Zira nasihat, (Rabbini anacak) Mü’min kimselere fayda verir.” Zâriyât-54,55/522

KÜFÜRLERİNDEN DÖNERLER DİYE ÂYETLERİ,BÖYLE AÇIKLADIK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte Biz, böylece âyetleri iyice açıklıyoruz, olur ki düşünürler de inkârlarından dönüş yaparlar.” A’râf-174/172

KÜN FE YEKUN, EMRİ İLE ALLAH DİLEDİĞİNİ HEMEN YARATIR

Allah-ü Teâlâ bir şeyin olmasını dilediği zaman ona “Ol!” der o da hemen oluverir. (Kün=Ol! Feyekûn=Hemen olur) Yâ Sîn-82/444

KÜRTAJI AÇIKÇA HARAM KILAN AYET-İ KERİME

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Fakirliğe düşme endişesi ile çocuklarınızı öldürmeyin! Onların da sizin de rızkınızı veren Biziz! şüphesiz ki onları öldürmek büyük bir günahtır.” Bu Âyet-i Kerime, ‘bu kadar nüfûsu besleyemem!’ endişesi ile çocuk aldırmayı, kürtajı kesin kes yasaklamış, haram kılmış ve büyük günâhlardan saymıştır. Kaldı ki nüfus çoğaldıkça üretim de artmış, refah seviyesi yükselmiştir. Şu bir gerçektir ki, ülkelerin nüfuslarının genç ve kalabalık olması en büyük caydırıcı güçtür! İsrâ-31/284

KÜSTAH KÜSTAH MU’CİZE İSTEYEN HADDİNİ BİLMEZLERİ DE ALLAH SAPTIRIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yine o inkâr edenler diyorlar ki: ‘Peygambere Rabbi tarafından (bizim istediğimiz) bir mu’cize verilmeli değil miydi?’ De ki: ‘Allah, dilediğini bu tür iddiaları sebebiyle saptırır. Kendisine yöneleni de hidâyete erdirir.” Ra’d-27/251

KÜTÜB-Ü İLAHİNİN TÜMÜNE İNANMAK, İMANIN ŞARTLARINDANDIR

Allah-ü Teâlâ : “Habibim Ya Muhammed! De ki: Ben Allah’ın indirdiği her kitaba inandım!” buyurmaktadır. Bu Ayet-i Kerime mucibince tüm İlâhî kitaplara inanmanın, imanın şartlarından biri olduğuna kat’i delildir. Şûrâ-15/483

KÜTÜB-Ü SABIKA’DA, ÖNCEKİ KİTAPLARDA KUR’AN AYETLERİNDEN BAHSEDİLİRDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Ehl-i Kitap! Siz hakikatı (Kur’an’ın geleceğini) yanınızdaki, kitaplardan görüp dururken ne diye Allah’ın âyetlerini inkar edip duruyorsunuz?” Âl-i İmrân-70/57

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gay...

PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI

                                                 PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI                 Kıyame Sûresi 3. ve 4. Âyetlerinin meallerini okuyalım! Bu âyetlerde Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İnsan kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (dünyadaki eski haline getirmeye) gücü yeteniz.”                 Parmak uçları denmesi, câlib-i dikkattir. Niçin? Parmak uçlarında ne var ki? Evet! Parmak uçlarında parmak izleri var! Bu âyetin nazil olduğu dönemde de parmak izlerinin va...

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız k...