KUR’AN-I KERİM KONULARI: (K) İLE
BAŞLAYANLAR
KA`BE SEVAP KAZANMA YERİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
Beytullah`ı (Kâ’be’yi) insanlara sevap kazanmaları için bir toplanma mahalli
kıldık!” Ka`be-i Muazzama, Arap Yarımadasında Mekke-i Mükerreme şehrindedir. Orada
kılınan namazların sevabları, yüzbin katlanarak verilir. Bakara-125/18
KA`BE-İ MUAZZAMA BİR GÜVEN VE
EMNİYYET YERİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
Beytullah`ı (Kâ’be’yi) bir emniyyet ve güven yeri kıldık!”Bakara-125/18
KA`BE-İ MUAZZAMA’NIN TERTEMİZ
TUTULMASI
Allah-ü Teâlâ, İbrahim as ve İsmail
as’a, tavaf edenler için, i`tikâfta bulunanlar için, rüku` ve secde edenler
için Beytullah’ı tertemiz tutmalarını emretmiştir. Bu emir kıyamete kadar
Hâdim-ül Harameyn için de geçerlidir. El Hak tertemiz tutuyorlar, biz de buna
şahidiz, onlardan razı ol Ya Rabbi! Bakara-125/18
KA`BE-İ MUAZZAMAYI İBRAHİM VE İSMAİL
AS İNŞA ETTİLER
Bir vakit İbrahim ve İsmail (as)
Beytullah`ın temellerini yükseltirken şöyle duâ ediyorlardı: “Ya Rabbenâ
yaptığımız bu işi bizden kabul et!”Bakara-19/127
KA’BE, BİRLİĞİMİZİN SEMBOLÜDÜR!
Mescid-i Haram’a doğru yönelerek
namaz kılmamız isbat eder ki, Ka’be-i Muazzama, Müslümanların birlik ve
beraberliğinin sembolüdür! Şu Âyet, bunu ifade ediyor: “(Ey mü’minler!) Nerede
olursanız olun (namazda) yüzlerinizi oraya (Ka’be’ye) doğru çevirin ki, zalimlerin
dışında halk, aleyhinizde kullanacak bir delil bulamasın!” Yani eğer kıble, herkesin
arzu ettiği yön olsaydı, o zaman halk (bilhassa Yahudi ve müşrikler):
“görüyorsunuz bunlar, başka başka yöne secde ediyorlar; demek ki, bunların dini
de başka başkadır, bunlar, Hak üzere değillerdir!” derlerdi ki, onlara birlik
ve beraberliğimizi bozacak fırsatı vermiş olurduk. Bakara-150/22
KA’BE’NİN TEMELLERİNİ, İBRAHİM AS VE
İSMAİL AS YÜKSELTTİLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hani bir
vakit İbrahim ve İsmail, Beyt’in (Kâ’be’nin) temellerini yükseltiyorlardı.” Bu
Âyet’ten anlıyoruz ki, Hz. Adem’in attığı kaybolmuş temel üzerine Kâ’be’yi binâ
eden ve yükselten Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail olmuştur. Bakara-127/19
KA’BE’NİN YERİNİ ALLAH HZ. İBRAHİM’E
TARİF EDEREK BULDURDU
Allah, Hz. İbrhim’e (Tufan
hadisesinden dolayı nerede olduğunu bulamadığı) Beyt’in=Kâ’be’nin yerini, O’nu
yeniden inşa etmesi için göstermiş ve şöyle emretmiştir: “İbrahim! Bana hiçbir
şeyi ortak koşma! Benim Ma’bedimi=Kâ’be’yi, tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû’da
bulunanlar ve secdeye kapananlar için tertemiz tut!” Hacc-26/334
KA’BE’Yİ İNŞA EDERKEN İBRAHİM AS İLE
İSMAİL AS NE GİBİ DUALARDA BULUNDULAR?
İbrahim ve İsmail as, Kâ’be’yi inşâ
ederken şöyle duada bulundular: “1-Rabbimiz! Biz ikimizi, Sana tam teslim olmuş
Müslümanlardan eyle! 2-Rabbimiz! Yaptığımız bu işi (Ka`be-i Şerif`in inşâsını)
bizden kabul buyur! 3-Rabbimiz! Soyumuzdan da yalnız Sana teslim olan bir ümmet
çıkar! 4-Rabbimiz! Bize Hac ve Kurban Menâsıkını=ibadet usûlünü göster!
5-Rabbimiz! Tövbelerimizi kabul buyur! 6-Rabbimiz! O soyumuzun içinden öyle bir
Resul gönder ki (Hz. Muhammed sav murad ediliyor), kendilerine Sen’in
Âyetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları günâhlarından
tertemiz kılsın! 7-Muhakkak ki Aziz Sen’sin, Hakîm Sen’sin, Rahîm Sen’sin,
Tevvâb Sen’sin, Alîm Sen’sin, Semi’ Sen’sin!” Bakara-127-129/19
KA’BE’Yİ ZİYARET, İNSANLARIN MADDİ VE
MANEVİ BİR KAZANÇ VESİLESİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah,
Kâ’be’yi, hürmete lâyık ma’bed olan Beyt-i Harâm’ı, haram ayı (Zilhicce’yi),
kurbanı ve ona takılan gerdanlıkları (özetle Hac ibâdetini), insanların dînî ve
dünyevî hayatları için bir kazanç vesilesi kılmıştır. Bu, göklerde ve yerde
Allah’ın, her şeyi bildiğini anlamanız içindir.” Mâide-123/97
KA’BE-İ MUAZZAMA’NIN TEMİZ
TUTULMASI, ALLAH’IN EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İbrahim!
Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Ma’bedimi (Mescid-i Haram’ı, Kâ’be’yi) tavaf
edenler, kıyamda duranlar, rüku’da bulunanla ve secdeye kapananlar için tertemiz
tut!” Hacc-26/334
KA’BE-İ MUAZZAMA’YA HİZMET EDENLERE
ALLAH-Ü TEALA İLTİFAT EDER
Allah-ü Teâlâ, Kureyş Kabilesi’ne
Kâ’be-i Muazzama’ya hizmet ettikleri için iltifat etmiş, ziraatın olmadığı
yerde onları aç bırakmamış, onları kış ve yaz (yani tüm yıl) yaptıkları
seyahatlerde emin kılmış, içlerinden Hz. Muhammed sav gibi bir Şâh-ı Rusül
göndermiştir. Tarih boyunca Ka’be-i Muazzama’ya hizmet edenler başka iltifatlara
da nâil omuşlardır. Kureyş-1,4/602
KABA DAVRANANLAR DAĞITICIDIRLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Resûlüm!)
Eğer sen, insanlara karşı kaba, katı yürekli biri olsaydın, insanlar, senin
etrafından dağılıverirlerdi.” Âl-i İmrân-159/70
KABİL, HABİL’İ ÖLDÜRDÜ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nefsi, onu
(Kâbil’i) kardeşini (Habil’i) öldürmeye itti. O da (Kâbil) O’nu (Hâbil’i)
öldürüp ziyân edenlerden oldu.” Mâide-30/111
KABİR AZABI HAKTIR
Bu Ayet-i Kerimede, cehennemliklerin
sabah akşam ateşe maruz bırakılacaklarından (Yani kabirdeki müstehak ruhlara
gidecekleri cehennem ateşi gösterilerek, sabah akşam “işte diriltildiğinde seni
bekleyen ateş!”denileceğinden); kıyametin koptuğu günde ise “Firavun ailesini
(firavunlaşan her bir kişiyi) azabın en şiddetlisine sokun!” denileceğinden
bahsedilmektedir. Mü’min-46/471
KABİR BAŞINDA DUA ETMEK İSLAM’DA
VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Onlardan (münâfıklardan) ölen hiçbir kimsenin namazını aslâ
kılma! Kabri başında dua etmek üzere durma! Çünki onlar, Allah’ı ve Resûlünü
tanımadılar ve yoldan çıkmış olarak öldüler.” (İbni Übey b. Selûl öldüğünde, hâlis
bir müslüman olan oğlu Abdullah, Hz. Peygambere gelerek cenaze namazını
kıldırmasını rica etti. Pek şefkatli olan Efendimiz sav, o tarafa doğru
kalkınca Hz. Ömer, 80. âyeti hatırlattı. Hz. Peygamber sav: ‘Demek Allah izin
verdi, Ben de yetmişten daha fazla istiğfar ederim!’ dedi. Bunun üzerine bu
âyet indirildi ve kesin hüküm bildirilmiş oldu.) Tövbe-84/199
KABİRLERDEN BİR KERE ÇAĞIRDIĞINDA
RABBİMİZ, HEMEN ÇIKIVERECEĞİZ
Allah-ü Teâlâ, bir kere çağırdı mı, hemen
kabirlerimizden çıkıvereceğiz (de Ahiret hayatımız başlamış olacak)! Rûm-25/406
KABİRLERDEN ÇAĞIRILDIĞINDA DERHAL
O’NA HAMD EDEREK KOŞARCASINA GELECEKSİNİZ
“Allah, sizi kabirlerinizden
çağıracağı gün, derhal O’na hamd ederek da’vetine koşarcasına icâbet
edeceksiniz ve dünyada pek az kaldığınınızı zannedeceksiniz.” İsrâ-52/286
KABİRLERDEN ÇIKIP MAHŞER MEYDANINA
DÖNÜŞ TEK BİR HAYKIRIŞTAN İBARETTİR
Onlar “çürümüş kemikler olduktan
sonra mı diriltilecekmişiz?” diye uzak ve zor göredursunlar. Halbuki o diriliş
ve dönüş, İsrafil’in tek bir haykırmasından (Sûr’a ikinci defa üfürmesinden)
ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (bütün insanlar), Mahşer’de toplanıvermişler!
Nâziât-13,14/582
KABİRLERDEN DİRİLİP ÇIKIŞ DA TOHUMUN
SU İLE ISLANAN ÖLÜ TOPRAKTAN ÇIKIŞI GİBİDİR
Gökten indirilen su ile ölü
topraktan, içinde barındırdığı tohumlar, nasıl yeryüzüne çıkıp hayat
buluyorlarsa; toprak altında bir tohum gibi saklı insan cesetleri de,
İsrafil’in üfürdüğü Sûr ile çıkıp mahşer meydanında toplanacaklardır. Haşrin
küçük örneği, kışta ölen topraktan, baharda bitkilerin çıkmasıdır. Kâf-11/517
KABİRLERDEN KALKARAK ALLAH’IN
HUZURUNA ÇIKACAĞIZ
“Bütün insanlar, kabirlerinden
kalkıp, tek Hâkim, Kahhâr olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.” İbrahim-48/260
KABİRLERDEN KALKIŞ, SUR’A İKİNCİ DEFA
ÜFÜRÜLÜŞ İLE GERÇEKLEŞECEKTİR
İsrafil as’ın Sûr’a ikinci defa
üfürmesi ile kabirlerde (mezarlarda) yatanlar, kalkıp Rablerine koşacaklardır. Yâ
Sîn-51/442
KABİRLERDEN, MEZARLARDAN KALKANLAR
NELER DİYECEKLERDİR?
Sûr’a ikinci defa üfürüldüğünde
Allah’ın yaratmasıyla kabirlerde yatanlar kalkacaklar ve şöyle diyeceklerdir:
“Eyvah bize! Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı?” İşte Rahman’ın va’di
(gerçekleşti de mezarlarınızdan kalktınız ve Ahiret hayatınız bir daha ölmemek
üzere başladı.) Peygamberler doğru söylerler(miş) değil mi? Yâ Sîn-52/442
KABİRLERİN İÇİNDE YATANLAR DIŞINA
ÇIKARILDIĞI ZAMAN KİŞİ NE YAPIP YAPMADIĞINI ANLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kabirlerin
içi(ndeki yatanlar) dışına çıkarıldığı (ölülerin diriltildiği) zaman; kişi, ne
yapıp ne yapmadığını iyice anlayacaktır!” ama iş işten geçmiştir artık; faydası
yok! İnfitâr-4,5/586
KABİRLERİNDEN ÇIKARLAR, DÜNYADAKİ
PUTLARINA AKIN ETTİKLERİ GİBİ KOŞARLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün
onlar (bâtıl şeylerle ömürlerini çürütenler), kabirlerinden çıkarlar, sür’atle
(dünyadaki) putlarına koştukları gibi (hesap yerine) koşarlar. Gözleri öne
düşmüş bir vaziyette kendilerini bir zillet kaplar. İşte bu gün, kendilerine
va’d edilen, tehdit olunup durdukları gündür!” Meâric-43,44/569
KAÇACAK DELİK BULAMADINIZ DEĞİL Mİ?
SİZİ Mİ SİZİ!
“Ve nihâyet suçlular, ateşi
gördüler, orayı boylayacaklarını anladılar. Etrafı yokladılar, fakat ondan
kaçacak bir delik bile bulamadılar.” Kehf-53/298
KAÇAKLARA BİR BAKSANA! ÖLÜM
KORKUSUYLA NASIL DA DİYARLARINDAN KAÇIYORLAR
Sayıları binlerce olmasına rağmen, ölüm
korkusuyla diyarlarını terkedenlere bir baksana! Allah onlara “ölün!” dedi de
öldüler. (yani korktukları ölümü, hemen önlerinde buldular) Sonra Allah, onları
tekrar diriltti ve şöyle dedi: “Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah her
şeyi işitir, her şeyi bilir!” Bakara-243-244/38
KAÇAMAZSIN, KURTULAMAZSIN ORASI
CEHENNEM, DÜNYA ZİNDANI DEĞİL
“Kâfirler, çektikleri azaptan iyice
bunalırlar da cehennemden kaçmaya çalışırlar. Ama nâfile! Kaçamazlar, tekrar
oraya iâde edilirler ve kendilerine: “Çıkmak yok! İster istemez bu yakıcı azabı
tadacaksınız!” denilir.” Hacc-22/333
KAÇARAK ALLAH’IN CEZALANDIRMASINDAN
KURTULACAĞINIZI MI SANIYORSUNUZ? VAH!VAH!
Siz ey günâhkârlar! Kaçarak Allah’ın
sizi cezalandırmasından kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Allah, sizi
cezalandırmaktan âciz değildir. O, sizi nerede olursanız olunuz bulur, yakalar
ve cezalandırır. Ve sizin Allah’dan başka hâminiz de yoktur, yardımcınız da!
(Kaçmayın, tövbe edin ve kurtulun!) Şûrâ-31/485
KAÇIP DA KURTULAMAZSINIZ, AKLINIZ
VARSA ALLAH’A İTAAT EDERSİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem siz
Allah’ı âciz bırakıp da hâkimiyetinin dışına kaçıp kurtulamazsınız. Ve sizin
için Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır!” (Aklınız varsa
Allah’a itaatla O’nu dost edinin!) Ankebût-22/397
KAÇIP KURTULAMAZSINIZ, GÜCÜNÜZ
YETİYORSA GÖKLERİN VE YERİN SINIRLARINDAN ÇIKIN!
Allah-ü Teâlâ: “Ey cinler ve
insanlar topluluğu! (Kaçıp kurtulamazsınız!) Gücünüz yetiyorsa, haydi göklerin
ve yerin sınırlarından çıkıp gidin (de kurtulun bakalım)! Ancak (Benim gücüme
karşı koyabilecek) üstün bir güç sahibi olmadıkça çıkıp gidemezsiniz.
(Olamayacağına göre Bana itaat ve kulluk etmekle yükümlüsünüz! Çünki Benim
mülkümde yaşamaktasınız.)” buyurmaktadır. Rahman-33/531
KAÇIP SAKLANACAK DELİK YOK, BOŞUNA
EĞİLİP BÜKÜLMEYİN EY KAFİRLER!
“Dikkat edin! Onlar (kâfirler), eğilip
bükülerek O’ndan (Peygamberden kendilerini) gizlemek için göğüslerini bükerler.
Ama elbiselerine büründüklerinde bile Allah, onların içlerinde gizlediklerini
de, açığa vurduklarını da pek iyi bilir. Çünki O, sinelerin kökünde yatan en
küçük şeyi dahi hakkıyle bilendir.” Hûd-5/220
KAÇIP SIĞINACAK BİR YER ARARSIN O
GÜN AMA HABER ÇOK KÖTÜ, SIĞINACAK YER KALMADI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göz
kamaştığı; Ay ışığını büsbütün kaybettiği; Ay ve Güneş biraraya getirildiği
zaman! O gün insan: ‘Kaçacak yer nerede? (ki, oraya sığınayım!) der. Hayır!
Sığınacak hiçbir yer yoktur; o gün varılacak yer, ancak Rabbinin huzurudur (ey
insan)!” Kıyamet-7,12/576
KADER HAKİMDİR, İNSANIN İRADESİ, ALLAH’IN
İZİN VERDİĞİ KADAR GEÇERLİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz hiçbir
şeyi dileyemezsiniz, ancak Allah diler!” Yani Allah, insan iradesine ne kadar
izin verirse insan o kadarını dileyebilir. Bu dileme de duâ makamının ötesine
geçemez. Kul iradesi ile fiili duâda bulunur, Allah da uygun görürse duâ
istikametinde, uygun görmezse Kendi dilediği istikamette bu duâya cevap verir. Kısaca
kader hâkimdir, Allah’ın dediği olur. Ve Allah aslâ zulmetmez! İnsan-30/579
KADER İLE İLGİLİ ÖNEMLİ BİR AYET
“Hiç bir şey yoktur ki, onun
hazineleri (atomları, molekülleri, hücreleri) yanımızda (külli irâdemiz, emrimiz
altında) olmasın! Biz onu ancak belirli bir ölçü (kader) ile indiririz!” Evet, sinek
kalıbını kırıp fil olamadığı gibi, maymunlar da kafayı çalıştırıp, mutasyona
uğrayıp insan olamazlar! Her varlığa Yüce Yaratıcı hangi kader elbisesini
giydirdiyse, o varlık, o elbise ile yaşamaya mahkûmdur. Hicr-21/262
KADERE DAİR, ALLAH HER ŞEYİ, BİR
KADERE GÖRE YARATMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz
ki Biz, her şeyi (Levh-i Mahfûz’da yazılmış) bir kadere göre yarattık!” Kamer-49/529
KADERİ SUÇLUYORLAR BİR DE ŞU
MÜŞRİKLER
Bir de müşrikler dediler ki: ‘Eğer
Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız, kendisinden başkasına ibadet etmez, O’nun
emri olmadan hiçbir şeyi haram kılmazdık!’ Onlardan öncekiler de böyle
söylemiş, böyle yapmışlardı. O halde peygamberler üzerine apaçık tebliğden
başka ne düşer?” (Burası imtihan dünyası! Hür irâdeye müdâhale yok! Anlayamamış!)
Nahl-35/270
KADERİN DEĞİŞTİRİLDİĞİ LEVH-İ MAHV-U
İSBAT
“Allah’ın dilediğini silip, dilediğini
sâbit bırakması, Levh-i Mahv-u İsbat’tadır. Buna sebep de beşerin yavaş yavaş
son hükme alıştırılmasıdır. İçki örneğinde olduğu gibi. Yoksa -hâşâ- Allah’ın
önceki gönderdiği isâbetsiz olmuş da değiştirmiş değildir. Buna Kader-i Muallak
da denir. Değişiklik burada olur. Meselâ:sadakaların, gelmekte olan belâların
def’ine sebep olmasındaki kader değişikliği, Kader-i Muallak’ta yapılır, (ki, bu
da sadaka vermeye teşvik içindir.) Esas kaderde bir değişiklik olmaz. Nihai
hüküm, Levh-i Mahfûz’dakinin aynısıdır ve o, hiç değişmez!” Ra’d-39/253
KADERİN DELİLLERİNDEN BİR AYET
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, her
şey için bir ölçü (kader) koymuştur.” Bu ölçü, o varlığın fıtratıdır, kaderidir
ve Allah’dan başka kimse de değiştiremez. Talâk-3/557
KADERİN DIŞINDA HİÇ BİR ŞEY YOKTUR
“Doğrusu O’nun (Allah’ın) katında
her şey bir ölçü iledir.” (Her şey kader dediğimiz plân dâhilindedir.) Ra’d-8/249
KADIN DİNDEN DÖNÜP KAFİRLERE
KAÇARSA, O KAFİRLERLE SAVAŞTA GALİP GELİNİRSE NE OLUR?
Mü’min erkekle evli bir kadın, dininden
dönüp kâfirlere kaçarsa, sonra o kâfirlerle yapılan savaşta mü’minler galip
gelirse, kaçan kadına daha önce mü’min kocanın verdiği mehir miktarı, elde
edilen ganimetlerden alınarak o mü’min kocaya ödenir. İnandığınız Allah’dan sakının
(da ödeme yapın)! Mümtehine-11/549
KADIN DÖVME MESELESİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Aldatmalarından endişe ettiğiniz kadınlarınıza evvela öğüt verin, nasihat
edin; sonra bu fayda vermezse onları yataklarında yalnız bırakın; sonra sizi
yine dinlemezlerse (fazla incitmeden korkutacak kadar) dövün! Fakat size itaat
ederlerse onları dövmek için aleyhlerine bir yol aramayın!” (Tarih şâhittir ki,
‘kadını dövmek, erkeğe yakışmaz!’ diyerek vaktinde usûlüne uygun olarak ‘nüşûze
huylu’ kadınlarını dövmeyen kocalar, ailesinin dağılması ile başbaşa
kalmışlardır. Yine tarih şâhittir ki, pek çok kadın, yuvasını dağıttıktan sonra
“ah, ne olurdu kocam beni, vakti saatinde biraz pataklasaydı da bu hallere
düşmeseydim!” demiştir. Allah’ın koyduğu kural, her zaman en güzeli, en
isâbetlisi olandır, üzerine de kural konmaz! Dövme işi de, yüze vurmamak, yara
bere izi bırakmamak şartı ile ve kabalara olmak üzere, çok az birkaç hafif
pataklamaktan ibarettir.) Nisâ-34/83
KADIN KAFİRSE ONU NİKAHIMIZ ALTINDA
TUTMAK CAİZ DEĞİLDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ehl-i
Kitap’tan olmayan) kâfir kadınları, nikâhınız altında tutmayın! Onlara
harcadığınız mehri, sizden ayrıldıktan sonra varacakları kâfir kocalarından
geri isteyin! Allah’ın hükmü bu şekildedir.” Mümtehine-10/549
KADIN KOCASININ ALDATMASINDAN ENDİŞE
EDERSE
Allah-ü Teâlâ: “Bir kadın, kocasının
kendisini aldatmasından veya yüz çevirmesinden endişe ederse bazı
fedâkârlıklarda bulunarak aralarını düzeltmelerinde her ikisine de bir günâh
yoktur. Sulh daha hayırlıdır.” buyuruyor. Nisâ-128/98
KADIN MÜ’MİNE OLMASI HASEBİYLE KAFİR
KOCASINDAN AYRILIP BİR MÜ’MİNLE EVLENİRSE
Bir kadın, mü’min olması hasebiyle
zarûreten kâfir kocasından ayrılıp geldikten sonra mü’min bir erkekle
evlenirse, o kâfir koca daha önce o kadına mehir olarak verdiklerini o mü’min
kocadan geri istesin! (Mü’min koca da versin!) Allah’ın hükmü bu şekildedir. Mümtehine-10/549
KADIN PEYGAMBER YOKTUR, PEYGAMBERLER
HEP ERKEKLERDEN GÖNDERİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Resûlüm! Senden önce de kendilerine vahyeder olduğumuz erkeklerden başkasını
peygamber olarak göndermedik. Eğer bu konuları bilmiyorsanız Ehl-i Zikr’e
sorunuz. (Ehl-i Zikr, ilâhî kitaplara vâkıf olan âlimlerdir.) Nahl-43/271
KADIN, MÜ’MİN OLARAK KAFİRİSTANDAN
HİCRET EDİP GELİRSE NASIL DAVRANILACAKTIR?
Bir kadın, kâfiristandan mü’min
olarak hicret ederek gelirse ona şu şekilde muamelede bulunulur: 1-Önce
onların, gerçekten imanlarında samimi olup olmadıklarını anlamak için bir
imtihana tabi tutulurlar; 2-Şâyet samimi mü’mine oldukları anlaşılırsa, kâfiristana
geri gönderilmezler; 3-Bu hanımlar, kâfir kocalarına, kâfir kocaları da bu
hanımlara artık helâl değildirler; 4-Kâfir kocaların bu hanımlara daha evvel
vermiş oldukları mehirleri, onlara iade edilir; 5-Bundan sonra mü’min
erkeklerin, mehirlerini vermek şartı ile bu hanımlarla evlenmelerinde bir
sakınca yoktur. Allah’ın hükmü bu şekildedir. Mümtehine-10/549
KADININ İYİSİ NASIL BELLİ OLUR?
Kadının iyisi, itaatkâr olanıdır.
Sâliha kadın, Allah’ın, kendilerini korumasına mukabil, kocasının yokluğunda, onun
iffet gibi, namus gibi korunması gereken mukaddesâtını koruyan kadındır. Nisâ-34/83
KADINLAR DA BAŞKA KADINLARLA ALAY
ETMESİN! ALLAH-Ü TEALA HARAM KILMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “iman eden
kadınlar da başka kadınlarla alay etmesin! Belki alay edilen kadınlar, alay
edenlerden daha hayırlıdır!” Hucürat-11/515
KADINLAR DAHA UNUTKANDIRLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Borçlanıp
senet verdiğiniz zaman iki erkek veya bir erkekle uygun göreceğiniz iki kadını
şâhit tutun! Tâ ki, kadınlardan birinin unutması halinde ikinci kadın, hatırlatabilsin!
Demek ki, kadınlarda unutkanlık daha çok! Bakara-282/47
KADINLAR GİBİ EVDE OTURMAYA RAZI
OLDULAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(O servet
sahibi (Ülü-t Tavl), savaşa gitmeyerek, savaşla mükellef olmayan kadınlarla)
birlikte evde oturmaya râzı oldular ve (isyanlarındaki ısrarları yüzünden)
kalbleri mühürlendi; artık onlar, (hakkı, cihattaki hikmeti, Resûlüllah’a itaat
etmedeki mutluluğu) anlayamazlar!” Tövbe-87/200
KADINLAR YUSUF’U GÖRÜNCE FARKINA
VARMADAN ELLERİNİ KESTİLER
“Sonunda (Zeliha), o kadınların kendi
aleyhinde yaptıkları bu dedikoduları işitince, onları konağa davet etti. Onlara
yaslanacakları yastıklarla mükellef bir sofra hazırlattı. Sofrada ikrâm edilen
meyveleri soysunlar diye, her misâfir için bir de bıçak koydurmuştu. Onlar
meyvelerini soyup kesmekle meşgul oldukları sırada, beriden de Yûsuf’a: ‘Çık
şimdi onların karşısına!’ dedi. Kadınlar O’nu görünce hayran kaldılar, O’nun
eşsiz güzelliğine dalıp gittiklerinden, farkında olmadan kendi ellerini
kestiler ve şöyle demekten kendilerini alamadılar: “Haşa! Allah için bu, bir
insan olamaz! Bu, olsa olsa sadece yüce bir melek! Başka bir şey olamaz!” Yûsuf-31/238
KADINLARA, DİŞİLERE TAPANLARA BİR
BAKIN!
Müşrikler, Allah’ı bırakıp (Lât ve
Uzzâ gibi) bir takım dişi isimli putlara veya melekleri kız kabul ederek, meleklere
tapıyorlar. Onlar aslında inatçı, isyankâr bir şeytana tapıyorlar. Çünki
şeytanın bir dediğini iki yapmayanlar, şeytana tapıyorlar demektir. Bu asırda
da zikri fikri kadın olan ve (mel’un şeytanın tercümanı haline gelmiş olan) o
kadınların bir dediğini iki yapmayan beyni keçeleşmiş nâdânlar, aslında kadına
(yani içindeki şeytana) tapıyorlar demektir. Çünki, Allah’ın dediği ile kadının
dediği arasında kaldılar da kadının (şeytanın) dediğini yerine getirdiler. Nisâ-117/96
KADINLARDAN CENNETE GİDENLER, HURİLERDEN
PEK DAHA GÜZEL OLACAKLARDIR
Dünya kadınlarından cennete
gidenler, orada yepyeni bir yaratılışla sîretleri ve sûretleri o derece güzel
olacaklardır ki, şâyet cennette kıskançlık olsaydı Hûriler, onları kıskanırlardı.
Vâkıa-34,38/534
KADINLARDAN CENNETE GİDENLER, YEPYENİ
BİR YARATILIŞLA ÖYLE GÜZEL YARATILACAKLAR Kİ
Allah-ü Teâlâ, Ashab-ı Yemin’e
dünyadan giden kadınlardan öyle eşler verecektir ki, bu kadınlar, yepyeni bir
yaratılışla sîretleri ve sûretleri son derece güzel olacaklardır. Ayrıca onlar,
kocalarına âşık bâkire kızlar olup onlarla aynı yaşta olacaklardır. Vâkıa-34,38/534
KADINLARDAN HELAL KILINANLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Zinâdan
kaçınan ve gizli dost edinmeyen insanlar hâlinde yaşamanız şartıyla; gerek
Mü’mine kadınlardan, gerek Ehl-i Kitab’ın kadınlarından hür ve iffetli olanlarla
mehirlerini vererek nikâhlanıp evlenmeniz sizlere helâl kılındı.” Mâide-5/106
KADINLARI ERKEKLERDEN AYIRMAMIŞTIR
ALLAH-Ü TEALA
Allah-ü Teâlâ, kullarının duâlarına
icâbet ettiğini beyan ederken “sizden kadın ve erkek hiçbirinizin amelini zâyi’
etmem; (çünki) siz, birbirinizdensiniz!” diyerek kadınları erkeklerden ayrı tutmamıştır.
Âl-i İmrân-195/75
KADINLARI MEHRİNİ ALMAK MAKSADIYLA
SIKIŞTIRMAK YASAKLANMIŞTIR
Çok açık bir fuhuş işlemedikçe
kadınlara verilen mehrin bir kısmı dahi olsa, onu ele geçirmek maksadıyla
onları sıkıştırmak, bir müslümana helâl değildir. Kadınların altınlarına göz
diken kocalar, bu âyeti iyi okuyun! Nisâ-19/79
KADINLARI MİRAS OLARAK ALMAK
YASAKLANMIŞTIR
Câhiliye döneminde ölen bir erkeğin
en yakın vârisi, eşinin üzerine bir bez parçası atınca onu kendi yönetimi
altına geçirmiş olurdu. O kadıncağızın esirden farkı kalmazdı. İslâm bu menfur
âdeti, bu âyeti ile yasaklamıştır. İslâm şefkat dinidir! Nisâ-19/79
KADINLARIN AY HALİ HAKKINDA
Şu hususlara dikkat etmelisiniz:
1-Kadınların ay hali bir hastalıktır. 2-Âdet sırasında kadınlardan geri durun!
3-Temizlendikten sonra Allah’ın izin verdiği şekilde onlara yaklaşın! Bakara-222/34
KADINLARIN EN ÜSTÜNÜ KİM?
Melekler Hz. Meryem Anamıza dediler:
“Ya Meryem! Allah Seni âlemin tüm kadınlarından üstün kıldı.” Alimlerimizin
görüşü şöyledir: Hz. Meryem, kendi çağı ve kendi çağına kadarki tüm kadınlardan
daha üstündür. Yoksa mutlak üstünlük, Peygamberimizin sav kızı Hz. Fatıma (ra)
Vâlidemizdir. Aslında bizim terâzimiz bu kadar ağır olanları tartamaz, Allah
bilir! Âl-i İmrân-42/54
KADINLARIN O GÜN DE, GÜNÜMÜZDEKİ KADAR
ÖZGÜR OLDUKLARI ANLAŞILIYOR
Vezirin hanımı (Zeliha)nın konağa
topladığı kadınlara karşı: “Yine yemin ederim ki kendisine (Yûsuf’a)
emredeceğim işi (muhtemelen sahip olma işini) yapmaması hâlinde o, mutlaka
zindana atılacak, zelil ve perişan olacaktır!” diye pervasızca sarfettiği sözü,
o günün şartlarında, sosyal hayatta kadınların, ne kadar söz sahibi ve rahat
olduklarını gösterir ki bu özgürlük, günümüzde ancak çağdaş dünyada
görülebilmektedir. Ayrıca iki âyet öncesinde ‘şehirdeki birtakım kadınlar dedi
ki’ cümlesinde Arapça gramer gereği fiil olarak dişi kip “kalet” kullanılması
yerine erkek kip “kale” kullanılmıştır ki kadınlara kuvvetliliğin sembolü erkek
kipin kullanılması, o günkü kadınların sosyal hayatta erkekler kadar güçlü
olduklarını gösterir.” Yûsuf-32/238
KADINLARINIZ NESİL YETİŞTİREN
TARLANIZDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kadınlarınız (nikâhlı eşleriniz) sizin, nesil yetişsin diye ektiğiniz
(tohumları=spermleri) yetiştiren (ve bebek olarak ürün veren) tarlanızdır. Tarlanıza
dilediğiniz şekilde varın!” Bakara-223/34
KADINLARLA HOŞÇA, GÜZELCE GEÇİNİN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kadınlarınızla
güzelce geçinin! Şayet onlardan hoşlanmazsanız sabredin! Olabilir ki bir şey
hoşunuza gitmez de Allah, onda pek çok hayır takdir etmiş olur.” Hadîs-i Şerif:
“İnsanların akıllıları, insanlarla iyi geçinenlerdir.” Nisâ-19/79
KADİR GECESİ ŞAFAK SÖKÜNCEYE KADAR
SELAMETTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Kadir
Gecesi), fecrin doğuşuna (şafağın söküşüne) kadar selâmettir.” (Selâmet’in ne
olduğunu da tam olarak, ancak Allah bilir.) Kadir-5/598
KADİR GECESİ, BİN AYDAN DAHA
HAYIRLIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Kadir Gecesi’nin ne olduğunu (kıymetini) bilir misin? Kadir
Gecesi, (içinde Kadir Gecesi olmayan) bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadir
Gecesi’nin yıl içerisinde hangi gece olduğu kesin değildir. Ekserî Alimlerimiz,
Ramazan’ın 27. Gecesi’nin Kadir Gecesi olmasında müttefiktirler. Ramazan’ın son
on gecesinin tek gecelerinde aranması, Efendimiz sav tarafından tavsiye edilmiştir.)
Kadir-2,3/598
KADİR SURESİ
97. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 5 âyettir. Kadir-0/598
KADİR-İ MUTLAK ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Ben, kendim için bile Allah dilemedikçe hiçbir şeye kâdir
değilim; ne fayda sağlayabilirim, ne de gelecek bir zararı uzaklaştırabilirim.”
A’râf-188/174
KÂF HÂ YÂ AYYYN SÂD
En uzun (5 harfli) Hurûf-u
Mukattaadır. Meryem Sûresi’nin başında ilk âyet olarak geçer. Mânâsını Allah
bilir. Meryem-1/304
KAF SURESİ
50. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 45 Âyettir. Kâf-0/517
KAFA TUTARSAN RABBİNİN VE ELÇİSİNİN
EMİRLERİNE, KAFANI SOKARLAR AZAB İÇRE AZABA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nice
ülkelerin halkları vardır ki, Rablerinin ve Peygamberlerinin talimatlarından
taşkınlık ederek azdılar. Biz de onları şiddetli bir şekilde hesaba çektik ve
eşi benzeri görülmemiş bir azap ile cezalandırdık. Böylece onlar, kötü
işlerinin vebalini taddılar ve işlerinin âkıbeti de hüsran oldu!” (İşte böyle!
Kafa tutan dikkafanın kafasını sokarlar azap içre azaba!) Talâk-8,9/558
KAFADAN ATANIN TERANESİ HEP AYNI:
EVVELKİLERİN MASALLARIDIR
Kâfirler Kur’an karşısında şaşkına
dönerek saçmalamaya başladılar; gâh “onu kendi uydurdu” dediler, gâh “bu
Kur’an, evvelkilerin masallarıdır, onu başkalarına yazdırtmış da sabah akşam
kendisine okunuyor” dediler. Furkan-5/359
KAFADAN ATAR ONLAR, ZİRA ZANLA
KALKAR ZARARLA OTURURLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyi
bilesiniz ki göklerde ve yerde kim varsa, hepsi Allah’ın kuludur, O’nun hükmü
altındadır! Allah’dan başkasına yalvarıp duranlar da, gerçekte o putlara tabi
olmazlar. (Çünki o putların, bunlardan haberleri bile yoktur.) Onlar, sadece
birtakım zanlara uymakta ve sırf kafadan atmaktadırlar!” Yûnus-66/215
KAFİR İLE MÜ’MİN BİR OLUR MU?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Kör ile gören (yani kâfir ile mü’min) bir olur mu?
(Olmaz!) Hiç mi düşünmüyorsunuz?” En’âm-50/132
KAFİR OLARAK ÖLENLERE ALLAH LA’NET
ETMİŞTİR
Bir fetret devri olmaksızın, kendilerine
Hakk Din, tebliğ edildiği halde, küfründe inat eden ve böylece ölen kâfirlere
Allah lâ’net etmiş ve onlar için alevli bir ateş hazırlamıştır. Hem onlar, orada
ebedi olarak kalacaklar, kendilerine bir dost ve bir yardımcı da bulamayacaklardır.
Ahzâb-64,65/426
KAFİR OLARAK ÖLENLERİN TÖVBESİ NE
OLA?
Kâfir olarak ölenlerin tövbesi
(Ahiretteki pişmanlıkları ve yakarmaları) kabul edilmez. İşte öylesi kimselere
cehennemde çok acı veren bir azap hazırlanmıştır. Nisâ-18/79
KAFİR OLDU KİMİSİ, MÜ’MİN OLDU
KİMİSİ; HALBUKİ HEPİNİZİ YARATAN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizin
topunuzu yaratan tek bir Allah’dır. Böyle iken (özgür iradesini kullanarak)
kiminiz kâfir oldu, kiminiz de Mü’min. Allah ise ne yaparsanız yapın, hakkıyla
görendir.” Teğâbün-2/555
KAFİR OLUP ALLAH’IN AYETLERİNİ YALAN
SAYANLARIN YERİ HAZIR, CEHENNEM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfir olup
âyetlerimizi yalan sayanlar var ya, işte onlar da cehennemliktirler!” Hadîd-19/539
KAFİR, İLLA Kİ KAFİRLİĞİNİ BELLİ EDER
Ahirete inanmayan kâfirlerin yanında
Allah’ın adı anıldığında bir de bakarsın ki onları sıntılar basmış, yürekleri
burkulmuş; Allah’dan başkaları anıldığında ise derhal yüzleri gülüverir. Öyle
ya, herkes şâkilesine göre davranır o kadar! Zümer-45/462
KAFİRDEKİ ÇELİŞKİYE BAK, ANLAŞILIR
GİBİ DEĞİL!
Ehl-i Küfre: “Gökleri ve Yer’i kim
yarattı?” diye sorulsa, derler ki: “Azîz ve Alîm olan Allah yarattı!” Buna
rağmen küfürdeki ısrarları anlaşılabilir şey değildir. Zuhruf-9/488
KAFİRE CEHENNEMDE YER Mİ YOK, HEM
ÇOK MU ÇOK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Uydurduğu
yalanı Allah’ın sözüymüş gibi gösterenden veya kendine gelen hakikatı, yalan
sayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde yer mi yok! (Hem çok
mu çok!)” Ankebût-68/403
KAFİRE MÜHLET VERMEK, ÖMRÜNÜ
UZATMAK, ONLAR İÇİN HAYIR DEĞİLDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
kâfirler, kendilerine mühlet vermemizi hayır sanmasınlar. Onlara verilen
mühlet, günâhlarının artması içindir. Onlara zelil ve perişan edici bir azap
vardır.” Âl-i İmrân-178/72
KAFİRLER CEHENNEME!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfir
olup, âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler!” Mâide-10/108
KAFİRLER PEYGAMBERE KENDİLERİNCE
MEYDAN OKUDULAR, OKUYUN BAKALIM, ÖTEDE GÖRÜŞÜRÜZ!
Cennetle müjdeleyici ve cehennemle
korkutucu bir kitap olarak gönderilen Kur’an’ın peygamberi Efendimize sav
müşrikler, gûya meydan okuyarak şöyle dediler: “Bizi kendisine dâvet ettiğin
inançlara karşı kalblerimiz kapalıdır, örtüler içindedir (ne yapsan
inanmayacağız); kulaklarımızda da ağırlık bulunmaktadır (ne söylesen
dinlemeyeceğiz); ve aramızda bir perde vardır (ne göstersen görmeyeceğiz).
Artık Sen, yapacağını yap; biz de bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz!” (Ettiniz
de ne oldu?) Fussılet-5/476
KAFİRLER TEKİN DEĞİLDİRLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirler,
ellerinden gelse dininizden dönünceye kadar sizinle savaşmaktan geri
durmazlar!” Bakara-217/33
KAFİRLER TOPLULUĞU! KENDİ
ELLERİNİZLE KENDİNİZİ EBEDİ HÜSRANA ATIYORSUNUZ
Şu kâfirler topluluğunun akıllarına
şaşmamak mümkün değil! Bir hiç uğruna, kuru bir inatla, kendilerine en büyük
zulmü yapıyorlar. Dünyayı ibret gözü ile hiç dolaşmıyorlar mı? Daha önceki
yaşayanların âkıbetleri nasıl olmuş, bir görmezler mi? Onlar, şimdikilerden
daha fazla toprağı ektiler, diktiler, şimdikilerden daha fazla kâm aldılar, daha
fazla dünyayı imar ettiler. Peygamberlerinin parlak delillerle yaptıkları
ikazlarını dinlemediler, ebedi kalacaklarını zannettikleri dünya, onlara
kalmadı ki sizlere kalsın! Onlara Allah zulmetmedi, onlar kendilerine
zulmettiler. Allah ise aslâ, hiç kimseye zulmetmez! Gelin inanın da kendinizi
helâk etmeyin! Rûm-9/404
KAFİRLER TOPLULUĞUNU ALLAH, NEDEN
HİDAYETE ERDİRMEZ?
Allah, kâfirler topluluğunu,
inkârlarındaki ısrarları sebebiyle hidâyete erdirmez! Bakara-264/43
KAFİRLERE ARKA ÇIKILMAZ, ÇÜNKİ BU,
ONLARIN BATIL DAVALARINA DESTEK OLUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki:
“(Habibim Ya Muhammed!) Bu kitabın Sana vahyedileceğini ummuyordun; bu ancak
Rabbinden bir rahmet olarak Sana vahyedildi; öyle ise sakın kâfirlere arka
çıkma!” Kasas-86/395
KAFİRLERE İTAAT EDERSEK NE OLUR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Kâfirlere uyarsanız, onlar, sizi ökçelerine üzerine (yani gerisin geri
küfre) döndürürler de hüsrâna uğrayanlardan olursunuz.” Âl-i İmrân-149/68
KAFİRLERİN AMELLERİ, ÇÖLLERDEKİ SERAP
GİBİDİR
Allah-ü Teâlâ, dini inkâr edenlerin
amellerini, çöllerdeki seraba benzetmiştir. Nasıl ki, su diye serabın peşinden
koşan, yorgunluğundan ve daha fazla susamasından başka bir şey bulamaz. Aynen
öyle de; hesap gününde kâfir, dünyadaki yaptığı bazı iyi işlerini görür, peşine
düşer. Nihâyet yardıma pek çok muhtaç olduğu o hesap gününde, o ameline vardığı
zaman kendisine fayda vereceğini zanneder ve fakat karşısında Allah’ı bulur. O
da onun hesabını tamı tamına hemen görüverir. Çünki Allah, hesabı çabucak görendir.
Nûr-39/354
KAFİRLERİN AMELLERİ, DERİN BİR
DENİZDEKİ KARANLIKLAR GİBİDİR
Allah-ü Teâlâ, Kâfirlerin
amellerini, derin bir denizdeki karanlıklara benzetmiştir. Öyle ki o denizi bir
dalga örter, onun üstünden bir dalga daha, onun da üstünden bir bulut örter.
Birbiri üstüne yığılmış karanlıklar! İnsan elini çıkarsa neredeyse onu dahi
göremez. Öyle ya, Allah birine nûr vermezse artık onun için hiçbir nûr olmaz!
(O da ışıksız cennet yolunu bulamaz da cehennemde kalakalır.) Nûr-40/354
KAFİRLERİN PSİKOLOJİK YAPILARI, ONLARI
TEHLİKELİ BİR VARLIK HALİNE GETİRİYOR
Kâfirler, kibir ehlidirler. Öyle ki
Allah’ın Ayetleri hakkında bile ileri geri konuşurlar. (Allah şurada isâbet
etmiş, şurada -Hâşâ- yanılmış diyerek) Efendimiz karşısındaki ezikliklerini, aşağılık
komplekslerini gidermeye çalışırlar. Eleştiriye tahammülleri olmaz.
Sinelerindeki Sana üstün gelme psikolojik yapıları, onları hasût ve tehlikeli
bir hâle iter. Sen onların şerrinden hemen Allah’a sığın! Semi’ ve Basîr ancak
Allah’dır. Mü’min-56/472
KAFİRLERİN RUHLARINI DALDIRA DALDIRA
ŞİDDETLE SÖKÜP ÇIKARANLARA YEMİN OLSUN!
Allah-ü Teâlâ: “Nâziât’a (kâfirlerin
ruhlarını) şiddetle söküp çıkaran (Ölüm Melekleri’ne) yemin olsun (ki, hepiniz
öldükten sonra diriltileceksiniz)!” buyurmaktadır. Evet, Ölüm Melekleri, cehenneme
gideceklerin ruhlarını kabzetmeye geldiklerinde korkunç bir şekilde görünürler
ve kabzederken de onların ruhlarını, keçe ile sarmal dikenli teli keçeden
çıkarırcasına daldıra daldıra şiddetle söküp çıkarırlar. Nâziât-1/582
KAFİRLERİN TAMAMI, İMAN EDECEKLER
FAKAT O İMANLARI İLE ARALARINA BİR SED ÇEKİLECEK
Kıyamet günü kâfirlerin tümü iman
edecekler, fakat imanın geçerli olduğu yer imtihan dünyası bu dünya olduğundan
iştahla kabul edilmesini arzuladıkları ve beklenti içinde oldukları oradaki
imanları ile aralarına bir sed çekilecek de tüm ümitleri sıfırlanacaktır. Çünki
onlar, bu dünyada iken kıyamet hakkında kendilerine kuşku veren bir şüphe
içerisinde idiler. Halbuki şüphe, imanı iptal eder! Sebe’-54/433
KAFİRLERİN ZENGİNLİK İÇİNDE DİYAR
DİYAR DOLAŞMALARI SAKIN SENİ ALDATMASIN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Habibim
Muhammed! Hakkı inkâr eden o kâfirlerin, varlıklı olarak diyar diyar gezip
dolaşmaları, sakın seni aldatmasın; bu, onlar için dünyada az bir meta’dır,
faydalanmadır. Sonra onların varacakları yer, cehennemdir. Orası ne fenâ bir
yataktır!” Âl-i İmrân-196,197/75
KAFİRLERLE AYNI VATANDA YAŞAMAYA
İSLAM DİNİ NASIL BAKAR?
İslâm Dîni tek tip inanç, tek tip
ibâdet gibi tektenci bir Dîn değildir. Bu Sûre-i Celile’de: “Siz, Benim ibâdet
ettiğime ibâdet etmezsiniz; Ben de sizin ibâdet ettiklerinize ibadet etmem;
sizin dininiz size, Benim Dînim de Bana!” buyrulmakla farklı dîn sahibi
olanların aynı vatanda yaşayabilecekleri açıkca beyan edilmiştir. “Ya ben, ya
o!” anlayışı, İslâm dininde yer bulamaz, hiçbir âyet ve hadîs, böyle bir
anlayışa onay vermez! Kâfirûn-1,6/603
KAFİRLİK, MÜŞRİKLİK DEMEK DEĞİLDİR
Kâfir, Peygamber Efendimizin
Risâletini ve getirdiği ilâhî mesajları kabul etmeyen, bununla beraber semâvî
veya beşerî bazı dinlere inanan kimsedir. Müşrik, Allah yerine başka nesnelere
veya hevâ ve hevesine tapan kimsedir. Kâfirûn-1,6/603
KAFİRLİKLERİNİ VE AZGINLIKLARINI
ARTTIRIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Rabbinden Sana indirilen (Kur’an, mü’minlerin hidâyetini
arttırdığı gibi) Ehl-i Kitap’tan kâfir olanların azgınlıklarını ve küfürlerini
de arttırır. (Tıpkı rahmet olan yağmurun, bitek toprağın verimini artırdığı,
çorak toprağın da tuzunu dışa vurdurduğu gibi.) Öyleyse o kâfirler toluluğu için
üzülme!” Mâide-68/118
KAFİRUN SURESİ
109. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
omuştur. 6 âyettir. Kâfirûn-0/603
KAFUR KATKILI CENNET ŞARABINDAN
İÇMEK İSTERSEN ŞUNLARI YERİNE GETİR Kİ İÇESİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Kâfûr
katkılı cennet şarabından içen has kullarım var ya!) Onlar, (şu etkinliklerde bulunurlardı):
1-Dünya hayatında iken verdikleri sözleri yerine getirirlerdi; 2-Adaklarını
yerine getirirlerdi; 3-Felâketi her yeri tutan kıyamet gününden korkarlardı;
4-Kendileri de ihtiyaç duydukları halde yoksula, yetime ve esire (yani
borçluya, köleye, mahpusa) yemek yedirirlerdi; 5-Yemek yedirdikleri kimselere:
‘Biz, size sırf Allah rızası için ikram ediyoruz, sizden ücret ve hattâ bir
teşekkür bile beklemiyoruz, çünki biz, kaşları çatık, yüzleri ekşi, asık
suratlı bir günde Rabbimizin gazabından korkarız ’derlerdi. Allah da onları, o
dehşetli günün felâketinden korudu, onların yüzlerine bir nûr, gönüllerine bir
sürûr verdi.” İnsan-7,11/578
KAFUR, CENNETTE PINAR KAYNAĞIDIR, ALLAH’IN
HAS KULLARI ONU İSTEDİKLERİ YERE AKITIRLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ebrâr’ın
kana kana içtiği kadehdeki meşrûbâtın katkısı olan bu Kâfûr), bir pınar
kaynağıdır ki, Allah’ın has kulları, ondan içerler, onu istedikleri yere
akıttıkça akıtırlar.” İnsan-6/578
KAHİN SÖZÜ DEĞİLDİR KUR’AN! NE KADAR
DA AZ İBRET ALIYORSUNUZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
(Kur’an), bir kâhin sözü de değildir! Ne kadar da az ibret alıyorsunuz! O,
âlemlerin Rabbi tarafından indirilen bir derstir.” Hâkka-42,43/567
KAHROLASI, ÖLÇTÜ, BİÇTİ; DOLUYA
KOYDU ALMADI, BOŞA KOYDU DOLMADI; HAY KAHROLASI!
Velîd bin Muğîre denen herif, tek
başına, kimsesiz, gariban dünyaya gözünü açtığı halde Allah ona nice imkânlar
verdi, servet-ü sâman sahibi yaptı, kendisine yardımcı hazır ve nâzır oğlanlar
verdi. Bütün bunlar karşısında şükürdâr olacağı yerde nankörün teki çıktı: “Benim
Araplar içinde bir benzerim yoktur!” diyecek kadar şişti. Servet ve güç sahibi
olan insanlara her zaman yalakalık edenler çok olur, tâ ondan nemâlansın, otlansın!
O da yalakaların şakşakları karşısında kendiceğizini bir şey sandı ve Kur’an-ı
Kerim’i dar aklıyla kritiğe(!) tabi tuttu. Bir eğrilik, bir yanlışlık bulmak
için düşündü, taşındı, ölçtü biçti, sonra baktı (doluya koydu almadı, boşa
koydu dolmadı misali) suratını astı, dudağını büktü, kaşını çattı, sırtını
döndü, (hindi gibi) kibrinden kabardı ve arkasını dönüp giderken de
homurdanarak: “Bu, başka değil, bir beşer sözü!” demekten başka bir şey de
bulamadı. Allah-ü Teâlâ da ona bu Âyetleri ile: “Kahrolası! Nasıl da ölçtü
biçti! Hay kahrolası!” diyerek gazablandığını bildirdi. (Velid, aslında meşhur
bir edip idi, Kur’an’ın beşer üstü bir kelâm olduğunu vicdanında hissediyor, ulaşılamayacak
derecede üstün bir yapısı olduğunu herkesten daha iyi bilenlerden biri idi. Ne
var ki etrafındaki şakşakçılar nezdindeki itibarını kaybetmemek için Kur’an’ı
vâridatına rakip görerek kıskandı. Bu kıskançlık, onu bu herzeleri söylemesine
kadar götürdü ve şaşırttı. (İnsan kendini beğenmiye görsün, akıbeti böyle olur,
maazallah!) Müddessir-18,25/575
KAHROLSUN O ASHAB-I UHDUD
Allah-ü Teâlâ, gökteki burçlara, va’d
olunan Kıyamet gününe ve o Kıyamet günündeki şâhit ve meşhûda yemin ederek
Ashab-ı Uhdûd’a “Kahrolsun!” diyor. Zaten kahrolup gittiler! Ashab-ı Uhdûd, Yemende
yaşamış bir topluluktur ki, hükümdarları Zû Nüvas, kendisi Yahudilik Dînini
kabul edince, ülkesindeki Necran Hıristiyanlarını da bu dini kabul etmelerine
zorlamış! Onlar da kabul etmeyince, hendekler kazdırarak içinde şiddetli
ateşler yaktırmış ve 20.000 kadar olan bu Hıristiyanları, diri diri
yaktırmıştır. Bürûc-4/589
KAHVALTIMIZI GETİR DE YİYELİM, DEMİŞTİ
MUSA AS FETASI YUŞA AS’A
Musa as, Fetâsı, Genç yardımcısı
Yûşa’ya: “Getir artık kahvaltımızı da yiyelim; gerçekten bu yolculuğumuzda epey
yorgun düştük!” demişti ki, Yûşa: “Gördün mü, o kayanın yanında mola verdiğimiz
esnâda balığın canlanarak denize atladığını sana söylemeyi unutmuşum. Onu
unutturan da şeytandan başkası değildir. Ve balık şaşılacak şekilde denizde
yolunu tutmuştu” dedi. Kehf-62,63/300
KAİNATIN EMRİNE AMADE KILINMASI
KENDİ GÜCÜNE Mİ VABESTEDİR EY GAFİL!
O öyle bir Allah’dır ki, göklerde ve
yerde ne varsa toptan, hepsini bir lütuf olarak sizin emrinize âmâde kılmıştır.
Doğrusu bunda düşünecek bir topluluk için ibretler olduğu apaçıkken, “Yahu! Şu
koca Güneş ve Ay, iri, iri filler ve develer, hayvanât-ü haşerât, her şey...
nasıl olmuş da emrimde olmuşlar?” diye düşünmeyip yan gelip yatanlara en hafif
tabirle ne denir? “Gafilin teki!” denir. Câsiye-13/498
KAİNATIN RABB-ÜL ALEMİN’İN TASARRUFU
ALTINDA OLDUĞU BİLİNMEDEN TAM İMAN OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ’nın göklerin, yerin ve
ikisi arasındakilerin (yani kâinatın tamamının) Rabbi olduğu kat’iyyet
derecesinde bilinmeden (içtenlikle özümsenmeden) kâmil mânâda tam iman edilmiş
olunmuyor. İllâ ki, tahkiki iman dediğimiz yakîniyetin kazanılması gerekiyor. “Mûkınîn”
buna işâret eder. Duhân-7/495
KAİNATIN YARATILIŞ AMACI İNSANOĞLUNUN
İMTİHAN EDİLMESİ İÇİNDİR
Allah-ü Teâlâ’nın bu kâinatı
yaratması, sizden hanginizin daha güzel iş yapacağını ortaya koyması içindir.” Hûd-7/221
KAİNATTAKİ GENEL MİZANI, ÖLÇÜYÜ, ADALETİ,
DENGEYİ KOYAN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gökleri
yükselten ve (kâinattaki) mizanı (ölçüyü, adâleti, dengeyi) koyan Allah’dır! Rahman-7/530
KAKILDIĞINIZDA CEHENNEM ATEŞİNE NE
YAPACAKSINIZ? SÖYLEYİN BAKALIM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar ki, daldıkları
batıl içinde oynayıp durmaktadırlar. O gün onlar, cehenneme itilip
kakılacaklardır.” (Bir insan bu kadar gâfil olabilir, çok yazık!) Tûr-12,13/522
KALB AMELİYATI YAPILABİLİRLİĞİNE
DAİR YEŞİL IŞIK VAR!
Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimize
sav bu Âyet-i Kerimesi’nde: “Biz Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?”
buyuruyor. Bu hâdise, Mirâc’dan hemen önce olmuştu, şöyle ki: Mirâc gecesinde
Efendimiz sav’in göğsü, önce Kâ’be-i Muazzama’da melekler tarafından yarılıp
açıldı, sonra zemzemle yıkandı, ilim ve hikmetle dolduruldu. Sonra da Mescid-i
Aksâ’ya İsrâ, oradan da öteler ötesine Mirâc başladı. Bütün bunlar mu’cize ile
olduğundan kritiği yapılmaz! Ancak her mu’cize, beşere: ‘Sen de çalışarak bu
noktaya kadar gelebilirsin!’ mesajını verir. Öyleyse beşer dahi insanın göğsünü
açabilir, onu daraltan kalbini onararak genişletebilir (ferahlatabilir). İnşirâh-1/596
KALB BİRBİRİNE ZIT İKİ ŞEYİ
BARINDIRMAZ, ONDANDIR Kİ KİŞİ YA İMANLIDIR YA İMANSIZDIR
Allah-ü Teâlâ, hiç bir insanın
içinde iki kalb yaratmadığını beyan ederek; bir insanın kalbinde birbirine zıt
iki inancın olamayacağını beyan ediyor. Bu sebepten bir kişi ya imanlıdır ya da
imansızdır. Münâfıklar aslında kâfirdirler, fakat kalbinde olanları
bilemediğimizden onları müslüman zannederiz. Ahzâb-4/417
KALBİ İLE KİŞİNİN ARASINA ALLAH
GİRER
“Bilin ki Allah, kişi ile kalbi
arasına girer. (Dilediği takdirde arzusunu gerçekleştirmesini önler.) Ve siz, dönüp
O’nun huzurunda toplanacaksınız!” Enfâl-24/178
KALBİ MÜHÜRLENMİŞ KEFERELERE NE
SÖYLESEN BOŞ; KELLİM KELLİM LA YENFA’
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte
Allah, (ilimle irfanla meşgul olmayarak) Hakk’ın kıymetini bilmeyenlerin
kalblerini, (küfürlerindeki inatları sebebiyle) böyle mühürler!” (O sebepten
olacak ki onlara ne söylesen fayda vermez! Yani Arapça ifadesiyle: Kellim,
kellim lâ yenfa’!) Rûm-59/409
KALBİMİZDE GİZLEDİĞİMİZDEN HESABA
ÇEKİLECEK MİYİZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah, onunla sizi hesaba
çekecektir.” Allah, bu âyeti, iki âyet sonrasında gelen 286. Âyeti ile nesh
ederek şöyle demiştir: “Allah, kimseye altından kalkamayacağı ağır bir yük
yükleyerek mükellef tutmaz!” Bu âyet bizim, eylem haline gelmeyen içimizdeki
yapmak istediğimiz arzulardan sorumlu olmayacağımızı beyan ediyor. Çünki insan,
kalbindeki esintilere gem vuramaz! Bakara-284/48
KALBİN MÜHÜRLENMESİNE BİR SEBEP DE
İLİM İRFAN PEŞİNDE OLMAMAKTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte
Allah, (ilimle irfanla meşgul olmayanların) Hakkın kıymetini bilmeyenlerin
kalblerini, (küfürlerindeki inatları sebebiyle) böyle mühürler!” (Çünki gerçeği
aramak, ilimle meşgul olmak, hidâyet kapısını aralıyor, kalbin mühürlenmesine engel
oluyor.) Rûm-59/409
KALBİYİN KÖKÜNDE BİR ŞEY GİZLESEN DE
ALLAH ONU BİLİR
O (Allah), göklerde ve yerde olan
her şeyi bilir; gizlediğiniz ve açıkladığınız her şeyi de bilir. Hem O,
kalblerin kökünde (en ücra yerinde) olanı da bilir. (O’ndan bir şey gizlemenin
mümkinâtı yoktur!) Teğâbün-4/555
KALBLER O GÜN, YENİDEN DİRİLTİLDİĞİ
GÜN, DEHŞETTEN GÜP GÜP ATACAK
İsrafil as, Sûr’a ikinci defa
üfürünce kabirlerden herkes kalkacak, o günün dehşetinden kalbler, güp güp
atacak! Nâziât-8/582
KALBLER, GÖNÜLLER VERDİ ALLAH
SEVSİN, ZİKRETSİN, MUTLU OLSUN DİYE
Allah-ü Teâlâ, bizlere kalbler,
gönüller verdi ki Kendisini ve sevdiklerini sevelim, O’nu zikredelim, mutlu
olalım diye. Lâkin bu kalbi, bu gönülü mâsivada kullanarak ne kadar da
nankörlük edenlerdeniz! Secde-9/414
KALBLER, İYİ BİLESİNİZ Kİ, ANCAK ALLAH’IN
ZİKRİ İLE MUTMAİN OLUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar,
iman edenler ve kalbleri Allah’ın zikri ile mutmain olan (huzur bulan)
kimselerdir. Bilesiniz ki, kalbler, ancak Allah’ın zikri ile huzur bulur,
mutmain olur.” Ra’d-28/251
KALBLERDE GİZLİ OLANI DA BİLİR ALLAH
Allah-ü Teâlâ, göklerin ve yerin
gaybını (içlerindeki tüm gizlilikleri) bildiği gibi kalblerde gizlenmiş
olanları da bilir. Öyleyse kirli şeylere kalbimizde yer vermeyelim ki, Allah-ü
Teâlâ’nın sevgisine perde olmasınlar! Fâtır-38/437
KALBLERDE GİZLİ TÜM SIRLARI ALLAH
BİLİR
Allah-ü Teâlâ: “Allah’a karşı
gelmekten sakının! Çünki Allah, kalblerde saklı, gizli tüm sırları bilir.” buyurmaktadır.
Mâide-7/107
KALBLERDE NE SAKLARSANIZ SAKLAYIN
ALLAH ONU MUHAKKAK BİLİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, onların
kalblerinde ne sakladıklarını en iyi bilendir!” İnşikâk-23/589
KALBLERİ BİRBİRİNE ISINDIRAN
ALLAH’DIR
Bu âyet-i kerimede Yüce Allah, kalblerimizi
birbirine ısındırdığını söylüyor. Yani biz sebep plânında birbirimizi sevmeye
azmedersek, Allah da kalblerimizi ısındırır ve kardeşler oluruz! (Rahmet-i
İlâhî’den umulur ki, çağdaş “Ensâr” oluruz!) Âl-i İmrân-103/62
KALBLERİ BİRBİRİNE ISINDIRIP
BİRARAYA GETİREN, BİRLEŞTİREN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah,
birbirlerine düşman olanların kalblerinin arasını (imanla) ısındırıp biraraya
getirerek birleştirdi. Eğer Sen yeryüzünde bulunanların hepsini sarf etseydin,
yine onların kalblerinin arasını birleştiremezdin. Fakat Allah, (onları
birbirine kardeş yaparak) birleştirdi.” Enfâl-63/184
KALBLERİ GAFLET İÇİNDE OLANLAR, AZAPLA
YÜZ YÜZE GELİNCE FERYADI BASARLAR AMA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kalbleri
gaflet içinde olan öyle (kâfir) insanlar vardır ki, bu gafletleri sebebiyle
savrulup gitmişlerdir. Onların bundan başka kötü amelleri de vardır: Küfür
câmiası içinde kalmışlar, nice pis işlerle yatıp kalkmışlar. Nihâyet onların,
nimet içinde başı dönmüş, refah şımarığı halini almış olanlarını azapla
kıskıvrak yakaladığımızda birden feryadı basarlar ama onlara şöyle denilecektir:
“Bugün hiç boşuna feryad-ü figan etmeyin, Biz’den size yardım yok!” Mü’minûn-63,65/345
KALBLERİ MÜHÜRLENDİ
Küfürlerindeki inatları yüzünden
Allah, inkârcıların kalplerini mühürlemiştir. Bu sebepten artık inanmazlar. Bakara-7/2
KALBLERİ TAŞTAN DA KATI OLDU
İsrailoğullarının kalbleri, ineğin
bir parçası ile ölüye vurulması ve ölünün dirilip katilini söylemesi ile
yumuşamış, imanda biraz yakîniyet kazanmışlardı. Lâkin bunu koruyamadılar ve kalbleri
katılaştıkça katılaştı. Öyle ki taşlardan da katı oldu. Bakara-74/10
KALBLERİ ÜRPEREN ERENLER DE
KİMLERDİR Kİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçek
mü’minler, ancak o kimselerdir ki, yanlarında Allah zikredilince kalbleri
ürperir, kendilerine O’nun âyetleri okununca bu, onların imanlarını artırır ve
yalnız Rablerine güvenip dayanırlar, tevekkül ederler.” Enfâl-2/176
KALBLERİ VAR İDRAK ETMEZ, GÖZLERİ
VAR GÖRMEZ, KULAKLARI VAR DUYMAZ!:
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
cehennem için cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki, kalbleri var
idrâk etmezler; gözleri var görmezler; kulakları var işitmezler. Hasılı onlar hayvanlar
gibidirler, hattâ daha da şaşkındırlar. Onlar, gâfillerin tâ kendileridirler.” A’râf-179/173
KALBLERİ, KULAKLARI VE GÖZLERİ MÜHÜRLENMİŞ
OLAN GAFİLLER
“Kendi irâdesi ile dünyasını
Ahiretine tercih eden (küfründe inat eden), bu tercihini devam ettirdiği için
Ahiretini fedâ etmiş olan kimselerdir ki Allah onların kalblerini, kulaklarını
ve gözlerini mühürlemiştir. İşte hakkı görmeyen gâfiller, bunlardır. Hiç şüphe
yok ki Ahirette de hüsrâna uğrayanlar onlar olacaktır.” Nahl-108,109/278
KALBLERİMİZ PERDELİDİR
Yahudiler Peygamber Efendimize sav
alaylı bir tarzda: “Kalblerimiz perdelidir=kaşarlanmıştır, bundan dolayı seni
anlamayız!” diyerek yanaşmamışlardır. Bakara-88/12
KALBLERİMİZİ SAPTIRMA!
Râsihûn derler ki: “Ey bizim Kerim
Rabbimiz! Bizi hidayetine erdikten sonra kalblerimizi saptırma! Katından bir
Rahmet bağışla! Şüphesiz Sen Vehhâb’sın = çok hidayet edicisin!” Âl-i
İmrân-8/49
KALBLERİN EN DERİN YERLERİNDE
OLANLARI DAHİ ALLAH BİLİR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde “kalblerin en derin yerlerinde olanları dahi bildiğini” beyan
etmektedir. Zümer-7/458
KALBLERİN EN DERUNUNDA OLAN ŞEYLERİ
DAHİ BİLİR ALLAH
Allah-ü Teâlâ, sinelerin sakladıkları,
kalblerin en derûnunda olan en gizli şeyleri dahi bilendir. O’ndan hiçbir şey
saklanamaz! Hadîd-6/537
KALBLERİNDE GİZLEDİKLERİNİ DE FISILDAŞMALARINI
DA ALLAH BİLİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
münâfıklar hâlâ anlamadılar mı ki Allah, onların (kalblerinde) gizlediklerini
de, fısıldaşmalarını da bilir. Hem Allah, bütün gaybları tam tamına bilir.” Tövbe-78/198
KALEM İLE YAZMAYI VE İLMİ ÖĞRETTİ
ALLAH
Allah-ü Teâlâ, (insana) kalemle
(yazmayı ve ilmi) öğrettiğini bildirerek diğer mahlûkâta vermediği pek büyük
bir nimetini hatırlatıyor. Çünki yazı, ilmin muhâfızıdır. Alak-4/597
KALEM SURESİ
68. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 52 âyettir. Kalem-0/563
KALEME VE KALEM EHLİNİN SATIRLARA
DİZDİKLERİNE YEMİN OLSUN!
Nûn! Allah-ü Teâlâ, ilmin hâmili
olan kaleme ve satırlara dizilen yazıya yemin ediyor ki, bununla ilmi muhafaza
için kalemin ve yazılmış eserlerin önemine dikkat çekiyor. Kalem-1/563
KALK BORUSU
İsrafil as’ın, Sûr’a ikinci defa
üfürmesine örfümüzde “Kalk Borusu” denir. Zira bu ikinci üfürüş ile
kabirlerinde yatan umum insanlar dirilip kalkacaklar. Nâziât-13/582
KALK, İNSANLARI UYAR, ALLAH’IN AZABI
İLE KORKUT!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Müddessir (elbisesine bürünen Peygamber)! Kalk! İnsanları uyar, (Allah’ın azâbı
ile) korkut!” Müddessir-1,2/574
KAMER SURESİ
54. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 55 âyettir. Kamer-0/527
KAMUNUN EKSERİSİNİN GİDİŞATINA GÖRE
ALLAH MUAMELEDE BULUNUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Halkı
zulümde ileri gitmiş ve onmaz bir hâl almış nice şehirleri helâk etmişizdir. Çatıları,
duvarları üzerlerine çökmüş, harâbe haldeki kuyular ve yüksek saraylar!
(gözünüzün önünde, sâhipsiz duruyorlar)” Bu âyetten çıkarılacak ders: Allah, bir
topluluğa mühlet vererek zaman tanır, o topluluk şükrederek Allah’ın rızasını
kazanırsa şâkirane devam eder; yok, nankörlük ederse belli bir kerteden sonra
onları derdest eder. Helâket ve felâketlerine hiçbir sebep, engel olamaz ve
kurtaramaz! Hacc-45/336
KAN DÖKEN Mİ YARATACAKSIN?
Melekler dediler: “Yeryüzünde kan
döken birini mi yaratacaksın?” Bakara-30/5
KANDIRACAĞINI MI SANDIN ALLAH-Ü
TEALA’YI? SENİ HERİF SENİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın
onları hep beraber yeniden dirilteceği gün, size iman ettiklerine dair yemin
ettikleri gibi O’na (Allah’a) da yemin edecekler ve bununla bir şey elde edeceklerini
sanacaklardır. İyi bilin ki onlar, yalancıların tâ kendileridirler.” (Allah’ı
kandırmaya çalışan hadsizin daniskasını da öğrendik.) Mücâdele-18/543
KANUN OLMADAN SUÇ OLUŞMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah bir
topluluğu doğru yola ilettikten sonra, nelerden sakınacaklarını kendilerine
bildirmedikçe, onları dalâlete sürüklemez. (yani yasakları bildirmedikçe suçlu
sayıp cezalandırmaz.) Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir.” Tövbe-115/204
KANUN-U İLAHİDE ASLA BİR DEĞİŞİKLİK
VEYA BİR SAPMA OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ ortaya bir kanun
koyduğu zaman o kanunda aslâ bir değişiklik veya bir sapma olmaz! Fâtır-43/438
KARAKTER VE SECİYEYİ AÇIKLAYAN
AYET-İ KERİME
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Herkes kendi mizâcına, karakterine, seciyesine göre amel
eder, davranışta bulunur. Fakat Rabbiniz, kimin daha doğru bir yolda olduğunu
en iyi bilendir.” (Bu âyet, Bursa Ulu Camii, 1.ve 2. Murat câmilerinin
mihrâplarında su damlası görünümünde yazılıdır.) İsrâ-84/289
KARANLIĞI ÇÖKTÜĞÜ ZAMAN GECENİN
ŞERRİNDEN SABAHIN RABBİNE SIĞINIRIM!
Karanlığı çöktüğü zaman gecenin
şerrinden sabahın Rabbi Allah’a sığınmayı Rabbimiz, Peygamberimizin şahsında
bizlere talim ediyor. Karanlığın çökmesini, şöyle de anlayıp istiazede
bulunabiliriz: Küfür karanlığı bizi sarmal edip üzerimize çöktüğü zaman, iman
aydınlığını gönderen sabahın Rabbine sığınırım! Felak-3/604
KARANLIĞI VE AYDINLIĞI VAR EDEN
ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hamd,
gökleri ve yeri yaratan; karanlığı ve aydınlığı var eden Allah’a mahsusdur.” En’âm-1/127
KARANLIKLAR İÇİNDE KALMIŞ SAĞIRLAR
VE DİLSİZLER DE KİMLERDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Âyetlerimizi
yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdir.” En’âm-39/131
KARANLIKLARDAN AYDINLIĞA ÇIKARAN
ALLAH-Ü TEALA’DIR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde Mü’minleri (küfür) karanlıklarından (iman) aydınlığına çıkardığını
beyan ediyor. Ahzâb-43/422
KARANLIKLARLA NUR, YANİ BATIL İLE
HAK EŞİT OLMAZ
Karanlıklar (bâtıl olanlar) ile Nûr
(Hak olan) bir, yani eşit olmaz! Elbette Hak, bâtıldan üstündür ve kıymet-i harbiyesi
vardır. Fâtır-20/436
KARANLIKTIR GECE, AYDINLIKTIR
GÜNDÜZ; NİÇİN BÖYLEDİR, BİLİYOR MUSUN?
“Dinlenip sükunet bulmanız için
geceyi karanlık; çalışıp iş yapmanız için de gündüzü aydınlık kılan O’dur
(Allah’dır). Elbette bunda, işitip dinlemesini bilen kimseler için, nice
deliller ve ibretler vardır!” Yûnus-67/215
KARARLAR ALLAH KAPISINDAN ÇIKAR
Bütün işler, Allah’a döndürülür, yani
herbir şeyin kararı O’nun kapısından çıkar. O’nun muradından sonradır ki, herbir
şey olur. Hadîd-5/537
KARARLI OL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İstişâre
ettikten sonra bir işe karar vermiş de azmetmişsen, kararlı ol ve Allah’a
tevekkül et!” Âl-i İmrân-159/70
KARI KOCA HAKLARI
Erkeklerin hanımlar üzerinde hakları
olduğu gibi, hanımların da erkekler üzerinde hakları vardır. Şu kadar var ki, erkeklerin
hanımlar üzerindeki hakları bir derece fazladır. Allah’ın Azîz ve Hakîm olduğu
aslâ unutulmamalıdır. (Yani yüz düşün bir karar ver!) Bakara-228/35
KARINCANIN ARKADAŞLARINI UYARMASINI
İŞİTEN SÜLEYMAN AS, TEBESSÜM ETTİ
Süleyman as’ın orduları, karınca
vâdisine girdiğinde karıncalara liderleri olan bir karıncanın: “Yuvalarınıza
girin!” ikazını işiten Süleyman peygamber, bu hâle gülercesine tebessüm etti
ve: “Ya Rabbi! Beni nefsime hâkim kıl ki, hem kendime, hem ana babama ihsan
ettiğin nimetlere şükredeyim, râzı olacağın yararlı ameller işleyeyim. Bir de
lütfunla Beni sâlih kulların arasına dâhil eyle!” dedi. Neml-19/377
KARINCANIN BİRİ SÜLEYMAN’IN ORDULARINI
GÖRÜNCE ARKADAŞLARINI UYARDI
Süleyman peygamberin as orduları,
neml=karınca vâdisine geldiğinde, onları gören (içlerinde reisleri olan) bir
karınca: “Ey karıncalar, haydin yuvalarınıza girin! Süleyman ve orduları, sizi
fark etmeyerek ezip çiğnemesinler” diye seslendi. Neml-18/377
KARINLARINI ATEŞ YİYEREK DOLDURANLAR
DA KİMLERDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yetimlerin
mallarını haksız yere yiyenler, aslında ateş yiyerek karınlarını doldururlar.
Onlar yakında çılgın bir ateşe gireceklerdir.” Nisâ-10/77
KARİA KIYAMET FELAKETİ OLUP
DEHŞETİYLE ÇARPAR
Allah-ü Teâlâ, Kâria’dan bahsediyor,
Kârianın ne olduğunu sorarak Kendisi cevaplıyor: Kâria, dehşetiyle çarpan bir
felâkettir, bir kıyamettir ki, o gün insanlar, çırpınan kelebekler gibi şuraya
buraya fırlatılırlar. Kâria-1,4/600
KARİA SURESİ
101. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 11 âyettir. Kâria-0/600
KARİZMA ÇİZİLMEDEN ALLAH’IN YARDIMI
GELMİYORMUŞ DEMEK Kİ
Firavun’un sihirbazları, gördükleri
Hak Mu’cize karşısında imana gelince Firavun -kendince- mağlup olma durumuna
düştü ve karizması fenâ halde çizildi. Bu çizik karizmayı düzeltmek için akıl
almaz zulümlere başladı ama bu zulümlerinin arkası, kendisinin ve hempalarının,
şakşakçılarının helâket ve felâketi ile son buldu. Tâ Hâ-72/315
KARNI ÜSTÜNDE SÜRÜNENLER, İKİ VE
DÖRT AYAĞI ÜZERİNDE YÜRÜYEN CANLILAR
Allah, her canlıyı sudan
yarattığını, bunlardan kimisinin karnı üstünde sürünerek, kimisinin iki ayağı
üzerinde ve kimisinin de dört ayağı üzerinde yürüdüğünü beyân ediyor. Evet,
Allah dilediğini dilediği şekilde yaratır, ayaksız da yürütür, ayaklı da
yürütür. O, her şeye kâdirdir. Nûr-45/355
KARŞI KOYULAMAZ ALLAH’IN İRADESİNE, KAÇMAKLA
DA KURTULUNAMAZ; ANLAYAN ANLADI
Cinler dediler: “Şunu da anladık ki,
bizler yeryüzünde Allah’ın iradesine karşı koyamayız; kaçmaya yeltensek O’nun
elinden kurtulamayız! (En iyisi mi inanıp itaat edelim! Zaten öyle yaptılar.) Cin-12/571
KARUN DA SARAYI DA YERİN DİBİNE
GEÇTİ, HAK İLE YEKSAN OLDU
Karun, servet-ü samanıyla çalım
satarken bir gün Azâb-ı İlahi, oncağıza ulaşıverdi de hem kendisi hem de sarayı
(içerisindeki tüm mameleki ile) yerin dibine geçti, hâk ile yeksân oldu.
Yardımcılarının, bu ‘yere batırılma’ya karşı zerre kadar bir yardımları olamadı
ki kurtulabilsin! Kendi kendini kurtarabilecek bir kimse de değildi. Kasas-81/394
KARUN DEDİ, BEN BU SERVETİME KENDİ
İLMİM VE BECERİM SAYESİNDE KAVUŞTUM
Halkın kendisine “Allah’ın sana
verdiği nimetlerden sen de Allah yolunda vererek Ahiret yurdunu ma’mur et,
dünyadan da nasibini unutma!” demeleri üzerine Karun şöyle dedi: “Bu servet
bana, bende bulunan ilim ve becerim üzerine verildi!” (Yani İhsânât-ı
İlâhiye’yi kendi nefs-i emmâresine mal ederek gizli şirke girdi. Maalesef bu
gizli şirk, tarih boyu hep işlenegelmiştir.) Kasas-78/394
KARUN’A HALKI NE DEMİŞTİ?
Karun Musa as’ın kavminden idi. Pek
büyük bir servetin sahibi olmuştu. Servetiyle şımarmış, kendini,mensubu olduğu
halkından üstün görüp böbürlenenin teki olmuştu. Halkı O’na: “Ey Karun!
Servetine güvenip de şımarma, böbürlenme! Zira Allah, böbürlenenleri sevmez!
Allah’ın sana ihsan ettiği bu servetle Ahiret yurdunu ma’mur etmeye bak! (Bol
bol sadaka ver!) Dünyadan da nasibini unutma! (ihtiyacın kadarını yanında tut!)
Allah sana nasıl iyilik edip ihsan ettiyse, sen de servetinle insanlara öyle
iyilik et! Sakın yeryüzünde fesat çıkarmaya yol arama! Çünki Allah fesat
çıkaranları sevmez!” demişti. Kasas-76,77/393
KARUN’DAN DAHA FAZLA SERVET SAHİPLERİ
DE VARDI GEÇMİŞ ÜMMETLERDE
Allah-ü Teâlâ, Karun’un servetiyle
ve ilmiyle çalım sattığını bildirdiği aynı âyette şu ifadeyi de kullanıyor:
“Ama o (Karun) bilmedi mi ki Allah, kendisinden önceki nesillerden, kuvvetçe
ondan daha güçlü ve serveti daha fazla olan nice kimseleri helâk etmişti?”
(Servetiyle böbürlenenler bin kere bir daha düşünsünler!) Kasas-78/394
KARUN’U SERVETİ ŞIMARTTI DA HELAKINI
KENDİ ELLERİYLE HAZIRLADI
Karun, Hz. Musa’nın kavminden idi. Servetiyle
böbürlenerek kendine de kavmine de zulmetti. Allah, O’na hazineler dolusu öyle
bir servet vermişti ki, o hazinelerin anahtarlarını bile güçlü kuvvetli bir
bölük zor taşıyordu. Kasas-76/393
KARUN’U, FİRAVUN’U VE HAMAN’I DA
HELAK ETTİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Karun’u, Firavun’u
ve Haman’ı da helâk ettik. (Saltanatlarını ellerinden alıverdik de keyfleri
kursaklarında kaldı.) And olsun ki, Musa onlara deliller (mu’cizeler)
getirmişti. Fakat onlar, buna kulak asmayarak yeryüzünde büyüklük
taslamışlardı. Halbuki onlar, azap hükmümüzün önüne geçebilecek kimseler değillerdi.”
Ankebût-39/400
KARZ-I HASEN, ALLAH’A KARZ-I HASEN, GÜZEL
BİR BORÇ VER Kİ, O DA KAT KAT ARTTIRSIN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer
Allah’a karz-ı hasen (güzel bir borç) verirseniz (yani malınızı Allah yolunda
harcarsanız) Allah, onu sizin için kat kat artırır ve size mağfiret eder. Çünki
Allah Şekûr’dur (küçük iyiliklere bile çok mükâfat verendir), Halîm’dir (azapta
hiç acele etmeyendir).” Teğâbün-17/556
KARZ-I HASEN, BORÇ VERME
Allah’a borç veren yiğit kim ola? O,
Allah’ın, O’nun verdiğini (Allah yolunda infakta bulunduğunu) bir mükâfat
olarak kat kat arttırdığı kimsedir. Bakara-245/38
KASAS SURESİ
28. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 88 âyettir. Kasas-0/384
KASAS SURESİ’NİN AYETLERİ DE HAKKI
APAÇIK BİR SURETTE BEYAN EDER
Allah-ü Teâlâ, “Tâ Sîn Mîm. Bunlar,
Hakkı apaçık beyân eden kitabın âyetleridir” buyuruyor. Kasas-1,2/384
KASIRGA KOPTU GÜZELİM BAHÇEYİ KASIP
KAVURDU
Nice emeklerle yıllar sonra güzel
bir bahçeye sahib olunur. İçinden ırmaklar akar, hurmalık ve üzüm bağları, her
türlü meyve mevcut iken, ihtiyarlık gelip çöker, bir de bakıma muhtaç çocuklar
yanlarında iken bir ateşli kasırga kopar, her tarafı kasıp kavurur. İşte dünya,
aynen bu misâle benzer. Sakın dünyaya bel bağlama! O güzel bahçe, dünyayı
temsil etmektedir, ölüm de, o kasıp kavuran kasırganın tâ kendisidir! Bakara-266/44
KATI YÜREKLİLERDEN İDARECİ OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Eğer Sen, kaba, katı yürekli biri olsaydın; insanlar, senin
etrafından dağılıverirlerdi.” İdârecilik, insanları birarada toplayıp adâletle
yönetmek sanatıdır. Kaba ve katı yüreklilik ise buna münâfîdir. Âl-i
İmrân-159/70
KATRANDANDIR ONLARIN GÖMLEKLERİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün o
kâfirlerin gömlekleri, katrandandır. Yüzlerini de ateş kaplar.” İbrahim-50/260
KAVİMLERİ, MİLLETLERİ RABB-ÜL
ALEMİN, DİLEDİĞİ ANDA BAŞKALARIYLA DEĞİŞTİRİR
Hûd as, kavmine şöyle dedi: “Eğer
Hak’tan yüz çevirirseniz, Ben müsterihim, zira tebliğ ettim! Rabbim isterse
sizi gönderir, yerinize başka bir topluluk getirir! O’na karşı koyamazsınız!” Hûd-57/227
KAYA CASCAVLAK KALDI, ÇÜNKİ YAĞMUR, ÜZERİNDEKİ
TOPRAĞI ALDI GÖTÜRDÜ
İnançsız adam, gösteriş için, “ne
cömert adam” desinler diye mal tasadduk eder. Bunun hali, üzerinde azıcık
toprak bulunan bir kayaya benzer ki, yağmur yağınca o toprak, kayıp gider ve o
kaya da cascavlak kalır. Yani o kaya artık hiçbir işe yaramaz olur. Bunun gibi,
mürâi insanın tasadduku da, kendisine hiçbir fayda vermez! Mal, insanların
alkışını almak için değil, Allah’ın rızasını kazanmak için tasadduk edilir! Bakara-264/43
KAYA EVLERİ YAPTINIZ YONTARAK
DAĞLARDA, LAKİN HELAK OLMANIZA FAYDA ETMEDİ
“Hicr halkı, dağlarda evler yontarak
(deprem ve sel felâketleri gibi âfâtlara karşı) güven içinde bulunuyorlardı.
(Azgınlıkları sebebiyle) Bir sabah o korkunç ses onları bastırıverdi. Kazanıp
ele geçirdikleri şeylerin, onlara hiçbir faydası olmadı.” (Hicr, Semûd kavminin
başkentidir ve Sâlih as’ın halkıdır. Azgınlık kimseye kâr olarak kalmaz ve
kimse de takdir-i ilâhiden kurtulamaz vesselâm!) Hicr-82,84/265
KAYALARI YONTARAK DAĞLARDAN EVLER
EDİNİYORSUNUZ
(Ey Semud!) Ovalardan saraylar
ediniyorsunuz, dağlardan kayaları yontarak evler ediniyorsunuz! Allah’ın
nimetlerini düşünün de bozgunculuk yaparak yeryüzünde fesat çıkartmayın! A’râf-74/159
KAYAN YILDIZA YEMİN OLSUN Kİ
Allah-ü Teâlâ, kayan (batan) yıldıza
yemin ediyor. Necm-1/525
KAYDA GEÇİRİYORUZ YAPTIKLARINIZ BİR
BİR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde: “Herkes bilsin ki, ne yaptılarsa onu bir bir yazarız. Olmuş, olacak
her şeyi apaçık beyan eden bir kitapta (Levh-i Mahfûz’da) kaydederek sayıp
dökeriz!” buyuruyor. Öyleyse bin düşünüp bir yapmalı! Yâ Sîn-12/439
KAYGI VERMESİN SANA KÜFÜR TACİRLERİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İmana
karşılık küfrü satın alanlar, sana kaygı vermesin! Onlar, Allah’ın Dini’ne aslâ
zarar veremezler. Küfürleri yüzünden Allah, onlara Ahirette bir nasip vermemek
istiyor ve onlar için pek elemli bir azap vardır.” Âl-i İmrân-176,177/72
KAYIT ALTINA ALINIYORSUNUZ, ZİRA
KÖTÜLERE CEZA, İYİLERE ÖDÜL VERİLECEK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed ve O’nun izinden giden Salihûn!): “Senin Rabbin kimin Allah’ın
yolundan saptığını, kimin de doğru yolda yürüdüğünü en iyi bilendir. Göklerde
ne var, yerde ne varsa hep Allah’ındır. (Allah kimin ne yaptığını çok iyi bilir
ve kaydeder.) Zira bununla, kötülük yapanları cezalandıracak, iyilik yapanları
da daha güzeli ile (cennetle) mükâfatlandıracaktır.” Necm-30,31/526
KAYNAK SULARININ HAZIRLANIŞI
ZİKREDİLİYOR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde: “Görmedin mi, Allah gökten bir su indirir de onu yerdeki birtakım
kaynaklarda depolar. Sonra (ihtiyaç miktarınca gözlerden akıtarak) onunla
rengârenk ekinler çıkarır” buyurmakla yeraltı kaynak sularının yağmur sularının
depolanmasıyla hazırlandığını beyan eder. Zümer-21/459
KAYNAR SU İÇECEKLER O KARIN DOLUSU
YEDİKLERİ ZAKKUM ÜZERİNE
Dünyada Kur’an hakikatlarını
yalanlamada ve sapıklıkta inadına ısrar edenlere Ahirette karınlarını
dolduruncaya kadar zakkum yedirilecek ve üzerine de kaynar su içirilecektir. Vâkıa-53,54/535
KAZANDIĞINIZ, KAZANACAĞINIZ HER ŞEYİ
ALLAH, BİLİR
Allah-ü Teâlâ, sizin hayır ve şer
adına neler kazanacağınızı bilendir. En’âm-3/127
KAZIK YAPMADIK MI DAĞLARI YERİNİZİ YURDUNUZU
SAĞLAMCA TUTSUN DİYE?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
dağları da (hazineli) birer kazık yapmadık mı? (Tâ yerinizi, yurdunuzu sağlamca
tutsun da endişesiz, rahat bir hayat geçirebilesiniz diye!)” Nebe’-7/581
KEFERE VE FECERE DAHA NEYİ BEKLİYORLAR
Kİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Dini
inkâr eden kefere ve fecereler ille de) kendilerine ölüm meleklerinin
gelmesini, yahut Rabbinin azap emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler
de böyle yaptılar(dı). Allah, onlara zulmetmedi, onlar, (helâklerine sebebiyet
verecek işleri yapmakla) kendi canlarına zulmediyorlardı.” Nahl-33/269
KEFERE VE FECERELER, HİÇ Mİ HİÇ
İBRET ALMIYORSUNUZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Önce
gelmiş geçmiş Nûh kavminden, Âd, Semûd ve İbrahim kavminden, Medyen halkından
ve şehirleri yerle bir edilen toplumdan (Lût kavminden) haberdâr olmadılar mı?
Onlara peygamberleri, açık deliller getirdi ama inanmadılar, bundan dolayı
Allah’ın gazabına uğradılar. (İbret almazsanız siz de uğrarsınız!) Allah, onlara
zulmetmedi, lâkin onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.” Tövbe-70/197
KEFERE VÜ FECEREDEN EVVELKİLERİ
HELAK ETMEDİK Mİ? SİZ SONRAKİLERİ DE ÖYLE YAPARIZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, önceki
kâfirleri (inadına isyan sebebiyle) helâk etmedik mi? Sonra geridekileri (yani
siz Mekkelileri ve peşinden gidenleri), onların peşinden takarız (onlar gibi
helâk ederiz). İşte suçlu kefere vü fecereye Biz, böyle yaparız! Hakkı yalan
sayanların o gün, vay haline!” Mürselât-16,19/579
KEFERELER, KULLARIMIN BENİ BIRAKIP
DA SİZLERİ DOSTLAR EDİNECEKLERİNİ Mİ SANDINIZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
kafirler, kullarımın beni bırakıp da kendilerini dostlar edineceklerini mi
sandılar? (Hiç heveslenmesinler ve şunu da bilsinler ki,) Biz, cehennemi kendilerine
bir konak yeri olarak hazırladık!” Kehf-102/303
KEHF SURESİ
18. Sûredir. Mekke’de nâzil olmuş
olup 110 âyettir. Ashâb-ı Kehf (Mağara Ehli) kıssasını içine aldığı için bu
Sûreye Kehf=mağara adı verilmiştir. Kehf-0/292
KEL PUTUN İLACI OLSA ,ÖNCE KEL
BAŞINA SÜRER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Allah’a ortak koştuğunuz putlardan Hak’ka hidâyet edecek
var mı? De ki: Allah Hak’ka hidâyet eder. Öyle ise Hak’ka hidâyet eden (Allah)
mı tâbi olunmaya daha lâyıktır, yoksa hidâyet olunmadıkça kendi kendine doğru
yolu bulamayan (taştan, tunçtan, ağaçtan cansız putlar) mı? Öyle ise size ne
oluyor? Nasıl böyle yanlış hükmediyorsunuz?” Yûnus-35/212
KELAM-I İLAHİ’Yİ DEĞİŞTİREBİLECEK
KİMSE YOKTUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor “Rabbinin
sözü, doğruluk ve adâlet cihetiyle tam kemâlindedir. O’nun kelimelerini
(sözlerini ve kanunlarını) değiştirebilecek bir kimse de yoktur.” En’âm-115/141
KELEBEKLER GİBİ ÇIRPINAN İNSANLAR
KARİA’NIN DEHŞETİNDEN ETRAFA SAÇILIRLAR
Allah-ü Teâlâ’nın Kâria olarak
adlandırdığı kıyamet esnasındaki o dehşetli felâkette insanlar, çırpınan
kelebekler gibi şuraya buraya saçılırlar. Kâria-4/600
KELEPÇELENMİŞ ELLERİ BOYUNLARINA BİR
VAZİYETTE DARACIK BİR YERE TIKILIRLAR ONLAR
Ahireti inkâr eden kâfirler, Kıyamet
Günü elleri boyunlarına kelepçelenmiş bir vaziyette cehennemin daracık bir
yerine tıkılırlar, kendilerine: “Bugün dövünüp durun, ölümü isteyin bakalım!”
denir. Furkan-13,14/360
KELEPÇELER TAKILACAK O KAFİRLERE
“O gün (kıyamet günü) suçlu
kâfirlerin birbirine yaklaştırılarak kelepçelendiğini, zincirlerle birbirlerine
bağlandığını görürsün.” İbrahim-49/260
KELİME-İ ŞEHADET, SÖZLERİN EN
GÜZELİDİR
“Cennette ebediyyen safâ sürecek o
talihlilere sözlerin en güzeli (Kelime-i Şehâdet) nasip edilmiştir. Çünki Hamd
edilmeye yegâne lâyık olan Allah’ın yoluna hidâyet edilmişlerdir. (Bunun tabii
neticesi olarak da Rızâ ve cennet nasib edilmiştir.) Hacc-24/334
KELİME-İ TEVHİD’İ TASDİK ET, İNFAK
ET, TAKVA EHLİ OL Kİ ALLAH DA SENİ CENNETE KOYSUN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim ki, (Allah
yolunda) verir, (günahlarından) sakınır ve en güzel olanı (Kelime-i Tevhid’i)
tasdik ederse, Biz de onu en kolay olana (cennete) muvaffak kılarız!” Leyl-5,7/595
KELİMELERİNE, KİTAPLARINA İMAN EDER
O PEYGAMBER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Öyle ise
siz de (ey bütün insanlık!) Allah’a ve O’nun bütün kelimelerine (kitaplarına)
iman eden O ümmi Nebiye, O Resûle inanın, O’na tabi olun ki doğru yolu
bulasınız, hidâyete eresiniz!” A’râf-158/169
KEMİĞİN ÖNCE, ETİN SONRA
YARATILDIĞINI ANLIYORUZ
Yüzyıl ölü vaziyette bıraktıktan
sonra dirilttiği Uzeyr’e Allah dedi: “Merkebine bak! Kemikleri nasıl
birleştirip yerli yerine koyuyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz.” Bakara-259/42
KEMİK YIĞINI, UFALANMIŞ TOZ HALİNE
GELDİKTEN SONRA MI DİRİLTİLECEĞİZ?
“Müşrikler şöyle dediler: “Sahi biz
kupkuru bir kemik yığını ve ufalanmış bir toz toprak hâline geldikten sonra mı
yeniden yaratılıp diriltileceğiz?” Allah-ü Teâlâ da şöyle buyurdu: “De ki, ister
taş olun, ister demir! İsterse sizce dirilmesi imkânsız herhangi bir mahlûk!
Allah sizi mutlaka diriltecektir.” Müşrikler diyecekler: “Bizi tekrar hayata
kim döndürecek?” Allah cc: “De ki, sizi ilk defa yaratan!” Bunun üzerine
Efendimize başlarını sallayarak alaylı alaylı diyecekler: “Ne zamanmış o?” De
ki: “Belki de yakındır.” İsrâ-49/285; 50,51/286
KEMİKLERİNİN BİRARAYA GETİRİLEREK
DİRİLTİLEMEYECEĞİNİ Mİ SANIYORSUN? SANADUR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsan, kemiklerini
aslâ biraraya getiremeyeceğimizi (dolayısı ile tekrar diriltilmeyeceğini) mi
sanıyor? (Sanadursun, diriltildiği zaman görür ama, iş işten geçmiştir artık!)”
Kıyamet-3/576
KENDİLERİNİ HELAK EDEN NADANLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Müşrikler,
hem insanları Kur’an’dan men ederler, hem de kendileri ondan geri dururlar.
Böylece ancak kendilerini helâk ederler, fakat işin şuurunda değillerdir.” En’âm-26/129
KENDİM ETTİM, KENDİM BULDUM MİSALİ, HERKESİN
YAPTIĞI LEHİNE YA DA ALEYHİNEDİR
Kim salih ameller işlerse kendi
lehinedir, yüzünü ağartır; kim de kötülükler yaparsa kendi aleyhinedir, yüzünü
karartır. Rabbin kullarına aslâzulmetmez! Fussılet-46/480
KENDİN ETTİN, KENDİN BULDUN
“Sonunda yaptıklarının cezası, onlara
isâbet etti ve kendisiyle alay ettikleri kötü işler, onları sarıp kuşatıverdi!”
(Eh kendin ettin, kendin buldun!) Nahl-34/269
KENDİNE EDER KİM NE EDERSE
İnkâr edenin inkârı, kendi
aleyhinedir, cehennemi boylar; Salih amel işleyen, kendi lehine amel etmiş olur
da ameli, onun cennete girmesine vesile olur. Rûm-44/408
KENDİNİ BEĞENMİŞ KİMSELERİ ALLAH
SEVMEZ!
Allah-ü Teâlâ, kibirli, kendini
beğenmiş kimseleri aslâ sevmez! (Allah’ın sevmediklerini de cennet içine almaz,
o kadar!) Hadîd-23/539
KENDİNİZDEN BAŞKASINA SAKIN HA
GÜVENMEYİN!
Ehl-i Kitaptan bir tâife, diğer
dindaşlarına şöyle diyorlardı: “Kendi dininize tabi olandan başkasına sakın ha
güvenmeyin!” Âl-i İmrân-73/58
KENDİNİZİ TEHLİKEYE ATMAYIN!
Allah yolunda mallarınızı harcayın
da kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın, hep güzel davranın! Yani
Allah ne emrettiyse ona sımsıkı sarılın, kaçmayın! Bu emir, yeri gelir tasadduk
olur, yeri gelir Allah yolunda cihat olur, yeri gelir ferâizi ihya olur... Bakara-195/29
KESİNTİSİZ VE MİNNETSİZ BİR CENNET
HAYATI, SALİH AMELLER İŞLEYENLEREDİR
Salih ameller işleyenlere kesintisiz
ve minnetsiz bir mükâfat olarak cennet hayatı vardır. Fussılet-8/476
KESTİKLERİ SIĞIRIN EN SON VASFI
NASILDI?
İsrailoğulları sordukça Allah
kesilecek sığırın vasfını zorlaştırdı. Netice itibariyle şu evsafta idi:
1-Yaşlı değil, 2-Körpe de değil, 3-Orta yaşta dinç bir inek olacak, 4-Parlak,
sarı renkte bir inek, 5-Toprağı sürmek için çifte koşulmuş olmayacak, 6-Ekin
sulamada da çalıştırılmış olmayacak, 7-Salma kusursuz olacak, 8-Hiç alacası
olmayacak. Bakara-68,69/9; 70,71/10
KEŞKE MÜSLÜMAN OLSAYDIK
“Bir zaman olur kâfirler, ‘keşke
vaktiyle müslüman kimseler olsaydık!’ diye çok hasret çekerler. ‘Bir zaman’: a)
Allah Müslümanlara zafer verildiğinde, b) Kâfirler ölecekleri sırada, c)
Kıyamet gününde, d) Cehenneme girdiklerinde; mânâlarında olarak tefsir edilmiştir.”
Hicr-2/261
KEŞKE TOPRAK OLAYDIM, DER, O MÜCRİM
KAFİR KİŞİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Büyük
Buluşma) günü her şahıs, (dünyadan) kendi elleriyle takdim ettiği (ameline)
bakar ve kâfir (olan), “Ah! Ne olurdu, keşke toprak olaydım!” der. (Çünki dehşetli
azâbı iliklerine kadar hissetmiştir artık.) Nebe’-40/582
KEŞKE, KEŞKE, DER O GÜN İNSAN AMA, BU
KEŞKELER, AH BİR İŞE YARASA; YARAMAZ BİR KERE!
Kıyamet günü hesap yerinde, cehennem
göz önüne getirildiği zaman, (ondan kendisini kurtaracak salih amellere hasret
kalan) insan, şöyle der: “Keşke (bu ebedî) hayatım için önceden (dünya
hayatımda iken salih ameller) yapsaydım!” der. (Der demesine de, artık ne işe
yarar ki, bu demeleri?) Fecr-24/593
KEVSER SURESİ
108. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 3 âyettir. Kur’an-ı Kerîm’in en kısa sûresidir. Kur’an-ı Kerim’in
satırları, bu sûrenin uzunluğu baz alınarak belirlenmiştir. Kevser-0/602
KEVSERİ VERDİK SANA HABİBİM YA
MUHAMMED
Allah-ü Teâlâ: “(Habibim Ya
Muhammed!) Şüphesiz ki, Biz Sana Kevser’i (Çok hayrı, Risâleti, Ahiretteki
Havz-ı Kevser’i, Kur’an’ı, Şefaat-ı Uzma’yı, Mekke, Kudüs, Şam, İstanbul...gibi
beldelerin fethini) verdik. Öyle ise Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban
kes!” buyurmaktadır. (Namazın hem emri, hem tarifi Allah tarafından olduğu için
farz; Kurbanın emri Allah tarafından, tarifi peygamber Efendimiz tarafından
olduğu için vâcip olmuştur.) Kevser-1,2/602
KEYFİ ARZULARINIZA UYMAYACAĞIM
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ya
Muhammed!) De ki: “Sizin keyfi arzularınıza uymayacağım; yoksa dalâlete düşmüş
ve gerçeği bulamamış olurum!” En’âm-56/133
KEYİFLERİNE GÖRE BİR AYET VEYA
MU’CİZE GELMEZSE NE DERLERDİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlara
keyiflerine göre bir âyet veya mu’cize getirmediğin zaman ‘hiç değilse bir
şeyler bulup buluştursaydın ya!’derler. De ki: Ben sadece Rabbimden ne
vahyolunursa ona tabi olurum!” A’râf-203/175
KEYİFLERİNE UYMAZ PEYGAMBER!
Kur’an, Efendimize sav şöyle hitap
eder: “Şâyet Sen, sana gelen bunca ilimden sonra o muhâliflerin keyfine uyacak
olursan, Allah’ın cezasından seni koruyacak ne bir dost, ne de bir hâmi
bulursun! (yani bulamazsın!) Ra’d-37/253
KIBLE ARZUNU YERİNE GETİRECEĞİZ
Allah-ü Teâlâ: “Habibim Ya Muhammed!
Artık yüzünü hoşnut olacağın bir Kıble’ye (Mescid-i Haram’a) çevireceğiz!”
buyurmaktadır. Bakara-144/21
KIBLE DEĞİŞİMİ HAKKINDA DİYECEKLER
Akılsız insanlar şöyle diyecekler:
“Müslümanları daha önceki kıblelerinden çeviren sebep nedir?” Bakara-142/21
KIBLENİN KA’BE OLACAĞINI EHL-İ KİTAP
BİLİYORDU
Ehl-i Kitap, kıblenin Mescid-i Haram
cihetine çevrilmesinin Rableri tarafından olduğunu, elbette biliyorlardı. Allah,
onların (Ehl-i Kitab’ın) yapmakta oldukları şeylerden gafil değildir. Bakara-144/21
KIBLENİN MESCİD-İ HARAM OLMASI FARZ
KILINDI
Namazda kıblenin Mescid-i Haram
cihetine yönelerek kılınması, bu Ayet-i Kerime ile sabitlenerek farz kılınmıştır.
Zira Allah-ü Teâlâ: “Siz de ey mü’minler! Nerede olursanız olunuz, artık
(namazda) yüzünüzü oraya (Mescid-i Haram’a) doğru çeviriniz!” buyurmaktadır. Bakara-144/21
KIBLEYE DÖNDÜR YÖNÜNÜ, YOLCULUKTA
KILDIĞIN NAMAZLARDA BİLE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Her
nereden yolculuğa çıksan da, namazda yüzünü Mescid-i Haram’a döndür!” Yani
yolculuk esnasında namaza ilk başlarken yönünü, Mescid-i Haram tarafına çevir!
(Ancak namaz esnasında vasıtanın yön değiştirmesinin, namaza zarar vermeyeceğine
fakihlerimiz hükmetmişlerdir.) Bakara-149,150/22
KIBLEYE YÖNELMEK NELER KAZANDIRIR?
Kıbleye yönelmek Müslümanlara:
1-Birlik ve beraberlik kazandırır; 2-Birlik beraberliğin sinerjisi ile müthiş
bir güç ve kuvvet kazandırır; 3-Allah, bu sebeple üzerimizdeki nimetini
tamamlar da maksûdumuza ereriz; 4-Doğru yolu tutmuş oluruz. Bakara-150/22
KIL KADAR HAKSIZLIK EDİLMEZ ONLARA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Baksana şu
kendilerini temize çıkartıp duranlara! Bilakis Allah, dilediğini temize
çıkartır ve onlara kıl kadar zulmedilmez!” Nisâ-49/85
KIL KADAR SİZE HAKSIZLIK YAPILMAZ
Savaş farz kılınınca korkularından
‘Rabbimiz bize savaşı niçin farz kıldın?’ diyenlere karşı Allah-ü Teâlâ şöyle
buyurdu: “Habibim Ya Muhammed! Onlara de ki: Dünya zevki pek azdır, Ahiret ise
günâhlardan sakınanlar için sırf hayırdır ve orada kıl kadar haksızlığa uğratılmazsınız.”
Nisâ-77/89
KILAVUZU DÜNYA ÖNDERİ OLANIN
Dünyada İslam dışı beşerî önderlerin
sistemlerine takılıp gidenler, Ahirette önderleri ile beraber en şiddetli
pişmanlıklar içerisinde ateşin içine atılacaklar ve o ateşten de çıkarılacak
değillerdir. Eh, kılavuzun öyle olursa, varacağın yer de böyle olur!
Bakara-167/24
KILAVUZU HAYASIZ ŞEYTAN OLANIN
GİDECEĞİ YER, ONUNLA BERABER ATEŞTİR, O KADAR!
İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiç
bir bilgiye sahip olmadığı halde Allah hakkında tartışır durur. Her azgın ve
hayâsız inatçı şeytanın peşine takılır. Halbuki o şeytanın alnında âdeta şöyle
yazılmıştır: “Her kim ki bunu dost edinir, bu da onu yoldan çıkararır, doğruca
tâ alevli ateşin azâbına sürükler, götürür!” Hacc-3,4/331
KILAVUZU KARGA OLDU KABİLİN
Sonra Allah, ona (Kâbil’e), kardeşinin
cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeleyen (kılavuz) bir karga
gönderdi. (Bunun üzerine Kâbil:) “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar bile olup
da kardeşimin cesedini gömmekten âciz mi kaldım?” dedi ve pişmanlığa
düşenlerden oldu. Mâide-31/111
KILAVUZU ŞEYTAN OLANIN, VARACAĞI YER
İŞTE ORASIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah
şâhittir ki, Biz senden önce birçok ümmete kendilerini irşâd etmeleri için
peygamberler gönderdik. Fakat şeytan, onların kötü amellerini kendilerine
süsleyerek güzel gösterdi. Bu yüzden peygamberlerini yalancı saydılar. İşte
şeytan, dünyada olduğu gibi bugün de onların dostudur. (Dostları şeytanla
beraber) onlara gayet acı bir azap vardır.” Nahl-63/272
KIPTİ’NİN ECELİ GELMİŞTİ, HİKMETİ
İLAHİ O ECELİ MUSA’NIN YUMRUĞU İLE ÖRTÜŞTÜRMÜŞTÜ
Musa as, yiğitlik çağında daha genç
bir delikanlı iken, halkın henüz istirahatta olduğu bir vakitte şehre inmişti
ki, orada birbiriyle öldüresiye dövüşen iki kişiye rast geldi. Bunlardan
birisi, kendi kabilesinden (İsrailoğullarından), diğeri de düşmanından (Mısırlı
bir kıpti) idi. Kendi kabilesinden olan, Hz. Musa’dan yardım istedi. Musa as
da, o kıptiye (herkese vurulabilecek sıradan) bir yumruk vurmuştu. Adamın eceli
gelmiş ki bu ecel ile Musa as’ın yumruğu aynı saniye içinde örtüşüvermişti de
onun ölümüne sebep olmuştu. Hz. Musa hiç öldürme kastı olmamasına rağmen kazaen
de olsa bir insan öldürmüştü ve buna çok üzüldü ve: “Bu şeytanın işindendir,
gerçekten o, saptırıcı açık bir düşmandır. Ya Rabbi! Doğrusu ben kendi nefsime
zulmettim, bana lütfettiğin bu nimetler hakkı için artık suçlulara aslâ arka
çıkmam, artık beni bağışla!” dedi. Allah da O’nu bağışladı. Çünki O, affı ve
merhameti bol olandır. Kasas-15,17/386
KIRINTI BİLE VERMEZLERDİ İNSANLARA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa
onların mülkten (hâkimiyetten), nasipleri mi var? öyle olsaydı onlar, insanlara
bir kırıntı (çekirdeğin arkasındaki küçücük oyuğu kadar bir şey) bile
vermezlerdi.” Nisâ-53/86
KIRK YAŞ, İNSANIN BEDENEN, AKLEN VE
MUHAKEMETEN ZİRVE YAPTIĞI YAŞTIR
İnsan kırkına geldiğinde güç yaşı
kemâle erdiği gibi akıl yaşı da kemâle erer. “Rabbim! Bana ve anne babama
verdiğin nimetine şükretme yoluna beni sevk et; razı olacağın salih amel
işlememe beni yönelt!” demesi de onun muhakeme yaş kemâlinin dahi kırk olduğunu
gösterir. Demek ki hayatın zirvesi 40. yaştır. Ahkâf-15/503
KIRK YAŞINA ERİP DE HAYATINA BİR
FABRİKA AYARI YAPIP ÇEKİ DÜZEN VERENE MÜJDELER VAR
O kimseler ki, bedenen, aklen ve
muhakemeten kemâle erdiği kırk yaş olgunluğunda hayatına yaratılış amacına
uygun bir fabrika ayarı çeker, günâhlarına pişmanlıkla tövbe eder, anne babası,
çocukları ve çevresi için duâ duâ yalvarır, âdeta bir duâ âbidesi haline
gelirlerse Allah da onları affeder ve affedeceğini, cennetine koyacağını söyler
ve söylemiştir. (Kırkını aşanlara önemle duyurulur.) Ahkâf-16/503
KIRK YAŞINA GELİRSEK NE YAPALIM?
Kırk yaşına kadar yaşarsan, Âyet-i
Kerime’nin işâret ettiği şekilde kendini bir özeleştiriden geçirmelisin! Artık
teker tümseği aştı, bundan sonraki hayat finiştir. Yanlış yaptıklarımıza tövbe
etmeliyiz ve hayatımıza yaratılış amacına uygun bir fabrika ayarı çekmeliyiz.
Duâ saatlerimiz iyiden iyiye artmalı, bilhassa anne, baba ve zürriyyetimiz için
bol bol yalvarıp yakarmalıyız. Hobilerimiz kazanma yerine başkalarını
kazandırmaya çevrilerek tam sosyal birisi olmalıyız. Ahkâf-15/503
KIRK YIL ORADA KALACAKLARDIR
Musa as’ın İsrailoğullarını Allah’a
havâle etmesinden sonra Allah da şöyle cevap verdi: “O kutsal yer (Arz-ı
Mukaddes) onlara (İsrailoğullarına) kırk yıl boyunca haram kılındı. Oldukları
yerde (Tih, faran çölünde) çileli bir hayat sürdüreceklerdir. Sen, artık o
fâsıklar gürûhu için kendini üzme!” (Not: O fâsıklar, Tih çölünde yeni bir
nesil ortaya çıkıncaya kadar kırk yıl orada kaldılar. 38. Yılında Ürdün’e
varabildiler. Hz. Musa as da o sırada vefat etti. Yûşa bin Nûn komutanlığında,
daha sonra Filistini işgal ettiler.) Mâide-26/111
KISAS AYETİ VAR TEVRAT’TA DAHİ, HEM
DE GÖZE GÖZ, DİŞE DİŞ, CANA CAN VS.VS.
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Tevrat’ta
üzerlerine: ‘Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş; yaralara
dahi kısas vardır!’diye yazdık. Kim, kısas hakkını bağışlarsa bu, kendi
günâhları için keffâret olur. (Bağışlaması iyi olur.) Kim Allah’ın indirdiği
ile hükmetmezse işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.” Mâide-45/114
KISAS FARZ KILINDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler, öldürülen kimselerin hakkını almak için, size kısas farz kılındı.” Bakara-178/26
KISAS NASIL BİR HAKTIR?
Kısas, şeriat sahibinin (Allah’ın)
bir hakkı olarak değil, hayatın dokunulmazlığını korumak için meşru’
kılınmıştır. Yani can almak için değil, cana dokundurmamak için hükmedilmiştir.
Meselâ hak sahibi, kısastan vazgeçerse kısas tatbik edilmez. Üstelik hak
sahibine kısas yerine diyet alması tavsiye edilir. Bununla beraber suçu önleyen
en tesirli kanun kısastır. Mâide-45/114
KISAS NE ZAMAN DÜŞER?
Maktulün (öldürülenin) velisi
tarafından katil kişi affedilirse, o zaman kısas düşer. Bu sefer de diyeti ne
ise ona, güzel bir şekilde ve tam olarak ödemek gerekir! Bakara-178/26
KISASA VEYA DİYETE RAZI OLMAYAN
Katil hakkında kısas veya diyetini
verme şeklinde hüküm kesinleştikten sonra maktulün velisi, daha ileri giderek, katilin
daha şiddetli şekilde cezalandırılmasını istemesi veya bizzat kendisi
cezalandırmaya kalkması, zulüm olur ve böyle yapılırsa, o takdirde yapan, son
derece acı bir azaba müstehak olur! Bakara-178/26
KISASTA ESNEKLİK VAR MI?
Evet var! Hem de tavsiye ediliyor. Şöyle
ki: Maktulün velisi, kısas isteme hakkına sahipken, bu hakkını diyet almaya
çevirebilir. Bu esneklik, Rabbimiz tarafından bir kolaylık ve lütuftur ve
tavsiye de edilmektedir. Bakara-178/26
KISASTA KİM, KİMİNLE KISAS EDİLİR?
Allah-ü Teâlâ: “A-Hür hür ile;
B-Köle köle ile; C-Dişi dişi ile kısas olunur!” buyuruyor. Bakara-178/26
KISASTA SİZİN İÇİN HAYAT VARDIR
Allah-ü Teâlâ: “Ey akıl sahipleri!
Kısasta sizin için hayat vardır. Böylece korunmayı ümit edebilirsiniz”
buyurmaktadır. Evet! Öldüren, kesinlikle bu cinayeti karşılığında öldürüleceğini
bilseydi, öldürmezdi; zira can tatlıdır! Kısasa karşı çıkmak, bir
akılsızlıktır, çünki netice itibariyle bir kişiye acımak, çok kişiye acımamayı
beraberinde getirir. Bakara-179/26
KISIR GÜN, KIYAMET GELİNCEYE KADAR
ŞÜPHE İÇİNDE KALIN BAKALIM!
“Allah’ın dinini inkâr edenler, son
saat (ölüm anı), ansızın gelip çatıncaya veya o kısır gün (arkası gelmeyen
gün=Kıyamet) kendilerine gelinceye kadar Kur’an hakkında bir şüphe içinde kalır
giderler.” Kalın bakalım! Hacc-55/337
KISIRLIK TAKDİRİ DE SIRF ALLAH’A AİT
BİR TASARRUFTUR
Allah-ü Teâlâ, dilediğine kızlar
verir, dilediğine erkekler verir, dilediğine kız ve erkek karışık verir, dilediğine
ikiz ve daha fazla sayıda bir batında verir, dilediğine de vermez ve onu kısır
bırakır. Tasarruf sadece ve sadece O’na aittir. Şûrâ-49,50/487
KISKANÇ YAHUDİLER VE MÜŞRİKLER
Ehl-i Kitab’ın kâfirleri ile
müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler, kıskanırlar;
kıskançtır onlar! Bakara-105/15
KISKANÇLARI AFFET VE HOŞGÖR YAHU!
Ehl-i Kitap’tan birçok kimse,
kıskançlıklarından dolayı sizi imanınızdan etmek isterler. Onlara karşı sabret,
onları affet ve hoş gör, aldırma! Bakara-109/16
KISSADAN HİSSE: EY RESÛLÜM, BUNLAR
GAYB HABERLERİNDENDİR, YOKSA SEN BİLEMEZDİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Resûlüm! İşte bunlar, Sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa
onlar (Yûsufun kardeşleri, Yûsuf için) tuzak kurmak ve plânlarını
kararlaştırmak için toplandıklarında elbette Sen, onların yanında
bulunmuyordun. Şunu da unutma ki: Sen, ne kadar hırs göstersen de yine
insanların çoğu iman etmezler!” (Evet, bir insan ki, okuması yok, yazması yok.
Ne bir kitap okumuş, ne bir hoca önünde ders almış. Ama hocalar O’ndan ders
alıyorsa, tarihî hadiseleri, hem de ilk insanın yaratılışından bugüne her
safhasıyla sanki içlerinde yaşamış gibi haber veriyorsa, ne haber verdiyse
hepsi doğru çıkıyorsa bu insan kim olabilir? Elbette her şeyi bilen Allah’ın
Elçisi olabilir. Allah, O’na bildirir ki, O da bize bildiriyor. Yusuf as
kıssasını doğru olarak içlerinde yaşarcasına bize anlatması, O’nun peygamber
olduğuna dâir imanımızı iyice perçinleştirmiştir. Zira bunu, ancak Allah Elçisi
anlatabilir.) Yûsuf-102,103/246
KISSA-İ MUSA VE FİRAVUN’U SANA
ANLATMASAYDIK SEN NEREDEN BİLECEKTİN Kİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Musa’ya emrimizi vahyettiğimiz sırada Sen Tûr’un batı tarafında
değildin. Sen, bir çok nesiller, bir çok çağlar geçtikten sonra Medyen halkı
arasında oturmuş da âyetlerimizi onlardan öğrenmiş de değilsin! Fakat Seni
Resûl olarak gönderen, Biz olduğumuz için Sana vahyettik de o sebeple (onların
arasında oturmuşçasına hadiseleri, detaylarıyla doğru bir şekilde) biliyorsun.
Hem, Biz Musa’ya seslendiğimiz vakitte de Sen dağın yanında değildin. Düşünüp
ders alsınlar diye, daha önce kendilerine peygamber gelmemiş olan bir halkı
(Mekkelileri) uyarman için Rabbin tarafından bir rahmet eseri olarak Seni Resûl
yapıp, tarihte, orada cereyan eden şeyleri Sana bildirdik.” Kasas-44,46/390
KISSALARDAN ŞÜPHE EDİYORSAN YANİ
ŞÜPHE EDİYORLARSA TEVRAT’I OKUYANLARA SOR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Resûlüm! Eğer Sana indirdiğimiz şeylerde (bu anlattığımız kıssalarda faraza)
şüphede isen (ki, peygamberin şüphelenmesi aslâ söz konusu olmayacağından, muhatapların
şüphede iseler demektir), o halde Senden önce Kitabı (Tevrat’ı) okuyanlara sor!
And olsun ki, Sana Rabbinden Hak gelmiştir; sakın şüphe edenlerden
olma(sınlar)! Ve sakın Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan olma(sınlar)! Yoksa
hüsrâna uğrayanlardan olursun(uz)!” Not: Bu âyetteki “şüphede isen” den maksat
şu olabilir: Tevrat ve incil’de peygamberimiz sav ve o kadar ayrıntılı
anlatılmıştı ki Yahudi ve Hıristiyan Âlimleri, Efendimizi kendi evlâtları kadar
net tanıyorlardı. “Tevrat okuyanlara sor!”dan maksat, bir şüpheden değil, Yahudi
Âlimlerinin, Seni kendi ağızlarıyla tasdik etmelerine mütevakkıftır. İkisi
(Abdullah bin Selâm ve Kâ’b-ül Ahbâr) hâriç tasdik etmediler tabi! Yûnus-94,95/218
KISSALARIN EN GÜZELİ YUSUF AS’IN
KISSASIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, bu
Kur’an’ı Sana vahyetmekle, Sana kıssaların (geşmiş ümmetlerin hikâyelerinin) en
güzelini anlatıyoruz. Elbette Sen, ondan önce bunlardan habersiz olanlardan idin.”
Yûsuf-3/234
KIŞIN ÖLEN YERYÜZÜ BAHARDA DİRİLDİĞİ
GİBİ KIYAMETTE TAM ÖLECEK VE AHİRETTE DİRİLECEK
Kışın ölen yer yüzünün baharda
dirildiğini, her tarafın yemyeşil olup hurma ve üzüm bağlarıyla bezendiğini, şırıl
şırıl pınarların gözelerinden akıtıldığını görüp duruyorsunuz. Bu mahsuller, sizin
onlardan yiyerek hayatta kalmanız için Allah tarafından yaratıldığı âyan
beyandır. Siz onu ellerinizle de yaratmadınız ve zaten yaratamazsınız! Bütün
bunları bilip durduğunuz halde, hâlâ Ahiret gününe iman etmek suretiyle bir
şükrânede bulunmayacak mısınız? Yâ Sîn-34,35/441
KIŞKIRTICI MÜNAFIĞIN HALİ, AYNEN
ŞEYTANIN HALİNE BENZER, SENİ KIŞKIRTIR SONRA SIVIŞIR!
Allah-ü Teâlâ, Medine Yahudilerini
savaşa teşvik ederek kışkırtan, sonra da onları kaderleriyle başbaşa bırakan
münâfıkların halini şeytanın haline benzetir. Şöyle ki: Şeytan insana “inkâr
et! İnkâr et!” der, insan da ona kanarak inkâr eder; sonrasında şeytan, bu
sefer ona şöyle deyiverir: “Doğrusu ben senden uzağım; çünki ben Alemlerin
Rabbi olan Allah’(ın azâbın)dan korkarım!” Haşir-16/546
KITALARIN AÇIKLANDIĞI AYET-İ KERİME
“Hem yeryüzünde birbirine komşu
farklı özelliklerde toprak parçaları (kıtalar) var.” (Yeryüzünü yayarken
bunları da hikmetle böyle yaptık. Burada kıta, ana kara parçaları ‘Asya, Amerika
vs. mânâsına geldiği gibi, dağ, ova, çöl, yeşil alan ve buzul bölgeleri
anlamına da gelir.) Ra’d-4/248
KITLIK BELASINDAN KURTULMAK İÇİN
İMAN EDECEKLERDİ, BİRAZ KURTULUNCA CAYIVERDİLER
Kureyş müşriklerinin azgınlıkta
haddi aşmaları karşısında Efendimiz sav, bedduâ ederek Allah-ü Teâlâ’nın onlara
kıtlık belâsı vermesini istedi. Allah da kıtlık verdi, öyle ki, köpek leşi
yemeye bile mecbur kaldılar. Sonra Efendimize ricada bulundular ve iman
edeceklerini beyan ederek, Allah’ın üzerlerinden bu belâyı kaldırmasını
istediler. Allah da bu kıtlığı kısmen kaldırdı. Ne mi oldu? Cayıverdiler de
yine küfre dönen talihsiz kimselerden oldular. Allah da bu kaypaklıklarına karşı
onları şu şekilde tehdit etti: “Biz de pek büyük ve gayet şiddetli bir tutuşla
tutacağımız gün onlardan tam intikam alırız!” Duhân-15,16/495
KITLIKLA TERBİYE EDİLEN MEKKELİLERİN
MİSALİ, BAHÇESİNE BELA İSABET EDEN GİBİDİR
Eski devirlerde yaşayan, şükürsüz
şımarık azgınlardan bir topluluğun bahçelerini bir gece Yüce Allah, gönderdiği
ateş belâsıyla yakarak kapkara etmişti. Mekkeli azgın şımarıklara da Allah-ü
Teâlâ bir kıtlık belâsı vererek durumlarını o bahçe sahiplerinin durumları gibi
berbat etti. Kalem-17/564
KIVAMIN EN GÜZELİNDE YARATTI ALLAH
İNSANI; AMA O, BU KIVAMI MUHAFAZA EDEMEDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçekten
Biz insanı (ruh ve beden itibarı ile), en güzel kıvamda yarattık. Sonra, bu en
güzel kıvamı (verdiğimiz donanımı, kötüye kullanarak ihanet etti de)
koruyamadı. Biz de onu, (ceza olarak) aşağıların aşağısına (cehennemin dibine)
ittik,döndürdük!” Tîn-4,5/596
KIVILCIMLAR SAÇAR O CEHENNEM, SARAY
VE PEŞ PEŞE GELEN SARI DEVELER GİBİ BÜYÜK, BÜYÜK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Cehennem
saray cesâmetinde kıvılcımlar saçar; sanki sıçrayan o kıvılcımlar, peş peşe
gelen sarı develer gibidirler. Hakkı yalan sayanların o gün, vay hâline!” Mürselât-32,34/580
KIYAMET ALAMETLERİNİN GELDİĞİNİ
BİZZAT KUR’AN HABER VERİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa
onlar, kıyametin ansızın kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? Zaten kıyametin
alâmetleri geldi bile! Fakat kıyamet kopmaya başladığında ibret almaları (imana
etmeleri) kendilerine ne fayda verir ki?” (Kıyamet kopmaya başladığında imtihan
süreci sona erer de iman kabul edilmez.) Muhammed-18/507
KIYAMET ANSIZIN GELECEK VE, NE
ZAMAN? DİYENLER DEHŞETE DÜŞECEKLERDİR
“Azap ne zaman?” diye sabırsızlıkla
soranlara, kıyamet ansızın gelecek de onlar dehşete düşeceklerdir. Akılları
başlarına gelse de artık iş işten geçtiği için onu geri çeviremeyeceklerdir. Kendilerine
tevbe için mühlet de verilmez! Yüzlerine bile bakılmaz! Enbiyâ-40/324
KIYAMET ANSIZIN GELECEKTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kıyamet,
size ansızın gelecektir. (Habibim Ya Muhammed!) Sanki Sen ondan haberdarmışsın
gibi onu, Sana soruyorlar. De ki: Onun ilmi, ancak Allah katındadır, fakat
insanların çoğu (bu ilmin Allah’a ait olduğunu) bilmezler!” A’râf-187/173
KIYAMET ANSIZIN KOPABİLİR
“Acaba onlar, farkında olmadıkları
bir sırada kuşatıcı bir musibetin kendilerine gelmesinden yahut ansızın
kıyametin kopmasından emin midirler?” Yûsuf-107/247
KIYAMET DEDİĞİNİZ ŞEY NE ZAMAN
KOPACAKMIŞ? DİYE ALAY EDERLER
İnançsız kâfirler, alaylı bir tarzda
Mü’minlere şöyle seslenirler: “Kıyamet dediğiniz şey, ne zaman kopacakmış?” Ansızın
korkunç bir ses (Sûr’a birinci üfürülüş), onların işini bitirecek ama aklı
gözüne inmiş herifler, görmeden inanmıyorlar ki! Gördükleri zaman da iş işten
zaten geçecek, imanları “hiç”e inecek! Yâ Sîn-48,49/442
KIYAMET GELMEZ VE AZAP OLMAZ,
DİYENLERİN AKLI GÖZÜNE İNMİŞTİR O KADAR!
Kâfirler: “Kıyamet (yeniden diriliş)
gelmez ve o sebeple biz de korkutulduğumuz azâbı görmeyiz” diyorlar. Akılları
gözlerine inmiştir onların! Bu sözün, “yarın” dediğin şeyi görmediğimden
“yarın” diye bir şey kabul etmiyorum diyen aklı gözüne inmiş ahmağın sözünden
ne farkı var? Yarın olunca “yarını” bilmecburiye kabul ettiği gibi Haşir olunca
da orada “Haşri” kabul eder ama, iş işten geçmiş olur. Sebe’-3/427
KIYAMET GÜNÜ ALLAH’DAN BAŞKA TANRILARIN
HİÇ BİR FAYDASI YOKTUR
Allah’dan başka nice maddi veya
mânevi varlıkları kendilerine tanrı edinenler, kıyamet gününde bu tanrılardan
hiç birini kendisine şefaatçi dahi bulamaz. “Ben bunu aslında tanrı edinmemiştim!”
feryadı da işe yaramaz! Rûm-13/404
KIYAMET GÜNÜ BÜYÜK BULUŞMANIN DEHŞETİNİ
ALLAH, VAHYEDEREK BİLDİRMİŞTİR
Allah, Kıyamet günü Büyük
Buluşma’nın dehşetini, daha bu dünyada iken kullarından dilediği kimselere
(peygamberlere) indirdiği Ruh (Vahiy) ile insanlara bildirmiştir ki korksunlar,
çekinsinler! Mü’min-15/467
KIYAMET GÜNÜ HEPİNİZİ TOPLAYACAKTIR
ALLAH
Allah, kıyamet günü hepinizi
biraraya getirecektir. Bunda hiç şüphe yoktur. Nisâ-87/91
KIYAMET GÜNÜ MAHŞERDE İNSANLAR, ÜÇ
ZÜMRE HALİNDEDİRLER
Kıyamet günü yeniden diriltilerek
Mahşer meydanında toplanan insanlar, üç zümre halindedirler: 1-Ashab-ı Meymene
(Amel defterleri sağ ellerine verilen cennet ehli); 2-Ashab-ı Meş’eme (Amel
defterleri sol ellerine verilen cehennem ehli); 3-Sâbikûn! (Hayra hizmette
yarışanlar, Ashab-ı Meymene’yi geride bırakıp önde gidenler!) Vâkıa-7/533
KIYAMET GÜNÜ MUTLAKA GELECEKTİR;
NEREDEYSE ONU GİZLEYECEKTİM LİHİKMETİN!
Allah-ü Teâlâ: “Kıyamet gününün
(kopmasının) mutlaka geleceğini; (insanların imtihan edilmesi hikmetine binâen
vakti saatini açıklamayıp) onu neredeyse gizleyeceğini (yani hiç haber vermeyeceğini);
tâ ki, (tam bir imtihan ile) herkes yapmakta olduğunun karşılığını bulsun!
(diye böyle yaptığını)” beyân etmiş. Ama beşerin bütün bütün telef olmaması
için Şefkati’nden Kıyamet gününün geleceğini haber vermiş, tarihini
açıklamamış. Açıklasaydı önceki ve ortadaki asırlardakiler, teellüm-i tâmmeye;
sonraki asırlardakiler de dehşet-i mutlakaya düşerlerdi de herkes kendini bir
boşvermişliğe atardı. Tâ Hâ-15,17/312
KIYAMET GÜNÜ, YENİDEN DİRİLİŞ KESİN
KES GELECEKTİR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde
kıyamet gününün (yeniden dirilişin) kesin kes geleceğini, fakat insanların
ekserisinin buna inanmıyor olduklarını beyan ediyor. (Evet, Allah mutlak Adil
olduğuna göre, pek çok zalimin zulmü karşılığında bu dünyada ceza, hatta hiç
ceza görmediğine göre kesin kes o zalimlerin ceza göreceği bir yer, bir Ahiret
olacaktır ve bu zaruridir. Aksi takdirde -Hâşâ- Allah’ın aczine veya
zalimlerden korkup bir şey yapamamasına hükmedilir ki bu da muhallerin en
muhalidir.) Mü’min-59/473
KIYAMET GÜNÜNDE DAĞLAR ÖYLE BİR
SARSILIR Kİ, AKIP GİDEN KUM YIĞINI HALİNE GELİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Günü
geldiğinde kıyamet kopacak, yer ve dağlar, öyle şiddetli sarsılacak ki, akıp
giden kum yığınları haline gelecek!” Müzzemmil-14/573
KIYAMET GÜNÜNDE DAĞLAR, UFALANIP
SAVRULACAK, HER YER DÜMDÜZ OLACAK
Bu âyetlerde dağların ufalanıp
savrulacağı, her yerin dümdüz edilerek bomboş bırakılacağı, ne bir çukurun,ne
de bir tümseğin kalmayacağı beyanediliyor. Tâ Hâ-105,107/318
KIYAMET GÜNÜNDE HAKKI YALAN
SAYANLARIN VAY HALİNE!
Allah-ü Teâlâ: “Kıyamet Günü’nde
(veya kıyametin kopması esnasında) Hakkı yalan sayanların, peygambere yalancı
diyenlerin vay haline!” diyerek kefere ve fecerenin feci âkıbetini haber veriyor.
Tûr-11/522
KIYAMET GÜNÜNDE İNSANLAR BİRBİRLERİNE
ÇARPARAK DALGA OLUŞTURURLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O günde
(Dinî hizmetlerin tesir etmediği gün geldiğinde, kıyametin kopması arefesinde)
insanları Ahir Zaman Fitnesi ile birbirine çarparak dalgalanır hale
getirmişizdir. (Yani iş artık çığırından çıkmıştır, hukuk, din, iman diye bir
şey kalmaz da Biz de Kıyameti koparırız.) Nihayet Sûr’a (2. defa) üfürülür de
onların hepsini Mahşer’de toplayıp bir araya getirmişizdir.” Kehf-99/303
KIYAMET GÜNÜNDE KENDİLERİNDEN KORKU
GİDERİLENLERİN MUHAVERELERİ
Kıyamet günü şefâat eden ve edilenlerin
kalblerinden korku giderildikten sonra aralarında şöyle konuşmalar geçer:
Şefâat edilenler: “Rabbiniz neye hükmetti?” Şefâat edenler: “Hak ve adâletin tâ
kendisiyle hükmetti.” Allah, pek Yüce ve pek Büyük olandır. Sebe’-23/430
KIYAMET GÜNÜNDEKİ AĞIZ KAVGASI
Kıyamet gününde herkes, Allah’ın
huzuruna çıkarlar da dünyada iken zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: “Biz
sizlere tabi idik, şimdi siz, bize fayda sağlayıp da Allah’ın azâbından azıcık
bir şey uzaklaştırabilir misiniz?” derler. Büyüklük taslayanlar: “Ne yapalım?
Allah bize yol gösterseydi biz de size gösterirdik. Şimdi sabretsek de sızlansak
da bizim için birdir. Bizim için kaçıp sığınacak bir yer yoktur!” diye cevap
verirler. İbrahim-21/257
KIYAMET GÜNÜNDEKİ MANZARA UYKULARI
KAÇIRACAK KADAR ENDİŞE VERİCİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet
gününde (mahşerde hesap verme zamanında) her ümmeti bir araya toplanmış ve
Câsiye (diz çökmüş olarak) görürsün! Her ümmet kendi hesap defterlerini okumaya
çağrılır. Onlara şöyle denir: ‘Bugün sadece, daha önce (dünyada) ne yaptıysanız
onun karşılığını alacaksınız! İşte bu amel defteriniz, size karşı gerçekleri
söyleyen, aleyhinizde şâhitlik eden kitabımızdır. Biz, sizin yapmakta olduğunuz
her şeyi, bir yere yazıp kaydediyorduk.” Câsiye-28,29/500
KIYAMET GÜNÜNE MÜ’MİN VE SALİH AMEL
İŞLEMİŞ BİRİ OLARAK GELİRSEN HİÇ KORKMA!
Mü’min olarak ve sâlih ameller işleyerek
kıyamet gününe gelmiş kimse, zulmedilmekten ve haklarının çiğnenmesinden
korkmaz! (Çünki orası, adâletin tam olarak tecelli ettiği yerdir.) Tâ Hâ-112/318
KIYAMET GÜNÜNE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü
TEALA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet
gününe yemin ederim (ki, öldükten sonra diriltileceksiniz)!” Kıyamet-1/576
KIYAMET GÜNÜNÜ DAİMA HATIRDA TAZE
TUTARAK HAK DİN İSLAM’A KİLİTLENİNİZ!
Allah-ü Teâlâ, geri çevrilmesi imkân
dışı olan Kıyamet Günü gelmeden önce yüzümüzün ve özümüzün Hak Din olan İslâm’a
doğrultulmasını, İslâmî yaşayışa kilitlenmemizi, Peygamber Efendimizin Şahsında
hepimize emrediyor. Zira o gün insanlar, dünyadaki durumuna göre cennet ve
cehenneme sevkedilecekler. Rûm-43/408
KIYAMET GÜNÜNÜ NE ZANNEDİYORSUN Kİ YALAN
UYDURUP ALLAH’A ATIYORSUN?
“Uydurdukları yalanı Allah’a mal
edenler, kıyamet günü (nasıl cezalandırılacaklarını) zannediyorlar? Gerçekten
Allah, insanlara karşı büyük lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu bu nimete
şükretmezler.” Yûnus-60/214
KIYAMET HAKKINDA BU SUREDE DE
AYETLER GEÇMEKTEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Size va’d
edilen (o kıyamet), mutlaka gerçekleşecektir.” Kıyametin kopması göstergeleri:
1-Yıldızların, ışığı söndürülecektir; 2-Gök, yarılacaktır; 3-Dağlar, paramparça
edilip savrulacaktır; 4-Peygamberlere ümmetleri hakkında şâhitlik etmeleri için
vakit belirlenecektir. Mürselât-7,11/579
KIYAMET KELİMESİ HEM KIYAMETİN
KOPMASI HEM DE MAHŞER İÇİN ORTAK KULLANILIR
Bu sayfadaki Âyetler tefsir
edilirken hem kıyametin kopması, hem de yeniden dirilip Mahşer’de toplanıp
hesap verme zaman dilimine ortak bir kelime olarak “Kıyamet” denmiştir.
Doğrudur, çünki kopan kıyamet ile kurulan kıyamet bir bütünün iki parçasıdır.
İkisi de imtihan dünyasının kapanıp sonsuzluk dünyasının başlaması hakikatının
ikamesi için yapılan azametli faaliyet-i İlâhiyedir. Hâkka-1,34/566
KIYAMET KESİNLİKLE KOPACAK, ONUN
KOPUŞUNU YALANLAYACAK BİR KİMSE DE OLMAYACAK!
Kıyametin kopması hadisesi
kesinlikle gerçekleşecek! (Başı olan her varlığın sonunun olması bir Kanun-u
İlâhî oluşu, dünya gibi nice kürelerin başına, kıyametlerin kopuşu bu hadisenin
olacağına delildir.) Bu kıyametin kopması hadisesini de yalanlayacak hiçbir
kimse ol(a)mayacak! (Zira ellerinde hiçbir delil yok! Aksine madde dünyasında
durmadan bir değişim, durmadan bir tahavvülat yani mikro plânda kıyametler var!
Gözleriyle kıyametin kopuşunu görenler, “gerçekten doğruymuş!”diyecekler,
diyecekler de artık o vakit sırr-ı teklif kaldırıldığı için bu iman, onlara hiçbir
fayda vermeyecek!) Vâkıa-1,2/533
KIYAMET KOPACAK MI BİR BAKALIM
DİYENLER, BAKADURUN BAKALIM!
Öyleleri vardır ki kıyametin ortaya
çıkmasından başka bir şey beklemiyorlar. Adam, âkıbeti görecek de iman edecek!
Âkıbeti (kıyameti) gördüklerinde onu daha önce unutmuş olanlar şöyle derler:
“Gerçekten Rabbimizin peygamberleri, bize Hakkı getirmişler!” (Günaydın! Bu
noktadaki imanınız size fayda vermez ki!) A’râf-53/156
KIYAMET KOPMASI ANINDA MÜ’MİNLERLE
KAFİRLER BİRBİRLERİNDEN AYRILIRLAR
Kıyamet saati gelip çattığında o
gün, mü’minlerle kâfirler, birbirlerinden ayrılırlar. (Mü’minler cennete,
kâfirler de cehenneme gönderilirler.) Rûm-14/404
KIYAMET NE ZAMAN DİYE SENDEN
SORUYORLAR, ONU SEN BİLMEZSİN, RABBİN BİLİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Senden kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar; (Ben Sana onun
vaktini bildirmedikten sonra) Sende onun vaktini bildirmeye dair ne bilgi
olabilir ki! Kıyametin kopmasına dâir son bilgi, varır Rabbine dayanır (O’ndan
başkasında herhangi bir bilgi yoktur). Sana düşen görev, ancak ondan korkanları
uyarmaktır. (Yani Senin uyarılarına kulak verenler, ancak kıyametten korkanlardır.)
Nâziât-42,45/583
KIYAMET NE ZAMAN GERÇEKLEŞECEK?
DİYORLAR, VAKTİ GELDİĞİNDE TAM O ZAMAN!
Müşrikler: “Bu va’d edilen kıyamet ne
zaman gerşekleşecek?” diye sorunca; Allah-ü Teâlâ da Efendimize şöyle vahyetti:
“De ki: Vakti geldiği tam zamanında! Sizinle öyle bir buluşma günümüz olacak
ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de bir saat ileri!” Sebe’-29,30/430
KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK DİYE SANA
SORARLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sana kıyametin ne zaman geleceğini sorarlar. De ki: “Onun ne
zaman geleceğine dair bilgi, yalnız Rabbimin nezdindedir. Onu vakti geldiğinde
ortaya çıkaracak da ancak O’dur!” A’râf-187/173
KIYAMET NE ZAMAN KOPACAKTIR?
Bu husustaki bilgi, Allah
nezdindedir, kimse bilemez! Ancak âyet: “Belki de o saat yakındır!” diyerek
kıyametin çok yaklaştığını beyan ediyor. Ahzâb-63/426
KIYAMET SAATI KESİNLİKLE GELECEKTİR,
ALLAH KABİRLERDEKİLERİ DİRİLTECEKTİR
“Şunu iyi bilin ki, kıyamet saatı,
kesinlikle gelecektir. Allah, kabirlerde bulunan kimseleri diriltecektir.” Hacc-7/332
KIYAMET SAATİNİ, VAKTİNİ BİLMEK
ALLAH’A AİTTİR:
Göğün ve yerin tek ilâhı vardır, O
da Allah’dır. Göğün, Yerin ve ikisi arasındaki her şeyin mülkü (yönetimi)
Kendisinin olan Allah, ne Yücedir. Kıyamet saatini (vaktini) bilmek de O’na
aittir. Ve sonunda herkes, O’na döndürülecektir. Zuhruf-85/494
KIYAMET SURESİ
75. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 40 âyettir. Kıyamet-0/576
KIYAMET VE HAŞİR NE ZAMAN OLACAK
DİYE SORUYORLAR; DE Kİ: ONU ALLAH BİLİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Halbuki
onlar: ‘Eğer iddianızda tutarlı kimseler iseniz söyleyin bakalım: Allah’ın va’d
ettiği bu (kıyamet ve haşir), ne zaman olacak?’ diye soruyorlar. De ki: ‘Bunu yalnız
Allah bilir! Ben ise sadece apaçık bir uyarıcı, (azâbından haber veren) bir
korkutucuyum!” Mülk-25,26/562
KIYAMET YAKLAŞTI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O yaklaşan
kıyamet yaklaştı, onu Allah’dan başka ortaya çıkarıcı da yoktur.” Necm-57,58/527
KIYAMETE TAHAMMÜL EDECEK KİMSE
YOKTUR
O kıyamet öyle bir meseledir ki, ne
göklerde ve ne de yerde ona tahamül edecek hiç kimse yoktur! A’râf-187/173
KIYAMETE YEMİN OLSUN Kİ, O ASHAB-I
UHDUD KAHROLSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Geleceği)
va’d edilen güne (Kıyamet gününe) yemin olsun ki...O Ashab-ı Uhdûd kahrolsun!” Bürûc-2,4/589
KIYAMETİ YALANLIYORSUNUZ HA?
YALANLADIĞINIZ O YERDE ALEVLİ ATEŞ SİZİ BEKLİYOR!
Müşrikler bir de, (yine karnından
konuşarak) kıyameti yalan sayıyorlar. Saysınlar bakalım! O kıyameti yalanlayana
orada Allah, alevli bir ateş hazırlamıştır. (Kendileri bilirler.) Furkan-11/359
KIYAMETİN BAŞINIZA KOPMASINI
İSTEMİYORSANIZ ALLAH’IN MİZANINI ADALETE ÖLÇÜ ALINIZ!
Allah-ü Teâlâ: “Allah, Kitabı
(Kur’an’ı) ve mîzanı (adâleti) Hak olarak indirendir. Hem ne bilirsin, belki de
Kıyamet yakındır!” buyurmaktadır. Bu Ayetten şöyle bir hüküm çıkarabiliriz:
Kur’an ve adâleti, Hak ile insanlar arasında hükümfermâ olduğu müddetçe kıyamet
kopmaz; çünki Kur’an’ın misyonu devam etmektedir. Aksi halde ise Kur’an’ın
misyonu kalmayacağından dünyanın da hikmet-i vücûdu kalmayacaktır. Kur’an,
dünyanın rûhudur. Ruhun çıkmasıyla bedenin tefessüh ederek yok olması, aynen
Kur’an ve dünya ile bire bir örtüşmektedir. Bugün başımıza bir kıyamet
kopmamışsa, aramızda yaşayan İslâmî prensiplere hassasiyetle riayet eden -az da
olsa- kutlu insanların var oluşu yüzü suyu hürmetindendir. Kur’an ve Kur’an
hizmetine karşı savaş açanlar, bilmiyorlar ki, dünyayı dahi kökünden
dinamitliyorlar. Şûrâ-17/484
KIYAMETİN GELMESİNİ İSTEMEK DOĞRU
DEĞİL!
“Allah’ın emri (kıyametin kopması),
geldi gelecek! Sakın onu acele istemeyin! Allah, müşriklerin koştuğu ortaklardan
pek münezzehtir ve Yücedir.” (Kıyametin kopmasını istemek, içinde Ahireti
kazandığımız sevgili Dünya’ya karşı bir vefâsızlık olur ki, onu pek gücendirir.
Kıyametin kopması, Allah’a şirk koşanlar yüzünden olacağından Dünya, kefere ve
fecereye gayz ile bilenmekte; mü’mine karşı da minnet ve şefkatle gönül
beslemektedir.) Nahl-1/266
KIYAMETİN KOPACAĞINA İNANMAYANLAR, ONUN
ACELE KOPMASINI İSTEYENLERDİR
Kıyametin kopacağına inanmayanlar, onun
acele olarak kopmasını isteyenlerdir. Onlara göre böyle bir inanç safsatadır.
“Kopacak olsaydı, bu kadar azgınlığımız yanında çoktan kopardı” demeye
getiriyorlar. İnanan insanlar ise kıyametin kopmasından korkarlar ve
kaçınırlar. Kıyamet hakkında tartışanlar, Hak’tan uzak, derin bir sapıklık
içinde olanlardır. Onların cesaretleri, cehaletlerinden kaynaklanmaktadır. Şûrâ-18/484
KIYAMETİN KOPMA ANINDAN MANZARALAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İsrafil
tarafından Sûr’a bir üfleyişle üflendiği zaman olan olmuş, kıyamet kopmuştur. O
vakit dağlar, kaldırılıp bir darbe ile birbirine çarpılıp darmadağın edilir. O
gün gök yarılır, düzeni bozularak parçalanır ve iyice kuvvetten düşer. Melekler
onun (göğün) etrafındadır. Rabbinin (hükümranlığının tecelli ettiği) Arş’ını o
gün, onların üstünde olan sekiz melek taşır. (Elan dört melek taşımaktadır. Bunlar,
müteşabih âyetler olduğundan keyfiyeti tam olarak ancak Allah bilir.) Hâkka-13,17/566
KIYAMETİN KOPMASI ESNASINDAN
MANZARALAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün
(kıyametin koptuğu gün) gök, erimiş maden gibi (kıpkırmızı) olur; dağlar da
(pamukatıcının yayından atılmış) rengârenk yün gibi olurlar ve o günün
dehşetinden bir dost, bir dostu(nun hâlini) sormaz!” Meâric-8,10/567
KIYAMETİN KOPMASI GÖKLERİ VE YERİ
İÇİNE ALIR!
Allah-ü Teâlâ: “O kıyamet (öyle bir
meseledir ki), göklerde ve yerde (olan bütün mahlûkâta) ağır gelmiştir.”
buyuruyor. Kıyametin kopmasının göklerde bulunanlara da ağır gelmesi, bu
kopmanın, gökleri de içine alacağının delilidir. A’râf-187/173
KIYAMETİN KOPMASI HENGAMINDA GÖK,
BULUTLARLA YARILACAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Günü
geldiğinde (kıyamet koptuğunda) gök bulutlarla yarılacak (bulutların
birbirinden ayrışarak yarıldığı gibi yarılacak şeklinde anlıyorum) ve melekler,
bölük bölük indirilecektir. İşte o günde gerçek hâkimiyet, Rahmân’ındır. O gün,
kâfirler için zor bir gündür.” Furkan-25,26/361
KIYAMETİN KOPMASI HENGAMINDAKİ
MANZARA NASIL OLACAK?
Kıyametin kopması hengâmındaki
manzara(dan bazıları) şu şekildedir: 1-Yer şiddetle sarsılacak! (Depremlerde
olduğu gibi 8-10 şiddetinde falan değil; kimbilir kaç şiddetinde? Belki 50, belki
100, Allah bilir!) 2-Dağlar darmadağın olacak, ufalandıkça ufalanacak, yayılmış
toz toprak olarak uçuşan toz zerreleri halini alacak! Vâkıa-4,6/533
KIYAMETİN KOPMASI NE KADAR ZAMANDA
GERÇEKLEŞECEK?
“Kıyametin kopması işi, başka değil,
ancak göz açıp kapama yahut daha da kısa bir anda olup biter. Şüphe yok ki
Allah, her şeye hakkıyle gücü yetendir.” Nahl-77/274
KIYAMETİN KOPMASI, TÜM GÖKLERİ VE
YERİ İÇİNE ALMAKTADIR
Sûr’a 1. defa üfürüldüğünde gökler
ve yerin başına kıyamet kopar. Allah’ın diledikleri dışında göklerde ve yerde
kim varsa hepsi çarpılır ve cansız yere düşer. Sonra Sûr’a 2.defa üfürülür, bir
de bakmışsın ki, onlar dirilip ayağa kalkmışlar bakışıp duruyorlar. (Kıyametin
kopması esnasında ölümden istisna edilenler hakkında çeşitli rivayetler vardır.
Bir rivayete göre bunlar, Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail as’lardır. Başka
bir rivayete göre, şehitlerdir. Diğer bir rivayete göre ise bunlar, Huriler ile
Rıdvan, Malik, Zebaniler, Arş ve Kürsî’nin sakinleri olan meleklerdir. Bir de
bu Ayet-i Kerime’de Sûr’a iki defa üfürülmekten bahsedilmiştir. Necm
Suresindeki Ayet’e göre Sûr’a üfürülüş 3 kezdir. Bunlar: 1-Nefhat-ül
feza=Dehşetli bir ses; 2-Nefhat-üs Sa’k=Öldüren ses; 3-Nefhat-ül Kıyame=Diriliş
üflemesi. İhtimal 1.ve 2.Üfürüş birbirinin devamı olduğundan burada bu iki
üfürüş birleştirilerek 1. Üfürüş olarak ifade edilmiştir. Allah-ü A’lem!)
Zümer-68/465
KIYAMETİN KOPMASI, KORKUNÇ
SARSINTILI BİR OLAYDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
insanlar! Rabbinize karşı gelmekten korkun, sakının! Kıyametin kopması, sarsıntısı
korkunç bir şeydir.” Hacc-1/331
KIYAMETİN KOPTUĞU GÜN, KAFİRLER İÇİN
HER ŞEYİN BİTTİĞİ GÜNDÜR
Kıyametin koptuğu gün, o kâfirler, ümitlerini
kesip susarlar. Zira her şey bittiği için yapacakları bir şey kalmamıştır. Rûm-12/404
KIYAMETİN KOPUŞU KİMİNİ ALÇALTIR,
KİMİNİ YÜKSELTİR!
Kıyametin kopuşu, kimilerini
alçaltacaktır: Çünki, dünya saltanatının keyfini çıkaranlar, bir anda
herşeylerini kaybettiklerinden ve Ahirette de bu saltanatlarının hiçbir
faydasını göremeyeceklerinden, onlar için tam bir alçalmadır. Kimilerini de
yükseltecektir: Zira, İman sahipleri, bu kıyamet kopuşu sebebiyle, kopmadan az
önce bu dehşeti yaşamamaları için ruhları kabzedilecek, bu kabz, onların
günâhlarına bir keffaret olacak, ma’nen yükseleceklerdir. İmanı olmayan fakat
mazlum durumunda olan müstez’aflar için dahi ma’nen bir yükseliştir, zira: Önce
bu dünyadaki mazlumiyetten kurtulmuş olacaklar, sonra imansızlığı sebebiyle
cehenneme gitseler dahi azapları hafifletilecektir. Her iki hal de bu
zümrelerin yükselmesi mânâsına gelir. Allah-ü A’lem! Vâkıa-3/533
KIYAMETİN NE ZAMAN KOPACAĞINI
ALLAH’DAN BAŞKA KİMSE BİLEMEZ
“Muğayyebât-ı Hamse” olarak
bildiğimiz “Beş Bilinmeyen”den birisi de, kıyametin ne zaman kopacağıdır. Bunu,
Allah’dan başka kimse bilemez! Lokman-34/413
KIYAMETİN NE ZAMAN KOPACAĞINI YA DA
YENİDEN DİRİLİŞİ ANCAK ALLAH BİLİR!
Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah,
“kıyamet vakti (bilgisi) yalnız O’na (Allah’a) havâle edilir” buyurmaktadır.
Kıyamet vaktinden maksat, kıyametin kopması olduğu gibi, yeniden dirilişimiz de
kasdedilmiş olabilir. Veyahut her ikisi de kasdedilmiş olabilir. Allah-ü A’lem!
Fussılet-47/481
KIYAMETİN YAKLAŞTIĞINI BİLDİREN AYET
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet
yaklaştı ve Ay yarıldı.” Peygamberimizin son peygamber olması kıyametin
yaklaşmasının en büyük delilidir. Kamer-1/527
KIYMET İMANDADIR
İnsanın kıymeti, mal ile, makam ile,
şöhret ile, itibar ile ölçülmez. Kadr-u kıymet, imandadır. Zaten mü’minler, kardeş
olduklarından aynı aileden sayılırlar. Nisâ-25/81
KIYTIRIN BAKALIM EY MÜNAFIKLAR!
NEREYE VARACAKSINIZ BU KIYTIRIKLARLA?
Allah-ü Teâlâ, münâfıklar için:
“Allah’a ve peygambere inandık ve itaat ettik” dedikleri halde, sonra da
içlerinden bir güruhun yan çizerek kıytırdıklarını, onların aslında mü’min
olmadıklarını beyân eder. Nûr-47/355
KIZ ÇOCUĞU Kİ, DİRİ DİRİ GÖMDÜLER;
ONA HANGİ SUÇTAN DOLAYI ÖLDÜRÜLDÜĞÜ SORULACAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Diri diri
toprağa gömülen (veya ona denk bir zulme ma’ruz kalan) kız çocuğuna: ‘Hangi
suçtan dolayı gömüldüğü’ sorulduğu zaman...İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını
öğrenecektir!” Tekvîr-8,9/585
KIZ ÇOCUĞUNU HOR GÖRMEK BİR CAHİLİYE
SIFATIDIR
“Ahirete inanmayanların böylesine
(kız çocuğunu hor görmek gibi) çirkin sıfatları vardır. En yüce sıfatlar ise
Allah’ındır.” Nahl-60/272
KIZ ÇOCUKLARI O’NUN DA YOKSA OĞULLAR
SİZİN Mİ?
Mekke müşrikleri (ve onların izinden
gidenler)! Yoksa kız çocuklarının O’nun (Allah’ın) da oğlanların sizin mi
(olduğunu iddia ediyorsunuz? Buna dair ortaya bir delil koysaydınız ya!) Tûr-39/524
KIZ VE ERKEK ÇOCUK AYARLAMASI
TAMAMEN ALLAH’IN KABZA-İ TASARRUFUNDADIR
Allah-ü Teâlâ, dilediği kullarına
kız çocuğu lütfeder, dilediklerine de erkek çocuk ihsan eder. Ya da (ikizler
olarak) erkekler ve kızları beraber verir. Dilediğini de kısır bırakır. Tasarruf
sadece O’na aittir. Şûrâ-49,50/487
KIZIN OLDU DENDİĞİNDE MÜŞRİĞİN YÜZÜ
ÖFKESİNDEN MOSMOR KESİLİRDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın
kızları olduğunu iddia ediyorlar. O, çocuğu olmaktan münezzehdir. Hoşlandıkları
erkek çocukları ise kendilerine yakıştırırlar. Onlardan birine bir kızının
olduğu müjdelenince öfkesinden ve üzüntüsünden yüzü mosmor kesilir, müjdelendiği
bu kötü haberin etkisiyle utanıp eşinden dostundan saklanmaya çalışır. Şimdi ne
yapsın, onu zillet altında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün, ne yapsın? diye
kara kara düşünür! Dikkat ediniz, ne fenâ hükümlerdi verdikleri bu hükümler!” Nahl-57,59/272
KIZLAR VE OĞULLAR UYDURUP ALLAH’A
İSNAD ETTİLER
“(Müşrikler), bilgisizce O’na
(Allah’a) oğullar ve kızlar uydurdular, yakıştırdılar. Halbuki O (Allah),
onların vasfetmekte olduklarından çok münezzeh ve çok yücedir.” En’âm-100/139
KIZLARDAN BİRİ UTANGAÇ BİR TAVIRLA
GELİP MUSA AS’A, BABAM SENİ ÇAĞIRIYOR, DEDİ
Musa as, davarlarını sulayamayan
kızlara yardım edip hayvanlarını sulayıverdikten sonra gölgede her şeye muhtaç
bir vaziyette beklerken iki kızdan biri geldi ve utangaç bir tavırla O’na:
“Babam, bize sunduğun sulama hizmetinin karşılığında örfümüze göre ikramda
bulunmak için seni çağırıyor” dedi. Kasas-25/387
KIZLARDAN BİRİ, BABACIĞIM O’NU
ÜCRETLE ÇOBAN TUT, DİYE TEKLİFTE BULUNDU
O iki genç kızdan biri: “Babacığım
O’nu (Musa as’ı) ücretle davarlarımıza çoban tut! Çünki Senin çalıştıracağın en
iyi adam, böyle kuvvetli ve emin biri olmalıdır” diye teklifte bulundu. Kasas-26/387
KIZLAR -HAŞA- ALLAH’IN DA, OĞLANLAR
BİZİM, Mİ DİYORSUNUZ EY MEKKELİLER?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sor onlara (Mekkelilere): Kızlar Allah’ın da, oğullar onların mı?
Yoksa melekleri dişi yaratmışız da onlar bu yaratılışa şâhit mi olmuşlar?
Dikkat edin! Onlar sırf iftira ederek ‘Allah doğurdu’ derler. Onlar, yalancıların
tâ kendileridirler. Allah, kızları, oğullara tercih mi etmiş?” (Ne derin bir
cehâlet ki, Allah’ı insan gibi çoluk çocuk sahibi bir varlık tasavvur
ediyorlar.) Sâffât-149,153/450
KIZLAR-HAŞA-ALLAH’IN, OĞLANLAR BİZİM
DİYENLER, BÖYLE NASIL HÜKÜM VERİYORSUNUZ?
Ey kızlar -Hâşâ- Allah’ın, oğlanlar
bizim diyen Mekkeliler! Size ne oluyor da böyle hükmediyorsunuz? Aklınızı mı
kaybettiniz ne? Hiç mi ibret almıyorsunuz? Yoksa buna dair apaçık bir deliliniz
mi var? Eğer iddianızda doğru kimseler iseniz, getiriniz o kitabınızı da
görelim! Sâffât-154,157/451
KIZLARI ALLAH KENDİSİNE EVLAT EDİNDİ
DE OĞLANLARI SİZE Mİ İKRAM ETTİ?
Allah, yaratmakta olduğu insanlardan
sizlerin hiç hoşlanmadığınız kızları, Kendisine evlat edindi de pek değerli,
üstüne toz kondurmadığınız oğlanları size mi ikram etti? Zuhruf-16/489
KIZLARI RAHMAN’A YAKIŞTIRIYORDUNUZ, KIZINIZ
OLUNCA NEDEN YÜZÜNÜZ MOSMOR KESİLDİ?
Müşrikler, güzel, nahif ve zarif kız
çocuklarını, bir nezâket icabı olarak Rahman’a nisbet ederlerken; kendilerine
“bir kızın oldu!” müjdesi verildiğinde öfkeden yüzleri mosmor kesilir, kederden
yutkunur dururlardı. (Ne yaman bir çelişki! Hani kızlar güzeldi, iyiydi?)
Halbuki müşrikler, menfaatını ilâh edindiklerinden, toplum içerisinde meramını
iyi anlatamayan, getirisi az kızları bir yük kabul ediyorlardı. Zuhruf-17,18/489
KIZLARIN BABASI ŞUAYB AS’A MUSA AS
BAŞINDAN GEÇENLERİ ANLATTI
Musa as, davarlarını sulayıverdiği
iki kızdan birinin utangaç bir tavırla: “Babam seni davet ediyor” demesi
üzerine bu daveti kabul ederek o iki kızın babası olan Şuayb peygamberin as
yanına geldi. Başından geçen Kasas’ı (olayları) bir bir O’na anlattı. O da:
“Korkma, endişeye gerek yok, o zalimlerin elinden kurtuldun!” dedi. Kasas-25/387
KİBİR İMAN ETMEYE ENGEL OLAN EN
ETKİN BİR SIFATTIR
Hz. Nûh’un bu beliğ da’vetine karşı
kavmi: “A! Sana inananlar, toplumun en aşağı tabakasından oldukları halde biz Sana
iman eder miyiz?” dediler. (Kibirlerine yediremediler. Ama dünya onlara mı kaldı?
Geç!) Şuarâ-111/370
KİBİR, AH ŞU KİBİR YOK MU FELAKETİN
KAYNAĞIDIR VESSELAM
Peygamberler, kavimlerine: “Hiç
gökleri ve yeri yaratan Yüce Yaratıcı hakkında şüphe edilir mi? O günâhlarınızı
affetmeye çağırıyor ve size mühlet veriyor” dedilerse de onlar kibrin verdiği
izzetle(!): “Siz bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz, siz bizi
atalarımızın ibâdet ettiği tanrılardan vazgeçirmek istiyorsunuz!” diye karşılık
verdiler de felâketlerini kendi elleriyle hazırladılar. İbrahim-10/255
KİBİRLENENLERİ ALLAH HİÇ SEVMEZ!
Hiç şüphe yok ki Allah, onların
neleri gizleyip, neleri açığa vurduklarını pek iyi bilir. Doğrusu şu kesindir
ki Allah, kibirlenenleri hiç sevmez! Nahl-23/268
KİBİRLENMEK, BÜYÜKLENMEK AFETLERİN
EN BAŞTA GELENİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
Peygamberlerden sonra da Firavun ve kavminin ileri gelenlerine Musa ile Harun’u
delillerimizle, mu’cizelerimizle gönderdik. Ama onlar, büyüklük taslayıp kabul
etmeyi kibirlerine yediremediler ve günâhkârlar topluluğu oldular.” Yunus-75/216
KİBİRLİ KİBİRLİ, ÇALIM SATA SATA
YÜRÜME!
Allah cc: “Yeryüzünde kibirli
kibirli yürüme! Zira ne kadar kibirlensen, böbürlensen ne yeri yarabilirsin, ne
de boyca dağlara erebilirsin! Böylesi davranışların hepsi kötü olup, Rabbinin
nazarında hoş değildirler.” buyuruyor. İsrâ-37,38/284
KİBİRLİ KİMSELERİ ALLAH SEVMEZ!
Allah-ü Teâlâ, kibirli, kendini
büyük gören cüceleri aslâ sevmez! (Allah’ın sevmediklerini de cennet içine
almaz, o kadar!) Hadîd-23/539
KİBİRLİLERİ İMAN NASİBİNDEN
UZAKLAŞTIRIRIM
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yeryüzünde
haksız yere kibirlenenleri de âyetlerimden yakında uzaklaştıracağım. Onlar, her
mu’cizeyi görseler de yine Ona iman etmezler. Fakat azgınlığın yolunu görseler,
o yola girerler. Öyle! Bunun sebebi, onların âyetlerimizi yalan saymaları ve
onlardan gâfil kimseler olmalarıdır.” A’râf-146/167
KİBİRLİLERİN KALACAĞI YER İŞTE
BURASIDIR
Dünyada iken hiç de liyâkatı
olmadığı halde -ki “Kibriya” sadece Allah’a maksustur- kibirlenen, böbürlenen
kimselere Kıyamet gününde şöyle denilir: “Orada devamlı kalıcılar olarak haydin
girin cehennemin kapılarından! İşte kibirlilerin kalacakları yer, ne kötü bir
yerdir!” Mü’min-76/474
KİBİRLİLİK, ALLAH’I İNKAR ETMEDE
ÖNEMLİ ROL OYNAR
“Onların kalbleri, inkârcıdır ve
onlar büyüklük taslayan kimselerdir” âyet meâli, inkârcılık kaynağı olarak
kibirliliğe dikkat çeker. Evet kendini büyük gören, başka büyüğün varlığından
rahatsız olur. Bu sâikle en küçük bir şey onu inkâra götürür. Gûya o bu
inkârıyla rahatladığını sanır. Sansın bakalım, bizim de, Rabbimizin de acelesi
yok! Nahl-22/268
KİBRİYA, ULULUK, BÜYÜKLÜK, AZAMET
ALLAH’A MAHSUSTUR
Bütün Hamdler, övgüler, göklerin
Rabbi, yerin Rabbi ve Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Göklerde ve yerde
Ululuk, yalnız O’na aittir. Ve O, Azîz’dir, Hakîm’dir. Câsiye-36,37/501
KİLİSELER, MANASTIRLAR, HAVRALAR VE
MESCİDLER KORUNMALIDIR
Allah-ü Teâlâ: “Allah, insanarın bir
kısmının zararlarını, diğer bir kısmı ile def’ etmeseydi kiliseler, manastırlar,
havralar ve Allah’ın adının çok anıldığı mescidler, yıkılır giderdi” buyuruyor.
(Bu âyetten anlıyoruz ki, Allah, ma’bed olan hiçbir yerin tahrip olmasını
istemiyor. Öyleyse biz Müslümanlar olarak yurdumuzda bulunan her bir dinin
mâbedini korumakla mükellefiz. Fatih Sultan Mehmet Han’a Ayasofya
duvarlarındaki resimlerin hiçbirini kazıtarak tahrip ettirmemesinin sebebi,
ihtimal bu Âyet-i Kerime’nin içerdiği mânâya olan inanç ve hürmeti olsa
gerektir. Allah-ü A’lem!) Hacc-40/336
KİLİTLEMİŞ KENDİLERİNİ DALALETE, HİDÂYETTEN
TİKSİNİR, AZGINLIĞA BALIKLAMA ATLARLAR!
Öyle kalbi kararmışlar vardır ki, hidâyet
yolunu görseler, o yolu beğenmezler, o yola koyulmazlar; fakat bir azgınlık
görseler, onu hemen kendilerine yol edinirler, içine balıklama atlarlar. Bunun
sebebi de Allah’ın âyetlerini yalanlamaları ve onlardan gâfil olmalarıdır. A’râf-146/167
KİM SAPIKMIŞ, KİM DEĞİLMİŞ, ARTIK
PEK YAKINDA ÖĞRENECEKSİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya muhammed!) De ki: O (imana da’vet edildiğiniz İlâh), Rahman’dır; O’na iman
ettik, O’na dayandık. Artık kimin kesin bir sapıklık içerisinde olduğunu
yakında öğreneceksiniz!” Mülk-29/563
KİMDİR YEDİ KAT GÖĞÜN VE ARŞ-I
AZİM’İN RABBI? DE, BAKALIM NE DİYECEKLER?
Habibim Ya Muhammed! Onlara “Yedi
kat göğün ve Büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” diye sor bakalım, ne diyecekler?
Elbette: “Allah’dır” diyecekler. O zaman Sen de onlara de ki: “O halde Allah’ın
azabından sakınmıyor musunuz?” Mü’minûn-86,87/346
KİMDİR, KİMDİR, ŞUNU ŞUNU YARATAN?
ŞUNU ŞUNU VEREN? SORULARINA VERİLEN CEVAP!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Kimdir sizi gökten ve yerden rızıklandıran? Kimdir
kulaklarınızı ve gözlerinizi yaratan? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü
çıkaran? Kimdir bütün işleri çekip çeviren, kainatı yöneten? ‘Allah!’ diyecekler,
duraksamadan! De ki: O halde sakınmaz mısınız O’nun cezasından?” Yûnus-31/211
KİMİN DURUMU DAHA İYİ? MUKAYESE ET!
İki tip insanı mukayese et, hangisi
daha hayırlı karar ver! Birincisi: Gece saatlerinde tatlı uykusunu terk ederek
secde eden, ayakta kalan (namaz kılan), ibâdet eden, Ahiret azabından sakınan
ve Rabbinin Rahmetini uman samimi bir mü’min. İkincisi kâfir olup nimetleri
esbaba ve kendi çalışmalarına nisbet eden şükürsüz nankör. Zümer-9/458
KİMİNDİR BU DÜNYA VE İÇİNDE YAŞAYANLAR?
DE, BAKALIM NE DİYECEKLER?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya MUhammed! Müşriklere) De ki: “Söyleyin bakalım eğer biliyorsanız, bu dünya ve
içinde yaşayanlar kimindir?” Elbette “Allah’ındır!” diyeceklerdir. O zaman da
şöyle de!: “Hiç mi ibret almıyorsunuz?” Mü’minûn-84,85/346
KİMSE KİMSENİN GÜNAHINI YÜKLENMEZ,
SUÇ VE CEZA BİREYSELDİR
Hiç kimse, başka birinin günâhını
yüklenmez! (Günâhı, suçu kim işlediyse ceza ona verilir.) Hesap gününde günâhı
ağır gelen birisi, günahını ağırlığı sebebiyle taşıyamadığından, o günahı
taşımakta (yani günahına ortak olmakta) kendisine yardım edecek birisini, akrabası
da olsa bulamaz. Zira kimse, kimsenin günâhını yüklenmez! Fâtır-18/435
KİMSE ÖLEMEZ!
Allah izin vermedikçe hiç kimsenin
ölmesi mümkün değildir. Âl-i İmrân-145/67
KİMSENİN YAPTIĞI YANINA KAR KALMAZ,
DÜNYADA DAHİ REZİL-Ü RÜSVAY OLURLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Önceki azgın toplulukların işledikleri fenalıklar, bir ceza olarak
gelip başlarına geçti. Aynen öyle de, Senin çağdaşların olan zalimlerin (Mekkelilerin)
kazandıkları fenalıklar da bir ceza olarak gelip başlarına isabet edecektir. Ve
onlar, elimizden kaçıp kurtulamayacaklardır.” Nitekim Büyük Bedir’de aynen
oldu. Zümer-51/463
KİN BESLEMELERİ VE İNTİKAM ALMAYA
KALKIŞMALARINA BAKIN ŞU MÜNAFIKLARIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sırf Allah
ve Resûlü, fazlından kendilerini zengin etti diye münâfıklar, mü’minlere kin
besleyerek, bir de nankörlük ederek intikam almaya kalkıştılar. Onlar tövbe
ederlerse haklarında hayırlı olur; yok yüz çevirirlerse, Allah onları, dünyada
da Ahirette de acı bir azâba uğratır. Yeryüzünde onlar için ne bir dost, ne de
bir yardımcı vardır!” Tövbe-74/198
KİN GÜDEMEZ BİR MÜ’MİN BİR MÜ’MİNE,
ZİRA KUR’AN BÖYLE EMREDİYOR
Allah-ü Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’inde
mü’minlerin ağzından mü’minin mü’mine kin güdemeyeceğini lâtif bir şekilde
beyan ediyor, şöyle ki: Sonra gelen mü’minler, kendilerinden önce yaşamış
selefleri için “Rabbimiz! Bizden önce iman etmiş kardeşlerimize mağfiret eyle!
Kalblerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma!” derler. Allah-ü Teâlâ da bu
duâyı, âyet olarak indirmişse, böyle olunması gerekir mesajını vermiş demektir.
Evet, her bir mü’min, Kur’an âyeti karşısında sağdan hizaya gelmeli, mü’min
kardeşine aslâ kin beslememeli, varsa kalbinde böyle bir kin, onu derhal söküp
atmalıdır. Kur’an ahlâkı budur! Haşir-10/546
KİN VE ÖFKE, SAKIN SİZİ ONLARA
SALDIRTMASIN!
Mescid-i Haram’ı ziyaretinizi
engellediler diye birtakım kişilere beslediğiniz kin ve öfke, sakın sizi onlara
saldırmaya sevk etmesin! Mâide-2/105
KİN VE ÖFKENİZ, SİZİ BİR TOPLULUĞA
KARŞI ADALETSİZLİĞE SÜRÜKLEMESİN!
Ey iman edenler! Bir topluluğa karşı
içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adâletsizliğe sürüklemesin! Mâide-8/107
KİRAMEN KATİBİN MELEKLERİ VAR
ÜZERİNİZDE; AMELLERİNİZİ KAYIT ALTINA ALIYORLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey insan,
sen yanlış yapadur bakalım!) Halbuki üzerinizde sizden hiç ayrılmayan
muhafızlar (amellerinizi kayıt altına alan melekler) var! (Onlara) Kirâmen
Kâtibîn (Şerefli Yazıcılar denir ki,) her ne yaparsanız bilirler (ve yazarak
kayıt altına alırlar)! İnftâr-10,12/586
KİRÂMEN KÂTİBİN, YAZICI MELEKLER
O (Allah), kullarının üstünde mutlak
galiptir. Üzerinize amellerinizi muhafaza edici (yazıcı) Kirâmen Kâtibin adlı
melekler gönderir. En’âm-61/134
KİTABI ELLERİNE TUTUŞTURSAK YİNE DE
İNADINA KAFİRLİK EDERLERDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Eğer Sana, kâğıtta yazılı bir kitap indirseydik, onlar da
elleriyle o kitaba dokunsalardı, yine de (inadına): ‘Bu apaçık sihirden başka
bir şey değildir!’ derlerdi.” En’âm-7/127
KİTAB-I İLAHİ’YE SIMSIKI TUTUNMAK
GEREK VESSELAM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kitaba (
gönderdiğim kitaplara) sımsıkı tutunup, namazı hakkıyla edâ edenler bilsinler
ki, Biz iyilik için çalışanların, ıslah edicilerin mükâfatlarını aslâ zayi
etmeyiz.” A’râf-170/171
KİTABI VE PEYGAMBERLERLE
GÖNDERİLENLERİ YALAN SAYDINIZ HA, BEKLEYİN GÖRECEKSİNİZ!
Kitabı (Kur’an’ı) ve peygamberlerle
gönderilen buyrukları yalan saydınız ha! Bekleyiniz, neyi yalanladığınızı
ileride göreceksiniz! (Göreceksiniz görmesine de, iş işten geçmiş olacak!) Mü’min-70/474
KİTABIN BİR KISMINA İNANIP BİR
KISMINI RET HA!
Allah`ın gönderdiği kitabın bir
kısmına inanıp bir kısmını ret etmek onlara (Yahudilere) dünyada rüsvaylık,
Ahirette ise başlarına şiddetli bir azap getirmekten başka bir işe yaramadı.
Allah’ın yaptıklarınızdan gâfil olacağını mı sandınız? Bakara-85/12
KİTAP, KUR’AN GETİRDİK ONLARA, HEM
DE BİLİMSEL AÇIKLAMALAR YAPAN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz
Biz, onlara ilim üzere iyice açıkladığımız bir kitap (Kur’an) getirdik ki, iman
edecek bir topluluk için hidâyet ve rahmet kaynağıdır.” (Fakat onun kadrini
kıymetini bilemediler!) A’râf-52/156
KİTAP HAKTIR, İHTİLAF YOKTUR
Allah kitabı (Kur’an’ı) Hak ile
indirir, onlar da hak olduğunda ihtilâf ederek inkâr ederlerse azap onlara hak
olur. Biz, “kitap haktır, bunda ihtilaf yoktur” deriz. Bakara-176/25
KİTAP İLMİ BULUNANLARIN ŞAHİTLİĞİNE
ALLAH ÖNEM VERİYOR
“Nezdinde kitap ilmi bulunanların, yani
ilâhî kitaplardan anlayanların, incelediğinde Kur’an için: “Bu aslâ insan sözü
olamaz!” diyebilenlerin şâhitliğine Allah çok önem vermiş ki, Kendi
şâhitliğinin yanında onları da zikretmiş.” Ra’d-43/254
KİTAP, DİN, PEYGAMBER KENDİ KAVMİNİN
LİSANI ÜZERİNE GELİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Hakikatleri kendilerine iyice açıklasın diye Biz her peygamberi, kendi
kavminin lisanıyla gönderdik. Artık Allah, dilediğini (isyânındaki ısrarı
sebebiyle) dalâlete atar; dilediğini de (Kendi lütfundan) hidâyete erdirir. O,
Azîz ve Hakîm’dir. İbrahim-4/254
KİTAPLARA İMAN
İmanın şartlarından birinin de tüm
Kutsal Kitaplara inanmamız olduğu bu ayet ile sâbit olmuştur. Bakara-4/2
KİTAPLARA VE PEYGAMBERLERE İMAN
HUSUSUNDA ONLARA DE Kİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Onlara (bilhassa Ehl-i Kitab’a) de ki: Biz, Allah’a, bize indirilene
ve İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Ya’kub’a ve Torunlarına indirilenlere; Keza
Musa’ya, İsa’ya ve bütün peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman
ettik. Onların hiçbirisinin arasında (peygamberlik cihetiyle) fark gözetmeyiz. Ve
biz O’na teslim olan kimseleriz.” Âl-i İmrân-84/60
KİTAPLARI SAĞ TARAFINDAN VERİLENLERE
MÜJDELER OLSUN!
“O günde (Kıyamet gününde) kimin
hesap defteri sağından verilirse, işte onlar, amel defterlerini sevinerek, emin
olarak okuyacak ve kıl kadar olsun kendilerine haksızlık yapılmayacaktır.” İsrâ-71/288
KİTAPTAN BİRKAÇ ŞEY GİZLEYİP ONU
PARA KARŞILIĞI SATANLAR
Peygamberimizin evsâfını bildiren
Tevrat âyetlerini gizleyerek karşılığında birkaç kuruş alanlar var ya: 1-Onlar
karınlarına ateşten başka bir şey doldurmazlar. 2-Kıyamet günü Allah onlarla
konuşmaz. 3-Allah onları temize çıkarmaz. 4-Onlara son derece acı bir azap
vardır. 5-Bunlar, hidâyeti bırakıp dalâleti satın alanlardır. 6-Bunlar, mağfireti
verip azabı satın alanlardır. 7-Bunlar, ateşe karşı ne kadar da sabırlı cüretkârlardır.
Bakara-174-175/25
KOALİSYONLA YÖNETİMİN OLABİLECEĞİNE
CEVAZ VEREN AYET
Musa as dedi: “Kardeşim Harun’u bana
yardımcı kıl, O’nunla Beni takviye et, O’nu (peygamberlik vazifeme) ortak kıl
ki, Seni çok tesbih edelim ve Seni çok analım!” (Evet, gerektiğinde
peygamberlik bile ortaklaşa yapılabilir.) Tâ Hâ-29,30/312
KOCAKARI OLMUŞUM, KOCAM DA PİR, BEN
Mİ DOĞURACAK MIŞIM?
(Misâfir meleklerin Hz. İbrahim’e
çocukları olacağı müjdesini duyan) İbrahim’in hanımı (Sâre): “Vay bana! Ben bir
kocakarı, kocam da bir pir iken, ben mi doğuracağım! Doğrusu bu, çok şaşılacak
bir şey!” Elçi melekler: “Sen, Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Ey ev halkı!
Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun! O, gerçekten her türlü
hamde lâyıktır, hayır ve ihsanı boldur” dediler. Hûd-72,73/229
KOCALAR, KARILARI ÜZERİNDE BAŞKALARINDAN
DAHA ÇOK HAKKA SAHİPTİRLER
Boşanmış kadınların kocaları
barışmakta samimi iseler, iddet süresi içerisinde boşadığı hanımına geri
dönmekte başkalarından daha çok hak sahibidirler. Bakara-228/35
KOCANIN HAKKI NİÇİN BİR DERECE
FAZLADIR?
Gerçek hikmetini Allah bilir, biz
bilmeyiz. Bize itaat düşer. Aklımızın erdiği kadar şunların tecrübe ile
farkındayız: 1-Aile Reisi olması hasebiyle aile kurumunun varlığında erkeğin
gayreti ve emeği daha fazladır. 2-Ailenin iâşe, ibâte gibi mihnetleri erkeğin
omuzundadır. 3-Şer’an çocuklar babaya ait olduğu için çocukların aile ortamında
fıtrî olarak yetişmesini sağlama babanın önemli bir hakkıdır. 4-Tecrübe ile
sabittir ki irade kuvveti, erkekte daha fazladır. Bu da ailenin dağılmamasında
ciddî bir etkendir. 5-Fiziksel olarak güçlü yaratılan erkeğe maddeten bir
yaptırımda bulunamayan kadına boşama yetkisi, erkekle eşit olarak verilseydi, daha
ilk sürtüşmede boşama silahını kullanır ve aileyi târumar ederdi. Bu da nice
çocukların dengesiz ve problemli yetişmesine sebep olurdu ki, Avrupa ve
Amerika’daki dağılmış aileler, gözlerimizin önündedir. Bakara-228/35
KOCASI HAKKINDA PEYGAMBERİMİZLE
MÜCADELE EDEN KADININ SÖZÜNÜ ALLAH İŞİTMİŞTİR
Ashab-ı Kiramdan Evs b. Samit ra, hanımı
Havle’ye karşı “Zıhar” yapmıştı. Havle ra, Peygamberimize sav gelerek kocası
hakkında O’nunla tartıştı ve halini Allah’a arz etti. Allah-ü Teâlâ da bu
Âyet-i Kerime’yi indirerek şikâyette bulunan bu kadının sözünü işittiğini
bildirmiş ve zıhar hakkındaki hükmünü müteakip âyetlerde indirmiştir. Mücâdele-1/541
KOCASI ÖLMÜŞ BİR KADINA BAŞKA BİRİ
NİYETİNİ ÇITLATABİLİR Mİ?
Kocası ölmüş bir kadına iddeti
müddetinde nikâh olmaz, açıktan evlenme teklifi olmaz, gizlice anlaşma olmaz;
ancak evlenme niyetini çıtlatabilir veya arzusunu gönlünde gizli tutabilir.
Bunda bir günâh yoktur. Bakara-235/37
KOCASI ÖLMÜŞ KADIN NE KADAR SÜRE
EVİNDE KALABİLİR?
Kocası vefat etmiş bir kadın ölmüş
kocasının evinde bir yıl kalma hakkına sahiptir. Koca, ölmeden önce evde
kalması ve bir yıl geçimini sağlaması için bıraktığı maldan faydalanmasını vasiyet
etmelidir! Kadın, kendiliğinden ayrılıp giderse kimseye bir vebal yoktur. Bakara-240/38
KOCASI TARAFINDAN KENDİSİNE ZİNA
İSNAD EDİLEN HANIMIN DURUMU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Kocası
tarafından kendisine zina isnâd edilen hanım, ‘kocasının yalan söylediğine
dâir’ dört defa ayrı ayrı Allah adına yemin eder (her bir yemin bir şâhit
hükmündedir). Beşincisinde ise kocası doğru söylemişse, Allah’ın gazabının
kendisi üzerine olmasını diler. Kadından da had cezası kaldırılır.” Nûr-8,9/349
KOKU ALMA MESELESİ: ÇOK UZAKLARDAN
KOKU ALINABİLİNİR Mİ?
Hz. Yakub as, Yûsuf Sûresi’nin bu
94. Âyetinde: “Şayet ‘bunadı’ demezseniz, doğrusu, Ben Yûsuf’un kokusunu
alıyorum!” diyor. Hz. Yakub, bir peygamberdir ve mu’cize ile teyid edilmiştir.
Her bir peygamberin mu’cizeleri, insanlık tarihi boyunca insanoğlunun sanayide,
teknolojide vs. ilimlerde varabilecekleri son noktayı gösterir. Hz. Yakub, madem
ki, kilometrelerce uzaktan Yûsuf’un kokusunu alabiliyor, öyleyse bugün böyle
bir teknolojiye ulaşmak imkân dahilindedir. Meselâ her bir kişinin veya
nesnenin kokusu barkoda yüklenir gibi yüklenebilir. Sonra uzaklardan elektronik
âletlerle orada kimin veya neyin var olduğu tesbit edilebilir. Örneğin kişinin
kokusunun barkodu, vatandaşlık numarasına işlenir. Eve hırsız mı girdi, evde
gizli bulunan ‘bir koku okuyucu’ ile girenin barkodu tesbit edilebilir. Sonra o
kanaldan kimin vatandaşlık numarasına tekâbül ediyorsa o sorguya çekilir. Suçlu
tez elden bulunur. Bu aynı zamanda her türlü kötülüğün bıçak keser gibi
kesilmesine yol açar. Teknik elemanlarımızdan böyle bir çalışma bekliyoruz. Muazzam
sevaba gark olurlar. Yûsuf-94/245
KOL KANAT GER MÜ’MİNLERE
“Mü’minlere kol kanat ger, onları
şefkatle koru!” Hicr-88/265
KOL KANAT GERMEK MÜ’MİNLERE ASLINDA
BİR ALLAH EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ peygamberine hitap
ederek aslında hepimize ferman ediyor: “Sana tabi olan Mü’minlere de (şefkat ve
tevâzu) kanadını indir! Bununla beraber Sana karşı gelirlerse, ‘Ben sizin
yaptıklarınızdan berîyim’ de!” Şuarâ-215,216/375
KOLAYCA CENNET YOK, ANCAK ÇETİN
İMTİHANI KAZANDIKTAN SONRA KAVUŞABİLİRSİN ONA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa siz,
sizden önce gelmiş geçmiş ümmetlerin başlarına gelen hallerin, sizin de
başınıza gelmeden kolayca cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle
fakirlikler ve hastalıklar gibi zararlar dokundu ve öyle belâlarla sarsıldılar
ki, hattâ peygamber ve beraberindeki iman edenler, ‘Allah’ın yardımı ne zaman
yetişecek?’ diyecek hale geldiler. Dikkat edin, Allah’ın yardımı yakındır!” (Yardımına
pek muhtacız Ya Rabbenâ!) Bakara-214/32
KOLAYLAŞTIRILARAK KUR’AN’IN
İNDİRİLMESİNİN HİKMETİ
Bu âyette Yüce Allah, Kur’an’ı
Resûlünün lisânı olan Arapça olarak indirerek kolaylaştırdığını, bunu da takvâ
sahiplerini müjdelemek; inanmamakta inat ve ısrar edenleri de korkutmak için
böyle yaptığını beyân ediyor. Meryem-97/311
KOLAYLAŞTIRIR ALLAH HAK YOLUNU,
YETER Kİ SEN HAKK YOLUNDA OL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Seni en
kolay olana (Hakk’a, İslâm’a) muvaffak edeceğiz (yeter ki sen Hakk yolunda ol!)”
A’lâ-8/591
KOLAYLIK İSTER HAKKIMIZDA MERHAMETLİ
ALLAH’IMIZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah
sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez!” Bakara-185/27
KOLAYLIK, GÜÇLÜKLE BERABERDİR VE
GÜÇLÜĞÜ TAKİP EDER, BU İLAHİ BİR KURALDIR
Allah-ü Teâlâ bu âyetlerinde iki
kez, kolaylığın güçlükle beraber olduğunu hatırlatmaktadır. Yani “zorluk
olmadan kolaylık olmaz” mesajını vermektedir. Bunun tam tersi de olabilir. O
bakımdan mü’min, buna hazırlıklı olmalıdır. Güçlük geldiğinde de sabretmeli ve
Rabbi hakkında sû-i zanda bulunmamalıdır. İmtihan dünyasında olduğunu
unutmamalı ve her şey için: “Lûtfun da hoş, kahrın da hoş!” demelidir. İnşirâh-5,6/596
KONUŞMA İNSANLARA MAHSUS DEĞİL, MAHLUKAT
DA KENDİ ARALARINDA KONUŞUYORLAR
Süleyman as’ın Karınca Vâdisi’ne
girdiğinde, bir karıncanın arkadaşlarına “yuvalarınıza girin” demesi; Hüdhüd
kuşunun Süleyman as’a rapor vermesi, isbat eder ki, (kuş olsun, böcek olsun)
mahlûkat kendi aralarında konuşuyorlar. Neml-19/377
KONUŞMA İZNİ VERİLMEZ O KEFERELERE
Kİ, ÖZÜR DİLESİNLER!
Kâfirler, dünyada yalan saydıkları
cehennem azâbı ile karşı karşıya geldiklerinde özür dilemek isteyeceklerdir,
ama onlara konuşma izni verilmez ki, mâzeret beyan edip özür dilesinler! Hakkı
yalan sayanların o gün, vay hallerine! Mürselât-35,37/580
KONUŞMAYACAK ALLAH ONLARLA
Az bir dünyalık karşılığında
imanını, dinini, diyânetini, ahdini ve yeminini satan, Ahirette de sıfır çeken
insan görünümlü varlıklar ile Allah, kıyamet günü konuşmayacaktır. Onların
hakkı, gayet acı bir azaptır! Âl-i İmrân-77/58
KONUŞTU ALLAH, BİZZAT O PEYGAMBER
İLE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
Peygamberlerin içlerinden kimisi var ki, Allah O’nunla bizzat konuştu.” Meselâ
Hz. Musa as ile konuşmuştur. Bakara-253/41
KONUŞTU ALLAH-Ü TEALA MUSA AS İLE
Allah-ü Teâlâ, Musa as ile
konuşmuştur. Nisâ-164/103
KORKAKLIĞIN DANİSKASI MÜNAFIKLARDA
MEKNUZDUR, SIKIŞINCA ARKASINI DÖNER KAÇARLAR!
Medine münâfıkları, Yahudilerden
kendileri gibi imansız gürûhu pompalıyorlardı: “Kimi canım! Anca beraber, kanca
beraber! Sizi Medineden çıkarırlarsa, biz de sizinle beraber çıkarız, sizinle
savaşırlarsa mutlaka size yardım ederiz!” Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
münâfıklar yalan söylüyorlar, o kâfirler (Yahudi münâfıkları), yurtlarından
çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar, onlarla savaşılsa onlara yardım etmezler,
etseler de (baktılar ki sıkıştılar) arkalarını döner kaçarlar (çünki ödlektirler).”
Haşir-12/546
KORKARIM KIYAMET GÜNÜNÜN AZABINDAN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Şüphesiz Ben, eğer Rabbime isyân edersem, büyük bir günün
(kıyamet gününün) azabından korkarım!” En’âm-15/128
KORKARLAR VE NE EMREDİLMİŞSE ONU
YAPARLAR
(İnsanların ve cinlerin bir kısmı
hâriç) her şey, üstlerinde (üzerlerinde hâkim) olan Rablerinden korkarlar ve ne
emredilirse onu yaparlar.” Nahl-50/271
KORKMA ALLAH’DAN BAŞKASINDAN!
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor:
“Başkalarından değil, Ben’den korkun ki, üzerinize olan nimetimi tamamlayayım!”
Yani doğru yolu bulmak üzere hidâyetimi tamamlayayım da, maksûdunuza eresiniz! Bakara-150/22
KORKMADAN TEBLİĞE DEVAM ET HABİBİM
YA MUHAMMED!
Allah-ü Teâlâ peygamberine destek ve
kuvve-i mâneviyye olarak şöyle hitâb ediyor: “Hani Sana demiştik: Şüphesiz ki
Rabbin, insanları ilim ve kudretiyle kuşatmıştır (öyleyse Sen de kimseden
korkmadan tebliğine devam et!).” İsrâ-60/287
KORKU BİR HAK, AMA KİMDEN KORKULUR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yalnız
Allah’dan korkulur! (Allah, korkuyu Kendisi’nden uzak kalınmaması için vermiştir.
Dünya zorbalarından korkmak dahi, ‘Allah’ın verdiği bu can emânetini,
tedbirsizlikten heder eder de Allah’a ihânet etmiş mi olurum?’ korkusundandır.
Yoksa müslüman, fütursuzca zorbanın karşısına dikilmekten zerre kadar çekinmez!)”
Müddessir-56/576
KORKU HAKTIR, LAKİN KİMDEN KORKULUR?
Allah-ü Teâlâ: “Yalnız Benden
korkun!” ferman etmektedir. O nedenle inanan bir insan, yalnız Allah`tan
korkar. Çünki öldürülse şehit olur, cennete gider. Cennete gittikten sonra,
zaten gerisinin ehemmiyeti kalmaz! Bakara-40/6
KORKU HALİNDE KILINAN NAMAZ, SALAT-I
HAVF
Düşmanın saldırması tehlikesi
hallerinde (farz olan) namaz, salât-ı havf namazı olarak kılınır. Bizzat
düşmanla çarpışırken veya yangın evi sarmışken veya sel üzerinize gelirken
namaz, salât-ı havf ile de olsa kılınmaz, ertelenir. Salât-ı havf, şöyle
kılınır: İmamla beraber cemaatin birinci kısmı, namaza başlar; diğer ikinci
kısmı düşmana karşı cephede savunma vaziyetinde durur. Cemaatten imama uyan
birinci kısım, namazın yarısında iken namazdan ayrılır, cepheye gider (bu arada
dünya kelâmı konuşmaz, çünki namazdadır). Cephedeki ikinci kısım gelir, namazın
ortasında imama uyar, namazın kalan ikinci yarısını imamla kılar, imamın
selâmını beklemeden kalkar cepheye gider (bu arada dünya kelâmı konuşmaz, çünki
namazdadır); Yalnız kalan imam, tek başına selâm verir. Cephedeki birinci kısım
gelir, namazın kılamadığı ikinci yarısını tek başına ve kıraatsiz olarak kılar,
son oturuşunu yapar, selâm verir, namazını bitirir ve cepheye gider. Cephedeki
ikinci kısım gelir, namazın kılamadığı birinci yarısını tek başına kıraatle
kılar, son oturuşunu yapar, selâm vererek namazını bitirir. (Namazın ortası,
iki rekatlı namazlarda birinci rekâtın secdesi bitimidir, üç veya dört rekâtlı
namazlarda ikinci rekâtın secdesinin bitimidir.) Nisâ-101/93 ; 102,103/94
KORKU İMPARATORLUĞU BAZILARININ
EBEDİ HAYATLARINI DA BİTİRİR
Peygamber Efendimizin da’veti
karşısında Kureyş’den bazıları: “Doğru söylüyorsun, ama eğer biz Sana tabi
olarak, seninle beraber müslüman olursak, yerimizden yurdumuzdan oluruz, bizi
çıkarırlar, korkuyoruz!” dediler. Ahiretlerine mal olan bu korkularına karşı
Allah-ü Teâlâ: “Halbuki onları tarafımızdan bir rahmet olarak, her türlü ürünün
toplanıp ona (Mekke’ye) getirildiği, güvenli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat
onların çoğu, üzerlerindeki nimetimizin kadrini bilmezler!” buyuruyor. Kasas-57/391
KORKU NAMAZI
Düşmanın sizi namazda avlamasından
korkarsanız namazınızı binek üzerinde veya yaya olarak yürürken kılın (yani
namazın rükünlerini, hareket halinde iken yerine getirebilirsiniz). Ne zaman
korku geçti ise, o zaman size öğretildiği şekilde namazınızı kılın. Bakara-239/38
KORKU SALACAĞIZ ONLARIN KALBLERİNE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirlerin
kalblerine korku salacağız. Çünki onlar, hiçbir delil olmadığı halde birtakım
nesneleri Allah’a ortak koşuyorlar. (O nesnelerin bir gücü varsa haydi o
korkuyu kalblerinden gidersin bakalım.) Onların varacağı yer ise ateştir.
Zalimlerin kalacağı yer ne kötüdür! Âl-i İmrân-151/68
KORKU YOKTUR İMAN EDİP HALİNİ ISLAH
EDENE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
peygamberleri sadece müjdeleyiciler ve korkutucular olarak göndeririz. O halde
kim iman eder, hâlini de ıslah ederse daha artık onlara bir korku yoktur, onlar
mahzun da olmazlar.” En’âm-48/132
KORKUDAN EMİN OLMAK KİMLERİN
HAKKIDIR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip
imanlarına (şirk koşma) zulmü bulaştırmayanlar var ya, işte korkudan emin
olmak, onların hakkıdır.” En’âm-82/137
KORKUN ÖYLE BiR GÜNDEN Kİ
Öyle bir günden sakının ki, o günde
hiç kimse başkası adına bir şey ödeyemez. Yani başkasının günahının bir kısmını
yüklenerek onu kurtaramaz. Kimseden şefaat kabul edilmez. Fidye de alınmaz. Onlara
yardım da edilmez. Bakara-48/6
KORKUNÇ SES VE GÜRÜLTÜ İLE HELAK
OLANLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tarihte);
kimi kavimlerin helâkı, üzerlerine saldığımız o korkunç ses ve gürültünün
bastırıvermesi ile olmuştur. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar, kendi
kendilerine zulmettiler.” Ankebût-40/400
KORKUTTUĞUM HALDE İNADINA ALEVLİ
ATEŞE GİRMEK İÇİN ÇABALAYAN BEDBAHT DA KİM?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte Ben, sizi
alevli bir ateş ile korkuttum. Ona ancak (bu uyarıya kulak vermeyerek
peygamberi) yalanlayan, (Din’e) sırtını dönen bedbahttan başkası girmez!” Leyl-14,16/595
KORUMAMIZ VAR MI BİZİM GİBİ SIRADAN
KULLARIN? VAR! HEM DE EN A’LASINDAN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hiçbir
nefis (kimse) yoktur ki, üzerinde bir muhafız (koruyucu melek) bulunmasın!”
(Merhameti sonsuz Rabbimiz, bize korumacı melek ihsan etmiş, Elhamdülillah!) Târık-4/590
KORUYACAKTIR ALLAH SENİ, İNSANLARIN
ŞERRİNDEN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Allah Seni, Sana zarar vermek isteyen insanların şerrinden
koruyacaktır.” Mâide-67/118
KORUYUCU MELEKLER VARDIR!
“O kimseyi önünden ve arkasından
takip eden melekler vardır; Allah’ın emriyle onu korurlar.” (Görevli melekler, insan
günâh işleyince onun için mühlet isterler, inananlar için ise mağfiret
dilerler, yahut onu tehlikelerden korurlar. Burada mü’minin kelimesi
kullanılmadığından bu korunmanın, tüm insanoğlunu kapsadığını anlayabiliriz.) Ra’d-11/249
KORUYUN KENDİNİZİ VE AİLENİZİ YAKITI
İNSAN VE TAŞ OLAN O MÜTHİŞ ATEŞTEN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insan ve taş olan o müthiş cehennem
ateşinden koruyun! Onun başında iri yapılı, sert, şiddetli, Allah’ın
kendilerine emrettiğine isyan etmeyen ve ne emrolunurlarsa yapan (zebâni adlı)
melekler vardır.” (Gözü yumup hayalen oraya gitmekte fayda vardır. Ne hikmetse
alevler, dericiğimizi yalamadan kendimize gelemiyoruz!) Tahrîm-6/559
KOVMA, O SABAH AKŞAM RABLERİNİN
RIZASINA MÜŞTAK OLANLARI YANINDAN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sabah akşam Rablerinin rızasına müştak olarak O’na niyazda
bulunanları, yanından kovma! Onların (fakir Mü’minleri Senin yanında görmek
istemeyen müşriklerin) hesabından Sana bir şey yok; Senin hesabından da onlara
bir şey yok ki, onları (fakir mü’minleri) kovup da zalimlerden olasın!” (Bu
fakir Mü’minler: Habbab, Bilâl, Suheyb, Ammar (R. Anhüm) gibi köleler ve
fakirlerdi. Kureyşin ileri gelenleri, bu fakirlerin yanında yer almalarını
kendilerine yakıştıramıyorlardı.) En’âm-52/132
KOVULDU CENNETTEN ŞU MEL’UN İBLİS
Allah’ın secde emrine itaat
etmeyerek âsi derekesine düşen İblis’e Allah cc: “Öyle ise oradan (Cennetten)
çık, defol! Artık hiç şüphesiz sen kovuldun! Ve bu lâ’net, Din (hesap) gününe
kadar senin üzerinde devam edecek!” buyurdu. Hicr-34,35/263
KÖKÜNÜ KESMEK İSTİYORDU KAFİRLERİN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz, gerçekten
zayıf ve silahsız olan (kervanın) sizin olmasını istiyordunuz. Halbuki Allah, emirleriyle
Hakkı üstün kılmak ve kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu. (Ebu Süfyan
kervanındaki bazı silah ganimetleri yerine Ebu Cehil gibi yetmiş kâfirin
öldürülüp, yetmişinin de esir edilerek, kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu.)
Ki, o suçlu müşrik gürûh hoşlanmasa da, Hak (olan İslâm’ı) yüceltsin, bâtıl
(olan şirk)i de ortadan kaldırsın!” Enfâl-7,8/176
KÖKÜNÜZÜ KAZIMAK İSTEYENLERE ALLAH
FIRSAT VERMEMİŞTİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani bir topluluk (Beni
Nadr Yahudileri), size el uzatmaya, kökünüzü kazıyarak yok etmeğe teşebbüs etmişti
de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. O halde yalnız Allah’dan sakının!” Mâide-11/108
KÖKÜNÜZÜ KAZIR, YERİNİZE BAŞKALARINI
GETİRİR ALLAH, BİLESİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insanlar!
Eğer Allah dilerse hepinizin kökünü kazır, yerlerinize başkalarını getirir. Allah’ın
kudreti bunu yapmaya elbette yeter!” Nisâ-133/98
KÖLE VE CARİYELERİNİZDEN HÜRRİYETİNE
KAVUŞMAK İSTEYENLERE YARDIMCI OLUNUZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki:
“Köleleriniz ve câriyelerinizden mükâtebe (özgür kalmak için yazılı sözleşme)
yapmak isteyenler olursa, siz de onlarda bir liyâkat (hayatın ağır şartlarını
göğüsleyebilecek bir kabiliyet) görürseniz, onlarla mükâtebe (özgürlüğüne
karşılık borçlanma mukâvelesi) yapın, Allah’ın size ihsân ettiği maldan onlara
verin!” (İslâm’da esas olan, bireyin özgürlük içerisinde Allah’a kulluk
etmesidir. İslâm şeriatında her fırsatta ceza olarak “bir köle âzâd etme” şartı
getirilmiştir. Mükâtebe yapmak isteyen bir köle veya câriyeye engel olunmaz;
hatta zekat, evleviyetle onlara verilerek bir an evvel özgürlüğüne kavuşması
sağlanır. Nitekim İslâm tarihinde bu, hep böyle olagelmiştir.) Nûr-33/353
KÖPEK BU, ÜZERİNE VARSAN DA DİLİNİ
SARKITIP SOLUR, VARMASAN DA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onun
(İsrailoğulları âlimlerinden olup sonradan sapıtan Bel’am b. Baura’nın) hali, tıpkı
köpeğin durumuna benzer; üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi hâline
bıraksan da, yine dilini salar solur! İşte bu, tıpkı âyetlerimizi yalan sayan
kimselerin misâlidir. Sen olayı onlara anlat, olur ki düşünüp kendilerine çeki
düzen verirler. Âyetlerimizi yalan sayarak sırf kendi kendilerine zulmeden o kimselerin
hâli, ne kötüdür!” A’râf-176,177/172
KÖPÜK YOK OLUR GİDER, CEVHER KISMI
DİPTE KALIR; KÜFÜR KÖPÜKTÜR, İMAN CEVHERDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(İman ile
küfrün mukâyesesi şuna benzer): Allah, gökten yağmur indirir de vâdiler,
dereler kendi ölçülerince dolup sel olur akar. Sel, suların üstünde kabaran
köpüğü alıp götürür. İnsanların zinet veya bazı eşyalar yapmak için ateşte
erittikleri madenlerin de buna benzer köpüğü vardır. İşte Allah Hak ile bâtılı
böyle bir temsil ile anlatır: Köpük yok olup gider, insanlara faydası olan
cevher kısmı ise dipte kalır. Allah işte böyle misaller getirir.” Ra’d-17/250
KÖR DİRİLTİLDİM, NİYE? DEME! HAKKI
GÖRMEYEN KÖRDÜR, KÖR OLARAK DİRİLTİLİR
Allah-ü Teâlâ: “Kim Benim Zikrimden
(Kitabımdan) yüz çevirirse, ona sıkıntılı bir hayat vardır ve onu kıyamet günü
kör olarak diriltiriz!” ferman etmiş. Adam da bu dünyada kör gibi (kör) olarak,
Hakkı görmeden, eşya üzerindeki mühr-ü İlâhiye şâhit olmadan, masnûât-ı Sâniin
nakışlarını temâşa etmeden, mektûbât-ı Rabbâniyi okumadan yaşamış. Şimdi kör
olarak diriltilince feryad ediyor: “Ya Rabbi! Ben dünyada gözleri gören
biriydim, şimdi beni niye kör olarak diriltip haşrettin?” (Ne diyelim? Sen hep
Hakka karşı kör yaşadın, şimdi de kör diriltilerek haşrolundun! Kendin ettin,
kendin buldun!) Tâ Hâ-125/319
KÖR ETMİŞTİR İDRAKSİZLİKLERİ ONLARI
Allah-ü Teâlâ, gaybı ve ne zaman
dirileceklerini kimsenin bilemeyeceğini ifâde ettikten sonra: “Bilâkis onlara
Ahirete dâir yeterince bilgi verilmiştir. Fakat onlar, yine de ondan şüphe
içindedirler. Hayır, hayır! Onlar Ahiretten yana kördürler!” diyerek
idraksizliklerini ve (şüpheleri sebebiyle) imansızlıklarını beyân ediyor. Neml-66/382
KÖR İLE GÖREN BİR OLMADIĞI GİBİ
KÖTÜLÜK YAPANLARLA İYİLİK YAPANLAR BİR OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde “nasıl kör ile gören bir değilse ve gören üstünse; aynen öyle de
kötülük edenlerle salih amel işleyenler de bir olmazlar ve salih ameller
işleyenler, ötekilerden üstündürler” hakikatını beyan ederek ne kadar da az
düşündüğümüzü ve ibret almadığımızı ilan ediyor. Mü’min-58/472
KÖR İLE GÖREN, YAHUT KARANLIKLA NUR
BİR OLUR MU? ELBETTE OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Hiç kör ile gören, yahut karanlıkla Nûr, bir olur mu?” Ra’d-16/250
KÖR OLARAK HAŞREDİLMEK
Allah, (isyânkârlıkları yüzünden)
dalâlete (sapıklığa) attığı kimseleri kıyamet günü kör olarak haşredeceğini
söylüyor. İsrâ-97/291
KÖR VE SAĞIR OLDULAR
İsrailoğulları, yaptıkları
kötülüklerin, başlarına bir musîbet getirmeyeceğini sandıkları için Hakk’a
karşı kör ve sağır oldular. Sonra tövbe ettiler, tövbeleri kabul edildi; sonra
yine kör ve sağır oldular. Allah yaptıklarını hakkıyla görüyor. Mâide-71/119
KÖR VE SAĞIRA KIYASLA GÖREN VE
İŞİTEN NEYSE O İKİ ZÜMRE DE ÖYLEDİRLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu iki
zümrenin (Allah’a iman edip itaat edenlerle, Hakkı işitip tahamül edemeyen,
Allah’dan başkalarının peşinde olanların) durumu, tıpkı kör ve sağıra kıyasla, gören
ve işiten kimsenin durumu gibidir. Bunların hâli hiç eşit olur mu? Artık
düşünüp ibret almaz mısınız?” Hûd-24/223
KÖR, TOPAL VE HASTA OLAN ÖZÜRLÜLER,
SİZİNLE ORTAK SOFRADAN YİYEBİLİRLER
Allah-ü Teâlâ, kör, topal ve hastalık
sebebiyle özürlü olanların, diğer insanlarla beraber aynı sofradan
yiyebileceklerini bu Âyet-i Kerime’si ile beyân ediyor. (Bu âyetin nüzûlüne
sebep şu hâdise olmuştur: Allah-ü Teâlâ, Nisâ Sûresi 29. Âyette meâlen:
“Aranızda birbirinizin mallarını haksız sebeplerle yemeyin!” ferman edince,
Ashab-ı Kiram Efendilerimiz, kör, topal ve hastalar ile beraber müşterek yemek
yemekten kaçındılar, zira körün gözleri görmediğinden, topal ve hasta olanlar
da, sağlam insanlar kadar güce sahip olamadıklarından sofradan diğerleri kadar
istifade edemiyorlardı. Böyle olunca, “özürlülerin, bizim üzerimizde hakkı
kalır” diyen şanlı Ashâb, sırf Ahiret endişesi ile özürlülerden ayrı yemek
yemeye başladılar. Bir rivâyette de Ashâb-ı Kirâm, sefer gibi mücbir sebeplerle
şehir dışına çıktıklarında, evin anahtarlarını kör, topal ve hastalıklı
insanlara bırakıyorlardı. Onlar da, “hak geçer” diye anahtarı elinde olan evden
yemiyorlardı. İşte her iki sebepten kaynaklanan bu sıkıntıyı, Merhameti bol
Rabbimiz bu Âyet-i Kerime’yi indirerek giderdi.) Nûr-61/357
KÖRDÜR ONLAR
Hakkı görmeyenler, gerçek körün tâ
kendileridirler. Hakkı göremeyince de dönüp Hakka tabi olamıyorlar. Bakara-18/3
KÖR İLE GÖREN YANİ KAFİR İLE MÜ’MİN
EŞİT OLMAZ!
Kör (kâfir) ile gören (mü’min) bir, yani
eşit olmaz! Elbette imanı ile hayatın şükrünü yapan, imansız nankör kâfirden
üstündür! Fâtır-19/436
KÖRLERİ DE SAPIKLIKLARINDAN
KURTARAMAZSIN! ÇÜNKİ ONLAR BAKAR KÖRLERDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Şunu bil ki Sen, körleri (baktıkları halde Hakkı görmeyen bakar
körleri) sapıklıklarından (kendilerini çıkaran) hidâyete erdirici biri de
değilsin! Sen ancak âyetlerimize iman etmeye yatkın olan müslümanlara çağırını
duyurabilirsin!” Rûm-53/409
KÖRLÜĞÜ, HAK’KI GÖREMEMEYİ HİDAYETE
TERCİH EDEN SEMUD KAVMİ DE ÇARPILDI
Semûd kavmine de Allah, (Salih as
ile) doğru yolu göstermişti. Fakat onlar körlüğü (iman hakikatlarını
görmemeyi), hidâyete tercih ettiler. Derken işledikleri günâhlar sebebiyle
alçaltıcı bir azap yıldırımı, onları yakalayıverdi (de çarpıldılar). İman edip
Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise kurtuldular. Fussılet-17,18/477
KÖRLÜK KALBLERİNDE İSE ESASEN NEYİ
GÖSTERSEN GÖREMEZLER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan
Sana bakanlar da vardır. Fakat görmek istemeyen o körlere, Sen nasıl doğru yolu
gösterebilirsin? Üstelik kalb gözleri kapanmışsa, basîretleri de yoksa!” Yûnus-43/213
KÖRLÜK: KİM BU DÜNYADA HAKİKATA KÖR
KALIRSA AHİRETTE DE KÖR KALIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim bu
dünyada hakikatları görmede kör kalırsa, Ahirette de kör kalır. Hattâ yol
bulmada da en şaşkın olan odur!” İsrâ-72/288
KÖRÜ ALLAH’IN İZNİ İLE İYİ EDERİM!
İsa as, İsrailoğullarına
peygamberliğini isbat sadedinde şöyle demişti: “Ben, Allah’ın izni ile anadan
doğma körü iyileştiririm! Eğer inanmaya niyetiniz varsa, bunda sizin için
alınacak ders vardır.” Bu âyet, insanoğlunun tıbda ilerleyerek körleri
iyileştirebileceğine dair kapının açık olduğuna işâret eder. Âl-i İmrân-49/55
KÖTÜ CANLILARIN EN KÖTÜSÜ, KİM OLA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah
katında yerde debelenen canlıların en kötüsü, o (anlayabileceği halde) Hakkı
anlamayan sağırlar ve onu (söyleyebileceği halde) söylemeyen dilsizlerdir.
Halbuki Allah, onlarda bir hayır olduğunu bilseydi, onlara işittirirdi. Fakat
onlara Hak sözü işittirse bile onlar, yine yüz çevirir ve döner, giderlerdi.” Enfâl-22,23/178
KÖTÜ İLE İYİ HİÇ BİR OLUR MU?
ELBETTE OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ bu Ayet-i
Kerimesi’nde, kötü ameli kendisine süslü gösterildiğinden onu güzel gören
(haddini bilmez) ile kötülüğü istemeyen, iyilik edip dürüst davranan kimselerin
aslâ bir olamayacağını beyan ediyor. Fâtır-8/434
KÖTÜ İŞ YAPAN, CEZASINI BULUR
Allah-ü Teâlâ: “Kim kötü iş yaparsa
cezasını bulur. Ve kendisine Allah’dan başka ne bir dost ne de bir yardımcı
bulabilir!” buyurmaktadır. Nisâ-123/97
KÖTÜ SÖZ , KÜFÜR VE DALALET, NEYE
BENZETİLMİŞTİR?
Allah cc kötü sözü (küfür ve
dalâleti), gövdesi toprağın üstünden kolayca çıkarılabilen, kökleşip
yerleşmeyen değersiz bir ağaca (yani Ebûcehil Karpuzu gibi bir ota)
benzetmiştir. (Değeri yoktur, kısa zamanda kurur ve ömrü azdır.) İbrahim-26/258
KÖTÜ ZANNI KENDİNİN KILAVUZU OLURSA ,VARACAĞI
SON DURAK HÜSRAN OLUR
Öyle ahmaklar vardır ki, yaptıkları
günahların çoğunu Allah’ın bilmiyor olduğunu zannederler de pervasızca günah
işlerler. İşte Rableri hakkındaki bu kötü zanları, kendilerini helâk eder ve
nihayetinde hüsrana uğrayanlardan olurlar. (Ne diyelim? Kılavuzu kötü zan
olanın, varacağı son durak “hüsran” olur.) Fussılet-23/478
KÖTÜLÜĞE İYİLİKLE MUKABELE EHL-İ
KİTABIN DA ŞİARI İDİ
Allah-ü Teâlâ, Kur’an’a iman eden
Eh-l-i Kitab’ın mükâfatlarının da iki defa verileceğini bildirdikten sonra
onların, kötülüğe iyilikle mukabele ettiklerini ve nasip ettiğimiz mallarından
Allah yolunda harcadıklarını beyân eder. Kasas-54/391
KÖTÜLÜĞÜ EN GÜZEL OLAN İYİLİK İLE
DEF ET, BİR DE BAKARSIN DÜŞMANIN DOST OLUVERMİŞ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyilikle
kötülük bir olmaz! Sen, kötülüğü en güzel olan iyilik ile def et! Bir de
bakarsın seninle kendi arasında düşmanlık olan kişi, senin candan, sıcak bir
dostun oluvermiş!” (Demişler ki: İyiliğe iyiliği, her kişi; kötülüğe iyiliği,
‘Er Kişi’ yapar! Sen O ‘Er Kişi’ ol!) Fussılet-34/479
KÖTÜLÜĞÜ EN İYİ TARZDA İYİLİKLE SAV!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Onlar ne yaparlarsa yapsınlar Sen yine de kötülüğü daha güzel
olanı ile (iyilikle), sav! Biz onların Senin hakkında isnâd etmekte oldukları
vasıfları en iyi bileniz.” Mü’minûn-96/347
KÖTÜLÜĞÜ YAP SONRA ATEŞİ GÖRÜNCE
ÇARPITMAYA ÇALIŞ, BURAYI DÜNYA MI SANDIN?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Nefislerine zulmeden kimseler, (bu halde iken yakayı ölüm meleklerine kaptırıp
ölerek Ahirete intikal ettiklerinde) azâbı görünce: ‘Biz, bir kötülük olsun
diye yapmıyorduk!’ diye başlarını eğerler. (Dünyada iken çevirdikleri
dolapların burada sökmeyeceğini anlarlar ama artık, iş işten çoktan geçmiştir.)
Hayır, hayır! Allah, yapmakta olduklarınızı ne maksatla yaptığınızı pek iyi
bilendir. O halde içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin!
Ne fenâ bir yerdir o kibirlilerin yeri!” Nahl-28,29/269
KÖTÜLÜĞÜN CEZASI ANCAK YAPILAN
KÖTÜLÜK KADARDIR, FAZLASI HELAL DEĞİLDİR
Kötülük yapan bir insana ancak
yaptığı kötülük kadar bir ceza verilebilir. Daha fazla ceza vermek helâl olmaz,
zulüm olur. Mağdur, haksız olan muhatabını affeder ve arasını düzeltirse, ona
da mükâfatını Allah, kendisine yaraşır şekilde verir. Yani intikam alan değil,
affeden kazanır daima vesselâm! Şûrâ-40/486
KÖTÜLÜĞÜN DENİZ OLSA ALLAH’IN ÖRTÜSÜ
OKYANUS OLUR, YETER Kİ O’NA SEVDİR KENDİNİ!
Allah-ü Teâlâ, kulunun kötülükleri
ne kadar da çok olsa, sonu itibariyle takvâ yolunu tutup o şekilde Rabbine
kavuşanın kötülüklerini örtüp onu cennetine koyacağını ve ne isterse de
vereceğini müjdelemektedir. Takvâ ise: “Farzları yerine getirip, haramlardan
kaçınmaktır, o kadar!” Yani zor değil! Zümer-35/461
KÖTÜLÜĞÜN TAMAMI KENDİ NEFSİNDENDİR!
Ey insan! Başına gelen her kötülük, nefsindendir!
(Not: İyiliği de kötülüğü de yaratan Allah’dır. İyiliği, insan istesin veya
istemesin, Allah yaratır. Kötülüğü insan isterse, Allah yaratır, istemezse
yaratmaz! O nedenle insan, kötülüğün yaratılmasına sebep olduğu için ‘kötülük,
insanın nefsindendir’ denmiştir.) Nisâ-79/89
KÖTÜLÜK KARŞISINDA SUSMAK ÇOK ÇİRKİN
BİR TUTUMDUR!
İsrailoğulları, kötülük yapıldığında
susarlar, birbirlerini o yapılan kötülükten men etmezlerdi. Bu davranış, Allah
katında ne çirkin bir tutumdu. (Bir Hadis-i Şerif’te de: “Haksızlık karşısında
susan, dilsiz şeytandır!” buyurulmuştur.) Mâide-79/120
KÖTÜLÜK MAKİNESİ GİBİ DÜNYADA ÇALIŞ;
ÖTEDE KARŞILIĞINI GÖRÜNCE CİYAKLA, YOK ÖYLE!
Mücrimler, dünyada ne kadar kötü, pis
işler yapmışlarsa o pislikler, öbür dünyada karşılarına bir bir çıktı. Alay
ettikleri cehennem azâbı, kendilerini her taraftan kuşatıverdi. Câsiye-33/501
KÖTÜLÜK YAPANIN YAPTIĞI KÖTÜLÜK, YANINA
KAR KALMAZ! DÜNYADA DAHİ CEZASINI ÇEKER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Daha önce
inkâr edenlerin haberi, size gelmedi mi? Onlar, yaptıkları kötü işlerin
cezasını (dünyada dahi kısmen) taddılar. (Ahirette de) onlara pek elim bir azap
vardır.” Teğâbün-5/555
KÖTÜLÜK YAPMAK HERİFİN İŞİ; BİR DE
KALKMIŞ SALİH KULLARLA EŞİT MUAMELE BEKLİYOR
Kötülük yapanlar hiç de sanmasınlar,
Allah onları iman edip salih amel işleyen kullarıyla bir tutmayacaktır. Onların
o sanısı, bir kuruntudan başka bir şey değildir. Sahi ne kötü hüküm veriyorlar!
Câsiye-21/499
KÖTÜLÜKLE ARAMIZDA UZAK MESAFE OLSA
Dağarcığını kötülüklerle doldurup
öbür âleme göç edenler gün gelecek yaptıkları kötülüklerle arasında uzun
mesâfeler olsa da onlarla beraber olmasa! Çok arzu edecek ama, zerre kadar bir
şey de olsa, gelip o terâzide yerini alacaktır. Âl-i İmrân-30/53
KÖTÜLÜKLE GİDERSEN HUZUR-U İLAHİ’YE,
BİL Kİ, YÜZÜSTÜ ATEŞE YUVARLANIRSIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kimler de
kötülüklerle (huzuruma) gelirlerse, (bilsinler ki) yüzleri üstü ateşe
yuvarlanırlar” ve kendilerine: “Yapmakta olduğunuz şeylerden başkasıyla mı
cezalandırılacaktınız?” denilir. Neml-90/384
KÖTÜLÜKLER BERABERİNDE MUSİBETLER
GETİRİR
İsrailoğulları, yaptıkları
kötülüklerin, başlarına bir musibet getirmeyeceğini sandılar. Mâide-71/119
KÖTÜLÜKLERİ YAP YAP, SONRA ALLAH’IN
HÜKMÜNDEN SIVIŞACAĞINI SAN, ÖYLE Mİ? SANADUR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa
kötülükleri yapanlar, hükmümüzden sıvışıp kurtulacaklarını mı zannettiler? Ne
kötü hükmediyorlar!” Ankebût-4/395
KÖTÜLÜKLERİN CEZASINI MİSLİYLE VERİR
ALLAH
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kötülük
işleyenler ise, yaptıkları kötülüklerin misliyle cezalandırılırlar. Kendilerini
bir zillettir kaplayacak. Onları, Allah’ın bu cezasından kurtaracak bir kimse
de yoktur. Yüzleri sanki kapkaranlık gece parçalarıyla kaplanmıştır. İşte
onlar, cehennemliktir. Hem de orada ebedi kalacaklardır!” Yûnus-27/211
KÖTÜLÜKTE ŞAMPİYONLAR KİMLERDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki yeryüzünde debelenen hayvanların (canlıların) Allah katında en kötüsü, inkârcılıkta
ısrar edenlerdir ki onlar, imana gelmezler.” (Yani “inadına kâfirlik!” diyenler.)
Enfâl-55/183
KRALİÇE BELKIS, AYAN MECLİSİNE HANGİ
GÖRÜŞLERİNİ ARZ ETTİ?
Süleyman as’ın mektubu sebebiyle
istişâre etmek üzere topladığı Âyân Meclisi’nin: “Ferman Kraliçemizindir, savaşsa
savaş, barışsa barış!” demeleri üzerine Sebe’ Melikesi Belkıs, tecrübesini
konuşturarak şöyle dedi: “Doğrusu hükümdarlar bir ülkeye girince, oranın
düzenini altüst ederler, eşrâfını sefil ve zelil ederler. Böyle davranışlar,
istilâcıların hep yapageldiği işlerdir. Bunun içindir ki, Ben şimdi onlara bir
hediye gönderip elçilerimin ne gibi bir netice ile döneceklerini bekleyeceğim.”
Neml-34,35/378
KRALİÇE BELKIS’IN, OTURDUĞU KOLTUĞU
TAM DOLDURDUĞU GAYET AŞİKARDIR
Yemen Sebe’ Melikesi Belkıs’ın her
işini istişâre etmesi, “hükümdarlar bir ülkeye girince oranın düzenini altüst
eder, halkının eşrâfını zelil ve sefil eder” demesinden anlaşılıyor ki, O gayet
akıllı, başarılı ve oturduğu koltuğu hakkıyle dolduran bir kraliçedir. (Başarılı
olmak isteyenler, istişâresiz iş yapmasınlar!) Neml-32,34/378
KUDDÜS ALLAH’DIR VE O, HER TÜRLÜ
NOKSANLIKTAN MÜNEZZEHDİR
Kuddüs (her türlü noksanlıktan
münezzeh) Allah için göklerde ve yerde ne varsa hepsi, tesbih ederler. Cuma-1/552
KUDRET HELVASI İNDİRDİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
İsrailoğulları! Tih çölünde size kudret helvası indirdik de size rızık olarak
verdiğimiz temiz şeylerden yiyin dedik. Fakat (şükredeceğiniz yerde) nankörlük
ederek kendinize yazık ettiniz!” Bakara-57/7
KUDRET HELVASI VE BILDIRCIN ETİ
İKRAM ETTİK
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Ey
İsrailoğulları! Sizi düşmanlarınızdan kurtardık, size Tûr Dağı’nın sağ
tarafında Musa ile konuşarak sizinle buluşmayı va’d ettik. Size çölde bıldırcın
eti ve kudret helvası ikrâm ettik.” Tâ Hâ-80/316
KUDRET-İ İLAHİ VE HİKMET-İ İLAHİ’YE
DELİL Mİ ARIYORSUN? GÖĞE BAK, YERE BAK, BULURSUN!
Muhakkak ki, göklerde ve yerde
Allah’ın kudretine ve hikmetine dâir pek çok deliller vardır. Kim delil
arıyorsa göğe baksın, yere baksın, sayamayacağı kadar delil ve bürhan
bulacaktır! Câsiye-3/498
KUDRETİNİN NE OLDUĞUNU MU MERAK ETTİN?
SIFIRLA ÇARP, ÖĞRENİRSİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (insan),
hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?” (Yani, verdiğimiz güç
ile böbürlenmesin, haddini bilsin! Bütün insanların gücü bir araya toplansa,
Allah’ın gücü karşısında değeri, sadece sıfırdır, deniyor.) Beled-5/593
KUDÜS’DE BULUNAN MESCİD-İ AKSA’NIN
ÇEVRESİ MÜBAREKTİR
Kudüs’de bulunan ve Beyt-ül Makdis
adı ile anılan Mescid-i Aksâ’nın çevresinin mübârek olduğu bu âyette bildirilmiştir.
İsrâ-1/281
KUDÜS’E YERLEŞİN; ORANIN
ÜRÜNLERİNDEN YİYİN
Bir vakit (Allah tarafından)
İsrailoğullarına şöyle denilmişti: “Şu şehre (Kudüs’e) yerleşin; oranın
ürünlerinden dilediğiniz kadar yiyin! Hıtta (Ya Rab! Bizi affet!) deyin ve
kapıdan tevazu’ ile eğilerek girin ki, suçlarınızı bağışlayayım!” A’râf-161/170
KUL FİİLİNİN YARATICISI DEĞİLDİR
Kelam ilminde mu’tezile mezhebi der
ki: “Kul fiilinin yaratıcısıdır, onun için sorumludur.” Ehl-i sünnet mezhebi de
der ki: “Sizi de yaptıklarınızı da yaratan Allah’dır, kulun irade-i cüz’iyesi
ile fiilinin arzu ettiği gibi olmasını istemesi, fıtri bir duâ olur ve Allah
onun isteğine göre ama hayır, ama şer o fiili yaratır fakat kulu ondan sorumlu
tutar.” Bu Ayet, kulun da fiillerinin de Allah tarafından yaratıldığına ve
Ehl-i Sünnet Alimlerinin haklı olduğuna kesin delildir. Sâffât-96/448
KUL OLUN BANA! DEMEZ, HİÇBİR PEYGAMBER
Allah’ın kendisine kitap, hikmet ve
nübüvvet verdiği hiçbir insan, kalkıp da insanlara: “Allah’dan başka, bana da
kul olun!” demesi, olacak şey değildir. O peygamber, ancak şöyle der:
“(Öğrenip) öğretmekte ve oku(yup okut)makta olduğunuz kitap sayesinde Rabbânî
(Rabbe kilitlenmiş kimse) olun!” Âl-i İmrân-79/59
KULAĞIN İŞİTMESİ, GÖZÜN GÖRMESİ, KALBİN
HİSSETMESİ ALLAH’IN YARATMASIYLADIR
Ey İnsanlar! Kulağınızın duyması, gözünüzün
görmesi, kalbinizin duygulanması, hissetmesi hep rabbinizin yaratmasıyla
olmuştur. O,“duy!” demeseydi kulak duymazdı, O,“gör!” demeseydi göz görmezdi,
O, “hisset!” demeseydi kalb hissetmezdi. Doğrusu ne kadar da az şükrediyorsunuz!
Mü’minûn-78/346
KULAK, GÖZ, KALB VERİP SİZİ YARATAN
O, ALLAH OLDUĞU HALDE NEDEN ŞÜKRÜNÜZ AZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Sizi yaratan, size kulak(lar), gözler ve kalbler veren
O’dur (Allah’dır)! Ne kadar da az şükrediyorsunuz?” Mülk-23/562
KULAKLAR YAPTI ALLAH, SESLERİ
DUYSUNLAR DİYE
Allah-ü Teâlâ, sesleri duymamız için
bizlere kulaklar taktı ve lâkin bu pek büyük nimetine karşı ne kadar da az şükrediyoruz!
Secde-9/414
KULAKLARI MÜHÜRLENDİ
Küfürlerindeki inatları yüzünden
Allah, inkârcıların kulaklarını mühürlemiştir. Bakara-7/2
KULAKLARI, MAHŞERDE HESAP GÜNÜ,
SAHİPLERİ ALEYHİNDE ŞAHİTLİK EDECEKLER
Kıyamet gününde hesap yerine
vardıkları zaman kulakları, gözleri ve derileri o mücrim sahiplerinin
yaptıkları şeyler hakkında aleyhlerinde şâhitlik edeceklerdir. Fussılet-20/477
KULİS YAPANLAR, GÜNAH, ZULÜM VE
PEYGAMBERE İSYAN HUSUSUNDA FISILDAŞANLAR
Yasaklandığı halde, bu yasağı
önemsemeyerek günah, zulüm, peygambere isyan ve benzeri şer hususlarda kulis
yapanlar var ya; vay onların hallerine! Onlar, varılacak en kötü yere, cehenneme
gireceklerdir. Orası, onlara yeter de artar bile! (Ne edelim? Dillerine sahip
olsalardı!) Mücâdele-8/542
KULLARIM BENİ SENDEN SORACAK
OLURLARSA
Allah-ü Teâlâ: “Habibim Ya Muhammed!
Kullarım Beni, Senden soracak olurlarsa (bilsinler ki), Ben onlara pek yakınım!”
buyuruyor. Bakara-186/27
KULLUĞU ALLAH’DAN BAŞKASINA YAPANIN
AKIBETİ, HÜSRANDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz O’ndan
(Allah’dan) başka dilediğinize kulluk edin (bakalım! Netice itibariyle) Kıyamet
günü hem kendinizi, hem de ailenizi hüsrana uğratanlar olursunuz. Dikkat edin, besbelli
hüsran işte budur!” Zümer-15/459
KULLUK EMANETİNDEN GÖKLER, YER VE
DAĞLAR KAÇINDI DA İNSAN KABULLENDİ
Allah-ü Teâlâ, Kendisine kulluk
yapma emânetini (vazifesini) göklere, yere ve dağlara teklif etti de onlar,
bunu yüklenmekten korkup çekindiler. İnsan ise onu yükleniverdi. Halbuki insan,
bu emânetin hakkını gözetmediğinden, doğrusu çok câhil ve çok zâlim olduğunu
ortaya koymuş oldu. Ahzâb-72/426
KULLUK EMANETİNİN VAZİFESİNİN İNSANA
VERİLMESİNİN HİKMETİ
Allah-ü Teâlâ, Göklerin, Yer’in ve
dağların korkup çekindikleri kulluk yapma emânetini, “ben kabul ediyorum!”
diyen insana verdi ki, münâfık erkek ve kadınlara, müşrik erkek ve kadınlara o
emânete hıyânetleri sebebiyle azap etsin; mü’min erkeklerle kadınların
tevbelerini kabul etsin! Allah Ğafur ve Rahîm’dir. Ahzâb-73/426
KULLUK SABIR VE SEBAT İSTER
Allah-ü Teâlâ buuruyor: “Allah, göklerin,
yerin ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbidir. Öyleyse yalnız O’na kulluk et!
O’na ibâdet etmekte sabır ve sebat göster! İsmi “Allah” olan başka kimi
biliyorsun ki, ona kulluk edesin?” Meryem-65/309
KULLUK VE ŞÜKÜR, SADECE VE SADECE
ALLAH’A EDİLİR
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor:
“(Habibim Ya Muhammed!) Bilâkis Sen sadece Allah’a kulluk et ve O’na şükredenlerden
ol!” Zümer-66/464
KULLUKTA ÜST DÜZEY BİR MAKAM
Allah’a kulluk, derece derece
yükselir. En yukarlarda üst düzey bir kulluk makâmına ulaşan kimseler: “O takva
sâhibleridir ki, görmedikleri halde Rablerini gıyabında ta’zim ederler ve
kıyamet günündeki Büyük Duruşma’dan korkarak tir tir titrerler.” Meâlindeki
Ayet-i Kerime’ye mâsadak olabilenlerdir. Enbiyâ-49/325
KULUN DÖNÜP DOLAŞIP VARACAĞI YER,
ALLAH’IN HUZURUDUR!
Allah-ü Teâlâ: “Ve hepiniz
döndürülüp O’na (Allah’ın huzuruna) götürüleceksiniz” buyurmaktadır. Bakara-245/38
KUMAR HARAMDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar ve fal okları, ancak şeytan işinden birer
murdar pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz!” Mâide-90/122
KUMPAS HAZIRLAYAN EHL-İ KİTAP
Ehl-i Kitaptan bir güruh, birbirlerine
şöyle dediler: “İman edenlere indirilmiş olan Kur’an’a sabahleyin yalandan iman
edin, akşam üstü de inkâr edin; Umulur ki şüpheye düşerler de dinlerinden
dönerler. Âl-i İmran-72/58
KUMPAS KURAN ÇETELERİN TUZAKLARINA
KARŞI ALLAH’IN DA TUZAĞI VAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Onlar
bir tuzak kurdular. Ama tuzaklarına karşı Biz de tuzak kurduk. Kendileri
farkında değiller ama tuzaklarını neticesiz bırakmak sûretiyle bütün plânlarını
bozduk. Çünki muratlarına eremeden o kumpasçıları da, onlara uyanları da imhâ
ettik. Bak işte onların tuzaklarının âkıbeti nasıl oldu!” Neml-50,51/380
KUMPAS KURANLAR, DEĞİL Mİ Kİ, TEBLİĞİN
ÖNÜNE GEÇTİNİZ, SİZE KÖTÜ HABER VAR!
“Kendilerinden önceki kâfirler de
peygamberleri için tuzaklar, kumpaslar kurmuşlardı. Ama neticede Allah, onların
binâlarını (kumpas projelerini) tâ temellerinden yıktı (Halk nezdinde deşifre
oldu, tutmadı) da üstlerindeki tavan tepelerine çöktü (tuzaklarına kendileri
düştüler). Hem de bu azap, onlara hiç fark edemedikleri bir yerden geldi.
(Gayet emin bildikleri, dost sandıkları bir yerden veya tekvîni bir âfât ile
ummadıkları ve hesap etmedikleri bir cihetten geldi. Allah-ü A’lem!) Nahl-26/268
KUPKURU YERYÜZÜNÜ İNDİRDİĞİ SU İLE
DİRİLTEN ALLAH ELBETTE ÖLÜLERİ DE DİRİLTECEKTİR
Boynu bükük, kupkuru Yeryüzü’nün
Allah’ın gökten indirdiği su ile harekete geçmesi, kabarması ve çeşit çeşit
bitkilerle canlanması Allah’ın Âyetlerindendir. İşte bu kupkuru Yer’e kim hayat
vermişse, ölüleri de O, diriltip (mahşerde toplayacaktır). Fussılet-39/480
KUR`AN, TEVRAT`I TASDİK EDER, NİTEKİM
TEVRAT DA KUR’AN’I HABER VERMİŞTİR
Tevrat, Kur`an`ı haber verdiği gibi,
Kur`an da Tevrat`ı tasdik eder. Bakara-89/13
KUR`AN`A NAZİRE YAPMAYA KALKIŞANLAR!
Ey Kur’an’a nazîre yapmaya
kalkışanlar! Kur’an’ın bir sûresinin bile benzerini yapamadınız ve aslâ da
yapamazsınız; öyleyse iyi bilin ki, size yakıtı insan ve taş olan cehennem
ateşi hazırlanmıştır. Bakara-24/3
KUR`AN`IN BENZERİ GETİRİLEMEZ
Hodri meydan! Eğer Kur`an`ın
Allah`tan geldiğinde şüphe ediyorsanız, haydi Kur`an sûresi gibi bir sûre
getirin bakalım. Ha! Allah`dan başka yardımcılarınızı da yardıma
çağırabilirsiniz. Ama gördünüz, bu işi yapamadınız; ki, aslâ da yapamayacaksınız!
Bakara-23,24/3
KUR`AN`IN HAK OLDUĞUNU TANIDIĞI
HALDE İNKAR EDENLER VAR YA
Kur`an`ın Hak olduğunu tanıdıktan
sonra O`nu inkâr edenler, hüsrana uğrayanların tâ kendileridir. Bakara-121/18
KUR`AN-I İLK İNKAR EDEN DEĞİL DE,
İLK TASDİK EDEN SİZ OLUN!
Ey Tevrat sahibi Ehl-i Kitap!
Kur`an`a ilk sizin sahip çıkmanız gerekir. Çünki kitabınız Tevrat’ta açıkça
belirtildiği gibi Kur`an, Tevrat`ı tasdik eden bir kitaptır. Sakın ilk inkâr
edenler olmayın! Bakara-41/6
KUR’AN ARAPÇA BİLMEYEN BİRİNE
İNDİRİLSE VE O DA OKUSAYDI YİNE DE İNANMAZLARDI
Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Eğer
bu Kur’an’ı Arapça bilmeyen birine indirseydik, o da Kur’an’ı (Mekke
müşriklerine) okusaydı yine de ona iman etmezlerdi. Çünki kalblerindeki o
küfrü, (yalanlamalarındaki inatları sebebiyle) o suçlu kâfirlerin kalblerine
öyle bir soktuk ki, o can yakıcı azaba girmedikçe, ona iman etmezler.” Şuarâ-198,201/374
KUR’AN ARAPÇA DIŞINDA İNDİRİLSEYDİ,
ARAP’A ACEM DİLİNDE BİR KİTAP OLUR MU? DERLERDİ
Allah-ü Teâlâ ferman etti ki: “Eğer
Biz, Kur’an’ı Arapça dışında yabancı bir dille gönderseydik o zaman da şöyle
derlerdi: Kur’an Ayetleri, anlayacağımız bir dilde gelmeli değil miydi? Hiç
Arap’a Arapça dışında bir kitap gönderilir mi? Muhatap Arap, fakat dil acem!
Böyle şey olur mu?!” Allah, dileseydi istediği her dilde kitabını gönderirdi. Çünki
O, her dili bilendir. Allah kitabını, Peygamberinin diliyle gönderir, bu da ayrıca
bir kural! Fussılet-44/480
KUR’AN ARAPÇA OLARAK İNDİRİLMİŞTİR, BAŞKA
DİLLERDEKİ KUR’AN DEĞİL, MEALDİR
Elif, Lâm, Râ. Bunlar, apaçık
kitabın âyetleridir. Düşünüp mânâsını anlamanız için Biz, onu Arapça bir Kur’an
olarak indirdik.” (Kur’an’ın Arapça olarak indirilme hikmeti: 1-Kutsal
kitaplar, peygamberlerinin dilleriyle indirilirler. Bu, Kur’an’ın Hz.Muhammed’e
sav indirildiğini isbat eder. 2-Başka bir dilde indirilseydi, meselâ lâtince
olsaydı, Hz. Muhammed’e sav iftira atarlar, bizim kitabımıza sahip çıktı
derlerdi, bir filozofa da Kur’an’ı temlik ederlerdi ve sonra da diledikleri
gibi değiştirirlerdi. 3-Araplar derlerdi ki: “Kendi Arap, başka dilde bize
nasihat ediyor, biz, anlamadığımız dildeki bir kitaba mı uyacağız? Arapça
konuşsun da dinleyelim!” 4-Kur’an’ı o günde (hattâ bu günde bile) Arapça’dan
başka ifâde edebilecek güçte bir dil yoktu. Erbabı bilir, Kur’an’da öyle ince
hikmetler var ki bu ancak Arapça gibi en gelişmiş bir dilde ifâde edilebilir. 5-Kader-i
İlâhî Hz. Muhammed sav gibi insanlığın en tepesindeki bir Zatı, ilk Beyt’in
bina edildiği, Arş-ı A’zam’ın izdüşümü Kâ’be-i Muazzama’nın bulunduğu bir
mekânda getirecekti ve öyle de olmuştur. O mekânda konuşulan dil arapçadır. Vs.)
Yûsuf-1,2/234
KUR’AN ARAPÇA OLARAK İNDİRİLMİŞTİR
“Kur’an, Arapça bir hüküm ve hikmet
kitabı olarak Allah tarafından indirilmiştir.” Ra’d-37/253
KUR’AN ARAPÇADIR, ARAPÇA OLMAYAN
MEALLER KUR’AN SAYILMAZLAR
Kur’an-ı Kerîm, mânâsıyla Allah’ın
kelâmı olduğu gibi Arapça olan lâfzıyla dahi Allah Kelâmı’dır. Binaenaleyh
mânâsını ihtiva eden mealler, Kur’an sayılmadığından namazda okunamazlar;
okunsa namaz olmaz! Şûrâ-7/482
KUR’AN ARAPÇANIN DIŞINDA BİR LİSANLA
İNDİRİLSEYDİ BİR DEĞİL ÇOK CİLT BİR KİTAP OLURDU
Allah-ü Teâlâ, “hiçbir eğriliği
olmayan, her meseleyi tam halleden Arapça bir Kur’an indirdik” buyuruyor.
Kur’an, Arapça dışında bir lisan ile indirilseydi ne olurdu? Bir defa tek cilt
bir Kur’an yerine çok ciltlerle ifade edilen bir Kur’an olurdu. Zira o gün
bugün Arapçadan başka Kur’an hakikatlarını yüklenebilecek çok gelişmiş bir
lisan görülmemiştir yeryüzünde. Allah-ü Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’in
indirilmesinden 200 yıl kadar öncesinden Araplara bir dil sevgisi vererek
Arapçayı Kelâm-ı İlâhî’yi yüklenebilecek bir seviyeye yükseltmiştir. Bu husus
dil uzmanlarınca musaddaktır. Zümer-28/460
KUR’AN AYETLERİ, PEYGAMBER EFENDİMİZE
PARÇA PARÇA İNDİRİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Kur’an’ı Sana Biz, (hikmeten) parça parça indirdik! O halde Sen
de Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günâhkâra veya azılı kâfire itaat
etme!” İnsan-23,24/578
KUR’AN BU İKEN SİZE NE OLUYOR DA
ONDAN YÜZ ÇEVİRİYORSUNUZ, NEREYE GİDİYORSUNUZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Durum bu
iken, Kur’an’ın arkadaşınız Muhammed’e indirilmiş bir Allah sözü olduğu kesin
iken, bundan daha önemli bir şey mi var ki, bunu umursamıyor) da (ondan yüz
çeviriyorsunuz ve bu akılla) nereye varmak istiyorsunuz?” Tekvîr-26/586
KUR’AN BÜTÜN İNSANLAR İÇİN BİR
DERSTİR, EVRENSEL BİR MESAJDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Halbuki Sen, bu Kur’an’ı tebliğ karşılığında, onlardan bir ücret
istemiyorsun. Kur’an, bütün insanlar için bir ders ve evrensel bir mesajdır.” Yûsuf-104/247
KUR’AN EHLİ BİRİ İLE DÜNYALIK BİRİ,
HİÇ BİR OLUR MU? OLMAZ ELBETTE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şimdi
(dünya hayatını isteyen) bir kimse, hiç (Resûlümüz olan) şu kimse gibi olur mu?
Ki O, Rabbinden apaçık bir delil (olan Kur’an) üzere bulunur. Onu (Kur’an’ı), O’na
Rabbinden bir şâhit olan Cebrail okuyor. Ondan önce de Musa’nın kitabı Tevrat
ile tasdik edilmiştir. İşte bu kesin delile dayananlar, Kur’an’a iman ederler. Hangi
zümre de onu reddederse bilsin ki varacağı yer, ateştir. Bunda hiç şüphen
olmasın. (Yani Kur’an’ın Allah tarafından gönderildiğine hiçbir kimsenin hiçbir
şüphesi olmasın!) Fakat insanların çoğu, buna iman etmezler. (Bu da onların ne
kadar câhil ve zalim olduğunu gösterir.) Hûd-17/222
KUR’AN EMİN ELLERDE, CEBRAİL İLE HİÇ
DEĞİŞMEDEN SİZE İNDİ
Allah: “Onu (Kur’an’ı) Hak ile
indirdik; o da emin ellerde (Cebrail ile) hiç değişmeden size Hak ile indi.”
buyuruyor. İsrâ-105/292
KUR’AN HAKİKATLARINDAN GERİ DÖNÜŞ
YOK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin, siz Kur’an’ı işitip duruyor olduğunuz
halde ondan yüz çevirmeyin (Kur’an hakikatlarından geriye dönüş yapmayın)! Enfâl-20/178
KUR’AN HAKİKATLARINI BAŞKALARIYLA
PAYLAŞMAKTA SIKINTI ÇEKME!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu Kur’an,
kendisiyle insanları uyarman ve Mü’minlere nasihat vermen için Sana indirilen
bir kitaptır. Öyle ise onu tebliğden dolayı gönlünde bir sıkıntı, yalanlanma
korkusu olmasın!” A’râf-2/150
KUR’AN HAKİKATLARINI KİMLER
İŞİTEBİLİR, KİMLER İŞİTEMEZ
Allah-ü Teâlâ, Kur’an hakikatlarını
hikmetine binaen dilediği kimselere (fıtraten yatkın kimselere) işittirir de
onları hidâyeti ile mükâfatlandırır. Yoksa peygamber bile olsa, kabirlerde
bulunanlara, yani manen ölmüş, mevtây-ı müteharriklere (gezinen ölülere) Kur’an
Hakikatlarını işittirmek, mümkün değildir! Fâtır-22/436
KUR’AN HAKKINDA KAFİR VE ZALİMLER
DELİLSİZ OLARAK İŞKEMBE-İ KÜBRADAN ATARLAR
Kendilerine parlak delillerle Kur’an
okunduğunda, kâfirler ve zalimler hiçbir delile dayanmaksızın sırf karnından
konuşarak işkembe-i kübradan atarlar. Bazısı: “Bu, başka değil, sırf sizleri
atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden uzaklaştırmak isteyen bir adam!”,
bazıları: “Bu Kur’an, uydurulmuş bir iftiradan başka bir şey değil!”, bazı
kâfirler de: “Bu, besbelli bir büyüden başka bir şey değil!” derler. Sebe’-43/432
KUR’AN HAKTIR AMA İNSANLARIN ÇOĞU
BUNA İNANMAZLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Elif, Lâm,
Mîm, Râ. İşte bunlar, Sana indirilen kitabın âyetleridir. Rabbin tarafından
Sana indirilen Kur’an, Hak’tır, gerçektir, ama insanların çoğu buna
inanmazlar.” Ra’d-1/248
KUR’AN HİKMET DOLU BİR KİTAPTIR
Kur’an-ı Kerim’in bir vasfı da
hikmet dolu olmasıdır. Nasıl ki Yâ Sîn Sûresi, büyük puntolu bir Yâ Sîn Ayetine
sığdırılmışsa, aynen bunun gibi bütün ilimler ve hakikatlar da Kur’an-ı Kerimin
içine sığdırılmıştır. Kur’an-ı Kerim, Kevni âyet olan Kainat’ın Kelâmi Ayet
haline gelmesinin adıdır. Yâ Sîn-2/439
KUR’AN İLE AMEL ETMEK VE O’NU TEBLİĞ
ETMEK FARZDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
Resûlüm!) Muhakkak ki Kur’an’ı tebliğ ve O’nunla amel etmeyi Sana farz kılan
Allah, elbette Seni dönülecek yere (Mekke’ye) iâde edecektir. (Mu’cize olarak
Mekke’nin fethi müjdeleniyor.) De ki: Rabbim kimin hidâyetle geldiğini, kimin
apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.” Kasas-85/395
KUR’AN İLE VA’Z-Ü NASİHAT ET!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sen, (onlara) Kur’an ile va’z-ü nasihat et ki, Allah’dan başka
yardımcısı ve şefâatçisi bulunmayan hiçbir nefis, işlediği günâhlar yüzünden
helâke düşürülmesin!” En’âm-70/135
KUR’AN İNSANLARIN ÇOĞUNUN
ANLAYABİLECEĞİ BİR DİL VE ÜSLUB İLE İNDİRİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şânım
hakkı için Biz, Kur’an’ı nasihat alınsın diye kolaylaştırdık; haydi var mı
ibret alan?” Bu âyet, bu sûrede dört defa tekrarlanmaktadır. Evet, Kur’an’ın
indirilmesinden maksat, insanların çoğunu irşâd etmektir. İnsanların çoğu ise
avâmdır. Bundan dolayı Kur’an bütün bütün Havâssın (uzman ulemanın) anlayacağı
tarzda değil de, pek çok âyetleriyle avâmın anlayacağı şekilde
kolaylaştırılarak indirilmiştir. Kur’an’ın tek cilt halinde olması, ezberlenmesinin
çok kolay olması, okundukça bıkkınlık vermemesi bu kolaylıklar cümlesindendir.
Ancak Kur’an kolaylaştırılmıştır diyerek Kur’an’ı herkesin anlayabileceği, dolayısıyla
tefsirlere ihtiyaç yoktur mânâsı çıkmaz buradan! Kur’an bir Sehl-i Mümteni’dir.
Yani benzeri yapılabilecekmiş gibi gözükse de tek bir âyetinin benzerini, bütün
ulema bir araya gelip kafa kafaya verseler dahi yapamazlar. Bunu da kafamızın
bir tarafına kaydedelim! Kamer-17/528
KUR’AN KIYMETİ BİLİNMİYOR DİYE
İNDİRİLMEYECEK DEĞİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Mekke
müşrikleri, Kur’an’ın kıymetini bilmiyorlar diye Kur’an indirilmeyecek değildi.
Nitekim Medine Dönemi’nde ve ileriki yüzyıllarda Kur’an’ın kıymeti pek iyi
bilinmiş, milyonlarca Hâfız ve Müfessirler çıkmıştır. Milyarlarca insan Kur’an
sayesinde doğru yolu bulmuş ve Ahiret hayatını kurtarmıştır. Kutlulardan bazısı
“Elde Kur’an gibi bir mu’cize-i bâki varken” diyerek başka rehberlere ihtiyaç
olmadığından müstağni kalmış (Hadis-i Şerifler hariç, çünki Hadis-i Şerifler
olmadan Kur’an anlaşılamaz); bazısı da Kur’an rehberliğinde “Fenâfillah”
mertebesine ererek “Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun!” demiştir. Zuhruf-5/488
KUR’AN LAFIZLARININ DİZİLİŞİNDE
HARİKA BİR İNTİZAM, BU AYETLE İSBAT EDİLMİŞTİR
“And olsun ki, onlara Rabbinin
azabından hafif bir esinti bile dokunsa: ‘Eyvah, yazıklar olsun bize! Biz gerçekten
zalim kimselermişiz’ derler.” Bu âyet, Kur’an’ın i’câzına pek veciz bir
örnektir. Ayrıntılı bilgi, referans aldığım meâller ile Bediuzzaman Hz. lerinin
“Sözler” adlı kitabının 25. Söz’ünde vardır. Enbiyâ-46/325
KUR’AN MÜBAREK BİR GECEDE İNDİRİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ, “Biz Onu (Kur’an’ı)
mübarek bir gecede indirdik” buyurmaktadır. Bu gecenin, Kadir Sûresi’nde beyan
edilmesine istinaden Kadir Gecesi olduğunu söyleyen Alimler olduğu gibi; bu
Sûre’nin 4. ve 5. Âyetlerini dikkate alarak Berât Gecesi olduğunu söyleyen
Alimler de vardır. Acizâne kanaatime göre bu gece, Berât gecesidir. Çünki 3. âyetteki
“enzelnahü”nün “hû” zamiri, harfi tarifli “elkitab”a racidir. Yani bilinen
kitap Kur’an demektir ki Kur’an’ın tümünü içine alır. Öyleyse Kurân’ın tümü o
mübarek gecede toptan 1. kat semaya indirilmiştir ki, o gece de Berât
Gecesi’dir. Kadir Sûresi’nde de aynı “enzelnâhü” ayeti geçse de oradaki zamirin
ilk inen Alak Sûresinin ilk 5 âyetine raci olması kuvvetle muhtemeldir. Zira
Kadir Sûresi hemen Alak Sûresi’nden sonra gelen Sûredir. Kur’an âyetlerinin
tamamı ise muhtelif gecelerde ve gündüzlerde takribi 23 sene zarfında
tamamlanmıştır. Hangi Mübarek gecede indiğini Allah bilir. Bize ise O’na sonsuz
şükretmek düşer. Duhân-3/495
KUR’AN MÜSAİT İNSANLARA NUR OLUR, ONUN
HİDAYETE ERMESİNE REHBERLİK EDER
Kur’an-ı Kerim, hakikatperest, iyi
niyetli insanlara nûr olur da onların hidayete ermesine rehberlik eder. Allah
da o hakperest, Kur’an’ı kendisine rehber edinene hidâyet bahşeder. Şûrâ-52/488
KUR’AN NEDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyi bilin
ki bu Kur’an, uydurulmuş bir söz değildir. Kendinden önceki kitapları tasdik
etmek, her şeyi açıklamak, iman edecek kimseler için de bir hidâyet, bir rehber
ve bir rahmet (olmak üzere indirilmiş bir Allah Kelâmı) dır.” Yûsuf-111/247
KUR’AN NELERİ MÜJDELER, NELERİ HABER
VERİR?
“Kur’an, insanları en doğru yola
hidâyet eder, sâlih ameller işleyen mü’minlere nâil olacakları büyük mükâfatı
müjdeler. Ahirete inanmayanlara ise gayet acı bir azap hazırlandığını
bildirir.” İsrâ-9,10/282
KUR’AN NİÇİN VAHYOLUNDU?
Peygamberimiz sav, Kur’an lisânı ile
diyor ki: “Kur’an Bana, sizi ve kendisine ulaşan herkesi, Allah’ın azabına
karşı korkutmam için vahyolundu.” En’âm-19/129
KUR’AN OKUMAK, MÜSLÜMAN KİMSEYE,
ALLAH’IN EMRİDİR, OKUMAYANLAR DUYSUN!
Neml Sûresi’nin bu âyetinde Allah-ü
Teâlâ, Peygamber Efendimiz’in lisânıyla beyân ediyor: “Ben, hem Kur’an okumakla
emrolundum!” Peygamber Efendimize bir şey emredilmişse, o aynı zamanda ümmete
de emredilmiş demektir. O’na Kur’an-ı Kerim okuması emredildiğine göre bu emir,
aynı zamanda bizlere de bir emirdir. Yüzünden veya ezber Kur’an okuyamıyanlar,
âkıbetlerinden endişe edebilirler. Neml-92/384/92
KUR’AN OKUMAYA EMR-İ TEŞVİK VE
DESTEK VAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Rabbinin
Kitabı’ndan sana vahyedileni oku! O’nun (Allah’ın) kelimelerini değiştirecek
güçte kimse yoktur. Ve O’ndan başka sığınak bulman da mümkün değildir.” Kehf-27/295
KUR’AN OKUMAYI ÖĞRENMEK İÇİN BİR
FEM-İ MUHSİN MUTLAKA ŞARTTIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde
Biz Kur’an’ı okuduğumuz zaman, Sen onun okunuşunu (can kulağı ile önce dinle, sonra)
o okunuş (minvali üzere onu) takip et! (yani dinlediğin tarzda tekrar et!)” Bu
Âyet-i Kerime bize Kur’an okumanın kendi kendine öğrenilemeyeceğini, bir Fem-i
Muhsin’e (ağzı usûlüne uygun Kur’an okuyana) ihtiyaç duyulduğunu bildirmiş
oluyor. Çünki Kur’an düz Arapça değildir, tecvit ile okunur. Kıyamet-18/576
KUR’AN OKUMAYI TERKEDİP DE UNUTAN,
KIYAMET GÜNÜ CÜZZAMLI OLARAK HAŞREDİLİR
Kıyamet günü peygamber şöyle der:
“Ya Rabbi! Halkım bu Kur’an’ı terk edip ondan uzaklaştılar!” (Bu uzaklaşma, Kur’an
okumasını öğrenip de sonradan okumayı bırakıp unutanlar ile Kur’an
hakikatlarını öğrendikten sonra lâkayd kalarak o hakikatları unutanları içerir.
Bir Hadis-i Şerif’te Efendimiz sav: “Kur’an-ı Kerim’i okuyan bir kimse sonradan
onu (lâfız ve içerik itibariyle) unutursa, kıyamet günü cüzzamlı olarak
Allah’ın huzuruna çıkar” buyurmuştur.) Furkan-30/361
KUR’AN OKUNDUĞU ZAMAN HEMEN ONU
DİNLEYİN VE SUSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem Kur’an
okunduğu zaman hemen onu dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız!” A’râf-204/175
KUR’AN OKUYANLARA ALLAH-Ü TEALA
YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ bir şeye yemin etti mi
o, çok kıymettârdır demektir. Bu Ayet-i Kerimesi’nde Yüce Allah, Kur’an
okuyanlara yemin ediyor. Öyleyse tilâvetleriyle gönlümüzü okşayan o Kur’an
bülbülleri çok kıymetlidirler. İkinci bir ma’na olarak Kur’an’ın anlamını
okuyanlara (müfessirlere) de yemin ediyor. Her iki tâife okuyuculara da hürmet
edelim! Sâffât-3/445
KUR’AN ÖLÇÜSÜ İLE YAŞAYAN BİRİ İLE
HİÇ, HEVA VE HEVESİNE KAPILAN BİR OLUR MU? OLMAZ!
Rabbi tarafından apaçık bir delile
tabi olan (Kur’an ölçülerine tabi olan) kimse ile (şeytanı tarafından kendisine
süslü gösterildiğinden) hevâ ve heveslerinin peşinden giden kimse, hiç bir olur
mu? Olmaz! (Allah yolunda olan, Allah’a kavuşacak; şeytan yolunda olan da
şeytana arkadaş olacak!) Muhammed-14/507
KUR’AN PEK MÜHİM BİR MESAJDIR AMA
ONDAN PEK ÇOKLARI YÜZ ÇEVİRİYORLAR
Allah-ü Teâlâ, Kur’an-ı Hakîm’in pek
mühim bir mesaj olduğunu, fakat insanların Onun kıymetini bilemeyerek Ondan yüz
çevirdiklerini beyan ederek ne kadar akılsız olduklarını ortaya koyuyor. Sâd-67,68/456
KUR’AN TEHDİT EDER, ÇÜNKİ GÜNAHTAN
SAKINSINLAR, İBRET ALSINLAR İSTER
Allah-ü Teâlâ, çok iyi anlaşılsın
diye Kur’an’ı Arapça indirmiş ve içinde farklı üslûplarla tehditlerde
bulunmuştur ki, Allah’ın kulları, iş işten geçmeden günâhlardan sakınsınlar ve
ibret alsınlar! Tâ Hâ-113/318
KUR’AN TOPTAN DEĞİL DE PEYDERPEY
İNDİRİLMİŞTİR
Muhakkak ki bu Kur’an, Rabbül
Alemîn’in tenzîlidir, peyderpey indirmesidir. Şuarâ-192/374
KUR’AN VE TEVRAT BİR SİHİR VE BİR
ALDATMACA İSE DAHA MUTEBERİNİ GETİRİN DE UYAYIM!
Mekkelilerin Kur’an ve Tevrat
hakkında “ikisi de birbirini destekleyen sihirdir (aldatmacadır)” demeleri
üzerine Allah-ü Teala peygamberine vahyetti: “De ki: Bu iddianızda tutarlı
iseniz, haydi bu iki kitaptan daha doğru, daha muteber ve Allah tarafından
gönderilmiş olan başka bir kitap gösterin de Ben de ona tabi olayım!” Allah-ü
Teâlâ devamla: “Eğer Senin bu da’vetini kabul etmezlerse, bil ki onlar, sadece
hevâ ve heveslerine uymaktadırlar. Halbuki hevâ ve heveslerine tabi olanlardan
daha şaşkın ve sapkın kimse olabilir mi? Allah, zulmü kendine meslek edinen
kimseleri emellerine ulaştırmaz!” Kasas-49,50/390
KUR’AN, BAŞKA HANGİ MİSYONLA
İNDİRİLDİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sana bu kitabı (Kur’an’ı), her şey için bir açıklama, müslümanlar
için bir hidâyet, bir rahmet ve bir müjde olsun diye indirdik!” Nahl-89/276
KUR’AN, BAŞKASI TARAFINDAN
UYDURULACAK ŞEY DEĞİLDİR; O, ALLAH’DAN GELMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu
Kur’an’ın başkası tarafından uydurulmuş olması, aslâ mümkün değildir. O, Allah
tarafından indirilmiş olup daha önce indirilen kitapları tasdik eder ve farz
edilen hüküm ve hakikatları açıklar. Onda şüphe edilecek hiçbir taraf yoktur. Rabb-ül
Âlemin tarafından (gönderilmiş)tir.” Yûnus-37/212
KUR’AN, ALEMLER VE İÇİNİZDEN DOĞRU
OLMAK İSTEYENLER İÇİN BİR NASİHATTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
(Kur’an), âlemler ve içinizden dosdoğru olmak isteyenler için bir nasihattır!
Fakat (nasihatten ders almayı da) Alemlerin Rabbi olan Allah’ın dilemesiyle,
ancak siz dileyebilirsiniz!” Tekvîr-27,29/586
KUR’AN, ALLAH’DAN BAŞKASI YANINDAN
GELSEYDİ ELBETTE ÇELİŞKİLERLE DOLU OLURDU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kur’an’ı
hiç düşünmüyorlar mı? Eğer Kur’an, Allah’tan başkası tarafından gönderilmiş
olsaydı, elbette onda bir çok çelişki bulurlardı.” Nisâ-82/90
KUR’AN, ALLAH’IN RIZASINA UYANLARI
SELAMETE ERDİRİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte size
Allah tarafından bir Nûr ve hakikatleri apaçık beyân eden bir kitap (Kur’an)
geldi. Allah, onunla rızasını izleyenleri, selâmet yollarına iletir. Onları, izni
ile küfür karanlıklarından iman nûruna çıkarır ve dosdoğru bir yola iletir.” Mâide-15,16/109
KUR’AN, AZİZ BİR KİTAPTIR
O öyle zavallı kimseler ki,
kendilerine gelen paha biçilmez “devlet” olan Kur’an’ı inkâr ettiler. Halbuki
O, gerçekten çok Azîz ve çok Yüce bir Kitaptır. Fussılet-41/480
KUR’AN, BENİM SÖZLERİM DEĞİL; O SİZE
SIRF ALLAH’DANDIR, ANLAMIYOR MUSUNUZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya
Muhammed!) De ki: Eğer Allah dileseydi Ben, Kur’an’ı size okuyamazdım, hiçbir
sûretle de (Allah) onu size bildirmezdi. Bilirsiniz ki, daha önce, bir ömür
boyu aranızda yaşadım, böylesi bir iddiada bulunmadım. (Benim hiç yalan
söylemediğimi bilip durduğunuz halde bu söylediklerime nasıl yalan
diyeceksiniz?) Hiç akıl erdirmez misiniz?” Yûnus-16/209
KUR’AN, BİR NASİHAT, BİR ŞİFA, BİR
HİDAYET VE BİR RAHMET OLARAK GELMİŞTİR
“Ey insanlar! Muhakkak ki, size
Rabbinizden bir nasihat, gönüllerdeki dertlere bir şifa, mü’minlere doğru yolu
gösteren bir hidâyet ve bir rahmet (olan Kur’an), gelmiştir.” Yûnus-57/214
KUR’AN, FEYİZ VE BEREKETLE DOLUDUR, KENDİSİNDEN
DERS VE İBRET ALINMASINI BEKLİYOR
Allah-ü Teâlâ, Efendimize hitaben:
“Biz Sana feyiz ve bereket dolu bir kitap indirdik ki, aklı yerinde olanlar,
ondan ders ve ibret alsınlar!” buyurarak Kur’an-ı Hakîm’in didik didik
incelenmesini, kafası çalışanların O’nda pek çok şeyler bulacağını açıkça beyan
ediyor. Bu, her ilmin uzmanlarına bir da’vetiyedir! Sâd-29/454
KUR’AN, HAK İLE HÜKMETMEK İÇİN
İNDİRİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Biz bu kitabı (Kur’anı), insanlar arasında Allah’ın bildirdiği
şekilde hükmetmen için Sana, gerçeğin, Hakk’ın tâ kendisi olarak indirdik. Sakın
hâinlerin (komşusunun zırhını çalarak bir Yahudinin evinde saklayan ve Yahudiye
iftira atan ara karıştırıcı, münâfık Tı’me bin Übeyrık gibilerin) avukatı
olma!” (Tı’me veya Tu’me hâdisesi şöyle olmuştu: Münâfık Tı’me bin Übeyrık, komşusu
Katade’nin zırhını çaldı, Zeyd adında bir yahudinin evinde sakladı. Tı’me, zırhı
bir un çuvalı içine katıp götürdüğünden, un izleri takip edilerek zırhın
Zeyd’in evinde olduğu tesbit edildi. Zeyd, bunu kendisine Tı’me’nin teslim
ettiğini söyledi. Tı’me’nin yakınları, gerçeği bildikleri halde yemin de ederek
hırsızın yahudi olduğu iftirasını attılar ve Efendimiz’den sav Tı’me lehinde
hükmetmesini talep ettiler. Efendimiz sav, tam Zeyd’in aleyhinde hükmedeceği
sırada bu âyet indi de gerçek ortaya çıktı. Bunun üzerine Tı’me Mekke’ye kaçtı,
orada da hırsızlık yaparken deldiği bir duvarın altında kalarak can verdi.) Nisâ-105/94
KUR’AN, HELE HELE KOVULMUŞ ŞEYTANIN
SÖZÜ DEĞİLDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
(Kur’an), hele hele kovulmuş şeytanın sözü değildir!” Tekvîr-25/586
KUR’AN, HİKMET DOLU KUDSİ BİR KİTAPTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Elif Lâm
Mîm. Şunlar hikmetli kitabın (Kur’an’ın) âyetleridir.” Lokman-1,2/410
KUR’AN, HİKMET DOLUDUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! İşte bunlar, (Hz. İsa as’a yapılanlar), Sana bildirdiğimiz âyetlerden
ve Hikmet dolu Kur’an’dandır.” Âl-i İmrân-58/56
KUR’AN, İLİM SAHİBİ KİMSELER İÇİN
AÇIKLANMIŞ, ARAPÇA VE HER ŞEYE KAYNAK BİR KİTAPTIR
Kur’an, Âyetleri açıklanmış
(peygamberinin diliyle) Arapça olarak Allah tarafından indirilmiş bir kitap
olup, anlamaya yatkın, bigili kimseler için okunan bir ders ve her şeye kaynak
bir kitaptır. Fussılet-3/476
KUR’AN, İMAN ETMEYENE ÇOK UZAK BİR
YERDEN GELEN, ANLAŞILMAYAN BİR SÖZ GİBİ GELİR
İman etmeyenlerin kulaklarında
ağırlıklar vardır. Kur’an onlara karşı kapalı ve karanlık gelir. Onlara Kur’an,
sanki çok uzak bir yerden çağrılıyorlar da duymuyorlar gibi gelir. Fussılet-44/480
KUR’AN, KENDİNDEN ÖNCEKİ İLAHİ KİTAPLARI
TASDİK EDEN HAK KİTAPTIR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, Kur’an-ı Kerim’in kendinden önce gönderilmiş olan tüm ilâhi
kitapları tasdik eden Hak bir kitap olduğunu beyan ediyor. Fâtır-31/437
KUR’AN, KIYMETİ PEK ÇOK AĞIR OLAN, ASLA
SIRADAN OLMAYAN BİR KELAM-I İLAHİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Biz Sana (kıymeti pek) ağır bir söz (Kur’an) vahyedeceğiz!” Bu
Âyet-i Kerime ifade eder ki: 1-Kur’an, başka kelâma benzemez; 2-Kur’an
âyetleri, lâübâliliğe meydan vermeden, ciddiyet içerisinde kıraat edilir, çünki
Allah ile konuşma söz konusudur; 3-Kur’an, temiz mekânlarda kıraat edilir, binaenaleyh
hamamda, banyoda, tuvalette okunmaz; 4-Kur’an’ı herkes okuyamaz, yani cünüp
erkek ve kadın ile âdetli kadın okuyamaz; 5-Kur’an nüshalarına abdestsiz
dokunulamaz; 6-Kur’an üzerine bilerek oturulamaz, aslâ üzerine basılamaz!
(Uçakta, otobüste bagajda taşınabilir, zira oralar ayrı bir kat hükmündedir.
Kur’an ayakta, oturarak ve hattâ yatarak okunabilir. Kur’an okumak için diz
çökmek, ayakları uzatmamak şart değildir. Lâkin edebinden bunları yapanlar, elbette
çok iyi yapmış olurlar.) 7-Kur’an tilâveti ve hatim indirme ile maddî çıkar
sağlanamaz, haramdır! Müzzemmil-5/573
KUR’AN, MÜ’MİNLER İÇİN BİR HİDAYET
VE RAHMETTİR
Şu muhakkaktır ki, O (Kur’an),
mü’minler için bir hidâyet rehberidir ve rahmettir. Neml-77/383
KUR’AN, ŞÜPHE YOK Kİ, ALEMLERİN
RABBİ ALLAH TARAFINDAN İNDİRİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Elif Lâm
Mîm. Şüphe yok ki bu kitabın (Kur’an’ın) indirilmesi, Alemlerin Rabbi (Allah)
tarafındandır.” Secde-1,2/414
KUR’AN, YAPIŞANINA SADECE ŞAN VE
ŞEREF GETİRİR, AH BUNU BİR BİLSELERDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bilâkis
Biz, onlara şan ve şeref getiren, öğüt veren zikirlerini (kitaplarını=Kur’an’ı)
getirdik ama onlar, bu şerefle şerefyâb olmaktan (Kur’an’a dört elle
sarılmaktan) yüz çeviriyorlar. Mü’minûn-71/345
KUR’AN’A DA İNANMAYIP BAŞKA HANGİ SÖZE
İNANACAKLAR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(her
yönüyle erişilemeyecek derecede mükemmel olan bu) Kur’an’a inanmayıp da başka
hangi söze inanacaklar?” Daha artık Kur’an’a inanmayan odun gibi kurumuştur.
Odun ne işe yarar? Bunu herkes, gayet iyi bilir! (Bu Âyet-i Kerime okunduktan
sonra “Amennâ billâh” demek sünnettir.) Mürselât-50/580
KUR’AN’A İMAN ETMEYENLER, ÖNCEKİLERİN
AKIBETİ SİZİ BEKLİYOR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Artık O’na
(Kur’an’a) iman etmezler, halbuki öncekilere tatbik edilen ibret alınacak İlâhî
Kanun (felâketler) geçmiştir, onu beklesinler! (Başlarına gelecektir, ama
Tarafımızdan bir acelesi yok!) Hicr-13/261
KUR’AN’A KARŞI DÜŞMANLIĞIN BEDELİ
HEM DÜNYADA, HEM AHİRETTE AZABI TATMAKTIR
Kâfirler, Kur’an’ın dinlenmesini, anlaşılmasını
yasaklayarak, yaygara kopararak Kur’an düşmanlığı yaparlar ve ona karşı bir set
oluştururlar. Lâkin bilmezler ki, bunun bedeli dünyada şiddetli bir azabı
tatmak ve Ahirette de müstehak oldukları şeyin en kötüsü ile cezalandırılmaktır.
Fussılet-27/478
KUR’AN’A NAZİRE YAPABİLİRİZ DEDİLER;
DEDİLER DE NE OLDU?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlara
âyetlerimiz okunduğu zaman: ‘Doğrusu işittik; eğer istesek elbette biz de bunun
benzerini söyleriz. Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir!”
dediler. (Dediler de ne oldu? Hiç!) Enfâl-31/179
KUR’AN’A ÖNÜNDEN VE ARKASINDAN
HİÇBİR BATIL YOL BULUP GİREMEZ, O, ALLAH KELAMIDIR
O, öyle bir mukaddes kitaptır ki, O’na
önünden ve arkasından (yani hiçbir cihetten) bâtıl, yol bulup giremez! O, Hakîm
(hikmetli) ve Hamîd (Hamd edilmeye lâyık) Allah tarafından indirilmiştir. Fussılet-42/480
KUR’AN’DAKİ MİSALLER, İNSANLARIN
ZEKA PROFİLLERİ DİKKATE ALINARAK ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şânım
hakkı için bu Kur’an’da, insanlara her türlü mânâyı çeşitli tarzlarda tekrar tekrar
açıkladık. Ama insanların çoğu, inkârcılıkta ısrar ederek başka bir şeyi kabul
etmediler. (Ayrı dimağlara anlayabileceği seviyede ayrı misaller verildiği
halde!) İsrâ-89/290
KUR’AN’DAN ÇEVRİLEN ÇEVRİLİR
Dünyada hür iradesini Kur’an Çizgisi
dışındaki bir çizgiye çevirmesindeki inat ve israrı sebebiyle Kur’an’dan
çevrilen, Ahirette de cennet yolundan cehennem yoluna çevrilir. Zâriyât-9/520
KUR’AN’DAN DERS ALMAK DA ALLAH’IN
DİLEMESİNE VABESTEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kur’an’ı
dinleyenlerin, ondan ders alıp hidâyet bulmaları dahi ancak Allah’ın
dilemesiyle olur. (Yoksa insanın kendi çabası ile hidâyete ermesi imkânsızdır.
Bu ince bir kader sırrıdır. Allah-ü A’lem, hidayete teşne insanın, fıtraten
beklentisiz, mütevâzi, Allah’ın kendisine takdir ettiği her şeye râzı, cehenneme
bile gideceğini bilse Allah sevgisiyle dopdolu olması lâzım ki, Allah da onu
sevip lütfundan hidâyet ile mükâfatlandırsın! Zerre kadar da olsa, ‘Ben!’ diyen
insana hidâyet gelmez, bu da böyle biline!)” Müddessir-56/576
KUR’AN’I AÇIKLAMAK DA BİZE AİT BİR
VAZİFEDİR, DİYOR YÜCE ALLAH
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra, şüphesiz
ki onu (Kur’an’ı) açıklamak da Bize ait bir vazifedir!” Kur’an-ı Hakîm’in
açıklanması şu şekillerde olabilir: 1-Allah, âyetlerini başka âyetleri ile
açıklar; 2-Peygamber Efendimiz sav, Hadîs-i Şerifleri ile Kur’an’ı açıklar;
3-Müfessirîn-i izâm hazerâtı, tefsirleri ile Kur’an’ı açıklarlar; 4-Her bir
İlim Dalı (Fizik, Kimya, Biyoloji, Astronomi gibi) geliştikçe Kur’an’ın
açılımını yaparak açıklar; 5-Zamanın geçmesi ile ancak anlaşılabilecek âyetleri
de zaman, tefsir ederek açıklar! Kıyamet-19/576
KUR’AN’I ASLA ŞEYTANLAR İNDİRMİŞ
DEĞİLLERDİR
Allah-ü Teâlâ: “Kur’an’ı aslâ
şeytanların indirmediğini, bunun onların yapacağı bir iş olmadığını, hem
isteseler de buna güçlerinin yetmeyeceğini, çünki onların vahyi işitmekten
kesinlikle menedildiklerini” açıkça beyân ediyor. Şuarâ-210,212/375
KUR’AN’I DEĞİŞTİR, BİZE BAŞKA BİR
KUR’AN GETİR, DERLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bize
kavuşmayı ummayanlar: ‘Bize bundan başka bir Kur’an getir veya değiştir!’
dediler. De ki: Bunu kendiliğimden değiştirmem aslâ olacak bir şey değil! Çünki
Ben, sâdece bana vahyedilene tabi olurum. Ve eğer sizin arzunuza uyar da
Rabbime isyan edersem, o müthiş günün azâbından korkarım.” Yûnus-15/209
KUR’AN’I İNCELEYİP ARAŞTIRMADAN,
EZBERE ONU YALANLIYORLAR HA! VAY CAHİLLER VAY!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hayır!
Onlar, Kur’an hakkında etraflı bir bilgi edinmeden ve henüz yorumuna tam vâkıf
olmadan onu, (ezbere çarçabuk) yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de
(peygamberlerini ve getirdikleri kitapları) böyle yalan saymışlardı. Bak, (bu
câhil mi câhil) zalimlerin sonunun nasıl olduğunu anla!” (O zalimlere yer ve
gök öyle öfkelendiler ki, unsurları olan toprak, su, hava ve ateş, Allah’dan
izin alarak onları cezalandırdılar: Kiminin başlarına taş yağdı, kimi suda
boğuldu, kimini yıldırım ateşi çarptı, kimi rüzgâr, ses ve fırtına ile helâk
oldu. Nûh, Hûd, Sâlih ve Lût as kavimlerine şöyle bir bak da gör!) Yûnus-39/212
KUR’AN’I İNKAR EDİYORSUNUZ, YA O
ALLAH TARAFINDAN HAK OLARAK GELMİŞSE VAY SİZE VAY!
Allah-ü Teâlâ Efendimize sav
vahyetti: “De ki: Söyleyin Bana! Ya O (Kur’an), Allah tarafından gelmiş olup da
siz Onu inkâr etmişseniz ve İsrailoğullarından bir şâhit (Abdullah bin Selâm
gibi Yahudi Alimleri) Onun benzerine (Tevrat’a) şâhitlik edip iman ettiği halde
siz, büyüklük taslayıp iman etmezseniz, kendinize zulmetmiş olmaz mısınız? Allah
elbette böyle zalimleri hidâyet ederek emellerine ulaştırmaz.” Ahkâf-10/502
KUR’AN’I KENDİ UYDURDU DİYE KONUŞAN
KAFİRLER, KARNINDAN KONUŞMUŞLARDIR
Kâfirler, işkembe-i kübra dediğimiz
karnından konuşarak veya kafadan atarak (evet delilsiz olarak konuşan herkes ya
karnından konuşur veya kafadan atar) dediler ki: “Kur’an, O’nun (Hz. Muhammed’in)
uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir, üstelik O’na başkaları da
yardımcı olmuşlardır!” (Kendilerinin yalanı, bütün hoyratlığı ile sırıtıyor: Okuma
yazma bilmeyen, Hıristiyan ve Yahudilerle teşrik-i mesâi yapmıyan birisi, nasıl
olur da Kur’an gibi mu’cizeli bir kitap uydurup ortaya koyabilir? Pes doğrusu!)
Ama o kâfirler, kesin bir yalan ile gelip, kendilerine zulmettiler (de
cehenneme gittiler). Furkan-4/359
KUR’AN’I KENDİSİ Mİ UYDURDU
DİYORLAR? YOKSA BÖYLE KÜFÜRLERİ İCABI MI SÖYLÜYORLAR?
Mekke müşrikleri, Kur’an’ı Muhammed
kendisi mi uydurdu diyorlar? Yoksa onlar küfürlerinin iktizasınca böyle mi
söylüyorlar? Bir defa bunda samimi değiller. Çünki okuması ve yazması olmayan, daha
önce şiirle, edebiyatla hiç meşgul olmayan birisinin böyle edipler üzeri, bütün
Arapları âciz bırakacak bir eser ortaya çıkarması, aklın hafsalanın kabul
edeceği bir şey değildir. Öyleyse Kur’an, bir Vahy-i İlâhîdir. Tûr-33/524
KUR’AN’I KENDİSİ UYDURDU MU
DİYORLAR? DE Kİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Yoksa ‘Kur’an’ı kendisi uydurdu’ mu diyorlar? De ki: Eğer
uydurdumsa günâhı (hesâbı), Bana aittir. Ama ben de sizin işlemekte olduğunuz
günâhlardan berîyim, uzağım.” Hûd-35/224
KUR’AN’I KENDİSİ UYDURDU MU
DİYORLAR? ÖYLEYSE BENZER ON SURE GETİRSİNLER BAKALIM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa ‘Kur’an’ı
kendisi uydurdu!’ mu diyorlar, (Habibim Ya Muhammed!) De ki: İddianızda tutarlı
iseniz, (evsafına uygun) onun benzeri uydurulmuş on Sûre getirin bakalım!
Yardım için Allah’dan başka gücünüzün yettiğince çağırabileceklerinizi de
yardımınıza çağırın (hodri meydan)!” (Arabın en kudretli edipleri, Kur’an’ın
benzeri -velev anlamı basit de olsa- ne bir on Sûre, ne bir Sûre ve ne de bir
âyet getirmeye muvaffak olamadılar da harflerle karşı koyma kolaylığı varken, ölümüne
kılıçlarla karşı koymaya mecbur oldular.) Hûd-13/222
KUR’AN’I MUHAMMED KENDİSİ UYDURDU MU
DİYORLAR?
Bu Ayet-i Kerime’de müşriklerin
“Kur’an’ı Muhammed kendisi uydurdu” demeleri, şiddetle reddediliyor ve bu iddialarının
asılsız olduğu beyan ediliyor. Secde-3/414
KUR’AN’I MUHAMMED UYDURDU DİYORLARSA
HAYDİ BENZERİNİ SİZ DE UYDURUN BAKALIM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa onu
(Kur’an’ı, Muhammed) kendisi uydurmuş mu diyorlar? De ki: Öyleyse iddianızda
tutarlı iseniz, haydi onunkine benzer bir Sûre ortaya koyun ve Allah’dan başka
çağırabileceğiniz kim varsa hepsini de yardımınıza çağırın!” Yûnus-38/212
KUR’AN’I ONA, HZ. MUHAMMED’E BİR
BEŞER ÖĞRETİYOR DİYORLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
biliyoruz ki onlar (müşrikler): ‘Kur’an’ı O’na ancak bir beşer öğretiyor’
diyorlar. Halbuki ‘öğretiyor’ dedikleri kimsenin (bir filozof olabilir) lisânı
yabancıdır; Bu ise apaçık Arapça bir lisândır.” Nahl-103/278
KUR’AN’I ÖĞRENMEK VE ÖĞRETMEK
YETMEZ, O’NU NEFSİNDE YAŞAMAN FARZDIR BİLESİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Muhakkak ki Kur’an’ı tebliğ ve O’nunla amel etmeyi Sana farz
kılan Allah, elbette seni dönülecek yere (Mekke’ye) iâde edecektir.” Kasas-85/395
KUR’AN’I YALANLAYANLARI, KUR’AN
HAKİKATLARINA SAVAŞ AÇANLARI SEN BANA BIRAK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Bu Sözü (Kur’an’ı) yalan sayanları (Kur’an Hakikatlarını yok
etmek için uğraşanları), Sen Bana bırak! Biz onları, yakında bilmedikleri
yerden (dünyadaki çakırkeyf hayatın hep
böyle devam edeceğini sanma gibi bir tevehhümü ebediyetten) yavaş yavaş (azaba)
yaklaştıracağız! Hem onlara mühlet veriyorum! Şüphesiz ki Benim tuzağım
(nimetin ardından nankörlere vereceğim ceza), pek sağlamdır!” Kalem-44,45/565
KUR’AN’IN ALLAH’IN AZİZ VE HAKİM
İSİMLERİ YOĞUNLUĞU ALTINDA İNDİRİLMESİNE DAİR
“Hâ Mîm. Bu kitabın indirilmesi, Azîz
ve Hakîm Allah tarafındandır.” (Âyetin açılımı: Allah, Kur’an adlı son kitabını
indirir. Azîz olduğu için indirmekten çekinmez, kimseye de danışmaz. Onu bizzat
Zat-ı Zül Celâli korur. Korumak için insanlara da ihtiyacı yoktur. Hatta
Kur’an, kendi kendisini korur. Hakîm olduğu için Kur’an’ı hikmet dolu olarak
indirmiştir. Her Âyeti yerli yerindedir, abesiyyet yoktur, lüzumsuz tekrar da
yoktur. Muhteşem bir ma’bedin ana sütununda yer alan bir mübarek taş, nasıl ki
beş on vazifeyi bir arada omuzlar, bir tarafta üstündeki ağır yükü taşırken, diğer
tarafta estetiğe dikkat eder, bir taraftan dengeyi sağlarken diğer taraftan
mümkün mertebe inceliğiyle görüntü alanının fazlalığını hesap eder, bir
taraftan kıyamete kadar çürümemek için en sağlam taştan bünyesini oluştururken
diğer taraftan yan sütunların elinden tutar vs.vs. Aynen onun gibi bir Kur’an
âyeti, bir taraftan imanî bir hakikatı ortaya koyarken diğer taraftan fıkhî bir
meseleyi çözer, bir taraftan hukûkî bir hükmü belirlerken diğer taraftan fert
ve toplum ahlâkına son derece dikkat eder, rıfk, şefkat ve maslahat-ı âmmeyi
dikkate alır, bir taraftan ilmi teşvik ederken diğer taraftan san’ata önem
verir vs.vs. Beşerin dili Kur’an’ı nasıl anlatabisin ki!) Ahkâf-1,2/501
KUR’AN’IN BENZERİNİ CÜMBÜR CEMAAT
YAPAMADINIZ, DAHA ARTIK TESLİM OLUN!
Allah-ü Teâlâ buuruyor: “(Habibim Ya
Muhammed!) Ve de ki: ‘Buna rağmen o yardıma çağırdıklarınız da size cevap
vermedilerse (ki veremeyecekler), o halde bilin ki, o Kur’an, ancak Allah’ın
ilmiyle indirilmiş ve O’ndan başka ilâh yoktur. (Olsaydı o da böyle bir Kur’an
indirirdi.) Artık siz O’na (tek ilâh Allah’a) teslim oluyorsunuz (değil) mi?”
(Ne yazık ki, insanların çoğu, çok câhil ve çok zalim olarak teslim olmadı.) Hûd-14/222
KUR’AN’IN BİR BENZERİNİ GETİRMEK
İÇİN TOPLANIN BAKALIM EY CİN VE İNSANLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya muhammed!) De ki: Yemin ederim! Eğer insanlar ve cinler, bu Kur’an’ın bir
benzerini getirmek için bir araya toplansalar, hattâ birbirlerine yardımcı da
olsalar, yine de onun bir benzerini getiremezler!” İsrâ-88/290
KUR’AN’IN CESTE CESTE, AZAR AZAR
İNDİRİLMESİNİN HİKMETİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem o
vahyi (Kur’an âyetlerini) insanların sindire sindire iyice anlayabilmeleri
için, dura dura okuyasın diye ceste ceste (azar azar) indirdik.” İsrâ-106/292
KUR’AN’IN HAFIZALARDA VE SAYFALARDA
TUTULMASI ALLAH’IN İNAYETİYLEDİR
Allah buyuruyor: “Eğer dileseydik
sana vahyettiğimiz Kur’an’ı hâfızalardan ve sayfalardan silerdik de sonra Sen, onu
ele geçirmek için bize karşı bir yardımcı bulamazdın. Ancak böyle yapmadık, belki
Rabbinden bir rahmet olarak Kur’an’ı ortadan kaldırmadık. Gerçekten O’nun Sana
olan lütfu pek büyüktür.” İsrâ-86/289 ; 87/290
KUR’AN’IN HAK OLDUĞUNA DIŞTA DA İÇTE
DE DELİLLER VAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
onlara, Kur’an’ın Allah tarafından gönderilmiş Hak Kelâm olduğu iyice
anlaşılıncaya kadar delillerimizi, gerek dış dünyada, gerek kendi nefislerinde
(iç dünyalarında) göstereceğiz. Rabbinin her şeye şâhit olması, yetmez mi?”
Evet, âfakî dediğimiz dış dünya hakkında, astronomi ilminin henüz gelişmediği
1400 yıl öncesinde Kur’an, bugünün verileriyle bir Mektûbât-ı Rabbânî olduğunu
anladığımız şu kâinat hakkında tam ve doğru bilgi vermesiyle, bangır bangır
“ben Allah kelâmıyım!” demektedir; iç dünyamızın muzzam donatımını, henüz tıp
ilminin gelişmediği bir dönemde bugünün gelişmiş tıbbı ile dile getirerek
Kur’an,yine “Ben Allah kelâmıyım!” demektedir. Amennâ ve saddaknâ Yâ İlâhenâ! Fussılet-53/481
KUR’AN’IN İNCE DERİ ÜZERİNE
YAZILDIĞINI BİZZAT ALLAH-Ü TEALA SÖYLÜYOR
Allah-ü Teâlâ, “ince deri üzerine
satır satır yazılı Kitab’a (Kur’an’a) yemin olsun!” diyerek Kur’an-ı Kerim’in
ince deri üzerine yazıldığını bizzat Kendisi beyan ediyor. Tûr-3/522
KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ AMACINDAN BİRİ
DE ŞUDUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu kitabı (Kur’an’ı)
indirmemiz(in bir sebebi de) ‘Bizden önce kitap yalnız iki topluluğa (Yahudiler
ve Hıristiyanlara) indirildi, biz ise onların okuduklarından habersizdik!’
dememeniz; yahut ‘eğer bize de kitap indirilseydi, biz de onlardan daha doğru
yolda olurduk!’ dememeniz içindir.” En’âm-156,157/148
KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ SEBEPLERİNDEN
BAZILARI
1-Kur’an, insanları küfür
karanlıklarından iman aydınlığına Allah’ın izniyle çıkarmak için; 2-Göklerde ve
yerde ne varsa kendisinin olan Allah yoluna insanları sülûk etmek için Allah
tarafından indirilmiştir. İbrahim-1,2/254
KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ SEBEPLERİNDEN
BİRİ DE UYARILMADIK TOPLUM KALMASIN! DİYEDİR
Allah-ü Teâlâ, daha önce kendilerine
hiç bir peygamber gelmemiş bir kavmi (Arapları), Hak ile buluşturmak, eğri
yolun encâmından korumak, Allah’ın azâbı ile korkutmak, onları hidâyete
erdirmek için Kur’an-ı Kerim’i içlerinden biri olan Hz. Muhammed sav’e
indirmiştir. Secde-3/414
KUR’AN’IN KADRİNİ BİLEN EHL-İ KİTAP,
O OKUNDUĞU ZAMAN SECDEYE KAPANIRLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: İster inanın, ister inanmayın! Daha önce kendilerine ilim
verilen Ehl-i kitabın Mü’minleri, kendilerine Kur’an okunduğu zaman derhal yüzüstü
secdeye kapanırlar.” (Bu âyet, 4. secde âyetidir. Secde etmek farzdır.) İsrâ-107/292
KUR’AN’IN KENDİSİ MU’CİZE OLARAK
YETMEZ Mİ, DAHA NE ARIYORSUNUZ?
Allah-ü Teâlâ: “Hem kendilerine
okunan bu kitabı (bir mu’cize eseri olarak ) indirmemiz, onlara yetmez mi?
Gerçekten bunda iman edecek kimseler için bir rahmet ve bir ders vardır”
buyuruyor. Ankebût-51/401
KUR’AN’IN LÂFZINDA VE MÂNÂSINDA
HİÇBİR TUTARSIZLIK YOKTUR!
“Allah’a “Hamd”den sonra Kur’an-ı
Kerim’in lâfzında ve mânâsında hiçbir tutarsızlığın olmadığı beyân ediliyor.” Kehf-1/292
KUR’AN’IN NERESİNDE BİR EĞRİLİK BULDUNUZ
DA ŞAŞIYORSUNUZ? VA ESEFA!
Şimdi siz ey kefere ve fecere
güruhu! Bu Kur’an’ın hangi sözünde bir eğrilik buldunuz da şaşıyorsunuz? Vâ
esefâ! Asıl şaşılacak olan durum, sizin şu hâl-ü pür melâlinizdir! Size saadeti
ebediye kazandıracak bu sözlere bîgane kalıp gaflet içre hakur hukur
gülüyorsunuz da âkıbenizin fecâatini düşünüp ağlamıyorsunuz ha! Vay size ki, ne
vay! Aklınız varsa tam tersi, gülmeyi bırakır, ağlamaya bakarsınız! Necm-59,60/527
KUR’AN’IN ŞEREFİNE HİÇBİR KİTAP
ULAŞAMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(O Kur’an,
Levh-i Mahfûz’da) şerefli kılınmış, (semâda) yükseltilmiş tertemiz
sahifelerdedir. Değerli kâtip (melek) lerin elleriyle yazılmıştır.” Var mı bu
evsafı taşıyan başka bir kitap? Yok! Abese-13,16/584
KUR’AN’LA DAĞLAR YÜRÜTÜLSEYDİ, ARZ
PARÇALANSAYDI, ÖLÜLER KONUŞSAYDI...
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir Kur’an
ki, onunla dağlar yürütülseydi, arz (yeryüzü) parçalansaydı veya onunla ölüler
konuşturulsaydı onlar yine de iman etmezlerdi. Doğrusu her türlü emir ve hüküm,
Allah’a aittir. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dileseydi,
bütün insanları hidâyete erdirirdi.” Ra’d-31/252
KUR’AN-I KERİM
1-İnsanlığa bir rehberdir.
2-İnsanlığı doğru yola götürür. 3-Hakkı batıldan ayırır. 4-En açık ve parlak
delilleri ihtiva eder. Bakara-185/27
KUR’AN-I HAKİM TENZİLİDİR, YANİ
İHTİYACA BİNAEN PARÇA PARÇA İNDİRİLMİŞTİR
Kur’an-ı Hakîm, Aziz ve Rahim Allah
tarafından ihtiyaca binaen parça, parça, âyet, âyet indirilmiştir. Yâ Sîn-5/439
KUR’AN-I HAKİM’İN İNDİRİLME
AMAÇLARINDAN BAZILARI
Kur’an-ı Hakîm’in indirilme amaçlarından
bazıları, şu şekilde sıralanabilir: 1-İnkârcıları şiddetli bir azapla uyarsın; 2-Sâlih
amel sahibi Mü’minleri içinde ebediyyen kalacakları güzel bir mükâfatla (Cennetle)
müjdelesin; 3-“Allah çocuk edindi” diyenleri, bu sözün ağır vebâli ile korkutsun.
Kehf-2,4/292
KUR’AN-I HAKİM’İN İNDİRİLMESİ
ZİKREDİLİRKEN ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ZİKRİ CALİB-DİKKATTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu kitabın
(Kur’an’ın) indirilişi, Azîz, Alîm, Günâhı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı
pek şiddetli ve çok lütuf sahibi olan Allah tarafındandır.” (Kur’an-ı Hakîm’in
indirilişi zikredilirken Allah’ın Azîz isminin zikri, “kimse bu kitabı yok
edemeyecektir, bunu peşinen bilsin!” mânâsına; Alîm, “her şeyi bilen Allah’dan
gelmiştir, binaenaleyh kusurlu bir tarafı yoktur,” mânâsına; günahları
bağışlayan, “Kur’an’ı yaşarken hasbel beşer sürçüp az çok günâh işleseniz de
hemen nedâmet ederek Bana, yani Kur’an hakikatlarına dönün, Ben bağışlarım!” mânâsına;
tevbeleri kabul eden, “ölüm gelmeden önce hemen tevbe edin ki helâk olmayasınız,
Ben tevbeleri kabul ederim!” mânâsına; azâbı pek şiddetli, “bağışlayacağımı ve
tevbeleri kabul edeceğimi bildirdiğim halde Bana diklenip isyân edene de azâbım
pek şiddetli olur ve bunu kimse önleyemez!” mânâsına; çok lütuf sahibi,
“gazabım olsa da lütfum her zaman ona galip gelir,” mânâsına geldiğini
hissediyorum, dikkatimi çekti. Kur’an, az tatlı sert, çok tatlı yumuşak
terbiyesi ile insanlığı ebedi saâdete hazırlamak için indirilmiş bir hidâyet
rehberi olduğu pek açıktır. Mü’min-2,3/466
KUR’AN-I HAKİM’İN İNDİRİLMESİ, ÜSTÜN
KUDRET VE HİKMET SAHİHİBİ ALLAH TARAFINDANDIR
Hâ Mîm. Bu Kitabın (Kur’an’ın)
indirilmesi, Azîz (Kudreti daima üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan)
Allah tarafındandır. (Evet, Kur’an-ı Hakîm’i hiçbir beşerî kudret yok edemeyeceği
gibi, hiçbir beşerî kelâm dahi O’na galebe çalamaz. Çünki O, Azîz ve Hakîm
Allah’ın kelâmıdır.) Câsiye-1,2/498
KUR’AN-I HAKİM’İN PARÇA PARÇA İNDİRİLMESİ
HİKMETİN TA KENDİSİDİR
Bu kitabın (Kur’an’ın) parça parça
indirilmesi, (hikmetin tâ kendisi olup) Azîz ve Hakîm Allah tarafındandır. Zümer-1/457
KUR’AN-I KERİM HZ. MUHAMMED’E SAV
İNDİRİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Sana da bu kitabı (Kur’an’ı), kendinden önceki (şeriat) kitabını
tasdik edici ve onları denetleyici (şâhit) olmak üzere, gerçeğin tâ kendisi
olarak indirdik.” Mâide-48/115
KUR’AN-I KERİM KADİR GECESİNDE TOPTAN
DÜNYA SEMASINA İNDİRİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz Onu
(Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik.” (Kur’an-ı Kerîm, Kadir Gecesi’nde
toptan, bir bütün olarak Levh-i Mahfûz’dan dünya semasındaki Beyt-ül İzze
denilen makama indirilmiş, bilâhere yaklaşık 23 yılda Peygamber Efendimize sav
indirilmiştir.) Kadir-1/598
KUR’AN-I KERİM KİTAP HALİNE
GETİRİLİRKEN HANGİ AYETLER, TEK ŞAHİTLE KABUL EDİLDİ?
Hz. Ebu Bekir Efendimizin halifeliği
döneminde, Kur’an-ı Kerim’in toplanıp bir kitap (Mushaf) haline getirilmesine
karar verildi. Bunun için Zeyd bin Sâbit başkanlığında Ashab-ı Kirâm’ın en
güzîde hâfızlarından bir heyet teşkil edildi. Bu heyetin zaten ezberlerinde olan
Kur’an âyetlerinin yazılı belgeleri, Ashab-ı Kiram’dan (R.Anhüm) ikişer şâhitle
beraber getirip bu heyete teslim etmeleri istendi. Her âyetin yazılı belgesi,
ikişer şâhitle beraber getirilip teslim edildi, ancak (Berâetün) Tevbe
Sûresi’nin son iki âyetinin yazılı belgelerini, Hz. Huzeyme Efendimiz getirmiş,
fakat kendinden başka şâhit bulunamamıştı.Peygamber Efendimizin sav sağlığında,
bir sıkıntılı meselede Hz. Huzeyme’nin şâhitliği, o sıkıntıyı giderdiğinden,
Efendimiz sav de O’na: “Ya Huzeyme! Senin şâhitliğin iki şâhit hükmünde olsun!”
buyurdular. Bu taltiften sonra Hz. Huzeyme, “Zü’ş- şehâdeteyn=Şâhitliği iki
kişilik” ünvânını kazandı. Heyet başkanı Hz. Zeyd bin Sâbit, Efendimizin bu
mu’cizeli beyânı üzerine, Hz. Huzeyme’nin tek şâhitliğini, iki şâhit yerine
kabul ederek, zaten âyet olduğunu ezberden bildikleri Tevbe Sûresi’nin bu son
iki âyetini, Tüm heyetle mutâbık kalarak Mushaf-ı Şerif’e dâhil ettiler.) Tövbe-128,129/206
KUR’AN-I KERİM NİÇİN TOPTAN DEĞİL DE
PARÇA PARÇA İNDİRİLDİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kâfirler
güruhu: ‘Bu Kur’an, O’na (Hz. Muhammed’e) toptan, bir defada indirilmeli değil
miydi?’ dediler. Halbuki Biz, onunla (vahiyle) Senin kalbini kuvvetlendirmek
için böyle ceste ceste, parça parça indirmişizdir ve onu Sana ağır ağır okuduk.
(Evet, Kur’an, zamana yayılarak parça parça indirildi ki, anlamı, kalblerde
iyice pekişsin, hem sorulan suallere göre indirildi ki, Allah Kelâmı olduğu
iyice bilinsin!) Furkan-32/361
KUR’AN-I KERİM ÖNCEKİ, İNSANLARA GELEN
KİTAPLARDA ZİKREDİLMİŞTİR
Bu Âyet-i Kerime’de Kur’an’ın, önceki
insanlara gelen ilâhi kitaplarda zikredildiği beyân ediliyor. Şuarâ-196/374
KUR’AN-I KERİM SATIRLARI NEYE GÖRE
BELİRLENMİŞTİR?
Kur’an-ı Kerîm satırları, bu sûrenin
uzunluğu baz alınarak belirlenmiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerîm sayfaları da en
uzun âyet olan Bakara Sûresi’nin 282. âyeti baz alınarak belirlenmiştir. Kevser-0/602
KUR’AN-I KERİM, ADI, KUTSAL
KİTABIMIZA BİZZAT ALLAH-Ü TEALA TARAFINDAN VERİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu kitap,
elbette pek değerli, pek şerefli bir Kur’an-ı Kerim’dir. O, iyi korunmuş bir
kitapta, Levh-i Mahfûz’dadır.” Vâkıa-77,78/536
KUR’AN-I KERİM, LEVH-İ MAHFUZ’DA
KAYIT ALTINDADIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed! Kâfirler istedikleri kadar O’nu yalanlamaya devam ededursunlar) O,
çok şerefli bir Kur’an’dır, Levh-i Mahfûz’da (korunmuş bir levhada) kayıt
altındadır.” (Kâfirlerin durumu, güneşe karşı gözünü kapatıp da: ‘Hani ışık
mışık yok!’ diyenin haline benzer: O, nasıl ki, gözünü kapatmakla dünyayı
kendisine karanlık etmiş ve güneşin ışığına aslâ bir zarar verememişse; aynen
bunun gibi, Kur’an hakikatlarına karşı kalb gözünü kapatan da hakikat nurlarını
kendisine karanlık etmiş olur ve Kur’an’a aslâ bir zarar veremez!) Bürûc-21,22/590
KUR’AN-I KERİM, PEYGAMBERİMİZDEN ÜMMET-İ
MUHAMMED’E MİRAS KALMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, Kur’an-ı Kerim’i kullarından seçtiği kimselere (Ümmet-i
Muhammed’e) miras verdiğini açıkça bildirmektedir. Elhamdülillah! Fâtır-32/437
KUR’AN-I KERİM, RABB-ÜL ALEMİN
TARAFINDAN İNDİRİLMİŞTİR
Kur’an-ı Kerîm’in Rabb-ül Alemîn
tarafından indirildiği, bu Âyet-i Kerîme’de beyan buyurulmuştur. Vâkıa-80/536
KUR’AN-I KERİM, TOPTAN DEĞİL DE
PEYDERPEY İNDİRİLMİŞTİR
Kur’an-ı Kerim’in Yer’i ve gökleri
yaratan Allah tarafından (toptan değil de) peyderpey indirildiği beyân edilmiştir.
Tâ Hâ-4/311
KUR’AN-I KERİM’DE HER TÜRLÜ MİSAL VE
ÖĞÜDÜN VERİLDİĞİ İFADE EDİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde: “Kur’an-ı Kerim’de her türlü misâlden değişik üslûplarla
bahsettiğini, her türlü öğüdü verdiğini, fakat insanların cedelleşmeye düşkün
olmasından dolayı birçoğunun bunları anlamadığını” beyân ediyor. Kehf-54/299
KUR’AN-I KERİM’İN ALLAH KELAMI
OLDUĞUNA ALLAH ŞAHİTLİK EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Onlar
Kur’an’ın Allah kelâmı olduğuna iman etmeyedursunlar,) lâkin Allah, kendi ilmi
ile Sana indirdiğine şâhitlik eder, melekler de şâhitlik ederler. Ve şâhit
olarak Allah yeter!” Nisâ-166/103
KUR’AN-I KERİM’İN BİR ADI DA ZİKR-İ
MÜBAREK’DİR
Nasıl Hz. Musa ve Hz. Harun’a as
verilen Tevrat’ın bir adı Zikir olduğu gibi, Efendimize sav indirilen Kur’an’ın
bir adının da “Zikr-i Mübârek”tir. Şimdi siz, (hiçbir belgeye dayanmadan ve
kafadan atarak) onu inkâr mı ediyorsunuz? Enbiyâ-50/325
KUR’AN-I KERİM’İN KORUNMASI ALLAH TARAFINDAN
GARANTİYE ALINMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ: “Muhakkak ki o Zikri
(Kur’an’ı) Biz indirdik Biz; Onu koruyacak olan da Biz’iz Biz!” buyuruyor. Hicr-9/261
KUR’AN-I, TEVRATI, İNCİLİ İNDİREN
ALLAH’DIR!
Sana Kitabı (Kur’an’ı), Hak olarak
indirdi. Bundan önce de Tevrat’ı ve İncil’i de O (Allah), indirmişti. Âl-i
İmrân-3/49
KURAL KOYMA YETKİSİNE SAHİPTİR
PEYGAMBER EFENDİMİZ DİNDE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
Peygamber (Hz. Muhammed) ki, kendilerine güzel ve hoş şeyleri mübah, murdar
şeyleri ise haram kılar. Üzerlerindeki ağırlıkları (ağır mükellefiyetleri) ve
sırtlarındaki zincirleri (tatbiki zor hükümleri) kaldırıp atar.” (Bu Âyet-i
Kerime, Peygamber Efendimizin sav, dinde kural koyma yetkisine sâhip olduğuna
delildir. Dinde başka hiçbir beşerin kural koyma yetkisi yoktur.) A’râf-157/169
KURBAĞA, KAN, TUFAN, ÇEKİRGE AZABI
ÜZERLERİNE ÇÖKÜNCE HZ. MUSA’YA YALVARDILAR
Firavun’un kavmi, üzerine ceza
olarak çöken tufan, çekirge, haşerât, kurbağa ve kan belâları, canlarına tak
edince gelip Hz. Musa’ya yalvardılar ve dediler ki: “Musa! Rabbin ile arandaki
ahit uyarınca, bizim için O’na yalvar! Eğer bu azabı üstümüzden kaldırırsan, mutlaka
sana inanacak ve İsrailoğullarını da Seninle göndereceğiz!” (Heyhat! Hiç
sözlerinde durmadılar nankör dönekler!) A’râf-134/165
KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN
KURBANLIKLARDAN FAKİRLERE DE YEDİRİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın
size ihsân ettiği sağmal hayvanları, belli günlerde (Kurban Bayramı günlerinde)
kurban ederken, Allah’ın ismini zikretsinler! Bunlardan yiyin, açlık çeken
fakire de yedirin!” Hacc-28/334
KURBAN İBADETİ, HER ÜMMET İÇİN BİR
OLMAZSA OLMAZ OLMUŞTUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz her
ümmet için bir kurban ibâdeti, meşru’ kıldık ki, Allah’ın kendilerine rızık
olarak verdiği sağmal hayvanlardan keserken Allah’ın adını ansınlar!” (Evet,
her şey Allah adına olursa helâl olur. Hatta karşı cins, Allah adına nikâh akdi
ile helâl olur! Yediğimiz içtiğimiz şeyler de öyle!) Hacc-34/335
KURBAN İLE ALAKALI BİRKAÇ HUSUS
1-Kurbanlıklarda sizin için hayır
vardır, 2-Onlar kurban edilmek üzere ayakta sıra beklerken (bilhassa develer
için) Allah’ın adını anarak onları boğazlayın! 3-Yanı üzeri yatınca
(boğazlanınca) onlardan siz de yiyin! 4-Kurban’ın etinden istemeyen veya
isteyen fakirlere yedirin! 5-Size de nasip ettiği için Allah’a şükredin! Hacc-36/335
KURBAN KESERKEN BESMELE ÇEKMEK
VACİPTİR
Kur’an-ı Kerim’in, “Allah’ın
kendilerine rızık olarak verdiği sağmal hayvanlardan kurban keserken üzerine
Allah’ın ismini zikretsinler!” meâlindeki âyeti, kurban kesilirken
“Besmele=Bismillâhi Allah-ü Ekber” denmesinin vacip olduğuna delildir. Hacc-34/335
KURBAN KESERKEN TEBERRÜKEN OKUNAN
DUA AYETİ
İbrahim as’ın dilinden Allah-ü
Teâlâ’nın indirdiği şu Âyet-i Kerîme, kurban kesmeden ve Besmele’den az önce
dua makamında teberrüken okunur: “Şüphesiz ki ben, Hanîf (Hakka yönelmiş) olarak
yüzümü, gökleri ve Yer’i yoktan var eden Allah’a çevirdim ve ben, müşriklerden
değilim!” En’âm-79/136
KURBAN KESİLİRKEN DUA MAKAMINDA
OKUNAN BİR AYET-İ KERİME
De ki: “Şüphesiz Benim namazım da, ibâdetlerim
de, hayatım ve ölümüm de Alemlerin Rabbi olan Allah içindir.” En’âm-162/149
KURBANIN ETİ DE KANI DA ALLAH’A
ULAŞMAZ; O’NA KALBLERİNİZDEKİ TAKVA ULAŞIR
“Kurban edilen hayvanların etleri ve
kanları, hiçbir şekilde Allah’a ulaşmaz! (Onun için Kâ’be’ye kanını sürmeyin ve
etini de Kâ’be etrafında dağıtmayın!) Allah’a sadece kalblerinizde beslediğiniz
takvânız ulaşır.” (Kurban bir fedâkârlık ibâdetidir, en sevdiği evlâdını Allah
için fedâ etmekten simge bir ibâdettir. Onun için herkes gücü nisbetinde en iyi
kurbanlık kurban etmelidir.) Hacc-37/335
KURBANLIK BÜYÜK BİR FİDYE İSMAİL’E
BEDEL VERİLDİ
Allah-ü Teâlâ, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’i
bu en büyük imtihanda sadâkatları ile başarıya ulaşmalarına mükâfaten, büyük
bir kurbanlığı, fidye olarak İsmail’e bedel kurban edilmek üzere verdi.
(Cebrail as bu büyük kurbanlığı, “Allah-ü Ekber, Allah-ü Ekber” sadâları ile
getirdi. Kurban etmekten muaf tutulduğunu anlayan İbrahim as, büyük bir
sevinçle: “La İlahe İllallah-ü Vallah-ü Ekber” kelâm-ı kudsisiyle mukabele
etti. İsmail as da kurtulduğunu anlayınca: “Allah-ü Ekber Ve Lillah-il Hamd”
diyerek şükretti. İşte o gündeki bu üç kutlunun sözleri olan “Allah-ü Ekber, Allah-ü
Ekber; Lâ İlâhe İllallah-ü Vallah-ü Ekber; Allah-ü Ekber Ve Lillah-il Hamd”
kelam-ı kudsisi, teşrik tekbirleri adı altında Arefe ile beraber Kurban Bayramı
günlerinde beş gün farz namazlarını müteakib vâcip bir ibadet olarak takarrur
etti.) Sâffât-107/449
KURBANLIK BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR,
İSLAM’IN ŞEAİRİNDENDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz
kurbanlık büyükbaş hayvanları, Allah’ın Dini’nin şeâirinden kıldık.” (Kurban
şeâirden olunca kurban olarak belirlenmiş hayvana o andan itibaren diğer
hayvanlardan farklı olarak çok dikkatli davranılmalıdır. Meselâ, ona daha güzel
yem verilebilir, kurban mahalline götürülürken eziyet verici durumdan
kesinlikle uzak durmalıdır, araba kiralayıp götürmelidir, sevilmeli ve
okşanılmalıdır, en keskin bıçak kullanılmalıdır ki, kesildiğinin farkına
varmadan şuuru gitsin ve bir şehit gibi ölüm acısını tatmasın! Süslenebilir,
sevdiği şeylerden ikrâm edilmelidir (su ve tuz vs. vs. gibi). Hacc-36/335
KURBANLIK HAYVANLARIN DAHA ÖNCE
SÜTÜNDEN, GÜCÜNDEN YARARLANABİLİRİZ
Hacc mevsiminde, Harem bölgesindeki
kurbanlıklarda, kurban edilecekleri zamana kadar sizin çeşitli menfaatleriniz
vardır. Sonra onların varacakları yer, Beyt-i Atîk (Harem Bölgesinin yanın)a
kadardır. Hacc-33/335
KUREYŞ KABİLESİ’NE ALLAH-Ü TEALA’NIN
İLTİFATI
Allah-ü Teâlâ, Kureyş Kabilesi’ne,
Kâ’be-i Muazzama’ya hizmet etmeleri ve Hz. Muhammed sav’in kabilesi olmaları
hasebiyle, O’nun şeref südûr hatırı için onlara iltifat etmiştir. Bu
iltifatları şöyledir: 1-Kureyş’i kışın Yemen’e, yazın Şam’a giderken emniyet ve
selâmette kılmış ve alıştırmıştır. 2-Onları açlıktan doyurmuş ve korkudan emin
kılmıştır. Bütün bunların karşılığında da Kureyş’in, Kâ’be’nin Rabbine (Kendisi’ne)
ibâdet etmelerini emretmiştir. Zaten bu nimet ve iltifatların karşılığında
Kureyş’in nankörce putlara tapmaları, olacak şey değildi. (Not: Bütün
zamanlarda Kâ’be-i Muazzamaya hizmet edenlerin, gönüllerinde Allah ve Hz. Muhammed
sav sevgisini, bütün sevgilerin üzerinde taşıyanların, benzerî iltifat ve
nimetlere nâil olacakları kanaatindeyim.) Kureyş-1,4/602
KUREYŞ SURESİ
106. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 4 âyettir. Kureyş-0/602
KUREYŞ, BELALI TAŞ YAĞMURUNA
TUTULARAK HELAK EDİLEN O ŞEHİRDEN DE İBRET ALMAZ!
Allah-ü Teâlâ, Kureyş kabilesinin
inanmayan müşriklerinin, üzerlerine taş yağmuru yağdırılan Lût Kavminin helâk
olmuş şehirlerine (Sodom Gomore) uğradıkları halde “acaba biz de böyle helâk
olur muyuz?” diye hiç düşünmediklerini bildirerek, aslında onların öldükten
sonra dirilmeyeceklerine inanmaları sebebiyle ibret almadıklarını beyân ediyor.
Furkan-40/362
KURTULMAK İÇİN YERYÜZÜNDEKİLERİN
HEPSİNİ BİR MİSLİYLE BERABER VERİRDİ ZALİM!
Kıyamet gününde zalimler, cehennem
azabını gördüklerinde, yeryüzünde olanların hepsi, hattâ bir misliyle beraber
kendilerinin olsa, o azaptan kurtulmak için hiç tereddüt etmeden tamamını fedâ
ederlerdi. Zümer-47/462
KURTULUŞ DİYE DİYE BAŞKA YOLLARDA
YORULMA, KURTULUŞ KUR’AN YOLUNDADIR
Kur’an, insanlara kurtuluş yollarını
gösteren basiretin (delillerin) tâ kendisidir. O, fikirleri ve kalbleri
aydınlatarak, iman edecek kimselere yol gösteren bir rahmettir. Câsiye-20/499
KURTULUŞ İÇİN DÜNYA DOLUSU ALTINI
FİDYE VERSE NAFİLE!
Kâfir olarak ölen kimseler, kurtuluş
fidyesi olarak dünya dolusu altın verseler de, mümkinâtı yok, hiçbirinden kabul
edilmeyecektir. Bunların hakkı, pek elemli bir azap olup bundan kurtaracak
kimseleri de yoktur. Âl-i İmrân-91/60
KURTULUŞ SALİH AMELLER İŞLEMEKTEDİR
VESSELAM!
Allah-ü Teâlâ, salih ameller işleyen
kullarını, bu amelleri vesilesiyle cehennem azâbından Kendi lütfu ile kurtarır.
Onlara hiçbir fenalık dokunmaz, onlar mahzun da olmazlar. Zümer-61/464
KURTULUŞA ERMEK İSTEYENLER İÇİN TAM
İSABET KUR’AN REÇETESİ
Şu amelleri, ihlâsla yerine getiren
Mü’minler, muhakkak ki, (cehennem azâbından bağışlanarak, cennet ve
Cemâlullah’a kavuşmuş ve) kurtuluşa ermişlerdir. O Mü’minler: 1-Namazlarında
huşû’ içindedirler (saygı ve tevâzu içinde tam konsantre olmuş
vaziyettedirler). 2-Boş söz ve davranışlardan uzak dururlar. 3-Zekat vermek
için çalışırlar. (Alan el değil de, veren el olmaya gayret ederler.) 4-Kendi
eşleri ve câriyeleri dışında ırzlarını muhafaza ederler (haram olan seksi
ilişkiye uçkur çözmezler). Kendi eşleri ve câriyeleri ile olan ilişkilerinden
dolayı kınanacak değillerdir, zira onlar helâl kılınmışlardır. Kim de bu
ölçülerin ötesine geçer, taşkınlıkta bulunursa işte onlar haddi aşanların ta
kendileridir. 5-Üzerlerindeki emânetleri gözetirler. 6-Verdikleri sözleri
tutarlar. 7-Namazlarını erkânına riâyet ederek ve vakti vaktine kılarak devam
ettirirler. Mü’minûn-1,9/341
KURTULUŞA FELAHA ERMENİN SIRRI, TOPYEKÜN
TÖVBE EDİP KUTSAL ÇİZGİYE GİRMEKTİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Mü’minler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki, felâha (kurtuluşa ve
dolayısiyle huzura) eresiniz!” (Burada, toptan tövbeye da’vet, huzurun ancak
topyekün toplumun ıslahı ile olabileceğine işâret var. Evet toplumun bir kısmı
ıslah olmuş olsa da bir kısmı haşarı, kanun tanımaz, yaramaz olduğu müddetçe
huzur yakalanamaz! Toplumdaki yaramazlar eksik olmaz. Lâkin hukuk, onları
tesirsiz hâle getirebilir.) Nûr-31/352
KURTULUŞA KİMLER ERER?
Takvâ sahipleri, hidayet üzere
olduklarından kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir. Bakara-5/2
KURTULUŞUN SIRRI BU AYETTE AŞİKAR
GÖZÜKÜYOR
Allah-ü Teâlâ, Yûnus as’ın balığın
karnında yaptığı münâcaatı örnek göstererek mü’minlere: “Siz de Yûnus gibi tam
ihlâsla Bana iltica ederseniz Ben de sizi sıkıntılarınızdan kurtarırım!”
mesajını veriyor. Yûnus as, balığın karnında iken kurtulmasına medâr olabilecek
hiçbir sebep kalmamıştı. O da sebeplerden istinkâf ederek tam bir ihlâsla
müsebbibü’l esbâb olan Allah’a tam ilticâ etti. Bu ihlâsı, Onun kurtuluşuna
vesile oldu. Bu Âyet ile Allah-ü Teâlâ diyor ki: “Ey Mü’minler! Siz de Yûnus
gibi, sebeplere müdânaayı bir tarafa bırakır da tam ihlâsla tam tevhide erer ve
isteyeceğinizi sadece Ben’den isterseniz, Ben de sizi o sıkıntılarınızdan
kurtarırım!” Enbiyâ-87,88/328
KURU BİR DİKENDEN Mİ YEMEK
İSTİYORSUN? ÜSTÜNE DE KAYNAR SU İÇMEK VAR HA!
Ahiretteki kıyamet günü her tarafta
Ğâşiye (dehşeti ile her tarafı saran felâket) hüküm sürer. İşte o günde bu
dünyadan günâhla, imansızlıkla giden yüzler zelildir, ateşe atılır ve
kendilerine besleyici ve açlığı giderici olmayan kuru bir dikenden başka
yiyecek yoktur. Susayınca da son derece sıcak, kaynar bir su kaynağındandan
içirilirler. Yüzde yüz gerçek olan bu durumla karşılaşmak istemeyenler,
kendilerini bir daha gözden geçirsinler! Bu sözleri, Allah söylüyor. Allah,
şaka söz sarfetmekten münezzehtir! Ğâşiye-2,7/591
KURU VE YAŞ NE VARSA APAÇIK BİR
KİTAPTA, KUR’AN’DA BULUNUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem ne
toprak altı karanlıklarında tek bir dâne, hem ne yaş ve ne kuru (hiçbir şey)
yoktur ki, (yani her şey) apaçık bir kitapta=Kur’an’da bulunmasın!” (Evet, her
şey Kur’an’ın içinde bulunur. Bazen ağaç gibi açık görünse de bazen ağacın
çekirdeğinde gizlendiği proğramı gibi gizlenmiş olarak bulunur. Herkes her şeyi
içinde göremez. Derecesine göre insanlar, ondan istifade edebilirler.) En’âm-59/133
KURUNTULARA KANMAYIP SALİH AMELLER
İŞLEYENLER KAZANDI
Şeytanın, uzun ömür, ardı arkası
kesilmeyen dünyalık va’detmesi gibi birtakım kuruntularla, boş emmellerle
oyalanmayan ve o mel’unun aldatma tuzağına düşmeyen imanlı sâlih amel
sahiplerine Allah-ü Teâlâ, içinden ırmaklar akan ebedî cennetlere koyacağını
va’detmiştir. Bu, Allah’ın Hakk bir va’didir. Nisâ-122/97
KUSUR ARAŞTIRMAYI, TECESSÜSÜ, ALLAH
HARAM KILMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ: “Birbirinizin kusurlarını
araştırmayınız!” ferman ediyor. Bu fermandan sonra emir dinlemeyerek, taşkınlık
eden ve bir başka mü’min kardeşinin kusurunu, gizli hallerini araştıranlar (Devlet
yetkilileri dahil), bilsinler ki, Allah’a karşı savaş açmış durumundadırlar. Bu
savaşın galibi, besbellidir. Müslüman, görmediği bir kusuru araştıramaz,
haramdır. Ancak araştırmadığı halde bir kusur görse, onu sadece mahkeme isterse
adâletin tecelli etmesi için hâkime veya savcıya şâhit sıfatıyla söyleyebilir.
Bunun dışında şuna buna “şu, şöyle yaptı, böyle yaptı” gibi zevzeklikte
bulunamaz. Kusurlu mü’min kadar, belki daha fazla kusur ettiğini de bilmelidir.
İslâm ahlâkı böylecedir. Aksi halde ahlâksızlık etmiş ve fısk bataklığına
dalmış olur. Hucürat-12/516
KUSUR ARAYIP KÖTÜ HABER YAYARAK
TOPLUMU İFSAD EDENLERİN KÖKÜ KAZINMALIDIR
Allah-ü Teâlâ, münâfıklar, kalbinde
bir hastalık bulunanlar (imanı zayıf olanlar) ve şehirde mü’minlerin
kusurlarını arayarak kötü haberler yayanlar, bu yaptıklarından vazgeçmezlerse
peygamberine emir ve hakimiyet vererek onlara musallat edeceğini, lâ’netlenmiş
kişiler olacaklarını, nerede bulunurlarsa yakalanıp öldürüleceklerini; bundan
önceki ümmetlerde de Allah’ın kanununun böyle olduğunu, Allah’ın kanununda bir
değişiklik olmayacağını beyan ediyor. (Sulh-u umumi esastır.) Ahzâb-60,61,62/425
KUŞ ETİ YEMEK İSTİYOR CANIM MI
DİYORSUN? İSTEDİĞİN KUŞ ETİNDEN İSTEDİĞİN KADAR YE!
Cennet ehline canlarının çektiği kuş
etlerinin hepsi hazır kılınmıştır. İstedikleri kuş etinden istedikleri kadar
pür lezzet yerler. Vâkıa-21/534
KUŞATIR ARKALARINDAN ALLAH ONLARI DA
BİR DAHA GERİ DÖNEMEZLER!
Firavun ve Semûd orduları, Hak
üzerine yürüdüler ama helâk oldular da geriye dönüp kurtulamadılar.
Dönemezlerdi, çünki Allah, onları arkalarından kuşatmıştı. Fakat kâfirler, hiç
ibret almıyorlar; Firavun ve Semûd’un haberleri sanki onlara gelmemiş gibi
davranarak hâlâ Dîni yalan saymaya devam ediyorlar. Bürûc-17,20/590
KUŞATMIŞTIR HER ŞEYİ ALLAH İLİM VE
KUDRETİYLE!
Dikkat edin! Allah-ü Teâlâ, ilmiyle,
kudretiyle her şeyi kuşatmıştır. Fussılet-54/481
KUŞLAR GÖKTE KANATLARINI ÇIRPARAK
ALLAH’I TESBİH EDERLER
Bu Âyet-i güzîn’de Allah-ü Teâlâ, nazarları
yukarıya, atmosfere celp ediyor: “Baksana! Göklerde ve yerde bulunan herkes,
kanatlarını çırparak uçan yığın yığın kuşlar (uçaklar, helikopterler dâhil), Allah’ı
tesbih ederler. Her biri, kendi fıtri vazifesi ile duâsını ve tesbihini pek iyi
bellemiştir. (Burada uçak mühendislerinin de uçma ilmini çok iyi bellediklerine
telmih vardır.) Allah onların yaptıklarını hakkıyla bilendir.” Nûr-41/354
KUŞLAR, DAVUD AS İLE BERABER ALLAH’I
TESBİH EDERLERDİ
Kuşların cezbeye gelip Allah-ü
Teâlâ’yı tesbih ve takdis ettikleri bu Ayet-i Kerime’de bildirilmiştir. Sebe’-10/428
KUŞLARI GÖKYÜZÜNDE TUTAN ALLAH’DAN
BAŞKASI DEĞİLDİR
“Gökyüzü sathında Allah’ın emrine
râm olarak uçan kuşları görmediler mi? Bunları orada Allah’dan başkası tutmuyor.
Elbette bunda iman edecek kimseler için çok deliller vardır.” (Evet kuşları
takliden yapılan uçaklar açık bir delildir. Kuşu havada tutan hava zerreleri
olmasaydı, uçaklar da olmazdı.) Nahl-79/274
KUŞLARIN, BÖCEKLERİN KONUŞMALARINI
ANLAYABİLME KAPISI AÇIKTIR
Süleyman Peygamberin, karınca
vâdisinde, karıncanın arkadaşlarını ikaz etmesini işitmesi, Hüdhüd ile oturup
konuşması, insan ile diğer mahlûkat arasında diyalog kurulabileceğini, onlarla
konuşulabileceğini isbat eder. İnsanoğlu, ilimde çalışmalarını o raddeye kadar
ilerlettiği zaman bu gerçekleşecektir. Neml-19/377
KUŞLARIN, ÜSTLERİNDE SAF SAF DİZİLİP
KANATLARINI AÇIP YUMMALARI, NEYİN NESİDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onların
üstlerinde kuşların saf saf dizilip kanatlarını açıp yummalarını (uçmalarını)
görmüyorlar mı? Onları havada Rahman’dan başka kimse tutamaz! O, elbette her
şeyi görür.” Mülk-19/562
KUŞLUK VAKTİNE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü
TEALA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Duhâ’ya
(Kuşluk Vaktine) yemin olsun ki, (Habibim Ya Muhammed! Vahyin bir müddet
gecikmesiyle) Rabbin Seni terk etmedi, Sana darılmadı da!” Duhâ-1,3/595
KUTSAL KİTAPTANDIR BU! DİYE KANDIRMAYA
ÇALIŞIYORLAR İNSANLARI
Ehl-i Kitap’tan bir kesim, aslında
Allah’ın gönderdiği kitaptan olmadığı halde, sizin Kutsal Kitap’tan olduğunu
zannetmeniz için ağızlarını eğip bükerek bazı kelimelerin telâffuzunda
değişiklik yapıyorlar ve “bu, kitaptandır!” diye sizi kandırmaya çalışıyorlar.
Halbuki onların söyledikleri, Kutsal Kitap’tan değildir, Allah adına bile bile
yalan uyduruyorlar. Âl-i İmrân-78/59
KUTUP YILDIZINA İŞARET VAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kara ve
denizin karanlıklarında, kendileriyle yol bulasınız diye yıldızları, sizin için
sebep kılan O (Allah)dır. Biz, böylece (kelâmî olsun tekvînî olsun) âyetleri, kafası
çalışanlar için (bir bir) açıkladık.” En’âm-97/139
KUTUPLARIN BASIK OLARAK YARATILDIĞI
BİLDİRİLİYOR
“Allah: ‘Bizim yeryüzünü alıp, uçlarından
nasıl eksilttiğimizi görmüyorlar mı?’ buyuruyor. Evet, yeryüzünün uçları kuzey
ve güney kutup başlarıdır. Zira dünya bu iki uç mihveri etrafında dönmektedir.
Ve bu iki uç da ekvatorun şişkinliği yanında gerçekten basıktırlar. Yani
lihikmetin eksiltilmişler. İşte 14 asır önceden bildirilen bir mu’cize!” Ra’d-41/253
KUVVET HAZIRLAYIN GÜCÜNÜZÜN YETTİĞİ
KADAR
“Düşmanlara karşı gücünüzün yettiği
kadar kuvvet hazırlayın!” (Yani para, teknoloji, siyasi baskı, uluslararası saygınlık
ve silah gücü.) Enfâl-60/183
KÜÇÜMSÜYOR MUSUNUZ BU SÖZÜ, KUR’AN
AYETLERİNİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şimdi siz
mi bu sözü (Kur’an Âyetlerini) küçümsüyorsunuz?” (Hazımsızlık sapıtığı, böyle
der!) Vâkıa-81/536
KÜFÜR KARANLIĞI VEYA İMAN AYDINLIĞI
BİRBİRİNE KATILARAK UZATILIR KISALTILIR
Allah, insanların performansına
bakarak, gâh küfür karanlığını iman aydınlığına katarak küfür müddetini uzatır;
gâh iman aydınlığını küfür karanlığına katarak küfür müddetini kısaltır. (Mecâzen
geceyi küfür, gündüzü iman kabul edersek bu mânâ çıkar. O zaman küfür
karanlıklarından şikâyette bulunanların, bütün güçleri ile tahkiki iman
derslerine iştirak etmeleri gerekir ki, iman günlerine erken ulaşsınlar!) Hacc-61/338
KÜFÜR KARANLIĞINDA KALANLA İMAN
NÛRUNA EREN BİR OLUR MU? OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Küfrü
sebebiyle ölü hükmünde olanla, kendisine iman nasip etmekle dirilttiğimiz ve bu
sayede insanlar arasında o nûr ile yürüyen (saygın bir hayat yaşayan) kimse,
hiç karanlıklarda kalan öbür kimse gibi olur mu? (Olmaz!)” En’âm-122/142
KÜFÜR KARANLIKLARINDAN İMAN NURUNA
ÇIKARMAK İÇİN ALLAH AYETLERİNİ GÖNDERİR
Allah-ü Teâlâ, son derece şefkatli
ve merhametli olduğundan sizi küfür karanlıklarından iman nûruna çıkarmak için
O has Kuluna (Peygamberi Hz. Muhammed sav’e) apaçık âyetlerini indirir. Tâ
ebedî kurtuluşa eresiniz! Zira O, Raûf’dur, Rahîm’dir. Hadîd-9/537
KÜFÜR VE İSYANDA ISRAR, HAKKI
GÖRMEYE ENGEL BİR SET ÇEKİLMESİNE SEBEB OLUR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, küfür ve isyanda ısrar edenlere ön ve arkalarından mânevi bir set
çektiğini, bu set sebebiyle artık Hakk’ı göremez olduklarını, bu sebepten de
onları uyarsan da uyarmasan da hiç bir şeyin değişmeyeceğini, iman etmeyeceklerini
beyan ediyor. Yâ Sîn-9,10/439
KÜFÜRDE İNAT ETMEK KALBİN MÜHÜRLENMESİNE
EN BÜYÜK BİR SEBEPTİR
Allah-ü Teâlâ, Mekkeli müşriklerin
çoğunun üzerine azâbın Hak olduğunu, zira onların, küfürdeki inatları sebebiyle
artık iman etmeyeceklerinden (kalbleri mühürlenerek) böyle hükmedildiğini beyan
ediyor. Yâ Sîn-7/439
KÜFÜRDEKİ ISRARLARI SEBEBİYLE
ALGILARI YALAMA OLMUŞLARDAN YÜZ ÇEVİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed! Sen onlara anlatacağın kadar anlattın, küfürdeki ısrarları
sebebiyle yalama olmuş alıcıları, daha artık bir şey almayacağından) Sen,
onlardan yüz çevir! Bu yüzden kınanacak biri de değilsin! Bununla beraber
onlara öğüt vermeyi de bırakma! Zira nasihat, (Rabbini anacak) Mü’min kimselere
fayda verir.” Zâriyât-54,55/522
KÜFÜRLERİNDEN DÖNERLER DİYE
ÂYETLERİ,BÖYLE AÇIKLADIK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte Biz, böylece
âyetleri iyice açıklıyoruz, olur ki düşünürler de inkârlarından dönüş
yaparlar.” A’râf-174/172
KÜN FE YEKUN, EMRİ İLE ALLAH
DİLEDİĞİNİ HEMEN YARATIR
Allah-ü Teâlâ bir şeyin olmasını
dilediği zaman ona “Ol!” der o da hemen oluverir. (Kün=Ol! Feyekûn=Hemen olur) Yâ
Sîn-82/444
KÜRTAJI AÇIKÇA HARAM KILAN AYET-İ
KERİME
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor:
“Fakirliğe düşme endişesi ile çocuklarınızı öldürmeyin! Onların da sizin de
rızkınızı veren Biziz! şüphesiz ki onları öldürmek büyük bir günahtır.” Bu
Âyet-i Kerime, ‘bu kadar nüfûsu besleyemem!’ endişesi ile çocuk aldırmayı,
kürtajı kesin kes yasaklamış, haram kılmış ve büyük günâhlardan saymıştır.
Kaldı ki nüfus çoğaldıkça üretim de artmış, refah seviyesi yükselmiştir. Şu bir
gerçektir ki, ülkelerin nüfuslarının genç ve kalabalık olması en büyük
caydırıcı güçtür! İsrâ-31/284
KÜSTAH KÜSTAH MU’CİZE İSTEYEN HADDİNİ
BİLMEZLERİ DE ALLAH SAPTIRIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yine o
inkâr edenler diyorlar ki: ‘Peygambere Rabbi tarafından (bizim istediğimiz) bir
mu’cize verilmeli değil miydi?’ De ki: ‘Allah, dilediğini bu tür iddiaları
sebebiyle saptırır. Kendisine yöneleni de hidâyete erdirir.” Ra’d-27/251
KÜTÜB-Ü İLAHİNİN TÜMÜNE İNANMAK,
İMANIN ŞARTLARINDANDIR
Allah-ü Teâlâ : “Habibim Ya
Muhammed! De ki: Ben Allah’ın indirdiği her kitaba inandım!” buyurmaktadır. Bu
Ayet-i Kerime mucibince tüm İlâhî kitaplara inanmanın, imanın şartlarından biri
olduğuna kat’i delildir. Şûrâ-15/483
KÜTÜB-Ü SABIKA’DA, ÖNCEKİ KİTAPLARDA
KUR’AN AYETLERİNDEN BAHSEDİLİRDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Ehl-i
Kitap! Siz hakikatı (Kur’an’ın geleceğini) yanınızdaki, kitaplardan görüp
dururken ne diye Allah’ın âyetlerini inkar edip duruyorsunuz?” Âl-i İmrân-70/57
Yorumlar
Yorum Gönder