Ana içeriğe atla

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (N) İLE BAŞLAYANLAR

 

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (N) İLE BAŞLAYANLAR

NAFAKA VERMEK HUSUSUNDA BİR ÖLÇÜ VAR MIDIR?

Allah-ü Teâlâ, kullarına tâkatları üstünde bir yük yüklemez! Nitekim bu Âyet-i Kerime’de de boşanmış kadınlara verilecek nafaka hususunda şöyle buyuruyor: “İmkânı geniş olan, imkânına göre nafakayı bol versin! Rızkı kendisine daraltılmış olan kimse de Allah’ın verdiği imkân ölçüsünde nafakasını versin! Allah, kimseyi ona verdiğinden fazlasıyla mükellef tutmaz. Allah bir zorluktan sonra bir kolaylık verecektir.” Talâk-7/558

NAFİLE HAC VEYA UMRE

“Kim gönlünden koparak fazladan bir hayır işlerse” Âyeti’nden fazladan yapılan Hac’cın, Umre’nin, Tavaf’ın, Sa’y’in, sadakanın vs. mükafatını Allah’ın vereceği bildirilmiştir. Çünki Allah, şükredenlerin şükrünü pek iyi bilendir. Bakara-158/23

NAHL SURESİ

16. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur.128 âyettir. Nahl-0/266

NAİM CENNETLERİ, HANGİ TALİHLİLERİ BEKLİYOR?

İman edip salih amel işleyenlere Naîm Cennetleri vardır. Onlar, oraya içinde ebedi kalmak üzere girerler. Bu, Allah’ın bir va’didir. Lokman-8,9/410

NAİM CENNETLERİNİ MERAK EDEN KUR’AN’I DİNLESİN! BAK NE DİYOR?

Allah-ü Teâlâ, İhlâsa erdirilmiş kullara Naîm cennetleri vardır diyor ve o ihlâslı kulların, Naîm cennetlerinde kavuşacakları nimetleri sıralıyor: 1-Onlar, orada karşılıklı tahtlara kurulup sohbet-i cânanda bulunacaklardır. 2-Kendilerine her türlü meyveden ikram edilecektir. 3-Etraflarında pervane gibi dönen hizmetçileri vardır. 4-Hizmetçiler onlara pınarlardan doldurulmuş gayet derecede hoş (aromalı) içecekler takdim edeceklerdir ki bu içecekler, kişiyi ne sersemletir, ne de sarhoş eder. 5-Yanlarında kendilerinden başkasına bakmayan iri gözlü cennet hanımları vardır. Bu hanımların; huyu yumuşak bakışlıdır, gözleri en güzel şekilde yaratılmış, çekiciliğine dayanılmaz gözlerdir,tenleri,gün yüzü görmemiş yumurtanın pembe beyaz rengindedir... (Efendim daha fazlasını inşaallah gider de görürsünüz!) Sâffât-41,49/446

NAMAZ KILMAKLA ALLAH’I EN BÜYÜK MERTEBEDE ANMIŞ OLURUZ

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, “Namaz kılarak Allah’ı zikretmenin her şeyden en büyük bir fazilet olduğunu” beyan etmektedir. Ankebût-45/400

NAMAZ KILMAMIZA ALLAH’IN İHTİYACI YOK, BİLAKİS KULLARIN İHTİYACI VAR

Allah-ü Teâlâ, Efendimizin şahsında ümmet-i Muhammed’e: “Ailene namaz kılmalarını emret! Kendin de namaza devamda sabret! Senden rızık istemiyoruz, bilakis seni Biz rızıklandırıyoruz” âyet meâli ile Allah’ın bizim namazımıza ihtiyacının olmadığını, bizim O’nun hoşnutluğunu kazanmaya ihtiyacımızın olduğunu, bu ihtiyacın da en iyi şekilde namaz ibâdetiyle giderildiği beyan ediliyor. Tâhâ-132/320

NAMAZ KİŞİYİ ÇİRKİN İŞLERDEN VE KÖTÜLÜKLERDEN ALIKOYAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Kitaptan Sana vahyedileni oku ve tebliğ et! Namazı da hakkıyle edâ et! Muhakkak ki Namaz, kişiyi çirkin işlerden ve kötülüklerden alıkoyar (tabi hakkıyle edâ edilen namaz). Allah’ı namazla anmak, elbette en büyük fazilettir. Ve Allah, yapmakta olduğunuz şeyi pek iyi bilir.” Ankebût-45/400

NAMAZ, ANCAK CAN TEHLİKESİ SÖZ KONUSU İSE KILINMAZ, ERTELENİR

Farz namaz da olsa şâyet, düşman saldırı halinde ise veya bulunduğumuz mekânda yangın çıkmışsa veya sel ve benzeri bir felâket, üzerimize geliyorsa namaz kılınmaz, ertelenir, can güvenliği tedbirleri alınır. Nisâ-102/94

NAMAZ

Namazı hakkıyla eda edin! Bakara-110/16

NAMAZA GEREKEN İHTİMAMI GÖSTERMEYENLERİN VAY HALİNE!

Allah-ü Teâlâ, namaza gereken ihtimâmı göstermeyenler hakkında “vay onların haline!” demektedir. Çünki onlar: 1-Namazlarından gafildirler; 2-Namazlarının değerini idrak edememişlerdir; 3-İbâdetlerini gösteriş için yaparlar; 4-Mâûn’u (Zekâtı) ve başkaca yerdımları esirgerler, vermezler! Mâûn-4,7/602

NAMAZA ÜŞENE, ÜŞENE KALKANLAR DA KİMLER OLA?

Münâfıkların bâriz bir özelliği de namazı hiç sevmemeleridir. Vaziyeti idâre için namaz kılsalar da üşene, üşene kalkıp kılarlar. (Hele yatsı ve sabah namazları, onlar için çekilmeyecek kadar zor namazlardır.) Kıldıkları namazlar da, mü’minlere gösteriş içindir. Allah’ı pek az hatırlarlar. Nisâ-142/100

NAMAZDA GÖZÜMÜZÜ SAĞA SOLA ÇEVİRMEMEMİZİ TELMİH EDEN AYET-İ KERİME

Peygamber Efendimiz sav, Mi’racda Allah’ın huzurunda iken gözünü Allah’a kilitledi de göz kamaştırıcı güzellikler içinde O, Allah’dan başkasına iltifat etmedi. (Burada gözünü Allah’a kilitlemesinden O’nu gördüğü mânâsı çıkmaz! Dünya gözüyle hiç kimse Allah-ü Teâlâ’yı görmemiştir. Nitekim Hz.Aişe Vâlidemiz de Peygamber Efendimizin sav Mi’racda Allah’ı görmediğini beyan etmiştir. Şayet gördü ise ki, Hz. Ebû Zerr’in görüşü bu istikamettedir, o zaman “Efendimiz sav Ahiret hayatı şartları dahilinde görmüştür” diyerek bu iki kavli birbiriyle te’lif edebiliriz.Zira Allah’ı kulları cennette Dolunay berraklığı içinde göreceklerdir.) Asıl burada bizlere telmihen önemli bir mesaj verilmektedir, o da: “Allah’ın huzurunda dururken (yani namazda) başka şey ile ilgilenmeyiniz ve gözünüzle sağı solu tarassut etmeyiniz!” hakikatıdır. (Not: Allah’ı cennette görmek Gökkuşağı misalinde olduğu gibi olabilir.Şöyle ki: Yağmurlu ve güneşli havada önümüzde, belli bir mesafe ötesinde Gökkuşağı belirir. Gökkuşağı aslında önümüzde her yerdedir fakat bir yerde görülür. Biz 1 km ötede görüyorsak 1 km arkamızda olan bir kişi de Gökkuşağı’nı tam bizim üzerimizde görür. Bu da Gökkuşağı’nın her yerde olmasına rağmen bize bir yerde gözükmesi prensibini isbat eder. Allah-ü Teala da her yerde olmasına rağmen bazı esmasıyla tecelli ederek bir yerde gözükebilir.) Necm-17/525

NAMAZDA SESİNİ ÇOK YÜKSELTME, AMA İYİCE DE KISMA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Namazda sesini çok yükseltme, ama iyice de kısma! İkisinin arasında bir yol tut!” İsrâ-110/292

NAMAZDA TEMİZ ELBİSE GİYMEK ALLAH EMRİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Adem’in evladları! Her namaz yerinde/vaktinde mescide (namaz kılacağınız yere) giderken, süsünüz olan (temiz) elbisenizi giyinin!” A’râf-31/153

NAMAZI DEVAMLI OLARAK KILANLARA GELİNCE; ONLAR HAYIRSIZ ÇIKMAZLAR

İnsana hayır dokunsa, servet sahibi olsa (genelde) hayırsız (cimri) çıkar. Ancak namazı devamlı olarak kılanlar müstesnadır. Çünki onlar, Allah’a ve Ahiret gününe inandıklarından oradaki hayatı kazanmak için yaşamlarını ona göre düzenlerler ve bol bol hayır hasenatta bulunurlar. Meâric-22,23/568

NAMAZI HAKKIYLA EDA ETMEK ALLAH-Ü TEALA’NIN EMRİDİR

Kur’an lisânı ile Peygamber Efendimiz sav, buyuruyor: “Bir de‘namazı hakkıyle edâ edin ve Allah’a karşı gelmekten sakının’diye emrolunduk! Nihayet eninde sonunda toplanacağınız yer O’nun huzurudur.” En’âm-72/135

NAMAZI TERK ETMEK İNSANI CEHENNEMDEKİ GAYYA VADİSİNE KADAR GÖTÜRÜR

“O güzel peygamberler ve ashâbının ardından öyle bir nesil geldi ki onlar, namazı terkettiler, (kötülüklerden alıkoyan namazı terketmeleri sebebiyle kötülük kaynağı olan) şehvetlerine uydular. Böylece azıttılar ve azgınlıklarının cezası olarak da Ahirette cehennemdeki Gayya Vâdisi’ni boylayacaklardır.” Meryem-59/308

NAMAZI TERK ETMİŞ SONRA DA AKLI BAŞINA GELMİŞ TEVBE ETMİŞ KİŞİ NEREYE GİDER?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Namazı terk eden, sonra (aklı başına gelip de) tevbe eden, tevbesiyle beraber imanını yenileyen ve sâlih ameller işleyerek kendilerini ıslâh eden kişiler, cennete gireceklerdir, hem de cehennem zulmüne uğratılmadan. Hem Adn Cennetlerine gireceklerdir ki, Rahmân, bu Adn Cennetlerini kullarına gıyaplarında va’d etmiştir. Şüphesiz Allah, va’dinden caymaz, yerine getirir.” (Ey namazını terk eden, henüz ölmemiş ve fırsat elinde olan Allah’ın kulu! Tövbe et ve bu fırsatı kaçırma!) Meryem-60,61/308

NAMAZIN BEŞ VAKİTTE KILINACAĞINI BELİRLEYEN AYETLER

(Cennet bahçelerinde ağırlanmak, cehennem işkencelerinden kurtulmak isteyenlere) Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Öyle ise siz, akşama girerken, sabaha çıkarken (akşam ile sabah arasında) Allah’ı tesbih edin! (Akşam, yatsı ve sabah namazlarını kılın!) Göklerde ve yerde hamd, O’na mahsustur. Akşama doğru (ikindi namazını) ve öğlene girdiğiniz zamanda da (öğle namazını kılın,) Allah’ı tesbih edin!” Rûm-17,18/405

NAMAZIN BEŞ VAKTİNİ TASRİH EDEN BAŞKA BİR AYET-İ KERİME

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Onların söylediklerine sabret! Güneşin doğmasından önce (sabah namazını) ve batmasından önce (ikindi namazını kılmak sûretiyle) Rabbine hamd ederek tesbih et! Gecenin bir kısım saatlerinde (akşam ve yatsı namazını) ve gündüzün etrafında (öğle namazını kılarak) O’na ibâdet et ki hoşnut olasın!” Tâhâ-130/320

NAMAZIN FARZ OLDUĞUNU BİLDİREN ÂYET

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki namaz, belli vakitlerde (beş vakitte) mü’minler üzerine farz kılınmıştır.” Nisâ-103/94

NAMAZIN İÇİNE BAŞKA ŞEYLER KOYARAK MÜŞRİKLERDEN OLMAYIN!

Namazı hakkıyle edâ edin ve (namazın içine Rıza-i İlâhi’den başka şeyler koyarak) müşriklerden olmayın! Rûm-31/406

NAMAZLARDA SELAMDAN ÖNCE OKUDUĞUMUZ RABBENAĞFİRLİ DUASI

“Namazlarda son oturuşlarda son okuduğumuz “Rabbenağfirlî” duası, âyet olarak İbrahim Sûresi’nde geçmektedir. Bir önceki âyet olan “Rabbicalni...” duâsıyla beraber okunursa Allah’ın izni ile hem neslimizin namazlı olmasına, hem de duâlarımızın kabul edilmesine sebep olur.” İbrahim-41/259

NAMAZLARDAN AKŞAM, YATSI VE TEHECCÜD VAKİTLERİ, BU AYETTE EMREDİLİYOR

Allah-ü Teâlâ emrediyor: “Gecenin bir kısmında da O’na (Allah’a) secde et (akşam ve yatsı namazlarını kıl)! Ve gecenin uzun bir bölümünde de O’na tesbih ve ibâdet et (Teheccüd namazını kıl)!” (Not: Teheccüd namazı, ümmet-i Muhammed’in tahammülü fevkinde olması keyfiyetine binâen yalnızca Peygamber Efendimize farz, diğer herkese en kuvvetli sünnet namaz olarak merhamet-i İlâhî tarafından karar kılındı.) İnsan-26/579

NAMAZLARDAN SABAH, ÖĞLE VE İKİNDİ VAKTİNDE KILINACAKLAR BU AYETTE EMREDİLİYOR

Allah-ü Teâlâ emrediyor: “(Habibim Ya Muhammed ve O’na tabi olan Mü’minler)! Sabah akşam Rabbinin ismini zikret ( sabah, öğle ve ikindi namazlarını ikâme et)! İnsan-25/578

NAMAZLARINI TA’DİL-İ ERKANA UYARAK HUŞU’ İÇERİSİNDE KIL, CENNETLERDEKİ İKRAMI BUL!

O kimseler ki, namazlarını ta’dil-i erkâna riayet ederek huşu’ içerisinde devamlı olarak kılarlar ve böylece muhafaza etmiş olurlar; işte onlar, cennetlerde kendilerine ikram edilmiş olanlardır. Meâric-34,35/568

NAM-I CEMİL İLE YAD EDİLMEKTEKİ ÖLÇÜ

Hz. İbrahim as, gelecek nesiller içinde iyi bir nâm bırakmayı, hayırla anılmayı Cenâb-ı Allah’dan istemiş. Dikkat edilirse kendi vefatından sonra gelen nesiller arasında anılmayı istemiş. Bir insanın, sağlığında insanlar arasında medhedilmesini istemesi, ihlâsa muğayır olduğundan Hz. İbrahim öyle istememiş. Lâkin öldükten sonra yâd-ı cemil ile anılmasını arzu etmesi ve duâ etmesi zarar vermiyor, aksine İbrahimî bir sünnet oluyor. Şuarâ-84/370

NANKÖR DİYE BUNA DERLER

“Müşrikler, Allah’ın nimetini bilmekle beraber, bunları kendilerine veren Allah’dan başkasına tapmakla bu nimetleri inkâr ederler. Çünki onlar, işte böyle nankörlerin tâ kendileridirler.” (Nankörlük ki ne nankörlük!) Nahl-83/275

NANKÖR İNSAN, RABBİNE KARŞI NANKÖRLÜĞÜNÜ DE BİLİR, AMA YİNE YAPAR

İnsan kokuştu mu öyle çürür ki, hadde hesaba gelmez! Rabbisine karşı nankörlük eder, nankörlük ettiğini bile bile eder, yani nankörlüğüne bizzat kendisi şâhittir. İşte insan kokuşmayagörsün, çürürse bu kadar çürür! Âdiyât-7/599

NANKÖR SUS, FAZLA KONUŞMA! SEN YETİME İKRAM ETMİYOR, YOKSULA YEDİRMİYORSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey, sırf imtihan için Rabbin rızkından biraz kıstığı zaman ‘Rabbim bana ikrâmını kısmakla ihanet etti’ diyen nankör insan!) Hayır! (Asıl siz Allah’dan hep ikrâmını devam ettirmesini istersiniz, ama) bilâkis yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu doyurmaya birbirinizi teşvik etmiyorsunuz! (Halbuki Allah o yetim ve yoksulların halini hatırlatmak için sizden biraz kısmıştı!) Fecr-17,18/593

NANKÖRLER, BİR SÜRE EĞLENİN BAKALIM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar, verdiğimiz bunca nimete karşı şükür yerine böyle nankörlük ederler. Ey nankörler! Şimdi bir süre eğlenin bakalım, ileride başınıza gelecek âkıbeti öğreneceksiniz!” Nahl-55/272

NANKÖRLER, SÖYLEYİN, ALLAH’IN HANGİ AYETLERİNİ İNKAR EDEBİLİRSİNİZ?

Allah-ü Teâlâ, tüm hayvanları her şeyleriyle insanlığın emrine âmâde kılmıştır. Bu pek açık bir hakikattır. Bütün bunları Allah, gözümüzün içine sokarcasına göstermesine rağmen hâlâ nimetlerin Allah tarafından verildiğini idrak edemiyen nankörler! Söyleyin bakalım, Rabbinizin hangi âyetlerini inkâr edebilirsiniz? Mü’min-81/475

NANKÖRLÜK ETTİKLERİNDEN DOLAYI CEZALANDIRILDILAR

Sebe’ halkının o güzelim bahçeleri, gönderilen Seyl-ül Arim ile harab-u turab olmuştu. Bu ceza, onlara sadece şükür yerine nankörlük etmelerinden dolayı verilmişti. Zaten Allah-ü Teâlâ, nankörlükte çok ileri gidenlerden başkalarını cezalandırmayacağını da açıklıyor. Sebe’-17/429

NANKÖRLÜK DÜMEN SUYUNDAKİLERLE GİDER; GİDER DE ENCAMI, HELAK YURDU CEHENNEMDE BİTER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın nimetini küfürle değiştiren ve nankörlüğü tercih edenleri, kendileri ve kavimlerini helâk yurduna, cehenneme sürükleyenleri görmedin mi? O kâfirler oraya gireceklerdir ve orası ne kötü bir karargâhtır!” İbrahim-28,29/258

NANKÖRLÜKTE TAVAN YAPMADA İNSANIN ÜZERİNE YOK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kahrolası (o kâfir) insan, ne (kadar da) nankördür! (Zira Allah) onu hangi şeyden (olacak)? Bir nutfeden (hakir bir sudan) yarattı ve (ona) güzel bir biçim verdi, sonra da hayat yolunu (anasının karnından çıkmayı) kolaylaştırdı (ğı halde o, bütün bunlara şükredeceği yerde inkâr ederek nankörlük yaptı). Abese-17,20/584

NANKÖRÜ ALLAH SEVMEZ!

“Muhakkak ki Allah, hiçbir hâini, hiçbir nankörü sevmez!” Hacc-38/335

NANKÖRÜN TEKİDİR ŞU İNSANLAR; DARDA KALINCA RABBİ RABBİ DERLER, BOLLUĞA ERİNCE..

İnsanlar darda kaldıklarında “Rabbi! Rabbi!”diye sırf Rablerine yalvarırlar; Rableri, onlara nezdinden bir Rahmet ihsan edince bir de bakarsın o rahmete, Rableri yanında başka ortaklar edinmişler de nankörün teki olmuşlar. Ey nankörân! Bir müddet birbirinize perestiş ederek eğlenin bakalım, yakında âkıbetinizle yüz yüze gelince, neyin ne olduğunu çok iyi öğreneceksiniz! Rûm-33,34/407

NAR BAHÇELERİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, gökten indirdiğimiz su ile, nar bahçeleri yetiştiririz!” En’âm-99/139

NAR KEYFİ SÜRMEK İSTEYENLER FİRDEVS VE ME’VA CENNETLERİNE GİTSİNLER!

Bu Âyet-i Kerime’de Firdevs ve Me’vâ cennetlerinde nar (bahçeleri) olduğundan bahsediliyor. Rahman-68/533

NARLAR

Narları yaratan Allah’dır. Onlardan yiyin ve hasad edildiği gün hakkını (öşrünü) verin ve isrâf etmeyin! Çünki O (Allah), isrâf edenleri sevmez! En’âm-141/145

NAS SURESİ

114. Ve son Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 6 âyettir. Felak Sûresi ile ikiz kardeş olup “Muavvizeteyn” adını alırlar. Muavvizeteyn, “Allah’a sığınma üslûbunu içeren ikili” anlamına gelir. Her türlü şerden Allah’a sığınmak isterken mutlaka okuduğumuz âyetler içinde bu iki sûrenin âyetleri başta gelir. Peygamber Efendimiz sav, yatarken bu iki sûreyi mutlaka okurdu. Nâs-0/604

NASİH MENSUH

Allah buyuruyor: “Biz, daha hayırlısını veya benzerini getirmedikçe, herhangi bir âyetin hükmünü neshetmez (silmez) veya ertelemeyiz!” Bakara-106/16

NASİHAT DİNLEMEMEKLE NE KADAR CAHİL OLDUĞUMUZU ORTAYA KOYUYORUZ

Allah-ü Teâlâ, “dünya ve Ahiret azâbından sakınınız, tâ ki merhamet olunasınız!” diye bizlere öğüt veriyor; lâkin insanlar, (Allah’ın salih kulları müstesna) inadına bu nasihate kulak tıkıyor ve Rablerinden gelen âyetlerden yüz çeviriyorlar. Ekseriyetle ne kadar da câhil ve gafiliz! Yâ Sîn-45,46/442

NASİHAT DİNLERSENİZ, SİZE BİR TEK NASİHATIM VAR DEDİ ALLAH RESULÜ

Allah-ü Teâlâ’nın emri ile Peygamber Efendimiz sav, müşriklere şöyle dedi: “Size bir tek nasihat edeceğim: Allah için ikişer ikişer veya teker teker kalkıp düşünmenizi; bu arkadaşınızda (Kendisinde) delilikten hiç bir eser olmadığını; ancak pek şiddetli bir azâbın öncesinde sizin için korkutucu ve uyarıcı olarak gönderilen bir peygamber olduğunu iyice anlamanızı istiyorum.” Sebe’-46/432

NASİHAT ETMEK HİÇBİR ZAMAN TERKEDİLEMEZ

Allah-ü Teâlâ, bu âyetlerinde “Efendimizin sav, küfürdeki ısrarları ve şımarıklıkları sebebiyle algıları dümûra uğramış tiplerden yüz çevirmesini salık verdikten sonra; yine de onlara nasihat etmekten dûr olma! Zira iman edeceklere nasihat fayda verir!” buyurmaktadır. (Evet! Nasihat, dinin olmazsa olmazıdır.) Zâriyât-54,55/522

NASİHAT NEYE EDİYORSUNUZ Kİ? AZABA MÜSTEHAK BUNLAR!

Cumartesi=Sept günü Yahudilerin ta’til günü olduğundan, o gün ibâdete ayrılmış ve balık avlamak gibi bazı şeyler de yasaklanmıştı. Buna rağmen pek çoğu bu yasağı ihlal ettiğinden helâke müstehak idiler. Bundan dolayı içlerinden bir cemaat bazılarına şöyle diyorlardı: “Allah’ın kendilerini helâk edici olduğu veya şiddetli bir azap ile onları cezalandırıcı olduğu bir kavme ne diye nasihat ediyorsunuz?” A’râf-164/171

NASİHAT, EĞER FAYDA VERECEKSE NASİHAT ET!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) O halde Sen, nasihatı, (muhatabına) fayda verirse nasihat et! (Yoksa kıymetli zamanını, nasihattan ders almayanlara harcama! Çünki) Allah’dan korkan, O’na saygısı olan, nasihattan ders alır!” A’lâ-9,10/591

NASİHAT, HER HALÜKARDA GEREKLİDİR

Helâke müstehak olduğu artık âşikar bir kavme nasihat eden sâlih insanlara İsrailoğullarından bir cemaat, “bunlara ne diye nasihat ediyorsunuz ki?” dediklerinde o erdemli insanlar, şöyle cevap vermişlerdi:“Rabbinize bir mazeret arz edebilmek için! Bir de ne bilirsiniz, olur ki Allah’a karşı gelmekten nihayet sakınırlar ümidiyle nasihat veriyoruz.” A’râf-164/171

NASİHATI KULAK ARDI EDENLERİN FECİ AKIBETİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(İsrailoğulları, dünyaya tam dalıp kendilerine nasihat eden sâlih kişilerin nasihatlarını dinlemeyince) Biz de kötülükleri önlemeye çalışanları kurtardık ve o zâlimleri, fâsıklıkları yüzünden şiddetli bir azâba uğrattık.” A’râf-165/171

NASİHATI, KUR’AN İLE YAPMAK TAVSİYE EDİLİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Biz onların (müşriklerin kem küm ederek) neler söylediklerini en iyi bileniz; Sen, onları kuvvet kullanarak imana getirecek bir zorba değilsin! Senin yapacağın, sadece tehdidimden (cehenneme atmamdan) endişe edecek olanlara Kur’an ile nasihat ederek irşâd etmektir.” Kâf-45/519

NASİHATIM ŞUDUR SİZE!

Peygamber Efendimiz sav, Kur’an diliyle buyuruyor ki: “Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tövbe edin! O’na dönün ki, dünyada belirlenmiş bir ömür süresinin sonuna kadar sizi nimetleriyle yaşatsın ve Ahirette her fazilet sahibine mükâfatını versin!” Hûd-3/220

NASİHATIN BÖYLESİNİ MUSA AS SÖYLEDİ

Musa as halkına uzunca nasihatlarda bulundu ki, bu nasihatler, Kur’an’ın o sayfası boyunca devam etmiştir. İbrahim-6,10/255

NASR SURESİ

110. Suredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 3 âyettir. Nasr-0/603

NAZAR DEĞMESİ TUTMASIN VEYA NAZAR OLMUŞ BİRİNİN ŞİFA BULMASI İÇİN OKUNAN AYETLER

Kalem Sûresi’nin son iki âyeti, nazar değmesi tutmasın veya kendisine nazar olmuş birinin şifâ bulması niyeti ile okunur. Allah’ın izni ile şifayâb oldukları mecrûbdur. Kalem-51,52/565

NAZAR DENEN BİR ŞEY, GERÇEK Mİ?

Nazar (göz değmesi) bir gerçektir, nice tecrübelerle sabittir. Allah-ü Teâlâ da bu Âyet-i Kerimesi’nde bunun gerçek olduğunu ifade ediyor ve şöyle buyuruyor: “Doğrusu o kâfirler, Zikri (Kur’an’ı) dinlediklerinde, neredeyse Seni gözleriyle devirecekler ve (hasetlerinden) ‘o var ya o! Kesinlikle mecnûnun tekidir’ derler. (O Nebiyy-i Zîşan -hâşâ- deliyse buyurun, O’nun getirdiği Kur’an’ın bir benzerini siz akıllılar (!) getirin de görelim bakalım!) Halbuki O (Kur’an), âlemler için bir ders ve nasihatten başka bir şey değildir.” (Evet, tecrübe ile sabittir ki nice babayiğitler, nazarla ,göz değmesi ile devrilip gitmişlerdir.) Kalem-51,52/565

NAZİAT SURESİ

79. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 46 âyettir. Nâziât-0/582

NE OLUYOR ONLARA Kİ, İMAN ETMİYORLAR; KUR’AN OKUNDUĞU ZAMAN SECDE ETMİYORLAR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ne oluyor onlara ki, iman etmiyorlar; Kur’an okunduğu zaman secde etmiyorlar?” ( Bu âyet, 13. Secde âyetidir, secde etmek sünnettir.) İnşikâk-20,21/589

NE VERİRSE ELİNLE O GİDER SENİNLE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hayır olarak yaptığınız her harcama, sadece kendiniz içindir. İşlediğiniz her hayrın mükâfatı, size tamamen verilir ve siz hiç haksızlığa uğramazsınız!” Ne verirsen elinle, o gider seninle! (Bakara-272/45) Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Namazı hakkıyla edâ edin; (bu yetmez) zekatı verin ve Allah’a (O’nun adına fakir kullarına) garz-ı hasen (güzel bir borç) verin! Hem kendiniz hayır ve hasenattan hazırlık olarak Ahirete ne gönderirseniz, Allah katında onu bulursunuz! Üstelik o, daha üstün, daha hayırlı ve mükâfatı da kat kat artmış olarak (sizi karşılar)! Allah’dan af dileyin! Şüphesiz ki Allah, Ğafûr (çok bağışlayıcı) dır, Rahîm (çok merhametli)dir. Bakara-272/45 ; Müzzemmil-20/574

NE YAPARSANIZ YAPIN, ALLAH YAPTIKLARINIZDAN HABERDARDIR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayetinde kim ne yaparsa yapsın, ondan haberdâr olduğunu beyan ediyor. Lokman-29/413

NE ZAMAN O HESAP GÜNÜ? DİYENLER, SARHOŞ, CAHİL VE YALANCININ TEKİDİRLER!

Allah-ü Teâlâ, ferman ediyor: “Kahrolsun o kimseler ki, sarhoşluk ve cehâlet içinde ne yaptıklarını bilmeden yalan yere atıp tutarlar. Bir de alaylı alaylı: “Ne zamanmış o hesap günü?” diye sorarlar. Zâriyât-10,12/520

NEBATAT, BİTKİLER, YERYÜZÜNDE NE ZAMAN BİTİRİLDİ?

Kur’an-ı Hakim, yer küresinin, hem göklerden önce, hem de göklerden sonra yaratıldığını beyân eder. Aslında bir çelişkiyi değil de büyük bir hakikatı ifade eder. Evet yer küresinin iki yaratılışı vardır. Birinci yaratılışı göklerden öncedir ama yaşamaya elverişli değildir. İkinci yaratılışı göklerden sonradır. Bu ikinci yaratılışında yer küresi genişletildi, yayıldı, üzerine dağlar çakıldı, toprak serildi, sular, denizler, ırmaklar kılındı, ve onu takiben de her türlü nebât bitirildi ve yaşamaya elverişli hale getirildi. Sudan da hayvanlar yaratıldı ve her şey tam hazırlandıktan sonra Hz. Âdem ve Hz. Havva yeryüzüne indirildi. Hicr-19/262

NEBE’ SURESİ

78. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 40 âyettir. Nebe’-0/581

NECM SURESİ

53. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 62 âyettir. Necm-0/525

NECM SURESİ’NİN YILDIZA YEMİN EDİLEREK BAŞLAMASININ HİKMETİ

Necm, yıldız mânâsına gelmektedir. Allah Necm’e=yıldıza yemin ederek bu sûreye başlamıştır. Çünki Peygamber Efendimizin sav mi’racının, gökler ve gökler ötesi bölümü, ağırlıklı olarak bu sûrede anlatılmaktadır. Yıldız da göklerin bir numaralı temsilcisi olduğundan bu sûreye yıldıza yeminle başlanması,pek münâsiptir. Necm-1/525

NEFİSLER, MENFAATLERİNE DÜŞKÜN YARATILMIŞLARDIR

Sulh daha hayırlıdır. Zaten nefisler menfeatlerine düşkün yaratılmışlardır, nefisler kıskançlığa yatkındır. Nisâ-128/98

NEFİSLERE GÜVENİLMEZ!

Allah nefislerimize güvenilemeyeceğini pek iyi bildiği için, merhametinden Ramazan gecelerinde eşlerimize yaklaşmayı bir lütuf olarak bize ihsan buyurmuştur. Bakara-187/28

NEFİSLERİNİ HADD-İ BÂLÂDA GÖRÜP AHİRET NİMETLERİNE DE KONACAKLARINI SANDILAR:

Allah’a kullukta sıfır çeken nâdânlar, müslümanlarla cenneti paylaşacakları kuru iddialarında bulunadursunlar; o kıyamet günü geldiğinde paçalar sıvanır, (zira işleri güçleşir, paçaları tutuşur) ve onlar secdeye çağrılırlar, fakat secde etmeye güç yetiremezler. (Çünki secde oraya, dünyadan götürülür.) Kalem-42/564

NEFİSLERİNİZDE ALLAH’IN SAN’ATINA VE KUDRETİNE DELİLLER VARDIR

Allah-ü Teâlâ, “nefislerinizde de (Allah’ın san’at ve kudretine) deliller vardır, bakmıyor musunuz?” buyurmaktadır. Zâriyât-21/520

NEFRET EDİLENLER KATEGORİSİNDE DE, FİRAVUN VE O TİPTE OLANLAR ŞAMPİYONDURLAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet günü, o Büyük Duruşma’da, kendilerinden en çok nefret edilenler ise Firavun ve firavun tıynetinde (tipinde) olan kimseler olacaklardır.” Kasas-42/389

NEFSE VE ONU GÜZEL BİR ŞEKİLDE YARATIP DÜZENLEYENE, ALLAH’A YEMİN EDİYOR ALLAH

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nefse ve onu (güzel bir şekilde yaratıp) düzenleyene (Allah’a) yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-7/594

NEFS-İ EMMARE KÖTÜLÜĞÜ EMREDER

Yûsuf Sûresi’nin 52. ve 53. Âyetleri’nde geçen ifâdeleri, (siyak ve sibak nazara alındığında Zeliha söylemiş gibi olsa da) Yûsuf as’ın söylediğine kâil olan müfessir daha fazladır. O zaman mânâyı şöyle vermek lâzım geliyor: Yûsuf dedi ki: “Bu iftirânın anlaşılmasını talepten maksadım, gerçekten Benim kendisine gıyâbında hâinlik etmediğimi ve hâinlerin tuzağını kesinlikle Allah’ın muvaffakiyete erdirmeyeceğini (sizlerin de vezirin de) bilmesi içindir. Halbuki ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Muhakkak ki nefs-i emmâre, dâima kötülüğü emreder, ancak Rabbimin merhamet edip koruduğu kimse müstesnâ! Şüphesiz ki Rabbim, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” Yûsuf-52/240 ; 53/241

NEFS-İ LEVVAMEYE YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

“Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nefs-i Levvâmeye yemin ederim (ki, öldükten sonra diriltileceksiniz)!” (Nefs-i Levvâme, pişmanlık duyarak kendini kınayan nefis demektir. Allah-ü Teâlâ, nefs-i levvâmeye yemin ettiğine göre önem veriyor demektir. Öyleyse kınanacak bir günah işleyen öncelikle kendisini kınasın ki, pişmanlık duyduğunu ispat etsin! Allah, pişmanlık duyup tövbe edenleri sevdiğini nefs-i levvâmeye yemin ederek belirtmiştir.) Kıyamet-2/576

NEFS-İ MUTMAİNNE OLARAK ALLAH’IN HUZURUNA YOLCU KİMSE, MÜJDELER OLSUN SANA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Nefs-i Mutmainne (İman, ibâdet, sabır, tevekkül ve iyi ahlâkla mücehhez, gönül huzuruna ermiş kimse)! Artık, sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olarak Rabbine dön! (Rûhunu teslim et, huzuruma gel de salih) kullarım arasına katıl! Ve cennetime gir!” Fecr-27,30/593

NEFSİ, İNSANA VESVESE VEREREK TELKİNDE BULUNUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki, insanı yaratan (başkaları değil, sadece) Biziz! Onun için nefsinin kendisine neleri vesvese verdiğini, neleri telkin ettiğini de Biz biliriz!” Kâf-16/518

NEFSİ, NEFSİ DENEN GÜN GELECEK, HERKES SADECE KENDİNİ KURTARMAYA BAKACAK

“Gün gelecek, herkes “nefsi, nefsi” diyerek sadece kendisini kurtarmaya bakacak, gözü başkasını görmeyecek. Herkese yaptıklarının karşılığı tam olarak verilecek ve aslâ kendilerine haksızlık edilmeyecektir.” Nahl-111/279

NEFSİN, BİZZAT KENDİSİNE ŞAHİTTİR O GÜN, HİÇ DE MAZERET ÜRETİP YORULMA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsan kurtulmak için türlü türlü mâzeretler ortaya sürse de (boşuna yorulmuş olur, çünki) kendi nefsi, bizzat kendisine şâhittir (o hesap günü)!” Kıyamet-14,15/576

NEFSİNİ KİRLERDEN ARINDIRAN KURTULDU; GÜNAHLARLA ÖRTEN İSE HÜSRANA UĞRADI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz ki, nefsini maddî ve ma’nevî kirlerden arındıran kimse kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-9,10/594

NEFSİNİN HIRSINDAN VE MALA DÜŞKÜNLÜK ZAAFINDAN KENDİNİ KURTAR Kİ, KURTULASIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim ki, nefsinin hırsından ve mala düşkünlüğünden kendini kurtarırsa, işte gerçekten kurtuluşa erenler, onların tâ kendileridir.” Haşir-9/545

NEML SURESİNDE GEÇEN AYETLER DE PEK ÇOK GERÇEKLERİ AÇIKLAR, REHBER VE MÜJDEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu (Neml Sûresi’nde geçen) âyetler, Hak ile bâtılı apaçık beyân eden bir kitabın (Kur’an’ın) âyetleridir. Bu âyetler, mü’minler için bir hidâyet, bir rehber ve bir müjdedirler.” Neml-1,2/376

NEML, KARINCA SURESİ

27. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 93 âyettir. Neml-0/376

NEMRUT, İBRAHİM AS İLE TARTIŞTI

Nemrut, kendisine saltanat verdi diye şımararak Rabbi hakkında İbrahim as ile tartışmaya başladı. Bakara-258/42

NEMRUT, İBRAHİM AS KARŞISINDA DONAKALDI

İbrahim as, Nemrudun “ben de yaşatır ve öldürürüm” şımarıklığı üzerine: “Allah, güneşi doğudan doğduruyor, haydi sen de (Rab isen) batıdan doğdur da görelim bakalım!” deyince Nemrut, apışıp kaldı. Bakara-258/42

NEMRUT, İBRAHİM AS’A ŞÖYLE DEDİ

Nemrut, İbrahim as’a: “Ben de hayat verir ve öldürürüm!” dedi. Bakara-258/42

NESİH MESELESİ:

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz bir âyetin yerine, onun hükmünü neshedecek (kaldıracak) başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, ne indirdiğini daha iyi bilendir- onlar (kâfirler): ‘Sen iftiracının birisin!’ dediler. Hayır, öyle değil! Onların çoğu, işin gerçeğini bilmiyorlar.” (İşin gerçeğinden olarak Allah, emirlerini alıştıra alıştıra gönderir, yeni mü’minlerin ‘önce kaldıramayacağı şeyleri yüklemez’ gibi sebeplerden dolayı bir metod olarak çok sınırlı âyetlerin ilk hükmü, daha sonra başka hükümlerle değiştirilmiş. Bugün de bu metod geçerlidir. Siz İslâm’ı hiç bilmeyen bir topluluğa, faizin yasak olduğu, içkinin yasak olduğu ,bayanların örtünmesinin şart olduğu hakikatları ile yaklaşırsanız, muhataplarınızı sadece kaçırmış olursunuz. (Nitekim Rusları ve Japonları bu metodsuzluktan ötürü kaçırdık.) Ondandır ki mensûh âyetler silinmemiş, nâsih âyetlerle beraber Kur’an-ı Kerim’de yazılı kalmıştır.) Nahl-101/277

NESİL ARAYIŞINA GİRİN!

Eşlerle hemdem olmadaki hikmet, temiz ve sâlih neslin üremesine yöneliktir. Yoksa mücerret zevk-i nefsânî değildir. Zevk-i Nefsânî, bu hayırlı işe verilen peşin avanstan başka bir şey değildir. Hele hele aslâ amaç olamaz! Bakara-187/28

NESTEİZÜ BİLLAH-İS SEMİ-IL ALİM-İ MİN-EŞ ŞEYTAN-İR RACİM, DEMEK YANLIŞTIR

Sabah ve akşam namazları sonrasında “Hüvallah-üllezi” olarak meşhur, Haşir Sûresi’nin son üç âyetini bir aşr-ı şerif olarak okumaya, üç defa “Eûzü billâh-is Semî-ıl Alîm-i min-eş şeytanirracîm” diyerek başlamak, pek faziletlidir. Ancak Arapça bilmeyen bazı kâriler, bu istiâzeyi iki defa söyledikten sonra üçüncüsünde “Nesteîzü billâh-is Semî-ıl Alîm-i min-eş şeytanirracîm”diyorlar. Bu yanlıştır, zira: “Eûzübillâhi”, Ben Allah’a sığınıyorum mânâsına gelir. “Nesteîzübillâhi” ise, “Biz Allah’a sığınmak istiyoruz!” mânâsına gelir. Yani “Biz Allah’a (henüz sığınmadık da), sığınmak istiyoruz!” demek ne kadar abestir! Evet, doğrusu üç defa “Eûzü billâh-is Se-mî-ıl Alîm-i min-eş şeytanirracîm” demektir, vesselâm! Haşir-22/547

NEYİ POSTALARSAN ONU BULURSUN

Dünyadan “hayır olarak” neyi yapıp gönderirsen mutlaka Ahirette Allah, onun mükâfatını sana verir. Şer olarak gönderdiğinin de (affetmezse) cezasını verir. Bakara-110/16

NİFAKI ARTTI DA ARTTI MÜNAFIKLARIN, KUR’AN SURELERİ İNDİKÇE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Fakat o inen Sûreler, kalblerinde küfür ve nifâk hastalığı bulunanların inkârlarına inkâr kattı ve onlar kâfir kimseler olarak öldüler.” Tövbe-125/206

NİFAKI, MÜNAFIKLARIN KALBLERİNE NİÇİN KOYDU ALLAH, HEM DE KIYAMETE KADAR?

Onlardan (münâfıklardan) kimi de Allah’a şöyle kesin söz vermişti: “Eğer Allah bize lütfundan verirse, biz de mutlaka zekat ve teberruda bulunacak ve elbette sâlihlerden olacağız!” Fakat Allah lütfundan onlara servet verince, cimrilik edip mallarının hakkını (zekatı) vermediler. Zaten onlar yan çizip duruyorlardı. Allah’a verdikleri sözden dönmeleri ve yalan söylemeyi âdet edinmeleri sebebiyle Allah, kalblerinde (kıyamete) Allah-ü Teâlâ ile karşılaşacakları güne (kadar sürecek) bir nifâk yaptı. Tövbe-75,77/198

NİKAH AKDİ SIRASINDA TEBERRÜKEN DUA MAKAMINDA OKUNAN AYET-İ MÜBAREKE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Enkihu’l Eyâmâ minküm... İçinizden evli olmayanlar ile sâlih kölelerinizden ve sâliha câriyelerinizden evlenmeye müsâid olanları evlendirin! Eğer fakir iseler, Allah lütfu ile onların ihtiyaçlarını giderir. Çünki Allah’ın lütfu geniştir, her şeyi hakkıyla bilir.” Nûr-32/353

NİKAHLADIM, MEHRİNİ DE BELİRLEDİM AMA DOKUNMADAN BOŞADIM, NE GEREKİR?

Bir hanımı nikâhlayan, mehrini de belirleyen, fakat ona dokunmadan boşayan kocaya, belirlediği mehrin yarısını vermesi gerekir. Lâkin koca, faziletli davranarak mehrin tamamını verebilir veya hanım faziletli davranarak alacağı mehrin tamamından ferâğat edip bağışlayabilir. Allah yaptıklarınızı görendir. Bakara-237/37

NİKAHLAMAYINIZ MÜ’MİN KADINLARI MÜŞRİK ERKEKLERLE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman etmedikçe müşrik bir erkeğe mü’mine bir kadını nikâhlamayınız! Mü’min bir köle, hoşunuza giden hür bir müşrikten daha hayırlıdır!” Ey kız babaları! Allah’ın ne dediğini duydunuz değil mi? Bakara-221/34

NİKAHLANDIM, DOKUNMADAN DA BOŞADIM, NE GEREKİR?

Bir hatunla nikahlanan, mehrini tayin etmeden ve ona dokunmadan boşanan kişiye bir günâh olmasa da o hatunun bu nikahtan doğan mahrumiyetini giderecek şekilde, zenginse kudretince, fakirse kendi haline uygun münâsip bir şeyler hediye ederek gönlünü alması üzerine vaciptir. Buna müt’a=faydalandırma denir. Bakara-236/37

NİMET İÇRE NİMET İÇİNDE BULUNAN İNSANA ŞÜPHE DEĞİL ŞÜKÜR YAKIŞIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şimdi Rabbinin nimetlerinden hangisinde şüpheye düşersin?” Evet! Ümmet-i Muhammed olarak nimet içre nimet içindeyiz. Şöyle ki: 1-Önce insan olarak yaratılmışız. 2-Kâinatın, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Hz. Muhammed sav’e ümmet olmuşuz. 3-İnsanlık tarihinin en hayırlı, en güzide ümmetiyiz. 4-Allah bizi daha önceki ümmetlerde olduğu gibi kusurlarımızdan ötürü helâk etmemiş. 5-Daha önceki ümmetlerin başına gelen helâket ve felâketler, hem o dönemdeki mü’minleri, şerlilerin şerlerinden korumuş, hem de sonrakilere birer ibret almalarına örnek olmuştur. O bakımından bu helâketler dahi birer nimet olup şüpheye mahal bırakmaz. 6- Dünyanın en yaşanılır son devrelerinde yaşıyoruz. 7-Şefaat-i Uzma bizim peygamberimize verilmiştir, öyle ki Ahirette “Ümmetim! Ümmetim!” diyen ve ümmetinin tamamı cennete girmeden rahat etmeyen bir peygambere sahibiz. Ya ey insan! Sana yakışan şüphe değil, sadece ve sadece şükürdür, vesselâm! Necm-55/527

NİMETE GARK OLUNCA İNSAN, ŞÜKÜR YERİNE NANKÖRLÜK EDER; TERSİNDE İSE TAM KUL OLUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, insana ne vakit ki nimet versek, şükürden yüz çevirir ve yan çizer; Fakat kendisine bir sıkıntı, bir şer dokunsa o zaman da bol bol dua eden bir kimse olur.” Fussılet-51/481

NİMETE KAVUŞAN İNSAN YAN ÇİZER, BAŞINA DERT GELSE ÜMİTSİZLİĞE DÜŞER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsana ne zaman nimet versek (şükürden) yüz çevirip yan çizer; ona (fakirlik ve hastalık gibi) şer dokunduğu zaman da bu sefer iyice ümitsizliğe düşer!” İsrâ-83/289

NİMET-İ İLAHİ’Yİ BİRER BİRER SAYMAYA KALKARSANIZ, MÜMKÜN DEĞİL SAYAMAZSINIZ

“Allah’ın size verdiği nimetleri, birer birer saymaya kalksanız, mümkün değil, onları sayamazsınız! Gerçekten insan zalim ve nankördür.” İbrahim-34/259

NİMET-İ İLAHİ’Yİ ŞÖYLE BİR HATIRLAYIN EY MÜ’MİNLER!

Gökleri ve yeri yaratan Allah: 1-Gökten yağmur indirip size rızık olsun diye, onunla türlü türlü meyveler ve mahsuller çıkardı. 2-İzni ile denizde dolaşmak üzere gemileri size râm etti. 3-Akarsuları ve ırmakları sizin hizmetinize verdi. 4-Yörüngelerinde devamlı olarak hareket eden güneşi ve ayı size âmâde kıldı. 5-Geceyi ve gündüzü de istifâdenize musahhar kıldı. 6-Kendisinden istediğiniz her şeyi de verdi. İbrahim-32,33/258 ; 34/259

NİMET-İ İLAHİYİ DEĞİŞTİRENE AZABIN ŞİDDETLİSİ VAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim Allah’ın kendisine lütfettiği nimetleri değiştirirse, bilsin ki Allah’ın azabı pek şiddetlidir!” (Nimetlerin en başında geleni, Hak Dîn nimetidir.) Bakara-211/32

NİMETİ SINAMA AMAÇLI GERİ ALMAYAGÖRELİM, HEMEN ÜMİTSİZ VE NANKÖR OLUVERİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer insana tarafımızdan bir rahmet taddırır, sonra o nimeti geri alsak o, son derece ümitsiz, son derece nankör olur.” Hûd-9/221

NİMETLER KARŞISINDA AZIP BENİMDİR, BENİMDİR DEME, HEPSİ ALLAH’INDIR BİLESİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem sizde nimet namına ne varsa hepsi Allah’ındır. Kaldı ki size bir zarar dokunduğunda da yalnız O’na yalvarırsınız. Ama sizden o zararı giderince, içinizden bir kısmı hemen Rablerine ortak koşarlar.” Nahl-53,54/271

NİMETLER SADECE GÖRÜNENLERDEN İBARET DEĞİL, GÖRÜNMEYEN NİMETLER DE VAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Görmediniz mi Allah, görünen ve görünmeyen bunca nimetlerini size bol bol verdi? Buna rağmen insan, hiç bir bilgiye ve kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışıp durur.” Lokman-20/412

NİSA SURESİ:

4. Sûredir. Medine döneminde nâzil olmuştur. 176 âyettir. Nisâ-0/76

NİZAM VEREN GÖKLERE VE YERE ALLAH’DIR

O, öyle Yüce bir Allah’dır ki, her şeyi yarattı, onlara nizam verdi ve her şeyin varlığını belli bir ölçüye göre belirledi, takdir etti. Furkan-2/358

NİZAM-I ALEM BOZULUR GİDERDİ EĞER HAK, ONLARIN ARZULARINA UYSAYDI

Eğer Hak, onların nefislerinin arzularına uysaydı, elbette gökler, yer ve bunların içinde yaşayanlardan mürekkep âlemin nizâmı bozulur giderdi. Halbuki Âlem, Allah’dan başka kimsenin bilemeyeceği nice hikmetlerle dolu bir intizâm içindedir. Bu hikmetlerden gâfil beşerin bu işe karışması, sadece karıştırma olur. Mü’minûn-71/345

NİZAM-I ALEMİN BOZULMASI, İNSANLARIN İŞLEDİKLERİ GÜNAHLARI YÜZÜNDENDİR

Karada ve denizde fesadın çıkması, nizâmın bozulması, insanların kendi elleriyle işledikleri günahları yüzündendir. Allah,bunların cezalarının bir kısmını dünyada taddırır, ta ki adam olup, dönüş yapsınlar! Rûm-41/407

NOTER VE ŞAHİTLER MAĞDUR EDİLEMEZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ne kâtip (noter) ne de şâhitler mağdur edilmesin!” Yani borcu ödememek için tehdit edilmesinler! Bakara-282/47

NOTER, KATİB-İ ADİL, ADALETTEN AYRILMASIN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Senetleri yazan kâtip (noter) adâletten ayrılmasın ve Allah’ın öğrettiği gibi yazmaktan da kaçınmasın!” Bakara-282/47

NOTERLİK MÜSLÜMANLIKTA VAR MIDIR?

Evet! Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Birbirinize borçlandığınız zaman onu, aranızda doğrulukla tanınmış bir kâtip (noter) yazsın!” Bakara-282/47

NUH AS ÇOK ŞÜKREDEN BİR KUL İDİ

Bu âyette, Hz. Nuh’un çok şükreden bir kul olduğu, O’nunla birlikte gemide taşınan kimselerin nesli olan bizlerin de Hz. Nuh gibi çok şükredenlerden olmamız isteniyor. İsrâ-3/281

NUH AS DEDİ Kİ, BİNİN GEMİYE; ONUN YÜZÜP GİTMESİ DE DURMASI DA ALLAH’IN ADIYLA

“Nûh dedi ki: “Binin gemiye! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah’ın adıyladır. Gerçekten Rabbim Ğafûr’dur, RahÎm’dir.” Hûd-41/225

NUH AS GEMİ YAPARKEN KAVMİNDEN BİR GÜRUH, O’NUNLA ALAY EDİYORLARDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nûh gemiyi yapıyor, kavminden bir güruh da yanından geçtikçe O’nunla alay ediyorlardı. Nûh dedi ki: ‘Siz, şimdi bizimle alay ediyorsanız, elbet bizim de sizinle, alay ettiğiniz gibi alay edeceğimiz bir gün gelir. Artık rüsvây edecek azâbın kime gelip çatacağını, ayrıca Ahiretteki dâimî azâbın da kimin üzerine ineceğini, yakında görüp öğrenirsiniz.” Hûd-38,39/225

NUH AS KAVMİNE NELERLE NASİHAT ETTİ?

Allah buyuruyor: “Nûh’u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle nasihatta bulundu:‘Ey kavmim! Allah’a ibadet edin, sizin için O’ndan başka ilâh yoktur! Bunu yapmazsanız korkarım ki büyük bir günün azabı tepenize inecektir. İddia ettiğiniz gibi Bende hiçbir sapıklık yoktur; Ben Alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim; size Rabbimin vahiy olarak gönderdiklerini tebliğ ediyorum; size öğüt veriyorum, hem sizin bilemeyeceğiniz şeyleri Allah’ın gönderdiği vahiy sayesinde biliyorum; günâhdan sakınasınız, böylelikle merhamet olunasınız diye içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir nasihat gelmesine hayret mi ettiniz?” A’râf-59,63/ 157

NUH AS OĞLUNA, EVLADIM GEL SEN DE GEMİYE BİN DE SUDA BOĞULMA, DEMİŞTİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gemi binenlerini dağlar gibi dalgalar arasından geçirirken Nuh, biraz ötede kalan (imanlı olduğunu zannettiği, küfrü içinde gizleyip açığa vurmadığı için iman ehlinden saydığı gemi dışında kalan) oğluna: “Evlâdım, gel sen de bizimle gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma!” diye seslendi. O da: “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınırım!” dedi. Nûh: “Bugün Allah’ın helâk emrinden koruyacak hiçbir kuvvet yoktur, ancak O’nun merhamet ettiği kurtulur!” der demez, birden aralarına dalga girdi de o oğlu, boğulanlardan oldu.” Hûd-42,43/225

NUH AS VE BERABERİNDEKİLER GEMİDEN İNDİLER VE İNSANLIĞIN 2. ATASI OLDULAR

“(Allah tarafından) buyuruldu: “Ey Nuh! Sana ve beraberindekilerden (çoğalarak tüm dünyaya yayılacak) olan ümmetlere Bizden selâm ve bereketlerle gemiden in! (Onlardan ileride) öyle ümmetler de olacak ki kendilerini bir müddet dünyada yaşatacağız. Sonra (inkâr etmelerinden dolayı) Biz’den onlara yine pek elemli bir azap dokunacak!” Hûd-48/226

NUH AS, ALLAH’DAN –BİLMEYEREK- OĞLU İÇİN İSTEDİĞİ NECAT DUASINDAN ÖTÜRÜ AF DİLEDİ

Nûh as dedi: “Ya Rabbi! Hakkında kesin bilgim olmayan şeyi istemekten Sana sığınırım. Eğer beni affetmez, bana merhamet etmezsen, her şeyi kaybedenlerden olurum.” Hûd-47/226

NUH AS, BOĞULAN OĞLU İÇİN RABBİNE NE DEMİŞTİ?

“Nûh Rabbine hitâb edip: ‘Ya Rabbi! Elbette boğulan oğlum da ailemdendi, öz evlâdımdı. (Halbuki ben onları gemiye alırken; Sen bana kurtulacaklarını, müjdelemiştin.) Senin va’din elbette Haktır ve Sen, Hâkimlerin Hâkimi’sin!’ dedi.” Hûd-45/225

NUH AS, GEMİYE YERLEŞİNCE HANGİ DUAYI YAPTILAR?

Allah-ü Teâlâ, Nuh as’a ferman etti ki: Sen ve beraberinde olanlar gemiye yerleşince şöyle de!: “Bizi o zalim toplumun elinden kurtaran Allah’a Hamd olsun! Rabbim! Beni mübârek bir menzile indir; çünki Sen, en uygun şekilde yerleştirenin tâ kendisisin!” (Gemi, Cudi Dağı’na indi. Bu dağ, kanaatimce Anadolu’dadır. O takdirde ne şereftir bu bize!) Mü’minûn-28,29/343

NUH AS, KAVMİ ARASINDA TAM DOKUZYÜZELLİ SENE YAŞADI

Allah-ü Teâlâ bu Ayet-i Kerimesi’nde şöyle buyuruyor: “And olsun ki, Biz Nûh’u kavmine peygamber olarak gönderdik de, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı (yaşadı). Sonunda da onlar, zulümlerine devam ederken tufan onları yakalayıverdi.” (Not: Ayette önce bin yıl demesi, sonra elli eksiği demesi bana şunu hatırlattı: Nuh as kavmi arasında aslında bin yıl yaşadı, 950 yılı bu bin yılın peygamberlikle geçen süresi! Yani 50 yaşında peygamber olup 950 sene tebliğde bulundu. Allah-ü a’lem!) Ankebût-14/396

NUH AS, KAVMİNDEN ÇOK ÇEKİNCE KENDİNİ VE ONLARI ALLAH’A ŞU NİYAZLARI İLE ŞİKAYET ETTİ

Nûh as, inatçılıkta şampiyon olan kavmini, nihayet dayanamayarak Allah’a şu niyazları ile şikâyet etti: “Ya Rabbi! Ben kavmimi gece ve gündüz (Senin Dînin’e) davet ettim. Ama Benim davetim, onların Hak’dan daha çok uzaklaşmalarına yol açtı. Onları bağışlaman için her ne zaman davet etsem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (kendilerini göremeyim diye) elbiselerine büründüler, direttiler (Nûh dediler, peygamber demediler!) ve çok kibirlendiler. Daha sonra onları bazen yüksek sesle (açıktan) davet ettim, (olmayınca) gizli gizli de davet ettim, her türlü yolu denedim. Onlara şunu da dedim: Rabbinizden af dileyiniz! Zira O, Ğaffâr’dır (çok bağışlayıcıdır)! Mağfiret dileyin ki, üzerinize bol bol yağmur indirsin! Size mal ve evlat ihsan buyursun! Size nice bahçeler kılsın, nice ırmaklar meydana getirsin! Size ne oluyor ki, Allah’ın büyüklüğünü kabul etmiyorsunuz? O ki sizi tavırdan tavıra geçirerek yarattı (tekâmül ettirerek, medeniyetler üzerine medeniyetler kurdurarak hayatınızı devam ettirdi). Nûh-5,10/569; 11,14/570

NUH AS, KAVMİNDEN ÜMİDİNİ KESİNCE ALLAH’A YALVARDI, O DA GÜZELCE KABUL ETTİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nûh, yalvardı, yakardı da Biz, O’nun duâsını ne güzel kabul buyurduk! O’nu, ailesin(den iman edenler)i ve yanındaki mü’minleri, o büyük (Tufan) felâketinden kurtardık.” Sâffât-75,76/447

NUH AS, KAVMİNE MEYDAN OKUDU! ÇÜNKİ CANI BURNUNA GELMİŞTİ ADETA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hani O (Nûh), kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Eğer benim aranızda bulunmam ve Allah’ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, şunu bilin ki ben yalnız Allah’a tevekkül etmişim. Siz de şerik koştuklarınızla beraber toplanıp işinizi kararlaştırın ki, tasasını çektiğiniz bir dert olup kalmasın! Sonra da Bana hiç mühlet vermeden hakkımdaki hükmünüzü uygulayın! Eğer bu tebliğimden yüz çevirirseniz benim kaybedeceğim bir şey yok! Çünki ben sizden ücret beklemiyorum ki! Benim ücretim ancak Allah’a aittir ve Bana O’na teslim olanlardan olmam emredildi.” Yûnus/71,72/216

NUH AS, KAVMİNİN İLERİ GELEN KİBİRLİ KAFİRLERİNE DEDİ Kİ

Nûh as, kavminin ileri gelen kibirli kâfirlerinin: ‘sizin yalancı biri olduğunuzu düşünüyoruz!’ demelerine karşı şöyle cevap verdi: “Ey benim kavmim! Düşünün bir kere: Ya ben Rabbimden gelen çok âşikâr bir belgeye, kesin delile dayanıyorsam, ya O, bana tarafından bir nübüvvet vermiş, bunlar size gizli kalmış da siz görememişseniz? Ne yapalım, istemediğiniz o rahmete girmeye sizi zorlayabilir miyiz? Ey halkım! Bu tebliğimden ötürü sizden maddî bir karşılık istemiyorum. Benim mükâfatımı verecek olan yalnız Allah-ü Teâlâ’dır. Ben o iman edenleri kovacak da değilim. Onlar Rablerine kavuşacak olan kimselerdir. Lâkin Ben sizi câhillik etmekte olan bir topluluk olarak görüyorum. Ey kavmim! Eğer onları kovarsam, Allah’dan gelecek azâba karşı Bana kim yardım eder? Artık hiç ibret almaz mısınız? Ben size: ‘Yok Allah’ın hazineleri yanımdadır, yok Ben gaybı bilirim, yok Ben bir meleğim’ demiyorum. Hor gördüğünüz kimselere: ‘Allah onlara hiçbir hayır, hiçbir meziyet vermez!’ de demiyorum. Onların içlerini Allah bilir. Böyle bir şey yaptığım takdirde Ben, elbette zalimlerden olurum.” Hûd-28/223 ; 29,31/224

NUH AS, KAVMİNİN KÜSTAHÇA AZABI GETİR DE GÖRELİM, DEMELERİNE VERDİĞİ CEVAP

Nûh as, kavminin “çok ileri gittin, yeter artık; haydi bize tehdit ettiğin o azâbı getir de görelim!” demelerine karşılık şöyle cevap verdi: “Onu, dilerse ancak Allah getirir. Ve O’nun elinden siz aslâ kaçıp kurtulamazsınız. Allah, sizin helâkinizi dilemişse, ben sizin iyiliğinizi arzu etsem bile, verdiğim öğütle iyiliğinizi istemem dahi, size fayda vermez. Rabbiniz O’dur ve siz O’nun huzuruna döndürüleceksiniz!” Hûd-33,34/224

NUH AS, SABRIN SONUNA GELDİ VE ALLAH’IN HÜKMÜNÜ VERMESİ İÇİN DUA ETTİ

Nûh as, kavmini yüzlerce yıllar (ki kendisi, kavmi içinde 950 yıl yaşamıştır) da’vet ettikten sonra “Nûh deyip peygamber demeyen” kavmi ile arasında hükmünü vermesi için Allah’a duâ etti: “Beni ve mü’minleri bu azgın kavimden kurtar!” dedi. Allah da vahy ile yaptırdığı gemi içerisinde Hz. Nûh ve inananları kurtardı, diğer azgınları, tufan ile hepsini suda boğdu. Bu hâdisede muhakkak ki alınacak ibret dersi vardır. Fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler. Şüphe yok ki Rabbimiz Allah, Azîz ve Rahîm’dir. Şuarâ-117,122/371

NUH AS, SADECE BEDDUA ETMEDİ, NİYK, İYİ DUA DA ETTİ

Nûh as, azgın ve kâfir kavmine bedduâ ettikten sonra bir istisna teşkil etmesi sadedinde şöyle niyk (iyi) duâ da etti: “Ya Rabbi! Beni, anamı, babamı ve evime mü’min olarak girenleri, erkek ve kadın bütün mü’minleri mağfiret eyle, bağışla! Zalimlere de helâk olmaktan başka bir şey artırma! Onları, beterin beteriyle daha da perişan eyle!” Nûh-28/570

NUH AS’A NİHAYET, GEMİYİ GÖZETİMİMİZ ALTINDA YAP! EMRİ VAHYOLUNDU

Nûh’a (Allah tarafından) şöyle vahyolundu: “Artık kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka kimse aslâ iman etmeyecek. Öyleyse o kâfirlerin yaptıklarından dolayı kederlenme de, Bizim gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda, gemiyi yap ve o zalimler lehinde Bana hiçbir şey söyleme, onlar için yalvarma! Çünki onlar, suda boğulacaklardır.” Hûd-36,37/224

NUH AS’A, SEN ÇOK İLERİ GİTTİN, HAYDİ TEHDİT ETTİĞİN AZABI GETİR DE GÖRELİM, DEDİLER

Kavmi Nûh as’a dedi: “Ey Nûh! Bizimle mücâdelede çok ileri gittin; eğer iddianda doğru biriysen, haydi tehdit ettiğin azâbı getir de görelim!” Hûd-32/224

NUH AS’IN DA’VETİNE KARŞI KAVMİ, BAKIN NASIL OLUMSUZ TEPKİ VERDİ

Bir zaman Nûh’u kavmine peygamber olarak gönderdik de O, kavmini şu şekilde irşâd etmişti: “Ey halkım! Yalnız Allah’a ibâdet ediniz! Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. (Azgınlığınızla) O’nun azâbından hiç mi sakınmazsınız?” Kavminin ileri gelenleri: “Bu, sadece sizin gibi bir insandır. O’nun derdi,  size hâkim olmak, sizi yönetmektir. Eğer Allah, peygamber göndermek isteseydi, böyle sizin gibi bir insan değil de meleklerden gönderirdi. Nitekim atalarımızdan da böyle bir şey işitmedik. Bakmayın siz, bu delinin tekinden başka biri değil! O’na biraz süre tanıyın, (acele etmeyin), iş aydınlanır, siz de gereğini yaparsınız.” dediler. Mü’minûn-23,25/342

NUH AS’IN GEMİSİ, ÇOK BÜYÜK BİR İHTİMAL İLE BUHARLI BİR GEMİ İDİ

Bu âyette buyuruluyor ki: “Nihâyet emrimiz gelip tennûr kaynadığı zaman...” Tennûr türkçede tandır olarak adlandırılır ki içinde ateş yanan ocak demektir. “Gemiyi gözetimimiz ve vahyimiz doğrultusunda yap!” âyetinden de geminin (Hz. Cebrail as veya müekkel melek(ler)in) tarifi üzere yapıldığı anlaşılıyor. Zaten teknolojinin her bir dalının piri bir peygamberdir ve Allah’dan aldığı vahiyle o sanat dalını icrâ eder. İmdi, tennûrun kaynaması ile geminin harekete hazır olması arasında bir illet var ki bu da (Elmalılı Hamdi Yazır’ın ra düşündüğü gibi) geminin, buharlı bir gemi olmasına kuvvetli bir delildir. Hûd-40/225

NUH AS’IN GEMİSİ, CUDİ DAĞI ÜZERİNE YERLEŞTİ

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdi (dağı) üzerinde yerleşti ve ‘Kahrolsun o zalimler!’denildi.” (Cudi, Türkiye’nin güneydoğusunda, Şırnak civarında 2000 m. Yüksekliğinde bir dağdır. Tevrat, Ararat ‘Ağrı’ dağına yereştiğini bildirir. Cûdi, Ağrı Dağı eteklerinde bir yerin ismi de olabilir. Nitekim Musul, Cizre ve Şam’da Cûdi ismiyle birer dağ isminden bahsedilir.) Hûd-44/225

NUH AS’IN GEMİSİNDE VE GEMİ İLE İNANANLARIN KURTARILMASINDA İBRETLER VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bunda (Tufan hâdisesinde, Nûh’un gemisinde) alınacak nice ibretler vardır. Doğrusu Biz insanları elbette imtihan etmekteyiz.” Mü’minûn-30/343

NUH AS’IN İBRAHİM VE LUT AS’DAN ÇOK ÖNCE PEYGAMBER OLDUĞU BİLDİRİLİYOR

Allah-ü Teâlâ, Efendimize Nûh’u da anmasını, çünki O’nun, İbrahim ve Lût’dan çok önce bir Nebi, bir önder olarak gönderildiğini, duasını kabul ettiğini, O’na destek olarak Kendisini ve inananları Tufan’dan kurtardığını, diğerleri olan kötü ve inatçıları ise suda boğduğunu, bu Âyet-i Kerimesi ile bildiriyor. Enbiyâ-76,77/327

NUH AS’IN KAVMİ, BASİRETLERİ KÖRELMİŞ BİR KAVİM İDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar, Nuh’u yalancı saydılar; Biz de O’nu ve gemide beraber bulunanları kurtardık; Âyetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Çünki onlar, basiretleri körelmiş kimselerdi.” A’râf-64/157

NUH AS’IN KAVMİ, O BÜYÜK PEYGAMBERE ÇOK BÜYÜK HİLE VE TUZAKLAR KURMUŞLARDI

Nûh as, kavmini Rabbine arz-ı şikâyette bulunurken “Rabbim! Onlar Bana çok büyük hile ve tuzaklar kurdular” dedi. Bu durum, kavminin ne kadar şirret ve ahlâken çürümüş olduğunu gösterir. Nûh-22/570

NUH AS’IN YAPTIĞI GEMİYİ ALLAH BİR İBRET OLARAK BIRAKTIĞINI SÖYLÜYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Celâlim hakkı için bunu (bu gemiyi ve Tufan alâmetlerini) bir ibret olarak geriye bıraktık. Hani bir ibret alan var mı?” (Yok Ya Rabbi, yok! Evet, kesin kes inanıyorum ki Nûh as’ın gemisi, şu anda da yerinde kâşiflerini bekleyip durmaktadır. Kimbilir adı “Cûdi” olan hangi dağın karları altında yatmaktadır. Bu, insanlığın var oluş kader gemisinin, ibret alınmak üzere geriye bırakıldığı kutsal kitaplarda, bahusus Kur’an-ı Kerim’de zikredilmektedir. Eski devirlerde bütün yıl karla kaplı dağ tepelerinde kar altındaki bu gemiyi keşfetmek, keşfedilse bile ortaya çıkarmak mümkün olmayabilirdi. Fakat günümüzdeki teknoloji ile bu, pekâla mümkün! Ve inanıyorum ki bu Cûdi dağı, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilindedir. Keşfedilip ortaya çıkarılsa, o tepeye bir de teleferik kurulsa; hem Mısır’ın Süveyş Kanalı gibi para basar, hem de inançsızların inanmalarına vesile olur. Bu ikinci husus daha önemlidir. Zira bir insanın imana gelmesi, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Nûh as’ın gemisi, babayiğit kâşifleri bekliyor.) Kamer-15/528

NUH DEDİ: EY KAVMİM! ALLAH’A İBADET ETMENİZ İÇİN O BENİ BİR UYARICI OLARAK GÖNDERDİ

Nûh as, kavmine: “Ey Benim milletim! Allah’a ibâdet etmeniz, Kendisi’nden korkmanız ve Bana itaat etmeniz için Allah Beni, size bir uyarıcı peygamber olarak gönderdi.” dedi. Nûh-2,3/569

NUH DEDİLER, PEYGAMBER DEMEDİLER

Nuh as’ın kavminin ileri gelenleri, “biz seni besbelli bir sapıklık içinde görüyoruz!” dediler. Yani meşhur tabirle “Nuh dediler, peygamber demediler.” A’râf-60/157

NUH DEYİP, PEYGAMBER DEMEYEN HALKINA KARŞI NUH AS ALLAH’DAN YARDIM İSTEDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Nûh as, Rabbine yalvararak: ) ‘Ya Rabbi! Kavmimin Beni yalanlamalarına karşı Bana yardım et!’ diye yakardı.” Mü’minûn-26/342

NUH DEYİP, PEYGAMBER DEMEYENLERİN AKIBETİ BAKINIZ NASIL OLDU?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yine de Nuh’un halkı, kendisini dinlemeyip yalancı saydılar. Biz de hem onu, hem de gemide beraberinde olanları, kurtardık ve bunları o ülkeye hükmedenlerin yerine geçirdik. Âyetlerimizi yalan sayanları, (Nuh deyip peygamber demeyenleri) ise suda boğduk. İşte bak da gör, uyarıldıkları halde doğru yolu tutmayanların âkıbetlerinin nasıl olduğuna!” Yûnus-73/216

NUH KAVMİ DAHA ZALİM VE DAHA AZGIN İDİ, ONLARI DA ALLAH HELAK ETTİ

Âd ve Semûd kavimlerinden daha önce yaşamış olan Nûh kavmini de Allah helâk etmişti. Hem bunlar, onlardan daha zalim ve daha azgın olanların tâ kendileriydi. Necm-52/527

NUH KAVMİ DE PEYGAMBERLERİNİ YALAN SAYMIŞLARDI

Allah-ü Teâlâ, haber veriyor : “Nûh Kavmi de peygamberlerini yalanladı. Kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: Allah’a karşı gelmekten sakınmıyor musunuz? Bilesiniz ki Ben, Allah tarafından size gönderilmiş emin bir peygamberim. Artık Allah’dan sakının da Bana itaat edin! Ben, bu tebliğ vazifem karşılığında sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Haydi öyleyse, Allah’a karşı gelmekten sakının da Bana itaat edin!” Şuarâ-105,110/370

NUH KAVMİNİN HELAK EDİLİŞİ ÇOK KISA OLARAK BU AYETTE DE ZİKREDİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde “daha önce de Nûh kavmini helâk etmiştik, çünki onlar, peygamberlerini inkâr eden bir fâsıklar topluluğu idiler” buyurmaktadır. Zâriyât-46/521

NUH KAVMİNİN PUTLARINDAN BEŞ TANESİNİ KUR’AN BU AYETİNDE ZİKREDER

Nûh as’ın kavmi, yandaşlarının Nûh as’a inanmalarından endişe ederek onları sıkı markaja alıp şöyle tahşidatta bulundular da: “Sakın tanrılarınızdan vazgeçmeyin ha! Hele hele büyük putlardan: Vedd’i, Süva’ı, Yeğûs’u, Yeûk’u ve Nesr’i sakın ola bırakmayın!” dediler. Nûh-23/570

NUH SURESİ

71. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 28 âyettir. Nûh-0/569

NUH TUFANI’NDAN SONRA GELEN NESİLLERDE DE AZGINLIK DEVAM ETTİ

Allah-ü Teâlâ bizleri bilgilendiriyor: “Nûh Tufanı’ndan sonra nice nesiller (kavimler) geldi ve o kavimlere nice peygamberler gönderildi. Fakat o nesillerin ileri gelen eşraf takımı, gönderilen her bir peygamberin karşısına dikilerek muhâlefet ettiler. “Bu sadece sizin gibi yiyip içen bir beşer, hiç böyle birine itaat mı olur? İnsan kendisi gibi yiyip içen birisine itaat ederse hüsrâna uğrar!” dediler. (Bu nesiller, Âd, Semûd, Eyke gibi kavimler ve Hûd, Sâlih, Şuayb as gibi elçilerdir.)” Mü’minûn-33,34/343

NUH TUFANINDA ATALARINIZI AKIP GİDEN O EMNİYETLİ GEMİDE TAŞIYAN BİZ İDİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nûh zamanında, her tarafı su bastığında, varlığınıza sebep olan atalarınızı tufanda, akıp giden o emniyetli gemide Biz taşımıştık.” Hâkka-11/566

NUH TUFANINDAN SONRA İNSANLIK NİCE NESİLLERLE DEVAM ETTİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan (Nuh’un Gemisi ile kurtulanlardan) sonra başka nesiller yarattık. Onların içinden de peygamberler gönderdik. O peygamberler: Yalnız Allah’a kulluk edin! Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Gerçek bu iken O’na şirk koşmaktan hâlâ sakınmaz mısınız?” dediler. Mü’minûn-31,32/343

NUH VE İBRAHİM AS’IN ZÜRRİYYETLERİNE ALLAH, KİTAP VE PEYGAMBERLİK VERMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz ki Biz, Nûh’u ve İbrahim’i peygamber olarak gönderdik; zürriyyetlerine de kitap ve peygamberlik verdik. Onlardan (zürriyyetlerinden) kimileri hidâyete erse de onların çoğu, yoldan çıkmış fâsık kimselerdir.” Hadîd-26/540

NUH, OĞLUM DEDİĞİN O, KAFİR OLDUĞUNDAN SENİN OĞLUN DEĞİLDİR!

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Ey Nûh! O, senin ailenden değildir! Çünki o, dürüst iş yapan, sâlih bir insan değildi. Öyleyse, hakkında kesin bilgin olmayan bir şeyi, Ben’den isteme! Câhilce bir davranışta bulunmayasın diye sana öğüt veriyorum.” (Nuh as’ın bu oğlu kâfir idi, fakat Nûh as onu imanlı biliyordu. Mü’minle kâfir arasında velâyet oluşmadığından bu veled, Hz. Nuh’un oğlu sayılmazdı. O sebepten Allah’ın kurtarmayı va’d ettiği aile fertlerinden değildi.) Hûd-46/226

NUH’A DEDİK, HER HAYVAN TÜRÜNDEN İKİŞER EŞ İLE AİLENİ VE İNANANLARI GEMİYE AL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nihâyet emrimiz gelip de tennûr kaynadığı zaman Nûh’a dedik ki: “Her hayvan türünden erkekli dişili ikişer eş ile haklarında helâk hükmü verilmiş olanları (iman etmeyen o hanımın ile yine iman etmeyen o oğlun) hâriç olmak üzere aileni, bir de iman edenleri gemiye al!” Zaten beraberinde iman eden pek az insan vardı.” Hûd-40/225

NUH’A SELAM OLSUN ALEMLER İÇİNDE, DİYOR YÜCE ALLAH

Allah-ü Teâlâ, Nûh as’a “Alemler içinde Nûh’a selâm olsun! Biz iyilik edenleri işte böyle ödüllendiririz. Çünki O, Bizim Mü’min kullarımızdandır” diyerek O’nun çok seçkin bir kul ve peygamber olduğunu tescil ediyor. Sâffât-79,81/448

NUH’U BİZ KAVMİNE, ELEMLİ BİR AZAP GELMEDEN ÖNCE KENDİLERİNİ UYAR DİYE GÖNDERDİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz Nûh’u kavmine, “elemli bir azap gelmeden önce kendilerini uyar” diye peygamber olarak gönderdik.” Nûh-1/569

NUH’U KENDİ KAVMİNE GÖNDERDİK, ŞUNU İLAN ETSİN DİYE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçekten Biz, vaktiyle Nûh’u kendi kavmine gönderdik, şunu ilân etsin diye: ‘Şüphesiz Ben, sizin için Allah’dan başkasına ibâdet etmeyesiniz diye gönderilmiş bir korkutucu, bir uyarıcıyım. Doğrusu, bu gidişle Ben, sizin canınızı yakacak, gayet acı bir günün azabına uğramanızdan endişe ederim.” Hûd-25,26/223

NUH’UN GEMİSİ ALLAH’IN NEZARETİNDE HAREKET EDİYORDU, HER HAREKET KONTROLLÜYDÜ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gemi (Nûh’un Gemisi), Bizim nezaretimizde akıp gidiyordu. O kadri bilinmemiş değerli bir insan olan kulumuz Nûh’a bir mükâfat olarak böyle yaptık. Kamer-14/528

NUH’UN GEMİSİ BULUNACAK, ÇÜNKİ İBRET-İ ALEM OLARAK BIRAKILDIĞI BEYAN EDİLİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Fakat O’nu (Nûh) ve gemi halkını tufandan kurtarıp o (gemiyi ve tufanı), bütün âleme (insanlara) bir ibret kıldık.” (Dağların tepelerine yakın kısımlarda balık fosilleri bulunmuştur; bu, tufan hadisesini kanıtlar. Elbet bir gün kar altında gömülü Nûh’un Gemisi de bulunacaktır.) Ankebût-15/397

NUH’UN GEMİSİ, BUHARLI BİR GEMİ İDİ

Allah-ü Teâlâ: “Nihayet buyruğumuz geldiği ve tandır (kazan) kaynadığı zaman...”buyururken geminin hareketi için kazanın kaynamasını zikretmesi, Nuh’un Gemisi’nin buharla hareket eden bir gemi olduğunu anlıyoruz. Mü’minûn-27/342

NUH’UN GEMİSİ, ÇİVİ KULLANILARAK TAHTADAN MAMÜL BİR GEMİYDİ

Allah-ü Teâlâ, Nûh as’ın gemisinin tahta ve çivi kullanılarak yapılmış bir gemi olduğunu bu âyetlerinde bildiriyor. Başka âyetlerden de bu geminin buhar enerjisi ile hareket ettiğini anlıyoruz. Kamer-13/528

NUH’UN GEMİSİNİ İBRETLİ BİR HATIRA VE CAN KULAĞI İLE DİNLEYEBİLENLERE BİR DERS YAPTIK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nûh’un gemisini (tufanda, sebep olması hâsiyetiyle insanlığın yok olmasını önleme gibi bir misyonu yerine getiren o tarihi gemiyi), hem insanlık için ibretli bir hatıra olsun ve hem de can kulağı ile dinleyebilenlere kendisinden pek çok dersler çıkartılsın diye insanlığa bir yâd-ı cemil olarak  bıraktık!” Hâkka-12/566

NUH’UN KARISI İLE LUT’UN KARISINI ALLAH KAFİRLERE MİSAL GETİRDİ

Allah-ü Teâlâ Nûh as ile Lût as’ın karılarını kâfirlere bir misal olarak getirdi. (Yani Peygamber hanımı olmak kişiyi kurtarmaz, illâ ki, herkesin kendisine ait iman ve amel-i salihi olması gerekiyor.) Çünki bu (iki karı), kullarımızdan iki salih kulun (Hz. Nûh ve Hz. Lût’un nikâhı) altında idiler, onlara (inanmadıkları halde inanmış gözükerek) hâinlik ettiler. Bu yüzden Kocaları da o karıları, Allah’dan gelen cezadan kurtaramadılar. O kadınlara (ölürken veya kıyamet gününde) denildi ki: “Haydi! Cehenneme o girenlerle beraber siz de girin!” (Not: İki Kutlu Peygamberin karılarının ihâneti, imansızlıkla alâkadardır. Fuhşiyatla değil!) Tahrîm-10/560

NUH’UN KAVMİNİN İLERİ GELENLERİ DEDİLER: SEN DE BİZİM GİBİ BİR İNSANSIN!

Nûh’un kavminin ileri gelen kâfirleri, hep birden kalkıp şöyle dediler: “Bize göre Sen, sadece bizim gibi bir insansın, bizden farkın yoktur! Hem sonra, senin peşinden gidenler, toplumumuzun en düşük kimseleri, bu da gözler önünde! Ayrıca sizin, bize karşı bir meziyetinizin olduğunu da görmüyoruz. Bilâkis sizin yalancı olduğunuzu düşünüyoruz!” Hûd-27/223

NUR EVLERE IŞIK TUTAN AYET: EVLERİNİZİ NAMAZGAH YAPIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Musa ve kardeşine (Harun’a): Kavmi İsrailoğulları için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi namazgâh yapın, namazı hakkıyla îfâ edin ve ey Musa, mü’minleri müjdele!” diye vahyettik. (İsrailoğullarında aslolan ibâdetin ma’bette yapılmasıdır. Fakat despot bir hükümdarın işkenceli döneminde, ruhsat kabilinden evleri namazgâh edinmelerine izin verilmişti. ‘Sırran tenevveret=gizliden gizliye hazırlanma, tekemmül etme’ fehvasınca evler, birer mektep haline getirilir, orada tehâlükü göğüsleyecek bir ümmet hazırlanır. Evler, temellerin temelidir.) Yûnus-87/217

NUR SURESİ İÇİNDE UYGULANMASI FARZ OLAN HUKUK KURALLARI VARDIR

Allah-ü Teâlâ, Nûr Sûresi için şöyle buyuruyor: “Bu, bir sûredir ki, onu indirdik ve hükümlerini farz kıldık. İyice belleyip ibret alasınız diye içinde açık seçik âyetler indirdik.” Nûr-1/349

NUR SURESİ:

24. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 64 âyettir. Nûr-0/349

NUR, KUR’AN-I KERİM’İN BİR ADIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden bir delil (peygamber) geldi ve size apaçık bir Nûr olan Kur’an’ı indirdik. Allah’a iman edip ona(Kur’an’a) sımsıkı sarılanları O (Allah), Tarafı’ndan bir rahmet ve bir lütuf içine koyacak ve onları Kendisi’ne varan dosdoğru bir yola hidâyet edecektir.” Nisâ-174,175/104

NURLARI ÖNLERİNDE VE SAĞLARINDA OLANLAR, RABBİNİZE KAVUŞUNCAYA KADAR KOŞUN!

Peygamber ve onunla beraber olan Ehl-i İman’ın nûrları, önlerinde ve sağ taraflarında (olarak) sür’atle ilerlerler de şöyle derler: “Rabbimiz! Nûrumuzu bize artırarak tamamla ve bize mağfiret eyle! Şüphesi ki Sen, her şeye Kâdir olansın!” Tahrîm-8/560

NUR-U İLAHİ’Yİ AĞIZLARIYLA ÜFLEYİP SÖNDÜRMEK İSTİYORLAR

Onlar (İslam ve Kur’an düşmanları olan kâfirler), Allah’ın nûrunu (İslâm’ı, Kur’an’ı) ağızlarıyla üfleyip söndürmek isterler. Halbuki kâfirler hoşlanmasa da Allah, mutlaka nûrunu tamamlamaktan başka bir şeye râzı olmaz! Tövbe-32/191

NURULLAHI, KUR’AN’I, İSLÂMI, ÜFLEMEKLE SÖNDÜRECEKLERİNİ SANIYORLAR

O kâfirler, Allah’ın nûrunu (Kur’an’ı, İslâm’ı) ağızlarıyla üfleyerek söndürmek istiyorlar. (Yani güneşi üfleyerek söndürmeye çalışan ahmaktan farkları yoktur mânâsında!) Halbuki Allah, kâfirler istemese de nûrunu tamamlayacaktır. (yani İslâm-Hadis-i Şerif tebşirâtı ile- güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır.) Saff-8/551

NURUNUZDAN BİZ DE İSTİFADE EDELİM, DERLER MÜNAFIKLAR, MÜ’MİNLERE

Kıyamet gününde ortalığı zifirî bir karanlık basar, öyle ki, insan avucunun içini dahi göremez. Bu sırada Allah, mü’minlere önlerinden ve sağlarından bir nûr gönderir ki bu nûr, onlara kılavuzluk eder de mü’minler cennete doğru koşuşurlar. Münâfıklar ise mü’minlere: “Ne olur, yüzümüze bir bakın da nûrunuzdan biz de yararlanalım!” derler. Onlara şöyle denilir: “Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nûr arayın!” (Bu nûrun abdest âzâlarından tele’lü’ eden bir nûr olduğu rivayet edilmiştir.) Hadîd-13/538

NUSRETULLAH OLMADAN OLMAZ!

Allah’ın nusreti (yardımı) geldiği zaman ancak insanlar, gerek ferden ferdâ, gerek kâfile kâfile Allah’ın Dînine dehâlet ederler. Yoksa yok! Eğer hidâyet insanın elinde olsaydı, Ebu Talip, Resûlüllah Efendimiz’in sav eliyle müslüman olurdu, ama olamadı! Öyleyse zâhirde -adedi kaç olursa olsun- senin elin ile hidâyete girmiş gözükenlerden aslâ nefsine pay çıkarma! Bu da senin imtihanındır bilesin! Öyle ya, iyilikler Allah’dan, kötülükler nefsimizdendir, vesselâm! Nasr-1/603 

NÜBÜVVETİNİ YALAN SAYDILARSA ÜZÜLME!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Senin nübüvvetini onlar (Yahudiler), yalan saydılarsa üzülme! Zaten, Senden önce nice Resulleri de yalan saymışlardı.” Âl-i İmrân-184/73

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gay...

PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI

                                                 PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI                 Kıyame Sûresi 3. ve 4. Âyetlerinin meallerini okuyalım! Bu âyetlerde Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İnsan kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (dünyadaki eski haline getirmeye) gücü yeteniz.”                 Parmak uçları denmesi, câlib-i dikkattir. Niçin? Parmak uçlarında ne var ki? Evet! Parmak uçlarında parmak izleri var! Bu âyetin nazil olduğu dönemde de parmak izlerinin va...

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız k...