KUR’AN-I KERİM KONULARI: (N) İLE
BAŞLAYANLAR
NAFAKA VERMEK HUSUSUNDA BİR ÖLÇÜ VAR
MIDIR?
Allah-ü Teâlâ, kullarına tâkatları
üstünde bir yük yüklemez! Nitekim bu Âyet-i Kerime’de de boşanmış kadınlara
verilecek nafaka hususunda şöyle buyuruyor: “İmkânı geniş olan, imkânına göre
nafakayı bol versin! Rızkı kendisine daraltılmış olan kimse de Allah’ın verdiği
imkân ölçüsünde nafakasını versin! Allah, kimseyi ona verdiğinden fazlasıyla
mükellef tutmaz. Allah bir zorluktan sonra bir kolaylık verecektir.” Talâk-7/558
NAFİLE HAC VEYA UMRE
“Kim gönlünden koparak fazladan bir
hayır işlerse” Âyeti’nden fazladan yapılan Hac’cın, Umre’nin, Tavaf’ın, Sa’y’in,
sadakanın vs. mükafatını Allah’ın vereceği bildirilmiştir. Çünki Allah, şükredenlerin
şükrünü pek iyi bilendir. Bakara-158/23
NAHL SURESİ
16. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur.128 âyettir. Nahl-0/266
NAİM CENNETLERİ, HANGİ TALİHLİLERİ
BEKLİYOR?
İman edip salih amel işleyenlere
Naîm Cennetleri vardır. Onlar, oraya içinde ebedi kalmak üzere girerler. Bu,
Allah’ın bir va’didir. Lokman-8,9/410
NAİM CENNETLERİNİ MERAK EDEN KUR’AN’I
DİNLESİN! BAK NE DİYOR?
Allah-ü Teâlâ, İhlâsa erdirilmiş
kullara Naîm cennetleri vardır diyor ve o ihlâslı kulların, Naîm cennetlerinde
kavuşacakları nimetleri sıralıyor: 1-Onlar, orada karşılıklı tahtlara kurulup
sohbet-i cânanda bulunacaklardır. 2-Kendilerine her türlü meyveden ikram
edilecektir. 3-Etraflarında pervane gibi dönen hizmetçileri vardır.
4-Hizmetçiler onlara pınarlardan doldurulmuş gayet derecede hoş (aromalı)
içecekler takdim edeceklerdir ki bu içecekler, kişiyi ne sersemletir, ne de
sarhoş eder. 5-Yanlarında kendilerinden başkasına bakmayan iri gözlü cennet
hanımları vardır. Bu hanımların; huyu yumuşak bakışlıdır, gözleri en güzel
şekilde yaratılmış, çekiciliğine dayanılmaz gözlerdir,tenleri,gün yüzü görmemiş
yumurtanın pembe beyaz rengindedir... (Efendim daha fazlasını inşaallah gider
de görürsünüz!) Sâffât-41,49/446
NAMAZ KILMAKLA ALLAH’I EN BÜYÜK
MERTEBEDE ANMIŞ OLURUZ
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, “Namaz kılarak Allah’ı zikretmenin her şeyden en büyük bir
fazilet olduğunu” beyan etmektedir. Ankebût-45/400
NAMAZ KILMAMIZA ALLAH’IN İHTİYACI
YOK, BİLAKİS KULLARIN İHTİYACI VAR
Allah-ü Teâlâ, Efendimizin şahsında
ümmet-i Muhammed’e: “Ailene namaz kılmalarını emret! Kendin de namaza devamda
sabret! Senden rızık istemiyoruz, bilakis seni Biz rızıklandırıyoruz” âyet
meâli ile Allah’ın bizim namazımıza ihtiyacının olmadığını, bizim O’nun
hoşnutluğunu kazanmaya ihtiyacımızın olduğunu, bu ihtiyacın da en iyi şekilde
namaz ibâdetiyle giderildiği beyan ediliyor. Tâhâ-132/320
NAMAZ KİŞİYİ ÇİRKİN İŞLERDEN VE
KÖTÜLÜKLERDEN ALIKOYAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Kitaptan Sana vahyedileni oku ve tebliğ et! Namazı da hakkıyle
edâ et! Muhakkak ki Namaz, kişiyi çirkin işlerden ve kötülüklerden alıkoyar
(tabi hakkıyle edâ edilen namaz). Allah’ı namazla anmak, elbette en büyük
fazilettir. Ve Allah, yapmakta olduğunuz şeyi pek iyi bilir.” Ankebût-45/400
NAMAZ, ANCAK CAN TEHLİKESİ SÖZ
KONUSU İSE KILINMAZ, ERTELENİR
Farz namaz da olsa şâyet, düşman
saldırı halinde ise veya bulunduğumuz mekânda yangın çıkmışsa veya sel ve
benzeri bir felâket, üzerimize geliyorsa namaz kılınmaz, ertelenir, can
güvenliği tedbirleri alınır. Nisâ-102/94
NAMAZ
Namazı hakkıyla eda edin! Bakara-110/16
NAMAZA GEREKEN İHTİMAMI
GÖSTERMEYENLERİN VAY HALİNE!
Allah-ü Teâlâ, namaza gereken
ihtimâmı göstermeyenler hakkında “vay onların haline!” demektedir. Çünki onlar:
1-Namazlarından gafildirler; 2-Namazlarının değerini idrak edememişlerdir; 3-İbâdetlerini
gösteriş için yaparlar; 4-Mâûn’u (Zekâtı) ve başkaca yerdımları esirgerler,
vermezler! Mâûn-4,7/602
NAMAZA ÜŞENE, ÜŞENE KALKANLAR DA
KİMLER OLA?
Münâfıkların bâriz bir özelliği de
namazı hiç sevmemeleridir. Vaziyeti idâre için namaz kılsalar da üşene, üşene
kalkıp kılarlar. (Hele yatsı ve sabah namazları, onlar için çekilmeyecek kadar
zor namazlardır.) Kıldıkları namazlar da, mü’minlere gösteriş içindir. Allah’ı
pek az hatırlarlar. Nisâ-142/100
NAMAZDA GÖZÜMÜZÜ SAĞA SOLA ÇEVİRMEMEMİZİ
TELMİH EDEN AYET-İ KERİME
Peygamber Efendimiz sav, Mi’racda
Allah’ın huzurunda iken gözünü Allah’a kilitledi de göz kamaştırıcı güzellikler
içinde O, Allah’dan başkasına iltifat etmedi. (Burada gözünü Allah’a kilitlemesinden
O’nu gördüğü mânâsı çıkmaz! Dünya gözüyle hiç kimse Allah-ü Teâlâ’yı
görmemiştir. Nitekim Hz.Aişe Vâlidemiz de Peygamber Efendimizin sav Mi’racda
Allah’ı görmediğini beyan etmiştir. Şayet gördü ise ki, Hz. Ebû Zerr’in görüşü
bu istikamettedir, o zaman “Efendimiz sav Ahiret hayatı şartları dahilinde
görmüştür” diyerek bu iki kavli birbiriyle te’lif edebiliriz.Zira Allah’ı
kulları cennette Dolunay berraklığı içinde göreceklerdir.) Asıl burada bizlere
telmihen önemli bir mesaj verilmektedir, o da: “Allah’ın huzurunda dururken
(yani namazda) başka şey ile ilgilenmeyiniz ve gözünüzle sağı solu tarassut
etmeyiniz!” hakikatıdır. (Not: Allah’ı cennette görmek Gökkuşağı misalinde
olduğu gibi olabilir.Şöyle ki: Yağmurlu ve güneşli havada önümüzde, belli bir
mesafe ötesinde Gökkuşağı belirir. Gökkuşağı aslında önümüzde her yerdedir
fakat bir yerde görülür. Biz 1 km ötede görüyorsak 1 km arkamızda olan bir kişi
de Gökkuşağı’nı tam bizim üzerimizde görür. Bu da Gökkuşağı’nın her yerde
olmasına rağmen bize bir yerde gözükmesi prensibini isbat eder. Allah-ü Teala
da her yerde olmasına rağmen bazı esmasıyla tecelli ederek bir yerde
gözükebilir.) Necm-17/525
NAMAZDA SESİNİ ÇOK YÜKSELTME, AMA
İYİCE DE KISMA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Namazda
sesini çok yükseltme, ama iyice de kısma! İkisinin arasında bir yol tut!” İsrâ-110/292
NAMAZDA TEMİZ ELBİSE GİYMEK ALLAH
EMRİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Adem’in
evladları! Her namaz yerinde/vaktinde mescide (namaz kılacağınız yere)
giderken, süsünüz olan (temiz) elbisenizi giyinin!” A’râf-31/153
NAMAZI DEVAMLI OLARAK KILANLARA
GELİNCE; ONLAR HAYIRSIZ ÇIKMAZLAR
İnsana hayır dokunsa, servet sahibi
olsa (genelde) hayırsız (cimri) çıkar. Ancak namazı devamlı olarak kılanlar
müstesnadır. Çünki onlar, Allah’a ve Ahiret gününe inandıklarından oradaki
hayatı kazanmak için yaşamlarını ona göre düzenlerler ve bol bol hayır
hasenatta bulunurlar. Meâric-22,23/568
NAMAZI HAKKIYLA EDA ETMEK ALLAH-Ü
TEALA’NIN EMRİDİR
Kur’an lisânı ile Peygamber
Efendimiz sav, buyuruyor: “Bir de‘namazı hakkıyle edâ edin ve Allah’a karşı
gelmekten sakının’diye emrolunduk! Nihayet eninde sonunda toplanacağınız yer O’nun
huzurudur.” En’âm-72/135
NAMAZI TERK ETMEK İNSANI CEHENNEMDEKİ
GAYYA VADİSİNE KADAR GÖTÜRÜR
“O güzel peygamberler ve ashâbının
ardından öyle bir nesil geldi ki onlar, namazı terkettiler, (kötülüklerden
alıkoyan namazı terketmeleri sebebiyle kötülük kaynağı olan) şehvetlerine
uydular. Böylece azıttılar ve azgınlıklarının cezası olarak da Ahirette
cehennemdeki Gayya Vâdisi’ni boylayacaklardır.” Meryem-59/308
NAMAZI TERK ETMİŞ SONRA DA AKLI
BAŞINA GELMİŞ TEVBE ETMİŞ KİŞİ NEREYE GİDER?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Namazı
terk eden, sonra (aklı başına gelip de) tevbe eden, tevbesiyle beraber imanını
yenileyen ve sâlih ameller işleyerek kendilerini ıslâh eden kişiler, cennete
gireceklerdir, hem de cehennem zulmüne uğratılmadan. Hem Adn Cennetlerine
gireceklerdir ki, Rahmân, bu Adn Cennetlerini kullarına gıyaplarında va’d
etmiştir. Şüphesiz Allah, va’dinden caymaz, yerine getirir.” (Ey namazını terk
eden, henüz ölmemiş ve fırsat elinde olan Allah’ın kulu! Tövbe et ve bu fırsatı
kaçırma!) Meryem-60,61/308
NAMAZIN BEŞ VAKİTTE KILINACAĞINI
BELİRLEYEN AYETLER
(Cennet bahçelerinde ağırlanmak,
cehennem işkencelerinden kurtulmak isteyenlere) Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Öyle
ise siz, akşama girerken, sabaha çıkarken (akşam ile sabah arasında) Allah’ı
tesbih edin! (Akşam, yatsı ve sabah namazlarını kılın!) Göklerde ve yerde hamd,
O’na mahsustur. Akşama doğru (ikindi namazını) ve öğlene girdiğiniz zamanda da
(öğle namazını kılın,) Allah’ı tesbih edin!” Rûm-17,18/405
NAMAZIN BEŞ VAKTİNİ TASRİH EDEN
BAŞKA BİR AYET-İ KERİME
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Onların söylediklerine sabret! Güneşin doğmasından önce (sabah
namazını) ve batmasından önce (ikindi namazını kılmak sûretiyle) Rabbine hamd
ederek tesbih et! Gecenin bir kısım saatlerinde (akşam ve yatsı namazını) ve gündüzün
etrafında (öğle namazını kılarak) O’na ibâdet et ki hoşnut olasın!”
Tâhâ-130/320
NAMAZIN FARZ OLDUĞUNU BİLDİREN ÂYET
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki namaz, belli vakitlerde (beş vakitte) mü’minler üzerine farz kılınmıştır.”
Nisâ-103/94
NAMAZIN İÇİNE BAŞKA ŞEYLER KOYARAK
MÜŞRİKLERDEN OLMAYIN!
Namazı hakkıyle edâ edin ve (namazın
içine Rıza-i İlâhi’den başka şeyler koyarak) müşriklerden olmayın! Rûm-31/406
NAMAZLARDA SELAMDAN ÖNCE OKUDUĞUMUZ
RABBENAĞFİRLİ DUASI
“Namazlarda son oturuşlarda son
okuduğumuz “Rabbenağfirlî” duası, âyet olarak İbrahim Sûresi’nde geçmektedir. Bir
önceki âyet olan “Rabbicalni...” duâsıyla beraber okunursa Allah’ın izni ile hem
neslimizin namazlı olmasına, hem de duâlarımızın kabul edilmesine sebep olur.” İbrahim-41/259
NAMAZLARDAN AKŞAM, YATSI VE TEHECCÜD
VAKİTLERİ, BU AYETTE EMREDİLİYOR
Allah-ü Teâlâ emrediyor: “Gecenin
bir kısmında da O’na (Allah’a) secde et (akşam ve yatsı namazlarını kıl)! Ve
gecenin uzun bir bölümünde de O’na tesbih ve ibâdet et (Teheccüd namazını
kıl)!” (Not: Teheccüd namazı, ümmet-i Muhammed’in tahammülü fevkinde olması
keyfiyetine binâen yalnızca Peygamber Efendimize farz, diğer herkese en
kuvvetli sünnet namaz olarak merhamet-i İlâhî tarafından karar kılındı.) İnsan-26/579
NAMAZLARDAN SABAH, ÖĞLE VE İKİNDİ
VAKTİNDE KILINACAKLAR BU AYETTE EMREDİLİYOR
Allah-ü Teâlâ emrediyor: “(Habibim
Ya Muhammed ve O’na tabi olan Mü’minler)! Sabah akşam Rabbinin ismini zikret (
sabah, öğle ve ikindi namazlarını ikâme et)! İnsan-25/578
NAMAZLARINI TA’DİL-İ ERKANA UYARAK
HUŞU’ İÇERİSİNDE KIL, CENNETLERDEKİ İKRAMI BUL!
O kimseler ki, namazlarını ta’dil-i
erkâna riayet ederek huşu’ içerisinde devamlı olarak kılarlar ve böylece
muhafaza etmiş olurlar; işte onlar, cennetlerde kendilerine ikram edilmiş
olanlardır. Meâric-34,35/568
NAM-I CEMİL İLE YAD EDİLMEKTEKİ ÖLÇÜ
Hz. İbrahim as, gelecek nesiller
içinde iyi bir nâm bırakmayı, hayırla anılmayı Cenâb-ı Allah’dan istemiş. Dikkat
edilirse kendi vefatından sonra gelen nesiller arasında anılmayı istemiş. Bir
insanın, sağlığında insanlar arasında medhedilmesini istemesi, ihlâsa muğayır olduğundan
Hz. İbrahim öyle istememiş. Lâkin öldükten sonra yâd-ı cemil ile anılmasını
arzu etmesi ve duâ etmesi zarar vermiyor, aksine İbrahimî bir sünnet oluyor. Şuarâ-84/370
NANKÖR DİYE BUNA DERLER
“Müşrikler, Allah’ın nimetini
bilmekle beraber, bunları kendilerine veren Allah’dan başkasına tapmakla bu
nimetleri inkâr ederler. Çünki onlar, işte böyle nankörlerin tâ
kendileridirler.” (Nankörlük ki ne nankörlük!) Nahl-83/275
NANKÖR İNSAN, RABBİNE KARŞI NANKÖRLÜĞÜNÜ
DE BİLİR, AMA YİNE YAPAR
İnsan kokuştu mu öyle çürür ki,
hadde hesaba gelmez! Rabbisine karşı nankörlük eder, nankörlük ettiğini bile
bile eder, yani nankörlüğüne bizzat kendisi şâhittir. İşte insan
kokuşmayagörsün, çürürse bu kadar çürür! Âdiyât-7/599
NANKÖR SUS, FAZLA KONUŞMA! SEN
YETİME İKRAM ETMİYOR, YOKSULA YEDİRMİYORSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey, sırf
imtihan için Rabbin rızkından biraz kıstığı zaman ‘Rabbim bana ikrâmını
kısmakla ihanet etti’ diyen nankör insan!) Hayır! (Asıl siz Allah’dan hep
ikrâmını devam ettirmesini istersiniz, ama) bilâkis yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu
doyurmaya birbirinizi teşvik etmiyorsunuz! (Halbuki Allah o yetim ve
yoksulların halini hatırlatmak için sizden biraz kısmıştı!) Fecr-17,18/593
NANKÖRLER, BİR SÜRE EĞLENİN BAKALIM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar, verdiğimiz
bunca nimete karşı şükür yerine böyle nankörlük ederler. Ey nankörler! Şimdi
bir süre eğlenin bakalım, ileride başınıza gelecek âkıbeti öğreneceksiniz!”
Nahl-55/272
NANKÖRLER, SÖYLEYİN, ALLAH’IN HANGİ
AYETLERİNİ İNKAR EDEBİLİRSİNİZ?
Allah-ü Teâlâ, tüm hayvanları her
şeyleriyle insanlığın emrine âmâde kılmıştır. Bu pek açık bir hakikattır. Bütün
bunları Allah, gözümüzün içine sokarcasına göstermesine rağmen hâlâ nimetlerin
Allah tarafından verildiğini idrak edemiyen nankörler! Söyleyin bakalım, Rabbinizin
hangi âyetlerini inkâr edebilirsiniz? Mü’min-81/475
NANKÖRLÜK ETTİKLERİNDEN DOLAYI
CEZALANDIRILDILAR
Sebe’ halkının o güzelim bahçeleri,
gönderilen Seyl-ül Arim ile harab-u turab olmuştu. Bu ceza, onlara sadece şükür
yerine nankörlük etmelerinden dolayı verilmişti. Zaten Allah-ü Teâlâ,
nankörlükte çok ileri gidenlerden başkalarını cezalandırmayacağını da
açıklıyor. Sebe’-17/429
NANKÖRLÜK DÜMEN SUYUNDAKİLERLE
GİDER; GİDER DE ENCAMI, HELAK YURDU CEHENNEMDE BİTER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın
nimetini küfürle değiştiren ve nankörlüğü tercih edenleri, kendileri ve
kavimlerini helâk yurduna, cehenneme sürükleyenleri görmedin mi? O kâfirler
oraya gireceklerdir ve orası ne kötü bir karargâhtır!” İbrahim-28,29/258
NANKÖRLÜKTE TAVAN YAPMADA İNSANIN
ÜZERİNE YOK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kahrolası
(o kâfir) insan, ne (kadar da) nankördür! (Zira Allah) onu hangi şeyden
(olacak)? Bir nutfeden (hakir bir sudan) yarattı ve (ona) güzel bir biçim
verdi, sonra da hayat yolunu (anasının karnından çıkmayı) kolaylaştırdı (ğı
halde o, bütün bunlara şükredeceği yerde inkâr ederek nankörlük yaptı). Abese-17,20/584
NANKÖRÜ ALLAH SEVMEZ!
“Muhakkak ki Allah, hiçbir hâini, hiçbir
nankörü sevmez!” Hacc-38/335
NANKÖRÜN TEKİDİR ŞU İNSANLAR; DARDA
KALINCA RABBİ RABBİ DERLER, BOLLUĞA ERİNCE..
İnsanlar darda kaldıklarında “Rabbi!
Rabbi!”diye sırf Rablerine yalvarırlar; Rableri, onlara nezdinden bir Rahmet
ihsan edince bir de bakarsın o rahmete, Rableri yanında başka ortaklar
edinmişler de nankörün teki olmuşlar. Ey nankörân! Bir müddet birbirinize
perestiş ederek eğlenin bakalım, yakında âkıbetinizle yüz yüze gelince, neyin
ne olduğunu çok iyi öğreneceksiniz! Rûm-33,34/407
NAR BAHÇELERİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz,
gökten indirdiğimiz su ile, nar bahçeleri yetiştiririz!” En’âm-99/139
NAR KEYFİ SÜRMEK İSTEYENLER FİRDEVS
VE ME’VA CENNETLERİNE GİTSİNLER!
Bu Âyet-i Kerime’de Firdevs ve Me’vâ
cennetlerinde nar (bahçeleri) olduğundan bahsediliyor. Rahman-68/533
NARLAR
Narları yaratan Allah’dır. Onlardan
yiyin ve hasad edildiği gün hakkını (öşrünü) verin ve isrâf etmeyin! Çünki O
(Allah), isrâf edenleri sevmez! En’âm-141/145
NAS SURESİ
114. Ve son Sûredir. Medine
Dönemi’nde nâzil olmuştur. 6 âyettir. Felak Sûresi ile ikiz kardeş olup
“Muavvizeteyn” adını alırlar. Muavvizeteyn, “Allah’a sığınma üslûbunu içeren
ikili” anlamına gelir. Her türlü şerden Allah’a sığınmak isterken mutlaka
okuduğumuz âyetler içinde bu iki sûrenin âyetleri başta gelir. Peygamber
Efendimiz sav, yatarken bu iki sûreyi mutlaka okurdu. Nâs-0/604
NASİH MENSUH
Allah buyuruyor: “Biz, daha
hayırlısını veya benzerini getirmedikçe, herhangi bir âyetin hükmünü neshetmez
(silmez) veya ertelemeyiz!” Bakara-106/16
NASİHAT DİNLEMEMEKLE NE KADAR CAHİL
OLDUĞUMUZU ORTAYA KOYUYORUZ
Allah-ü Teâlâ, “dünya ve Ahiret
azâbından sakınınız, tâ ki merhamet olunasınız!” diye bizlere öğüt veriyor;
lâkin insanlar, (Allah’ın salih kulları müstesna) inadına bu nasihate kulak
tıkıyor ve Rablerinden gelen âyetlerden yüz çeviriyorlar. Ekseriyetle ne kadar
da câhil ve gafiliz! Yâ Sîn-45,46/442
NASİHAT DİNLERSENİZ, SİZE BİR TEK NASİHATIM
VAR DEDİ ALLAH RESULÜ
Allah-ü Teâlâ’nın emri ile Peygamber
Efendimiz sav, müşriklere şöyle dedi: “Size bir tek nasihat edeceğim: Allah
için ikişer ikişer veya teker teker kalkıp düşünmenizi; bu arkadaşınızda
(Kendisinde) delilikten hiç bir eser olmadığını; ancak pek şiddetli bir azâbın
öncesinde sizin için korkutucu ve uyarıcı olarak gönderilen bir peygamber
olduğunu iyice anlamanızı istiyorum.” Sebe’-46/432
NASİHAT ETMEK HİÇBİR ZAMAN
TERKEDİLEMEZ
Allah-ü Teâlâ, bu âyetlerinde
“Efendimizin sav, küfürdeki ısrarları ve şımarıklıkları sebebiyle algıları
dümûra uğramış tiplerden yüz çevirmesini salık verdikten sonra; yine de onlara
nasihat etmekten dûr olma! Zira iman edeceklere nasihat fayda verir!”
buyurmaktadır. (Evet! Nasihat, dinin olmazsa olmazıdır.) Zâriyât-54,55/522
NASİHAT NEYE EDİYORSUNUZ Kİ? AZABA
MÜSTEHAK BUNLAR!
Cumartesi=Sept günü Yahudilerin
ta’til günü olduğundan, o gün ibâdete ayrılmış ve balık avlamak gibi bazı
şeyler de yasaklanmıştı. Buna rağmen pek çoğu bu yasağı ihlal ettiğinden helâke
müstehak idiler. Bundan dolayı içlerinden bir cemaat bazılarına şöyle
diyorlardı: “Allah’ın kendilerini helâk edici olduğu veya şiddetli bir azap ile
onları cezalandırıcı olduğu bir kavme ne diye nasihat ediyorsunuz?”
A’râf-164/171
NASİHAT, EĞER FAYDA VERECEKSE
NASİHAT ET!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) O halde Sen, nasihatı, (muhatabına) fayda verirse nasihat et!
(Yoksa kıymetli zamanını, nasihattan ders almayanlara harcama! Çünki) Allah’dan
korkan, O’na saygısı olan, nasihattan ders alır!” A’lâ-9,10/591
NASİHAT, HER HALÜKARDA GEREKLİDİR
Helâke müstehak olduğu artık âşikar
bir kavme nasihat eden sâlih insanlara İsrailoğullarından bir cemaat, “bunlara
ne diye nasihat ediyorsunuz ki?” dediklerinde o erdemli insanlar, şöyle cevap
vermişlerdi:“Rabbinize bir mazeret arz edebilmek için! Bir de ne bilirsiniz,
olur ki Allah’a karşı gelmekten nihayet sakınırlar ümidiyle nasihat veriyoruz.”
A’râf-164/171
NASİHATI KULAK ARDI EDENLERİN FECİ
AKIBETİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“(İsrailoğulları, dünyaya tam dalıp kendilerine nasihat eden sâlih kişilerin
nasihatlarını dinlemeyince) Biz de kötülükleri önlemeye çalışanları kurtardık
ve o zâlimleri, fâsıklıkları yüzünden şiddetli bir azâba uğrattık.” A’râf-165/171
NASİHATI, KUR’AN İLE YAPMAK TAVSİYE
EDİLİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Biz onların (müşriklerin kem küm ederek) neler söylediklerini en
iyi bileniz; Sen, onları kuvvet kullanarak imana getirecek bir zorba değilsin!
Senin yapacağın, sadece tehdidimden (cehenneme atmamdan) endişe edecek olanlara
Kur’an ile nasihat ederek irşâd etmektir.” Kâf-45/519
NASİHATIM ŞUDUR SİZE!
Peygamber Efendimiz sav, Kur’an
diliyle buyuruyor ki: “Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tövbe edin!
O’na dönün ki, dünyada belirlenmiş bir ömür süresinin sonuna kadar sizi
nimetleriyle yaşatsın ve Ahirette her fazilet sahibine mükâfatını versin!” Hûd-3/220
NASİHATIN BÖYLESİNİ MUSA AS SÖYLEDİ
Musa as halkına uzunca nasihatlarda
bulundu ki, bu nasihatler, Kur’an’ın o sayfası boyunca devam etmiştir. İbrahim-6,10/255
NASR SURESİ
110. Suredir. Medine Dönemi’nde
nâzil olmuştur. 3 âyettir. Nasr-0/603
NAZAR DEĞMESİ TUTMASIN VEYA NAZAR
OLMUŞ BİRİNİN ŞİFA BULMASI İÇİN OKUNAN AYETLER
Kalem Sûresi’nin son iki âyeti, nazar
değmesi tutmasın veya kendisine nazar olmuş birinin şifâ bulması niyeti ile
okunur. Allah’ın izni ile şifayâb oldukları mecrûbdur. Kalem-51,52/565
NAZAR DENEN BİR ŞEY, GERÇEK Mİ?
Nazar (göz değmesi) bir gerçektir, nice
tecrübelerle sabittir. Allah-ü Teâlâ da bu Âyet-i Kerimesi’nde bunun gerçek olduğunu
ifade ediyor ve şöyle buyuruyor: “Doğrusu o kâfirler, Zikri (Kur’an’ı)
dinlediklerinde, neredeyse Seni gözleriyle devirecekler ve (hasetlerinden) ‘o
var ya o! Kesinlikle mecnûnun tekidir’ derler. (O Nebiyy-i Zîşan -hâşâ- deliyse
buyurun, O’nun getirdiği Kur’an’ın bir benzerini siz akıllılar (!) getirin de
görelim bakalım!) Halbuki O (Kur’an), âlemler için bir ders ve nasihatten başka
bir şey değildir.” (Evet, tecrübe ile sabittir ki nice babayiğitler, nazarla
,göz değmesi ile devrilip gitmişlerdir.) Kalem-51,52/565
NAZİAT SURESİ
79. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 46 âyettir. Nâziât-0/582
NE OLUYOR ONLARA Kİ, İMAN
ETMİYORLAR; KUR’AN OKUNDUĞU ZAMAN SECDE ETMİYORLAR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ne oluyor
onlara ki, iman etmiyorlar; Kur’an okunduğu zaman secde etmiyorlar?” ( Bu âyet,
13. Secde âyetidir, secde etmek sünnettir.) İnşikâk-20,21/589
NE VERİRSE ELİNLE O GİDER SENİNLE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hayır
olarak yaptığınız her harcama, sadece kendiniz içindir. İşlediğiniz her hayrın mükâfatı,
size tamamen verilir ve siz hiç haksızlığa uğramazsınız!” Ne verirsen elinle, o
gider seninle! (Bakara-272/45) Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Namazı hakkıyla edâ
edin; (bu yetmez) zekatı verin ve Allah’a (O’nun adına fakir kullarına) garz-ı
hasen (güzel bir borç) verin! Hem kendiniz hayır ve hasenattan hazırlık olarak
Ahirete ne gönderirseniz, Allah katında onu bulursunuz! Üstelik o, daha üstün, daha
hayırlı ve mükâfatı da kat kat artmış olarak (sizi karşılar)! Allah’dan af
dileyin! Şüphesiz ki Allah, Ğafûr (çok bağışlayıcı) dır, Rahîm (çok merhametli)dir.
Bakara-272/45 ; Müzzemmil-20/574
NE YAPARSANIZ YAPIN, ALLAH
YAPTIKLARINIZDAN HABERDARDIR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayetinde kim ne
yaparsa yapsın, ondan haberdâr olduğunu beyan ediyor. Lokman-29/413
NE ZAMAN O HESAP GÜNÜ? DİYENLER, SARHOŞ,
CAHİL VE YALANCININ TEKİDİRLER!
Allah-ü Teâlâ, ferman ediyor:
“Kahrolsun o kimseler ki, sarhoşluk ve cehâlet içinde ne yaptıklarını bilmeden
yalan yere atıp tutarlar. Bir de alaylı alaylı: “Ne zamanmış o hesap günü?”
diye sorarlar. Zâriyât-10,12/520
NEBATAT, BİTKİLER, YERYÜZÜNDE NE
ZAMAN BİTİRİLDİ?
Kur’an-ı Hakim, yer küresinin, hem
göklerden önce, hem de göklerden sonra yaratıldığını beyân eder. Aslında bir
çelişkiyi değil de büyük bir hakikatı ifade eder. Evet yer küresinin iki
yaratılışı vardır. Birinci yaratılışı göklerden öncedir ama yaşamaya elverişli
değildir. İkinci yaratılışı göklerden sonradır. Bu ikinci yaratılışında yer
küresi genişletildi, yayıldı, üzerine dağlar çakıldı, toprak serildi, sular, denizler,
ırmaklar kılındı, ve onu takiben de her türlü nebât bitirildi ve yaşamaya
elverişli hale getirildi. Sudan da hayvanlar yaratıldı ve her şey tam
hazırlandıktan sonra Hz. Âdem ve Hz. Havva yeryüzüne indirildi. Hicr-19/262
NEBE’ SURESİ
78. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 40 âyettir. Nebe’-0/581
NECM SURESİ
53. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 62 âyettir. Necm-0/525
NECM SURESİ’NİN YILDIZA YEMİN
EDİLEREK BAŞLAMASININ HİKMETİ
Necm, yıldız mânâsına gelmektedir.
Allah Necm’e=yıldıza yemin ederek bu sûreye başlamıştır. Çünki Peygamber
Efendimizin sav mi’racının, gökler ve gökler ötesi bölümü, ağırlıklı olarak bu
sûrede anlatılmaktadır. Yıldız da göklerin bir numaralı temsilcisi olduğundan
bu sûreye yıldıza yeminle başlanması,pek münâsiptir. Necm-1/525
NEFİSLER, MENFAATLERİNE DÜŞKÜN
YARATILMIŞLARDIR
Sulh daha hayırlıdır. Zaten nefisler
menfeatlerine düşkün yaratılmışlardır, nefisler kıskançlığa yatkındır. Nisâ-128/98
NEFİSLERE GÜVENİLMEZ!
Allah nefislerimize
güvenilemeyeceğini pek iyi bildiği için, merhametinden Ramazan gecelerinde
eşlerimize yaklaşmayı bir lütuf olarak bize ihsan buyurmuştur. Bakara-187/28
NEFİSLERİNİ HADD-İ BÂLÂDA GÖRÜP
AHİRET NİMETLERİNE DE KONACAKLARINI SANDILAR:
Allah’a kullukta sıfır çeken
nâdânlar, müslümanlarla cenneti paylaşacakları kuru iddialarında
bulunadursunlar; o kıyamet günü geldiğinde paçalar sıvanır, (zira işleri
güçleşir, paçaları tutuşur) ve onlar secdeye çağrılırlar, fakat secde etmeye
güç yetiremezler. (Çünki secde oraya, dünyadan götürülür.) Kalem-42/564
NEFİSLERİNİZDE ALLAH’IN SAN’ATINA VE
KUDRETİNE DELİLLER VARDIR
Allah-ü Teâlâ, “nefislerinizde de
(Allah’ın san’at ve kudretine) deliller vardır, bakmıyor musunuz?” buyurmaktadır.
Zâriyât-21/520
NEFRET EDİLENLER KATEGORİSİNDE DE, FİRAVUN
VE O TİPTE OLANLAR ŞAMPİYONDURLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet
günü, o Büyük Duruşma’da, kendilerinden en çok nefret edilenler ise Firavun ve
firavun tıynetinde (tipinde) olan kimseler olacaklardır.” Kasas-42/389
NEFSE VE ONU GÜZEL BİR ŞEKİLDE
YARATIP DÜZENLEYENE, ALLAH’A YEMİN EDİYOR ALLAH
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nefse ve
onu (güzel bir şekilde yaratıp) düzenleyene (Allah’a) yemin olsun ki, nefsini
maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna
uğradı!” Şems-7/594
NEFS-İ EMMARE KÖTÜLÜĞÜ EMREDER
Yûsuf Sûresi’nin 52. ve 53.
Âyetleri’nde geçen ifâdeleri, (siyak ve sibak nazara alındığında Zeliha
söylemiş gibi olsa da) Yûsuf as’ın söylediğine kâil olan müfessir daha
fazladır. O zaman mânâyı şöyle vermek lâzım geliyor: Yûsuf dedi ki: “Bu
iftirânın anlaşılmasını talepten maksadım, gerçekten Benim kendisine gıyâbında
hâinlik etmediğimi ve hâinlerin tuzağını kesinlikle Allah’ın muvaffakiyete
erdirmeyeceğini (sizlerin de vezirin de) bilmesi içindir. Halbuki ben nefsimi
temize çıkarmıyorum. Muhakkak ki nefs-i emmâre, dâima kötülüğü emreder, ancak
Rabbimin merhamet edip koruduğu kimse müstesnâ! Şüphesiz ki Rabbim, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.”
Yûsuf-52/240 ; 53/241
NEFS-İ LEVVAMEYE YEMİN EDİYOR
ALLAH-Ü TEALA
“Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nefs-i
Levvâmeye yemin ederim (ki, öldükten sonra diriltileceksiniz)!” (Nefs-i
Levvâme, pişmanlık duyarak kendini kınayan nefis demektir. Allah-ü Teâlâ, nefs-i
levvâmeye yemin ettiğine göre önem veriyor demektir. Öyleyse kınanacak bir
günah işleyen öncelikle kendisini kınasın ki, pişmanlık duyduğunu ispat etsin!
Allah, pişmanlık duyup tövbe edenleri sevdiğini nefs-i levvâmeye yemin ederek
belirtmiştir.) Kıyamet-2/576
NEFS-İ MUTMAİNNE OLARAK ALLAH’IN
HUZURUNA YOLCU KİMSE, MÜJDELER OLSUN SANA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Nefs-i
Mutmainne (İman, ibâdet, sabır, tevekkül ve iyi ahlâkla mücehhez, gönül
huzuruna ermiş kimse)! Artık, sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olarak
Rabbine dön! (Rûhunu teslim et, huzuruma gel de salih) kullarım arasına katıl!
Ve cennetime gir!” Fecr-27,30/593
NEFSİ, İNSANA VESVESE VEREREK
TELKİNDE BULUNUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki, insanı yaratan (başkaları değil, sadece) Biziz! Onun için nefsinin
kendisine neleri vesvese verdiğini, neleri telkin ettiğini de Biz biliriz!”
Kâf-16/518
NEFSİ, NEFSİ DENEN GÜN GELECEK, HERKES
SADECE KENDİNİ KURTARMAYA BAKACAK
“Gün gelecek, herkes “nefsi, nefsi”
diyerek sadece kendisini kurtarmaya bakacak, gözü başkasını görmeyecek. Herkese
yaptıklarının karşılığı tam olarak verilecek ve aslâ kendilerine haksızlık
edilmeyecektir.” Nahl-111/279
NEFSİN, BİZZAT KENDİSİNE ŞAHİTTİR O
GÜN, HİÇ DE MAZERET ÜRETİP YORULMA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsan
kurtulmak için türlü türlü mâzeretler ortaya sürse de (boşuna yorulmuş olur,
çünki) kendi nefsi, bizzat kendisine şâhittir (o hesap günü)!”
Kıyamet-14,15/576
NEFSİNİ KİRLERDEN ARINDIRAN
KURTULDU; GÜNAHLARLA ÖRTEN İSE HÜSRANA UĞRADI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz
ki, nefsini maddî ve ma’nevî kirlerden arındıran kimse kurtuldu; onu günâhlarla
örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-9,10/594
NEFSİNİN HIRSINDAN VE MALA DÜŞKÜNLÜK
ZAAFINDAN KENDİNİ KURTAR Kİ, KURTULASIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim ki, nefsinin
hırsından ve mala düşkünlüğünden kendini kurtarırsa, işte gerçekten kurtuluşa
erenler, onların tâ kendileridir.” Haşir-9/545
NEML SURESİNDE GEÇEN AYETLER DE PEK
ÇOK GERÇEKLERİ AÇIKLAR, REHBER VE MÜJDEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bu (Neml
Sûresi’nde geçen) âyetler, Hak ile bâtılı apaçık beyân eden bir kitabın
(Kur’an’ın) âyetleridir. Bu âyetler, mü’minler için bir hidâyet, bir rehber ve
bir müjdedirler.” Neml-1,2/376
NEML, KARINCA SURESİ
27. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur.
93 âyettir. Neml-0/376
NEMRUT, İBRAHİM AS İLE TARTIŞTI
Nemrut, kendisine saltanat verdi
diye şımararak Rabbi hakkında İbrahim as ile tartışmaya başladı. Bakara-258/42
NEMRUT, İBRAHİM AS KARŞISINDA
DONAKALDI
İbrahim as, Nemrudun “ben de yaşatır
ve öldürürüm” şımarıklığı üzerine: “Allah, güneşi doğudan doğduruyor, haydi sen
de (Rab isen) batıdan doğdur da görelim bakalım!” deyince Nemrut, apışıp kaldı.
Bakara-258/42
NEMRUT, İBRAHİM AS’A ŞÖYLE DEDİ
Nemrut, İbrahim as’a: “Ben de hayat
verir ve öldürürüm!” dedi. Bakara-258/42
NESİH MESELESİ:
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz bir
âyetin yerine, onun hükmünü neshedecek (kaldıracak) başka bir âyet getirdiğimiz
zaman -ki Allah, ne indirdiğini daha iyi bilendir- onlar (kâfirler): ‘Sen
iftiracının birisin!’ dediler. Hayır, öyle değil! Onların çoğu, işin gerçeğini
bilmiyorlar.” (İşin gerçeğinden olarak Allah, emirlerini alıştıra alıştıra
gönderir, yeni mü’minlerin ‘önce kaldıramayacağı şeyleri yüklemez’ gibi sebeplerden
dolayı bir metod olarak çok sınırlı âyetlerin ilk hükmü, daha sonra başka
hükümlerle değiştirilmiş. Bugün de bu metod geçerlidir. Siz İslâm’ı hiç
bilmeyen bir topluluğa, faizin yasak olduğu, içkinin yasak olduğu ,bayanların
örtünmesinin şart olduğu hakikatları ile yaklaşırsanız, muhataplarınızı sadece
kaçırmış olursunuz. (Nitekim Rusları ve Japonları bu metodsuzluktan ötürü
kaçırdık.) Ondandır ki mensûh âyetler silinmemiş, nâsih âyetlerle beraber
Kur’an-ı Kerim’de yazılı kalmıştır.) Nahl-101/277
NESİL ARAYIŞINA GİRİN!
Eşlerle hemdem olmadaki hikmet, temiz
ve sâlih neslin üremesine yöneliktir. Yoksa mücerret zevk-i nefsânî değildir.
Zevk-i Nefsânî, bu hayırlı işe verilen peşin avanstan başka bir şey değildir. Hele
hele aslâ amaç olamaz! Bakara-187/28
NESTEİZÜ BİLLAH-İS SEMİ-IL ALİM-İ
MİN-EŞ ŞEYTAN-İR RACİM, DEMEK YANLIŞTIR
Sabah ve akşam namazları sonrasında
“Hüvallah-üllezi” olarak meşhur, Haşir Sûresi’nin son üç âyetini bir aşr-ı
şerif olarak okumaya, üç defa “Eûzü billâh-is Semî-ıl Alîm-i min-eş şeytanirracîm”
diyerek başlamak, pek faziletlidir. Ancak Arapça bilmeyen bazı kâriler, bu
istiâzeyi iki defa söyledikten sonra üçüncüsünde “Nesteîzü billâh-is Semî-ıl
Alîm-i min-eş şeytanirracîm”diyorlar. Bu yanlıştır, zira: “Eûzübillâhi”, Ben
Allah’a sığınıyorum mânâsına gelir. “Nesteîzübillâhi” ise, “Biz Allah’a
sığınmak istiyoruz!” mânâsına gelir. Yani “Biz Allah’a (henüz sığınmadık da), sığınmak
istiyoruz!” demek ne kadar abestir! Evet, doğrusu üç defa “Eûzü billâh-is
Se-mî-ıl Alîm-i min-eş şeytanirracîm” demektir, vesselâm! Haşir-22/547
NEYİ POSTALARSAN ONU BULURSUN
Dünyadan “hayır olarak” neyi yapıp
gönderirsen mutlaka Ahirette Allah, onun mükâfatını sana verir. Şer olarak
gönderdiğinin de (affetmezse) cezasını verir. Bakara-110/16
NİFAKI ARTTI DA ARTTI MÜNAFIKLARIN,
KUR’AN SURELERİ İNDİKÇE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Fakat o
inen Sûreler, kalblerinde küfür ve nifâk hastalığı bulunanların inkârlarına
inkâr kattı ve onlar kâfir kimseler olarak öldüler.” Tövbe-125/206
NİFAKI, MÜNAFIKLARIN KALBLERİNE
NİÇİN KOYDU ALLAH, HEM DE KIYAMETE KADAR?
Onlardan (münâfıklardan) kimi de
Allah’a şöyle kesin söz vermişti: “Eğer Allah bize lütfundan verirse, biz de
mutlaka zekat ve teberruda bulunacak ve elbette sâlihlerden olacağız!” Fakat
Allah lütfundan onlara servet verince, cimrilik edip mallarının hakkını
(zekatı) vermediler. Zaten onlar yan çizip duruyorlardı. Allah’a verdikleri
sözden dönmeleri ve yalan söylemeyi âdet edinmeleri sebebiyle Allah, kalblerinde
(kıyamete) Allah-ü Teâlâ ile karşılaşacakları güne (kadar sürecek) bir nifâk
yaptı. Tövbe-75,77/198
NİKAH AKDİ SIRASINDA TEBERRÜKEN DUA
MAKAMINDA OKUNAN AYET-İ MÜBAREKE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ve Enkihu’l
Eyâmâ minküm... İçinizden evli olmayanlar ile sâlih kölelerinizden ve sâliha
câriyelerinizden evlenmeye müsâid olanları evlendirin! Eğer fakir iseler, Allah
lütfu ile onların ihtiyaçlarını giderir. Çünki Allah’ın lütfu geniştir, her
şeyi hakkıyla bilir.” Nûr-32/353
NİKAHLADIM, MEHRİNİ DE BELİRLEDİM
AMA DOKUNMADAN BOŞADIM, NE GEREKİR?
Bir hanımı nikâhlayan, mehrini de
belirleyen, fakat ona dokunmadan boşayan kocaya, belirlediği mehrin yarısını
vermesi gerekir. Lâkin koca, faziletli davranarak mehrin tamamını verebilir
veya hanım faziletli davranarak alacağı mehrin tamamından ferâğat edip
bağışlayabilir. Allah yaptıklarınızı görendir. Bakara-237/37
NİKAHLAMAYINIZ MÜ’MİN KADINLARI
MÜŞRİK ERKEKLERLE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman
etmedikçe müşrik bir erkeğe mü’mine bir kadını nikâhlamayınız! Mü’min bir köle,
hoşunuza giden hür bir müşrikten daha hayırlıdır!” Ey kız babaları! Allah’ın ne
dediğini duydunuz değil mi? Bakara-221/34
NİKAHLANDIM, DOKUNMADAN DA BOŞADIM,
NE GEREKİR?
Bir hatunla nikahlanan, mehrini
tayin etmeden ve ona dokunmadan boşanan kişiye bir günâh olmasa da o hatunun bu
nikahtan doğan mahrumiyetini giderecek şekilde, zenginse kudretince, fakirse
kendi haline uygun münâsip bir şeyler hediye ederek gönlünü alması üzerine
vaciptir. Buna müt’a=faydalandırma denir. Bakara-236/37
NİMET İÇRE NİMET İÇİNDE BULUNAN İNSANA
ŞÜPHE DEĞİL ŞÜKÜR YAKIŞIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şimdi
Rabbinin nimetlerinden hangisinde şüpheye düşersin?” Evet! Ümmet-i Muhammed
olarak nimet içre nimet içindeyiz. Şöyle ki: 1-Önce insan olarak yaratılmışız.
2-Kâinatın, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Hz. Muhammed sav’e ümmet olmuşuz.
3-İnsanlık tarihinin en hayırlı, en güzide ümmetiyiz. 4-Allah bizi daha önceki
ümmetlerde olduğu gibi kusurlarımızdan ötürü helâk etmemiş. 5-Daha önceki
ümmetlerin başına gelen helâket ve felâketler, hem o dönemdeki mü’minleri,
şerlilerin şerlerinden korumuş, hem de sonrakilere birer ibret almalarına örnek
olmuştur. O bakımından bu helâketler dahi birer nimet olup şüpheye mahal
bırakmaz. 6- Dünyanın en yaşanılır son devrelerinde yaşıyoruz. 7-Şefaat-i Uzma
bizim peygamberimize verilmiştir, öyle ki Ahirette “Ümmetim! Ümmetim!” diyen ve
ümmetinin tamamı cennete girmeden rahat etmeyen bir peygambere sahibiz. Ya ey
insan! Sana yakışan şüphe değil, sadece ve sadece şükürdür, vesselâm! Necm-55/527
NİMETE GARK OLUNCA İNSAN, ŞÜKÜR
YERİNE NANKÖRLÜK EDER; TERSİNDE İSE TAM KUL OLUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, insana
ne vakit ki nimet versek, şükürden yüz çevirir ve yan çizer; Fakat kendisine
bir sıkıntı, bir şer dokunsa o zaman da bol bol dua eden bir kimse olur.”
Fussılet-51/481
NİMETE KAVUŞAN İNSAN YAN ÇİZER, BAŞINA
DERT GELSE ÜMİTSİZLİĞE DÜŞER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İnsana ne
zaman nimet versek (şükürden) yüz çevirip yan çizer; ona (fakirlik ve hastalık gibi)
şer dokunduğu zaman da bu sefer iyice ümitsizliğe düşer!” İsrâ-83/289
NİMET-İ İLAHİ’Yİ BİRER BİRER SAYMAYA
KALKARSANIZ, MÜMKÜN DEĞİL SAYAMAZSINIZ
“Allah’ın size verdiği nimetleri, birer
birer saymaya kalksanız, mümkün değil, onları sayamazsınız! Gerçekten insan
zalim ve nankördür.” İbrahim-34/259
NİMET-İ İLAHİ’Yİ ŞÖYLE BİR
HATIRLAYIN EY MÜ’MİNLER!
Gökleri ve yeri yaratan Allah:
1-Gökten yağmur indirip size rızık olsun diye, onunla türlü türlü meyveler ve
mahsuller çıkardı. 2-İzni ile denizde dolaşmak üzere gemileri size râm etti.
3-Akarsuları ve ırmakları sizin hizmetinize verdi. 4-Yörüngelerinde devamlı
olarak hareket eden güneşi ve ayı size âmâde kıldı. 5-Geceyi ve gündüzü de
istifâdenize musahhar kıldı. 6-Kendisinden istediğiniz her şeyi de verdi. İbrahim-32,33/258
; 34/259
NİMET-İ İLAHİYİ DEĞİŞTİRENE AZABIN
ŞİDDETLİSİ VAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim
Allah’ın kendisine lütfettiği nimetleri değiştirirse, bilsin ki Allah’ın azabı
pek şiddetlidir!” (Nimetlerin en başında geleni, Hak Dîn nimetidir.)
Bakara-211/32
NİMETİ SINAMA AMAÇLI GERİ
ALMAYAGÖRELİM, HEMEN ÜMİTSİZ VE NANKÖR OLUVERİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer
insana tarafımızdan bir rahmet taddırır, sonra o nimeti geri alsak o, son
derece ümitsiz, son derece nankör olur.” Hûd-9/221
NİMETLER KARŞISINDA AZIP BENİMDİR, BENİMDİR
DEME, HEPSİ ALLAH’INDIR BİLESİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem sizde
nimet namına ne varsa hepsi Allah’ındır. Kaldı ki size bir zarar dokunduğunda
da yalnız O’na yalvarırsınız. Ama sizden o zararı giderince, içinizden bir
kısmı hemen Rablerine ortak koşarlar.” Nahl-53,54/271
NİMETLER SADECE GÖRÜNENLERDEN İBARET
DEĞİL, GÖRÜNMEYEN NİMETLER DE VAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Görmediniz
mi Allah, görünen ve görünmeyen bunca nimetlerini size bol bol verdi? Buna
rağmen insan, hiç bir bilgiye ve kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışıp
durur.” Lokman-20/412
NİSA SURESİ:
4. Sûredir. Medine döneminde nâzil
olmuştur. 176 âyettir. Nisâ-0/76
NİZAM VEREN GÖKLERE VE YERE
ALLAH’DIR
O, öyle Yüce bir Allah’dır ki, her
şeyi yarattı, onlara nizam verdi ve her şeyin varlığını belli bir ölçüye göre
belirledi, takdir etti. Furkan-2/358
NİZAM-I ALEM BOZULUR GİDERDİ EĞER HAK,
ONLARIN ARZULARINA UYSAYDI
Eğer Hak, onların nefislerinin
arzularına uysaydı, elbette gökler, yer ve bunların içinde yaşayanlardan
mürekkep âlemin nizâmı bozulur giderdi. Halbuki Âlem, Allah’dan başka kimsenin
bilemeyeceği nice hikmetlerle dolu bir intizâm içindedir. Bu hikmetlerden gâfil
beşerin bu işe karışması, sadece karıştırma olur. Mü’minûn-71/345
NİZAM-I ALEMİN BOZULMASI, İNSANLARIN
İŞLEDİKLERİ GÜNAHLARI YÜZÜNDENDİR
Karada ve denizde fesadın çıkması, nizâmın
bozulması, insanların kendi elleriyle işledikleri günahları yüzündendir.
Allah,bunların cezalarının bir kısmını dünyada taddırır, ta ki adam olup, dönüş
yapsınlar! Rûm-41/407
NOTER VE ŞAHİTLER MAĞDUR EDİLEMEZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ne kâtip (noter)
ne de şâhitler mağdur edilmesin!” Yani borcu ödememek için tehdit edilmesinler!
Bakara-282/47
NOTER, KATİB-İ ADİL, ADALETTEN
AYRILMASIN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Senetleri
yazan kâtip (noter) adâletten ayrılmasın ve Allah’ın öğrettiği gibi yazmaktan
da kaçınmasın!” Bakara-282/47
NOTERLİK MÜSLÜMANLIKTA VAR MIDIR?
Evet! Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Birbirinize borçlandığınız zaman onu, aranızda doğrulukla tanınmış bir kâtip
(noter) yazsın!” Bakara-282/47
NUH AS ÇOK ŞÜKREDEN BİR KUL İDİ
Bu âyette, Hz. Nuh’un çok şükreden
bir kul olduğu, O’nunla birlikte gemide taşınan kimselerin nesli olan bizlerin
de Hz. Nuh gibi çok şükredenlerden olmamız isteniyor. İsrâ-3/281
NUH AS DEDİ Kİ, BİNİN GEMİYE; ONUN
YÜZÜP GİTMESİ DE DURMASI DA ALLAH’IN ADIYLA
“Nûh dedi ki: “Binin gemiye! Onun
yüzüp gitmesi de, durması da Allah’ın adıyladır. Gerçekten Rabbim Ğafûr’dur,
RahÎm’dir.” Hûd-41/225
NUH AS GEMİ YAPARKEN KAVMİNDEN BİR
GÜRUH, O’NUNLA ALAY EDİYORLARDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nûh gemiyi
yapıyor, kavminden bir güruh da yanından geçtikçe O’nunla alay ediyorlardı. Nûh
dedi ki: ‘Siz, şimdi bizimle alay ediyorsanız, elbet bizim de sizinle, alay
ettiğiniz gibi alay edeceğimiz bir gün gelir. Artık rüsvây edecek azâbın kime
gelip çatacağını, ayrıca Ahiretteki dâimî azâbın da kimin üzerine ineceğini,
yakında görüp öğrenirsiniz.” Hûd-38,39/225
NUH AS KAVMİNE NELERLE NASİHAT ETTİ?
Allah buyuruyor: “Nûh’u kavmine
peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle nasihatta bulundu:‘Ey kavmim! Allah’a
ibadet edin, sizin için O’ndan başka ilâh yoktur! Bunu yapmazsanız korkarım ki
büyük bir günün azabı tepenize inecektir. İddia ettiğiniz gibi Bende hiçbir
sapıklık yoktur; Ben Alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim;
size Rabbimin vahiy olarak gönderdiklerini tebliğ ediyorum; size öğüt
veriyorum, hem sizin bilemeyeceğiniz şeyleri Allah’ın gönderdiği vahiy
sayesinde biliyorum; günâhdan sakınasınız, böylelikle merhamet olunasınız diye
içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir nasihat gelmesine hayret mi
ettiniz?” A’râf-59,63/ 157
NUH AS OĞLUNA, EVLADIM GEL SEN DE
GEMİYE BİN DE SUDA BOĞULMA, DEMİŞTİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gemi
binenlerini dağlar gibi dalgalar arasından geçirirken Nuh, biraz ötede kalan
(imanlı olduğunu zannettiği, küfrü içinde gizleyip açığa vurmadığı için iman
ehlinden saydığı gemi dışında kalan) oğluna: “Evlâdım, gel sen de bizimle
gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma!” diye seslendi. O da: “Beni sudan
koruyacak bir dağa sığınırım!” dedi. Nûh: “Bugün Allah’ın helâk emrinden
koruyacak hiçbir kuvvet yoktur, ancak O’nun merhamet ettiği kurtulur!” der
demez, birden aralarına dalga girdi de o oğlu, boğulanlardan oldu.” Hûd-42,43/225
NUH AS VE BERABERİNDEKİLER GEMİDEN
İNDİLER VE İNSANLIĞIN 2. ATASI OLDULAR
“(Allah tarafından) buyuruldu: “Ey
Nuh! Sana ve beraberindekilerden (çoğalarak tüm dünyaya yayılacak) olan
ümmetlere Bizden selâm ve bereketlerle gemiden in! (Onlardan ileride) öyle
ümmetler de olacak ki kendilerini bir müddet dünyada yaşatacağız. Sonra (inkâr
etmelerinden dolayı) Biz’den onlara yine pek elemli bir azap dokunacak!”
Hûd-48/226
NUH AS, ALLAH’DAN –BİLMEYEREK- OĞLU
İÇİN İSTEDİĞİ NECAT DUASINDAN ÖTÜRÜ AF DİLEDİ
Nûh as dedi: “Ya Rabbi! Hakkında
kesin bilgim olmayan şeyi istemekten Sana sığınırım. Eğer beni affetmez, bana
merhamet etmezsen, her şeyi kaybedenlerden olurum.” Hûd-47/226
NUH AS, BOĞULAN OĞLU İÇİN RABBİNE NE
DEMİŞTİ?
“Nûh Rabbine hitâb edip: ‘Ya Rabbi!
Elbette boğulan oğlum da ailemdendi, öz evlâdımdı. (Halbuki ben onları gemiye
alırken; Sen bana kurtulacaklarını, müjdelemiştin.) Senin va’din elbette Haktır
ve Sen, Hâkimlerin Hâkimi’sin!’ dedi.” Hûd-45/225
NUH AS, GEMİYE YERLEŞİNCE HANGİ
DUAYI YAPTILAR?
Allah-ü Teâlâ, Nuh as’a ferman etti
ki: Sen ve beraberinde olanlar gemiye yerleşince şöyle de!: “Bizi o zalim toplumun
elinden kurtaran Allah’a Hamd olsun! Rabbim! Beni mübârek bir menzile indir;
çünki Sen, en uygun şekilde yerleştirenin tâ kendisisin!” (Gemi, Cudi Dağı’na
indi. Bu dağ, kanaatimce Anadolu’dadır. O takdirde ne şereftir bu bize!) Mü’minûn-28,29/343
NUH AS, KAVMİ ARASINDA TAM DOKUZYÜZELLİ
SENE YAŞADI
Allah-ü Teâlâ bu Ayet-i Kerimesi’nde
şöyle buyuruyor: “And olsun ki, Biz Nûh’u kavmine peygamber olarak gönderdik
de, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı (yaşadı). Sonunda da
onlar, zulümlerine devam ederken tufan onları yakalayıverdi.” (Not: Ayette önce
bin yıl demesi, sonra elli eksiği demesi bana şunu hatırlattı: Nuh as kavmi
arasında aslında bin yıl yaşadı, 950 yılı bu bin yılın peygamberlikle geçen
süresi! Yani 50 yaşında peygamber olup 950 sene tebliğde bulundu. Allah-ü
a’lem!) Ankebût-14/396
NUH AS, KAVMİNDEN ÇOK ÇEKİNCE
KENDİNİ VE ONLARI ALLAH’A ŞU NİYAZLARI İLE ŞİKAYET ETTİ
Nûh as, inatçılıkta şampiyon olan
kavmini, nihayet dayanamayarak Allah’a şu niyazları ile şikâyet etti: “Ya
Rabbi! Ben kavmimi gece ve gündüz (Senin Dînin’e) davet ettim. Ama Benim
davetim, onların Hak’dan daha çok uzaklaşmalarına yol açtı. Onları bağışlaman
için her ne zaman davet etsem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (kendilerini
göremeyim diye) elbiselerine büründüler, direttiler (Nûh dediler, peygamber
demediler!) ve çok kibirlendiler. Daha sonra onları bazen yüksek sesle
(açıktan) davet ettim, (olmayınca) gizli gizli de davet ettim, her türlü yolu
denedim. Onlara şunu da dedim: Rabbinizden af dileyiniz! Zira O, Ğaffâr’dır
(çok bağışlayıcıdır)! Mağfiret dileyin ki, üzerinize bol bol yağmur indirsin!
Size mal ve evlat ihsan buyursun! Size nice bahçeler kılsın, nice ırmaklar
meydana getirsin! Size ne oluyor ki, Allah’ın büyüklüğünü kabul etmiyorsunuz? O
ki sizi tavırdan tavıra geçirerek yarattı (tekâmül ettirerek, medeniyetler
üzerine medeniyetler kurdurarak hayatınızı devam ettirdi). Nûh-5,10/569;
11,14/570
NUH AS, KAVMİNDEN ÜMİDİNİ KESİNCE
ALLAH’A YALVARDI, O DA GÜZELCE KABUL ETTİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nûh,
yalvardı, yakardı da Biz, O’nun duâsını ne güzel kabul buyurduk! O’nu,
ailesin(den iman edenler)i ve yanındaki mü’minleri, o büyük (Tufan) felâketinden
kurtardık.” Sâffât-75,76/447
NUH AS, KAVMİNE MEYDAN OKUDU! ÇÜNKİ
CANI BURNUNA GELMİŞTİ ADETA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hani O
(Nûh), kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Eğer benim aranızda bulunmam ve
Allah’ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, şunu bilin ki ben yalnız
Allah’a tevekkül etmişim. Siz de şerik koştuklarınızla beraber toplanıp işinizi
kararlaştırın ki, tasasını çektiğiniz bir dert olup kalmasın! Sonra da Bana hiç
mühlet vermeden hakkımdaki hükmünüzü uygulayın! Eğer bu tebliğimden yüz
çevirirseniz benim kaybedeceğim bir şey yok! Çünki ben sizden ücret
beklemiyorum ki! Benim ücretim ancak Allah’a aittir ve Bana O’na teslim
olanlardan olmam emredildi.” Yûnus/71,72/216
NUH AS, KAVMİNİN İLERİ GELEN KİBİRLİ
KAFİRLERİNE DEDİ Kİ
Nûh as, kavminin ileri gelen kibirli
kâfirlerinin: ‘sizin yalancı biri olduğunuzu düşünüyoruz!’ demelerine karşı
şöyle cevap verdi: “Ey benim kavmim! Düşünün bir kere: Ya ben Rabbimden gelen
çok âşikâr bir belgeye, kesin delile dayanıyorsam, ya O, bana tarafından bir
nübüvvet vermiş, bunlar size gizli kalmış da siz görememişseniz? Ne yapalım,
istemediğiniz o rahmete girmeye sizi zorlayabilir miyiz? Ey halkım! Bu
tebliğimden ötürü sizden maddî bir karşılık istemiyorum. Benim mükâfatımı
verecek olan yalnız Allah-ü Teâlâ’dır. Ben o iman edenleri kovacak da değilim. Onlar
Rablerine kavuşacak olan kimselerdir. Lâkin Ben sizi câhillik etmekte olan bir
topluluk olarak görüyorum. Ey kavmim! Eğer onları kovarsam, Allah’dan gelecek
azâba karşı Bana kim yardım eder? Artık hiç ibret almaz mısınız? Ben size: ‘Yok
Allah’ın hazineleri yanımdadır, yok Ben gaybı bilirim, yok Ben bir meleğim’
demiyorum. Hor gördüğünüz kimselere: ‘Allah onlara hiçbir hayır, hiçbir meziyet
vermez!’ de demiyorum. Onların içlerini Allah bilir. Böyle bir şey yaptığım
takdirde Ben, elbette zalimlerden olurum.” Hûd-28/223 ; 29,31/224
NUH AS, KAVMİNİN KÜSTAHÇA AZABI
GETİR DE GÖRELİM, DEMELERİNE VERDİĞİ CEVAP
Nûh as, kavminin “çok ileri gittin,
yeter artık; haydi bize tehdit ettiğin o azâbı getir de görelim!” demelerine
karşılık şöyle cevap verdi: “Onu, dilerse ancak Allah getirir. Ve O’nun elinden
siz aslâ kaçıp kurtulamazsınız. Allah, sizin helâkinizi dilemişse, ben sizin
iyiliğinizi arzu etsem bile, verdiğim öğütle iyiliğinizi istemem dahi, size
fayda vermez. Rabbiniz O’dur ve siz O’nun huzuruna döndürüleceksiniz!”
Hûd-33,34/224
NUH AS, SABRIN SONUNA GELDİ VE
ALLAH’IN HÜKMÜNÜ VERMESİ İÇİN DUA ETTİ
Nûh as, kavmini yüzlerce yıllar (ki
kendisi, kavmi içinde 950 yıl yaşamıştır) da’vet ettikten sonra “Nûh deyip
peygamber demeyen” kavmi ile arasında hükmünü vermesi için Allah’a duâ etti:
“Beni ve mü’minleri bu azgın kavimden kurtar!” dedi. Allah da vahy ile
yaptırdığı gemi içerisinde Hz. Nûh ve inananları kurtardı, diğer azgınları,
tufan ile hepsini suda boğdu. Bu hâdisede muhakkak ki alınacak ibret dersi vardır.
Fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler. Şüphe yok ki Rabbimiz
Allah, Azîz ve Rahîm’dir. Şuarâ-117,122/371
NUH AS, SADECE BEDDUA ETMEDİ, NİYK,
İYİ DUA DA ETTİ
Nûh as, azgın ve kâfir kavmine
bedduâ ettikten sonra bir istisna teşkil etmesi sadedinde şöyle niyk (iyi) duâ
da etti: “Ya Rabbi! Beni, anamı, babamı ve evime mü’min olarak girenleri, erkek
ve kadın bütün mü’minleri mağfiret eyle, bağışla! Zalimlere de helâk olmaktan
başka bir şey artırma! Onları, beterin beteriyle daha da perişan eyle!” Nûh-28/570
NUH AS’A NİHAYET, GEMİYİ GÖZETİMİMİZ
ALTINDA YAP! EMRİ VAHYOLUNDU
Nûh’a (Allah tarafından) şöyle
vahyolundu: “Artık kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka kimse aslâ
iman etmeyecek. Öyleyse o kâfirlerin yaptıklarından dolayı kederlenme de, Bizim
gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda, gemiyi yap ve o zalimler lehinde
Bana hiçbir şey söyleme, onlar için yalvarma! Çünki onlar, suda boğulacaklardır.”
Hûd-36,37/224
NUH AS’A, SEN ÇOK İLERİ GİTTİN, HAYDİ
TEHDİT ETTİĞİN AZABI GETİR DE GÖRELİM, DEDİLER
Kavmi Nûh as’a dedi: “Ey Nûh!
Bizimle mücâdelede çok ileri gittin; eğer iddianda doğru biriysen, haydi tehdit
ettiğin azâbı getir de görelim!” Hûd-32/224
NUH AS’IN DA’VETİNE KARŞI KAVMİ, BAKIN
NASIL OLUMSUZ TEPKİ VERDİ
Bir zaman Nûh’u kavmine peygamber
olarak gönderdik de O, kavmini şu şekilde irşâd etmişti: “Ey halkım! Yalnız Allah’a
ibâdet ediniz! Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. (Azgınlığınızla)
O’nun azâbından hiç mi sakınmazsınız?” Kavminin ileri gelenleri: “Bu, sadece
sizin gibi bir insandır. O’nun derdi, size
hâkim olmak, sizi yönetmektir. Eğer Allah, peygamber göndermek isteseydi, böyle
sizin gibi bir insan değil de meleklerden gönderirdi. Nitekim atalarımızdan da
böyle bir şey işitmedik. Bakmayın siz, bu delinin tekinden başka biri değil!
O’na biraz süre tanıyın, (acele etmeyin), iş aydınlanır, siz de gereğini yaparsınız.”
dediler. Mü’minûn-23,25/342
NUH AS’IN GEMİSİ, ÇOK BÜYÜK BİR İHTİMAL
İLE BUHARLI BİR GEMİ İDİ
Bu âyette buyuruluyor ki: “Nihâyet
emrimiz gelip tennûr kaynadığı zaman...” Tennûr türkçede tandır olarak
adlandırılır ki içinde ateş yanan ocak demektir. “Gemiyi gözetimimiz ve
vahyimiz doğrultusunda yap!” âyetinden de geminin (Hz. Cebrail as veya müekkel
melek(ler)in) tarifi üzere yapıldığı anlaşılıyor. Zaten teknolojinin her bir
dalının piri bir peygamberdir ve Allah’dan aldığı vahiyle o sanat dalını icrâ
eder. İmdi, tennûrun kaynaması ile geminin harekete hazır olması arasında bir
illet var ki bu da (Elmalılı Hamdi Yazır’ın ra düşündüğü gibi) geminin, buharlı
bir gemi olmasına kuvvetli bir delildir. Hûd-40/225
NUH AS’IN GEMİSİ, CUDİ DAĞI ÜZERİNE
YERLEŞTİ
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Su çekildi, iş
bitirildi ve gemi Cûdi (dağı) üzerinde yerleşti ve ‘Kahrolsun o
zalimler!’denildi.” (Cudi, Türkiye’nin güneydoğusunda, Şırnak civarında 2000 m.
Yüksekliğinde bir dağdır. Tevrat, Ararat ‘Ağrı’ dağına yereştiğini bildirir.
Cûdi, Ağrı Dağı eteklerinde bir yerin ismi de olabilir. Nitekim Musul, Cizre ve
Şam’da Cûdi ismiyle birer dağ isminden bahsedilir.) Hûd-44/225
NUH AS’IN GEMİSİNDE VE GEMİ İLE
İNANANLARIN KURTARILMASINDA İBRETLER VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bunda
(Tufan hâdisesinde, Nûh’un gemisinde) alınacak nice ibretler vardır. Doğrusu
Biz insanları elbette imtihan etmekteyiz.” Mü’minûn-30/343
NUH AS’IN İBRAHİM VE LUT AS’DAN ÇOK
ÖNCE PEYGAMBER OLDUĞU BİLDİRİLİYOR
Allah-ü Teâlâ, Efendimize Nûh’u da
anmasını, çünki O’nun, İbrahim ve Lût’dan çok önce bir Nebi, bir önder olarak
gönderildiğini, duasını kabul ettiğini, O’na destek olarak Kendisini ve
inananları Tufan’dan kurtardığını, diğerleri olan kötü ve inatçıları ise suda
boğduğunu, bu Âyet-i Kerimesi ile bildiriyor. Enbiyâ-76,77/327
NUH AS’IN KAVMİ, BASİRETLERİ
KÖRELMİŞ BİR KAVİM İDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar, Nuh’u
yalancı saydılar; Biz de O’nu ve gemide beraber bulunanları kurtardık;
Âyetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Çünki onlar, basiretleri körelmiş
kimselerdi.” A’râf-64/157
NUH AS’IN KAVMİ, O BÜYÜK PEYGAMBERE
ÇOK BÜYÜK HİLE VE TUZAKLAR KURMUŞLARDI
Nûh as, kavmini Rabbine arz-ı
şikâyette bulunurken “Rabbim! Onlar Bana çok büyük hile ve tuzaklar kurdular”
dedi. Bu durum, kavminin ne kadar şirret ve ahlâken çürümüş olduğunu gösterir. Nûh-22/570
NUH AS’IN YAPTIĞI GEMİYİ ALLAH BİR
İBRET OLARAK BIRAKTIĞINI SÖYLÜYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Celâlim
hakkı için bunu (bu gemiyi ve Tufan alâmetlerini) bir ibret olarak geriye
bıraktık. Hani bir ibret alan var mı?” (Yok Ya Rabbi, yok! Evet, kesin kes
inanıyorum ki Nûh as’ın gemisi, şu anda da yerinde kâşiflerini bekleyip
durmaktadır. Kimbilir adı “Cûdi” olan hangi dağın karları altında yatmaktadır.
Bu, insanlığın var oluş kader gemisinin, ibret alınmak üzere geriye bırakıldığı
kutsal kitaplarda, bahusus Kur’an-ı Kerim’de zikredilmektedir. Eski devirlerde
bütün yıl karla kaplı dağ tepelerinde kar altındaki bu gemiyi keşfetmek, keşfedilse
bile ortaya çıkarmak mümkün olmayabilirdi. Fakat günümüzdeki teknoloji ile bu,
pekâla mümkün! Ve inanıyorum ki bu Cûdi dağı, Türkiye Cumhuriyeti sınırları
dahilindedir. Keşfedilip ortaya çıkarılsa, o tepeye bir de teleferik kurulsa;
hem Mısır’ın Süveyş Kanalı gibi para basar, hem de inançsızların inanmalarına
vesile olur. Bu ikinci husus daha önemlidir. Zira bir insanın imana gelmesi,
dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Nûh as’ın gemisi, babayiğit kâşifleri
bekliyor.) Kamer-15/528
NUH DEDİ: EY KAVMİM! ALLAH’A İBADET
ETMENİZ İÇİN O BENİ BİR UYARICI OLARAK GÖNDERDİ
Nûh as, kavmine: “Ey Benim milletim!
Allah’a ibâdet etmeniz, Kendisi’nden korkmanız ve Bana itaat etmeniz için Allah
Beni, size bir uyarıcı peygamber olarak gönderdi.” dedi. Nûh-2,3/569
NUH DEDİLER, PEYGAMBER DEMEDİLER
Nuh as’ın kavminin ileri gelenleri,
“biz seni besbelli bir sapıklık içinde görüyoruz!” dediler. Yani meşhur tabirle
“Nuh dediler, peygamber demediler.” A’râf-60/157
NUH DEYİP, PEYGAMBER DEMEYEN HALKINA
KARŞI NUH AS ALLAH’DAN YARDIM İSTEDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Nûh as,
Rabbine yalvararak: ) ‘Ya Rabbi! Kavmimin Beni yalanlamalarına karşı Bana
yardım et!’ diye yakardı.” Mü’minûn-26/342
NUH DEYİP, PEYGAMBER DEMEYENLERİN
AKIBETİ BAKINIZ NASIL OLDU?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yine de
Nuh’un halkı, kendisini dinlemeyip yalancı saydılar. Biz de hem onu, hem de
gemide beraberinde olanları, kurtardık ve bunları o ülkeye hükmedenlerin yerine
geçirdik. Âyetlerimizi yalan sayanları, (Nuh deyip peygamber demeyenleri) ise
suda boğduk. İşte bak da gör, uyarıldıkları halde doğru yolu tutmayanların
âkıbetlerinin nasıl olduğuna!” Yûnus-73/216
NUH KAVMİ DAHA ZALİM VE DAHA AZGIN
İDİ, ONLARI DA ALLAH HELAK ETTİ
Âd ve Semûd kavimlerinden daha önce
yaşamış olan Nûh kavmini de Allah helâk etmişti. Hem bunlar, onlardan daha
zalim ve daha azgın olanların tâ kendileriydi. Necm-52/527
NUH KAVMİ DE PEYGAMBERLERİNİ YALAN
SAYMIŞLARDI
Allah-ü Teâlâ, haber veriyor : “Nûh
Kavmi de peygamberlerini yalanladı. Kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti:
Allah’a karşı gelmekten sakınmıyor musunuz? Bilesiniz ki Ben, Allah tarafından
size gönderilmiş emin bir peygamberim. Artık Allah’dan sakının da Bana itaat
edin! Ben, bu tebliğ vazifem karşılığında sizden herhangi bir ücret
istemiyorum. Benim ücretim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Haydi öyleyse,
Allah’a karşı gelmekten sakının da Bana itaat edin!” Şuarâ-105,110/370
NUH KAVMİNİN HELAK EDİLİŞİ ÇOK KISA
OLARAK BU AYETTE DE ZİKREDİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde “daha önce de Nûh kavmini helâk etmiştik, çünki onlar,
peygamberlerini inkâr eden bir fâsıklar topluluğu idiler” buyurmaktadır.
Zâriyât-46/521
NUH KAVMİNİN PUTLARINDAN BEŞ TANESİNİ
KUR’AN BU AYETİNDE ZİKREDER
Nûh as’ın kavmi, yandaşlarının Nûh
as’a inanmalarından endişe ederek onları sıkı markaja alıp şöyle tahşidatta
bulundular da: “Sakın tanrılarınızdan vazgeçmeyin ha! Hele hele büyük putlardan:
Vedd’i, Süva’ı, Yeğûs’u, Yeûk’u ve Nesr’i sakın ola bırakmayın!” dediler. Nûh-23/570
NUH SURESİ
71. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 28 âyettir. Nûh-0/569
NUH TUFANI’NDAN SONRA GELEN NESİLLERDE
DE AZGINLIK DEVAM ETTİ
Allah-ü Teâlâ bizleri
bilgilendiriyor: “Nûh Tufanı’ndan sonra nice nesiller (kavimler) geldi ve o kavimlere
nice peygamberler gönderildi. Fakat o nesillerin ileri gelen eşraf takımı,
gönderilen her bir peygamberin karşısına dikilerek muhâlefet ettiler. “Bu
sadece sizin gibi yiyip içen bir beşer, hiç böyle birine itaat mı olur? İnsan
kendisi gibi yiyip içen birisine itaat ederse hüsrâna uğrar!” dediler. (Bu
nesiller, Âd, Semûd, Eyke gibi kavimler ve Hûd, Sâlih, Şuayb as gibi elçilerdir.)”
Mü’minûn-33,34/343
NUH TUFANINDA ATALARINIZI AKIP GİDEN
O EMNİYETLİ GEMİDE TAŞIYAN BİZ İDİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nûh
zamanında, her tarafı su bastığında, varlığınıza sebep olan atalarınızı
tufanda, akıp giden o emniyetli gemide Biz taşımıştık.” Hâkka-11/566
NUH TUFANINDAN SONRA İNSANLIK NİCE
NESİLLERLE DEVAM ETTİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan
(Nuh’un Gemisi ile kurtulanlardan) sonra başka nesiller yarattık. Onların
içinden de peygamberler gönderdik. O peygamberler: Yalnız Allah’a kulluk edin!
Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Gerçek bu iken O’na şirk koşmaktan
hâlâ sakınmaz mısınız?” dediler. Mü’minûn-31,32/343
NUH VE İBRAHİM AS’IN ZÜRRİYYETLERİNE
ALLAH, KİTAP VE PEYGAMBERLİK VERMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz
ki Biz, Nûh’u ve İbrahim’i peygamber olarak gönderdik; zürriyyetlerine de kitap
ve peygamberlik verdik. Onlardan (zürriyyetlerinden) kimileri hidâyete erse de
onların çoğu, yoldan çıkmış fâsık kimselerdir.” Hadîd-26/540
NUH, OĞLUM DEDİĞİN O, KAFİR
OLDUĞUNDAN SENİN OĞLUN DEĞİLDİR!
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Ey Nûh! O, senin
ailenden değildir! Çünki o, dürüst iş yapan, sâlih bir insan değildi. Öyleyse, hakkında
kesin bilgin olmayan bir şeyi, Ben’den isteme! Câhilce bir davranışta
bulunmayasın diye sana öğüt veriyorum.” (Nuh as’ın bu oğlu kâfir idi, fakat Nûh
as onu imanlı biliyordu. Mü’minle kâfir arasında velâyet oluşmadığından bu
veled, Hz. Nuh’un oğlu sayılmazdı. O sebepten Allah’ın kurtarmayı va’d ettiği
aile fertlerinden değildi.) Hûd-46/226
NUH’A DEDİK, HER HAYVAN TÜRÜNDEN
İKİŞER EŞ İLE AİLENİ VE İNANANLARI GEMİYE AL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nihâyet
emrimiz gelip de tennûr kaynadığı zaman Nûh’a dedik ki: “Her hayvan türünden
erkekli dişili ikişer eş ile haklarında helâk hükmü verilmiş olanları (iman
etmeyen o hanımın ile yine iman etmeyen o oğlun) hâriç olmak üzere aileni, bir
de iman edenleri gemiye al!” Zaten beraberinde iman eden pek az insan vardı.” Hûd-40/225
NUH’A SELAM OLSUN ALEMLER İÇİNDE,
DİYOR YÜCE ALLAH
Allah-ü Teâlâ, Nûh as’a “Alemler
içinde Nûh’a selâm olsun! Biz iyilik edenleri işte böyle ödüllendiririz. Çünki
O, Bizim Mü’min kullarımızdandır” diyerek O’nun çok seçkin bir kul ve peygamber
olduğunu tescil ediyor. Sâffât-79,81/448
NUH’U BİZ KAVMİNE, ELEMLİ BİR AZAP
GELMEDEN ÖNCE KENDİLERİNİ UYAR DİYE GÖNDERDİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz Nûh’u
kavmine, “elemli bir azap gelmeden önce kendilerini uyar” diye peygamber olarak
gönderdik.” Nûh-1/569
NUH’U KENDİ KAVMİNE GÖNDERDİK, ŞUNU
İLAN ETSİN DİYE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçekten
Biz, vaktiyle Nûh’u kendi kavmine gönderdik, şunu ilân etsin diye: ‘Şüphesiz
Ben, sizin için Allah’dan başkasına ibâdet etmeyesiniz diye gönderilmiş bir
korkutucu, bir uyarıcıyım. Doğrusu, bu gidişle Ben, sizin canınızı yakacak, gayet
acı bir günün azabına uğramanızdan endişe ederim.” Hûd-25,26/223
NUH’UN GEMİSİ ALLAH’IN NEZARETİNDE
HAREKET EDİYORDU, HER HAREKET KONTROLLÜYDÜ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gemi
(Nûh’un Gemisi), Bizim nezaretimizde akıp gidiyordu. O kadri bilinmemiş değerli
bir insan olan kulumuz Nûh’a bir mükâfat olarak böyle yaptık. Kamer-14/528
NUH’UN GEMİSİ BULUNACAK, ÇÜNKİ
İBRET-İ ALEM OLARAK BIRAKILDIĞI BEYAN EDİLİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Fakat O’nu
(Nûh) ve gemi halkını tufandan kurtarıp o (gemiyi ve tufanı), bütün âleme
(insanlara) bir ibret kıldık.” (Dağların tepelerine yakın kısımlarda balık
fosilleri bulunmuştur; bu, tufan hadisesini kanıtlar. Elbet bir gün kar altında
gömülü Nûh’un Gemisi de bulunacaktır.) Ankebût-15/397
NUH’UN GEMİSİ, BUHARLI BİR GEMİ İDİ
Allah-ü Teâlâ: “Nihayet buyruğumuz
geldiği ve tandır (kazan) kaynadığı zaman...”buyururken geminin hareketi için
kazanın kaynamasını zikretmesi, Nuh’un Gemisi’nin buharla hareket eden bir gemi
olduğunu anlıyoruz. Mü’minûn-27/342
NUH’UN GEMİSİ, ÇİVİ KULLANILARAK
TAHTADAN MAMÜL BİR GEMİYDİ
Allah-ü Teâlâ, Nûh as’ın gemisinin
tahta ve çivi kullanılarak yapılmış bir gemi olduğunu bu âyetlerinde
bildiriyor. Başka âyetlerden de bu geminin buhar enerjisi ile hareket ettiğini
anlıyoruz. Kamer-13/528
NUH’UN GEMİSİNİ İBRETLİ BİR HATIRA
VE CAN KULAĞI İLE DİNLEYEBİLENLERE BİR DERS YAPTIK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nûh’un
gemisini (tufanda, sebep olması hâsiyetiyle insanlığın yok olmasını önleme gibi
bir misyonu yerine getiren o tarihi gemiyi), hem insanlık için ibretli bir
hatıra olsun ve hem de can kulağı ile dinleyebilenlere kendisinden pek çok
dersler çıkartılsın diye insanlığa bir yâd-ı cemil olarak bıraktık!” Hâkka-12/566
NUH’UN KARISI İLE LUT’UN KARISINI
ALLAH KAFİRLERE MİSAL GETİRDİ
Allah-ü Teâlâ Nûh as ile Lût as’ın
karılarını kâfirlere bir misal olarak getirdi. (Yani Peygamber hanımı olmak
kişiyi kurtarmaz, illâ ki, herkesin kendisine ait iman ve amel-i salihi olması
gerekiyor.) Çünki bu (iki karı), kullarımızdan iki salih kulun (Hz. Nûh ve Hz. Lût’un
nikâhı) altında idiler, onlara (inanmadıkları halde inanmış gözükerek) hâinlik
ettiler. Bu yüzden Kocaları da o karıları, Allah’dan gelen cezadan
kurtaramadılar. O kadınlara (ölürken veya kıyamet gününde) denildi ki: “Haydi!
Cehenneme o girenlerle beraber siz de girin!” (Not: İki Kutlu Peygamberin
karılarının ihâneti, imansızlıkla alâkadardır. Fuhşiyatla değil!) Tahrîm-10/560
NUH’UN KAVMİNİN İLERİ GELENLERİ
DEDİLER: SEN DE BİZİM GİBİ BİR İNSANSIN!
Nûh’un kavminin ileri gelen
kâfirleri, hep birden kalkıp şöyle dediler: “Bize göre Sen, sadece bizim gibi
bir insansın, bizden farkın yoktur! Hem sonra, senin peşinden gidenler, toplumumuzun
en düşük kimseleri, bu da gözler önünde! Ayrıca sizin, bize karşı bir
meziyetinizin olduğunu da görmüyoruz. Bilâkis sizin yalancı olduğunuzu
düşünüyoruz!” Hûd-27/223
NUR EVLERE IŞIK TUTAN AYET:
EVLERİNİZİ NAMAZGAH YAPIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Musa ve
kardeşine (Harun’a): Kavmi İsrailoğulları için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi
namazgâh yapın, namazı hakkıyla îfâ edin ve ey Musa, mü’minleri müjdele!” diye
vahyettik. (İsrailoğullarında aslolan ibâdetin ma’bette yapılmasıdır. Fakat
despot bir hükümdarın işkenceli döneminde, ruhsat kabilinden evleri namazgâh
edinmelerine izin verilmişti. ‘Sırran tenevveret=gizliden gizliye hazırlanma, tekemmül
etme’ fehvasınca evler, birer mektep haline getirilir, orada tehâlükü
göğüsleyecek bir ümmet hazırlanır. Evler, temellerin temelidir.) Yûnus-87/217
NUR SURESİ İÇİNDE UYGULANMASI FARZ
OLAN HUKUK KURALLARI VARDIR
Allah-ü Teâlâ, Nûr Sûresi için şöyle
buyuruyor: “Bu, bir sûredir ki, onu indirdik ve hükümlerini farz kıldık. İyice
belleyip ibret alasınız diye içinde açık seçik âyetler indirdik.” Nûr-1/349
NUR SURESİ:
24. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 64 âyettir. Nûr-0/349
NUR, KUR’AN-I KERİM’İN BİR ADIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden bir delil (peygamber) geldi ve size apaçık
bir Nûr olan Kur’an’ı indirdik. Allah’a iman edip ona(Kur’an’a) sımsıkı
sarılanları O (Allah), Tarafı’ndan bir rahmet ve bir lütuf içine koyacak ve
onları Kendisi’ne varan dosdoğru bir yola hidâyet edecektir.” Nisâ-174,175/104
NURLARI ÖNLERİNDE VE SAĞLARINDA
OLANLAR, RABBİNİZE KAVUŞUNCAYA KADAR KOŞUN!
Peygamber ve onunla beraber olan
Ehl-i İman’ın nûrları, önlerinde ve sağ taraflarında (olarak) sür’atle
ilerlerler de şöyle derler: “Rabbimiz! Nûrumuzu bize artırarak tamamla ve bize
mağfiret eyle! Şüphesi ki Sen, her şeye Kâdir olansın!” Tahrîm-8/560
NUR-U İLAHİ’Yİ AĞIZLARIYLA ÜFLEYİP
SÖNDÜRMEK İSTİYORLAR
Onlar (İslam ve Kur’an düşmanları
olan kâfirler), Allah’ın nûrunu (İslâm’ı, Kur’an’ı) ağızlarıyla üfleyip
söndürmek isterler. Halbuki kâfirler hoşlanmasa da Allah, mutlaka nûrunu
tamamlamaktan başka bir şeye râzı olmaz! Tövbe-32/191
NURULLAHI, KUR’AN’I, İSLÂMI,
ÜFLEMEKLE SÖNDÜRECEKLERİNİ SANIYORLAR
O kâfirler, Allah’ın nûrunu
(Kur’an’ı, İslâm’ı) ağızlarıyla üfleyerek söndürmek istiyorlar. (Yani güneşi
üfleyerek söndürmeye çalışan ahmaktan farkları yoktur mânâsında!) Halbuki
Allah, kâfirler istemese de nûrunu tamamlayacaktır. (yani İslâm-Hadis-i Şerif
tebşirâtı ile- güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır.) Saff-8/551
NURUNUZDAN BİZ DE İSTİFADE EDELİM,
DERLER MÜNAFIKLAR, MÜ’MİNLERE
Kıyamet gününde ortalığı zifirî bir
karanlık basar, öyle ki, insan avucunun içini dahi göremez. Bu sırada Allah, mü’minlere
önlerinden ve sağlarından bir nûr gönderir ki bu nûr, onlara kılavuzluk eder de
mü’minler cennete doğru koşuşurlar. Münâfıklar ise mü’minlere: “Ne olur, yüzümüze
bir bakın da nûrunuzdan biz de yararlanalım!” derler. Onlara şöyle denilir:
“Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nûr arayın!” (Bu nûrun abdest âzâlarından
tele’lü’ eden bir nûr olduğu rivayet edilmiştir.) Hadîd-13/538
NUSRETULLAH OLMADAN OLMAZ!
Allah’ın nusreti (yardımı) geldiği
zaman ancak insanlar, gerek ferden ferdâ, gerek kâfile kâfile Allah’ın Dînine
dehâlet ederler. Yoksa yok! Eğer hidâyet insanın elinde olsaydı, Ebu Talip, Resûlüllah
Efendimiz’in sav eliyle müslüman olurdu, ama olamadı! Öyleyse zâhirde -adedi
kaç olursa olsun- senin elin ile hidâyete girmiş gözükenlerden aslâ nefsine pay
çıkarma! Bu da senin imtihanındır bilesin! Öyle ya, iyilikler Allah’dan, kötülükler
nefsimizdendir, vesselâm! Nasr-1/603
NÜBÜVVETİNİ YALAN SAYDILARSA ÜZÜLME!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Senin nübüvvetini onlar (Yahudiler), yalan saydılarsa üzülme! Zaten,
Senden önce nice Resulleri de yalan saymışlardı.” Âl-i İmrân-184/73
Yorumlar
Yorum Gönder