KUR’AN-I KERİM KONULARI: (T) İLE
BAŞLAYANLAR
TA SİN MİM
Hurûf-u Mukattaa olup, Şuarâ Sûresi
ile Kasas Sûresi’nin başlarında, ilk âyetleri olarak geçer. Mânâsını Allah
bilir. Şuarâ-1/366; Kasas-1/384
TA SİN
Hurûf-u Mukattaadır. Neml Sûresi’nin
ilk âyetinin ilk harfleri olarak geçer. Neml-1/376
TABAKADAN TABAKAYA BİNECEK, HALDEN
HALE GEÇECEKSİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şafağa
(akşamın kızıllığına), geceye ve gecenin barındırdıklarına, Dolunay’a yemin
ederim ki, siz (cennet veya cehennemdeki ikâmetgâhınıza yerleşinceye kadar)
tabakadan tabakaya binecek(halden hale geçecek)siniz!” İnşikâk-16,19/589
TABİ OLACAĞIZ DA KİME?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
insanlar!) Rabbiniz tarafından size indirilen vahye (Kur’an’a) tabi olun! Ondan
başka birtakım hâmiler (beşerî sistemler) edinip de onlara uymayın! Ne kadar da
az ibret alıyorsunuz!” (Yaşayan Kur’an olan Efendimiz Hz. Muhammed sav dışında
hiçbir insanın peşine takınılıp gidilmez. Mürşitleri ve Alimleri dinlemek, onlara
takılmak, onların arkalarından gitmek anlamına gelmez. Onları dinlemek, Onların
bize Efendimizi sav ve Kur’an’ı anlatmalarından dolayıdır. Mürşitle beraber yol
tutanı zannederler ki mürşide tabi olmuş da arkasından gidiyor. Mürşit
Efendimize tabi olmakta kendisini dinleyenlerden önde olduğuu için ileride
görünür. Onunla beraber olanlar onun arkasında kaldıkları için mürşide tabi
oldular zannedilir. Aslında Peygamber Efendimize tabi olunmaktadır. Herkesin
fıtratına uygun bir mürşîdi dinlemesi, bir ihtilâf değil, bir zenginliktir.) A’râf-3/150
TADIN BAKALIM ŞU YAPTIĞINIZ
KÖTÜLÜKLERİN CEZASINI, SİZİ KEFERE VÜ FECERELER SİZİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Kefere vü
fecere cehenneme getirilir ve kendilerine şöyle denilir): Şimdi tadın (dünyada
yaptığınız cürümlerin cezasını bakalım)! Artık Biz’den sizin azâbınızı
artırmaktan başka bir şey beklemeyin!” Nebe’-30/581
TAĞUTLAR VE PUTLAR PEŞİNDE OLANLARA
SORULUR, NEREDE ORTAKLARIM
Allah-ü Teâlâ, kıyamet gününde
tâğûtlar ve putlar peşinde ömür tüketen o müşriklere seslenir: “Kendilerini
Bana ortak zannetmekte olduğunuz ortaklarım(!) hani nerede?” (O gün vay o
müşriklerin haline!) Kasas-62/392
TAĞUTLAR, İNKAR EDENLERİN
DOSTLARIDIR, VELİLERİDİR
Tâğûtlar (Allah’ın yerine konan
şeyler), inkâr edenlerin dostlarıdır, velileridir. Onları, aydınlıktan
karanlıklara götürürler. Bakara-257/42
TAĞUTLAR, PUTLAR, BEL BAĞLANILAN NİCELER,
O GÜN YOK OLUP GİTMİŞLER
Kıyamet günü, Allah’a ortak
olduklarını zannettikleri (tâğût, put vs. ne varsa bilumum) şefâatçileri,
onların (kâfirlerin) yanlarında gözükmeyecek, yok olup gitmiş olacaklardır. En’âm-94/138
TAĞUTLARA İBADET ETMEM BANA
YASAKLANDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Allah’dan başka taptığınız şeylere ibâdet etmem Bana yasak
kılındı.” En’âm-56/133
TAĞUTLARA YA DA PUTLARA TEMENNA
DURANLAR, ZİLLETE HAZIR OLUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra
kıyamet günü Allah, onları (hayatı, inkâr, tuzak, hile, çıkarı için el etek
öpmek ile geçen bilumûm erâcif cinsinden herifleri) zelil eder ve: “Hani, nerede
sizin o uğurlarında mü’minlere düşman kesildiğiniz ortaklarım?” der. Kendilerine
ilim nasip edilenler de (Kur’an hakikatlarından nasibi olanlar da): ‘Gerçekten
her türlü zillet ve sefâlet bugün kâfirlerin başınadır’ derler.” Nahl-27/269
TAĞUTLARI ÇAĞIRIN DA ŞU DERDİNİZİ
HALLETSİNLER BAKALIM
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Söyleyin bakalım: Eğer Allah, işitme ve görme duyunuzu
alır, kalblerinizi de mühürlerse, Allah’dan başka onu size geri getirecek tanrı,
tağut kim olabilir? Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl da
yüz çeviriyorlar!” En’âm-46/132
TAĞUTTAN KAÇ, ALLAH’A YÖNEL Kİ,
HAYAT-I EBEDİYEN KURTULSUN!
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde tâğûttan (Allah’ın yerine konan her bir şeyden) kaçınıp Allah’a
yönelenlere gayet derecede yüksek müjdeler veriyor. Onların, sözü (Kur’an
hakikatlarını) dinlemelerini ve en güzeline (iki iyiden daha iyisine, ruhsat
yerine azimete) uymalarını övüyor. Zümer-17,18/459
TAĞUTU TERKEDİP İMAN EDEN
Kim Tâğûtu (Allah’ın yerine konan
her bir şeyi) inkâr edip Allah’a iman ederse; O, kopmayan sapasağlam bir ipe
(Kur’an-ı Kerim’e veya Risâlet-i Ahmediye’ye) yapışmış demektir ki o ip, O’nu
Allah’a ve cennete kadar götürür. Allah, İşiten’dir, Bilen’dir. Bakara-256/41
TA HA SURESİ
20. Sûredir. Mekke’de nâzil
olmuştur. 135 âyettir. Tâhâ-0/311
TAHA
Hurûf-u mukattaadan olup Peygamber
Efendimizin bir ismidir. Efendimizin bu ismiyle beraber yedi ismi, Kur’an-ı
Kerimde geçer: 1-Tâhâ: Tâhâ Sûresinde, 2-Yâsîn: Yâ Sîn Sûresinde, 3-Muhammed:
Fetih Sûresinde, 4-Ahmed: Saff Sûresinde, 5-Abdullah: Cin Sûresinde,
6-Müzzemmil: Müzzemmil Sûresinde, 7-Müddessir: Müddessir Sûresinde. Tâ Hâ-1/311
TAHAMMÜL EDEMİYORDUN KUR’AN’I
DİNLEMEYE DÜNYADA, ŞİMDİ TAHAMMÜL ET BAKALIM!
“Kur’an hakikatları karşısında
gözleri perdeli olana, yani o hakikatları görmeye, Allah’ı anmaya tahammül
edemeyenlere Ahirette cehennem açıkça gösterilir.” (Şimdi tahammül et bakalım!)
Kehf-100,101/303
TAHRİM SURESİ
66. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 12 âyettir. Tahrîm-0/559
TAHTIN ÜZERİNDEKİ CESET, ASLINDA
SÜLEYMAN AS’I BİR İMTİHAN ETMEKTEN İBARETTİ
Süleyman as’ın, Mescid-i Aksâ’yı
yaptırması hengâmında getirttiği usta cinler arasında birtakım şeytanlar da
vardı. O şeytanlar, kurdukları bir kumpasla Süleyman as’ın tahtından bir müddet
uzak kalmasını sağladılar. (Yani bir ihtilal ile tahtı işgal edilip oraya kırk
gün boyunca heykel gibi duran birisi oturtulmuş) veya bizzat kendisi tahtında
otururken ağır bir hastalığa tutulmuş olduğundan âdeta bir ceset kesilmiş ve
ferman çıkaramadığından nüfûzunu kaybetmiş bir halde kalmıştı. Allah-ü A’lem!
Aslında bu, Süleyman as’ı imtihan etmekten başka bir şey değildi. O da her kul
gibi Allah’a iltica etti ve şöyle yakardı: “Ya Rab! Affet beni ve bana benden
sonra hiç kimseye nasib olmayacak bir saltanat lütfet! Çünki Sen, lütufları son
derece bol olan Vehhâb’sın!” Allah da O’na yapılan kumpası darmadağın etti veya
O’na tam şifâ verdi de eski etkinliğine tekrar kavuştu. Aslında bu, Süleyman
as’ı bir imtihan etmekten başka bir şey değildi. (Sıkı bir imtihan olmadan
cennete giriş yok, vesselâm!) Sâd-34,35/454
TAHTLAR Kİ, MÜCEVHERLERLE
SÜSLENMİŞTİR; TA EHL-İ CENNET ÜZERLERİNE KURULSUNLAR
Cennette mücevherlerle süslenmiş
tahtlar vardır. Ehl-i cennet, bu tahtların üzerine kurulurlar, karşılıklı
otururlar ve dünya maceralarını birbirine anlatarak hoş vakit geçirirler. (Ne
güzel!) Vâkıa-15,16/533
TAKADI ÜSTÜNDE KİMSEYİ ALLAH
MÜKELLEF TUTMAMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah,
kimseyi kendisine verdiği imkânlardan fazlasıyla mükellef tutmaz!” Talâk-7/558
TAKATIN ÜSTÜNDE YÜK TAŞIMAKLA HİÇ
KİMSE MÜKELLEF DEĞİLDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, hiç
kimseye tâkatinin üzerinde yük yüklemeyiz ve nezdimizde tam Hakk konuşan bir
kitap vardır. (Bu kitap, Levh-i Mahfuz mudur, kişinin amel defteri midir? Allah
bilir!) Bundan dolayı aslâ haksızlığa uğratılmazlar. (Çünki bu kitap, bir
senettir ve bir belgedir.) Mü’minûn-62/345
TAKATIN YETTİĞİNCE SALİH AMEL İŞLE!
SONRA GİR CENNETE, MÜBAREK OLSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip
sâlih ameller işleyenler -ki Biz kimseyi, gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef
tutmayız- işte onlar, cennet ehlidirler. Onlar, orada ebedi olarak
kalacaklardır.” A’râf-42/154
TAKDİR EDEMEDİK HAKKIYLA ŞANINI YA
RAB!
Allah-ü Teâlâ: “Halbuki o kullar, Allah’ın
Şânı’nı hakkiyle takdir edemediler, O’na hakkıyle kulluk edemediler” buyurmaktadır.
Zümer-67/464
TAKDİR ETMİŞSE ALLAH, KALE MALE
KORUYAMAZ SENİ BİLLAH!
Allah-ü Teâlâ, Ehl-i Kitap’tan inkâr
eden Yahudilerden bir kısmını, muhkem kalelerinin kendilerini koruyacağı
zehabında iken hiç ummadıkları bir yerden bastırdı ve kalblerine korku saldı. Öyle
ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle yıkıyorlardı.
Düşünün de ibret alın ey basiret sahipleri! Haşir-2/544
TAKDİRDE NE VARSA O, ZAMANI GELİNCE
YERİNİ BULUR
Müşrikler, Peygamberi yalanladılar, hevâ
ve heveslerine uydular, akıllarınca Risâlet dâvâsının önüne geçeceklerdi de bu
dâvâ böylece kaybolup gitmeye mahkum olacaktı. Ama hiç bilmedikleri bir şey
vardı: Mukadder olan her iş yerini bulur. Allah’ın takdir ettiği Peygamberlik
de safha safha hükmünü icra ederek kemâle erecek ve vazifesini tamamlayacaktı.
Nitekim öyle de oldu! Kamer-3/527
TAKIM OLARAK ŞEYTANIN TAKIMI OLMAYI
MI YEĞLEDİN YOKSA? VAH SANA Kİ, NE VAH!
Öyle akl-ı evveller vardır ki, şeytan
onları hükmü altına almıştır da Allah’ı hatırlamayı kendilerine unutturmuştur.
İşte onlar, şeytanın takımıdır. Dikkat edin, şeytanın takımı, ziyan ve hüsrana
mahkumdur! Mücâdele-19/543
TAKIMI’NDAN RAZIDIR ALLAH; ONLAR DA
ALLAH’DAN RAZIDIRLAR
İman etmiş ve Allah’ın imanı
kalblerinde nakşetmiş olduğu o kimseler var ya! Allah, onları içlerinden
ırmaklar akan cennetlerine koyacak ve onlar, kesintisiz olarak orada, ebediyyen
kalacaklardır. İşte onlar, Allah’ın takımıdır (Hizbullah). Ve iyi bilin ki, Allah’ın
takımında yer alanlar, kurtuluşa erecek olanlardır. Mücâdele-22/544
TAKLİT:ATALARINI TAKLİT EDEREK ONLAR
DA ALLAH’DAN BAŞKASINA TAPIYORLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
müşriklerin taptıkları şeylerin kendilerini ne feci âkıbete sürükleyeceğinden
hiç şüphen olmasın! Daha önce ataları nasıl tapınıyor idiyse bunlar da onlar
gibi (onları taklit ederek) öylece tapınıyorlar. Biz de elbette müstehakları ne
ise, eksiksiz olarak tam tamına vereceğiz.” Hûd-109/233
TAKVA EHLİ İÇİN BİR BAŞKA ÖLÇÜ
Allah-ü Teâlâ: “Doğruyu (Hak ve
gerçeği) getiren (Peygamber) ve O’nu tasdik edenler var ya, işte onlar Takvâ
sahiplerinin tâ kendileridir.” buyuruyor. Zümer-33/461
TAKVA EHLİNİN VASIFLARI
1-Görünmeyen Âlem`e inanırlar. Yani
akılları gözlerine inmemiş, bilakis gözleri akıllarının içine girerek akıl
gözüyle gaybın farkına varmışlar da inanmışlar. 2-Namazlarını hakkıyla edâ
ederler. 3-Allah`ın rızık olarak kendilerine ihsan ettiği nimetlerden O`nun
yolunda sarf ederler. 4-Hem Kur`an-ı Kerime hem de daha önceki peygamberlere
gelen Kutsal Kitaplar`a inanırlar, tasdik ederler. 5-Ahiret Günü’ne kesin olarak
inanırlar. Bakara-3,4/2
TAKVA ELBİSESİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir de
‘takva elbisesi’ indirdik ki bu, hepsinden daha hayırlıdır.” (Evet, maddi
elbise, kişinin bedenini güzel gösterir, soğuk ve sıcaktan korur, insana vakar
getirir. Ma’nevî takvâ elbisesi ise kişinin ruhunu güzelleştirir ve günâhlardan
korur.) A’râf-26/152
TAKVA SAHİBİ KUTLULAR AHİRETTE
NEREDEDİRLER VE NE YAPARLAR?
Muhakkak ki, takvâ sahipleri:
1-Cennette emin bir makamdadırlar. 2-Bahçelerde ve pınar
başlarındadırlar.3-İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş oldukları
halde karşılıklı kurulup otururlar. 4-Güzel ve iri gözlü Hurilerle evlenirler.
5-Orada rahatlıkla canlarının çektiği her meyveden isterler. 6-İlk ölüm olan
dünyadaki ölümden başka orada ölüm tatmazlar. 7-Rablerinden bir lütuf olarak
Allah onları cehennem azabından korumuştur. 8-Ve herkesin nihai hedefi olan
Büyük Kurtuluş’a ermişlerdir. Duhân-51,57/497
TAKVA SAHİBİ OL, BAK NE OLURSUN!
Takvâ sahiplerine cennette neler
verilecek neler! Onlara: 1-Evvelâ cehennem azabından kurtuluş; 2-Bahçeler ve
üzüm bağları; 3-Göğüsleri tomurcuklanmış aynı yaşta dilber kızlar; 4-(Her türlü
enfes meşrûbattan) dolu dolu kadehler var! 5-Onlar orada (cennette) boş sözler,
lâkırdılar, yalanlar işitmezler. Bütün bunlar, o takvâ sahiplerine Senin
Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden, O
Rahman’dan bir mükâfat ve Fazlından yeterli bir ihsan olarak verilir. Nebe’-31,36/582
TAKVA SAHİPLERİNE CENNET YURDU VAR,
NE GÜZEL YURTTUR ORASI!
“Günâhlardan sakınanlara: ‘Rabbiniz
ne indirdi?’denildiğinde: ‘Hayır indirdi’ derler. Dünyada iman edip, güzel
işler yapanlara güzel bir mükâfat vardır. Takvâ sahiplerinin yurdu (cennet) ne
güzel yurttur!” Nahl-30/269
TAKVA SAHİPLERİNİ ALLAH, HEY’ET
HALİNDE İKRAMDA BULUNMAK İÇİN HUZURUNDA TOPLAR
“Günü gelecek, Rahmân (Allah), takva
sahiplerine ikramda bulunmak için onları hey’et halinde huzurunda
toplayacaktır.” Meryem-85/310
TAKVİMDE AY TAKVİMİ DE GEÇERLİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Güneş ve
Ay’ı da vakitlerinizi hesaplamak için kılan (yaratan), O(Allah)dır. En’âm-96/139
TAKVİMDE GÜNEŞ TAKVİMİ DE GEÇERLİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Güneş ve
Ay’ı da vakitlerinizi hesaplamak için kılan (yaratan) O (Allah)dır.” En’âm-96/139
TALAK SURESİ
65. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 12 âyettir. Talâk-0/557
TALİMAT VERDİ BANA ALLAH, ŞÖYLE Kİ
Allah-ü Teâlâ buyurdu:“(Habibim Ya
Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Eğer benim dinimden şüphede iseniz, iyi bilin
ki, Ben sizin Allah’dan başka ibâdet ettiğiniz şeylere aslâ ibâdet etmem; lâkin
sadece ve sadece, sizin ruhunuzu teslim alacak olan Allah’a ibâdet ederim.
Bana, mü’minlerden olmam emredildi ve (ayrıca): ‘Yüzünü, özünü Allah’ı bir
tanıyarak dine ver ve sakın müşriklerden olma! Sakın Allah’dan başka, Sana
fayda da zarar da veremeyecek olan putlara yalvarma! Şâyet böyle yaparsan, o
takdirde kesinlikle zalimlerden olursun!’ diye de emredildi.” Yûnus-104,106/219
TALUT HÜKÜMDAR OLARAK TAYİN EDİLDİ
Peygamberleri İsrailoğullarının
ileri gelenlerine dedi: “Allah Talut’u size hükümdar olarak tayin etti.” Bakara-247/39
TALUT SEFERE ÇIKINCA ASKERLERİNE
ŞÖYLE DEDİ
Tâlût, sefere çıkınca askerlerine
şöyle dedi: “Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek, bir avuç su içmeye müsaade
var. Kim bir avuç sudan fazlasını içerse o benden değildir. Kim de (bir avuçtan
fazla)içmezse o benden sayılacaktır!” Bakara-249/40
TALUT VE ORDUSU, ALLAH’IN İZNİ İLE
CALUT’A GALİP GELDİLER
Derken Tâlût ve kahramanları,
Allah’ın izni ile Câlût ve ordusunu hezimete uğrattılar. Bakara-251/40
TALUT, CALUT İLE KARŞI KARŞIYA GELDİ
Tâlût, çok az sayıdaki
kahramanlarıyla birlikte zahirde dev gibi bir orduya sahip Câlût’un karşısında
durdular. Tâlût’un kahramanları, şöyle dua ettiler: “Ey Rabbimiz! Üstümüze
gürül gürül sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kâfir topluluklarına karşı
bize yardım eyle!” Bakara-250/40
TALUT’TAN HÜKÜMDAR OLUR MU?
İtiraz ve isyan âdeta fıtrat-ı sâniyeleri
olan Beni İsrail, Tâlût’un hükümdar olması üzerine işi hazmedemediler de hemen
itirazlarını peygamberlerine yönelterek: “Biz, hükümdarlığa O’ndan daha
lâyıkız; O, fakirin birisi! Yani bizim gibi zenginlere talimat vermesi, biraz
uygun düşmüyor gibi geliyor bize!” dediler. Bakara-247/39
TANIRDI RESULÜLLAH MÜNAFIKLARI
KONUŞMA TARZLARINDAN, SES TONLARINDAN
Allah-ü Teâlâ Efendimize sav diyor
ki: “Eğer dileseydik onları (münâfıkları) Sana tek tek gösterirdik de
simalarından tanırdın. Yine de Sen onları konuşmalarındaki üsluplarından, ses
tonlarından tanırsın. Allah, bütün amellerinizi bilir.” Muhammed-30/509
TANIRLAR SENİ, KENDİ EVLATLARINI
TANIDIKLARI GİBİ HABİBİM YA MUHAMMED!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Ehl-i Kitap, kendi evlâtlarını tanıyor oldukları gibi Seni de
tanırlar! Buna rağmen onlardan bir fırka, bu hakikatı bile bile gizlerler!” Bakara-146/22
TANRI ÇOK OLSAYDI, ARALARINDA SAVAŞ
ÇIKARDI DA BİRİ, DİĞERLERİNİ YOK EDERDİ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz onlara
Hakkı getirdik, fakat onlar yalanı tercih ediyorlar. Gerçek şu ki: Allah aslâ
evlât edinmedi. O’nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. Eğer Allah’dan başka
tanrılar olsaydı herbiri kendi yarattıklarını yanına alır ve onlardan biri,
nihâyetinde diğer tanrılara üstün gelirdi. Allah, onların isnad ettikleri
vasıflardan münezzehdir.” Mü’minûn-90,91/347
TANRI DİYE KENDİLERİNE TAPINTILAR
EDİNDİLER, TAM LAZIM OLACAKKEN KAYBOLUP GİTTİLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte bak, nasıl
da (‘Tanrın bu!’ diye) kendi nefislerine karşı yalan söylediler? Uydurdukları o
tanrılar da (Mahşer günü) kendilerinden uzaklaşıp ortada görünmez oldular.”
En’âm-24/ 129
TANRI İKİ OLMAZ, SİZ DE EDİNMEYİN,
YALNIZ BEN’DEN KORKUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İki tanrı
edinmeyin! O (Allah) ancak tek bir ilâhtır. Öyle ise yalnız Ben’den korkun!
(İranlıların İslâm’dan önce Yezdan ‘hayır ilâhı’ ve Ehrimen ‘şer ilâhı’ adında
iki ilâhları vardı.) Nahl-51/271
TANRI, TANRI DİYE ALLAH’A ORTAK
KOŞTUĞUNUZ PUTLAR NEREDE?
Kur’an’ı ve peygamberlerle
gönderilenleri yalanlayıp başka şeylerin peşinden gidenlere kıyamet gününde
sorulacak: “Tanrı, tanrı diye Allah’a ortak koştuğunuz putlar hani nerede?” Onlar
da: “Bizden kayboldular; daha doğrusu biz taptıklarımızın bir hiç olduğunu
şimdi anladık” derler. İşte Allah kâfirleri, böyle saptırır. Bu
saptırılmışlığın ve şaşkınlığın sebebi, dünyada (liyâkatı olmadığı halde) haksız
yere şımarıp kibirlenmeleri, böbürlenmeleri durumlarından kaynaklanmıştır. Mü’min-73,74,75/474
TANRILAR DİYORDUNUZ ZU’MUNUZCA, HANİ
NEREDE BU TANRILAR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gün
gelecek, herkesi bir yere toplayıp sonra o şirk koşanlara: ‘Nerede Allah’ın
ortağı olduğunu iddia ettiğiniz tanrılarınız?’ diye soracağız.” En’âm-22/129
TANRILAR EDİNENLERDE NE AKIL VARDIR
NE FİKİR!
“Ne kendilerine gelen bir belâyı
uzaklaştırmaya ve ne de kendilerine bir fayda sağlamaya gücü yetmeyen Allah’dan
başka birtakım tanrılar edinmişsiniz. De ki: “Hiç kör ile gören bir olur mu?
Yahut karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah’ın yarattığı gibi yaratan
ortaklar buldular da yaratma işi kendilerine şüpheli mi geldi?” De ki: “Her
şeyin yaratıcısı Allah’dır. O tekdir, her şeyin üstünde mutlak hâkimdir.” (Evet!
Göreni bırakıp köre yönelene, aydınlığı bırakıp karanlığa dalana, sonsuz kudret
sahibi olana değil de kendisine bile hayrı olmayana kulluk edene akıllı da
denmez, uslu da! Bir de Allah, avâmın anlayabileceği misaller vermesiyle, onların
(müşriklerin) fikrî seviyelerini ortaya koymuş oluyor.) Ra’d-16/250
TANRILAR NE İŞE YARAR, NE YAPAR?
HANİ, GÖSTERİN BAKALIM BİR TANE MARİFETİNİ!
Sizi yaratan, rızkınızı veren,
va’deniz yetince öldüren ve sonra diriltip mahşerde toplayan, Allah’dır.
Allah’a ortak koştuğunuz tanrılarınızdan, bunları yapan ve yapabilecek olan
biri var mı? Allah onların ortak koştukları şeylerden pek münezzeh ve pek
Yücedir. Rûm-40/407
TANRILAR OLSAYDI ALLAH-Ü TEALA İLE
ÇOKTAN KAVGAYA TUTUŞURLARDI
“Farazâ Allah’dan başka tanrılar
olsaydı, elbette Arş sâhibi Yüce Allah’a karşı üstün gelmeye çalışacaklardı.
Allah, onların iddialarından pek münezzehdir, pek Yüce ve Pek Uludur.” İsrâ-42,43/285
TANRILAR YARATICI İLAH OLSALARDI NE
İŞLERİ VARDI CEHENNEMDE?
Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerime’de
gayet mantıkî bir hususa dikkat çekiyor: “Eğer onlar (tanrılar), gerçek ilâh
olsalardı o cehenneme girmezlerdi. (Hiç yaratan yarattığı şey içinde yanar mı?)
Ama o tanrıların hepsi, cehennemde (yanıcılar olarak) ebediyyen kalacaklardır.”
Enbiyâ-99/329
TANRILAR YARDIM ETSİN DERKEN SİZ
ONLARIN KORUYUCU ASKERİ KESİLDİNİZ, NE BU HAL?
Ey kendilerine yardım eder diye
Allah’dan başka tanrı edinenler! O tanrıların size hiç bir faydası yok âşikâr!
Bilâkis siz o tanrıları korumak için hazırlanmış askerlersiniz. Bir tuhaflık
yok mu bunda? Yâ Sîn-74,75/444
TANRILAR, TANRILAR, DEYİP DURDUNUZ,
PEKİ ELİNİZE NE GEÇTİ?
Ey tanrılar, tanrılar deyip
duranlar! Şimdiye kadar yalvarıp durduğunuz o tanrılar, sizlere neler
verebildi? Koskocaman bir “hiç!” değil mi? Hem veremezler, zira o tanrılar,
yerde de gökte de zerre ağırlığınca bir şeye mâlik değillerdir. Çünki onların
bunlarda hiçbir ortaklıkları yoktur. Allah’ın onlardan bir yardımcısı da
yoktur. Sebe’-22/429
TANRILAR, KIYAMET GÜNÜNDE KENDİLERİNE
TAPINANLARI REDDEDECEKLERDİR
Ey putperest müşrikler! Tanrı diye
taptığınız o nesneler, sizin duâlarınızı işitiyorlar mı? Faraza işitseler size
cevap verebilirler mi? Sizi işitemezler de size cevap veremezler de! Hem
kıyamet günü Allah, onları dile getirecek de, sizin kendilerini Allah’a ortak
koşmanızı reddedeceklerdir. Evet! Allah bunu Elçisine haber vermiştir. Hiç
kimse, Peygambere her şeyden haberdar olan Allah gibi haber veremez! Fâtır-14/435
TANRILAR, PUTLAR NE VARSA HEPSİ
CEHENNEMDE İNİM İNİM İNLEYECEKLERDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Tanrılar, putlar
(kendilerine tapanlarla beraber) cehennemde birer cehennem yakıtı (odunu)
olarak ebediyyen kalacaklar ve orada inim inim inleyeceklerdir. Kendilerine
ümit olacak hiçbir şey de, işitmeyeceklerdir.” (Taştan, tunçtan, keresteden
yapılan putlar, cansız olduklarından mükellef değildirler. Buna rağmen
cehennemde yanmaları, ıztırap duymadan yakıt olarak yanmaları şeklinde olabilir
veya onlara tapanlara: ‘İşte taptıklarınız da sizin gibi cehennem yakıtı! Siz, bu
kadar akılsızın tekisiniz’ mesajı verilmiş olabilir veya ıztırap çekerler, bir
hikmeti vardır da biz bilmeyiz, Allah bilir!) Enbiyâ-100/329
TANRILAR, TAĞUTLAR DA NEREDE, NEREYE
SIVIŞTI ONLAR?
Kıyamette, hesap gününde Allah:
“Neredeymiş Bana koşmuş olduğunuz ortaklarım?” diye sorduğunda ne kadar müşrik
varsa putunu, tanrısını, tâğûtunu arar da bulamaz. Çünki hepsi
koyboluvermiştir. Müşrikler de kaçacak hiçbir yerin kalmadığını anlarlar. Bunun
üzerine “İçimizden buna şahitlik edecek tek bir kişi bile olmadığını Sana arz
ederiz!” derler. Fussılet-47,48/481
TANRILARA YALVARIP DURDUNUZ, BRE
CAHİLLER, NEYİNİZE DERMAN OLDU ONLAR?
Allah cc buyurdu: “(Resûlüm!) De ki,
ibâdetlerde Allah’ın ortakları olduklarını zannettiklerinize yalvarıp
duruyorsunuz. Halbuki onlar, ne sizden sıkıntıyı giderebilirler, ne de onu
ferahlığa çevirebilirler!” İsrâ-56/286
TANRILARI MI VAR YOKSA ONLARIN
ALLAH’DAN BAŞKA?
Yoksa onların (Mekke müşrikleri ve
izlerinde gidenlerin) Allah’dan başka bir tanrıları mı var (da ona mı
güveniyorlar)? Allah, onların ortak koştukları tanrılardan pek münezzeh ve
müberraâdır. Tûr-43/524
TANRILARIMIZ KONUŞMAZLAR İBRAHİM,
SEN DE BİLİYORSUN!
İbrahim as’ın “belki şu büyüğü,
kırıp geçirmiştir” demesi üzerine, önce kendi vicdanlarına döndüler ve kendi
kendilerine: “Asıl zalim, İbrahim değil de sizler ve bizlermişiz!” dediler.
Sonra şeytan dürttü de birden cayıp, eski kafalarına döndüler: “İbrahim! Sen de
bilirsin ki tanrılarımız konuşmazlar!” dediler. İbrahim as da: “Öyle ise,
Allah’dan başka, size fayda ve zarar veremeyecek şeylere mi tapıyorsunuz? Yuh
size! Yuh o taptığınız putlara! Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” dedi. Enbiyâ-64,67/326
TANRILARIMIZI KIRIP GEÇİREN SEN
MİSİN İBRAHİM? SÖYLE BAKALIM!
Puthaneye dönen halk, tanrılarının
kırıp geçirildiğini görünce, çileden çıktılar, öfke ve hışımla huzurlarına
getirttikleri İbrahim as’a: “İbrahim, söyle bakalım! Sen misin tanrılarımızı
tarumar edip kırıp geçiren?” dediler. İbrahim as da: “Belki şu büyüğü
yapmıştır, eğer konuşuyorsa ona bir sorun bakalım!” dedi. Enbiyâ-62,63/326
TANRILARIN ALAYI, NELER YARATMIŞ?
HELE BİR GÖSTERİN DE BAKALIM!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Allah
Yer’de ve göklerde her şeyi yarattı görüyorsunuz! Peki O’ndan başkasına
taptığınız tanrılarınız, Yer’de ve göklerde neler yaratmış? (Hele gösterin de
bir bakalım!) Doğrusu o zalimler, apaçık bir sapıklık içindedirler.” Lokman-11/410
TANRILARIN ŞEFAAT ETME HAKLARI DA
YETKİLERİ DE YOKTUR
Müşriklerin yalvardıkları tanrıların
o kıyamet gününde şefaat etme hakları da yetkileri de yoktur. Şefaat yetkisi,
Allah’ın kendilerine izin verdiği, bilinçli olarak Hak ve gerçeğe şâhitlik
edenlere verilecektir. (Evet, Hz. İsa, Hz. Uzeyr ve melekler, kendilerine
tapanlara değil, mü’minlere şefaat edeceklerdir. Çünki bunlar Hakka şâhitlik
edenlerdir. Hakikat bu iken bu Kutluların kendilerini kurtaracaklarını
sananlar, kuru bir kuruntu içerisindedirler.) Zuhruf-86/494
TANRILARINI BİRİLERİ KIRIP GEÇİRMİŞ,
YERLE BİR ETMİŞ, GÖRDÜLER
İbrahim as’ın kavmi, dönüp puthaneye
gelince gözlerine inanamadılar: Tanrılarını birileri kırıp geçirmiş. Pür öfke
ile: “Kim ola o zalimin teki ki, tanrılarımızı kırıp geçirmiş?”diye
haykırdılar. İçlerinden bazıları da: “İbrahim adında bir genç, buralarda hep
dolaşırdı, putları da diline doladığını işitmiştik” dediler. Bunun üzerine
“getirin O’nu halkın huzuruna ki, çekeceği cezaya onlar da şâhit olsunlar!”diye
ferman saldılar. Enbiyâ-59,61/326
TANRILARINIZ GELEN BELALARI
SAVSINLAR BAKALIM; KENDİLERİNE YOK HAYRI!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa
onlar için, Bizden başka kendilerini savunacakları tanrıları mı var? O tanrılarının
kendilerine bile hayrı yok! (Kendisi bir sineğe karşı savunmasız bir âcizken)
nerede kaldı, sizi savunabilsin! O tanrılara Biz, sahip çıkacak da değiliz!” Enbiyâ-43/324
TANRILARINIZIN KENDİLERİNE HAYRI YOK
Kİ SİZE OLSUN!
“Allah’dan başka yardımınıza
çağırdığınız tanrılarınız, imdâdınıza yetişemezler, hattâ kendilerine bile
yardımları dokunamaz!” A’râf-197/175
TANRILARMIŞ! BİR ÇEKİRDEK ZARINA
BİLE MALİK OLAMAYANA HİÇ İBADET Mİ EDİLİR?
Ey tanrılar, tanrılar diye tangır
tungur edenler! İbâdet ettiğiniz o nesneler, bir çekirdek zarına bile mâlik
değillerken kendilerine nasıl olur da ilâh diye tapıyorsunuz? Aklınıza beş para
vermem! Fâtır-13/435
TANRILAŞTIRDIKLARINI ALLAH’A YAKLAŞACAĞIZ
DİYE ARACI KOYARLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Bazı)
insanların, ilâh zannederek yalvarıp durdukları, tanrılaştırdıkları (melekler, Hz.
İsa, Hz. Uzeyr, cinler) ile, Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile
ararlar, O’nun (Rabbinin) rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Çünki
(bilirler ki) gerçekten de Rabbinin azabı korkunçtur.” İsrâ-57/286
TANRILAŞTIRMA KİMSEYİ! YOKSA ÖTEDE
İŞİN BİTİK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendileri
de Allah tarafından yaratılıyor oldukları halde, hiçbir şey yaratamayacak
şeyleri (Tâğût, esbâb veye herhangibir şeyi) Allah’a şirk mi koşuyorlar?
Halbuki bunların (şirk koştukları şeylerin) kendilerine de başkalarına da bir
yardımı, bir hayrı yoktur!” A’râf-191/174
TAPTIKLARI ŞEYE BAK! ZERRE MİKTAR RIZIK
VEREMEYENE TAPILIR MI HİÇ?
Müşrikler, Allah’dan başka
kendilerine göklerden ve yerden zerre miktar rızık verme gücü bulunmayan
birtakım nesnelere (putlara) tapıyorlar. Sakın birtakım benzetmelerle Allah’a
benzerler, ortaklar koşmaya kalkmayın! Muhakkak ki, Allah (bu yüzden başınıza
gelecek azabı) bilir, ama siz bilmezsiniz. Nahl-73,74/274
TAPTIKLARINIZ DA SİZİN GİBİ
KULLARDIR, KUL KULA TAPAR MI HİÇ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’dan
başka taptığınız, dua ve ibadet ettiğiniz bütün putlar ve tâğûtlar, sizin gibi
kullardır. Onların tanrılığı hakkındaki iddialarınız yerinde ise, haydi onları
çağırın da size cevap versinler bakalım!” A’râf-194/174
TARAF TUTMAK CAİZ MİDİR?
İnanan ile inanmayan toplumlar,
birbirini imhâ etmeye kalkarsa; inanç, ortak paydamız olduğu için bir müslüman
olarak inanan tarafı tutmak, imanımızın gereğidir. (Ancak sulh adına adâlet
önünde taraf tutmak câiz değildir, orada Hak konuşur.) Bu şuna benzer: Faraza
melek ile şeytan kavgaya tutuşsa; bizim, imanımızın gereği meleğin yanında yer
almamız gerekir. İşte Devr-i Saadet’te inançlı Bizans Rûmları ile müşrik İran
Sasanileri savaşmışlar ve Rumlar mağlup olmuşlardı. Mü’minler buna üzülmüşler,
Mekkeli müşrikler de sevinmişlerdi. Allah-ü Teâlâ, bu âyetlerinde, mü’minleri
sevindirmek için, (mu’cize olarak) yakın gelecekte (üç ile dokuz yıl arasında)
Rûmların galip geleceğini haber veriyor. Aynı zamanda inançsızlara karşı
(farklı dinlere sahip olsak bile) inananların tarafında yer almamız gerektiği
tebeyyün etmiş oluyor. Bugün Allah’ı kabul etmeyen ateist bir toplum ile
Hırıstiyan gibi Allah’a inanan bir toplum kavgaya tutuşacak olsa, öncelikle
sulh olmalarına gayret etmemiz (“sulh hayırlıdır” âyeti mucibince)
vazifemizdir. Her türlü çabaya rağmen kavga devam edecek olsa imanımızın icabı,
inanan Hıristiyanın yanında yer almamız gerekir. Rûm-2,5/403
TARAFTAR VE MAL TOPLAMANIZ, BÜYÜKLÜK
TASLAMANIZ, BUGÜN SİZE FAYDA VERMEDİ!
A’raf ehli, kendilerini simalarından
tanıdıkları cehennem ehli birtakım adamlara seslenerek derler ki: “Mal ve
taraftar toplamanız ve büyüklük taslamakta olmanız bugün size bir fayda
vermedi. (Onlara cennet ehlini göstererek) Allah, onları hiçbir rahmete
eriştirmeyecek, diye yemin ettiğiniz (hor gördüğünüz) kimseler bunlar mı?”
Sonra cennet ehline veya A’raf ehline nidâ edilir: “Cennete girin! Size hiçbir
korku yoktur ve mahzun da olmayacaksınız.” A’râf-48,49/155
TARIK NEDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göğe ve
Târık’a yemin olsun! Târık, nedir bilir misin? (O, nuruyla karanlığı delen, pırıl
pırıl) parlayan bir yıldızdır.” Târık-1,3/590
TARIK SURESİ
86. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 17 âyettir. Târık-0/590
TARIK’A VE GÖĞE YEMİN OLSUN Kİ, HER
BİR KİMSENİN ÜZERİNDE MUHAFIZ BİR MELEK VARDIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göğe ve
Târık’a (parlak yıldıza) yemin olsun ki, Her bir nefsin (kimsenin) üzerinde
(onu korumakla görevli) bir muhâfız (melek) vardır!” Târık-1,4/590
TARİH İLMİNİN BİLİNMESİ, İBRET ALMAK
İÇİN BİR ZARURET VE BİR EMR-İ İLAHİDİR
Allah-ü Teâlâ: “Hiç yeryüzünde
dolaşmadılar mı, hiç kendilerinden önce yaşamış milletlerin âkıbetlerinden
ibret almadılar mı? Onlar, bunlardan daha güçlü idiler ama ne yerde ne de
göklerde Allah’ın (azap etmesinden) kendilerini engelleyecek bir şey yoktur”
buyurarak geçmişin iyi bilinmesini, bu bilgiye dayanarak ibret ve tedbir
alınmasını öğütlemektedir. Bu Ayetten anlaşılan odur ki, ibret alınması için
geçmişi, yani tarihin çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Fâtır-44/438
TARİHDEN İBRET ALMAYA DA’VET VAR
Allah-ü Teâlâ: “Bakmadılar mı onlar,
önlerinde (gelecekte) ve arkalarında (geçmişte, tarihde) ne var?” diyerek
geçmiş tarihden ders alarak geleceğe tedbir almaya da’vet ediyor. Ayetin
sonunda da: “Elbette bunda Rabbine yönelen her kul için ibret vardır!” diyor.
Öyleyse tarih, ibret alınması için, uzmanlaşmış tarihçiler tarafından doğru ve
objektif bir şekilde bütün ayrıntılarıyla araştırılıp yazılması gereken önemli
bir ilim dalıdır. Sebe’-9/428
TARİHİN DERİNLİKLERİNDE KAYBOLMUŞ
HABERLERİ, NE SEN, NE DE KAVMİN BİLEMEZDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Bunlar (Nuh kavmi vs. tarihi hadiseler), gayb haberlerindendir
ki, onları sana vahyediyoruz. Bundan önce onları ne Sen biliyordun, ne de
kavmin! Öyle ise sabret! Şüphesiz ki âkıbet (sonunda esas kazanç), takvâ
sahiplerinindir.” Hûd-49/226
TARTIDA KİMİN AMELİ AĞIR BASARSA
MÜJDELER OLSUN ONA!
Allah-ü Teâlâ, hesap zamanında,
tartıda, kimin sevaplı ameli, günâhlı ameli karşısında ağır gelip basarsa, onun
hoşnûd olacağı bir hayata (cennet hayatına) kavuşacağını bildiriyor. Kâria-6,7/600
TARTIDA KİMİN AMELİ HAFİF BASARSA
ONUN VARIP VARACAĞI YER, ATEŞİN KUCAĞIDIR
Allah-ü Teâlâ, tartıda, kimin
günâhlı ameli, sevaplı ameli karşısında hafif gelirse, onun anasının Hâviye,
yani varıp sığınacağı yerin, ateşin kucağı olacağını bildirmektedir. Kâria-8,9/600
TARTIDA, TERAZİDE O GÜN AMELLER
TARTILACAK
Kıyamet gününde Hak tartı konacak. Artık
kimlerin tartıları ağır gelirse (sevapları ağır basarsa), işte kurtuluşa
erenler, ancak onlar olacaktır. A’râf-8/150
TARTISI O GÜN HAFİF GELENLER
Kıyamet günü tartı ortaya konacak;
kimlerin tartıları hafif gelirse (sevapları hafif gelirse); işte onlar, âyetlerimize
(onları bilerek inkâr etmekle) zulmetmekte olduklarından dolayı kendilerini
hüsrâna uğratmış olacaklardır. A’râf-9/150
TARTIŞMAYA, CEDELLEŞMEYE ÇOK
DÜŞKÜNDÜR İNSAN!
“...Zira bütün varlıklar arasında
tartışmaya=cedelleşmeye en düşkün olan insandır!” âyet meâlinden bunu anlıyoruz.
Kehf-54/299
TAŞ YAĞDIR ÜZERİMİZE! EĞER BU KUR’AN
SENİN KATINDAN İSE, ŞARRATANLIĞI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir vakit
de o inkâr edenler: ‘Ey Allah! Eğer bu Kur’an, Senin katından Hak bir kitap
ise, haydi üzerimize gökten taş yağdır veya bize elemli bir azap getir!’
demişlerdi.” Enfâl-32/179
TAŞ YAĞDIRAN BİR KASIRGA İLE HELAK
OLANLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tarihte);
kimi kavimlerin helâkı, üzerlerine taş yağdıran bir kasırga göndermemizle oldu.
Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine zulmettiler!” Ankebût-40/400
TAŞA TUTACAKLARDI MUSA AS’I
FİRAVUNUN KAVMİ, İŞTE BU HAL KOPUŞ NOKTASI OLDU
Musa as, Firavun’un kavmini Hakk’a
da’vete devam ederken son sözleri şöyle oldu: “Allah’a karşı üstünlük
taslayarak baş kaldırmayın! Çünki Ben size apaçık bir delil (mu’cize)
getiriyorum. Sizin Beni taşlayarak öldürmenizden Benim de sizin de Rabbiniz
olan Allah’a sığınmışımdır. Bana inanmıyorsanız bâri Beni kendi halimde
bırakın! (Bana kötülük etmeyin.)” Duhân-19,21/496
TAŞA TUTARAK ÖLDÜRÜRÜZ SENİ, YA DA
VAZGEÇERSİN BU DAVADAN, ONA GÖRE!
Nûh as’ın anût, müstekbir kavmi,
O’nu şöyle tehdit ettiler: “Ey Nûh, bizi dinle! Eğer bu söylediklerinden, bu
dâvâdan vazgeçmezsen, mutlaka taşa tutarak öldürürüz Seni, ona göre!” Şuarâ-116/371
TAŞITLARA BİNDİĞİMİZDE DUA NİYETİYLE
OKUDUĞUMUZ AYET-İ KERİME
“Allah, Yücelerin Yücesidir ki, bunu
(bindiğimiz bu aracı) bizim için itaatkâr kıldı. O lütfetmeseydi, biz buna güç
yetiremezdik. (Bineğimizle etrafa çalım atamayız, bilâkis şükretmemiz gerekir, zira)
hiç şüphe yok ki, sonunda Rabbimize döneceğiz. (Peygamber Efendimiz sav, bineğine
bindiğinde üç defa tekbir getirir, sonra da bu Ayet-i Kerime’nin meâlini
verdiğimiz bu bölümünü okurdu.) Zuhruf-13,14/489
TAŞLAR BAZI KALBLERDEN DAHA AZ KATI
İMİŞ
Çok katı olarak bildiğimiz
taşlardan, bakın ne merhametli şeyler sudûr ediyor: 1-Taşlar çatlar da
bağrından sular fışkırır. 2-Bağrından kaynayan sulardan nehirler, ırmaklar
meydana gelir, 3-Öyle taşlar, kayalar var ki, Allah korkusundan yukarıdan düşüp
param parça olurlar. Halbuki katılaşmış kalblerden, hiç kimseye bir fayda
gelmez ve gelmemiştir de! Bakara-74/10
TAŞLARI BİRBİRİNE KENETLENMİŞ BİR
BİNA GİBİ SAF SAF OLARAK CİHAD EDENLERİ ALLAH SEVER
Allah, taşları birbirine kenetlenmiş
bir bina gibi saf saf olup Kendi yolunda cihâd edenleri sever. Saff-4/550
TATLI SÖZÜN GÜZELLİĞİNE BAK!
Tatlı bir söz ve bir kusur
bağışlama, peşinden incitme gelen bir sadakadan çok daha hayırlıdır. Bakara-263/43
TATLI SUYU SİZE BİZ İÇİRMEDİK Mİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz,
(Denizin acı suyundan arındırarak bulutlarla taşıyıp, dağlarda dinlendirdikten
sonra) size tatlı bir su olarak içirmedik mi? Hakkı yalan sayanların o gün, vay
haline!” Mürselât-27,28/580
TAVAF
İbadet maksadıyla Kâ`be-i Şerif’in
etrafında abdestli olarak yedi kez dönülmesine tavaf denir. Her bir dönüşe de
şavt denir. Sonra tavaf namazı kılınır. Bakara-125/18
TAVİZ SADEDİNDE SENİN GEVŞEMENİ
İSTERLER, TA KENDİLERİ DE YUMUŞASINLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya muhammed!) Onlar isterler ki, sen gevşeyerek (taviz verip) yumuşayasın! Tâ
ki, onlar da sana hoşgörülü ve yumuşak davransınlar!” (Herifler Din’de pazarlık
ediyorlar, yani kendi batıl dâvâlarını Hak Dâvâ mesabesinde kıymettar görüp, biraz
sen, biraz da biz taviz vererek bu işin ortasını bulalım demek istiyorlar.) Kalem-9/563
TEBBET SURESİ
111. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 5 âyettir. Tebbet-0/603
TEBLİĞ ET, RABBİNDEN SANA
İNDİRİLENLERİ! YOKSA VAZİFENİ YAPMAMIŞ OLURSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Eypeygamber! Rabbinden Sana indirilenleri tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan
peygamberlik vazifeni yapmamış olursun!” Mâide-67/118
TEBLİĞ GEREĞİNE GÖRE AÇIKTAN DA
YAPILIR GİZLİ DE YAPILIR, GECE DE YAPILIR GÜNDÜZ DE!
Nûh as, Kendini ve kavmini Allah’a
şikayet ederken: “Ya Rabbi! Onları Ben Senin Dinin’e gece de davet ettim, gündüz
de; açıktan da davet ettim, gizli de!” demiştir. Buradan tebliğin (Allah’ın
Dini’ni herkese duyurma vazifesinin) şartlar muvacehesinde gece de gündüz de;
açıktan da gizlice de yapılabileceğini anlıyoruz. Nûh-5,9/569
TEBLİĞ SENİN GÖREVİNDİR, GERİSİNDEN
SORUMLU DEĞİLSİN!
Allah-ü teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Bunca nimetlere rağmen eğer yüz çevirirlerse gerisinden sen
sorumlu değilsin. Sana düşen ancak apaçık bir tebliğdir.” Nahl-82/275
TEBLİĞ VE İRŞAD SENİN VAZİFENDİR, ONDAN
ÖTESİ BİZE AİTTİR HABİBİM YA MUHAMMED!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sen sadece Tebliğ ve irşâd görevini yerine getir! (Gerisi bize
aittir.) Yoksa Senin görevin, insanlara zor kullanarak onları Hakk’a tabi
kılmak değildir. (Sen vazifeni yaptıktan sonra onları kendi irâdeleri ile
başbaşa bırak!) Onlardan kim, yüz çevirip inkâr ederse, Allah da onu en büyük
azâb ile cezalandırır. Onların dönüşleri Biz’edir (nasıl olsa), elbette
hesaplarını görmek de Bizim işimizdir, (Sen müsterih ol)!” Ğâşiye-23,26/592
TEBÜK FİRARİLERİNDEN SİZ RAZI OLSANIZ
BİLE ALLAH RAZI OLMAZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tebük
firârîleri), kendilerinden razı olasınız diye, size karşı Allah’a nice yeminler
edeceklerdir. Fakat siz onlardan râzı olsanız bile, o yoldan çıkmış güruhtan Allah,
râzı olmaz!” Tövbe-96/201
TEBÜK SEFERİ DÖNÜŞÜ EVDE KALANLAR
SİZE ÖZÜR BEYAN EDECEKLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tebük’ten
geri) döndüğünüz zaman (o münâfıklar), size özür beyan edecekler. (Habibim Ya
Muhammed!) De ki: Hiç ma’zerette bulunmayın, size aslâ inanmayacağız! Çünki
aleyhimizde çevirdiğiniz hilelerden bir kısmını Allah, bize bildirdi. Allah’ın
huzuruna döndürüleceksiniz. O da bütün yaptıklarınızı bir bir önünüze
koyacaktır. Kendilerini (kınamaktan) vazgeçesiniz diye Allah’a yeminler
edeceklerdir. Artık onlardan yüz çevirin! Çünki onlar, murdar kimselerdir.
Kazanmakta oldukları günâhları sebebiyle ceza olarak cehennemi boylayacaklardır!”
Tövbe-94,95/201
TEBÜK SEFERİ ÖNCESİ BEDEVİLERDEN
ÖZÜR BAHANE EDENLER İZİN İÇİN GELDİLER
“Bedevilerden Tebük seferine
katılmamak için özürler uyduranlar, hiç değilse kendilerine izin verilsin diye
geldiler. Allah’a ve Resûlüne bağlılık iddiasında yalancı olanlar ise
oturdular, ne geldiler, ne de özür dilediler. O bedevilerden kâfir olanlar,
gayet acı bir azaba ma’ruz kalacaklardır.” Tövbe-90/200
TEBÜK SEFERİ TURNUSOL KAĞIDI GİBİ
OLDU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ı ve
Ahireti tasdik edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihâda katılmama hususunda
Senden izin istemezler; Allah, o takvâ ehlini pek iyi bilir; Senden katılmamak
için izin isteyenler, sadece Allah’ı ve Ahireti tasdik etmeyenler, kalbleri
şüphe ile çalkalanıp şüpheleri içinde bocalayıp duranlardır.” Tövbe-44,45/193
TEBÜK SEFERİNDE İZİN İSTEYEN O MÜNAFIKLARA
NEDEN İZİN VERDİN?
Allah-ü Teâlâ, Efendimize şöyle
dedi: “Hay Allah Seni affedesi! Neden doğru söyleyenler iyice belli oluncaya ve
yalancılar da meydana çıkıncaya kadar beklemeyip izin isteyen o münâfıklara
izin verdin?” Tövbe-43/193
TEBÜK SEFERİNDE MÜNAFIKLARI AÇIĞA
ÇIKARAN ŞEDİT İMTİHAN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer davet
olundukları (Tebük) seferinde peşin bir ganimet bulunsa ve orta yollu bir
mesâfe olsaydı, mutlaka (o münâfıklar) senin peşinden gelirlerdi; fakat
meşakkatli yol, onlara pek uzak geldi. Bununla beraber ‘Eğer gücümüz yetseydi
muhakkak sizinle beraber sefere çıkardık.’ diye yemin edeceklerdir. Onlar, bu
yalanlarıyla kendilerini mahvediyorlar. Çünki Allah, onların yalancı
olduklarını bilmektedir.” Tövbe-42/193
TEBÜK SEFERİNDE TEBERRUDA BULUNAN
MÜNAFIKLARIN BU HARCAMALARI, BEYHUDE OLDU
Tebuk Seferi için münâfıkların
yaptığı teberrularının kabul edilmemesinin sebebi şudur: 1-Çünki onlar, Allah’a
ve Resûlüne karşı inkâr ve nankörlük içindedirler. 2-Namaza ancak üşene üşene
gelirler. 3-Yardımda bulunurken de istemeye istemeye, gönülsüz verirler. Tövbe-54/194
TEBÜK SEFERİNE ÇIKMAK İSTEMEYEN
MÜNAFIKLARI, ASLINDA ALLAH ÇIKARMADI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer o
münâfıklar, gerçekten sefere çıkmak isteselerdi, elbette onun için hazırlık
yaparlardı. Fakat Allah, onların davranışlarını hoş görmeyip onları o şereften
alıkoydu. Onlara‘Evlerinde oturan kadınlarla beraber oturun!’ denildi. Eğer
sizinle beraber savaşa çıkmış olsalardı, fesat ve fenâlığı arttırmak,
bozgunculuk etmekten başka bir faydaları olmazdı. Sizi fitneye düşürmek
arzusuyla aranıza sokulup entrikalar çevirirlerdi. Aranızda onlara kulak
verenler de vardır. Allah o zalimleri pek iyi bilir.” Tövbe-46,47/193
TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN DİĞER BİR
GRUP MÜSLÜMANIN DURUMLARI
“Savaşa gitmeyenlerin diğer bir
kısmı da Allah’ın emrine bırakılmış kimselerdir; onlara ya azap eder, ya da
(hikmetine binâen kendi lütfundan) tövbelerini kabul eder. Allah Alîm ve
Hakîm’dir.” Tövbe-106/202
TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN GÜNAHKAR
VE TÖVBEKAR MÜSLÜMANLAR
“Münâfıklardan ayrı olarak
(müslümanlardan) diğer bir kısmı ise, günâhlarını (ma’zeretsiz Tebük seferine
katılmamalarını) itiraf ettiler. Onlar yararlı işlerle kötü işleri birbirine
karıştırdılar. Umulur ki Allah, onların tövbelerini kabul buyurur. Çünki Allah
Ğafurdur, Rahimdir.” (Bu tövbe edenler, Ebu Lübâbe ve diğer on Sahâbî idi.
Pişmanlıklarından ötürü kendilerini Mescid-i Nebevî’deki sütunlara
bağlamışlardı. Bu âyet nazil oluncaya kadar da bağlarını çözmediler.) Tövbe-102/202
TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN MÜNAFIKLARA
ALLAH NELER DİYOR NELER
Tebük seferine katılmayan münâfıklar
hakkında Allah diyor ki: “1-Sizi fitneye düşürmek isteyen münâfıklar, daha önce
de fitne çıkarmak istemişlerdi. Fakat onlar hoşlanmasalar da hakikat ortaya
çıkmış ve Allah’ın emri galebe çalmıştı. 2-Bazıları da: “Bana izin ver de (Rum
kadınlarına dayanamayıp günâha girmek sûretiyle böyle bir) fitneye beni
düşürme!”der. Bilmiş ol ki, fitneye zaten kendileri düşmüşlerdir. 3-Cehennem o
kâfirleri, (ki münâfıklar, en tehlikeli gizli kâfirlerdir) her taraftan
kuşatacaktır (katılmamaları da bu kuşatmanın gerekçesi oldu). 4-Sana bir iyilik
gelirse (zaferle dönersen) onlar üzülürler ve eğer başına (mağlubiyet gibi) bir
musibet gelirse içlerinden: “Neyse ki biz daha önce tedbirimizi almıştık” deyip
Senin başına gelen felâketten dolayı keyifle arkalarını döner giderler.
5-Habibim Ya Muhammed! Onlara de ki: “Allah’ın Bizim için takdir ettiğinden
başkası başımıza gelmez! Hem Mevlâmız, sahibimiz O’dur! Onun için Mü’minler
yalnız Allah’a dayanıp güvensinler!” Tövbe-48,51/194
TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN MÜSLÜMANLARDAN
SADAKA AL DA TEMİZLENSİNLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed! Tebük seferine katılmayan ve ma’zeret beyân etmeyerek günâhlarını
itiraf eden) müslümanların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini
günâhlardan temizleyesin ve onları arındırasın! Hem onlar için dua et! Çünki
senin duan, onlar için kalblerini bir yatıştırmadır. Allah, işiten ve
bilendir.” Tövbe-103/202
TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN
SAHABİLERİN TÖVBESİNİ ALLAH KABUL ETTİ
“Tebük seferine katılmayan Muhâcir
ve Ensâr’ın içinden bir kısmının kalbleri, neredeyse eğrilmek üzere olmasının
ardından Allah-ü Teâlâ, onları da tövbe etmeye muvaffak eyledi. Sonra da
onların tövbelerini kabul buyurdu. Çünki O, onlara karşı Raûf (çok şefkatli
olan) ve Rahîm (çok merhamet eden) dir.” Tövbe-117/204
TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN ÜÇ KİŞİNİN
TÖVBESİNİ DE KABUL BUYURDU ALLAH
Allah, Tebük seferinden geri kalan
ve haklarındaki hüküm ertelenen o üç kişinin (1-Kâ’b İbni Mâlik, 2-Hilâl İbni
Ümeyye, 3-Mürâre İbni Rebi’) de tövbesini kabul buyurdu. Çünki onlar, öylesine
bunaldılar ki dünya bütün genişliğine rağmen başlarına dar geldi. Vicdanları da
kendilerini sıktıkça sıktı. Nihayet Allah’ın cezasından, yine Allah’ın
kapısından başka sığınacak hiçbir yer olmadığını anladılar da, bundan sonra, önceki
iyi hallerine dönsünler diye, Allah onları tövbeye muvaffak kıldı. Allah
Tevvâb’dır, Rahîm’dir. Tövbe-118/205
TEBÜK SEFERİNİN TURNUSOL KAĞIDI GİBİ
ORTAYA KOYDUĞU MÜNAFIKLARA DE Kİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!Tebük seferinde ne menem şey oldukları ortaya çıkan münâfıklara) de
ki: 1-Allah bizim hakkımızda ne takdir etmişse başımımıza ancak o gelir,
Mevlâmız, sahibimiz O’dur. 2-Bizim hakkımızda bekleyip gözlediğiniz iki güzel
şeyden, (yani zaferden veya şehit olmaktan) başka bir şey midir? Biz ise
Allah’ın, ya kendi katından, ya da bizim ellerimizle sizi azâba uğratmasını
bekliyoruz. Bekleyin bakalım, biz de bekliyoruz! 3-Allah yolunda ister gönül
rızasıyla verin, ister gönülsüz infâk edin, verdikleriniz sizden aslâ kabul
edilmeyecektir. Çünki siz bir fasıklar topluluğusunuz. (Bazı münâfıklar,
nifaklarını gizlemek için maddî katkıda bulunuyordu.)” Tövbe-51,53/194
TEBÜK’TEN ALLAH SENİ DÖNDÜRÜRSE, O MÜNAFIKLARA
KARŞI TAVRINI KOY!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Eğer Allah, Seni bu seferden (Tebük’ten) döndürür de, Sen
onlardan (münâfıklardan) bir toplulukla karşılaşırsan ve onlar başka bir gazaya
çıkmak için Senden izin isterlerse, onlara de ki: ‘Benimle beraber aslâ sefere
çıkmayacaksınız, aslâ benim maiyyetimde düşmanla savaşmayacaksınız! Madem ki
önce oturup seferden geri kaldınız, haydi şimdi de geri kalanlarla (kadınlarla)
birlikte oturun!’” Tövbe-83/199
TECVİD İLMİ, KUR’AN-I KERİM’İN
OKUNUŞUNDA ŞART OLAN BİR İLİM DALIDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Kur’an’ı da tertil ile (tane tane, tecvid kurallarına uygun
olarak) oku (ki, İlâhî mesaj iyice anlaşılsın)!” (Bu Âyet-i Kerime, tecvîd
ilminin Kur’an-ı Kerim’i okumada şart olduğunu açıkça beyan eder. Kur’an hârici
Arapça konuşmalarda ise tecvid, şart değildir.) Müzzemmil-3,4/573
TECVİT: KENDİSİNDE İŞMAM YAPILAN
AYET-İ KERİME
Yûsuf suresinin 11. âyetindeki
“te’mennâ” (şeddeli) kelimesinin aslı “te’menüna”dır. (şeddesiz) Burada iki nun
vardır ve birinci nun aslında ötrelidir. İşte bu aslındaki ötreyi belirtmek maksadıyla
birinci nun telâffuz edilirken ötre sesi çıkarılmaksızın sadece dudaklar ötre
çıkarılıyormuş gibi ileri uzatılır ve geri çekilir, şeddeli nun tamamlanır. Yûsuf-11/235
TEDBİR ALIP İŞLERİNİ HATASIZ YAPAN
MELEKLERE YEMİN OLSUN!
Allah-ü Teâla buyuruyor: “İşlerinde
Müdebbirât’a (işlerini tedbir alarak hatasız yapan, yöneten) meleklere yemin
olsun (ki, hepiniz öldükten sonra mutlaka diriltileceksiniz)!” Evet, yönetimde
ve her işte tedbir, düzen, plân, proje hayatın olmazsa olmazıdır ve çok önemlidir.
Hattâ tedbirsizlik yerine göre ihânet olur. Tedbirin, plânın, projenin, düzenin
önemine binâen Allah, Müdebbirât’a yemin etmiş! Nâziât-5/582
TEFEKKÜR ETMEK İSTEYENLER, GECE İLE
GÜNDÜZÜN PEŞ PEŞE GELMESİNİ DÜŞÜNÜNÜZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Tefekkür etmek
veya şükretmek isteyenler için Rahmân’ın gece ile gündüzü peş peşe getirmesinde
alınacak ders vardır.” Başta coğrafya ve kozmoğrafya ilmiyle meşgul olan
kardeşlerimiz olmak üzere herkes, bu tefekkür ibâdetine da’vetlidir. Furkan-62/364
TEFEKKÜR ETMEMİZ, AKIL NİMETİNİN
ŞÜKRÜDÜR
O akıl sahipleri ki, göklerin ve
yerin yaratılışını tefekkür ederler, düşünürler. Böylece akılarını, yaratılış
amacına uygun olarak kullanırlar da şükrünü edâ etmiş olurlar. Âl-i
İmrân-191/74
TEĞABÜN SURESİ
64. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 18 âyettir. Teğâbün-0/555
TEĞABÜN, ALDANMA GÜNÜ, MAHŞERDEKİ
BÜYÜK TOPLANTI GÜNÜDÜR
Gün gelecek Allah-ü Teâlâ, hepinizi
mahşerde o büyük toplantı gününde biraraya getirecek. İşte o gün, Teğâbün
(aldanma) gününün tâ kendisidir. (O günde) kim ki (dünyada) Allah’a iman etmiş
ve salih amel işlemişse Allah onun günahlarını silecek ve onu içinden ırmaklar
akan cennetlere koyacaktır. Hem o, orada kesintisiz, ebedî olarak kalacaktır.
İşte en büyük kurtuluş, en büyük mutluluk budur! Teğâbün-9/555
TEHDİT ETTİKÇE ALLAH, İNSANLAR
AZGINLAŞIYOR, ACAYİP BİR DURUM!
Allah-ü Teâlâ, cehennemi ile insanı
korkutuyor, zakkumun korkunç azâbı ile tehdit ediyor ama o, yola geleceği yerde
ne hikmetse azdıkça azıyor. Ne diyelim? Azın bakalım! Ötede görüşürüz! İsrâ-60/287
TEHECCÜD GECEYİ, TASADDUK GÜNDÜZÜ
AYDINLATIR
Bu Ayet-i Kerimede teheccüd namazı
ile tasadduk övülmüştür. Adeta biri gecenin, diğeri gündüzün aydınlatıcısıdır, bir
sigortasıdır. Secde-16/415
TEHECCÜD NAMAZI KILMAK İÇİN TATLI
UYKUSUNDAN KALKMAK İYİ İMAN ALAMETİDİR
Allah-ü Teâlâ, Ayetlerine iman
edenlerin kalitesini beyan ederken, onların tatlı uykularından ferâğat ederek
gece kalkıp teheccüd namazı kıldıklarını, (Allah’ın azâbından) korktuklarını,
(Rahmetini) umduklarını, dua dua yalvardıklarını ve kendilerine rızık olarak
verdiklerinden Allah yolunda sarfettiklerini söylüyor. Şimdi ne kadar imanlıyız
bakalım? Herkes kalbine bir ‘Alo!’ desin! Secde-16/415
TEHECCÜD NAMAZINDAN SONRA DUA ETMEYE
BAŞLARKEN SÖYLEYECEĞİMİZ KUDSİ KELAM!
Peygamber Efendimiz sav, teheccüd
namazından sonra duâ edeceğinde bu Âyeti okuyarak duasına başlardı. Biz dahi
teheccüd namazından sonra yapacağımız duaya başlarken, bu Âyetten iktibasen
Türkçe de olsa şöyle diyerek başlamamız sünnettir: “Ey gökleri ve yeri yaratan
ve Ey görüneni de görünmeyeni de bilen Allahım!...” Zümer-46/462
TEHECCÜD NAMAZINI DA KIL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sana mahsus bir farz olmak üzere hem gecenin bir kısmında uyanıp
Kur’an okuyarak teheccüd namazı kıl! Böylece Rabbinin Seni Makam-ı Mahmûd’a (En
büyük şefâat makâmına) eriştireceğini umabilirsin!” İsrâ-79/289
TEK DİN, TEK ÜMMET, TEK MİLLETİZ VE
RABBİMİZ DE TEK ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ, (tek İslâm Milleti
mânâsında) tek Ümmet ve İslâm’ın tek Dinimiz, Kendisinin de tek Rabbimiz olduğunu
bildirdikten sonra yalnız Kendisine ibâdet etmemizi emrediyor. Enbiyâ-92/329
TEK İLAH ALLAH!
Allah-ü Teâlâ: “Hepinizin ilâhı tek
ilâhdır. O da Rahman ve Rahim Allah’tan başkası değildir!” buyurmaktadır. Bakara-163/23
TEK İLAH ALLAH’DIR, O HAYY VE KAYYÛM’DUR
Allah, O ilâhdır ki, O’ndan başka
tanrı yoktur. Allah, gerçek hayat sahibi olup, hayatı veren de O’dur. Allah,
Kayyûm’dur, varlığı Kendi’nden olup bütün varlıkları da kıvamında tutan O’dur! Âl-i
İmrân-2/49
TEK ÜMMET OLMAYIP KİMİNİN HİDAYETTE,
KİMİNİN DALALETTE OLMASI, İMTİHAN İÇİNDİR
“Allah dileseydi sizi elbette tek
bir ümmet yapardı (da melekler gibi aynı istikâmette olurdunuz). Fakat O,
dilediğini (kendi isyânı yüzünden) dalâlete atar; dilediğini ise (hikmetine
binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirir. Şu kesin ki sizler, bütün
yaptıklarınızdan sorguya çekileceksiniz.” (Diğer dinleri yok ederek herkesi tek
bir Hak yola getirmeyi bir vazife sayarak cihâda soyunmak kesinlikle yanlıştır.
Bu yanlışı, bu âyet açıkça tasrih etmektedir. Öylesi, Hak olsaydı, Allah bizi
kabile ve milletlere ayırmazdı. Halbuki Allah, hür irademizle bizleri imtihan
etmek istemektedir. İslâm barış dinidir, kavga dini değildir. Cihâd, dini
yaymak için değil; dini yok etmek isteyenlere karşı dini korumak için bir
müdâfaa hakkı olarak meşru’ kılınmıştır. Dini temsil ve usulüne uygun tebliğ
zaten cihâdın tâ kendisidir.) Nahl-93/276
TEK ÜMMETSİNİZ DENDİĞİ HALDE FIRKA
FIRKA OLDULAR, AKIBET BAKALIM NE OLA?
Bir önceki âyette “Hepinizin Dini
bir, siz tek ümmetsiniz!” dendiği halde insanlar, fırka fırka (parti parti), bölük
bölük oldular. Her fırka da (parti de) kendilerine ait görüşten memnun
kaldılar. (Doğru olan benim yolum dediler). Allah da bu âyeti müteakip âyette
bunlara bakın ne diyor?: “Sen onları bir vakte kadar sapıklıkları içerisinde
kendi hallerine bırak! Kendilerine verdiğimiz servetleri, nimetleri, evlâtları
kendilerinin hayrına mı sanıyorlar? Hayır! Onlar işin farkında değiller. Vakti
gelince onların işi bitik!” Mü’minûn-53,56/344
TEK ÜMMETTİ BÜTÜN İNSANLAR
Bir vakit insanlar, tek din üzere
tek bir ümmet idi. Fakat aralarında ihtilafa düştüler ve ayrıldılar. Allah da
aralarından peygamber gönderdi. Tâ ki itaat edenleri müjdelesin, isyan edenleri
azapla korkutsun! Bakara-213/32
TEKAMÜL, İNSANLIK TARİHİNDE İLAHİ
BİR KURALDIR
Allah-ü Teâlâ: “Halbuki O (Allah),
sizi tavırdan tavıra geçirerek yarattı.” buyurmaktadır. Tavırdan tavıra geçiş, bir
yaşam tarzından başka bir yaşam tarzına geçiş demektir. Yani dün kâğıt ve zarf
usûlü ile iletişim kurarken bugün e-posta ile iletişim kurmak bir tavırdan bir
tavıra geçmek demektir, yani tekâmül söz konusudur. Medeniyetler üzerine
medeniyetler inşa etmek, hep bu tekâmül kanununa göre olmaktadır. Nûh-14/570
TEKASÜR SURESİ
102. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 8 âyettir. Tekâsür-0/600
TEKDİR ALLAH!
Bu Sûrenin ilk âyetinde Allah’ın tek
(bir) olduğu beyan edilmiştir. İhlâs-1/604
TEKSTİL İŞİ BU AYETTE APAÇIK BEYAN
EDİLMİŞTİR
“Allah, davarların yünlerinden, tüylerinden
veya kıllarından bir süreye kadar faydalanacağınız giyilecek, döşenecek ve
kullanılacak eşyalar yapma kabiliyeti ve imkânı verdi.” (Tekstil sanayi,
Allah’ın verdiği bu imkânlar neticesinde doğdu.) Nahl-80/275
TEKVİR SURESİ
81. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 29 âyettir. Tekvîr-0/585
TEKZİP VE İNKARLARINI GURUR MESELESİ
YAPIP İMANA KAPALI OLMA
Fakat onlar iman etmediler; çünki
ondan önce tekzip ve inkâr etmeyi âdet haline getirmişlerdi. (Bir defa
tükürdük, temizlemek zor geliyor diyerekten) iman edemez hâle gelmişlerdi. İşte
Allah, kâfirlerin kalblerini küfürlerindeki anlamsız inatları yüzünden böyle
mühürler. A’râf-101/162
TEMİZE ÇIKARMA KENDİNİ, ALLAH’DAN
VAHİY ALMADIN!
Bazı insanlar, kusurlarını
görmeyerek temiz olduklarını zannederek kendilerini temize çıkarırlar. Halbuki
“kendini iyi zannetmek”, onlara kusur olarak yeter ve artar bile! Böylelerine
Allah-ü Teâlâ şöyle diyor: “Kendilerini temize çıkarıp duranlara baksana!
Bilakis Allah, dilediğini temize çıkarır ve onlar kıl kadar zulme
uğratılmazlar.” Nisâ-49/85
TEMİZLEN ŞU GÜNAHLARDAN, NAMAZ KIL
VE RABBİNİ ZİKRET, İŞTE O ZAMAN KURTULURSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak
ki, kendisini günahlardan (tövbe, istiğfar ve salih amel ile) temizleyen, bir
de namaz kılan ve Rabbinin ismini zikreden var ya! İşte kurtuluşa eren odur!” A’lâ-14,15/591
TEMİZLENENLERİ EN BAŞTA ALLAH SEVER!
Allah, gerek maddi, gerek manevi
temizlik yaparak maddi ve ma’nevi kirlerden arınanları sever! Tövbe-108/203
TEMİZLİK HUSUSUNDA HASSAS OLANLARLA
ÇOK TÖVBE EDENLERİ ALLAH SEVER!
Muhakkak ki, Allah, çok tövbe edenler
ile temizlik hususunda hassas olanları sever. Bakara-222/34
TEMİZLİK İSLAMIN EN TEMEL VE İLK
EMİRLERİNDENDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Elbiseni
(her zaman olduğu gibi) temiz tut(maya devam et)! Maddî, mânevî kirlerden
arın(maya devam et)! Pis ve murdar olan şeylerden kaçın(maya da devam et)! (Bu
Âyetler, ‘Oku!’ Âyetini takip eden ilk gelen Âyetlerdendir. Aslında temizlikle
alâkalı bu âyetler, Efendimizin sav şahsında bizleredir.) Müddessir-4,5/574
TEMİZLİK, İSLAM’I TEBLİĞDE EN BAŞTA
GELEN OLMAZSA OLMAZLARDANDIR
İlk gelen Âyetlerden olan bu Âyet-i
Kerime: “Kalk! İnsanları uyar!” derken öncelikle “elbiselerini de temiz tut!”
buyurmaktadır. Zira Efendimiz sav, Peygamber ünvanı ile insanlarla muhatap
olacaktır, onlara Allah’ın mesajlarını aktaracaktır. Her şeyinde diğer
insanlardan bir adım önde olması gerekmektedir. Sosyal yapısı itibariyle bir
adım önde olamayanların, muhatabına aktarabileceği bir şeyleri yoktur. İstese
de aktaramaz zaten! Zira su, yukarıdan aşağıya doğru akar. Elbisen kirli ve
pejmürde ise hiç kusura bakma, kimseye bir şey anlatamazsın, dinlemezler seni!
O bakımdan mürşit makamındaki bir kimsenin maddî mânevî donanımı mükemmel
olmalıdır. Özellikle bu zaman, kürke çok önem verilen bir zamandır. Müddessir-4/574
TEMRE İÇİN BU AYETİ OKUYORLAR
Bir deri hastalığı için şifâ
niyetiyle bu 79. âyeti okurlar. Neye dayanarak okuyorlar, bilmiyorum. Bildiğim
şu ki, Kur’an âyetleri, inananlara şifâdır! Zuhruf-79/494
TEMSİL VE TEBLİĞ VAZİFEDİR FAKAT NETİCEYİ
GÖRMEK VAZİFE DEĞİLDİR
“Allah, peygamberine şöyle hitab
ediyor: “Onları uyardığımız birtakım belâları, Sana gösteririz veya göstermeden
Senin Ruhunu teslim alırız. Zira senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap
görmek Bize aittir.” Ra’d-40/253
TEMSİLİN HER TÜRLÜSÜ KUR’AN’DA VAR,
TA Kİ, İBRET DERSİ ALINA!
Allah-ü Teâlâ, Kur’an-ı Hakîm’de her
türlü temsilden getirmiştir. Tâ ki ibret dersi alına! Kim ne isterse O’nda
bulur! Zümer-27/460
TERAVİH NAMAZI BİTİMİNDE OKUNAN AYET
Türkiye’de camilerde cemaatla
kılınan Terâvih namazları bitiminde genelde teâmülen müezzinler, bu âyeti
okurlar. Âl-i İmrân-53/56
TERAVİH NAMAZLARINDA ÇOK OKUNAN
ÖRTÜŞÜK AYETLER
Şuarâ Sûresi’ndeki (105-110/370;
123-127/371; 141-145/372; 160-164/373; 176-180/373.) sayfadaki âyetler, birbiriyle
örtüşük olup terâvih namazlarında imamlarımızın zamm-ı sûre olarak çok iltifât
ettikleri âyetlerdir. Şuarâ-105/370
TERAZİ KOYMAYACAK ALLAH, AHİRETTE O
KAFİRLER GÜRUHUNA, ÇÜNKİ GEREK YOK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kâfirler
ki, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr ettikleri için, dünyada
yaptıkları iyi işler, Ahirette boşa gitmiştir. Tartılacak hiç bir şeyleri kalmadığından,
kıyamet günü onlar için terâzi koymayacağız.” Kehf-105/303
TERAZİ ÖYLE HASSAS OLACAK Kİ, HARDAL
DANESİ KADAR DA OLSA TARTACAKTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet
günü amellerin tartılması için öyle doğru ve hassas adâlet terazilerini kurarız
ki, hiç bir kimseye zerre kadar haksızlık edilmez. Hardal dânesi ağırlığı kadar
bir amel bile olsa, onu getirir o terazide tartarız. Hesap görücü olarak biz
yeteriz.” Enbiyâ-47/325
TERAZİDE İYİLİKLER AĞIR BASARSA
KURTULDUN; HAFİF KALIRSA YANDIN GİTTİ!
“Kimin sevapları, iyilikleri
terazide tartılırken ağır basarsa, onlar kurtulacaklardır. (Onların günâhları
affedilerek temizlenirler, çünki cennete günâh kiri ile girilmez!) Kimin de
iyilikleri tartıda hafif kalırsa, işte onlar kendilerini hüsrâna uğratanlardır.
(İmansız olanlar) cehennemde ebedî olarak kalacaklardır.” Mü’minûn-102,103/347
TERÖRİST MÜŞRİKLERİ NEREDE
BULURSANIZ ÖLDÜRÜN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde
haram aylar çıkınca, öbür müşrikleri (size karşı sürekli düşmanca davranan
terörist müşrikleri), nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp esir edin, onların
geçebileceği bütün kavşakları tutun! Eğer tövbe eder, namaz kılar, zekat
verirlerse onları serbest bırakın! Çünki Allah, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” Tövbe-5/186
TERÖRİST YAKALANMADAN ÖNCE TÖVBE
EDERSE NE OLUR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“(Terörist), ele geçmeden önce (hür iradesi ile) tövbe etmiş (ve terörü
bırakmış) ise müstesnâ (yani bir önceki âyette zikredilen ağır cezalar
uygulanmaz)! Biliniz ki Allah Ğafur’dur, Rahîm’dir.” Mâide-34/112
TERÖRİSTE NASIL DAVRANILIR?
Sulh-u umûmî esastır. Topluma
musallat olan terörist yakalanır, kendisine ıslah olması için mühlet verilir. Eğer
bu verilen mühlet içerisinde kendisini düzeltmezse kangren olmuş bir uzuv gibi
bünyeden kesilip atılır, yani öldürülür. Çünki tekrar toplumun içine salınırsa
ma’sum insanları telef eder. Bazen metlûf bu masum insan, çok zor yetişen bir
İlim Adamı olabilir. Ahzâb-61/425
TERÖRİSTE NE CEZA VERİLMELİDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah ve
Resûlüne karşı nizâmı bozma adına savaş açanların ve yeryüzünde fesat çıkarmaya
çalışan (terörist) lerin cezaları, şu şekilde uygulanır: 1-Birini öldürmüşlerse
kendileri de öldürülürler. 2- Malını da alarak birini öldürmüşlerse asılmak
suretiyle öldürülürler. 3-Sadece mallarını zorla almışlarsa elleri ile ayakları
çaprazlama kesilir. 4- Tehditle insanları korkutmuşlarsa bulundukları yerden
sürgün edilirler. Bu, onlara dünyada verilen bir rezillik cezasıdır, Ahirette
ise onlar için pek büyük bir azap vardır.” (Not: Bu cezaları Devlet uygular.) Mâide-33/112
TERÖRİSTLERİ NEREDE YAKALARSANIZ
ORADA ÖLDÜRÜNÜZ!
Allah-ü Teâlâ: “Onları (size savaş
açan teröristleri), nerede yakalarsanız orada öldürünüz!” ferman ediyor.
Terörist, Müslüman veya Hıristiyan veya Yahudi veya başka bir din mensubu kişi
değildir. Teröristin dini, terördür. Yani o, bir ölüm makinesidir ki, masum
insanları korumak için bu makinenin, derhal imha edilmesi gerekir! Hâ!
Terörist, silâhıyla beraber teslim olursa, ölüm makinesi olmaktan çıktığı için
öldürülmez, belki adâlete teslim edilir. Adâlet, suç durumuna göre ona cezasını
kesecektir! (İslâm’da ferd, aslâ ceza kesemez!) Bakara-191/29
TERZİLİK VE KONFEKSİYON MESLEĞİ BU
AYETTE AÇIKÇA BEYAN EDİLİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah,
size (soğuktan ve) sıcaktan koruyacak elbiseler (dokuyup dikmeyi) ihsân etti
(ki şükredesiniz de) O’na itaat edesiniz!” Nahl-81/275
TESBİH EDER ALLAH’I GÖKLERDE VE
YERDE OLAN HER ŞEY; MÜLK O’NUN, HAMD DE O’NADIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göklerde
ve yerde ne varsa hepsi, Allah için tesbih ederler. Mülk (Hakimiyet) O’nundur;
Hamd dahi O’na aittir. Ve O, her şeye gücü yetendir.” Teğâbün-1/555
TESBİH EDİP DURMAKTADIRLAR ALLAH’I GÖKLERDE
VE YERDE HER NE VARSA!
Göklerde ve yerde ne varsa her biri,
Azîz ve Hakîm Allah’ı tesbih edip durmaktadırlar. Haşir-1/544
TESBİH EDİP DURUYORKEN BİZ SENİ!
Melekler, Yüce Allah`a dediler:
“Biz, Seni tesbih edip duruyorken Sen, yerde kan döken, fesat çıkaran birini mi
halife olarak yaratacaksın?” Bakara-30/5
TESBİH VE TENZİH EDER AZİZ, HAKÎM
ALLAH’I GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA!
Göklerde ve yerde ne varsa, Azîz ve
Hakîm Allah’ı tesbih ve tenzih etmektedir. Saff-1/550
TESBİH VE TENZİH ET YÜCE RABBİNİN
ADINI!
Rahm-i Mader’e atılan bir tiksinim
sudan başlayan varlık serencâmemizin, iğneden ipliğe hep Allah’ın lütuf ve
keremiyle devam etmekte olduğunu önceki âyetlerden anladık. Öyleyse bu kadar
Kerem Sahibi Rabbimizin Yüce Adını tesbih ve tenzih etmemiz gerekmez mi?
Elbette gerekir! O halde Azîm (pek yüce olan) Rabbinin ismiyle O’nu “Sübhane
Rabbiy-el Azîm” diyerek tesbih ve tenzih et! Vâkıa-74/535
TESBİHAT SONUNDA MÜEZZİNİN OKUDUĞU
AYETLERDEN BİRİSİ
“Şüphe yok ki Allah’ın Rahmeti,
iyilik edenlere pek yakındır!” A’râf-56/156
TESBİHATIN YAPILMASI, ASLINDA BİR
ALLAH EMRİDİR!
Allah-ü Teâlâ: “...Secdelerin
arkalarında da O’nu (Allah’ı) tesbih et! (Tesbihatını yap!)” buyurmaktadır. Tesbihatın
hükmü, fıkıh kitaplarında sünnet olarak sübut bulmuştur. Esas olan budur. Bununla
beraber sen, madem Rabbim “tesbihat yap” buyuruyor, öyleyse ben de kendime:
“Vacip kuvvetinde bir sünnet kabul ediyorum” diyebilirsin! Kâf-40/519
TESETTÜRÜ EMREDEN AYET-İ KERİME
Allah-ü Teâlâ peygamberimize: “Ey
Nebi, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle: Ev dışına çıktıkları
zaman (el, yüz, ayak dışı vücutlarını kapatacak şekilde) dış elbiselerini
üzerlerine salıversinler. Zira böyle yapmaları, onların tanınıp da rahatsız
edilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. Allah Ğafurdur, Rahimdir.”
buyuruyor. Ahzâb-59/425
TESLİS AKİDESİNE SAHİP OLANLAR, HALA
ALLAH’DAN AF DİLEMEYECEKLER Mİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hâlâ onlar
Allah’a yönelip “üçün üçüncüsüdür” ifâdesiyle tek İlâhı üçleme günâhlarına
tevbe edip O’ndan af dilemeyecekler mi? Halbuki Allah, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” Mâide-74/119
TESNİM NEDİR?
Tesnîm, cennette bir pınardır ki
ondan, Allah’a yakın olanların içecekleri kaynaktır. Tesnîmden sonu misk kokulu
has cennet şarabına katkıda bulunulur. Mutaffifîn-27,28/588
TEŞEKKÜRÜNÜZ, ONU YALANLAMAK SURETİYLE
Mİ OLMALIYDI BRE NANKÖRLER?
Allah-ü Teâlâ size nimetlerin
üzerinde bir rızık (nimet) olan Kur’an Nimeti’ni göndermiş. Bu nimete karşı
şükrünüz, Onu yalanlamak sûretiyle mi olmalıydı? Ne olacak? Nankörün tekiyse
herif, yalanlar durur! Vâkıa-82/536
TEŞRİK TEKBİRLERİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O sayılı
günlerde tekbir getirerek Allah’ı zikredin!” Bu zikirden maksat Teşrik
Tekbirleri’dir. Teşrik tekbirleri, Zilhicce’nin 9. günü(Arafe günü)nde sabah
namazında başlar, Bayramın 4. günü ikindi namazı ile biter, vâciptir. Toplam 23
vakittir. Bakara-203/31
TEVBE EDENİN TEVBESİNİ KABUL EDER, GÜNAH
İŞLEYENİN GÜNAHINI AFFEDER GÜZEL ALLAH
O öyle güzel ve merhametli tek bir
Allah’dır ki, tevbe eden kullarının tevbelerini kabul eder; günâh işleyen
kullarının da günâhlarını af eder. Yeter ki O’na yönelsinler, ızdıraptan
burunlarının kemikleri sızlasın! Hem O, kullarının bütün yaptıklarını da
bilendir. Şûrâ-25/485
TEVBE ET, SALİH AMEL İŞLE, SEBAT ET!
O ZAMAN KURTULURSUN!
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Muhakkak ki
Ben, tevbe eden, iman edip sâlih amel işleyen, sonra da kavuştuğu hidâyette
sebat eden kimseye karşı çok affediciyim!” Tâhâ-82/316
TEVBE-İ NASUH İLE ALLAH’A TÖVBE
EDİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! (Samimi bir tövbe olan) Tevbe-i Nasûh ile Allah’a tövbe edin! (Edin ki
sizi tâ) altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirileceğinizi
umabilesiniz!” Tahrîm-8/560
TEVEKKÜL ANCAK ALLAH’A EDİLİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Öyle ise Sen, yalnız Allah’a tevekkül et! Çünki Sen apaçık Hak
üzerindesin!” Neml-79/383
TEVEKKÜL BİR MÜSLÜMANIN OLMAZSA
OLMAZIDIR!
“Yalnız Allah’a tevekkül et, Vekil
olarak Allah yeter!” Ayeti, müslümana, sebepler dairesinde işin hakkını
verdikten sonra neticeyi sebeplerden değil de Allah’dan beklemesini açıkça
belirtiyor: “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol!” Ahzâb-3/417
TEVEKKÜL EDECEKLER! BİLESİNİZ Kİ, ANCAK
ALLAH’A TEVEKKÜL EDİLİR
Allah-ü Teâlâ, tevekkül edeceklerin
ancak Kendisine tevekkül etmeleri gerektiğini açıkça beyan ediyor. Zümer-38/461
TEVEKKÜL EDENLERİ ALLAH SEVER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir de
azmettin mi, artık kararlı ol ve Allah’a tevekkül et! Muhakkak ki Allah, tevekkül
edenleri sever.” Âl-i İmrân-159/70
TEVEKKÜL ETSİNLER MÜ’MİNLER TEK BİR
ALLAH’A!
Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur!
Mü’minler sadece Allaha tevekkül etsin, yalnız O’na güvensinler! Teğâbün-13/556
TEVEKKÜL KİME EDİLİR?
Tevekkül (Güvenmek, dayanmak, vazifenin
hakkını verdikten sonra neticeyi Allah’a bırakmak ve geleni kabullenmek) Azîz
ve Rahîm Allah’a edilir. Şuarâ-217/375
TEVEKKÜL KİME EDİLMELİDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde
mü’minler, yalnız (her şeyin anahtarı elinde olan, güç ve kudret sâibi) Allah’a
tevekkül etsinler!” İbrahim-11/256
TEVEKKÜL, KİM ALLAH’A TEVEKKÜL
EDERSE, ALLAH ONA YETER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim
Allah’a tevekkül ederse, Allah ona yeter!” Evet kim ki, kendine terettüp eden
kısımları bihakkın yerine getirdikten sonra işinin neticesini Allah’a
bırakırsa, tevekkül ederse, gerisine Allah yeter! Yani bu netice, beklentisi
doğrultusunda da olabilir, beklentisinin tam tersi de olabilir. Ama bilmelidir
ki netice kesinlikle hayırdır. Ve tevekkül de budur! Talâk-3/557
TEVHİD İNANCI GEREKMEKTEDİR, ZİRA ŞU
KAİNATIN YÜRÜMESİ BİR AN BİLE MÜMKÜN DEĞİLDİR
Tevhid inancının gerekliliğine
Allah-ü Teâlâ, şöyle bir temsil getiriyor: “İki adam var; bunlardan birisi çok
ortaklı bir yerde birbiriyle münâzaralı patronların emrinde çalışıyor. (Tabi
hangi patronun emrini yerine getireceğini şaşırdığından işler sarpa sarıyor ve
aksıyor.) Diğeri tek patronun emrinde çalışıyor. (Tabi işler tıkır tıkır
yürüyor.) Şimdi ikisi bir olur mu? Olmaz, Elhamdülillah! Fakat çokları bu
gerçeği bilmezler.” Evet, bir işe çok kişi karışırsa o iş yatar. Mesela
birbirine muhalif düşünen çok pilot, ortaklaşa uçağı yere indiremezler, belki
uçağı düşürürler. Ama tek kaptan pilot uçağı arızasız yere indirir. Aynen öyle
de şu kainatta uçaklardan pek çok daha hızlı giden dairevi yıldız uçakları, hem
de milyonlarcası tek elden yürütülmeseydi uzayda her an büyük çarpışmalar olur
ve kıyametler kopardı. Hele hele şimdiye kadar dünya diye bir şey kalmazdı.
Madem evren nizamlıdır, öyleyse tek kudret eliyle yürütülmektedir. O da şeksiz
ve şüphesiz Rabb-ül Alemindir. Amenna ve saddekna elhamdülillah! Zümer-29/460
TEVHİD İNANCI, DİNİN HEM ESASI, HEM
DE ÖZÜDÜR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
Resûlüm!) De ki: İşte benim yolum budur! Ben, sizi basiret üzere (düşünmeksizin
taklit yolu ile değil), delile dayanarak, idraklerinize hitâp ederek da’vet
ediyorum. Ben de bana tabi olanlar da böyleyiz. Allah’ı bütün eksikliklerden tenzih
ederim. Ben aslâ müşriklerden değilim!” Yûsuf-108/247
TEVRAT ÂYETLERİNİ DEĞİŞTİRDİLER
İsrailoğullarından bir zümre,
Allah`ın kelâmını işitirler, onu anlamalarının ardından bile bile tahrif eder, değiştirirlerdi.
Bakara-75/10
TEVRAT HAKKINDA DA KUR’AN HAKKINDA
İHTİLAF ETTİKLERİ GİBİ İHTİLAF ETMİŞLERDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “And olsun
ki, Musa’ya da Kitab’ı (Tevrat’ı) vermiştik de onun hakkında Kur’an hakkında
ihtilaf edildiği gibi ihtilaf edilmişti. Eğer Allah tarafından azâbı erteleme, hükmü
Ahirete bırakma gibi daha önceden bir hüküm verilmiş olmasaydı, onların işleri
çoktan bitirilmişti. Hakikat bu iken onlar hâlâ bundan, derin bir şüphe
içerisindedirler.” (Vakti gelince, azapla burun buruna gelince hiç şüpheleri
kalmaz ve senden benden daha imanlı kesilirler ama, ne çare iş işten geçmiştir
artık.) Fussılet-45/480
TEVRAT HZ. MUSA’YA GELMİŞTİR VE DOĞRU
YOLU GÖSTEREN BİR REHBERDİR
Allah-ü Teâlâ, Hz. Musa’ya kitap
(Tevrat) verdiğini ve Tevrat’ın doğru yolu gösteren bir rehber olduğunu bu
Âyet-i Kerime’de bildirir. İsrâ-2/281
TEVRAT, LEVHALAR HALİNDE HZ. MUSA’YA
VERİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Musa!
Şüphesiz Ben, gönderdiklerimle (Sana vahyettiklerimle) ve seninle konuşmamla
Seni insanların üzerine seçtim. Artık lütfumdan Sana verdiğimi al ve şükredenlerden
ol! Verdiğimiz levhalarda, insanlara öğüt olmak üzere her şeyi, tafsilâtlı
olarak yazdık. Sen bunlara kuvvetle sarıl ve ümmetine de sarılmasını emret!
İtaat dışına çıkanların diyarlarını nasıl târumâr ettiğimi, yakında size
göstereceğim.” A’râf-144,145/167
TEVRAT LEVHALARINI YERDEN ALDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Musa, öfke
neticesinde yere bıraktığı Tevrat levhalarını, öfkesi geçince tekrar eline
aldı. O levhaların bir nüshasında ise: “Rablerinden çekinenler için bir hidâyet
ve bir rahmet vardır!” yazılı idi. A’râf-154/168
TEVRAT LEVHALARINI YERE BIRAKTI
Hz. Musa as, onların yaptıklarından
dolayı pek öfkeli bir şekilde Tûr dağından halkına dönünce: “Benden sonra
arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini çarçabuk terk mi
ettiniz?” dedi ve o öfke ile Tevrat Levhaları’nı yere bırakıverdi. (Tevrat, dört
büyük kitabın birincisidir. Orijinal levhaları da Hz. Musa as’ın elindedir. Öfke,
öyle bir şeydir ki odaklandığı şeyden başkasını hatırlayamaz hale getirir. Yoksa
bir büyük Nebinin böyle bir kutsal kitap levhalarını, bilerek yere bırakması ya
da atması düşünülemez. Buradaki bırakma, öfkenin şuuru kapatması neticesinde
şuur hârici yapıldığından mes’uliyeti mûcip değildir. Zaten bir Nebi, bilerek
böyle bir şey yapmaz! Nitekim öfkesi geçince, bıraktığı levhaları tekrar eline
almıştır.) A’râf-150/168
TEVRAT VE HZ. MUSA İSRAİLOĞULLARI
İÇİN BİR REHBERDİR
Bu Ayet-i Kerime’de Tevrat ve Hz. Musa’nın,
İsrailoğulları için bir rehber olduğu beyan ediliyor. Secde-23/416
TEVRAT, HZ. MUSA’DAN İSRAİLOĞULLARININ
AKL-I SELİM SAHİPLERİNE BİR MİRAS OLARAK KALDI
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde, Musa as’a bir hidâyet verdiğini, Tevrat’ı da İsrailoğullarının
akl-ı selim sahiplerine bir hidâyet ve nasihat kitabı olarak miras bıraktığını
bildirmiştir. Mü’min-53,54/472
TEVRAT, İNSANLARA BİR NUR VE BİR
HİDAYET OLARAK GÖNDERİLDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Musa’nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği
kitabı kim indirdi?” Evet Tevrat da Kur’an gibi içi nûr ve hidâyet dolu ilâhî
bir Kitab-ı Mukaddes’dir. En’âm-91/138
TEVRAT’A VARİS OLAN HAYIRSIZ BİR
NESİL
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan
sonra hayırsız bir nesil geldi ki bunlar kitaba (Tevrat’a) vâris oldular. Ama
âyetleri tahrip ettiler de karşılığında şu değersiz dünya metaını alıp “nasılsa
affa nâil oluruz!” düşüncesiyle hareket ettiler.” A’râf-169/171
TEVRAT’I BİLİYORDU PEYGAMBER
EFENDİMİZ SAV
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Ehl-i
Kitap! Tevrat’tan gizlediklerinizin (Efendimizin sıfatlarını bildiren, recm
gibi âyetlerin) bir çoğunu size beyân eden, bir çoğunu da yüzünüze vurmayarak
affeden beklediğiniz Resûlümüz (Muhammed), size gelmiş bulunuyor (iman edin)!” Mâide-15/109
TEVRAT’I KELİMELERİ YERİNDEN
OYNATARAK BOZDULAR
Yahudiler, Tevrat’taki kelimeleri
yerlerinden değiştirdiler. Böylece tahrif ettiler de Tevrat’ın Allah kelâmı
olma özelliği kayboldu. Mâide-13/108
TEVRAT’I MUSA’YA VERDİK OLUR Kİ
İBRET ALIRLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Celalim
hakkı için, Biz daha önceki nesilleri imhâ ettikten sonra; bir hidâyet rehberi,
bir rahmet olmak üzere Musa’ya Tevrat’ı verdik ki, düşünüp ibret alsınlar.” Kasas-43/389
TEVRAT’I MUSA’YA VERDİK, MEKKELİLER
GİBİ ONLARIN DA BİR KISMI İNANDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Musa’ya
Tevrat’ı verdik. (Kur’an hakkında Senin halkının yaptığı gibi) onun hakkında da
ihtilâf edip kimi iman, kimi inkâr etti. Şâyet Rabbinin, insanlara mühlet verme
va’di olmasaydı, elbette haklarında nihâi hüküm verilmiş, iş bitirilmiş olurdu.
Bu gerçeğe rağmen Senin halkın (hâlâ, Kur’an’dan ve azaptan yana) derin bir
tereddüt ve şüphe içindedirler.” Hûd-110/233
TEVRAT’I MUSA’YA, DOĞRU YOLU
BULSUNLAR DİYE VERDİK
Allah-ü Teâlâ: “And olsun ki Biz,
Musa’ya Kitabı (Tevrat’ı), ümmeti belki doğru yolu bulurlar diye verdik!”
buyuruyor. Mü’minûn-49/344
TEVRAT’I VE DİĞER İLAHİ KİTAPLARI
KUR’AN TASDİK EDİYOR
Bu Âyet-i Kerime’de Tevrat’ın
Kur’an’dan önce bir rehber ve bir rahmet olarak Hz. Musa’ya gönderilmiş bir
kitap olduğu zikredilmektedir. Aynı zamanda Kur’an’ın, zulmedenleri korkutmak
ve iyilik edenlere müjde olmak üzere, Arapça bir lisan ile indirilmiş; önce
gönderilmiş kitapları da tasdik eden bir kitap olduğu beyan edilmektedir. Ahkâf-12/502
TEVRAT’IN BAZI AYETLERİNİ
GİZLEYENLERE LANET!
Tevrat-ı Şerif’te Recm gibi, Hz. Muhammed’in
sav evsafı gibi bazı Âyetleri (bilinirse herkes müslüman olur kaygısıyla)
gizleyenlere Allah lânet eder, lânet edebilecek herkes de lânet eder. Bu
lânetten, tövbe edip kendini ıslah edenlerin ve gizlediği hakikatleri
açıklayanların kurtulacağı bildirilmiştir. Allah, onların tövbelerini kabul edendir.
Çünki Allah, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olandır. Bakara-159-160/23
TEVRAT’IN HZ. MUSA’YA VERİLME
HİKMETİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyilik
edenlere nimetimizi tamamlamak, her şeyi iyice açıklamak, bir hidâyet ve rahmet
olmak üzere Musa’ya kitabı (Tevrat’ı) verdik ki İsrailoğulları, Rablerine
kavuşacaklarına iman etsinler.” En’âm-154/148
TEVRAT’IN İŞLERİNE GELEN KISIMLARI
İLE AMEL ET, GELMEYEN KISIMLARIYLA ETME, ÖYLE Mİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Peki
içinde Allah’ın hükmü (recim emri) bulunan Tevrat yanlarında olduğu (ve Sana
inanmadıkları) halde, nasıl Seni hakem yapıyorlar da sonra Senin hükmünden yüz
çeviriyorlar? Çünki onlar mü’min kimseler değillerdir.” (Olay şöyle olmuştu:
Hayber Yahudilerinden soylu bir kadınla bir erkek, zina etmişlerdi. Tevrat’a
göre recmedilmeleri gerekiyordu. İşlerine gelmediği için ‘Muhammed’e gidelim,
recim derse kabul etmeyelim, demezse bizim için bir çıkış yolu olur!’ dediler
ve Efendimizin sav yanına geldiler. Efendimiz sav de recim ile hükmedince itiraz
ettiler ve ‘zina edenin cezası, yüzüne kara çalıp merkeple
dolaştırmaktır’dediler. Dinlerini hevâ ve heveslerine göre ayar ediyorlardı.
Aslında onlar hevâlarına tapan kâfir insanlardı.) Mâide-43/114
TEVRAT’TA PEYGAMBERİMİZİN VASIFLARI
BİLDİRİLİYORDU
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Ehl-i
Kitap! Kitaptan (Tevrat’tan) gizlediklerinizin çoğunu (Son Peygamberin
vasıflarını beyan eden kısımlarını, aman duyup da inanmasınlar diye
hasetliğinizden gizlediklerinizi) size beyan eden; bir çoğunu da yüzlerine
vurmayarak affeden Resûlümüz (Muhammed) size gelmiş bulunuyor (iman edin)!” Mâide-15/109
TEYEMMÜM AYETİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hasta
olursanız, yolculukta bulunuyorsanız, yahut tuvaletten abdesti bozarak
gelmişseniz, kadınlarınızla münâsebette bulunmuşsanız; abdest veya guslü
gerektiren bu hallerde su bulamazsanız, teyemmüm niyetiyle temiz toprağa
yönelin (ve şöyle yapın):1-(Ellerinizi toprağa vurduktan sonra) yüzünüzü
meshedin, 2-(Tekrar ellerinizi toprağa vurduktan sonra) ellerinizi (dirseklere
kadar) meshedin! Allah, size zorluk çıkarmak istemez, fakat şükredesiniz diye
sizi temizlemek ve üzerinize olan nimetini tamamlamak ister.” Mâide-6/107
TEYEMMÜM EDİN!
Allah-ü Teâlâ: “Ey iman edenler!
Eğer hasta olur veya yolculukta bulunur iseniz, ya da tuvaletten gelmiş (de
abdestiniz bozulmuş ise), yahut hanımlarınız ile yatmış olur da gusletmeniz
gerekmiş ise (abdest veya gusül almanızı icab ettiren bu durumlarda) su
bulamazsanız, o vakit arınmak için temiz bir toprağa teyemmüm ediniz!”
buyuruyor. Nisâ-43/84
TEYEMMÜM NASIL EDİLİR?
Teyemmüme niyet edilerek temiz bir
toprağa eller vurulur, önce yüz sıvazlanır, ikinci vuruşla da sağ ve sol kollar
sıvazlanır. Yani iki darp bir niyet! Nisâ-43/84
TEYZE KIZLARIYLA EVLENEBİLİRSİN!
Bir erkek, süt kardeşi olmamak
kaydıyla isterse teyzesinin kızlarıyla nikâhlanıp evlenebilir, hiçbir mahzuru
yoktur. Ahzâb-50/423
TIP, ANATOMİ GİBİ İLİMLERE AÇIKÇA TEŞVİK
VARDIR
Allah-ü Teâlâ, “Nefislerinizde de
(Allah’ın san’at ve kudretine) deliller vardır!” buyurmasıyla nefsin beden
kısmına bakan tıp ve anatomi ilimlerine açıkça teşvik vardır. Bundan dolayı bu
ilimlerin okutulması dahi farz-ı kifâyedir. Zâriyât-21/520
TİCARET BUNA DENİR İŞTE, GERİSİ, BU
TİCARETİN YANINDA FASA FİSO HÜKMÜNDEDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Sizi pek elemli bir azaptan kurtaracak bir ticarete rehberlik edeyim
mi? (Önce) Allah’a ve Resûlüne iman edersiniz, (sonra) Allah yolunda
mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz! Eğer bilirseniz bu (ticaret)
sizin için ne kadar da hayırlıdır! Çünki Allah, (bu yatırımınızdan, mal ve canı
Allah yolunda tasarrufunuzdan dolayı) sizin günahlarınızı bağışlar; sizi
içinden ırmaklar akan cennetlere dâhil eder; sizi Adn cennetlerindeki çok güzel
saraylara yerleştirir. İşte en büyük başarı (ticaretteki en büyük semere, kazanç),
en büyük mutluluk budur!” Saff-10,12/551
TİCARETİN SELAMETİ, ÖLÇÜ VE
TARTIDAKİ DÜRÜSTLÜKTEDİR
“Ölçerken tam ölçersek, tartarken de
doğru terazi ile tam tartarsak ticaretimizi sağlama almış ve selâmetini
sağlamış oluruz. Allah-ü Teâlâ da böyle yapmamızın hem daha hayırlı, hem de
âkıbet itibariyle daha güzel olacağını söyler.” İsrâ-35/284
TİCARETİN, ZARAR ETMEDEN OLANI VAR
MI DERSEN, DERİM Kİ VAR!
Allah’ın kitabını oku (buna kainat
kitabı dahil), namazı hakkıyla edâ et ve Allah’ın sana verdiği rızıklardan
gizli veya açık tasadduk et! İşte bu aslâ zarar etmeyeceğini umabildiğin bir
ticarettir. Bu öyle güzel bir ticarettir ki, Allah’a verdiklerinin karşılığında
O, sana mükâfatını tam verecektir, lütuflarını arttıracaktır. Fâtır-29,30/436
TİN SURESİ
95. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 8 âyettir. Tîn-0/596
TOHUMU TARLAYA EKTİNİZ, SÖYLEYİN
BAKALIM, ONU SİZ Mİ BİTİRİYORSUNUZ YOKSA BİZ Mİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Söyleyin
bakalım! Tarlaya ektiğiniz tohumu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa onu bitiren (yetiştiren)
Biz miyiz? Dileseydik onu kuru çöp haline getirirdik, siz de şaşar kalır ve:
‘Eyvah! Emeklerimiz boşa gitti, daha doğrusu biz rızıktan mahrum
bırakılanlardanız!’ derdiniz. Vâkıa-63,67/535
TOPLAYACAKTIR ALLAH SİZİ KIYAMET
GÜNÜNDE, KESİNLİKLE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “( Ya
Muhammed!) De ki: Şüphe yok ki Allah, sizi kıyamet gününde mutlaka
toplayacaktır.” En’âm-12/128
TOPLUM KENDİNDE OLAN İYİ DURUMU
DEĞİŞTİRMEDİKÇE ALLAH DA ONLARI DEĞİŞTİRMEZ
“Bir toplum, kendinde olan iyi
durumu değiştirmedikçe, hiç şüphe yok ki, Allah da o topluma olan nimetini, iyi
halini değiştirmez!” Ra’d-11/249
TOPLUMA ALLAH KÖTÜLÜK DİLEDİĞİNDE ARTIK
ONU GERİ ÇEVİRECEK YOKTUR
“Allah, bir topluma (kendi isyânları
yüzünden) kötülük dilediği zaman, artık onu geri çevirecek kimse yoktur.
Allah’dan başka onları himâye edecek kimse de olamaz!” Ra’d-11/249
TOPRAK İNSANIN CESEDİNİ HÜCRE HÜCRE
YİYEREK EKSİLTİR VE NİHAYET BİTİRİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçekten
Biz, toprağın onların cesetlerini hücre hücre nasıl yiyip eksiltiğini tafsilatıyla
çok iyi biliriz. Zaten yanımızda her şeyin kayıtlı olduğu şaşmaz bir kitap
(Levh-i Mahfûz) vardır.” Kâf-4/517
TOPRAKTAN YARATILDIK, TEKRAR TOPRAĞA
İADE OLUNACAĞIZ AMA ÖTESİ DE VAR
Allah cc, bizi topraktan
yarattığını, tekrar ona döndüreceğini, oradan da çıkartacağını beyân ediyor. Tâ
Hâ-55/314
TORPİL YAPARSIN BURADA, HESABINI
VERİRKEN SANA KİM TORPİL YAPSIN ORADA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz öyle
kimselersiniz ki, haydi diyelim, bu dünya hayatında (yakınlığınız veya hatır
meselesinden ötürü) o hâinleri savundunuz, referans vererek onlar lehine torpil
yaptınız; peki kıyamet günü hesap yerinde onlar lehinde kim, Allah’a karşı
mücâdele edecek, yahut o gün Allah’a karşı kim, o hâinler lehinde onlara vekil
olacak, onların avukatlığını yapacak?” Yaa! Altından kalkılmaz bir iş! Nisâ-109/95
TOZ OLUP YERİN İÇİNDE KAYBOLDUKTAN
SONRA BİZ Mİ YENİDEN YARATILACAĞIZ DERLER
O imansızlar bir de, “yerin içinde
toz toprak olup kaybolduktan sonra mı bizler yeniden yaratılacağız?” derler.
Lâfa bak! Adamların, düşünme mekanizmaları dumura uğramış ve keçeleşmiş bir
beyne sahip olmuşlarsa böyle abuk subuk konuşurlar işte! Konuşun bakalım! Yeniden
yaratıldığınız günde sevinecek misiniz, dövünecek misiniz, orada görülecektir! Secde-10/414
TOZ OLURSUNUZ İŞ BAŞA DÜŞÜNCE DEĞİL
Mİ? SİZİ MÜNAFIKLAR SİZİ!
Allah-ü Teâlâ, münâfıklardan
bahsederken Peygamber Efendimize şöyle bilgi verir: “O münâfıklar öyle
kimselerdir ki, kendilerine emretmen hâlinde hicret edeceklerine veya savaşa
çıkacaklarına dâir var güçleriyle yemin billah ettiler. De ki: Yemin etmeyin,
sizden istenen hâlis bir itaattır. Elbette Allah, yaptığınız ve yapacağınız her
şeyi bilir.” Nûr-53/355
TÖVBE EDER KURTULURSUN, HELE ŞİMDİ
ŞU FIRSATI KAÇIRMA, ALDANMASI
Şeytanın aldatmalarından biri de:
“günâhına tövbe eder kurtulursun!” tuzağıdır. Nitekim Yûsuf as’ın kardeşleri
Yûsuf’u yok etme plânı yaparlarken biri: “Onu öldürün veya uzak bir yere atın, sonra
da tövbe eder sâlih kimseler olursunuz!” demişti. Yani ‘yaptığınız yanınıza kâr
kalır, tövbe ile tertemiz olursunuz’; aldanmasıydı. Bugün de şeytan aynı
taktikle: “Allah büyük, affeder; hele şunun da bir tadına bak!” diyerek herkese
günâh işletebiliyor. Çok uyanık olmak lâzım! Affedileceğimize dair elimizde
belge mi var? Yûsuf-9/235
TÖVBE ET, ALLAH’TAN AF DİLE!
Allah-ü Teâlâ: “Kim kötülük eder
veya günâha belenerek nefsine zulmeder, sonra Allah’dan mağfiret dilerse, Allah’ı
affedici ve merhametli bulur!” buyuruyor. Nisâ-110/95
TÖVBE KAPISI KAPANDI, BOŞUNA
YALVARIP YAKARMA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Azâbımız
onlara geldiğinde: “Gerçekten biz zâlimlerdik” demelerinden başka çağırışları
(itiraf edip yalvarmaları) da olmadı.” (Çünki, o saatten sonra tövbe kapısı
kapanır, hiçbir yakarışın faydası olmaz!) A’râf-5/150
TÖVBE KURU LAFLA OLMAZ, TÖVBENİ İSBAT
ETMELİSİN Kİ KURTULASIN!
Bu Âyet-i Kerime’den anlıyoruz ki, dil
ile tövbe etmek yetmez! “Bir daha o günâhı aslâ işlemeyeceğim!” anlamına gelen
tövbeyi, gerçekten bir daha o günâhı işlememekle isbat etmelisin ve artı, sâlih
amellerle de süslemelisin ki, Rabbimize kendini sevdiresin ve affa medâr olup
kurtulasın! Furkan-71/365
TÖVBE NASİP ETMEK VEYA CEZALANDIRMAK
ALLAH’A AİT BİR İŞTİR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Bu işte (zalimlerin iman etmeleri veya inkârlarında), Sana düşen bir
şey yoktur. (İmana gelirlerse Allah) onların tövbelerini kabul eder, (yok,
küfürde ısrar ederlerse, bu sefer) onları cezalandırır, çünki onlar
zalimlerdir.” Âl-i İmrân-128/65
TÖVBE NE ZAMAN KABULE ŞAYANDIR?
Allah katında makbul olan tövbe, kötülüğü
ancak cahilliği sebebiyle işleyip, sonra da çarçabuk vazgeçerek günahtan dönüş
yapanların tövbesidir. Nisâ-17/79
TÖVBE SURESİ
9. Sûredir. Hicri 9. yılda Medine’de
nâzil olmuştur. 129 ayettir. Başında Besmele olmayan tek Sûre, bu Sûredir.
Bunun sebebi, Resûlüllah sav Efendimiz’in böyle yapmasıdır. Bu hususta bütün
müslümanlar, ittifak halindedir. Bu Sûrenin bir diğer adı da “ihtar” mânâsına
gelen “Berâe” dir. Tövbe Sûresi, Enfâl Sûresi’nin konu itibarıyla devamı
gibidir. Tövbe-0/186
TÖVBE VE SADAKAYI KABUL EDEN ASLINDA
ANCAK ALLAH’DIR, BAŞKASI DEĞİL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bilmediler
mi ki, kullarından tövbeyi kabul eden ve sadakaları alan şüphesiz ancak
Allah’dır. Tevvâb (tevbeleri çok kabul eden), Rahîm (çok merhamet eden) de
ancak Allah’dır.” Tövbe-104/202
TÖVBELERİ SADECE ALLAH KABUL EDER
Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah
tövbeleri Kendisi’nin kabul ettiğini bildiriyor. Binaenaleyh tövbeleri kabul
edecek başka merci yoktur. Mü’min-3/466
TÖVBELERİMİZİ KABUL ETMESEYDİ YÜCE
ALLAH, İŞİMİZ BİTİKTİ VESSELAM!:
Hanımına zina isnâd eden ve şâhit
getiremeyen kişi ile hanımına yaptırılan yeminlerden sonra Allah-ü Teâlâ, şöyle
buyuruyor: “Allah’ın üzerinizde lütuf ve merhameti olmasaydı ve O,
tövbelerinizi kabul eden ve her işi hikmetli olan biri olmasaydı, haliniz nice
olurdu!” (Doğrusu, işimiz bitik olurdu.) Nûr-10/349
TÖVBEMİN KABUL EDİLDİĞİNE DAİR BİR
İP UCU GÖREBİLİR MİYİM?
“Tövbe edip, sâlih ameller
işleyenlerin, tövbelerinin kabul edilmiş olarak Allah’a dönecekleri”
bildirildikten sonra takip eden âyetlerde onların şu şekilde davrandıkları (davranmaları
gerektiği) beyân ediliyor: 1-Onlar, yalan yere şâhitlik etmezler; 2-Boş söz ve
işlere rastladıkları zaman bulaşmadan, vakarla oradan geçip giderler;
3-Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, sağırlar ve körler gibi
davranmazlar. (yani “duymadık, görmedik” diyerek bigâne kalmazlar, bilâkis dört
elle sarılıp sâhip çıkarlar.); 4-Şöyle duâ ederler: “Rabbimiz! Bize eşlerimiz
ve nesillerimizden göz aydınlığı olacak sâlih insanlar ihsân eyle! Bizi
müttekilere imam (önder) eyle!” Ey tövbekâr! Eğer kendine bakar da
davranışların bu âyetlerle örtüşürse o zaman tövbenin kabul edildiğini
umabilirsin, ne kadar zor olsa da değer! Furkan-72,74/365
TÖVBENİN KABUL OLMAYANI VAR MI?
Şu şekilde yapılan tövbeler, kabule
şâyan değildir: 1-Kişi günâhları işler, sonra da kendisine ölüm gelip
çattığında: “işte ben şimdi tövbe ettim!”derse, bu tövbesi ret olunur. 2-Kâfir
olarak ölenin tövbesi (Ahiretteki yalvarmaları) da ret olunur. Bu her iki gruba
Allah-ü Teâlâ, pek elemli bir azap hazırlamıştır. Nisâ-18/79
TÖVBENİN KABULÜNDE O’NUN REFERANSI
ÖNEMLİ
Allah Resûlünün sav, tövbe edenin
bağışlanmasını istemesi, o kişinin tövbesinin kabulü ve affedilmesine önemli
bir referanstır. Nisâ-64/87
TÖVBEYE SARIL HEMEN Kİ, AFFA MEDAR
OLASIN!
Günâhın affedilip silinmesi, onu
işledikten hemen sonra nedâmet edip tövbe ile iman etmeye vâbeste kılınmıştır. A’râf-153/168
TÖVBEYİ GECİKTİRMEDEN HEMEN YAP Kİ, KURTULUŞ
KAPILARI KAPANMADAN YETİŞESİN!
Çirkin bir iş mi yaptın veya nefsine
mi zulmettin, hemen tövbe et de kurtul! Çünki tövbe, gecikmeden günâhdan hemen
dönmeyi gerektirir. Allah’dan başka tövbeyi kabul edecek bir merci de
olmayınca, tek çare, O’nun kapısını çalmaktır. Âl-i İmrân-135/66
TUFAN HADİSESİ ŞÖYLE GERÇEKLEŞTİ
Nûh as’ın kavmi, kendisine çok
eziyetler etmiş ve tebliğini engellemişlerdi. O da “Ben mağlûb oldum Ya Rabbî, Bana
yardım et!” diye Rabbisine niyazda bulunmuştu. Bunun üzerine Allah-ü Teâlâ da, gök
kapılarını açtı, sağanak halinde yağmur boşaltmaya başladı. Yerden de kaynaklar
halinde büngül büngül sular fışkırttı. Derken o iki su takdir edilen bir iş
(tufan) için birleşti de her taraf deniz haline geldi. Nûh’un gemisindekiler
hâriç, herkes boğuldu. Kamer-11,13/528
TUFAN HADİSESİNDE GEMİYE BİNEN NUH
AS VE EHLİ DIŞINDA HERKES BOĞULDU
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde: “Sonra diğerlerini (gemiye binenler dışındakileri) suda boğduk”
diyerek gemidekiler dışında nefes alan kimsenin sağ kalmadığını beyan ediyor. Sâffât-82/448
TUFAN HADİSESİNDEN SONRA HZ. NUH’UN
NESLİ KALICI KİMSELER OLARAK HAYATTA KALDI
Kavminden çok çeken Hz.Nûh as,
Allah’a yalvarıp yakardı. Allah da O’nun duâsını en güzel bir şekilde kabul
etti de O’nu ve ailesini ve inananları, vahyi ile yaptırdığı gemiye bindirmek
suretiyle o tufan hadisesinden kurtardı. İnsanlık Hz. Nûh’un neslinden tekrar
devam etti. O sebepten Hz. Nûh, insanlığın ikinci atasıdır. Ayette kalıcı nesil
olarak Hz. Nûh’un neslinden bahsediliyor. Buradan gemiye binenlerin Hz. Nûh’un
kendi neslinden olan insanlar olduğunu anlıyoruz. Allah Hz. Nûh’a bir de iyi
bir nâm bıraktı. Sâffât-77,78/448
TUFAN İLE ALLAH, NUH KAVMİNİ SUDA
BOĞARAK NASIL CEZALANDIRDIĞINI ANLADINIZ
Allah-ü Teâla, bu Âyet-i
Kerimesi’nde: “Artık Benim azâbım ve korkutmalarım nasılmış görsünler bakalım!”
buyuruyor. Şimdi herkes anladı ki, yapılan azgınlık ve taşkınlık hep Ahirete
kalmıyor, belli kerteden sonra Gayretullah’a dokununca dünyada dahi
cezalandırılıyor, bu cezanın önüne geçmek de aslâ mümkün olmuyor! Öyleyse ey
insanoğlu! Azgınlık ve taşkınlığın, bazen depremlerle, bazen sel felaketleriyle
ve bazen de değişik değişik felaketlerle cezalandırılmaktadır. Bundan dersini
çıkar da her iki dünyanı kurtar! Kamer-16/528
TUFAN ÖNCESİ HZ. NUH GEMİYE KİMLERİ
ALDI VE KİMLERİ ALMADI
Nûh as, vahiyle gemiye aldıkları
şunlardır: 1-Karada yaşayan her bir hayvan cinsinden erkek ve dişi olmak üzere
ikişer eş; 2-İman etmiş olan ailesi ve iman eden mü’minler! Nuh as, gemiye iman
etmeyen bir oğlu ve imansız olan diğer zevcesi ile iman etmemeleri sebebiyle
boğulacaklarına dair haklarında hüküm verilmiş olanları almadı. Çünki Allah
şöyle ferman etmişti: “Zalim ve kâfir olanlar hakkında sakın Bana başvurma,
onlar için yalvarma! Çünki onlar boğulacaklardır.” Mü’minûn-27/342
TUR DAĞI’NA ALLAH-Ü TEALA YEMİN
EDİYOR
Allah-ü Teâlâ, “yemin olsun Tûr
Dağı’na!” diyerek Tûr dağına yemin ediyor. Tûr-1/522
TUR DAĞI’NA MUSA AS 70 NAKİBİ
ARKASINDA BIRAKARAK ACELE İLE GELMİŞTİ Kİ
Hz. Musa as, Tevrat’ı almak için
ümmetinden 70 kişi seçti, Tûr Dağı’na yöneldi ama şevkinden o 70 kişiyi arkada
bırakarak önde ilerledi ki, Allah-ü Teâlâ: “Ya Musa! Kavminden ayrılıp acele
ile gelmene sebep ne?” dedi. Musa as: “Rabbim! Onlar da arkamdan geliyor, râzı
olman için gelmekte acele ettim” dedi. Allah-ü Teâlâ: “Sen öyle biliyorsun! Ama
Sen ayrıldıktan sonra onları imtihan ettik de Sâmiri’ye aldanarak dalâlete
düştüler.” Bunun üzerine Musa as, kızgın ve üzgün olarak halkına geri döndü. Tâ
Hâ-83,85/316
TUR DAĞI’NDA ATEŞ GÖRDÜ MUSA AS
Musa as, Medyen’den Mısır’a giderken
Tûr Dağı hizâsına geldiğinde bir ateş görür. Ateşin yanına varınca Allah-üTeâlâ
O’na: “Ya Musa! Ben Senin Rabbinim! Seni seçtim ve peygamber olarak
görevlendirdim, Sana vahyedileni dinle! Şüphesiz ki Ben (evet, sadece) Ben
Allah’ım; Benden başka ilâh yoktur! O halde yalnız Bana kulluk et ve Beni anmak
için namaz kıl!”diye seslenir. “Kulluğun yalnızca Kendisine yapılacağını”
söyler. Ayrıca “Mukaddes Tuvâ Vâdisi’nde bulunduğunu, pabuçlarını çıkarmasını”
emreder. Tâ Hâ-9,12/311 ; 13,14/312
TUR DAĞINDA MUSA AS’A PEYGAMBERLİK
VERİLDİ
Mısır’dan çıkışından sekiz veya on
sene sonra Musa as, ailesi ile birlikte Mısır’a dönüyordu. Tûr Dağında bir ateş
parçası görmüştü. Ondan bir parça almaya gitmişti ki, Allah cc O’nunla orada
konuştu ve O’nu peygamberlikle vazifelendirdi. Meryem-52/308
TUR DAĞINI BİR GÖLGELİK GİBİ
ÜZERLERİNE KALDIRMIŞTIK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir zaman
Tûr dağını, bir gölgelik gibi (İsrailoğullarının) üzerlerine kaldırmıştık da
onlar, dağın üzerlerine düşeceğini sanmışlardı. (Onlara:) Size verdiğimiz
(kitaba) sımsıkı tutunun ve içinde olanları hatırlayın, (sakın muhalefette
bulunmayın), tâ ki (azâbımdan) sakınasınız!” A’râf-171/172
TUR DAĞINI ÜZERİNİZE KALDIRDIK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
İsrailoğulları! Bir vakit “Tevrat`ı uygulayacağız!” dediğiniz halde sözünüzden
döndüğünüz için Biz deTur Dağını üzerinize kaldırdık ve şöyle dedik: “Size
verdiğimiz Kitab’a kuvvetle sarılın ve muhteviyâtı ile amel edin ki
sakınasınız!” Bakara-63/9
TUR SURESİ
52. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 49 âyettir. Tûr-0/522
TURİST OLUP DOLAŞIN EY KAFİRLER,
DAHA ÖNCEKİ KAFİRLERİ NASIL HELAK ETTİĞİMİZİ GÖRÜN!
Allah-ü Teâlâ, kâfirler için: “Onlar
yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden önceki kâfirlerin âkıbetleri
nasıl olmuş bir baksınlar! Allah onları yerle bir etti. Eğer bu kâfirler de
onlar gibi küfürlerinde devam ederlerse onların âkıbetlerinin benzerleri
bunlara da vardır!”buyurmaktadır. Muhammed-10/506
TURİSTLERİN DÜNYAYI GEZİP DOLAŞMASI
VE İBRET ALMASI TEŞVİK EDİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde: “Onlar dünyada gezip dolaşmadılar mı?” diyerek, turizmi; “kendilerinden
öncekilerin âkıbetlerinin nasıl olduklarına bakmadılar mı?” diyerek de
turistlerin, bu gezip dolaşmalarından ibret almalarını teşvik etmiştir. Mü’min-82/475
TURİZM:DÜNYAYI İBRET ALMAK İÇİN
DOLAŞMAK TEŞVİK EDİLİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bunlar
(müşrikler,) yeryüzünü hiç dolaşmadılar mı ki, kendilerinden önce yaşayanların
âkıbetleri nasıl olmuş baksınlar, anlasınlar!” (Şöyle anlıyorum: Dünyayı
düzeltmeye gelmediniz, Biz onun dizaynını mükemmel yaptık. Siz dünyayı
dolaşarak ibret alacaksınız ki, daha önceki ibret almayanlar gibi helâk
olmayasınız, dünya üzerindeki Ben’im mektûbât-ı Rabbâniyem’i okuyup Bana iman ve
ibâdet edeceksiniz. Evet turizm, bu açıdan mâneviyât adına çok berketli bir
etkinliktir.) Yûsuf-109/247
TURİZME İBRET ALMAK AMAÇLI TEŞVİK
VAR!
Dünyanın gezilmesine, önceki
nesillerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna, viran olmuş harâbelerin temâşa
edilerek ibret alınmasına teşvik var! Rûm-42/408
TURİZME TEŞVİK VAR, FAKAT GEZİ
MAKSADI BAMBAŞKA!
“Şu inkarcılar yeryüzünde hiç mi
dolaşıp gezmiyorlar ki, ibret alsınlar, duygulanacak gönüllere, düşünecek akla,
işitecek kulaklara ve görecek gözlere sahip olsunlar. Ne var ki gönül gözleri
kör olmuş bir kalbe, baktığı halde görmez bir göze, işittiği halde duymaz bir
kulağa, sinyaller geldiği halde muhakemeden yoksun keçeleşmiş bir beyne sahip
olmuşlar da hay huy ile ömürlerini çürütüyorlar.” Bu Ayet-i Kerime’den bu
mesajların verildiğini anladım. Hacc-46/336
TUVA VADİSİ’NDE ALLAH İLE İLK DEFA
KONUŞTU MUSA AS
Hz. Musa, Tuvâ Vâdisi’nde gördüğü
ateşten kor almaya gelmişti ki, Allah-ü Teâlâ orada O’nunla konuştu. Tâ Hâ-11/311
TUVA VADİSİNDE ALLAH, HZ. MUSA’YA
SESLENDİ, FİRAVUNA GİT, ÇÜNKİ O ÇOK AZDI!
Allah-ü Teâlâ peygamber Efendimize
sav buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Musa’nın hâdisesi Sana geldi mi? Hani
Rabbi O’na, Mukaddes Tuvâ vâdisinde şöyle seslenmişti: Firavuna git; çünki o, çok
azdı! Hem ona de ki: ‘Kendini (şirk ve isyan kirlerinden) arındırmayı arzu
ediyor musun? İster misin seni Rabbine giden yola irşâd edeyim de O’nu
tanıyasın ve O’na saygı duyasın!’” Nâziât-15,19/583
TUZAĞ-I İLAHİ’DEN EMİN Mİ OLDULAR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa
onlar, Allah’ın tuzağından (kendilerini azapla bastırmasından) emin mi oldular?
Ama şu muhakkak ki hüsrâna uğrayanlar gürûhundan başkası Allah’ın tuzağından
emin olamaz!” A’râf-99/162
TUZAĞINIZ DAĞLARI YERİNDEN OYNATACAK
OLSA DA
“Onlar her türlü tuzaklarıyla
gerçekten tuzaklar kurdular. Ama Allah nezdinde de onlara tuzak var.
(Beklemedikleri ceza var.) Artık isterse onların tuzakları, dağları yerinden
oynatacak olsun! (Kurtuluşları yok!)” İbrahim-46/260
TUZAK KURAN MAKİRLER, KURUN BAKALIM
SONU NEREYE VARACAK?:
Allah-ü Teâlâ: “Bütün tuzakların
Allah’ın elinde olduğunu, tüm tuzakları zamanı gelince boşa çıkaracağını, önce
gelenlerin tuzaklarının berhavâ olduğunu, dünyanın eninde sonunda yine Allah’a
kalacağını” beyan eder. Ra’d-42/253
TUZAK KURAR KÂFİR AMA ALLAH, O
TUZAĞI ZAYIF DÜŞÜRÜR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte bu
imtihanlar, böyledir! Muhakkak ki Allah, kâfirlerin tuzağını, zayıf
düşürendir.” Enfâl-18/178
TUZAK KURDULAR, ALLAH DA TUZAK
KURDU:
Onlar (Yahudiler, Hz. İsa’ya) tuzak
kurdular, Allah da onlara tuzak kurdu. Yani onların tuzaklarını bertaraf etti
veya Filistinden topunun sürülmesine hükmetti. Allah, tuzakları bertaraf edenlerin
en hayırlısıdır. Âl-i İmrân-54/56
TUZAK KURMA İŞİNİ SIKI TUTMUŞTUNUZ, ALLAH
DA CEZA VERME İŞİNİ SIKI TUTTU, O KADAR!
Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu: “Yoksa
müşrikler, peygambere tuzak kurma işini sıkı mı tuttular? Doğrusu biz de ceza
vermeyi sıkı tutanlarız.” (Zerre miktarından dahi sorguya çekilecekler.) Zuhruf-79/494
TUZAK KURMAYI HAYATININ MESLEĞİ
HALİNE GETİRENLERE PEK ACI BİR AZAP VARDIR
Adamın sanki işi gücü yok, hayatını
kötülüklerle tuzak kurmaya hasretmiş! Allah-ü Teâlâ da o zavallılara: Kurdukları
bu tuzakları tamamen mahvedeceğini, kendilerine de acı bir azap vereceğini
bildiriyor. Fâtır-10/434
TUZAK KURUP BAŞKASINA ZARAR VERMEK
İSTEYENLERİ ALLAH SEFİL EDER
İbrahim as’a müşrik halkı, O’nu
ateşe atmak sûretiyle tuzak kurmuşlardı. Fakat Allah, Hz. İbrahim’e necat verdi
ve Keyyâd’ları (tuzak kurma uzmanlarını), sefil ve perişan etti. (Hz. İbrahim’in
şahsında Allah-ü Teâlâ şu mesajı veriyor: Tuzak kuranları eninde sonunda rezil,
sefil ve perişan ederim, ona göre!) Sâffât-98/448
TUZAK MI KURMAK İSTİYORLAR YOKSA
ONLAR? KAPANA KISILACAK OLANLAR ASIL ONLAR!
Yoksa onlar (Mekke müşrikleri ve
onların izinden gidenler), bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl kapana
kısılacak olanlar, onların tâ kendileridir. (Cehennem kapanına kısıldıklarında
görürler.) Tûr-42/524
TÜNEL HAKKINDA BİLGİ VAR MI
KUR’AN’DA?
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde: “ yere giren ve yerden çıkan ne varsa Allah bilir” diyor. Tünel
de bir yere giriş ve bir yerden çıkıştır. O halde tünel dahi Kur’an-ı Kerim’de
yerini almıştır. Sebe’-2/427
TÜNEL KAZ YERDE, MERDİVEN DAYA GÖĞE
DE ONLARA BİR MU’CİZE GETİREBİLİRSEN GETİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Onların İslam’dan yüz çevirmeleri, sana ağır geliyorsa, yerde bir
tünel veya göğe çıkacak bir merdiven arayıp da onlara bir mu’cize getirmeye güç
yetirebilirsen haydi getir! Onların iman etmeleri Sana ait değildir. Allah
dileseydi onların hepsini, elbette hidâyet üzerinde toplardı. Sen, âkıbeti
bilmediğinden Kendini yoranlardan olma!” En’âm-35/130
TÜRK MİLLETİNE İŞARET EDEN ÂYET
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah, ileride onların yerine
öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar,
mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorludurlar. Onlar, Allah
yolunda mücâhade eder ve bu hususta dil uzatan hiçbir kimsenin ayıplamasından
korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir ihsânıdır ki, onu dilediğine verir. Allah
vâsi’ ve Alîm’dir.” (Bediuzzaman Said Nursi Hz. leri, bu sevgili milletin, Türk
Milleti olarak tecelli ettiğini söylemiştir. Allah-ü A’lem doğrudur, inanırız!
Mektubat: 26. Mektub) Mâide-54/116
Yorumlar
Yorum Gönder