Ana içeriğe atla

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (T) İLE BAŞLAYANLAR

 

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (T) İLE BAŞLAYANLAR

TA SİN MİM

Hurûf-u Mukattaa olup, Şuarâ Sûresi ile Kasas Sûresi’nin başlarında, ilk âyetleri olarak geçer. Mânâsını Allah bilir. Şuarâ-1/366; Kasas-1/384

TA SİN

Hurûf-u Mukattaadır. Neml Sûresi’nin ilk âyetinin ilk harfleri olarak geçer. Neml-1/376

TABAKADAN TABAKAYA BİNECEK, HALDEN HALE GEÇECEKSİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şafağa (akşamın kızıllığına), geceye ve gecenin barındırdıklarına, Dolunay’a yemin ederim ki, siz (cennet veya cehennemdeki ikâmetgâhınıza yerleşinceye kadar) tabakadan tabakaya binecek(halden hale geçecek)siniz!” İnşikâk-16,19/589

TABİ OLACAĞIZ DA KİME?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey insanlar!) Rabbiniz tarafından size indirilen vahye (Kur’an’a) tabi olun! Ondan başka birtakım hâmiler (beşerî sistemler) edinip de onlara uymayın! Ne kadar da az ibret alıyorsunuz!” (Yaşayan Kur’an olan Efendimiz Hz. Muhammed sav dışında hiçbir insanın peşine takınılıp gidilmez. Mürşitleri ve Alimleri dinlemek, onlara takılmak, onların arkalarından gitmek anlamına gelmez. Onları dinlemek, Onların bize Efendimizi sav ve Kur’an’ı anlatmalarından dolayıdır. Mürşitle beraber yol tutanı zannederler ki mürşide tabi olmuş da arkasından gidiyor. Mürşit Efendimize tabi olmakta kendisini dinleyenlerden önde olduğuu için ileride görünür. Onunla beraber olanlar onun arkasında kaldıkları için mürşide tabi oldular zannedilir. Aslında Peygamber Efendimize tabi olunmaktadır. Herkesin fıtratına uygun bir mürşîdi dinlemesi, bir ihtilâf değil, bir zenginliktir.) A’râf-3/150

TADIN BAKALIM ŞU YAPTIĞINIZ KÖTÜLÜKLERİN CEZASINI, SİZİ KEFERE VÜ FECERELER SİZİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Kefere vü fecere cehenneme getirilir ve kendilerine şöyle denilir): Şimdi tadın (dünyada yaptığınız cürümlerin cezasını bakalım)! Artık Biz’den sizin azâbınızı artırmaktan başka bir şey beklemeyin!” Nebe’-30/581

TAĞUTLAR VE PUTLAR PEŞİNDE OLANLARA SORULUR, NEREDE ORTAKLARIM

Allah-ü Teâlâ, kıyamet gününde tâğûtlar ve putlar peşinde ömür tüketen o müşriklere seslenir: “Kendilerini Bana ortak zannetmekte olduğunuz ortaklarım(!) hani nerede?” (O gün vay o müşriklerin haline!) Kasas-62/392

TAĞUTLAR, İNKAR EDENLERİN DOSTLARIDIR, VELİLERİDİR

Tâğûtlar (Allah’ın yerine konan şeyler), inkâr edenlerin dostlarıdır, velileridir. Onları, aydınlıktan karanlıklara götürürler. Bakara-257/42

TAĞUTLAR, PUTLAR, BEL BAĞLANILAN NİCELER, O GÜN YOK OLUP GİTMİŞLER

Kıyamet günü, Allah’a ortak olduklarını zannettikleri (tâğût, put vs. ne varsa bilumum) şefâatçileri, onların (kâfirlerin) yanlarında gözükmeyecek, yok olup gitmiş olacaklardır. En’âm-94/138

TAĞUTLARA İBADET ETMEM BANA YASAKLANDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Allah’dan başka taptığınız şeylere ibâdet etmem Bana yasak kılındı.” En’âm-56/133

TAĞUTLARA YA DA PUTLARA TEMENNA DURANLAR, ZİLLETE HAZIR OLUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra kıyamet günü Allah, onları (hayatı, inkâr, tuzak, hile, çıkarı için el etek öpmek ile geçen bilumûm erâcif cinsinden herifleri) zelil eder ve: “Hani, nerede sizin o uğurlarında mü’minlere düşman kesildiğiniz ortaklarım?” der. Kendilerine ilim nasip edilenler de (Kur’an hakikatlarından nasibi olanlar da): ‘Gerçekten her türlü zillet ve sefâlet bugün kâfirlerin başınadır’ derler.” Nahl-27/269

TAĞUTLARI ÇAĞIRIN DA ŞU DERDİNİZİ HALLETSİNLER BAKALIM

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Söyleyin bakalım: Eğer Allah, işitme ve görme duyunuzu alır, kalblerinizi de mühürlerse, Allah’dan başka onu size geri getirecek tanrı, tağut kim olabilir? Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl da yüz çeviriyorlar!” En’âm-46/132

TAĞUTTAN KAÇ, ALLAH’A YÖNEL Kİ, HAYAT-I EBEDİYEN KURTULSUN!

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde tâğûttan (Allah’ın yerine konan her bir şeyden) kaçınıp Allah’a yönelenlere gayet derecede yüksek müjdeler veriyor. Onların, sözü (Kur’an hakikatlarını) dinlemelerini ve en güzeline (iki iyiden daha iyisine, ruhsat yerine azimete) uymalarını övüyor. Zümer-17,18/459

TAĞUTU TERKEDİP İMAN EDEN

Kim Tâğûtu (Allah’ın yerine konan her bir şeyi) inkâr edip Allah’a iman ederse; O, kopmayan sapasağlam bir ipe (Kur’an-ı Kerim’e veya Risâlet-i Ahmediye’ye) yapışmış demektir ki o ip, O’nu Allah’a ve cennete kadar götürür. Allah, İşiten’dir, Bilen’dir. Bakara-256/41

TA HA SURESİ

20. Sûredir. Mekke’de nâzil olmuştur. 135 âyettir. Tâhâ-0/311

TAHA

Hurûf-u mukattaadan olup Peygamber Efendimizin bir ismidir. Efendimizin bu ismiyle beraber yedi ismi, Kur’an-ı Kerimde geçer: 1-Tâhâ: Tâhâ Sûresinde, 2-Yâsîn: Yâ Sîn Sûresinde, 3-Muhammed: Fetih Sûresinde, 4-Ahmed: Saff Sûresinde, 5-Abdullah: Cin Sûresinde, 6-Müzzemmil: Müzzemmil Sûresinde, 7-Müddessir: Müddessir Sûresinde. Tâ Hâ-1/311

TAHAMMÜL EDEMİYORDUN KUR’AN’I DİNLEMEYE DÜNYADA, ŞİMDİ TAHAMMÜL ET BAKALIM!

“Kur’an hakikatları karşısında gözleri perdeli olana, yani o hakikatları görmeye, Allah’ı anmaya tahammül edemeyenlere Ahirette cehennem açıkça gösterilir.” (Şimdi tahammül et bakalım!) Kehf-100,101/303

TAHRİM SURESİ

66. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 12 âyettir. Tahrîm-0/559

TAHTIN ÜZERİNDEKİ CESET, ASLINDA SÜLEYMAN AS’I BİR İMTİHAN ETMEKTEN İBARETTİ

Süleyman as’ın, Mescid-i Aksâ’yı yaptırması hengâmında getirttiği usta cinler arasında birtakım şeytanlar da vardı. O şeytanlar, kurdukları bir kumpasla Süleyman as’ın tahtından bir müddet uzak kalmasını sağladılar. (Yani bir ihtilal ile tahtı işgal edilip oraya kırk gün boyunca heykel gibi duran birisi oturtulmuş) veya bizzat kendisi tahtında otururken ağır bir hastalığa tutulmuş olduğundan âdeta bir ceset kesilmiş ve ferman çıkaramadığından nüfûzunu kaybetmiş bir halde kalmıştı. Allah-ü A’lem! Aslında bu, Süleyman as’ı imtihan etmekten başka bir şey değildi. O da her kul gibi Allah’a iltica etti ve şöyle yakardı: “Ya Rab! Affet beni ve bana benden sonra hiç kimseye nasib olmayacak bir saltanat lütfet! Çünki Sen, lütufları son derece bol olan Vehhâb’sın!” Allah da O’na yapılan kumpası darmadağın etti veya O’na tam şifâ verdi de eski etkinliğine tekrar kavuştu. Aslında bu, Süleyman as’ı bir imtihan etmekten başka bir şey değildi. (Sıkı bir imtihan olmadan cennete giriş yok, vesselâm!) Sâd-34,35/454

TAHTLAR Kİ, MÜCEVHERLERLE SÜSLENMİŞTİR; TA EHL-İ CENNET ÜZERLERİNE KURULSUNLAR

Cennette mücevherlerle süslenmiş tahtlar vardır. Ehl-i cennet, bu tahtların üzerine kurulurlar, karşılıklı otururlar ve dünya maceralarını birbirine anlatarak hoş vakit geçirirler. (Ne güzel!) Vâkıa-15,16/533

TAKADI ÜSTÜNDE KİMSEYİ ALLAH MÜKELLEF TUTMAMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, kimseyi kendisine verdiği imkânlardan fazlasıyla mükellef tutmaz!” Talâk-7/558

TAKATIN ÜSTÜNDE YÜK TAŞIMAKLA HİÇ KİMSE MÜKELLEF DEĞİLDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, hiç kimseye tâkatinin üzerinde yük yüklemeyiz ve nezdimizde tam Hakk konuşan bir kitap vardır. (Bu kitap, Levh-i Mahfuz mudur, kişinin amel defteri midir? Allah bilir!) Bundan dolayı aslâ haksızlığa uğratılmazlar. (Çünki bu kitap, bir senettir ve bir belgedir.) Mü’minûn-62/345

TAKATIN YETTİĞİNCE SALİH AMEL İŞLE! SONRA GİR CENNETE, MÜBAREK OLSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İman edip sâlih ameller işleyenler -ki Biz kimseyi, gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmayız- işte onlar, cennet ehlidirler. Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır.” A’râf-42/154

TAKDİR EDEMEDİK HAKKIYLA ŞANINI YA RAB!

Allah-ü Teâlâ: “Halbuki o kullar, Allah’ın Şânı’nı hakkiyle takdir edemediler, O’na hakkıyle kulluk edemediler” buyurmaktadır. Zümer-67/464

TAKDİR ETMİŞSE ALLAH, KALE MALE KORUYAMAZ SENİ BİLLAH!

Allah-ü Teâlâ, Ehl-i Kitap’tan inkâr eden Yahudilerden bir kısmını, muhkem kalelerinin kendilerini koruyacağı zehabında iken hiç ummadıkları bir yerden bastırdı ve kalblerine korku saldı. Öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle yıkıyorlardı. Düşünün de ibret alın ey basiret sahipleri! Haşir-2/544

TAKDİRDE NE VARSA O, ZAMANI GELİNCE YERİNİ BULUR

Müşrikler, Peygamberi yalanladılar, hevâ ve heveslerine uydular, akıllarınca Risâlet dâvâsının önüne geçeceklerdi de bu dâvâ böylece kaybolup gitmeye mahkum olacaktı. Ama hiç bilmedikleri bir şey vardı: Mukadder olan her iş yerini bulur. Allah’ın takdir ettiği Peygamberlik de safha safha hükmünü icra ederek kemâle erecek ve vazifesini tamamlayacaktı. Nitekim öyle de oldu! Kamer-3/527

TAKIM OLARAK ŞEYTANIN TAKIMI OLMAYI MI YEĞLEDİN YOKSA? VAH SANA Kİ, NE VAH!

Öyle akl-ı evveller vardır ki, şeytan onları hükmü altına almıştır da Allah’ı hatırlamayı kendilerine unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın takımıdır. Dikkat edin, şeytanın takımı, ziyan ve hüsrana mahkumdur! Mücâdele-19/543

TAKIMI’NDAN RAZIDIR ALLAH; ONLAR DA ALLAH’DAN RAZIDIRLAR

İman etmiş ve Allah’ın imanı kalblerinde nakşetmiş olduğu o kimseler var ya! Allah, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlerine koyacak ve onlar, kesintisiz olarak orada, ebediyyen kalacaklardır. İşte onlar, Allah’ın takımıdır (Hizbullah). Ve iyi bilin ki, Allah’ın takımında yer alanlar, kurtuluşa erecek olanlardır. Mücâdele-22/544

TAKLİT:ATALARINI TAKLİT EDEREK ONLAR DA ALLAH’DAN BAŞKASINA TAPIYORLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O müşriklerin taptıkları şeylerin kendilerini ne feci âkıbete sürükleyeceğinden hiç şüphen olmasın! Daha önce ataları nasıl tapınıyor idiyse bunlar da onlar gibi (onları taklit ederek) öylece tapınıyorlar. Biz de elbette müstehakları ne ise, eksiksiz olarak tam tamına vereceğiz.” Hûd-109/233

TAKVA EHLİ İÇİN BİR BAŞKA ÖLÇÜ

Allah-ü Teâlâ: “Doğruyu (Hak ve gerçeği) getiren (Peygamber) ve O’nu tasdik edenler var ya, işte onlar Takvâ sahiplerinin tâ kendileridir.” buyuruyor. Zümer-33/461

TAKVA EHLİNİN VASIFLARI

1-Görünmeyen Âlem`e inanırlar. Yani akılları gözlerine inmemiş, bilakis gözleri akıllarının içine girerek akıl gözüyle gaybın farkına varmışlar da inanmışlar. 2-Namazlarını hakkıyla edâ ederler. 3-Allah`ın rızık olarak kendilerine ihsan ettiği nimetlerden O`nun yolunda sarf ederler. 4-Hem Kur`an-ı Kerime hem de daha önceki peygamberlere gelen Kutsal Kitaplar`a inanırlar, tasdik ederler. 5-Ahiret Günü’ne kesin olarak inanırlar. Bakara-3,4/2  

TAKVA ELBİSESİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir de ‘takva elbisesi’ indirdik ki bu, hepsinden daha hayırlıdır.” (Evet, maddi elbise, kişinin bedenini güzel gösterir, soğuk ve sıcaktan korur, insana vakar getirir. Ma’nevî takvâ elbisesi ise kişinin ruhunu güzelleştirir ve günâhlardan korur.) A’râf-26/152

TAKVA SAHİBİ KUTLULAR AHİRETTE NEREDEDİRLER VE NE YAPARLAR?

Muhakkak ki, takvâ sahipleri: 1-Cennette emin bir makamdadırlar. 2-Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.3-İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş oldukları halde karşılıklı kurulup otururlar. 4-Güzel ve iri gözlü Hurilerle evlenirler. 5-Orada rahatlıkla canlarının çektiği her meyveden isterler. 6-İlk ölüm olan dünyadaki ölümden başka orada ölüm tatmazlar. 7-Rablerinden bir lütuf olarak Allah onları cehennem azabından korumuştur. 8-Ve herkesin nihai hedefi olan Büyük Kurtuluş’a ermişlerdir. Duhân-51,57/497

TAKVA SAHİBİ OL, BAK NE OLURSUN!

Takvâ sahiplerine cennette neler verilecek neler! Onlara: 1-Evvelâ cehennem azabından kurtuluş; 2-Bahçeler ve üzüm bağları; 3-Göğüsleri tomurcuklanmış aynı yaşta dilber kızlar; 4-(Her türlü enfes meşrûbattan) dolu dolu kadehler var! 5-Onlar orada (cennette) boş sözler, lâkırdılar, yalanlar işitmezler. Bütün bunlar, o takvâ sahiplerine Senin Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden, O Rahman’dan bir mükâfat ve Fazlından yeterli bir ihsan olarak verilir. Nebe’-31,36/582

TAKVA SAHİPLERİNE CENNET YURDU VAR, NE GÜZEL YURTTUR ORASI!

“Günâhlardan sakınanlara: ‘Rabbiniz ne indirdi?’denildiğinde: ‘Hayır indirdi’ derler. Dünyada iman edip, güzel işler yapanlara güzel bir mükâfat vardır. Takvâ sahiplerinin yurdu (cennet) ne güzel yurttur!” Nahl-30/269

TAKVA SAHİPLERİNİ ALLAH, HEY’ET HALİNDE İKRAMDA BULUNMAK İÇİN HUZURUNDA TOPLAR

“Günü gelecek, Rahmân (Allah), takva sahiplerine ikramda bulunmak için onları hey’et halinde huzurunda toplayacaktır.” Meryem-85/310

TAKVİMDE AY TAKVİMİ DE GEÇERLİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Güneş ve Ay’ı da vakitlerinizi hesaplamak için kılan (yaratan), O(Allah)dır. En’âm-96/139

TAKVİMDE GÜNEŞ TAKVİMİ DE GEÇERLİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Güneş ve Ay’ı da vakitlerinizi hesaplamak için kılan (yaratan) O (Allah)dır.” En’âm-96/139

TALAK SURESİ

65. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 12 âyettir. Talâk-0/557

TALİMAT VERDİ BANA ALLAH, ŞÖYLE Kİ

Allah-ü Teâlâ buyurdu:“(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Eğer benim dinimden şüphede iseniz, iyi bilin ki, Ben sizin Allah’dan başka ibâdet ettiğiniz şeylere aslâ ibâdet etmem; lâkin sadece ve sadece, sizin ruhunuzu teslim alacak olan Allah’a ibâdet ederim. Bana, mü’minlerden olmam emredildi ve (ayrıca): ‘Yüzünü, özünü Allah’ı bir tanıyarak dine ver ve sakın müşriklerden olma! Sakın Allah’dan başka, Sana fayda da zarar da veremeyecek olan putlara yalvarma! Şâyet böyle yaparsan, o takdirde kesinlikle zalimlerden olursun!’ diye de emredildi.” Yûnus-104,106/219

TALUT HÜKÜMDAR OLARAK TAYİN EDİLDİ

Peygamberleri İsrailoğullarının ileri gelenlerine dedi: “Allah Talut’u size hükümdar olarak tayin etti.” Bakara-247/39

TALUT SEFERE ÇIKINCA ASKERLERİNE ŞÖYLE DEDİ

Tâlût, sefere çıkınca askerlerine şöyle dedi: “Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek, bir avuç su içmeye müsaade var. Kim bir avuç sudan fazlasını içerse o benden değildir. Kim de (bir avuçtan fazla)içmezse o benden sayılacaktır!” Bakara-249/40

TALUT VE ORDUSU, ALLAH’IN İZNİ İLE CALUT’A GALİP GELDİLER

Derken Tâlût ve kahramanları, Allah’ın izni ile Câlût ve ordusunu hezimete uğrattılar. Bakara-251/40

TALUT, CALUT İLE KARŞI KARŞIYA GELDİ

Tâlût, çok az sayıdaki kahramanlarıyla birlikte zahirde dev gibi bir orduya sahip Câlût’un karşısında durdular. Tâlût’un kahramanları, şöyle dua ettiler: “Ey Rabbimiz! Üstümüze gürül gürül sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kâfir topluluklarına karşı bize yardım eyle!” Bakara-250/40

TALUT’TAN HÜKÜMDAR OLUR MU?

İtiraz ve isyan âdeta fıtrat-ı sâniyeleri olan Beni İsrail, Tâlût’un hükümdar olması üzerine işi hazmedemediler de hemen itirazlarını peygamberlerine yönelterek: “Biz, hükümdarlığa O’ndan daha lâyıkız; O, fakirin birisi! Yani bizim gibi zenginlere talimat vermesi, biraz uygun düşmüyor gibi geliyor bize!” dediler. Bakara-247/39

TANIRDI RESULÜLLAH MÜNAFIKLARI KONUŞMA TARZLARINDAN, SES TONLARINDAN

Allah-ü Teâlâ Efendimize sav diyor ki: “Eğer dileseydik onları (münâfıkları) Sana tek tek gösterirdik de simalarından tanırdın. Yine de Sen onları konuşmalarındaki üsluplarından, ses tonlarından tanırsın. Allah, bütün amellerinizi bilir.” Muhammed-30/509

TANIRLAR SENİ, KENDİ EVLATLARINI TANIDIKLARI GİBİ HABİBİM YA MUHAMMED!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Ehl-i Kitap, kendi evlâtlarını tanıyor oldukları gibi Seni de tanırlar! Buna rağmen onlardan bir fırka, bu hakikatı bile bile gizlerler!” Bakara-146/22

TANRI ÇOK OLSAYDI, ARALARINDA SAVAŞ ÇIKARDI DA BİRİ, DİĞERLERİNİ YOK EDERDİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz onlara Hakkı getirdik, fakat onlar yalanı tercih ediyorlar. Gerçek şu ki: Allah aslâ evlât edinmedi. O’nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. Eğer Allah’dan başka tanrılar olsaydı herbiri kendi yarattıklarını yanına alır ve onlardan biri, nihâyetinde diğer tanrılara üstün gelirdi. Allah, onların isnad ettikleri vasıflardan münezzehdir.” Mü’minûn-90,91/347

TANRI DİYE KENDİLERİNE TAPINTILAR EDİNDİLER, TAM LAZIM OLACAKKEN KAYBOLUP GİTTİLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte bak, nasıl da (‘Tanrın bu!’ diye) kendi nefislerine karşı yalan söylediler? Uydurdukları o tanrılar da (Mahşer günü) kendilerinden uzaklaşıp ortada görünmez oldular.” En’âm-24/ 129

TANRI İKİ OLMAZ, SİZ DE EDİNMEYİN, YALNIZ BEN’DEN KORKUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İki tanrı edinmeyin! O (Allah) ancak tek bir ilâhtır. Öyle ise yalnız Ben’den korkun! (İranlıların İslâm’dan önce Yezdan ‘hayır ilâhı’ ve Ehrimen ‘şer ilâhı’ adında iki ilâhları vardı.) Nahl-51/271

TANRI, TANRI DİYE ALLAH’A ORTAK KOŞTUĞUNUZ PUTLAR NEREDE?

Kur’an’ı ve peygamberlerle gönderilenleri yalanlayıp başka şeylerin peşinden gidenlere kıyamet gününde sorulacak: “Tanrı, tanrı diye Allah’a ortak koştuğunuz putlar hani nerede?” Onlar da: “Bizden kayboldular; daha doğrusu biz taptıklarımızın bir hiç olduğunu şimdi anladık” derler. İşte Allah kâfirleri, böyle saptırır. Bu saptırılmışlığın ve şaşkınlığın sebebi, dünyada (liyâkatı olmadığı halde) haksız yere şımarıp kibirlenmeleri, böbürlenmeleri durumlarından kaynaklanmıştır. Mü’min-73,74,75/474

TANRILAR DİYORDUNUZ ZU’MUNUZCA, HANİ NEREDE BU TANRILAR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gün gelecek, herkesi bir yere toplayıp sonra o şirk koşanlara: ‘Nerede Allah’ın ortağı olduğunu iddia ettiğiniz tanrılarınız?’ diye soracağız.” En’âm-22/129

TANRILAR EDİNENLERDE NE AKIL VARDIR NE FİKİR!

“Ne kendilerine gelen bir belâyı uzaklaştırmaya ve ne de kendilerine bir fayda sağlamaya gücü yetmeyen Allah’dan başka birtakım tanrılar edinmişsiniz. De ki: “Hiç kör ile gören bir olur mu? Yahut karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah’ın yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratma işi kendilerine şüpheli mi geldi?” De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’dır. O tekdir, her şeyin üstünde mutlak hâkimdir.” (Evet! Göreni bırakıp köre yönelene, aydınlığı bırakıp karanlığa dalana, sonsuz kudret sahibi olana değil de kendisine bile hayrı olmayana kulluk edene akıllı da denmez, uslu da! Bir de Allah, avâmın anlayabileceği misaller vermesiyle, onların (müşriklerin) fikrî seviyelerini ortaya koymuş oluyor.) Ra’d-16/250

TANRILAR NE İŞE YARAR, NE YAPAR? HANİ, GÖSTERİN BAKALIM BİR TANE MARİFETİNİ!

Sizi yaratan, rızkınızı veren, va’deniz yetince öldüren ve sonra diriltip mahşerde toplayan, Allah’dır. Allah’a ortak koştuğunuz tanrılarınızdan, bunları yapan ve yapabilecek olan biri var mı? Allah onların ortak koştukları şeylerden pek münezzeh ve pek Yücedir. Rûm-40/407

TANRILAR OLSAYDI ALLAH-Ü TEALA İLE ÇOKTAN KAVGAYA TUTUŞURLARDI

“Farazâ Allah’dan başka tanrılar olsaydı, elbette Arş sâhibi Yüce Allah’a karşı üstün gelmeye çalışacaklardı. Allah, onların iddialarından pek münezzehdir, pek Yüce ve Pek Uludur.” İsrâ-42,43/285

TANRILAR YARATICI İLAH OLSALARDI NE İŞLERİ VARDI CEHENNEMDE?

Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerime’de gayet mantıkî bir hususa dikkat çekiyor: “Eğer onlar (tanrılar), gerçek ilâh olsalardı o cehenneme girmezlerdi. (Hiç yaratan yarattığı şey içinde yanar mı?) Ama o tanrıların hepsi, cehennemde (yanıcılar olarak) ebediyyen kalacaklardır.” Enbiyâ-99/329

TANRILAR YARDIM ETSİN DERKEN SİZ ONLARIN KORUYUCU ASKERİ KESİLDİNİZ, NE BU HAL?

Ey kendilerine yardım eder diye Allah’dan başka tanrı edinenler! O tanrıların size hiç bir faydası yok âşikâr! Bilâkis siz o tanrıları korumak için hazırlanmış askerlersiniz. Bir tuhaflık yok mu bunda? Yâ Sîn-74,75/444

TANRILAR, TANRILAR, DEYİP DURDUNUZ, PEKİ ELİNİZE NE GEÇTİ?

Ey tanrılar, tanrılar deyip duranlar! Şimdiye kadar yalvarıp durduğunuz o tanrılar, sizlere neler verebildi? Koskocaman bir “hiç!” değil mi? Hem veremezler, zira o tanrılar, yerde de gökte de zerre ağırlığınca bir şeye mâlik değillerdir. Çünki onların bunlarda hiçbir ortaklıkları yoktur. Allah’ın onlardan bir yardımcısı da yoktur. Sebe’-22/429

TANRILAR, KIYAMET GÜNÜNDE KENDİLERİNE TAPINANLARI REDDEDECEKLERDİR

Ey putperest müşrikler! Tanrı diye taptığınız o nesneler, sizin duâlarınızı işitiyorlar mı? Faraza işitseler size cevap verebilirler mi? Sizi işitemezler de size cevap veremezler de! Hem kıyamet günü Allah, onları dile getirecek de, sizin kendilerini Allah’a ortak koşmanızı reddedeceklerdir. Evet! Allah bunu Elçisine haber vermiştir. Hiç kimse, Peygambere her şeyden haberdar olan Allah gibi haber veremez! Fâtır-14/435

TANRILAR, PUTLAR NE VARSA HEPSİ CEHENNEMDE İNİM İNİM İNLEYECEKLERDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Tanrılar, putlar (kendilerine tapanlarla beraber) cehennemde birer cehennem yakıtı (odunu) olarak ebediyyen kalacaklar ve orada inim inim inleyeceklerdir. Kendilerine ümit olacak hiçbir şey de, işitmeyeceklerdir.” (Taştan, tunçtan, keresteden yapılan putlar, cansız olduklarından mükellef değildirler. Buna rağmen cehennemde yanmaları, ıztırap duymadan yakıt olarak yanmaları şeklinde olabilir veya onlara tapanlara: ‘İşte taptıklarınız da sizin gibi cehennem yakıtı! Siz, bu kadar akılsızın tekisiniz’ mesajı verilmiş olabilir veya ıztırap çekerler, bir hikmeti vardır da biz bilmeyiz, Allah bilir!) Enbiyâ-100/329

TANRILAR, TAĞUTLAR DA NEREDE, NEREYE SIVIŞTI ONLAR?

Kıyamette, hesap gününde Allah: “Neredeymiş Bana koşmuş olduğunuz ortaklarım?” diye sorduğunda ne kadar müşrik varsa putunu, tanrısını, tâğûtunu arar da bulamaz. Çünki hepsi koyboluvermiştir. Müşrikler de kaçacak hiçbir yerin kalmadığını anlarlar. Bunun üzerine “İçimizden buna şahitlik edecek tek bir kişi bile olmadığını Sana arz ederiz!” derler. Fussılet-47,48/481

TANRILARA YALVARIP DURDUNUZ, BRE CAHİLLER, NEYİNİZE DERMAN OLDU ONLAR?

Allah cc buyurdu: “(Resûlüm!) De ki, ibâdetlerde Allah’ın ortakları olduklarını zannettiklerinize yalvarıp duruyorsunuz. Halbuki onlar, ne sizden sıkıntıyı giderebilirler, ne de onu ferahlığa çevirebilirler!” İsrâ-56/286

TANRILARI MI VAR YOKSA ONLARIN ALLAH’DAN BAŞKA?

Yoksa onların (Mekke müşrikleri ve izlerinde gidenlerin) Allah’dan başka bir tanrıları mı var (da ona mı güveniyorlar)? Allah, onların ortak koştukları tanrılardan pek münezzeh ve müberraâdır. Tûr-43/524

TANRILARIMIZ KONUŞMAZLAR İBRAHİM, SEN DE BİLİYORSUN!

İbrahim as’ın “belki şu büyüğü, kırıp geçirmiştir” demesi üzerine, önce kendi vicdanlarına döndüler ve kendi kendilerine: “Asıl zalim, İbrahim değil de sizler ve bizlermişiz!” dediler. Sonra şeytan dürttü de birden cayıp, eski kafalarına döndüler: “İbrahim! Sen de bilirsin ki tanrılarımız konuşmazlar!” dediler. İbrahim as da: “Öyle ise, Allah’dan başka, size fayda ve zarar veremeyecek şeylere mi tapıyorsunuz? Yuh size! Yuh o taptığınız putlara! Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” dedi. Enbiyâ-64,67/326

TANRILARIMIZI KIRIP GEÇİREN SEN MİSİN İBRAHİM? SÖYLE BAKALIM!

Puthaneye dönen halk, tanrılarının kırıp geçirildiğini görünce, çileden çıktılar, öfke ve hışımla huzurlarına getirttikleri İbrahim as’a: “İbrahim, söyle bakalım! Sen misin tanrılarımızı tarumar edip kırıp geçiren?” dediler. İbrahim as da: “Belki şu büyüğü yapmıştır, eğer konuşuyorsa ona bir sorun bakalım!” dedi. Enbiyâ-62,63/326

TANRILARIN ALAYI, NELER YARATMIŞ? HELE BİR GÖSTERİN DE BAKALIM!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “ Allah Yer’de ve göklerde her şeyi yarattı görüyorsunuz! Peki O’ndan başkasına taptığınız tanrılarınız, Yer’de ve göklerde neler yaratmış? (Hele gösterin de bir bakalım!) Doğrusu o zalimler, apaçık bir sapıklık içindedirler.” Lokman-11/410

TANRILARIN ŞEFAAT ETME HAKLARI DA YETKİLERİ DE YOKTUR

Müşriklerin yalvardıkları tanrıların o kıyamet gününde şefaat etme hakları da yetkileri de yoktur. Şefaat yetkisi, Allah’ın kendilerine izin verdiği, bilinçli olarak Hak ve gerçeğe şâhitlik edenlere verilecektir. (Evet, Hz. İsa, Hz. Uzeyr ve melekler, kendilerine tapanlara değil, mü’minlere şefaat edeceklerdir. Çünki bunlar Hakka şâhitlik edenlerdir. Hakikat bu iken bu Kutluların kendilerini kurtaracaklarını sananlar, kuru bir kuruntu içerisindedirler.) Zuhruf-86/494

TANRILARINI BİRİLERİ KIRIP GEÇİRMİŞ, YERLE BİR ETMİŞ, GÖRDÜLER

İbrahim as’ın kavmi, dönüp puthaneye gelince gözlerine inanamadılar: Tanrılarını birileri kırıp geçirmiş. Pür öfke ile: “Kim ola o zalimin teki ki, tanrılarımızı kırıp geçirmiş?”diye haykırdılar. İçlerinden bazıları da: “İbrahim adında bir genç, buralarda hep dolaşırdı, putları da diline doladığını işitmiştik” dediler. Bunun üzerine “getirin O’nu halkın huzuruna ki, çekeceği cezaya onlar da şâhit olsunlar!”diye ferman saldılar. Enbiyâ-59,61/326

TANRILARINIZ GELEN BELALARI SAVSINLAR BAKALIM; KENDİLERİNE YOK HAYRI!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa onlar için, Bizden başka kendilerini savunacakları tanrıları mı var? O tanrılarının kendilerine bile hayrı yok! (Kendisi bir sineğe karşı savunmasız bir âcizken) nerede kaldı, sizi savunabilsin! O tanrılara Biz, sahip çıkacak da değiliz!” Enbiyâ-43/324

TANRILARINIZIN KENDİLERİNE HAYRI YOK Kİ SİZE OLSUN!

“Allah’dan başka yardımınıza çağırdığınız tanrılarınız, imdâdınıza yetişemezler, hattâ kendilerine bile yardımları dokunamaz!” A’râf-197/175

TANRILARMIŞ! BİR ÇEKİRDEK ZARINA BİLE MALİK OLAMAYANA HİÇ İBADET Mİ EDİLİR?

Ey tanrılar, tanrılar diye tangır tungur edenler! İbâdet ettiğiniz o nesneler, bir çekirdek zarına bile mâlik değillerken kendilerine nasıl olur da ilâh diye tapıyorsunuz? Aklınıza beş para vermem! Fâtır-13/435

TANRILAŞTIRDIKLARINI ALLAH’A YAKLAŞACAĞIZ DİYE ARACI KOYARLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Bazı) insanların, ilâh zannederek yalvarıp durdukları, tanrılaştırdıkları (melekler, Hz. İsa, Hz. Uzeyr, cinler) ile, Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar, O’nun (Rabbinin) rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Çünki (bilirler ki) gerçekten de Rabbinin azabı korkunçtur.” İsrâ-57/286

TANRILAŞTIRMA KİMSEYİ! YOKSA ÖTEDE İŞİN BİTİK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendileri de Allah tarafından yaratılıyor oldukları halde, hiçbir şey yaratamayacak şeyleri (Tâğût, esbâb veye herhangibir şeyi) Allah’a şirk mi koşuyorlar? Halbuki bunların (şirk koştukları şeylerin) kendilerine de başkalarına da bir yardımı, bir hayrı yoktur!” A’râf-191/174

TAPTIKLARI ŞEYE BAK! ZERRE MİKTAR RIZIK VEREMEYENE TAPILIR MI HİÇ?

Müşrikler, Allah’dan başka kendilerine göklerden ve yerden zerre miktar rızık verme gücü bulunmayan birtakım nesnelere (putlara) tapıyorlar. Sakın birtakım benzetmelerle Allah’a benzerler, ortaklar koşmaya kalkmayın! Muhakkak ki, Allah (bu yüzden başınıza gelecek azabı) bilir, ama siz bilmezsiniz. Nahl-73,74/274

TAPTIKLARINIZ DA SİZİN GİBİ KULLARDIR, KUL KULA TAPAR MI HİÇ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’dan başka taptığınız, dua ve ibadet ettiğiniz bütün putlar ve tâğûtlar, sizin gibi kullardır. Onların tanrılığı hakkındaki iddialarınız yerinde ise, haydi onları çağırın da size cevap versinler bakalım!” A’râf-194/174

TARAF TUTMAK CAİZ MİDİR?

İnanan ile inanmayan toplumlar, birbirini imhâ etmeye kalkarsa; inanç, ortak paydamız olduğu için bir müslüman olarak inanan tarafı tutmak, imanımızın gereğidir. (Ancak sulh adına adâlet önünde taraf tutmak câiz değildir, orada Hak konuşur.) Bu şuna benzer: Faraza melek ile şeytan kavgaya tutuşsa; bizim, imanımızın gereği meleğin yanında yer almamız gerekir. İşte Devr-i Saadet’te inançlı Bizans Rûmları ile müşrik İran Sasanileri savaşmışlar ve Rumlar mağlup olmuşlardı. Mü’minler buna üzülmüşler, Mekkeli müşrikler de sevinmişlerdi. Allah-ü Teâlâ, bu âyetlerinde, mü’minleri sevindirmek için, (mu’cize olarak) yakın gelecekte (üç ile dokuz yıl arasında) Rûmların galip geleceğini haber veriyor. Aynı zamanda inançsızlara karşı (farklı dinlere sahip olsak bile) inananların tarafında yer almamız gerektiği tebeyyün etmiş oluyor. Bugün Allah’ı kabul etmeyen ateist bir toplum ile Hırıstiyan gibi Allah’a inanan bir toplum kavgaya tutuşacak olsa, öncelikle sulh olmalarına gayret etmemiz (“sulh hayırlıdır” âyeti mucibince) vazifemizdir. Her türlü çabaya rağmen kavga devam edecek olsa imanımızın icabı, inanan Hıristiyanın yanında yer almamız gerekir. Rûm-2,5/403

TARAFTAR VE MAL TOPLAMANIZ, BÜYÜKLÜK TASLAMANIZ, BUGÜN SİZE FAYDA VERMEDİ!

A’raf ehli, kendilerini simalarından tanıdıkları cehennem ehli birtakım adamlara seslenerek derler ki: “Mal ve taraftar toplamanız ve büyüklük taslamakta olmanız bugün size bir fayda vermedi. (Onlara cennet ehlini göstererek) Allah, onları hiçbir rahmete eriştirmeyecek, diye yemin ettiğiniz (hor gördüğünüz) kimseler bunlar mı?” Sonra cennet ehline veya A’raf ehline nidâ edilir: “Cennete girin! Size hiçbir korku yoktur ve mahzun da olmayacaksınız.” A’râf-48,49/155

TARIK NEDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göğe ve Târık’a yemin olsun! Târık, nedir bilir misin? (O, nuruyla karanlığı delen, pırıl pırıl) parlayan bir yıldızdır.” Târık-1,3/590

TARIK SURESİ

86. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 17 âyettir. Târık-0/590

TARIK’A VE GÖĞE YEMİN OLSUN Kİ, HER BİR KİMSENİN ÜZERİNDE MUHAFIZ BİR MELEK VARDIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göğe ve Târık’a (parlak yıldıza) yemin olsun ki, Her bir nefsin (kimsenin) üzerinde (onu korumakla görevli) bir muhâfız (melek) vardır!” Târık-1,4/590

TARİH İLMİNİN BİLİNMESİ, İBRET ALMAK İÇİN BİR ZARURET VE BİR EMR-İ İLAHİDİR

Allah-ü Teâlâ: “Hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı, hiç kendilerinden önce yaşamış milletlerin âkıbetlerinden ibret almadılar mı? Onlar, bunlardan daha güçlü idiler ama ne yerde ne de göklerde Allah’ın (azap etmesinden) kendilerini engelleyecek bir şey yoktur” buyurarak geçmişin iyi bilinmesini, bu bilgiye dayanarak ibret ve tedbir alınmasını öğütlemektedir. Bu Ayetten anlaşılan odur ki, ibret alınması için geçmişi, yani tarihin çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Fâtır-44/438

TARİHDEN İBRET ALMAYA DA’VET VAR

Allah-ü Teâlâ: “Bakmadılar mı onlar, önlerinde (gelecekte) ve arkalarında (geçmişte, tarihde) ne var?” diyerek geçmiş tarihden ders alarak geleceğe tedbir almaya da’vet ediyor. Ayetin sonunda da: “Elbette bunda Rabbine yönelen her kul için ibret vardır!” diyor. Öyleyse tarih, ibret alınması için, uzmanlaşmış tarihçiler tarafından doğru ve objektif bir şekilde bütün ayrıntılarıyla araştırılıp yazılması gereken önemli bir ilim dalıdır. Sebe’-9/428

TARİHİN DERİNLİKLERİNDE KAYBOLMUŞ HABERLERİ, NE SEN, NE DE KAVMİN BİLEMEZDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Bunlar (Nuh kavmi vs. tarihi hadiseler), gayb haberlerindendir ki, onları sana vahyediyoruz. Bundan önce onları ne Sen biliyordun, ne de kavmin! Öyle ise sabret! Şüphesiz ki âkıbet (sonunda esas kazanç), takvâ sahiplerinindir.” Hûd-49/226

TARTIDA KİMİN AMELİ AĞIR BASARSA MÜJDELER OLSUN ONA!

Allah-ü Teâlâ, hesap zamanında, tartıda, kimin sevaplı ameli, günâhlı ameli karşısında ağır gelip basarsa, onun hoşnûd olacağı bir hayata (cennet hayatına) kavuşacağını bildiriyor. Kâria-6,7/600

TARTIDA KİMİN AMELİ HAFİF BASARSA ONUN VARIP VARACAĞI YER, ATEŞİN KUCAĞIDIR

Allah-ü Teâlâ, tartıda, kimin günâhlı ameli, sevaplı ameli karşısında hafif gelirse, onun anasının Hâviye, yani varıp sığınacağı yerin, ateşin kucağı olacağını bildirmektedir. Kâria-8,9/600

TARTIDA, TERAZİDE O GÜN AMELLER TARTILACAK

Kıyamet gününde Hak tartı konacak. Artık kimlerin tartıları ağır gelirse (sevapları ağır basarsa), işte kurtuluşa erenler, ancak onlar olacaktır. A’râf-8/150

TARTISI O GÜN HAFİF GELENLER

Kıyamet günü tartı ortaya konacak; kimlerin tartıları hafif gelirse (sevapları hafif gelirse); işte onlar, âyetlerimize (onları bilerek inkâr etmekle) zulmetmekte olduklarından dolayı kendilerini hüsrâna uğratmış olacaklardır. A’râf-9/150

TARTIŞMAYA, CEDELLEŞMEYE ÇOK DÜŞKÜNDÜR İNSAN!

“...Zira bütün varlıklar arasında tartışmaya=cedelleşmeye en düşkün olan insandır!” âyet meâlinden bunu anlıyoruz. Kehf-54/299

TAŞ YAĞDIR ÜZERİMİZE! EĞER BU KUR’AN SENİN KATINDAN İSE, ŞARRATANLIĞI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir vakit de o inkâr edenler: ‘Ey Allah! Eğer bu Kur’an, Senin katından Hak bir kitap ise, haydi üzerimize gökten taş yağdır veya bize elemli bir azap getir!’ demişlerdi.” Enfâl-32/179

TAŞ YAĞDIRAN BİR KASIRGA İLE HELAK OLANLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tarihte); kimi kavimlerin helâkı, üzerlerine taş yağdıran bir kasırga göndermemizle oldu. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine zulmettiler!” Ankebût-40/400

TAŞA TUTACAKLARDI MUSA AS’I FİRAVUNUN KAVMİ, İŞTE BU HAL KOPUŞ NOKTASI OLDU

Musa as, Firavun’un kavmini Hakk’a da’vete devam ederken son sözleri şöyle oldu: “Allah’a karşı üstünlük taslayarak baş kaldırmayın! Çünki Ben size apaçık bir delil (mu’cize) getiriyorum. Sizin Beni taşlayarak öldürmenizden Benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınmışımdır. Bana inanmıyorsanız bâri Beni kendi halimde bırakın! (Bana kötülük etmeyin.)” Duhân-19,21/496

TAŞA TUTARAK ÖLDÜRÜRÜZ SENİ, YA DA VAZGEÇERSİN BU DAVADAN, ONA GÖRE!

Nûh as’ın anût, müstekbir kavmi, O’nu şöyle tehdit ettiler: “Ey Nûh, bizi dinle! Eğer bu söylediklerinden, bu dâvâdan vazgeçmezsen, mutlaka taşa tutarak öldürürüz Seni, ona göre!” Şuarâ-116/371

TAŞITLARA BİNDİĞİMİZDE DUA NİYETİYLE OKUDUĞUMUZ AYET-İ KERİME

“Allah, Yücelerin Yücesidir ki, bunu (bindiğimiz bu aracı) bizim için itaatkâr kıldı. O lütfetmeseydi, biz buna güç yetiremezdik. (Bineğimizle etrafa çalım atamayız, bilâkis şükretmemiz gerekir, zira) hiç şüphe yok ki, sonunda Rabbimize döneceğiz. (Peygamber Efendimiz sav, bineğine bindiğinde üç defa tekbir getirir, sonra da bu Ayet-i Kerime’nin meâlini verdiğimiz bu bölümünü okurdu.) Zuhruf-13,14/489

TAŞLAR BAZI KALBLERDEN DAHA AZ KATI İMİŞ

Çok katı olarak bildiğimiz taşlardan, bakın ne merhametli şeyler sudûr ediyor: 1-Taşlar çatlar da bağrından sular fışkırır. 2-Bağrından kaynayan sulardan nehirler, ırmaklar meydana gelir, 3-Öyle taşlar, kayalar var ki, Allah korkusundan yukarıdan düşüp param parça olurlar. Halbuki katılaşmış kalblerden, hiç kimseye bir fayda gelmez ve gelmemiştir de! Bakara-74/10

TAŞLARI BİRBİRİNE KENETLENMİŞ BİR BİNA GİBİ SAF SAF OLARAK CİHAD EDENLERİ ALLAH SEVER

Allah, taşları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf saf olup Kendi yolunda cihâd edenleri sever. Saff-4/550

TATLI SÖZÜN GÜZELLİĞİNE BAK!

Tatlı bir söz ve bir kusur bağışlama, peşinden incitme gelen bir sadakadan çok daha hayırlıdır. Bakara-263/43

TATLI SUYU SİZE BİZ İÇİRMEDİK Mİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, (Denizin acı suyundan arındırarak bulutlarla taşıyıp, dağlarda dinlendirdikten sonra) size tatlı bir su olarak içirmedik mi? Hakkı yalan sayanların o gün, vay haline!” Mürselât-27,28/580

TAVAF

İbadet maksadıyla Kâ`be-i Şerif’in etrafında abdestli olarak yedi kez dönülmesine tavaf denir. Her bir dönüşe de şavt denir. Sonra tavaf namazı kılınır. Bakara-125/18

TAVİZ SADEDİNDE SENİN GEVŞEMENİ İSTERLER, TA KENDİLERİ DE YUMUŞASINLAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya muhammed!) Onlar isterler ki, sen gevşeyerek (taviz verip) yumuşayasın! Tâ ki, onlar da sana hoşgörülü ve yumuşak davransınlar!” (Herifler Din’de pazarlık ediyorlar, yani kendi batıl dâvâlarını Hak Dâvâ mesabesinde kıymettar görüp, biraz sen, biraz da biz taviz vererek bu işin ortasını bulalım demek istiyorlar.) Kalem-9/563

TEBBET SURESİ

111. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 5 âyettir. Tebbet-0/603

TEBLİĞ ET, RABBİNDEN SANA İNDİRİLENLERİ! YOKSA VAZİFENİ YAPMAMIŞ OLURSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eypeygamber! Rabbinden Sana indirilenleri tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan peygamberlik vazifeni yapmamış olursun!” Mâide-67/118

TEBLİĞ GEREĞİNE GÖRE AÇIKTAN DA YAPILIR GİZLİ DE YAPILIR, GECE DE YAPILIR GÜNDÜZ DE!

Nûh as, Kendini ve kavmini Allah’a şikayet ederken: “Ya Rabbi! Onları Ben Senin Dinin’e gece de davet ettim, gündüz de; açıktan da davet ettim, gizli de!” demiştir. Buradan tebliğin (Allah’ın Dini’ni herkese duyurma vazifesinin) şartlar muvacehesinde gece de gündüz de; açıktan da gizlice de yapılabileceğini anlıyoruz. Nûh-5,9/569

TEBLİĞ SENİN GÖREVİNDİR, GERİSİNDEN SORUMLU DEĞİLSİN!

Allah-ü teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Bunca nimetlere rağmen eğer yüz çevirirlerse gerisinden sen sorumlu değilsin. Sana düşen ancak apaçık bir tebliğdir.” Nahl-82/275

TEBLİĞ VE İRŞAD SENİN VAZİFENDİR, ONDAN ÖTESİ BİZE AİTTİR HABİBİM YA MUHAMMED!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sen sadece Tebliğ ve irşâd görevini yerine getir! (Gerisi bize aittir.) Yoksa Senin görevin, insanlara zor kullanarak onları Hakk’a tabi kılmak değildir. (Sen vazifeni yaptıktan sonra onları kendi irâdeleri ile başbaşa bırak!) Onlardan kim, yüz çevirip inkâr ederse, Allah da onu en büyük azâb ile cezalandırır. Onların dönüşleri Biz’edir (nasıl olsa), elbette hesaplarını görmek de Bizim işimizdir, (Sen müsterih ol)!” Ğâşiye-23,26/592

TEBÜK FİRARİLERİNDEN SİZ RAZI OLSANIZ BİLE ALLAH RAZI OLMAZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tebük firârîleri), kendilerinden razı olasınız diye, size karşı Allah’a nice yeminler edeceklerdir. Fakat siz onlardan râzı olsanız bile, o yoldan çıkmış güruhtan Allah, râzı olmaz!” Tövbe-96/201

TEBÜK SEFERİ DÖNÜŞÜ EVDE KALANLAR SİZE ÖZÜR BEYAN EDECEKLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tebük’ten geri) döndüğünüz zaman (o münâfıklar), size özür beyan edecekler. (Habibim Ya Muhammed!) De ki: Hiç ma’zerette bulunmayın, size aslâ inanmayacağız! Çünki aleyhimizde çevirdiğiniz hilelerden bir kısmını Allah, bize bildirdi. Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da bütün yaptıklarınızı bir bir önünüze koyacaktır. Kendilerini (kınamaktan) vazgeçesiniz diye Allah’a yeminler edeceklerdir. Artık onlardan yüz çevirin! Çünki onlar, murdar kimselerdir. Kazanmakta oldukları günâhları sebebiyle ceza olarak cehennemi boylayacaklardır!” Tövbe-94,95/201

TEBÜK SEFERİ ÖNCESİ BEDEVİLERDEN ÖZÜR BAHANE EDENLER İZİN İÇİN GELDİLER

“Bedevilerden Tebük seferine katılmamak için özürler uyduranlar, hiç değilse kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah’a ve Resûlüne bağlılık iddiasında yalancı olanlar ise oturdular, ne geldiler, ne de özür dilediler. O bedevilerden kâfir olanlar, gayet acı bir azaba ma’ruz kalacaklardır.” Tövbe-90/200

TEBÜK SEFERİ TURNUSOL KAĞIDI GİBİ OLDU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ı ve Ahireti tasdik edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihâda katılmama hususunda Senden izin istemezler; Allah, o takvâ ehlini pek iyi bilir; Senden katılmamak için izin isteyenler, sadece Allah’ı ve Ahireti tasdik etmeyenler, kalbleri şüphe ile çalkalanıp şüpheleri içinde bocalayıp duranlardır.” Tövbe-44,45/193

TEBÜK SEFERİNDE İZİN İSTEYEN O MÜNAFIKLARA NEDEN İZİN VERDİN?

Allah-ü Teâlâ, Efendimize şöyle dedi: “Hay Allah Seni affedesi! Neden doğru söyleyenler iyice belli oluncaya ve yalancılar da meydana çıkıncaya kadar beklemeyip izin isteyen o münâfıklara izin verdin?” Tövbe-43/193

TEBÜK SEFERİNDE MÜNAFIKLARI AÇIĞA ÇIKARAN ŞEDİT İMTİHAN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer davet olundukları (Tebük) seferinde peşin bir ganimet bulunsa ve orta yollu bir mesâfe olsaydı, mutlaka (o münâfıklar) senin peşinden gelirlerdi; fakat meşakkatli yol, onlara pek uzak geldi. Bununla beraber ‘Eğer gücümüz yetseydi muhakkak sizinle beraber sefere çıkardık.’ diye yemin edeceklerdir. Onlar, bu yalanlarıyla kendilerini mahvediyorlar. Çünki Allah, onların yalancı olduklarını bilmektedir.” Tövbe-42/193

TEBÜK SEFERİNDE TEBERRUDA BULUNAN MÜNAFIKLARIN BU HARCAMALARI, BEYHUDE OLDU

Tebuk Seferi için münâfıkların yaptığı teberrularının kabul edilmemesinin sebebi şudur: 1-Çünki onlar, Allah’a ve Resûlüne karşı inkâr ve nankörlük içindedirler. 2-Namaza ancak üşene üşene gelirler. 3-Yardımda bulunurken de istemeye istemeye, gönülsüz verirler. Tövbe-54/194

TEBÜK SEFERİNE ÇIKMAK İSTEMEYEN MÜNAFIKLARI, ASLINDA ALLAH ÇIKARMADI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer o münâfıklar, gerçekten sefere çıkmak isteselerdi, elbette onun için hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, onların davranışlarını hoş görmeyip onları o şereften alıkoydu. Onlara‘Evlerinde oturan kadınlarla beraber oturun!’ denildi. Eğer sizinle beraber savaşa çıkmış olsalardı, fesat ve fenâlığı arttırmak, bozgunculuk etmekten başka bir faydaları olmazdı. Sizi fitneye düşürmek arzusuyla aranıza sokulup entrikalar çevirirlerdi. Aranızda onlara kulak verenler de vardır. Allah o zalimleri pek iyi bilir.” Tövbe-46,47/193

TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN DİĞER BİR GRUP MÜSLÜMANIN DURUMLARI

“Savaşa gitmeyenlerin diğer bir kısmı da Allah’ın emrine bırakılmış kimselerdir; onlara ya azap eder, ya da (hikmetine binâen kendi lütfundan) tövbelerini kabul eder. Allah Alîm ve Hakîm’dir.” Tövbe-106/202

TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN GÜNAHKAR VE TÖVBEKAR MÜSLÜMANLAR

“Münâfıklardan ayrı olarak (müslümanlardan) diğer bir kısmı ise, günâhlarını (ma’zeretsiz Tebük seferine katılmamalarını) itiraf ettiler. Onlar yararlı işlerle kötü işleri birbirine karıştırdılar. Umulur ki Allah, onların tövbelerini kabul buyurur. Çünki Allah Ğafurdur, Rahimdir.” (Bu tövbe edenler, Ebu Lübâbe ve diğer on Sahâbî idi. Pişmanlıklarından ötürü kendilerini Mescid-i Nebevî’deki sütunlara bağlamışlardı. Bu âyet nazil oluncaya kadar da bağlarını çözmediler.) Tövbe-102/202

TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN MÜNAFIKLARA ALLAH NELER DİYOR NELER

Tebük seferine katılmayan münâfıklar hakkında Allah diyor ki: “1-Sizi fitneye düşürmek isteyen münâfıklar, daha önce de fitne çıkarmak istemişlerdi. Fakat onlar hoşlanmasalar da hakikat ortaya çıkmış ve Allah’ın emri galebe çalmıştı. 2-Bazıları da: “Bana izin ver de (Rum kadınlarına dayanamayıp günâha girmek sûretiyle böyle bir) fitneye beni düşürme!”der. Bilmiş ol ki, fitneye zaten kendileri düşmüşlerdir. 3-Cehennem o kâfirleri, (ki münâfıklar, en tehlikeli gizli kâfirlerdir) her taraftan kuşatacaktır (katılmamaları da bu kuşatmanın gerekçesi oldu). 4-Sana bir iyilik gelirse (zaferle dönersen) onlar üzülürler ve eğer başına (mağlubiyet gibi) bir musibet gelirse içlerinden: “Neyse ki biz daha önce tedbirimizi almıştık” deyip Senin başına gelen felâketten dolayı keyifle arkalarını döner giderler. 5-Habibim Ya Muhammed! Onlara de ki: “Allah’ın Bizim için takdir ettiğinden başkası başımıza gelmez! Hem Mevlâmız, sahibimiz O’dur! Onun için Mü’minler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler!” Tövbe-48,51/194

TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN MÜSLÜMANLARDAN SADAKA AL DA TEMİZLENSİNLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed! Tebük seferine katılmayan ve ma’zeret beyân etmeyerek günâhlarını itiraf eden) müslümanların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini günâhlardan temizleyesin ve onları arındırasın! Hem onlar için dua et! Çünki senin duan, onlar için kalblerini bir yatıştırmadır. Allah, işiten ve bilendir.” Tövbe-103/202

TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN SAHABİLERİN TÖVBESİNİ ALLAH KABUL ETTİ

“Tebük seferine katılmayan Muhâcir ve Ensâr’ın içinden bir kısmının kalbleri, neredeyse eğrilmek üzere olmasının ardından Allah-ü Teâlâ, onları da tövbe etmeye muvaffak eyledi. Sonra da onların tövbelerini kabul buyurdu. Çünki O, onlara karşı Raûf (çok şefkatli olan) ve Rahîm (çok merhamet eden) dir.” Tövbe-117/204

TEBÜK SEFERİNE KATILMAYAN ÜÇ KİŞİNİN TÖVBESİNİ DE KABUL BUYURDU ALLAH

Allah, Tebük seferinden geri kalan ve haklarındaki hüküm ertelenen o üç kişinin (1-Kâ’b İbni Mâlik, 2-Hilâl İbni Ümeyye, 3-Mürâre İbni Rebi’) de tövbesini kabul buyurdu. Çünki onlar, öylesine bunaldılar ki dünya bütün genişliğine rağmen başlarına dar geldi. Vicdanları da kendilerini sıktıkça sıktı. Nihayet Allah’ın cezasından, yine Allah’ın kapısından başka sığınacak hiçbir yer olmadığını anladılar da, bundan sonra, önceki iyi hallerine dönsünler diye, Allah onları tövbeye muvaffak kıldı. Allah Tevvâb’dır, Rahîm’dir. Tövbe-118/205

TEBÜK SEFERİNİN TURNUSOL KAĞIDI GİBİ ORTAYA KOYDUĞU MÜNAFIKLARA DE Kİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!Tebük seferinde ne menem şey oldukları ortaya çıkan münâfıklara) de ki: 1-Allah bizim hakkımızda ne takdir etmişse başımımıza ancak o gelir, Mevlâmız, sahibimiz O’dur. 2-Bizim hakkımızda bekleyip gözlediğiniz iki güzel şeyden, (yani zaferden veya şehit olmaktan) başka bir şey midir? Biz ise Allah’ın, ya kendi katından, ya da bizim ellerimizle sizi azâba uğratmasını bekliyoruz. Bekleyin bakalım, biz de bekliyoruz! 3-Allah yolunda ister gönül rızasıyla verin, ister gönülsüz infâk edin, verdikleriniz sizden aslâ kabul edilmeyecektir. Çünki siz bir fasıklar topluluğusunuz. (Bazı münâfıklar, nifaklarını gizlemek için maddî katkıda bulunuyordu.)” Tövbe-51,53/194

TEBÜK’TEN ALLAH SENİ DÖNDÜRÜRSE, O MÜNAFIKLARA KARŞI TAVRINI KOY!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Eğer Allah, Seni bu seferden (Tebük’ten) döndürür de, Sen onlardan (münâfıklardan) bir toplulukla karşılaşırsan ve onlar başka bir gazaya çıkmak için Senden izin isterlerse, onlara de ki: ‘Benimle beraber aslâ sefere çıkmayacaksınız, aslâ benim maiyyetimde düşmanla savaşmayacaksınız! Madem ki önce oturup seferden geri kaldınız, haydi şimdi de geri kalanlarla (kadınlarla) birlikte oturun!’” Tövbe-83/199

TECVİD İLMİ, KUR’AN-I KERİM’İN OKUNUŞUNDA ŞART OLAN BİR İLİM DALIDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Kur’an’ı da tertil ile (tane tane, tecvid kurallarına uygun olarak) oku (ki, İlâhî mesaj iyice anlaşılsın)!” (Bu Âyet-i Kerime, tecvîd ilminin Kur’an-ı Kerim’i okumada şart olduğunu açıkça beyan eder. Kur’an hârici Arapça konuşmalarda ise tecvid, şart değildir.) Müzzemmil-3,4/573

TECVİT: KENDİSİNDE İŞMAM YAPILAN AYET-İ KERİME

Yûsuf suresinin 11. âyetindeki “te’mennâ” (şeddeli) kelimesinin aslı “te’menüna”dır. (şeddesiz) Burada iki nun vardır ve birinci nun aslında ötrelidir. İşte bu aslındaki ötreyi belirtmek maksadıyla birinci nun telâffuz edilirken ötre sesi çıkarılmaksızın sadece dudaklar ötre çıkarılıyormuş gibi ileri uzatılır ve geri çekilir, şeddeli nun tamamlanır. Yûsuf-11/235

TEDBİR ALIP İŞLERİNİ HATASIZ YAPAN MELEKLERE YEMİN OLSUN!

Allah-ü Teâla buyuruyor: “İşlerinde Müdebbirât’a (işlerini tedbir alarak hatasız yapan, yöneten) meleklere yemin olsun (ki, hepiniz öldükten sonra mutlaka diriltileceksiniz)!” Evet, yönetimde ve her işte tedbir, düzen, plân, proje hayatın olmazsa olmazıdır ve çok önemlidir. Hattâ tedbirsizlik yerine göre ihânet olur. Tedbirin, plânın, projenin, düzenin önemine binâen Allah, Müdebbirât’a yemin etmiş! Nâziât-5/582

TEFEKKÜR ETMEK İSTEYENLER, GECE İLE GÜNDÜZÜN PEŞ PEŞE GELMESİNİ DÜŞÜNÜNÜZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Tefekkür etmek veya şükretmek isteyenler için Rahmân’ın gece ile gündüzü peş peşe getirmesinde alınacak ders vardır.” Başta coğrafya ve kozmoğrafya ilmiyle meşgul olan kardeşlerimiz olmak üzere herkes, bu tefekkür ibâdetine da’vetlidir. Furkan-62/364

TEFEKKÜR ETMEMİZ, AKIL NİMETİNİN ŞÜKRÜDÜR

O akıl sahipleri ki, göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler, düşünürler. Böylece akılarını, yaratılış amacına uygun olarak kullanırlar da şükrünü edâ etmiş olurlar. Âl-i İmrân-191/74

TEĞABÜN SURESİ

64. Sûredir. Medine Dönemi’nde nâzil olmuştur. 18 âyettir. Teğâbün-0/555

TEĞABÜN, ALDANMA GÜNÜ, MAHŞERDEKİ BÜYÜK TOPLANTI GÜNÜDÜR

Gün gelecek Allah-ü Teâlâ, hepinizi mahşerde o büyük toplantı gününde biraraya getirecek. İşte o gün, Teğâbün (aldanma) gününün tâ kendisidir. (O günde) kim ki (dünyada) Allah’a iman etmiş ve salih amel işlemişse Allah onun günahlarını silecek ve onu içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Hem o, orada kesintisiz, ebedî olarak kalacaktır. İşte en büyük kurtuluş, en büyük mutluluk budur! Teğâbün-9/555

TEHDİT ETTİKÇE ALLAH, İNSANLAR AZGINLAŞIYOR, ACAYİP BİR DURUM!

Allah-ü Teâlâ, cehennemi ile insanı korkutuyor, zakkumun korkunç azâbı ile tehdit ediyor ama o, yola geleceği yerde ne hikmetse azdıkça azıyor. Ne diyelim? Azın bakalım! Ötede görüşürüz! İsrâ-60/287

TEHECCÜD GECEYİ, TASADDUK GÜNDÜZÜ AYDINLATIR

Bu Ayet-i Kerimede teheccüd namazı ile tasadduk övülmüştür. Adeta biri gecenin, diğeri gündüzün aydınlatıcısıdır, bir sigortasıdır. Secde-16/415

TEHECCÜD NAMAZI KILMAK İÇİN TATLI UYKUSUNDAN KALKMAK İYİ İMAN ALAMETİDİR

Allah-ü Teâlâ, Ayetlerine iman edenlerin kalitesini beyan ederken, onların tatlı uykularından ferâğat ederek gece kalkıp teheccüd namazı kıldıklarını, (Allah’ın azâbından) korktuklarını, (Rahmetini) umduklarını, dua dua yalvardıklarını ve kendilerine rızık olarak verdiklerinden Allah yolunda sarfettiklerini söylüyor. Şimdi ne kadar imanlıyız bakalım? Herkes kalbine bir ‘Alo!’ desin! Secde-16/415

TEHECCÜD NAMAZINDAN SONRA DUA ETMEYE BAŞLARKEN SÖYLEYECEĞİMİZ KUDSİ KELAM!

Peygamber Efendimiz sav, teheccüd namazından sonra duâ edeceğinde bu Âyeti okuyarak duasına başlardı. Biz dahi teheccüd namazından sonra yapacağımız duaya başlarken, bu Âyetten iktibasen Türkçe de olsa şöyle diyerek başlamamız sünnettir: “Ey gökleri ve yeri yaratan ve Ey görüneni de görünmeyeni de bilen Allahım!...” Zümer-46/462

TEHECCÜD NAMAZINI DA KIL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sana mahsus bir farz olmak üzere hem gecenin bir kısmında uyanıp Kur’an okuyarak teheccüd namazı kıl! Böylece Rabbinin Seni Makam-ı Mahmûd’a (En büyük şefâat makâmına) eriştireceğini umabilirsin!” İsrâ-79/289

TEK DİN, TEK ÜMMET, TEK MİLLETİZ VE RABBİMİZ DE TEK ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ, (tek İslâm Milleti mânâsında) tek Ümmet ve İslâm’ın tek Dinimiz, Kendisinin de tek Rabbimiz olduğunu bildirdikten sonra yalnız Kendisine ibâdet etmemizi emrediyor. Enbiyâ-92/329

TEK İLAH ALLAH!

Allah-ü Teâlâ: “Hepinizin ilâhı tek ilâhdır. O da Rahman ve Rahim Allah’tan başkası değildir!” buyurmaktadır. Bakara-163/23

TEK İLAH ALLAH’DIR, O HAYY VE KAYYÛM’DUR

Allah, O ilâhdır ki, O’ndan başka tanrı yoktur. Allah, gerçek hayat sahibi olup, hayatı veren de O’dur. Allah, Kayyûm’dur, varlığı Kendi’nden olup bütün varlıkları da kıvamında tutan O’dur! Âl-i İmrân-2/49

TEK ÜMMET OLMAYIP KİMİNİN HİDAYETTE, KİMİNİN DALALETTE OLMASI, İMTİHAN İÇİNDİR

“Allah dileseydi sizi elbette tek bir ümmet yapardı (da melekler gibi aynı istikâmette olurdunuz). Fakat O, dilediğini (kendi isyânı yüzünden) dalâlete atar; dilediğini ise (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirir. Şu kesin ki sizler, bütün yaptıklarınızdan sorguya çekileceksiniz.” (Diğer dinleri yok ederek herkesi tek bir Hak yola getirmeyi bir vazife sayarak cihâda soyunmak kesinlikle yanlıştır. Bu yanlışı, bu âyet açıkça tasrih etmektedir. Öylesi, Hak olsaydı, Allah bizi kabile ve milletlere ayırmazdı. Halbuki Allah, hür irademizle bizleri imtihan etmek istemektedir. İslâm barış dinidir, kavga dini değildir. Cihâd, dini yaymak için değil; dini yok etmek isteyenlere karşı dini korumak için bir müdâfaa hakkı olarak meşru’ kılınmıştır. Dini temsil ve usulüne uygun tebliğ zaten cihâdın tâ kendisidir.) Nahl-93/276

TEK ÜMMETSİNİZ DENDİĞİ HALDE FIRKA FIRKA OLDULAR, AKIBET BAKALIM NE OLA?

Bir önceki âyette “Hepinizin Dini bir, siz tek ümmetsiniz!” dendiği halde insanlar, fırka fırka (parti parti), bölük bölük oldular. Her fırka da (parti de) kendilerine ait görüşten memnun kaldılar. (Doğru olan benim yolum dediler). Allah da bu âyeti müteakip âyette bunlara bakın ne diyor?: “Sen onları bir vakte kadar sapıklıkları içerisinde kendi hallerine bırak! Kendilerine verdiğimiz servetleri, nimetleri, evlâtları kendilerinin hayrına mı sanıyorlar? Hayır! Onlar işin farkında değiller. Vakti gelince onların işi bitik!” Mü’minûn-53,56/344

TEK ÜMMETTİ BÜTÜN İNSANLAR

Bir vakit insanlar, tek din üzere tek bir ümmet idi. Fakat aralarında ihtilafa düştüler ve ayrıldılar. Allah da aralarından peygamber gönderdi. Tâ ki itaat edenleri müjdelesin, isyan edenleri azapla korkutsun! Bakara-213/32

TEKAMÜL, İNSANLIK TARİHİNDE İLAHİ BİR KURALDIR

Allah-ü Teâlâ: “Halbuki O (Allah), sizi tavırdan tavıra geçirerek yarattı.” buyurmaktadır. Tavırdan tavıra geçiş, bir yaşam tarzından başka bir yaşam tarzına geçiş demektir. Yani dün kâğıt ve zarf usûlü ile iletişim kurarken bugün e-posta ile iletişim kurmak bir tavırdan bir tavıra geçmek demektir, yani tekâmül söz konusudur. Medeniyetler üzerine medeniyetler inşa etmek, hep bu tekâmül kanununa göre olmaktadır. Nûh-14/570

TEKASÜR SURESİ

102. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 8 âyettir. Tekâsür-0/600

TEKDİR ALLAH!

Bu Sûrenin ilk âyetinde Allah’ın tek (bir) olduğu beyan edilmiştir. İhlâs-1/604

TEKSTİL İŞİ BU AYETTE APAÇIK BEYAN EDİLMİŞTİR

“Allah, davarların yünlerinden, tüylerinden veya kıllarından bir süreye kadar faydalanacağınız giyilecek, döşenecek ve kullanılacak eşyalar yapma kabiliyeti ve imkânı verdi.” (Tekstil sanayi, Allah’ın verdiği bu imkânlar neticesinde doğdu.) Nahl-80/275

TEKVİR SURESİ

81. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 29 âyettir. Tekvîr-0/585

TEKZİP VE İNKARLARINI GURUR MESELESİ YAPIP İMANA KAPALI OLMA

Fakat onlar iman etmediler; çünki ondan önce tekzip ve inkâr etmeyi âdet haline getirmişlerdi. (Bir defa tükürdük, temizlemek zor geliyor diyerekten) iman edemez hâle gelmişlerdi. İşte Allah, kâfirlerin kalblerini küfürlerindeki anlamsız inatları yüzünden böyle mühürler. A’râf-101/162

TEMİZE ÇIKARMA KENDİNİ, ALLAH’DAN VAHİY ALMADIN!

Bazı insanlar, kusurlarını görmeyerek temiz olduklarını zannederek kendilerini temize çıkarırlar. Halbuki “kendini iyi zannetmek”, onlara kusur olarak yeter ve artar bile! Böylelerine Allah-ü Teâlâ şöyle diyor: “Kendilerini temize çıkarıp duranlara baksana! Bilakis Allah, dilediğini temize çıkarır ve onlar kıl kadar zulme uğratılmazlar.” Nisâ-49/85

TEMİZLEN ŞU GÜNAHLARDAN, NAMAZ KIL VE RABBİNİ ZİKRET, İŞTE O ZAMAN KURTULURSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Muhakkak ki, kendisini günahlardan (tövbe, istiğfar ve salih amel ile) temizleyen, bir de namaz kılan ve Rabbinin ismini zikreden var ya! İşte kurtuluşa eren odur!” A’lâ-14,15/591

TEMİZLENENLERİ EN BAŞTA ALLAH SEVER!

Allah, gerek maddi, gerek manevi temizlik yaparak maddi ve ma’nevi kirlerden arınanları sever! Tövbe-108/203

TEMİZLİK HUSUSUNDA HASSAS OLANLARLA ÇOK TÖVBE EDENLERİ ALLAH SEVER!

Muhakkak ki, Allah, çok tövbe edenler ile temizlik hususunda hassas olanları sever. Bakara-222/34

TEMİZLİK İSLAMIN EN TEMEL VE İLK EMİRLERİNDENDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Elbiseni (her zaman olduğu gibi) temiz tut(maya devam et)! Maddî, mânevî kirlerden arın(maya devam et)! Pis ve murdar olan şeylerden kaçın(maya da devam et)! (Bu Âyetler, ‘Oku!’ Âyetini takip eden ilk gelen Âyetlerdendir. Aslında temizlikle alâkalı bu âyetler, Efendimizin sav şahsında bizleredir.) Müddessir-4,5/574

TEMİZLİK, İSLAM’I TEBLİĞDE EN BAŞTA GELEN OLMAZSA OLMAZLARDANDIR

İlk gelen Âyetlerden olan bu Âyet-i Kerime: “Kalk! İnsanları uyar!” derken öncelikle “elbiselerini de temiz tut!” buyurmaktadır. Zira Efendimiz sav, Peygamber ünvanı ile insanlarla muhatap olacaktır, onlara Allah’ın mesajlarını aktaracaktır. Her şeyinde diğer insanlardan bir adım önde olması gerekmektedir. Sosyal yapısı itibariyle bir adım önde olamayanların, muhatabına aktarabileceği bir şeyleri yoktur. İstese de aktaramaz zaten! Zira su, yukarıdan aşağıya doğru akar. Elbisen kirli ve pejmürde ise hiç kusura bakma, kimseye bir şey anlatamazsın, dinlemezler seni! O bakımdan mürşit makamındaki bir kimsenin maddî mânevî donanımı mükemmel olmalıdır. Özellikle bu zaman, kürke çok önem verilen bir zamandır. Müddessir-4/574

TEMRE İÇİN BU AYETİ OKUYORLAR

Bir deri hastalığı için şifâ niyetiyle bu 79. âyeti okurlar. Neye dayanarak okuyorlar, bilmiyorum. Bildiğim şu ki, Kur’an âyetleri, inananlara şifâdır! Zuhruf-79/494

TEMSİL VE TEBLİĞ VAZİFEDİR FAKAT NETİCEYİ GÖRMEK VAZİFE DEĞİLDİR

“Allah, peygamberine şöyle hitab ediyor: “Onları uyardığımız birtakım belâları, Sana gösteririz veya göstermeden Senin Ruhunu teslim alırız. Zira senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek Bize aittir.” Ra’d-40/253

TEMSİLİN HER TÜRLÜSÜ KUR’AN’DA VAR, TA Kİ, İBRET DERSİ ALINA!

Allah-ü Teâlâ, Kur’an-ı Hakîm’de her türlü temsilden getirmiştir. Tâ ki ibret dersi alına! Kim ne isterse O’nda bulur! Zümer-27/460

TERAVİH NAMAZI BİTİMİNDE OKUNAN AYET

Türkiye’de camilerde cemaatla kılınan Terâvih namazları bitiminde genelde teâmülen müezzinler, bu âyeti okurlar. Âl-i İmrân-53/56

TERAVİH NAMAZLARINDA ÇOK OKUNAN ÖRTÜŞÜK AYETLER

Şuarâ Sûresi’ndeki (105-110/370; 123-127/371; 141-145/372; 160-164/373; 176-180/373.) sayfadaki âyetler, birbiriyle örtüşük olup terâvih namazlarında imamlarımızın zamm-ı sûre olarak çok iltifât ettikleri âyetlerdir. Şuarâ-105/370

TERAZİ KOYMAYACAK ALLAH, AHİRETTE O KAFİRLER GÜRUHUNA, ÇÜNKİ GEREK YOK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O kâfirler ki, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr ettikleri için, dünyada yaptıkları iyi işler, Ahirette boşa gitmiştir. Tartılacak hiç bir şeyleri kalmadığından, kıyamet günü onlar için terâzi koymayacağız.” Kehf-105/303

TERAZİ ÖYLE HASSAS OLACAK Kİ, HARDAL DANESİ KADAR DA OLSA TARTACAKTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kıyamet günü amellerin tartılması için öyle doğru ve hassas adâlet terazilerini kurarız ki, hiç bir kimseye zerre kadar haksızlık edilmez. Hardal dânesi ağırlığı kadar bir amel bile olsa, onu getirir o terazide tartarız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.” Enbiyâ-47/325

TERAZİDE İYİLİKLER AĞIR BASARSA KURTULDUN; HAFİF KALIRSA YANDIN GİTTİ!

“Kimin sevapları, iyilikleri terazide tartılırken ağır basarsa, onlar kurtulacaklardır. (Onların günâhları affedilerek temizlenirler, çünki cennete günâh kiri ile girilmez!) Kimin de iyilikleri tartıda hafif kalırsa, işte onlar kendilerini hüsrâna uğratanlardır. (İmansız olanlar) cehennemde ebedî olarak kalacaklardır.” Mü’minûn-102,103/347

TERÖRİST MÜŞRİKLERİ NEREDE BULURSANIZ ÖLDÜRÜN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde haram aylar çıkınca, öbür müşrikleri (size karşı sürekli düşmanca davranan terörist müşrikleri), nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp esir edin, onların geçebileceği bütün kavşakları tutun! Eğer tövbe eder, namaz kılar, zekat verirlerse onları serbest bırakın! Çünki Allah, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” Tövbe-5/186

TERÖRİST YAKALANMADAN ÖNCE TÖVBE EDERSE NE OLUR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Terörist), ele geçmeden önce (hür iradesi ile) tövbe etmiş (ve terörü bırakmış) ise müstesnâ (yani bir önceki âyette zikredilen ağır cezalar uygulanmaz)! Biliniz ki Allah Ğafur’dur, Rahîm’dir.” Mâide-34/112

TERÖRİSTE NASIL DAVRANILIR?

Sulh-u umûmî esastır. Topluma musallat olan terörist yakalanır, kendisine ıslah olması için mühlet verilir. Eğer bu verilen mühlet içerisinde kendisini düzeltmezse kangren olmuş bir uzuv gibi bünyeden kesilip atılır, yani öldürülür. Çünki tekrar toplumun içine salınırsa ma’sum insanları telef eder. Bazen metlûf bu masum insan, çok zor yetişen bir İlim Adamı olabilir. Ahzâb-61/425

TERÖRİSTE NE CEZA VERİLMELİDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah ve Resûlüne karşı nizâmı bozma adına savaş açanların ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışan (terörist) lerin cezaları, şu şekilde uygulanır: 1-Birini öldürmüşlerse kendileri de öldürülürler. 2- Malını da alarak birini öldürmüşlerse asılmak suretiyle öldürülürler. 3-Sadece mallarını zorla almışlarsa elleri ile ayakları çaprazlama kesilir. 4- Tehditle insanları korkutmuşlarsa bulundukları yerden sürgün edilirler. Bu, onlara dünyada verilen bir rezillik cezasıdır, Ahirette ise onlar için pek büyük bir azap vardır.” (Not: Bu cezaları Devlet uygular.) Mâide-33/112  

TERÖRİSTLERİ NEREDE YAKALARSANIZ ORADA ÖLDÜRÜNÜZ!

Allah-ü Teâlâ: “Onları (size savaş açan teröristleri), nerede yakalarsanız orada öldürünüz!” ferman ediyor. Terörist, Müslüman veya Hıristiyan veya Yahudi veya başka bir din mensubu kişi değildir. Teröristin dini, terördür. Yani o, bir ölüm makinesidir ki, masum insanları korumak için bu makinenin, derhal imha edilmesi gerekir! Hâ! Terörist, silâhıyla beraber teslim olursa, ölüm makinesi olmaktan çıktığı için öldürülmez, belki adâlete teslim edilir. Adâlet, suç durumuna göre ona cezasını kesecektir! (İslâm’da ferd, aslâ ceza kesemez!) Bakara-191/29

TERZİLİK VE KONFEKSİYON MESLEĞİ BU AYETTE AÇIKÇA BEYAN EDİLİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, size (soğuktan ve) sıcaktan koruyacak elbiseler (dokuyup dikmeyi) ihsân etti (ki şükredesiniz de) O’na itaat edesiniz!” Nahl-81/275

TESBİH EDER ALLAH’I GÖKLERDE VE YERDE OLAN HER ŞEY; MÜLK O’NUN, HAMD DE O’NADIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Göklerde ve yerde ne varsa hepsi, Allah için tesbih ederler. Mülk (Hakimiyet) O’nundur; Hamd dahi O’na aittir. Ve O, her şeye gücü yetendir.” Teğâbün-1/555

TESBİH EDİP DURMAKTADIRLAR ALLAH’I GÖKLERDE VE YERDE HER NE VARSA!

Göklerde ve yerde ne varsa her biri, Azîz ve Hakîm Allah’ı tesbih edip durmaktadırlar. Haşir-1/544

TESBİH EDİP DURUYORKEN BİZ SENİ!

Melekler, Yüce Allah`a dediler: “Biz, Seni tesbih edip duruyorken Sen, yerde kan döken, fesat çıkaran birini mi halife olarak yaratacaksın?” Bakara-30/5

TESBİH VE TENZİH EDER AZİZ, HAKÎM ALLAH’I GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA!

Göklerde ve yerde ne varsa, Azîz ve Hakîm Allah’ı tesbih ve tenzih etmektedir. Saff-1/550

TESBİH VE TENZİH ET YÜCE RABBİNİN ADINI!

Rahm-i Mader’e atılan bir tiksinim sudan başlayan varlık serencâmemizin, iğneden ipliğe hep Allah’ın lütuf ve keremiyle devam etmekte olduğunu önceki âyetlerden anladık. Öyleyse bu kadar Kerem Sahibi Rabbimizin Yüce Adını tesbih ve tenzih etmemiz gerekmez mi? Elbette gerekir! O halde Azîm (pek yüce olan) Rabbinin ismiyle O’nu “Sübhane Rabbiy-el Azîm” diyerek tesbih ve tenzih et! Vâkıa-74/535

TESBİHAT SONUNDA MÜEZZİNİN OKUDUĞU AYETLERDEN BİRİSİ

“Şüphe yok ki Allah’ın Rahmeti, iyilik edenlere pek yakındır!” A’râf-56/156

TESBİHATIN YAPILMASI, ASLINDA BİR ALLAH EMRİDİR!

Allah-ü Teâlâ: “...Secdelerin arkalarında da O’nu (Allah’ı) tesbih et! (Tesbihatını yap!)” buyurmaktadır. Tesbihatın hükmü, fıkıh kitaplarında sünnet olarak sübut bulmuştur. Esas olan budur. Bununla beraber sen, madem Rabbim “tesbihat yap” buyuruyor, öyleyse ben de kendime: “Vacip kuvvetinde bir sünnet kabul ediyorum” diyebilirsin! Kâf-40/519

TESETTÜRÜ EMREDEN AYET-İ KERİME

Allah-ü Teâlâ peygamberimize: “Ey Nebi, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle: Ev dışına çıktıkları zaman (el, yüz, ayak dışı vücutlarını kapatacak şekilde) dış elbiselerini üzerlerine salıversinler. Zira böyle yapmaları, onların tanınıp da rahatsız edilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. Allah Ğafurdur, Rahimdir.” buyuruyor. Ahzâb-59/425

TESLİS AKİDESİNE SAHİP OLANLAR, HALA ALLAH’DAN AF DİLEMEYECEKLER Mİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hâlâ onlar Allah’a yönelip “üçün üçüncüsüdür” ifâdesiyle tek İlâhı üçleme günâhlarına tevbe edip O’ndan af dilemeyecekler mi? Halbuki Allah, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” Mâide-74/119

TESNİM NEDİR?

Tesnîm, cennette bir pınardır ki ondan, Allah’a yakın olanların içecekleri kaynaktır. Tesnîmden sonu misk kokulu has cennet şarabına katkıda bulunulur. Mutaffifîn-27,28/588

TEŞEKKÜRÜNÜZ, ONU YALANLAMAK SURETİYLE Mİ OLMALIYDI BRE NANKÖRLER?

Allah-ü Teâlâ size nimetlerin üzerinde bir rızık (nimet) olan Kur’an Nimeti’ni göndermiş. Bu nimete karşı şükrünüz, Onu yalanlamak sûretiyle mi olmalıydı? Ne olacak? Nankörün tekiyse herif, yalanlar durur! Vâkıa-82/536

TEŞRİK TEKBİRLERİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O sayılı günlerde tekbir getirerek Allah’ı zikredin!” Bu zikirden maksat Teşrik Tekbirleri’dir. Teşrik tekbirleri, Zilhicce’nin 9. günü(Arafe günü)nde sabah namazında başlar, Bayramın 4. günü ikindi namazı ile biter, vâciptir. Toplam 23 vakittir. Bakara-203/31

TEVBE EDENİN TEVBESİNİ KABUL EDER, GÜNAH İŞLEYENİN GÜNAHINI AFFEDER GÜZEL ALLAH

O öyle güzel ve merhametli tek bir Allah’dır ki, tevbe eden kullarının tevbelerini kabul eder; günâh işleyen kullarının da günâhlarını af eder. Yeter ki O’na yönelsinler, ızdıraptan burunlarının kemikleri sızlasın! Hem O, kullarının bütün yaptıklarını da bilendir. Şûrâ-25/485

TEVBE ET, SALİH AMEL İŞLE, SEBAT ET! O ZAMAN KURTULURSUN!

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Muhakkak ki Ben, tevbe eden, iman edip sâlih amel işleyen, sonra da kavuştuğu hidâyette sebat eden kimseye karşı çok affediciyim!” Tâhâ-82/316

TEVBE-İ NASUH İLE ALLAH’A TÖVBE EDİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! (Samimi bir tövbe olan) Tevbe-i Nasûh ile Allah’a tövbe edin! (Edin ki sizi tâ) altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirileceğinizi umabilesiniz!” Tahrîm-8/560

TEVEKKÜL ANCAK ALLAH’A EDİLİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Öyle ise Sen, yalnız Allah’a tevekkül et! Çünki Sen apaçık Hak üzerindesin!” Neml-79/383

TEVEKKÜL BİR MÜSLÜMANIN OLMAZSA OLMAZIDIR!

“Yalnız Allah’a tevekkül et, Vekil olarak Allah yeter!” Ayeti, müslümana, sebepler dairesinde işin hakkını verdikten sonra neticeyi sebeplerden değil de Allah’dan beklemesini açıkça belirtiyor: “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol!” Ahzâb-3/417

TEVEKKÜL EDECEKLER! BİLESİNİZ Kİ, ANCAK ALLAH’A TEVEKKÜL EDİLİR

Allah-ü Teâlâ, tevekkül edeceklerin ancak Kendisine tevekkül etmeleri gerektiğini açıkça beyan ediyor. Zümer-38/461

TEVEKKÜL EDENLERİ ALLAH SEVER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir de azmettin mi, artık kararlı ol ve Allah’a tevekkül et! Muhakkak ki Allah, tevekkül edenleri sever.” Âl-i İmrân-159/70

TEVEKKÜL ETSİNLER MÜ’MİNLER TEK BİR ALLAH’A!

Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur! Mü’minler sadece Allaha tevekkül etsin, yalnız O’na güvensinler! Teğâbün-13/556

TEVEKKÜL KİME EDİLİR?

Tevekkül (Güvenmek, dayanmak, vazifenin hakkını verdikten sonra neticeyi Allah’a bırakmak ve geleni kabullenmek) Azîz ve Rahîm Allah’a edilir. Şuarâ-217/375

TEVEKKÜL KİME EDİLMELİDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O halde mü’minler, yalnız (her şeyin anahtarı elinde olan, güç ve kudret sâibi) Allah’a tevekkül etsinler!” İbrahim-11/256

TEVEKKÜL, KİM ALLAH’A TEVEKKÜL EDERSE, ALLAH ONA YETER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim Allah’a tevekkül ederse, Allah ona yeter!” Evet kim ki, kendine terettüp eden kısımları bihakkın yerine getirdikten sonra işinin neticesini Allah’a bırakırsa, tevekkül ederse, gerisine Allah yeter! Yani bu netice, beklentisi doğrultusunda da olabilir, beklentisinin tam tersi de olabilir. Ama bilmelidir ki netice kesinlikle hayırdır. Ve tevekkül de budur! Talâk-3/557

TEVHİD İNANCI GEREKMEKTEDİR, ZİRA ŞU KAİNATIN YÜRÜMESİ BİR AN BİLE MÜMKÜN DEĞİLDİR

Tevhid inancının gerekliliğine Allah-ü Teâlâ, şöyle bir temsil getiriyor: “İki adam var; bunlardan birisi çok ortaklı bir yerde birbiriyle münâzaralı patronların emrinde çalışıyor. (Tabi hangi patronun emrini yerine getireceğini şaşırdığından işler sarpa sarıyor ve aksıyor.) Diğeri tek patronun emrinde çalışıyor. (Tabi işler tıkır tıkır yürüyor.) Şimdi ikisi bir olur mu? Olmaz, Elhamdülillah! Fakat çokları bu gerçeği bilmezler.” Evet, bir işe çok kişi karışırsa o iş yatar. Mesela birbirine muhalif düşünen çok pilot, ortaklaşa uçağı yere indiremezler, belki uçağı düşürürler. Ama tek kaptan pilot uçağı arızasız yere indirir. Aynen öyle de şu kainatta uçaklardan pek çok daha hızlı giden dairevi yıldız uçakları, hem de milyonlarcası tek elden yürütülmeseydi uzayda her an büyük çarpışmalar olur ve kıyametler kopardı. Hele hele şimdiye kadar dünya diye bir şey kalmazdı. Madem evren nizamlıdır, öyleyse tek kudret eliyle yürütülmektedir. O da şeksiz ve şüphesiz Rabb-ül Alemindir. Amenna ve saddekna elhamdülillah! Zümer-29/460

TEVHİD İNANCI, DİNİN HEM ESASI, HEM DE ÖZÜDÜR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Resûlüm!) De ki: İşte benim yolum budur! Ben, sizi basiret üzere (düşünmeksizin taklit yolu ile değil), delile dayanarak, idraklerinize hitâp ederek da’vet ediyorum. Ben de bana tabi olanlar da böyleyiz. Allah’ı bütün eksikliklerden tenzih ederim. Ben aslâ müşriklerden değilim!” Yûsuf-108/247

TEVRAT ÂYETLERİNİ DEĞİŞTİRDİLER

İsrailoğullarından bir zümre, Allah`ın kelâmını işitirler, onu anlamalarının ardından bile bile tahrif eder, değiştirirlerdi. Bakara-75/10

TEVRAT HAKKINDA DA KUR’AN HAKKINDA İHTİLAF ETTİKLERİ GİBİ İHTİLAF ETMİŞLERDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “And olsun ki, Musa’ya da Kitab’ı (Tevrat’ı) vermiştik de onun hakkında Kur’an hakkında ihtilaf edildiği gibi ihtilaf edilmişti. Eğer Allah tarafından azâbı erteleme, hükmü Ahirete bırakma gibi daha önceden bir hüküm verilmiş olmasaydı, onların işleri çoktan bitirilmişti. Hakikat bu iken onlar hâlâ bundan, derin bir şüphe içerisindedirler.” (Vakti gelince, azapla burun buruna gelince hiç şüpheleri kalmaz ve senden benden daha imanlı kesilirler ama, ne çare iş işten geçmiştir artık.) Fussılet-45/480

TEVRAT HZ. MUSA’YA GELMİŞTİR VE DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR REHBERDİR

Allah-ü Teâlâ, Hz. Musa’ya kitap (Tevrat) verdiğini ve Tevrat’ın doğru yolu gösteren bir rehber olduğunu bu Âyet-i Kerime’de bildirir. İsrâ-2/281

TEVRAT, LEVHALAR HALİNDE HZ. MUSA’YA VERİLDİ

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “Musa! Şüphesiz Ben, gönderdiklerimle (Sana vahyettiklerimle) ve seninle konuşmamla Seni insanların üzerine seçtim. Artık lütfumdan Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol! Verdiğimiz levhalarda, insanlara öğüt olmak üzere her şeyi, tafsilâtlı olarak yazdık. Sen bunlara kuvvetle sarıl ve ümmetine de sarılmasını emret! İtaat dışına çıkanların diyarlarını nasıl târumâr ettiğimi, yakında size göstereceğim.” A’râf-144,145/167

TEVRAT LEVHALARINI YERDEN ALDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Musa, öfke neticesinde yere bıraktığı Tevrat levhalarını, öfkesi geçince tekrar eline aldı. O levhaların bir nüshasında ise: “Rablerinden çekinenler için bir hidâyet ve bir rahmet vardır!” yazılı idi. A’râf-154/168

TEVRAT LEVHALARINI YERE BIRAKTI

Hz. Musa as, onların yaptıklarından dolayı pek öfkeli bir şekilde Tûr dağından halkına dönünce: “Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini çarçabuk terk mi ettiniz?” dedi ve o öfke ile Tevrat Levhaları’nı yere bırakıverdi. (Tevrat, dört büyük kitabın birincisidir. Orijinal levhaları da Hz. Musa as’ın elindedir. Öfke, öyle bir şeydir ki odaklandığı şeyden başkasını hatırlayamaz hale getirir. Yoksa bir büyük Nebinin böyle bir kutsal kitap levhalarını, bilerek yere bırakması ya da atması düşünülemez. Buradaki bırakma, öfkenin şuuru kapatması neticesinde şuur hârici yapıldığından mes’uliyeti mûcip değildir. Zaten bir Nebi, bilerek böyle bir şey yapmaz! Nitekim öfkesi geçince, bıraktığı levhaları tekrar eline almıştır.) A’râf-150/168

TEVRAT VE HZ. MUSA İSRAİLOĞULLARI İÇİN BİR REHBERDİR

Bu Ayet-i Kerime’de Tevrat ve Hz. Musa’nın, İsrailoğulları için bir rehber olduğu beyan ediliyor. Secde-23/416

TEVRAT, HZ. MUSA’DAN İSRAİLOĞULLARININ AKL-I SELİM SAHİPLERİNE BİR MİRAS OLARAK KALDI

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde, Musa as’a bir hidâyet verdiğini, Tevrat’ı da İsrailoğullarının akl-ı selim sahiplerine bir hidâyet ve nasihat kitabı olarak miras bıraktığını bildirmiştir. Mü’min-53,54/472

TEVRAT, İNSANLARA BİR NUR VE BİR HİDAYET OLARAK GÖNDERİLDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Musa’nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi?” Evet Tevrat da Kur’an gibi içi nûr ve hidâyet dolu ilâhî bir Kitab-ı Mukaddes’dir. En’âm-91/138

TEVRAT’A VARİS OLAN HAYIRSIZ BİR NESİL

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlardan sonra hayırsız bir nesil geldi ki bunlar kitaba (Tevrat’a) vâris oldular. Ama âyetleri tahrip ettiler de karşılığında şu değersiz dünya metaını alıp “nasılsa affa nâil oluruz!” düşüncesiyle hareket ettiler.” A’râf-169/171

TEVRAT’I BİLİYORDU PEYGAMBER EFENDİMİZ SAV

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Ehl-i Kitap! Tevrat’tan gizlediklerinizin (Efendimizin sıfatlarını bildiren, recm gibi âyetlerin) bir çoğunu size beyân eden, bir çoğunu da yüzünüze vurmayarak affeden beklediğiniz Resûlümüz (Muhammed), size gelmiş bulunuyor (iman edin)!” Mâide-15/109

TEVRAT’I KELİMELERİ YERİNDEN OYNATARAK BOZDULAR

Yahudiler, Tevrat’taki kelimeleri yerlerinden değiştirdiler. Böylece tahrif ettiler de Tevrat’ın Allah kelâmı olma özelliği kayboldu. Mâide-13/108

TEVRAT’I MUSA’YA VERDİK OLUR Kİ İBRET ALIRLAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Celalim hakkı için, Biz daha önceki nesilleri imhâ ettikten sonra; bir hidâyet rehberi, bir rahmet olmak üzere Musa’ya Tevrat’ı verdik ki, düşünüp ibret alsınlar.” Kasas-43/389

TEVRAT’I MUSA’YA VERDİK, MEKKELİLER GİBİ ONLARIN DA BİR KISMI İNANDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Musa’ya Tevrat’ı verdik. (Kur’an hakkında Senin halkının yaptığı gibi) onun hakkında da ihtilâf edip kimi iman, kimi inkâr etti. Şâyet Rabbinin, insanlara mühlet verme va’di olmasaydı, elbette haklarında nihâi hüküm verilmiş, iş bitirilmiş olurdu. Bu gerçeğe rağmen Senin halkın (hâlâ, Kur’an’dan ve azaptan yana) derin bir tereddüt ve şüphe içindedirler.” Hûd-110/233

TEVRAT’I MUSA’YA, DOĞRU YOLU BULSUNLAR DİYE VERDİK

Allah-ü Teâlâ: “And olsun ki Biz, Musa’ya Kitabı (Tevrat’ı), ümmeti belki doğru yolu bulurlar diye verdik!” buyuruyor. Mü’minûn-49/344

TEVRAT’I VE DİĞER İLAHİ KİTAPLARI KUR’AN TASDİK EDİYOR

Bu Âyet-i Kerime’de Tevrat’ın Kur’an’dan önce bir rehber ve bir rahmet olarak Hz. Musa’ya gönderilmiş bir kitap olduğu zikredilmektedir. Aynı zamanda Kur’an’ın, zulmedenleri korkutmak ve iyilik edenlere müjde olmak üzere, Arapça bir lisan ile indirilmiş; önce gönderilmiş kitapları da tasdik eden bir kitap olduğu beyan edilmektedir. Ahkâf-12/502

TEVRAT’IN BAZI AYETLERİNİ GİZLEYENLERE LANET!

Tevrat-ı Şerif’te Recm gibi, Hz. Muhammed’in sav evsafı gibi bazı Âyetleri (bilinirse herkes müslüman olur kaygısıyla) gizleyenlere Allah lânet eder, lânet edebilecek herkes de lânet eder. Bu lânetten, tövbe edip kendini ıslah edenlerin ve gizlediği hakikatleri açıklayanların kurtulacağı bildirilmiştir. Allah, onların tövbelerini kabul edendir. Çünki Allah, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olandır. Bakara-159-160/23

TEVRAT’IN HZ. MUSA’YA VERİLME HİKMETİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İyilik edenlere nimetimizi tamamlamak, her şeyi iyice açıklamak, bir hidâyet ve rahmet olmak üzere Musa’ya kitabı (Tevrat’ı) verdik ki İsrailoğulları, Rablerine kavuşacaklarına iman etsinler.” En’âm-154/148

TEVRAT’IN İŞLERİNE GELEN KISIMLARI İLE AMEL ET, GELMEYEN KISIMLARIYLA ETME, ÖYLE Mİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Peki içinde Allah’ın hükmü (recim emri) bulunan Tevrat yanlarında olduğu (ve Sana inanmadıkları) halde, nasıl Seni hakem yapıyorlar da sonra Senin hükmünden yüz çeviriyorlar? Çünki onlar mü’min kimseler değillerdir.” (Olay şöyle olmuştu: Hayber Yahudilerinden soylu bir kadınla bir erkek, zina etmişlerdi. Tevrat’a göre recmedilmeleri gerekiyordu. İşlerine gelmediği için ‘Muhammed’e gidelim, recim derse kabul etmeyelim, demezse bizim için bir çıkış yolu olur!’ dediler ve Efendimizin sav yanına geldiler. Efendimiz sav de recim ile hükmedince itiraz ettiler ve ‘zina edenin cezası, yüzüne kara çalıp merkeple dolaştırmaktır’dediler. Dinlerini hevâ ve heveslerine göre ayar ediyorlardı. Aslında onlar hevâlarına tapan kâfir insanlardı.) Mâide-43/114

TEVRAT’TA PEYGAMBERİMİZİN VASIFLARI BİLDİRİLİYORDU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Ehl-i Kitap! Kitaptan (Tevrat’tan) gizlediklerinizin çoğunu (Son Peygamberin vasıflarını beyan eden kısımlarını, aman duyup da inanmasınlar diye hasetliğinizden gizlediklerinizi) size beyan eden; bir çoğunu da yüzlerine vurmayarak affeden Resûlümüz (Muhammed) size gelmiş bulunuyor (iman edin)!” Mâide-15/109

TEYEMMÜM AYETİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hasta olursanız, yolculukta bulunuyorsanız, yahut tuvaletten abdesti bozarak gelmişseniz, kadınlarınızla münâsebette bulunmuşsanız; abdest veya guslü gerektiren bu hallerde su bulamazsanız, teyemmüm niyetiyle temiz toprağa yönelin (ve şöyle yapın):1-(Ellerinizi toprağa vurduktan sonra) yüzünüzü meshedin, 2-(Tekrar ellerinizi toprağa vurduktan sonra) ellerinizi (dirseklere kadar) meshedin! Allah, size zorluk çıkarmak istemez, fakat şükredesiniz diye sizi temizlemek ve üzerinize olan nimetini tamamlamak ister.” Mâide-6/107

TEYEMMÜM EDİN!

Allah-ü Teâlâ: “Ey iman edenler! Eğer hasta olur veya yolculukta bulunur iseniz, ya da tuvaletten gelmiş (de abdestiniz bozulmuş ise), yahut hanımlarınız ile yatmış olur da gusletmeniz gerekmiş ise (abdest veya gusül almanızı icab ettiren bu durumlarda) su bulamazsanız, o vakit arınmak için temiz bir toprağa teyemmüm ediniz!” buyuruyor. Nisâ-43/84

TEYEMMÜM NASIL EDİLİR?

Teyemmüme niyet edilerek temiz bir toprağa eller vurulur, önce yüz sıvazlanır, ikinci vuruşla da sağ ve sol kollar sıvazlanır. Yani iki darp bir niyet! Nisâ-43/84

TEYZE KIZLARIYLA EVLENEBİLİRSİN!

Bir erkek, süt kardeşi olmamak kaydıyla isterse teyzesinin kızlarıyla nikâhlanıp evlenebilir, hiçbir mahzuru yoktur. Ahzâb-50/423

TIP, ANATOMİ GİBİ İLİMLERE AÇIKÇA TEŞVİK VARDIR

Allah-ü Teâlâ, “Nefislerinizde de (Allah’ın san’at ve kudretine) deliller vardır!” buyurmasıyla nefsin beden kısmına bakan tıp ve anatomi ilimlerine açıkça teşvik vardır. Bundan dolayı bu ilimlerin okutulması dahi farz-ı kifâyedir. Zâriyât-21/520

TİCARET BUNA DENİR İŞTE, GERİSİ, BU TİCARETİN YANINDA FASA FİSO HÜKMÜNDEDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Sizi pek elemli bir azaptan kurtaracak bir ticarete rehberlik edeyim mi? (Önce) Allah’a ve Resûlüne iman edersiniz, (sonra) Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz! Eğer bilirseniz bu (ticaret) sizin için ne kadar da hayırlıdır! Çünki Allah, (bu yatırımınızdan, mal ve canı Allah yolunda tasarrufunuzdan dolayı) sizin günahlarınızı bağışlar; sizi içinden ırmaklar akan cennetlere dâhil eder; sizi Adn cennetlerindeki çok güzel saraylara yerleştirir. İşte en büyük başarı (ticaretteki en büyük semere, kazanç), en büyük mutluluk budur!” Saff-10,12/551

TİCARETİN SELAMETİ, ÖLÇÜ VE TARTIDAKİ DÜRÜSTLÜKTEDİR

“Ölçerken tam ölçersek, tartarken de doğru terazi ile tam tartarsak ticaretimizi sağlama almış ve selâmetini sağlamış oluruz. Allah-ü Teâlâ da böyle yapmamızın hem daha hayırlı, hem de âkıbet itibariyle daha güzel olacağını söyler.” İsrâ-35/284

TİCARETİN, ZARAR ETMEDEN OLANI VAR MI DERSEN, DERİM Kİ VAR!

Allah’ın kitabını oku (buna kainat kitabı dahil), namazı hakkıyla edâ et ve Allah’ın sana verdiği rızıklardan gizli veya açık tasadduk et! İşte bu aslâ zarar etmeyeceğini umabildiğin bir ticarettir. Bu öyle güzel bir ticarettir ki, Allah’a verdiklerinin karşılığında O, sana mükâfatını tam verecektir, lütuflarını arttıracaktır. Fâtır-29,30/436

TİN SURESİ

95. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 8 âyettir. Tîn-0/596

TOHUMU TARLAYA EKTİNİZ, SÖYLEYİN BAKALIM, ONU SİZ Mİ BİTİRİYORSUNUZ YOKSA BİZ Mİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Söyleyin bakalım! Tarlaya ektiğiniz tohumu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa onu bitiren (yetiştiren) Biz miyiz? Dileseydik onu kuru çöp haline getirirdik, siz de şaşar kalır ve: ‘Eyvah! Emeklerimiz boşa gitti, daha doğrusu biz rızıktan mahrum bırakılanlardanız!’ derdiniz. Vâkıa-63,67/535

TOPLAYACAKTIR ALLAH SİZİ KIYAMET GÜNÜNDE, KESİNLİKLE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “( Ya Muhammed!) De ki: Şüphe yok ki Allah, sizi kıyamet gününde mutlaka toplayacaktır.” En’âm-12/128

TOPLUM KENDİNDE OLAN İYİ DURUMU DEĞİŞTİRMEDİKÇE ALLAH DA ONLARI DEĞİŞTİRMEZ

“Bir toplum, kendinde olan iyi durumu değiştirmedikçe, hiç şüphe yok ki, Allah da o topluma olan nimetini, iyi halini değiştirmez!” Ra’d-11/249

TOPLUMA ALLAH KÖTÜLÜK DİLEDİĞİNDE ARTIK ONU GERİ ÇEVİRECEK YOKTUR

“Allah, bir topluma (kendi isyânları yüzünden) kötülük dilediği zaman, artık onu geri çevirecek kimse yoktur. Allah’dan başka onları himâye edecek kimse de olamaz!” Ra’d-11/249

TOPRAK İNSANIN CESEDİNİ HÜCRE HÜCRE YİYEREK EKSİLTİR VE NİHAYET BİTİRİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gerçekten Biz, toprağın onların cesetlerini hücre hücre nasıl yiyip eksiltiğini tafsilatıyla çok iyi biliriz. Zaten yanımızda her şeyin kayıtlı olduğu şaşmaz bir kitap (Levh-i Mahfûz) vardır.” Kâf-4/517

TOPRAKTAN YARATILDIK, TEKRAR TOPRAĞA İADE OLUNACAĞIZ AMA ÖTESİ DE VAR

Allah cc, bizi topraktan yarattığını, tekrar ona döndüreceğini, oradan da çıkartacağını beyân ediyor. Tâ Hâ-55/314

TORPİL YAPARSIN BURADA, HESABINI VERİRKEN SANA KİM TORPİL YAPSIN ORADA?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Siz öyle kimselersiniz ki, haydi diyelim, bu dünya hayatında (yakınlığınız veya hatır meselesinden ötürü) o hâinleri savundunuz, referans vererek onlar lehine torpil yaptınız; peki kıyamet günü hesap yerinde onlar lehinde kim, Allah’a karşı mücâdele edecek, yahut o gün Allah’a karşı kim, o hâinler lehinde onlara vekil olacak, onların avukatlığını yapacak?” Yaa! Altından kalkılmaz bir iş! Nisâ-109/95

TOZ OLUP YERİN İÇİNDE KAYBOLDUKTAN SONRA BİZ Mİ YENİDEN YARATILACAĞIZ DERLER

O imansızlar bir de, “yerin içinde toz toprak olup kaybolduktan sonra mı bizler yeniden yaratılacağız?” derler. Lâfa bak! Adamların, düşünme mekanizmaları dumura uğramış ve keçeleşmiş bir beyne sahip olmuşlarsa böyle abuk subuk konuşurlar işte! Konuşun bakalım! Yeniden yaratıldığınız günde sevinecek misiniz, dövünecek misiniz, orada görülecektir! Secde-10/414

TOZ OLURSUNUZ İŞ BAŞA DÜŞÜNCE DEĞİL Mİ? SİZİ MÜNAFIKLAR SİZİ!

Allah-ü Teâlâ, münâfıklardan bahsederken Peygamber Efendimize şöyle bilgi verir: “O münâfıklar öyle kimselerdir ki, kendilerine emretmen hâlinde hicret edeceklerine veya savaşa çıkacaklarına dâir var güçleriyle yemin billah ettiler. De ki: Yemin etmeyin, sizden istenen hâlis bir itaattır. Elbette Allah, yaptığınız ve yapacağınız her şeyi bilir.” Nûr-53/355

TÖVBE EDER KURTULURSUN, HELE ŞİMDİ ŞU FIRSATI KAÇIRMA, ALDANMASI

Şeytanın aldatmalarından biri de: “günâhına tövbe eder kurtulursun!” tuzağıdır. Nitekim Yûsuf as’ın kardeşleri Yûsuf’u yok etme plânı yaparlarken biri: “Onu öldürün veya uzak bir yere atın, sonra da tövbe eder sâlih kimseler olursunuz!” demişti. Yani ‘yaptığınız yanınıza kâr kalır, tövbe ile tertemiz olursunuz’; aldanmasıydı. Bugün de şeytan aynı taktikle: “Allah büyük, affeder; hele şunun da bir tadına bak!” diyerek herkese günâh işletebiliyor. Çok uyanık olmak lâzım! Affedileceğimize dair elimizde belge mi var? Yûsuf-9/235

TÖVBE ET, ALLAH’TAN AF DİLE!

Allah-ü Teâlâ: “Kim kötülük eder veya günâha belenerek nefsine zulmeder, sonra Allah’dan mağfiret dilerse, Allah’ı affedici ve merhametli bulur!” buyuruyor. Nisâ-110/95

TÖVBE KAPISI KAPANDI, BOŞUNA YALVARIP YAKARMA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Azâbımız onlara geldiğinde: “Gerçekten biz zâlimlerdik” demelerinden başka çağırışları (itiraf edip yalvarmaları) da olmadı.” (Çünki, o saatten sonra tövbe kapısı kapanır, hiçbir yakarışın faydası olmaz!) A’râf-5/150

TÖVBE KURU LAFLA OLMAZ, TÖVBENİ İSBAT ETMELİSİN Kİ KURTULASIN!

Bu Âyet-i Kerime’den anlıyoruz ki, dil ile tövbe etmek yetmez! “Bir daha o günâhı aslâ işlemeyeceğim!” anlamına gelen tövbeyi, gerçekten bir daha o günâhı işlememekle isbat etmelisin ve artı, sâlih amellerle de süslemelisin ki, Rabbimize kendini sevdiresin ve affa medâr olup kurtulasın! Furkan-71/365

TÖVBE NASİP ETMEK VEYA CEZALANDIRMAK ALLAH’A AİT BİR İŞTİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Bu işte (zalimlerin iman etmeleri veya inkârlarında), Sana düşen bir şey yoktur. (İmana gelirlerse Allah) onların tövbelerini kabul eder, (yok, küfürde ısrar ederlerse, bu sefer) onları cezalandırır, çünki onlar zalimlerdir.” Âl-i İmrân-128/65

TÖVBE NE ZAMAN KABULE ŞAYANDIR?

Allah katında makbul olan tövbe, kötülüğü ancak cahilliği sebebiyle işleyip, sonra da çarçabuk vazgeçerek günahtan dönüş yapanların tövbesidir. Nisâ-17/79

TÖVBE SURESİ

9. Sûredir. Hicri 9. yılda Medine’de nâzil olmuştur. 129 ayettir. Başında Besmele olmayan tek Sûre, bu Sûredir. Bunun sebebi, Resûlüllah sav Efendimiz’in böyle yapmasıdır. Bu hususta bütün müslümanlar, ittifak halindedir. Bu Sûrenin bir diğer adı da “ihtar” mânâsına gelen “Berâe” dir. Tövbe Sûresi, Enfâl Sûresi’nin konu itibarıyla devamı gibidir. Tövbe-0/186

TÖVBE VE SADAKAYI KABUL EDEN ASLINDA ANCAK ALLAH’DIR, BAŞKASI DEĞİL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bilmediler mi ki, kullarından tövbeyi kabul eden ve sadakaları alan şüphesiz ancak Allah’dır. Tevvâb (tevbeleri çok kabul eden), Rahîm (çok merhamet eden) de ancak Allah’dır.” Tövbe-104/202

TÖVBELERİ SADECE ALLAH KABUL EDER

Bu Ayet-i Kerime’de Yüce Allah tövbeleri Kendisi’nin kabul ettiğini bildiriyor. Binaenaleyh tövbeleri kabul edecek başka merci yoktur. Mü’min-3/466

TÖVBELERİMİZİ KABUL ETMESEYDİ YÜCE ALLAH, İŞİMİZ BİTİKTİ VESSELAM!:

Hanımına zina isnâd eden ve şâhit getiremeyen kişi ile hanımına yaptırılan yeminlerden sonra Allah-ü Teâlâ, şöyle buyuruyor: “Allah’ın üzerinizde lütuf ve merhameti olmasaydı ve O, tövbelerinizi kabul eden ve her işi hikmetli olan biri olmasaydı, haliniz nice olurdu!” (Doğrusu, işimiz bitik olurdu.) Nûr-10/349

TÖVBEMİN KABUL EDİLDİĞİNE DAİR BİR İP UCU GÖREBİLİR MİYİM?

“Tövbe edip, sâlih ameller işleyenlerin, tövbelerinin kabul edilmiş olarak Allah’a dönecekleri” bildirildikten sonra takip eden âyetlerde onların şu şekilde davrandıkları (davranmaları gerektiği) beyân ediliyor: 1-Onlar, yalan yere şâhitlik etmezler; 2-Boş söz ve işlere rastladıkları zaman bulaşmadan, vakarla oradan geçip giderler; 3-Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, sağırlar ve körler gibi davranmazlar. (yani “duymadık, görmedik” diyerek bigâne kalmazlar, bilâkis dört elle sarılıp sâhip çıkarlar.); 4-Şöyle duâ ederler: “Rabbimiz! Bize eşlerimiz ve nesillerimizden göz aydınlığı olacak sâlih insanlar ihsân eyle! Bizi müttekilere imam (önder) eyle!” Ey tövbekâr! Eğer kendine bakar da davranışların bu âyetlerle örtüşürse o zaman tövbenin kabul edildiğini umabilirsin, ne kadar zor olsa da değer! Furkan-72,74/365

TÖVBENİN KABUL OLMAYANI VAR MI?

Şu şekilde yapılan tövbeler, kabule şâyan değildir: 1-Kişi günâhları işler, sonra da kendisine ölüm gelip çattığında: “işte ben şimdi tövbe ettim!”derse, bu tövbesi ret olunur. 2-Kâfir olarak ölenin tövbesi (Ahiretteki yalvarmaları) da ret olunur. Bu her iki gruba Allah-ü Teâlâ, pek elemli bir azap hazırlamıştır. Nisâ-18/79

TÖVBENİN KABULÜNDE O’NUN REFERANSI ÖNEMLİ

Allah Resûlünün sav, tövbe edenin bağışlanmasını istemesi, o kişinin tövbesinin kabulü ve affedilmesine önemli bir referanstır. Nisâ-64/87

TÖVBEYE SARIL HEMEN Kİ, AFFA MEDAR OLASIN!

Günâhın affedilip silinmesi, onu işledikten hemen sonra nedâmet edip tövbe ile iman etmeye vâbeste kılınmıştır. A’râf-153/168

TÖVBEYİ GECİKTİRMEDEN HEMEN YAP Kİ, KURTULUŞ KAPILARI KAPANMADAN YETİŞESİN!

Çirkin bir iş mi yaptın veya nefsine mi zulmettin, hemen tövbe et de kurtul! Çünki tövbe, gecikmeden günâhdan hemen dönmeyi gerektirir. Allah’dan başka tövbeyi kabul edecek bir merci de olmayınca, tek çare, O’nun kapısını çalmaktır. Âl-i İmrân-135/66

TUFAN HADİSESİ ŞÖYLE GERÇEKLEŞTİ

Nûh as’ın kavmi, kendisine çok eziyetler etmiş ve tebliğini engellemişlerdi. O da “Ben mağlûb oldum Ya Rabbî, Bana yardım et!” diye Rabbisine niyazda bulunmuştu. Bunun üzerine Allah-ü Teâlâ da, gök kapılarını açtı, sağanak halinde yağmur boşaltmaya başladı. Yerden de kaynaklar halinde büngül büngül sular fışkırttı. Derken o iki su takdir edilen bir iş (tufan) için birleşti de her taraf deniz haline geldi. Nûh’un gemisindekiler hâriç, herkes boğuldu. Kamer-11,13/528

TUFAN HADİSESİNDE GEMİYE BİNEN NUH AS VE EHLİ DIŞINDA HERKES BOĞULDU

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde: “Sonra diğerlerini (gemiye binenler dışındakileri) suda boğduk” diyerek gemidekiler dışında nefes alan kimsenin sağ kalmadığını beyan ediyor. Sâffât-82/448

TUFAN HADİSESİNDEN SONRA HZ. NUH’UN NESLİ KALICI KİMSELER OLARAK HAYATTA KALDI

Kavminden çok çeken Hz.Nûh as, Allah’a yalvarıp yakardı. Allah da O’nun duâsını en güzel bir şekilde kabul etti de O’nu ve ailesini ve inananları, vahyi ile yaptırdığı gemiye bindirmek suretiyle o tufan hadisesinden kurtardı. İnsanlık Hz. Nûh’un neslinden tekrar devam etti. O sebepten Hz. Nûh, insanlığın ikinci atasıdır. Ayette kalıcı nesil olarak Hz. Nûh’un neslinden bahsediliyor. Buradan gemiye binenlerin Hz. Nûh’un kendi neslinden olan insanlar olduğunu anlıyoruz. Allah Hz. Nûh’a bir de iyi bir nâm bıraktı. Sâffât-77,78/448

TUFAN İLE ALLAH, NUH KAVMİNİ SUDA BOĞARAK NASIL CEZALANDIRDIĞINI ANLADINIZ

Allah-ü Teâla, bu Âyet-i Kerimesi’nde: “Artık Benim azâbım ve korkutmalarım nasılmış görsünler bakalım!” buyuruyor. Şimdi herkes anladı ki, yapılan azgınlık ve taşkınlık hep Ahirete kalmıyor, belli kerteden sonra Gayretullah’a dokununca dünyada dahi cezalandırılıyor, bu cezanın önüne geçmek de aslâ mümkün olmuyor! Öyleyse ey insanoğlu! Azgınlık ve taşkınlığın, bazen depremlerle, bazen sel felaketleriyle ve bazen de değişik değişik felaketlerle cezalandırılmaktadır. Bundan dersini çıkar da her iki dünyanı kurtar!   Kamer-16/528

TUFAN ÖNCESİ HZ. NUH GEMİYE KİMLERİ ALDI VE KİMLERİ ALMADI

Nûh as, vahiyle gemiye aldıkları şunlardır: 1-Karada yaşayan her bir hayvan cinsinden erkek ve dişi olmak üzere ikişer eş; 2-İman etmiş olan ailesi ve iman eden mü’minler! Nuh as, gemiye iman etmeyen bir oğlu ve imansız olan diğer zevcesi ile iman etmemeleri sebebiyle boğulacaklarına dair haklarında hüküm verilmiş olanları almadı. Çünki Allah şöyle ferman etmişti: “Zalim ve kâfir olanlar hakkında sakın Bana başvurma, onlar için yalvarma! Çünki onlar boğulacaklardır.” Mü’minûn-27/342

TUR DAĞI’NA ALLAH-Ü TEALA YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ, “yemin olsun Tûr Dağı’na!” diyerek Tûr dağına yemin ediyor. Tûr-1/522

TUR DAĞI’NA MUSA AS 70 NAKİBİ ARKASINDA BIRAKARAK ACELE İLE GELMİŞTİ Kİ

Hz. Musa as, Tevrat’ı almak için ümmetinden 70 kişi seçti, Tûr Dağı’na yöneldi ama şevkinden o 70 kişiyi arkada bırakarak önde ilerledi ki, Allah-ü Teâlâ: “Ya Musa! Kavminden ayrılıp acele ile gelmene sebep ne?” dedi. Musa as: “Rabbim! Onlar da arkamdan geliyor, râzı olman için gelmekte acele ettim” dedi. Allah-ü Teâlâ: “Sen öyle biliyorsun! Ama Sen ayrıldıktan sonra onları imtihan ettik de Sâmiri’ye aldanarak dalâlete düştüler.” Bunun üzerine Musa as, kızgın ve üzgün olarak halkına geri döndü. Tâ Hâ-83,85/316

TUR DAĞI’NDA ATEŞ GÖRDÜ MUSA AS

Musa as, Medyen’den Mısır’a giderken Tûr Dağı hizâsına geldiğinde bir ateş görür. Ateşin yanına varınca Allah-üTeâlâ O’na: “Ya Musa! Ben Senin Rabbinim! Seni seçtim ve peygamber olarak görevlendirdim, Sana vahyedileni dinle! Şüphesiz ki Ben (evet, sadece) Ben Allah’ım; Benden başka ilâh yoktur! O halde yalnız Bana kulluk et ve Beni anmak için namaz kıl!”diye seslenir. “Kulluğun yalnızca Kendisine yapılacağını” söyler. Ayrıca “Mukaddes Tuvâ Vâdisi’nde bulunduğunu, pabuçlarını çıkarmasını” emreder. Tâ Hâ-9,12/311 ; 13,14/312

TUR DAĞINDA MUSA AS’A PEYGAMBERLİK VERİLDİ

Mısır’dan çıkışından sekiz veya on sene sonra Musa as, ailesi ile birlikte Mısır’a dönüyordu. Tûr Dağında bir ateş parçası görmüştü. Ondan bir parça almaya gitmişti ki, Allah cc O’nunla orada konuştu ve O’nu peygamberlikle vazifelendirdi. Meryem-52/308

TUR DAĞINI BİR GÖLGELİK GİBİ ÜZERLERİNE KALDIRMIŞTIK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bir zaman Tûr dağını, bir gölgelik gibi (İsrailoğullarının) üzerlerine kaldırmıştık da onlar, dağın üzerlerine düşeceğini sanmışlardı. (Onlara:) Size verdiğimiz (kitaba) sımsıkı tutunun ve içinde olanları hatırlayın, (sakın muhalefette bulunmayın), tâ ki (azâbımdan) sakınasınız!” A’râf-171/172

TUR DAĞINI ÜZERİNİZE KALDIRDIK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey İsrailoğulları! Bir vakit “Tevrat`ı uygulayacağız!” dediğiniz halde sözünüzden döndüğünüz için Biz deTur Dağını üzerinize kaldırdık ve şöyle dedik: “Size verdiğimiz Kitab’a kuvvetle sarılın ve muhteviyâtı ile amel edin ki sakınasınız!”   Bakara-63/9

TUR SURESİ

52. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 49 âyettir. Tûr-0/522

TURİST OLUP DOLAŞIN EY KAFİRLER, DAHA ÖNCEKİ KAFİRLERİ NASIL HELAK ETTİĞİMİZİ GÖRÜN!

Allah-ü Teâlâ, kâfirler için: “Onlar yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden önceki kâfirlerin âkıbetleri nasıl olmuş bir baksınlar! Allah onları yerle bir etti. Eğer bu kâfirler de onlar gibi küfürlerinde devam ederlerse onların âkıbetlerinin benzerleri bunlara da vardır!”buyurmaktadır. Muhammed-10/506

TURİSTLERİN DÜNYAYI GEZİP DOLAŞMASI VE İBRET ALMASI TEŞVİK EDİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde: “Onlar dünyada gezip dolaşmadılar mı?” diyerek, turizmi; “kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nasıl olduklarına bakmadılar mı?” diyerek de turistlerin, bu gezip dolaşmalarından ibret almalarını teşvik etmiştir. Mü’min-82/475

TURİZM:DÜNYAYI İBRET ALMAK İÇİN DOLAŞMAK TEŞVİK EDİLİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bunlar (müşrikler,) yeryüzünü hiç dolaşmadılar mı ki, kendilerinden önce yaşayanların âkıbetleri nasıl olmuş baksınlar, anlasınlar!” (Şöyle anlıyorum: Dünyayı düzeltmeye gelmediniz, Biz onun dizaynını mükemmel yaptık. Siz dünyayı dolaşarak ibret alacaksınız ki, daha önceki ibret almayanlar gibi helâk olmayasınız, dünya üzerindeki Ben’im mektûbât-ı Rabbâniyem’i okuyup Bana iman ve ibâdet edeceksiniz. Evet turizm, bu açıdan mâneviyât adına çok berketli bir etkinliktir.) Yûsuf-109/247

TURİZME İBRET ALMAK AMAÇLI TEŞVİK VAR!

Dünyanın gezilmesine, önceki nesillerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna, viran olmuş harâbelerin temâşa edilerek ibret alınmasına teşvik var! Rûm-42/408

TURİZME TEŞVİK VAR, FAKAT GEZİ MAKSADI BAMBAŞKA!

“Şu inkarcılar yeryüzünde hiç mi dolaşıp gezmiyorlar ki, ibret alsınlar, duygulanacak gönüllere, düşünecek akla, işitecek kulaklara ve görecek gözlere sahip olsunlar. Ne var ki gönül gözleri kör olmuş bir kalbe, baktığı halde görmez bir göze, işittiği halde duymaz bir kulağa, sinyaller geldiği halde muhakemeden yoksun keçeleşmiş bir beyne sahip olmuşlar da hay huy ile ömürlerini çürütüyorlar.” Bu Ayet-i Kerime’den bu mesajların verildiğini anladım. Hacc-46/336

TUVA VADİSİ’NDE ALLAH İLE İLK DEFA KONUŞTU MUSA AS

Hz. Musa, Tuvâ Vâdisi’nde gördüğü ateşten kor almaya gelmişti ki, Allah-ü Teâlâ orada O’nunla konuştu. Tâ Hâ-11/311

TUVA VADİSİNDE ALLAH, HZ. MUSA’YA SESLENDİ, FİRAVUNA GİT, ÇÜNKİ O ÇOK AZDI!

Allah-ü Teâlâ peygamber Efendimize sav buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Musa’nın hâdisesi Sana geldi mi? Hani Rabbi O’na, Mukaddes Tuvâ vâdisinde şöyle seslenmişti: Firavuna git; çünki o, çok azdı! Hem ona de ki: ‘Kendini (şirk ve isyan kirlerinden) arındırmayı arzu ediyor musun? İster misin seni Rabbine giden yola irşâd edeyim de O’nu tanıyasın ve O’na saygı duyasın!’” Nâziât-15,19/583

TUZAĞ-I İLAHİ’DEN EMİN Mİ OLDULAR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yoksa onlar, Allah’ın tuzağından (kendilerini azapla bastırmasından) emin mi oldular? Ama şu muhakkak ki hüsrâna uğrayanlar gürûhundan başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz!” A’râf-99/162

TUZAĞINIZ DAĞLARI YERİNDEN OYNATACAK OLSA DA

“Onlar her türlü tuzaklarıyla gerçekten tuzaklar kurdular. Ama Allah nezdinde de onlara tuzak var. (Beklemedikleri ceza var.) Artık isterse onların tuzakları, dağları yerinden oynatacak olsun! (Kurtuluşları yok!)” İbrahim-46/260

TUZAK KURAN MAKİRLER, KURUN BAKALIM SONU NEREYE VARACAK?:

Allah-ü Teâlâ: “Bütün tuzakların Allah’ın elinde olduğunu, tüm tuzakları zamanı gelince boşa çıkaracağını, önce gelenlerin tuzaklarının berhavâ olduğunu, dünyanın eninde sonunda yine Allah’a kalacağını” beyan eder. Ra’d-42/253

TUZAK KURAR KÂFİR AMA ALLAH, O TUZAĞI ZAYIF DÜŞÜRÜR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte bu imtihanlar, böyledir! Muhakkak ki Allah, kâfirlerin tuzağını, zayıf düşürendir.” Enfâl-18/178

TUZAK KURDULAR, ALLAH DA TUZAK KURDU:

Onlar (Yahudiler, Hz. İsa’ya) tuzak kurdular, Allah da onlara tuzak kurdu. Yani onların tuzaklarını bertaraf etti veya Filistinden topunun sürülmesine hükmetti. Allah, tuzakları bertaraf edenlerin en hayırlısıdır. Âl-i İmrân-54/56

TUZAK KURMA İŞİNİ SIKI TUTMUŞTUNUZ, ALLAH DA CEZA VERME İŞİNİ SIKI TUTTU, O KADAR!

Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu: “Yoksa müşrikler, peygambere tuzak kurma işini sıkı mı tuttular? Doğrusu biz de ceza vermeyi sıkı tutanlarız.” (Zerre miktarından dahi sorguya çekilecekler.) Zuhruf-79/494

TUZAK KURMAYI HAYATININ MESLEĞİ HALİNE GETİRENLERE PEK ACI BİR AZAP VARDIR

Adamın sanki işi gücü yok, hayatını kötülüklerle tuzak kurmaya hasretmiş! Allah-ü Teâlâ da o zavallılara: Kurdukları bu tuzakları tamamen mahvedeceğini, kendilerine de acı bir azap vereceğini bildiriyor. Fâtır-10/434

TUZAK KURUP BAŞKASINA ZARAR VERMEK İSTEYENLERİ ALLAH SEFİL EDER

İbrahim as’a müşrik halkı, O’nu ateşe atmak sûretiyle tuzak kurmuşlardı. Fakat Allah, Hz. İbrahim’e necat verdi ve Keyyâd’ları (tuzak kurma uzmanlarını), sefil ve perişan etti. (Hz. İbrahim’in şahsında Allah-ü Teâlâ şu mesajı veriyor: Tuzak kuranları eninde sonunda rezil, sefil ve perişan ederim, ona göre!) Sâffât-98/448

TUZAK MI KURMAK İSTİYORLAR YOKSA ONLAR? KAPANA KISILACAK OLANLAR ASIL ONLAR!

Yoksa onlar (Mekke müşrikleri ve onların izinden gidenler), bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl kapana kısılacak olanlar, onların tâ kendileridir. (Cehennem kapanına kısıldıklarında görürler.) Tûr-42/524

TÜNEL HAKKINDA BİLGİ VAR MI KUR’AN’DA?

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde: “ yere giren ve yerden çıkan ne varsa Allah bilir” diyor. Tünel de bir yere giriş ve bir yerden çıkıştır. O halde tünel dahi Kur’an-ı Kerim’de yerini almıştır. Sebe’-2/427

TÜNEL KAZ YERDE, MERDİVEN DAYA GÖĞE DE ONLARA BİR MU’CİZE GETİREBİLİRSEN GETİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Onların İslam’dan yüz çevirmeleri, sana ağır geliyorsa, yerde bir tünel veya göğe çıkacak bir merdiven arayıp da onlara bir mu’cize getirmeye güç yetirebilirsen haydi getir! Onların iman etmeleri Sana ait değildir. Allah dileseydi onların hepsini, elbette hidâyet üzerinde toplardı. Sen, âkıbeti bilmediğinden Kendini yoranlardan olma!” En’âm-35/130

TÜRK MİLLETİNE İŞARET EDEN ÂYET

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah, ileride onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar, mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorludurlar. Onlar, Allah yolunda mücâhade eder ve bu hususta dil uzatan hiçbir kimsenin ayıplamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir ihsânıdır ki, onu dilediğine verir. Allah vâsi’ ve Alîm’dir.” (Bediuzzaman Said Nursi Hz. leri, bu sevgili milletin, Türk Milleti olarak tecelli ettiğini söylemiştir. Allah-ü A’lem doğrudur, inanırız! Mektubat: 26. Mektub) Mâide-54/116

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gay...

PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI

                                                 PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI                 Kıyame Sûresi 3. ve 4. Âyetlerinin meallerini okuyalım! Bu âyetlerde Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İnsan kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (dünyadaki eski haline getirmeye) gücü yeteniz.”                 Parmak uçları denmesi, câlib-i dikkattir. Niçin? Parmak uçlarında ne var ki? Evet! Parmak uçlarında parmak izleri var! Bu âyetin nazil olduğu dönemde de parmak izlerinin va...

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız k...