Ana içeriğe atla

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (U) İLE BAŞLAYANLAR

 

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (U) İLE BAŞLAYANLAR

UÇAK MÜHENDİSLERİNİN UÇMA İLMİNİ İYİ BELLEMELERİ SAYESİNDE İNSANLAR DA UÇARLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Göklerde ve yerde bulunan herkes, kanatlarını çırparak uçan kuşlar, Allah’ı tesbih ederler. Her biri, kendi fıtri vazifesiyle duâsını ve tesbihini iyi bellemiştir.” Dikkat edilirse “her biri kendi fıtri vazifesiyle duâsını ve tesbihini iyi bellemiştir ” derken hem kuşların fıtri olarak uçma melekelerini, hem de insanların kesbi olarak uçma ilmini ve sanatını, çok iyi bilmeleri ile ancak uçabildikleri beyân ediliyor. Bu da uçak mühendislerinin çalışmaları ile insanların uçabileceklerini açıkça açıklar. Nûr-41/354

UÇAK YAPILARAK UÇMA SANATININ PİRİ SÜLEYMAN AS’DIR

Allah-ü Teâlâ, Süleyman as’a şiddetli rüzgârı emrine âmâde kıldığını bildiriyor. (Süleyman as, bir mu’cize olarak şiddetli rüzgâra biniyordu, istediklerini ona yükleyip gönderiyordu. Rüzgâra binmek için şiddetli rüzgârın olması şart! Zaten şimdiki uçaklar da aynı kanunla uçmaktadırlar.) Enbiyâ-81/327

UÇAKLARIN İCADININ TEMELİNDE SÜLEYMAN AS’IN RÜZGARA BİNDİRİLMESİ YATMAKTADIR

Allah-ü Teâlâ’nın, Süleyman as’ı rüzgâra bindirerek seyahat ettirmesi, kuşlar gibi insanların da rüzgâra binerek seyahat edebilecekleri fikrini ortaya koydu. Daha sonraları bu fikir, kemale ererek insanoğlunun uçak ve helikopter yapmasına ve rüzgâra binerek seyahat etmesine temel teşkil etti. Sebe’-12/428

UÇAKLARIN, FÜZELERİN VS. ŞEYLERİN GÖĞE GİDİŞ GELİŞLERİ ALLAH’IN BİLGİSİ DAHİLİNDEDİR

Gökten ne indiği ve göğe neyin yükseldiğini Allah’ın bildiğini ifade eden bu Ayet-i Kerime, bu yükselişin sadedece su buharı ile sınırlı kalmadığını, elbette göğe yükselebilen kuş, uçak, füze vs. ne varsa hepsinin de Allah’ın bilgisi ve izni dahilinde yükselip indiğini şüphe bırakmayacak şekilde ifade eder. Sebe-2/427

UĞURSUZLUĞU HZ. MUSA VE BERABERİNDEKİLERE VERİRLERDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Firavun ve kavmi (kıptiler), kendilerine iyilik, bolluk geldiğinde: ‘Ha, işte bu, bizim hakkımız! Kendi becerimizle bunu elde ettik!’ derlerdi. Eğer bir kötülük gelirse onu, Musa ile beraberindeki mü’minlerin uğursuzluklarına verirlerdi. Dikkat edin, iyiliği olduğu gibi kötülüğü yaratmak da ancak Allah’ın kudretiyledir. Onların çoğu bilmezler!” A’râf-131/165

UHUD RÖVANŞINDA PSİKOLEJİK HARP ADAMI OLAN O ADAM, ŞEYTANIN TEKİDİR!

Ebu Süfyan, Uhud’dan dönerken söylediği “Rövanş” sözüne pişman olmuş ve durumu kurtarmak üzere, Efendimizin Bedir’e gelmemesini sağlamak amacıyla Nuaym İbn-i Mes’ud Eşceî’yi menfî propaganda yapmak üzere Medine’ye göndermiştir. Kur’an, o adam için şöyle der: “Size o haberi getiren adam, şeytanın tekidir. O sizi kendi dostları ile korkutmak ister. Eğer siz, mü’min iseniz onlardan korkmayın, Ben’den korkun!” Nuaym’ın çabaları işe yaramamış, yola çıkan Ebu Süfyan da korkusundan Mekke’ye geri dönmüştür. (Dikkat: Nuaym da Ebu Süfyan da sonradan Müslüman olup Sahabe oldukları için kalbimizi ona göre temiz tutalım! Ayrıca, ölmeden önce şeytan da olsa ihtidâ kapısının herkese açık olduğunu anlıyoruz.) Âl-i İmrân-175/72

UHUD SAVAŞI’NDA ASHAB-I KİRAM’IN ZOR ANLARI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Savaş meydanından hızla uzaklaşıyordunuz. Peygamber sizi peşinizden çağırıyordu. Böyle olunca da Allah size keder üzerine keder vererek cezalandırdı. Allah’ın sizi affetmesi, elinizden gidene de başınıza gelen felâkete de esef etmemeniz içindir.” Âl-i İmrân-153/68

UHUD SAVAŞI’NDA İNDİRİLEN EMNİYET VE TATLI UYKU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sonra o kederin peşinden Allah, üzerinize bir emniyet duygusu indirdi ve sizden bir kısmını da tatlı bir uyku bürüyordu. Bir kısmınız da can derdine düşmüş: ‘Bu işten (zafer va’dinden) bize bir şey var mı?’ diyorlardı. (Habibim Ya Muhammed!) De ki: ‘İş (bütün yetki ve karar), tamamıyla Allah’a aittir.’ Bazıları da, Sana açıklayamayacaklarını içlerinde gizliyorlar: ‘Eğer (O’nun dediği gibi) bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik’ diyorlardı. Sen de de ki: ‘Eğer evlerinizde bile bulunsaydınız, haklarında ölüm takdir edilenler, (öldürülerek) mutlaka çıkıp yatacakları yere giderlerdi. Allah’ın bütün bunları başınıza getirmesi, içinizde olanı denemesi ve kalblerinizde olanı temizlemesi içindir. Allah, sinelerin içinde olanı bilendir.” Âl-i İmrân-154/69

UHUD SAVAŞI’NDAKİ ACININ BAZI HİKMETLERİ VARDIR!

Uhud Savaşı’nda alınan yaranın, bazı hikmetleri vardır, şöyle ki: 1-Allah, gerçek mü’minleri ortaya çıkardı, 2-Mü’minlerden şehitler edinerek onları tertemiz yaptı, 3-Münâfıklar, kendilerini belli ettiler, 4- Ümmetin gelecekteki savaşlarda, “nasıl olsa Allah’ın yardımı gelir de gâlip geliriz!” ön yargısının geçerli olmayacağını öğretti. Âl-i İmrân-140/66;141/67

UHUD SAVAŞI’NIN EVVELİ, ORTASI VE AHİRİ HAKKINDA BİLGİ VEREN AYET

Uhud savaşında evvelen Allah’ın izni ile gâliptiniz. Sonra zaafa düştünüz (okçuların bir kısmı, emre muhalefet etti) de Allah, müşrikleri mağlub etmekten sizi alıkoydu. İçinizden dünyayı (ganimeti) isteyen de vardı, Ahireti isteyen de! Nihayet Allah, sizin kusurlarınızı bağışladı da sizi mağlûbiyetten kurtardı. Âl-i İmrân-152/68

UHUD SAVAŞINDA ZOR DURUMDA ARKASINA DÖNÜP KAÇANLARI DA AFFETTİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İki ordunun karşılaştığı o Uhud Savaşı gününde, arkasını dönüp kaçanlar var ya, onları işlemiş oldukları bazı hatâlardan dolayı şeytan, onları(n ayaklarını imandan) kaydırmak istemişti. Buna rağmen Allah, yine de onları affetti. Çünki Allah, Ğafur’dur, Halîm’dir.” Âl-i İmrân-155/69

UHUD SONRASI DÜŞMAN ÇAĞRISINA HODR-İ MEYDAN

Uhud’dan ayrılırken Ebu Süfyan, “Ya Muhammed! Rövanşımız gelecek sene Bedir’de olsun!” demesi üzerine Efendimiz “İnşaAllah! Öyle olsun!” demiş ve ertesi sene Ebu Süfyanı Bedir’de bir hafta beklemişti. Ebu Süfyan, ordusuyla yola çıksa da korkmuş ve geri dönmüştür. Bu Âyet-i Kerime o hadiseyi dile getirir. Âl-i İmrân-174/72

UHUD SONRASI, MÜNAFIKLARIN YAPTIKLARI FİTNE FURYASI

Uhud Savaşı’nda münâfıkların savaşa katılmayıp evde oturmaları yetmiyormuş gibi yapılan bir hatâya binaen verdiğimiz 70 şehidi, bulunmaz bir fırsat bilerek: “sözümüzü tutsaydınız bu ölümler olmazdı” demeleri, ortalığa fitne tohumları ekmelerinden başka bir şey değildi. Çünki reisleri İbn-i Selûl, istişârede “Medine’de müdâfaa yapalım!” demişti. Allah-ü Teâlâ da Efendimize sav: “De ki: Eğer iddianızda doğru kimselerseniz, haydi elinizden geliyorsa kendinizi ölümün elinden kurtarın bakalım!” buyurdu. Âl-i İmrân-168/71

UHUD’DA MÜNAFIKLARIN DURUŞU, İMANDAN ZİYADE KÜFRE YAKINDI

Savaşın kaçınılmaz bir cihad görevi olduğunu bildikleri halde yalan üzerine bahâne üreterek: “savaş olacağını bilseydik, size katılırdık” demeleri, o gün onların imandan ziyade küfre yakın olduklarını gösterir. Onlar, ağızlarıyla kalblerinde olmayan şeyleri söylüyorlardı. Ama Allah, onların gizlediklerini pek iyi biliyordu. Âl-i İmrân-167/71

UHUD’DA YARA ALDIKTAN SONRA ALLAH VE RESULÜ’NÜN ÇAĞRISINA UYUP GÖNÜL VERENLERE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Uhud’da yara aldıktan sonra, Allah ve Resûlü’nün cihad çağrısına icâbet edenlere, onlar gibi ihsan ve takvâ sahiplerine tarifsiz pek büyük bir mükâfat verilecektir.” Âl-i İmrân-172/71

UHUD’DAKİ MUSİBET DE, BİR HİKMETE BİNAEN ALLAH’IN İZNİ İLE OLMUŞTU

Uhud’da başa gelen musîbet, Allah’ın izni ile olup, iki gerçeği ortaya çıkardı:1-Canını Dîni uğruna ortaya koyanlarla gerçek Mü’minlerin kimler olduğu, belli oldu. 2-Münâfıkların da kimler olduğu ortaya çıktı; çünki onlar, canlarını Dinleri uğruna ortaya koyamadılar, eften püften mâzeret gevelediler. Âl-i İmrân-166/71

UHUD’A DOĞRU YOLA ÇIKIŞ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Hani bir vakit Sen, ailenden erkenden ayrılmış, Mü’minlere savaş mevzileri hazırlamak için yola çıkmıştın. Allah, Semi’ ve Alîm’dir.” Âl-i İmrân-121/64

UHUD’A GÖNÜLSÜZ ÇIKAN İKİ TAİFE BOZULMAYA YÜZ TUTMUŞTU

Uhud’a çıkarken, Münâfıkların başı İbn-i Übey, 300 kişi ile geri dönüp bozgunculuk yapınca, Uhud’a gönülsüz çıkan Beni Selime ve Beni Hârise de ordudan ayrılmak istemişlerdi, (çünki bu iki kabile de, istişârede başmünâfık İbn-i Übeyy gibi Medine dâhilinde kalıp, müdafaa savaşı vermeyi önermişlerdi). Allah yardım etti de münâfıkların durumuna düşmediler. Âl-i İmrân-122/65

ULAŞIM İÇİN NEHİRLER VE GEÇİTLER YARATTI

“Maksatlarınıza ermeniz için Allah, ırmaklar, geçitler yerleştirdi, yarattı.” Nahl-15/268

UMRE

Hac veya Umre niyeti ile Ka’be’yi ziyaret edenin sa’y yapması gerekir. Bakara-158/23

UMREYİ ALLAH İÇİN TAMAMLAYIN!

Umre yapmak, Hacc ile beraber bu âyette bildirilmişse de Hacc gibi farz değildir. Bakara-196/29

UMUDUM VAR, ALLAH’A KAVUŞMAYA, DİYENLER, TAYİN OLUNAN VAKİT GELECEKTİR, SABIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kim Allah’a kavuşmayı umarsa bilsin ki, Allah’ın tayin ettiği vakit mutlaka gelecektir. Çünki O, her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.” Ankebût-5/395

UNUTACAĞIZ BİZ DE BUGÜN DÜNYA HAYATININ OYUN VE EĞLENCESİYLE BİZİ UNUTANLARI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar ki dünya hayatının oyun ve eğlencesine dalarak Bizi unutmuşlar, âyetlerimizi bilerek inkâr etmişlerdi. Artık bugün de (kıyamet günü) Biz, onları unutup kendi hallerine terk edeceğiz!” A’râf-51/155

UNUTAN UNUTULUR

“Ya Rabbi! Ben dünyada gören biriydim, şimdi ise beni niçin kör yarattın?” diyen bakar köre Allah-ü Teâlâ da: “Bu böyledir işte! Nasıl ki sana âyetlerimiz geldiğinde; sen onları unuttuysan, (eşya üzerindeki masnûât-ı ilâhîyi okuyamamışsan, nice nice mühr-ü ilâhîye bakar gibi bakmışsan, baktığın halde bir şey görmemişsen, kör gibi yaşamışsan) bugün de sen, öyle unutulursun! (Yani burada, Ahirette seni gördüğü halde gören olmaz, seni tanıdığı halde hatırlayıp da sana sahip çıkan olmaz!) İşte ömrünü israf eden, Allah’ın eserlerini kör gibi görmeyen, iman etmeyeni böyle kör olarak haşrederiz de o şiddetli ve devamlı Ahiret azâbına dûçar ederiz!” Buyurur. Tâhâ-126,127/320

UNUTMAK ADEMOĞLUNUN FITRATINDA VARDIR

Allah-ü Teâlâ, Hz. Âdem’e yasakladığı o ağaçtan (muhtemelen cinsel ilişkiden) yememesi için emir vermişti; fakat Âdem as bunu unuttu. Bunun üzerine Allah cc şöyle buyurdu: “Biz O’nda bir azim (bir isyan kasdı da, emrimizde sebat ifâdesi bir kararlılık da) bulmadık!” Tâhâ-115/319

UNUTMAZDI PEYGAMBER EFENDİMİZ SAV KUR’AN’I, BU O’NA HAS BİR DURUMDU

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sana (Kur’an’ı) okutacağız da Sen unutmayacaksın! Ancak Allah’ın (unutmanı) dilediği müstesnâ. Şu da kesindir ki O, (size göre) açık olanı da, gizli olanı da pek iyi bilir.” (Bu durum, Peygamber Efendimiz sav’e has bir durumdur. O’nun dışında herkes, unutur!) A’lâ-6,7/591

UNUTMUŞ GÜNAH KÜPÜ OLDUĞUNU ADAM, NE DESEN TINMIYOR, TİPİK İŞİ BİTİK BİRİSİ!

Bazı zalimler var ki, günah küpüdürler, fakat günâhlarını hep unuttuklarından kendilerini yine de insanların iyilerinden sayarlar. Bu durumlarından ötürü Allah, “onların kalblerinin üzerine perdeler çeker, kulaklarına ağırlıklar koyar da artık Kur’an’ı anlamaz olurlar. Onları hidâyete çağırsan da, bu halde ebedi olarak aslâ hidâyete gelmezler.” Kehf-57/299

UNUTTUN ALLAH’I SEN; ALLAH DA UNUTTURDU SANA SENİ DE OLUVERDİN FASIĞIN TEKİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sakın Allah’ı unutan; bu yüzden de Allah’ın kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın! İşte onlar, fâsıkların tâ kendileridir!” Haşir-19/547

UNUTTURMA İŞİ: ŞEYTAN İNSANA BİR ŞEYİ UNUTTURABİLİR Mİ?

Evet! Yûsuf Sûresi’nin bu 42. Ayetinde: “Fakat şeytan (O hapisten kurtulup çıkan gence Yûsuf as’ın tembihini) efendisine söylemeyi unutturdu” ibâresi, şeytana böyle bir imkân verildiğini göstermektedir. Nitekim, bizlere de-Allah affetsin- namazlarda ne okuduğumuzu, kaç rekat kıldığımızı unutturmuyor mu? (Zorunlu açıklama: Şeytanın istediğine istediği şeyi unutturma yetkisi elbette verilmez. Öyle olsaydı o azgın düşman, Allah’a giden yolda her şeyi bize unuttururdu. Ona verilen yetki, gâfil halde yakaladığı bizleri telkinle, vesvese ile başka şeylerle meşgul ederek esasdan uzaklaştırmak, dikkati dâima başka şeylere verdirerek esas yapılacak görevi ihmâl ettirmek ve zamanla da onun unutulmasını sağlamak. Yûsuf-42/239

URVET-ÜL VÜSKA, KOPMAYAN İP

Kim Urvet-ül Vüska’ya=Kopmayan İp’e (Allah’a veya Risâlet-i Ahmediye’ye) yapışırsa o ip, O’nu Allah’a ve cennete kadar götürür. Bakara-256/41

USANMAZ ŞU İNSAN HAYIR İSTEMEKTEN; LAKİN ŞER DOKUNUVERSE ÜMİTSİZLİĞE DÜŞÜVERİR

İnsan, nefsi adına hayır olan ne varsa onları bir bir istemekten usanmaz! Lâkin ne vakit ki, kendisine bir şer dokunuverse hemen ümitsizliğe düşüverir. Fussılet-49/481

UTANDIRMAYACAKTIR ALLAH PEYGAMBERİNİ VE BERABERİNDEKİ İMAN EHLİNİ

Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerimesi’nde (Ahiret) gününde Peygamberini ve O’nunla beraber olan iman sahiplerini utandırmayacağını, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlerine koyacağını va’detmiştir. Tahrîm-8/560

UYARACAĞIN KİŞİLER, ANCAK GÖRMEDİKLERİ RABBİNDEN KORKAN VE NAMAZ KILANLARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor:“(Habibim Ya Muhammed!) Sen, peşin hükümlü anût kişileri değil, ancak görmedikleri Rablerinden korkup tir tir titreyen, namazlarını kılanları uyarabilirsin!” Bu Ayetten çıkaracağımız ders: Tebliğde, öyle kendini beğenmiş, ön yargılı anût kimseler üzerinde israr etmenin mânâsı yoktur. Bilakis akıbetinden endişe eden, ibâdete yatkın fıtratta olanlarla meşgul olmamız öğütleniyor. Fâtır-18/435

UYARICI BİR PEYGAMBERSİN SEN!

Allah-ü Teâlâ, Efendimize hitaben: “(Habibim Ya Muhammed!) Sen sadece uyarıcı bir peygambersin!” buyuruyor. (Yani “Sen, hiç kimseyi kulağından tutup cennete götürmekle mükellef değilsin, uyarını yap, gerisini herkes kendisi düşünsün!”anlıyorum.) Fâtır-23/436

UYARIRKEN AZABIN GELECEĞİ GÜNÜ HATIRLATMAK İYİDİR

Ey Rasulüm! Hem insanları, kendilerine azabın geleceği kıyamet günü ile uyar! İbrahim-44/260

UYARMAKTIR PEYGAMBERİMİZİN GÖREVİ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Resûlüm!) De ki: Ey insanlar! Benim görevim, sizi açıkça uyarmak, Allah’ın azâbından haber vererek korkutmaktır.” Hacc-49/337

UYARMAYA, KORKUTMAYA ÖNCE EN YAKIN AKRABALARINDAN BAŞLA!

Bu Âyet-iKerime’de Allah-ü Teâla, tebliğde temel en önemli bir metodlardan birini ta’lim ediyor. Şöyle ki: Önce işe akrabalardan başlanmalıdır. Zira kendi yakın akrabalarının içinde yaşanmayan bir hakikatı, nasıl başkalarına arz edebilirsin ki? Halk, önce kendin ve yakın çevrende uygulanıp uygulanmadığına bakar! Bu sebepten Allah-ü Teâlâ: “Ve önce yakın akrabalarını uyar (korkut)!” diye ferman etmiştir. Şuarâ-214/375

UYDURDU ONU, KUR’AN’I MUHAMMED Mİ DİYORLAR? DE Kİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: Yoksa, inkâr edenler ‘Onu (Kur’an’ı) Muhammed uydurdu!’ mu diyorlar? De ki: “Eğer Onu Ben uydurduysam, o takdirde Allah, zaten çok geçmeden Benim cezamı verir. Hem siz Bana yardım etmek isteseniz dahi Allah’ın azâbından Beni kurtaramazsınız. Demek ki sizin bu kabil söylentileriniz, içi boş sözlerden, yaygaradan ve taşkınlıktan başka bir şey değildir. Allah da bunu pek iyi bilmektedir. Benimle sizin aranızda şâhit olarak O, kâfidir. (Zamanı gelince aramızda hükmünü verecektir.) O, Ğafûr’dur, Rahîm’dir. Ahkâf-8/502

UYDURDUĞU SÖZÜ ALLAH’A MAL EDENDEN DAHA ZALİM KİM OLABİLİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hem yalandan bir söz uydurup onu Allah’a mal eden veya Allah’ın âyetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Gerçek şu ki mücrimler, iflâh olmazlar!” Yûnus-17/209

UYDURDUĞU YALANLARI ALLAH’A MAL EDEREK AHKAM KESENLERE CEHENNEMDE YER Mİ YOK?

Uydurduğu yalanları “bunu Allah söylüyor” diyerek ahkâm kesenlerin, Kıyamet gününde yüzlerinin simsiyah kesildiğini görürsün. Büyüklük taslayanlara cehennemde yer mi yok? Zümer-60/464

UYKU BİR TÜR ÖLÜMDÜR YA DA ÖLÜMÜN KARDEŞİDİR DENİLEBİLİR

Allah-ü Teâlâ, ölümleri anında nefislerin (ruh taşıyan canlıların) ruhlarını alır. Ölmeyenleri ise uykularında bir nevi ölüme mahkum eder, yani uyku ölümün küçük kardeşi sayılır. Böylece üzerlerine ölüm hükmünü verdiği kimselerin ruhlarını tutar alır, diğerlerini ise belirli bir vakte kadar, yani öleceği ana kadar salıverir. Düşünebilen topluluklar için bunda ibret alacak hususlar vardır. Yani uyuyunca aslında ölmüş sayılırız, uyandırılmazsak uyanamayız ve dünyaya veda etmiş oluruz. O bakımdan uyanan herkes Rabbine bin şükretmeli! Zümer-42/462

UYKU ÖLÜME BENZER, UYANMAK DA DİRİLMEYE BENZER

Geceleyin sizi öldüren (uyutan), gündüzün ne kazandığınızı bilen, sonra ecelin tamamlanması için gündüz vakti sizi dirilten (uyandıran) da O’dur. (Allah’dır.) Sonra dönüşünüz O’na olacaktır. Yaptıklarınızı bildirip karşılığını verecektir. En’âm-60/134

UYKU UYUMAKLA İSTİRAHAT, ANCAK TAM OLARAK ELDE EDİLİR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Allah ki, uykuyu size bir istirahat kıldı!” İstirahat, dinlenmek demektir. Burada uykusuz dinlenilemeyeceğine dâir bir işâret var! Metabolizma, ancak uyku ile rahata erer. Tıbda uyku, en iyi tedâvi metodlarından biridir. Bu âyette ayrıca tabiblere de mesaj var! Furkan-47/363

UYKUDAN VEYA OTURDUĞUN VEYA YATTIĞIN YERDEN KALKINCA HAMD İLE TESBİH ET!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Uykudan veya oturduğun veya yattığın yerden) kalktığın zaman Rabbini Hamd ile tesbih et!” Yani ‘Elhamdülillahi Rabb-il Alemîn’ de! (Bu Âyet-i Kerime aynı zamanda “namaza kalktığında önce Sübhaneke duâsını okuyarak Rabbini tesbih et!” mânâsına da gelir.) Tûr-48/524

UYKUNDAN KISIP GECENİN AZ BİR MİKTARINDA UYURSAN CENNET PINARLARINA KAVUŞURSUN

Dünyada iyi davranan bir müttekî ol, gecenin az bir miktarında uyu (çoğunu ibadetle geçir), seher vakitlerinde istiğfar et! O zaman cennetin pınarlarının başını tutarsın vesselâm! Zâriyât-15,18/520

UYKUNUZU DA BİR DİNLENME KILDIK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Uykunuzu da bir dinlenme kıldık! (Tâ uyandığınızda zinde bir şekilde işinizin başında olasınız diye!)” Nebe’-9/581

UYUMADAN ÖNCE OKUYACAĞIN BİR SURE, KAFİRUN SURESİ, ŞİRKTEN KURTULUŞTUR!

Kâfirûn Sûresi, tam bir tevhid soluklayan sûredir. Ashab-ı Kirâm’dan bir zat, Peygamber Efendimize sav gelip, uyumadan önce ne söyleyeceğini sordu. Efendimiz de: “Kâfirûn sûresini okuduktan sonra uyu! Çünki bu sûre şirkten kurtuluştur!” buyurdu. Kâfirûn-1,6/603

UYUTULMANIN MAKSİMUM BİR SINIRI VAR MIDIR?

Evet, olabilir. Şunu biliyoruz ki Yüce Allah, peygamberlerine lütfettiği mu’cizeleri ile bir yönüyle de insanoğlunun fende, teknolojide ulaşabileceği son sınırı belirler. Madem Ashâb-ı Kehf’i bir mu’cize eseri 309 yıl uyutmuş, öyleyse ilim ve teknik o kadar ilerler ki insanoğlu bir başkasını uyutma sınırını üç asra kadar uzatabilir. Kehf-25/295

UZAKLAŞTIN GİTTİN BİLE BİLE, ŞAŞILIR SENİN AKLINA!

Bazı nâdanlar vardır ki onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı? Güneşi ve Ay’ı emrinize boyun eğdiren kimdir?”diye sorsanız; elbette: “Allah!” diyeceklerdir. Öyleyse Hak’tan nasıl uzaklaşıyorlar? (Akıllarına şaşmamak mümkün değil!) Ankebût-61/402

UZAY MEKİKLERİNE İŞARET VAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Meâric (semâvâta yükselme vasıtalarının) sahibi olan Allah tarafından azap isteyenlerin istedikleri o azap gelir de o kâfirlerden hiçbiri bunu def’ edemez!” Göğe yükseliş vasıtalarla oluyor. Uzay mekikleri de bunlardan biridir. Meâric-3/567

UZZA DENİLEN PUT ÇOK ÖFKELİYMİŞ, ADAMI ÇARPARMIŞ, HALİD ONU ÇARPTI AMA, KOF ÇIKTI!

Müşrikler, Peygamber Efendimizi sav putların gazabına uğramakla korkutmaya çalıştılar. Efendimiz de Halid bin Velid’e “Git, şu putlara bir zarar ver de gel!” diye emretti. Halid bin Velid, Uzzâ denilen puta zarar vereceği esnada put bekçisi: “Sakın ona dokunma! O çok öfkelidir, çarpar seni!” dedi. Halid bin Velid Efendimiz de tuttu Uzzâ’nın burnunu kırdı, “haydi çarpsın da görelim bakalım!” dedi. Put bekçisi apışıp kaldı, çünki Halid çarpılmadı, bilakis Halid, putu çarptı. Allah-ü Teâlâ peygamberimize: “Allah, kuluna kâfi değil mi?” diyerek O’nun şahsında bütün mü’minlere Allah’dan başka kimseden korkulmayacağını beyan etmiş oldu. Evet, Mü’min Allah’dan başkasından korkmaz! Korkutanların en büyük gazabı, öldürmek olabilir. Mü’min de bilir ki, bir defa ölünür, hem nasıl olsa herkes ölecektir. Hiç olmazsa “şehit olarak ölürüm” der, kaçmak şöyle dursun ölümün üzerine cesaretle gider. Zümer-36/461

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gay...

PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI

                                                 PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI                 Kıyame Sûresi 3. ve 4. Âyetlerinin meallerini okuyalım! Bu âyetlerde Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İnsan kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (dünyadaki eski haline getirmeye) gücü yeteniz.”                 Parmak uçları denmesi, câlib-i dikkattir. Niçin? Parmak uçlarında ne var ki? Evet! Parmak uçlarında parmak izleri var! Bu âyetin nazil olduğu dönemde de parmak izlerinin va...

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız k...