Ana içeriğe atla

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (Y) İLE BAŞLAYANLAR

 

KUR’AN-I KERİM KONULARI: (Y) İLE BAŞLAYANLAR

YA MUHAMMED!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Biz, Seni Hak Din ile bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Yoksa Sen, Cehennem Ehli’nden ötürü, sorguya çekilecek değilsin!”  Bakara-119/17

YA MUHAMMED! SEN ELBETTE PEYGAMBERLERDENSİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Bunlar, Allah’ın âyetleridir. Onları sana Hak ile bildiriyoruz. Şüphesiz ki Sen elbette peygamberlerdensin!” Bakara-252/40

YA SİN SURESİ

36. Sûredir.Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 83 Ayettir. Yâ Sîn-0/439

YA SİN:

Kur’an-ı Kerim’in Hâ Mîm’lerle beraber en kısa Ayetidir. Hurûf-u mukattaadan olmakla beraber Peygamber Efendimizin sav Kur’an-ı Kerim’de geçen yedi isminden biridir. Efendimizin sav diğer isimleri: 2-Muhammed: Fetih Sûresi; 3-Ahmed: Sâf Sûresi; 4-Tâ Hâ: Tâ Hâ Sûresi; 5-Abdullah: Cin Sûresi; 6-Müzzemmil: Müzzemmil Sûresi; 7-Müddessir: Müddessir Sûresi’nde geçmektedir. Hadis-i Şerifte YâSîn Sûresinin, Kur’an-ı Kerim’in kalbi olduğu bildirilmiştir. İnsanın Yâ Sîn Sûretinde yaratıldığı da rivâyet edilir. Keyfiyetini Allah bilir. Peygamber Efendimiz sav, Yâ Sîn Sûresi’nin ölüm anında olanlara okunmasını tavsiye etmiştir. Alimlerimiz tarafından makbuliyeti kabul edilen bir Hadis-i Şerifte de mezarda yatan ölüler için okunup sevabının bağışlanmasının, orada yatan ölülere fayda vereceği bildirilmiştir. Yâ Sîn-1/439

YAĞMUR BOL YAĞSIN, RIZKIMIZ BOL OLSUN, MU DİYORSUN? SEN DOSDOĞRU OL Kİ, OLSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer (insanlar ve cinler), Allah’ın yolunda dosdoğru gitselerdi, elbette onlara bol su verirdik (rızıklarını bollaştırırdık).” Demek ki rızka engel, sapık yaşantımızdır. Cin-16/572

YAĞMUR GELİR, ONUNLA HER ŞEY BİTER, SEN DE YERSİN, SONRA NANKÖRLÜK EDERSİN HA!

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde, yağmur indirmekle, yağmurun beldeler arası taksimatıyla, nebâtâtı okşarcasına zarar vermeden indirmesiyle, şükre da’vet ediyor. Bazen sel ve dolu şeklinde göndermesiyle de rahmeti azaba çevirebileceği tehdidi ile muazzam bir mesaj veriyor. Bununla beraber insanların çoğunun, bu mesajı okuyamadıklarını ve (hayvan gibi) yiyip içtikleri halde düşünmemekle nankörlük ettiklerini beyan ediyor. Furkan-50/363

YAĞMUR ÖNCESİ GELEN RÜZGAR, RAHMETİN MÜJDECİSİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O, öyle bir Allah’dır ki, rüzgârı rahmetinin (yağmurunun) önünde bir müjdeci olarak gönderdi. Gökten tertemiz bir su indirdik. Bununla, ölü bir yeri diriltelim ve yarattığımız insan ve hayvanların su ihtiyacını giderelim diye böyle yaptık.” Furkan-48,49/363

YAĞMUR ÖNÜNDE ESEN RÜZGARLAR, RAHMET MÜJDELEYİCİ OLARAK GÖNDERİLİRLER

Yağmur öncesinde Allah rüzgârları, rahmetinin müjdeleyicileri olarak gönderir. Bu sayede size rahmetini taddırsın, gemileriniz akıp gitsin ve fazlından rızıklarınızı arayasınız; tâ ki, şükredesiniz! Rûm-46/408

YAĞMUR SULARI İLE GELEN NİMETLER

“Gökten sizin için bir su (yağmur) indiren O’dur (Allah’dır). Hem içeceğiniz su, (toprak altında) ondan oluşur. Hem de hayvanlarınızı içinde otlattığınız ot ve ağaçlar (o yağmur sularından oluşan ırmaklarla sulanır). Allah, o su ile sizin için ekinler, zeytinlikler, hurmalıklar, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyveler yetiştirir. Elbette bunda düşünen kimseler için (Allah’ın varlığına, birliğine, Rahmaniyyetine, Razzakıyyetine dâir) alınacak bir ders vardır.” Nahl-10,11/267

YAĞMUR SUYU GÖKTEN BİR ÖLÇÜ İLE İNER

Yağmur sularının muttarit bir yağma rejimi olmadığından, zannedilir ki gökten inen sular, gâh çok, gâh az bir şekilde yağarlar. Hayır! Yağmur suları, gökten bir ölçü ile indirilir, taksimatı ise yerden göğe giden şükre veya nankörlüğe göre yapılır. Zuhruf-11/489

YAĞMUR YAĞMASI İÇİN YAPILACAK DUADAN ÖNCE YETMİŞ BİN ADET OKUNAN AYET-İ KERİME

“Ve O Allah, insanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve Rahmetini yayandır. Çünki O, Velîdir, Hamîd’dir.” (Meâlindeki bu Ayet-i Kerime, bana çocukluğumu hatırlattı: Yağmursuzluk zamanlarında köyün insanları camide toplanırlar, daire biçiminde otururlar, ortalarına “Bin”lik tesbihi alırlar, herbirinin okuduğu bu Ayet-i Kerime, 70.000’e tamamlanıncaya kadar okurlardı. Tesbih de aralarında yavaş yavaş bir fabrika çarkı gibi dönerdi. Sonra da araziye çıkılarak yağmur duâsı edilir ve çoluk çocuk herkese yemek verilirdi. Çoğu zaman da yağmur yağardı. Bu Ayetin 70.000 defa okunmasına dair bir rivayet bilmiyorum. Sadece çocukluğumda yaşadığım bir hatıratımı naklettim.) Şûrâ-28/485

YAĞMUR YÜKLÜ BULUTLARA YEMİN OLSUN!

Allah-ü Teâlâ, ağırlık yüklenen (yağmur yüklü) bulutlara yemin ederek şöyle buyuruyor: “Yemin olsun o yağmur yüklü bulutlara! Ki, va’d edildiğiniz şey (öldükten sonra dirilmeniz), gerçekten doğrudur. Zâriyât-2,5/519

YAĞMUR, RAHMET, İYİ TOPRAĞI YEŞERTİR, ÇORAK TOPRAĞIN TUZUNU DIŞA VURDURUR!

Yağmur yağar, iyi toprak yemyeşil kesilir, çorak toprak tuzuyla köpürür. Yağmurun bir adı da “Rahmet”tir. Rahmet, Allah’ın Rahmân isminden kaynaklanır. Rahmân’a secdeye da’vet edildiğinde iyi toprak gibi olan Mü’minler, hemen secdeye kapanırlar; çorak toprak gibi olan kâfirler, “Rahmân da neymiş?” diyerek içlerindeki küfür tortularını dışa vururlar. Furkan-60/364

YAĞMURSUZLUK VAKİTLERİNDE EN MÜSTECAB OLAN DUA, ALLAH’A İSTİĞFAR ETMEKTİR

Yağmursuzluğun ana sebebi günâhlarımızdır. Bu günâhlar, bazen zulüm şeklinde olduğu gibi, bazen de şükürsüzlük şeklinde irtikâb edilir. Günâhlardan arınmak gerekir ki, yağmursuzluğun sebebi ortadan kalksın! Günâhlardan arınmanın ilk adımı da Allah’dan af dileme mânâsına gelen istiğfardır. Hz.Ömer Efendimiz döneminde böyle bir yağmursuzluk olmuştu, halk yağmur duâsına çıkılması için Kendilerine mürâcaat ettiler. O da çıktığında sadece istiğfar etmekle yetindi. “Yağmur için duâ etmediniz” dediklerinde de O, “Ben semânın yağmur gelen kapılarına vurdum” buyurarak bu Âyet-i Kerime’yi okudu. Nûh-11/570

YAĞMURU GÖKTEN İNDİREN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ: “Halbuki o insanlar, bu yağmur bulutlarının görünmesinden önce ümitsizliğe düşmüş kimselerdi” diyerek insanların ellerinden hiçbir şey gelmediğini, yağmuru bir rahmet eseri olarak tamamen Kendisinin gönderdiğini beyan ediyor. Rûm-49/408

YAĞMURUN HANGİ VAKİTTE NEREYE, NE MİKTARDA YAĞACAĞINI YALNIZ ALLAH BİLİR

“Muğayyebât-ı Hamse” olarak bildiğimiz “Beş Bilinmeyen”den birisi de, yağmurun hangi vakitte, nereye, ne miktarda yağacağını Allah’dan başka kimse bilemez! Lokman-34/413

YAĞMURUN YAĞMASINA EN GÜÇLÜ BİR SEBEP: İSTİĞFAR VE TÖVBEDİR

Hûd as dedi: “Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki, üzerinize semâyı bol bol yağmur olarak göndersin ve gücünüze güç katsın! Ne olur Hak’dan yüz çevirip suçlu duruma düşmeyin!” Hûd-52/226

YAHUDİ ALİMİ: “ALLAH HİÇBİR İNSANA BİRŞEY İNDİRMEDİ” DEDİ

Yahudi âlimlerinden pek şişman olan Mâlik Bin Sayf, peygamberimizin sav: “Allah bir hıbr-i semine (şişman âlime) buğz eder” âyetini hatırlatması üzerine kızarak: “Allah hiçbir insana bir şey indirmedi” dedi çıktı. Yahudiler, “Yazık sana! Musa’ya da mı?” diyerek bu sefer kendi âlimlerine kızdılar ve onu reislik makamından indirip yerine Ka’b Bin Eşref’i seçtiler. Böylece onlar Allah’ı hakkıyle takdir edemediler. Allah-ü Teâlâ da Peygamberimize sav: “De ki: Musa’nın insanlara bir Nûr ve bir hidâyet olarak getirdiği kitabı (Tevrat’ı) kim indirdi?” En’âm-91/138

YAHUDİ BİLGİNLERİNİN VEBALİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(O Yahudi bilginleri öyle kimselerdir ki) kelimeleri (Tevrat âyetlerini), konuldukları yerlerden çıkarıp tahrif ederler. Câhil dindaşlarına: “Size şu (değiştirdiğimiz gibi) fetva verilirse onu kabul edin, yok, verilmezse onu kabul etmekten geri durun!” derler. Böylece Allah, kimin (kendi amelindeki ısrarı yüzünden) fitneye düşmesini isterse, artık Sen, Allah’(dan gelecek azab)a karşı onun lehinde aslâ hiçbir şey yapamazsın!” Mâide-41/113

YAHUDİ HAKLI! MÜSLÜMAN OLAN KOCA BİR KABİLE HAKSIZ OLUR MU? OLUR!

Müslüman olan Beni Zafer kabilesinden Tu’me bin Übeyrık, komşusu Katâde’nin zırhını çaldı. Bir un dağarcığının içerisinde götürüp Zeyd adlı bir Yahudinin evine bıraktı. Katâde, Tu’me’den şüphelendiğini söyledi. Tu’me, yemin ederek inkâr etti, evi aransa da zırh bulunamadı. Sonra un izi sürülerek zırh, Zeyd’in evinde bulundu. Zeyd, bunu Tu’me’nin bıraktığını söyledi. Yahudiler, Zeyd’in lehinde şahitlik ettiler. Beni Zafer kabilesi, bunu bir aile haysiyeti kabul ederek Tu’me’nin hırsızlığını bildikleri halde, hırsızın Zeyd olduğunu söylediler. Deliller, Zeyd’in aleyhinde olduğu için Efendimiz sav, tam Zeyd’in aleyhine hükmedecekti ki, bu âyetler nâzil oldu. Yahudi beraat etti, Tu’me Mekke’ye firar etti. Tu’me, Mekke’de de hırsızlık yapmak için girmeye azmettiği bir evin, delmeye çalıştığı duvarının üzerine yıkılması sebebiyle altında kalarak can verdi. Bu hadise, İslâm’ın evrenselliğini, Hak Din olduğunu, adâlet üzerine tesis edildiğini gösterir. Nisâ-107,109/95

YAHUDİ VE HIRİSTİYAN MÜHTEDİLERİ

Bu Âyet-i Kerime’de, kendilerine kitap verilenler (Yahudi ve Hıristiyanlar) Tevrat ve İncil gibi İlâhi kitapları lâyık-ı vech ile inceleyip objektif baktıklarında, Kur’an’a iman edeceklerinden ve hidayete kavuşacaklarından; kimler de Kur’an’ın Hak olduğunu bilmelerine rağmen, inkâr ederlerse onların da hüsrâna uğrayacaklarından bahseder. Bakara-121/18

YAHUDİ VE HIRİSTİYANLAR ASLÂ SENDEN RAZI OLMAZLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Sen onların dinlerine tabi olmadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar aslâ Sen`den râzı olmazlar.” Bakara-120/18

YAHUDİLER ARAPLARDAN BİRİNİN PEYGAMBER OLMASINI KISKANDILAR

Halbuki Allah, kullarından dilediğini peygamber olarak görevlendirir. Bu kıskançlık –Hâşâ- “Allah yanlış yaptı” mânâsına gelir ki, bu da küfrün tâ kendisidir. Bu sebepten gazap üstüne gazaba uğradılar. Bakara-90/13

YAHUDİLER EFENDİMİZİN SAV SIFATLARINI BİLDİREN TEVRAT AYETLERİNİ GİZLERLERDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed! Yahudilere) de ki: Tevrat’ın bir kısmını açıklıyor, (Muhammed’in sıfatları gibi) birçoğunu da gizliyorsunuz. Sizin ve atalarınızın (nice) bilmediğiniz şeyler, (Kur’an’da size) öğretilmiştir. ‘Tevrat’ı da Kur’an’ı da Allah indirdi’ de! Sonra onları (kendi hallerinde) bırak, daldıkları (bâtıl) içerisinde oyalanıp dursunlar!” En’âm-91/138

YAHUDİLER HAK DİN ÜZERE DEĞİLLER!

Hıristiyanlar şöyle dediler: “Yahudiler Hak din üzere değiller!” Halbuki önlerindeki kitabı okuyup duruyorlar. Bakara-113/17

YAHUDİLER HZ. MUHAMMED ADIYLA DUA EDERLERDİ

Yahudiler, düşmanlarına karşı Allah`tan zafer isterken “Ahir Zaman Peygamberi Hakkı için” diye dua ederlerdi. O, çocukları kadar net tanıdıkları peygamberi, yahudi soyundan gelmedi diye inkâr ettiler. Bu sebeple de Allah, onlar için: “Allah`in lâneti, o kâfirler (bildikleri halde inkâr eden kâfirler) üzerine olsun!” demiştir. Bakara-89/13

YAHUDİLER İLÂHÎ BUYRUKLARIN PEK ÇOĞUNU UNUTTULAR

Yahudiler, kendilerine tebliğ edilen ilâhî buyruklardan bir nasip almadan (pek çoğunu) unuttular. Mâide-13/108

YAHUDİLER MÜNÂFIKÇA DAVRANIYORLARDI

Yahudiler mü`minlerle karşılaştıklarında “biz de iman ettik!”derlerdi. Kendi aralarında kaldıklarında bazısı, bazısına: “Ne yapıyorsunuz? Tevratta ‘sizin peygamberinizin (Hz. Muhammed’in) adı var, biz de o sebepten inandık!’ diyerek Rabbinizin huzurunda size karşı O’nunla delil getirsinler diye aleyhinize hüccet mi hazırlıyorsunuz, kafanız çalışmıyor mu?” diyerek birbirlerini uyarıyorlardı. Yani inanmış gibi gözükseniz de Tevrat hakikatlarından onlara bahsetmeyiniz! Huzur-u İlâhî’de aleyhinize olur, aklınızı kullanarak idare edin gitsin, diyorlardı. Bakara-76/10

YAHUDİLER SENİ YALANCI SAYMAYA KALKARLARSA DE Kİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Allah’ın kendilerine haram kıldığı hayvanları bildirmen üzerine) Yahudiler, Seni yalanlamaya kalkarlarsa de ki: Rabbiniz pek geniş bir rahmet sahibidir. Fakat O’nun satveti ve azâbı, günâhkârlar topluluğundan geri çevrilemez!” En’âm-147/147

YAHUDİLER

Yahudiler şayet Allah`a ve Ahiret Günü`ne iman eder ve salih amel işlerlerse hiç korkmasınlar ve üzülmesinler, kurtulurlar. (Not: Bakara-146. Ayette beyan edildiği üzere Yahudiler, Hz. Muhammed’i kendi oğulları gibi tanıdıkları bildiriliyor. Aynı ayet gereği Hz. Muhammed’i peygamber olarak tanımaları da gerekiyor. Tanımazlarsa Allah’a ve Ahiret gününe iman etmeleri kendilerini kurtarmaz.) Bakara-62/9

YAHUDİLERDEN İKİ YİĞİT ÇIKIP ŞÖYLE DEDİ

Yahudilerin korkarak Filistine giremeyecekleri yönündeki ayak diretmeleri karşısında iki Yiğit, (Yûşa ile Kâleb) şöyle dediler: “Onların üzerine şehrin kapısından girerek hücum edin! Oraya bir de girdiniz mi, artık siz kesinlikle gâlipsiniz demektir; eğer mü’minlerseniz Allah’a tevekkül ediniz!” Mâide-23/110

YAHUDİLERDEN İLİMDE RASİH OLAN İMAN SAHİPLERİNE BÜYÜK MÜKAFATLAR VARDIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Lâkin o Yahudilerden ilimde Râsih olanlar ve Mü’minler, Sana indirilene (Kur’an’a) ve Sen’den önceki peygamberlere indirilen kitaplara iman edenler, namazlarını kılanlar, zekâtlarını verenler, Allah’a ve Ahiret gününe lâyık-ı vech ile iman edenler var ya, işte onlara pek büyük bir mükâfat vereceğiz!” Nisâ-162/102

YAHUDİLERDEN PEK AZI İMAN EDERLER, ÇÜNKİ ALLAH KENDİLERİNE LÂNET ETMİŞTİR

Yahudiler Peygamber Efendimizin sıfatlarını kendi kitaplarında gördükleri ve O’nun beklenen peygamber olduğunu bildikleri halde, sırf kendi ırklarından gelmedi diye hasetliklerinden, Efendimize iman etmeye yaklaşmamışlar, O’nunla alay ederek “kalblerimiz perdelidir, Seni anlamayız!” demişlerdir. Allah da bu yüzden onlara lânet etmiştir. Bütün bu sebeplerden dolayı onların pek azı iman ederler. Bakara-88/12

YAHUDİLERE AZGINLIKLARI SEBEBİYLE KIYAMETE KADAR BELALI ADAMLAR MUSALLAT OLACAKTIR

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “ O vakit Rabbin, kıyamet gününe kadar onları (azgın yahudileri) kötü azaba uğratacak kimseler ortaya çıkaracağını bildirdi. Muhakkak ki Rabbin, dilediğinde cezayı çabucak verir, ama aslında Ğafurdur, Rahimdir!” (Yani tövbe ederlerse yine de affederim anlıyorum.) A’râf-167/171

YAHUDİLERE DE LEŞ, KAN, DOMUZ ETİ VE ALLAH ADINA KESİLMEYEN HAYVAN ETİ HARAMDI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yahudilere de daha önce Sana bildirdiğimiz şeyleri (leş, kan, domuz eti, Allah adına kesilmeyen hayvan etini) haram kılmıştık. Bununla (haram kılmakla) Biz, onlara zulmetmedik, lâkin onlar, (haram yiyerek, haddi aştıklarından) kendi kendilerine zulmediyorlardı.” Nahl-118/279

YAHUDİLERİ DÜNYANIN HER YERİNE PARÇA PARÇA DAĞITTIK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onları (Yahudileri), parça parça topluluklar halinde bölerek dünyanın her yerine dağıttık. Aralarında iyi kimseler de vardı iyi olmayanlar da. Kötülüklerden dönüş yaparlar diye onları gâh nimetler, gâh musibetlerle imtihan ettik.” A’râf-168/171

YAHUDİLERİN HEPSİ ZALİM VE KÖTÜ DEĞİLDİR!

Evet! Musa’nın kavminden bir topluluk da vardır ki Hak Din ile insanları, doğru yola götürür ve onunla halk içinde adâleti tatbik ederler. A’râf-159/169

YAHUDİLERİN İMANI SIĞ

Yahudiler, imanda bir derinlik kazanamamışlardı. Zira Hz. Musa`nın 40 gün gibi az bir zaman diliminde aralarından ayrılmasıyla, tuttular buzağıya tapar oldular. Bakara-92/13

YAHUDİLERİN İNADINA BAKIN

Allah-ü Teâlâ, Tur Dağı`nı üzerlerine kaldırıp demoklesin kılıcı gibi tutarak “size verdiğim Tevrat`ı kuvvetle tutun ve emirlerimi dinleyin!” dediği halde onlar, yine de inadına “işittik ve isyan ettik” dediler. Hani, buna da “pes yani!” der insan! Bakara-93/13

YAHUDİLERİN KALBLERİ ŞU SEBEPLERDEN DOLAYI MÜHÜRLENDİ

Yahudilerin kalbleri mühürlendiğinden pek azı müstesnâ iman etmezler. Mühürlenmeye sebep ise şunlardır: 1-Verdikleri sözü bozdular; 2-Allah’ın âyetlerini inkâr ettiler; 3-Peygamberleri öldürdüler; 4-‘Kalblermiz perdelidir, boşuna yorulma bir şey anlamayız!’ diye peygamberlerle alay etmeleri; 5-Hz. Meryem annemiz aleyhinde çok büyük bir iftirada bulunmaları; 6-Biz ‘Allah’ın Resûlü (ki, bu “Resûl” kelimesini alaylı alaylı söylüyorlardı) Meryem Oğlu İsa’yı öldürdük!’ demeleri. Nisâ-156,157/102

YAHUDİLERİN KALBLERİNİ ALLAH, NİÇİN KATILAŞTIRDI VE ONLARI LANETLEDİ?

Yahudiler, Allah’a verdikleri kesin sözü bozduklarındandır ki Allah, onları lânetledi ve kalblerini katılaştırdı. Yahudiler, Allah’a: 1-Namazı hakkıyle edâ edeceklerine; 2-Zekâtı vereceklerine; 3-Kendilerine gönderilen peygamberlere iman edip onlara yardımcı olacaklarına; 4-Allah’a garz-ı hasen vereceklerine (mallarını Allah yolunda harcayacaklarına) dair söz vermişlerdi. İşte bu sözlerinden caydılar. Mâide-13/108

YAHUDİLERİN TAŞKINLIKLARINDAN BİRKAÇI

Yapmamaları hususunda kendilerinden ahit alınmasına rağmen onlar: 1-Birbirlerini öldürüyorlardı, 2-Bir kısmı bir kısmını yurtlarından çıkarıyorlardı, 3-Günâhda ve zulümde birbirlerini destekliyorlardı. Bakara-85/12

YAHUDİLİK TARİHİNDE HÜKÜM HEP TEVRAT’A GÖRE VERİLMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Tevrat, içinde hidâyet ve nûr olan Allah’ın indirdiği kutsal bir kitaptır. Nebîler, yahudilerle ilgili meselelerde onunla hükmederlerdi. Rabbâniler (kendini Rabbe adamış kullar) ve Ahbar (Yahudi din âlimleri) de Tevrat ile hüküm verirlerdi, (çünki Allah’ın kitabını muhafaza etmek, onu tahriften korumak için) gözetici olmakla mükelleflerdi. Öyleyse ey (Yahudi hâkimleri), insanlardan korkmayın, Ben’den korkun!” Mâide-44/114

YAHUDİYİM, DİYE ÇALIM SATANLAR, ALLAH’IN DOSTLARI SİZSENİZ ÖLÜMÜ İSTEYİN BAKALIM!

Allah-ü Teâlâ, Peygamberimize sav vahyederek yahudilere şöyle ferman ediyor: “De ki: Ey ‘bizler yahudileriz!’ diyenler! Siz, eğer insanlar arasında ‘Allah’ın dostları yalnız bizleriz!’ diye iddia ediyorsanız ve bu iddianızda tutarlı iseniz, haydi hemen ölmeyi temenni ederek O’na kavuşmayı isteyin bakalım! Ebediyyen bu temennîyi edemezler, çünki onlar çok iyi bilirler ki elleriyle çok günah işlediler de Allah’a bakabilecek yüzleri kalmadı. Ve Allah zalimleri pek iyi bilendir.” Cuma-6,7/552

YAHYA AS YUMUŞAK KALBLİ, TEMİZ VE TAKVA SAHİBİ BİRİSİYDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Tarafımızdan O’na bir kalb yumuşaklığı, arı duru bir gönül ihsân ettik. O Allah’a çok saygılı, günâhlardan sakınan, tertemiz, takvâ sâhibi bir insandı. Anne babasına iyi davranan hayırlı bir evlât idi, aslâ zorba ve isyankâr biri değildi.” Meryem-13,14/305

YAHYA, İSMİNİ BİZZAT ALLAH-Ü TEALA KENDİSİ KOYDU

Zekeriyya as, Din işlerini kendisinden sonra devam ettirmesi için (ki o günkü şeriatta din işleri ma’bette yürütülürdü) kendisine bir vâris ihsân etmesini Allah’dan istemişti. Allah da: Daha önce isim olarak hiç kimseye konmayan, adı ‘Yahya’ olan bir oğlan çocuğu vereceğini müjdelemişti. Meryem-7/304

YAKAYI ALLAH’IN KUDRET ELİNE KAPTIRINCA SENİ O’NDAN KURTARACAK DA KİMMİŞ?

“Onlara (Allah’a ortak koşanlarla sapıklara) dünya hayatında bir azap vardır, Ahiret azâbı ise daha çetindir. Onları Allah’ın kudret elinden kurtaracak kimse de yoktur.” Ra’d-34/252

YAKAYI BİR DEFA KAPTIRMIŞSIN, ARTIK NEREYE KAÇACAKSIN O MAHŞER GÜNÜNDE?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Mahşer gününde kâfirlerin can kaygısıyla düştükleri dehşeti bir görsen! Onlar bir defa cehenneme yakın bir yerde yakayı ele vermişlerdir. Kaçacak hiç bir yerleri de yoktur.” Sebe’-51/433

YAKINLARININ BAĞIŞLANMASI İSTENEBİLİR

Hz. İbrahim, Rabbinden babasının bağışlanmasını istemiştir. Binaenaleyh herhangi bir kişi, (imanlı olan) baba, anne ve diğer yakınlarının bağışlanmasını Rabbül Alemin’den niyaz edebilir. (İmansız olanlar hakkında duâ edilmez, hakkında âyet var.) Şuarâ-86/370

YAKIŞIYORSUNUZ BİRBİRİNİZE, YÜCE ALLAH NE DE GÜZEL BEYAN ETMİŞ!

Allah-ü Teâlâ beyân eder ki: “1-a) Kötü kadınlar, kötü erkekler içindir; b) Kötü erkekler de kötü kadınlar içindir (birbirlerine yakışırlar). 2-a) İyi kadınlar iyi erkekler içindir; b) İyi erkekler de iyi kadınlar içindir (bunlar da birbirlerine yakışırlar). Bu iyiler, o iftiracıların söylemekte olduklarından beridirler, uzaktırlar. Onlar için bir mağfiret ve dâimi büyük ve güzel bir rızık vardır.” Nûr-26/351

YAKİNİYET KAZANMAĞA, NAMAZ KILMAK, ZEKAT VERMEK YOLUNDAN ULAŞILIR

Mü’minler, o kimselerdir ki, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Ahirete kesin olarak iman ederler. Neml-3/376

YAKLAŞTI HESAP GÜNÜ MAHŞERDE! GAFLET UYKUSUNDA OLANLARA DUYURULUR

“İnsanlara (mahşerde) hesap verme günü yaklaştı. Fakat onlar, sanki hesap vermeyeceklermiş gibi koyu bir gafletin içinde imandan, Haktan yüz çevirmektedirler.” (Ey gafiller, duyun, hattâ duyurun! Kendinize yazık etmeyin, o mahşer gününde pişmanlık beş para etmez, kimseye bir fırsat daha verilmez!) Enbiyâ-1/321

YAKUB AS AİLESİ, BİLCÜMLE MISIR’A GELİP YUSUF’UN YANINA GİRDİLER

Allah-ü Teâlâ haber veriyor: “Yakub ailesi, Mısır’a gelip Yûsuf’un yanına girdiklerinde Yûsuf, Annesi ile Babasını kucakladı ve: ‘Allah’ın izni ile Mısır’a güven ve huzur içinde girin!’ dedi. Annesi ile Babasını tahtına oturttu. Hepsi O’nun önünde saygı ile eğildiler.” Yûsuf-99/246

YAKUB AS OĞULLARININ BEYANLARINI İNANDIRICI BULMADI VE ŞÖYLE DEDİ

“Yakub: Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen güzelce sabretmektir! Ümidim var ki Allah, bütün kaybettiklerimi Bana geri lütfedecektir. (Yûsuf’u, Bünyamin’i ve Mısır’da kalan büyük kardeşinizi; ve bunu bir Nebi lisanıyla söylüyordu.) Çünki O (Allah) Alîm’dir, Hakîm’dir.” Yûsuf-83/244

YAKUB AS, BİR MU’CİZESİNİ ORTAYA KOYDU

“Kafile daha Mısır’dan ayrılır ayrılmaz, Kenan İli’nde olan babaları Hz. Yakub: Şâyet ‘bunadı’ demezseniz, doğrusu, ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum! dedi. Oradakiler: ‘Vallahi, senin müzminleşmiş yanılgın hâlâ devam ediyor!’ dediler.” Yûsuf-94,95/245

YAKUB AS, BÜNYAMİN’İ KARDEŞLERİNE EMANET ETME ŞARTLARINI ORTAYA KOYDU

“Yakub şöyle cevap verdi:‘Siz kendiniz helâk olmadıkça, O’nu bana geri getireceğinize dair Allah’ın huzurunda sağlam bir söz vermeden, Ben aslâ O’nu sizinle göndermem!’ Oğulları kesin söz verince de dedi ki: Allah-ü Teâlâ da bu söylediklerimize şâhittir, gözeticidir.” Yûsuf-66/242

YAKUB AS, EVLATLARIM ŞEHRE AYRI AYRI KAPIDAN GİRİN, DİYE TEMBİH ETTİ

“Bünyamin ile beraber oğullarını Mısır’a ikinci kez gönderen Yakub as, şöyle tembihte bulundu: ‘Evlatlarım! Şehre aynı kapıdan değil de ayrı ayrı kapılardan girin! Gerçi Ben ne yapsam Allah’dan gelecek takdiri önleyemem!” (Yakub as’ın bu nasihatı, pek yerindedir. Bu zamanda da bakıyorsun, bir ailenin tüm ferdleri, tek bir vâsıtaya binmişler, bir trafik kazasında o aile yok olmuş, nesli kurumuş.) Yusuf-67/242

YAKUB AS, EVLATLARINA, YUSUF’U EMANET ETTİĞİM GİBİ BUNU DA MI EMANET EDEYİM?

Yakub dedi ki: “Daha önce O’nun kardeşini (Yûsuf’u) size emânet ettiğim gibi bunu (Bünyamin’i) de size inanıp emânet edeyim, öyle mi? Ben size değil, sadece Allah’a ısmarlarım! Çünki en iyi koruyan Allah’dır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir.” Yûsuf-64/242

YAKUB AS, ONLARDAN YÜZÜNÜ ÇEVİREREK UFUKLARA SESLENDİ: AH YUSUF, AH!

“Yakub, onlardan yüzünü çevirerek ufuklara seslendi: ‘Ya esefâ alâ Yûsuf!=Âh Yûsuf! Âh!’ Yusuf diye diye üzüntüsünden gözlerine ak düşdü. Yaptıklarından dolayı oğullarına duyduğu kızgınlığını da belli etmiyor, öfkesini yenmeye çalışıyordu.” Yûsuf-84/244

YAKUB AS: BEN SIKINTIMI, KEDER VE HÜZNÜMÜ SADECE ALLAH’A ARZ EDİYORUM!

“Yakub, oğullarının bu ta’rizi karşısında şöyle dedi: Ben, sıkıntımı, keder ve hüznümü sâdece Allah’a arz ediyorum. Hem sizin bilmediğiniz bir çok şeyi Allah tarafından (vahiy yolu ile) biliyorum.” Yûsuf-86/244

YAKUB AS: EVLADLARIM, HAYDİ GİDİNİZ, YUSUF VE KARDEŞİ HAKKINDA BİLGİ EDİNİNİZ!”

“Yakub: ‘Evlâdlarım, haydi gidiniz, vargücünüzle Yûsuf ve kardeşi hakkında bilgi edinmeye çalışınız! Allah’ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyiniz. Çünki kâfirler gürûhu dışında hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez!’ dedi.” Yûsuf-87/245

YAKUB AS’A OĞULLARI, BABA, BABA, BAK; ZAHİRE BEDELLERİMİZ DE BİZE GERİ VERİLMİŞ!

“Yûsuf’un kardeşleri, ailelerine dönüp yüklerini açınca, zahire bedellerinin yükleri içine geri konulduğunu gördüler ve: ‘Baba! Daha ne istiyoruz, işte verdiğimiz zahire bedellerimiz de bize geri verilmiş! Gidelim, kardeşimizi de götürelim, bir deve yükü fazla alırız. Çünki getirdiğimiz bize yetmez!’ dediler.” Yûsuf-65/242

YAKUB AS’IN DEDİĞİ GİBİ AYRI AYRI KAPIDAN GİRDİLER AMA

“Babaları Yakub’un dediği gibi ayrı ayrı kapıdan girdiler ama bu tedbir, Allah’ın kendileri hakkındaki takdirine hiç fayda vermedi. Sadece Yakub’un içindeki bir dileği açığa çıkarmış oldu. Çünki O, Allah’dan aldığı bir ilim sâhibiydi. (Bu tembihi sebeplere riâyet noktasında bir vazife olarak söylemişti. O, aslında insanların bilmediği gerçekle (vahiyle) konuşuyor ve tevekkül ediyordu.) Yûsuf-68/242

YAKUB AS’IN GÖZLERİNE AK DÜŞTÜ

Yûsuf! Diye diye Yakub’un gözlerine ak düştü. Yûsuf-84/244

YAKUB AS’IN GÖZLERİNE HZ. YUSUF’UN GÖMLEĞİ SÜRÜLÜNCE GÖZÜ AÇILDI

“Müjdeci gelip de gömleği Yakub’un yüzüne sürünce gözleri açıldı ve: ‘Ben sizin bilmediklerinizi Allah tarafından (vahiy yolu ile) bilirim dememiş miydim?’ dedi. Evlâdları, (babalarının hakiki makâmını kavrayınca) şöyle dediler: “Ey babamız! Bizim için Allah’dan günâhlarımıza mağfiret dile! Biz gerçekten günâhkârız. Yakub: ‘Sizin için Rabbimden, daha sonra (seher vakti) mağfiret dileyeceğim. Şüphesiz ki Ğafûr (çok bağışlayan), Rahîm (çok merhamet eden) ancak O’dur!’ dedi.” Yûsuf-96,98/246

YAKUB AS’IN OĞULLARI BABALARINA ACIYARAK: “YETER ARTIK AĞLADIĞIN!”, DEDİLER

“Oğulları, Yakub’a şöyle dediler: Ömrün geçti gitti, hâlâ Yûsuf’u dilinden düşürmüyorsun. Vallahi ‘Yûsuf!’ diye diye kederden eriyeceksin veya büsbütün ölüp gideceksin, yeter artık ağladığın!” Yûsuf-85/244

YAKUB AS’IN VASİYETİ

Bir vakit Yakup as, oğullarına şöyle vasiyette bulundu: “Evlatlarım Allah sizin için bu Dini seçti. Sakın Müslümanlıktan başka bir din ile ölmeyiniz!” Bakara-132/19

YAKUP AS, EVLATLARINA NE SORMUSTU?

Yakup as, evlatlarına ölüm döşeğinde şöyle sormuştu: “Benim ölümümden sonra kime ibâdet edeceksiniz?” Onlar da şöyle cevaplandırdılar: “Senin İlâhına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak`ın ilâhı olan Tek İlâha (Allah’a) ibâdet edeceğiz. Zaten biz, O’na teslim olan Müslümanlarız!” Bakara-133/19

YAKUP AS, OĞLANLARININ YUSUF’U KIRA GÖTÜRME TEKLİFLERİNE NE CEVAP VERDİ?

Yakup as, dedi ki: “O’nu (Yûsuf’u) götürmeniz, beni hakikaten üzer; çünki siz ondan habersiz iken, korkarım ki , O’nu kurt yer!” Yûsuf-13/235

YAKUP AS, OĞLU YUSUF AS’A, EVLADIM RÜYANI SAKIN KARDEŞLERİNE ANLATMA, DEDİ

“Yusuf’un babası Yakup, dedi ki: “Ey oğulcuğum! Rüyânı kardeşlerine sakın anlatma! Sonra seni kıskandıklarından sana tuzak kurarlar. Çünki şeytan, insanın besbelli bir düşmanıdır.” Yûsuf-5/235

YAKUP AS’A OĞLANLARI CEVABEN DEDİLER Kİ

Yakub’un as hasût oğlanları dediler ki: “Vallahi, biz böylesine güçlü bir grup iken onu kurt kapar da yerse, yazıklar olsun bize!” Yûsuf-14/235

YAKUP AS’IN YANINA ZAHİRE YÜKLERİYLE DÖNEN EVLATLARI NELER DEDİLER?

“Yûsuf’un kardeşleri, babaları Yakub’un yanına döndüklerinde: ‘Sevgili babamız, ölçeğimiz, tahsisâtımız kaldırıldı! Gelecek sefer öbür kardeşimizi (Bünyamin’i) de bizimle beraber gönder ki, daha çok tahsisât alalım. Onu gözümüz gibi koruyacağımıza kesin söz veriyoruz!’ dediler.” Yûsuf-63/241

YALAMA OLMUŞ CİVATA GİBİ BİR İNSANLIK TİPİ

İnsanlardan öyle tipler vardır ki, ne desen ona bîgâne kalır. Tıpkı yiv yemiş civata gibi, döndür döndür tutmaz, işe yaramaz! Bununla beraber kendilerine de zulmederek insan olduklarını zannederler. O zan sebebi ile de bütün bütün zayi ederler. Gaflet-i tâmme içinde onların hayatları, alaydan, gırgırdan, hay huydan başka bir şey değildir. Güneş kadar parlak ve âyân olan, binden fazla mu’cize ile desteklenen Resûlüllah’a bile sav “O da sizin gibi bir insandır, sihirbazın peşine mi takılcaksınız?” diyecek kadar karnından konuşurlar. Enbiyâ-2,3/321

YALAMA OLMUŞ GIRGIR EHLİNİN İMHA EDİLECEĞİNE DAİR TELMİH VAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendilerinden önce imhâ ettiğimiz hiçbir şehir halkı iman etmedi, şimdi onlar mı iman edecekler?” (Yani bunlar da iman etmez, Biz de imhâ ederiz, dendiğini anlıyorum.) Nitekim Bedir’de kısmen imhâ edildiler. Resûlüllah sav’in duâsı olmasaydı bu tipler, toptan imhâ edilirlerdi. Fakat O’nun duâsı yüzü suyu hürmetine toptan imhâ olmuyorlar. O Rahmet Peygamberi olmasaydı, o günkülerin de bugünkülerin de işi bitikti. Aslında bütün insanların işi bitik olurdu, çünki kıyamet çoktan kopardı. Enbiyâ-6/321

YALAMA OLMUŞ ÖRNEK BİR NESİL!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a karşı Hak’dan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kitapta kendilerinden sağlam söz alınmış ve onlar bunu okumuşlar iken, bile bile Allah’ın ayetlerini değersiz dünya metaı ile takas edecek kadar yalama olan bir hayırsız nesil zuhur etti. Halbuki Ahiret yurdu, günâhlarından sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” A’râf-169/171

YALAMA OLMUŞ TİPİN TUTARSIZLIKLARI, SÖYLEDİKLERİNDEN BESBELLİDİR

Resûlüllah sav’in getirdiği Kur’an karşısında, önce “sihirdir” dedikleri halde, durmadan fikir değiştirerek şöyle sayıklarlar: “Hayır! Sihir değil, belki adğâsü ahlâmdır=karmakarışık rüyalardır. Yok yok o da değil, ha! Onu kendisi uydurmuştur! Yok bu da olmadı, tamam O bir şâirdir! Hem ne bilelim peygamber olduğunu? Eğer peygamberse daha önceki peygamberler gibi bir mu’cize getirsin bakalım! Vs.” İşte müşrikler, böyle tutarsız, tutarsız konuşuyorlardı. Aslında yalama olmuş bir tip olduklarını ortaya koyuyorlardı. Enbiyâ-4,5/321

YALAN SAYDILAR RABLERİNİN AYETLERİNİ, BİZ DE İMHA ETTİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Firavun hânedânının ve onlardan öncekilerin gidişi, gidiş değildi; çünki Rablerinin âyetlerini yalan saydılar. Biz de günâhları sebebiyle onları imhâ ettik, Firavun ve avânesini denizde boğduk. Doğrusu bunların hepsi de zâlim idiler.” Enfâl-54/183

YALAN SÖZDEN SAKININ!

Artık yalan sözden sakının! (Bir mü’min, her türlü günâh işleyebilir, lâkin yalan söyleyemez! Çünki o takdirde münâfık olmasından endişe edilir.) Hacc-30/334

YALANCI MÜŞRİKLER VE KAFİRLER, AZAP ÜZERİNİZE ŞART OLACAKTIR, BEKLEYİN!

Ey Allah’ın Resûlünü yalanlayan müşrikler ve kâfirler! Bu inkârcılığınız ve bu yalan saymanızdan ötürü bu vebâlin altından kalkamayacaksınız. Azap, ileride (Ahirette) üzerinize şart olacaktır. Furkan-77/365

YALANCILARIN TA KENDİSİ KİMLER Mİ DİYORSUN?

“(Allah hakkında) yalan uydurup iftira edenler, ancak Allah’ın âyetlerine iman etmeyenlerdir. İşte onlar yalancıların tâ kendileridir!” Nahl-105/278

YALANCININ TEKİ ZALİM İŞTE! ALLAH’IN LANETİ ZALİMLERİN ÜZERİNEDİR

Uydurduğu bir yalanı Allah’a isnâd edenden daha zalim kim olabilir? İşte onlar, kıyamet günü Rablerine arz olunacaklar, kendileri aleyhine şâhitler olarak melekler, peygamberler ve kendi uzuvları da: “İşte Rablerine karşı yalan söyleyenler, bunlardır!” diyecekler. İyi biliniz ki Allah’ın lâneti, zalimlerin üzerinedir! Hûd-18/222

“YALANLADIK BİR DEFA, DÖNÜP İMAN EDEMİYORUZ” MU DİYORSUNUZ? VAY HALİNİZE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nûh’dan sonra nice peygamberler gönderdik. Onlar, kavimlerine âyetler, mu’cizeler getirdiler; ama kavimleri, önce yalan saydıkları şeye, (izzet-i nefis meselesi yaparak) bir türlü inanmadılar (da küfrü tercih edip haddi aştılar). İşte haddi aşanların kalblerini Biz de böyle mühürleriz.” Yûnus-74/216 

YALANLANMAK PEYGAMBERLERİN KADERİDİR

Allah-ü Teâlâ, Efendimizi teselli sadedinde şöyle buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Keder etme! Eğer Seni yalanlıyorlarsa bil ki, Senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Bütün işler Allah’a döndürülür. (O gün o yalancıları Bana bırak!)” Fâtır-4/434

YALANLIYORLARSA SENİ YA MUHAMMED! BİL Kİ BU HUSUSTA YALNIZ DEĞİLSİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Eğer onlar, Seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh’un kavmi, Ad ve Semûd kavimleri, İbrahim ve Lût’un kavimleri, Medyen Ahâlisi de peygamberlerini yalanlamışlardı. Musa da (kavminin düşmanı kıptiler tarafından) yalancı sayılmıştı. Ben de o kâfirlere her seferinde mühlet verdim, sonra da (bu mühleti değerlendiremedikleri için azâbımla) yakaladığım gibi işlerini bitirdim. Artık bak! Onların inkârına karşı nasıl olurmuş benim inkârım (cezalandırmam)? Cümle Âlem gördü, bildi.” Hacc-42,44/336

YALDIZLI SÖZLER FISILDAYARAK İFSAD EDERLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) İnsan ve cin şeytanları, aldatmak maksadıyla kimi kimine yaldızlı sözler fısıldayarak telkinde bulunurlar. Onlar, bu telkinlerini, Âhirete inanmayanların gönülleri ona (yaldızlı sözlere) meyletsin, ondan hoşlansın ve işledikleri suçlarını işlemeye devam etsinler diye yaparlar. O halde Sen de onları, işledikleri suçlarla başbaşa bırak!” En’âm-112,113/141

YALVARMA ALLAH İLE BERABER BAŞKA BİR FANİYE! ÇÜNKİ HEPSİ YOK OLACAK, O KALACAK!

Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i Kerimesi’nde: “Hem Allah ile beraber başka hiç bir ilâha yalvarma! Çünki O’ndan başka ilâh yoktur! (Aksi halde zararından başka eline bir şey geçmez!) Hem O’nun Vechi (Zatı) hariç, her şey yok olacaktır!” buyuruyor. Kasas-88/395

YALVARMAKTA ÖLÇÜ, SADECE VE SADECE ALLAH’A YALVAR, YOKSA MAHVOLURSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sakın ola, Allah’la beraber başka bir tanrıya kulluk edip yalvarma! Sonra azâba maruz kalanlardan olursun da mahvolursun!” Şuarâ-213/275

YAPACAĞINIZI YAPIN, BEN DE YAPACAĞIMI YAPACAĞIM; BAŞINIZA GELECEĞİ ÖĞRENECEKSİNİZ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Onlara de ki: Ey kavmim! Siz bana karşı fenalık adına elinizden ne geliyorsa, ne yapacaksanız yapın! Ben de elimden geldiğince yapacağım tebliğ vazifesini yapacağım! Zelil ve rezil edici bir azâbın dünyada kimin başına geleceğini; Ahirette ise devamlı azâbın kimin başında patlayacağını yakında öğreneceksiniz!” Zümer-39,40/461

YAPMAYACAĞINIZ ŞEYLERİ NİÇİN SÖYLÜYORSUNUZ?

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemek, Allah katında en nefret edilen şeylerdendir, bir gazab-ı İlâhî sebebidir.” Saff-2,3/550

YAPRAK, ALLAH’IN BİLGİSİ DIŞINDA DALINDAN DÜŞMEZ!

Karada ve denizde ne varsa hepsini O (Allah) bilir. O’nun haberi olmadan bir tek yaprak bile (dalından) düşmez, yani kımıldamaz! En’âm-59/133

YAPTIĞIN YARARLI İŞ LEHİNE, ZARARLI İŞ DE ALEYHİNEDİR; ARTIK SEN BİLİRSİN!

Kim yararlı bir iş yaparsa kendi lehine yapmış olur ve Ahirette mükâfatını görür; kim de kötü, zararlı bir iş yaparsa kendi aleyhine yapmış olur, o da Ahirette cezasını çeker. Hepiniz, sonunda Yüce Rabbin huzuruna döndürüleceksiniz. Kimse bir yolunu bulup âkıbetten sıyıramaz! Câsiye-15/499

YAPTIKLARINI ÖNÜNDE HAZIR BULACAKSIN!

Gün gelecek kişi, hayır ve şer adına ne yapmışsa onu önünde hazır bulacak! Torbası kötülük dolu olanların vay haline! Âl-i İmrân-30/53

YAPTIKLARINIZDAN ALLAH HABERDARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdârdır.” Âl-i İmrân-153/68

YAPTIKLARINIZI MARİFET SANIP SEVİNMEYİN, ALLAH’I KANDIRAMAZSINIZ

Ehl-i Kitap âlimlerine bir vakit, Peygamber Efendimiz sav, bir şey sormuştu. Onlar da gerçeği gizleyip O’na başka şey söylediler. Yaptıkları bu iş hoşlarına gitti. Bir de bilgilendirme ücreti olarak O’ndan teşekkür beklediler. Ama bu âyet, onların foyalarını ortaya çıkardı. Onlara da can yakıcı bir azabı müjdeledi. Âl-i İmrân-188/74

YARA ALDIYSANIZ, ONLAR DA YARA ALDI, DERT EDİNMEYİNİZ!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şâyet siz (Uhud’da) yara aldıysanız, düşmanınız da (Bedir’de) benzeri bir yara aldı.” Yani ezâyı, sadece siz çekmediniz, onlar da çekti. Bununla teselli olabilirsiniz! Âl-i İmrân-140/66

YARATANIN ALLAH OLDUĞUNU BİLDİĞİ HALDE BAŞKALARINA TAPAN ŞAŞKINLAR DA VAR!

Öyle şaşkınlar var ki, “gökleri ve yeri yaratan kimdir?” diye sorsanız, “Allah!”derler. Ama böyleyken tutarlar birtakım nesnelere taparlar. Onlara: “Allah bana bir musibet verse, şu taptıklarınız o musibeti giderebilirler mi? Yahut Allah, bana bir rahmet ve nimet vermek istese onu engelleyebilirler mi?” (diye sorsanız susup kalırlar) Ne diyelim, şaşkınsa biri, ona ne derman olur ki! Zümer-38/461

YARATANINIZIN ALLAH OLDUĞUNU HALA TASDİK ETMEYENLERDEN MİSİNİZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizi Biz yarattık, hâlâ bu gerçeği tasdik etmeyecek misiniz?” (Öyleyse başınıza gelecekleri bekleyiniz. Zamanı geldiğinde “kendim ettim, kendim buldum!” diye bağırıp çağıracağınızı duyar gibiyim. Lâkin yine Allah’dan başka size yardım edecek kimseyi bulamazsınız. Ona göre!) Vâkıa-57/535

YARATICI BİRİ OLMADAN MI YARATILDILAR? YOKSA KENDİ KENDİLERİNİ Mİ YARATTILAR?

Mekke müşrikleri (ve onların izinden gidenler), bir yaratıcı olmadığı halde mi yaratıldıklarını sanıyorlar? Yoksa kendi kendilerini mi yarattılar? (Hayır! Bir yaratan vardır, O kitap ve Peygamber göndermiştir, hayatın her saniyesi hesap verilecek bir zaman dilimidir ve O, hesap soracaktır.) Tûr-35/524

YARATILIŞIN BİRİNCİSİ OLUR DA İKİNCİSİ HİÇ OLMAZ MI?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Birinci yaratılışı elbette pek iyi biliyorsunuz. Öyle ise düşünüp ibret almanız gerekmez mi? (Yani birinciyi hiçten ve yoktan yaratan, zaten yaratılmışları toplamaktan ibaret olan ikinciyi haydi haydi yaratacağını düşünemeyecek kadar akıldan noksanlığınız mı var da ibret almıyorsunuz?) Vâkıa-62/535

YARATILIŞLARIMIZIN AMACI NEDİR?

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Azîmesi’nde cinlerin ve insanların yaratılış amaçlarını, gayet açık bir şekilde şöyle beyan etmektedir: “Ben, cinleri ve insanları ancak Beni (tanısınlar ve) Bana ibâdet etsinler diye yarattım!” (Evet! Her şey bizim için; biz de Allah içinizdir. Allah’ı tanıyıp ibadet etmeyenin dünyadaki konumu ne olursa olsun, yaşamı koskoca bir “hiçten” ibarettir. ‘Allah’ı bulan neyi kaybetmiştir?; O’nu kaybeden de neyi bulmuştur ki!’) Zâriyât- 56/522

YARATILIŞTA İLK DE, AHİRETTEKİ İKİNCİSİ DE ALLAH’A MAHSUSTUR, KİMSENİN HADDİ OLAMAZ!

Allah mahlukatı ilk defa yaratmaya başlar, onu öldürdükten sonra tekrar Ahirette diriltir. Sorumlular ise, O’na hesap vermek üzere döndürülür. Yol haritası budur, herkes hesabını şimdiden yapsın! Rûm-404/11

YARATILIŞTA KİMSENİN SEÇME HAKKI YOKTUR; RAB DİLEDİĞİNİ DİLEDİĞİ ŞEKİLDE YARATIR

Kulların yaratılışta seçme hakları yoktur. (İnsan olmak, erkek veya dişi olmak, şu asırda şu ülkenin vatandaşı olmak, zengin veya fakir olmak; ya da hayvan, haşerât olmak gibi) Rab dilediğini, dilediği gibi yaratır ve seçer. Allah, onların ortak koşmakta oldukları şeylerden pek münezzehtir, yücedir! Kasas-68/392

YARATIR DİLEDİĞİNİ YÜCE ALLAH, KİMSEYE DANIŞMAZ VE KİMSE DE YARATILIŞA KARIŞAMAZ!

Ayet-i Kerime beyan eder: “Allah dilediğini yaratır. O, her şeyi bilen ve her şeye gücü yetendir.” Rûm-54/409

YARATMA, DİRİLTME SIFATLARINI İNKAR EDEMİYORLAR

Bazı nâdanlara: “Gökten su indirip, ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?” diye sorsan, “Allah’dır!” diyeceklerdir. Allah’a Hamd olsun ki, kâfirler bile O’nun bu vasıflarını inkâr edemiyorlar. Ankebût-63/402

YARATMA:ALLAH, HER ŞEYİ YARATANDIR

“İşte Rabbiniz, bu vasıflara sahip kendisinden başka ilâh olmayan Allah’dır. Her şeyi yaratandır. Öyleyse O’na ibâdet ediniz!” En’âm-102/140

YARATMAK DA EMRETMEK DE ALLAH’A MAHSUSTUR

Rabbiniz O Allah’dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arşa çıktı (hükmünü yürüttü), geceyi durmadan süratle onu takip eden gündüze bürüdü. Güneş, Ay ve bütün yıldızlar, hep O’nun buyruğuna boyun eğmiş olarak hareket ederler. Dikkat edin yaratmak da emretmek de O’na mahsusdur. Alemlerin Rabbi Allah, ne yücedir! A’râf-54/156

YARATMAKTA İLK YARATAN ALLAH OLDUĞU GİBİ, ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLTECEK DE O’DUR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz ki, (mahlûkâtı ilk olarak) yaratmaya başlayan O (Allah) olduğu (gibi, öldükten sonra dirilterek) hayatı (tekrar) iâde edecek olan da O’dur! Ve O, Ğafûr (çok bağışlayan) dır; Vedûd (kullarını çok seven) dir.” Bürûc-13/590

YARATMAKTA İNCE BİR SIR: HERKESİ YARATMAK BİR TEK KİŞİYİ YARATMAK KADAR KOLAYDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey insanlar! Sizin hepinizin yaratılışı da, öldükten sonra dirilmeniz de Allah için tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi kadar kolaydır. Allah Semi’dir, Basîr’dir.” Lokman-28/412

YARATTIĞI ŞEYLERİN ŞERRİNDEN SABAHIN RABBİNE SIĞINIRIM!

Yarattıklarının şerrinden sabahın Rabbi Allah’a sığınmayı Rabbimiz, Peygamberimizin sav’in şahsında bizlere talim ediyor. Felak-2/604

YARDIM ALLAH’DAN GELİR

Yardım ve zafer, ancak Azîz, Hakîm Allah’dan gelir. Âl-i İmrân-126/65

YARDIM DİLEME ADABI

Allah-ü Teâlâ, yardım dilemenin âdâbını bize tarif ediyor: “Sabır göstererek, namazı vesile ederek Allah`tan yardım dileyin!” Bakara-45/6

YARDIM DİLEMEK

Yardım dahi sırf Allah`dan dilenir. Fânilerden yardım isterken bile içimizden bu yardımı, “Allahım Sen o Kullarına bana yardım ettir!” demeliyiz ki, tevhid inancımız şirk-i hafî ile zedelenmesin! La havle velâ kuvvete illâ billâh`ı çok çok okumalıyız. Fatiha-5/1

YARDIM DİLEYİN ALLAH’DAN SABIR VE NAMAZI VESİLE KILARAK!

Allah-ü Teâlâ: “Sabrederek ve namazı vesile kılarak Allah’dan yardım dileyin!” buyuruyor. Bakara-153/22

YARDIM EDECEĞİM AMA KİME EDEYİM?

En başta şu kişilere yardım etmelisin: 1-Anne ve babana; 2-Akrabalara; 3-Yetimlere; 4-Yoksullara; 5-Yolda kalmış gariplere. Bunlar yoksa veya ‘daha fazla yardım etmek istiyorum’ diyorsan yerine ulaştığına en emin olduğun aracı hayır kurumlarına yardım edebilirsin! Zira hayır olarak ne yaparsanız Allah onu muhakkak bilir. Bakara-215/32

YARDIM EDECEKTİR ALLAH HEM DÜNYADA HEM UKBA’DA PEYGAMBERLERİNE VE MÜ’MİNLERE

Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i Kerimesi’nde: Peygamberlerine ve O’na iman eden Mü’minlere dünyada da Ukbâ’da da şâhitlerin çağrılıp dinlendiği günde de yardım edeceğini açık bir şekilde va’dediyor. Mü’min-51/472

YARDIM EDERSENİZ ALLAH’A ,YANİ DİNİNE, ALLAH DA SİZE YARDIM EDER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (yani Allah’ın Dinine sahip çıkarsanız) Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı (Hak din üzerinde) sabit kılar. (Böylece sizi dünyada esir ederek zelil, Ahirette de azap ederek rezil etmez!) Muhammed-7/506

YARDIMCI DA BULAMAZSIN, KUVVETİN DE YOKTUR O HESAPLARIN GÖRÜLDÜĞÜ GÜNDE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O günde (hesapların görüldüğü günde) bütün sırlar ortaya dökülür de insan, (kusurlarını saklayabileceği) bir kuvvete ve yardımcıya sahip olamaz!” Târık-9,10/590

YARDIMCI OLARAK ALLAH YETER

Gerçek bir yardımcı olarak da Allah (size) yeter! Nisâ-45/85

YARDIMIN EKSTRA DEĞİŞİK BİR ÇEŞİDİ

Allah-ü Teâlâ, kâfirlerden ileri gelenlerin bir kısmını helâk etmek veya perişan etmek sûretiyle Mü’minlere yardım eder de o kâfirler, maksatlarına erişememiş kimseler olarak dönüp giderler. Âl-i İmrân-127/65

YARDIMLAŞIN İYİLİK VE TAKVA ÜZERİNE! GÜNAH VE DÜŞMANLIK ÜZERİNE YARDIMLAŞMAYIN!

En fazla muhtaç olduğumuz bir düsturu Allah-ü Teâlâ şöyle ta’lim buyuruyor: “ Ey iman edenler! İyilik ve takvâ üzerine yardımlaşın; günâh ve düşmanlık üzerine ise yardımlaşmayın! Allah’a karşı gelmekten sakının! Şüphe yok ki Allah, azâbı pek şiddetli olandır.” Mâide-2/105

YARIN KİMİN NE KAZANACAĞINI ALLAH’DAN BAŞKA KİMSE BİLEMEZ!

“Muğayyebât-ı Hamse” olarak bildiğimiz “Beş Bilinmeyen”den biri de, bir kimsenin yarın ne kazanacağıdır. Bunu, Allah’dan başka kimse bilemez! Lokman-34/413

YARIN MUTLAKA ŞÖYLE YAPACAĞIM DEME SAKIN, İNŞAALLAH DE!

Allah-ü Teâlâ Efendimize ve O’nun şahsında herkese şöyle diyor: “(Ya Muhammed!) Sakın hiç bir konuda Allah’ın dilemesine bağlamaksızın (İnşaallah demeden) ben yarın mutlaka şöyle yapacağım deme!” (Bu âyetin nüzul sebebi şöyle oldu: Efendimize Ashâb-ı Kehf, Hızır ve Zülkarneyn hakkında soru sordular. O da vahiy ile kendisine bildirileceği umuduyla bir gün sonra onlara cevap vereceğini söyledi. “İnşaallah” demediği için ertesi gün vahiy gelmedi. Daha sonra Rabbimiz bu âyeti indirerek O’na ve hepimize önemli bir ders verdi.) Kehf-23,24/295

YARIŞANLAR YARIŞSINLAR!

Bu Âyet-i Kerime’nin teşviki ile deriz ki: Yarış gayet güzeldir; tabi ki, iyilikte, güzellikte ve hayırda olursa! Tersi yarış da tam tersi kötüdür! Yarışanlar, çakıl taşları mesâbesindeki dünyalıklar uğruna yarışmasınlar; belki elmas mesâbesindeki ebedî cennet saâdetini kazanmak için sâlih ameller işlemekte yarışsınlar! Mutaffifîn-26/587

YARIŞIN, RABBİNİZ TARAFINDAN VERİLECEK MAĞFİRETE VE CENNETE EY EHL-İ İMAN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Ehl-i İman!) Rabbiniz tarafından verilecek mağfirete ve cennete girmek için yarışın! Bu, Allah’ın dilediği kimselere vereceği bir ihsanıdır. Allah pek büyük ihsan sahibidir. Hadîd-21/539

YARIŞIP GEÇEN MELEKLERE YEMİN OLSUN!

Allah-ü Teâlâ: “(Mü’minlerin ruhlarını yavaş yavaş, kâfirlerin ruhlarını şiddetle söküp çıkarmak için) yarışıp, (birbirini) geçen meleklere yemin olsun (ki, hepiniz öldükten sonra mutlaka diriltileceksiniz)!” buyurmaktadır. Evet, meleklerden örnek alarak hayırda yarışma teşvik edilmiştir. Çünki yarışanların hepsi kazanıyor. Şerde yarışma (insanlar için, meleklerin şerle işi yok) memnu’dur, çünki şerde yarışanların hepsi zarardadır. Nâziât-4/582

YASAK AĞACIN HİKMETİ:

Aslında Allah-üTeâlâ, Rahmetinden insan oğlunun pek çok olmasını istedi. Onun için engin Rahmeti ile bir Cilve-i Rabbânî olarak böyle takdir etti. Zira sebepsiz olarak insanlığı cennetten yeryüzüne indirmiş olsaydı insanlardan pek çoğu Allah`a darılırlardı ki, bu da küfür olurdu. İşte bizi böyle bir vartaya düşmekten bu Cilve-i Rabbânî kurtarmış oldu. Hele bu sebeple Hz. Muhammed (sav) gibi bir Fahr-i Alem geleceğini bilseydi Adem Baba -bir büyüğün dediği gibi- “Vallahi o ağacı seve seve köküyle birlikte yerdi!” Bakara-36/5

YASAK AĞAÇTAN TATMAK, CİNSEL BERABERLİK OLABİLİR Mİ?

Şeytan, Hz. Adem ve Hz. Havva’yı yemin billâh ederek kandırdı ve onların yasak ağaçtan tatmalarını sağladı. Ağaçtan tadınca, avret yerleri kendilerine göründü de cennet yapraklarından örtmeye başladılar. Bunun üzerine Rableri o ikisine: “Size bu ağacı yasaklamadım mı ve şüphesiz şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye nidâ etti. (Şimdi: Kültürümüzde ağaç=şecere, soy olarak kullanılır. “Şecereni söyle!” deriz. “Soy kütüğü” derken de “kütük” kelimesi ağaçla ilgilidir. Cennet, sâbit sekenesi ile ilelebet devam edeceğinden ne kadar geniş olursa olsun, eğer üremeye orada müsâade edilseydi, uzun zamanda cennet insanlarla dolar taşardı. Bu durum hikmetle örtüşmezdi. Çoğalmak için ayrı bir yer (dünya) lâzımdı. Avret yerlerinin görünmesi ve cennet yapraklarıyla örtmeye çalışmaları böyle bir ilişkiyi çağrıştırıyor. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’deTaha-121 ayeti hariç diğer ayetlerin tümünde “zaagaa=taddılar, zevk ettiler” fiili kullanılmıştır. Taha-121 deki “ekelaa=yediler” fiili bu durumda zevk etmekten mecaz bir kelime olmuş oluyor. Bu da yasak ağaçtan yemenin bir meyve yemek değil de cinsi münasebette bulunmak olduğuna kuvvetli bir karinedir. Ağaçtan tadmanın yasaklanması, üremenin cennette olmayacağındandır. Halbuki ağaçtan tadma, yani cinsel ilişki, hâmile kalmayı beraberinde getirir. Şeytanın “melek olmayasınız veya cennette ebedi kalıcılardan olmayasınız!” demesi de câlib-i dikkattir. Zira şeytan, yalan söyler. Yani Hakkın tam tersini söyler. Yani “tadarsanız melek olursunuz” der ki aslında melek tatmaz. “Ebedi kalıcılardan olmayasınız!” der ki cennette devamlı kalmak ürememeye vâbestedir. Bir ihtimal da bu hâdiseden sonra Havva anamız hâmile kalmıştır da dünyaya indirilmeleri gerekmektedir. Ve bir de Yüce Allah, sebepsiz indirseydi Beni Âdem, Allah’a “ne güzel cennetteydik, niye bu dünyaya indirdin?” derlerdi ki, bu da küfür olurdu. Allah, bizi böyle bir vartaya düşürmemek için böyle bir cilve-i Rabbânî hazırlamış. Ne de güzel etmiş! Şunu da ilave etmek güzel olacak: Bir mübârek insanın dediği gibi: “Yasak ağaçtan yemenin Hz. Muhammed gibi bir netice vereceğini Âdem babamız önceden bilseydi, vallahi o ağacı köküyle beraber yerdi!” ) A’râf-22/151

YAŞAM KURALLARINI TAKDİR EDEN VE YOL GÖSTEREN ALLAH’DIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah) ki, her şeyi (olması lâzım geldiği fıtratta) takdir edip (yarattı ve ona takdir ettiği bu fıtrattaki) yol haritasını gösterdi. (O sebepten her bir şey, fıtratının gereğini yapar!)” A’lâ-3/591

YAŞATAN DA ÖLDÜREN DE ALLAH’DIR, GERİSİ İMTİHAN PERDESİDİR

Hayatı veren ve yaşatan Allah olduğu gibi öldüren dahi Allah’dır. Hz. Azrail, ölümün çirkin yüzü ile Allah arasında bir perdedir, tâ ki kullar Allah’a darılmasın; çünki Allah’a darılmak küfür olur ve ebedi hasarete sebeb olurdu. Şefkat-i İlahi, Azrail as ile bu hasâreti önlemiştir. O sebepten Azrail as, en çok sevilen meleklerden biri olmalıdır. O en sevgili Azrail as ile ölüm arasına hastalıklar, kazalar vs. sebepler dahi perde olarak konmuştur ki Azrail as’a dahi dargınlık olmasın. Rabbimiz ne kadar da şefkatlidir! Elhamdülillah! Mü’min-68/474

YAŞIN KEMAL MERTEBESİ KIRK YILDIR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerimesi’nde: “Nihayet gücü kemâle erdiğinde, yaşı kırk seneye vardığı zaman dedi ki” buyurmasıyla gücün kemâl yaşının kırk olacağı, artık kırkından sonra güç kaybetme sürecine gireceği beyan edilmiş oluyor. Ayrıca bu âyetten akıl yaşının da kemâl mertebesinin 40. yıl olduğunu anlayabiliriz. Nitekim Efendimize sav peygamberlik 40 yaşında iken gelmişti. Ahkâf-15/503

YAŞLI KADINLARA SOKAĞA ÇIKARKEN DIŞ ELBİSELERİNİ ÇIKARTMALARINA İZİN VAR!

Allah-ü Teâlâ, artık evlenme ümidi kalmamış yaşlı kadınların sokağa, nâmahrem karşısına dış elbiselerini çıkardıkları halde çıkmalarına, zinet yerlerini göstermemeleri kaydıyla izin verdiğini beyan ediyor. (Çünki yaşlı kadınlar, çekicilikleri kalmadığından erkeklerin nefs-i emmârelerini tahrik etmezler!) Bununla beraber (ihtiyâten) yine de dış elbiselerini giyip, iffetli davranmalarının kendileri için daha hayırlı olacağını buyuruyor. Çünki Allah, Semi’dir (her konuştuğunuzu işitir), Alîm’dir (kalblerinizden geçirdiğinizi bilir.) Nûr-60/357

YAŞLI VE KISIR KİMSELERİN ÇEŞİTLİ TEDAVİLERLE ÇOCUK SAHİBİ OLMA KAPISI AÇIK!

Zekeriyya as yaşlı, hanımı da kısır olmasına rağmen Allah’ın onlara bir oğlan çocuğunu (Yahya as’ı) ihsân etmesi, ileride tıbbın gelişerek yaşlılık ve kısırlık engellerini aşabileceği ve çocuksuzların da artık çocuk sahibi olabileceği kapısını aralar. Meryem-9/304

YAŞLILIĞA ÇARE YOK EY İHTİYAR KARDEŞ!

“Sizi Allah yarattı. Sonra da sizi O öldürecek. İçinizden kimi de ömrün en reziline (bunaklık çağına) ulaştırılır ki, biraz ilimden sonra hiç bir şey bilmez olsun! Muhakkak ki Allah, Alîm’dir, Kadîr’dir.” Nahl-70/273

YATAK ODASINA HANGİ VAKİTLERDE KİMLER GİREMEZ?:

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Elleriniz altında bulunan köle ve hizmetçileriniz ile içinizden henüz büluğ çağına girmemiş olanlar, (yatak odanıza gireceklerinde) şu üç vakitte sizden izin istesinler: 1-Sabah namazından önce; 2-Öğle vakti istirahat için elbiselerinizi çıkardığınızda (yatak odanıza çekildiğinizde); 3-Yatsı namazından sonra! Bunların (köle, hizmetçi ve büluğ çağına girmemiş çocukların), bu üç vakit dışında sizin (yatak odanızda) yanınızda dolaşmalarında sakınca yoktur. (Diğer insanlar, bütün vakitlerde sizden izinsiz yatak odanıza giremezler!) Çocuklarınız büluğ çağına girdiklerinde, diğer insanlar gibi tüm vakitlerde yatak odanıza girmek için sizden izin istesinler! İşte Allah, size âyetlerini böyle açıklar. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir. Nûr-58/356 ; 59/357

YATIŞIMIZ SAĞ YANIMIZA OLMALIDIR!

Allah-ü Teâlâ: “O akıl sahipleri Allah’ı ayakta, oturarak ve yanları üzere yatarak anarlar” derken, yatışımızın yüzüstü veya sırtıstü değil de (sağ) yan üzere olmasına işâret ediyor. Peygamber Efendimiz sav de, zaten sağ tarafına yatardı. Âl-i İmrân-191/74

YAVRU DİRİ DOĞARSA ERKEKLER YER, ÖLÜ DOĞARSA KADINLARLA ORTAK YERİZ!

Müşriklerin bir had bilmezlikleri de şöyleydi: “Sağmal hayvanların karınlarındaki erkeklere aittir. Diri doğarsa onlar yer; şâyet ölü doğarsa kadınlarla beraber erkekler, ortak yer!” Allah, onları bu vasıflandırmalarından dolayı yakında cezalandıracaktır. En’âm-139/145

YAYANLARA, YAYIM YAPANLARA ALLAH YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ “yaydıkça yayanlara yemin olsun!” buyurmaktadır. Yayma, kapsamı geniş bir kelimedir. Bitkiler, ağaçlar tohumlarını yaydıkları gibi, Allahın emirlerini, kanunlarını yayan melâike, ins ve cin toplulukları da vardır. Yazılı ve görsel medya ile efkârı yayanlar da vardır. Yayım, bu kadar önemlidir ki, Allah üzerine yemin etmiştir. Mürselât-3/579

YAYGARA KOPARIN, DİNLEMEYİN VE DİNLETMEYİN ŞU KUR’AN’I DERLER O KAFİRLER

Kâfirler, dediler ki: “Kur’an okunduğunda ona kulak vermeyin! Onu dinlemeyin ve dinletmeyin! Yaygara koparın! Tâ ki, başkaları tarafından anlaşılmasını böylece engellemiş olursunuz! Ancak bu şekilde üstünlük sağlayıp onu bastırabiliriz!” (Yoksa Kur’an’ın cezâleti, belâğatı, tarâveti herkesi kendine çekecek!) Fussılet-26/478

YAYGI YAPTI YERYÜZÜNÜ ALLAH, TA Kİ, GENİŞ YOLLARINDA GİDİP GELESİNİZ!

Allah-ü Teâlâ, yeryüzünü sizin için bir yaygı yaptı (toprak serdi). Tâ ki, geniş yollarında gidip gelesiniz! Nûh-19,20/570

YAZICI MELEKLER, KİRAMEN KATİBİN İNSANIN SAĞINDA VE SOLUNDA BULUNAN KAYITÇILARDIR

İnsanın sağında ve solunda bulunan iki melek vardır ki bunlar, insan ne yaptıysa onu kayıt altına alırlar. Ahirette “oku kitabını!” diye kendisine verilen insanların “Amel Defterleri”, işte bu “Kiramen Kâtibîn” adlı meleklerin kayıt altına alıp yazdıklarından oluşur. Kâf-17/518

YAZICI MELEKLER, KİRAMEN KATİBİN

O (Allah), kullarının üstünde mutlak galiptir. Üzerinize amellerinizi muhafaza edici (yazıcı) Kirâmen Kâtibin adlı melekler gönderir. En’âm-61/134

YAZIKLAR OLSUN O KULLARA Kİ, PEYGAMBERLERİNİ YALANLIYORLAR

Kendilerine sırf bir rahmet olarak gelen peygamberleri, nankörlük ederek yalanlayıp alay edenlere, Yüce Allah şöyle ferman ediyor: “Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine ne zaman bir peygamber gelse, O’nunla mutlaka alay ederlerdi. Görmediler mi, kendilerinden önce nice nesilleri, böylesi zulümleri sebebiyle helak ettik. Halbuki onlar, bir daha kendilerine dönüp gelmezler.” Yâ Sîn-30,31/441

YE’CÜC VE ME’CÜC’ÜN SEDDİ AÇILDIĞI ZAMAN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ye’cüc ve Me’cüc’ün (seddi) açıldığı, her tepeden dünyaya akın etmeye başladıkları, gerçek va’d (olan Kıyamet) yaklaştığı zaman bir de bakarsın ki, kâfirlerin gözleri (dehşetten) donakalmıştır. ‘Eyvah bize! Hakikaten bundan tam bir gaflet içindeydik, bilâkis kendi nefislerimize zulmeden kimselermişiz!’ diyecekler.” (Not: Ye’cüc ve Me’cüc, dünyaya yayılan iki akımdan mecâzen söylenmiş iki ifâde, iki kelime olabilir. Zaten Âyette “Ye’cüc ve Me’cüc’ün (seddi) açıldığı zaman” ibâresi kullanılıyor.Yine zaten Ye’cüc ve Me’cüc, kıyamet alâmetlerindendir. Seddin açılmasını Zülkarneyn’in manevi olan ve o iki akımın ifsadını engelleyen seddinin açılması olarak anlayabiliriz. O zaman bu iki ifâdeyi (Ye’cüc ve Me’cüc), dünyaya yayılan ve dünyayı ifsad eden iki muzır fikri akım, olarak kabul edebiliriz.) Enbiyâ-96,97/329

YEDİ KAT GÖĞÜ ALLAH, TABAKA TABAKA BİRBİRİYLE AHENKLİ OLARAK YARATTI

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah) ki, yedi kat göğü, tabaka tabaka birbiriyle uyum içerisinde yaratandır. Rahman’ın yaratmasında (ve yarattıklarında) hiçbir düzensizlik göremezsin!” Mülk-3/561

YEDİ KAT GÖK, YER VE BUNLARDA BULUNAN HERKES ALLAH’I TESBİH EDER

Yedi kat gök, yer ve bunlarda bulunan herkes Allah’ı tesbih ederler. (Yani canlı cansız bütün mahlûkât.) İsrâ-44/285

YEDİ KAT GÖK

Allah, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı; sonra iradesiyle yukarıya yönelip orayı da yedi kat gök olarak tanzim etti. Bakara-29/4

YEDİKLERİNİZİ VE BİRİKTİRDİKLERİNİZİ ALLAH’IN İZNİ İLE BİLDİRİRİM!

İsa as, İsrailoğullarına peygamberliğini isbat sadedinde şöyle demişti: “ Ben, Allah’ın izni ile evlerinizde ne yediğinizi ve neleri biriktirip sakladığınızı size bildiririm! Eğer inanmaya niyetiniz varsa, bunda sizin için alınacak ders vardır.” Bu âyet, elektronik cihazlarla dışarıdan, ev içinde nelerin konuşulduğunu, hattâ nelerin var olduğunun görüntüsünün tesbit edilebileceğine işâret eder. Âl-i İmrân-49/55

YEDİREN DE İÇİREN DE ALLAH’DIR

Hz. İbrahim kavmine dedi ki: “Bana yediren de, Bana içiren de ancak O (Allah) dır.” Şuarâ-79/369

YEDİYÜZ KAT VEREN DÂNE MİSÂLİ

Mallarını Allah yolunda harcayanların misali, yedi başak bitiren bir dânenin hali gibidir. Her bir başakta yüz dâne vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını da verir. Allah’ın lütfu geniştir, ilmi her şeyi kapsar. Bakara-261/43

YELKENLİ GEMİLERİN AKIP GİTMESİ, ALLAH’IN KUDRETİNİN DELİLLERİNDENDİR

Yağmurun önünde rüzgârları gönderen Allah, rahmetini size taddırdığı gibi o rüzgârlarla, gemilerinizin akıp gitmesini de sağlar. Tâ rızkınıızı arayasınız ve şükredesiniz! Bu hal, Allah’ın kudretinin delillerindendir. Rûm-46/408

YELKENLİ GEMİLERİN RÜZGARINI GÖNDERMESİ ALLAH’IN KUDRETİNİN DELİLLERİNDENDİR

Denizde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, yelkenli gemiler de denizin ortasında durakalır. (O dilerse petrolden, elektrikten vs. enerjiyi yok eder de yine gemiler denizin ortasında; uçaklar havaalanlarında kalakalır.) Bunda çok sabreden ve çok şükreden herkes için alınacak pek çok ibretler vardır. Şûrâ-32,33/486

YEMEK HUSUSUNDA, KİMLERİN EVİNDEN YEMEK YEMEMİZDE DİNEN SAKINCA YOKTUR?

Merhameti bol Rabbimiz, şu yakınlarımızın evinden yemek yememizde bir sakınca olmayacağını beyân buyurarak hepimize büyük bir rahatlık bahşetmiştir: “Onların, sizin evlerinizden yemek yemelerinde bir mahzur olmadığı gibi; sizin de: 1-Eşlerinize, 2-Çocuklarınıza, 3-Babalarınıza, 4-Annelerinize, 5-Erkek kardeşlerinize, 6-kız kardeşlerinize, 7-Amcalarınıza, 8-Halalarınıza, 9-Dayılarınıza, 10-Teyzelerinize ait evlerden; 11-Yahut anahtarları size bırakılan evlerden; 12-Veya arkadaşlarınızın evlerinden yemek yemenizde bir sakınca yoktur. Bu sayılan kişilerle toplu olarak veya ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur.” Nûr-61/357

YEMEK Mİ YERMİŞ, ÇARŞIDA PAZARDA MI GEZERMİŞ PEYGAMBER?

Müşriklerin muhâkeme özürlü oldukları her yönden besbelli! Şöyle diyorlar: “Böyle peygamber mi olur? Yemek yiyor, çarşıda pazarda dolaşıyor. Bâri yanında insanlara korku salan heybetli bir melek olsaydı da ondan korkan insanlar uyarıya kulak verselerdi! Hem peygamber dediğinin bir hazinesi olur, zenginliğiyle bir itibarı olur da arkasından gidilir. Bu (Hz. Muhammed) fakirin biri, bundan peygamber mi olur? Yahut bir bahçesi olsaydı ya! Madem Allah, O’nu peygamber olarak göndermiş, hazinesiyle, bahçeleriyle beraber gönderseydi ya! Doğrusu, siz büyülenmiş bir adamın peşine düşmüşsünüz!” (Yani zengin, itibarlı, toplumun kalbur üstü, seviyeli, itibarlı kişileri (Hz. Ebu Bekir gibi), nasıl olur da yetim, fakir birisinin arkasından gidilir? Demek istiyorlar. Peygamber insanlarla meşgul olacak zaman bulmakta zorlanırken bir de ekinle, meyve bahçeleriyle mi uğraşacaktı?) Allah da o mantık fukaralarına karşı şöyle cevap veriyor: “Habibim Ya Muhammed! Bak senin hakkında nasıl saçma sapan, tutarsız misâller getiriyorlar? Onlar, dalâlete düştüler de artık, hidâyete hiç bir yol bulamazlar. Şanı Yüce olan Allah, elbette dilediği takdirde, altından ırmaklar akan cennetleri, yaptığı o göz kamaştıran sarayları, bu dünyada da Sana yaratarak verebilir. Ama dünya, içinde keyf yapılacak, yaşanmak için gelinmiş bir yer olmadığından Allah, daha hayırlısını, Sana Ahirette verecek!” Furkan-7,10/359

YEMEZ ALLAH FAKAT YEDİRİR

“Halbuki O (Allah), yediriyor ama yedirilmiyor.” (Yani yiyen içenden Allah olmaz! Zira yeme içme bir ihtiyaç ve bir zaaftır. Allah ise kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir.) En’âm-14/128

YEMİN EDİYOR YÜCE RABBİMİZ KUR’AN’A!

Allah-ü Teâlâ, “Hâ Mîm. Kendisi açık olan ve her gerçeği açıklayan bu Kur’an’a yemin olsun!” buyurarak Kur’an-ı Kerîm’i senâ ediyor. Duhân-1,2/495

YEMİN HAYIRLI İŞLERE ENGEL DEĞİLDİR

Yemin ettin, baktın ki bu yeminin hayırlı bir işin yapılmasına engel oluyor, yeminini bozarsın, o hayırlı işi yerine getirirsin! Bozduğun yemininin de keffâretini ödersin. Doğru olanı böyledir, Allah işitir ve bilir! Bakara-224/34

YEMİN KEFFARETİ İLE İLGİLİ AYET-İ KERİME

Yeminin keffâreti şöyle ödenir: 1-Yemin edenin ailesine yedirdiği yemeğin orta hallisinden on fakiri bir gün, iki öğün (sabahlı akşamlı) doyurmaktır. 2-Veya on fakiri baştan ayağa giydirmektir. 3-Veya bir köle azad etmektir. 4-Veya bunlara gücü yetmeyenin üç gün oruç tutması boynunun borcudur. Yemin edip de yeminini bozanın cezası böyledir. Mâide-89/121

YEMİNİ ALLAH EDİYORSA BUNDAN AKIL SAHİBİ OLAN, İBRET ALACAK VE ÖNEM VERECEKTİR!

Allah-ü Teâla buyuruyor: “Allah, (Fecr’e, On Gece’ye, Çift ve Tek olana, geçip giden Gece’ye yemin ettikten sonra):‘nasıl, bunlarda (deli olmayacak kadar) aklı olan için yemin değeri vardır değil mi?’(diyerek, yeminlerine üst düzey derecede itinâ gösterilmesine dikkat çekiyor!)” Fecr-5/592

YEMİNİN HANGİSİ BİZİ SORUMLU TUTAR?

Bilerek yaptığımız yeminlerden sorumluyuz. Alışkanlıkla farkında olmadığımız veya konuşma çeşnisi olarak yaptığımız yeminlerden sorumlu tutulmayacağımızı Ğafûr (çok affeden) Halîm (cezalandırmakta acele etmeyen) Rabbimiz bildiriyor. Bakara-225/35

YEMİNLERİN HANGİSİNDEN SORUMLUYUZ?

Allah, sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden sorumlu tutmaz; ama bilerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutar. Mâide-89/121

YEMİNLERİNİ BİR KALKAN OLARAK KULLANARAK İNSANLARI ALLAH YOLUNDAN ALIKOYARLAR

Öyle kimseler vardır ki insanları Allah yolundan alıkoymak için yeminlerini kalkan olarak kullanırlar da saf insanları kandırırlar ve onları Allah yolundan alıkoyarlar. (Yani vallahi böyle, billahi şöyle diyerek bâtılı hak gibi gösterirler.) Bunlara Allah, zelil ve perişan eden bir azap hazırlamıştır. Mücâdele-16/543

YEMİNLERİNİ BOZUP BUNU BİR ALDATMA ARACI YAPANLAR

“Bu âyet meâlinde Yüce Allah, sayıca, malca ve nüfuz üstünlüğünce güç ve kuvvet sahibi olanların bu halden şımararak güç zehirlenmesine kapılmaları sebebiyle yeminlerini bozmaları, hukuku çiğnemeleri durumlarını, ipini eğirip büken, sonra da çözen ve böylece bütün emeklerini boşa çıkaran ahmak kadına benzetir. Kıyamet günü de bu bozgunculuk sebebiyle ihtilâfa düştükleri şeyleri açıklayacağını beyân eder.” Nahl-92/276

YEMİNLERİNİ KALKAN OLARAK KULLANMAK, BİR MÜNAFIKLIK ALAMETİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar (münâfıklar), yeminlerini bir kalkan olarak kullanıp insanları Allah yolundan uzaklaştırırlar (yemin billah ederek insanların itimatlarını kazanırlar da onları sapıtırlar). Muhakkak ki, onların yaptıkları bu iş, ne kötü bir iştir!” (Evet, özellikle ticarette yemin billah ederek muhatabın itimadını kazanıp aldatanlar, bir münâfıklık alâmeti taşıdıklarını unutmasınlar ve tir tir titresinler!) Münâfikûn-2/553

YEMİNLERİNİ MENFAATINA ALET EDENLERE PEK BÜYÜK BİR AZAP VARDIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yeminlerinizi aranızda bir aldatma ve fesat âleti yapmayın ki, ayağınız sapasağlam bastıktan sonra kayar. İnsanları Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğün cezâsını tadarsınız, Ahirette de size pek büyük bir azap vardır.” (Tüccar, hatalı malını satmak için sağlam diye yemin eder de malı yerine Ahiretini satar. Zavallı bilmiyor ki, ahmağın tekidir!) Nahl-94/277

YEMİNLERİNİZDE İSABET YOKSA ALLAH-Ü TEALA, ONA DA BİR ÇÖZÜM YOLU GÖSTERMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, yeminlerinizin (keffaretini vermek sûretiyle) size bir çözüm yolu göstermiştir. Çünki Allah sizin Mevlânızdır! Ve O, Alîm’dir, Hakîm’dir.” Tahrîm-2/559

YEMİNLERİNİZE SAHİP ÇIKIN!:

Allah-ü Teâlâ: “Yeminlerinize sahip çıkın!” buyuruyor. Bu âyetten şunu anlıyorum: Âzâmî sabırla yemininizi tutun, hânis olmayın; eğer yemininizi bozacak olursanız keffâretini ödeyin! Bir de sık sık yemin bozarak yeminin ağırlığını gidermeyin! Mâide-89/121

YEMİNLERİNİZİ BOZMAYIN!

“Allah’ı kefil ederek bağlandığınız yeminlerinizi sağlamlaştırdıktan sonra bozmayın! Şüphe yok ki Allah, ne yaparsanız hepsini bilir.” Nahl-91/276

YER AÇIN GELENE Kİ, ALLAH DA SİZE GENİŞLİK VERSİN!

Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Sizler toplantı halinde iken ‘biraz yer açıverin!’ denildiğinde (yeni gelene) yer açın ki, Allah da size genişlik versin! Size ‘kalkın!’ denildiği zaman da hemen kalkıverin ki, Allah sizden iman edenleri, hele hele o kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin! Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Bu Âyet-i Kerime’den şu hususu da anlayabiliriz: Kim ki, Allah’ın kullarından birine gerekli imkânları sağlar, onu mutlu ederse, Allah da dünya ve Ahiret lütuflarını artırarak O’nu mutlu eder!) Mücâdele-11/542

YER BAĞRINDAKİLERİ, MEZARDA YATAN İNSANLARI ÇIKARACAK

Allah-ü Teâlâ, Yer’in Kıyamet Günü bağrında yatan ne kadar (insan) varsa dışarı çıkaracak, çünki herkes, hesaba çekilecek! Zilzâl-2/599

YER BAŞKA YERE, GÖKLER BAŞKA GÖKLERE ÇEVRİLECEK, DÜZEN BOZULACAK!

“Gün gelecek, yer başka bir yere, gökler de başka göklere çevrilecek. Bu düzen elbette bozulacak.” İbrahim-48/260

YER DE GÖK GİBİ YEDİ KATTIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, öyle bir Allah’dır ki, yedi kat gökleri ve yer’den de onların mislini (benzerini) yaratmıştır. Allah’ın emri ve hükmü, bunlar arasında inip durmaktadır. Şüphesiz Allah’ın her şeye Kadir olduğunu, İlmi ile her şeyi kuşattığını bilesiniz!” (‘Yer de gökler misâli yedi kattır’ ibaresinden şu anlamları çıkarabiliriz: 1- Yer katmanı birbiri içinde mütedahil daireler gibi yedi kattır; 2-Göklerdeki galaksilerin yan yana durdukları gibi yeryüzündeki kıtalar da yedi adet olarak yan yana durmaktadırlar, şöyle ki: Asya, Avrupa, Afrika, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Okyanusya ve Antarktika kıtaları, yan yana durarak bu yedi kata (yedi bölüme) tetâbuk etmektedirler. 3-Kâinatta yedi gök gibi yedi yer dahi vardır. 4-Yedi rakamı, çokluktan kinaye olup kâinatta çok gök olduğu gibi çok yer de vardır. Allah-ü A’lem!) Talâk-12/558

YER DÜMDÜZ EDİLECEK VE İÇİNDEKİLERİ, KABİRDE YATANLARI DIŞARI ATIP BOŞALACAK!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yer uzatılıp yayıldığı (dümdüz edildiği), içindekileri (kabirde yatanları) dışarı atıp boşaldığı ve hep yapageldiği gibi Rabbinin buyruğunu dinlediği zaman; ey insan! Rabbine kavuşuncaya kadar çabalayacak ve yapmış olduğun amellerle karşı karşıya gelecek olansın!” İnşikâk-3,6/588

YER KÜRESİ ALLAH TARAFINDAN KORUNAKLI KILINMIŞTIR

Allah, yer küresi semasını yıldızlarla süslediği gibi onu yukarıdan gelecek her türlü tehlikeye karşı korunaklı kıldı. (Evet, gökten gelen taş bombardımanları, atmosferde kül ışın edilerek yeryüzü sakinleri korunmaktadır, ayrıca göğe kulak hırsızlığı yapmak için yükselmek isteyen her şerli şeytan, recmedilmektedir.) Fussılet-12/477

YER KÜRESİ İKİ DEVREDE YARATILDI

Bu Ayet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ, Yer’i iki günde (iki devrede) yarattığını beyan ediyor. Başka bir Ayette göklerin, yerden önce; yine başka bir ayette Yerin, Göklerden önce yaratıldığı beyan edilmiştir. Bu Ayet-i Kerime, zahirde çelişkili gibi gözüken iki hususu açıklayarak çelişkinin olmadığını (ki aslâ olmaz) vuzûha kavuşturmuştur. Şöyle ki: Yer, önce topraksız, susuz ve atmosfersiz olarak göklerden önce yaratılmıştır. Sonra gökler yaratılmıştır. Sonra Yer ikinci bir yaratılışla üzerine toprak serilmiş ve su indirilmiş, atmosferle kuşatılmış ve hayata elverişli bir kıvama sokulmuştur. Ey inkârcılar siz Allah’a ortaklar mı koşuyorsunuz? O, Alemlerin Rabbidir (bilesiniz)! Fussılet-9/476

YER MÜTHİŞ BİR DEPREMLE SARSILACAK, KIYAMET KOPACAK!

Allah-ü Teâlâ, kıyametin kopması hengâmında Yer’in müthiş bir depremle (zilzâl) sarsılacağını bildiriyor. Zilzâl-1/599

YER YÜZÜ BİR MEKTUBAT-I SAMEDANİYYEDİR OKUYABİLENE!

Allah-ü Teâlâ, “inanmak isteyenler için yeryüzünde kesin deliller vardır!” buyurmaktadır. Gözü olan görür, okur vesselâm! Zâriyât-20/520

YER, GÖKTEN ÖNCE YARATILDI

“Sonra göğe yöneldi” derken “sonra” kelimesi, göğün Yer’den sonra yaratıldığını isbat eder. Dünyanın gökten önce ve sonra olmak üzere iki yaratılışı olduğunu tefsir derslerinden öğrendik. O zaman göğün sonra yaratılması dünyanın birinci yaratılışından sonra anlamına gelir. Dünyanın dizayn edilmek üzere ikinci yaratılışı ise, göğün yaratılışından sonradır. Bakara-29/4

YER, KIYAMET GÜNÜ DİLE GELECEK VE ÜZERİNDE NE İŞLENDİYSE HEPSİNİ HABER VERECEK

Kıyamet Günü Allah-ü Teâlâ, Yer’e vahyedecek, Yer de o vahy bilgileri dâhilinde üzerinde erkek ve kadın kim, ne işlemişse onları bir bir haber vererek şâhitlik edecek! O gün vay insanlığın haline! Zilzâl-4,5/599

YER, HANGİ İFTİRADAN DOLAYI NEREDEYSE YARILACAK HALE GELİR?

“Rahmân evlât edindi” diye pek çirkin bir iftirâdan dolayı, neredeyse yer yarılacak hale gelir! Meryem-88,91/310

YER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hamd, gökleri ve Yer’i yaratan Allah’a mahsusdur.” Yer, arz da dediğimiz göklere nisbeten nokta kadar küçük bir cirimdir. Gökler tarafından kuşatılmış, âdeta göklerin kucağında sevgili bir yavru gibidir. Ama Allah-ü Teâlâ Yer’e gökler kadar değer vermiştir. O sebepten göklere denk tek küre, Yer’dir. Zira Allah Yer’e zengin muhtevâ yerleştirmiştir. Bir defa yaratığın özü hayat, yeryüzünde neşet etmiştir. Mahlûkâtın en değerli sultanı insanlık, yeryüzündedir. Hele hele insanlığın da sair mahlûkâtın da Sultanı, Allah-ü Teâlâ’nın “sevgilim!” dediği Fahr-i Alem Muhammed Mustafa sav, yeryüzündedir. Kur’an-ı Kerim’de genel olarak gökler anılırken, Yer ile beraber anılır. En’âm-1/127

YER’İ EN İDEAL BİR YERLEŞİM YERİ, SEMAYI DA BİR GÖK KUBBE YAPAN ALLAH NE YÜCEDİR!

Allah, ne Yücedir ki, yeryüzünü sizin için ideal bir yerleşim yeri, semayı da üzerinize bir gök kubbe yaptı. Öyleyse tangır tungur tanrılara değil de bir olan Allah’a kulluk yapmalısınız! Mü’min-64/473

YERDE OLAN HER ŞEY, DENİZLERDE YÜZEN GEMİLER, İNSANLIĞIN EMRİNE AMADE KILINMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerime’de: Yerde olan her şeyi, denizlerde yüzen gemileri insanoğlunun emrine âmâde kıldığını; göğü de yerin üzerine düşürmeyerek insanoğlunu muhafaza ettiğini beyân ediyor. Allah Raûf’dur, Rahîm’dir. Hacc-65/339

YERDEN ÇIKANI BİLİR ALLAH

Yerden çıkan ot, ağaç, maden vs. herbir şeyi Allah bilir. Hadîd-4/537

YERE BAKIN, ORAYA YERLEŞTİRİLEN SABİT DAĞLAR, HER CİNS BİTKİLER NELER DİYOR? ANLAYIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar, (‘ibret al!’diye haykıran) yere de bakmadılar mı ki, onu nasıl yaymışız? Oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada gönüller, gözler açan her cins bitkilerden çiftler bitirdik!” Kâf-7/517

YERE GİRENİ BİLİR ALLAH:

Yerin içine giren tohum vs. herbir şeyi Allah bilir. Hadîd-4/537

YERE KAZIK ÇAKIP BEKA BULAMAZSINIZ, HEPİNİZ FANİSİNİZ, BAKİ OLAN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yerin üstünde olan herkes fânidir, ancak celâl ve ikram sahibi Rabbinin Vechi (Zâtı) bâkî kalır.” (Bu Âyet-i Kerîme, Bekâ sıfatının sadece Allah’a mahsus olduğunun delilidir. Allah’ın Kendi izni ile Ahirette insanları ve cinleri ebedî yaşatması, onların da bekâ sıfatına sahip olması mânâsına gelmez! O sadece: ‘Allah isterse, dilediğini dilediği kadar yaşatır’ mânâsına gelir.) Rahman-26,27/531

YERE NE GİRER VE YERDEN NE ÇIKAR; GÖKTEN NE İNER VE GÖĞE NE ÇIKARSA ALLAH BİLİR!

Allah, gökten ne iniyor, göğe ne çıkıyorsa; yere ne ekiliyor ve yerden ne çıkıyorsa hepsini bildiğinden tohumlar, şaşırmadan cinslerine uygun olarak kendilerini yeryüzünde temâşâya arz ederler. Bundan dolayı incir çekirdeği, afyon otu olmaz, afyon çekirdeği de incir ağacı olmaz! Sebe’-2/427

YERE VE ONU DÖŞEYENE, ALLAH’A YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEALA

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yere ve onu döşeyene (Allah’a) yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-6/594

YERİ GÖĞÜ ALLAH YARATTI DER, FAKAT BİR TÜRLÜ, ELHAMDÜLİLLAH DEMEZ!

O müşriklere sorsan: “Gökleri ve Yer’i kim yarattı?” Derler ki: “Allah!” (Ama demezler: ‘Elhamdülillah!’ Habibim Ya Muhammed!) Sen “Elhamdülillah” de! Onların ekserisi bunun anlamını bilmezler. Lokman-25/412

YERİ GÖĞÜ YARATAN VE YORULMAYAN ALLAH, HİÇ ÖLÜLERİ DİRİLTMEYE KADİR OLAMAZ MI?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar görmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratan ve bunları yaratmaktan yorulmayan Allah, ölüleri diriltmeye haydi haydi kadirdir! Evet O, her şeye Kadir’dir.” Ahkâf-33/505

YERİN DİBİNE BATIRMAK ŞEKLİNDE BİR AZAP ÇEŞİDİ VARDIR

Allah-ü Teâlâ: “Dilersek onları yerin dibine batırırız” buyuruyor. Öyleyse böyle bir azap çeşidi vardır. Sebe’-9/428

YERİN DİBİNE GEÇİRİLEREK HELAK OLANLAR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tarihte); kimi kavimlerin helâkı, onları yerin dibine geçirmemizle (yere batırmamızla) olmuştur. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler.” Ankebût-40/400

YERİN DİBİNE GEÇİRİLMEKTEN EMİN Mİ OLDUNUZ? BİR BİLDİĞİNİZ VARSA BİZE DE SÖYLEYİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gökte olanın (imtihan sırrından dolayı Yüce Allah’ın izzet ve kudretine perde olan meleklerin), sizi yerin dibine geçirmesinden emin mi oldunuz? (Bir bildiğiniz varsa bize de söyleyin!) O zaman bir de bakarsınız ki yer, çalkalanıp sarsılıyordur!” Bu Âyet-i Kerime’den şu anlamları çıkarabiliriz: 1-Hiç kimsenin bir saniye sonrasına yaşam garantisi yoktur, herkesin başına her an her şey gelebilir. 2-Allah, gökte olmadığına göre “gökte olan”dan murat, Melâike-i Kirâm’dır. Meleklerin zâhirde her şeyi yerin dibine geçirmesinden bahsedilmesi, meleklerin Allah’ın izzet ve kudretine imtihan sırrı iktizasınca perde olmalarındandır, yoksa tüm güç ve kudret, Allah’a mahsustur. 3-Yeryüzü çalkantılarının, depremlerin olmasında meleklerin dahli vardır. 6-“Gökte olan”dan Allah-ü Teâlâ murad edilirse bu, mecâzen O’nun yüceliği kasdedilerek söylenilmiş bir ifade olur. Dünyalı için kâinatın her tarafı, göktür ve göğün ucu bucağı yoktur. Allah göktedir demek, her yerdedir demektir veya O, yüceler yücesidir demektir. Mülk-16/562

YERİN DİBİNE GİRMEK İSTEYECEKLER

Allah-ü Teâlâ: “O günde (kıyamet gününde) dini inkâr edip Peygambere isyan edenler, yerin dibine girmek, yerle bir olmak isteyeceklerdir. Onlar, Allah’dan hiçbir sözü de gizleyemezler.” buyuruyor. Nisâ-42/84

YERİNİZE BAŞKA BİRİLERİNİ GETİRİP SİZİ YOK ETMEK ALLAH İÇİN ÇOK KOLAYDIR

Ey insanlar! Siz neyinize güveniyorsunuz da Allah’a karşı nankörce davranıyorsunuz? Halbuki O, dilerse anında sizi helâk eder de yerinize başka birilerini getirir. Ve bu, O’na çok kolaydır. Fâtır-16,17/435

YERİNİZE DİLEDİĞİNİ GETİRİR

“Allah, sizi başka bir kavmin neslinden meydana getirdiği gibi, dilerse sizi, helâk edip ortadan kaldırır da sizden sonra yerinize dilediğini getirir.” En’âm-133/144

YERLERİNE YERLEŞTİKLERİNİZİN AKIBETLERİNDEN İBRET ALIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Mekkeliler!Sizden önce Âd ve Semûd kavimleri gibi) kendilerine zulmetmiş olanların yurtlarına yerleştiniz. Onlara neler yaptıklarımız da size iyice belli oldu. Size onların hallerinden meseller getirerek (gerçekleri anlattık. Artık ibret alın!)” İbrahim-45/260

YERYÜZÜ ALÇALTILIP DÖŞENDİ Kİ CANLILAR YAŞAYABİLSİN!

Allah-ü Teâlâ, yeryüzünü alçalttı. Yani ikinci bir yaratılışla tesviye etti, üzerine toprak serdi, su indirdi ki, canlılar yaşayabilsin. Yani insanların emrine amade kıldı. Rahman-10/530

YERYÜZÜ BİR DÖŞEKTİR

Evet, yeryüzü bataklık gibi değil ki batalım, sivri kayalar gibi değil ki, yatamayalım, yumuşacık toprak kılındı ki döşekte yatar gibi üzerinde yatalım! Bakara-22/3

YERYÜZÜ BİR İMTİHAN MEYDANIDIR

Allah buyurdu:“Hep birlikte oradan (cennetten) inin bakalım! Benden, size doğru yolu gösteren bir Rehber gelir de kim ona uyarsa, ona bir korku ve üzüntü yoktur. Ama kâfirler, âyetlerimizi yalan saydılar da devamlı kalmak üzere cehennemlik oldular.” Bakara-38,39/6

YERYÜZÜ BİR MİSAFİRHANEDİR

Allah buyurdu: “Siz yeryüzünde belli bir süreye kadar yerleşecek ve istifade edeceksiniz!” (Yani imtihanını tamamlayan, sonra Rabbine geri dönecek, durumuna göre ya cennete ya da cehenneme yerleşecektir.) Bakara-36/5

YERYÜZÜ İKİNCİ BİR YARATILIŞLA DÖŞENMİŞTİR

Allah-ü Teâlâ, “yeri de (ikinci bir yaratılışla, toprak, su ve sâir şeylerle) döşedik, işte Biz, ne güzel döşeyicileriz” buyurmaktadır. Zâriyât-48/521

YERYÜZÜ İNSANLIĞA BİR BEŞİKTİR

“O (Allah) ki, Yer’i size (insanlara) bir beşik yaptı.” Tâhâ-53/314

YERYÜZÜ İTAATKAR, HİZMETE AMADE, UYSAL BİR BİNEK KILINMIŞTIR

Allah-ü Teâlâ, yeryüzünü insanlar için itaatkâr, uysal bir binek halinde hizmete âmâde kılmıştır da “haydi onun omuzlarında yürüyün” demiştir. Bu Âyet-i Kerime’den şu mânâları çıkarabiliriz: 1-Yeryüzü, Nûh’un gemisi gibi feza denizi dalgaları içinde ekstradan korunarak hareket eden bir binektir. 2-Bu azîm ve cesîm bineği, sahibi olan Allah, üzerinde orantı itibariyle sivrisinek kadar olamayan insana musahhar kılmıştır. 3-Üzerini diğer mahlûkatla beraber insanoğlu da yesin içsin diye yiyecek ve içecek deposu haline getirmiştir. 4-Allah-ü Teâlâ: “Haydi omuzlarında yürüyün!” demekle lâtif bir hususa işaret eder şöyle ki: Hayvanlardan olan bineklerin omuzları, en hassas yerleridir, hiçbir hayvan o hassas yere binicisinin basmasını istemez. Yeryüzü bineğine: “Haydi omuzlarında yürüyün!” denmesi, onda itaat etmeyen hiçbir tarafının kalmadığını ifade eder. 5-Bu erzak deposundan “yiyin için, ama ölümden sonra dirilip hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna çıkacağınızı da bilin!” denmektedir. Mülk-15/562

YERYÜZÜ KUPKURU İKEN SU İNDİRİRİZ DE NEBATATTAN NİCE ÇİFTLER BİTİRİRİZ

Ve sen yeryüzünü kupkuru görürsün. Ne zaman ki üzerine su indiririz, çok geçmeden kıpırdanır, kabarır da her güzel çiftten nice nebâtât bitirir. (Evet, kupkuru toprağa hayat veren Allah, elbette kupkuru kemik kırıntılarına da hayat vermeye kâdirdir!) Hacc-5/331

YERYÜZÜ YAYILARAK GENİŞLETİLDİ Mİ?

“Yeryüzünü ise yaydık” âyeti, bize şunu açıklıyor: Yer göklerden önce yaratıldı. Sonra gökler yaratıldı. Sonra yere ikinci bir yaratılışla yeni düzen getirildi. Bu yeni düzen, yerin yayılmasını, genişletilmesini, üzerine dağların çakılmasını, toprağın serilmesini, atmosferin kılınmasını, su, bulut, deniz, ırmak gibi şeylerin var edilmesiyle canlı hayata elverişli hâle getilmesini içerir. Bunlardan da eşref-i mahlûkat olan insanın yaşaması için yeryüzünün hazırlandığını anlıyoruz. Hicr-19/262

YERYÜZÜ, DİRİLERE DE ÖLÜLERE DE BİR TOPLANMA YERİDİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, yeryüzünü hayat sahibi dirilere de ölmüş ölülere de bir toplanma yeri kılmadık mı?” Mürselât-25,26/580

YERYÜZÜNDE DOLAŞIN DA İBRET ALIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Yeryüzünde dolaşın da (Hakk’ı) yalanlayanların âkıbeti nasıl olmuş, bir bakın!” En’âm-11/128

YERYÜZÜNDE NELER VARDIR, NELER!

Yeryüzünde canlıların yaşayabilmesi için, orada (Allah-ü Teâlâ tarafından yaratılan) meyveler ve tomurcuklu hurma ağaçları, saplı ve yapraklı hububat ve hoş kokulu bitkiler vardır. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz? Rahman-11,12/530

YERYÜZÜNE BAKMIYORLAR MI, NASIL DÖŞENMİŞ?

Allah-ü Teâlâ, ne kaya gibi sert, ne çamur gibi cıvık, ne şöyle, ne de böyle; tam yaşanmaya elverişli kıvamda döşenen ve evrende bir benzeri bulunmayan yeryüzünü nazar-ı dikkate veriyor ki, bunun aslâ tesadüfen olamayacağını anlasınlar ve iman etsinler! Daha artık ibret almayıp iman etmeyene ne diyelim, toprağın bol olsun! Ğâşiye-20/592

YERYÜZÜNE SALİH KULLAR VARİSTİRLER

Allah-ü Teâlâ buyurdu: “And olsun ki Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebur’da şöyle yazdık: Yeryüzüne sâlih kullarım vâris olacaklar (Dünya, onlara kalacak)! Muhakkak ki bunda (Kur’an’da) da, ibâdet eden topluluk için kâfi bir mesaj vardır!” (Son cümleden anladığım: Hangi topluluk ki, salih amelleri (arkasından barış gelen eylemleri) işler, Zebur’da dendiği gibi Kur’an’da da aynı hüküm câridir: Dünya, onlara miras kalır! Allah-ü A’lem!) Enbiyâ-105,106/330

YERYÜZÜNÜ DÖŞEYEN ALLAH’DIR

Allah-ü Teâlâ, göğü direksiz yükseltti, geceyi karanlık, gündüzü aydınlık yaptı. Sonra da yeryüzünü toprak ile döşeyip yerleşime hazırladı. Nâziât-30/583

YERYÜZÜNÜ YAYDI ALLAH

“Allah, O’dur ki, yeri yaydı.” Ra’d-3/248

YEŞİL AĞAÇTAN ATEŞ ÇIKARMAK, ZITLARDAN ZIT ÇIKARMAK ALLAH’A AİD BİR KEYFİYETTİR

Hayat fışkıran yeşil ağaçtan, ölüm fışkıran ateş çıkarmak, ancak Allah’a ait bir keyfiyettir. Ey insanoğlu! Siz de o ateşi, o yeşil ağaçtan tutuşturup duruyorsunuz. (Hâlâ kadrini bilmeyip inanmayacak mısınız?) Yâ Sîn-80/444

YEŞİLLİK SUYUN VARLIĞINA BAĞLIDIR

Allah-ü Teâlâ: “Görmedin mi ki Allah, gökten bir su indirir de yeryüzü yemyeşil oluverir” buyuruyor. Bu âyetten: Su ile yeşilliğin birbirinin varlığının delili olduğuna, (güneş varsa ışık var, ışık varsa güneş var misüllü) su varsa yeşillik var, yeşillik varsa su vardır hakikatına ulaşabiliriz. İşin aslında suyun, yeşilliklerin rızkı olarak indirildiğine, suyunun bol olmasını isteyenlerin yeşillik katliamında bulunmaması lâzım geldiğine rahatlıkla hükmedebiliriz. Hacc-63/338

YEŞİLLİKLERİ ÇIKARAN, SONRA DA ONLARI KAPKARA KURU BİR ÇÖPE ÇEVİREN ALLAH’DIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah)ki, yeşillikleri (topraktan) çıkardı, sonra da onları, kapkara kuru bir çöpe çevirdi.” (Allah’ın yaptığı şuradan bellidir ki: Eğer bu iş insanın tasarrufu altında olsaydı, yeşillikleri çıkardıktan sonra onları aslâ çöp haline getirmezdi. Elinden bir şey gelmediğine göre fâil Allah’dır.) A’lâ-4,5/591

YETİM KIZLAR İLE EVLENMEKTE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Allah-ü Teâlâ beyân ediyor: “Himâyeniz altındaki yetim kızlarla, eğer aralarında adâleti gözetebilecekseniz evlenmenizde bir sakınca yoktur. Aksi takdirde (yetim olmayan) başka hanımlardan (ihtiyaç hasıl olması şartı ile) iki(nci), üç(üncü) ve en nihayet dörd(üncü) hanımla evlenebilirsiniz.” Allah-ü Teâlâ’nın bu hükmü, bir ruhsattır, bir azimet değildir. Örnek: Kadının çocuğu olmuyorsa, neslinin kesilmemesi için veya dehşetli bir savaş neticesinde kadın nüfûsunun erkeklerden pek fazla olması durumunda, kadınların fuhşa sürüklenmemesi için erkek, aralarında adâleti gözetmek şartı ile birden fazla eş edinebilir. Burada ana tema, yine kadının emniyeti, menfaatidir; yoksa erkeğin şehvetine ruhsat değildir. Maalesef bu hakikat, tam ters anlaşılmaktadır. Nisâ-3/76

YETİM KIZLAR VE YETİM ÇOCUKLAR HAKKINDA

Câhiliye Arapları, yetim kalan kızlarla yetim çocukları himâyelerine alırlar ve onların mallarını yerlerdi. Kızları, hoşuna giderse nikâhlarlar, hoşuna gitmezse mallarını yer, kendilerini mahrum bırakırlardı. Yetim çocukları da mirasdan mahrum bırakırlardı. İslâm bu zulmü: “Yetimlerin haklarını, kendilerine vermekte tam adâleti gözetin! Yaptığınız her iyiliği mutlaka Allah bilir.” Âyeti ile ortadan kaldırmıştır. Nisâ-127/97

YETİM MALI NE ZAMAN KENDİLERİNE TESLİM EDİLİR? YOL HARİTASI NEDİR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yetimleri evlilik çağına kadar gözetip deneyin! Onlarda rüşdüne ermiş bir hal görürseniz, o takdirde mallarını kendilerine teslim edin! Sakın ha ‘büyüyecekler de malları elimizden alacaklar’ diye israfla, acele ile yemeyin! Velâyeti üzerine alan kişi zenginse, yetim malından yemekten kaçınsın; yok, fakir ise ihtiyaç ve emeği nisbetinde örfe uygun miktarda yiyebilir. Yetimin malını teslim ettiğinizde yanınızda şâhitler bulunsun! Hesap görücü olarak Allah’ın yettiğini de sakın unutmayın!” Nisâ-6/76

YETİM MALINA VELAYETİNİZ VARSA KILI KIRK YARARAK DAVRANIN

Ey yetim malını velâyeti altına alan veliler! Dikkatli olun!Onların mallarını sefihlere (yerli yerinde kullanamayanlara) vermeyin. Fakat kendilerine (mal sahibi yetimlere) yedirin, onları giydirin, onlara güzel söz söyleyin! Nisâ-5/76

YETİMİ SAKIN OLA Kİ, GÜÇSÜZ BULUP ONU EZME, HAKKINI YEME, ONU KÜÇÜMSEYİP ÜZME!

Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimizin sav şahsında dile getirdiği âyetleriyle bütün ümmete şu mesajı veriyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Rabbin Seni yetim bulup, (amcan Ebu Talib’in yanında) barındırmadı mı? Seni (henüz vahye mazhar olmadığın vakitlerde Dinin hükümlerinden) habersiz bulup Sana yol göstermedi mi? (Peygamberlik ve kitap vermedi mi?), Seni muhtaç bulup ihtiyaçlarını gidermedi mi? Öyle ise Sen de sakın yetimi güçsüz bulup onu ezme, hakkını yeme, onu küçümseyip de üzme!” Duhâ-6,9/596

YETİMİN MALINA RÜŞDÜNE ERİNCEYE KADAR EN GÜZEL ŞEKLİN DIŞINDA YAKLAŞMAYIN

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yetimin malına rüşdüne erene kadar en güzel şeklin dışında (malı muhâfaza ve yetime yardım etme dışında) bir surette yaklaşmayın! Bunlar, Allah’ın size emrettiği şeylerdir.” En’âm-152/148

YETİMİN MALINI KORUYACAKSAN NE A’LA, YOKSA SAKIN YAKLAŞMA!

Büluğ çağına erinceye kadar yetimin malına koruma maksadıyla yaklaşabilirsin ve korursun! Aksi takdirde yetimin malına yaklaşmak men edilmiştir. (Büluğ çağı, erkekte ihtilâm, kızda ay hâli ile başlar. Bunlar görülmezse Ebu Hanife’ye göre yaş erkekte 18, kızda 17’dir. Yetim malı yiyen karnına ateş doldurur, bunu da unutmasın!) İsrâ-34/284

YETİMİN MALLARINI KENDİLERİNE VERİN!

Allah-ü Teâlâ emrediyor: Yetimlere mallarını verin ve temizi (helâlı) pis olana (harama) değişmeyin! Onların mallarını, mallarınıza katarak yemeyin! Çünki bu, büyük bir günâhtır.” Nisâ-2/76

YETİMLER HAKKINDA TİR TİR TİTREMELİ

O kimse ki öldüğünde arkasına, hayat şartları altında ezilecek küçük yavrular bıraktığında “bunların hali nice olur?” diye endişe ettiği gibi (empati yaparak) yetimler hakkında da aynı endişeyi duymalıdır. O sebepten yetimin malında haksızlık etmekten tir tir titreyip korkmalı ve Allah’ın cezalandırmasından sakınarak doğrusu neyse onu söylemelidir. Nisâ-9/77

YETİMLERE NASIL DAVRANACAĞIZ?

Yetimler hakkında üzerimize terettüp eden görevler: 1-onları eğitmek, 2-Mallarının çarçur edilmesini önlemek, 3-Onları hayatın zorluklarıyla başbaşa bırakmamak, 4-Onlara sahip çıkmak için beraber oturmak elbette hayırlı bir iştir. Unutmayın, Allah onlar hakkında boz-gunculuk edeni, ıslah edenden ayırır. Bakara-220/34

YETKİ GASBI YAPAN ZALİMİN TEKİDİR

Allah’a ait olan helâl ve haram kılma yetkisini hiçbir delil olmaksızın gasbedip “şu helâldir, şu haramdır!” diyenden daha zalim kim olabilir? En’âm-144/146

YETKİ VE HÜKÜM DİN GÜNÜ’NDE, HESAP GÜNÜ’NDE SADECE ALLAH’A AİTTİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dîn (hesap) Günü’nde hüküm ve yetki, sadece ve sadece Allah’a aittir!” İnfitâr-19/586

YETMİŞ ARŞINLIK ZİNCİRE VURULUP ACIDAN KIVRANAN SERSERİ DE KİM OLA?

Cehennemde yetmiş arşınlık sağlam mı sağlam bir zincire vurulup azap içinde kıvrım kıvrım kıvranan serseri, şöyle yaptı da o azâba dûçar oldu: 1-O, büyükler büyüğü Allah’a inanmazdı; 2-Yoksulu, fakiri doyurmaya teşvik etmezdi. (O serserinin yerinde olmak istemeyenler, inansınlar, doyursunlar vesselâm!) Hâkka-32,34/566

YIKILIN ARTIK EY İNKAR EDENLER!

İnkâr edenlere gelince, onların hakkı artık yüz üstü yıkılmaktır. Allah, onların yaptıklarını boşa çıkardı. Bu böyledir! Çünki onlar, Allah’ın indirdiği buyruklarını hoş görmediler, O da, onların amellerini boşa çıkardı. Muhammed-8,9/506

YILDIRIM ÇARPTI AZGINLARI

“Allah`ı görmeden aslâ sana iman etmeyeceğiz!” deyip dururken derhal sizi yıldırım çarptı da bakakaldınız ey azgın İsrailoğulları Bakara-55/7

YILDIRIM KİMLERİ ÇARPMIŞTI?

Ehl-i kitap, bir vakit Musa as’dan “Allah’ı bize açıkça göster!” demişlerdi de onları, bu haddini aşma zulümlerinden dolayı yıldırım çarpmıştı. Nisâ-153/101

YILDIRIMLARI GÖNDEREN ALLAH’DIR, ONLARLA DİLEDİĞİ KİMSELERİ ÇARPAR!

“O (Allah), yıldırımlar gönderir, onlarla dilediği kimseleri çarpar! Hal böyleyken onlar, hâlâ Allah hakkında birbirleriyle tartışıp, ileri geri konuşurlar. Halbuki O’nun cezası pek çetindir.” Ra’d-13/249

YILDIZ GÖRDÜ, RABBİM BUDUR, DEDİ

İbrahim as, gece bastırınca bir yıldız gördü. (Muhataplarını irşâd ve istidlâl yoluyla onlara Rabbin Allah olduğunu isbat etmek için) “Rabbim budur!” dedi; yıldız batınca da: “Ben öyle sönüp batanları tanrı diye sevmem!” dedi. En’âm-76/136

YILDIZLAR BİRİNCİ KAT SEMADADIR

Ayet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ: “Biz, dünya semâsını yıldızlarla süsledik!” buyurmaktadır. Başka Ayetlerde yedi kat semâdan bahsedilince yıldızların, dünyayı kuşatan ilk semâ halkasında, yani birinci kat semâda olduğu anlaşılmaktadır. Sâffât-6/445

YILDIZLAR DAHİ ALLAH’IN EMRİYLE İNSANOĞLUNA RAM EDİLMİŞTİR

“Hem (Allah), geceyi ve gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da O’nun emriyle size râm edilmiştir. Elbette bunda aklını çalıştıran kimseler için nice ibretli deliller vardır.” Nahl-12/267

YILDIZLAR PATIR PATIR DÖKÜLÜP SAÇILDIĞI ZAMAN KİŞİ NE YAPIP NE YAPMADIĞINI ANLAR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yıldızlar (yerlerinden patır patır dökülüp) saçıldığı zaman Kişi, ne yapıp ne yapmadığını iyice anlayacaktır!” ama iş işten geçmiştir artık; pişmanlıkları fayda vermez! İnfitâr-2/586

YILDIZLAR YERLERİNDEN PATIR PATIR DÖKÜLECEK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yıldızlar (yerlerinden patır patır) döküldüğü zaman İnsan, (hayır ve şer) ne hazırladığını öğrenecektir!” Tekvîr-2/585

YILDIZLAR, DÜNYA SEMASININ KANDİLLERİDİR, SÜSLERİDİR

Allah, dünya semasını kandillerle (yıldızlarla) süsledi. Fussılet-12/477

YILDIZLARDA KIYAMETLERİN KOPTUĞUNU BU AYETTEN ANLIYORUZ

Allah-ü Teâlâ, göğe çıkıp kulak hırsızlığı yaparak kâhin kardeşlerine malzeme taşımak isteyen şeytanları (cinleri), şihaplarıyla kovalaması, yere yakarak tekrar indirmesi, bize yıldızlar arasında nice kıyametlerin koptuğunu ispatlamaktadır. Şöyle ki: Allah-ü Teâlâ, yere en yakın göğün yıldızlarla süslendiğini beyan ediyor. Göğe çıkmak isteyen cin şeytanlarını da şihaplarla (meteorlarla) yere geri döndürüyor. Meteor ise, başına kıyamet kopmuş bir yıldızın parçasıdır. Demek yıldızların başına kıyametler kopuyor ve parçaları da israf olmuyor. Mülk-5/561

YILDIZLARDAN AĞAÇLARA, BİTKİLERE HER ŞEY ALLAHA SECDE HALİNDEDİRLER

Makro âlemi temsil eden yıldızlardan mikro âlemi temsil eden ağaçlara, bitkilere varıncaya kadar (yani var olan her şey), Allah’a secde halindedirler. (Biz bilemiyorsak, bu bizim eksikliğimizdendir.) Rahman-6/530

YILDIZLARDAN FAYDALANARAK YOL BULMAK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kara ve denizin karanlıklarında, kendileriyle yol bulasınız diye yıldızları, sizin için sebep kılan O (Allah)dır.” En’âm-97/139

YILDIZLARDAN YARARLANARAK GECELEYİN YOL BULMAK

“Allah, Yol bulmada yararlanacağınız daha nice alâmetler (pusula, elektronik yol gösterici aygıtlar vs.), işâretler koydu. Yıldızlarla da bir kısım insanlar (geceleyin) yol bulurlar.” Nahl-16/268

YILDIZLARIN BATIŞININ ARDINDAN DA RABBİNİ TESBİH ET!

Allah-ü Teâlâ: “Gecenin bir kısmında (akşam, yatsı ve teheccüt namazlarında) ve gecenin sonunda yıldızların batışından sonra da (sabah namazında) O’nu (Rabbini) tesbih et!” buyurmaktadır. Âyet-i Kerime, akşam, yatsı ve sabah namazını bütün ümmete, bu namazlarla beraber teheccüt namazını ise Peygamber Efendimize farz kılmaktadır. Tûr-49/524

YILDIZLARIN GÜNDÜZ SİNİP GİZLENDİKLERİNE ALLAH, YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gündüzün sinip gizlenen yıldızlara yemin olsun ki, Kur’an çok şerefli bir Elçinin (Cebrail’in, vahiyden ibaret) getirip okuduğu sözüdür!” Evet, aydınlık dahi bir perdedir de insan, dünya gözü ile göremez olur! O sebepten Allah-ü Teâlâ’yı şiddet-i zuhurundan (en belirgin, en açık, en bilinen olduğundan )gizlendiği için göz O’nu göremiyor! Tekvîr-15/585

YILMAYIN SAKIN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Düşmanlarınız karşısında sakın yılmayın, gevşemeyin! Eğer inanıyorsanız, üstünsünüz!” Âl-i İmrân-139/66

YİĞİT OĞLU YİĞİTLER VARDIR Kİ MÜ’MİNLERDEN, ALLAH’A VERDİKLERİ SÖZLERİNDE DURDULAR

Mü’minlerden (Enes bin Nadr ve Uhut Şehitleri gibi) öyle Yiğitler vardır ki, Allah’a verdikleri sözlerini (şehid olmayı) yerine getirerek sadâkatlerini isbat ettiler. Kimileri de (şehit olmayı) bekliyor. Ahzâb-23/420

YİRMİ KİŞİ, MÜŞRİKLERDEN İKİYÜZ KİŞİYE GALİP GELİRLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa (mukaddesâtın korunması amacıyla cihada) teşvik et! Eğer sizden sabreden yirmi kişi olursa, müşriklerden ikiyüz kişiye gâlip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, inkâr edenlerden bin kişiye gâlip gelirler. Çünki o kâfirler, gerçeği ve âkıbeti anlamayan bir güruhtur.” Enfâl-65/184

YİYECEK İÇECEK YÜZYIL DURDU DA BOZULMADI

Allah, Uzeyr’i yüzyıl ölü yatırdı, sonra diriltti ve dedi ki: “Yiyeceğine bak ter-ü taze, hiç bozulmamış!” Mu’cizeler, insanoğlunun varabileceği son noktaları belirler. Demek yiyeceklerimizi, teknolojik ürünler ile yüzyıl saklayabileceğiz! Bakara-259/42

YİYECEKLER HELAL VE TEMİZ OLMALIDIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın size rızık olarak yarattığı şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyiniz! Kendisine iman ettiğiniz Allah’a (haram ve pis olanlardan yemek suretiyle) karşı gelmekten sakınınız!” Mâide-88/121

YİYECEKLER NE OLMALIDIR?

Allah-ü Teâlâ: “Ey insanlar yeryüzündeki bütün nimetlerimden helal ve temiz olanlarından yiyiniz!” buyurmaktadır. Bu emir, gayet derecede önemlidir. Bakara-168/24

YİYECEKLERİN TÜMÜ İSRAİLOĞULLARINA HELAL İDİ

Tevrat indirilmeden önce İsrail’in (Ya’kub’un) kendi nefsine haram kıldığı hâriç bütün yiyecekler, İsrailoğullarına helâl idi. Eğer sâdık kimseler iseniz, açın bakın ve okuyun bakalım Tevrat’ı, böyle yazmıyor mu? Âl-i İmrân-93/61

YİYİN İÇİN EFENDİLER, BU DÜNYA SİZİN OLSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bırak onları, yesinler, içsinler, zevklerine düşsünler, arzu ve emelleri kendilerini oyalayadursun! Yakında bilecekler! (Ba’de harâb-id dünya.) Hicr-3/261

YİYİP BİTİRDİNİZ TAYYİBELERİNİZİ, ZEVK ALDIKLARINIZI DÜNYADA, DENİR O KEFERELERE

Gün gelecek kâfirler cehennem ateşine arz olunurlarken kendilerine şöyle denilecek: “Bütün zevklerinizi, güzel şeylerinizi dünya hayatında yiyip bitirdiniz, onlarla safâ sürerek tükettiniz! (Buraya bir şey bırakmadınız!) Artık bugün, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan, fâsıklık içerisinde olmanızdan dolayı hor ve hakir eden bir azap ile cezalandırılacaksınız!” Ahkâf-20/503

YOK OLACAK HER ŞEY, SADECE VE SADECE ALLAH’IN VECHİ, ZATI BAKİ KALACAKTIR!

Bu Âyet-i Azîmede Yüce Allah, Kendi Vechi (Zatı) hâriç, her şeyin yok olacağını açık bir ifade ile beyan ediyor. Ayrıca hükmün, Kendisine ait olduğunu ve herkesin Kendisi’ne döndürüleceğini de beyan ediyor. Kasas-88/395

YOKSA PEYGAMBERLİK KARŞILIĞINDA BİR ÜCRET İSTİYORSUN DA ONLARA AĞIR MI GELİYOR?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya Muhammed! Yoksa Sen onlardan peygamberlik karşılığında bir ücret istiyorsun da onlar, bu ağır borç yükün altında eziliyorlar mı?” (da böyle kem küm ediyorlar.) Tûr-40/524

YOKSA RABBİNİN HAZİNELERİ ONLARIN YANINDA MI, YOKSA KAİNATI ONLAR MI YÖNETİYORLAR?

Mekke müşrikleri (ve onların izinden gidenlerin) yanlarında, yoksa Rabbinin hazineleri mi var? Yoksa kâinatı onlar mı yönetiyorlar? (da böyle bâlâ pervezâne konuşuyorlar.) Tûr-37/524

YOKSA, YOKSA İLE İNKARCILARIN İDDİALARI, BU SUREDE 15 YERDE ÇÜRÜTÜLMÜŞTÜR

Edebî sanatlardan biri de “istifham-ı inkârî ve taaccübî”dir. Yani soru üslûbu olan “nasıl olur da bu gerçekleri inkâr edebilirsiniz, şaşılır sizin aklınıza!”diyerek muhatap ilzam edlir. Bu Sûrede bu üslûp, 29. ve 43. Âyetler arasında 15 yerde kullanılmıştır. Tûr-29/523

YOKSULLUK, HASTALIK VE MUSİBETLER, PEYGAMBERLER İLE BERABER GELİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte Biz hangi şehre, beldeye bir peygamber gönderdiysek, mutlaka oranın halkını yoksulluk, hastalık ve musîbetlerle yakaladık. Tâ ki, yalvarsınlar (ve imana gelsinler)!” A’râf-94/161

YOKTAN VAR EDEN SADECE ALLAH`DIR

Allah gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bakara-117/17

YOKTAN VAR EDİLDİ GÖKLER VE YER!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah’dan başkasını mı dost edineceğim?” En’âm-14/128

YOL AYRIMI

Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Suçlu kâfirlerin yolu, mü’minlerin yolundan ayırt edilsin diye işte âyetleri, böyle açıklıyoruz!”(Âyetler turnusol kağıdı gibidir. Onunla karşı karşıya kalanlar, ya iman ederek cennet yolunu; ya da inkâr ederek cehennem yolunu tutarlar.) En’âm-55/133

YOL HARİTANIZ BU OLSUN EY ALLAH VE CENNET AŞIKLARI!

Allah’a ve cennete kavuşmak isteyen kullar, şu yolu takip ederlerse muradlarına erebilirler: 1-İmanları her türlü şüpheden uzak ve tam olacak; 2-Büyük günâhlardan kaçınacaklar; 3-Fuhşiyyattan, hayasız çirkin işlerden kaçınacaklar;4-Kızdıkları zaman öfkelerini yutacaklar; 5-Kendilerine karşı kusurlu davrananları âlicenaplık gösterip affedecekler; 6-Rablerinin tüm çağrılarına kulak verecekler; 7-Namazlarını hakkıyla edâ edecekler; 8-İşlerini istişâre ile yürütecekler; 9-Nasip ettiğimiz imkânları hodbinlik etmeyip başkalarıyla hayırlı işlerde paylaşacaklar, yani tasadduk edecekler; 10-Zulme uğradıklarında birbirleriyle yardımlaşarak -usûlüne uygun- haklarını geri alacaklar; 11-Haksızlığa uğradıklarında tazminatlarını alırken haksızlığa uğradıkları kadarının kendilerine helâl olacağını bilecekler; 12-Haksızlığa uğradıklarında karşı tarafın özür dilemesi veya gerçekten ihtiyaçlı olduğunun farkedilmesi karşısında affedip tazminattan vazgeçmesinin daha iyi olacağını bilecekler; 13-Allah’ın zalimleri aslâ sevmediğini bilerek içlerini rahat tutacaklar. Şûrâ-37,40/486

YOL Kİ CEHENNEMDEN BAŞKA BİR YERE ÇIKMAZ, KİMLER GİDE DERSİNİZ ORAYA?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O inkâr edip zulmedenler var ya, Allah, onları bağışlayacak veya doğru yola eriştirecek değildir. Onları, cehennem yolundan başka bir yola da çıkaracak değildir! Onlar, cehennemde ebedi olarak kalacaklardır. Bu da Allah’a göre çok kolaydır.” Nisâ-168,169/103

YOL OLARAK TEK DOĞRU YOL, ALLAH’IN GÖSTERDİĞİ YOLDUR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Allah’ın gösterdiği yol, tek doğru yoldur ve bize Alemlerin Rabbine teslim olmamız emrolundu.” En’âm-71/135

YOL VE GEÇİTLERİ YERYÜZÜNDE İNSANLIĞA AÇAN ALLAH’DIR

“O (Allah) ki, Yer yüzünde sizin için yollar, geçitler açtı.” Tâhâ-53/314

YOLDAN ÇIKARMAK NE HADDİNİZE? AMA İLLA Kİ, BEN YOLDAN ÇIKACAĞIM DİYENLERİ BELKİ!

Ey müşrikler! Siz ve Allah’dan başka taptıklarınız, “illâ ki cehenneme girmek istiyorum!” diyenler dışında Allah’a yönelmek isteyen hiç bir kulu, yoldan çıkaracak kudrete sahip değilsiniz. Sâffât-161,163/451

YOLU ÇIKMAZ SOKAK OLUP AHİRETİNİ KAYBEDENLER KİMLERDİR?

Şu gürûhların tuttukları yollar, çıkmaz sokaklardır: 1-Allah’ı da peygamberleri de kabul etmeyip, akıllarına çok güvenerek doğru yolun kendi felsefeleri olduğunu iddia edenler, 2-Allah’ı tanıyıp peygamberlerini tanımayanlar: “Allah var, tamam da peygamber de nereden çıktı?”diyerek peygamberleri kabul etmeyenler, 3-Allah’a ve bazı peygamberlere (kendi kavminden gelenlere gibi) iman edip, diğerlerinin peygamberliğini kabul etmyenler. Bunlar, iman ile küfür arasında aklı sıra bir yol olduğunu zannederler. Bunlar, hakikaten kâfirlerin tâ kendileridirler. Allah-ü Teâlâ da bu kâfirler için zelil ve perişan edici bir azap hazırlamıştır. Nisâ-150,151/101

YOLUM DELİLLERİ İLE TAHKİM EDİLMİŞ HAK YOLDUR; SİZİNKİSİ, KAFADAN ATMA KURU İFTİRA!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) De ki: Ben, Rabbimden gelen apaçık bir delile (Kur’an’a) dayanmaktayım. Siz ise onu yalan saydınız (da kupkuru bir iftirada bulundunuz). Gelmesini acele istediğiniz o azap, benim elimde değildir. Azabı çabuklaştırmak veya ertelemek hakkındaki hüküm, ancak Allah’ındır. O, Hakk’ı anlatır, O, doğruyu eğriden ayırarak hüküm verenlerin, en hayırlısıdır.” En’âm-57/133

YONTMA KAYA EVLERİ İLE MEŞHUR OLAN KAVİM SEMUD KAVMİDİR

Sâlih as’ın kavmi Semûd, o kadar dünya hayatına meftun olmuşlardı ki deprem veya sel gibi tabii âfetlerden korunmak amacıyla dağlardaki kayalardan yontarak kendilerine evler ve lüks villalar edinmişlerdi. Şuarâ-149/372

YORGAN YAPTIK GECEYİ SİZE RAHATÇA UYUSUNLAR DİYE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, geceyi sizin için bir örtü, bir yorgan yaptık! (Tâ rahatça uyusunlar diye!)” Nebe’-10/581

YORGANIMIZDIR GECE HEPİMİZİN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Allah ki, size geceyi bir örtü kıldı!” Şunu anladım: Karanlıkta örtüden bahsetmek yorgan demektir. Yorganın altında uyunduğuna göre ayrıca: “Uykuyu gece uyuyun!” mesajı da verilmektedir. Furkan-47/363

YÖNEL ALLAH’A, O’NA DAYAN VE GÜVEN, YAPACAĞIN ŞEY VARSA, O DA İŞTE BU!

Efendimiz sav, Kur’an lisânı ile bize şöyle rehberlik ediyor: “İşte her şeyi çözen Allah’ın hükmü Bu! Ben de bu hüküm sahibi Allah’ı Rab edindim, O’na dayandım, O’na yöneldim!” Şûrâ-10/482

YÖNELENECEĞİN TEK MERCİ ALLAH’DIR!

Allah’a yönelen kişiler olarak O’ndan korkun, O’na karşı gelmekten çekinin! Rûm-31/406

YÖNETİCİ KİMLER OLMAMALI?

Kaba saba davranan, katı yürekli tipler, idareci olmamalı. Çünki bu hal, insanları etrafından uzaklaştırır. Âl-i İmrân-159/70

YÖNETİME ANCAK TAKVA SAHİPLERİ EHİLDİRLER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendileri Mescid-i Haram’ı yönetmeye lâyık olmadıkları, üstelik orayı ziyâret etmek isteyen mü’minleri de geri çevirdikleri halde Allah, ne diye onları cezalandırmasın? Oranın hizmet ve yönetimine asıl ehil olanlar, ancak takvâ sahipleridir.” Enfâl-34/180

YÖNETMEK:

Allah-ü Teâlâ: “Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. O’nun kudreti, bütün bunları yönetmeye kâfidir.” buyurmaktadır. Nisâ-132/98

YÖRÜNGELER SAHİBİ SEMÂ’YA YEMİN EDİYOR ALLAH-Ü TEÂLÂ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Çeşitli yollara (yörüngelere) sahip olan göğe yemin olsun ki, siz Peygamber ve Kur’an hakkında söylediğiniz çeşitli sözler ve iddialarda tam bir çelişki içerisindesiniz!” Zâriyât-78/520

YÖRÜNGELERE ALLAH-Ü TEALA YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ, “Hayır! Yıldızların yerlerine (yörüngelerine) yemin olsun! Eğer anlarsanız bu, büyük bir yemindir.” buyurmaktadır. Allah-ü Teâlâ’nın bir şeye yemin etmesi, onun çok önemli olduğunu ortaya koyar! Yörüngeler, çok çok önemli olmalıdır ki, onlara yemin etmiş. Evet, yıldızlar belli yollardan (yörüngelerden) geçmeseydi her şey birbirine karışır, semâvattaki nizam bozulur, her şey allak bullak olurdu da kıyametler kopardı. Vâkıa-75,76/535

YÖRÜNGELERİNİ TAMAMLAYARAK GERİ DÖNEN YILDIZLARA ALLAH, YEMİN EDİYOR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yörüngelerini tamamlayarak geri dönen (ve tekrar yeni bir tura başlayan) yıldızlara yemin olsun ki, Kur’an çok şerefli bir Elçinin (Cebrail’in, vahiyden ibaret) getirip okuduğu sözüdür!” Tekvîr-16/585

YUKARIYA YÜKSELDİKÇE GÖĞÜS DARALIR, YANİ BASINÇ DÜŞER

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, (küfründeki inadı sebebiyle) kimi de dalâlete atmak isterse, sanki göğe tırmanıyormuş gibi göğsünü iyice daralmış, sıkıntılı bir hâle sokar (yani basınç düştüğünden nefes darlığı çeken gibi yapar).” En’âm-125/143

YUMUŞAK DAVRANMAK GEREKİR İNSANLARA

Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimize sav şöyle hitab ediyor: “(Habibim Ya Muhammed!) İnsanlara yumuşak davranman Allah’ın (Sana olan) Rahmetindendir. Eğer Sen, kaba, katı yürekli biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi!” Âl-i İmrân-70/159

YUMUŞAK SÖZ SÖYLEYİN FİRAVUN’A, BELKİ İBRET ALIR!

Allah-ü Teâlâ: “Ya Musa! Firavun’a vardığınızda ona kavl-i leyyin ile (yumuşak sözle) hitap edin! Belki ibret alır da Allah’dan korkar.” Tâhâ-44/313

YUNUS AS’I BALIĞIN KARNINDAN KURTARDI ALLAH

Balığın karnına düşen Yûnus as, esbâbın bilkülliyye sukût ettiği bir ortamda tam ihlâsa ererek rûhunun, özünün tam merkezinden öyle bir münâcaatta bulundu ki, bu münâcaatı, müstecâb oldu da Allah O’nu balığın karnından kurtardı. Enbiyâ-88/328

YUNUS AS’IN KAVMİNİN İMANI AZAP GÖRÜNDÜĞÜ HALDE KABUL EDİLEN TEK İSTİSNADIR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Azap gelip çattığı zaman imana gelip de bu imanı kendilerine fayda vermiş olan bir tek memleket halkı olsun, bulunsaydı ya! Aslâ böyle bir şey vaki olmamıştır, ancak Yunus’un kavmi müstesnadır ki, bunlar iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvâylık azabını uzaklaştırıp giderdik ve onları bir süre daha yaşattık.” (Yunus as, kavmi Ninova halkının iman etmemesi üzerine kendilerine üç gün sonra ilâhi azâbın geleceğini söyleyerek (Allah’dan izin almadan) aralarından ayrıldı. Nihayet kavmi, azâbın alâmetlerini gördüklerinde pişman olup tövbe ettiler. Allah’ın da bu samimi tövbelerini kabul etmesi neticesinde üzerlerine gölgesi düşen azap, onlardan geri çevrildi.) Yûnus-98/219

YUNUS DA ELBETTE PEYGAMBERLERDENDİR

Bu Sûre-i Celile’de de Allah-ü Teâlâ Yunus as’dan bahsediyor, şöyle beyan ediyor: “Yunus da elbette peygamberlerdendir. Hani O kendisini, yükünü almış dolu gemiye atmıştı. Gemide kur’a çekmiş, kur’ada kaybedenlerden olunca denize atılmıştı. O yaptığından ötürü pişmanlık içinde kendi kendini kınayan birisi olduğu haldeyken balık O’nu yutuverdi. O, şâyet Allah’ı çok zikredenlerden birisi olmasaydı balığın karnında tâ mahşer gününe kadar kalacaktı. Derken O’nu Biz, ağacı olmayan çıplak bir sahile attık ve O, bitkin bir vaziyetteydi. Üzerine gölge yapması ve kendisinden beslenmesi için kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.” Sâffât-139,146/450

YUNUS SURESİ

10. Sûredir. Mekke’de nâzil olmuştur. 109 âyettir. Yûnus-0/207

YUNUS, BALIĞIN KARNINDAN AĞAÇSIZ BİR ALANA ATILACAKTI RABBİNİN NİMETİ YETİŞMESEYDİ

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şayet Rabbisinden O’na (Yunus as’a) bir nimet yetişmeseydi O, kınanmış bir vaziyette ağaçsız bir alana atılacaktı. Fakat Rabbi, O’nu seçti de kendisini salih kullarından bir (Peygamber) kıldı. Kalem-49,50/565

YUNUS’U NÜFUSU YÜZBİN OLAN BİR ŞEHRE, NİNOVA’YA PEYGAMBER OLARAK GÖNDERDİK

Yunus as, nüfusu yüzbin ve daha da artmakta olan (Kuzey Iraktaki Ninova) şehrine peygamber olarak gönderilmiştir. Ninovalılar, önceleri peygamberleri Yunus as’ı yalanlamaları sebebiyle tam helâk edilecek iken imana geldiler de Allah, bu helâk etme işini geri çekti ve kurtuldular. (Bu geri çekme işi, sadece Yunus as’ın kavmi Ninovalılar için olmuştur insanlık tarihinde.) Allah, onları bu iman etmeleri sebebiyle affederek belirli bir zamana kadar dünya nimetlerinden faydalandırdı. Sâffât-147,148/450

YURTLARINDAN HAKSIZ YERE ÇIKARILMAK SAVAŞ SEBEBİDİR

Allah-ü Teâlâ: “Zulme uğrayanlara düşmanlarıyla savaşmak izni verildi, çünki onlar “Rabbimiz Allah!” dedikleri için haksız yere yerlerinden, yurtlarından çıkarıldılar.” buyuruyor. Hacc-39,40/336

YURDUNDAN EDEN YURDUNDAN OLUR, İLAHİ NİZAM BUDUR!

Allah cc buyuruyor: “O müşrikler, Seni yurdundan (Mekke’den) çıkarmak için rahatsız edip dururlar, o takdirde onlar da Senden sonra orada pek az kalır sonra da yok olup giderler. Senden önceki Resûller hakkında câri olan ilâhî kanun budur. Sen Bizim kanunumuzda hiç bir değişiklik bulamazsın!” Nitekim Mekke müşriklerinin en önemli azgın kesimi Bedir’de helâk olmuştur, sonra da Mekke’nin fethi ile müşrikliğin kökü kazınmıştır. (Evet, müslümanların kökünü kazımak isteyenlerin kökü kazınıp gitmiştir. Bu kanun, peygamberlerin vârisleri hakkında da geçerlidir.) İsrâ-76,77/289

YURTLARINDAN İLK DEFA ÇIKARDI ALLAH, O EHL-İ KİTAPTAN OLAN KAFİRLERİ

Allah, Ehl-i Kitap’tan olan kâfirleri (Yahudilerden inkâr edenlerin bir kısmını) ilk sürgünde yurtlarından bir çırpıda çıkardı. Yurtlarından çıkarılacaklarını siz düşünemiyordunuz bile! Onlar da sanmışlardı ki kaleleri kendilerini, Allah’dan gelecek azâba karşı bir kalkan olup koruyacak! Haşir-2/544

YUSUF AS, GAYET ŞEFKATLİ VE BAĞIŞLAYICI OLARAK KARDEŞLERİNE ŞÖYLE DEDİ

“Yûsuf şöyle cevap verdi: Bugün sizi kınayacak, serzenişte bulunacak değilim! (Ben hakkımı helâl ettim!) Allah da sizi affetsin! Çünki merhamet edenlerin en merhametlisi O’dur. Şu gömleğimi alın, babamın yanına varıp onun yüzüne sürüverin, o zaman gözü açılacaktır. Sonra da bütün çoluk çocuğunuzla buyurun, yanıma gelin!” (Gömleği yüzüne sürmekle gözlerinin açılacağı hususu, Tevrat’ta yer almaz.) Yûsuf-92,93/245

YUSUF AS, İKİ GENCİN RÜYALARINI TA’BİR ETMEDEN ÖNCE TEBLİĞ VAZİFESİNİ İFA ETTİ

“Yûsuf, o iki gence: ‘Yiyeceğiniz yemek size henüz gelmeden, her birinizin rüyâsının ta’birini size bildirmiş olurum. Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Ama önce biraz beni dinleyin: Ben Allah’a iman etmeyen, Ahireti de inkâr eden bir halkın dinini bir tarafa atıp, atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine tabi oldum. Allah’a herhangi bir ortak koşmak bizim için aslâ doğru olmaz. Bu tevhid inancı, Allah’ın hem bize, hem de insanlara olan ihsânıdır. Ama insanların çoğu, bu nimete şükretmezler. Ey hapishane arkadaşlarım! Bir düşünün ayrı ayrı olan müteaddit ilâhlar mı hayırlıdır; yoksa Vâhid (Tek), Kahhâr (Her istediğini kahretmeye muktedir olan) Allah mı? Sizin Allah’dan başka ibâdet ettiğiniz tanrılarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu birtakım boş isimlerden ibârettir. Allah, onların tanrı olduklarına dâir hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm yetkisi yalnız Allah’ındır. O ise başkasına değil, yalnız kendisine ibâdet etmemizi emir buyurmuştur. İşte dosdoğru Din! Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” Yûsuf-37/238 ; 38,40/239

YUSUF AS, RÜYANIN TA’BİRİ ŞUDUR: YEDİ SENE BOLLUK OLACAK SONRA DA YEDİ SENE KITLIK!

Yûsuf as, hükümdârın gördüğü rüyâyı şöyle ta’bir etti: “Yedi sene bildiğiniz şekilde ekin ekersiniz. Ama biçtiğinizi, yiyeceğiniz az miktar dışında, başağında bırakır, depolarsınız. Sonra bunun peşinden yedi kurak yıl gelecek, tohumluk olarak saklayacağınız az bir miktar dışında, önce biriktirdiklerinizi yiyip tüketirsiniz. Sonra onun arkasından bir yıl gelecek ki halk bol yağmura kavuşacak, sıkıntıdan kurtulacak, bol meyve sıkıp, hayvanları sağacaktır.” Yûsuf-47,49/240

YUSUF AS, RÜYASINI BABASINA ANLATMIŞTI

“Bir zaman Yusuf, babasına: ‘Babacığım! Ben rüyâmda on bir yıldızın, Güneş ve Ay’ın bana secde ettiklerini gördüm’ dedi.” Yûsuf-4/234

YUSUF AS, SU KABINI ÖZ KARDEŞİNİN YÜKÜNE KOYDURDU

“Yûsuf, onların (kardeşlerinin) yüklerini hazırlatırken, su kabını, öz kardeşinin (Bünyamin’in) yükünün içine koydurdu. Kervan hareket edince de görevlilerden bir tellâl: “Ey kafile! Durun, siz hırsızlık yapmışsınız!” diye nidâ etti.” Yûsuf-70/243

YUSUF AS, EY HAPİSHANE ARKADAŞLARIM, GELELİM RÜYALARINIZIN TA’BİRİNE, DEDİ

“Yûsuf şöyle dedi: Ey hapishane arkadaşlarım! Gelelim gördüğünüz rüyâların ta’birine!: Sizden biriniz, efendisine yine şarap sunacak, öbürü ise asılacak, kuşlar da başını gagalayacak! İşte yorumunu istediğiniz iş, böylece halledilip sonuçlandırılmıştır.” Yûsuf-41/239

YUSUF AS, HAPİSHANEDEN KURTULACAK OLANA NEYİ TEMBİH ETMİŞTİ?

“Yûsuf, onlardan (o iki gençten) kurtulacağını zannettiği arkadaşına şöyle tembihte bulunmuştu: Efendine benden bahset, suçsuz olduğumu hatırlat! Fakat şeytan, efendisine söylemeyi unutturdu. Böylece Yusuf, birkaç yıl daha hapishanede kaldı.” (Yusuf as’ın hapishanede 8 yıl kaldığı kitaplarda beyân edilmektedir.) Yûsuf-42/239

YUSUF AS, HUZURUNA GİRİNCE ÖZ KARDEŞİ BÜNYAMİN’İ YANINA ÇEKTİ VE DEDİ Kİ

“Onlar (Yûsuf’un kardeşleri) Yûsuf’un huzuruna girince Yûsuf, öz kardeşini (Bünyamin’i) yanına çekti ve: ‘İyi bilesin ki Ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına üzülme!’ dedi.” Yûsuf-69/242

YUSUF AS, HÜKÜMDARDAN HAZİNE BAKANLIĞININ UHDESİNE VERİLMESİNİ İSTEDİ

“Yûsuf as: ‘Beni ülkenin hazine işlerinden sorumlu bakan olarak görevlendir, çünki ben, malları iyi korur, işletme ve yönetimi iyi bilirim’dedi.” (Evet, Yûsuf as eğer bu işi uhdesine almasaydı, yedi yıl sürecek kıtlık zamanında bir başkasının bu işin altından kalkması mümkün değildi. Zira böyle hallerde ancak bir Nebi, tam adâleti sağlayabilirdi. Aksi takdirde rüşvetin, yolsuzluğun, iltimasın önüne geçilemez ve ahâli perişan olurdu. Hem ayrıca mahsûlâtın da muhâfazası, vahye müstenit bir tedbire muhtaç idi. Yusuf as, bu isteğini hâşâ makam hırsı ile değil, bilâkis vahye istinâden yapmıştır. Bir Nebinin dünya zaafı aslâ olamaz!) Yûsuf-55/241

YUSUF AS, KARDEŞLERİNİN ZAHİRE YÜKLERİNİ HAZIRLATTI

“Yûsuf, kardeşlerinin zahire yüklerini hazırlatınca dedi ki: ‘Siz baba bir kardeşinizi (Bünyamin’i) de yanıma getirin. Eğer onu getirmezseniz, o zaman ne bir ölçek olsun zahire bekleyin ne de yanıma yaklaşın!’ Onlar da: ‘Bakalım, babasından ona izin almanın bir yolunu bulup bu işi ayarlamaya çalışacağız’ dediler.” Yûsuf-59,61/241

YUSUF AS, KARDEŞLERİNİN ZAHİRE YÜKLERİNİN İÇİNE VERDİKLERİ ÜCRETLERİNİ DE KOYDURDU

“Yûsuf, zahire tartan görevlilerine dedi ki: Onların zahire karşılığında verdikleri mallarını da yüklerinin içine koyun! Böylece belki ailelerine döndüklerinde, bunun farkına varıp yine gelirler.” Yûsuf-62/241

YUSUF AS, KENDİSİNİ DEŞİFRE ETME ZAMANININ GELDİĞİNE KANİ OLARAK DEDİ Kİ

“(Artık zamanı geldiğini düşünerek) Yusuf: ‘Siz, câhilliğiniz döneminde Yûsuf ile kardeşine yaptığınız muâmeleyi elbette biliyorsunuzdur değil mi?’ dedi.” (Yûsuf as, burada ‘câhilliğiniz’ derken şunları kasdetmiş olabilir:1-Yaptıkları işin kötü bir iş olduğunu bilmeyişlerini; 2-yaptıkları işin, neticede doğuracağı zararları hesap edememelerini; 3-O zaman diliminde yeterli bilgi, tecrübe ve olgunluğa ulaşamadıklarını.) Yûsuf-89/245

YUSUF AS, MUTLU DÜNYA GÜNLERİ YERİNE, RUHUNUN UFKUNA YÜRÜMESİ İÇİN DUA ETTİ

“Yûsuf as: ‘Ya Rabbi! Sen, Bana iktidar ve hâkimiyet verdin. Kutsal metinleri ve rüyâları yorumlama ilmini öğrettin. Ey gökleri ve yeri Yaratan! Dünyada da Ahirette de Mevlâm, Yardımcım Sen’sin. Sana tam itaat içinde bir kul olarak, müslüman olarak canımı al ve beni sâlih insanlar arasına dâhil eyle!’diye dua etti.” (Not: Yûsuf as’ın sonradan Zeliha ile evlenmesine dâir bir bilgimiz yoktur.) Yûsuf-101/246

YUSUF AS’A KARDEŞLERİ HEP BİR AĞIZDAN, AA! SEN, YOKSA SEN, YUSUF MUSUN?

“Kardeşleri Yûsuf’a: ‘Aa! Sen, yoksa Sen, Yusuf musun?’ dediler. O da: ‘Evet, Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim! Gerçekten Allah, bizi lütfuna mazhar etti. Doğrusu şu ki, kim Allah’dan sakınır ve sabrederse, Allah da böyle güzel hareket edenlerin mükâfatını aslâ zayi etmez!” Yûsuf-90/245

YUSUF AS’A KARDEŞLERİ HIRSIZLIK İFTİRASI ATTILAR

“Onlar (Yûsuf’un diğer kardeşleri): ‘Eğer O (Bünyamin) çalmışsa, daha önce (çocukken) onun kardeşi (Yûsuf) da hırsızlık etmişti’ dediler. (Yani Yûsuf as çocukken, annesinin babasına ait putu, evinden alarak -çalarak diyelim- kırmıştı, büyük dedesi İbrahim as gibi. Kardeşlerinin isnâd ettikleri hırsızlık budur. Yoksa, tüm Nebilerin nübüvvetten önce de-hataen, bilmeyerek işledikleri hâriç- ma’sum oldukları musaddaktır.) Yûsuf, bu sözden duyduğu üzüntüyü içine attı ve onlara belli etmedi. İçinden de dedi ki: Asıl kötü durumda olan sizsiniz. İleri sürdüğünüz iftiranın gerçek yönünü, Allah pek iyi biliyor ya, O yeter!” Yûsuf-77/243

YUSUF AS’A MÜSTEŞARLIK TEKLİFİ YAPTI MISIR HÜKÜMDARI

Mısır Hükümdarı ise: “O’nu bana getirin; kendime müsteşâr yapayım!” dedi. O’nunla (Yûsuf ile) konuştuktan sonra da: “Sen artık bundan böyle, nezdimizde yüksek bir makam sahibi, tam itimat edilen bir müsteşarsın!” dedi. Yûsuf-54/241

YUSUF AS’DAN SONRA ALLAH ASLA BİR PEYGAMBER GÖNDERMEZ, DEMİŞLERDİ

Allah-ü Teâla, bu Ayet-i Kerimesi’nde: Yusuf as, ın mu’cizeler getirmesine rağmen o getirdiği şeylerden daima şüphe içinde olduklarını, Yusuf as vefat edince de “Allah O’ndan sonra aslâ bir peygamber göndermez!” dediklerini, haddi aşanları da Allah’ın böylece saptırdığını beyan eder. Mü’min-34/470

YUSUF AS’I KARDEŞLERİ KISKANDI; BİRİ, O’NU ÖLDÜRÜN VEYA UZAĞA ATIN, DEDİ

“Hani kardeşleri demişlerdi ki: ‘Gerçekten Yûsuf ve (öz) kardeşi (Bünyâmin), babamıza bizden daha sevgilidir; Halbuki biz daha güçlü bir grubuz. (Yani babamıza daha çok faydası olan bizleriz.) Muhakkak ki babamız, apaçık bir hata içindedir. (İçlerinden biri dedi ki): Yusuf’u öldürün veya O’nu uzak bir yere atın ki babanızın sevgi ve teveccühü, yalnız size kalsın! Ondan sonra da tövbe ederek sâlih kimseler olursunuz.” Yûsuf-8,9/235

YUSUF AS’IN ÇOCUKKEN GÖRDÜĞÜ RÜYA, NİHAYET TA’BİRİNİ BULDU

“Yûsuf, Annesi ile Babasını tahtına oturttu. Hepsi O’nun önünde saygı ile eğildiler. Yusuf: ‘Babacığım! İşte küçükken gördüğüm rüyânın ta’biri! Rabbim o rüyâyı gerçekleştirdi. (Rüya şöyle görülmüştü: Onbir yıldız, Güneş ve Ay, Yûsuf’a secde ediyordu. Ta’biri de şuydu: Onbir yıldız=onbir kardeşi; Güneş= Babası; Ay= Annesi olarak eğilerek Yûsuf’u selâmladılar. O zamanın şeriatında selâm-Korelilerin yaptığı gibi-eğilerek veriliyordu.) Devamla: O (Allah), bana nice ihsanlarda bulundu, Beni zindandan kurtardı ve nihâyet, şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirip Bana kavuşturmakla da Beni ihsanına mazhar etti. Gerçekten Rabbim, dilediği kimse hakkında Lâtifdir. Şüphesiz O, Alîm’dir, Hakîm’dir. (Her şeyi hakkıyle bilen, tam hikmet sahibidir.)’ dedi.” Yûsuf-100/246

YUSUF AS’IN KADEŞLERİ İLE GÖREVLİLER ARASINDAKİ ATIŞMA

“Yûsuf’un kardeşleri: ‘Allah’a yemin olsun ki, biz ülkede fesat çıkarmak, nizâmı bozmak için gelmedik, siz de bunu biliyorsunuz. Hele hırsız hiç değiliz!’ dediler. Görevliler: ‘Peki, yalancı çıkarsanız, cezası nedir?’ dediler. Yûsuf’un kardeşleri: ‘Cezası, kimin yükünde çıkarsa, işte o, onun cezasıdır. (Yani çaldığının karşılığı kendisi, rehin ve mahkûm olur!) Biz zalimleri böyle cezalandırırız.’ dediler.” (Hz. İbrahimin as şeriatına göre suçu sabit olan hırsız, eşya veya parasını çaldığı adamın kölesi yapılırdı.) Yûsuf-73,75/243

YUSUF AS’IN KARDEŞLERİ KITLIK YILLARINDA YUSUF AS’IN HUZURUNDA İDİLER

“Gün geldi Yûsuf’un kardeşleri (o kıtlık yıllarında), Mısır’a gelip O’nun huzuruna çıktılar. O (Yûsuf), onları (kardeşlerini) tanıdı, fakat onlar, O’nu tanıyamadılar.” Yûsuf-58/241

YUSUF AS’IN KARDEŞLERİ TELLALA, MESELE NEDİR, NE KAYBETTİNİZ? DEDİLER:

“Yûsuf’un kardeşleri, tellâlın bu nidâsından sonra geri dönüp geldiler ve: ‘Mesele nedir, ne kaybettiniz, ki bizi suçluyorsunuz?’ dediler.” Yûsuf-71/243

YUSUF AS’IN KARDEŞLERİNİN MISIR’A ÜÇÜNCÜ GELİŞLERİ

“Yûsuf’un kardeşleri, Mısır’a üçüncü defa varıp Yûsuf’un huzuruna girerek: ‘Aziz Vezir! Biz de, ailemiz de yine sıkıntıya düştük, biz bu sefer pek az bir meblağ getirebildik. Lütfen bize tahsisatımızı tam ölçek ver de, parasını veremediğimiz kısmı da sadakanız olsun! Şüphesiz ki Allah tasadduk edenleri, fazlasıyla ödüllendirir.’ dediler.” Yûsuf-88/245

YUSUF AS’IN ZELİHA’NIN TUZAĞI KARŞISINDA RABBİNE İLTİCA DUASI

Yûsuf as dedi ki: “Ya rabbi! Zindan, bu kadınların beni davet ettikleri o işten daha sevimlidir. Eğer Sen onların fendini Benden uzaklaştırmazsan, onlara meyledip câhilce davrananlardan olurum!” Rabbi, O’nun duâsını kabul buyurdu ve O’nu kadınların fendinden korudu. Çünki O, duâ edenlerin duâlarını işitir ve her şeyi bilir.” Yûsuf-33,34/238

YUSUF İLE KARDEŞLERİNİN KISSASINDA, SORANLAR İÇİN NİCE İBRETLER VARDIR

“Gerçekten Yûsuf ile kardeşlerinin kıssalarında, sorup ilgilenenler için alınacak nice ibretler vardır.” Yûsuf-7/235

YUSUF SURESİ

12. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil olmuştur. 111 Âyettir. Yûsuf-0/234

YUSUF, NE OLUR, ŞU MÜŞKİL RÜYAYI BİR TA’BİR EDİVER LÜTFEN!

Sâki olan genç, hapisaneye gidip: “Yusuf! Aziz dostum! Şu müşkil rüyâ hakkında bize bir çözüm bildir lütfen!: Yedi semiz ineği yiyen yedi zayıf inek ile yedi yeşil başakla yedi kuru başağın anlamı ne olabilir? Umulur ki saraydaki insanlara doğru ta’birle dönerim de onlar da senin kadrini bilirler.” Yûsuf-46/240

YUSUF, ASIL O BANA SAHİP OLMAK İSTEDİ DİYEREK İFTİRAYI REDDETTİ

Yûsuf ise: “Asıl o bana sâhip olmak istedi” dedi. Hanımın akrabalarından (hakperest) biri de şöyle şâhitlik etti: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, delikanlı ise yalancının tekidir; yok, eğer gömleği arkadan yırtmışsa o, yalan söylemiştir, delikanlı doğru söylemektedir.” Yûsuf-26,27/237

YUSUF’A KURDUKLARI TUZAĞI İCRAAT SAFHASINA BABADAN İZİN İLE BAŞLADILAR

(Kardeşleri, Yûsuf’u kuyuya atmaya karar verdikten sonra bir gün babalarına varıp): “Ey sevgili babamız! Sen neden güvenip de Yûsuf’u bize emânet etmiyorsun? Oysa biz O’nu çok seviyoruz, O’nun iyiliğini isteyenleriz. Yarın O’nu bizimle gönder, gezsin oynasın, biz ona çok iyi sahip çıkarız.”dediler. Yûsuf-11,12/235

YUSUF’U BİR KAFİLE KUYUDA BULUP ÇIKARDI, KÖLE OLARAK SATMAK ÜZERE GÖTÜRDÜLER

Öteden bir kafile gelmiş, sucularını kuyuya göndermişlerdi. Sakâ, vardı, kovasını sarkıttı: “A müjde! Müjde! İşte bir civan!” dedi. Sucu ile yanındakiler, ticâret malı olarak satmak niyetiyle, kafilede olan diğerlerine onu bildirmeyip gizlediler. Amma Allah-ü Teâlâ, onların ne yapacaklarını çok iyi biliyordu. Yûsuf-19/236

YUSUF’U KARDEŞLERİ KUYUYA ATACAKKEN BİZ YUSUF’U VAHİYLE TESKİN ETTİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nihayet kardeşleri, Yûsuf’u götürüp, kuyunun dibine bırakmaya hep beraber karar verdiklerinde (ona eziyet ettiler de Biz O’na: “Şânım hakkı için, bu işlerini onlar hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine haber vereceksin!” diye vahyettik.” (Mısır’a Sultan olduğunda bu gerçekleşti.) Yûsuf-15/236

YUSUF’U KURT YEDİ BABAAA! HİÇ SORMAAA! ÜHÜ, ÜHÜÜÜ!

“Derken yatsı vakti ağlayarak babalarına geldiler. Dediler ki: Ey babamız! Doğrusu biz gittik, yarış yapıyorduk; Yûsuf’u da eşyâmızın yanında bırakmıştık, bir de baktık ki O’nu kurt yemiş! Şimdi biz, doğru da söylesek Sen bize inanmayacaksın! Ühü, ühüüüü!” Yûsuf-16,17/236

YUSUF’U MISIR’DA DÜŞÜK BİR FİYATA SATTILAR

“Nihayet Mısır’a varınca, O’nu düşük bir fiyata, birkaç paraya sattılar. Zaten O’na pek kıymet biçmiyorlardı.” Yûsuf-20/236

YUSUF’U ÖLDÜRMEYİN, BİR KUYU DİBİNE BIRAKIN, DEDİ, İÇLERİNDEN İNSAFLI OLANI

İçlerinden söz sâhibi olan biri (Yehuda) ise: “Yûsuf’u öldürmeyin; O’nu kuyunun dibine bırakın da, geçen kafilenin biri onu bulup alsın, götürsün! Eğer yapacaksanız bâri, böyle yapın!” dedi. Yûsuf-10/235

YUSUF’U SATIN ALAN VEZİR, HANIMINA ŞÖYLE DEMİŞTİ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Mısır’da Yûsuf’u satın alan vezir, hanımına:‘O’na güzel bak, belki bize faydası dokunur, yahut O’nu evlâd ediniriz!’ dedi. Böylece Yûsuf’un o ülkede yerini sağlamlaştırdık. Ona imkân verdik ve (ileride) adâletle hükmetsin; bir de ona rüyâların ta’birini öğretelim diye böyle yaptık. Allah ise emrinde gâliptir, fakat insanların çoğu bilmezler.” Yûsuf-21/236

YUSUF’UN GÖMLEĞİNE SAHTE KAN BULAŞTIRARAK BABALARINA GETİRDİLER

Onlar, Yûsuf’un gömleğine sahte kan bulaştırarak getirmişlerdi. Babaları Yakub: “Hayır, nefisleriniz sizi aldatmış, bu işe sevk etmiş! Artık bana düşen ümit içinde güzelce sabretmektir. Ne diyeyim, sizin bu anlattıklarınız karşısında, Allah’dan başka yardım edebilecek hiç kimse olamaz!” Yûsuf-18/236

YUSUF’UN GÜCÜ, KEMALE ERİNCE BİZ O’NA HÜKÜM VE İLİM VERDİK

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Yûsuf) kemâl çağına geldiğinde, kendisine hüküm (hikmet, peygamberlik) ve ilim verdik. İşte güzel iş yapanlara biz, böyle karşılık veririz.” Yûsuf-22/236

YUSUF’UN KARDEŞLERİ, BÜYÜK BİR MAHCUBİYETLE ŞÖYLE DEDİLER

“Kardeşleri de şöyle dediler: ‘Vallahi de, Tallahi de Allah, Seni bize üstün kılmıştır. Doğrusu bizler suçlu idik!” Yûsuf-91/245

YUVARLAKTIR DÜNYA, ÇÜNKİ GECE GÜNDÜZE, GÜNDÜZ DE GECEYE DOLANIR

Allah-ü Teâlâ, (bir sarık gibi) geceyi, gündüz üzerine dolar (da karanlık, aydınlığı kovalar), gündüzü, geceye dolar (da aydınlık, karanlığı kovalar). Bu Âyet, yeryüzünün yuvarlak olduğuna delildir, zira bir şey, ancak yuvarlak olanın üzerine sarılır. Zümer-5/457

YÜCE DİVAN’A BİR MUHAFIZ, İKİ DE ŞAHİT MELEKLE GETİRİLDİĞİNDE İMANIN YOKSA YANDIN!

Mahşerde Yüce Divan’a kendisine hesap sorulmak üzere getirilen (inançsız) kimseye şöyle denir: “And olsun ki, sen bundan gaflette idin; işte şimdi gözünün önündeki perdeyi kaldırdık, bugün artık gözün pek keskindir.” Kâf-22/518

YÜCE DİVAN’A HER İNSAN BİR SEVK EDİCİ, BİR DE ŞAHİTLİK EDİCİ İKİ MELEKLE BERABER GELİR

İsrafil as tarafından Sûr’a üfürülmüştür, kalk borusu çalmıştır, tehdit edilen azap günü gelmiştir. Ve her bir insan, Yüce Divan’a yanında bir sevk edici, bir de şâhitlik edici (iki) melekle beraber gelir. Kâf-20,21/518

YÜKLENDİKLERİ YÜK, NE FENA BİR YÜK!

“Onlara: ‘Rabbiniz ne indirdi?’ denildiği zaman, ‘evvelkilerin masallarını!’ derler. Böylece kıyamet günü kendi günâhlarını tastamam yüklenmelerinden başka, bilgisizlikleri sebebiyle saptırdıkları kimselerin günâhlarının epey bir kısmını da yüklenmeleri için böyle derler. Bak! Ne fenâ bir yük yükleniyorlar!” Nahl-24,25/268

YÜKSEK BİR KULE YAP DA MUSA’NIN İLAHINA ULAŞAYIM, DEDİ FİRAVUN, HAMAN’A

Firavun dedi ki: “Haman! Bana yüksek bir kule yap! Umarım böylece yükselebilir, göklere yol bulabilir de Musa’nın ilâhına ulaşabilirim. Gerçi ben O’nun yalancı biri olduğunu zannediyorum (çok zahmetli ve boşuna harcama olacak ya neyse! Büyük olmanın gereği böylece yerine getirilmiş olur!) Böylece Firavuna kötü ameli süslü gösterildi de yoldan çıkarıldı. Zaten Firavun(lar)ın tuzağı ancak hüsrândadır. Mü’min-36,37/470

YÜKSEK MEVKİLERDE BULUNANLAR! BU MEVKİLER SİZİN İÇİN SAKIN BİR TUZAK OLMASIN?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Böylece (Mekke’de olduğu gibi) her şehirde oranın günâhkârlarını, ileri gelenler, yüksek mevkide bulunanlar kıldık ki, orada (insanlara) tuzak kursunlar! Halbuki ancak kendilerine tuzak kurarlar da farkına varmazlar.” En’âm-123/142

YÜKÜMLÜ TUTMAYIZ KİMSEYİ GÜCÜNÜN YETMEYECEĞİ BİR ŞEY İLE!

Allah-ü Teâlâ: “Biz kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle yükümlü tutmayız! Bunlar, Allah’ın size emrettiği şeylerdir.” buyurmaktadır. En’âm-152/148

YÜKÜMÜZÜ HAFİFLETMEK İSTER ALLAH

Allahın koyduğu haramlar, özgürlüğü sınırlama değildir. Bilâkis fert ve toplumun yaratılıştan sahip olduğu insani hakların, haramîler tarafından yok edilmesini önleyerek özgürlüğü garanti altına almaktır. Bununla beraber Allah, merhametinden ağır teklifleri (nefsin zina gibi haram olan arzularını, câriye ile de olsa nikâh gibi benzerleri ile helâl kılmakla) sizden hafifletmek ister. Çünki insan, hilkatçe zayıf yaratılmıştır. Nisâ-28/82

YÜREKLERİN GIRTLAKLARA DAYANDIĞI, KEDERLE YUTKUNULAN O GÜN NE DEHŞETLİDİR

Allah-ü Teâlâ: “Habibim Ya Muhammed! Onları, o yaklaşan gün ile korkut ki, o günde ameller ortaya saçılır, yürekler endişe ile gırtlaklara dayanır, insanlar kederle yutkunurlar da yutkunurlar. Zalimlere o günde dost da, şefaatçi de bulunmaz!” buyurarak hesap gününün dehşetini bildiriyor. Mü’min-18/468

YÜZ ÇEVİR SEN DE O, DÜNYA ZEVKİNDEN BAŞKA BİR ŞEY İSTEMEYEN GÜRUHTAN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed ve O’nun izinden giden Salihûn!) Bizim zikrimizden (Kur’an’dan) yüz çeviren, dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden Sen de yüz çevir! (Kıymetli zamanlarını onlara harcayarak israf etme!)” Necm-29/526

YÜZ ÇEVİRENLER, YILIŞANLAR, SIVIŞANLAR, KENDİ KENDİNİZİN KÖKÜNÜ KAZIYORSUNUZ BİLİNE!

Ha! Siz imandan ve takvâdan, kısaca Allah’a kul olmaktan yüz mü çeviriyorsunuz? Bilesiniz ki kendi kendinizin kökünü kazıyorsunuz! Çünki Allah, yüz çevirdiğiniz takdirde sizin kökünüzü kazır ve yerinize başka bir millet getirir de onlar, sizin gibi hayırsız olmazlar. Muhammed-38/509

YÜZ ÇEVİRİR İNSAN, RABBİNDEN GELEN AYETLERE

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Rablerinden onlara (insanlara) ne vakit bir âyet geldiyse, mutlaka ondan yüz çevirirler.” En’âm-4/127

YÜZ ÇEVİRİRSENİZ İMANDAN, KORKARIM Kİ TEPENİZE MÜTHİŞ BİR AZAP İNER!

Peygamber Efendimiz sav, Kur’an diliyle buyuruyor: “Fakat imandan yüz çevirirseniz, sizin tepenize inecek o müthiş günün azâbından korkarım!” Hûd-3/220

YÜZ SABIRLI MÜ’MİN, İKİYÜZ KAFİRE GALİP GELİR

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şimdi Allah, sizde bir zayıflık bulunduğunu bildiğinden sizden yükünüzü hafifletti: Eğer sizden sabreden yüz kişi olursa, onlardan (kâfirlerden) ikiyüz kişiye gâlip gelirler. Eğer sizden bin kişi olursa, Allah’ın izniyle ikibin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Daha önceki ayette 20 kişi 200 kişiye galip gelir şeklinde ağırdı) Enfal-66/184

YÜZLER VAR AĞARIR, YÜZLER VAR KARARIR O GÜNDE!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gün gelecek, birtakım yüzler ağaracak (dünya hayatının hesabını verenlerin yüzleri); birtakım yüzler ise kararacaktır (dünya hayatının hesabını veremeyenlerin yüzleri). Âl-i İmrân-106/62

YÜZLER VARDIR O ĞAŞİYE GÜNÜNDE MUTLUDURLAR!

Kıyamet gününde Ğâşiye’nin (dehşeti her tarafı saran felâketin) hüküm sürdüğü günde öyle yüzler de vardır ki, şen şakraktır, mutludur! Çünki onlar, emeklerinin (büyük bir sabırla, itaat içerisinde geçirdikleri dünyadaki kulluklarının) neticesini almaktan hoşnutturlar! Yüksek ve pek muteber bir cennettedirler! Orada hiç boş söz işitmezler! Ğâşiye-8,11/591

YÜZLERE BİR BAKIN O HESAP GÜNÜNDE! KİMİSİ PARLAKTIR, GÜLEÇTİR; KİMİSİ DE KARANLIKTIR!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O günde (hesapların görüldüğü günde) öyle yüzler vardır ki, pırıl pırıl parıldar, güleçtir, sevinç doludur; yine öyle yüzler vardır ki, toza toprağa belenmiş, üstünü bir karanlık (nursuzluk) kaplamıştır. İşte bunlar (bu nursuz, karanlık yüzler), kefere ve fecerenin tâ kendileridir!” Abese-38,42/585

YÜZLERİ AĞARANLAR

Dünya hayatının hesabını verip de yüzleri ağaranlar ise, o hesap gününde Allah’ın Rahmetindedirler (cennetindedirler). Hem de orada ebedi kalacaklardır. Âl-i İmrân-107/62

YÜZLERİ KARARANLARA

Hesap gününde dünya hayatının hesabını veremeyenlere: “Siz misiniz imanınızdan sonra inkâra sapanlar? Tadın bakalım öyleyse bu acı azabı!” denecek. Âl-i İmrân-106/62

YÜZLERİ ÜSTÜ HAŞREDİLMEK

Allah, (isyânkârlıkları yüzünden) dalâlete (sapıklığa) attığı kimseleri kıyamet günü yüzleri üstü, kör, dilsiz ve sağır olarak haşredeceğini söylüyor. İsrâ-97/291

YÜZLERİNE BAKMAYACAK VE TEMİZE ÇIKARMAYACAKTIR ALLAH ONLARI!

Az bir dünyalık karşılığında imanını, dinini, diyânetini, ahdini ve yeminini satan, insan görünümlü varlıklara kıyamet günü Allah, yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onların hakkı çok acı bir azaptır. Âl-i İmrân-77/58

YÜZÜ İLE KENDİSİNİ AZAPTAN KORUMAK İSTEYENİN HALİNE BAKIN!

Kıyamet gününde elleri kelepçelenmiş olduğundan kendini en şerefli yüzü ile azaptan korumaya çalışan adamın hali ile (cennette) güven içinde olan mü’minin hali hiç bir olur mu? Elbette olmaz! Zümer-24/460

YÜZÜN MOSMOR KESİLDİ BAKIYORUM BAY KEFERE, HANİ KIYAMET FALAN YOK, DİYORDUN

Kâfirler nihayet “yok” dedikleri kıyameti yakından gördüklerinde yüzleri mosmor kesilir. Kendilerine: “İşte sizin (olmayacağını sanarak alaylı alaylı ‘varsa gerçekleşsin de görelim ya!’diye) isteyip durduğunuz (azap) budur!” denilir. (Ne o? Hiç beklemiyordunuz değil mi? Sizi mi sizi!) Mülk-27/563

YÜZÜNÜ HAYDİ MESCİD-İ HARAM’A ÇEVİR

Allah-ü Teâlâ: “(Habibim Ya Muhammed! Kıblenin Mescid-i Haram’a çevrilmesini arzu ediyordun; bu arzunu şimdi yerine getiriyoruz) Haydi yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir!” Bakara-144/21

YÜZÜNÜ ÖZÜNÜ ALLAH’A TESLİM EDEN İNSAN! NE İYİ BİRİSİSİN SEN!

Kim ki, iyi bir kimse olarak yüzünü ve özünü Allah’a teslim ederse o, en sağlam bir kulpa (tutamağa) tutunmuş olur. Bütün işlerin âkıbeti, nihayet varır Allah’a dayanır. (İşlerin âkıbetini Allah belirler.) Lokman-22/412

YÜZÜNÜN SEMADA ARANIP DURDUĞUNU GÖRÜYORUZ

Bu Âyet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ: “Habibim Ya Muhammed! Kıblenin Mescid-i Haram yönüne çevrilmesi arzusuyla, yüzünün semâda aranıp durduğunu görüyoruz” buyurmaktadır. Bakara-144/21

YÜZÜP YÜZÜP EMROLUNDUKLARI ŞEYE SÜR’ATLE GİDEN MELEKLERE YEMİN OLSUN!

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Emrolundukları şeye, can almaya sür’atle) yüzüp yüzüp giden meleklere yemin olsun (ki, hepiniz öldükten sonra mutlaka diriltileceksiniz)!” (Not: Buradan, yörüngesinde yüzüp yüzüp emrolunduğu şeye tam bir inkıyâd içerisinde giden Ecrâm-ı Semâvât da anlaşılabilir. Ayrıca, rotasını takip eden uçak ve gemi gibi vasıtalar da anlaşılabilir. Evet, tam itaat, tam inkıyâd, tam disiplin, mahâret, el çabukluğu, Allah katında gayet derecede makbuldür ki, çünki Allah, yemin etmiş!) Nâziât-3/582

YÜZÜSTÜ SÜRÜKLENEREK SAKAR’A ATILMAK MI İSTİYORSUNUZ, NEDİR DERDİNİZ?

Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün (o inatçı müşrikler) yüzleri üstü ateşin içine sürüklenirler. Onlara Sakar’ın (cehennemde korkunç bir yer) dokunuşunu tadın (bakalım)! denilir. Kamer-48/529

YÜZYIL ÖLÜ OLARAK YATTIKTAN SONRA DİRİLTİLEN ADAM ALLAH İLE NE KONUŞTU?

Adamın biri (uzeyr), virâne bir şehre uğrar, “Allah burayı bu ölümünden sonra nasıl diriltecek?” der. Allah da O’nu öldürür ve yüz yıl ölü olarak tutar, sonra diriltir. (Aralarındaki konuşma devam eder.) Bakara-259/42

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gay...

PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI

                                                 PARMAK İZLERİNİN HATIRLATTIKLARI                 Kıyame Sûresi 3. ve 4. Âyetlerinin meallerini okuyalım! Bu âyetlerde Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “İnsan kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (dünyadaki eski haline getirmeye) gücü yeteniz.”                 Parmak uçları denmesi, câlib-i dikkattir. Niçin? Parmak uçlarında ne var ki? Evet! Parmak uçlarında parmak izleri var! Bu âyetin nazil olduğu dönemde de parmak izlerinin va...

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız k...