KUR’AN-I KERİM KONULARI: (Y) İLE
BAŞLAYANLAR
YA MUHAMMED!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Biz, Seni Hak Din ile bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
Yoksa Sen, Cehennem Ehli’nden ötürü, sorguya çekilecek değilsin!” Bakara-119/17
YA MUHAMMED! SEN ELBETTE
PEYGAMBERLERDENSİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Bunlar, Allah’ın âyetleridir. Onları sana Hak ile bildiriyoruz.
Şüphesiz ki Sen elbette peygamberlerdensin!” Bakara-252/40
YA SİN SURESİ
36. Sûredir.Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 83 Ayettir. Yâ Sîn-0/439
YA SİN:
Kur’an-ı Kerim’in Hâ Mîm’lerle
beraber en kısa Ayetidir. Hurûf-u mukattaadan olmakla beraber Peygamber
Efendimizin sav Kur’an-ı Kerim’de geçen yedi isminden biridir. Efendimizin sav
diğer isimleri: 2-Muhammed: Fetih Sûresi; 3-Ahmed: Sâf Sûresi; 4-Tâ Hâ: Tâ Hâ
Sûresi; 5-Abdullah: Cin Sûresi; 6-Müzzemmil: Müzzemmil Sûresi; 7-Müddessir:
Müddessir Sûresi’nde geçmektedir. Hadis-i Şerifte YâSîn Sûresinin, Kur’an-ı
Kerim’in kalbi olduğu bildirilmiştir. İnsanın Yâ Sîn Sûretinde yaratıldığı da
rivâyet edilir. Keyfiyetini Allah bilir. Peygamber Efendimiz sav, Yâ Sîn
Sûresi’nin ölüm anında olanlara okunmasını tavsiye etmiştir. Alimlerimiz
tarafından makbuliyeti kabul edilen bir Hadis-i Şerifte de mezarda yatan ölüler
için okunup sevabının bağışlanmasının, orada yatan ölülere fayda vereceği
bildirilmiştir. Yâ Sîn-1/439
YAĞMUR BOL YAĞSIN, RIZKIMIZ BOL
OLSUN, MU DİYORSUN? SEN DOSDOĞRU OL Kİ, OLSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Eğer
(insanlar ve cinler), Allah’ın yolunda dosdoğru gitselerdi, elbette onlara bol
su verirdik (rızıklarını bollaştırırdık).” Demek ki rızka engel, sapık
yaşantımızdır. Cin-16/572
YAĞMUR GELİR, ONUNLA HER ŞEY BİTER, SEN
DE YERSİN, SONRA NANKÖRLÜK EDERSİN HA!
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde, yağmur indirmekle, yağmurun beldeler arası taksimatıyla, nebâtâtı
okşarcasına zarar vermeden indirmesiyle, şükre da’vet ediyor. Bazen sel ve dolu
şeklinde göndermesiyle de rahmeti azaba çevirebileceği tehdidi ile muazzam bir
mesaj veriyor. Bununla beraber insanların çoğunun, bu mesajı okuyamadıklarını
ve (hayvan gibi) yiyip içtikleri halde düşünmemekle nankörlük ettiklerini beyan
ediyor. Furkan-50/363
YAĞMUR ÖNCESİ GELEN RÜZGAR, RAHMETİN
MÜJDECİSİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O, öyle
bir Allah’dır ki, rüzgârı rahmetinin (yağmurunun) önünde bir müjdeci olarak
gönderdi. Gökten tertemiz bir su indirdik. Bununla, ölü bir yeri diriltelim ve
yarattığımız insan ve hayvanların su ihtiyacını giderelim diye böyle yaptık.” Furkan-48,49/363
YAĞMUR ÖNÜNDE ESEN RÜZGARLAR, RAHMET
MÜJDELEYİCİ OLARAK GÖNDERİLİRLER
Yağmur öncesinde Allah rüzgârları, rahmetinin
müjdeleyicileri olarak gönderir. Bu sayede size rahmetini taddırsın,
gemileriniz akıp gitsin ve fazlından rızıklarınızı arayasınız; tâ ki, şükredesiniz!
Rûm-46/408
YAĞMUR SULARI İLE GELEN NİMETLER
“Gökten sizin için bir su (yağmur)
indiren O’dur (Allah’dır). Hem içeceğiniz su, (toprak altında) ondan oluşur. Hem
de hayvanlarınızı içinde otlattığınız ot ve ağaçlar (o yağmur sularından oluşan
ırmaklarla sulanır). Allah, o su ile sizin için ekinler, zeytinlikler,
hurmalıklar, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyveler yetiştirir. Elbette bunda
düşünen kimseler için (Allah’ın varlığına, birliğine, Rahmaniyyetine,
Razzakıyyetine dâir) alınacak bir ders vardır.” Nahl-10,11/267
YAĞMUR SUYU GÖKTEN BİR ÖLÇÜ İLE İNER
Yağmur sularının muttarit bir yağma
rejimi olmadığından, zannedilir ki gökten inen sular, gâh çok, gâh az bir
şekilde yağarlar. Hayır! Yağmur suları, gökten bir ölçü ile indirilir, taksimatı
ise yerden göğe giden şükre veya nankörlüğe göre yapılır. Zuhruf-11/489
YAĞMUR YAĞMASI İÇİN YAPILACAK DUADAN
ÖNCE YETMİŞ BİN ADET OKUNAN AYET-İ KERİME
“Ve O Allah, insanlar ümitlerini
kestikten sonra yağmuru indiren ve Rahmetini yayandır. Çünki O, Velîdir,
Hamîd’dir.” (Meâlindeki bu Ayet-i Kerime, bana çocukluğumu hatırlattı:
Yağmursuzluk zamanlarında köyün insanları camide toplanırlar, daire biçiminde
otururlar, ortalarına “Bin”lik tesbihi alırlar, herbirinin okuduğu bu Ayet-i
Kerime, 70.000’e tamamlanıncaya kadar okurlardı. Tesbih de aralarında yavaş
yavaş bir fabrika çarkı gibi dönerdi. Sonra da araziye çıkılarak yağmur duâsı
edilir ve çoluk çocuk herkese yemek verilirdi. Çoğu zaman da yağmur yağardı. Bu
Ayetin 70.000 defa okunmasına dair bir rivayet bilmiyorum. Sadece çocukluğumda
yaşadığım bir hatıratımı naklettim.) Şûrâ-28/485
YAĞMUR YÜKLÜ BULUTLARA YEMİN OLSUN!
Allah-ü Teâlâ, ağırlık yüklenen
(yağmur yüklü) bulutlara yemin ederek şöyle buyuruyor: “Yemin olsun o yağmur
yüklü bulutlara! Ki, va’d edildiğiniz şey (öldükten sonra dirilmeniz),
gerçekten doğrudur. Zâriyât-2,5/519
YAĞMUR, RAHMET, İYİ TOPRAĞI
YEŞERTİR, ÇORAK TOPRAĞIN TUZUNU DIŞA VURDURUR!
Yağmur yağar, iyi toprak yemyeşil
kesilir, çorak toprak tuzuyla köpürür. Yağmurun bir adı da “Rahmet”tir. Rahmet,
Allah’ın Rahmân isminden kaynaklanır. Rahmân’a secdeye da’vet edildiğinde iyi
toprak gibi olan Mü’minler, hemen secdeye kapanırlar; çorak toprak gibi olan
kâfirler, “Rahmân da neymiş?” diyerek içlerindeki küfür tortularını dışa vururlar.
Furkan-60/364
YAĞMURSUZLUK VAKİTLERİNDE EN MÜSTECAB
OLAN DUA, ALLAH’A İSTİĞFAR ETMEKTİR
Yağmursuzluğun ana sebebi
günâhlarımızdır. Bu günâhlar, bazen zulüm şeklinde olduğu gibi, bazen de
şükürsüzlük şeklinde irtikâb edilir. Günâhlardan arınmak gerekir ki, yağmursuzluğun
sebebi ortadan kalksın! Günâhlardan arınmanın ilk adımı da Allah’dan af dileme
mânâsına gelen istiğfardır. Hz.Ömer Efendimiz döneminde böyle bir yağmursuzluk
olmuştu, halk yağmur duâsına çıkılması için Kendilerine mürâcaat ettiler. O da
çıktığında sadece istiğfar etmekle yetindi. “Yağmur için duâ etmediniz”
dediklerinde de O, “Ben semânın yağmur gelen kapılarına vurdum” buyurarak bu
Âyet-i Kerime’yi okudu. Nûh-11/570
YAĞMURU GÖKTEN İNDİREN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ: “Halbuki o insanlar, bu
yağmur bulutlarının görünmesinden önce ümitsizliğe düşmüş kimselerdi” diyerek
insanların ellerinden hiçbir şey gelmediğini, yağmuru bir rahmet eseri olarak
tamamen Kendisinin gönderdiğini beyan ediyor. Rûm-49/408
YAĞMURUN HANGİ VAKİTTE NEREYE, NE
MİKTARDA YAĞACAĞINI YALNIZ ALLAH BİLİR
“Muğayyebât-ı Hamse” olarak
bildiğimiz “Beş Bilinmeyen”den birisi de, yağmurun hangi vakitte, nereye, ne
miktarda yağacağını Allah’dan başka kimse bilemez! Lokman-34/413
YAĞMURUN YAĞMASINA EN GÜÇLÜ BİR
SEBEP: İSTİĞFAR VE TÖVBEDİR
Hûd as dedi: “Ey kavmim! Rabbinizden
mağfiret dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki, üzerinize semâyı bol bol yağmur
olarak göndersin ve gücünüze güç katsın! Ne olur Hak’dan yüz çevirip suçlu
duruma düşmeyin!” Hûd-52/226
YAHUDİ ALİMİ: “ALLAH HİÇBİR İNSANA
BİRŞEY İNDİRMEDİ” DEDİ
Yahudi âlimlerinden pek şişman olan
Mâlik Bin Sayf, peygamberimizin sav: “Allah bir hıbr-i semine (şişman âlime)
buğz eder” âyetini hatırlatması üzerine kızarak: “Allah hiçbir insana bir şey
indirmedi” dedi çıktı. Yahudiler, “Yazık sana! Musa’ya da mı?” diyerek bu sefer
kendi âlimlerine kızdılar ve onu reislik makamından indirip yerine Ka’b Bin
Eşref’i seçtiler. Böylece onlar Allah’ı hakkıyle takdir edemediler. Allah-ü
Teâlâ da Peygamberimize sav: “De ki: Musa’nın insanlara bir Nûr ve bir hidâyet
olarak getirdiği kitabı (Tevrat’ı) kim indirdi?” En’âm-91/138
YAHUDİ BİLGİNLERİNİN VEBALİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(O Yahudi
bilginleri öyle kimselerdir ki) kelimeleri (Tevrat âyetlerini), konuldukları
yerlerden çıkarıp tahrif ederler. Câhil dindaşlarına: “Size şu (değiştirdiğimiz
gibi) fetva verilirse onu kabul edin, yok, verilmezse onu kabul etmekten geri
durun!” derler. Böylece Allah, kimin (kendi amelindeki ısrarı yüzünden) fitneye
düşmesini isterse, artık Sen, Allah’(dan gelecek azab)a karşı onun lehinde aslâ
hiçbir şey yapamazsın!” Mâide-41/113
YAHUDİ HAKLI! MÜSLÜMAN OLAN KOCA BİR
KABİLE HAKSIZ OLUR MU? OLUR!
Müslüman olan Beni Zafer
kabilesinden Tu’me bin Übeyrık, komşusu Katâde’nin zırhını çaldı. Bir un
dağarcığının içerisinde götürüp Zeyd adlı bir Yahudinin evine bıraktı. Katâde, Tu’me’den
şüphelendiğini söyledi. Tu’me, yemin ederek inkâr etti, evi aransa da zırh
bulunamadı. Sonra un izi sürülerek zırh, Zeyd’in evinde bulundu. Zeyd, bunu
Tu’me’nin bıraktığını söyledi. Yahudiler, Zeyd’in lehinde şahitlik ettiler.
Beni Zafer kabilesi, bunu bir aile haysiyeti kabul ederek Tu’me’nin
hırsızlığını bildikleri halde, hırsızın Zeyd olduğunu söylediler. Deliller, Zeyd’in
aleyhinde olduğu için Efendimiz sav, tam Zeyd’in aleyhine hükmedecekti ki, bu
âyetler nâzil oldu. Yahudi beraat etti, Tu’me Mekke’ye firar etti. Tu’me, Mekke’de
de hırsızlık yapmak için girmeye azmettiği bir evin, delmeye çalıştığı
duvarının üzerine yıkılması sebebiyle altında kalarak can verdi. Bu hadise,
İslâm’ın evrenselliğini, Hak Din olduğunu, adâlet üzerine tesis edildiğini
gösterir. Nisâ-107,109/95
YAHUDİ VE HIRİSTİYAN MÜHTEDİLERİ
Bu Âyet-i Kerime’de, kendilerine
kitap verilenler (Yahudi ve Hıristiyanlar) Tevrat ve İncil gibi İlâhi kitapları
lâyık-ı vech ile inceleyip objektif baktıklarında, Kur’an’a iman edeceklerinden
ve hidayete kavuşacaklarından; kimler de Kur’an’ın Hak olduğunu bilmelerine
rağmen, inkâr ederlerse onların da hüsrâna uğrayacaklarından bahseder. Bakara-121/18
YAHUDİ VE HIRİSTİYANLAR ASLÂ SENDEN
RAZI OLMAZLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Sen onların dinlerine tabi olmadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar
aslâ Sen`den râzı olmazlar.” Bakara-120/18
YAHUDİLER ARAPLARDAN BİRİNİN PEYGAMBER
OLMASINI KISKANDILAR
Halbuki Allah, kullarından
dilediğini peygamber olarak görevlendirir. Bu kıskançlık –Hâşâ- “Allah yanlış
yaptı” mânâsına gelir ki, bu da küfrün tâ kendisidir. Bu sebepten gazap üstüne
gazaba uğradılar. Bakara-90/13
YAHUDİLER EFENDİMİZİN SAV
SIFATLARINI BİLDİREN TEVRAT AYETLERİNİ GİZLERLERDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed! Yahudilere) de ki: Tevrat’ın bir kısmını açıklıyor, (Muhammed’in
sıfatları gibi) birçoğunu da gizliyorsunuz. Sizin ve atalarınızın (nice)
bilmediğiniz şeyler, (Kur’an’da size) öğretilmiştir. ‘Tevrat’ı da Kur’an’ı da
Allah indirdi’ de! Sonra onları (kendi hallerinde) bırak, daldıkları (bâtıl)
içerisinde oyalanıp dursunlar!” En’âm-91/138
YAHUDİLER HAK DİN ÜZERE DEĞİLLER!
Hıristiyanlar şöyle dediler: “Yahudiler Hak din üzere
değiller!” Halbuki önlerindeki kitabı okuyup duruyorlar. Bakara-113/17
YAHUDİLER HZ. MUHAMMED ADIYLA DUA
EDERLERDİ
Yahudiler, düşmanlarına karşı
Allah`tan zafer isterken “Ahir Zaman Peygamberi Hakkı için” diye dua ederlerdi.
O, çocukları kadar net tanıdıkları peygamberi, yahudi soyundan gelmedi diye
inkâr ettiler. Bu sebeple de Allah, onlar için: “Allah`in lâneti, o kâfirler
(bildikleri halde inkâr eden kâfirler) üzerine olsun!” demiştir. Bakara-89/13
YAHUDİLER İLÂHÎ BUYRUKLARIN PEK
ÇOĞUNU UNUTTULAR
Yahudiler, kendilerine tebliğ edilen
ilâhî buyruklardan bir nasip almadan (pek çoğunu) unuttular. Mâide-13/108
YAHUDİLER MÜNÂFIKÇA DAVRANIYORLARDI
Yahudiler mü`minlerle
karşılaştıklarında “biz de iman ettik!”derlerdi. Kendi aralarında kaldıklarında
bazısı, bazısına: “Ne yapıyorsunuz? Tevratta ‘sizin peygamberinizin (Hz. Muhammed’in)
adı var, biz de o sebepten inandık!’ diyerek Rabbinizin huzurunda size karşı
O’nunla delil getirsinler diye aleyhinize hüccet mi hazırlıyorsunuz, kafanız
çalışmıyor mu?” diyerek birbirlerini uyarıyorlardı. Yani inanmış gibi
gözükseniz de Tevrat hakikatlarından onlara bahsetmeyiniz! Huzur-u İlâhî’de
aleyhinize olur, aklınızı kullanarak idare edin gitsin, diyorlardı. Bakara-76/10
YAHUDİLER SENİ YALANCI SAYMAYA
KALKARLARSA DE Kİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Allah’ın
kendilerine haram kıldığı hayvanları bildirmen üzerine) Yahudiler, Seni
yalanlamaya kalkarlarsa de ki: Rabbiniz pek geniş bir rahmet sahibidir. Fakat
O’nun satveti ve azâbı, günâhkârlar topluluğundan geri çevrilemez!” En’âm-147/147
YAHUDİLER
Yahudiler şayet Allah`a ve Ahiret
Günü`ne iman eder ve salih amel işlerlerse hiç korkmasınlar ve üzülmesinler,
kurtulurlar. (Not: Bakara-146. Ayette beyan edildiği üzere Yahudiler, Hz.
Muhammed’i kendi oğulları gibi tanıdıkları bildiriliyor. Aynı ayet gereği Hz.
Muhammed’i peygamber olarak tanımaları da gerekiyor. Tanımazlarsa Allah’a ve
Ahiret gününe iman etmeleri kendilerini kurtarmaz.) Bakara-62/9
YAHUDİLERDEN İKİ YİĞİT ÇIKIP ŞÖYLE
DEDİ
Yahudilerin korkarak Filistine
giremeyecekleri yönündeki ayak diretmeleri karşısında iki Yiğit, (Yûşa ile
Kâleb) şöyle dediler: “Onların üzerine şehrin kapısından girerek hücum edin!
Oraya bir de girdiniz mi, artık siz kesinlikle gâlipsiniz demektir; eğer
mü’minlerseniz Allah’a tevekkül ediniz!” Mâide-23/110
YAHUDİLERDEN İLİMDE RASİH OLAN İMAN
SAHİPLERİNE BÜYÜK MÜKAFATLAR VARDIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Lâkin o
Yahudilerden ilimde Râsih olanlar ve Mü’minler, Sana indirilene (Kur’an’a) ve
Sen’den önceki peygamberlere indirilen kitaplara iman edenler, namazlarını
kılanlar, zekâtlarını verenler, Allah’a ve Ahiret gününe lâyık-ı vech ile iman
edenler var ya, işte onlara pek büyük bir mükâfat vereceğiz!” Nisâ-162/102
YAHUDİLERDEN PEK AZI İMAN EDERLER, ÇÜNKİ
ALLAH KENDİLERİNE LÂNET ETMİŞTİR
Yahudiler Peygamber Efendimizin
sıfatlarını kendi kitaplarında gördükleri ve O’nun beklenen peygamber olduğunu
bildikleri halde, sırf kendi ırklarından gelmedi diye hasetliklerinden,
Efendimize iman etmeye yaklaşmamışlar, O’nunla alay ederek “kalblerimiz
perdelidir, Seni anlamayız!” demişlerdir. Allah da bu yüzden onlara lânet
etmiştir. Bütün bu sebeplerden dolayı onların pek azı iman ederler. Bakara-88/12
YAHUDİLERE AZGINLIKLARI SEBEBİYLE
KIYAMETE KADAR BELALI ADAMLAR MUSALLAT OLACAKTIR
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “ O vakit
Rabbin, kıyamet gününe kadar onları (azgın yahudileri) kötü azaba uğratacak
kimseler ortaya çıkaracağını bildirdi. Muhakkak ki Rabbin, dilediğinde cezayı
çabucak verir, ama aslında Ğafurdur, Rahimdir!” (Yani tövbe ederlerse yine de
affederim anlıyorum.) A’râf-167/171
YAHUDİLERE DE LEŞ, KAN, DOMUZ ETİ VE
ALLAH ADINA KESİLMEYEN HAYVAN ETİ HARAMDI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yahudilere
de daha önce Sana bildirdiğimiz şeyleri (leş, kan, domuz eti, Allah adına
kesilmeyen hayvan etini) haram kılmıştık. Bununla (haram kılmakla) Biz, onlara
zulmetmedik, lâkin onlar, (haram yiyerek, haddi aştıklarından) kendi
kendilerine zulmediyorlardı.” Nahl-118/279
YAHUDİLERİ DÜNYANIN HER YERİNE PARÇA
PARÇA DAĞITTIK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onları
(Yahudileri), parça parça topluluklar halinde bölerek dünyanın her yerine
dağıttık. Aralarında iyi kimseler de vardı iyi olmayanlar da. Kötülüklerden
dönüş yaparlar diye onları gâh nimetler, gâh musibetlerle imtihan ettik.” A’râf-168/171
YAHUDİLERİN HEPSİ ZALİM VE KÖTÜ
DEĞİLDİR!
Evet! Musa’nın kavminden bir
topluluk da vardır ki Hak Din ile insanları, doğru yola götürür ve onunla halk
içinde adâleti tatbik ederler. A’râf-159/169
YAHUDİLERİN İMANI SIĞ
Yahudiler, imanda bir derinlik
kazanamamışlardı. Zira Hz. Musa`nın 40 gün gibi az bir zaman diliminde
aralarından ayrılmasıyla, tuttular buzağıya tapar oldular. Bakara-92/13
YAHUDİLERİN İNADINA BAKIN
Allah-ü Teâlâ, Tur Dağı`nı
üzerlerine kaldırıp demoklesin kılıcı gibi tutarak “size verdiğim Tevrat`ı
kuvvetle tutun ve emirlerimi dinleyin!” dediği halde onlar, yine de inadına
“işittik ve isyan ettik” dediler. Hani, buna da “pes yani!” der insan! Bakara-93/13
YAHUDİLERİN KALBLERİ ŞU SEBEPLERDEN
DOLAYI MÜHÜRLENDİ
Yahudilerin kalbleri
mühürlendiğinden pek azı müstesnâ iman etmezler. Mühürlenmeye sebep ise
şunlardır: 1-Verdikleri sözü bozdular; 2-Allah’ın âyetlerini inkâr ettiler;
3-Peygamberleri öldürdüler; 4-‘Kalblermiz perdelidir, boşuna yorulma bir şey
anlamayız!’ diye peygamberlerle alay etmeleri; 5-Hz. Meryem annemiz aleyhinde
çok büyük bir iftirada bulunmaları; 6-Biz ‘Allah’ın Resûlü (ki, bu “Resûl”
kelimesini alaylı alaylı söylüyorlardı) Meryem Oğlu İsa’yı öldürdük!’ demeleri.
Nisâ-156,157/102
YAHUDİLERİN KALBLERİNİ ALLAH, NİÇİN
KATILAŞTIRDI VE ONLARI LANETLEDİ?
Yahudiler, Allah’a verdikleri kesin
sözü bozduklarındandır ki Allah, onları lânetledi ve kalblerini katılaştırdı. Yahudiler,
Allah’a: 1-Namazı hakkıyle edâ edeceklerine; 2-Zekâtı vereceklerine;
3-Kendilerine gönderilen peygamberlere iman edip onlara yardımcı olacaklarına;
4-Allah’a garz-ı hasen vereceklerine (mallarını Allah yolunda harcayacaklarına)
dair söz vermişlerdi. İşte bu sözlerinden caydılar. Mâide-13/108
YAHUDİLERİN TAŞKINLIKLARINDAN
BİRKAÇI
Yapmamaları hususunda kendilerinden
ahit alınmasına rağmen onlar: 1-Birbirlerini öldürüyorlardı, 2-Bir kısmı bir
kısmını yurtlarından çıkarıyorlardı, 3-Günâhda ve zulümde birbirlerini
destekliyorlardı. Bakara-85/12
YAHUDİLİK TARİHİNDE HÜKÜM HEP
TEVRAT’A GÖRE VERİLMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Tevrat, içinde
hidâyet ve nûr olan Allah’ın indirdiği kutsal bir kitaptır. Nebîler, yahudilerle
ilgili meselelerde onunla hükmederlerdi. Rabbâniler (kendini Rabbe adamış
kullar) ve Ahbar (Yahudi din âlimleri) de Tevrat ile hüküm verirlerdi, (çünki
Allah’ın kitabını muhafaza etmek, onu tahriften korumak için) gözetici olmakla
mükelleflerdi. Öyleyse ey (Yahudi hâkimleri), insanlardan korkmayın, Ben’den
korkun!” Mâide-44/114
YAHUDİYİM, DİYE ÇALIM SATANLAR,
ALLAH’IN DOSTLARI SİZSENİZ ÖLÜMÜ İSTEYİN BAKALIM!
Allah-ü Teâlâ, Peygamberimize sav
vahyederek yahudilere şöyle ferman ediyor: “De ki: Ey ‘bizler yahudileriz!’ diyenler!
Siz, eğer insanlar arasında ‘Allah’ın dostları yalnız bizleriz!’ diye iddia
ediyorsanız ve bu iddianızda tutarlı iseniz, haydi hemen ölmeyi temenni ederek
O’na kavuşmayı isteyin bakalım! Ebediyyen bu temennîyi edemezler, çünki onlar
çok iyi bilirler ki elleriyle çok günah işlediler de Allah’a bakabilecek
yüzleri kalmadı. Ve Allah zalimleri pek iyi bilendir.” Cuma-6,7/552
YAHYA AS YUMUŞAK KALBLİ, TEMİZ VE
TAKVA SAHİBİ BİRİSİYDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Tarafımızdan O’na bir kalb yumuşaklığı, arı duru bir gönül ihsân ettik. O
Allah’a çok saygılı, günâhlardan sakınan, tertemiz, takvâ sâhibi bir insandı. Anne
babasına iyi davranan hayırlı bir evlât idi, aslâ zorba ve isyankâr biri
değildi.” Meryem-13,14/305
YAHYA, İSMİNİ BİZZAT ALLAH-Ü TEALA
KENDİSİ KOYDU
Zekeriyya as, Din işlerini
kendisinden sonra devam ettirmesi için (ki o günkü şeriatta din işleri ma’bette
yürütülürdü) kendisine bir vâris ihsân etmesini Allah’dan istemişti. Allah da:
Daha önce isim olarak hiç kimseye konmayan, adı ‘Yahya’ olan bir oğlan çocuğu
vereceğini müjdelemişti. Meryem-7/304
YAKAYI ALLAH’IN KUDRET ELİNE
KAPTIRINCA SENİ O’NDAN KURTARACAK DA KİMMİŞ?
“Onlara (Allah’a ortak koşanlarla
sapıklara) dünya hayatında bir azap vardır, Ahiret azâbı ise daha çetindir.
Onları Allah’ın kudret elinden kurtaracak kimse de yoktur.” Ra’d-34/252
YAKAYI BİR DEFA KAPTIRMIŞSIN, ARTIK
NEREYE KAÇACAKSIN O MAHŞER GÜNÜNDE?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Mahşer
gününde kâfirlerin can kaygısıyla düştükleri dehşeti bir görsen! Onlar bir defa
cehenneme yakın bir yerde yakayı ele vermişlerdir. Kaçacak hiç bir yerleri de
yoktur.” Sebe’-51/433
YAKINLARININ BAĞIŞLANMASI
İSTENEBİLİR
Hz. İbrahim, Rabbinden babasının
bağışlanmasını istemiştir. Binaenaleyh herhangi bir kişi, (imanlı olan) baba, anne
ve diğer yakınlarının bağışlanmasını Rabbül Alemin’den niyaz edebilir. (İmansız
olanlar hakkında duâ edilmez, hakkında âyet var.) Şuarâ-86/370
YAKIŞIYORSUNUZ BİRBİRİNİZE, YÜCE ALLAH
NE DE GÜZEL BEYAN ETMİŞ!
Allah-ü Teâlâ beyân eder ki: “1-a)
Kötü kadınlar, kötü erkekler içindir; b) Kötü erkekler de kötü kadınlar içindir
(birbirlerine yakışırlar). 2-a) İyi kadınlar iyi erkekler içindir; b) İyi
erkekler de iyi kadınlar içindir (bunlar da birbirlerine yakışırlar). Bu
iyiler, o iftiracıların söylemekte olduklarından beridirler, uzaktırlar. Onlar
için bir mağfiret ve dâimi büyük ve güzel bir rızık vardır.” Nûr-26/351
YAKİNİYET KAZANMAĞA, NAMAZ KILMAK,
ZEKAT VERMEK YOLUNDAN ULAŞILIR
Mü’minler, o kimselerdir ki, namazı
dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Ahirete kesin olarak iman ederler. Neml-3/376
YAKLAŞTI HESAP GÜNÜ MAHŞERDE! GAFLET
UYKUSUNDA OLANLARA DUYURULUR
“İnsanlara (mahşerde) hesap verme
günü yaklaştı. Fakat onlar, sanki hesap vermeyeceklermiş gibi koyu bir gafletin
içinde imandan, Haktan yüz çevirmektedirler.” (Ey gafiller, duyun, hattâ
duyurun! Kendinize yazık etmeyin, o mahşer gününde pişmanlık beş para etmez,
kimseye bir fırsat daha verilmez!) Enbiyâ-1/321
YAKUB AS AİLESİ, BİLCÜMLE MISIR’A GELİP
YUSUF’UN YANINA GİRDİLER
Allah-ü Teâlâ haber veriyor: “Yakub
ailesi, Mısır’a gelip Yûsuf’un yanına girdiklerinde Yûsuf, Annesi ile Babasını
kucakladı ve: ‘Allah’ın izni ile Mısır’a güven ve huzur içinde girin!’ dedi. Annesi
ile Babasını tahtına oturttu. Hepsi O’nun önünde saygı ile eğildiler.” Yûsuf-99/246
YAKUB AS OĞULLARININ BEYANLARINI İNANDIRICI
BULMADI VE ŞÖYLE DEDİ
“Yakub: Hayır! Nefisleriniz sizi
aldatıp böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen güzelce sabretmektir! Ümidim
var ki Allah, bütün kaybettiklerimi Bana geri lütfedecektir. (Yûsuf’u, Bünyamin’i
ve Mısır’da kalan büyük kardeşinizi; ve bunu bir Nebi lisanıyla söylüyordu.)
Çünki O (Allah) Alîm’dir, Hakîm’dir.” Yûsuf-83/244
YAKUB AS, BİR MU’CİZESİNİ ORTAYA
KOYDU
“Kafile daha Mısır’dan ayrılır ayrılmaz, Kenan İli’nde
olan babaları Hz. Yakub: Şâyet ‘bunadı’ demezseniz, doğrusu, ben Yûsuf’un
kokusunu alıyorum! dedi. Oradakiler: ‘Vallahi, senin müzminleşmiş yanılgın hâlâ
devam ediyor!’ dediler.” Yûsuf-94,95/245
YAKUB AS, BÜNYAMİN’İ KARDEŞLERİNE
EMANET ETME ŞARTLARINI ORTAYA KOYDU
“Yakub şöyle cevap verdi:‘Siz kendiniz
helâk olmadıkça, O’nu bana geri getireceğinize dair Allah’ın huzurunda sağlam
bir söz vermeden, Ben aslâ O’nu sizinle göndermem!’ Oğulları kesin söz verince
de dedi ki: Allah-ü Teâlâ da bu söylediklerimize şâhittir, gözeticidir.” Yûsuf-66/242
YAKUB AS, EVLATLARIM ŞEHRE AYRI AYRI
KAPIDAN GİRİN, DİYE TEMBİH ETTİ
“Bünyamin ile beraber oğullarını
Mısır’a ikinci kez gönderen Yakub as, şöyle tembihte bulundu: ‘Evlatlarım!
Şehre aynı kapıdan değil de ayrı ayrı kapılardan girin! Gerçi Ben ne yapsam
Allah’dan gelecek takdiri önleyemem!” (Yakub as’ın bu nasihatı, pek yerindedir.
Bu zamanda da bakıyorsun, bir ailenin tüm ferdleri, tek bir vâsıtaya binmişler,
bir trafik kazasında o aile yok olmuş, nesli kurumuş.) Yusuf-67/242
YAKUB AS, EVLATLARINA, YUSUF’U
EMANET ETTİĞİM GİBİ BUNU DA MI EMANET EDEYİM?
Yakub dedi ki: “Daha önce O’nun
kardeşini (Yûsuf’u) size emânet ettiğim gibi bunu (Bünyamin’i) de size inanıp
emânet edeyim, öyle mi? Ben size değil, sadece Allah’a ısmarlarım! Çünki en iyi
koruyan Allah’dır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir.” Yûsuf-64/242
YAKUB AS, ONLARDAN YÜZÜNÜ ÇEVİREREK
UFUKLARA SESLENDİ: AH YUSUF, AH!
“Yakub, onlardan yüzünü çevirerek
ufuklara seslendi: ‘Ya esefâ alâ Yûsuf!=Âh Yûsuf! Âh!’ Yusuf diye diye
üzüntüsünden gözlerine ak düşdü. Yaptıklarından dolayı oğullarına duyduğu kızgınlığını
da belli etmiyor, öfkesini yenmeye çalışıyordu.” Yûsuf-84/244
YAKUB AS: BEN SIKINTIMI, KEDER VE
HÜZNÜMÜ SADECE ALLAH’A ARZ EDİYORUM!
“Yakub, oğullarının bu ta’rizi
karşısında şöyle dedi: Ben, sıkıntımı, keder ve hüznümü sâdece Allah’a arz
ediyorum. Hem sizin bilmediğiniz bir çok şeyi Allah tarafından (vahiy yolu ile)
biliyorum.” Yûsuf-86/244
YAKUB AS: EVLADLARIM, HAYDİ GİDİNİZ, YUSUF VE KARDEŞİ
HAKKINDA BİLGİ EDİNİNİZ!”
“Yakub: ‘Evlâdlarım, haydi gidiniz, vargücünüzle
Yûsuf ve kardeşi hakkında bilgi edinmeye çalışınız! Allah’ın rahmetinden asla
ümidinizi kesmeyiniz. Çünki kâfirler gürûhu dışında hiç kimse Allah’ın
rahmetinden ümidini kesmez!’ dedi.” Yûsuf-87/245
YAKUB AS’A OĞULLARI, BABA, BABA,
BAK; ZAHİRE BEDELLERİMİZ DE BİZE GERİ VERİLMİŞ!
“Yûsuf’un kardeşleri, ailelerine
dönüp yüklerini açınca, zahire bedellerinin yükleri içine geri konulduğunu
gördüler ve: ‘Baba! Daha ne istiyoruz, işte verdiğimiz zahire bedellerimiz de
bize geri verilmiş! Gidelim, kardeşimizi de götürelim, bir deve yükü fazla
alırız. Çünki getirdiğimiz bize yetmez!’ dediler.” Yûsuf-65/242
YAKUB AS’IN DEDİĞİ GİBİ AYRI AYRI
KAPIDAN GİRDİLER AMA
“Babaları Yakub’un dediği gibi ayrı
ayrı kapıdan girdiler ama bu tedbir, Allah’ın kendileri hakkındaki takdirine
hiç fayda vermedi. Sadece Yakub’un içindeki bir dileği açığa çıkarmış oldu.
Çünki O, Allah’dan aldığı bir ilim sâhibiydi. (Bu tembihi sebeplere riâyet
noktasında bir vazife olarak söylemişti. O, aslında insanların bilmediği
gerçekle (vahiyle) konuşuyor ve tevekkül ediyordu.) Yûsuf-68/242
YAKUB AS’IN GÖZLERİNE AK DÜŞTÜ
Yûsuf! Diye diye Yakub’un gözlerine
ak düştü. Yûsuf-84/244
YAKUB AS’IN GÖZLERİNE HZ. YUSUF’UN
GÖMLEĞİ SÜRÜLÜNCE GÖZÜ AÇILDI
“Müjdeci gelip de gömleği Yakub’un
yüzüne sürünce gözleri açıldı ve: ‘Ben sizin bilmediklerinizi Allah tarafından
(vahiy yolu ile) bilirim dememiş miydim?’ dedi. Evlâdları, (babalarının hakiki
makâmını kavrayınca) şöyle dediler: “Ey babamız! Bizim için Allah’dan
günâhlarımıza mağfiret dile! Biz gerçekten günâhkârız. Yakub: ‘Sizin için
Rabbimden, daha sonra (seher vakti) mağfiret dileyeceğim. Şüphesiz ki Ğafûr
(çok bağışlayan), Rahîm (çok merhamet eden) ancak O’dur!’ dedi.” Yûsuf-96,98/246
YAKUB AS’IN OĞULLARI BABALARINA
ACIYARAK: “YETER ARTIK AĞLADIĞIN!”, DEDİLER
“Oğulları, Yakub’a şöyle dediler:
Ömrün geçti gitti, hâlâ Yûsuf’u dilinden düşürmüyorsun. Vallahi ‘Yûsuf!’ diye
diye kederden eriyeceksin veya büsbütün ölüp gideceksin, yeter artık
ağladığın!” Yûsuf-85/244
YAKUB AS’IN VASİYETİ
Bir vakit Yakup as, oğullarına şöyle
vasiyette bulundu: “Evlatlarım Allah sizin için bu Dini seçti. Sakın
Müslümanlıktan başka bir din ile ölmeyiniz!” Bakara-132/19
YAKUP AS, EVLATLARINA NE SORMUSTU?
Yakup as, evlatlarına ölüm döşeğinde
şöyle sormuştu: “Benim ölümümden sonra kime ibâdet edeceksiniz?” Onlar da şöyle
cevaplandırdılar: “Senin İlâhına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak`ın ilâhı
olan Tek İlâha (Allah’a) ibâdet edeceğiz. Zaten biz, O’na teslim olan
Müslümanlarız!” Bakara-133/19
YAKUP AS, OĞLANLARININ YUSUF’U KIRA
GÖTÜRME TEKLİFLERİNE NE CEVAP VERDİ?
Yakup as, dedi ki: “O’nu (Yûsuf’u)
götürmeniz, beni hakikaten üzer; çünki siz ondan habersiz iken, korkarım ki ,
O’nu kurt yer!” Yûsuf-13/235
YAKUP AS, OĞLU YUSUF AS’A, EVLADIM
RÜYANI SAKIN KARDEŞLERİNE ANLATMA, DEDİ
“Yusuf’un babası Yakup, dedi ki: “Ey
oğulcuğum! Rüyânı kardeşlerine sakın anlatma! Sonra seni kıskandıklarından sana
tuzak kurarlar. Çünki şeytan, insanın besbelli bir düşmanıdır.” Yûsuf-5/235
YAKUP AS’A OĞLANLARI CEVABEN DEDİLER
Kİ
Yakub’un as hasût oğlanları dediler
ki: “Vallahi, biz böylesine güçlü bir grup iken onu kurt kapar da yerse,
yazıklar olsun bize!” Yûsuf-14/235
YAKUP AS’IN YANINA ZAHİRE YÜKLERİYLE
DÖNEN EVLATLARI NELER DEDİLER?
“Yûsuf’un kardeşleri, babaları
Yakub’un yanına döndüklerinde: ‘Sevgili babamız, ölçeğimiz, tahsisâtımız
kaldırıldı! Gelecek sefer öbür kardeşimizi (Bünyamin’i) de bizimle beraber
gönder ki, daha çok tahsisât alalım. Onu gözümüz gibi koruyacağımıza kesin söz
veriyoruz!’ dediler.” Yûsuf-63/241
YALAMA OLMUŞ CİVATA GİBİ BİR İNSANLIK
TİPİ
İnsanlardan öyle tipler vardır ki, ne
desen ona bîgâne kalır. Tıpkı yiv yemiş civata gibi, döndür döndür tutmaz, işe
yaramaz! Bununla beraber kendilerine de zulmederek insan olduklarını
zannederler. O zan sebebi ile de bütün bütün zayi ederler. Gaflet-i tâmme
içinde onların hayatları, alaydan, gırgırdan, hay huydan başka bir şey
değildir. Güneş kadar parlak ve âyân olan, binden fazla mu’cize ile desteklenen
Resûlüllah’a bile sav “O da sizin gibi bir insandır, sihirbazın peşine mi
takılcaksınız?” diyecek kadar karnından konuşurlar. Enbiyâ-2,3/321
YALAMA OLMUŞ GIRGIR EHLİNİN İMHA
EDİLECEĞİNE DAİR TELMİH VAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Kendilerinden önce imhâ ettiğimiz hiçbir şehir halkı iman etmedi, şimdi onlar
mı iman edecekler?” (Yani bunlar da iman etmez, Biz de imhâ ederiz, dendiğini
anlıyorum.) Nitekim Bedir’de kısmen imhâ edildiler. Resûlüllah sav’in duâsı
olmasaydı bu tipler, toptan imhâ edilirlerdi. Fakat O’nun duâsı yüzü suyu
hürmetine toptan imhâ olmuyorlar. O Rahmet Peygamberi olmasaydı, o günkülerin
de bugünkülerin de işi bitikti. Aslında bütün insanların işi bitik olurdu, çünki
kıyamet çoktan kopardı. Enbiyâ-6/321
YALAMA OLMUŞ ÖRNEK BİR NESİL!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’a
karşı Hak’dan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kitapta kendilerinden
sağlam söz alınmış ve onlar bunu okumuşlar iken, bile bile Allah’ın ayetlerini
değersiz dünya metaı ile takas edecek kadar yalama olan bir hayırsız nesil
zuhur etti. Halbuki Ahiret yurdu, günâhlarından sakınanlar için daha
hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” A’râf-169/171
YALAMA OLMUŞ TİPİN TUTARSIZLIKLARI,
SÖYLEDİKLERİNDEN BESBELLİDİR
Resûlüllah sav’in getirdiği Kur’an
karşısında, önce “sihirdir” dedikleri halde, durmadan fikir değiştirerek şöyle
sayıklarlar: “Hayır! Sihir değil, belki adğâsü ahlâmdır=karmakarışık
rüyalardır. Yok yok o da değil, ha! Onu kendisi uydurmuştur! Yok bu da olmadı,
tamam O bir şâirdir! Hem ne bilelim peygamber olduğunu? Eğer peygamberse daha
önceki peygamberler gibi bir mu’cize getirsin bakalım! Vs.” İşte müşrikler,
böyle tutarsız, tutarsız konuşuyorlardı. Aslında yalama olmuş bir tip
olduklarını ortaya koyuyorlardı. Enbiyâ-4,5/321
YALAN SAYDILAR RABLERİNİN
AYETLERİNİ, BİZ DE İMHA ETTİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Firavun
hânedânının ve onlardan öncekilerin gidişi, gidiş değildi; çünki Rablerinin
âyetlerini yalan saydılar. Biz de günâhları sebebiyle onları imhâ ettik, Firavun
ve avânesini denizde boğduk. Doğrusu bunların hepsi de zâlim idiler.” Enfâl-54/183
YALAN SÖZDEN SAKININ!
Artık yalan sözden sakının! (Bir
mü’min, her türlü günâh işleyebilir, lâkin yalan söyleyemez! Çünki o takdirde
münâfık olmasından endişe edilir.) Hacc-30/334
YALANCI MÜŞRİKLER VE KAFİRLER, AZAP
ÜZERİNİZE ŞART OLACAKTIR, BEKLEYİN!
Ey Allah’ın Resûlünü yalanlayan
müşrikler ve kâfirler! Bu inkârcılığınız ve bu yalan saymanızdan ötürü bu
vebâlin altından kalkamayacaksınız. Azap, ileride (Ahirette) üzerinize şart
olacaktır. Furkan-77/365
YALANCILARIN TA KENDİSİ KİMLER Mİ
DİYORSUN?
“(Allah hakkında) yalan uydurup
iftira edenler, ancak Allah’ın âyetlerine iman etmeyenlerdir. İşte onlar
yalancıların tâ kendileridir!” Nahl-105/278
YALANCININ TEKİ ZALİM İŞTE! ALLAH’IN
LANETİ ZALİMLERİN ÜZERİNEDİR
Uydurduğu bir yalanı Allah’a isnâd
edenden daha zalim kim olabilir? İşte onlar, kıyamet günü Rablerine arz
olunacaklar, kendileri aleyhine şâhitler olarak melekler, peygamberler ve kendi
uzuvları da: “İşte Rablerine karşı yalan söyleyenler, bunlardır!” diyecekler.
İyi biliniz ki Allah’ın lâneti, zalimlerin üzerinedir! Hûd-18/222
“YALANLADIK BİR DEFA, DÖNÜP İMAN
EDEMİYORUZ” MU DİYORSUNUZ? VAY HALİNİZE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nûh’dan
sonra nice peygamberler gönderdik. Onlar, kavimlerine âyetler, mu’cizeler
getirdiler; ama kavimleri, önce yalan saydıkları şeye, (izzet-i nefis meselesi
yaparak) bir türlü inanmadılar (da küfrü tercih edip haddi aştılar). İşte haddi
aşanların kalblerini Biz de böyle mühürleriz.” Yûnus-74/216
YALANLANMAK PEYGAMBERLERİN KADERİDİR
Allah-ü Teâlâ, Efendimizi teselli
sadedinde şöyle buyuruyor: “(Habibim Ya Muhammed!) Keder etme! Eğer Seni
yalanlıyorlarsa bil ki, Senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Bütün
işler Allah’a döndürülür. (O gün o yalancıları Bana bırak!)” Fâtır-4/434
YALANLIYORLARSA SENİ YA MUHAMMED!
BİL Kİ BU HUSUSTA YALNIZ DEĞİLSİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Eğer onlar, Seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh’un
kavmi, Ad ve Semûd kavimleri, İbrahim ve Lût’un kavimleri, Medyen Ahâlisi de
peygamberlerini yalanlamışlardı. Musa da (kavminin düşmanı kıptiler tarafından)
yalancı sayılmıştı. Ben de o kâfirlere her seferinde mühlet verdim, sonra da
(bu mühleti değerlendiremedikleri için azâbımla) yakaladığım gibi işlerini
bitirdim. Artık bak! Onların inkârına karşı nasıl olurmuş benim inkârım
(cezalandırmam)? Cümle Âlem gördü, bildi.” Hacc-42,44/336
YALDIZLI SÖZLER FISILDAYARAK İFSAD
EDERLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) İnsan ve cin şeytanları, aldatmak maksadıyla kimi kimine yaldızlı
sözler fısıldayarak telkinde bulunurlar. Onlar, bu telkinlerini, Âhirete inanmayanların
gönülleri ona (yaldızlı sözlere) meyletsin, ondan hoşlansın ve işledikleri
suçlarını işlemeye devam etsinler diye yaparlar. O halde Sen de onları,
işledikleri suçlarla başbaşa bırak!” En’âm-112,113/141
YALVARMA ALLAH İLE BERABER BAŞKA BİR
FANİYE! ÇÜNKİ HEPSİ YOK OLACAK, O KALACAK!
Allah-ü Teâlâ bu Âyet-i
Kerimesi’nde: “Hem Allah ile beraber başka hiç bir ilâha yalvarma! Çünki O’ndan
başka ilâh yoktur! (Aksi halde zararından başka eline bir şey geçmez!) Hem
O’nun Vechi (Zatı) hariç, her şey yok olacaktır!” buyuruyor. Kasas-88/395
YALVARMAKTA ÖLÇÜ, SADECE VE SADECE
ALLAH’A YALVAR, YOKSA MAHVOLURSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sakın ola,
Allah’la beraber başka bir tanrıya kulluk edip yalvarma! Sonra azâba maruz
kalanlardan olursun da mahvolursun!” Şuarâ-213/275
YAPACAĞINIZI YAPIN, BEN DE
YAPACAĞIMI YAPACAĞIM; BAŞINIZA GELECEĞİ ÖĞRENECEKSİNİZ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) Onlara de ki: Ey kavmim! Siz bana karşı fenalık adına elinizden
ne geliyorsa, ne yapacaksanız yapın! Ben de elimden geldiğince yapacağım tebliğ
vazifesini yapacağım! Zelil ve rezil edici bir azâbın dünyada kimin başına
geleceğini; Ahirette ise devamlı azâbın kimin başında patlayacağını yakında
öğreneceksiniz!” Zümer-39,40/461
YAPMAYACAĞINIZ ŞEYLERİ NİÇİN
SÖYLÜYORSUNUZ?
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Ey
iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız
şeyleri söylemek, Allah katında en nefret edilen şeylerdendir, bir gazab-ı
İlâhî sebebidir.” Saff-2,3/550
YAPRAK, ALLAH’IN BİLGİSİ DIŞINDA
DALINDAN DÜŞMEZ!
Karada ve denizde ne varsa hepsini O
(Allah) bilir. O’nun haberi olmadan bir tek yaprak bile (dalından) düşmez, yani
kımıldamaz! En’âm-59/133
YAPTIĞIN YARARLI İŞ LEHİNE, ZARARLI
İŞ DE ALEYHİNEDİR; ARTIK SEN BİLİRSİN!
Kim yararlı bir iş yaparsa kendi
lehine yapmış olur ve Ahirette mükâfatını görür; kim de kötü, zararlı bir iş
yaparsa kendi aleyhine yapmış olur, o da Ahirette cezasını çeker. Hepiniz,
sonunda Yüce Rabbin huzuruna döndürüleceksiniz. Kimse bir yolunu bulup
âkıbetten sıyıramaz! Câsiye-15/499
YAPTIKLARINI ÖNÜNDE HAZIR
BULACAKSIN!
Gün gelecek kişi, hayır ve şer adına
ne yapmışsa onu önünde hazır bulacak! Torbası kötülük dolu olanların vay
haline! Âl-i İmrân-30/53
YAPTIKLARINIZDAN ALLAH HABERDARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah,
bütün yaptıklarınızdan haberdârdır.” Âl-i İmrân-153/68
YAPTIKLARINIZI MARİFET SANIP
SEVİNMEYİN, ALLAH’I KANDIRAMAZSINIZ
Ehl-i Kitap âlimlerine bir vakit, Peygamber
Efendimiz sav, bir şey sormuştu. Onlar da gerçeği gizleyip O’na başka şey
söylediler. Yaptıkları bu iş hoşlarına gitti. Bir de bilgilendirme ücreti
olarak O’ndan teşekkür beklediler. Ama bu âyet, onların foyalarını ortaya
çıkardı. Onlara da can yakıcı bir azabı müjdeledi. Âl-i İmrân-188/74
YARA ALDIYSANIZ, ONLAR DA YARA ALDI,
DERT EDİNMEYİNİZ!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şâyet siz
(Uhud’da) yara aldıysanız, düşmanınız da (Bedir’de) benzeri bir yara aldı.”
Yani ezâyı, sadece siz çekmediniz, onlar da çekti. Bununla teselli
olabilirsiniz! Âl-i İmrân-140/66
YARATANIN ALLAH OLDUĞUNU BİLDİĞİ
HALDE BAŞKALARINA TAPAN ŞAŞKINLAR DA VAR!
Öyle şaşkınlar var ki, “gökleri ve
yeri yaratan kimdir?” diye sorsanız, “Allah!”derler. Ama böyleyken tutarlar
birtakım nesnelere taparlar. Onlara: “Allah bana bir musibet verse, şu
taptıklarınız o musibeti giderebilirler mi? Yahut Allah, bana bir rahmet ve
nimet vermek istese onu engelleyebilirler mi?” (diye sorsanız susup kalırlar)
Ne diyelim, şaşkınsa biri, ona ne derman olur ki! Zümer-38/461
YARATANINIZIN ALLAH OLDUĞUNU HALA
TASDİK ETMEYENLERDEN MİSİNİZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Sizi Biz
yarattık, hâlâ bu gerçeği tasdik etmeyecek misiniz?” (Öyleyse başınıza
gelecekleri bekleyiniz. Zamanı geldiğinde “kendim ettim, kendim buldum!” diye
bağırıp çağıracağınızı duyar gibiyim. Lâkin yine Allah’dan başka size yardım
edecek kimseyi bulamazsınız. Ona göre!) Vâkıa-57/535
YARATICI BİRİ OLMADAN MI
YARATILDILAR? YOKSA KENDİ KENDİLERİNİ Mİ YARATTILAR?
Mekke müşrikleri (ve onların izinden
gidenler), bir yaratıcı olmadığı halde mi yaratıldıklarını sanıyorlar? Yoksa
kendi kendilerini mi yarattılar? (Hayır! Bir yaratan vardır, O kitap ve
Peygamber göndermiştir, hayatın her saniyesi hesap verilecek bir zaman
dilimidir ve O, hesap soracaktır.) Tûr-35/524
YARATILIŞIN BİRİNCİSİ OLUR DA
İKİNCİSİ HİÇ OLMAZ MI?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Birinci
yaratılışı elbette pek iyi biliyorsunuz. Öyle ise düşünüp ibret almanız
gerekmez mi? (Yani birinciyi hiçten ve yoktan yaratan, zaten yaratılmışları
toplamaktan ibaret olan ikinciyi haydi haydi yaratacağını düşünemeyecek kadar
akıldan noksanlığınız mı var da ibret almıyorsunuz?) Vâkıa-62/535
YARATILIŞLARIMIZIN AMACI NEDİR?
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Azîmesi’nde
cinlerin ve insanların yaratılış amaçlarını, gayet açık bir şekilde şöyle beyan
etmektedir: “Ben, cinleri ve insanları ancak Beni (tanısınlar ve) Bana ibâdet
etsinler diye yarattım!” (Evet! Her şey bizim için; biz de Allah içinizdir.
Allah’ı tanıyıp ibadet etmeyenin dünyadaki konumu ne olursa olsun, yaşamı
koskoca bir “hiçten” ibarettir. ‘Allah’ı bulan neyi kaybetmiştir?; O’nu
kaybeden de neyi bulmuştur ki!’) Zâriyât- 56/522
YARATILIŞTA İLK DE, AHİRETTEKİ
İKİNCİSİ DE ALLAH’A MAHSUSTUR, KİMSENİN HADDİ OLAMAZ!
Allah mahlukatı ilk defa yaratmaya
başlar, onu öldürdükten sonra tekrar Ahirette diriltir. Sorumlular ise, O’na
hesap vermek üzere döndürülür. Yol haritası budur, herkes hesabını şimdiden
yapsın! Rûm-404/11
YARATILIŞTA KİMSENİN SEÇME HAKKI
YOKTUR; RAB DİLEDİĞİNİ DİLEDİĞİ ŞEKİLDE YARATIR
Kulların yaratılışta seçme hakları
yoktur. (İnsan olmak, erkek veya dişi olmak, şu asırda şu ülkenin vatandaşı
olmak, zengin veya fakir olmak; ya da hayvan, haşerât olmak gibi) Rab
dilediğini, dilediği gibi yaratır ve seçer. Allah, onların ortak koşmakta
oldukları şeylerden pek münezzehtir, yücedir! Kasas-68/392
YARATIR DİLEDİĞİNİ YÜCE ALLAH, KİMSEYE
DANIŞMAZ VE KİMSE DE YARATILIŞA KARIŞAMAZ!
Ayet-i Kerime beyan eder: “Allah
dilediğini yaratır. O, her şeyi bilen ve her şeye gücü yetendir.” Rûm-54/409
YARATMA, DİRİLTME SIFATLARINI İNKAR
EDEMİYORLAR
Bazı nâdanlara: “Gökten su indirip,
ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?” diye sorsan, “Allah’dır!”
diyeceklerdir. Allah’a Hamd olsun ki, kâfirler bile O’nun bu vasıflarını inkâr
edemiyorlar. Ankebût-63/402
YARATMA:ALLAH, HER ŞEYİ YARATANDIR
“İşte Rabbiniz, bu vasıflara sahip
kendisinden başka ilâh olmayan Allah’dır. Her şeyi yaratandır. Öyleyse O’na
ibâdet ediniz!” En’âm-102/140
YARATMAK DA EMRETMEK DE ALLAH’A
MAHSUSTUR
Rabbiniz O Allah’dır ki, gökleri ve
yeri altı günde yarattı, sonra Arşa çıktı (hükmünü yürüttü), geceyi durmadan
süratle onu takip eden gündüze bürüdü. Güneş, Ay ve bütün yıldızlar, hep O’nun
buyruğuna boyun eğmiş olarak hareket ederler. Dikkat edin yaratmak da emretmek
de O’na mahsusdur. Alemlerin Rabbi Allah, ne yücedir! A’râf-54/156
YARATMAKTA İLK YARATAN ALLAH OLDUĞU
GİBİ, ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLTECEK DE O’DUR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şüphesiz
ki, (mahlûkâtı ilk olarak) yaratmaya başlayan O (Allah) olduğu (gibi, öldükten
sonra dirilterek) hayatı (tekrar) iâde edecek olan da O’dur! Ve O, Ğafûr (çok
bağışlayan) dır; Vedûd (kullarını çok seven) dir.” Bürûc-13/590
YARATMAKTA İNCE BİR SIR: HERKESİ
YARATMAK BİR TEK KİŞİYİ YARATMAK KADAR KOLAYDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
insanlar! Sizin hepinizin yaratılışı da, öldükten sonra dirilmeniz de Allah
için tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi kadar kolaydır. Allah
Semi’dir, Basîr’dir.” Lokman-28/412
YARATTIĞI ŞEYLERİN ŞERRİNDEN SABAHIN
RABBİNE SIĞINIRIM!
Yarattıklarının şerrinden sabahın
Rabbi Allah’a sığınmayı Rabbimiz, Peygamberimizin sav’in şahsında bizlere talim
ediyor. Felak-2/604
YARDIM ALLAH’DAN GELİR
Yardım ve zafer, ancak Azîz, Hakîm
Allah’dan gelir. Âl-i İmrân-126/65
YARDIM DİLEME ADABI
Allah-ü Teâlâ, yardım dilemenin
âdâbını bize tarif ediyor: “Sabır göstererek, namazı vesile ederek Allah`tan
yardım dileyin!” Bakara-45/6
YARDIM DİLEMEK
Yardım dahi sırf Allah`dan dilenir. Fânilerden
yardım isterken bile içimizden bu yardımı, “Allahım Sen o Kullarına bana yardım
ettir!” demeliyiz ki, tevhid inancımız şirk-i hafî ile zedelenmesin! La havle
velâ kuvvete illâ billâh`ı çok çok okumalıyız. Fatiha-5/1
YARDIM DİLEYİN ALLAH’DAN SABIR VE
NAMAZI VESİLE KILARAK!
Allah-ü Teâlâ: “Sabrederek ve namazı
vesile kılarak Allah’dan yardım dileyin!” buyuruyor. Bakara-153/22
YARDIM EDECEĞİM AMA KİME EDEYİM?
En başta şu kişilere yardım
etmelisin: 1-Anne ve babana; 2-Akrabalara; 3-Yetimlere; 4-Yoksullara; 5-Yolda
kalmış gariplere. Bunlar yoksa veya ‘daha fazla yardım etmek istiyorum’
diyorsan yerine ulaştığına en emin olduğun aracı hayır kurumlarına yardım
edebilirsin! Zira hayır olarak ne yaparsanız Allah onu muhakkak bilir. Bakara-215/32
YARDIM EDECEKTİR ALLAH HEM DÜNYADA
HEM UKBA’DA PEYGAMBERLERİNE VE MÜ’MİNLERE
Allah-ü Teâlâ, bu Ayet-i
Kerimesi’nde: Peygamberlerine ve O’na iman eden Mü’minlere dünyada da Ukbâ’da
da şâhitlerin çağrılıp dinlendiği günde de yardım edeceğini açık bir şekilde
va’dediyor. Mü’min-51/472
YARDIM EDERSENİZ ALLAH’A ,YANİ DİNİNE,
ALLAH DA SİZE YARDIM EDER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (yani Allah’ın Dinine sahip
çıkarsanız) Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı (Hak din üzerinde) sabit
kılar. (Böylece sizi dünyada esir ederek zelil, Ahirette de azap ederek rezil
etmez!) Muhammed-7/506
YARDIMCI DA BULAMAZSIN, KUVVETİN DE
YOKTUR O HESAPLARIN GÖRÜLDÜĞÜ GÜNDE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O günde
(hesapların görüldüğü günde) bütün sırlar ortaya dökülür de insan, (kusurlarını
saklayabileceği) bir kuvvete ve yardımcıya sahip olamaz!” Târık-9,10/590
YARDIMCI OLARAK ALLAH YETER
Gerçek bir yardımcı olarak da Allah (size)
yeter! Nisâ-45/85
YARDIMIN EKSTRA DEĞİŞİK BİR ÇEŞİDİ
Allah-ü Teâlâ, kâfirlerden ileri
gelenlerin bir kısmını helâk etmek veya perişan etmek sûretiyle Mü’minlere
yardım eder de o kâfirler, maksatlarına erişememiş kimseler olarak dönüp
giderler. Âl-i İmrân-127/65
YARDIMLAŞIN İYİLİK VE TAKVA ÜZERİNE!
GÜNAH VE DÜŞMANLIK ÜZERİNE YARDIMLAŞMAYIN!
En fazla muhtaç olduğumuz bir
düsturu Allah-ü Teâlâ şöyle ta’lim buyuruyor: “ Ey iman edenler! İyilik ve
takvâ üzerine yardımlaşın; günâh ve düşmanlık üzerine ise yardımlaşmayın!
Allah’a karşı gelmekten sakının! Şüphe yok ki Allah, azâbı pek şiddetli
olandır.” Mâide-2/105
YARIN KİMİN NE KAZANACAĞINI ALLAH’DAN
BAŞKA KİMSE BİLEMEZ!
“Muğayyebât-ı Hamse” olarak
bildiğimiz “Beş Bilinmeyen”den biri de, bir kimsenin yarın ne kazanacağıdır.
Bunu, Allah’dan başka kimse bilemez! Lokman-34/413
YARIN MUTLAKA ŞÖYLE YAPACAĞIM DEME
SAKIN, İNŞAALLAH DE!
Allah-ü Teâlâ Efendimize ve O’nun
şahsında herkese şöyle diyor: “(Ya Muhammed!) Sakın hiç bir konuda Allah’ın
dilemesine bağlamaksızın (İnşaallah demeden) ben yarın mutlaka şöyle yapacağım
deme!” (Bu âyetin nüzul sebebi şöyle oldu: Efendimize Ashâb-ı Kehf, Hızır ve
Zülkarneyn hakkında soru sordular. O da vahiy ile kendisine bildirileceği
umuduyla bir gün sonra onlara cevap vereceğini söyledi. “İnşaallah” demediği
için ertesi gün vahiy gelmedi. Daha sonra Rabbimiz bu âyeti indirerek O’na ve
hepimize önemli bir ders verdi.) Kehf-23,24/295
YARIŞANLAR YARIŞSINLAR!
Bu Âyet-i Kerime’nin teşviki ile
deriz ki: Yarış gayet güzeldir; tabi ki, iyilikte, güzellikte ve hayırda
olursa! Tersi yarış da tam tersi kötüdür! Yarışanlar, çakıl taşları
mesâbesindeki dünyalıklar uğruna yarışmasınlar; belki elmas mesâbesindeki ebedî
cennet saâdetini kazanmak için sâlih ameller işlemekte yarışsınlar! Mutaffifîn-26/587
YARIŞIN, RABBİNİZ TARAFINDAN
VERİLECEK MAĞFİRETE VE CENNETE EY EHL-İ İMAN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey Ehl-i
İman!) Rabbiniz tarafından verilecek mağfirete ve cennete girmek için yarışın!
Bu, Allah’ın dilediği kimselere vereceği bir ihsanıdır. Allah pek büyük ihsan
sahibidir. Hadîd-21/539
YARIŞIP GEÇEN MELEKLERE YEMİN OLSUN!
Allah-ü Teâlâ: “(Mü’minlerin
ruhlarını yavaş yavaş, kâfirlerin ruhlarını şiddetle söküp çıkarmak için)
yarışıp, (birbirini) geçen meleklere yemin olsun (ki, hepiniz öldükten sonra
mutlaka diriltileceksiniz)!” buyurmaktadır. Evet, meleklerden örnek alarak
hayırda yarışma teşvik edilmiştir. Çünki yarışanların hepsi kazanıyor. Şerde
yarışma (insanlar için, meleklerin şerle işi yok) memnu’dur, çünki şerde
yarışanların hepsi zarardadır. Nâziât-4/582
YASAK AĞACIN HİKMETİ:
Aslında Allah-üTeâlâ, Rahmetinden
insan oğlunun pek çok olmasını istedi. Onun için engin Rahmeti ile bir Cilve-i
Rabbânî olarak böyle takdir etti. Zira sebepsiz olarak insanlığı cennetten
yeryüzüne indirmiş olsaydı insanlardan pek çoğu Allah`a darılırlardı ki, bu da
küfür olurdu. İşte bizi böyle bir vartaya düşmekten bu Cilve-i Rabbânî
kurtarmış oldu. Hele bu sebeple Hz. Muhammed (sav) gibi bir Fahr-i Alem
geleceğini bilseydi Adem Baba -bir büyüğün dediği gibi- “Vallahi o ağacı seve
seve köküyle birlikte yerdi!” Bakara-36/5
YASAK AĞAÇTAN TATMAK, CİNSEL
BERABERLİK OLABİLİR Mİ?
Şeytan, Hz. Adem ve Hz. Havva’yı
yemin billâh ederek kandırdı ve onların yasak ağaçtan tatmalarını sağladı.
Ağaçtan tadınca, avret yerleri kendilerine göründü de cennet yapraklarından
örtmeye başladılar. Bunun üzerine Rableri o ikisine: “Size bu ağacı
yasaklamadım mı ve şüphesiz şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye
nidâ etti. (Şimdi: Kültürümüzde ağaç=şecere, soy olarak kullanılır. “Şecereni
söyle!” deriz. “Soy kütüğü” derken de “kütük” kelimesi ağaçla ilgilidir.
Cennet, sâbit sekenesi ile ilelebet devam edeceğinden ne kadar geniş olursa
olsun, eğer üremeye orada müsâade edilseydi, uzun zamanda cennet insanlarla
dolar taşardı. Bu durum hikmetle örtüşmezdi. Çoğalmak için ayrı bir yer (dünya)
lâzımdı. Avret yerlerinin görünmesi ve cennet yapraklarıyla örtmeye çalışmaları
böyle bir ilişkiyi çağrıştırıyor. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’deTaha-121 ayeti hariç
diğer ayetlerin tümünde “zaagaa=taddılar, zevk ettiler” fiili kullanılmıştır.
Taha-121 deki “ekelaa=yediler” fiili bu durumda zevk etmekten mecaz bir kelime
olmuş oluyor. Bu da yasak ağaçtan yemenin bir meyve yemek değil de cinsi
münasebette bulunmak olduğuna kuvvetli bir karinedir. Ağaçtan tadmanın
yasaklanması, üremenin cennette olmayacağındandır. Halbuki ağaçtan tadma, yani
cinsel ilişki, hâmile kalmayı beraberinde getirir. Şeytanın “melek olmayasınız
veya cennette ebedi kalıcılardan olmayasınız!” demesi de câlib-i dikkattir.
Zira şeytan, yalan söyler. Yani Hakkın tam tersini söyler. Yani “tadarsanız
melek olursunuz” der ki aslında melek tatmaz. “Ebedi kalıcılardan olmayasınız!”
der ki cennette devamlı kalmak ürememeye vâbestedir. Bir ihtimal da bu
hâdiseden sonra Havva anamız hâmile kalmıştır da dünyaya indirilmeleri
gerekmektedir. Ve bir de Yüce Allah, sebepsiz indirseydi Beni Âdem, Allah’a “ne
güzel cennetteydik, niye bu dünyaya indirdin?” derlerdi ki, bu da küfür olurdu.
Allah, bizi böyle bir vartaya düşürmemek için böyle bir cilve-i Rabbânî
hazırlamış. Ne de güzel etmiş! Şunu da ilave etmek güzel olacak: Bir mübârek
insanın dediği gibi: “Yasak ağaçtan yemenin Hz. Muhammed gibi bir netice
vereceğini Âdem babamız önceden bilseydi, vallahi o ağacı köküyle beraber
yerdi!” ) A’râf-22/151
YAŞAM KURALLARINI TAKDİR EDEN VE YOL
GÖSTEREN ALLAH’DIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah)
ki, her şeyi (olması lâzım geldiği fıtratta) takdir edip (yarattı ve ona takdir
ettiği bu fıtrattaki) yol haritasını gösterdi. (O sebepten her bir şey,
fıtratının gereğini yapar!)” A’lâ-3/591
YAŞATAN DA ÖLDÜREN DE ALLAH’DIR,
GERİSİ İMTİHAN PERDESİDİR
Hayatı veren ve yaşatan Allah olduğu
gibi öldüren dahi Allah’dır. Hz. Azrail, ölümün çirkin yüzü ile Allah arasında
bir perdedir, tâ ki kullar Allah’a darılmasın; çünki Allah’a darılmak küfür
olur ve ebedi hasarete sebeb olurdu. Şefkat-i İlahi, Azrail as ile bu hasâreti
önlemiştir. O sebepten Azrail as, en çok sevilen meleklerden biri olmalıdır. O
en sevgili Azrail as ile ölüm arasına hastalıklar, kazalar vs. sebepler dahi
perde olarak konmuştur ki Azrail as’a dahi dargınlık olmasın. Rabbimiz ne kadar
da şefkatlidir! Elhamdülillah! Mü’min-68/474
YAŞIN KEMAL MERTEBESİ KIRK YILDIR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i
Kerimesi’nde: “Nihayet gücü kemâle erdiğinde, yaşı kırk seneye vardığı zaman
dedi ki” buyurmasıyla gücün kemâl yaşının kırk olacağı, artık kırkından sonra
güç kaybetme sürecine gireceği beyan edilmiş oluyor. Ayrıca bu âyetten akıl
yaşının da kemâl mertebesinin 40. yıl olduğunu anlayabiliriz. Nitekim
Efendimize sav peygamberlik 40 yaşında iken gelmişti. Ahkâf-15/503
YAŞLI KADINLARA SOKAĞA ÇIKARKEN DIŞ
ELBİSELERİNİ ÇIKARTMALARINA İZİN VAR!
Allah-ü Teâlâ, artık evlenme ümidi
kalmamış yaşlı kadınların sokağa, nâmahrem karşısına dış elbiselerini
çıkardıkları halde çıkmalarına, zinet yerlerini göstermemeleri kaydıyla izin
verdiğini beyan ediyor. (Çünki yaşlı kadınlar, çekicilikleri kalmadığından
erkeklerin nefs-i emmârelerini tahrik etmezler!) Bununla beraber (ihtiyâten)
yine de dış elbiselerini giyip, iffetli davranmalarının kendileri için daha
hayırlı olacağını buyuruyor. Çünki Allah, Semi’dir (her konuştuğunuzu işitir), Alîm’dir
(kalblerinizden geçirdiğinizi bilir.) Nûr-60/357
YAŞLI VE KISIR KİMSELERİN ÇEŞİTLİ
TEDAVİLERLE ÇOCUK SAHİBİ OLMA KAPISI AÇIK!
Zekeriyya as yaşlı, hanımı da kısır
olmasına rağmen Allah’ın onlara bir oğlan çocuğunu (Yahya as’ı) ihsân etmesi, ileride
tıbbın gelişerek yaşlılık ve kısırlık engellerini aşabileceği ve çocuksuzların
da artık çocuk sahibi olabileceği kapısını aralar. Meryem-9/304
YAŞLILIĞA ÇARE YOK EY İHTİYAR
KARDEŞ!
“Sizi Allah yarattı. Sonra da sizi O
öldürecek. İçinizden kimi de ömrün en reziline (bunaklık çağına) ulaştırılır
ki, biraz ilimden sonra hiç bir şey bilmez olsun! Muhakkak ki Allah, Alîm’dir,
Kadîr’dir.” Nahl-70/273
YATAK ODASINA HANGİ VAKİTLERDE
KİMLER GİREMEZ?:
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman
edenler! Elleriniz altında bulunan köle ve hizmetçileriniz ile içinizden henüz
büluğ çağına girmemiş olanlar, (yatak odanıza gireceklerinde) şu üç vakitte
sizden izin istesinler: 1-Sabah namazından önce; 2-Öğle vakti istirahat için
elbiselerinizi çıkardığınızda (yatak odanıza çekildiğinizde); 3-Yatsı namazından
sonra! Bunların (köle, hizmetçi ve büluğ çağına girmemiş çocukların), bu üç
vakit dışında sizin (yatak odanızda) yanınızda dolaşmalarında sakınca yoktur.
(Diğer insanlar, bütün vakitlerde sizden izinsiz yatak odanıza giremezler!)
Çocuklarınız büluğ çağına girdiklerinde, diğer insanlar gibi tüm vakitlerde
yatak odanıza girmek için sizden izin istesinler! İşte Allah, size âyetlerini
böyle açıklar. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir. Nûr-58/356 ; 59/357
YATIŞIMIZ SAĞ YANIMIZA OLMALIDIR!
Allah-ü Teâlâ: “O akıl sahipleri
Allah’ı ayakta, oturarak ve yanları üzere yatarak anarlar” derken, yatışımızın
yüzüstü veya sırtıstü değil de (sağ) yan üzere olmasına işâret ediyor.
Peygamber Efendimiz sav de, zaten sağ tarafına yatardı. Âl-i İmrân-191/74
YAVRU DİRİ DOĞARSA ERKEKLER YER, ÖLÜ
DOĞARSA KADINLARLA ORTAK YERİZ!
Müşriklerin bir had bilmezlikleri de
şöyleydi: “Sağmal hayvanların karınlarındaki erkeklere aittir. Diri doğarsa
onlar yer; şâyet ölü doğarsa kadınlarla beraber erkekler, ortak yer!” Allah, onları
bu vasıflandırmalarından dolayı yakında cezalandıracaktır. En’âm-139/145
YAYANLARA, YAYIM YAPANLARA ALLAH
YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ “yaydıkça yayanlara
yemin olsun!” buyurmaktadır. Yayma, kapsamı geniş bir kelimedir. Bitkiler,
ağaçlar tohumlarını yaydıkları gibi, Allahın emirlerini, kanunlarını yayan
melâike, ins ve cin toplulukları da vardır. Yazılı ve görsel medya ile efkârı
yayanlar da vardır. Yayım, bu kadar önemlidir ki, Allah üzerine yemin etmiştir.
Mürselât-3/579
YAYGARA KOPARIN, DİNLEMEYİN VE
DİNLETMEYİN ŞU KUR’AN’I DERLER O KAFİRLER
Kâfirler, dediler ki: “Kur’an
okunduğunda ona kulak vermeyin! Onu dinlemeyin ve dinletmeyin! Yaygara koparın!
Tâ ki, başkaları tarafından anlaşılmasını böylece engellemiş olursunuz! Ancak
bu şekilde üstünlük sağlayıp onu bastırabiliriz!” (Yoksa Kur’an’ın cezâleti, belâğatı,
tarâveti herkesi kendine çekecek!) Fussılet-26/478
YAYGI YAPTI YERYÜZÜNÜ ALLAH, TA Kİ, GENİŞ
YOLLARINDA GİDİP GELESİNİZ!
Allah-ü Teâlâ, yeryüzünü sizin için
bir yaygı yaptı (toprak serdi). Tâ ki, geniş yollarında gidip gelesiniz! Nûh-19,20/570
YAZICI MELEKLER, KİRAMEN KATİBİN
İNSANIN SAĞINDA VE SOLUNDA BULUNAN KAYITÇILARDIR
İnsanın sağında ve solunda bulunan
iki melek vardır ki bunlar, insan ne yaptıysa onu kayıt altına alırlar.
Ahirette “oku kitabını!” diye kendisine verilen insanların “Amel Defterleri”,
işte bu “Kiramen Kâtibîn” adlı meleklerin kayıt altına alıp yazdıklarından
oluşur. Kâf-17/518
YAZICI MELEKLER, KİRAMEN KATİBİN
O (Allah), kullarının üstünde mutlak
galiptir. Üzerinize amellerinizi muhafaza edici (yazıcı) Kirâmen Kâtibin adlı
melekler gönderir. En’âm-61/134
YAZIKLAR OLSUN O KULLARA Kİ,
PEYGAMBERLERİNİ YALANLIYORLAR
Kendilerine sırf bir rahmet olarak
gelen peygamberleri, nankörlük ederek yalanlayıp alay edenlere, Yüce Allah
şöyle ferman ediyor: “Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine ne zaman bir
peygamber gelse, O’nunla mutlaka alay ederlerdi. Görmediler mi, kendilerinden
önce nice nesilleri, böylesi zulümleri sebebiyle helak ettik. Halbuki onlar,
bir daha kendilerine dönüp gelmezler.” Yâ Sîn-30,31/441
YE’CÜC VE ME’CÜC’ÜN SEDDİ AÇILDIĞI
ZAMAN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ye’cüc ve
Me’cüc’ün (seddi) açıldığı, her tepeden dünyaya akın etmeye başladıkları,
gerçek va’d (olan Kıyamet) yaklaştığı zaman bir de bakarsın ki, kâfirlerin
gözleri (dehşetten) donakalmıştır. ‘Eyvah bize! Hakikaten bundan tam bir gaflet
içindeydik, bilâkis kendi nefislerimize zulmeden kimselermişiz!’ diyecekler.”
(Not: Ye’cüc ve Me’cüc, dünyaya yayılan iki akımdan mecâzen söylenmiş iki
ifâde, iki kelime olabilir. Zaten Âyette “Ye’cüc ve Me’cüc’ün (seddi) açıldığı
zaman” ibâresi kullanılıyor.Yine zaten Ye’cüc ve Me’cüc, kıyamet
alâmetlerindendir. Seddin açılmasını Zülkarneyn’in manevi olan ve o iki akımın
ifsadını engelleyen seddinin açılması olarak anlayabiliriz. O zaman bu iki
ifâdeyi (Ye’cüc ve Me’cüc), dünyaya yayılan ve dünyayı ifsad eden iki muzır
fikri akım, olarak kabul edebiliriz.) Enbiyâ-96,97/329
YEDİ KAT GÖĞÜ ALLAH, TABAKA TABAKA
BİRBİRİYLE AHENKLİ OLARAK YARATTI
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Allah)
ki, yedi kat göğü, tabaka tabaka birbiriyle uyum içerisinde yaratandır.
Rahman’ın yaratmasında (ve yarattıklarında) hiçbir düzensizlik göremezsin!” Mülk-3/561
YEDİ KAT GÖK, YER VE BUNLARDA BULUNAN
HERKES ALLAH’I TESBİH EDER
Yedi kat gök, yer ve bunlarda
bulunan herkes Allah’ı tesbih ederler. (Yani canlı cansız bütün mahlûkât.) İsrâ-44/285
YEDİ KAT GÖK
Allah, yerde ne varsa hepsini sizin
için yarattı; sonra iradesiyle yukarıya yönelip orayı da yedi kat gök olarak
tanzim etti. Bakara-29/4
YEDİKLERİNİZİ VE BİRİKTİRDİKLERİNİZİ
ALLAH’IN İZNİ İLE BİLDİRİRİM!
İsa as, İsrailoğullarına peygamberliğini isbat
sadedinde şöyle demişti: “ Ben, Allah’ın izni ile evlerinizde ne yediğinizi ve
neleri biriktirip sakladığınızı size bildiririm! Eğer inanmaya niyetiniz varsa,
bunda sizin için alınacak ders vardır.” Bu âyet, elektronik cihazlarla
dışarıdan, ev içinde nelerin konuşulduğunu, hattâ nelerin var olduğunun
görüntüsünün tesbit edilebileceğine işâret eder. Âl-i İmrân-49/55
YEDİREN DE İÇİREN DE ALLAH’DIR
Hz. İbrahim kavmine dedi ki: “Bana
yediren de, Bana içiren de ancak O (Allah) dır.” Şuarâ-79/369
YEDİYÜZ KAT VEREN DÂNE MİSÂLİ
Mallarını Allah yolunda
harcayanların misali, yedi başak bitiren bir dânenin hali gibidir. Her bir
başakta yüz dâne vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını da verir. Allah’ın
lütfu geniştir, ilmi her şeyi kapsar. Bakara-261/43
YELKENLİ GEMİLERİN AKIP GİTMESİ, ALLAH’IN
KUDRETİNİN DELİLLERİNDENDİR
Yağmurun önünde rüzgârları gönderen
Allah, rahmetini size taddırdığı gibi o rüzgârlarla, gemilerinizin akıp
gitmesini de sağlar. Tâ rızkınıızı arayasınız ve şükredesiniz! Bu hal, Allah’ın
kudretinin delillerindendir. Rûm-46/408
YELKENLİ GEMİLERİN RÜZGARINI
GÖNDERMESİ ALLAH’IN KUDRETİNİN DELİLLERİNDENDİR
Denizde dağlar gibi akıp giden
gemiler de O’nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse
rüzgârı durdurur, yelkenli gemiler de denizin ortasında durakalır. (O dilerse
petrolden, elektrikten vs. enerjiyi yok eder de yine gemiler denizin ortasında;
uçaklar havaalanlarında kalakalır.) Bunda çok sabreden ve çok şükreden herkes
için alınacak pek çok ibretler vardır. Şûrâ-32,33/486
YEMEK HUSUSUNDA, KİMLERİN EVİNDEN
YEMEK YEMEMİZDE DİNEN SAKINCA YOKTUR?
Merhameti bol Rabbimiz, şu
yakınlarımızın evinden yemek yememizde bir sakınca olmayacağını beyân buyurarak
hepimize büyük bir rahatlık bahşetmiştir: “Onların, sizin evlerinizden yemek
yemelerinde bir mahzur olmadığı gibi; sizin de: 1-Eşlerinize, 2-Çocuklarınıza,
3-Babalarınıza, 4-Annelerinize, 5-Erkek kardeşlerinize, 6-kız kardeşlerinize,
7-Amcalarınıza, 8-Halalarınıza, 9-Dayılarınıza, 10-Teyzelerinize ait evlerden;
11-Yahut anahtarları size bırakılan evlerden; 12-Veya arkadaşlarınızın
evlerinden yemek yemenizde bir sakınca yoktur. Bu sayılan kişilerle toplu
olarak veya ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur.” Nûr-61/357
YEMEK Mİ YERMİŞ, ÇARŞIDA PAZARDA MI
GEZERMİŞ PEYGAMBER?
Müşriklerin muhâkeme özürlü
oldukları her yönden besbelli! Şöyle diyorlar: “Böyle peygamber mi olur? Yemek
yiyor, çarşıda pazarda dolaşıyor. Bâri yanında insanlara korku salan heybetli
bir melek olsaydı da ondan korkan insanlar uyarıya kulak verselerdi! Hem
peygamber dediğinin bir hazinesi olur, zenginliğiyle bir itibarı olur da
arkasından gidilir. Bu (Hz. Muhammed) fakirin biri, bundan peygamber mi olur?
Yahut bir bahçesi olsaydı ya! Madem Allah, O’nu peygamber olarak göndermiş, hazinesiyle,
bahçeleriyle beraber gönderseydi ya! Doğrusu, siz büyülenmiş bir adamın peşine
düşmüşsünüz!” (Yani zengin, itibarlı, toplumun kalbur üstü, seviyeli, itibarlı
kişileri (Hz. Ebu Bekir gibi), nasıl olur da yetim, fakir birisinin arkasından
gidilir? Demek istiyorlar. Peygamber insanlarla meşgul olacak zaman bulmakta
zorlanırken bir de ekinle, meyve bahçeleriyle mi uğraşacaktı?) Allah da o
mantık fukaralarına karşı şöyle cevap veriyor: “Habibim Ya Muhammed! Bak senin
hakkında nasıl saçma sapan, tutarsız misâller getiriyorlar? Onlar, dalâlete
düştüler de artık, hidâyete hiç bir yol bulamazlar. Şanı Yüce olan Allah,
elbette dilediği takdirde, altından ırmaklar akan cennetleri, yaptığı o göz kamaştıran
sarayları, bu dünyada da Sana yaratarak verebilir. Ama dünya, içinde keyf
yapılacak, yaşanmak için gelinmiş bir yer olmadığından Allah, daha hayırlısını,
Sana Ahirette verecek!” Furkan-7,10/359
YEMEZ ALLAH FAKAT YEDİRİR
“Halbuki O (Allah), yediriyor ama
yedirilmiyor.” (Yani yiyen içenden Allah olmaz! Zira yeme içme bir ihtiyaç ve
bir zaaftır. Allah ise kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir.) En’âm-14/128
YEMİN EDİYOR YÜCE RABBİMİZ KUR’AN’A!
Allah-ü Teâlâ, “Hâ Mîm. Kendisi açık
olan ve her gerçeği açıklayan bu Kur’an’a yemin olsun!” buyurarak Kur’an-ı
Kerîm’i senâ ediyor. Duhân-1,2/495
YEMİN HAYIRLI İŞLERE ENGEL DEĞİLDİR
Yemin ettin, baktın ki bu yeminin
hayırlı bir işin yapılmasına engel oluyor, yeminini bozarsın, o hayırlı işi
yerine getirirsin! Bozduğun yemininin de keffâretini ödersin. Doğru olanı
böyledir, Allah işitir ve bilir! Bakara-224/34
YEMİN KEFFARETİ İLE İLGİLİ AYET-İ
KERİME
Yeminin keffâreti şöyle ödenir:
1-Yemin edenin ailesine yedirdiği yemeğin orta hallisinden on fakiri bir gün,
iki öğün (sabahlı akşamlı) doyurmaktır. 2-Veya on fakiri baştan ayağa
giydirmektir. 3-Veya bir köle azad etmektir. 4-Veya bunlara gücü yetmeyenin üç
gün oruç tutması boynunun borcudur. Yemin edip de yeminini bozanın cezası
böyledir. Mâide-89/121
YEMİNİ ALLAH EDİYORSA BUNDAN AKIL
SAHİBİ OLAN, İBRET ALACAK VE ÖNEM VERECEKTİR!
Allah-ü Teâla buyuruyor: “Allah,
(Fecr’e, On Gece’ye, Çift ve Tek olana, geçip giden Gece’ye yemin ettikten
sonra):‘nasıl, bunlarda (deli olmayacak kadar) aklı olan için yemin değeri
vardır değil mi?’(diyerek, yeminlerine üst düzey derecede itinâ gösterilmesine
dikkat çekiyor!)” Fecr-5/592
YEMİNİN HANGİSİ BİZİ SORUMLU TUTAR?
Bilerek yaptığımız yeminlerden
sorumluyuz. Alışkanlıkla farkında olmadığımız veya konuşma çeşnisi olarak
yaptığımız yeminlerden sorumlu tutulmayacağımızı Ğafûr (çok affeden) Halîm
(cezalandırmakta acele etmeyen) Rabbimiz bildiriyor. Bakara-225/35
YEMİNLERİN HANGİSİNDEN SORUMLUYUZ?
Allah, sizi kasıtsız olarak
yaptığınız yeminlerden sorumlu tutmaz; ama bilerek yaptığınız yeminlerden
sorumlu tutar. Mâide-89/121
YEMİNLERİNİ BİR KALKAN OLARAK
KULLANARAK İNSANLARI ALLAH YOLUNDAN ALIKOYARLAR
Öyle kimseler vardır ki insanları
Allah yolundan alıkoymak için yeminlerini kalkan olarak kullanırlar da saf
insanları kandırırlar ve onları Allah yolundan alıkoyarlar. (Yani vallahi
böyle, billahi şöyle diyerek bâtılı hak gibi gösterirler.) Bunlara Allah, zelil
ve perişan eden bir azap hazırlamıştır. Mücâdele-16/543
YEMİNLERİNİ BOZUP BUNU BİR ALDATMA
ARACI YAPANLAR
“Bu âyet meâlinde Yüce Allah,
sayıca, malca ve nüfuz üstünlüğünce güç ve kuvvet sahibi olanların bu halden
şımararak güç zehirlenmesine kapılmaları sebebiyle yeminlerini bozmaları, hukuku
çiğnemeleri durumlarını, ipini eğirip büken, sonra da çözen ve böylece bütün
emeklerini boşa çıkaran ahmak kadına benzetir. Kıyamet günü de bu bozgunculuk
sebebiyle ihtilâfa düştükleri şeyleri açıklayacağını beyân eder.” Nahl-92/276
YEMİNLERİNİ KALKAN OLARAK KULLANMAK,
BİR MÜNAFIKLIK ALAMETİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar
(münâfıklar), yeminlerini bir kalkan olarak kullanıp insanları Allah yolundan
uzaklaştırırlar (yemin billah ederek insanların itimatlarını kazanırlar da
onları sapıtırlar). Muhakkak ki, onların yaptıkları bu iş, ne kötü bir iştir!”
(Evet, özellikle ticarette yemin billah ederek muhatabın itimadını kazanıp
aldatanlar, bir münâfıklık alâmeti taşıdıklarını unutmasınlar ve tir tir
titresinler!) Münâfikûn-2/553
YEMİNLERİNİ MENFAATINA ALET EDENLERE
PEK BÜYÜK BİR AZAP VARDIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Yeminlerinizi aranızda bir aldatma ve fesat âleti yapmayın ki, ayağınız
sapasağlam bastıktan sonra kayar. İnsanları Allah yolundan alıkoymanız
sebebiyle (dünyada) kötülüğün cezâsını tadarsınız, Ahirette de size pek büyük
bir azap vardır.” (Tüccar, hatalı malını satmak için sağlam diye yemin eder de
malı yerine Ahiretini satar. Zavallı bilmiyor ki, ahmağın tekidir!) Nahl-94/277
YEMİNLERİNİZDE İSABET YOKSA ALLAH-Ü
TEALA, ONA DA BİR ÇÖZÜM YOLU GÖSTERMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah,
yeminlerinizin (keffaretini vermek sûretiyle) size bir çözüm yolu göstermiştir.
Çünki Allah sizin Mevlânızdır! Ve O, Alîm’dir, Hakîm’dir.” Tahrîm-2/559
YEMİNLERİNİZE SAHİP ÇIKIN!:
Allah-ü Teâlâ: “Yeminlerinize sahip
çıkın!” buyuruyor. Bu âyetten şunu anlıyorum: Âzâmî sabırla yemininizi tutun, hânis
olmayın; eğer yemininizi bozacak olursanız keffâretini ödeyin! Bir de sık sık
yemin bozarak yeminin ağırlığını gidermeyin! Mâide-89/121
YEMİNLERİNİZİ BOZMAYIN!
“Allah’ı kefil ederek bağlandığınız
yeminlerinizi sağlamlaştırdıktan sonra bozmayın! Şüphe yok ki Allah, ne
yaparsanız hepsini bilir.” Nahl-91/276
YER AÇIN GELENE Kİ, ALLAH DA SİZE
GENİŞLİK VERSİN!
Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey
iman edenler! Sizler toplantı halinde iken ‘biraz yer açıverin!’ denildiğinde
(yeni gelene) yer açın ki, Allah da size genişlik versin! Size ‘kalkın!’
denildiği zaman da hemen kalkıverin ki, Allah sizden iman edenleri, hele hele o
kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin! Allah, bütün
yaptıklarınızdan haberdardır.” (Bu Âyet-i Kerime’den şu hususu da
anlayabiliriz: Kim ki, Allah’ın kullarından birine gerekli imkânları sağlar, onu
mutlu ederse, Allah da dünya ve Ahiret lütuflarını artırarak O’nu mutlu eder!) Mücâdele-11/542
YER BAĞRINDAKİLERİ, MEZARDA YATAN
İNSANLARI ÇIKARACAK
Allah-ü Teâlâ, Yer’in Kıyamet Günü
bağrında yatan ne kadar (insan) varsa dışarı çıkaracak, çünki herkes, hesaba
çekilecek! Zilzâl-2/599
YER BAŞKA YERE, GÖKLER BAŞKA GÖKLERE
ÇEVRİLECEK, DÜZEN BOZULACAK!
“Gün gelecek, yer başka bir yere, gökler
de başka göklere çevrilecek. Bu düzen elbette bozulacak.” İbrahim-48/260
YER DE GÖK GİBİ YEDİ KATTIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah, öyle
bir Allah’dır ki, yedi kat gökleri ve yer’den de onların mislini (benzerini)
yaratmıştır. Allah’ın emri ve hükmü, bunlar arasında inip durmaktadır. Şüphesiz
Allah’ın her şeye Kadir olduğunu, İlmi ile her şeyi kuşattığını bilesiniz!”
(‘Yer de gökler misâli yedi kattır’ ibaresinden şu anlamları çıkarabiliriz: 1-
Yer katmanı birbiri içinde mütedahil daireler gibi yedi kattır; 2-Göklerdeki
galaksilerin yan yana durdukları gibi yeryüzündeki kıtalar da yedi adet olarak
yan yana durmaktadırlar, şöyle ki: Asya, Avrupa, Afrika, Kuzey Amerika, Güney
Amerika, Okyanusya ve Antarktika kıtaları, yan yana durarak bu yedi kata (yedi
bölüme) tetâbuk etmektedirler. 3-Kâinatta yedi gök gibi yedi yer dahi vardır.
4-Yedi rakamı, çokluktan kinaye olup kâinatta çok gök olduğu gibi çok yer de
vardır. Allah-ü A’lem!) Talâk-12/558
YER DÜMDÜZ EDİLECEK VE İÇİNDEKİLERİ,
KABİRDE YATANLARI DIŞARI ATIP BOŞALACAK!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yer
uzatılıp yayıldığı (dümdüz edildiği), içindekileri (kabirde yatanları) dışarı
atıp boşaldığı ve hep yapageldiği gibi Rabbinin buyruğunu dinlediği zaman; ey
insan! Rabbine kavuşuncaya kadar çabalayacak ve yapmış olduğun amellerle karşı
karşıya gelecek olansın!” İnşikâk-3,6/588
YER KÜRESİ ALLAH TARAFINDAN
KORUNAKLI KILINMIŞTIR
Allah, yer küresi semasını
yıldızlarla süslediği gibi onu yukarıdan gelecek her türlü tehlikeye karşı
korunaklı kıldı. (Evet, gökten gelen taş bombardımanları, atmosferde kül ışın
edilerek yeryüzü sakinleri korunmaktadır, ayrıca göğe kulak hırsızlığı yapmak
için yükselmek isteyen her şerli şeytan, recmedilmektedir.) Fussılet-12/477
YER KÜRESİ İKİ DEVREDE YARATILDI
Bu Ayet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ, Yer’i
iki günde (iki devrede) yarattığını beyan ediyor. Başka bir Ayette göklerin, yerden
önce; yine başka bir ayette Yerin, Göklerden önce yaratıldığı beyan edilmiştir.
Bu Ayet-i Kerime, zahirde çelişkili gibi gözüken iki hususu açıklayarak
çelişkinin olmadığını (ki aslâ olmaz) vuzûha kavuşturmuştur. Şöyle ki: Yer, önce
topraksız, susuz ve atmosfersiz olarak göklerden önce yaratılmıştır. Sonra
gökler yaratılmıştır. Sonra Yer ikinci bir yaratılışla üzerine toprak serilmiş
ve su indirilmiş, atmosferle kuşatılmış ve hayata elverişli bir kıvama
sokulmuştur. Ey inkârcılar siz Allah’a ortaklar mı koşuyorsunuz? O, Alemlerin
Rabbidir (bilesiniz)! Fussılet-9/476
YER MÜTHİŞ BİR DEPREMLE SARSILACAK,
KIYAMET KOPACAK!
Allah-ü Teâlâ, kıyametin kopması
hengâmında Yer’in müthiş bir depremle (zilzâl) sarsılacağını bildiriyor. Zilzâl-1/599
YER YÜZÜ BİR MEKTUBAT-I
SAMEDANİYYEDİR OKUYABİLENE!
Allah-ü Teâlâ, “inanmak isteyenler
için yeryüzünde kesin deliller vardır!” buyurmaktadır. Gözü olan görür, okur
vesselâm! Zâriyât-20/520
YER, GÖKTEN ÖNCE YARATILDI
“Sonra göğe yöneldi” derken “sonra”
kelimesi, göğün Yer’den sonra yaratıldığını isbat eder. Dünyanın gökten önce ve
sonra olmak üzere iki yaratılışı olduğunu tefsir derslerinden öğrendik. O zaman
göğün sonra yaratılması dünyanın birinci yaratılışından sonra anlamına gelir. Dünyanın
dizayn edilmek üzere ikinci yaratılışı ise, göğün yaratılışından sonradır. Bakara-29/4
YER, KIYAMET GÜNÜ DİLE GELECEK VE
ÜZERİNDE NE İŞLENDİYSE HEPSİNİ HABER VERECEK
Kıyamet Günü Allah-ü Teâlâ, Yer’e
vahyedecek, Yer de o vahy bilgileri dâhilinde üzerinde erkek ve kadın kim, ne
işlemişse onları bir bir haber vererek şâhitlik edecek! O gün vay insanlığın
haline! Zilzâl-4,5/599
YER, HANGİ İFTİRADAN DOLAYI NEREDEYSE
YARILACAK HALE GELİR?
“Rahmân evlât edindi” diye pek
çirkin bir iftirâdan dolayı, neredeyse yer yarılacak hale gelir! Meryem-88,91/310
YER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Hamd, gökleri
ve Yer’i yaratan Allah’a mahsusdur.” Yer, arz da dediğimiz göklere nisbeten
nokta kadar küçük bir cirimdir. Gökler tarafından kuşatılmış, âdeta göklerin kucağında
sevgili bir yavru gibidir. Ama Allah-ü Teâlâ Yer’e gökler kadar değer
vermiştir. O sebepten göklere denk tek küre, Yer’dir. Zira Allah Yer’e zengin
muhtevâ yerleştirmiştir. Bir defa yaratığın özü hayat, yeryüzünde neşet
etmiştir. Mahlûkâtın en değerli sultanı insanlık, yeryüzündedir. Hele hele
insanlığın da sair mahlûkâtın da Sultanı, Allah-ü Teâlâ’nın “sevgilim!” dediği
Fahr-i Alem Muhammed Mustafa sav, yeryüzündedir. Kur’an-ı Kerim’de genel olarak
gökler anılırken, Yer ile beraber anılır. En’âm-1/127
YER’İ EN İDEAL BİR YERLEŞİM YERİ, SEMAYI
DA BİR GÖK KUBBE YAPAN ALLAH NE YÜCEDİR!
Allah, ne Yücedir ki, yeryüzünü
sizin için ideal bir yerleşim yeri, semayı da üzerinize bir gök kubbe yaptı.
Öyleyse tangır tungur tanrılara değil de bir olan Allah’a kulluk yapmalısınız! Mü’min-64/473
YERDE OLAN HER ŞEY, DENİZLERDE YÜZEN
GEMİLER, İNSANLIĞIN EMRİNE AMADE KILINMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ, bu Âyet-i Kerime’de:
Yerde olan her şeyi, denizlerde yüzen gemileri insanoğlunun emrine âmâde
kıldığını; göğü de yerin üzerine düşürmeyerek insanoğlunu muhafaza ettiğini
beyân ediyor. Allah Raûf’dur, Rahîm’dir. Hacc-65/339
YERDEN ÇIKANI BİLİR ALLAH
Yerden çıkan ot, ağaç, maden vs.
herbir şeyi Allah bilir. Hadîd-4/537
YERE BAKIN, ORAYA YERLEŞTİRİLEN
SABİT DAĞLAR, HER CİNS BİTKİLER NELER DİYOR? ANLAYIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar, (‘ibret
al!’diye haykıran) yere de bakmadılar mı ki, onu nasıl yaymışız? Oraya sabit
dağlar yerleştirdik, orada gönüller, gözler açan her cins bitkilerden çiftler
bitirdik!” Kâf-7/517
YERE GİRENİ BİLİR ALLAH:
Yerin içine giren tohum vs. herbir
şeyi Allah bilir. Hadîd-4/537
YERE KAZIK ÇAKIP BEKA BULAMAZSINIZ, HEPİNİZ
FANİSİNİZ, BAKİ OLAN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yerin
üstünde olan herkes fânidir, ancak celâl ve ikram sahibi Rabbinin Vechi (Zâtı)
bâkî kalır.” (Bu Âyet-i Kerîme, Bekâ sıfatının sadece Allah’a mahsus olduğunun
delilidir. Allah’ın Kendi izni ile Ahirette insanları ve cinleri ebedî
yaşatması, onların da bekâ sıfatına sahip olması mânâsına gelmez! O sadece:
‘Allah isterse, dilediğini dilediği kadar yaşatır’ mânâsına gelir.) Rahman-26,27/531
YERE NE GİRER VE YERDEN NE ÇIKAR; GÖKTEN
NE İNER VE GÖĞE NE ÇIKARSA ALLAH BİLİR!
Allah, gökten ne iniyor, göğe ne
çıkıyorsa; yere ne ekiliyor ve yerden ne çıkıyorsa hepsini bildiğinden
tohumlar, şaşırmadan cinslerine uygun olarak kendilerini yeryüzünde temâşâya
arz ederler. Bundan dolayı incir çekirdeği, afyon otu olmaz, afyon çekirdeği de
incir ağacı olmaz! Sebe’-2/427
YERE VE ONU DÖŞEYENE, ALLAH’A YEMİN
EDİYOR ALLAH-Ü TEALA
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yere ve
onu döşeyene (Allah’a) yemin olsun ki, nefsini maddî ve manevî kirlerden
arındıran kurtuldu; onu günâhlarla örten ise hüsrâna uğradı!” Şems-6/594
YERİ GÖĞÜ ALLAH YARATTI DER, FAKAT BİR
TÜRLÜ, ELHAMDÜLİLLAH DEMEZ!
O müşriklere sorsan: “Gökleri ve
Yer’i kim yarattı?” Derler ki: “Allah!” (Ama demezler: ‘Elhamdülillah!’ Habibim
Ya Muhammed!) Sen “Elhamdülillah” de! Onların ekserisi bunun anlamını bilmezler.
Lokman-25/412
YERİ GÖĞÜ YARATAN VE YORULMAYAN
ALLAH, HİÇ ÖLÜLERİ DİRİLTMEYE KADİR OLAMAZ MI?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Onlar
görmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratan ve bunları yaratmaktan yorulmayan
Allah, ölüleri diriltmeye haydi haydi kadirdir! Evet O, her şeye Kadir’dir.” Ahkâf-33/505
YERİN DİBİNE BATIRMAK ŞEKLİNDE BİR
AZAP ÇEŞİDİ VARDIR
Allah-ü Teâlâ: “Dilersek onları yerin dibine
batırırız” buyuruyor. Öyleyse böyle bir azap çeşidi vardır. Sebe’-9/428
YERİN DİBİNE GEÇİRİLEREK HELAK
OLANLAR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Tarihte);
kimi kavimlerin helâkı, onları yerin dibine geçirmemizle (yere batırmamızla)
olmuştur. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler.”
Ankebût-40/400
YERİN DİBİNE GEÇİRİLMEKTEN EMİN Mİ
OLDUNUZ? BİR BİLDİĞİNİZ VARSA BİZE DE SÖYLEYİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gökte
olanın (imtihan sırrından dolayı Yüce Allah’ın izzet ve kudretine perde olan
meleklerin), sizi yerin dibine geçirmesinden emin mi oldunuz? (Bir bildiğiniz
varsa bize de söyleyin!) O zaman bir de bakarsınız ki yer, çalkalanıp
sarsılıyordur!” Bu Âyet-i Kerime’den şu anlamları çıkarabiliriz: 1-Hiç kimsenin
bir saniye sonrasına yaşam garantisi yoktur, herkesin başına her an her şey
gelebilir. 2-Allah, gökte olmadığına göre “gökte olan”dan murat, Melâike-i
Kirâm’dır. Meleklerin zâhirde her şeyi yerin dibine geçirmesinden bahsedilmesi,
meleklerin Allah’ın izzet ve kudretine imtihan sırrı iktizasınca perde
olmalarındandır, yoksa tüm güç ve kudret, Allah’a mahsustur. 3-Yeryüzü
çalkantılarının, depremlerin olmasında meleklerin dahli vardır. 6-“Gökte
olan”dan Allah-ü Teâlâ murad edilirse bu, mecâzen O’nun yüceliği kasdedilerek
söylenilmiş bir ifade olur. Dünyalı için kâinatın her tarafı, göktür ve göğün
ucu bucağı yoktur. Allah göktedir demek, her yerdedir demektir veya O, yüceler
yücesidir demektir. Mülk-16/562
YERİN DİBİNE GİRMEK İSTEYECEKLER
Allah-ü Teâlâ: “O günde (kıyamet
gününde) dini inkâr edip Peygambere isyan edenler, yerin dibine girmek, yerle
bir olmak isteyeceklerdir. Onlar, Allah’dan hiçbir sözü de gizleyemezler.”
buyuruyor. Nisâ-42/84
YERİNİZE BAŞKA BİRİLERİNİ GETİRİP
SİZİ YOK ETMEK ALLAH İÇİN ÇOK KOLAYDIR
Ey insanlar! Siz neyinize
güveniyorsunuz da Allah’a karşı nankörce davranıyorsunuz? Halbuki O, dilerse
anında sizi helâk eder de yerinize başka birilerini getirir. Ve bu, O’na çok
kolaydır. Fâtır-16,17/435
YERİNİZE DİLEDİĞİNİ GETİRİR
“Allah, sizi başka bir kavmin
neslinden meydana getirdiği gibi, dilerse sizi, helâk edip ortadan kaldırır da
sizden sonra yerinize dilediğini getirir.” En’âm-133/144
YERLERİNE YERLEŞTİKLERİNİZİN
AKIBETLERİNDEN İBRET ALIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Ey
Mekkeliler!Sizden önce Âd ve Semûd kavimleri gibi) kendilerine zulmetmiş
olanların yurtlarına yerleştiniz. Onlara neler yaptıklarımız da size iyice
belli oldu. Size onların hallerinden meseller getirerek (gerçekleri anlattık.
Artık ibret alın!)” İbrahim-45/260
YERYÜZÜ ALÇALTILIP DÖŞENDİ Kİ
CANLILAR YAŞAYABİLSİN!
Allah-ü Teâlâ, yeryüzünü alçalttı.
Yani ikinci bir yaratılışla tesviye etti, üzerine toprak serdi, su indirdi ki,
canlılar yaşayabilsin. Yani insanların emrine amade kıldı. Rahman-10/530
YERYÜZÜ BİR DÖŞEKTİR
Evet, yeryüzü bataklık gibi değil ki
batalım, sivri kayalar gibi değil ki, yatamayalım, yumuşacık toprak kılındı ki
döşekte yatar gibi üzerinde yatalım! Bakara-22/3
YERYÜZÜ BİR İMTİHAN MEYDANIDIR
Allah buyurdu:“Hep birlikte oradan
(cennetten) inin bakalım! Benden, size doğru yolu gösteren bir Rehber gelir de
kim ona uyarsa, ona bir korku ve üzüntü yoktur. Ama kâfirler, âyetlerimizi
yalan saydılar da devamlı kalmak üzere cehennemlik oldular.” Bakara-38,39/6
YERYÜZÜ BİR MİSAFİRHANEDİR
Allah buyurdu: “Siz yeryüzünde belli
bir süreye kadar yerleşecek ve istifade edeceksiniz!” (Yani imtihanını
tamamlayan, sonra Rabbine geri dönecek, durumuna göre ya cennete ya da cehenneme
yerleşecektir.) Bakara-36/5
YERYÜZÜ İKİNCİ BİR YARATILIŞLA
DÖŞENMİŞTİR
Allah-ü Teâlâ, “yeri de (ikinci bir
yaratılışla, toprak, su ve sâir şeylerle) döşedik, işte Biz, ne güzel
döşeyicileriz” buyurmaktadır. Zâriyât-48/521
YERYÜZÜ İNSANLIĞA BİR BEŞİKTİR
“O (Allah) ki, Yer’i size
(insanlara) bir beşik yaptı.” Tâhâ-53/314
YERYÜZÜ İTAATKAR, HİZMETE AMADE,
UYSAL BİR BİNEK KILINMIŞTIR
Allah-ü Teâlâ, yeryüzünü insanlar
için itaatkâr, uysal bir binek halinde hizmete âmâde kılmıştır da “haydi onun
omuzlarında yürüyün” demiştir. Bu Âyet-i Kerime’den şu mânâları çıkarabiliriz: 1-Yeryüzü,
Nûh’un gemisi gibi feza denizi dalgaları içinde ekstradan korunarak hareket
eden bir binektir. 2-Bu azîm ve cesîm bineği, sahibi olan Allah, üzerinde
orantı itibariyle sivrisinek kadar olamayan insana musahhar kılmıştır.
3-Üzerini diğer mahlûkatla beraber insanoğlu da yesin içsin diye yiyecek ve
içecek deposu haline getirmiştir. 4-Allah-ü Teâlâ: “Haydi omuzlarında yürüyün!”
demekle lâtif bir hususa işaret eder şöyle ki: Hayvanlardan olan bineklerin
omuzları, en hassas yerleridir, hiçbir hayvan o hassas yere binicisinin
basmasını istemez. Yeryüzü bineğine: “Haydi omuzlarında yürüyün!” denmesi, onda
itaat etmeyen hiçbir tarafının kalmadığını ifade eder. 5-Bu erzak deposundan “yiyin
için, ama ölümden sonra dirilip hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna çıkacağınızı
da bilin!” denmektedir. Mülk-15/562
YERYÜZÜ KUPKURU İKEN SU İNDİRİRİZ DE
NEBATATTAN NİCE ÇİFTLER BİTİRİRİZ
Ve sen yeryüzünü kupkuru görürsün.
Ne zaman ki üzerine su indiririz, çok geçmeden kıpırdanır, kabarır da her güzel
çiftten nice nebâtât bitirir. (Evet, kupkuru toprağa hayat veren Allah, elbette
kupkuru kemik kırıntılarına da hayat vermeye kâdirdir!) Hacc-5/331
YERYÜZÜ YAYILARAK GENİŞLETİLDİ Mİ?
“Yeryüzünü ise yaydık” âyeti, bize
şunu açıklıyor: Yer göklerden önce yaratıldı. Sonra gökler yaratıldı. Sonra
yere ikinci bir yaratılışla yeni düzen getirildi. Bu yeni düzen, yerin
yayılmasını, genişletilmesini, üzerine dağların çakılmasını, toprağın
serilmesini, atmosferin kılınmasını, su, bulut, deniz, ırmak gibi şeylerin var
edilmesiyle canlı hayata elverişli hâle getilmesini içerir. Bunlardan da
eşref-i mahlûkat olan insanın yaşaması için yeryüzünün hazırlandığını
anlıyoruz. Hicr-19/262
YERYÜZÜ, DİRİLERE DE ÖLÜLERE DE BİR
TOPLANMA YERİDİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, yeryüzünü
hayat sahibi dirilere de ölmüş ölülere de bir toplanma yeri kılmadık mı?” Mürselât-25,26/580
YERYÜZÜNDE DOLAŞIN DA İBRET ALIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Yeryüzünde dolaşın da (Hakk’ı) yalanlayanların âkıbeti
nasıl olmuş, bir bakın!” En’âm-11/128
YERYÜZÜNDE NELER VARDIR, NELER!
Yeryüzünde canlıların yaşayabilmesi
için, orada (Allah-ü Teâlâ tarafından yaratılan) meyveler ve tomurcuklu hurma
ağaçları, saplı ve yapraklı hububat ve hoş kokulu bitkiler vardır. O halde
Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz? Rahman-11,12/530
YERYÜZÜNE BAKMIYORLAR MI, NASIL
DÖŞENMİŞ?
Allah-ü Teâlâ, ne kaya gibi sert, ne
çamur gibi cıvık, ne şöyle, ne de böyle; tam yaşanmaya elverişli kıvamda
döşenen ve evrende bir benzeri bulunmayan yeryüzünü nazar-ı dikkate veriyor ki,
bunun aslâ tesadüfen olamayacağını anlasınlar ve iman etsinler! Daha artık
ibret almayıp iman etmeyene ne diyelim, toprağın bol olsun! Ğâşiye-20/592
YERYÜZÜNE SALİH KULLAR VARİSTİRLER
Allah-ü Teâlâ buyurdu: “And olsun ki
Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebur’da şöyle yazdık: Yeryüzüne sâlih kullarım
vâris olacaklar (Dünya, onlara kalacak)! Muhakkak ki bunda (Kur’an’da) da,
ibâdet eden topluluk için kâfi bir mesaj vardır!” (Son cümleden anladığım:
Hangi topluluk ki, salih amelleri (arkasından barış gelen eylemleri) işler, Zebur’da
dendiği gibi Kur’an’da da aynı hüküm câridir: Dünya, onlara miras kalır!
Allah-ü A’lem!) Enbiyâ-105,106/330
YERYÜZÜNÜ DÖŞEYEN ALLAH’DIR
Allah-ü Teâlâ, göğü direksiz
yükseltti, geceyi karanlık, gündüzü aydınlık yaptı. Sonra da yeryüzünü toprak
ile döşeyip yerleşime hazırladı. Nâziât-30/583
YERYÜZÜNÜ YAYDI ALLAH
“Allah, O’dur ki, yeri yaydı.” Ra’d-3/248
YEŞİL AĞAÇTAN ATEŞ ÇIKARMAK,
ZITLARDAN ZIT ÇIKARMAK ALLAH’A AİD BİR KEYFİYETTİR
Hayat fışkıran yeşil ağaçtan, ölüm
fışkıran ateş çıkarmak, ancak Allah’a ait bir keyfiyettir. Ey insanoğlu! Siz de
o ateşi, o yeşil ağaçtan tutuşturup duruyorsunuz. (Hâlâ kadrini bilmeyip inanmayacak
mısınız?) Yâ Sîn-80/444
YEŞİLLİK SUYUN VARLIĞINA BAĞLIDIR
Allah-ü Teâlâ: “Görmedin mi ki
Allah, gökten bir su indirir de yeryüzü yemyeşil oluverir” buyuruyor. Bu
âyetten: Su ile yeşilliğin birbirinin varlığının delili olduğuna, (güneş varsa
ışık var, ışık varsa güneş var misüllü) su varsa yeşillik var, yeşillik varsa
su vardır hakikatına ulaşabiliriz. İşin aslında suyun, yeşilliklerin rızkı
olarak indirildiğine, suyunun bol olmasını isteyenlerin yeşillik katliamında
bulunmaması lâzım geldiğine rahatlıkla hükmedebiliriz. Hacc-63/338
YEŞİLLİKLERİ ÇIKARAN, SONRA DA
ONLARI KAPKARA KURU BİR ÇÖPE ÇEVİREN ALLAH’DIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O
(Allah)ki, yeşillikleri (topraktan) çıkardı, sonra da onları, kapkara kuru bir
çöpe çevirdi.” (Allah’ın yaptığı şuradan bellidir ki: Eğer bu iş insanın
tasarrufu altında olsaydı, yeşillikleri çıkardıktan sonra onları aslâ çöp
haline getirmezdi. Elinden bir şey gelmediğine göre fâil Allah’dır.) A’lâ-4,5/591
YETİM KIZLAR İLE EVLENMEKTE DİKKAT
EDİLECEK HUSUSLAR
Allah-ü Teâlâ beyân ediyor:
“Himâyeniz altındaki yetim kızlarla, eğer aralarında adâleti gözetebilecekseniz
evlenmenizde bir sakınca yoktur. Aksi takdirde (yetim olmayan) başka
hanımlardan (ihtiyaç hasıl olması şartı ile) iki(nci), üç(üncü) ve en nihayet
dörd(üncü) hanımla evlenebilirsiniz.” Allah-ü Teâlâ’nın bu hükmü, bir
ruhsattır, bir azimet değildir. Örnek: Kadının çocuğu olmuyorsa, neslinin
kesilmemesi için veya dehşetli bir savaş neticesinde kadın nüfûsunun
erkeklerden pek fazla olması durumunda, kadınların fuhşa sürüklenmemesi için
erkek, aralarında adâleti gözetmek şartı ile birden fazla eş edinebilir. Burada
ana tema, yine kadının emniyeti, menfaatidir; yoksa erkeğin şehvetine ruhsat
değildir. Maalesef bu hakikat, tam ters anlaşılmaktadır. Nisâ-3/76
YETİM KIZLAR VE YETİM ÇOCUKLAR
HAKKINDA
Câhiliye Arapları, yetim kalan
kızlarla yetim çocukları himâyelerine alırlar ve onların mallarını yerlerdi.
Kızları, hoşuna giderse nikâhlarlar, hoşuna gitmezse mallarını yer, kendilerini
mahrum bırakırlardı. Yetim çocukları da mirasdan mahrum bırakırlardı. İslâm bu
zulmü: “Yetimlerin haklarını, kendilerine vermekte tam adâleti gözetin!
Yaptığınız her iyiliği mutlaka Allah bilir.” Âyeti ile ortadan kaldırmıştır. Nisâ-127/97
YETİM MALI NE ZAMAN KENDİLERİNE TESLİM
EDİLİR? YOL HARİTASI NEDİR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yetimleri
evlilik çağına kadar gözetip deneyin! Onlarda rüşdüne ermiş bir hal görürseniz,
o takdirde mallarını kendilerine teslim edin! Sakın ha ‘büyüyecekler de malları
elimizden alacaklar’ diye israfla, acele ile yemeyin! Velâyeti üzerine alan
kişi zenginse, yetim malından yemekten kaçınsın; yok, fakir ise ihtiyaç ve
emeği nisbetinde örfe uygun miktarda yiyebilir. Yetimin malını teslim
ettiğinizde yanınızda şâhitler bulunsun! Hesap görücü olarak Allah’ın yettiğini
de sakın unutmayın!” Nisâ-6/76
YETİM MALINA VELAYETİNİZ VARSA KILI
KIRK YARARAK DAVRANIN
Ey yetim malını velâyeti altına alan
veliler! Dikkatli olun!Onların mallarını sefihlere (yerli yerinde
kullanamayanlara) vermeyin. Fakat kendilerine (mal sahibi yetimlere) yedirin, onları
giydirin, onlara güzel söz söyleyin! Nisâ-5/76
YETİMİ SAKIN OLA Kİ, GÜÇSÜZ BULUP
ONU EZME, HAKKINI YEME, ONU KÜÇÜMSEYİP ÜZME!
Allah-ü Teâlâ, Peygamber Efendimizin
sav şahsında dile getirdiği âyetleriyle bütün ümmete şu mesajı veriyor:
“(Habibim Ya Muhammed!) Rabbin Seni yetim bulup, (amcan Ebu Talib’in yanında)
barındırmadı mı? Seni (henüz vahye mazhar olmadığın vakitlerde Dinin
hükümlerinden) habersiz bulup Sana yol göstermedi mi? (Peygamberlik ve kitap
vermedi mi?), Seni muhtaç bulup ihtiyaçlarını gidermedi mi? Öyle ise Sen de
sakın yetimi güçsüz bulup onu ezme, hakkını yeme, onu küçümseyip de üzme!” Duhâ-6,9/596
YETİMİN MALINA RÜŞDÜNE ERİNCEYE
KADAR EN GÜZEL ŞEKLİN DIŞINDA YAKLAŞMAYIN
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yetimin
malına rüşdüne erene kadar en güzel şeklin dışında (malı muhâfaza ve yetime
yardım etme dışında) bir surette yaklaşmayın! Bunlar, Allah’ın size emrettiği
şeylerdir.” En’âm-152/148
YETİMİN MALINI KORUYACAKSAN NE A’LA,
YOKSA SAKIN YAKLAŞMA!
Büluğ çağına erinceye kadar yetimin
malına koruma maksadıyla yaklaşabilirsin ve korursun! Aksi takdirde yetimin
malına yaklaşmak men edilmiştir. (Büluğ çağı, erkekte ihtilâm, kızda ay hâli
ile başlar. Bunlar görülmezse Ebu Hanife’ye göre yaş erkekte 18, kızda 17’dir. Yetim
malı yiyen karnına ateş doldurur, bunu da unutmasın!) İsrâ-34/284
YETİMİN MALLARINI KENDİLERİNE VERİN!
Allah-ü Teâlâ emrediyor: Yetimlere
mallarını verin ve temizi (helâlı) pis olana (harama) değişmeyin! Onların
mallarını, mallarınıza katarak yemeyin! Çünki bu, büyük bir günâhtır.” Nisâ-2/76
YETİMLER HAKKINDA TİR TİR TİTREMELİ
O kimse ki öldüğünde arkasına, hayat
şartları altında ezilecek küçük yavrular bıraktığında “bunların hali nice
olur?” diye endişe ettiği gibi (empati yaparak) yetimler hakkında da aynı endişeyi
duymalıdır. O sebepten yetimin malında haksızlık etmekten tir tir titreyip
korkmalı ve Allah’ın cezalandırmasından sakınarak doğrusu neyse onu
söylemelidir. Nisâ-9/77
YETİMLERE NASIL DAVRANACAĞIZ?
Yetimler hakkında üzerimize terettüp
eden görevler: 1-onları eğitmek, 2-Mallarının çarçur edilmesini önlemek,
3-Onları hayatın zorluklarıyla başbaşa bırakmamak, 4-Onlara sahip çıkmak için
beraber oturmak elbette hayırlı bir iştir. Unutmayın, Allah onlar hakkında
boz-gunculuk edeni, ıslah edenden ayırır. Bakara-220/34
YETKİ GASBI YAPAN ZALİMİN TEKİDİR
Allah’a ait olan helâl ve haram
kılma yetkisini hiçbir delil olmaksızın gasbedip “şu helâldir, şu haramdır!”
diyenden daha zalim kim olabilir? En’âm-144/146
YETKİ VE HÜKÜM DİN GÜNÜ’NDE, HESAP GÜNÜ’NDE
SADECE ALLAH’A AİTTİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Dîn
(hesap) Günü’nde hüküm ve yetki, sadece ve sadece Allah’a aittir!” İnfitâr-19/586
YETMİŞ ARŞINLIK ZİNCİRE VURULUP
ACIDAN KIVRANAN SERSERİ DE KİM OLA?
Cehennemde yetmiş arşınlık sağlam mı
sağlam bir zincire vurulup azap içinde kıvrım kıvrım kıvranan serseri, şöyle
yaptı da o azâba dûçar oldu: 1-O, büyükler büyüğü Allah’a inanmazdı; 2-Yoksulu,
fakiri doyurmaya teşvik etmezdi. (O serserinin yerinde olmak istemeyenler, inansınlar,
doyursunlar vesselâm!) Hâkka-32,34/566
YIKILIN ARTIK EY İNKAR EDENLER!
İnkâr edenlere gelince, onların
hakkı artık yüz üstü yıkılmaktır. Allah, onların yaptıklarını boşa çıkardı. Bu
böyledir! Çünki onlar, Allah’ın indirdiği buyruklarını hoş görmediler, O da, onların
amellerini boşa çıkardı. Muhammed-8,9/506
YILDIRIM ÇARPTI AZGINLARI
“Allah`ı görmeden aslâ sana iman
etmeyeceğiz!” deyip dururken derhal sizi yıldırım çarptı da bakakaldınız ey
azgın İsrailoğulları Bakara-55/7
YILDIRIM KİMLERİ ÇARPMIŞTI?
Ehl-i kitap, bir vakit Musa as’dan
“Allah’ı bize açıkça göster!” demişlerdi de onları, bu haddini aşma
zulümlerinden dolayı yıldırım çarpmıştı. Nisâ-153/101
YILDIRIMLARI GÖNDEREN ALLAH’DIR, ONLARLA
DİLEDİĞİ KİMSELERİ ÇARPAR!
“O (Allah), yıldırımlar gönderir,
onlarla dilediği kimseleri çarpar! Hal böyleyken onlar, hâlâ Allah hakkında
birbirleriyle tartışıp, ileri geri konuşurlar. Halbuki O’nun cezası pek
çetindir.” Ra’d-13/249
YILDIZ GÖRDÜ, RABBİM BUDUR, DEDİ
İbrahim as, gece bastırınca bir
yıldız gördü. (Muhataplarını irşâd ve istidlâl yoluyla onlara Rabbin Allah
olduğunu isbat etmek için) “Rabbim budur!” dedi; yıldız batınca da: “Ben öyle
sönüp batanları tanrı diye sevmem!” dedi. En’âm-76/136
YILDIZLAR BİRİNCİ KAT SEMADADIR
Ayet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ:
“Biz, dünya semâsını yıldızlarla süsledik!” buyurmaktadır. Başka Ayetlerde yedi
kat semâdan bahsedilince yıldızların, dünyayı kuşatan ilk semâ halkasında, yani
birinci kat semâda olduğu anlaşılmaktadır. Sâffât-6/445
YILDIZLAR DAHİ ALLAH’IN EMRİYLE
İNSANOĞLUNA RAM EDİLMİŞTİR
“Hem (Allah), geceyi ve gündüzü, Güneş’i
ve Ay’ı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da O’nun emriyle size râm
edilmiştir. Elbette bunda aklını çalıştıran kimseler için nice ibretli deliller
vardır.” Nahl-12/267
YILDIZLAR PATIR PATIR DÖKÜLÜP
SAÇILDIĞI ZAMAN KİŞİ NE YAPIP NE YAPMADIĞINI ANLAR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yıldızlar
(yerlerinden patır patır dökülüp) saçıldığı zaman Kişi, ne yapıp ne yapmadığını
iyice anlayacaktır!” ama iş işten geçmiştir artık; pişmanlıkları fayda vermez! İnfitâr-2/586
YILDIZLAR YERLERİNDEN PATIR PATIR
DÖKÜLECEK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Yıldızlar
(yerlerinden patır patır) döküldüğü zaman İnsan, (hayır ve şer) ne
hazırladığını öğrenecektir!” Tekvîr-2/585
YILDIZLAR, DÜNYA SEMASININ
KANDİLLERİDİR, SÜSLERİDİR
Allah, dünya semasını kandillerle (yıldızlarla)
süsledi. Fussılet-12/477
YILDIZLARDA KIYAMETLERİN KOPTUĞUNU
BU AYETTEN ANLIYORUZ
Allah-ü Teâlâ, göğe çıkıp kulak
hırsızlığı yaparak kâhin kardeşlerine malzeme taşımak isteyen şeytanları
(cinleri), şihaplarıyla kovalaması, yere yakarak tekrar indirmesi, bize
yıldızlar arasında nice kıyametlerin koptuğunu ispatlamaktadır. Şöyle ki:
Allah-ü Teâlâ, yere en yakın göğün yıldızlarla süslendiğini beyan ediyor. Göğe
çıkmak isteyen cin şeytanlarını da şihaplarla (meteorlarla) yere geri
döndürüyor. Meteor ise, başına kıyamet kopmuş bir yıldızın parçasıdır. Demek
yıldızların başına kıyametler kopuyor ve parçaları da israf olmuyor. Mülk-5/561
YILDIZLARDAN AĞAÇLARA, BİTKİLERE HER
ŞEY ALLAHA SECDE HALİNDEDİRLER
Makro âlemi temsil eden yıldızlardan
mikro âlemi temsil eden ağaçlara, bitkilere varıncaya kadar (yani var olan her
şey), Allah’a secde halindedirler. (Biz bilemiyorsak, bu bizim
eksikliğimizdendir.) Rahman-6/530
YILDIZLARDAN FAYDALANARAK YOL BULMAK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kara ve
denizin karanlıklarında, kendileriyle yol bulasınız diye yıldızları, sizin için
sebep kılan O (Allah)dır.” En’âm-97/139
YILDIZLARDAN YARARLANARAK GECELEYİN
YOL BULMAK
“Allah, Yol bulmada yararlanacağınız
daha nice alâmetler (pusula, elektronik yol gösterici aygıtlar vs.), işâretler
koydu. Yıldızlarla da bir kısım insanlar (geceleyin) yol bulurlar.” Nahl-16/268
YILDIZLARIN BATIŞININ ARDINDAN DA
RABBİNİ TESBİH ET!
Allah-ü Teâlâ: “Gecenin bir kısmında
(akşam, yatsı ve teheccüt namazlarında) ve gecenin sonunda yıldızların
batışından sonra da (sabah namazında) O’nu (Rabbini) tesbih et!” buyurmaktadır.
Âyet-i Kerime, akşam, yatsı ve sabah namazını bütün ümmete, bu namazlarla
beraber teheccüt namazını ise Peygamber Efendimize farz kılmaktadır. Tûr-49/524
YILDIZLARIN GÜNDÜZ SİNİP
GİZLENDİKLERİNE ALLAH, YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gündüzün
sinip gizlenen yıldızlara yemin olsun ki, Kur’an çok şerefli bir Elçinin
(Cebrail’in, vahiyden ibaret) getirip okuduğu sözüdür!” Evet, aydınlık dahi bir
perdedir de insan, dünya gözü ile göremez olur! O sebepten Allah-ü Teâlâ’yı
şiddet-i zuhurundan (en belirgin, en açık, en bilinen olduğundan )gizlendiği
için göz O’nu göremiyor! Tekvîr-15/585
YILMAYIN SAKIN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Düşmanlarınız karşısında sakın yılmayın, gevşemeyin! Eğer inanıyorsanız,
üstünsünüz!” Âl-i İmrân-139/66
YİĞİT OĞLU YİĞİTLER VARDIR Kİ
MÜ’MİNLERDEN, ALLAH’A VERDİKLERİ SÖZLERİNDE DURDULAR
Mü’minlerden (Enes bin Nadr ve Uhut
Şehitleri gibi) öyle Yiğitler vardır ki, Allah’a verdikleri sözlerini (şehid
olmayı) yerine getirerek sadâkatlerini isbat ettiler. Kimileri de (şehit
olmayı) bekliyor. Ahzâb-23/420
YİRMİ KİŞİ, MÜŞRİKLERDEN İKİYÜZ
KİŞİYE GALİP GELİRLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Ey
Peygamber! Mü’minleri savaşa (mukaddesâtın korunması amacıyla cihada) teşvik
et! Eğer sizden sabreden yirmi kişi olursa, müşriklerden ikiyüz kişiye gâlip
gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, inkâr edenlerden bin kişiye gâlip
gelirler. Çünki o kâfirler, gerçeği ve âkıbeti anlamayan bir güruhtur.” Enfâl-65/184
YİYECEK İÇECEK YÜZYIL DURDU DA
BOZULMADI
Allah, Uzeyr’i yüzyıl ölü yatırdı, sonra
diriltti ve dedi ki: “Yiyeceğine bak ter-ü taze, hiç bozulmamış!” Mu’cizeler, insanoğlunun
varabileceği son noktaları belirler. Demek yiyeceklerimizi, teknolojik ürünler
ile yüzyıl saklayabileceğiz! Bakara-259/42
YİYECEKLER HELAL VE TEMİZ OLMALIDIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah’ın
size rızık olarak yarattığı şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyiniz!
Kendisine iman ettiğiniz Allah’a (haram ve pis olanlardan yemek suretiyle)
karşı gelmekten sakınınız!” Mâide-88/121
YİYECEKLER NE OLMALIDIR?
Allah-ü Teâlâ: “Ey insanlar
yeryüzündeki bütün nimetlerimden helal ve temiz olanlarından yiyiniz!”
buyurmaktadır. Bu emir, gayet derecede önemlidir. Bakara-168/24
YİYECEKLERİN TÜMÜ İSRAİLOĞULLARINA
HELAL İDİ
Tevrat indirilmeden önce İsrail’in
(Ya’kub’un) kendi nefsine haram kıldığı hâriç bütün yiyecekler, İsrailoğullarına
helâl idi. Eğer sâdık kimseler iseniz, açın bakın ve okuyun bakalım Tevrat’ı,
böyle yazmıyor mu? Âl-i İmrân-93/61
YİYİN İÇİN EFENDİLER, BU DÜNYA SİZİN
OLSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Bırak
onları, yesinler, içsinler, zevklerine düşsünler, arzu ve emelleri kendilerini
oyalayadursun! Yakında bilecekler! (Ba’de harâb-id dünya.) Hicr-3/261
YİYİP BİTİRDİNİZ TAYYİBELERİNİZİ, ZEVK
ALDIKLARINIZI DÜNYADA, DENİR O KEFERELERE
Gün gelecek kâfirler cehennem
ateşine arz olunurlarken kendilerine şöyle denilecek: “Bütün zevklerinizi, güzel
şeylerinizi dünya hayatında yiyip bitirdiniz, onlarla safâ sürerek tükettiniz!
(Buraya bir şey bırakmadınız!) Artık bugün, yeryüzünde haksız yere büyüklük
taslamanızdan, fâsıklık içerisinde olmanızdan dolayı hor ve hakir eden bir azap
ile cezalandırılacaksınız!” Ahkâf-20/503
YOK OLACAK HER ŞEY, SADECE VE SADECE
ALLAH’IN VECHİ, ZATI BAKİ KALACAKTIR!
Bu Âyet-i Azîmede Yüce Allah, Kendi
Vechi (Zatı) hâriç, her şeyin yok olacağını açık bir ifade ile beyan ediyor.
Ayrıca hükmün, Kendisine ait olduğunu ve herkesin Kendisi’ne döndürüleceğini de
beyan ediyor. Kasas-88/395
YOKSA PEYGAMBERLİK KARŞILIĞINDA BİR
ÜCRET İSTİYORSUN DA ONLARA AĞIR MI GELİYOR?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Habibim Ya
Muhammed! Yoksa Sen onlardan peygamberlik karşılığında bir ücret istiyorsun da
onlar, bu ağır borç yükün altında eziliyorlar mı?” (da böyle kem küm
ediyorlar.) Tûr-40/524
YOKSA RABBİNİN HAZİNELERİ ONLARIN
YANINDA MI, YOKSA KAİNATI ONLAR MI YÖNETİYORLAR?
Mekke müşrikleri (ve onların izinden
gidenlerin) yanlarında, yoksa Rabbinin hazineleri mi var? Yoksa kâinatı onlar
mı yönetiyorlar? (da böyle bâlâ pervezâne konuşuyorlar.) Tûr-37/524
YOKSA, YOKSA İLE İNKARCILARIN
İDDİALARI, BU SUREDE 15 YERDE ÇÜRÜTÜLMÜŞTÜR
Edebî sanatlardan biri de
“istifham-ı inkârî ve taaccübî”dir. Yani soru üslûbu olan “nasıl olur da bu
gerçekleri inkâr edebilirsiniz, şaşılır sizin aklınıza!”diyerek muhatap ilzam
edlir. Bu Sûrede bu üslûp, 29. ve 43. Âyetler arasında 15 yerde kullanılmıştır.
Tûr-29/523
YOKSULLUK, HASTALIK VE MUSİBETLER, PEYGAMBERLER
İLE BERABER GELİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “İşte Biz
hangi şehre, beldeye bir peygamber gönderdiysek, mutlaka oranın halkını
yoksulluk, hastalık ve musîbetlerle yakaladık. Tâ ki, yalvarsınlar (ve imana
gelsinler)!” A’râf-94/161
YOKTAN VAR EDEN SADECE ALLAH`DIR
Allah gökleri ve yeri yoktan var
edendir. Bakara-117/17
YOKTAN VAR EDİLDİ GÖKLER VE YER!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah’dan başkasını mı
dost edineceğim?” En’âm-14/128
YOL AYRIMI
Allah-ü Teâlâ ferman ediyor: “Suçlu
kâfirlerin yolu, mü’minlerin yolundan ayırt edilsin diye işte âyetleri, böyle
açıklıyoruz!”(Âyetler turnusol kağıdı gibidir. Onunla karşı karşıya kalanlar,
ya iman ederek cennet yolunu; ya da inkâr ederek cehennem yolunu tutarlar.) En’âm-55/133
YOL HARİTANIZ BU OLSUN EY ALLAH VE
CENNET AŞIKLARI!
Allah’a ve cennete kavuşmak isteyen
kullar, şu yolu takip ederlerse muradlarına erebilirler: 1-İmanları her türlü
şüpheden uzak ve tam olacak; 2-Büyük günâhlardan kaçınacaklar; 3-Fuhşiyyattan, hayasız
çirkin işlerden kaçınacaklar;4-Kızdıkları zaman öfkelerini yutacaklar;
5-Kendilerine karşı kusurlu davrananları âlicenaplık gösterip affedecekler;
6-Rablerinin tüm çağrılarına kulak verecekler; 7-Namazlarını hakkıyla edâ
edecekler; 8-İşlerini istişâre ile yürütecekler; 9-Nasip ettiğimiz imkânları
hodbinlik etmeyip başkalarıyla hayırlı işlerde paylaşacaklar, yani tasadduk
edecekler; 10-Zulme uğradıklarında birbirleriyle yardımlaşarak -usûlüne uygun-
haklarını geri alacaklar; 11-Haksızlığa uğradıklarında tazminatlarını alırken
haksızlığa uğradıkları kadarının kendilerine helâl olacağını bilecekler;
12-Haksızlığa uğradıklarında karşı tarafın özür dilemesi veya gerçekten
ihtiyaçlı olduğunun farkedilmesi karşısında affedip tazminattan vazgeçmesinin
daha iyi olacağını bilecekler; 13-Allah’ın zalimleri aslâ sevmediğini bilerek
içlerini rahat tutacaklar. Şûrâ-37,40/486
YOL Kİ CEHENNEMDEN BAŞKA BİR YERE
ÇIKMAZ, KİMLER GİDE DERSİNİZ ORAYA?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O inkâr
edip zulmedenler var ya, Allah, onları bağışlayacak veya doğru yola eriştirecek
değildir. Onları, cehennem yolundan başka bir yola da çıkaracak değildir!
Onlar, cehennemde ebedi olarak kalacaklardır. Bu da Allah’a göre çok kolaydır.”
Nisâ-168,169/103
YOL OLARAK TEK DOĞRU YOL, ALLAH’IN
GÖSTERDİĞİ YOLDUR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Allah’ın gösterdiği yol, tek doğru yoldur ve bize Alemlerin
Rabbine teslim olmamız emrolundu.” En’âm-71/135
YOL VE GEÇİTLERİ YERYÜZÜNDE
İNSANLIĞA AÇAN ALLAH’DIR
“O (Allah) ki, Yer yüzünde sizin
için yollar, geçitler açtı.” Tâhâ-53/314
YOLDAN ÇIKARMAK NE HADDİNİZE? AMA
İLLA Kİ, BEN YOLDAN ÇIKACAĞIM DİYENLERİ BELKİ!
Ey müşrikler! Siz ve Allah’dan başka
taptıklarınız, “illâ ki cehenneme girmek istiyorum!” diyenler dışında Allah’a
yönelmek isteyen hiç bir kulu, yoldan çıkaracak kudrete sahip değilsiniz.
Sâffât-161,163/451
YOLU ÇIKMAZ SOKAK OLUP AHİRETİNİ
KAYBEDENLER KİMLERDİR?
Şu gürûhların tuttukları yollar, çıkmaz
sokaklardır: 1-Allah’ı da peygamberleri de kabul etmeyip, akıllarına çok
güvenerek doğru yolun kendi felsefeleri olduğunu iddia edenler, 2-Allah’ı tanıyıp
peygamberlerini tanımayanlar: “Allah var, tamam da peygamber de nereden
çıktı?”diyerek peygamberleri kabul etmeyenler, 3-Allah’a ve bazı peygamberlere
(kendi kavminden gelenlere gibi) iman edip, diğerlerinin peygamberliğini kabul
etmyenler. Bunlar, iman ile küfür arasında aklı sıra bir yol olduğunu
zannederler. Bunlar, hakikaten kâfirlerin tâ kendileridirler. Allah-ü Teâlâ da
bu kâfirler için zelil ve perişan edici bir azap hazırlamıştır. Nisâ-150,151/101
YOLUM DELİLLERİ İLE TAHKİM EDİLMİŞ
HAK YOLDUR; SİZİNKİSİ, KAFADAN ATMA KURU İFTİRA!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed!) De ki: Ben, Rabbimden gelen apaçık bir delile (Kur’an’a)
dayanmaktayım. Siz ise onu yalan saydınız (da kupkuru bir iftirada bulundunuz).
Gelmesini acele istediğiniz o azap, benim elimde değildir. Azabı çabuklaştırmak
veya ertelemek hakkındaki hüküm, ancak Allah’ındır. O, Hakk’ı anlatır, O, doğruyu
eğriden ayırarak hüküm verenlerin, en hayırlısıdır.” En’âm-57/133
YONTMA KAYA EVLERİ İLE MEŞHUR OLAN
KAVİM SEMUD KAVMİDİR
Sâlih as’ın kavmi Semûd, o kadar
dünya hayatına meftun olmuşlardı ki deprem veya sel gibi tabii âfetlerden
korunmak amacıyla dağlardaki kayalardan yontarak kendilerine evler ve lüks
villalar edinmişlerdi. Şuarâ-149/372
YORGAN YAPTIK GECEYİ SİZE RAHATÇA
UYUSUNLAR DİYE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Biz, geceyi
sizin için bir örtü, bir yorgan yaptık! (Tâ rahatça uyusunlar diye!)” Nebe’-10/581
YORGANIMIZDIR GECE HEPİMİZİN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O Allah
ki, size geceyi bir örtü kıldı!” Şunu anladım: Karanlıkta örtüden bahsetmek
yorgan demektir. Yorganın altında uyunduğuna göre ayrıca: “Uykuyu gece uyuyun!”
mesajı da verilmektedir. Furkan-47/363
YÖNEL ALLAH’A, O’NA DAYAN VE GÜVEN,
YAPACAĞIN ŞEY VARSA, O DA İŞTE BU!
Efendimiz sav, Kur’an lisânı ile
bize şöyle rehberlik ediyor: “İşte her şeyi çözen Allah’ın hükmü Bu! Ben de bu
hüküm sahibi Allah’ı Rab edindim, O’na dayandım, O’na yöneldim!” Şûrâ-10/482
YÖNELENECEĞİN TEK MERCİ ALLAH’DIR!
Allah’a yönelen kişiler olarak
O’ndan korkun, O’na karşı gelmekten çekinin! Rûm-31/406
YÖNETİCİ KİMLER OLMAMALI?
Kaba saba davranan, katı yürekli
tipler, idareci olmamalı. Çünki bu hal, insanları etrafından uzaklaştırır. Âl-i
İmrân-159/70
YÖNETİME ANCAK TAKVA SAHİPLERİ
EHİLDİRLER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Kendileri
Mescid-i Haram’ı yönetmeye lâyık olmadıkları, üstelik orayı ziyâret etmek
isteyen mü’minleri de geri çevirdikleri halde Allah, ne diye onları
cezalandırmasın? Oranın hizmet ve yönetimine asıl ehil olanlar, ancak takvâ
sahipleridir.” Enfâl-34/180
YÖNETMEK:
Allah-ü Teâlâ: “Göklerde ve yerde ne
varsa hepsi Allah’ındır. O’nun kudreti, bütün bunları yönetmeye kâfidir.”
buyurmaktadır. Nisâ-132/98
YÖRÜNGELER SAHİBİ SEMÂ’YA YEMİN
EDİYOR ALLAH-Ü TEÂLÂ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Çeşitli
yollara (yörüngelere) sahip olan göğe yemin olsun ki, siz Peygamber ve Kur’an
hakkında söylediğiniz çeşitli sözler ve iddialarda tam bir çelişki
içerisindesiniz!” Zâriyât-78/520
YÖRÜNGELERE ALLAH-Ü TEALA YEMİN
EDİYOR
Allah-ü Teâlâ, “Hayır! Yıldızların
yerlerine (yörüngelerine) yemin olsun! Eğer anlarsanız bu, büyük bir yemindir.”
buyurmaktadır. Allah-ü Teâlâ’nın bir şeye yemin etmesi, onun çok önemli
olduğunu ortaya koyar! Yörüngeler, çok çok önemli olmalıdır ki, onlara yemin
etmiş. Evet, yıldızlar belli yollardan (yörüngelerden) geçmeseydi her şey birbirine
karışır, semâvattaki nizam bozulur, her şey allak bullak olurdu da kıyametler
kopardı. Vâkıa-75,76/535
YÖRÜNGELERİNİ TAMAMLAYARAK GERİ
DÖNEN YILDIZLARA ALLAH, YEMİN EDİYOR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Yörüngelerini tamamlayarak geri dönen (ve tekrar yeni bir tura başlayan)
yıldızlara yemin olsun ki, Kur’an çok şerefli bir Elçinin (Cebrail’in, vahiyden
ibaret) getirip okuduğu sözüdür!” Tekvîr-16/585
YUKARIYA YÜKSELDİKÇE GÖĞÜS DARALIR,
YANİ BASINÇ DÜŞER
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Allah,
(küfründeki inadı sebebiyle) kimi de dalâlete atmak isterse, sanki göğe
tırmanıyormuş gibi göğsünü iyice daralmış, sıkıntılı bir hâle sokar (yani
basınç düştüğünden nefes darlığı çeken gibi yapar).” En’âm-125/143
YUMUŞAK DAVRANMAK GEREKİR İNSANLARA
Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimize
sav şöyle hitab ediyor: “(Habibim Ya Muhammed!) İnsanlara yumuşak davranman
Allah’ın (Sana olan) Rahmetindendir. Eğer Sen, kaba, katı yürekli biri
olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi!” Âl-i İmrân-70/159
YUMUŞAK SÖZ SÖYLEYİN FİRAVUN’A, BELKİ
İBRET ALIR!
Allah-ü Teâlâ: “Ya Musa! Firavun’a
vardığınızda ona kavl-i leyyin ile (yumuşak sözle) hitap edin! Belki ibret alır
da Allah’dan korkar.” Tâhâ-44/313
YUNUS AS’I BALIĞIN KARNINDAN
KURTARDI ALLAH
Balığın karnına düşen Yûnus as, esbâbın
bilkülliyye sukût ettiği bir ortamda tam ihlâsa ererek rûhunun, özünün tam
merkezinden öyle bir münâcaatta bulundu ki, bu münâcaatı, müstecâb oldu da
Allah O’nu balığın karnından kurtardı. Enbiyâ-88/328
YUNUS AS’IN KAVMİNİN İMANI AZAP
GÖRÜNDÜĞÜ HALDE KABUL EDİLEN TEK İSTİSNADIR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Azap gelip
çattığı zaman imana gelip de bu imanı kendilerine fayda vermiş olan bir tek
memleket halkı olsun, bulunsaydı ya! Aslâ böyle bir şey vaki olmamıştır, ancak
Yunus’un kavmi müstesnadır ki, bunlar iman edince, kendilerinden dünya
hayatındaki rüsvâylık azabını uzaklaştırıp giderdik ve onları bir süre daha
yaşattık.” (Yunus as, kavmi Ninova halkının iman etmemesi üzerine kendilerine
üç gün sonra ilâhi azâbın geleceğini söyleyerek (Allah’dan izin almadan)
aralarından ayrıldı. Nihayet kavmi, azâbın alâmetlerini gördüklerinde pişman
olup tövbe ettiler. Allah’ın da bu samimi tövbelerini kabul etmesi neticesinde
üzerlerine gölgesi düşen azap, onlardan geri çevrildi.) Yûnus-98/219
YUNUS DA ELBETTE PEYGAMBERLERDENDİR
Bu Sûre-i Celile’de de Allah-ü Teâlâ
Yunus as’dan bahsediyor, şöyle beyan ediyor: “Yunus da elbette
peygamberlerdendir. Hani O kendisini, yükünü almış dolu gemiye atmıştı. Gemide
kur’a çekmiş, kur’ada kaybedenlerden olunca denize atılmıştı. O yaptığından
ötürü pişmanlık içinde kendi kendini kınayan birisi olduğu haldeyken balık O’nu
yutuverdi. O, şâyet Allah’ı çok zikredenlerden birisi olmasaydı balığın
karnında tâ mahşer gününe kadar kalacaktı. Derken O’nu Biz, ağacı olmayan
çıplak bir sahile attık ve O, bitkin bir vaziyetteydi. Üzerine gölge yapması ve
kendisinden beslenmesi için kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.” Sâffât-139,146/450
YUNUS SURESİ
10. Sûredir. Mekke’de nâzil
olmuştur. 109 âyettir. Yûnus-0/207
YUNUS, BALIĞIN KARNINDAN AĞAÇSIZ BİR
ALANA ATILACAKTI RABBİNİN NİMETİ YETİŞMESEYDİ
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şayet
Rabbisinden O’na (Yunus as’a) bir nimet yetişmeseydi O, kınanmış bir vaziyette
ağaçsız bir alana atılacaktı. Fakat Rabbi, O’nu seçti de kendisini salih
kullarından bir (Peygamber) kıldı. Kalem-49,50/565
YUNUS’U NÜFUSU YÜZBİN OLAN BİR
ŞEHRE, NİNOVA’YA PEYGAMBER OLARAK GÖNDERDİK
Yunus as, nüfusu yüzbin ve daha da
artmakta olan (Kuzey Iraktaki Ninova) şehrine peygamber olarak gönderilmiştir.
Ninovalılar, önceleri peygamberleri Yunus as’ı yalanlamaları sebebiyle tam
helâk edilecek iken imana geldiler de Allah, bu helâk etme işini geri çekti ve
kurtuldular. (Bu geri çekme işi, sadece Yunus as’ın kavmi Ninovalılar için
olmuştur insanlık tarihinde.) Allah, onları bu iman etmeleri sebebiyle
affederek belirli bir zamana kadar dünya nimetlerinden faydalandırdı. Sâffât-147,148/450
YURTLARINDAN HAKSIZ YERE ÇIKARILMAK
SAVAŞ SEBEBİDİR
Allah-ü Teâlâ: “Zulme uğrayanlara
düşmanlarıyla savaşmak izni verildi, çünki onlar “Rabbimiz Allah!” dedikleri
için haksız yere yerlerinden, yurtlarından çıkarıldılar.” buyuruyor. Hacc-39,40/336
YURDUNDAN EDEN YURDUNDAN OLUR, İLAHİ
NİZAM BUDUR!
Allah cc buyuruyor: “O müşrikler,
Seni yurdundan (Mekke’den) çıkarmak için rahatsız edip dururlar, o takdirde
onlar da Senden sonra orada pek az kalır sonra da yok olup giderler. Senden
önceki Resûller hakkında câri olan ilâhî kanun budur. Sen Bizim kanunumuzda hiç
bir değişiklik bulamazsın!” Nitekim Mekke müşriklerinin en önemli azgın kesimi
Bedir’de helâk olmuştur, sonra da Mekke’nin fethi ile müşrikliğin kökü
kazınmıştır. (Evet, müslümanların kökünü kazımak isteyenlerin kökü kazınıp
gitmiştir. Bu kanun, peygamberlerin vârisleri hakkında da geçerlidir.) İsrâ-76,77/289
YURTLARINDAN İLK DEFA ÇIKARDI ALLAH,
O EHL-İ KİTAPTAN OLAN KAFİRLERİ
Allah, Ehl-i Kitap’tan olan
kâfirleri (Yahudilerden inkâr edenlerin bir kısmını) ilk sürgünde yurtlarından
bir çırpıda çıkardı. Yurtlarından çıkarılacaklarını siz düşünemiyordunuz bile!
Onlar da sanmışlardı ki kaleleri kendilerini, Allah’dan gelecek azâba karşı bir
kalkan olup koruyacak! Haşir-2/544
YUSUF AS, GAYET ŞEFKATLİ VE
BAĞIŞLAYICI OLARAK KARDEŞLERİNE ŞÖYLE DEDİ
“Yûsuf şöyle cevap verdi: Bugün sizi
kınayacak, serzenişte bulunacak değilim! (Ben hakkımı helâl ettim!) Allah da
sizi affetsin! Çünki merhamet edenlerin en merhametlisi O’dur. Şu gömleğimi
alın, babamın yanına varıp onun yüzüne sürüverin, o zaman gözü açılacaktır. Sonra
da bütün çoluk çocuğunuzla buyurun, yanıma gelin!” (Gömleği yüzüne sürmekle
gözlerinin açılacağı hususu, Tevrat’ta yer almaz.) Yûsuf-92,93/245
YUSUF AS, İKİ GENCİN RÜYALARINI
TA’BİR ETMEDEN ÖNCE TEBLİĞ VAZİFESİNİ İFA ETTİ
“Yûsuf, o iki gence: ‘Yiyeceğiniz
yemek size henüz gelmeden, her birinizin rüyâsının ta’birini size bildirmiş
olurum. Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Ama önce biraz beni
dinleyin: Ben Allah’a iman etmeyen, Ahireti de inkâr eden bir halkın dinini bir
tarafa atıp, atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine tabi oldum. Allah’a
herhangi bir ortak koşmak bizim için aslâ doğru olmaz. Bu tevhid inancı, Allah’ın
hem bize, hem de insanlara olan ihsânıdır. Ama insanların çoğu, bu nimete
şükretmezler. Ey hapishane arkadaşlarım! Bir düşünün ayrı ayrı olan müteaddit
ilâhlar mı hayırlıdır; yoksa Vâhid (Tek), Kahhâr (Her istediğini kahretmeye muktedir
olan) Allah mı? Sizin Allah’dan başka ibâdet ettiğiniz tanrılarınız, sizin ve
atalarınızın uydurduğu birtakım boş isimlerden ibârettir. Allah, onların tanrı
olduklarına dâir hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm yetkisi yalnız Allah’ındır. O
ise başkasına değil, yalnız kendisine ibâdet etmemizi emir buyurmuştur. İşte
dosdoğru Din! Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” Yûsuf-37/238 ; 38,40/239
YUSUF AS, RÜYANIN TA’BİRİ ŞUDUR:
YEDİ SENE BOLLUK OLACAK SONRA DA YEDİ SENE KITLIK!
Yûsuf as, hükümdârın gördüğü rüyâyı
şöyle ta’bir etti: “Yedi sene bildiğiniz şekilde ekin ekersiniz. Ama
biçtiğinizi, yiyeceğiniz az miktar dışında, başağında bırakır, depolarsınız.
Sonra bunun peşinden yedi kurak yıl gelecek, tohumluk olarak saklayacağınız az
bir miktar dışında, önce biriktirdiklerinizi yiyip tüketirsiniz. Sonra onun
arkasından bir yıl gelecek ki halk bol yağmura kavuşacak, sıkıntıdan
kurtulacak, bol meyve sıkıp, hayvanları sağacaktır.” Yûsuf-47,49/240
YUSUF AS, RÜYASINI BABASINA
ANLATMIŞTI
“Bir zaman Yusuf, babasına:
‘Babacığım! Ben rüyâmda on bir yıldızın, Güneş ve Ay’ın bana secde ettiklerini
gördüm’ dedi.” Yûsuf-4/234
YUSUF AS, SU KABINI ÖZ KARDEŞİNİN
YÜKÜNE KOYDURDU
“Yûsuf, onların (kardeşlerinin)
yüklerini hazırlatırken, su kabını, öz kardeşinin (Bünyamin’in) yükünün içine
koydurdu. Kervan hareket edince de görevlilerden bir tellâl: “Ey kafile! Durun,
siz hırsızlık yapmışsınız!” diye nidâ etti.” Yûsuf-70/243
YUSUF AS, EY HAPİSHANE ARKADAŞLARIM,
GELELİM RÜYALARINIZIN TA’BİRİNE, DEDİ
“Yûsuf şöyle dedi: Ey hapishane
arkadaşlarım! Gelelim gördüğünüz rüyâların ta’birine!: Sizden biriniz, efendisine
yine şarap sunacak, öbürü ise asılacak, kuşlar da başını gagalayacak! İşte
yorumunu istediğiniz iş, böylece halledilip sonuçlandırılmıştır.” Yûsuf-41/239
YUSUF AS, HAPİSHANEDEN KURTULACAK
OLANA NEYİ TEMBİH ETMİŞTİ?
“Yûsuf, onlardan (o iki gençten)
kurtulacağını zannettiği arkadaşına şöyle tembihte bulunmuştu: Efendine benden
bahset, suçsuz olduğumu hatırlat! Fakat şeytan, efendisine söylemeyi unutturdu.
Böylece Yusuf, birkaç yıl daha hapishanede kaldı.” (Yusuf as’ın hapishanede 8
yıl kaldığı kitaplarda beyân edilmektedir.) Yûsuf-42/239
YUSUF AS, HUZURUNA GİRİNCE ÖZ
KARDEŞİ BÜNYAMİN’İ YANINA ÇEKTİ VE DEDİ Kİ
“Onlar (Yûsuf’un kardeşleri)
Yûsuf’un huzuruna girince Yûsuf, öz kardeşini (Bünyamin’i) yanına çekti ve:
‘İyi bilesin ki Ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına üzülme!’ dedi.” Yûsuf-69/242
YUSUF AS, HÜKÜMDARDAN HAZİNE
BAKANLIĞININ UHDESİNE VERİLMESİNİ İSTEDİ
“Yûsuf as: ‘Beni ülkenin hazine
işlerinden sorumlu bakan olarak görevlendir, çünki ben, malları iyi korur, işletme
ve yönetimi iyi bilirim’dedi.” (Evet, Yûsuf as eğer bu işi uhdesine almasaydı, yedi
yıl sürecek kıtlık zamanında bir başkasının bu işin altından kalkması mümkün
değildi. Zira böyle hallerde ancak bir Nebi, tam adâleti sağlayabilirdi. Aksi
takdirde rüşvetin, yolsuzluğun, iltimasın önüne geçilemez ve ahâli perişan
olurdu. Hem ayrıca mahsûlâtın da muhâfazası, vahye müstenit bir tedbire muhtaç
idi. Yusuf as, bu isteğini hâşâ makam hırsı ile değil, bilâkis vahye istinâden
yapmıştır. Bir Nebinin dünya zaafı aslâ olamaz!) Yûsuf-55/241
YUSUF AS, KARDEŞLERİNİN ZAHİRE
YÜKLERİNİ HAZIRLATTI
“Yûsuf, kardeşlerinin zahire
yüklerini hazırlatınca dedi ki: ‘Siz baba bir kardeşinizi (Bünyamin’i) de
yanıma getirin. Eğer onu getirmezseniz, o zaman ne bir ölçek olsun zahire
bekleyin ne de yanıma yaklaşın!’ Onlar da: ‘Bakalım, babasından ona izin
almanın bir yolunu bulup bu işi ayarlamaya çalışacağız’ dediler.” Yûsuf-59,61/241
YUSUF AS, KARDEŞLERİNİN ZAHİRE
YÜKLERİNİN İÇİNE VERDİKLERİ ÜCRETLERİNİ DE KOYDURDU
“Yûsuf, zahire tartan görevlilerine
dedi ki: Onların zahire karşılığında verdikleri mallarını da yüklerinin içine
koyun! Böylece belki ailelerine döndüklerinde, bunun farkına varıp yine
gelirler.” Yûsuf-62/241
YUSUF AS, KENDİSİNİ DEŞİFRE ETME
ZAMANININ GELDİĞİNE KANİ OLARAK DEDİ Kİ
“(Artık zamanı geldiğini düşünerek)
Yusuf: ‘Siz, câhilliğiniz döneminde Yûsuf ile kardeşine yaptığınız muâmeleyi
elbette biliyorsunuzdur değil mi?’ dedi.” (Yûsuf as, burada ‘câhilliğiniz’
derken şunları kasdetmiş olabilir:1-Yaptıkları işin kötü bir iş olduğunu
bilmeyişlerini; 2-yaptıkları işin, neticede doğuracağı zararları hesap
edememelerini; 3-O zaman diliminde yeterli bilgi, tecrübe ve olgunluğa
ulaşamadıklarını.) Yûsuf-89/245
YUSUF AS, MUTLU DÜNYA GÜNLERİ
YERİNE, RUHUNUN UFKUNA YÜRÜMESİ İÇİN DUA ETTİ
“Yûsuf as: ‘Ya Rabbi! Sen, Bana
iktidar ve hâkimiyet verdin. Kutsal metinleri ve rüyâları yorumlama ilmini
öğrettin. Ey gökleri ve yeri Yaratan! Dünyada da Ahirette de Mevlâm, Yardımcım
Sen’sin. Sana tam itaat içinde bir kul olarak, müslüman olarak canımı al ve
beni sâlih insanlar arasına dâhil eyle!’diye dua etti.” (Not: Yûsuf as’ın
sonradan Zeliha ile evlenmesine dâir bir bilgimiz yoktur.) Yûsuf-101/246
YUSUF AS’A KARDEŞLERİ HEP BİR
AĞIZDAN, AA! SEN, YOKSA SEN, YUSUF MUSUN?
“Kardeşleri Yûsuf’a: ‘Aa! Sen, yoksa
Sen, Yusuf musun?’ dediler. O da: ‘Evet, Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim!
Gerçekten Allah, bizi lütfuna mazhar etti. Doğrusu şu ki, kim Allah’dan sakınır
ve sabrederse, Allah da böyle güzel hareket edenlerin mükâfatını aslâ zayi
etmez!” Yûsuf-90/245
YUSUF AS’A KARDEŞLERİ HIRSIZLIK
İFTİRASI ATTILAR
“Onlar (Yûsuf’un diğer kardeşleri):
‘Eğer O (Bünyamin) çalmışsa, daha önce (çocukken) onun kardeşi (Yûsuf) da
hırsızlık etmişti’ dediler. (Yani Yûsuf as çocukken, annesinin babasına ait
putu, evinden alarak -çalarak diyelim- kırmıştı, büyük dedesi İbrahim as gibi.
Kardeşlerinin isnâd ettikleri hırsızlık budur. Yoksa, tüm Nebilerin nübüvvetten
önce de-hataen, bilmeyerek işledikleri hâriç- ma’sum oldukları musaddaktır.)
Yûsuf, bu sözden duyduğu üzüntüyü içine attı ve onlara belli etmedi. İçinden de
dedi ki: Asıl kötü durumda olan sizsiniz. İleri sürdüğünüz iftiranın gerçek
yönünü, Allah pek iyi biliyor ya, O yeter!” Yûsuf-77/243
YUSUF AS’A MÜSTEŞARLIK TEKLİFİ YAPTI
MISIR HÜKÜMDARI
Mısır Hükümdarı ise: “O’nu bana
getirin; kendime müsteşâr yapayım!” dedi. O’nunla (Yûsuf ile) konuştuktan sonra
da: “Sen artık bundan böyle, nezdimizde yüksek bir makam sahibi, tam itimat
edilen bir müsteşarsın!” dedi. Yûsuf-54/241
YUSUF AS’DAN SONRA ALLAH ASLA BİR PEYGAMBER
GÖNDERMEZ, DEMİŞLERDİ
Allah-ü Teâla, bu Ayet-i
Kerimesi’nde: Yusuf as, ın mu’cizeler getirmesine rağmen o getirdiği şeylerden
daima şüphe içinde olduklarını, Yusuf as vefat edince de “Allah O’ndan sonra
aslâ bir peygamber göndermez!” dediklerini, haddi aşanları da Allah’ın böylece
saptırdığını beyan eder. Mü’min-34/470
YUSUF AS’I KARDEŞLERİ KISKANDI;
BİRİ, O’NU ÖLDÜRÜN VEYA UZAĞA ATIN, DEDİ
“Hani kardeşleri demişlerdi ki:
‘Gerçekten Yûsuf ve (öz) kardeşi (Bünyâmin), babamıza bizden daha sevgilidir;
Halbuki biz daha güçlü bir grubuz. (Yani babamıza daha çok faydası olan
bizleriz.) Muhakkak ki babamız, apaçık bir hata içindedir. (İçlerinden biri
dedi ki): Yusuf’u öldürün veya O’nu uzak bir yere atın ki babanızın sevgi ve
teveccühü, yalnız size kalsın! Ondan sonra da tövbe ederek sâlih kimseler
olursunuz.” Yûsuf-8,9/235
YUSUF AS’IN ÇOCUKKEN GÖRDÜĞÜ RÜYA,
NİHAYET TA’BİRİNİ BULDU
“Yûsuf, Annesi ile Babasını tahtına
oturttu. Hepsi O’nun önünde saygı ile eğildiler. Yusuf: ‘Babacığım! İşte
küçükken gördüğüm rüyânın ta’biri! Rabbim o rüyâyı gerçekleştirdi. (Rüya şöyle
görülmüştü: Onbir yıldız, Güneş ve Ay, Yûsuf’a secde ediyordu. Ta’biri de
şuydu: Onbir yıldız=onbir kardeşi; Güneş= Babası; Ay= Annesi olarak eğilerek
Yûsuf’u selâmladılar. O zamanın şeriatında selâm-Korelilerin yaptığı gibi-eğilerek
veriliyordu.) Devamla: O (Allah), bana nice ihsanlarda bulundu, Beni zindandan
kurtardı ve nihâyet, şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi
çölden getirip Bana kavuşturmakla da Beni ihsanına mazhar etti. Gerçekten
Rabbim, dilediği kimse hakkında Lâtifdir. Şüphesiz O, Alîm’dir, Hakîm’dir. (Her
şeyi hakkıyle bilen, tam hikmet sahibidir.)’ dedi.” Yûsuf-100/246
YUSUF AS’IN KADEŞLERİ İLE GÖREVLİLER
ARASINDAKİ ATIŞMA
“Yûsuf’un kardeşleri: ‘Allah’a yemin olsun ki, biz
ülkede fesat çıkarmak, nizâmı bozmak için gelmedik, siz de bunu biliyorsunuz. Hele
hırsız hiç değiliz!’ dediler. Görevliler: ‘Peki, yalancı çıkarsanız, cezası
nedir?’ dediler. Yûsuf’un kardeşleri: ‘Cezası, kimin yükünde çıkarsa, işte o,
onun cezasıdır. (Yani çaldığının karşılığı kendisi, rehin ve mahkûm olur!) Biz
zalimleri böyle cezalandırırız.’ dediler.” (Hz. İbrahimin as şeriatına göre
suçu sabit olan hırsız, eşya veya parasını çaldığı adamın kölesi yapılırdı.) Yûsuf-73,75/243
YUSUF AS’IN KARDEŞLERİ KITLIK
YILLARINDA YUSUF AS’IN HUZURUNDA İDİLER
“Gün geldi Yûsuf’un kardeşleri (o
kıtlık yıllarında), Mısır’a gelip O’nun huzuruna çıktılar. O (Yûsuf), onları
(kardeşlerini) tanıdı, fakat onlar, O’nu tanıyamadılar.” Yûsuf-58/241
YUSUF AS’IN KARDEŞLERİ TELLALA, MESELE
NEDİR, NE KAYBETTİNİZ? DEDİLER:
“Yûsuf’un kardeşleri, tellâlın bu
nidâsından sonra geri dönüp geldiler ve: ‘Mesele nedir, ne kaybettiniz, ki bizi
suçluyorsunuz?’ dediler.” Yûsuf-71/243
YUSUF AS’IN KARDEŞLERİNİN MISIR’A
ÜÇÜNCÜ GELİŞLERİ
“Yûsuf’un kardeşleri, Mısır’a üçüncü
defa varıp Yûsuf’un huzuruna girerek: ‘Aziz Vezir! Biz de, ailemiz de yine
sıkıntıya düştük, biz bu sefer pek az bir meblağ getirebildik. Lütfen bize
tahsisatımızı tam ölçek ver de, parasını veremediğimiz kısmı da sadakanız
olsun! Şüphesiz ki Allah tasadduk edenleri, fazlasıyla ödüllendirir.’ dediler.”
Yûsuf-88/245
YUSUF AS’IN ZELİHA’NIN TUZAĞI KARŞISINDA
RABBİNE İLTİCA DUASI
Yûsuf as dedi ki: “Ya rabbi! Zindan,
bu kadınların beni davet ettikleri o işten daha sevimlidir. Eğer Sen onların
fendini Benden uzaklaştırmazsan, onlara meyledip câhilce davrananlardan
olurum!” Rabbi, O’nun duâsını kabul buyurdu ve O’nu kadınların fendinden
korudu. Çünki O, duâ edenlerin duâlarını işitir ve her şeyi bilir.” Yûsuf-33,34/238
YUSUF İLE KARDEŞLERİNİN KISSASINDA, SORANLAR
İÇİN NİCE İBRETLER VARDIR
“Gerçekten Yûsuf ile kardeşlerinin
kıssalarında, sorup ilgilenenler için alınacak nice ibretler vardır.” Yûsuf-7/235
YUSUF SURESİ
12. Sûredir. Mekke Dönemi’nde nâzil
olmuştur. 111 Âyettir. Yûsuf-0/234
YUSUF, NE OLUR, ŞU MÜŞKİL RÜYAYI BİR
TA’BİR EDİVER LÜTFEN!
Sâki olan genç, hapisaneye gidip:
“Yusuf! Aziz dostum! Şu müşkil rüyâ hakkında bize bir çözüm bildir lütfen!:
Yedi semiz ineği yiyen yedi zayıf inek ile yedi yeşil başakla yedi kuru başağın
anlamı ne olabilir? Umulur ki saraydaki insanlara doğru ta’birle dönerim de
onlar da senin kadrini bilirler.” Yûsuf-46/240
YUSUF, ASIL O BANA SAHİP OLMAK
İSTEDİ DİYEREK İFTİRAYI REDDETTİ
Yûsuf ise: “Asıl o bana sâhip olmak
istedi” dedi. Hanımın akrabalarından (hakperest) biri de şöyle şâhitlik etti:
“Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, delikanlı ise
yalancının tekidir; yok, eğer gömleği arkadan yırtmışsa o, yalan söylemiştir,
delikanlı doğru söylemektedir.” Yûsuf-26,27/237
YUSUF’A KURDUKLARI TUZAĞI İCRAAT
SAFHASINA BABADAN İZİN İLE BAŞLADILAR
(Kardeşleri, Yûsuf’u kuyuya atmaya
karar verdikten sonra bir gün babalarına varıp): “Ey sevgili babamız! Sen neden
güvenip de Yûsuf’u bize emânet etmiyorsun? Oysa biz O’nu çok seviyoruz, O’nun
iyiliğini isteyenleriz. Yarın O’nu bizimle gönder, gezsin oynasın, biz ona çok
iyi sahip çıkarız.”dediler. Yûsuf-11,12/235
YUSUF’U BİR KAFİLE KUYUDA BULUP
ÇIKARDI, KÖLE OLARAK SATMAK ÜZERE GÖTÜRDÜLER
Öteden bir kafile gelmiş, sucularını
kuyuya göndermişlerdi. Sakâ, vardı, kovasını sarkıttı: “A müjde! Müjde! İşte
bir civan!” dedi. Sucu ile yanındakiler, ticâret malı olarak satmak niyetiyle, kafilede
olan diğerlerine onu bildirmeyip gizlediler. Amma Allah-ü Teâlâ, onların ne
yapacaklarını çok iyi biliyordu. Yûsuf-19/236
YUSUF’U KARDEŞLERİ KUYUYA ATACAKKEN
BİZ YUSUF’U VAHİYLE TESKİN ETTİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Nihayet
kardeşleri, Yûsuf’u götürüp, kuyunun dibine bırakmaya hep beraber karar
verdiklerinde (ona eziyet ettiler de Biz O’na: “Şânım hakkı için, bu işlerini
onlar hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine haber vereceksin!” diye
vahyettik.” (Mısır’a Sultan olduğunda bu gerçekleşti.) Yûsuf-15/236
YUSUF’U KURT YEDİ BABAAA! HİÇ
SORMAAA! ÜHÜ, ÜHÜÜÜ!
“Derken yatsı vakti ağlayarak
babalarına geldiler. Dediler ki: Ey babamız! Doğrusu biz gittik, yarış
yapıyorduk; Yûsuf’u da eşyâmızın yanında bırakmıştık, bir de baktık ki O’nu
kurt yemiş! Şimdi biz, doğru da söylesek Sen bize inanmayacaksın! Ühü, ühüüüü!”
Yûsuf-16,17/236
YUSUF’U MISIR’DA DÜŞÜK BİR FİYATA
SATTILAR
“Nihayet Mısır’a varınca, O’nu düşük
bir fiyata, birkaç paraya sattılar. Zaten O’na pek kıymet biçmiyorlardı.” Yûsuf-20/236
YUSUF’U ÖLDÜRMEYİN, BİR KUYU DİBİNE
BIRAKIN, DEDİ, İÇLERİNDEN İNSAFLI OLANI
İçlerinden söz sâhibi olan biri
(Yehuda) ise: “Yûsuf’u öldürmeyin; O’nu kuyunun dibine bırakın da, geçen
kafilenin biri onu bulup alsın, götürsün! Eğer yapacaksanız bâri, böyle yapın!”
dedi. Yûsuf-10/235
YUSUF’U SATIN ALAN VEZİR, HANIMINA
ŞÖYLE DEMİŞTİ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Mısır’da
Yûsuf’u satın alan vezir, hanımına:‘O’na güzel bak, belki bize faydası dokunur,
yahut O’nu evlâd ediniriz!’ dedi. Böylece Yûsuf’un o ülkede yerini
sağlamlaştırdık. Ona imkân verdik ve (ileride) adâletle hükmetsin; bir de ona
rüyâların ta’birini öğretelim diye böyle yaptık. Allah ise emrinde gâliptir,
fakat insanların çoğu bilmezler.” Yûsuf-21/236
YUSUF’UN GÖMLEĞİNE SAHTE KAN BULAŞTIRARAK
BABALARINA GETİRDİLER
Onlar, Yûsuf’un gömleğine sahte kan
bulaştırarak getirmişlerdi. Babaları Yakub: “Hayır, nefisleriniz sizi aldatmış,
bu işe sevk etmiş! Artık bana düşen ümit içinde güzelce sabretmektir. Ne
diyeyim, sizin bu anlattıklarınız karşısında, Allah’dan başka yardım edebilecek
hiç kimse olamaz!” Yûsuf-18/236
YUSUF’UN GÜCÜ, KEMALE ERİNCE BİZ
O’NA HÜKÜM VE İLİM VERDİK
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O (Yûsuf)
kemâl çağına geldiğinde, kendisine hüküm (hikmet, peygamberlik) ve ilim verdik.
İşte güzel iş yapanlara biz, böyle karşılık veririz.” Yûsuf-22/236
YUSUF’UN KARDEŞLERİ, BÜYÜK BİR
MAHCUBİYETLE ŞÖYLE DEDİLER
“Kardeşleri de şöyle dediler:
‘Vallahi de, Tallahi de Allah, Seni bize üstün kılmıştır. Doğrusu bizler suçlu
idik!” Yûsuf-91/245
YUVARLAKTIR DÜNYA, ÇÜNKİ GECE
GÜNDÜZE, GÜNDÜZ DE GECEYE DOLANIR
Allah-ü Teâlâ, (bir sarık gibi)
geceyi, gündüz üzerine dolar (da karanlık, aydınlığı kovalar), gündüzü, geceye
dolar (da aydınlık, karanlığı kovalar). Bu Âyet, yeryüzünün yuvarlak olduğuna
delildir, zira bir şey, ancak yuvarlak olanın üzerine sarılır. Zümer-5/457
YÜCE DİVAN’A BİR MUHAFIZ, İKİ DE
ŞAHİT MELEKLE GETİRİLDİĞİNDE İMANIN YOKSA YANDIN!
Mahşerde Yüce Divan’a kendisine
hesap sorulmak üzere getirilen (inançsız) kimseye şöyle denir: “And olsun ki, sen
bundan gaflette idin; işte şimdi gözünün önündeki perdeyi kaldırdık, bugün
artık gözün pek keskindir.” Kâf-22/518
YÜCE DİVAN’A HER İNSAN BİR SEVK
EDİCİ, BİR DE ŞAHİTLİK EDİCİ İKİ MELEKLE BERABER GELİR
İsrafil as tarafından Sûr’a
üfürülmüştür, kalk borusu çalmıştır, tehdit edilen azap günü gelmiştir. Ve her
bir insan, Yüce Divan’a yanında bir sevk edici, bir de şâhitlik edici (iki)
melekle beraber gelir. Kâf-20,21/518
YÜKLENDİKLERİ YÜK, NE FENA BİR YÜK!
“Onlara: ‘Rabbiniz ne indirdi?’
denildiği zaman, ‘evvelkilerin masallarını!’ derler. Böylece kıyamet günü kendi
günâhlarını tastamam yüklenmelerinden başka, bilgisizlikleri sebebiyle
saptırdıkları kimselerin günâhlarının epey bir kısmını da yüklenmeleri için
böyle derler. Bak! Ne fenâ bir yük yükleniyorlar!” Nahl-24,25/268
YÜKSEK BİR KULE YAP DA MUSA’NIN
İLAHINA ULAŞAYIM, DEDİ FİRAVUN, HAMAN’A
Firavun dedi ki: “Haman! Bana yüksek
bir kule yap! Umarım böylece yükselebilir, göklere yol bulabilir de Musa’nın
ilâhına ulaşabilirim. Gerçi ben O’nun yalancı biri olduğunu zannediyorum (çok
zahmetli ve boşuna harcama olacak ya neyse! Büyük olmanın gereği böylece yerine
getirilmiş olur!) Böylece Firavuna kötü ameli süslü gösterildi de yoldan
çıkarıldı. Zaten Firavun(lar)ın tuzağı ancak hüsrândadır. Mü’min-36,37/470
YÜKSEK MEVKİLERDE BULUNANLAR! BU
MEVKİLER SİZİN İÇİN SAKIN BİR TUZAK OLMASIN?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Böylece
(Mekke’de olduğu gibi) her şehirde oranın günâhkârlarını, ileri gelenler,
yüksek mevkide bulunanlar kıldık ki, orada (insanlara) tuzak kursunlar! Halbuki
ancak kendilerine tuzak kurarlar da farkına varmazlar.” En’âm-123/142
YÜKÜMLÜ TUTMAYIZ KİMSEYİ GÜCÜNÜN
YETMEYECEĞİ BİR ŞEY İLE!
Allah-ü Teâlâ: “Biz kimseyi gücünün
yetmeyeceği bir şeyle yükümlü tutmayız! Bunlar, Allah’ın size emrettiği
şeylerdir.” buyurmaktadır. En’âm-152/148
YÜKÜMÜZÜ HAFİFLETMEK İSTER ALLAH
Allahın koyduğu haramlar, özgürlüğü
sınırlama değildir. Bilâkis fert ve toplumun yaratılıştan sahip olduğu insani
hakların, haramîler tarafından yok edilmesini önleyerek özgürlüğü garanti
altına almaktır. Bununla beraber Allah, merhametinden ağır teklifleri (nefsin
zina gibi haram olan arzularını, câriye ile de olsa nikâh gibi benzerleri ile
helâl kılmakla) sizden hafifletmek ister. Çünki insan, hilkatçe zayıf
yaratılmıştır. Nisâ-28/82
YÜREKLERİN GIRTLAKLARA DAYANDIĞI, KEDERLE
YUTKUNULAN O GÜN NE DEHŞETLİDİR
Allah-ü Teâlâ: “Habibim Ya Muhammed!
Onları, o yaklaşan gün ile korkut ki, o günde ameller ortaya saçılır, yürekler
endişe ile gırtlaklara dayanır, insanlar kederle yutkunurlar da yutkunurlar.
Zalimlere o günde dost da, şefaatçi de bulunmaz!” buyurarak hesap gününün
dehşetini bildiriyor. Mü’min-18/468
YÜZ ÇEVİR SEN DE O, DÜNYA ZEVKİNDEN
BAŞKA BİR ŞEY İSTEMEYEN GÜRUHTAN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “(Habibim
Ya Muhammed ve O’nun izinden giden Salihûn!) Bizim zikrimizden (Kur’an’dan) yüz
çeviren, dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden Sen de yüz çevir!
(Kıymetli zamanlarını onlara harcayarak israf etme!)” Necm-29/526
YÜZ ÇEVİRENLER, YILIŞANLAR, SIVIŞANLAR,
KENDİ KENDİNİZİN KÖKÜNÜ KAZIYORSUNUZ BİLİNE!
Ha! Siz imandan ve takvâdan, kısaca Allah’a
kul olmaktan yüz mü çeviriyorsunuz? Bilesiniz ki kendi kendinizin kökünü
kazıyorsunuz! Çünki Allah, yüz çevirdiğiniz takdirde sizin kökünüzü kazır ve
yerinize başka bir millet getirir de onlar, sizin gibi hayırsız olmazlar. Muhammed-38/509
YÜZ ÇEVİRİR İNSAN, RABBİNDEN GELEN
AYETLERE
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“Rablerinden onlara (insanlara) ne vakit bir âyet geldiyse, mutlaka ondan yüz
çevirirler.” En’âm-4/127
YÜZ ÇEVİRİRSENİZ İMANDAN, KORKARIM
Kİ TEPENİZE MÜTHİŞ BİR AZAP İNER!
Peygamber Efendimiz sav, Kur’an
diliyle buyuruyor: “Fakat imandan yüz çevirirseniz, sizin tepenize inecek o
müthiş günün azâbından korkarım!” Hûd-3/220
YÜZ SABIRLI MÜ’MİN, İKİYÜZ KAFİRE
GALİP GELİR
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Şimdi
Allah, sizde bir zayıflık bulunduğunu bildiğinden sizden yükünüzü hafifletti:
Eğer sizden sabreden yüz kişi olursa, onlardan (kâfirlerden) ikiyüz kişiye
gâlip gelirler. Eğer sizden bin kişi olursa, Allah’ın izniyle ikibin kişiye
galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Daha önceki ayette 20 kişi
200 kişiye galip gelir şeklinde ağırdı) Enfal-66/184
YÜZLER VAR AĞARIR, YÜZLER VAR
KARARIR O GÜNDE!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “Gün
gelecek, birtakım yüzler ağaracak (dünya hayatının hesabını verenlerin
yüzleri); birtakım yüzler ise kararacaktır (dünya hayatının hesabını
veremeyenlerin yüzleri). Âl-i İmrân-106/62
YÜZLER VARDIR O ĞAŞİYE GÜNÜNDE
MUTLUDURLAR!
Kıyamet gününde Ğâşiye’nin (dehşeti
her tarafı saran felâketin) hüküm sürdüğü günde öyle yüzler de vardır ki, şen
şakraktır, mutludur! Çünki onlar, emeklerinin (büyük bir sabırla, itaat
içerisinde geçirdikleri dünyadaki kulluklarının) neticesini almaktan
hoşnutturlar! Yüksek ve pek muteber bir cennettedirler! Orada hiç boş söz
işitmezler! Ğâşiye-8,11/591
YÜZLERE BİR BAKIN O HESAP GÜNÜNDE!
KİMİSİ PARLAKTIR, GÜLEÇTİR; KİMİSİ DE KARANLIKTIR!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O günde
(hesapların görüldüğü günde) öyle yüzler vardır ki, pırıl pırıl parıldar,
güleçtir, sevinç doludur; yine öyle yüzler vardır ki, toza toprağa belenmiş, üstünü
bir karanlık (nursuzluk) kaplamıştır. İşte bunlar (bu nursuz, karanlık yüzler),
kefere ve fecerenin tâ kendileridir!” Abese-38,42/585
YÜZLERİ AĞARANLAR
Dünya hayatının hesabını verip de
yüzleri ağaranlar ise, o hesap gününde Allah’ın Rahmetindedirler
(cennetindedirler). Hem de orada ebedi kalacaklardır. Âl-i İmrân-107/62
YÜZLERİ KARARANLARA
Hesap gününde dünya hayatının
hesabını veremeyenlere: “Siz misiniz imanınızdan sonra inkâra sapanlar? Tadın
bakalım öyleyse bu acı azabı!” denecek. Âl-i İmrân-106/62
YÜZLERİ ÜSTÜ HAŞREDİLMEK
Allah, (isyânkârlıkları yüzünden)
dalâlete (sapıklığa) attığı kimseleri kıyamet günü yüzleri üstü, kör, dilsiz ve
sağır olarak haşredeceğini söylüyor. İsrâ-97/291
YÜZLERİNE BAKMAYACAK VE TEMİZE
ÇIKARMAYACAKTIR ALLAH ONLARI!
Az bir dünyalık karşılığında imanını,
dinini, diyânetini, ahdini ve yeminini satan, insan görünümlü varlıklara
kıyamet günü Allah, yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onların
hakkı çok acı bir azaptır. Âl-i İmrân-77/58
YÜZÜ İLE KENDİSİNİ AZAPTAN KORUMAK
İSTEYENİN HALİNE BAKIN!
Kıyamet gününde elleri kelepçelenmiş
olduğundan kendini en şerefli yüzü ile azaptan korumaya çalışan adamın hali ile
(cennette) güven içinde olan mü’minin hali hiç bir olur mu? Elbette olmaz! Zümer-24/460
YÜZÜN MOSMOR KESİLDİ BAKIYORUM BAY KEFERE,
HANİ KIYAMET FALAN YOK, DİYORDUN
Kâfirler nihayet “yok” dedikleri
kıyameti yakından gördüklerinde yüzleri mosmor kesilir. Kendilerine: “İşte
sizin (olmayacağını sanarak alaylı alaylı ‘varsa gerçekleşsin de görelim
ya!’diye) isteyip durduğunuz (azap) budur!” denilir. (Ne o? Hiç beklemiyordunuz
değil mi? Sizi mi sizi!) Mülk-27/563
YÜZÜNÜ HAYDİ MESCİD-İ HARAM’A ÇEVİR
Allah-ü Teâlâ: “(Habibim Ya
Muhammed! Kıblenin Mescid-i Haram’a çevrilmesini arzu ediyordun; bu arzunu
şimdi yerine getiriyoruz) Haydi yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir!” Bakara-144/21
YÜZÜNÜ ÖZÜNÜ ALLAH’A TESLİM EDEN
İNSAN! NE İYİ BİRİSİSİN SEN!
Kim ki, iyi bir kimse olarak yüzünü
ve özünü Allah’a teslim ederse o, en sağlam bir kulpa (tutamağa) tutunmuş olur.
Bütün işlerin âkıbeti, nihayet varır Allah’a dayanır. (İşlerin âkıbetini Allah
belirler.) Lokman-22/412
YÜZÜNÜN SEMADA ARANIP DURDUĞUNU
GÖRÜYORUZ
Bu Âyet-i Kerime’de Allah-ü Teâlâ:
“Habibim Ya Muhammed! Kıblenin Mescid-i Haram yönüne çevrilmesi arzusuyla,
yüzünün semâda aranıp durduğunu görüyoruz” buyurmaktadır. Bakara-144/21
YÜZÜP YÜZÜP EMROLUNDUKLARI ŞEYE
SÜR’ATLE GİDEN MELEKLERE YEMİN OLSUN!
Allah-ü Teâlâ buyuruyor:
“(Emrolundukları şeye, can almaya sür’atle) yüzüp yüzüp giden meleklere yemin
olsun (ki, hepiniz öldükten sonra mutlaka diriltileceksiniz)!” (Not: Buradan,
yörüngesinde yüzüp yüzüp emrolunduğu şeye tam bir inkıyâd içerisinde giden
Ecrâm-ı Semâvât da anlaşılabilir. Ayrıca, rotasını takip eden uçak ve gemi gibi
vasıtalar da anlaşılabilir. Evet, tam itaat, tam inkıyâd, tam disiplin, mahâret,
el çabukluğu, Allah katında gayet derecede makbuldür ki, çünki Allah, yemin
etmiş!) Nâziât-3/582
YÜZÜSTÜ SÜRÜKLENEREK SAKAR’A ATILMAK
MI İSTİYORSUNUZ, NEDİR DERDİNİZ?
Allah-ü Teâlâ buyuruyor: “O gün (o
inatçı müşrikler) yüzleri üstü ateşin içine sürüklenirler. Onlara Sakar’ın
(cehennemde korkunç bir yer) dokunuşunu tadın (bakalım)! denilir. Kamer-48/529
YÜZYIL ÖLÜ OLARAK YATTIKTAN SONRA
DİRİLTİLEN ADAM ALLAH İLE NE KONUŞTU?
Adamın biri (uzeyr), virâne bir
şehre uğrar, “Allah burayı bu ölümünden sonra nasıl diriltecek?” der. Allah da
O’nu öldürür ve yüz yıl ölü olarak tutar, sonra diriltir. (Aralarındaki konuşma
devam eder.) Bakara-259/42
Yorumlar
Yorum Gönder